meslek sorunsalı mutsuzluğumuzun en önde gelen sebeplerinden birisi maalesef. burada iki farklı kök neden var ve maalesef ki bu ikisi de sistemin çarpıklığına dayanıyor.
birincisi, meslek seçimi. biliyorsunuz, ülkemizde büyük çoğunluğu oluşturan emekçi ve yoksul kitlenin kendini var edebilmesi için bir işte çalışması şart ve bu ücretli işlerin en kaymak tabakasını -her ne kadar aman aman koşullar sunmasa da- meslek sahibi insanlar oluşturuyor. dolayısıyla, emekçi kesimin mülksüz evlatları mesleki formasyon sahibi olmak için okuyor. Burada da istediği mesleğin tabi ki sahibi olabilen şanslı bir azınlık var, ama onun dışındakiler onlara dayatılan - ya da dayatılmak zorunda olunan - kimi mesleklere yönelmek durumunda kalıyor; bunlar da sayısal ağırlıklı doktorluk, mühendislik, sözel ağırlıklı avukatlık gibi mesleklerle başlıyor ve işletmeye doğru sıralanıyor. yani meslek seçiminde ağırlıklı olarak insanların yetenekleri ve istekleri değil, maddi durum gözetiliyor.
diğer yönü ise, işin kendisi, her ne kadar sevdiğimiz mesleği icra edersek edelim, var olan ekonomik - ideololojik sistem emek üzerinden kar etmeye odaklı. Bu odaklılık uzatmamak için yazmayacağım kimi mekanizmalarla üretici ile ürün arasındaki bağı koparıyor. Bu bağın koparılması, üretimin hayati bir fonksiyon olduğu insan belleğinde büyük yıkımlara yol açıyor. üretiminden koparılmış insan emeğinden dolayısıyla varlık koşullarının birinden de kopmuş oluyor. Ve maalesef ki mutsuzluk, kaçınılmaz olarak yine karşısına çıkıyor.
insanoğlunun var olan sistemle en temel çelişkilerinden biri bu, dolayısıyla bu sistemi bir yerde kırmayı başarmazsa daha da derinleşecek mutsuzluklar da kaçınılmaz olacak ilerleyen dönemlerde.
Biraz uzun oldu, ama uzun süredir üzerinde düşündüğüm kimi konuları toparlamış oldum.
0