507'ye kadar çıktılar ama eski numaraları da tekrar verebiliyorlar. eğer bayii bayii dolaşırsan 505 veya 555 bulabilirsin.

hmm peki vodafone hatlar kac ile basliyor?

hepsi aynı şekilde. eskiden 3 yıl idi şuan kaç yıl bilmiyorum ama uzun bir süre kullanılmayan yani "boşa çıkan" numaralar tekrardan satılıyor. dolayısıyla 0542'li numara da bulman mümkün.

hatta geçenlerde bi turkcell bayiisinde yazı görmüştüm "532'li numaralar bulunur" ayarında bişeydi.

tabi bazıları çakallık yapıp bunları normalden fazla fiyata satmaya çalışabilirler. itiraz edin bu tür durumlarda. sırf numarası güzel diye ekstra ücret istemeye hakları yok. "sizi şikayet edicem" falan derseniz tırsarlar. zira işin ucunda para cezası var.

arkadaşım süper zeki değilsen bursu unut. vize almak için şu bu için paraya bakarlar.

en iyi yöntem burada bir iki sene çalışıp para biriktirip abd veya bir başka ülkede bir okula kayıt olmak. bazı state üniversiteleri türkiye'dekilerin yarı fiyatına fakat buna rağmen buradakilere 5 basarlar.

almanya düşünülebilir. zaten çoğu devlet üniversitesi. yıllık 500€ civarı bir harç ödersiniz. part time çalışma izniniz olur ama iş bulmak zor olsa gerek.
yine de almanya'yı bir araştırın derim.

@flyalone: arkadaşın yerine ben sorim; nerden araştıracak? bildiğiniz danışmanlık sitesi neyim var mı?

(bkz: daad) almanya icin.
ayrica universitelerin kendi internet siteleri.

fransa cok pahali, egitim parasi vermesen bile kalacak yer/yeme icme vs. epey zorlar.

Doğru.

yanlış bence. ama son yıllarda doğu avrupa ve balkan ülkeleri daha çok önemsiyor gibi.

elde edebilecekleri en buyuk basari bu olacak, kenarda kosede kalmis ulkeler onemsiyordur.

bi dostunla bir de düşmanınla tavla oynadığını düşün. dostunla oynadığın eğlenceli geçer, yenip yenmemen önemli değildir. ama karşında sinir olduğun biri varsa hırs yaparsın, tavla gibi bir oyunda bile kazanmak sana büyük haz vericektir.

onlar kendi aralarında yaptıkları eğlenceli bir oyun gözüyle bakıyorlar, kazanıp kazanmamak dert değil. ama biz ezikliğimiz yüzünden, boş yere, onlara bir şeyler kanıtlama amacı güdüyoruz. gündemi meşgul etmesine, hakkında konuşmamıza bile değmez aslında.

bir de onlar hangi sanatçıları gönderiyor, biz kimleri gönderiyoruz. cevap burda.

birbiri ile sidik yarıştıran ülkeler tınlıyor. yoksa britanya tınlasa gayet de babalar gibi kazanırlar.

Türkiye'de ne kadar tınlayan varsa Avrupa'da da o kadar var, eksik de değil fazla da.

Eurovision kaç gündür twitter'da trending topic
the Independent ana sayfasında haber var www.independent.co.uk
Guardian'ın TV sayfasında yine ilk haber www.guardian.co.uk
vesaire vesaire

Kimse tınlamıyorsa twitter'da kim yazıyor, bu gazeteler kimlere yazıyor bu haberleri belli değil, sonuçta okur ilgisi olmasa haber de olmaz, hürriyet'te american idol haberi çıkmıyor, ben hiç görmedim

Yıllarca kazanamadığımız, dereceye bile giremediğimiz dönemlerde ortaya çıkmış bir züğürt tesellisiydi "Avrupa'da kimse eurovision'u tınlamıyor" muhabbeti.
Eskisine göre daha az ciddiye alındığı doğrudur, kimse heyecanla, tek işi buymuş gibi beklemiyor ama kimse tınlamıyor, kimsenin haberi yok demek de bariz abartılı yani

hayir izleyen cok kisi var aslinda, bir utbol musabakasi kadar ilgi cekmiyor ama yine de var. ingliliz forumlarinda falan hadise'ye deli olan herifler vardi gecen sene.

yahu şu kanıya nasıl varıldı aklım almıyor ...

Açıkçası, eğer müzik ile içli dışlı bir insan isen avrupa'da ki grupları yada farklı müzik kültürleri konusunda bir fikir sahibi olmak gibi çok temiz ve saf duygular besliyorsan eurovision şarkı yarışması bu kapsamda avrupanın en büyük '' siz nasıl diyor ? international'' yarışmasıdır. ister türk ol ister yabancı.

aman efendim türkler çok önemsiyor bık.. bık.. yok öyle birşey! mesela bak bizim meydancı rıza abi. sor ne olduğunu bilmez çünkü adam bununla ilgilenmiyor onun için hayatında ki müzik kavramı şu ''tıngırtı'' aha bu kadar.

avrupa'da bizimle aynı durumda. ilgilenen var ilgilenmeyende. işin özü sadece bizim türk medyasının olayı biraz abartmasından ibaret.
şimdiye kadar ne the sun, ne lemonde, ne de der spiegel, açıp okumuşluğum yok fakat onların bu yarışmayı bu kadar çok önemsemediğine eminim.

geçen sene litvanyalı bir grupla izlemiştik örövizyonu.
onlar bayağı ciddiye almışlardı, litvanya sonlarda kaldığı için içlerinden birisi ağlamıştı.

herkesin dediği gibi daha çok doğu avrupa'daki ülkeler (gürcistan ermenistan türkiye yunanistan azerbeycan vs) önemsiyor. ben kaç senedir takip ediyorum, bi tane adam gibi uk şarkısı görmedim, adamlar sırf taşağına katılıyor resmen.

fotokritik forumlarını inceleyin. bir çok döküman var orada.
hatta duyurunuzun başlığını google'a yazarsanız da 19bin küsür tane sonuç çıkıyor.

"Understanding Exposure" adındaki kitap son derece güzel yeni başlayanlar için.

Ben işin alfabesiyle beraber, çıkıp geziyorumda. işin alfabesi önemli. yoksa yanlış alışkanlıklar edinilebiliyor. Konu konu gitmekte fayda var.
Öncelikle makinenizi iyice tanıyın.
Ardından, Mesela, bir süre enstantane ile vakit geçirin. denemeler yapın. daha sonra diyaframla geçirin vaktinizi. ardından işin içine iso katın biraz. ve ışık... bu 4 ünün kombinasyonu olayın özü aslında.
Sonrası tecrübe ediliyor kendi kendine...

kilitlenmemiş ise zaten 1-2 hafta kullanabiliyorsun diye biliyorum. o sırada kaydettirirsen bir sorun olmayacaktır.

arkadas yabancı. telefonu türkiye'de hiç kullanmadı önceden. ilk kes burada kullanacak. 3 gün deyince işkillendim ben. meramım o.

kayıt yapıldığı gün içinde açılıyor benim bildiğim.

ilk kez telefonu açtığında telefon çalışacaktır zaten, bir mesaj geliyor "x süre içerisinde kaydettirin" diye.

o süre içinde kaydettirirseniz hiç bir aksama olmadan kullanabilirsiniz. ayrıca bende aynı gün açılıyor diye biliyorum, 3 gün müç gün duymadım hiç.

Aynı gün içinde açılıyor.

bildiğim kadarıyla son 2 yılda türkiyede herhangi bir telefon kayıt altına aldırmadıysanız faturaya ihtiyacınız olmaksızın girdiğiniz zaman kaydedebiliyorsunuz. ancak girdikten sonra belli bir süre içinde kayıt edilmesi gerekiyor sanırım. en kötü proforma fatura gibi birşey düzenlersiniz telefon için kullanırsınız problem olacağını zannetmiyorum sonuçta doğrulayacak halleri yok tek önemli olan son 2 yılda başka kayıt yaptırmamış olmanız.

tesekkur ederim. hayir daha once hic kaydettirmedim.

fatura'da cihaz 449 dolar olarak geciyor...euro karsiligi 309'a geliyor. bir vergi odemem gerekir mi?

telefon zati esyadir, fiyati ne olursa olsun eger son 2 sene icinde herhangi bir cihaz almadiysaniz gumruk vergisi yoktur, ama turkcell herhangi bir ucret aliyor mu onu bilmiyorum.

anladim, sanirim faturaya da gerek yok?

ben yine de faturayi getirecegim fakat burada yazilanlar ve ilgili kanuna bakildiginda son 2 senede telefon getirmemis olanlar giriste kaydettirebiliyor.

simlock da olabiblir cihazda

1. doğru patch indirdiğine emin misin? iki patch var, biri internetten "digital download" seklinde indirilenler icin, diyeri ise DVD versionu icin.

2. Oyunun orijinal mi? Degil ise 10.2'nin no DVD .exe'si lazim.

her ikisini de indirdim. oyunumu daemon toolsla çalıştırıyorum

ama benim sorunum zaten cd istemesi falan değil. patch'e tıklıyorum, dosyaları çıkartırken patch kapanıyor bir anda.

şimdi de şöyle oldu: patch.exe'ye çift tıkladım. çıkartma işlemini yaptı ve patch ekranı 1 saniyelik geldi ve tekrar kapattı kendini. neden böyle oluyor olabilir? sanki bilgisayar bu patch ekranının gelmesini engelliyor gibi nasıl önlerim sizce?

cracktan kaynaklanıyor olabılır olmazsa patchsız crack ı bul yanı ham crack sonra ole dene patch ı ama yedegını al crackın

youtube'da 13. parta kadar vardı, sabah. devamını koymuşlar mı bilmiyorum.

canlidizi.com

arena-tr'ye de koyuyorlar genelde.

"bir adım geriye uzlaştık, çünkü ortalama bir aşktık" olabilir mi?

evet kesinlikle o, tesekkurler.

ievan polka diyesim var :)

böyle arapça olmaz olamaz :) az daha detay olsa, mesela eskiden ama ne kadar eskiden? sene kaç ya da kaçlı yıllar?

olsa olsa budur:)
(bkz: bumbum vampirin gulu gulu)

ya o fransızca bir şarkı quadral... gibi bir ismi vardı. onu da hatırlayan olur herhalde.

min el garaib'in dediği oualalaradime herhalde ama o da değil gibi. hiçbi tepki de gelmiyo zaten cevaplara. anlamadım.

(bkz: rachid taha)
(bkz: ya rayah)

tamally maak olabilir mi?

valla valla dayanamadım valla diye uygur kardeşlerin kolpasını yaptığı bir şarkıya benziyor. o kanaldan araştırın, türkçeden arapçasına ulaşırsınız.

tamam ya rayah doğru şarkı! :), teşekkürler habibiler.

tamamen atıyorum; pussycat dolls - don't cha olabilir mi?

www.youtube.com

hatirladim. "keep this fire burning". hot mot yokmuş içinde ateş, yangın vb.'den çağrışım yapmış olsa gerek.

giriş seviyesi dslr için tercihin canon olmalı. 700 lira bütçeyle temiz az kullanılmış bir 400D bulabilirsin. adres sirkeci hayyam pasajı ya da internet ilanları.

öncelikle aldınmı iyi birşey almalısın. paran yetmiyorsa bekle, olunca alirsın. canon digital rebel xt, xsi hem fiyat olarak hemde performans olarak iyidir giriş seviyesi için. yukarıda yazıldığı gibi ikinci el iyi bir makine bulabilirsin.

200 tl ye gidip filmli bir slr alırsın ikinci el. başlarsın, öğrenirsin, hoşuna giderse de zamanla bir dslr alırsın.

700 liraya alacağın bir canon 400D ile 1500 liraya alacağın nikon D80 arasında teknik olarak çok az fark var; 900 liraya alabileceğin temiz bir 450D ise 1500 liralık D80'in eline verir. benim param çok istediğim gibi saçarım diyorsan nikon al, ama sokağa atacak kadar çok paran olsa bile fotoğrafa yeni başlayan birine D40 ya da D60 gibi nikon'un giriş sınıfı tüketiciye attığı dünya çapında iki büyük kazığı önerecek kadar acımasız değilim. sözün özü nikon'dan uzak dur, canon 450D ya da 400D al bir-birbuçuk yıl götürür seni çok rahat.

ayaklara yeterli kan gitmediğinden olabilir o da. bir doktora görün, başka bir problem yoksa kan yapıcı bir ilaç yazar en azından.

kanın dışında,

ısınan hava yükselir, bu nedenle ayaklar nispeten soğuk havayla muhatap olur.(alt komşunuz da yakıt olayında biraz tutumluysa yerler de soğuk demektir ki yüzeye temas eden hava iyice soğuyacaktır.) karıncalanma bence şöyle: ayak soğuyunca damarlar daralıyor fizik kanunları gereği ve kan oradan çekilmiş oluyor. şişen moraran yere buz koymanın mantığı da budur zaten. tekrar kan gelince karıncalanma hissi oluşuyor.

çorap, patik, demir takviyesi... önemli icatlar bunlar.

dolaşım sisteminle alakalıymış. ben de ellerim için aynını doktora sordum, bir sıkıntı olmaz dedi.

dolaşım sistemi ile ilgili. herkesin ayakları (hatta bacakları) vücudunun diğer kısımlarına göre daha soğuk olur ama bazılarınınki daha bir aşırı üşür (kendimden biliyorum). zayıf sirkülasyonun var ise yapabileceğin fazla birşey yok, başkasının ince çorap giydiği yerlerde sen kalın giyeceksin..yada iki kat giyeceksin.

daha önce bakılmadıysa bir açlık kan şekeri baktır derim.

benim de ayaklarım zor ısınıyordu, ayak tabanıma kına yaktım, işe yarıyor.
ayakta durunca batma hissi falan dolaşım bozukluğuyla ilgili olabilir, özellikle soğukta uzun süre hareketsiz kalmayın, ayaklarınızı biraz yüksekte tutmayı deneyin. dışarıdan eve gelince ayaklarınız hemen ısınmıyorsa ılık suyla yıkayıp iyice kurulayıp hemen çorap giymek iyi gelebilir.

doğal bi olaydır. yirmilik dişler genelde çektirilir. bu konu hakkında nette binlerce bilgi var. neden burada sordun anlamadım

çektireceksin, en etkili yöntem. felaket senaryolarına inanma, 21. yüzyıldayız bir saatte bitiyor iş. herkeste vardır 20 yaş dişi.

çekilirken hissetmiyorsun bile. gecesi biraz ağrıyor fakat ilaçlar hemen hallediyor işi.

alt ve üstlerde, sol ve sağ taraflarda birer tane olarak toplam 4 tane çıkıyor bunlardan. ve evet çıkarken çok pis ağrı yapar. herkeste de çıkar ama kimisinin ki ağrır ağrıdan gebertir, kimisinde de bir aspirinlik hafif bir sızlama yapar. sanırım sendeki bağırtan cinsinden.
bunlar çıkarçıkmaz çürümeye başlıyor. o yüzden hemen çekiliyorlar. zaten önemli bir işlevleri de yok. ama çektirinceye kadar ağrırsa en azından uykunu almanı sağlayacak bir formül var. kolonyalı pamuk hazırlayıp diş etinin üstüne koyarsan ağrıyı yine hissedersin ama katlanılacak boyutlara iner. ve son olarak dişçi koltuğuna oturmadan çözülmez bu sorun.

şu diş etinin üzerine abuk subuk şeyler koymayın ne olursunuz.. diş sürmesine bağlı diş etiniz hassas olabilir bu sebeple tantum verde ve ya tanflex gibi antiinlamatuar etkili (benzidamin hcl içeren) bir sprey ya da gargara kullanabilirsiniz. ama kolonya, yani alkol mukoza için ciddi iritandır, tahriş eder, yara yapar daha beter olursunuz. sırası gelmişken söyleyeyim asprin de koyanlar var, asprin asittir, mukozada kimyasal yanık yapar. süren yirmilik mutlaka çekilecek diye bir kaide yok, dikkatli ve iyi fırçalarsanız çürümez. zaten çürümesindeki esas neden arkada olduğu için yeterince iyi fırçalanamamasıdır.

ayrıca yirmilikler çene yapımızın daralmasına bağlı olarak gömük kalma eğilimindedirler, bir panaromik röntgen ile durumunun değerlendirilmesi iyi olur.. bir zahmet diş hekimine gidiniz..

www.peterlanger.com - bu link'te var birkac tane. klikle resimlere, ismini copy/paste yap google'a bilgiler gecer eline wikipedia'dan falan.

Bahçeşehir Üniversitesi yayınlarından, Heath Lowry'nin Osmanlıların Ayak İzlerinde kitabı tam aradığınız şey.

tercümesi de, cedilla + godless commie'nin elinden çıkmıştır.

ingilizcenin hakimiyet kazanması daha çok ikinci dünya savaşı sonrasına denk gelir daha öncesinde lingua franca fransizcaydı mesela ağırlıklı olarak hani ingilizcenin ağırlıklı yayılışında işin aslı ingilizlerden çok amerikalıların emeği var. tabi bu bahsettiğim ticari ve kültürel ilişkiler babında olanı.

Osmanlı yönettiği eyaletlere fazla karışmazdı, yönetici filan atamazdı. Yıllık haracını alır, kenara çekilirdi. Lakin İngilizler, Fransızlar, İspanyollar vs ele geçirdikleri toprakları sömürgelere çevirdiler. Büyük soykırım ve asimilasyonlara giriştiler.

Bu açıdan mesela Cezayir'e gittiğinde halkın yarısı fransızca bilir. Ya da Güney Amerika İspanyolca-Portekizce, Hindistan İngilizce gibi...

Aslında bu iş hepsinden de öte bir etki alanıyla alakalı. Mesela Fransa dünya yönetimine hakimken Osmanlıdaki aydınların çoğu fransızca öğrenmişler. Sanayi devrimiyle ingiltere ve 1. dünya savaşı sonrası dünyada etkin olan Abd'nin dillerinin ingilizce olduğu göz önüne alınırsa şaşılacak bir durum değil. Ha, stratejistler gelecekte Çin'in etkin olacağını ve Çince öğrenmemiz gerektiğini söylüyorlar ama, abartmamak gerek :)

öncelikle bu konuda "biz somurmedik onlar sömürdü" demek yanlis, bir imparatorluk olarak osmanlıda son derece sömürücü idi. avrupa ülkeleri genelde kendi aralarında çekiştiklerinden yaylımcılıklarını topraklar üzerinden yapmadılar, o nedenle 16. yüzyılın avrupa imparatorluk haritasına baktığınızda bugün ile arasında pek fark yoktur. fethettiği topraklarda asimilasyona girişmedi osmanlı çünkü bu topraklar çok dinli ve çok kültürlüydü, toleranslı davranmasına rağmen ayaklanmalar ile çok uğraştı.

ingilizce konusuna gelince...osmanlının gücü insan gücüne ve ordusuna bağlıydı. matbaaları tartışırken avrupa isaac newton'lar, galileo'lar, da vinci'ler çıkardı. bugün insanlar büyük ordusu olan ülkelerin kültürlerini mi öğreniyor yoksa bilim ve sanat konusunda gelişmişerin mi?

tarihte en çok çekiştiğimiz imparatorluklar 17-18. yüzyıl itibarı ile aşırı derecede geliştiler, insanı kendilerine hayran bırakacak dev kütüphaneler yaptılar. osmanlı'da modernizasyon sürecinde gelişmek istedi ama maalesef treni çoktaan kaçırmıştı. savaşlar ve kayıplar ile geçirdi son yüzyıllarını.

19. yüzyılda bizde okuma yazma oranı %5 idi. yanlış yazmadım, %5. avrupa ülkeleri ve amerika yüzde 50 barajını geçmişken biz çok geride kaldık. bir eğitim sistemimiz bile yoktu. kendi halkımız okuma yazma bilmiyorken başkasına nasıl öğretelim? hele zaten köklü dilleri ve alfabesi olan avrupa ülkelerinin öğrenmelerini beklemek saflık olurdu.

ve tabiiki avrupanın kolonizasyonlarının etkisi. osmanlının toprağa ihtiyacı olmadığından başka kıtalarda koloni arama ve keşfetme gereksinimi yoktu. ingilizler, ispanyollar ve portekizliler amerika kıtasındaki kolonileri ile zaten yüzmilyonlarca kişinin kendi dillerini konuşmalarının tabanını çok öncelerden hazırladılar.

tarihi sebepleri değişik açılardan incelenmiş, aynı şeyleri tekrar etmeyeyim, yazılanlar arasında doğrular da var yanlışlar da eksikler de..ben size farklı bir boyutunu hatırlatayım..

o imparatorlukların olduğu dönemde haliyle teknoloji, iletişim vs şimdiki gibi değildi. bir dilin yayılma imkânları, bir insanın yabancı bir lisanı "duyabilme" şansı şimdikine kıyasla çok azdı. sizin "ingilizce çok yaygın" dediğiniz gün, bugün. bugünün teknolojisiyle daha doğrusu iletişimin telgrafın, gazetenin ve hatta sinemanın yayılmaya başladığı 1900'lü yılların başından itibaren artan bir ivme sözkonusu. o dönemler de osmanlı'nın bitme dönemleri malumunuz. yani olayı sadece sömürü boyutunda ele almak değil, dilin gezebileceği teknik imkanlar açısından da düşünmek lazım

ilk ortak dil latince (roma imparatorluğu). 16-18 yy arası türkçeydi. şu anda ingilizce çünkü şu anda hakim güç amerika. 15-20 yıla kadar da çince olursa şaşırmamak lazım. hakim güç kimse onun dili o süre içinde ortak dil oluyor.

osmanlı devrinde (tabii ki kuruluş değil de fatih'ten sonra, aşağı yukarı son devirlere kadar) türkçe, dünya üzerinde popüler bir dil idi. popüler idi ama şöyle bir durum var: kendi tebaasında bile türkçe revaçta idi, insanlar türkçe öğrenir, konuşurdu fakat kendi dillerini de muhafaza ettiler.
ingilizcenin konuşulduğu -bahsi geçen- ülkelerde (üzerine güneş batmayan imparatorluğun ayağının ulaştığı "sömürge" ülkelerde yani) durum farklıdır. sadece ingilizce değil, portekiz, ispanya, hatta rusya gibi devletlerin girdikleri memleketlerde kendi dilleri mecburidir. yerel dil ise zamanla kazınmaya çalışılır.
maalesef durum budur.
osmanlı'yı sevip sevmeme değil mesele. osmanlı, sınırları içine aldığı beldelerin kültürlerini yok etmeye çalışmamış, onları bir fanus içinde tutmuştur. tabii ki haksızlıklar vs. olmuştur, melek değillerdi neticede. ama bugün bir yunan, bir bulgar, bir sırp, bir ermeni kimliğinden bahsediyorsak bu, osmanlı'nın onlarca/yüzlerce yıllık hükmü süresi içerisinde bu kimlikleri muhafaza için gerekli ortamı sağladığı anlamına gelir.
diller de böyledir.
ingilizlerin, fransızların, ispanyolların, portekizlilerin, rusların... bunların girdikleri memleketlerde artlarında neler bıraktığına bakın lütfen (kızılderililer, maya inka medeniyetleri, ortaasya türkleri, güney asya vs), bunu osmanlı ile karşılaştırın (balkanlar, kafkaslar, arap memleketleri vs) ondan sonra kim sömürüyordu, kim emanet aldığı kültürü yok etmeye değil, varlığını devam ettirmeye çalışıyordu, anlaşılır galiba.
bugün balkanlarda sırbistan, yunanistan, bulgaristan... kafkaslarda gürcistan, ermenistan, güneyde arap dilleri ve edebiyatları halen canlıdır ama kızılderili, maya, inka medeniyeti ve dilleri hakkında ne söyleyebiliriz? ortaasya devletleri için de durum aynı. dilleri kültürleri unutturulmuş, alfabeleri değiştirilmek suretiyle birbirlerinden uzaklaştırılmış kabileleri göz önüne getirmeye çalışın)
tekrar ediyorum, yanlış anlaşılmasın:
osmanlı melek değildi, birçok hatası vardı. fakat dünyaya bakış açısı farklıydı, bahsettiğim diğer sömürge devletleri gibi değildi.

argo bir kelime...oradaki "trash" çöpten ziyade pislik anlamına geliyor....yada öyle çevrilebilir. avrupalı pislik diye çevirebilirsin.

avroçöp veya avropislik olmaz haliyle...türkçede ingilizcedeki gibi bir "euro"(avrupa yada avrupalı anlamına gelen) kısaltma yok.

avro kısaltması sadece para biriminin çevirisi olarak kullanılıyor. euro 2008 gibi kısaltmalarıda kullanmıyoruz, onun yerine tam ismini yanı avrupa şampiyonası diyoruz.

avrotiko. kendimiz kelime bulalim kimse cevirmemis madem. yabancilardan aliyoruz aliyoruz birikiyor sonra yabanci kelimeler. almanlar oyle mi bak, gubidik demeden herseyi birlesik kelimelerle kendi dillerine ceviriyorlar. gerci onlar da eurotrash olarak kullanabiliyor bu kelimeyi.

Hmm. Teşekkür ederim. Bakalım bir metne oturtabilecek miyiz.

dandik avrupalı falan denebilir.. argoya argo olur.

avrupa süprüntüsü?

dayanacaksin, aprol birazdan dindirir onu. 2 aprol fort bile çok zaten, sakın alma daha birsey. biri başka ilaç al falan derse ignore et hemen.

alkole falanda bulaşma düşünmemeye çalış. ısırma, yada dilinle oynama.

en fazla birgün daha sürer.

abi sabaha kadar çekiceksin valla. antibiyotikle beraber yutmayi dene bir de agrı kesiciyi. bir de aprol etki etmiyorsa zaten zor işin. valla ne hissettiğini biliyorum geçmiş olsun.

bi acile ya da açık dişçiye git bi iğne çakacaklar uyuşacak. gerek yok bu çağda bu ağrıları çekmeye.

desdinova, şuanda gidebileceğim bi durumda değilim o yüzden sordum zaten soruyu, belki bilmediğim pratik ağrı geçiren bi yöntem vardır diye..en azından sabaha kadar idare etse yeter..

ağlayacak seviyeye geldim şuanda resmen acıdan..anlamıyorum o iki ilaç nası bi gramcık olsun fayda etmiyor ya :( neyse teşekkürler dikkatimi dağıtmaya çalışıyorum artık yapcak bişi yok..

en son philishave coolskin kullanmıştım. bildiğin sinek kaydı yapıyordu, onun yeni modelleri daha bile iyidir.

sakalına göre değişir o...fakat hiçbir makine bildiğin mach 3 veya benzeri traş bıçakları kadar yakın traş sağlamaz.

Braun'un yeni modelleri çok iyi fakat dediğim gibi traş bıçağı kadar yakın değil, olamaz da zaten.

jiletle traş oluyosan traş makinesine alışman uzun zamanını alır. birde makine kullanmaya başladıktan sonra yüzün çok tahriş olur. eskisi gibi kalmaz yani yüzün. ıslak traş kurudan her zaman daha sağlıklıdır.
ama çok istekliysen braun dan şaşma derim.

remington al, rahat et. bol başlıklı bir tanesini teknosa'dan son derece uygun fiyatla almıştık. saç olsun, sakal olsun elinden kurtulan yok. aslan gibi alet.
remington

hiç tavsiye etmem. çoğu cilt makinaya uyumlu değil. illa alacağım diyorsan braun cruzer 3 alma sakın...

moser al ama dişlerini geri çek aldıktan sonra

sinbo.

packard bell acer zaten, 2008 de 75% hissesini aldilar. aynıysa aynıdır, alabilirsin packard bell'i.

acer genelde avrupa pazarında packard bell'i kullanıyor. chevrolet daewoo gibi tek farkı isimleri.

hdd yi ntfs ye çevirmiş miydiniz?

farklı kablo ile denediniz mi?

başka kablom yok. ama eğer kablodan diyorsanız alayım başka bi tane yarın.

başka usb girişinden denediniz mi?

evet 2 defa farklı usb girişlerinden denedim ikisinde de kapandı ve açılmadı.

usb port'un hasarlı olabilir. özellikle eski makinalar bilgisayara hasar gelmesini önlemek için ya usb port u iptal ederler yada direk makineyi shut down ederler...özellikle hdd gücünü usb portundan alıyorsa.

ayrıca usb portun eski olabilir, eski portların çoğu güç veremez hddlere(adaptörsüz olanlara).

sen bir usb versionunu öğren onun.

Hocam senin HDD ile bilgisayar arasina takdigin ara kabloda buyuk bit ihtimalle problem.

Ayni sey benim basimada gelmisti daha once farkli bir kabloyla cozulmustu.

herkese çok teşekkür ederim. sorun usb kablosundaymış. bugün yenisi taktım pıstık gibi de çalıştı. çok teşekkürler tekrar.

2. nesil ipod'um var amerika'dan gelme, hiç bi problem yaşamadım 1 buçuk senedir..

@thefalloftekin:Teşekkür ederim.Garanti hakkında bi fikrin var mı acaba?

apple ürünlerinde uluslarası garanti var, ama 1 yıllık. normalde burdan alınca 2 yıl garanti oluyo, ama aradaki fiyat farkı için değer bence.

evet geçerli. istiyorsan 60 dolar'a applecare alıp global garantini 3 seneye de uzatabilirsin.

amerikadan aldığım ipod'u fatura bile istemeden yetkili servis değiştirdi. gönül rahatlığıyla alabilirsin.

(bkz: Railroad Tycoon 3) - Tren ve Trenyolu simulasyonu. www.gamespot.com

Caesar oyunları.

(bkz: Civilization 4). www.gamespot.com

Age of Empires oyunlari ve Starcraft.

diablo 2 (lord of destruction ek paketiyle ve son yamasıyla) iyi sabahlamalar

civilization çalışmaz sanırım
diablo zaten verdiğim örneklerin toplamına aykırı turde..
railroad tycoonu denicem :)
civilization ararken capitalism oyununu benğendim :)

transport tycoon
(bkz: openttd)

(bkz: rise of nations)

galactic civ 2

lemonade tycoon

2 yil att anlasman yoksa iphone alamazsin. bunu asmanin tek yolu orda iphone u olan ve att abonesi olan bir arkadasina rica etmen. kendi telefonunun kayboldugunu soyleyip bir tane daha alabilir. bir de bazi on line cep telefonu sitelerinde unlocked edilmis olanlar var, ama fiyetlari daha fazla tabiki...

at&t'den başka düzgün yolu yok bunun. kırılmış olarak alırsan yine pahalıya gelir, türkiye den alırsın garantili vs. daha iyi.

gelmez. soylendigi normal yollardan sadece at&t ile anlasma yaparak alabilirsin. onun icinde social security number gerekir. ebayden unlocked bulabilirsin belki. ilanlari takip etmen lazim. craigslist'ten belki temiz ikinci el bulabilirsin. unlocked 600$'in altina bulamazsin muhtemelen. biraz bekleyip turkcell yada vodafone 3gs i getirdiginde tr den alman ayni paraya gelir. ustelik garantili olur

peki oradan ucuza alınıp burada hızlı bi şelikde nakite dönüştürebileceğim ve kar yapacağım ürünler neler olabilir sizce

ipod ve ipod-touch tabi ki :)
gitti gidiyorda satılan ipodların büyük çoğunluğu amerika' dan gelme.

alienware ya da diger performans canavarı laptoplar da para edebilir. tr den pek bulunmuyor boyle seyler. tabi once musterisini bulman lazım.

notebook, slr fotograf makinasi, benzin( trdekinin 1/3 fiyatina ve kesinlikle musteri konusunda sikinti cekmezsin :) )

cep telefonları gibi servis ile kullanılan ürünler müstesna (crucio'ya ek olarak mesela sat radio), çoğu elektronik eşyanın abd'de daha ucuz olduğu aşikar, ancak artık alıcılarda biraz daha fazla vereyim garantisi de olsun diyor...

örneğin alıcısını ayarlarsanız mac bilgisayarlar epey ucuz (hatta bazen ipod touch vs. hediyeli) ama mac'e tr'de o kadar para verebilecek adam zaten bunu garantisi - servisi için alıyordur.

ne yaman bir çelişki efendim!.. bence önce alıcıyı alıp, sonra işe koyulsanız daha rahat edersiniz.

7 temmuzda monkey island in yeni oyunu cikacak. onu bekleyebilirsin.
www.gamespot.com

oynamadım ama inceleme puanlarına göre bir kaç öneri yapabilirim sanırsam.

Sam & Max Episode 205: What's New, Beelzebub? (2008) 3.28/4.00

Sam & Max Episode 204: Chariots of the Dogs (2008) 3.26/4.00

Sam & Max Episode 201: Ice Station Santa (2007) 3.17/4.00

Sam & Max Episode 2: Situation: Comedy (2007) 3.14/4.00

Hep aynı oyun çıkıyor, başarılı bir şey olsa gerek, bir incele istersen.

Bir de şunlar var:

Belief & Betrayal (2008) 3.25

Strong Bad's Cool Game for Attractive People Episode 2: Strong Badia the Free (2008) 3.25

Dracula: Origin (2008) 3.00

Bu sene çıkan bir tane oyun varmış elle tutulan:

Wallace & Gromit's Grand Adventures (2009) 2.89

www.gamespot.com - Dreamfall, The Longest Journey. Son 3~ senede cikan kanimca en iyi adventure oyunu. Dracula: Origin'de guzel, fakat puzzle'lari hakikaten cok zor ve mesakatli, cok pixel hunt var.

www.gamespot.com - The Vampyre Story'de fena degil, ama biraz kolay kacabilir hardcore adventurecilara.

So blonde var. Çoğu kişi bilmez ama. 7 küsür notu var. Fena değildir.

monkey island demişken efsane Secret of Monkey Island'ın grafikleri falan günümüze uyarlanmış (ama yine 2d) versiyonu piyasaya çıktı çıkacak olması lazım.

(bkz: The Secret of Monkey Island: Special Edition)

dracula origin
secret files tunguska
a vampyre story
sinking island
so blonde
the path
ceville

bunlar hep 10 üzerinden 7-8 arası puan alan oyunlar.
bir de sam ve max serisi, nancy drew serisi ve sherlock holmes serisinin oyunlarına bakabilirsin.

secret files 2 cikmis son zamanlarda.

onun disinda piyasadaki isim yapmis oyunlari bitirdim gibin.

evet, "imla nedeni ile edit ettim baska bir sey degil" manasi tasiyor. genelde zayıf yazarlar tarafından kullanılan birşey, çoğu yazar/okur sinir oluyor buna.

o zımbırtıyı eklemene gerek yok.

ayrıca: (bkz: #15857129)

dünyanın en müthiş yazısını da yazsam tek bir hareketle bok edebiliyorum demek bence.

"ayarı yiyince değiştirmedim bak ha, editlendiğini görüp de 'ayar almış da değiştirmiş' demeyin, imlayı düzelttim sadece" demek istiyorlar. bazı forumlarda da "değiştirme nedeni" diye bir şey var, oradan alışkanlık olabilir.

ustunde neden bu kadar fazla duruluyo anlamiyorum. su ana kadar sadece bi kere espri amacli bi sekilde kullanayim dedim arka arkaya 4 mesaj geldi. "noruyon aga sen?" diye...
ulan isteyen koyar isteyen koymaz. ve bu konu hakkinda 6 sayfa var. ve burada bildigin hakaretler girla gidiyo koyanlara. dedigim gibi gereksiz ve anlamsiz bisi bence de ama bu kadar da abartmamak lazim.
(bkz: edit imla)

Bu kadar uzerine gidildiginin farkinda degildim, ve fakat buna ragmen diger insanlardan bagimsiz olarak bir rahatsizlik yaratti uzerimde, bu yuzden merak edip sordum :)

Ayrica "ulan isteyen koyar isteyen koymaz" mantigiyla yurumuyor isler sanirim :)

bu sözlükte, hatta hayatta en çok iğrenip nefret ettiğim şeydir.

resmen midem bulanıyor. kullanmayın yahu.

moderatörler bile kaç kere yazdı. ama bazı şeyler parayla olmadığı için vazgeçmiyor bazı tipitipler.

lutfen, allah askina bana eksi oy verin demenin kisa hali iste. uc satirlik yazida da artik imla hatasi yapma yani. gondermeden once heyecanla basiyorlar o butona, sonra edit imla falan filan.

genelde içerikle değil de şekille farklılık yaratan insanlar tepki görüyor sözlükte. örnek olarak zamanında entryler'inin sonuna "n." yazan ningauble'yi vs. verebiliriz..

Entry'nin içeriğini değiştirip nasılsa kimse göremiyor diye sanki sadece imla hatası düzeltmiş gibi sonuna "edit: imla" ekleyenler de cabası.

gereksiz bir faaliyet aslinda yani. bir de "dır" eki var bunun gibi, aslında bundan daha da beter o, asıl ona feci ayar oluyorum ben.

bence onlar tarikat. moderasyon bile hoş karşılamadığını belirtti ama vaz geçmiyorlar. demek ki sembolik bişey, gizli anlamları var, çok değer verdikleri bi ibare olmasa bu kadar ısrar etmezlerdi diyorum.

millet niye bu kadar çok kıl oluyor ben de orasını anlamıyorum. yazan yazsın yazmayan yazmasın işte nolcak.

İmparatorluğun anlamı çeşitli milletlere egemen devlet biçimi olduğundan Osmanlı imparatorluktur. İmparatorluk kelimesi latince "imperare" den geliyormuş. Günümüzdeki emperyalistlik kavramı her kavram gibi değişime uğramıştır o zamandan bu zamana. Osmanlı birçok millete ve devlete egemen olduğu için imparatorluktur. Sadece sömürgeci sisteme Avrupalılar kadar uymamıştır.
Günümüzdeki emperyalistlik ise toprak ve siyasal oluşumdan çok kültürel ve ekonomik bir kavram, sanıyorum aradaki fark budur.

osmanli'da emperyalizm vardi, emperyalizm de imparatorluktan gelme bir terim zaten. yani osmanli'ya otokratik imparatorluk diyebiliriz. ama yine de orjinali "osmanli devleti" cunku resmi ismi de "Devlet-i Âliye-yi Osmâniyye" zaten.

Osmanlı İmparatorluğu resmi olarak imperyal yönetime geçmemiştir. İsminin Devlet-i kalmasının nedeni budur.

Osmanlılar, Rus ve İngiliz imparatorlukları ile "imparatorluk" deyince akla ilk gelenlerdendir. Emperyalizm, yani yaylılmacılık terimine cuk oturmaktadır. Topraklarını çok hızlı bir şekilde genişletmiştir, wallachia(romanya), kırım hanlığı gibi devletleri kendine bağlamıştır vb.

Sonuç olarak, Osmanlı Devleti bir imparatorluktur.

Osmanlı emperyalist olmasa bile; empire emperyalizmden gelmiyor, emperyalizm empire'dan geliyor.

imperare fiilinden türeyen imperator aslında roma'da komutanlara verilen bir ünvan, caesar ile birlikte (kayser de caesar kelimesinin okunuşundan geliyor zaten) günümüzdeki anlamını kazanmış. en güzel örnek olan roma ile birlikte hellen ve pers imparatorlukları da yönetim şekli olarak osmanlı'ya benziyor. hepsinde yerel yönetim birimleri olan eyaletler (roma'da provincia, perslerde satraplık) nispeten gevşek bir otorite altında; özgün yasaları var ve ana ödevleri vergi ve asker temini.

osmanlı sapına kadar bir imparatorluktur. hatta öyle ki gelmiş geçmiş en büyük imparatorluklardan biridir.

(bkz: valkyrie profile)
(bkz: valkyrie profile lenneth)
(bkz: valkyrie profile 2 silmeria)
(bkz: viking battle for asgard)
(bkz: too human)
(bkz: rune)

senin dedigin de:
(bkz: odin sphere)

too human'dı dediğim. rune'u da oynadım. valkyrie profile güzel de, yine de valhalla knights gibi sonuçta. mitolojiden çok az yararlanıyor, odin diye demon lord mu olurmuş?

viking battle for asgard'u oynamayı çok istedim de, hani güzel olup olmadığı hakkında fikrim de yok, sırf milleti kesip biçmek için. oyun pc ya da psp'de yoktu.

viking battle for asgard beş para etmez, oyunu açtıktan 20 dakika sonra sıkılırsın. kötü bir klon ve norse mitolojisine ilgini tatmin edecek bir hikayesi yok.

yukarıda yazılanlardan başka yeni bir oyun gelmiyor aklıma... final fantasy oyunlarında odin, vb. türü norse tanrıları var fakat konu onların üzerilerine kurulu değil. tales of symphonia'da norse mitolojisine referanslar içeriyor, oyunda çok güzel bir rpg.

birde eskilerden Heimdall var amiga için.

duymuştum onu ama oynamamıştım, emülatörle bakayım bir. tales of.. serisinin psp'de iki oyunu vardı galiba. ilgi çeker mi bilmiyorum, deneyeyim onu da bir. sonuç olarak isteğime uygun oyun pek yok galiba. the lost vikings vardı, olmadı tekrar oynarım :)

age of mythology var, 10-12 bölümü iskandinav mitolojisi ile ilgili,

oynamıştım zaten yukarıda da yazdım. özellikle multiplayer'da oynaması eğlenceli. bütün haritaya inşaat yapabiliyor olmak çok iyi ancak favor için savaşması kötü. ehm neyse oyunu tartışmayı bırakayım :)

şirket arkadaşlarından birinin bir eşyasını bir kap jöleye göm (bkz: the office)

bir tel yardımı ile telefonun ahizesini telefonun bedenine(daha mantıklı bir kelime bulamadım :p) bağla. şaka yaptığın kişi telefonu çalınca ahizeyi kaldırdığında tüm telefonu kaldırmış olacak.

bilgisayarına gir. desktop'un print screen ile görüntüsünü al. mspaint ile jpeg'e çevir. sonra da desktop background yap.

Ardından masaüstündeki herşeyi cut-paste ile c'de bir klasöre at. Masaüstünde hiçbir kısayol bırakma. sonra da arkasına geç otur izle gül.

post it. her yeri post it kaplayın öğle arasında. çok eğlenceli görünüyor.

Evet kesinlikle değer. Sigma orijinali xbox a çıkan ninja gaiden oyununun makyajnamış ps3 versionu. Uzun, sürükleyici fakat biraz zor. Takas et pişman olmazsın.

www.gamespot.com