10000 az. Ugrastiginiza degmez bence. Lpgnin ekonomik avantaji disinda bircok dezavantaji var, 10000 km bu dezavantajlari rahatca goze almaya yetmez.

(git: 732069)

net cevaplar için teşekkür ederim.

nadirkitap, kesinlikle en iyilerden birisi.

Birincisi Fransız araçlardan uzak dur.

İkinci el araba işinde şans faktörü var, bunun için yapabilecek bir şey yok.

Önceki sahiplerinin nasıl kullandığını bilemiyorsun. Gerekli incelemeleri yaptırdıktan sonra, ağır kazası olmayan(ufak tefek sürtme boya vesaire normaldir) bir araç al.

Bütçen gayet iyi, 2006 model bir araba almana gerek yok.

Son olarak Japon araçlara, daha sonra da Alman araçlara yönelmeni tavsiye ederim. Otomatik vites ise ayrı bir konu; sıkıntılı ve masraflı otomatik viteslerden de uzak dur (örnek dsg).

Benim önerim otomatik viteste Honda veya Mazda. Örneğin Mazda 3 gayet güzel bir araç. İkinci eli kötüdür vesaire diyenlere aldırma.

@abdurrahman: teşekkürler hocam, honda civic için bir kaç kişiden araba içi gürültüsünün fazla olduğuna dair görüş gelmişti ama. hiç deneme şansım olmadı tabii.

Birincisi Fransız arabalarından uzak dur diyenleri dinleme.

3 senedir 2006 model Peugeot 307 SW Otomatik vites sahibiyim. Ben bu kadar rahat bir araç daha önce kullanmadım. Parçası ucuzdur, yarı yolda bırakmaz.

C4 içinde aynı şeyleri söyleyebilirim. Ayrıca benim araç 140bin'de. Hocanızı tebrik ederim, kilometre doğruysa temiz kullanmış.

32bin gözüme biraz yüksek geldi. Şuradan mukayese edebilirsiniz: www.sahibinden.com

Araba içi gürültüsü denilen şey bir araçta dikkat edilecek önemli bir etken değil bence. Sonuçta ciddi bir sesten bahsedilmiyor burada bence. Ben kullandım, uzun yolda da çok rahatsız etmedi beni. Mazda 3 de aynı şekilde sesi içeri çok alır (diğer bazı araçlara göre).

Binip deneyeceksin, çok rahatsız ediyorsa bilemem. Ama dediğim gibi bir araçta aradığın özellikler arasında bu konu seni rahatsız edecek boyutta olacak bir şey değil (bence).

Sanayiye yolun düşerse etrafına bir bak, en çok hangi araçları göreceksin. Git rasgele ustalara hangi markaların en çok sorun çıkardığını, sahiplerini kanser ettiklerini sor; kaç tanesi Fransız, İtalyan cevabı verecek, kaç tanesi Japon cevabı verecek :).

@teknik ekip: hocam teşekkürler. Km ile ilgili sıkıntı yok, zaten iki-üç araç olduğu için evde, az km yapılmış arabayla. aklımı çelen de o olmuştu zaten.

@abdurrahman: Haklısınız tabii hocam, bir ark. 2-3 ay kullanıp bu nedenden dolayı satmak istediği için aslında soğuk bakmıştım ben de.

bilindik temiz araç almak her zaman daha iyidir. araca bak senin ihtiyaçlarını karşılıyorsa ve piyasasından pahalı değilse alabilirsin. ikinci elde tanıdık dışında almam zaten. bi de aracın ilk sahibi mi o önemli. aranızdaki samimiyet iyise sana kazık atacağını düşünmüyorsan araç ta senin kullanımına uyacaksa kaçırma derim ben.

Sen Fransız arabalarından uzak dur da, şu hocanın numarasını bi versene sen bana.

60.000'de o arabayı alıp, 150.000'e kadar hiç sıkıntısız binmek mümkün. c4, gayet güzel araba. Muadili gibi görünen arabaların hemen hepsinden daha dolu.

9,30 riskli.
aksamdan trenle gelin otobüs zor iş sabihaya.trenle pendikte inersiniz taksi 12 tl felan yazar.

teşekkürler bilgi için. aslında kadıköy'e falan geçip, E11 düşünmüştüm ben de ama. işte, gece kalmak sıkıntı olabilir havalimanında.

Hizli tren ile pendik. Oradan taksiyle en dazla 40-50 tl tutar. En temizi. 7 ucusun rotar yaparsa yazik olur. Hatta sabah hizli tren varsa tadindan yenmez

hocam sabah sefer yok işte. en son sefer akşam 10 gibi istanbula varıyor.

yalnız biri için zor.

yalniz biri?

Ankara'da deniz yok, orda yaşanır mı diyenler Eskişehir'e bayılıyor, nağadar enteresan. Ne aradığınıza bağlı.

25 yıldır buradayım. gayet yaşanılır hocam.

Doğma büyüme Ankaralıyım, yaşarım. Adana'yı İstanbul'u Kayseri'yi gördüm, daha da bir yaşarım.

artık yaşanılmaz. bugün Kızılay'a gittim, İstanbulun genel trafik ve kuru kalabalığı birebir karşımdaydı, ne halt varsa nüfus gitgide artıyor. ha ben böyle kuru kalabalıklara bayılırım diyorsan sen de gel.

yaşanır yahu, neden yaşanmasın? Ancak trafik yoğunluğu giderek artmaya başladı. o yönden sorun olabilir.

tecil olup olmayacağını bilemem ama, gayrıresmi pnömotoraksı kaale alacaklarını sanmıyorum.

Ankaray ile gidebileceğin cebeci, kurtuluş,dikimevi,kolej nispeten ucuz yerler ama evler çok eski ve düzgün yer bulmak için dolaşmak lazım.

Emek'te düzgün ev bulunabilir ama kiralar biraz yüksek.

Bahçeli beşevler'de hem evler eski hem de kiralar yüksek.

Bir de bazıları biraz uzak Batıkent bölgesinde kalıp metro ile aktarma yapıyor ama bence çok uzun bir yol, kışın da oralar çok soğuk oluyor ev ısınmaz valla.

Bu durumda Cebeci, Kolej, Dikimevi, Kurtuluş'a odaklanın diyorum.

illa beşevler lazımsa, dikimevine/Cebeciye yakın yerleri öneririm.

Pasaport ellerine ulastiginda ups bi takip numarasi veriyor, ben pasaportumu onla takip ediyorum

Pzt konsolosluktan ups'e verilmis pasaportum, sali da mesaj attilar 28'inde getiricez pasaportu diye

Bayram sonrasinda tekrar arayin, pasaportu kaybettiklerini sanmiyorum ama oule bisey yaptilarsa buyuk fiyasko. Kimde hata var ise tum taril ve pasaport bedelini onlara odetin

Not: 15 eylul'de vfs ile ispanya'ya basvurmustum

hocam işte, bizim iki arkadaşın pasaportları gelmiş. Ben UPS'i aradığımda, bize ulaşan herhangi bir pasaport yok sizin adınıza deniliyor. VFS'de biz verdik diyor. Şimdi diğer iki arkadaşa 5 yıllık çıktı. Benim vizede de sıkıntı olacağını sanmıyorum. Dediğim gibi, ev yerine iş yeri adresi verdiğim için belki UPS kabulu yapmamış olabilir.

3 ay önce bizimkisi 3-4 günde onaylanmıştı. ekstra bir durum yoksa genelde red yemezsiniz.

inşallah hocam. ekstra bir durum yok ama, şengenin kendi garipliği, bir de bu suriye olayları vs olunca hafiften tırstım.

Benim ilk(daha önce yurtdışı falan sıfırdı yani) vizem postaya verdikten 3 gün sonra elime geçmişti Fransa'dan. Yani red olmama ihtimali de var.

fransa cok cabuk cevap veriyor, red tabii olabilir ama bu kadar cabuk olmasi red oldugu anlamina gelmez. Sonucu buraya da yazin;)

teşekkürler bilgiler için. benim iki abd vizem var, belgeler sıkıntı değil, çalışıyoruz, maddi durumda da sıkıntı yok. ama böyle olunca bir sorayım dedim. zaten pasaportu UPS'e vermişler. Umarım bugün gelir (Ankaradayım zira), yoksa bayram sonuna kaldı herhalde.

Amerika vizesi olunca bazen schengen bile olmadan aliyorlar ülkeye. Amerika vizei vardi diye bildirdi iseniz Express onaylanmistir :)

@helenart, yani eski pasaportumda amerikan vizesi var, 2021'e kadar geçerli. Onun da fotokopisini koydum dosyaya. umarım onaylanmıştır. :)

@oscar: hocam 5 yıllık kapı gibi şengenim oldu :)

yuh be. gel sen bana ver 10 bin lirayı.

şu an bir yerde çalışmıyorsun değil mi?

Ayda 10 bine güzel yaşarım .
Tabi hayat gayesi son model bmw binmekse durum başka

galiba "her şeyi yapabilirim"lik bir durum oluşuor en hafifinden.
ama adam, harcamalarını gelirine paralel yapacaksa o maaşı bile az buluyor.

Maaşla çalışmak belli bir yatırım disiplinine sahip değilsen zaten zenginliğin kapısı değil. Ama 10 bin TL, ülke şartlarına bakarsan iyi para.

Kimse yazmamis Hayret. 5 Haneli olmasi fark yaratiyor

yuh be amma yaptınız 10 bin tl mis gibi para. keşke alabilsek.

orta sınıf bmw'yi alabilenlerin yüzdesine bakman lazım. 10 bin bazı sektörlerde çok matah bir para değil, ancak topluma bakıldığında abartılması normal, zira kamuda 30. senesine girecek babamın aldığı maaşın 2.5 katını direkt işe girdiğimde (kamu) alıyorsam, orada bir sıkıntı vardır.

1.50'den 3'e çıkan dolara bakarsan dolar bazında 2-3 senede eridi o para.

beyaz yakalı için iyi para, yönetici olmayana vermezler 10k.

ticaretle uğraşan için çerez parası.

douchebag'in dediği gibi dolara karşı eridi gitti para. bir 5-6 sene önce belki iyi paraydı, şimdi 10 bin lira alıyor olsan elinde birikmiş para olmadan dediğin gibi ne düzgün bir araba ne ev alabiliyorsun. kaldı ki araba fiyatları bile aklında düşük kalmış, 120 bin tl nerdeyse bmw 1 kasalar artık :)

ha bi de türkiye standartlarında iyi para denmiş, o doğru ama bunun sebebi paranın iyi olmasından ziyade türkiye'de maaş standardının yerlerde sürünmesi.

10 bin liranın türkiye şartlarında iyi bir gelir olduğu kesin. benim için 10bin değil 20bin lira da kazansam, yaşam standardım gelir seviyemdeki değişiklik kadar sert biçimde değişmeyecek. önemli olan bilinçli tüketici olmak bence. kendi çapımda bilinçli olduğumu da düşünüyorum ve şimdiki gelirim bana gıda/gezip tozma açısından bakarsak zaten fazla geliyor. bunun dışındaki harcamalar, yani zaruri olmayan harcamalar da keyfe keder şeyler. daha çok para kazanıyorum diye ihtiyacım olmayan bir elektronik cihaz, araba ya da ev almayacağım.

daha fazla yiyip içemeyeceğimi de düşününce benim açımdan değişen şey ne olur? daha sık farklı şehirler, ülkeler gezerim, daha çok tasarruf ederim. böylece belki daha yakın bir gelecekte kendi işimi kurabilirim ya da farklı bir ülkeye gidebilirim diye düşünüyorum.

Istanbul'da yasayan birisi icin en az 4-5k bandinda kazanmak gerekiyorkan 10 k artik biraz daha tecrubeli beyaz yakali maasi ama kesinlikle zengin kazanci degil. Yozgatta butun köyü satin alirsin ama. Bir de 10k alan gidip 4000-5000 liralik evde oturuyor pek bir sey degismiyor

10k iyi para. saçmalamayın.

not: daha dün 10k'ya çok yakın iş teklifi aldım, elim ayağım titredi amk.

herkesi becermek istiyorsun. etkisi bu.

Çalışan olarak adam bana 10k teklif etse dalga geçiyor diye kafa göz girişirim. baktım hala ciddiyse tımarhaneye kapattırırım. Aga ben kabullenemem yani bu parayı.
He kendi iş yerim olur o zaman 20-30k olsa yine 10k etkisi yaratır bende.

iyi para ama çok iyi değil. 10bin'in üzerinde para alan çok fazla insan var. ya da karı koca toplam maaşları 10bin olan bir çok yeni evli çift var. öyle acayip bi fark yaratmaz ama rahat ettirir. harcamaları abartı olmazsa güzel bir ev alıp taksitini zorlanmadan öder, güzel bir araba alır. sosyal yaşantısı güzel olur, ayda birkaç defa güzel bir yerde yemeğe çıkar vs.
büyük firmalarda bilmem ne yöneticisi falan olan adamlar 15-20bin maaş alıyorlar, altlarına araba veriyorlar, telefon faturalarını ödüyorlar bi de üstüne. bu adamlar da gerçi çok kazanmadıklarını iddia edebilirler. aldığın maaş arttıkça giderlerin de ona göre artıyor, sistem biraz buna zorluyor.

1. 5 yıldır bir şey olmuyorsa bundan sonra olma olasılığı azdır diyebiliriz. ama sonuçta hücrelerin kansere yatkın... yapacak bişi yok. hep tetikte olcaz
2. bulaşıcı değil. kalıtsal.
3. zaten doktorun gerekli takipleri yapıyordur bence. pet-ct bu konuda başarılı bir yöntem mesela.
4. lökosit nadiren mantar ilişkilidir. lab hatası olabilir. ya da kültürü yapılan bakteriler dışında bakteri idrarında var olabilir.

mesane tmr'ünde evreniz neydi? detrussor kas invazyonunun olmadığı olgularda survi gayet iyidir zira.

@siradısi00, çok teşekkür ederim.

Benim mesane olduğu için ürolojiye gidiyorum. Ameliyat sonrası onkolojiye göndermediler serviste bir dizi bcg yapıldı Sonrasında da sistoskopi yapıldı işte belirli aralıklarla. Ürolog da doğal olarak kendi ile ilgili konuya bakıyor, temizsin deyip yolluyor.
Lokosit ameliyattan beri hep bol veya 8-9 10-15 filan çıkıyor. İlk sene 500 çıkmış mesela.

pet-ct yi ilk kez duydum dersem içinde bulunduğum durumu anlarsınız. Benim yol yöntem arayşım da tam da bu nedenle, takip edildiğim bir merkez yok. Napıyım, bi onkoloji servisine mi başvurayım acaba ben.

Karın bölgemde ağrılarım var, ters bişeyler var gibi geliyor, mr sonucu da temiz çıktı. Ultrasonda bişeyler çıkmıştı, onun için mr istendi zaten.

Biliyor musunuz, her bir kontolümüz bile bir travma etkisi yaratıyor bizim. Bir de bu tür burokratik mi diyeyim ne diyeyim bilmiyorum sıkıntılar tuzu biberi oluyor.

@mdmfk,
patoloji raporu:
Tanı: I - Mesane, tur , üretelyal karsinom, yüksek dereceli

Yorum: II nolu tümör tabanı kayıtlı örnekte muskularis propria izlenmiş, invazyon saptanmamıştır. Bu örnek içinde papiller tümör parçaları izlenmiştir.

Epikrizdeki tanı:
mesane malign neoplazmı (c67) 1 yıllık

kanserin bulaşıcılığı konusundaki kaygınız hpv'den dolayı olmasın? kadınlarda rahim ağzı kanserine sebep olan bir virüs çeşidi. genelde cinsel yolla bulaşan... çok geçmiş olsun bu arada.

teşekkür ederim siberteknik. yok birkaç gün önce bir haberde okudum sanırım. tam emin değilim, haberlerde izlemiş de olabilirim. bulaşıcı olduğu kanıtlanmış gibi birşeydi.

bugüne kadar onca araştırmaya rağmen saptanamamış böyle bir şey, bugün kanıtlanmış olsa bütün bildiğimiz tıp değişirdi. size bahsettiğim hpv'nin rahim ağzı kanserindeki rolünü keşfeden bilim insanı nobel aldı örneğin. ama o çok spesifik bir durum.
lütfen böyle spekülasyonlara kapılmayın. bir doktorla falan konuşup rahatlayın özellikle bu konuda hatta... paranoya yaratmaya hiç gerek yok. psikolojinizi düşünün.

siberteknik, evet haklısınız. Böyle haberlere hiç prim vermiyorum normalde. Hatta hastalığım hakında şimdiye kadar internet okumaları bile yapmadım. Gidip kontrellerimi oldum o kadar.

Bulaşıcı olabilir mi diye sordum çünkü çocuklarım var:) Tıpta da her gün yeni birşeyler bulunuyor, eskiden bilinenler değişiyor filan. Ben kendimi bildim bileli neler değişti neler... Mesela ben çocukken soğuk algınlığında aspirin verirlerdi, sonra birden verilmedi hatta kızdılar doktorlar "biz size arpirin kullanmayın demedik mi" dediler.

Bulaşıcı olan alzheimermış. O mu aklınızda kaldı acaba?

www.ntv.com.tr

Aaa olabilir @auroraaurora. Tamam hatırladım şimdi alzheimerdı. Benim hatlar yine kısa devre yapmış anlaşılan. Bu günlerde sürmenaj gibi oldum. Kafam çok yorgun, toparlayamıyorum, unutuyorum filan.
Dinlenmeye geçeceğim de, şu kontrolleri bitireyim bi ondan sonra artık.

Hacettepe Tıp fak. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi A.D El cerrahisi bölümü, doktorların hepsi de iyidir.
Bir de op.dr. Ömer Erçetin bi araştır.

gülhane de iyidir.

ben olsam saniye düşünmeden isviçre'ye giderim. burdaki şirket cv'nde daha iyi duracak olsa bile isviçre'de çalışıp orada daha sonra iyi bir şirkete geçilebilir. ayrıca sosyal şartlar,yaşam kalitesi olarak bakılırsa isviçre türkiye'ye 100 tur attırır.

edit: türkiye'de büyük firmanın yaratacağı karizmadan ne olucakki?altı üstü türkiye'de karizması olur bak iyiymiş derler.

Topuk topuk topuk hocam. Doğrudan İsviçre.

isviçre. tr durum malum

ben 1'i seçtim çok memnunum. tr'de iş tecrübem yok kıyaslayamam ama en büyük neden işin ne olursa olsun herkesin tüm meslek sahiplerine aşırı saygı duyması.

sektörümü bilmiyorum ama bazı sektörlerde küçük firma daha avantajlı cv için. büyük firmalarda bağlı olduğun departman içinde belli işleri yapman daha olası.

küçük firmalarda çok farklı tipte işler olabiliyor. sadece teknik değil yöneticilik konularında da geliştirebiliyorsun kendini.

maaş ve pasaport konusuna girmiyorum bile.

Orada maaş + belli bir süre içinde pasaport alacaksın. Onun açacağı kapılar ne kadar büyük olabilir bilemezsin.

göz kapalı 1. düşünmeye bile gerenk yok

Birinci şıkkı okurken hayallere daldım yahu, şaka gibi. cv'de güzel durmasından önce huzur ;)

şurada açık adınızı ve adresinizi verseniz, isviçre' de olan iş için sizi bulup, cebren nüfus kağıdınızı alacak ve üzerindeki fotoyu değiştirerek isviçre' ye yol alacak en az 400-500 yazar bulabilirim.

isvicrede calisma saatlerine daha cok uyulur yani sözlesmende haftada 40 saat diyorsa bu cok ekstra bi durum olmadikca asilmaz, eger asilirsa parani fazlasiyla alirsin. ya da daha kolay itiraz edebilirsin. Türkiyede büyük sirketlerde bile sözlseme sartlarina uyulmaz. yöneticiler ve calisanlar arasinda bu aliskanlik haline gelmis. Türkiyede ben sözlesme saatlarimin disinda calismam dersen sana ilk diger calisanlar karsi cikacaktir. Maalesef bu bircok sirkette böyle. "Work-Life balance" avrupada en cok saygi duyulan durumdur, türkiyede pek sallayan olmaz ne yazik ki.

Isten cikarilma riskini de degerlendirmelisin. sirket icin, yada senin icin isler yolunda gitmediginde seni isten cikartmak icin neye katlanmalari gerekli, devlet seni ne kadar koruyor. Bu da önemli. Yine maalesef türkiyede yöneticilerin insiyatifindesin, sözlesmeler sirketin lehine bircok madde iceriyor. Sözlesme sartlarina uyulmadan isten cikarildiginda devlet arkanda durmuyor. Isvicrede sözlesmen ne diyorsa ona göre olur hersey. Iki tarafin da sözlesme sartlarini iyice oku, ama türkiyedekine cok da güvenme, hele kriz durumunda kimse kimseye acimaz.

Uzun vadeli getirileri hesaba katarsan, isvicrete oturum almis olman neredeyse tüm dünyaya vize kolayligi ve seyehat kolayligi saglar. Emeklilik durumunda ise alacagin parayi karsilastirma bile.

Sosyal yasam ve yasam kalitesini hesaba katinca ise yine isvicre öne cikiyor. Aksam 6 da evinde olup, ise bisikletle gidip gelme gibi avantajin var. Hayat sakin ve güvenli. Arkadaslarinla yada ailenle daha fazla zaman gecirirsin, bu gecirdigin zamani daha kaliteli yerlerde gecirirsin. Hafta sonu italya, fransa, almanya, avusturya birkac saat uzaginda.

Peki Türkiye neyde öne cikiyor? en önemlisi yemekler. Türkiyedeki yemekleri bulman zor. Neyse ki dünyada yemege önem veren, iyi yemegi secen bir toplumuz. Bu konuda tek rakibimiz avrupada italyanlar.

bi tarafta isviçre pasaportu bi tarafta daha güzel cv diyosun yani?

sen valizleri hazırlamaya başla, biz sana uçak bileti bakarız. zaman kaybetme.

1 mi 2 mi diye düşünürken yorduğun nöronlarına yazık, isviçrede lazım olacak.

isviçre mi türkiye mi diyen adamı amerika bir akıl hastanesine yatırmak lazım

10 sene önce isviçre'den dönmüş bir çifte vatandaş olarak ilk sorum 1-2 sene içerisinde vatandaşlık alabileceğinden emin misin? o işler öyle kolay olmuyor.

isviçre'ye kesinlikle git, hayat tecrübesi olacak her şeyden önce. istediğin zaman dönüp burada çalışabilirsin sonuçta. ben türkiye'de yaşamayı tercih ediyorum, o ayrı ve uzun açıklamalara sebep olacak bir konu.

pasaportu gördüğüm an benim için versusun galibi belli hocam. tabii ki 1.

Karsilastirma dahi yapilamaz. Isvicre.

isviçreden türkiyeye çalışmak için gelmek için delirmiş olmalısın. iç savaş çıkalı bir ay oluyor. 5000 tl maaş için sevgilinle sinemadayken ölme riskine gerek var mı?

ayrıca istanbulda ne yapacaksın allah aşkına?

edit 3 sebebiyle seni budaklı meşe odunu ile dövebiliriz. açık heralde.

tr yi seçersen beni gönder isveçya'ya. 3 günde sökerim flemenkçeyi şerefsizim.

1 tabi ki, düşünmene gerek yok.

İsviçre'den sonra istersen Türkiye'deki büyük şirketlere çok rahat girersin. Ayrıca orada insana verilen değer, düzen vs yaşam kaliten çok daha yüksek olacak. Metrobüs çilesi mi çeeceksin buraya gelip?

manyak misin amk ne isin var turkiyede

yanit kisiye gore degisir.
elbet buyuk cogunluk isvicre diyecektir. calisma sartlari, yasanan ulkenin dogasi, olanaklari vb. isvicre'yi baskin kiliyor.
ancak kisisel ozellikler, aile, dostluklar filan da var. misal; t'deki ailesine cok cok bagli, turk dizileri izleyen filan bir dostum (turk de olmadigi halde) bir sure sonra cok iclendi, ozledi, tr'ye kesin donus yapti baska bir guzel memleketteki isini birakip.

bunun yaninda, 1-2 sene sonra isvicre pasaportu alabileceginizden kuskuluyum. uzun yillar isvicre'de muhendislik yapan bir dostum pasaportla ilgili sorunlardan (ve kendi kisisel nedenlerinden) oturu tr'ye donmustu.
anlattigina gore, 9 yil vergi odedikten sonra filan, mahallesinde yapilacak bir plebisit ile vatandasliga gecebiliyormus.

1- Eğer iData'ya gidecekseniz tüm belgelerinizi sıkıntı olmayacağına emin olmayacak şekilde götürmenizi öneririm. Kıl yün meselelerden dolayı vize alamazsanız keyfiniz kaçar.

2- Yine iData üzerinden gideceğim: kalacak yer, gidiş ve dönüş biletleri ibrazı istenmekte. Yazıcıdan çıktı olarak almak yetiyor bunları ancak dilekçe formatı hakkında maalesef bilgim yok. Ben öyle bir şey yazmadım, istenmedi de.

hocam cevap için teşekkürler. iDATA değil de, Fransa vizesi için VFS'e başvuracağız. Onu belirtmeyi unutmuşum.

O zaman cevabım kendini imha ediyor :) kolaylıklar dilerim.

1. yeterli (ben valilik izin onayımın fotokopisini vermiştim)
2. fransa başkonsolosluğu'na
ilgili tarihlerde yıllık iznimi zart zurt şehirlerinde geçireceğimi belirtir bilgilerinize arz ederim

@la noix. Teşekkürler hocam.

1) Antetli olmaması önemli değil, mühür kaşe vs eksik olmasın. Yalnız başhekim imzalar diye biliyorum, neden yardımcısı imzaladı? Mümkünse imzalayanın imza sirkülerini ekleyin dilekçeye.

2) Şu formatta olabilir:



Fransa Başkonsolosluğu Vize Departmanı’na

../../2015 — ../../2015 tarihleri arasında yapacağım Fransa (başka ülke varsa eklersiniz) gezisi seyahat planım aşağıdaki gibidir:

../../2015 — ../../2015 Paris

../../2015 — ../../2015 Lyon

../../2015 — ../../2015 Brüksel

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla

isim soyisim imza

@innatedesire, hocam başhekim adına imzalayan birisi, mühür kaşede bir eksiklik yok, üzerinde tarih, sayı vs. var. Orada sorun çıkacağını sanmıyorum. Dilekçe formatı için de teşekkür ederim.

tam olarak ne yapmak istediğini ve ne için yapmak istediğini açıklasan?

@2 tostos: elimde bulunan yaklaşık 90 hastadan ölçüm ile elde ettiğim bir değer ile bu hastanın bazı parametrelerinin hesaplanması ile elde edilen bir skor arasında ilişkinin olup olmadığını araştırıyorum. Şöyle örnek vereyim. Hastanın LDL Kolesterol değeri ile, Hastanın bazı değerleri esas alınarak hesaplanan bir skor arasındaki ilişkiyi araştırıyorum. Skorun hastanın klinik seyri ile ilişkisi olduğunu biliyorum. Amacım kandan elde ettiğim değerin de klinik seyir ile ilişkisi olup olmadığını göstermek.

en kısa yoldan korelasyon analizi yapılabilir.
değişkenlerden birinin cut off değeri varsa t testi, ikisinin de cut off değeri varsa ki kare yapılabilir.

evet

Universite hastaneleri de buna dahil midir peki ?

hayır. şöyle. üni hast. genellikle acilde muayene olursunuz, onlar gerekli tetkikleri vs yaparlar. Gebelik durumunda genellikle kadın doğuma danışılır, ama diğer koşullarda tedaviyi genelde kendileri yaparlar.

bazı yerlerde kadın doğum acili var. direkt kadın doğum uzmanları ya da asistanları bakıyor

sadece acilse acile başvurunuz.

kanser tanısı acilde konmaz, kanama tedavisi verilir, polikliniğe yönlendirilir

Anladim.

Tesekkurler.

pasaportun yeni çıkıyor ve davetiye vs bişey için gerekiyorsa pasaport daireyi ara, durumu anlat onlar söylüyor.

yok hocam, pasaport çıktı, evde ama numarası vize için lazımdı. Ondan demiştim.

Senin yerinde olsam Dikimevi'nden ev tutarım. Çünkü:

Kızılay Mamak arasında ulaşım hep sıkıntılı gibi. Duraklarını ne zaman görsem çok kalabalık oluyor. Otobüsleri tıklım tıklım. Taksi dolmuş yapıyorlar onda da çok sıra var. Yani Kızılay'a sürekli işin düşecek ve gidip gelmen zor olacak gibi duruyor.

Dikimevi Kızılay-Mamak arasında bir bölge. Hatta Mamak'a biraz daha yakın. İşe gitmek için otobüse binersin. Kızılay'a ise Ankaray(bir çeşit metro) ile gidersin.

abidinpaşa

abidinpaşa +1

peki abidinpaşa'dan ulaşım kolay mı arkadaşlar her yere zaten mamak'ta oluyor heralde abidinpaşa

ev esyali zor bulursun. bence gorece olarak duzgun yerde ve toplu tasimaya yakin olmasi esas kriterin olsun. esyayi da parca parca alirsin.

Kurtuluş-dikimevi
Zannıca dikimevi daha ucuz olur

Gitmek istediginiz ülkede ilgi alanina, hobilerine veya meslegine göre fuar gibi organizasyonlar bulup gidin, is ortamini görsün. Ingilizce bilen biri icin zaten problem olmayacaktir. O ülkede 1 aylik dil kursu gibi birsey ayarlayin, hem tatil olur hem de ol ülkenin sosyal yasamina girmis olursunuz. bir araba kiralayin, plansizca gezin. Gideceginiz ülke avrupa ise zaten en fazla 3 saat istanbula gitmek. Severse sever, sevmezse zorlamanin anlami yok.

direkt karar vermesini beklemek yerine, gidip bir gormesini birkac hafta vakit gecirmesini saglayin. oradaki arkadaslarinizla tanistirin. is zaten her zaman ayarlanir. onemli olan orada yasamayi degerlendirmesini saglamak.

Evlenip mi yerleşmeyi düşünüyorsunuz? Eğer değilse orada kolaylıkla çalışabilecek mi?
Sanırım en iyi ikna yolu, eğer giderseniz oradaki yaşamınızı ona en yakın şekilde tasvir etmek olabilir. Bak gidersek şu standartlarda yaşıycaz, hayatımız böyle olacak. Çocuğumuz olursa böyle güzel şartlarda okuyacak yaşayacak diye.
hatta daha önce gitti mi bilmiyorum ama bir tatil ayarlayın oraları ve insanların orada nasıl yaşadıklarını gösterin. Gerisi ona kalmış. Belki de her türlü olumsuzluğa rağmen Türkiye ağır basıyordur ona. Zorla giderse ona sürgün gibi gelebilir.

Gitsek de gitmesek de seneye evlenmeyi düşünüyoruz zaten. Türkiye'den kendisi de pek hoşnut değil ama korkuyor iste.

Korkması normal. sanırım erkek tarafı olmasıyla da alakalı. Bilmediği suya atlamak, riske girmek istemiyor belki de. Uyum sağlayamayacağından da korkuyor olabilir çünkü büyük ihtimalle sen oraya alışık olduğun için empati yapamayacağından çekiniyor olabilir.
Eğer tanıdığın Türklerden, belli bir yaştan sonra oraya taşınmış insanlar varsa onlarla bir araya getirebilirsin. Olumlu veya olumsuz kendisini nelerin bekleyeceğini görür ve kafasında ölçer biçer durumu.

burada üniversite bitirmiş herkes çok rahat iş bulamıyor
karadeniz teknikte inşaat okumuş bir abimiz vardı, almanyada dönerciydi.bunun gibi örnekler var.
buradan kastım dönerci olacak değil tabi ki :)) ama burada işi, düzeni, sosyal bir çevresi ve soyo ekonomik bir düzeyi var.
orada tamamen sana bağımlı olacak.
senin eşin olarak oturum alacak, senin dil bilginle iletişim kuracak, belki ilk gittiğinizde senin ailenin yanında kalacaksınız
zira sen yeni mezun o işsiz olacak nereden ev tutacaksınız?
gibi gibi
korkuyor olabilir, etrafında böyle örnekler olabilir, erkekler genelde düzen kurmakta kadınlardan daha az yeteneklidir üstelik yaşı 20lerde de değil.
senin meznuniyetine 1 yıl, yaparsan stajer avukat olarak da 1 yılın daha var. burada kursa giderse, bu 2 sene içinde bir geçiş dönemi yaşarsanız, iş güç için araştırmalara şimdiden başlarsanız belki adapte olması kolaylaşır, üstelik 1 ay filan gitmek çok başka orada yaşamak çok başka.

1.tatil+1
2. Vatandaşlık vs olmasını da üsteleyebilirsin.

Pek istediğin gibi bi cevap olmayacak ama insanın memleketini ve tanıdıklarını ailesini bırakıp gitmesi kolay değil. Mesleği olmasa daha kolay olurdu belki, şimdi meslek belli, tecrübe yok gördüğüm kadarıyla, orda dikiş tutturmak ne kadar zor. Üstelik dilini bilmiyor. Ne iş olsa yaparım dese dil bilmesi beklenmeyebilir, ya da az bilse de olur kimse problem etmez. Oralardaki mühendis anlayışıyla bizdeki bir de değil. Adamın endişesi yersiz değil. Bence burda iyi bir gelecek görürse kalın. Önce burayı deneyin bana kalırsa. Sen bildiğin dille daha rahat iş bulursun.

Bir insandan sırf sevgilisi istiyor diye tüm hayatını yaşadığı şehri geçtim ülkeyi çevresini ailesini işini alışkanlıklarını bırakıp başka bir ülkeye gitmesini beklemek de çok bencilce bir durum.

once oralari bir gorsun, tatile cikin.
daha sonra turkiyeye dondugunuzde burada yapamayacagini soylersin.
ama zor, ailesini birakmak istemez.
en ufak olumsuzlukta basina kakabilir senin yuzunden geldik vs
byrayi deneyin kalin dusuncesine katilmiyorum.
gidebiliyorsaniz gidin.
ikna etmek sana kalmis artik.
dil olayi sikinti olmaz ingilizce bilmeyen mi kaldi firmalarda felan is bulur rahatca.

30 yaşında işi gücü, ailesi çevresi istanbul'da kurulu birinin en baştan düzen kurması kolay değil. imkansız değil tabii, 30 yaş da geç falan değil, ama hiç kolay değil. bunu 30 yaşında ve 5 senedir yurtdışında yaşayan biri olarak söylüyorum.

3. dil çok ciddi bir zorluk olarak karşısına çıkacak. iş bakımından 2 seçeneği var, ya 'expat' olarak takılacak ve sürekli uluslararası firmalarda iş bakacak, ya da dili öğrenip yerli gibi yaşamaya çalışacak. ikinci seçenekte dil / adaptasyon / iş hayatını oturtması en az 2-3 yılını alır. ayrıca şu anki seviyesinden devam edemeyip daha alttan başlamayı kabul etmek zorunda da kalabilir. kendini yalnız ve depresif hissedebilir, pişman olabilir. istanbul'da kalsaydım şimdi x pozisyonunda olurdum, şu kadar maaşım olurdu gibi düşüncelere kapılabilir. bu durum da ilişkinize oldukça zarar verecektir. o yüzden yanaşmıyorsa zorlamamanız en iyisi.

vatandaşlık alması da zor çünkü büyük ihtimalle evlilikle doğrudan vatandaşlık hakkı kazanamayacak, orada birkaç sene kesintisiz oturmanız gerekecek.

belki orta yolu bulmak adına istanbul'dan gitmenin yollarına bakabilirsiniz, ikinize de uyacak iş yönünden de çok zorlamayacak daha sakin bir yere geçmeyi düşünebilirsiniz.

Oyle bir bencillik yaptigim yok angelus, sorumda da belirttim zaten ikna etmeli miyim diye. Kaldi ki istemezse ben istanbul'da yasamaya devam edecegim, ediyorum. Bu da bir cesit bencillik degil mi?

bu arada
sanırsam ülke isviçre miydi?
ben dili o kadar önemseme diyenlere pek katılamıyorum
zaten küçük ülke. koca almanyada (4 sene yaşadım) bile dil olmadan iş kolay bulunmuyor (mühendisler için)
çok çok iyi bir mühendisse MBA'li filansa, başka 2 dili varsa yada çok şanslıysa belki
avrupada en iyi dil eğitimini verdiğini düşündüğüm ülkelerden birisi hollanda, surinamlı ve yükseği hollandada, doktorayı almanyada yapmış, oranın dilini ana dil gibi konuşan (üstüne almanca ve ingilizce) bir arkadaşım var, eşi orada diye hollandaya yerleşti 2 sene kadar iş aradı.
tekil örnekleri genelliyorum gibi olmasın ama yerel yerlerde iş bulmak için dil şart,
uluslararası büyük firma filan içinse top degree mühendis olmanız lazım

Dediğim gibi bu konuda baya arastirma yaptim, muhendis olup ingilizcesi ve az fransizcasiyla is bulan birçok tanidigimiz var türkiye'den gelen. Bir sekilde halledilir diye düşünüyorum o yüzden. Bir de kendisi yetenekli ve deneyimli bir mühendis diyebilirim. Yine de zorlanma ihtimalini goz ardi edecek kadar empati yoksunu değilim.

Bence ikna etmek değil de öncelikle fikrini almalısın. İsviçre için dil konusu çok ciddi bir problem, sen daha iyi biliyorsundur ki İsviçre'de tek dil kullanımı yok, gideceğiniz bölgeye göre İtalyanca, İsviçre Almancası ya da Fransızca olarak 3 dil konuşulan bir ülke. Haliyle uyum sağlaması tabiki de çok zor, ancak bunu sadece ''kendi isteyerek'' aşabilir.

Fikrini sor, sence gitsek nasıl olurdu diye, ama gönüllü değilse ikna etmek doğru olmaz. Çünkü hayatını komple değiştirmiş olursun ve O seni sevdiği için bu fedakarlığı yapmak istese de, insanlık hali her şey olabilir ayrılabilirsiniz ve ileride pişmanlık duyabilir. O yüzden kendisinin de istekli olması lazım. Oraya gittiğinde de tecrübesiz bir mühendis muamelesi görecek, her şeye sıfırdan başlayacak.

ona bu ülke ile o ülke şartlarını karşılaştırmasını sağlayacak bi kaç şey sun. sonra da sanki bir anadolu ilinde çok iyi bir iş bulmuş gibi olabileceğini bu uzaklığın söyle. yaşam standartlarınızdaki atlamanın nasıl bir etkisi olacağını anlat. (nasıl olsa gideceğiniz yer avrupada ve buradan çok daha iyidir diye düşündüğüm için söyledim bunları.) ciddi ciddi manisada vestelde çalışmasından zaman ve uzaklık olarak çok da farkı olmayacağını anlat. sana başarılar. umarım ikna edersin de kurtulursunuz. sizleri gördükçe gerçekten özeniorum.

avrupadan bir ülkenin vatandaşı olsam hayatta durmam bu ülkede. bu kadar saçma ülkemi olur amk. nijerya bile daha stabil.

azcık yürüyüp ulus metrodan batıkent yönüne doğru binin 2 durak sonra akköprü'de inin ankamall'desiniz.

signore'nin dediği yerden metroya binmek yerine sağdaki dolmuş duraklarından konya yolu'ndan geçen herhangi bir dolmuşa (balgat, 100. yıl, öveçler vs) binmek ve önünde inmek de alternatif bir yol.

hava sıcak olmasa yürüyün derdim, 15 dakikalık yol.

Aslında yürünür ya, rahat yol.

Teşekkürler, yürümekten üşenmem aslında, olmadı yürürüm.

söylediğin noktada çıkmaz. her durumda belgende o hafta içi için yazdırmış olduğun 5 günlük izin görünür, vize için haftasonlarını da içeren 9 günlük tarih yazarsın.

yalnız yurtdışı izni için bağlı olduğun kurumun merkezinden onay alınır. mazeret izni müdürün oluruyla oluyor sanırım. merkez onayının nasıl halledildiğini bilmiyorum.

hocam teşekkürler cevap için. Onay konusunda herhangi bir sıkıntı yok. dediğim gibi, benim izin belgem 5 gün, seyahat planı 9 gün olduğundan dolayı hafif kıllandım diye demiştim.

tertemiz hocam. sıkıntı yok.

cevap için teşekkürler. onun farkındayım zaten ancak bu konu benim tarafımdan dillendirilmediği halde görüşmeler süresince 2-3 kere bölümler arası geçişlerin pek mümkün olmadığı, kabul edilecek adayın başvurduğu pozisyonda çalışmasının beklendiği falan söylendi baya üstüne basılarak, o yüzden ben de öğrenmek istedim. blöf mü diyorsunuz

Samuel bey bu şirketlerin birbirleriyle olan anlaşmaları var. Birinden çıkıp Ötekine gireyim yapamıyorsunuz. O durumu da bir araştırmanızı tavsiye ederim

zaten kıdemsiz başlayacağın için çocuk muamelesi görürsün bayağı kendini kanıtlayana kadar. ancak bir şeyler başardıktan sonra departmanlar arası geçiş yapabilirsin ama o da senin uzmanlığına göre değişecek ve sınırlı bir şey . ayrıca aselsanın var böyle bir olayı . ayrıca sonra ayrılırsan geven kafanın dediği gibi başka bir askeri savunma şirketine kolay kolay giremezsin işinde uzman - sayılı adamlardan olmadıkça . karı koca meteksan ve aselsanda çalışan akrabam var .

buna benzer bir olayı benim arkadaşım da söyledi. Bu tip bir yerde çalışırken, y.lisans ve doktoraya başladı. Bazen bu tarz bir işe tekrardan başvurmasını söylediğimde, ya önceki mevzu olduğu için zor olabilir gibilerinden birşey söyledi.

doktor olan niye turkiye'de kalsin, coktan basip avrupa/amerika/kanada'ya falan gitmistir.

yök tarafından denkliği kabul edilen üniversitelerden gelen türkiye cumh. devleti dışında bir vatandaşlığı olan öğrenciler için zaten sınav var. Sadece temel bilimler yapıp çıkıyorlar ve kendi aralarında değerlendiriliyorlar diye biliyorum.

fen bilimleri okulları, final okulları vs. oldular.

bi kısmı kapattı kendisini, ama en son kapatma kararı geri alındı. yani derhaneler bu sene de iş yapacak. seneye ne olur bilinmez.

kanunda dershane ibaresini kaldırdılar. kpss akademi, lys akademi/okulu vb şeklinde şekil değiştirdiler. yine varlar ancak artık dershane kanunla tanımlanmış bir eğitim kurumu olmaktan çıkmış. dershane adıyla kurs açılamayacak.

Hala aslında belirsiz. Bilim grubu vs bi saçmalıklar var. Sayısal ders verenler sözel ders veremeyecek gibi saçmalıklar var.

benim anladığım, a dershanesi demek yerine insanlar a bilim akademisi gibi birşey ile yoluna devam edecekler.

alırsın. herhangi bir gözlükçüden de alırsın.

teşekkür ederim hocam cevap için.

bence çok zor

Tıp okumuyorum ama çok yakın bir arkadaşım okuyo onun dediğine göre 1. sınıfta zor olsa da olurmuş, 2 ve 3te olmazmış.

Başka şehirleri bilmiyorum ama ankaradaysan boş olduğun günlere göre kafelerde çalışabilirsin böyle yapanlar var.

Imkansiz degil ama zor. Oncelikle devam zorunlulugu sikinti. Bu yuzden ceviri mantikli olabilir, ingilizce yeterliyse illa medikal olucak diye zorunluluk yok. Matematik fizik vs ozel ders olabilir.

part time ilk 4 sene mümkün. okulunun sınav sistemi büyük ölçüde etki eder tabi ama en azından bizimkisinde durum bu.

makale ceviri isini dusun cok iyi para var biraz isim yaparsan

Çeviri işi için önce çevrenin olması lazım. Ama tıbbi çeviri başta biraz kastırabilir. Ben 2. sınıfta yapmaya başlamıştım, şu anda da asistanım. Halen yapıyorum. Kısa vadede temiz para kazanırsın, yorulmadan.

çeviri ideal, masabasi is :) öncelikle üst dönemlerinde bu işi yapıp da tus, mezuniyet, nöbet yahut sınav nedeniyle sana daha sonradan iş paslayacak kişileri tanımalisin. en azından telefon numarani ver, dursun. ceviremedigin kısımları burada sorabilirsin, benzeri makale bulabilirsin, hastalık ise de araştırır öğrenirsin. fiziksel yorgunlugun ilerleyen yillarda zaten olacak, şimdiden çeviri işine başla derim. (not:intörn iken çevirinin yanında nöbet almayi unutma, sağlam gelir kaynağı, hayırlı olsun)

Herkese cok tesekkur ediyorum cevaplar icin!

hocam istediği ürünü almak en mantıklısı.

Hediye kart da alabilirsiniz, içinde para olan tek kullanımlık kredi kartı gibi yani.

quadcopter.
eğer biraz ilgiliyse parçaları alıp kendisi yapması için ona verin. eğer yapmakla uğraşmıcak, yapmaktan zevk almıcak biriysel direk hazır quadcopter de olabilir.

bunu hoca yazdıysa hiçbir şey değiştirme. diğer bütün tavsiyeler daha kötü olacak.

@otonomo: değiştirmek için değil de, asıl amacım kilo vermek. Onun için ekstra birşeyler yapabilir miyim diye açmıştım duyuruyu. yine de teşekkür ederim.

Berbat bir program.

@arnold, hocam peki nasıl değişiklikler yapılabilir?

1. Gün:
Bisiklet vs. kısmını çıkar. 5-10 dk. bantta yürü-jog at şeklinde ısın.(Diğer günler de aynı) Sonra;
Bench Press 3x12
Incline Dumbbell Press 3x12
Pullover 3x12
Sonra yazılan biceps hareketleri.

2. Gün: Off

3. Gün:
Bacağın üstüne;
Dumbbell Lateral Raise 3x15
Shoulder Press 3x12
Rear Delt Dumbbell Raise 3x15
Bu arada bir an önce squat'ı öğren.

4. Gün:

Deadlift 5x5(Form önemli)
Barbell Row 3x12
Lat Pulldown(Enseye) 3x15

Pushdown 3x15(hafif gir)
Narrow Grip Bench Press 3x12
One Arm Triceps Extension 3x15


Antrenmanların üstüne yapabiliyorsan 15 dakikayı geçmeyecek koşu bandında HIIT. Olmazsa Off günlerde sabah HIIT + karın.
Squat yapmadığın için 3 ve 4. günler arasına boşluk koymadım. Gerekirse oraya da bir off gün gelebilir.

toefl ve ielts'e göre çok çok daha kolay zaten ilk 40 soru temel bilgisi olan herkesin az çok yapabileceği sorular. 10-20 soruluk bir kısımda da tr-ing, ing-tr çeviri, yakın anlamlı cümleyi şıklardan bulma vs. tarzı sorular, bunlar da zor değil sadece şıklar birbirine yakın olduğu için dikkatli okumak gerekiyor sadece. bu altyapınızla 80+ alırsınız garanti.

Sıkıntı olmaz hocam. Benzer durumda olan ben de uzmanlık sınavı yeterliliği için girip 87 almıştım. Ama TOEFL'a girmenizi öneririm ben

deneme çözün.

her turlu ingilizce metni rahatlikla okuyabiliyorsan en az 85 alman gerek mate.

benim 2 arkadaşım var ingilizceleri iyidir. sizden kötüdür. birisi 81 birisi 83 mü ne aldı hiç çalışmadan.

yardımcı olamayacağı, tanı koyamayacağı durumlarda da pratisyen hekime mahkum kalıyor halk.
hastane ya da doktor değişirme şansları yok.

eğer hasta kendini bir doktora kaydettirmezse yok sayılıyor, toplum tabanlı değil liste tabanlı. %95 aşılı gözükmesin rağmen salgın çıkabiliyor.

birinci basamağı kötüleyecek şeyler söyleme, hatta sevk zinciri kırıldığı için üniversite ve devlet hastanelerinde gereksiz yığılma olduğunu söyle.

Hastanın doktor değiştirme şansı var arkadaşlar, ayrıca sağlık ocağı sistemi devam ediyor olsaydı bile yine pratisyen hekimler çalışıyor olacağından yanlış teşhis ihtimali olabilecekti. Bu iki önerme de geçersiz bence.

Dipnot: aile hekimi/pratisyen diye yanlış teşhis koymasından korktuğunuz insanlar 6 yıl tıp fakültesi okumuş ve "doktor" ünvanına sahip kişiler. Yeterli olmadıklarını düşündükleri durumlarda zaten sevk ediyorlar ilgili hekime.

@hadi hadi katılmıyorum.
dr'nu yalnız kendi semti içinde hatta kendi sağlık ocağı bünyesinde değiştirebiliyor.

ayrıca hiçbir kimsenin hele ki tıp fakültesi bitirmiş bir insanın mesleğini hakir göremeyiz. kişisel olarak tıp öğrencisine bile saygım sonsuz. yalnız bronşit olmuş nebilim eklem romatizması olmuş ya da çok spesifik bir hastalığa yakalnmış bir hastanın bu kadar geniş perspektiften vakaya çözüm bulması beklenen bir hekimden yardım alabilmesi sanki biraz zor.

yani şunu söylüyorum basit vakalarda güzel bir çözüm ama zorunlu bırakılmamalı. böyle de bir seçenek var, dilerseniz buraya gidin denmeli hastalara.

kaldıki sağlık ocaklarının hastanelerin yetersizliği de cabası.

Ben mesela doktorumu sevmiyorum, papaz olduk bir ara. Ama sağlık ocağına gidicem, rapor alıcam, illa bu adam vericek diyorlar. O yüzden kötü.

aile hekimlerinin su an yaptığı iş yalnızca verilmiş ilacı yazmak, birkaç basit duruma ilaç yazmak ve rapor yazmak. hastaneler 2 ayrı kuruma ayrıldı ve su an aile hekimlerinin içinde bulunduğu toplum sağlığı merkezlerinde tahlil yapılmıyor. yine çoğu durumda hasta, donanimli hastanelere yönlendiriliyor. vakit ve işgücü kaybı diyebilirsin. nice yetişmiş doktor aile hekimliğinde vakit öldürüyor, alınan eğitime, potansiyele ve verilen emeğe yazık. köylere 'mobile çıkma' kavramı var periferde mesela, aslında ebeler de yeterli olurdu. not: içeriden bildiriyorum

iyi yan sorsaydin iyi yanlarını yazardım, buradan okuyup bilenmesin şimdi insanlar

1. Biyokimyasal testler optimal düzeyde çalışılmıyor. Halk sağlığı lab. gidiyor. Transport süresi numunenin sonucunu etkileyebilir.
2. Dediğim radyolojik tetkikler için de geçerli. Xray yok diyebilirsin.
3. Haftasonları aile hekimleri nöbet tutsa da ellerinde yeterli teknik imkan yok. Gidiyoruz, geri dönüyoruz denebilir.
4. Her ne kadar halk sağlıkçıları birincil basamağı delice önemse de, sevk zinciri yok. En büyük sıkıntı burada
5. AB ortalamasının 2 katı hastadan sorumlular. Bu da her hastaya optimal ilgilenmeyi azaltabilir.
6. Aşılardan aile hekimi sorumlu. Garip buzdolapları ve ülkenin elektrik sistemi malum. Her an soğuk zincir bozulabilir.
7. Uygun olmayan, aslında aile hek. yapılması için planlanmamış yerlerde çalışmak durumunda kalmak.
8. Aile hekimlerine yeni düzenlemeler ile bir nevi devlet hast. poliklinik yapma durumu sağlıyor hükümet. Bu da esasen aile hek. yapabileceklerini kısıtlama.
9. Çoğu aile hekimi periferde mobil hizmete çıkıyor. Hizmete çıktıkları zaman yerlerine (teorik olarak) bakan kimse yok.

@jimjim, pratisyen hekime mahkum kalıyor derken? Zaten aile hekm. çoğu pratisyen hekimdir. Üniversite hast. bile zaten teorik olarak pratisyen hekime mahkum (!) kalıyorsun. Zaten basamak sisteminin olayı budur. Yani pratisyen hekim de, akut romatizma için isteyeceği tetkikleri ister, muayenesini yapar. elinde olmayan bazı tetkikler için hastayı gönderir. Hastane acil servislerine gelen vakaların yaklaşık %70-80'i tıbbi olarak acil değil. Aslında sistem işlese, herkes rahatlayacak.

arkadaşlar bu arada baya yanlış bilgi dolanıyor belliki birincisi elbette aile hekimini değiştirebilirsin kendim değiştirdim iki aile hekimim baya da uzak mahalle zorunlaması falan yok..ikincisi basamak sisteminde bu şart aile hekimleri iyi teşhis koyamıyor demişssiniz olm delimisiniz grip olunca profa mı gozukcez ozaman profların gercekten ilgilenmeleri gereken hastalar ne olucak yapmayın etmeyin..evet elbette aile hekimine gelen hasta profilinin yelpazesi cok geniş ama o biliyor neye bakıp neye bakmıycağını sakin olun sevk zinciri bu yüzden var ve 6 yıl okuyorlar-okuyoruz inanın ki bişiler öğreniyoruz..ama aile hekimi seçiliyor asıl sorun olan aile hekimi hastasını seçemiyor.ben aile hekimi değiştirdim ama aile hekimim beni değiştiremiyor eminimki eski hekimim de bana bayılmıyordu..neyse ben sağlık ocaklarıyla olan farkını sormuştum ama sanırım sorumda derdimi tam anlatamadım..

ankarada 3 merkez ilçenin kesiştiği bir noktada yaşıyor ailem, biz aile hekimliğimizi ikametimiz olmayan ama pratikte daha yakın olduğumuz bir yere taşıdık ve taşıdılar tek talepte --bu kanun değişti mi sonradan bilemiyorum
pratisyen hekime mahkum olmak kısmı çok dayanaksız bir savunma olmuş, sağlık sistemi zaten bunu esas alan bir sistem ve hastaların sevk zinciri içinde bakılması bunun düzgün işletilmesi lazım. bildiğim kadarıyla modern dünyada aile hekimliği sistemi işletiliyor. hatta ABD'de ilaç yazan (yetkisi olan) ve tıp doktoru olmayan sağlık çalışanları var 1. basamakta...bana kalırsa -pratisyen dahi olsa- hekimi, rapor yaz, ilaç yaz şeklinde bir kırtasiyeciliğe mahkum ediyoruz asıl. aile hekimleri hasta bakmıyor, bakmaya kalksa imkanı yok, insanlar her türlü şey için hekime hatta uzman hekime gitmeye çalışıyor veya gitmek zorunda bırakılıyor mesela ben raporlu ilacımı yazdırmaya aile hekimine gidiyorum çünkü "reçete ettirmem" şart..teşhis koyan aile hekimi mi, hayır -gastroentroloji uzmanının teşhis koyabileceği bir sürü test gerektiren üni hastanesinde bakılan bir hastalık, aile hekimi nasıl teşhis koysun, aile hekimi muayene mi ediyor, hayır. hiç bir şey yapmıyor şu ilacı yazın diyorum, yazıyor, o kadar :)) ben neden gidiyorum o neden bana vakit harcıyor tam saçmalık...bizim sağlık sistemimizin bunun gibi bi dolu bug'u var.
en büyük eksiklerinden biri fiziksel donanımın sıfır olabilmesi. geçen akrabam olan bir aile hekimine buzdolabı yüzünden kaç bin lira ceza kesmişler --eh bence iyi yapmışlar orası ayrı..Ancak ne kadar denetleniyor onu bilmiyorum, umarım denetliyorlardır zira malum burası türkiye, aile hekimliklerinde ne jeneratör var ne USG. Gebe takibini, aşıyı aile hekimi yapıyor ..ve biz avrupanın aksine genç, gebelik oranı yüksek, aşı ihtiyacı yoğun ve geniş ve altyapısı olmayan nice alana sahip bir memleketiz. aile hekimliği bu gerçeği ihmal ederek çalışıyor- çalışmaya çalışıyor. suriyeli gebeleriyle tarzanca anlaşmaya çalışıyor bir başka kuzenim :P
en en en büyük sorun ise kafa yapısı tabi ki. ben ankaranın göbeğinde aile hekimime gidip dedim ki benim kızamık aşısı olama lazım --zira kanda bakılan testlere göre, aşım tutmamış. adam ne aşıyı nereden bulacağını biliyor, ne de uğraşıp beni bilgilendiriyor, hala aşısızım adama etmediğim beddua yok olur da hamile kalırsam kızamık geçirirsem vebali boynunuza diyorum adam bana gülüyor :)) bizde standart bir suya sabuna dokunmayan, dokunmak istemeyen devlet memuru zihniyeti var. hastaneye gidince bir doktor bakmasa biri bakar, bi ilgilenen olur diye düşünüyor insanlar. kısacası ciddi birşey için aile hekimine gü-ve-ne-mez-sin. burası kesin.
sürekşi medikal çeviri apıyorum. ABD ve AB metinlerinde sürekli olarak "derhal doktorunuzu arayın" der mesela. avrrupada bir süre de yaşadım. orada gerçekten öyle insanların aile hekimleriyle birebir ilişkileri var. birşey olursa arayabiliyorlar, aile doktoru senin senelik testini, alerjini, ameliyatını şununu bununu biliyor ve takip ediyor. benim bildiğim aile hekimliğini özünde bunlar var zaten. ama bizde var mı yok işte. bizde sırf ilaç yazıyor adamlar :/

Milyon kavramı sonradan bulunmuş bir sayı muhtemelen ıngilizce veya fransızca dan alınmıştır. Milyon şeklinde yazılır

elfü elfi bin kere bin demek. milyonu kısmen karşılar.

o devırde herhangı bıseyın sayısının mılyona ulasması ımkansız sankı.

ciddi bir şekilde sallıyorda olabilirim, eğer öyleyse lütfen hakaret etmeden uyarın :)

o dönemde milyona karşılık gelecek bir şey yoktu bildiğim kadarıyla. ordular onbinlerle ifade ediliyordu ve örneğin 50 bin 60 bin kişilik bir ordu muazzam büyüklükte bir orduydu. aynı şekilde ülkelerin nüfuslarıda 100 binleri pek geçmiyordu, geçen vardıysa da zaten tüm ülke sayımı gibi bir şey çok mümkün değildi.

ayrıca para birimi olara soracak olursakta, osmanlıda şimdi olduğu gibi tek bir para çeşidi yoktu ve kullanılan paralarda dökme gümüş, altın, bronz paralardı.
yine bildiğim kadarıyla o dönemde şimdi olduğu gibi ciddi taşınmaz ve taşınır mal satışı pek söz konusu değildi. o yüzdende 1 milyon akçe+ gibi bir kullanıma gerek duyulmamış olabilir.

konu hakkında kesin ve doğru bilgi sahibi olan birisi hepimizi aydınlatırsa bir başka olur tabi :)

ciddi misiniz yav, ordular şunla bunla ifade edilirdi diyosunuz. :) adamların nüfusu bir kere milyonları geçiyor. kimse mi dünyanın nüfusundan bahsetmiyordu? kimse mi yıldızlar hakkında sayılarıyla ilgili konuşmuyordu. nasıl sığ bir düşüncedir, "o zaman ihtiyaç duyulmamış" düşüncesi :)

abi şimdi de kentilyona pek ihtiyaç duymuyoruz, ama biliyoruz?

Bilinmiyordu
Yukarıda yıldıZlar falan Demiş arkdaşin biri. Onu Çarşaf sanıyorlardı

şimdi ağır konuşacağım, kötü olacağım tekrar. ısrarla ''yanlış biliyor olabilirim'', kendi bildiğim kadarıyla konuşuyorum, yanlışsa lütfen düzeltin'', ''daha iyi bilen biri gelip aydınlatsın bizi'' diyorum herif gelmiş laf sokma derdinde. ki zaten cevabını almış, daha fazla bir şey söylemeye gerek yok.

cevap: osman diyorlarlardı milyon yerine. hatta tabir ederlerken 3 osman ışık yılı uzaklıkta filan diyorlardı.

ne acayip yorumlar! sanki matematik 1923'te icat edildi!

osmanlı ete et, buta but... milyona da milyon derdi.

www.etimolojiturkce.com

yüksek lisans yap.
(bkz: askerden kaçarken akademik kariyer yapmak)

her şeyi geç, ölüm tehlikesi var. biraz daha takıl sen

Gidecekseniz hemen gidin, kaçacaksanız tam kaçın.

git

illaki bedelli çıkacak bu ülkede. onu bekle.

tecil ettir 2 sene öyle kurtar, sonra yüksek yap 3 sene daha erteletirsin. o arada da bedelli çıkar nasılsa. çıkmazsa da doktoraya başlarsın nolacak?

kaç bence. bi şekilde de yüksek lisans yapmaya çalış. en dandik bölüm de olsa bir yere girip kaç bence.
birkaç seneye çıkar bedelli. ben 30 yaşına kadar kaçtım (aslında kaçmadım da, sadece gitmedim. tsk da çok ısrar etmedi gel diye) ilk bedelliden yararlanamadım ikinciden yararlandım.
ama yaş da 24 şimdi, 2-3 seneye kadar çıkarsa sana vurmayabilir belki. 4-5 sene sonra çıkarsa büyük olasılıkla yararlanırsın.
gidersen ölmezsen eğer çok kaybın olmaz. hatta iş bulurken baya faydasını görürsün. gitmezsen de o psikoloji adamı biraz yıpratıyor. tatile gittiğinde kimlik almayan yerleri tercih etmen gerekiyor, jandarma, polis falan görünce yolunu değiştiriyorsun. gerçi beni kaç defa polis durdurdu da bir şey olmamıştı ama şimdi gbt'de çıkıyormuş sanırım.
zor karar, şimdiden kolay gelsin.

o notta yazanı sen belirleyemiyorsun atğm olarak da yapabilirsin, şu anda psikolojik olarak hazır olduğunu düşünmüyorum. ben normal hayatta duygusal değilimdir iradem iyidir birçok konuda, askerliğim 6-8 ekim olaylarına denk geldi doğubayazıtta yaptım askerliği tam bi psikolojik savaştı standart bir askerlik olarak düşünme kendin için de çok zor yer gelebilir, tezkereci askeri helikopterde şehit ettiler.. o tarafa düşersen psikolojin kaldıramaz bunu. bence 2 yıl tecil ettir istediğin zaman bozarsın

Git yükseğe başla o zaman aq. Neden hemen tecili bozdun ki?

Git hocam aradan çıksın. Şimdi düzenin iyi 2 sene içinde daha da iyi olursa hiç gitmek istemeyeceksin.

yüksek lisans falanfilan uzat o ara biraz para biriktir işinde varmış zaten sonra yaşında gelince ek kredi çekip bedelli yaparsın.

Hatta gir sınava iikinci bir üniversiteye gir sadece adı olsun yeter

ilkinden mezun olduysan 2. üniversite askerliği uzatmakta bir işe yaramaz, yüksek lisans yapmak lazım

Düzgün bir işin varsa yüksek lisansa başla ve bir süre askerliği ertele. Şimdi gidersen dönüşte tecrübesiz olduğun için iş bulmakta zorlanırsın ama 3-5 senelik tecrüben olursa askerlik dönüşü de rahatlıkla iş bulursun. Hem belli mi olur belki bedelli çıkar.

askerliği aradan çıkarmanın rahatlığı bir başka. bence bir an evvel git gel.

git bence, adam olursun. :)

gitme yaa ne askerliği. yıllarca okul uzattım, yüksek lisans yaptım, nihayet bedelli yaşım tuttu verdim parasını gitmedim.

Ben de 2 yıl uzattım okulu. Sonra 2 yıl tecil ettim. Sonra Ales'e girip Ahmet Yesevi Üniversitesi'nde yüksek lisansa başladım. Yıllık 4500 TL ama 3 yıl yoklama yok ders yok. Son yıl aynı üniversitede bölüm değiştirip başka yüksek lisansa geçerek 35 yaşına kadar erteleyebiliyorsun. Saçların ve psikolojin yıllık 4500 lira eder dersen, önce iki yıl tecil et sonra yesevi'ye başla.
5 ila 8 yıl boyunca ertelemiş olursun. bi ara bedelli çıkar, topla parayı ver.

Bi de abi, özelden fotoğraf at, 6 yılık saç sakal nasıl oluyor merak ettim.

düzenin kırulu. bozma bence zaten psikolojik olarakta hazır değilsin. ertele, 2 yıl sonra gidersin

yusuf yusuf.

git de biraz sertleş, erkek gibi ol.

Hacım yazılanları okudum da çoğunluk ertele, bedelli yap demiş ama gel gelelim seni biliyoruz sen o parayı hayatta vermezsin, o yüzden hadi tertip kalk gidelim :D

git ve gel,.yıllarca bu sıkıntı kafanda yer etmesin,bedellinin bu kadar şehitten sonra kafadan 15 yılı var,her babayiğit çıkaramaz bi daha,saçlarını son gün kestir,kimse görmez.kasımda gitsen baharda buradasın.çiçekler açmaya başladığında yaz daha başlamadan.

TCK 318
1- Halkı, askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik veya telkinde bulunanlara veya propaganda yapanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.
2- Fiil, basın ve yayın yolu ile işlenirse ceza yarısı oranında artırılır.

İş yeri hekimliği kadar rahat iş az bulunur. O yüzden iş yeri hekimliği sertifikası diyorum. İkinci yabancı dil de hobi için olabilir.

@devilred: aslında asistanlığım rahat bir bölümde. ondan dolayı da ekstra bir iki işe gireyim dedim. en azından kısa vadeli halledilebilecek bir sertifika iş yeri hek.

hocam işyeri hekimliği sertifikası almak her geçen gün zorlaşıyor, onu aradan çıkarmaya bakmanı öneririm.

ikincisi doktora yapabilirsen derece alırsın, yeşil pasaport vb. ihtiyaçlar için önemli bir husus olabilir.

eğer ki yurtdışında doktorluk vb. düşünüyorsan sana almancayı önerebilirim, ayrıca dil öğrenmek çoğu başka boş zaman aktivitesinden daha yararlı bence. arapça ya da rusça da düşünülebilir.

bir de öneri olarak boş vaktinde müzik aleti öğrenebilirsin, ben bu ara piyano kasıyorum, güzel oluyor. dans kursu falan da düşünülebilir.

@siradisi00 ben de öncelikle işyeri hek. düşünüyorum, yani işi bitirme süresi diğerlerine göre daha kısa. doktorayı hem onun için, hem de zorunlu sonrası atamada ve akademik kariyerde işime yarar diye düşündüm.

d ve a ya da d ve c

biyokimya kapsamına tüm CTB'de giriyor mu ki --burada harf hatası olmuş pardon
zira CRP'ye kadar bakıyorlar da :)

aklına gelen herşeyi yazabilirdin hocam.

kc ve pankreas da gise dahil.

dışkıda elastaz, yağ testinden testinden girip
ast-alt- ggt- alp
inr-appt (kc fonks)
albümin prealbümin
bilirubin


hepatorenal send düşünüp bun-kre
kr pankreatitten dolayı glukoz-insulin- glukagon
parasentez sıvısının özelliklerine

ay dur eve gelince bi bakayım.

şimdilik aklıma gaita geldi.

ast alt de safra ile ilgili bi problemde yardımcı olabilir sonuçta. o kadar da alakasız değil :D yazmadıysan alakasız ama :P


@niye ama, yazdıysa alakalı yazmadıysa alakasızdır.
bozmasana beni!

allah şifa versin. ciğer ye bol bol.

la noix şöyle liste var bak bayağı bakıyorlarmış:

ucsdlabmed.wikidot.com

@neferkitty
listeyi ben de buldum sanırım hoca malabsorbsiyonları sormayı denemiş. bi o mantıklı geldi bana :D

hazır dosyamı gönderememişken :/
ben ÜK hastasıyım da "biyokimyasal testler" diye istenen testlerde
açlık glikozu BUN kreatinin ALT AST GGT ALP var bende
ancak bu hepatittir CRP dir tümör belirteçleridir filan onları hangi kapsama sokuyorsunuz bilmiyorum
@89 gaita biyokimya deil o mikrobiyolojiye giriyor bildiğim kadarıyla

@neferkitty, o testte shilling vs var ki nuh nebiden kalmadır. ama tabloyu beğendim.

@la noix, başka bir soru varsa yardımcı olunur. :)

@mdmfk
valla diğer soruları anladım yaptım :D bi buna anlam verememiştim :D
schilling de aklıma geldi ama ismini unutmuşum :D öyle intrensek faktörü falan mı yazayım diye bi düşünmüştüm :D

schilling 2005ten beri dünyanın hiçbir yerine yapılamıyor. radyoaktif b12 kalmadı :D:D:D:D:D

konuyla alakası yok ama 'adaletine patlatayım hayat' diyerek buraya not düşmek istiyorum.

bu durum bana ''top oynamasını bilmeyen ama zengin olduğu için ayağında nike'ın en kaliteli kramponu/halı saha ayakkabısı olan çocukla çok iyi top oynayıp aynı ayakkabının sahtesini bile alamayan çocuk'' sahnesini hatırlattı.

o aliskanlik durumunu atlattiktan sonra ayrildiginiza pisman olmazsiniz buyuk ihtimalle. 'Aslinda iyiydi be' durumu kisa sureli ve gecici olur cogunlukla.

Yani iliskinin arti ve eksi yonlerini dusunun. Kimse bulunmaz hint kumasi degil sonucta. Eksiler agir basiyorsa, zor olsa da bitirin.

Yani is bitiricilik vs onemli degil de, sizi sevgisini sorgulatacak kadar ilgisiz veyahut sevgisiz birakmasi hos degil. Demek ki yetmiyor ve bu degismesi cok zor bir durum.

Ama sonra aslında onu gerçekte çok da sevmediğinizi anlamaya başlarsınız. Yaşanan bir ilişkidir sadece. Kayıtsız şartsız ne pahasına olursa olsun bir sevgi değildir aslında yaşadığınız. Çünkü seven ve sevilen kişiler ilgiyi çok önemser, dokunmayı, sarılmayı, karşı tarafı mutlu edecek her türlü küçücük şeyi. Bunlardır tüme giden yollar.

İş bitiricilik çok da önemli değildir ailesi öyle alıştırmıştır armut piş ağzıma düş şeklinde yaşamıştır, anne alıştırmıştır büyük ihtimal ama çok dev bir problem değildir göz yumulur.

Ama ilgisizlik işte orda sevgiyi sorgularsınız. Gerçekten derinden büyük bir bağ ve sevgi var mıydı diye sorarsınız. Karşı cinsle uyumlu bir birliktelik içinde olmak sevmek demek değildir bunu anlarsınız. Yolunuza devam edersiniz, tek başınıza tatile çıkar her şeyi geride bırakır, arınır döner, yolunuza devam edersiniz.

Meriçlerin en sevdiği ilişki türüdür.

Kıza hep alttan alta gaz verir, ''elindekinin kıymetini bilmiyor, sen bunları hak etmiyorsun'' vs vs diye, kıza umut ve gelecek aşılar, mutlu günlere inandırır ve ömrünü o adamla çürüttüğüne dair inançlarını sağlamlaştırır.
Bunu kızcağız fark etmez tabi, friendzone takılır bir süre.
Sonrasında işler değişir ve kız ayrılacak gücü buluyor ve the end.

Bu aşamaya gelmesini istemiyorsan yapacağın iki şey var:

1- mutsuz olduğun konuları konuşup orta yol bulmak

2- orta yol bulamıyorsanız ayrılmak.

yoksa meriç yoluna doğru gideceksin bak.

yetmiyorsa mutsuzsan ayrılman lazım.
benim sevgililerimden biriyle normal hayatta ilişkimiz çok güzeldi ama seks yoktu. ayda 1 falan yapıyorduk inanılmaz isteksizdi. sonra patlamalar yasıyordum bu durum yüzünden dengesizleşmiştim. ayrılınca kendimi daha iyi hissettim

Açılın, o sevgili benim. Şu an itibariyle eski sevgili de olabilirim, bilemiyorum. Evet, sorudaki her bir paragraf için bir paragraf olarak yanıtlarım:

Evet genel ortalamanın altındayız, biliyorum. Bazen düzeltmeye çalışıyorum ama zor geliyor, biraz bireysel bir insanım. Ama nadir de olsa 6-7'ye çıktığım oluyordur. Zaman zaman görüştüğümüzde ilgime şaşırıp "Neden bu kadar ilgili ve iyisin?" diye sorduğu oluyor.

Evet seviyorum ben de. Evet kendimce.

Pazar gecesi bir kuzenimin, sonraki cumartesi de eski bir dostumun düğünü var. Tatile gidecek olsak bunların ikisini de kaçıracaktım. Onun yerine bu iki düğünden sonraki haftaya onun olduğu şehre uçak bileti aldım.

Canına tak ettiğinde özür diliyorum, tavırlarıma çekidüzen vermeye çalışıyorum, olabildiğince. Evet belki başkasıyla daha mutlu olurdu.

Belki de derdimiz sevgi ve alışkanlık. Defalarca ayrıldık ve tekrar bir araya geldik. Arada başka insanlar da oldu ama yine birbirimize döndük. Neden? Çünkü seviyoruz birbirimizi herşeye rağmen, bırakamıyoruz. Açıkçası bu yaştan sonra daha çok bağlanabileceğim biri bulabileceğimi de zannetmiyorum.

İş bitiricilik meselesi: Başarılı bir insanım, sosyopat/ezik de değilim. Ancak çok aktif olmadığım söylenebilir, evet.

Cevap vermeye başlarken ikna etmek amacım vardı ama şimdi yazdıklarımdan benim de aklım karıştı. Bunları duyuruya ekleme yapmış sayın ve ona göre cevap verin madem.

"baska bir adam olsa..." "Bukadar emeği başka bir ilişkiye verseydiniz neler olacağını düşünürsünuz."

bunları diyorsan ayrıl zaten..

emeklerinin, yaptıklarının ve duygularının karşılığını alamadığını düşünüyosun ve ayrılmayı bile kafana sokmuşsun zaten.
bugün biz sana ayrılma desek ayrılmazsın ama yarın dayanamayıp ayrılırsın.

ama ah o vicdann!!

bizler senin vicdanını ne yönde rahatlatırız bilemiyorum. umarım sonunda mutlu olacağın bir yere bağlarız meseleyi.

açıkçası sevgilin yalnız olmayı, durgun kalmayı her zaman coşkulu olmamayı seviyor. sana sevgisini göstermeye üşeniyor. ama seviyor da haliyle...

sen ise coşkulu hareketli birisin ve zirvede yaşamayı istiyosun az çok.

alışkanlık kötü bir şey, bundan kaçın. git başka bir şeye alış bence. çünkü ondan ayrılma gibi bir durum yok.

bence de onun artı ve eksi yönlerini kıyasla. eğer söylemediğin başka şeyler varsa bilemem ama seviyorsan da hemen harcama.

tabi bu "hemen" dediğim mevzunun altında ilgisizlik ve bitirici olamamasının yarattığı hissizlik var.

sırf bunlar için ayrılanlar da var ama onlar iyi örnekler değil.

elemanın bitirici olamaması senin gözünde hımbıl ve üşengeç birisi olduğunu gösteriyor. saygını yitirme ama bu yüzden. yani onu azımsama. hafif hafif nefret duyma ona. öyle olursa zaten biter o iş.

bence sorgula ilişkini. seviyorsan devam et ama pasifliği sevgine zarar veriyorsa düşün, iyi düşün...

senden iyi durumdayım ama yine de kurtarmıyordu ve 1.5 yıllık ilişki falan demedim, ayrıldım. bir ay kadar olmuştur, üzülüyorum elbette ama kendimi daha iyi hissediyorum. buna değer.
ne demiş bir diyen ; insan denen canavar yavas yavas her gerçeğe alışıyor.
onsuzluğa da alışırsın, alışıyoruz.

"Bazen canınıza tak ettiği zamanlar olur. Bukadar emeği başka bir ilişkiye verseydiniz neler olacağını düşünürsünuz."

İnan bana çok daha iyi oluyor. Tabii o iki ilişki arasındaki süreyi atlatmak asıl olay.

fakat, çok da ilgi manyağı olmamak lazım.

bence tarafların özel olarak kendisine vakit ayırması bulunmaz bir nimet.

zoru görünce kaçmamak lazım.

bence biraz da kendi yaşantına bakmalısın

bunlar hep boşluktan oluyor

işin gücün olsa düşünmezsin bile.

verilen emeği, zehir edercesine başkasına versem ne oludu diye düşünmezdim zaten öyle bir işe girişmem.

Hayattan beklentilerini düşürmelisin.

bende genelde ilk o "tak" etme durumunda bitiyor zaten.

bence iyi yapmamissin. sana guvenmis sonucta. senden bekledigi biseyler var demekki. bunu kendisiyle konusabilirdin mahcup etmene gerek yok yani.

iyi yapmışsın, sıkıntı yok.

bunun yerine meşgul olduğunu vs soğuk bi şekilde dile getirip reddetseyin bence daha iyi olurdu.

ya da bu durum sizi bu kadar rahatsız ediyorsa "ya mehmet sende anca işin düştüğündfe arıyorusun be" tarzı bir sitemde bulunabilirdiniz.

birisine bir şeyi yapacağına dair söz verip yapmamak adiliktir. hele bunun sonucunda o kişi başka kişilere karşı işinde sıkıntı yaşayacaksa.

arkadaşın terbiyesizlik yapmış, sense yavşaklık yapmışsın. dolayısıyla karakterin iyi olmadığı için arkadaşının semi sadece işi olduğunda araması mantıklı gözüküyor, zira sözünü tutmayan kişi adam değildir

@efrasiyab87

bugüne kadar ne söz verdiysem fazlasıyla yerine getirdim ona karşı. "karakterim iyi olmadığı için sadece işi olduğunda araması" gibi bir durum söz konusu değil. o onun terbiyesizliğiydi bence. şansını çok zorlamıştı.

arkadaşın samimiyetsizlik yapıyor, sen ise kötülük yapmışsın.

yaptığının hiçbir karşılığı ve savunması yok. onun işi düştüğü zaman seni aradığını fark ettiğin zaman ona karşı başka türlü tavır alabilirdin.

çocukça davranmışsın;

"söz verdiğim" diyorsun, bu yaptığınla kendi değerini küçültmüşsün karşındakini cezalandırmaktan ziyade.

Kendi karakterini ortaya koymussun yaptiginla. Isi dustugunde arancak insan bile degilmissin aslında.

Çok yüklenmeyin yahu adama. Tamamdoğru yapmamış ama hemen de ezmeyin hani, kullanılmış olduğununfarketmenşn getirdiği kızgınlıkla bilinçli olarak karşı tarafı zor durumda bırakmış öldürmemiş ya.

Ha direkt yüzüne "birader sen de anca işin ..." diye cümleler kursa zaten hepimiz kutsayacaktık burda yani. Zaten o da azcık emşn olamamış içine sinmemiş ondan soruyor. O kadar yüklenmeyin.

ben de buna benzer bir durumla karşılaştım ve karşımdaki bireye beni işinin düştüğü zaman aradığını söyledim. bir daha aramadı.

(bkz: pasif agresif)

9 aylık hamile karımı aldattım diye duyuru açsam bu kadar saldırmazdınız herhalde :) teşekkürler büyük ilginiz için.

onu mazur görebilirdik. hatun hamile, 3-4 aydır seks yapmamışsındır, gözün dışarı kaymıştır falan ama bu biraz şey olmuş, nasıl desem, maho ağa gibi olmuşsun. kanunda bile hırsızı öldüremezsin diyor. çünkü o senin malını çalıyor sen onun canını alamazsın. denk olacak. sen de hırsızın cebinden çakmağını falan çalabilirsin.

aynı mantıkla o arkadaşını işin düştüğünde arıycaktın sadece. son tahlilde sen onu tel rehberine "işi düştü" diye kaydedeceksin ve aradğında "işi düştü arıyor" yazacak ekranda. o ise seni, neyse yaa ben bi şye demiyorum artık. :)

iyi yapmıssın.
bir daha da açmazsan tam olur, acarsan salaklık edersin.

madem arkadaşın konuşsaydın önce hayınlık yapmışsın bence. kim olursa olsun yapılmaz.

bırakın allaaşkına ya. bu devirde kiminle adam gibi konuşacaksın da o da "a ben kötü biriyim lan, dur kendimi düzelteyim" diyecek?
en iyisini yapmışsın, unutmayacağı bi ders olmuş.

hatta tekrar görüşürsen bi tekme daha koy, hayata küssün pezeveng.

@karakteristik yahu dırdır etmek istemiyorum ama 500 civarı dedik yahu. 2 milyarlık tilifon önermişsin. olmadı diyor, alkışlarla gönderiyoruz.

şu general android'in 4g'sini övüyorlar, ama bilmiyorum önyargım var gm'ye karşı.

motorola moto g bulabilirsen olabilir. lg'nin gene o aralıkta modelleri var l70 gibi ama ne kullanan gördüm ne deneyimim var.

turkcell t50 olabilir.

ama moto g ve androidone 4g hariç diğerlerine güncelleme gelir mi gelmez mi bilinmez.

ben de valideye lumia almıştım. modelini tam hatırlamıyorum ama, sıkıntı olmadan kullanıyor.

turkcell t50'ye hiç bulaşmayın...

moto g

general mobile'ın discovery'si fena değil bence ekran boyutu iyi, temiz android çalıştırıyo. fiyatı 600-700 arası ama

nexus 4

kaçırma yanında hediyeleride veriyorlarmış..
www.mediamarkt.com.tr

sıkıntı olmaz. ilk yaptırdığınız testte cihaz tam okuma yapamamıştır.

rusya, saint petersburg.

kültürüyle, diliyle, şehirleriyle, insanları ve hatunlarıyla beni benden alan bir ülke.

Finlandya. Buz gibi, doğa güzel, hatunlar peri.

İsveç. Nedeni mi var? :)

amsterdam veya rotterdam. megali ideam.

ingiltere veya norveç

singapur veya taipei olabilir. hem medeni, hem de pek çok başka görülesi şehre çok kısa mesafedeler.
kültürüne ilgi veya aşinalık varsa, maddi kaygı da yoksa gayet güzel yaşanır.

Kanada isterdim.

Yeni Zelanda. Auckland. Refah yüksek. İnsanlar iyi. Ülke gelişmiş. Çok uzak :)

bask ülkesi. güzel memleket çünkü.

Yeni Zelanda

norveç, isveç, finlandiya ya da hollanda. nedeni basit: ekvatora doğru gittikçe pislik artıyor, kuzey kutbuna doğru gittikçe refah düzeyi.

İsveç, Norveç, Danimarka, İzlanda, Finlandiya vb.

ingiltere olurdu herhalde.

sonrasında norveç de olabilirdi.

londrayı sırf birazcık daha ötekilerden kalabalık diye isterdim, istanbuldan sonra norveçin herhangi bir şehri az gelebilir diye düşündüm.

e bir de dil de var, ingilizce.

Çek Cumh ya da Polonya , paranın değeri yok, maaşıda euro ile alacağın bir işin olursa kralsın.

st petersburg, rusya

hastasıyım. yazın da güzel, kışın da.

Hollanda.

İngiltere.

-Bildiğim yer, eş dost var
-Ne çok sıcak ne çok soğuk
-Nissan Skyline BNR34 var
-Barclays Premier League
-Çalışma şartları iyi

ohoo çok var.

yeni zelanda > kanada > japonya > finlandiya

am. g.tü toplarsa yunanistan. tam keyif pezevengi ülke. tam benim kafa. pire' de koca gün rakı balık yaparım. zaten edirne'liyim, sıkılırsam gelirim geri.

@dunden kalmis yemek
kuzeye doğru refah seviyesi yükseliyor ama hava sıcaklığı fazlasıyla düşüyor. Sürekli yağmurlu ya da sürekli karlı bir şehir çekilir mi yaa..

Küba. Ikinci olarak İrlanda.
Yine de her zaman;memleket isterim!

Sebep editi:çünkü barmenlik yapıyorum. Sebep iş güç.

avustralya. hoşgörüsü ve kibar insanları dolayısıyla orayı tercih ederdim...
ya da isveç...

ŞU AN diyorsan, ki diyorsun, kazakistan. şehir de almatı. orası olmuyorsa rusya'da krasnoyarsk. dönem dönem "ORTA ASYA SİBİRYA AUUUU" diye coşuyorum ben, yine öyle bir dönemdeyim. gidip taşını toprağını öpesim var sjfhjk

ingiltere - demokrasi
tel aviv - sanat

NYC.

filipin diyorum, güzel memleket sıcakta, ucuz da

@jam bembeyaz karları, belli belirsiz yağmurları ve kuru ama hasta etmeyen soğukları ortadoğu pisliğine tercih ederim.

Onumuzdeki yil abd'ye tasiniyorum, istedigim yere.

Gençlik İngiltere, yaşlılık İspanya.

buralarda dursun cevabım

"Selamun aleyküm kabir ehli" demek gibi bir adet var ama içinden nasıl geliyorsa öyle yap. Arapça dualar da var ama kendi dilinle, içinden geleni söylemek en güzeli.

Esselamu aleyküm ehli kubur, ve aleyküm selam ehli dünya. diye selam veriliyor, selamı virgülden sonraki cümleyle alıyorsun da.

@feel +1

tam olarak bedenden geriye kalan kemik parçalarına selam veriyorsun.

"selamın aleyküm ya ahiret ehilleri" diye öğretilmişti bana

dinimizislam.com

ben "dede, babanne biz geldik" diyorum. sanki duyup cevap verebileceklermiş gibi konuşmak ölümlerinin acısını bi nebze daha azaltıyo gibi geliyo bana.

önceklikle iddia değil iddaa olacak o. bahsettiğin şey ise iddaa değil "bahis".
her bahis şirketi ilgi çekmek ve tabii ki kar yapmak içinbu tarz ekstrem bahisler açar. bu transfer oranlarının düşmesini sağlayan pek çok faktör olabilir. oyuncunun menejeriyle kurulan bağlantılar, sosyal medya, basında çıkan gaz haberler...

ibrahimovic için oranların düşmesinin tek nedeni, basında çıkan haberlerin gazına gelinip oran düşüşünün de görülmesiyle algı yaratmak ve bahis aldırmak. kabaca durum bu. para akışının sınırlanması ise normal ekstrem bahislerde her zaman çok düşüktür zaten limitler.

Gs başkanı çıkıyor maliyeti 50 milyon euro'yu bulur diyor. inanmayın bu haberlere diyor. asla almak gibi bir düşüncemiz yok diyor. ibrahimovic gelmeyecek kendimizi kandırmanın lüzumu yok. gelmesin de zaten ihtiyaç orası değil.

Anladım hocam. Olay hakkında sıfır bilgi sahibi olduğum belli oldu :)

10m3 ü daha önceki bir zor durumda kullanmışız, bir daha da vermemiş o 10m3ü. Tekrar 10m3 almak için yapabileceğimiz bir şey var mıdır? Bir de tüm aski binalarında var mı hocam o cihazlardan? Ya da nerelerde olduğunu nasıl öğrenebiliriz? Çok soru sordum ama Ankara'ya çok yabancıyım hep ondan.

açıksa, bilmiyorum ama, metro duraklarında var. Aşti istasyonunda da var.

beşevler metro istasyonunda var.
kızılay metro istasyonunda var.
Armada'da var.



ps: yedekte 10 değil 1 m3 küp veriyor.

avmlerin içinde oluyor da o da bu saatte kapalıdır.
1 m3 borç veriyor onu da karta yükleme yapınca geri alıyor.
eğer 1 m3 borç vermiyorsa karta yükleme yapmamışsın demektir.

Tamamdır yardımlar için çok teşekkürler. Yarın Armada yolu göründü sanırım.

Hayır. Evet.

ABD icin orada onlarin zorlu sinavlarini gecmen gerekiyor diye biliyorum. Buradaki diplamonla orada doktorluk yapamiyorsun. Zaten orada doktorlar bizdekilerden daha yasli hep, daha zor doktor olmak.

www.hurriyet.com.tr

Ülkesine göre değişiyor. Diploma denkliği için Amerika, İngiltere, Avusturalya önce sınav istiyor. Almanya istemiyor. Diğer ab ülkelerini çok net bilmiyorum. Diploma denkliğini aldıktan sonra da meslek tabi ki icra ediliyor.

Usmle denilen bi sınav var abd için denklik almada kullanilan birkaç aşamalı ona girmek gerekiyor

@fayfim, almanya'nın türk hekimlerine dair dil dışında (en azından bazı bölgelerinde) çeşitli sınırlamalar getireceğini duydum.

yanlış duymuşsunuz. tam aksine arap, afganistanlı falan değil türk doktor gelmesini istiyorlar çünkü buradaki türkler doğru düzgün almanca konuşamıyor. pek çok türkçe bilen doktor aranıyor ilanları görebiliyorsunuz. iş görüşmesine gittiğinizde türk olarak diğer yabancılardan önde oluyorsunuz.

eğer almancanız iyiyse türk olarak diğer yabancılardan bir adım öndesiniz. hatta bazı azeriler türküz biz diyorlar :) tabi ab üyesi ülkelerden yine malesef 8 adım gerideyiz.

onun dışında türklere özel değil ama yabancı doktor alımını biraz zorlaştırma düşünceleri var. eskiden b2 seviyesi yeterli görülürken artık çoğu eyalet c1 istiyor. hastalardan doktorların iyi almanca bilmediklerine dair yoğun şikayetler geliyor. hala doktor açığı ciddi seviyelerde ama biraz da mecburen çıtayı yükseltiyorlar.

@fayfim, doğrudur. Yani çok emin değildim o konuda. Almanya halen avantajlı o vakit?

almanca biliyorsanız son derece avantajlı evet. ama bilmiyorsanız almanca öğrenmek de malesef tus kadar meşakkatli bir iş.

bence almanca ogrenmek tus'tan da mesakkatli bir is. almanca ogrenmek tabii burda working level manasinda en azindan.

almanca öğrenmenin tek artısı tus çalışmak göreceli olarak sıkıcı bir işlemken almanca özellikle yurtdışında dil kursunda öğreniyorsanız eğlenceli olabiliyor. tabi kurs olayları bittikten sonra sonradan öğrenilmiş almanca gibi bir leş dilde çalışmak bayağı zahmet isteyen, insanı yoran bir iş. o da var.

yine de sessiz, sakin çalışma ortamı, sopa yeme riski olmaması falan güzel şeyler.

bu arada anlamadim. neden c1 level almanca vs. tus diye konusuyoruz? ikisinin de olmasi gerekmiyor mu zaten?

edebilir ama gitmek istediğiniz ülkenin özel şartlarına bakmanız lazım. örneğin hollanda c2 seviyesinde hollandaca istiyor.

ek: c2 istediklerinden neredeyse emindim ama şimdi kontrol ettim c1'miş. yanlış bilgi olmasın.

niye ikisi de olsun? ben almanyaya gideceğim, orada uzmanlık yapacağım diyen adam tus'u bırakabilir. ben tus çalışacağım, almanyayla işim olmaz diyen adama da c1 almanca lazım değil.

ahah yalniz c2 seviye hollandaca tam komediymis. turkiyedeki insanlarin %40'i c2 seviye turkce konusamiyor mesela.

yani doktor olarak almanyaya gocmek icin once burda ihtisas yapmis olmak luzumlu degil mi?

hayır tabi ki. uzman doktor açıkları da var ama doktor arıyor adamlar. uzman veya asistan olarak ayırmaya gerek yok :)

Avustralya'da hekim olabilmeniz icin orada okumus olmaniz buyuk avantaj. Onun disinda kabul etmeleri zor. Isterseniz asagidaki sayfadan basvuru icin yeterli puani topluyor musunuz bakabilirsiniz:

assessments.visabureau.com

teşekkür ederim hocam. Sanırım iki tür vize için puan toplamışım.

sadece vizeyle olmuyor. sınava da girmeniz lazım avustralya'da doktorluk yapabilmek için.

@yedekhesap: ben de onu düşünmüştüm. Burada/orada PhD yapmayı daha çok düşünüyorum ben de. Ekstra sınav vs. Kastırıcı mevzular.

diploma denkliği için sınava girmeniz gerekiyor. bence sınava girmeyi göze aldıktan sonra da amerika veya ingiltereye gitmek daha mantıklı.

@fayfim: Aslında Amerika'da 3 ay observer olarak çalıştım. CV açısından daha iyi ama, şu anda preklinik bir bölümde asistan olduğum için, buradaki akademik tatmin hoşuma gitti. Artı dediğiniz gibi, sınava girilecek her halukarda.

yerlesmeye niyetiniz ciddiyse dil ve denklik sinavlarini arastirip avustralya'ya yonelebilirsiniz.

ulkenin pek cok bolgesinde irakli, suriyeli, iranli vb. doktorlar var.
pek cogu da son 10 yilda filan goc etmis.

doktor ihtiyacinin, ozellikle kucuk kirsal yorelerdeki acigin yaninda, turkiyeli gocmen nufusun da talepleri var. tahmin edebileceginiz gibi, turkiyeli gocmenlerin onemli bolumu muayene sirasinda vb. turkce konusmayi tercih ediyor. mevcut turkce konusan doktor sayisi az oldugundan, devlet tercuman vb. ayarlayarak bunu cozmeye calisiyor.

Araştırmalarınız sonucunda bir gelişme var mı? Eşim de preklinik bir branşta asistan şu an, son yılı tez bitirse tabi :) Biz de Avustralya'ya yerleşmeyi düşünüyoruz ama en büyük soru işareti denklik :/

iyi dedin

tanımadan etmeden sevgili olup duruyorlar, sonra sorun çıkınca da mutsuzum da mutsuzum.

hiç mi kriterleri yok anlamıyorum ki ben. e olma o zaman sevgili. zaten öyle kadınları beğenmiyorum diyorsun, e olma abi. x yapan kadınlardan hoşlanmıyorsan nasıl hayatına sokuyorsun.

ben mi çok düz bakıyorum lan olaya.

eziklik, kompleks, özgüven eksikliği, aptallık... saçmalığın daniskası.

o'nu o yapan şeylere tutulup, sonra o şeyleri değiştirmeye çalışıyor herkes. kız açık bir şey giyinir, çocuk kızı seksi bulur hoşlanır yürür sevgili olurlar. sonra hop giyme onu. ha bu hikayedeki dingil sonradan değiştiğini iddia ediyor. o yüzden bu dingil, dingil olsa dahi haklı olabilir.

ben kız arkadaşıma biri baktığında "şş seni kesti şu" diye gösteriyorum. kız arkadaşım da puştluğuna iyice yayılarak oturuyor falan. evet gavatım, godoşum, dürzüyüm. peh...

ya da köprüyü geçene kadar ayıya dayı deme mevzusu. Ben bu kadını/erkeği kendi yoluma çeviririm düşüncesi de var.

ben de doğru bulmuyorum.

ama giyimine hiç karışmıyorum da diyemeyeceğim.

ama şöyle söyleyeyim, sevgilisinin şort giymesine, etek giymesine falan karışan adamlar var. bu sıcakta.yemmin ederim hayret ediyorum, bu ne mallık diye.

ek not: ben ne diye karışırım? belki gideceği yere göre aşırı giyinmiştir, derim ki "hayatım çok açık değil mi" diye, çok ısrar da etmem. ki bana açık geldiyse, o da tekrar bakınca açık olduğunu anlayacaktır ama dediğim gibi GİTTİĞİ YERE GÖRE. kısıtlamam yani. daha çok "bu ojenin rengi güzel olmamış" tarzında yaklaşırım, değiştirmek isterse değiştirsin yoksa değiştirmesin.

yolladığın entry'de adam ilk zamandan bahsetmiyor giderek kızın daha da açık giymesinden rahatsız olduğunu ve ilk sene giydiği ile 3. sene giydiğinin arasında bayağı fark olduğunu söylüyor.
bu durumda adam haklı sen haksızsın

@efrasiyab87 yok ben genel olarak soruyorum. sadece bugün yazılanları atmak istemiştim de bugün yazılan ilk entry o olduğuna o çıkıyor.

@kamera motor +1

eğer böyle bi' şey sizi rahatsız ediyorsa neden öyle açık giyinen kadınlarla birlikte oluyorsunuz ki?

- seks için, kullanıp atmak için. sonradan duygusal bağ oluşunca işler boka sarıyor tabii.

en baştan kabul etmek lazım o durumlarda, veyahut rengini baştan belli edip kıyafet konusunu açmak gerekiyor.

Fakat köprüyü geçme devri var bizde de, benzer şekilde başta anlayışlı, uyumlu olan kızlarımız birden memnuniyetsiz kıskanç tripatarlara dönüyorlar. maalesef iki cinsiyette de sorunluyuz.

ne varsa kuzeyde var

Donanımhaberde geçen bir konu vardı, en tepedeki beşliye girmiş oradan görüp daldım ben de ne konuşmuşlar diye. Konu mini etek giymesiydi. İzin vermem, veren de erkek değildir. Benim giyme olasılığım daha yüksek. Sevgilim giyebilir ama eş namustur.

İsteyen istediğini giysin/giymesine izin versin sorun o değil. Benim sevgilime ve bana karışmaları sorun. Bacağını gördün diye bize bir şey mi oldu ak, bana ne lan.

ben böyle davranan erkeklerle hala ilişkisini sürdürmeye çalışan kızları da anlamıyorum ki.

kombine için o takımın passolig kartına sahip olman gerekiyor.

teşekkür ederim hocam.

ek iş olarak kazandım ben biraz. duyurudan da bir üyeye yapmıştım çeviri.

burada çeviriden kazanıyorum diyenlerin çoğu ne iş olsa yaparım abi, iki bira parası çıkarsam yeter, turistlerle, erasmus'a gelenlerle İngilizce konuşup anlaşabiliyorum, bu İngilizce de kolay bir şeymiş canım diye üç beş kuruşa saçma sapan işler yapan tipler.

ciddi çeviri yapan sayısı azdır.

mea maxima culpa +1

öğrenciliğim devam ettiği için freelance çeviri yapıyorum. herkes çeviri yapıyor ama çeviri kolay bir iş değil, çok kafa ağrıtan bir uğraş. "3 ay ingilitere'de kaldım" diyen çeviri yapmaya çalışıyor. çeviri bok gibi çıkınca da eleştiri kabul etmiyorlar. hele bir de bulduğu çeviri işini komisyonunu kesip başkalarına paslayanlar var ki onları ne sen sor ne ben anlatayım.

Medikal cihazlarin kitapciklarini cevirdim zamaninda. Genel olarak ofisteyim ama cuma gun ortasinda eve gidip oradan devam edersem kimse iplemiyor (ceviri yapmiyorum ama yapsam fena olmaz sanki).

verdiğim cevapların yarıdan fazlasını çeviri soruları oluşturuyordur ama 1 kuruş bile kazanmadım çeviriden şu ana kadar. seviyorum çeviri yapmayı.

hiçkimse roe +1 dememiş.

@mea maxima culpa, serbest piyasa, herkesin mukemmel ceviri yapmasina gerek yok. birisi ceviri yaparak para kazaniyorsa, bana gore o isi yapiyordur. nasil sadece bilgisayar muhendisleri yazilim gelistirmiyorsa, bunda da ayni durum gecerli.

@inaniyorsun bari saygi duy elbette haklısın. ama senin sorun meslekten mi çevirmen herkes vs vs idi.

çoğu kişi ek gelir olarak yapıyor sonra da tek tek cümleleri buraya soruyor, ay şurada çok takıldım yhaa diye.

@inanıyorsun alınma iyi niyetle sorduğunu anlıyorum ama şu serbest piyasa muhabbeti bütün çevirmenleri çok baydı artık. biz senelerce çevirmenlik okuruz adam ben bunu 3 liraya yaparım deyip çöp gibi çeviri yapar, bu işi meslek edinmiş insanların piyasasını kırar. sanki çeviri bürolarının, yayınevlerinin çevirmeni hırpaladığı yetmiyormuş gibi.

neyse ki artık insanlar bilinçleniyor, çevirmen odaları, birlikleri kuruluyor, çeviri büroları ve kurumsal müşteriler de gittikçe profesyonel eğitimli çevirmenleri tercih ediyorlar. yine de daha önümüzde çoook yol var türkiye'de bu konuda.

Ben genelde tıp literatürlerinin çevirilerini yapıyorum. Memnunum, paraya ihtiyacım olduğu zaman yapıyorumç

@lily briscoe, iste ne guzel. serbest piyasa dinamikleri eger "bunun okulunu okumamis olanlarin cevirileri bes para etmez, bunlara is vermeyelim" diyorsa ne guzel. ama yok, okulunu okumamis birisi de, sizinki gibi ya da sizden daha kalitesizini daha ucuza yapiyorsa ve karsi taraf da buna raziysa, meslek odalari gelip "hoop olmaz oyle is kardes, en azindan su kadar parayi sadece su okulu okumus olanlara vereceksin" dememeli bence. ben bunu sadece ceviri icin degil, her meslek icin savunuyorum.