anadolu üniversitesi yazıyor ve teoride bir farkı yok.
pratikte askerliği kısa dönem yapmaya, memuriyette maaş artışına, smmm stajı filan başlatmaya yarar.

Açıköğretimden mezun olup olmadığını yazmıyor bildiğim kadarıyla.
Normal Anadolu Üniversitesi diploması.
Ben de açık öğretimden mezun olan bir arkadaşıma sormuştum, oradan biliyorum.

işletmeden mezun olurasn "anadolu üni işletme fakültesi" yazar. açık öğretim yazmaz.

amma örgün anadolu üniv işletme mezunlarında iibf yazıyor fakülte olarak bildiğim kadarıyla. öyle bi ayrım var..

yazmıyor 2 ay önce aldım

@hububrad ın dediği doğru olabilir, ama bu farkı anlıyacak işveren yok denecek kadar azdır, yani aöf işletme mezunu olup rahat bi şekilde örgün bitirmiş ayağına yatabilirsin.

2 yıllıklarda fark ediyo die biliorm ama emın deilim

Aşağıda örneğini gördüğünüz diploma 2007 senesinden itibaren mezun olan öğrencilere verilen diploma olup yönetmeliklerde yazdığı gibi hiçbir şekilde Uzaktan Eğitim veya Açıköğretim ibaresi bulunmamaktadır. Dolayısıylada herhangi bir üniversitenin diplomasından farkı da bulunmamaktadır.
www.frmtr.com

işi verecek şahıs ciddi bi şahıs ise sizin açıkmı yoksa gerçekten okuyupmu bitirdiğinizi öğrenebilir tabii.

keman hakikaten tek başına altından kalkılacak bir enstruman değil tabi komşularınız tarafından katledilmek istemiyorsanız eğer.

Keman pek kolay bir alet değil (gitardan çok daha zor bence) ama kursa giderim, ders alırım, her gün çalışırım, aylarca dandik etütlerden başka bir şey çalmamaya dayanabilirim diyorsanız başlayın tabii. 80-100 liralık kemanlardan bir cacık olmaz. Ders alacaksanız hocayla bir tane alırsınız, önce hocayı bulun yani.

calmayi ogrenme asamasindan zevk alacagini dusunmuyorsan (yani bunu bir zen tadinda yolculuk degil de "tek amacim guzel calmak" seklinde ele aliyorsan, yolculuktan keyif almayacaksan) keman oldukca yanlis olur. ozellikle baslangici gitardan bir kac kat zor olacaktir. daha once boyle bir durumda motivasyonu kaybetme gecmisin oldugunu da goz onune alarak kendini bir daha hayal kirikligina ugratma riskini goze alasin yoksa tavsiye etmem.

ama onemli olan yolculuk, ogrenirim, acelem yok, senelerimi alir ama ben zaten ugrasmaktan zevk alacagim, severim dersen durdugun hata.

iyi kötü gitar çalan akor fln basan arkdaşım kemana yeltendi kendi başına beceremedi. kursa fln gitti. zamanı olmadı devam edemedi sonra.açıkçası gitar gibi dizinin üstüne koyup hemen çalmaya başlayacağın bir şey değil bence. tutuşu, perdesiz olması fln. dez avantaj gitara göre.

atma sakın yoksa vedalaşmak zorunda kalırsın,kravat dahil tüm takımı kuru temizlemeye verirsin.

Zara,Altınyıldız,Damat vb. markalara bakabilrsin özellikle indirim zamanlarını kolla.
Gömlek için de takımlarını aldığın yerler dışında Gap ve Dufy önerilir.

centone var çok ucuz. bide istanbuldaysan bakırköy yer altı çarşısından ucuza alırsın.

bakırköy yeraltı çarşısı ucuz falan değil ayrıca çok demode mallar var orada. altınyıldız 99 liraya takım elbise satıyordu.

tahta askılık kullanmalısın demeye gerek yok sanırım. ayrıca takımı çok almaktan korkmayınız, sık giyeceğinizden kirlenme veya deforme olma periyotlarını minimuma indirmiş olursunuz.

kuru temizleme çok önemli o yüzden kalitesine güvendiğiniz bir yere verin takımlarınızı zaten her giydikten sonra vermeniz gerekmiyor nihayetinde takım elbiseyi sokakta koşturup özensizce oturup kalkıp günlük giysiler misali hemen kirletmeniz zor.

ekonomik şeyler arıyorsanız pierre cardin bu sıralar takım konusunda indirimde. ancak takımın kalitesi önemlidir unutmayın.

e5 kenarında(yoldan gecerken net olarak gorulebiliyor) okmeydanı'nda damat'ın outlet magazası var ve fiyatlar damat'a gore cok uygun.Takım elbise vs. işini ordan halledebilirsin.

takım elbise kullanımında en önemli nokta bir takımı üst üste 2 gün giymemek ve akşam mutlaka düzgün biçimde askıya asmaktır. aynı şey ayakkabı için de geçerli. aşınma süresini beklemeden arada bir takım alarak yedekleme yapman lazım ki tüm takımların aynı anda eskiyip 3-5 takım almak zorunda kalma.

karavatı makineye atma, çok nadiren kuru temizlemeye ver bir tülbent yardımıyla ütüleyebilirsin ama dikkat et çok bastırma ve ütü çok sıcak olmasın.

iyi markaların indirimlerini kollamanız menfaatinize olur, takım elbisede kalıp herşeydir, adamı rezilde edebilir vezirde, hani adamı düğüne götürülmek üzere giydirilmiş çocuk sıfatına sokab bir takım ile wellington düküne döndüren takım arasındaki fark kalıbında kesiminde gizlidir, aynı kumaş olsa bile.

birde yanınızda bu işlerden anlayan birilerini götürürseniz iyi edersiniz, bir kadın gözü her zaman iyidir bu iş için.

çeşitli kravat bağlama usüllerini öğrenin.

double windsor mesela, meşakatlidir ama buraların sahibi benim birader diyerekten boyunda durur.

aksesuar için kravat, kol düğmesi vs. limango, markafoni trendyol vs sitelerde kampanyaları takip edebilirsiniz arada.

çift düğme takımlardan şaşmayın, kolay kolay modası geçmez, takım elbise modası zaten öyle çok oynak bir moda değildir, şu aralar tek düğme en trend olan daha öncesinde 3 düğmelilerdi.

ayakkabılar kemerle aynı renk olsun.

ha birde bir gentilmen asla şehirde kahverengi takım elbise giymez.

pierre cardin +1. indirimleri var kaçırma.

efor efor efor.

hesaplı ve kabul edilebilir kalite kiğılıdır. jilet göstermeye yeter ama ceketin cebini açıp hava atamazsız. takım, gömlek, kravat setler var. uzun taksitte yapıyorlar.
iki takım alacaksın. birincisi füme veya fümeye yakın koyu gri olacak. farklı bir renkte çizgi olmasın üzerinde kendi renginden çizgiler olabilir. ikincisini laci çek derim. bunun üzerinde farklı bir renkten kırmızı, sarı olabilir çizgiler olabilir. ( kravat uydurmak için) bir takımı en fazla üç gün üstüste giy derim. üçüncü günden sonra kumaşın dinlenmesi gerekiyor. kuru temizleme öneririm. pantolonları onbeşgünde bir. ceketleri duruma göre ayda bir temizletebilirsin. çok kirlenmedilerse bir ütü atarak eski haline getirebilirsin.
7 adet gömleğin olacak. en güzeli ve seni en uğraştırmayanı uzun kollu beyaz gömlektir. yakası düğmeli olmayacak. açık mavi de olabilir. poplin veya oxford kumaş olabilir. beyaz gömler her cekete ve kravata uyacağı için sen ceket krevat uyumuna bakman yeterli. 5'ini hergün değiştirmek kaydı ile giyip hafta sonu yıkayacaksın 6. acil durumda kırınız gömleği olacak. ama bu altı gömleği sıralı giy de hem aynı şekilde eskisinler hem de yeni gömlekleri almak daha uzun sürer. eğer imkanın varsa bir yedinciyi manşetli al. bir sunum ya da yüksek bir toplantı için iyi olur. kol düğmelerini de unutma tabii.
kravat gri takıma uygun tonda gri, mor, pembe iyi gider. laciye ise çizgisi renginde alabilirsin. kravat gömlek gibidir. hergün değiştirmelisin. erkeğin değiştirdiği tek şey olduğu için bayanlar giyimde ona dikkat ediyorlar. kravat ipek olmalı ve mutkala kuru temizlemeye verilmeli. bir de yemek yerken ya çıkar ya da gönleğinin arasına sok. eğer fit bir vücudun varsa çıkar, çok havalı olursun. bir şeyler dökmezsin böylece.
kravat iğnesi şu an için gereksiz bence.
çoraplar mutlaka siyah ve pamuk. en kolayı bu hem yıkaması kolay hem de sırıtmaz.
kemer ve ayakkabı siyah, şu üstü delik delik modeller varsa, gayet pratik ve klasik.
ilerde kahverengileri düşünürüz( ikramiye alınca)
ceketin yan cepleri bırak dikişli dursun. onları açarsan bir süre sonra ister istemez birşeyler koyarsın. şekil şemal bozulur.

tip: dostum çamaşır makinesini kaliteli alırsan, kuru temizleme masrafından kurtuluyorsun.

malzemeler;

bosch ecologic 8kg 1000 devir
ariel leke çıkarıcı
perwoll siyah
perwoll normal
iki adet fermuarlı yastık kılıfı
bir adet ütü bezi

tarif:

0- leke varsa ariel leke çıkarıcı dökülür. döktükten sonra elleme, bırak o orda kalsın.

1-kirlenen takım elbise elemanları (ceket, pantolon, ve hatta kravat) ters çevrilir, yastık kılıfına konur.yastık kılıfının fermuarı kapatılır. (leke çıkarıcı hala orda)

2- deterjan gözüne (sol) azcık perwoll konur. koyu renkler (siyah, lacivert) için siyah, diğerlerleri için normal

3- isteğe göre yumuşatıcı konur (orta)

4- sıkma devri 400'e indirilir.

5- düğmeye basılır.

6- çıkan çamaaşırlar vıcık vıcık olacaktır, sakin ol.

7- çıkan çamaşırlar yastık kılıfından çıkarılır, yatay bir düzleme serilir. (asılmaz)

8- kuruduktan sonra ütünün en kısık ayarıyla (1/3) ütülenir. bol buhar kullan.

kuru temizlemeye vereceğin en az 20 TL cepte kalır, yeni takım elbise alma kutusuna konur.

göründüğü kadar zor değil, ortalama erkek yapabilir.

takım elbiseyi sürekli giyeceğin için kaliteli de alsan ucuz takım da alsan aynı zaman diliminde eskiyecek, ya da sen bıkacaksın..bu sebeple.çetinkaya , centone ve mudo outlet de iyi takımlar var..hatta eğer fit bir vücuda sahipsen zara yı da öneririm..kemer ayakkabı kravat uyumunu gerçekleştirdiğin takdirde en dandik takım bile seni artis gibi gösterecektir.. gömlekte çok kaliteye girme..ütüsü zor..koton mağazasının gömlekleri iyidir.. geyik olacak ama doğru olan ; takımı gösteren ayakkabıdır.

Şöyle bir yazı buldum:

Gene Roddenberry originally conceived the Klingons as looking more alien than they do in the series, but budget restriction prevented this, although a very metallic cast to the skin was added to the make-up design in the third season. When the show moved to the big screen, he was finally able to make Klingons look more alien. The resulting continuity break between TOS and the movies and later series was addressed in "Star Trek: Deep Space Nine"'s "Trials and Tribble-ations," in which the character of Worf confirms that something did happen to make the Klingons appear human, but he says that they "do not discuss it with outsiders." Miles O'Brien asks if it was some kind of genetic engineering while Julian Bashir suggests a viral mutation. In the fourth and final season of the fifth "Star Trek" series "Enterprise" (2001) a two-parter dealt with the exact nature of why some Klingons (that would be the Klingons from the original series) did not have the "knotted" forehead that visually characterized all Klingons portrayed starting with Star Trek: The Motion Picture (1979). The premise was that a group of Klingons on a Klingon-populated world separate from their home world are exposed to a virus that modifies their appearance to that of the way they looked in TOS (and the crew, especially the ship's doctor in "Enterprise" (2001) manage to discover and generate a medical fix for the malady, of course). In short, both O'Brien's and Bashir's inquiries are proved correct.

www.imdb.com

son çıkan enterprise serisinin 4. sezonunda mevzuyu bağlıyor worf'un "biz klingonlar bu konu hakkında konuşmak istemeyiz" dediği yere.

ccc spoiler ccc

klingonlar insan "augment"lerden yedikleri sopanın tadına doyamaz ve kendi augmentlerini yaratmak için yola koyulurlar.

onları "kronosluyak ete döte bayılarak" modeli bir kabus bekliyordu.

Psu dan cok cekmis biri olarak ocz 750watt luk psu benim sorunlarimi cozdu diyebilirim ve de tavsiye ederim.

highpower tavsiye ederim. kendinden koruması var.

ortalama olarak boşta 115w yük altında 250w çekiyor.
bende de 4850 ve cooler master 450w psu var.
sesi biraz fazla sadece başka bi yamuğu yok, gayet güzel.

@cruor senin dediğin o ekran kartı ile bütün sistemin çektiği güç... benim dediğim kartın tek başına çektiği güç...

4850 serisi ekran kartı tam yükte 120watt çeker, o sebepten ek 6pin pci-express güç kablosu ister...

bulabilirsen fena değil;
www.vatanbilgisayar.com

ocz al alabiliyorsan zira gerçekten çok sessiz ve evladiyelik kalitede. fiyat problemi varsa high powerda iyi marka daha önce kullandım tavsiye ederim sorunsuz en azından sesi de cooler masterlardan az, fsp kullanmadım bilmiyorum ama ocz güç kaynağı başka bir şey.

yok.

evil dead serisinden olabilir mi acaba?

kontürpiyede kaldım ama evil dead 2deydi sanırım o komik iskeletler ama tam emin değilim. hayır evde de değilim ki gidip dvdlerden bakayım iki dakika sorduğunuz soruda tam gece gece "yaw neydi" diye kitleyecek cinsten ama dediğiniz filmi biliyorum ve muhtemelen evil dead diyorum yok mu arttıran?

army of darkness olması lazım. şöyle; www.imdb.com

khya'nın dediği gibi evil dead serisinin 3. filmi.

evil dead. army of darkness
neden eminim.çünki 3-4 sene önce cnbc-e'de bende izlemiştim:)

teşekkürler arkadaşlar, ayrıca bindokuzyuzkusur nickli arkadaş her zaman vermek isteyip de veremediğim cevabı verdiğin için tebrik ediyorum seni artı rep:d

settings>usb mode>msc yapıp bir denediniz mi?

istanbulda olsanız sirkecide tillahını bulurdunuz diyeceğim de, istanbulda tanıdığınız filan varsa sizin için sirkeci/tahtakale cenahına bir baksın kesin vardır orada.

gittigidiyor türü online satış sitelerinde bence bulabilirsiniz.

çankaya-basmane tarafındaki telefonculara bir soruştursan?

atla metroya, çankaya'da in. onur işhanının karşısındaki sokağa gir. "2000 ticaret" denen yeri bul %90 orada vardır. Eğer yoksa etraf telefoncu dolu teker teker dolaş mutlaka bulursun.

bu yilki sansini kacirdin. seneye OSSnin yeni adi her neyse ona girip baraji gecip herhangi bir acikogretim fakultesine kaydini yaptiriyorsun. iki senede bir sinifi gecmen yeterli sanirim.

kaç yaşındasın?

4 yıllık üniversite mezunlarına sınavsız açıköğretim fakültesi girişi hakkı tanınıyor, diye biliyorum. anadolu üni. sitesinden araştırırsanız mutlu olursunuz.

@sutlu nescafe: 25 yaşındayım. Hayırdır? :)
@pomolilik: Hemen araştırmaya başlıyorum. Teşekkürler..

belirli bir yaştan sonra öğrencilik hizmetlerinden yararlanılamıyor. o nedenle sordum.
ek olarak ikinci üniversiten olacağı için %100 zamlı ödeyeceksin harçları. 09-2010 ücretlerine göre yeni kayıt olsaydın 916 lira ödeyecektin.

Cevabımı buldum.
www.aof.edu.tr
"Tüm Üniversite Öğrencilerine ve Mezunlarına Sınavsız İkinci Üniversite Olanağı"
başlığı altında.. İlgilenen diğer kişilere de yön gösterebilsin diye buraya not düşüyorum.
Herkese teşekkürler ilgi ve alaka için..

@sutlu nescafe: Hoppa.. Gitti benim güzelim hesap kitap..

ve sınıf geçersen ödeyeceğin miktar artacak. pasodan yararlanayım diye uzatayım dersen iyice artacak.
2010-2011 için 1000 liraya yakın bir ücret isteyebilir senden. bir de paso konusunda emin değilim. yararlanamayabilirsinde.

paso veriyor ikinci üni. olarak okuyana ben aldım oradan biliyorum.

@kyha: Gerçi paso vermesi birşey değiştirmeyecek bu fiyat politikasıyla.
Girmem pek işe yaramayacak..

@sutlu nescafe: ikinci üniversitenin 100% zamlı hali yeni yasalar gereği mi? geçen seneki mezuniyetime kadar bir şey yoktu çünkü

@einherjer : Biraz evvel telefon açtım AÖF Beşiktaş şubesine, telefondaki bayan ikinci üniversite için yıllık 450 küsür lira gibi bir fiyattan bahsetti. sutlu nescafe'nin bahsettiği %100 zamlı fiyattan bahsedince "Hayır öyle bir uygulama yok, zaten amaç ucuz öğrenim görmek burada" dedi.. Gerçi tam emin olamadım yine.. Eylül-Ekim gibi kayıtlar başlıyormuş.. O zaman net öğrenmiş olurum..
Telefonda bana söylenen biyat bu arada 190+78 TL olmak üzere iki sefer ödeme ile 536 TL..
2010 ücretlerinde çok ufak bir artış olabileceğini de ekledi..

www.aof.anadolu.edu.tr
29.cu sayfa

yanlış anlamışım. kusura bakmayın :) cari hizmet katkısı %100 zamlı imiş. 160 lira falan yani.

arka arkaya ctrl + alt + del yaptiginizda ne oluyor? sayet resetleniyorsa o vakit ekran kartinda sorun olabilir (dusuk ihtimal)

hiçbirşey olmuyor. takmıyor bile beni. ben küsmüş olabileceğinden şüphelendim bi an ama işlemciden gibime geliyor.

yeni yüklenmiş bir program/driver/donanım vs var mı? varsa güvenli modta açıp yeni yükleneni kaldırıp bir de öyle deneyin derim.

Bu bir dizüstü ve aşırı ısınma sorunu var galiba...

dvi>hdmi dönüştürücüsüyle dvi çıkışı olan monitörleri gönül rahatlığıyla ps3 ile kullanabilirsiniz, 1080p olması iyi olur sizin açınızdan (1920*1080 çözünürlük).

çevirici 10-15 lira civarı bir şey.

www.vatanbilgisayar.com

dvi ile hdmi arasında görüntü kalitesi olarak fark yoktur. tek fark hdmi'ın ses de iletmesidir. monitör sözkonusu olduğunda muhtemelen sesi başka bir cihazla alırsın zaten dolayısıyla hdmi o kadar da önemli değil.

tabi dvi-hdmi donusturucu alirsaniz, sesi de ayri sekilde yine baglamaniz gerekecektir.

ben olsam hdmi girislilerin kampanyaya girenlerine veya girecek olanlarina bakardim.

donanimhaber.com ps3 forumlarinda inanilmaz aydinlanirsiniz bu konuda.

manyetik koruma

üzerlerine birer faraday kafesi (aluminyum folyo ve tel kollanarak yapabilirsiniz) yerleştirip ve o kafesleri topraklayın.

ya da


manyetik koruması olan hoparlör alabilirsiniz.

türkçe biliyor mu?

yök denklik sınavını vermesi gerekiyor diye biliyorum ancak orta okul mezunu sayılması tekrar lise okuması gibi birşey söz konusu olmaz diye düşünüyorum.

bizim eğitim sistemi o kadar mı iyi yahu?
almanlar bizden eğitimde daha iyi diye biliyorum.
er kişi okuduğu okulun diplomasını TR'de YÖK'e denklik olarak saydırabilirse ne bölüm bitirdiyse aynısı burda da geçerli olur.
Bir arkadaşım amerika'da paramedic okumuştu 90ların sonuna doğru yök o zaman acil tıp (paramedic) bölümünü tanımadığı için diplomasına denklik verememişti. neden sonra o bölüm TR'de açılınca denklik almıştı. bide böyle bişi var.

Yazık Günah ( yanlız ohannes burger şekli özellikleri var) aslen eder, ama genede bu sistemle her akşam sucuk ekmek mangal şekli yapman muhtemel. Deli bi soutucu gerekir diye düşünüyorum.

diskleri SSD olsa ederdi sanki.

eder eder. tek sorunu gtx280 olmasi. dx 11 desteklemiyor alet. monster'in kendi sitesinde harddiskin birini cikarip ssd taktirmak ta mumkun. bi de uygun fiyatli modelleri de var monsterin. 15.4 full hd, ekran karti gtx260m, islemci extreme olmayan i7 falan, onlar 2000 dolar civari.

monster yuksek performansli laptop isinde oldukca iyidir. zamaninda kendime ve daha sonra bir cok kisiye bilgisayar aldim onlardan, tavsiye ederim.

Özellikler hakeder de laptop'a bu kadar para verilmez.

i7 bile olmayan bi alet 4000 dolardan fazla etmez. pahali. ABD'den gelen birine daha iyisini aldirirsin SSD'li... hatta ben Dell USA'den en pahali config'de Alienware build edeyim dedim:

17 inch WUXGA
i7 920XM
dual 1gb ATI HD 4870
8 gb ddr3 1333mhz
256 GB SSD
Bluray burner
=
$4600

etmez ölü yatırım,

dx11 olmayan bi karta para yatırmak olu yatırım, core i7-i5 serisi cıkmısken baska bi islemciye para yatırmak olu yatırım.

etmesine eder ancak o 9k lira ile ps3, wii, ati 5850hd ve phenom II x4 lü bir masaüstü pc, atom işlemcili bir netbook ve bunları bağlayacak bir lcd tv/geniş ekran hd monitör almak daha mantık olmaz mı acaba diye düşündüm şimdi.

electroworld worldte (en son 1 yıl önce filan gittim ancak) denetiyorlardı hala denetiyorlar mı bilmiyorum ancak.

aradım sordum açıkta yokmuş hiç.

metan elektronik

yok.

romantik tabi canım. ıslandıktan sonra hasta olmayacaksan güzel bi fantezi :)
hatta hatun kişiysen hafta sonu el ele ıslanıp hoplayıp zıplayabiliriz.

saça iyi gelir.

ilik yagmurda yurumeyi ve islanmayi severim, yaninda sevdicegin olacak bir de...

edit: sehrin gobeginde kastetmedim tabi ben , dogada veya denize yakin yerlerde olsa super olur. zaten nerde oldugunu yazmamissin kendi acindan. istanbul'da olsam yapmam mesela.

edit2: yagmurda denize girmek ve futbol oynamak da cok zevkli. ama denize girmeyi tasvip etmiyorum, yildirim carpabilir :)

normalde yağmur suyu saça iyi gelir, uzatır bikbikbik. ama nisan olmasının anlamı şudur bence; havalar güzel ya. hasta olmazsın sonra. kasım yağmurunda ıslansan iki hafta yataktan kalkamazsın. yağmurda ıslanmak için en mantıklı günler. aferim.

bugün açık radyoda tam da bundan bahsediyordu gökhan abur (ntv deki tok sesli hava durumcu amca) aman diyordu bugünlerde, özellikle pazartesiden sonra yağmurda ıslanaym romantik olayım demeyin asit yağmurları geliyor diyor idi.

bu akşam nisan yağmuru sebebiyle arabamın üstünü yapış yapış bir kum kaplamış. bence saçınıza deysin istemezsiniz aynı maddenin.

yer istanbul.

beraber yürümek için yanında nefes olmayınca neye yarar? saçıma değil tırnağımın ucuna bile şifa getirmez. öyle de kesin konuşuyorum!

çok enteresan çevremde kafası açık yağmurda delicesine ıslanarak yürüme fikri bir tek benim hoşuma gidiyor, bir de hadi kapişonla ya da şemsiyeyle falan 1-2 kişinin. onun dışında herkes ıy yamur yaıyor evde oturalım falan modunda. bana da enteresan geliyor. dünyanın en süper olayı yahu yamurda yürümek ıslanmak, sulara çıp çıp basmak. belki çok romantik deyil ama biraz hzünlü biraz sevecen, az biraz da matrak...

- El magico, teşekkür ederim. Başka birini bulsan...
- Ermanen, İstanbul' dayım. Deniz kenarında ve toprak kokusunu duyabiliyorum yağmur yağdığında. Ayrıca yakın çevrede gayet güzel yerler var, gitmek sorun değil.
- Lovemyself çok haklısın, hasta olmadan yağmurda ıslanmak çok güzel.
- Rentts dikkat edeyim asit yağmurlarına. Sağol çok.
- Eyke çölden geliyormuş o çamurumsu tozlar, demir yönünden de hayli zenginmiş, nasılını bilmiyorum ama, insanlara da yararı var diye okumuştum.
- Beyimsiz haklısın. Yalnız da yürüyebiliyor insan. Yine de güzel.
- Cedric tweedledee tam olarak senin söylediğin nedenle açtım bu duyuruyu. Çok güzel ifade etmişsin. Sağolasın.

yürümeyi geçtim çok fena bisiklete binmek istiyorum artık, yağmurda yürümek kesmiyor. bu sene olmaz ancak önümüzdeki seneki nisan yağmurlarını çamura katıp son sürat geçeceğim.

şubat ayında bileğine kadar su basmış sokaklarda eve koşarken alnını yol tabelasına vurma (yaşanmıştır) gibi deneyimler bile insana romantik gelebiliyorsa (yaşanmıştır 2) yağmur teması ay gün saat şiddet farkettirmeden romantiktir diyebilirim

ıslak edit: bisiklet sürmek de fena değilmiş, 1 damla su ve göz arasında bullseye ilişkisi olmasın yeter.

geceyse ve muzik dinleme imkanim varsa severim yagmurda dolasmayi. dun gece eve donerken yagmur baslayinca biraz dolandim hatta.

bide eklemeyi unuttum sağdan soldan anladığım kadarıyla ekran kartında soldan 2. rakam önemliymiş 6 iyi 2-3 fln kötüymüş. bide ekran kartının modelinin yanında 1gb 128bit yazıyor önemlimi bilmiyorum.

ekran kartı cık olmaz. ati hd4840 olsun en az.

@dieselsingle typo olmuş heralde aradım bulamadım gogılda.

fiyat konusunda araştirma yap. bu fiyata daha iyi sistemi toparlayabilirsin. sizin muhitteki esnafta kazansın diyorsan onu bilmem ama örnek olarak izmir'de çankayada bilgisayrcılar yoğunluktadır. buca yada ksk'da toplayacagın bilgisayar ile çankaya'da toplayacağın bilgisayar arasında uçurum fark vardır. bilmem anlatabildim mi. birde ne yap et ekran kartını en iyi model almaya bak bir defa al 5 sene kullan. kapiş

ekran kartı icin ati 5xxx serisinden assasına bakmayın ya da nvidia 4xx serisi olsun.

onun dısında thg tr sitesinden her ay sonu yayınlanan donanım onerilerıne bakın. cok guzel sistemler onerıyorlar.

nvidia çipsetli anakart yerine amd çipsetli bir anakart almanı tavsiye ederim, asustanda uzak dur özellikle giriş orta seviye kartlarında eski kalitesi kalmadı, gigabyte iyidir, siteler genelde biostarın 790g li olan kartını öneriyor, işlemci seçimi iyi gayet, sırf oyun oynayacaksan 2 çekirdekten fazlası daha uzunca bir süre lüks zaten, ekran kartı olarakta az bütçeyi zorlayıp en azından bir ati hd5750 5770 ya da 5830 alırsan iyi edersin.
güç kaynağına dikkat et bir de alığın kasanın düzgün bir şey olsun yani aopen lian li xigmatek fiyat performans olarak iyidir, yani kötü güç kaynağı yüzünden parçaları eline almak kötü oluyorda:)

xigmatek kasa 790gx biostar/gigabayt anakart, x2 255 ve hd5770 1gb ekran kartıyla vatan bilgisayara göre sana 700 civarı bir hesap çıkıyor ki bence gayet güzel bir makine olur...

Logo 1

1

ilki çok sade ama ikincide yazı bile düzgün okunmadığı için ilkini seçerim kesinlikle.

logo 1 bence.. ikincisi göz yoruyor..

2

2ncideki yazının yerinde aynı şekilde 1inci olsaydı daha güzel olurdu bence.

birdir bir.

tartışmasız 1

numero uno.

1 gayet iyi ama biraz masumane :)

1

1

+1

bu tip seçimler için en az 5-6 logo tasarlanması gerekliliğine inanmakla birlikte ikisini de çok beğenmediğim logolardan açık ara 1 numaralıyı seçiyorum.

1

1 =)

1 akmış yahu 2deki renkli kısımları daha dolgun olsaymış hoş olabilirmiş belki bilemedim.

1

logo 1

şu an için kesinlikle 1.

bence 1.

2'yi logo diye adlandırmak çok ayıp bir şey.

logo 2 inanılmaz itici görünüyor. sadece bu iki logo'dan biri olacak dersen elbette 1. logo. ama 1.logo'da çok basit kaçmış. böyle t.v kanal logosu gibi kıytırık.

1 ;)

iki çok kötü. bu durumda 1 numara.

1

1

2 nin yanında 1.
ama 1 de kötü.

1

1 diyor arttırıyorum.

Bruce Dickinson oradan oraya koşuyor deli gibi, Rock in Rio'dan hatırladığım o şekilde.

Diğerleri headbang yapabilir, seyircinin üstüne atlayabilir, benim gördüklerim bu yöndeydi.

axl rose hoplayıp zıplayıp kendi etrafında dönüyordu bir de mesela. maykıl ceksın şarkıcısı da solo atan gitaristin karşısına geçip solo atıyormuş gibi yapıyordu (gerçi metal grubu değil bu ama olsun, maykıl ceksın her şeyimizdir =) )

sahneyi bazen gitaristlere bırakıp, gidip arkada birşeyler içenler de oluyor.

Till Lindemann envai çeşit şov yapar, gerçi Rammstein'da da pek fazla solo atılmıyor ya orası da ayrı konu.

brian angusu omzuna alıp koşuyo angus solo atarken, en temizi.(ac/dc)

mikael stanne gibi seyirci arasına dalıp öpüşüp koklaşıp ardından sahneye çıkanları da mevcut.

1-sempron-le serisi intel dual-core serisine eşdeğerdir. performansı düşüktür.
2-üstünde nvidia yongası bulunan kartlara ati takılabiliyor.
3-ekran kartının bellek tipi anakartı ilgilendirmez.
4-anakarttaki de 2.0'dır ince detaylarında yazar muhtemelen.

semprom yerine athlon II X2 245 anakartta 760G çipli uygun bişi alırsan iyi edersin hem kese dostu hem performansi iyi istersen 100 dolara 4 çekirdeklisi de var nvidia çipli board yerine amd nin kendi üretimi çipli board alırsan daha iyi edersin ve evet gönül rahatlığıyla kullanabilirsin.

Sinema..hemide 2 dene. miss..olmadı biri tiyatro olabilir.

pera müzesi'nde chagall sergisi var, oraya gidilebilir mesela.

sıraselviler caddesinde beykent üniversitesinin karşısındaydı sanırım çok şirin bi cafe var. orada oturup çay veya kahvenizi yudumlayabilirsiniz. kaliteli olup da istiklalde olmayan burası geldi aklıma.

yanına dergi, kitap filan al. o zaman 5 saat starbucks ta geçer.

yarın akşam taksim civarında sözlükten ben diyim 400 sen de 500 kişi taksim semalarında olur.onlara takılırsın en son otobüsün arkasından bi maşrapa su dökerler.

saat 7 ye kadar takılmayı düşünürsen git bizim ofiste camın önüne otur sana bi bilgisayarda versinler.caddeyi seyret çay kahve iç takıl.

sinema güzel fikir, sergilerle pek bi aram yoktur hem erken kapanıyordur muhtemelen sergi. dergi alcam yanıma kesin. alkol pek almak istemiyorum tek başımayken.. teşekkür ederim mesajlarınız için:)

sinemaya gidin.

yuru yuru yuru.
pasaj gez pasaj gez pasaj gez.
insanlara bak insanlara bak insanlara bak.
otobusu kacır otobusu kacır otobusu kacır.

- mağaza mağaza gezip giysi deneyebilirsiniz. dayanamam alırım ama fazla para harcamak istemiyorum derseniz terkos pasajına bakın, oradaki fiyatlar gayet uygun.
- hazır terkos pasajına gitmişken paşabahçe'ye de bir uğrayın.
- aynı şekilde kitapçı, cdcileri gezebilirsiniz. o civarda ada muzik ve robinson crusoe var mesela. bir kitap alıp sakin bir kafeye gidip okuyabilirsiniz.

limon.6degreesunder.com

bir zirvemiz var akşama bekleriz :)
hatta linkide te yukarda:)

yarısını verin en iyisi kırıp. minosette parasetamol var, çoğu çocuk ağrı kesici ateş düşürücüsünde de parasetamol var neticede.

minoset plus vardı bizim evde. prospektüsüne baktım sizin için;

-Bebeklere ve 12 yaşından küçüklere verilmemelidir.

benim elimde bulunan plus değil 500 mg normal minoset.ateş şu an çok şiddetli değil ama ben oldukça telaşlı bir insan oldugumdan ne yapacağımı şaşırmış vaziyetteyim.
bi de tylol cold şurup var ama o ateş düşürücü olarak kullanılıyor mu bilmiyorum.prospektüs de kayıp...

Normal minoset ise;

İlacın Kullanılışı ve Dozu

Büyüklerde günlük doz 1-2 tablet ve küçüklerde 3-6 yaş arası 1/4 tablet. 6-9 yaş arası 1/2 tablet. 9-12 yaş arası 1 tablet. Maksimum günlük erişkin dozu 4 g ve çocuk dozu 0.6-2 g'dır

Kaynak: www.ilaclist.com

Geçmiş olsun. Kardeşiniz en yakın zamanda sağlığına kavuşur umarım.

inter olduğu için verilmez

buna 150 çok bence.

80 dolar= 120 lira.

ve güzel de değil bence.

bence fena değil. vucut yapın gösteriyorsa alınabilir. ama göbekli yada zayıfsan komik durur.

kim giyecek?

çok güzel ama %100 pamıklı olsa daha iyi olur. yakar polyester adamı.

onun dışında süpermiş.

yıllar çok yıllar önce jack higgins'in kartal kondu'sunu okmuşutum ki aslında ismi böyle mi çevrilmişti tam hatırlayamıyorum. the eagle has landed'tı işte orijinal ismi. aklımda güzel bi kitap olarak yer etti. jack higgins'in bu konuyla ilgili başka güzel kitapları da vardır.

ha bi de harika özgürlüğün yolları vardır*. ama orda savaşı anlatmaz aslında pek de. yani tam da senin istediğin gibi bişey değildir diye düşünüyorum ama oku bence o ayrı.

exupery nin savaş uçuşu, savaş pilotu ve gece uçuşu romanları.

yıllar önce okuduğum isminden emin değilim ama keşif kolu yada keşif müfrezesi gibi bir ismi olması lazım öyle bir roman vardı oda ilginçti.

paris düşerken var

remarque ın romanları kendisi ikinci dünya savaşında panzergrenadier olduğundan savaşı çok iyi anlatabilen bir insan.

batı cephesinde yeni bir şey yok 1. dünya savaşı romanı olmasına rağmen okunasıdır, dönüş yolu vardı birde onun. ölesiye yaşamak romanında da fonda savaş borazanları vardı.

aklıma gelenler bunlar valla.

Trevanian - İnci Sokağı

max frisch-andorra

bu salı - wolfgang borchert (öykü)

Okuduğun ya da izlediğin varsayılarak yazılmamıs herhalde ama Schindler'in Listesi
ve Babavatan

jerzy kosinski - boyalı kuş (the painted bird)

Sven Hassel in tüm eserleri.

thin red line ingilizce biliyorsan güzel kitap. bir de norman mailer romanlarina bir göz atabilirsin var onun bir iki romani savas üzerine.

ne zaman canin sabahlari cay yerine icki isterse o zaman alkoliksin.

yok sadece akşam 9 10 gibi içiyorum gece 12 1 gibi yatarım. alışkanlık oldu. bira iç takıl pc de, yat, sabah kalk derse git. şöyle de birşey var sanırım kafamı en çok o kurcalıyor. hani alkolikler kendilerini hep haklı görürler diyorlar. işte bu söylenmesin artık :)

kendin demişsin alışkanlık oldu diye. günde 3-4 bira az değil. azaltmaya çalış bence.

daha çok tek başına içmek bunun emmaresidir.

ama football manager iki kişi oynanmıyor ki :)
şaka bir yana asıl sorunum yalnız başıma içmek sanırım, haklısınız. en azından biraz içim ferahladı, daha dikkatli olurum. teşekkürler. bana da afiyet olsun :)

alkolik olma durumu zırt pırt herkesin depresyona girmesi ya da ne bileyim her eli mikrofon tutanın kendini sanatçı addetmesi gibi bir durum oldu. yok böyle bişey. kolay kolay alkolik olunmaz hele öyle 3-4 keyif birası ile hiç olunmaz korkma :) alkolik adam yeri gelir gündüz içtiği çorbaya votka katar, içki içedimi vucut reaksiyon gösterir eli ayağı titrer.
sen yeşilliğini eksik etme bünyeyi arada bir dinlendir karaciğer yenilensin, başkada bişey olmaz

aslansınız kaplansınız yahu acaip rahatladım :) kafayı yiyordum bir haftadır.

alkolik adama içkisini vermeyince götü başı ayrı oynar krize girer. tırstım gitmedim dediğine göre olsa olsa akşamcı olmuşsun sen bişi olmaz.

böbreğe iyi gelir hem yalnız kolestrol yapıyormuş fazlaca bira.

konu hakkında çok bilgi sahibi değilim ama zamanında tv de bir uzman söyle demişti:
alkolik demek illaki çok içen demek değildir, eğer siz bir rutini sürekli alkol alarak yapıyorsanız alkolik olabilirsiniz.(böyle bir şey demişti galiba)

bir kaç akşam bilgisayar başında alkol olmadan çay, kahve, kola gibi şeylerle vakit geçirmeye çalış, kendini bir test et derim.hatta bana kalsa hiç alkol tüketme[bu kısmı çok dikkate almayacağını tahmin ediyorum :) ]

alkolik diyince insanlar illa, içki içmeyince titreyip, her gece dağıtıp hayatını mahfeden insanları düşünüyor. alkoliklerin de levelları var sonuçta. böyle olmak gerekmiyor alkolik olmak için. her akşam içmek ve içmeyince canı içmek istemek bence alkolikliktir.
ben sürekli sigara içiyorum, içmeyince canım istiyor. tiryakiyim. böyle bence.

çok su içmen lazım ama. çılgın gibi tuvalete gitmen gerekse dahi(bira içiyosun çünkü). bi gün sonra da değil üstelik. içtikten hemen sonra ya da bir kaç saate kadar.

madem içiceksin az zarar görmeye çalış.

dün içmedim, bugün içmeyi düşünüyorum, yarın içmem filan. böylece iki günde bir içerim. artık en azından yalnız kalmamaya çalışıyorum. aklıma geliyor yoksa akşam vakti. ilginiz için gerçekten teşekkürler. yine de anladım ki "alkolik olma" mevzu çok karmaşık birşey. yani tam olarak anlayamıyoruz, karar veremiyoruz. eğer gerçekten canım sıkılırsa, psikoloğa danışmam gerekiyor bu durumumu. çünkü sorunun zihinsel olduğunu düşünüyorum.

korporeyşşıaaan
petrol şirketlerinden başlayabilirsiniz araştırmaya :) dikkat edin odanızda açık kola kutusu varsa kapatın yalnız, dinliyolar, geliverirler valla camdan içeri. :)

ingilizce kaynaklar çok geniş işinize yarıyor mu?

@kediebesi
teşekkr ederm
evet bende en çok petrol şirketlerinden bahsetmek istiyorum ama bildiklerim hep kulaktan dolma bilgiler... referans verebilecegm saglam bir makale bulamadm.. gazete veya dergiden yayınlanmış bir makale vs. bulabilirsem eger işime yarayabilir. Bilgn varsa çok yardmcı olrsn.

Amerika'nın dış politikasında silah üreticilerinin de söz sahibi olduğu çok sık dile getirilir. ( ''Bak yeni bir silah yaptım; hadi gidip kullanacak bir yer bulalım.'' misali)

www.tumgazeteler.com

vasıfsız eleman sanada teşekkür ederm
yolladıgın linke baktm tam aradıgım şeye benziyor

Royal Dutch Shell // Exxon Mobil // BP ya da

eads // boeing // lockhead martin böyle gider bu

mahşerin üç atlısı dedikleri bunlar heralde

Çokuluslu şirketler ve onların kendi uluslarını-ülkelerini aşan güçleri; ulus-devletlerin küreselleşme koşullarındaki vaziyetleri vb. şeklinde arayabilirsiniz.

goldman sachs ı da bir googlelayabilirsin.

eskilerden
east india company

watergate skandalı, lockheed martin sadece lockheed iken ve f 104. buralara bir göz atın sözlükte.

not: lockheed yolsuzluğunun hasır altı edildiği tek nato ülkesi türkiye arada.

uluslararası şirketlerden kastın çok uluslu şirketler mi; yani coca cola, toyota, fiat vs mi? yoksa örneğin sadece abd'de üretim yapan ancak dünyada etkin bir gücü olan sadece kendi ülkesine değil başka ülkelere de silah satan belli silah şirketlerini de mi uluslararası şirketlerden sayıyorsun?

www.zmag.org

www.znet-turkiye.org

al

ben de.

"al" ermanen için yazılmıştır. şirır üstüne alınma :)

ben de isterem, daha 10 kişi olmadı bak...

e-mail adresini verirsen yollayabilirim ermanen :)
yoksa "al" kelimesiyle yetinmek zorunda kalacaksın.

teşekkürler.

teşekkürler.

ben de ben de, bana da bana da! kaldıysa :/

tükenmiştir...

www.youtube.com La raggazia di blue
www.youtube.com memory
www.youtube.com eternity
www.youtube.com romance de amour
bir de extra olarak ana vidovic diye aratın youtube da, karsınıza bircok video cıkacak.sadece gitar vardır, cok da güzel calar

www.youtube.com

20 yaş üzerindeki birinin boyunun uzaması ne kadar mümkünse bu ürün de o kadar gerçek.

Hem de 1 aydaymış. Fasulye fidesinden bahsediyorlar sanırım. Toprağa mı döküyoruz bunu?

hiç sanmıyorum...öyle olsaydı boyu kısa olan ne insanlar ve bunların maddi olanakları geniş olanları bile aynı boyda bildim bileli.

öyle bişi olsaydı Dany de vito-bruce willis-tom cruise ve sayamadığım yerden bitmeler acep bide basketbolumu denesek derlerdi heralde :)

benim bi arakdasim vardi boyu çok kısaydı cüceydi diyebiliriz,ameliyatla uzattılar kas ve kemik ameliyatıyla ama kolları kısa kaldı kızcağızın..
yani bu yalan dolan bence:)

(git: 98473)

Bu urunun boy uzatma ihtimali yok.

orada boy derken baska türlü boy demek istiyor bence.

tek geçerli yöntem çok çok acılı olan uyluk kemiğini kesip platin takarak yavaş yavaş uzattıkları yöntem de 3-5 cm uzayacağım diye çekilecek eziyet değil o.

www.kimisatis.com

Su sekilde bir ilana rastlamistim zamaninda. Bazi sinirleri uyarmak yontemiyle buyume hormonu salgilamaya devam ettiriyormus vucudu sozde. Ben sahsen cok ihtimal vermedim ama macun dan daha mantikli biseye benziyor en azindan. Deneme yanilma handikapi da tehlikeli gibi durmuyor. Ama unutmayin ki evrime inaniyorsaniz bi yastan sonra buyumenin durmasinin mutlaka anlamli bi sebebi vardir :)

hmm morfin demek:)morfin bağımlılık yaptıgı için kullanılmaz.size yapılan iğne ya artikaindir ya lidokaindir.epinefrinli ise etki süreleri biraz daha uzun bunların.artikain+epinefrin ise 3 saat kadar. diğerleri daha kısa zamanlıdır.
bünyeden bünyeye farklılık gösterebilir ama genel olarak böyle
edit: ayrıca yazmayı unutmusum, enjekte edilen miktar, enjekte edilen bölgenin damarlanma durumu vb vb bir sürü etkene bağlı.sabredin gecer

Yanlış anımsamıyorsam 3-4 saat sürüyordu bende. Bünyeye göre değişebilir.

bana yarım gün temiz gidiyor dişçi sonrası çiçek gibi geziyorum valla. bünye ile ilgili sanırım.

2)kur farkı.

(bkz: sex on the beach)

herhangi bir sert içkiyi fondip yapması için gaza getirin :)

İçmeden önce zeytinyağı yutuyor olabilir mi?

%45 uzeri olanlardan getirin. absinthe, ev yapimi raki vb.. olur. icmeden once de yagli bir sey yedirmeyin. sonra "olm uc saniyede carpti ahah" diye dalga gecersiniz..

ac karna icirin.

absinthe ya da white russian ( hızlı hızlı kafaya dikicek yalnız )

ya komaya girerse? bizim de oyle arkadas vardi. izbandut gibiydi. birkac kadeh viski icmis, sonra da bir sise absinth'i kafaya dikmisti. yere kapaklandi sonra, hastaneye zor yetistirdiler. cok eglenceli di mi...

aç karnına 3 bardak
(bkz: #2633218)

boğma rakı kendisini çökertmeye yetecektir. Arkadaşınız adanalı ise bu içkiden de etkilenmeyebilir...

yarım bardak bira, içine bir yemek kaşığı dormicum. size bütün sırlarını anlatacaktır.

bence direk kafasına sıkın.

viski, vodka, redbull. sağlık sorunları varsa sorumluluk kabul etmem.

Bira içsin, üstüne 1 şişe şarap içsin, kapanışı da tekila yahut viski ile yapsın. Görelim bakalım ne oluyor. Kombinasyon değişebilir de, 3 çeşit alkollü içecek içirmeye bakın.

viskiyle bardak falan yıkayıp mundar etmeyin viskiyi. divit'in dediği doğru, gözümün önünde 2 litre votka içen arkadaşım var bu inat yüzünden, bana mısın demiyor bazıları. sonra yürüyerek acile götürdüm adamı midesini yıkasınlar diye. bünye meselesi herkes sarhoş olamıyor. bence karaktersiz bir tipmiş yalnız eleman, aranıza mesafe koyun gitsin.

bana da pek etki etmiyor alkol, o yüzden bırakacağım galiba hatta. :) bedeni ya da zihni yorgunken alkol alırsa uykusu gelir. saçmalamasını beklerseniz çok beklersiniz. ben hayatımda ilk kez rakı içtiğimde (yarım yetmişlik, genceciktim) benim sarhoş olduğumu düşünen elemanlara sarhoş taklidi yaparak epey eğlenmiştim. farklı yollar midesini bulandırır kusturur, ya da uykusunu getirir. zihnini bulanıklaştırmak çok zor. (şimdiye dek bir kez bile sarhoştum hatırlamıyorum durumu olmadı bende)

şöyle bol kimyalı bi long island iced tea de iyi gider. içimi hafif diye yüklenir. sonrak küüüt. bi de kimi insanın normali çakır keyif gibi olabiliyor. arkadaşınız da sanırım öyle. onlar içse bile pek değişiklik göstermiyor, normalleri bu. :P

yok böyle bişey.herkes sarhoş olur..karıştırısan daha çabuk sarhoş olrusun..

hem gore-tex hemde vibram taban barindiran ayakkabilar 150 liranin biraz daha uzerinde fiyatta. www.maceracumhuriyeti.com ve www.atlaskamp.com gibi sitelerden bakabilirsin.

hatirladigim kadari ile iki ozelligi de bulunduran botlardan birisi (bende kullaniyorum) lafuma crosstour modeli. bahsettigim sitelerden ve baska outdoor sitelerinden fiyatlarina bakabilirsin.

hi tec'in modellerine bakabilirsin.

macera cumh. ni ve atlas kamp ı biliyorum ama belki bildiğiniz dükkan falan vardır diye sordum. hani bu sitelere göre daha ucuz yollu bot satan yerler.

kadikoyde ptt nin arkasinda ki kadikoy carsisi icinde olan askeri/kamp malzemeleri satan yerler var,diger outdoor magazalara nazaran daha ucuz gelmisti bana fiyatlari onlara da bir bakabilirsin.

merterdeki sportive mağazasında gore-tex + vibram tabanlı lafumalar var, özellikle üst kat seri sonu bölümünden uygun fiyata denk gelebilir, önce ki sene 110 liraya almıştım kendime tek kalmış bir taneyi.

adrenalin vardı kadıköyde, lafuma nın distribütoruydu sanırsam

kesinlikle deichemn diye bi ayakkabı mağazası var oradan al ismini yanlış soylemis olabılırım ama cok ucuz optimumda(göztepe) şubesı var

deichman lar 2. gün paramparça oluyor.

istiklal caddesi'nde Atlas pasajının arka kapısından çıkınca hemen yanda Anabala Pasajı var.Orada Sniper Amerikan Askeri Malzeme Dükkanı var. Sahibi irice, hafif uzun saçlı bir adam. Adı Kağan. Iceman yolladı derseniz size yardımcı olur. Goretex-vibram ikilisinin en sağlamlarını uygun fiyata alabilirsiniz. Askeri ve sivil botlar var.
Bir uğrayın mutlaka. Ayrıca Kadıköy Çarşı'daki askeri malzemecilere de uğrayın sadece fiyat sorun. Karşılaştırın. Kadıköy'deki esnaf biraz fazla pahalıcıdır ;)

her ne kadar Gore firmasi Gore-Tex'in uretim asamalarini kontrol ettiginin garantisini verse de TR'de uretilmis askeri gtx'lere supheyle yaklasmakta fayda var!..

alma, giyme. asker botu al. o iyidir.

@outlawrider
lise hayatım boyunca asker botu giydim, 2 kilo çekiolar ve sanırım askerlere işkence olarak üretilmiş tasarım harikaları. gençlikte insan neler yapıo akıl sır ermio.

aldın mı goretex ? nerden aldın ? kaca aldın ? ben de alıcam da model fln bakıyorum.

almadım north face in bi modelini beğendim ama no sunu bulamadım.

taş çeşididir. kuyumcu muyumcu işiyle uğraştığım için biliyorum:o

kendine has kesim teknikleri olan cam ve kristal ureticisi - isleyicisi firmadir.

en.wikipedia.org

Edit: brand name

marka ismi olduğu kesin: www.swarovski.com

ama aynı zamanda taş çeşidinin de ismi midir (çünkü gelinlik süslemelerinde falan kullanılan taşlar için de kullanıyorlar, swarovski taş diyorlar ama markası mevzubahis firma olmadığı kesin) ya da hangisi önceden koyulmuştur bilemem.

*son noktayı koymak adına soruyorum. wikipedia'dan da anladığımız gibi, Daniel Swarovski isimli beyfendi, kendi geliştirdiği yöntemle kristali şekillendirip, patentini alıyor. bildiğimiz kristal taşı da pazarlanırken veya tanıtılırken yoğun olarak "swarovski taşı" olarak geçiyor, doğru mu?

@bullet-toothh
öyle bir şey olmalı marka ismi olduğu kesinmiş reklamlarında da swarovski taşları denildiğini duyduğumdan eminim.

@ilkdefa
edit kısmını şimdi gördüm.


cevabımı aldım ve kaybettim. nasıl olur ya bu taşın cinsi olmalıydı :(

Bencede markadır. Rusça bir isme benziyor... Rusça taş ismide olmayacağına göre...

kesinlikle marka. kağıt mendil ve selpak olayına dönmüş durumda ama. sahte taşlı herşeye swarovski diyorlar. gittigidiyorda swarovski diye satılan takıları 3 liraya alırsınız ama swarovski markalı bi takıyı almak için cüzdan boşaltmak gerekir.

kanyonda mağazasının önünde sıra oluyor valla, ki mağazası var ki marka.

ray-ban, oakley, persol, polaroid.

polarize camlı ray-ban dan şaşmamak lazım bence hani şahsi kanaatim.

2 sene önce polarize camlı bi aviyatörü peşin çok uygun fiyata almıştım ocak-şubat gibi şu aylar gözlük almak için iyi. hem klasiktir yüz boyutuna uygun alınınca yıllar yılı da kırılmadıkça kaybolmadıkça gider hani.

eger 3025 yuzune yakisiyorsa ve kaşık suratli degilsen 3025 modelini onerebilirim... özellikle degrade camli modelleri süper duruyor... aviatorun yeniden yorumlanmisi denebilir bu gozlukler icin... 2 senedir cok severek ve cevremden iltifat alarak kullaniyorum

en.wikipedia.org:Caillebotte_Hugot.jpg

en.wikipedia.org

1870lerin avrupasına ait bir takım elbise oluyor kendileri. victoria dönemi.

Evlenir evlenilmez kişiye kalmış bir şey ama iyi düşünmesi lazım. Kuzeniniz kendisi bazı şeyleri hesaplayamayabilir. Böyle bir durumda sizin olayı araştırmanız iyi bir şey. Rahatsızlığın boyutu vs... de önemli.
Evlenecek kişinin bu rahatsızlık hakkında bilgi alması lazım. Bunun dışında bu rahatsızlığın beraberinde oluşturduğu duygularlada başa çıkması için onu destekleyebilmesi lazım. Yani evliliğin yürümesi için normalden farklı bir efor gerekiyor. Kuzeninizin bunu kaldırıp kaldıramıyacağı önemli. Asıl karşıdaki kişinin ince eleyip sık dokuması lazım, bu normal insan beni çekebilecek mi diye :)

evlenilir, neticede tedavisi terapisi olan bir durum. hani "paranoyak şizofrenmiş" ya da "border şizoymuş" desen ardına bakma kaç derdimde panik atak yahu hatta bi ara panik atak sahibi olmayı iyi karakterli ve muhlis insan olmakla eşdeğer gören bi zihniyet bile vardı inceden bişi olmaz.

ömründe panik atak yaşamamış insan evladı var mı diye sorasım geldi bu duyuruyu görünce. normal doğumla dünyaya gelmiş insanlar olarak çok daha büyük bir travmayı paylaşıyoruz desem?

panik atak psikolojik rahatsızlıklar icinde en az tehlikeli olan sayılabilir kanımca. fazlaca bir kibarlık anlayıs incelik gerektiriyor. zamanla asılabilecegine inanıyorum. en azından siddet egilimleri yok, tedaviye cevap oranı cok fazla. yalnız saglıklı diye tabir ettigimiz tarafın sabır oranını biraz sınamak lazım.

eski kız arkadaşımda vardı (ya da kendine öyle bir teşhis koydu), ara ara delleniyordu, çok aşıksan çekilir ama bir süre sonra kafayı yiyebilirsin, ben yedim ordan biliyorum

ingilizcenin hakimiyet kazanması daha çok ikinci dünya savaşı sonrasına denk gelir daha öncesinde lingua franca fransizcaydı mesela ağırlıklı olarak hani ingilizcenin ağırlıklı yayılışında işin aslı ingilizlerden çok amerikalıların emeği var. tabi bu bahsettiğim ticari ve kültürel ilişkiler babında olanı.

Osmanlı yönettiği eyaletlere fazla karışmazdı, yönetici filan atamazdı. Yıllık haracını alır, kenara çekilirdi. Lakin İngilizler, Fransızlar, İspanyollar vs ele geçirdikleri toprakları sömürgelere çevirdiler. Büyük soykırım ve asimilasyonlara giriştiler.

Bu açıdan mesela Cezayir'e gittiğinde halkın yarısı fransızca bilir. Ya da Güney Amerika İspanyolca-Portekizce, Hindistan İngilizce gibi...

Aslında bu iş hepsinden de öte bir etki alanıyla alakalı. Mesela Fransa dünya yönetimine hakimken Osmanlıdaki aydınların çoğu fransızca öğrenmişler. Sanayi devrimiyle ingiltere ve 1. dünya savaşı sonrası dünyada etkin olan Abd'nin dillerinin ingilizce olduğu göz önüne alınırsa şaşılacak bir durum değil. Ha, stratejistler gelecekte Çin'in etkin olacağını ve Çince öğrenmemiz gerektiğini söylüyorlar ama, abartmamak gerek :)

öncelikle bu konuda "biz somurmedik onlar sömürdü" demek yanlis, bir imparatorluk olarak osmanlıda son derece sömürücü idi. avrupa ülkeleri genelde kendi aralarında çekiştiklerinden yaylımcılıklarını topraklar üzerinden yapmadılar, o nedenle 16. yüzyılın avrupa imparatorluk haritasına baktığınızda bugün ile arasında pek fark yoktur. fethettiği topraklarda asimilasyona girişmedi osmanlı çünkü bu topraklar çok dinli ve çok kültürlüydü, toleranslı davranmasına rağmen ayaklanmalar ile çok uğraştı.

ingilizce konusuna gelince...osmanlının gücü insan gücüne ve ordusuna bağlıydı. matbaaları tartışırken avrupa isaac newton'lar, galileo'lar, da vinci'ler çıkardı. bugün insanlar büyük ordusu olan ülkelerin kültürlerini mi öğreniyor yoksa bilim ve sanat konusunda gelişmişerin mi?

tarihte en çok çekiştiğimiz imparatorluklar 17-18. yüzyıl itibarı ile aşırı derecede geliştiler, insanı kendilerine hayran bırakacak dev kütüphaneler yaptılar. osmanlı'da modernizasyon sürecinde gelişmek istedi ama maalesef treni çoktaan kaçırmıştı. savaşlar ve kayıplar ile geçirdi son yüzyıllarını.

19. yüzyılda bizde okuma yazma oranı %5 idi. yanlış yazmadım, %5. avrupa ülkeleri ve amerika yüzde 50 barajını geçmişken biz çok geride kaldık. bir eğitim sistemimiz bile yoktu. kendi halkımız okuma yazma bilmiyorken başkasına nasıl öğretelim? hele zaten köklü dilleri ve alfabesi olan avrupa ülkelerinin öğrenmelerini beklemek saflık olurdu.

ve tabiiki avrupanın kolonizasyonlarının etkisi. osmanlının toprağa ihtiyacı olmadığından başka kıtalarda koloni arama ve keşfetme gereksinimi yoktu. ingilizler, ispanyollar ve portekizliler amerika kıtasındaki kolonileri ile zaten yüzmilyonlarca kişinin kendi dillerini konuşmalarının tabanını çok öncelerden hazırladılar.

tarihi sebepleri değişik açılardan incelenmiş, aynı şeyleri tekrar etmeyeyim, yazılanlar arasında doğrular da var yanlışlar da eksikler de..ben size farklı bir boyutunu hatırlatayım..

o imparatorlukların olduğu dönemde haliyle teknoloji, iletişim vs şimdiki gibi değildi. bir dilin yayılma imkânları, bir insanın yabancı bir lisanı "duyabilme" şansı şimdikine kıyasla çok azdı. sizin "ingilizce çok yaygın" dediğiniz gün, bugün. bugünün teknolojisiyle daha doğrusu iletişimin telgrafın, gazetenin ve hatta sinemanın yayılmaya başladığı 1900'lü yılların başından itibaren artan bir ivme sözkonusu. o dönemler de osmanlı'nın bitme dönemleri malumunuz. yani olayı sadece sömürü boyutunda ele almak değil, dilin gezebileceği teknik imkanlar açısından da düşünmek lazım

ilk ortak dil latince (roma imparatorluğu). 16-18 yy arası türkçeydi. şu anda ingilizce çünkü şu anda hakim güç amerika. 15-20 yıla kadar da çince olursa şaşırmamak lazım. hakim güç kimse onun dili o süre içinde ortak dil oluyor.

osmanlı devrinde (tabii ki kuruluş değil de fatih'ten sonra, aşağı yukarı son devirlere kadar) türkçe, dünya üzerinde popüler bir dil idi. popüler idi ama şöyle bir durum var: kendi tebaasında bile türkçe revaçta idi, insanlar türkçe öğrenir, konuşurdu fakat kendi dillerini de muhafaza ettiler.
ingilizcenin konuşulduğu -bahsi geçen- ülkelerde (üzerine güneş batmayan imparatorluğun ayağının ulaştığı "sömürge" ülkelerde yani) durum farklıdır. sadece ingilizce değil, portekiz, ispanya, hatta rusya gibi devletlerin girdikleri memleketlerde kendi dilleri mecburidir. yerel dil ise zamanla kazınmaya çalışılır.
maalesef durum budur.
osmanlı'yı sevip sevmeme değil mesele. osmanlı, sınırları içine aldığı beldelerin kültürlerini yok etmeye çalışmamış, onları bir fanus içinde tutmuştur. tabii ki haksızlıklar vs. olmuştur, melek değillerdi neticede. ama bugün bir yunan, bir bulgar, bir sırp, bir ermeni kimliğinden bahsediyorsak bu, osmanlı'nın onlarca/yüzlerce yıllık hükmü süresi içerisinde bu kimlikleri muhafaza için gerekli ortamı sağladığı anlamına gelir.
diller de böyledir.
ingilizlerin, fransızların, ispanyolların, portekizlilerin, rusların... bunların girdikleri memleketlerde artlarında neler bıraktığına bakın lütfen (kızılderililer, maya inka medeniyetleri, ortaasya türkleri, güney asya vs), bunu osmanlı ile karşılaştırın (balkanlar, kafkaslar, arap memleketleri vs) ondan sonra kim sömürüyordu, kim emanet aldığı kültürü yok etmeye değil, varlığını devam ettirmeye çalışıyordu, anlaşılır galiba.
bugün balkanlarda sırbistan, yunanistan, bulgaristan... kafkaslarda gürcistan, ermenistan, güneyde arap dilleri ve edebiyatları halen canlıdır ama kızılderili, maya, inka medeniyeti ve dilleri hakkında ne söyleyebiliriz? ortaasya devletleri için de durum aynı. dilleri kültürleri unutturulmuş, alfabeleri değiştirilmek suretiyle birbirlerinden uzaklaştırılmış kabileleri göz önüne getirmeye çalışın)
tekrar ediyorum, yanlış anlaşılmasın:
osmanlı melek değildi, birçok hatası vardı. fakat dünyaya bakış açısı farklıydı, bahsettiğim diğer sömürge devletleri gibi değildi.

sevk edilmişlerdir muhtemelen selimiyeden, yakınlarda tatbikat filan var mı acep, oraya gidiyor olabilirler.

yakınlarda olaylı anadolu kartalı tatbikatı vardı, bi de ingiltere ile geleneksel bi tatbikat varmış.detaylar ilgili linklerde:

www.haberturk.com
www.tsk.tr

not:ne güzel çalıyor lan genel kurmayın sitesi... tey tey marşa bak... :D

Örneğin benim askerlik yaptığım Tekirdağdaki taburumuz Şırnak'a taşınmıştı. Taburun büyük bölümü oraya gitmişti geriye sadece minimum seviyede asker bırakılmıştı. Onun gibi bir durum da olabilir.

nebula yaşıyor mu ki? googledan baktım bir iki 115 ve 71 oyunculu iki shard vardı ama nedir ne değildir, ne desem yalan olur şimdik, yeni oyunlardanda hani o hırsızlık tadını o rp yi verecek oyun var mı ki? hani çok böyle ah ah nerde eski oyunlar geyiği olacak ama...

revolutionuo vardı, geçen sene staff kadrosuna girecektim vazgeçtim lan dedim şimdi yıllardan sonra ultimaya vakit ayırmak hoş bi fikir gibi gelse de gerçekçi değildi.

www.oyuncuyuz.com bünyesinde yeni bi runuo shard açıldı. online sayısı gayet yüksek.

ekran kartınız ati mi?

takılan yerde optionsdan birşeyler değiştirin, örneğin hud rengini vs. devam edecektir. en olmadı save dosyası atarım =)

ekran kartım ati. takilma ekranın donması şeklinde olmuyor. herşey hareket ediyor. ama sadece doktor karşıda ekrana bakar vaziyette kalıyor. ama donuk şekilde değil. sanki bişey yapmam gerekiyor. ama ne yaptımsa bu kısımı geçemiyorum. oyunun hemen bu kısımından sonraki kısmın save dosyasını gönderirsen memnun olurum.

problem neden kaynaklanıyor bilemiyorum ama patchleri olması lazım bu oyunun.
oyunun orjinal exesini geri koyup patch yaptıktan sonra ona göre uygun bir exe yerleştirirseniz belki sorunu aşabilirsiniz.
bir de korsan morsan, başlığı dışarıya kapatın derim.

atilerde vardı o problem hem driverları bir update edin hem de oyunu.

e tuşuyla bebeği ağlatmıyorsun. e ekşın tuşu. ona basıyorsun, ama henüz yapabildiğin tek şey ağlamak. o yüzden ağlıyorsun. ;)

orada cinsiyetini seçtikten sonra dış görünüşünü ayarlaman gereken nanenin açılması lazım. o nane açılmıyorsa bir yerde sorun var. fakat sorun nerede bilmiyorum malesef. başka oyunları oynayabiliyorsan cd'de dir galiba. yahut oyunun ayarlarında. kurcala biraz.

Biri bana başlangıçtan hemen sonraki bir save dosyası atabilir mi? Save dosyasını hangi dizine kopyalıyacağımı da belirtirse sevinirim...

kağıt havluya sar(kafası açıkta kalsın)fönle ısıt hayvanı, benim rahmetli hastalandığında öyle yapardım kendisine, hemen canlanıverirdi hastalıktan(3,5 yaşında yaşlılıktan vefat etmişti).

ha birde suyuna tırnak ucuyla artık tavuk tavşan fln için bir vitamin tozu vardı ondan koyuyordum ama hani çok çok az.

gerçekten işe yarıyor mu? ölmesin hayvan, vitamin tozuna şu anda ulaşamam, zaten şu sıralarda su içmiyor. vitamin için yemek bir şeyler koysam, hani mandalina filan zarar veriyor mu emin değilim?

kucakta kağıt havluya sarıp fönle ısıtınca cabucak işte 1 saatte filan toparlıyordu benim ki, mandalina portakal yer evet, hiç acımaz ama çok vermeyin ishali varsa azdırmasın, bide marul çok vermeyin oda midesini bozuyor çok seviyor ama midesi bozuluyor sonra.

çoraba sarılı biraz föne tuttum yalnız ne yemek yiyecek durumda ne bunu hissedecek, kalkabilecek gibi görünmüyor. nefes alırken titriyor arada onun dışında sesli nefes aklıyor teşekkür ederim yardım etmeye çalıştığınız için kyha

:( ya umarım iyileşir...

bir saattir bakıyorum fönlüyorum portakal suyu içirmeye çalışıyorum derken titrerken kulağının altını kaşıdığını farkettim sanırım orası temiz yara nasıl oldu niye oldu kaşırken mi oldu bilmiyorum zor nefes alıyor, vs.. neyse yaranın olduğu yere-kulağa- annesinin gözü için veterinerin verdiği bakteri makteri için olan damlayı damlattım.-damla göz ve kulak içindi- bakalım sabaha çıkarsa veterinere götürcem artık.

sosyoloji, psikoloji, tarih sanırım hani psikoloji ve sosyolojiden eminim ama, bir ara ben fizikte okurken seçmeli ders olarak kuantum alıp denklemleri görünce ardına bakmadan kaçan bir arkadaş vardı ama yatay geçiş yapabilir mi onu bilmiyorum.

siyasete de gecilir diycem ama ayni fakultede degildir buyuk ihtimal farkli fakulteden kabul ediyorlarsa iyi ama.

öfke yönetimi hadisesi var onun üzerine eğilin. profesyonel destek alın.

want2die; zaten bi bok hatta büyük boklar yediğimi kabul ediyorum ama daha önceden de bu mevzular yüzünden bu seferkiyle kıyaslanamayacak ufak ayrılıklar yaşadığımız için bana olan güveni çok azalmış durumda. aralıkta da askere gidiyorum. gitmeden onu kaybetmek istemiyorum çünkü büyük ihtimalle uzun dönem yedek subay olarak askerlik yapıcam (12 ay) ki bu süre de beni unutması için yeterli diye düşünüyorum.

ne yapıp edip pazar günü kendimi affettirmem, sonra da şu sorunuma acil çözüm bulmam gerek..

öfke yönetimi konusu ve kişisel tavsiyeler için teşekkürler.

bu ilişkinizi çözmese bile gelecekteki olaylar için yazıyorum. öfkenin temelinde korku olabilir. askerde bunu dizginlemeyi öğrenmeniz için önünüze çok fırsat çıkacak, bunları iyi değerlendirin.
ben de sizin yaşadığınız tip şeyler yaşadım çocukluğumda, bu yüzden şu an yüksek sese, bağırmaya, bu tarz öfkelere falan kesinlikle katlanamıyorum. hayatımdan bunları özellikle uzak tutuyorum. yani beni tersine etkilemiş bu durum.
öfkenizin o an karşınızdaki kişi ile bir alakası varmış gibi gelir, çünkü bunu ona siz yansıtırsınız, öfkenizi kusabilmek için onların açıklarını takip edersiniz. ama bu hissinizin kökeni kesinlikle o kişilerde değil, sizde. önce kendinizle probleminizi çözün. korktuğunuz için mi öfkeleniyorsunuz? eskiden bu bağırışmalara bir tepki gösteremediğiniz için bunu şimdi mi yapıyorsunuz? öfkeniz kendinize mi yönelik? bunları hep oturup düşünün. kendinize arkadaşlık edin. dostunuzla oturup nasıl konuşursanız, kendinizle de öyle konuşun, şefkatle. kendi kendinizden sakladığınız sırları duyunca şaşırabilirsiniz.
konu kız değil. konu sizsiniz ve sizin hayatınız. olayı böyle değerlendirirseniz daha kârlı çıkacağınızı düşünüyorum.
:)

bir de yine oşo'dan gelsin istiyorum. öfkeyi çok güzel değerlendirmiş. öfke her his gibi faydalı olabilir demiş. kimi guruları anlatmış, bir anda öfkelenen, sonra anında bir başkasına gülümseyen gurulardan bahsetmiş :) öfkeyi kullanabilmek önemlidir demiş. önemli olan öfkenin esiri olmamak, öfke ile bütünleştiğini düşünmemek, onun da gelip geçen hislerden biri olduğunu fark etmektir demiş. elçiye zeval olmaz, bunları kişisel olarak çözebildim demiyorum ama fikir verir diye yazdım.

şu oşo da bin derde devaymış.
birkaç ay önce erkek arkadaşımla bu yüzden ayrıldık, o deneyimden yola çıkarak söyleyebilirim ki ben kız arkadaşınızın yerinde olsam dönmezdim . bunu güçlü kadın olma tribi, kız inadı falan gibi değerlendirirseniz ona haksızlık etmiş olursunuz çünkü öfkeliyken sarfedilen laflar gerçekten de birşeyleri geri dönüşsüz biçimde hasarlayabiliyor, özellikle taraflardan biri kendini kontrol etmek konusunda özveri gösteriyorsa, karşı taraftan ağzına ne geldiyse duymak çok incitici oluyor. sana her öfkelendiğinde "sus lan" diye bağırmaktan yerinmeyen adamla da ne sevişmek ne de herhangi birşey paylaşmak bir daha mümkün olmayabiliyor.

dönmez deyip içinizi karartmış olmak istemezdim ama dönerse ve sizden yine aynı tavırları görürse kıza da yazık olur, o yüzden gerçekten kendinizden emin olmadığınız sürece söz vermeyin, ya da en iyisi bu konuda yardım alacağınızı söyleyin, o daha inandırıcı olur belki.

yardım almaktan kastım psikoterapi, öfke yönetimi falan. ama tabi mutlaka işe yarayacağından da kimse emin olamaz.

ailevi durumunu anlat, 1.5 sene olmuş belki biliyordur ama tekrardan anlatmanda da fayda olabilir. şöyle ki "x böyle böyle davrandım biliyosun ailem böyledi o yüzden naptığımı bilmiyorum bazen özür dilerim" gibi. ama çok fazla inat etme gurur meselesi yapacaktır. want2die doğru söylüyor geçen sefer barıştım ama bu son olacak muhabbeti yapıcaktır. biraz da askere gidicem hani nolur nolmaz muhabbetine gir acındır ?:o o kadar da acındırma ama ne biliyim hani belki bişey olur gelemem ayakları yap ? sanırım saçmaladım. umarım barışırsınız da aynı haltı yemezsin.

evet ailevi durumumu biliyor.. hatta ayrılırken bana sen böyle bi ortamda büyümüşsün anlıyorum seni ama ben çocuklarımı böyle bi ortamda büyütmek istemiyorum dedi, haklı da.. ben de şimdi hem bu sorunu aşmayı hem de onu geri kazanmayı çok istiyorum, ama dediğim gibi geri kazanmak için bu pazar gününden başka çarem olmayabilir.. askere gidince benden çok fena kopabilir :(

asker de düşünecekçok zmanın olacak...bi bakıma sıçtın yani...

uzun saçlı fotoğrafıma sorun çıkarmamışlardı.

o an ki görüntün fotodakiyle aynı olsun, sorun yok.

Ben de aynı sorunu yaşadım. Memur teyze işin içinden çıkamadı. Oradaki sanırım rütbesi yüzbaşı olan komutanla görüşmüştüm. Biz kabul ederiz fakat muayenede doktorlar sorun çıkarabilir demişti. Sakallı fotoğraftan çene yapısı belli olmadığı için. Muayene esnasında bir sorun olmadı. O raddeden sonra bir sıkıntı olursa çözmen zor olabilir, çünkü çok hantal bir yapı var.

karşılaşacağın adamların insiyatifine kalmış durumda, edebilirlerde etmeyebilirlerde, kıfsmet ve şans işi yani.

Askerlikle ilgili hertürlü işlemde kullanılan fotoların o anki durumunu gösterir durumda olması gerekiyor. yani uzun saçlı fotoğrafını verdiğinde kısa saçlıysan mutlaka sana en son halini gösterir fotoğraflarını getirmeni söyleyeceklerdir. hele ki Gata'da muayene olacaksın, hastane bu konuda çok ama çok titiz davranıyor. Yani sizin anlayacağınız, askerlik şubesi ile hastanenin bu konudaki duyarlılıkları çok farklıdır bilmiş olun.

puhah. bana öyle resim yollasan kıllığına alırım askere :d kes saçı sakalı diye:d umarım sorun çıkarmazlar.

uzun saçlı ve sakallı fotoğrafımla yoklama ve muayeneye girmiştim hiç bir sorun olmadı. hatta yoklama kimliği gibi bir şey vermişlerdi o kimliğin üzerinde de aynı şekilde fotoğrafımı yapıştırdılar.

ben kendi dinlediklerimi yazayım;

(bkz: this will destroy you)
(bkz: god is an astronaut)
(bkz: explosions in the sky)
(bkz: pelican)
(bkz: jesu)

godspeed you black emperor var ilginçtir epey.

(bkz: mogwai)

kesinlikle god is an astronaut ve explosions in the sky'ı dinlemeni tavsiye ederim. pelican biraz sludge metal'e kaçar ama gene de dinle seversin.

öncelik kesinlikle god is an astronaut'a verilmeli. beğenmeme lüksün/seçeneğin/ihtimalin dahi yok, o derece. :)

bir de şöyle bir şey var:

(bkz: 12 kasım 2009 god is an astronaut istanbul konseri)

If These Trees Could Talk dene bir. eits e daha yakın gybe karamsarlığıda yok, mırıl mırıl.

bilgisayarla kaşe hazırlanır ibareli yerler çare olamadı mı derdine? vakt-i zamanında hediye olarak bir arkadaşıma ya kebikeç damgası yaptırmıştım ona kaşeci de küçük bir kitap kurdu eklemiştik fenada olmamıştı tabi gayet stok bir şeydi hatta amcanın şirinliği olmuştu birazda.

www.stampsdirect.co.uk

en büyük 100x60 mm ama artık

yalnız türkiyeye göndermiyorlar sanırım ama elbet göndereni de bulunur.

teşekkürler cevap için. Benim istediğim ebatlarda yapan bir yer henüz bulamadım. malesef en az 90x90 mm etki alanı olması gerekiyor. yine de cevabınız için teşekkürler.

onu o zaman artık elle oyacak yetenekli birileri lazım sanırım, hani 10x10 luk ham kaşe zımbırtısı üzerine, hatta çıktısını alıp işte sonra kağıttan bir şekilde malzeme üzerine aktarıp elle filan.

Ilk olarak buglanmayi onleyici (aslinda bugu olayinin hizli kaybolmasini saglayan) kaplamalar var. gozlugu oyle olanindan almakta fayda var tabii ki!..

Pril vs. gibi kimyasal kullanmayin! Zira gozlugun uzerindeki baska diger kaplamalara ne yapiyor bilemiyoruz (UV, AntiStatik, AntiFog...) O'nun yerine soyle temiz sise suyu dokun sonra kabasini sallayin ve kalan kismini da mikrofiber bez ile silin. [ T Shirt cok fena degil ama pecete, selpak vs. ne kadar yumusak olursa olsun olmaz! Cunku bunlarin icinde cok ince agac artiklari oluyor(mus) ki onlar da camlari ciziktiriyor... ]

Eger boyle cok igrenc durumdaysa gozluk, hususen satilan temizleme spreyleri var onlardan edinebilirsiniz. Ayrica, bu bugu olayina cok takdiysaniz, yine bugu onleyici spreyler var! Hic biryerde bulamazsaniz, dalis malzemeleri tukkanlarina bir ugrayin... Ama, bugu sicak soguk degisimi sirasinda maalesef kacinilmaz!

Ayrica, ben 6 yaşımdan beri gözlük kullanıyorum - vallahi ha!

Ben LCD cleaning liquid ile temizliyorum valla :)) Sonuçta ekranların da hassas olduğunu göz önünde bulundurursak pek yanlış değil. Gözlük temizleme beziyle tabii, t-shirt kullanma.

o aklıma gelmemişti hiç:) bi deniyim..

buğulanmasın diye gliserin sürün derler ama ben hiç denemedim. öneri olsun.

bimde 20 tanesi 2 liraya gözlük temizleme mendili var buğulanmayı engelliyor ve güzel temizliyor, o yoksa ılık sabunlu su ve güderi.

mercan yokuşundan bahsediyorsun galiba...
evet evet şamdan gibi ama değil :D

şark han, eyvallah. tamamdır orası :)

süpersiniz valla. şimdi kolay yoldan kadıköyden veya üsküdardan nasıl giderim oralara sanırım arabayla geçmek en mantıksızı.

vapur ve tramvay en temizi, arabayı oralara sokmak ise eziyet olur

ilk defa senden duydum kalktığını...

doğru. bayramlarda 300 euro falan oluyor diye hatırlıyorum ben de.

geçtiğimiz haftalarda 150 euro oldu. Bayram farketmiyor artık

jesters cap, sormak istediğim o değildi. verginin kalkması durumunun kalkması durumu var mı diye sordum. yoksa ödenmiyordu zaten, orası net.

doink, işte beni yıkan cevap oldu bu. teşekkür edeyim mi bilemedim :).

bayramlar, yılbaşı 15gün önce ve sonrasında gelen gönderilerin gümrük alt sınırı 3 kat artar ki buda 300 euro ya tekabül ediyor.

sadece şahıs adına gelen gönderilerde geçerli bu durum.

kyha işte onu biliyorum. ancak, o kalktı diyorlar işte, onu sordum. doink'in verdiği cevaba göre de kalkmış.

gümrükçülüğü bırakalı oluyor bir 6 ay kadar, mevzuat değişmiştir, tabi sonra 300 euroya lens getiriyorlar playstation getiriyor vergi kaçırıyorlar bandrol şeetirtmiyorlar bademler aç kalıyor, çok yanlış şeyler bunlar, gemicik lazım, sen 300 euroluk mala 900 euro vereceksin ki ekonomi canlanacak değil mi dimi, arada sinir oldum yahu bak şimdi...

nasıl oluyorsa alacğım ürünü vergili aldığımda en çok kazanan devlet oluyor, bu aşamada hiçbir katkısı olmadığı halde.

ben de sinirlendim yahu.