lütfen veterinere götür.

hasta olabilir, genelde kötü şartlarda sokakta kalan yavrularda grip ve üşütme çok büyük olasılıkla oluyor, hatta evimden çıkmayan kedimin grip olduğu oldu bu kış, burnu tıkalıysa muhtemelen gribal bir sorudur. gözlerine terramycin başlayıp, günde iki kez, kilosuna göre prospektüste yazanın yarısı, alfoxcil bebek antibiyotiği başlayabilirsiniz.
kediler bayılıyor tadına üzerine dökerseniz bile yalar... boyu çok da küçük değil gördüğüm kadarıyla küçük bir kasede süt- sulandırılmış yoğurt verebilirsiniz. içmiyorsa 8 saatten sonra ağzını açıp damağının gerisine sütü enjektörle boşaltmayı deneyebilirsiniz.
üzerine bir battaniye örtün altına yün bir şeyler verin peluş tüylü oyuncağın yanına koyarsanız annesi olarak görebilir

az önce kurtarıcı kuvvet olarak teyzem geldi, aa dişi varmış deyip bir parça beyaz peynir verdi, bizimki bunu yalayıp bi süre sonra çıkardı, teyzem de ben buna antibiyotik vermeye gidiyorum dedi, aldı götürdü.
başka öneriler varsa evi yakın, hemen uygulamaya koyabiliriz.

yavru kediyi annesinden erken ayırırsanız yaşaması şansa bağlı...Şimdi tosun gibi olan kedimin annesi ölmüş, veterinerden aldığımızda kuyruğu titretmek üzereydi, daha gözleri bile zar zor açılmıştı. devamlı el bebek gül bebek 24 saat ilgilenildi, 2 haftaya toparladı kendisini.

Fotoğraftaki yavruyu kesinlikle yanlız bırakmayın, gerekirse avcunuzun içinde uyutun ama tek bırakmayın, sıcaklık görsün. sütü de sulandırıp vermenize rağmen içmediyse direkt veteriner diyorum.

bebek mamasi deneyebilirsiniz...anne sutu gibi olanlar.

bu kadar ufak kediye antibiyotik verilmez ya :( Yapmayın allah aşkına. Kedi nerde şimdi, nasıl?

şu anda kedi annesini bulmuş vaziyette kardeşleri ve annesiyle kaynaşıyor. mahallenin kedilerinden teyzem sorumlu olduğu için her gün gözlenecek kendisi. pazar akşamı nefes alıp verişi düzelmişti ve azcık azcık süt içiyodu.

tam turkuaz değil aslında o renk peal falan diye geçiyor biraz daha matı bildiğim kadarıyla... koyu bej, açık kahve koyu yeşil de yakışır bence... dockers'a bir bakın özellikle pantolon vs konusunda baya renk çeşitleri var, tişört de polo istiyorsanız lee'ye bakabilirsiniz onların sade poloları vardı, tam dediğiniz maviden geçen sezonlarda vakko da da polo vardı, maddi durumunuzu bilemediğim için...

koyu kirmizi ve siyah cok yaksiyor kumral erkeklere.

renk olarak; kırmızı, bordo, yeşil tonlarını öneriyorum. mis gibi olur (: beyaz da olsun beyaz.

Peşpeşe boya yapmak saçı "yakıyor"muş... ki hiç gerek yok :)

ayrıca alternatif olarak peruk deneseniz? ya da kömürle karartmayı =))

Kömür baya rahatsız eder gibime geliyor :D

yıkayınca geçen saç boyası var ama marka adı bilmiyorum

direk yıkayınca geçen bilmiyorum ama loreal castingler 1 ay içinde tamamen akıyormus. 20 yıkamalık bir omru vardı yamulmuyosam.

sprey boyalar var bırak yıkamayı terleyince bile akmaya başlar

şu hint kınası dedikleri geçici değil mi?aklıma direk o geldi

edit:tamam geri aldım dediğimi...:)

aman aman, hint kınası hatasını bi defa yapmıstım 2 yıl cıkmadı sacımdan:)

o kadar para harcayacağınıza (boya 60- boyayı akıtma tekrar boyata 120-140 arası) gidip bir peruk alın mis gibi

sprey boyalar var. pek orjinal görünmez ama denemeye değer.

sınav için değil ders çalışmak için kullanıyoruz biz kendisini...
omega 3 ü de alternatif olarak göstermek cidden hoşmuş, komikmiş vs...

daha önce aldıysan git doktora yazsın.

reset at geçer

kaldırıp yeniden kurmayı deniyorum şu an.İnş.Geçer Ayar oldum burda

ben kullanıyorum. hayatımı kurtardı diyebilirim. etkin doza ulaştıktan sonra etki eder. en başta düşük bir dozla başlatmıştır. daha sonra arttıracaktır. etkin doza ulaşınca farketmeden bir bakmışsınız ki dert tasa kalmamış. okb endike ne demek bilmiyorum.

bipolar bozukluk, boderline, major depresyon vs... de kullanılıyor. yan etkileri görülmeye ilk kullanımdan sonra dahi başlayabiliyor...
endike etme süresi 20 gün ile, bir ay arasındadır pozitif belirtiler için...

bir de başlangıç için kullandığınız ilk ilaçsa fazlasıyla ağır kendisi... daha düşük yan etkili ilaçlarla başlamak daha iyi... lustral, prozac vs... yan etkileriniz çok ağırsa değiştirmesini isteyebilirsiniz.

2 ay kadar kullandım ağır yan etkilerinden dolayı bıraktım. pek etki etmemişti bırakana kadarki sürede.

teşekkür ederim cevaplar için.
ilk başladığım ilaç çok da ağır bir durumum yok açıkçası ama doktor etkili olur dedi. yan etkilerinin çoğu azaldı uyku problemleri hariç..bakalım

muhtemelen kediler bodrumda fare avına çıkmışlardır. eşinize bide bu durumdan bahsedin bakalım, kedileri sevecek mi sevmeyecek mi

verdiğiniz bilgilere göre sanırım en makul çözüm eşinizi boşayıp çocuğu almak olacaktır.

mahalledeki bütün kedileri mi öldürtmeyi planlıyorsunuz? eşiniz çocuğu parka götürdüğüne ne yapacaksınız? akşam eve gelip de "hanım çocuk nerde?" diye sorduğunuzda "yav parkta dolaşıyoduk, kedi geldi bi tane, onu bırakıp kaçmak zorunda kaldım, bi saat sonra geri döndüğümde yoktu orda" mı diyecek?

istememişsiniz ama, sanırım hem eşinizin hem de çocuğunuzun güvenliği için en makul yol terapi.

Öncelikle şu her şeye siyah-beyaz olarak bakan tarikat mentalitesine gıcık olduğumu belirtmek isterim.

Ben kedileri severim, hatta eşimle sokaktakileri besleriz düzenli olarak. Ama bir insanın herhangi bir canlıya ya da cansıza fobisi varsa, bu ayrı bir durum. Ortada bir rahatsızlık var ve bunun örümcek fobisinden farkı yok sonuçta, kediler şirin diye anlamsız öneriler getirmenin alemi ne anlayamadım. Örümceklerin de çoğu zararsız ona bakarsanız, onlar da hayvan, hatta besleyenleri var.

Ayrıca terapi seçeneği de pek olur görünmüyor, eş daha lohusa sayılır, lohusa depresyonu denilen bir şey var, bu bebeğin bütün gün ağlaması sızlaması var, bunun yorgunluğu var, 10 dakika evden çıkmak bile olaydır o evde. Bebekler Vestel reklamındaki gibi babalarının koynunda uyumuyorlar maalesef.

Bu girizgahtan sonra, benim önerim eğer mümkünse kedileri başka bir yere taşımak ve onları orada beslemek. Bu da size düşecek. Büyük mamalar var, 25 kg falan, götürdüğünüz yeni yerlerinde onları düzenli bir şekilde beslerseniz sizin oraya çok bulaşmazlar belki de. Ayrıca apartmanın giriş yerlerini kapatın giremesinler, kırık cam falan varsa tamir ettirin.

Genel manada kediler öyle insanın üstüne hoplayan yaratıklar değillerdir, özellikle de sokak kedileri. Hatta bir çoğu ürkek ve tedirgindir insanlara karşı. Uzağından geçerseniz sizinle ilgilenmezler. O şekilde yaşamaya devam edeceksiniz.

sizin gibi paşa gönlü öyle istiyor diye sokaklara çamaşır suyu döken, kedi tekmeleyen, kendinden uzak dursun diye hayvanlara türlü şey yapan insanlar yüzünden; sizin deli gördüğünüz bizler, sokaktan yaralı / zehirlenmiş hayvan toplayıp veterinerlere yetiştiriyoruz. çoğu zaman da geç kalmış oluyoruz, ölüyor, telef oluyor o hayvanlar.

bodrumdaki kedinin size ne zararı olacak beyfendi ?
ne yapacak bodrumunuzdaki kedi ?
giriş katta oturuyorsanız yapılacak şey belli, oradan taşınıp eşinizin daha huzurlu yaşayabileceği üst katta bir daireye taşınmak.
yok ,hal böyle değilse, sekizinci katta otururken eşiniz halen "bodrumda kedi var" diye hadise çıkartıyorsa, bu ayrı bir durum.
kimse hayvan sevmek zorunda değil, saygı duysalar bari ama hadi ülkemiz koşullarında bunu da geçtim, bari görmezden gelin, zarar vermeyin.

sokağa çıkarken yanında kedi uzaklaştırıcı o dazzer mı neyse o aletle gezsin, bundan başka çözüm mü var ? kedi sevmeyen ya da korkan insan yanına kedi gelince pisst der, ayağıyla yere vurur, ne bileyim ortamı terkeder budur yani çözüm.
daha ileri derecede bir sorun varsa da, gider bir psikiyatriste, fobisini katlanılabilir bir seviyeye çekmeye uğraşır.

şimdi siz mahallenizdeki tüm kedileri eşinizin refahı için nasıl uzaklaştırmayı düşünüyorsunuz? yani sorduğunuz şey size mantıklı geliyor mu onu da merak ediyorum hakikaten. benim de karasinek fobim var, ama tüm hava sahasını raid'lemem mümkün olmadığından, yanıma sinek geldiğinde odayı terketmek gibi çözümlerle idare ediyorum.

siz de yapmayın Allah aşkına.
tamam, belli ki ileri bir durumda bir fobi eşinizinki ama çözümsüz bir şey şu sorduğunuz.
bunun bir tık ilerisi, fare zehri markası falan araştırıp toptan hayvanları itlaf etmek.

son cümleniz de hepten şahane.
çözüm arayışı bodrumla da sınırlı değil yani, genel manada uzak duracaklarmış.

oldu.

kedi kovucu diye bi alet varmış, 150 metre kare kadar kedileri yaklaştırmıyomuş ultrasonik ses çıkarıp. insancıl bi yöntem diyorlar. gerçi burda 85 yazıyo. yorumları okumuştum ben baya bi iyi yorumlar vardı. gerçi yazmışsınız ama yine de söyliyim. ben bahçe için düşünüyodum. yeni çiçekler ekeceğim ve kedilerin bozmasını istemem açıkçası. emek vereceğim. (kedileri çok severim o ayrı)

www.ticaretgroup.com

edit: diğer arkadaşlara teessüf ederim, ben kedileri severim ama fobi tamamen farklıdır, adam asalım keselim dememiş sonuçta.

çamaşır suyu içerek zehirlenmiş bir kedi görmeden teesüf etmemelisiniz bence.

çamaşır suyu niye içsin kedi allah aşkına :)

150 tl karşılığında, bodrumunuza giren ortalama 6 kedi'nin 3'ünü öldürüp, 2 sini sakat bırakarak oradan uzaklaşmalarını sağlıyabilirim. arayın görüşelim.

şaka, şaka olurmu hiç öyle şey 150tl'ye bu katliam yapılır mı? en az 300 isterim.

en mantıklı çözüm, belirli bir süre yani yaklaşık 2 hafta boyunca, kedilerin oraya girememesini sağlamak. ister kapıda nöbet tutun, ister bodrum girişine tel çekin. 2 haftanın sonunda onlar kendine başka bir yer bulacaklardır zaten. bu arada mart ayını geçtiğimiz şu günlerde kedilerin bir yerlere konuşlanmasının, yeni yavru kedilerin habercisi olduğunu söylemeye gerek var mı bilmiyorum. hayvanlar doğum yapacak güvenli bir yer arıyorlar hepsi bu.

ha ayrıca çamaşırsuyu kokusunu kediler çok seviyor. kedi idrarı olarak algılıyorlarmış.

Genel manada bizden uzak olsunlar cümlemi anlayan arkadaşlar zaten dazzer cihazı hakkında yorum yapmışlar. Kedi itlafı hakkında birşey yazmadım bu bir. Çamaşır suyu içsinler diye süte karıştırıp mama kabına koyup önlerine bırakmadım bu iki. Fobi'nin ne olduğunu anlayamayacak kadar sığ bakış açısı sahibi arkadaşlara da tanrının en kısa sürede bir fobi bahşetmesini niyaz ederim bu da üç.

Hayvanseverlik başka, anal yoldan algılayıp yorum yapmak başka. Kedi öldürmek gibi bir niyetim yok. Evim 3. katta; merdivenleri çıkarken kedilerle karşılaşmak istemiyoruz. Çünkü kedi korkusu, her ne kadar bazı insanlar korkulur mu o şirin tüylü bıcır bıcır yaratıklardan dese de bir hastalıktır, bazı durumlarda tedavisi yoktur. Bizimki tedavi olamamış, iyileşmemiş cinsinden.

Yardımcı olmayacaksanız boşuna yormayın o güzel kedi kokulu parmaklarınızı. Teşekkürler.

Ellerinizden öper iki tane kedim var. Yaklaşık iki senedir. Bundan öncesinde ise, kedilere dokunamıyordum bile. Köpekten de hala korkuyorum. Köpek gördüğümde dizlerim titriyor, kalbim deli gibi atmaya başlıyor. Fobi irrasyonel bir şey. Farkındayım ve yenmeye çalışıyorum. Bu yüzden sizin de, karınızı korumak istemenizi anlıyorum ama onayladığımı söyleyemem.

Bir takım önlemler alabilirsiniz eşinizin korkuları için. Çamaşır suları dökersiniz. Kedi kovucular takarsınız vs. Hatta ileri gidip, kendini savunmaktan aciz bir canlıyı öldürebilirsiniz de (Çocuğu olan bir insan olarak ilahi adalet/karma faktörünü de hatırlatmak isterim bir canlıya kıymadan önce).

Ama unutmayın hayat sizin kontrolünüzde değil. Apartmandan tüm kedileri kovsanız, sokaktan kovamazsınız, sokaktan kovsanız başka yerde karşınıza çıkarlar. Her türlü fobi tedavi edilebiliyor. Tedavisi olmayan bir şey yok. Hipnozla tedavi olunabiliyor. Her şey yapılır. Hele ki, bir annenin üstesinden gelemeyeceği bir şey yok. Düşünün ki, çocuğunuzun elinden tutmuş karşıdan karşıya geçiyor. Kediyi görünce çocuğu cadde ortasında bırakabilir mi? Bebeği elinden fırlatıp kaçmaya mı başlar? Hayır! Annelik içgüdüsü baskın gelir. Ama çocuğunuzu da kendisini de tehlikeye atar her halükarda. Bu yüzden geçici çözümleri bırakın. Kalıcı çözümler bulun. Psikiyatra gidin, hipnozla tedaviyi deneyin vs. korkunun kaynağı insanın ummadığı şeyler olabilir. Hayatı korku ile yaşamak, hele ki bir anne olarak başka bir canlının sorumluluğunu taşırken yaşamak mümkün değil.

Ben kendi adıma şunu tavsiye edebilirim mesela, kendi kedi korkumu yavru bir kedide yendim. O kadar küçük, o kadar zayıf, o kadar korunmaya muhtaçtı ki. İnanın onun bu hali eşinizin annelik güdüsünü de uyandıracaktır.

kedi uzaklaştırıcı sprey varmış bi bakın isterseniz.
www.evcilal.com bodruma sıkılabilir.
Bide bulunduğunuz yerin belediyesini arayabilir,onlardan yardım talep edebilirsiniz.

öncelikle patriot1885 +1 demek istiyorum.

fobi la bu! birisi izah etmiş işte, siz yılandan, örümcekten korkmuyo musunuz kardeşim? kimi insanlar da kediden, köpekten korkuyor işte. böcek ya da fare tiksintisi/korkusu nedeniyle insanlar her sene evlerini apartmanlarını ilaçlatmıyor mu? bu normal karşılanırken, sırf çoğunluğa sevimli geliyor diye bir hayvandan korkmak anormal mi yani?

kedileri de köpekleri de çok severim. evimde de beslemek isterim ama eşim bırakın kediyi, tüylü herhangi bir hayvana dokunamıyor bile. zannettiğiniz gibi hayvan düşmanı falan da değil. aksine çok çok seviyor hayvanları. onun durumu korku değil de tüylü şeftaliye dokunamamak gibi daha çok. kendi durumuna oldukça üzülüyor bu sebeple. hatta bana internette gördüğü sevimli kedi videolarını falan yolluyor ama bu fobisini aşmaya bir etki etmiyor.

neyse çok uzattım konuyu. bir hayvandan uzak durma çabasını onu sevmemeye bağlamak biraz tuhaf aslında. ortada bir rahatsızlık var sonuçta abi.

ben kedileri başka yerde besleme fikrini mantıklı buldum. daha uzak bir mekana pisi pisi ederek ve mamanın ucu gösterilerek toplanıp sürekli orada beslenirlerse neden sizin orada dursunlar. başka mekan benimsetmek en mantıklı çözüm. ha tabi bu arada eşiniz tarafından denenmediyse tıbbi tedaviyi de öneririm. cidden bu şekilde bir yaşam oldukça zor. herhangi bir takıntıyla ya da fobiyle yaşamak zor.

psikoterapiye başlasın eşiniz acilen, sonuçta fobilerin sebebi o korkulan şeyden değil tramvalardan kaynaklanıyor...

çocukluğu sorunlu geçen insanlarda özellikle çok normal, ama bunun için hayvanlara eziyet etmek yerine bence insan kendi sorunlarını çözmeye yönelmeli... eşinizin durumu ciddi olarak ağır bir tedavi gerektiren bir şey, akıl sağlığı yerinde değil söylediklerinize bakılırsa...
objelerden korkmak, hoşlanmamak normal hatta adrenalin salgılanması da normal ancak peluş hayvandan bile korkuluyorsa çözüm ilaç ve psikoterapiden oluşmakta...

insan çocuğunu sokakta bırakıp kaçacak düzeyde bir fobi sahibiyse, mutlaka tedaviye başvurmalı... hayatınızı engelleyen, sınırlar koyan şeyler için tedavi olmak lazım utanılacak bir şey değil....
ileride eşinizin bu durumu çocuğunuzu da etkiler bence önlem alsanız iyi olur...

köpek besleyin ve köpek apartmanın bodrumunda kalsın.

abi yorumlara baktım da sen o kadınla niye evlendin çocuğu da niye yaptın! soruyorum sana ha soruyorum. kedi fobisi olanla evlenilir bir de çocuk yapılır mı yahu!
şaka bir yana ekşiduyuru da bazen şaka gibi oluyor! ben başka bir apartmanın orda kedileri beslemeyi öneriyorum. hemen giderler. bir de motor için kullandığımız kedi kovucu spreyler var onlar da işe yarayabilir ama bodrum gibi bir alan için pahalıya gelir.

Bence eşiniz bir psikiyatriste gidip tedavi olsun... Yani hayat böyle geçmez, ne yapacaksınız? Hadi apartmandakileri bi şekilde engellediniz diyelim, sağda solda sokakta karşılaştıkları nolucak? Farzedin denizkenarına tatile gittiniz, oturdunuz bir restaurantın bahçesine yemek yiyorsunuz, bir kedi geldi sürünüverdi eşinizin bacağına, böyle bir durumda ne yapacaksınız? Kediler her yerdeler ve ne yaparsanız yapın asla işe yaramaz. Kusura bakmayın ama çevrenizdeki bütün kedileri uzaklaştırma isteğiniz çok komik. Sorun sizin eşinizde ve eşinizin böyle bir hastalığı var diye hayvanları kovalayıp onları rahatsız etmeye hakkınız yok. Hem eminim eşiniz de bu şekilde yaşamaktan hiç memnun değildir, yani insanı hayatı zehir olur böyle bir durumda, kolay bir şey değil ki sürekli "ah acaba şuradan bi kedi çıkar mı, ay oraya gitmeyim kedi olabilir" diyerek yaşamak. Yani bence eşinize de yazık. Ben eşinizin yerinde olsam gerçekten tedavi olmak isterdim, kurtulmak isterdim bu fobiden, yoksa hayat çekilmez olurdu hem benim için, hem de zavallı kediler için...

Aynı derdin bir benzeri biz de var. karşıda analı kızlı yaşayan aile apartmana belledikleri 2 adet kediyi sokuyorlar. kedinin bir tanesinin zararı yok ama diğeri sürekli olarak sıçıyor, apartmanın içi yaşanmaz halde. Tüm uyarıları dikkate almıyorlar, bağırıp çağırıyorlar, bu kediler biizm değil diyorlar ama sürekli olarak onların (4. katta oturmalarına rağmen) apartman dış kapısını bu kediler için açtıklarını herkes görüyor. İşin dramatik yanı madem bu kadar seviyorsunuz alın evinizde besleyin deyince "aa salağa bak sokak kedisini niye evde besleyelim" diyebiliyorlar. Benim bulduğum çözüm bir gün tuvaletten kakamı alıp kapı eşiklerine koymak (bu apartman içine sıçma işini en üst kat ve koridor sonundaki ev olduğumuz için bizim evin önünde yapıyor)
kediye de zarar vermek istemiyoruz desem yalan olur insanın bu kadar hayatını karartan birşeye karşı nefretle dolu olması çok doğal. En son apartmanı temizleyen kadın bile midem bulanıyor deyip işi bıraktı.

hemen gidip avatar'ı seyredin bence. yerkürenin tek sahibi olduğunu zanneden insanoğluna bir nazar eyleyin. akılla ödüllendirilmiş bir hayvan olduğunuzu unutmayın ( üstüne alınma hocam ben de hayvanım ama gücüme gitmiyor yani , keşke harbiden hayvan olsam da fitneden fesattan uzak dursam). sen nasıl çocuğunu kapının önüne bırakıp gidemezsen diğer canlıların da aynı şekilde anası-babası , evlatlık içgüdüsü , yaşama hakkı v.s 'si olduğunu unutma. unutma kedi olarak da dünyaya gelebilirdin ne yapacaktın o zaman ?

kedi dediğin varlık - evde var bir tane toraman bir sarman - kimseye zararı olmayan , öyle kafasına göre takılan meraklı -sevimli birşeydir. insandan da bin kat daha hayırlıdır. temizdir bi defa . ve dünyalar garibanıdır. köpekten tırsarsın mesela ısırır-parçalar. tanrı bir güç bahşetmiş. ama bu yavru insanla başedebilecek kudrette asla değildir. pıst dersen korkar kaçar. gördüğün zaman pıst de , oradan anında uzaklaşacaktır. bu kadar tribe girmene gerek yok

Belediyeye haber verin. İtinayla temizlerler onlar.

ermoo'nun dediği gibi ya yavruları vardır ya da hamiledir yer arıyordur. daha güvenli bir yer bulup oraya yönlendirmeyi deneyebilirsiniz.

bu bodruma girisleri kapatin once, disardan varsa kumes teliyle mesela, ayrica halihazirda orda duran kedileri de uzaaakca bi yere goturun, birakin. cok vicdan yapicaksaniz ya da bu hayvan dostu insan dusmani arkadaslardan cekiniyosaniz, biraz kedi mamasi falan alin goturun yaninda ne bileyim.
yani bodruma girisi kapatmaktan baska bi care yok sanirim? dis kapinizi kapali tutun. disardan giris varsa da kapatin orayi. bahcenizde varsa bunlar onun icin de biraz masrafli olur ama, kedinin kopegin bahce ve ev bitkilerinden uzak durmasini saglayacak bi jel var, sise sise ondan alin, bahceye bolca dokun, bunlar yesillige zarar vermez.
ayni jeli bodrumda da kullanabilirsiniz, yeminle les gibi kokuyo bana siksaniz ben de bi daha gelmem.
kendi kedi ve kopeklerimde denedim, bitkilere bahceye yanasamadilar. demek ki ise yariyo.
veterinerden, pet shoptan bulabilirsiniz.
dazzerlar bazi kopekte kedide ise yarar bazisinda yaramaz, nitekim anlik cozumdur o. elinizde dazzerla bekleyemezsiniz.

çocuğu bırakıp kaçacaksa önce psikoloğa görünsün. o ne öyle:S

fobisi olan bir insana uzaylı muamelesi ediliyor ya, ilgiyle izliyorum. sanki psikoloğa gittiği an psikolog sihirli bir değnekle değecek ve fobi anında tedavi olacak.

fobi tedavisi deniyor burada, ancak burada fobiyi sürekli tetikleyen bir şey var yahu. üstelik onlarca, yüzlerce. doktora görünsün. göründü ee. geçti mi? hayır. bu insan çocuk emzirecek, dünya kadar ilacı içerken üstelik. afedersiniz ama aynı durum bana olsa zıçarım kedisine der alayını toplatırım belediyeye.

psikoloji bölümü öğrencisi olarak eşinizin ciddi anlamda bir terapi görmesi gerektiği kanaatindeyim. zira hayat korkularla çekilmez. bu laflar size göre klişe belki ama durum budur. ayrıca eşiniz bir fobiden muzdarip diye diğer canlıların yaşamını tehdit altına sokacak işler yapmanıza da ben teessüf ederim. evlerden ırak, fobi her insanda görülebilir. ama yardım alıp dünyanızı güzelleştireceğinize bencil olup dünyayı değiştirmeye çalışmak bence hakkınız değil.

"sistematik duyarsızlaştırma" ve "bilişsel davranışçı terapiler" kelimelerini googlelayın derim.


sozluk.sourtimes.org

sozluk.sourtimes.org

dipnot: 21. yüzyılda psikoloji biliminden bu kadar korkmayın derim. zira eşinizin sorunu kabul etmeseniz de psikolojik. siz zaten eşinizin "rahatsız" olduğunu kabul etmişsiniz. kedilerin geldiği yere çamaşır suyu dökmek yerine eşinizi sağlam bir bilişsel davranışçı terapiste götürün.

Ne kadar saçma düşünceleriniz var.
Sorulan soruya cevap verin yargılamayın.
Bende kurtulmaya çalışıyorum.
Sokak hayvanlarında binbir hastalık var.
Geçen sene evime pencereden giren kedi yüzünden evim kış günü pirelendi.
3 haftam pire ayıklamakla geçti tüm odalardan
yetmedi koltuk takımımı değiştirdim.
Bir sokak kedisi bana 3000 tl mal oldu.
2 tane çocuğum var ve bahçesinde oynasınlar diye zemin katta ev tuttum ama maalesef çocuklarımı salamıyorum.
Toprakları eşeleyip tuvaletlerini yapıyorlar.
Yetmedi yavruladı.
Bebelerinden biri öldü. Kenara itmiş, leş gibi koku saldı etrafa normalde zaten tuvaletleri yüzünden leş gibi kokuyordu tam oldu şimdi.
Ne kadar çiçek varsa duvardan zıplarken parçaladılar.
Sürü halinde geceleri odanın cam kenarında oturuyolar. Mecburmuyum bunlarla uğraşmaya?
Hayvan sevgisi olan insan illa kucağınamı alması gerekiyor hayvanı?
Eğer komşum bana saygı olarak tepemde zıplamıyorsa hayvandan da onu bekleme ihtimalim olmadığına göre buna çözüm bulmak hakkım değil mi?
Fobimizinde olması gerekmiyor. Temiz bir bahçe ve içinde rahatça oynayabilen çocuklar istiyorum.
Yemeğinize konan sineği, kanınızı emen sivrisineği, mutfağınızda gördüğünüz hamam böceğini, bodrumdaki fareyi kovalayınca hatta öldürünce bir şey olmuyor; kedi bahçeme, bodrumuma gelmesin diye önlem alınca tüü kaka !!!!!!!!!!!!!

kedi sevmemek, nötr olmak ya da evin içine girmesini filan istememenin hayvansever olup olmamakla hiçbir alakası yok. fobi olayı ise tamamen ayrı ve ahkam kesilmemesi gereken bir konu tabii ki. şahsen ben, hayvanları sevdiğim için vejetaryen olmuş ancak kediden de kedi çişinden de bıkmış ve görüldüğü üzere böyle bir konu başlığında kendimi bulmuş biriyim. sinekliği bile zorlayıp eve giren, yere işeyip ya da işaret bırakmak mı her neyse onu yapan -daha beter koku zaten- ve o korkunç kokuyu bırakan bir şeye karşı neden tedbir almayayım? sokakta hayvana zarar vermek ayrı - ki sadece kedi ve köpek değil tabii ki hakkı savunulması gereken ama neyse, o az biraz ayrı konu şimdi- etrafında olmamayı seçmek ayrı. havalandırmak için camı açtığımda bile kedi çişi kokusu doluyor eve, daire kapımın önüne kakasını çişini yapıyor misal. o zaman evden taşın, karıdan boşan bilmem ne diyenler var, mal mısınız? sanki soru "karım kedi fobisini nasıl aşar?" kedi sevmeyeni ya da nötr kalanı, uzak durmak isteyene hemen hayvan düşmanı damgası yapıştırma dar görüşlülüğünü bırakın artık. resmen yargılıyor, resmen canilikle suçluyorsunuz. hayvan hakları yürüyüşü üstüne kebap yemeyi de anlayamıyorum misal. ama tabii, ben kedici olmadığımdan asıl hayvansever olmayan, kedi düşmanı olan da benim, haklısınız.

Bahceyi umumi tuvalet olarak kullanan kedi surusene karşı denemedigim metod kalmadı. Ultrasonik sesli kovucular nispeten ise yaradı ama diğer koku verici maddeler, sirke vs etkili olmadı. Varsa bilen anlatsın kardeşim, çok yapışık hayvanlar yaw, basedemiyorum.

Erkek kedimiz dişi kediyi sevdiğimizde bazen sinirinden kusuyor (küsmüyor, direkt kusuyor). Kendisinin yemediği bir yiyeceği dişi kediye verdiğimiz zaman inadından gelip o da yiyor.

Maması bittiyse, suyu bittiyse, kumu kirlendiyse gelip burnumuzu ısırıyor. sevdirme konusunda ise tamamen kedilerin insafına kaldık. istediğinde gelir kucağınıza, sağını solunu kaşıtır, sevdirir. istemezse elinizde tutamazsınız.

Köpeklerle karşılaştırıldıklarında belki numara yaptırmak vs daha zor ama kesinlikle karakterleri var ve akıllı yaratıklar.

bence kediler gayet aptal hayvanlar öyle insan halinden falan anlamazlar. kedi hiç beslemedim ama.

su an evde değilde dışarda beslediğimiz bi kedi nerdeyse dogdugundan beri biz bakıyoruz düzenli yemek falan veriyoruz vs. daha kediye bi kere dokunamadım ulan bu herif bana yemek veriyo bi sevdireyim kendimi bile demiyo köpekler hiç öyle mi. daha once korkmuş falan desen annesinin yanından ayrıldıgından beri biz besliyoruz.

genel olarakta hayvanlarda yunus ve maymunlar en zeki herhalde. :)belgeseller sagdan soldan duydugumuz gördüğümüz kadarıyla.

peki sevdirme, alışma konusunda erkek kediler daha yabani değil mi?
akıl konusunda nasıl bu karşılaştırma?
bir de kedileri mama dışında ne ile besleyebiliriz?

bence kediler o kemal sunal filmlerindeki şener şen gibi köpekler de kemal sunal işte... kediler sürekli kurnaz modunda gezerler falan ama hikaye yani..

ve kesinlikle sizin ruhsal durumunuza göre size yaklaşabilirler.. ben normalde çok kendini sevdirmeyen kedimi ancak düşünceli biyerde otururken elimin altında buluyorum sanki rahatlamam icin inadını kırıp kendisinden fedakarlık yapıyomus gibi gelip sevdiriyo...

köpekler iyi bi dost kediler de vazgeçilmez gıcık ama sevilen arkadaşlar gibi :D

benim kedim kopegimden daha akilliydi ve kesinlikle cok iyi iletisimimiz vardi. uzgun oldugumda ya da bir yerim agridiginda benimle ilgilenir, kendisine bir sey soyledigimde kendi dilinde cevap verirdi. kizlara sirnassa bile ozellikle erkek arkadaslarim eve geldiginde onlari kacirmak icin elinden gelen her seyi yapardi. kapilari ve dolaplari acabiliyordu. benimle beraber misafirlige gider, ben cikana kadar kapida beklerdi ve sonra eve beraber donerdik. kardesimi dershaneden almaya giderken miyavlardi, arabanin kapisini acinca arabaya atlar bagajin oradaki penceresinden disariyi izlerdi. bizimle yasadigi 8 yil boyunca kendisinden nefret eden diger kardesimin odasinaysa hic girmedi.

istediğim akıllı kedi kayranin kedisinin kedisi modeli :)

sadece şunu izle
icanhascheezburger.com

erkek kedim daha sevecen ve sempatik... dişi ise biraz cool takılıyo... dişiler sanırım erkeklerden daha iyi durumdalar... erkek kedilerim hep dan-dun tiplerdi.. bu arada dişi bi halt yediginde mesela vazo düşürdü erkek kedi sese koşarak hemen olay mahalline kosuyo dişi de kacıyo ve ben bagırarak olay yeri incelemeye giderken dişi de sanki benimle birlikte oraya intikal etmiş gibi mırrrrrık! (-noluyo ya??) diyo... olay tabi erkegin üstüne kalıyo ama artık çözdüm olayı yemiyorum...

ayrıca kücükken bi kedim vardı... mesela yatak odasına atar kaçardım banyoda kapının arkasına saklanırdım.. miyavlayarak beni arardı.. bulunca mıırrkk!!! diyip kaçardı o saklanırdı... ama kolay yerlere girerdi ben de görmemiş gibi yapar gecerdim falan :)) cogu kimse inanmaz ama böyle saklambaç oynardık resmen... ve bi kedime de takla atmayı ögretmiştim.. kosarken taklaya vuruyodu hahah bence kedilere herseyi ögretebilirsiniz ama istedikleri zaman yaparlar ödülle falan iş yapmazlar... ulan yine cok yazdım..

"sadece kedi-köpek ile sınırlı kalmamalı" dediğiniz için, papağan örneğini vermek istiyorum.

israil'de yaşayan bir tanıdığım papağanı:

1) evdeki köpeği, evin babasının sesiyle çağırıyor. köpek kafesin oraya gelince, su kabından su fışkırtıyor hayvana. köpek sinirlenip havlayınca da, evin annesinden azar işitiyor, papağanı taciz ediyor diye.
2) israil'de oldukları için, siren çalınca, "emniyetli oda"ya geçiyorlar. papağan da yanlarında. tv'yi açıp olay geçene kadar bekliyorlar. ama biraz durulduklarında ve kendi aralarında konuşmaya başladıklarında, papağan tv'yi duyamadığı için "şşşt" diye susturuyor bunları.
3) evde kimse yokken eve biri gelip zili çalınca, papağan mütemadiyen "kimoo" diye bağırarak, gelenleri deli ediyor kapıda.

paylaşmak istedim...

bunu da :)
www.youtube.com

kedi de, köpek de besledim, hatta tavşan, papağan, güvercin falan da besledim ki benim gördüğüm en akıllı canlılar kediler...

misal moralim bozuk olduğunda ki dışardan hiçbir şekilde göstermesem bile kedimin biri gelir yüzümü okşar patisiyle, öldürsen inmez üzerimden.
sevgilimden, diğer kedimden, defterden kitaptan bile kıskanır, diğer kediyi okşuyorsam onu dövmeye kalkar, pas vermezsem küser bir süre yanıma gelmez. göbeğine dokundurmayan hayvan 2 yaşından sonra diğer kedinin göbeği okşanıyor diye göbek sevdirir oldu.
artı isminin söylenişinden ne dendiğini anlar, soru sorarsın miyavlar cevap verir...
su bardağındaki suyun dibinde kalanları kafasıyla içemiyor diye patisini batırıp yalayacak kadar zeki...

bir diğer kedim çelik kapıyı açabiliyor, hem de öyle sırf koluna zıplayıp değil üstteki içeriden çevirilerek kapatılan kilidi çevirmeyi öğrendi, kapı koluna çıkıp kilidi çevirip kolun üzerinde zıplıyor...

bana kur yapmak için dudağıma ağzını sürten, üzerine saçımı yalayan kedi var yahu, resmen asılıyor hayvan :)
gel dersin koşar gelir, bekle dersin bekler, sana vericem birazdan yemeğini dersin gider mama kabının yanında oturur...
küçükken misal suyu kendileri sevmedikleri için, ben banyoya girince korkup panik yapıp banyo kapısının önünde çıkana kadar bağırırdı biri, annem ıslanıyor diye.
ilaçlı köftenin içindeki ilaç parçasını çıkartıp köfteyi yiyebilen hayvana zeki derim ben, varsın peşimde koşturmasın..

misal tavşanlar da adını öğreniyor. ben çok şaşırmıştım mükemmel hafızaları var.

karnım ağrıdığında tedavi eden bir kedim vardı.
kendilerine göre akıllılar, bence köpeklerden daha akıllılar. zaten köpeklerin kedilere müsvette olarak yaratıldığını düşünürüm hep. köpekleri sevmediğimden değil tabi.
şimdiki kedim mualla mahallenin en akıllı kedisi. görsen şaşarsın. :)
numara yapmamaları da yapamadıklarından değil karakterli gıcık şeyler olduklarından. yoksa zorlasan ne numaralar yaparlar.
ama tabi kedinin de akıllısı dangalağı var insan gibi :)
ayrıca ispiyoncu kedi de gördüm. evde bişi kırılırsa kimin yaptığını yüzüne bakıp miyavlayarak ispiyonluyodu annesine sinir şey :)
bzim mualla da çok konuşkan.
başkasına bişiler söyliim, iplemez ama muallaya nabyon len diyim hemmen mırrık :)

kedilere bulaşmadan önce mutlaka iki kere düşünmeliyiz.
www.dogwork.com

bir video da sırf ıslıkla yönetilen dünyanın bence en akıllı köpüşleri için gelsin :)
www.youtube.com

mualla ile ilgili bi hikaye daha anlatmak istiyorum.
mualla balkona gelir. kapı kapalıysa miyavlamaz, camı tırmalamaz. dışarıda duran tahta tütsülükleri alır ve yere atar. geldiği zaman kapı zili olarak onları kullanır. bi gün gizlendim, izledim. iki patisiyle tutuyo atıyo, sonra kapıya gelip bekliyo açılsın diye :)
ayrıca geçen hafta ölen köpeğimin de en yakın arkadaşıydı. ona mırıl mırıl sürünmeye bayılırdı. :/
veterinerin muayene tezgahında mırıldayarak ve ağzından salyalar akıtarak vetin eline doğru devrilen ve bu sevecenliği nedeniyle dik durmayı başaramayan aşk hastası gustave'ı da başka duyuruda anlatırım artık :P

köpeklere numara öğretirsin. kedilerse kendi keşfeder numaraları :)

www.youtube.com

yağ yakmak istiyorsan mümkün mertebe hızlı hempo yürüyeceksin koşma.Sana bolşans

herkes gelip bişey sallıycak şimdi daha da kafan karışıcak

ben özet geç diyenler için kısaca diyorum ki

HIIT neymiş bir araştır
High Intensity Interval training

hacı iki saat yazı yazıp cevap vermiştim, site kaydetmedi mnskym. şimdi de üşeniyorum iyi mi. bir ara anlatırım.

45 dakika sonrasında vucud yağ yakmaya başlıyormuş. Ben de salonda koşuyordum ordaki hoca öyle demişti. 45 dakika tempolu yürü sonrasına koş gibi bir alternatif sunabilirim.

hadi gene iyisin, dayanamadım biraz önce silinen uzun cevaptan özet geçiyorum:
kalbin büyümez, buna daha çok var.
o yaktığın üçyüz dörtyüz gramın tamamı su kaybı. makinenin dediğine bak.
yaktığın vücut yağın. öyle karaciğerdeki yağı mı yakıyorum vs. ile kafanı bulandırma, uzuncana anlatmıştım olayı, özetle vücut yağını yakıyorsun işte.
aslında esas önemli şey, spor yaparak kilo pek verilmez. o harcadığın 700 kalori var ya (lafın gidişi iyi değil :), o gün toplamda iki dilim fazla yesen neredeyse tamamı geri gelir. yarım ekmeği yakmak için 45 dakika neyim koşmak bir iki saat neyim yürümek gerek. o denli.
esas mesele diyeti kısmak. sporun katkısı vücudu katabolik dengeye sokmamak, yani zayıflama sürecinde kas (uzun vadede kemik) kayıbını önlemek. yoksa koştuktan sonra acıkacan, yarım tantuni yanına da bir bardak kolan, ooohh misss.
son nokta, (burda mesaj var) spor kilo vermek için yapılan bir şey değil hemşerim. benim evimde koşu bandı olacak (öğrenciyiz aaaabii), haftanın 2-3 günü yarım saat bir saat koşarım. çok faydalı bir şey. fiziksel, ruhsal hatta sosyal yönden bile, insanın duruşu bile değşiyor düzenli spor yaptğında. hatta sevgilin varsa esas faydasını onunlayken görürsün ;)

her şeyden önce, o kalori göstergeleri fake, sizin 300 kalori yakmanız için 10km hızda 40 futbol sahası çevresi falan koşmanız lazım, o kadar kolay bir şey değil yani kalori yakmak ki yarım saattte imkansız söylediğiniz şey...
spor yaparken ki 30 dakika zaten ancak ısınma sayılacak bir süre ancak su kaybedersiniz, zaten normalde kilo verme-kas geliştirme için 1 saat kardiyo üzerine spor veya çalışma tavsiye ediliyor.
tartılmak spordan sonra yapılması düzgün olan bir şey değil kilo kaybınızı ölçmek için sabah aç karna tuvalet ihtiyacınızı karşıladıktan sonra tartılmanız lazım.
2- ilk önce karaciğerinizdeki kalorileri bitirin, sonra karbonhidrat ve sonra yağ...
3- kaybettiğiniz kilonun zaten hepsinin yağ olmasına imkan yok, ki haftada 6 kilo zayıflamak istiyorsanız yapmanız gereken 300 kalori civarı alıp üzerine günde 1 saat ve üzerinde spor yapmanız lazım ki hayal bunlar..
3- ekstra koşmanın ötesinde nabzınız önemli 120 nin üzerinde olması lazım, yediklerinizi de kısmanız lazım o günlük 2000 kaloriler falana da inanmayın 1500 kalori ancak harcarsınız hergün.
kalp büyümesi de öyle günde yarım saatle olmaz

l-karnitine alın, yada kadınsanız l-karnitine artı cla

tipci degilim, basitcene spor yapan bir insanim.

1-) kosmaya basladigimiz ilk 10 dakika icince ilk basta vucuttaki seker disari atilmaya basliyor, daha sonra bakti olmuyor fucut yag kirma eylemine donuyor.

2-)her gidisinde 300 gr yagi nasil yakacagini merak ediyorum? yani bir idmanda 770 kalori yakilabilmesi gercekten cok zor, benden bile iyi sporcu olman lazim..(saka saka o kadar iyi olmana gerek yok) sana en fazla kalori yaktiracak sey -eger imkanlar dahilindeyse- bu merdivene cikar gibi bi alet var bak bu da resmi:

www.welltech.ie

bu alet piskileti ve kurek cekmenin ayni sure icinde neredeyse 3 kati kadar kalori yakimini sagliyor, denenmis ve onaylanmistir.

eger amacin sadece kalori yakmak ise, daha degisik idman turlerini deneyebilirsin;

-5 dakika hizli yuruyus temposundan sonra, kisa araliklarla maksimum tekrarlar ile sinav ve barfiks cekebilir, sonra tekrar kosuya donebilirsin.

ve sa i re.

www.scientificamerican.com

ingilizce biliyorsan bu araştırma çok ilginç, nature dergisinde yayınlanmış. sorunla ilgili değil ama koşu ile ilgili.

Yarım saat- 45 dk arası tempolu yürüyüşte 100 kalori yakarsın. Yürüyüşten sonra tartıya çıkarsan 100 gram verdiğini görürsün. Tecrübeyle sabittir. Aç karınla yürürsen bunun iki katı yakarsın. Kolay gele.

sağlık bakanlığı iznini alıyorlar çok "çakma" değillerse. gene de fazla tene sıkmamak yararınıza olur.

Orjinalini www.strawberrynet.com dan bulma ihtimaliniz yüksek.

strawberry'de bile yok ;)

alerji yapıyorlar ben elalemin üzerinde olsun yanımdan geçerken hapşurmaya başlıyorum

doldurma parfumle guneslenip butun yaz kipkirmizi dolasan birini duymustum, baska parfum begenin, daha guvenli.
bu arada hangisi o bulunmayan parfum merak ettim?

@ pinking: barbie'nin çocuk parfümü:)) binbir türlü kozmetikçiye, ykm'ye, tekin acar tarzı mağazalara sordum, yok dediler. gidip oyuncakçılara sordum, onlarda da yoktu. aslında parfümün bi sürü çeşidi var da, benim istediğim pembe şişeli olan. o da bi gittigidiyor'da var, son çarem orası...

ahah tamam, barbie yi bilmiyorum tabi ama baktim simdi ebay uk de var, bi bakin isterseniz, kolay gelsin.

orjinal sahte herpsini kullandım, vallahi hiç bir zararını görmedim görenini de duymadım. yalnız tişörtlerde iz bırakabiliyor o nedenle tene sıkmanızı tavsiye ederim.

pilates yap, 15 dakika dahi yapsan günde istesen de kambur duramıyorsun, rahatsız hissediyorsun mecburi dik duruyorsun falan, internetteki videoları bile izleyerek yapabilirsin, kolay aslında çok da zor değil.

önce bilgisayar karşısında oturma şeklinde dikkat etmen gerekir, yoksa ne yapsan boş. bilgisayar karşısında ideal oturma şekli; sırtı tam olarak koltuğa yaslama, ekrana bir miktar(abartmadan) yukarıdan bakma ve ayak tabanlarının yere tam olarak temasının sağlanması şeklindeydi hatırladığım kadarıyla.

gerçekten pilates bu kadar işe yarıyor mu yahu

yok ya ne pilatesi para tuzağı. kendini telkin edici şeyler yap, sürekli dik durmak için belli bir süre sonra alışırsın zaten.

iki buçuk yıldır pilates yapan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki; pilates para tuzağı değildir.

eğitmenlerine güvendiğiniz bir spor salonunda (pahalı olması eğitmenlerinin gerekli ehliyete sahip olduğunu göstermez) pilates yapmaya başlamanızı tavsiye ederim. eğer geçmişinizde spor yapmak gibi bir alışkanlığınız yoksa evde kendi kendinize pilates yapmaya çalışmak kaslarınızı zedelemenize yol açabilir.

spor salonunda en azından 15 dakikalık bir ısınma sonrası pilates çalışmaya başlamalısınız. pilates yaparken önemli olan hareketin hızlı yapılması değil doğru yapılmasıdır. daha önce spor yapmadıysanız kaslarınız büyük ihtimalle güçsüz olacaktır,bu yüzden bir eğitmenin hareketi size göstermesi ve gözetmesi önemlidir.bir kaç ay sonra işin mantığını ve kaslarınızı nasıl yönlendirmeniz gerektiğini öğrendiğinizde evde kendi kendinize de yapabilirsiniz. zamanla kuvvetlenen kaslarınız size kendiliğinden dik bir duruş sağlayacak, sürekli kendinize "dik durmalıyım" diye hatırlatmaktan da kurtaracaktır.

pilates ve yoga da pek çok temel hareket ortaktır.ve bildiğiniz gibi yoga vücudun esnekliğini ve direncini arttıran bir disiplindir.
bir ay kadar sonra kendinizi daha esnek, duruşunuzu daha dik hissedeceksiniz. unutmamanız gereken şey; spor yapmak da yabancı dil öğrenmek gibidir, bugünden yarına hop diye bir değişim olmaz, düzenli ve istikrarlı olmayı göze almalısınız.

plates hakkında bende çok attım tuttum @kobretti gibi. "ne o öle ya concon işi, hatunlar top mop oynar gibi öle" diye. 5 aydır filan yapıyorum bacak kaslarım için. tükürdüğüm her sözü yaladım, platese adını veren doktor Plates e dua ediyorum hergün öle diyeyim.

sırtın için kesinlikle plates yapmalısın. çünkü omurga düzeltmek ve dik duruş için üstüne tanımıyorum ben. +1 balık kraker ve +1 ilse

telkinle dik durmaya çalışmak çok saçma çünkü vücut kamburluğa alışınca dik durmaya çalışmak acı veriyor. ben de pilates (plates değil)'ten sonra farkında olmadan daha dik durmaya başladım, vücudumu daha iyi taşıdığımı da hissediyorum, kürek kemiğimdeki ağrılar zaten gitti, üstelik belediyenin açtığı, ücretsiz, haftada 2 günlük kursa 5 aydır devam etmeme rağmen.

Komik gelebilir belki ama sırtınıza bir sopa koyun. İnce uzun, cimnastik aleti olarak da satılıyor. Onu kıyafetinizin içinden geçirin ve o şekilde kalmaya çalışın.

Yine aynı sopa ile vücut egzersizleri de yapabilirsiniz.

Bende işe yaramıştı. Tek sorun, sopanın adını unuttum...

madem adamın adını bile yazmışsınız bari hakkını verin.
PILATES
plates değil. pilates.
en.wikipedia.org

hem güç kuvvet hem de gerinme, rahatlama diyorum.
www.yogatic.com'a yolluyorum bedavadan.

herkese çok teşekkürler

fake o bende 5 tane var hala öküz gibi uyuyorum :/ keşke gerçek olsa

bi kulakta 1 bi kulakta 2 tane var. toplamda 5-6 kere kapandığı için deldirdim bişey olduğu yok.

Bende 9 tane var. Teeee liseden beri, yani takribi 10 yıl olmuş. Hiç de bir sıkıntısını çekmedim.

bir kişi de buraya yazmamış ama arkadaşının bu konudan şikayetçi olduğunu söylemiş 3e karşı 1 oldu gerçi ama kafam karışık yine de :s

ben 7 yıl boyunca kullandım, deli uyuyorum.

ama işte bazı kişilerde nedense problem olabiliyor, bir arkadaşım kulağını deldirdikten sonra boynu şişmişti, iltihap falan, çok fena olmuştu. hassasiyetle alakalı sanırım.

kulakta, kıkırdak kısmında kısaca akupunktur noktaları olarak bilinen sinir uçları vardır. akupunktur noktaları olarak adlandırılmalarının sebebi iğne yardımı ile bu sinir uçlarının uyarılarak vücutta (karşılık geldiği yerlerdeki) çeşitli hastalıkların iyileştirilmesidir. aynı şekilde bu sinir uçları ayakta da oldukça yoğun şekilde bulunur. piercing için kıkırdağı deldirdiğinizde bu tesadüfen noktalardan birine denk getirebilir ve o sinir ucuna hasar verdiğiniz için sıkıntı yaşayabilirsiniz. üstelik açılan deliğin kapanması o sinir ucuna verilen hasarın iyileşmesini de garanti etmez. ayrıca sinir uçlarının iltihaplanması tahmin ettiğinizden daha zor bir tedavi süreci gerektirebilir.


bu yüzden mümkün olduğunda kulak memesi kısmını deldirin, kıkırdak dokuya geçmemenizi tavsiye ederim. (iki kulakta toplam 5 küpem var)
kulak deldirme, dövme v.b şeyleri vücudumuzu süslemekten zevk aldığımız için yapıyoruz. özensizce, hijyen koşullarından uzakta yapılmış uygulamalar size keyif vermek yerine ızdırap verici sonuçlara neden olabilir. unutmayın, sağlık kolay geri kazanılan bir şey değil!

sanırım deldirmekten vazgeçiyorum kulak memesinde küpe sevmediğim için sanırım ömür boyu küpe takmamış bir bağyan olacağım. cevaplar için çok teşekkür ederim..

şehir yazarsanız daha çok yardımcı olunabilir sanırsam :)

unutmuşum pardon. istanbul..

hizmet sona erer derken kesilmeden bahsediyorsanız ttnet internet faturamın 4 borcu vardı kesilmedi fazla şansımı zorlamadan 2 sini ödedim.Su ve elektrik konusunda şehire göre farkeder.

bedaş ödenmeyen faturadan 3-4 gün sonra hemen kesiyor. insanın gözünün yaşına bakmıyorlar.

iski birkaç fatura sonra kesiyor diye biliyorum. ayrıca iski faturalarını parça parça yatırabiliyorsunuz.

igdaş ikinci fatura geldikten sonra kesiyordu diye aklımda kalmış. şükür sonra zamanlarda geçirmedim hiçbir faturamı.

telekom için endişe etmeyin. önce dışarıyı aramaya kapanır. falan filan.

anadolu yakası doğalgaz 2 borç elektrik 3 fatura veya 100 tl üzeri internet 3 fatura,

teşekkür ederim herkese. iyi geceler..

Ben burnumu parmaklarımla tamamen kapatıp, dışarıya burnumla nefes vermeye çalışırmış gibi yaparken geçiyor genelde bu olaylar :)

Hiç uçağa binemedik...Duy bu sesi... Yani demek istediğim, dağ olaylarında öyle yapıyorum.

yerden yükseldikçe basınç düşer, kulak eşitleme belki işe yarayabilir ama sizinki doktorluk bir durum olmuş sanki.

şuan ne yapabilirsiniz bilemiyorum ama bir daha uçak yolculuğunda sakız çiğneyin, aynı sorunla karşılaşmazsınız.

sakız çineyin. ben de uçakta giderekn kulaklarım tıkanır, ya da okuluma giderekn (ki kendisi bildiğiniz dağda) arada kulaklarım tıkanır, en iyi çözüm sakızdır.

ah be anconia önce davranmış, ama sakız sorasında da işe yarıyor yae :/

bende nasıl bir kulak varsa istisnasız her uçağa bindiğimde tıkanır ve ağrır 3 5 gün. ucakta iniş ve kalkışlarda sakız çiğneyin, esnemek kulak tınanıklığını açıyor, böyle kendi kendinize bir iki esnerseniz geçebilir, bir de ben ellerimle kulaklarıma bastırıyorum bazen işe yarıyor.

Kulak tıkacı da işe yarıyor.

bende uçakla deniz seviyesi kentlere gittiğimde aynı durum oluyor sürekli. iki-üç gün içinde anca düzeliyor, esnedikçe filan. telaşa mahal yok.

ödenen para geri verilmez. olursa, geri kalan yıllar için başvurursun.

eğer ödediğin anda kyk çıkmış görünüyorsa geri ödüyorlar. ama ödeme dekontlarını ve sanki kendileri bilmiyormuş gibi sana kyk çıktığına dair internetten akacağın belgeyi ve bin dereden getirtilen suyu teslim etmen gerekli.

ağustos başında kyk ya başvuran herkese harç çıkar kyk nın kurallarına göre. yalnız ben ikinci defa başvurduğum için(önceki girişim(2007) dolayısıyla) aralık ayında açıklanan sonuçlara göre bana bir şey çıkmadı ve 1. dönemi indirimli ödememe rağmen 2. dönem başında 2. dönem ile 1. dönemin farkının toplamını ödedim. işte bu durumda ödediğim parayı geri öderler mi diye sorsam daha açık olur sanırım.

ikinci defa başvurmak diye bir şey yok kyk da, ne yazık ki başvursan da kabul edilmez herhangi bir şekilde okulla ilişiğin kesildiyse tekrar kredi alamazsın

sağlık ocaklarında yaptırabiliyorsun tetanoz aşısı. evet yaptırmalısın. dikişlik bi durum değilse pek iz kalmaz, kalsa da bitek sen görürsün merak etme.

Öncelikle geçmiş olsun, başlığa katılma sebebim geçmiş olsun dileklerimi iletmek ve kaval kemiğimi çok sevmem. Çok seviyorum böyle düz falan... Bu arada çok hassas bi yer orası, kıyamam, tabii eğer muay thai yapmıyorsanız hassastır.

Deldi mi kesti mi nasıl metaldi eski mi yeni mi?
Bence metal sizi kıllandırıyorsa bir tetanoz aşısı oluverin, tabii o arada doktorlara da danışma şansınız olur.

Ama ne kadar derinlikte vurdunuz ne kadar kanadı, o kemiğin üstünde pek et yok da.

Kıyamam
(imza: Kaval Kemiklerini Koruma ve Yaşatma Derneği Başkanı, Kamil Kavaloğlu)

Acınız için geçmiş olsun, inşallah şimdi baya bi geçmiştir, zamanla geçer gider. Önemli olan kemik hasar almasın. Biraz kan akması da sağlık için iyidir aslında.

Bi de bence o nazar, nazar duası okuyun. Allah'ın izni olmadıkça kimseye nazar değmez.

Ek: Çaktırmıyorum ama çok üzüldüm, sanki kaval kemiğimi bi yere çarpmış gibi. Bence insanların canı yanmasın, evet evet...

evde falan bir şeyse ve paslı değilse umursamayın ben bir yerlerimi günde ortalama 3/5 arası çarpıyorum kanatıyorum morartıyorum falan. bir şey olmaz. iz de derin değilse kalmaz. tetanoz aşısı olup da bir hafta kolunu kaldıramamaya değmez.

Hala canım yanıyor. Zonkluyor ve sızlıyor. Uyuyamadım. Uyumak istiyorum aslında. Bu gece uyumamam lazım diyen bir arkadaşa cevap yazdım. Sanırım uyudu. Bir ağrı kesici daha alsam, belki uyurum. Aşı konusunda sürekli fikir değiştiriyorum. Karar veremedim.

aşı kesinlikle ol. bacağını çarptığın için de değil sadece, gülün dikeninden bile tetanoz bulaşabiliyor. pek çok inşaat ya da fabrika ortamlarında dahi işe almadan evvel personele tetanoz aşısı yaparlar. koruyucu bişiy sonuçta ve yanlış bilmiyorsam etkisi 5 sene süre ile geçerlidir.

ücretsiz ve koruyucu bir aşıyı vurunmaktan ne gibi bir sakınca görebilirsin sonuçta? binde 1 bile mikrop kapma ihtimalin varsa ol hemen derim.

Cevap yazan herkese, çok teşekkür ederim. Arkadaşlar tetanos aşısı yaptırdım. Bir ay sonra, bir doz aşı daha yapılacak ve bu iki doz 3 yıl koruyacak dendi. !0 yıl koruma için, 5 doz aşı uygulanması gerekiyormuş. Aşı biraz yaktı, şimdi de kolum acıyor, biraz da ağırlaştı. Neyse, korkmaktan iyidir. Anconia aslında dikiş atmak istediler ama, bir kaç strip ile iki tarafı yaklaştırıp, aradaki mesafeyi sıfırladılar. Biraz iz kalacak sanırım. Hevipeyra, deri bütünlüğü bozulunca bu ihtimal hep var, biliyorum. Hatırlatmana sevindim. Karar almamda son nokta, yazdıkların oldu. Diğer arkadaşlar da etkiliydi de, gülün dikeni demen beni bitirdi. Öyle bir olay hatırladım. Gidip aşımı oldum.

www.prima.com.tr

benim de ablam 2 ay sonra bi kız çocuğu getircek dünyaya, güzel tesadüf oldu. allah analı babalı büyütsün. ablama nar dedim dalga geçti, duru dedim iş yerinde 4 tane arkadaşının kızının adı duruymuş. ırmak dedim çok var dedi. nisanda doğuyo nisan koy işte mis gibi dedim olabilir dedi. ronya dedim berfin dedim ideolojik isimlerle gelme lan dedi. sanem koycaklar galiba. şu nar ismiyle dalga geçen kitleyi bertaraf edebilirsek geleceğin gizemi mervesi cereni olabilir, aha buraya yazıyorum. tınısı süper, öyle süper anlamlı olması gerekmiyo bence ismin.

zeynep.

deniz

ceren

zeynep +1

pelin

(bkz: benan)
(bkz: bilge)

başak.

daha önce de sorulmuştu.
(git: 110856)
(git: 93314)

bebek doğana kadar bekleyin. annesinin kucağındayken bulursunuz ismini. anketle isim mi konurmuş.

kader

nası bi isim? klasik, eski türk ismi, postmodern :)

levin (renk)
berfu (kar tanesi)

rüya.
masal.
kayra.
dora +1

Zeynep veya Deniz.

derin

çok tesekkürler..dora eşimin düşündüğü bir isimdi..anketle isim koyulmaz tabi ki=)) ama belki gözümden kaçan isimler olmustur diye düşündüm..

alkım : gökkuşağı

mine

nar güzel isim bence=) Nar İNCE olacak koyarsak=))))))

türkiye tabanlı bir siteleri yok, yurt dışı temalı kabulüm dersen,
www.monsoon.co.uk
var

ha burdan alıveriş yapmam zor olabilir sanırım
teşekkürler :)

ilk ve son soruya istinaden: 8 tl tuttu diyelim eve gelen su ya da pizza siparisin. 10 tl verip tesekkur edersen (tebessum malum?) zaten o da cok tesekkur edip yoluna devam edecektir. oyle belli bir belirtme durumu soz konusu olmaz, en uygunu bu bence

öğrenci adam hali vakti yerinde değilse bahşiş vermese de olur. orta halliyse 19.5tl tutan sipariş kapıya kadar geliyorsa 50kr para üstü almasa da olur. onun için ufak bir miktar ama servis elemanı için damlaya damlaya göl oluyor.

Devamlı aynı kişi su getiriyorsa 1 sefer bahşiş verin 3 kere vermeyin vs ayarı kendiniz tutturun artık.

Kuaför olayında ise en temizi çocuğun cebine sıkıştırmak, arkadaşlarımdan biliyorum, kendi mekanlarını açmadan önce fazla verilen paralar onlara değil patronlarına gidiyordu

Bir konuda daha tartışmıştık. Ben bahşiş vermem, verilmesine de karşıyım. Bir arkadaş "zaten o işi yapan fakirler, aldıkları 3 kuruş para, sen de bahşişte cimrilik yaparsan aç kalırlar" tarzında bir cevap yazmıştı. Ee arkadaşım onlar o paraya çalıştıkları için zaten aç kalıyorlar. "O paraya dışarıda çalışacak çok adam var" deme, "senin işini 100 lira daha azına yapacak var" deyip deyip olayı kısır döngü haline getiriyorlar. O mantığın sonucu işçinin aldığı 1.500 lira bile yetimin hakkıni yemek(!) olarak adlandırılıyor.

Bahşiş vermeyin, verdirmeyin, insanları bilinçlendirin. Yoksa halk eşek oldukça semer vuran çok olacak.

hesabın yuzde 10 u kadar bahşiş bırakıyorum.

su içmediğim için su hususunda bir şey diyemem lakin bir ara eve kola getirtiyordum 8 10 şişe, bakkalımızın çırağı getiriyordu cebine de 1.5 lira, 1 lira hep koymaya çalışırım sonuçta oradan aldığı bir ücret yok ve onlar için bu büyük bir para hani belki kendine bi çikolata alır yemeğinin yanında kola içer biriktirir vs. diye düşünüyorum. yemeksepetinden vs sipariş verdiğimde ise valla yemeğine göre ve cebimdeki paraya göre bahşiş bırakıyorum. mesela 17 18 tutarsa 20 verip üstünü vermenize gerek yok diyorum ya da, 12 lira falan tutan bir şey için 10 verdiysem 5 verseniz yeterli olur diyorum. ben kesinlikle bahşiş vermemeye utanıyorum ve asla para üstü alamıyorum terbiyesizlik gibi geliyor o yüzden bu şekilde yapamıyorsam kart kullanıyorum. yine de çok memnun hızlı vs bulduğum olursa da kartla ödedikten sonra bir iki lira da kuryeye veriyorum.
taksiye bile ortalama 2 ila 5 liraya kadar bahşiş bırakırım ben. hani şu kadar alabilir misiniz, ben para üstünü şu kadar alayım diyorum. yanlış anlama vs olmamış oluyor.
valla kuaföre çokça da giderim lakin manikürdür, föndür vs için bahşiş bırakmıyorum. ama boya olsun farklı işlemler olsun bi 5lik vermekte zarar yok genelde çırağa verilir, birden fazla çırak varsa siz aranızda hallederseniz sevinirim der yaşı büyük olana verirsiniz. şimdi fön için vermiyorum dedim ama hani sürekli gittiğim kuaförümde fön çektirdiğim kıza cilt maskesi vs almıştım böyle ortak bir şey oldu mu da ne bileyim bi çikolata bile olsa ikram etmek gerekli bence.
ha bu arada öğrenciyim. ama bazen kuaförlerde ojem bozulduğunda silip kendim sürüyorum manikür parası istemiyorlar öyle bir şey olursa yine 3 5 bir şey vermekte zarar yok.
bir de mesela her su getirdiğinde değil de 3 5 seferde bir para üstünü almayabilirsiniz, hani ona göre ayarlayın bence.
kesinlikle bahşiş vermemek lazım hususuna da katılmıyorum. hizmetten hizmete, o işi yapan insanın kalitesinden kalitesine fark var, duruma göre tabi ki siparişi 3 kez yanlış getiren adama bahşiş vermeyecek ama bir kerede eksiksiz tamamlayıp gülümseyene de 2 3 lira bırakacağım yani, diğer türlüsünü de cimrilik olarak görüyorum çok çok ayıp. durumunuz olmadığı zaman yapmazsınız tabi o ayrı :/

herhangi bir hizmetten hoşnut kalıyorsanız kafanıza göre %10-15 civarı yuvarlak hesap atın bir şeyler işte çok da kasmamak gerek. sürekli gittiğim restoranlarda (ki öğrenciyim) mutlaka bir şeyler bırakıyorum çünkü beni tanıdıklarından bana gösterdikleri hizmet daha iyi oluyor. sık kullandığınız şeylerde bahşiş verdikçe alacağınız hizmet kalitesi ve güleryüz yükselir unutmayın bunu.

arkadaşlar öncelikle cevaplarınız için çok teşekkür ederim.
ancak sanırım tam anlaşılmadı. yani bir restoranta gittiğimde ya da ne bileyim pizza falan sipariş verdiğimde zaten bahşiş veriyorum. ama benim takıntım, damacana su gibi, ne bileyim ben kullanmıyorum ama örnek açısından, tüp gibi zaten mecburen haftada belirli para döktüğümüz ve ücretinde aslında gönderimi de katarak belirleme yaptıkları şeyler.
ya da kuaför gibi, tüm parayı zaten hizmete verdiğimiz durumlar. bu nedenle soruları buna göre yanıtlarsanız çok daha mutlu olacağım.
teşekkürler

ekstra hizmetlerde bu servis sağlayıcıların bir zararı olmuyor. Eğer ekstra hizmet almazsanız daha çok kar ediyorlar.
Yani evlere servis yapan bir sucu o suyun fiyatına zaten eve getirme hizmetini katıyor. Eğer gidip sucudan kendiniz suyu alırsanız, ki nadirdir bu, eve getirme hizmetini kesmez fiyattan; sucunun cebine(beline :)) kalır eve taşıma hizmeti.
Bahşiş Türkiye'de Amerika'daki gibi kültürel bir şart değildir, tersine lükstür, gösteriştir. Ama dedikleri gibi sürekli gidilen bir yerde veya alınan bir hizmette bahşiş servis kalitesinde artışa neden olacaktır. O yüzden varsa paranız karşılığını alırsınız.

şimdi,
annem bakkala, sucuya, kuaföre, marketten torbaları taşıyan çocuğa vs iyi sayılabilecek bahşişler verir hep. bu sayede de bakkaldan siparişler inanılmaz bir hızda gelir, sucu suyu hemen yollar, kuaförde hiç sıra beklemez, markette poşetleri doldururken de daima yardım alır. bence verebiliyorsan ver. sonuçta hem sen servisten memnun oluyorsun hem de onlar kazanıyor. zaten bu işi yapan insanların (çırakların) ücretleri bu bahşişler hesaplandığından nasıl olsa bahşiş alıyorlar diye ücretleri bir hayli düşük.

Diğer konularda bişey demeyeceğim ama eve gelen sucuya bahşiş verme zorunluluğu nedir yahu? Ne gerek var? gönlünden kopar verirsin, ona bişey demem ama şimdi bu sucu bunca kata çıkardı bu suyu, bahşiş vermezsem çok ayıp olur diye zorunluluktan bahşiş vermek saçma geliyor bana. Senelerdir su getirtiriz eve, annem de babam da bir kere bile bahşiş vermemiştir. Yine de eğer bir hafta bozuğumuz yoksa "tamam abla/abi haftaya verirsin" derler, anneme babama her seferinde halini hatrını sorarlar vs. Yani karşı taraftan saygı görmek için illa bahşiş vermeye gerek yok. Sucu durumları için söylüyorum bunu, zaten sen de onu soruyorsun. Bazı durumlarda bahşiş vermeyince ayıp kaçıyor (böyle gelmiş böyle gider durumu maalesef) ama sucu konusunda kendini kasma bence. Yok böyle bir zorunluluk.

bu konuda (bkz: reservoir dogs)'un efsanevi sahnesini izlemek faydalı olabilir...

wax diye sallıyorum muhtemelen odur.

kesinlikle wax.

nutri gloss var süper parlatıyor bir de parlaklık veren saç köpükleri var

wax ama yapma bence iğrenç.

elidor 7/24 gibi geldi bana da.wax böyle yapar mı yahu

buna wax diyen arkadaşlar hayatlarında hiç wax kullanmışmı acaba?

mat dax

nautilusda giriş katında var. bimeksin çaprazında

asmalimescittede vardi bi tane galiba. bir adette tunele dogru istiklal caddesi uzerinde animsiyorum sanki solda.

galiba bu dediklerim sunlar.

www.lushturkey.com
www.sabunum.com

cevahirde var, taksimde istiklalde top şeklinde eriyen güzel güzel köpüğümsü sabunları olan bi yer var adını unuttum tabi.

bakırköyde capacity de vardi sanirsam

@ilse: o sabuncunun adi lush.

istiklal, metrocity, kanyon, istinye park

lush'lardan bir tane de bağdat caddesinde var. ayrıca soap stroy diye bir zincir daha var ki bir şubesi kadıköy tepe nautilus'ta. ama en güzeli lush. istiklal'de ada kitabevi'ni geçince.

bizim oğlan da böyle kanat çırpar gibi kulaklarını çırpıyor :) uçuyor sanırsam rüyasında. bazen de bir anda gözler kapalı kolunu bacağını yalayıp bir hışım sonra kafayı koyup uyumaya devam ediyor. yani normaldir. kediler rüya görür.

avlandığını görüyor olabilir. bizimki de sürekli ağzını şaplatıyor uyurken yada birden sıçrıyor. normaldir. öyle durumlarda aniden uyandırmayın, daha çok korkuyorlar.

hafıza konusunu bilmiyorum. bende merak ediyor, sözü yetkililere bırakıyorum.

olmaz mı benimkiler hem rüya görüyor hem konuşuyor, kızıyor falan maow muuw diye söyleniyor uyurken bi diğeri gözlerini kırpıyor, kulak falan titretiyor, rüya da görüyorlar.
hafıza da 1 yıl falan sonra bile görse hatırladığı oldu yollarımızın ayrı düştüğü kedilerden daha uzun süreyi yaşamadım bilemem.

ruya goruyo ellesmeyin :))

hazfizalari da dusunuldugunden kuvvetli. sadece bir kere uc hafta kaldigi annemin evini bir sene sonra hatirlamisti. insanlari da hatirliyor. ama ne kadar cok bereber olursa o kadar rahat ve uzun sure sonra da hatirliyor. olaylari bilmem ama mekanlara ve insanlara karsi durum boyle

acibademde "canak" restoran var...internetten bulabilirsin tam adresini butun yemekleri guzeldir oranin istersen direk yemege gotur. katmer yapiyor ve cok da iyi yapiyolar ... ama malesef asya yakasinda iste...

1 avrupa yakası bilmiyorum ama asyada güllüoğlu ve hemen kadıköy evlendirme dairesinin karşısında bir tane var kozyatağı güllüoğlundan alıyorum ben hastasıyım fanıyım.
3 baklava yufkasının içerisine kaymak tozşeker ve dövülmüş antep fıstığı koyuyorsun sıra sıra, gözleme gibi kapatıp pişiriyorsun hafif kızarınca hazır oluyor.

www.canakkebap.com

aferin?

mavi olanını bilemedim.allerset,zrytec fln alerji ilaçları bnm bildiğim.

sallama hakkimi kullaniyorum: claritine

aerius

deloday

sen bunlara uyarsan başına iş açarsın :D eczacıya sor ya sokakta yürümezmisin hiç bir gün gir bir eczaneye sor. ivedik şifalar

aerius. evet.

watsonslar da innova satıyor ama tavsiye etmem çok dandik ürünleri

metrocity de varmış.

olur tabi. sonucta "testere" bu dostoyevsky romani degil ki. ama gel sen bosver testereyi falan insan gibi bir film izle be aga. yani zaman oldurmekten oteye gitsin film izledigin sure...

cok sevdigin bir kac filmi yaz damak tadina gore bi tarif verelim...

"bence" testere parça parça olayları birleştirerek eğlenebileceğin bir film. vahşet kısmı dikkat çekmek için piyasa olsun filan diye yapılmış bir olay. para kazanmak için yapılıyor sonuçta. ama dediğim doğrultuda daha kalite filmler yok mu, var. ama sadece vahşet olarak görmek yanlış.
3ü izle.

sırayla giiiiiiiit

önce 4-5-6 sonra 1-2-3..

olmadı galiba

neredeyse tüm devam filmlerinde daha öncekileri izlememişler de hesaba katılıyor.

@reeper redeemer

Kopardın beni :D

4'ü atlamayın. 1'den sonra bence serinin en güzeliydi.

ykm de vardır.

boynerde de var

cevahirde kendi standları da var

arkadaşlar ankarada arıyorum.ykmde çeşitler azalmış, istediğimi bulamadım, şansımı bir de boynerde deneyeceğim.

ingilizce biliyorsanız buept daha kolay gelecektir. taktiğe falan gerek yok sonuçta bilgiyi ölçüyor.

writing i atlatabileceksen buept daha kolay en azından masrafsız

buept, hum yerine ae alırsınız... (c ile geçerseniz)

arkadasinda bir pustluk olmasin? her seferinde arkadasina denk geliyor gibi. hem sokaga atmak da ne oyle esya mi o?

kediyi sokağa salarsanız otlardan uzak tutun, illa ki pire kapar. özellikle yazın önüne geçmeniz çok zor.

bizim kedilerde pire için fibroline kullanıyoruz, oldukça etkiliydi. isterseniz bir dahaki sefere bir de bunu deneyin.

kedi sokağa alışkınsa vay halinize, çöpe de girer, kavga eder yaralı da gelir, aşılarını ve pire ilacı uygulamalarını aksatmamanız lazım.

sokağa çıkan her kedide pire olur. veterinerin kullandığı ilaç kedideki pireleri temizler ama kedi sokağa çıkınca üstündeki pire popülasyonu kendini yeniler. kullanılan pire temizleyici ilaçların hepsinin de farklı kullanma aralığı vardır. kedi pire kaparsa bu pireler üzerinde ürer. en iyi pire ilacı yalanmasına engel olmayacak bir ilaçtır. pire kaçırıcı tasmalar iyi bir çözüm olabilir. yine de kedideki pireler (kedi piresi olarak bilinir bu pire cinsi) ne aşıları tamam bir kedi için ne de insan için sorun oluşturmaz.

pire damlası olayının nasıl bir şey olduğunu yıllardır çözemedim ben. frontline kullanıyoruz (damlalar yetmedi sprey aldık artık) kedilerim asla sokağa çıkmıyor evden bile çıktıkları yok ama 1 ay 1.5 ay geçsin 1 2 pire görmeye başlıyorum. nerden geliyor, nasıl geliyor zerre fikrim yok.
ama temel olarak ayda bir falan yaptıracaksanız o kadar para bayılmayın alın bir sprey kendiniz yapın, kediyi pire damlasından önce yıkayın, sonrasında yıkamayın bir de kendiniz bakın pire var mı diye hayvanı da zehirliyorsunuz sonuçta

kesinlikle sokaktan kapıyordur. sokaga cıkarıyorsanız pire tasması takmayı deneyin.

degildir.
www.facebook.com

yeni bir liste yapın bu listeye herkesi ekleyin, sonrada izinlerden arkadaşlarınızı görmelerini engelleyin

egzozuna takma penis sıkıştırmak olabilir(mesaj kaygısı taşır)

bomba düzeneği yerle$tirirdim; gaza basınca havaya uçardı.

boya dökerdim üzerine bi kova.

@ateistanbul walla o kadar ciddi bir intikam değil :)

çiçek abbas'taki şakir abi gibi sökerdim arabayı.

valla arabasına göre değişir. uygunsa siz model söyleyin, aklıma bişey gelirse yazayım.

en basitinden her tarafını çizmek, 4 tekerini de patlatmak olabilir.

Mümkün mü emin değilim ama elmasla ön camı sürücünün yüzüne hava gelecek şekilde daire şeklinde kesmek olabilir. Hidroflorik asitle falan da eritilebilir. Kolay olmasa gerek ama bunları yapmak...

bişey yapılacaksa kendisine yapılmalı derim arabasının ne suçu var

en iyisi her hafta farkli bir lastigini patlatmak...

içine ölü kedi at

arka koltuğa at kafası koy

tekerlere benzin dök ve yak...
ama önemli olan, bu eylemi her hafta yapacağını hissettirmek.
yani adam tonla masraf yaıpı arabasını tamir ettirdiğinde, 3-5 gün sonra git bir daha yak arabayı.

@fenrir greyback
kendine yapacaklarım var ama araba konusunda fikir alayım dedim

camlarına pembe boyayla hamamoğlanı yazardım.

Kaportanın üzerine anahtarla "Beni boya" yaz.

@msb süper bi öneride bulunmuş.

tuz ruhu dök geceden tekerlerine kaportasına sabaha tekerler delinmiş, kaportası da kabarmış olur. 1 liraya intikam.

adama ne kadar kızarsanız kızın, arabasına ciddi kalıcı hasar vermeyin. milli servet, yazık. Amacınız adama ders vermek, yaptığını bir daha yapmamasını sağlamak ise boya çizmeyle olmaz o iş. Hem arabanın değeri düşer, bir sürü boya masrafı, belki adam sizin çizdiğinizi bile fark etmez, siz içinizi soğutursunuz belki ama adam ders almış olmaz.

ben önerimi yapayım. mesela yağmurlu bir günde ileceklerinin lastiklerini çıkarıp atın. sileceksiz kalsın. maddi zararı 15 lira sadece ama çamurlu bir günde silecek kullanamamak paha biçilemez. ya arabasını kullanamayacak, ya gibip silecek alacak, ya da 10 metrede bir inip camını silecek. mis gibi ceza işte.

ya da mesela sticker'lı kağıt ile yan camına "öküz yazın". kaportaya değil, cama. onu çıkarmaki veya çıkarmadan öyle gezmek adama en güzel ceza. çıkarmanın maliyeti de yok.

tekerleklerini bıçakla yarmak değil de tükenmez kalem götüyle sibobuna dürterek indirmek. iki tanesini indirseniz yeter. tekini indirirseniz stepneyi takar kurtarır. maksimum 50-60 liraya (çekici parası) patlar ama şahane ceza olur. arabayı oynatamadığı için niye bu eylemin yapıldığını (mesela garaj girişindeki arabalar için şahanedir) anlar. pompası yoksa çekici çağırmak zorunda kalacak, ya da gidip pompa bulup fost fost diye şişirmek zorunda kalacak.

yani illa maddi zarar verip vandallık yapmanın alemi yok. arabalı öküze maddi zarar vermeden de ceza verilebilir.

her şey bir kale kilit anahtarına bakar...

önce jazmine sullivan'dan şu şarkıyı dinle (bkz: bust your windows)

sonra artik pencerelerini mi indirirsin, kaportayi derin derin cizer misin, egzozuna yumurta mi tikarsin orasi senin bilecegin is.. ha klima filtresine birkac yumurta atarsan da misler gibi koka koka kullanir arabasinin isiticisini ya da donar!!!

kaportasına anahtarla "ben intikamımı arabandan alacak kadar korkak bir orospu çocuğuyum" yazabilirsin. resmen şok olur. iyi bi intikam.

@care en çok senin cevabına güldüm :)

bence bir insan biraz da karşındakini eleştirmeden önce aynada bir kendisine bakmalı. kesinlikle kızların çok çok güzelsin safsatasına inanmayın bence, tamamen yalan ve sizi kırmamak için söylüyorlar. sonuçta mesela 90 küsür kilo kız arkadaşımıza biz de aslında şişman durmuyorsun giydiklerin kapatıyor diyoruz. senin arkadaşların da kibarlık olsun istiyor olabilirler. ayrıca bir kadının bir kadına bakışıyla bir erkeğin bakışı aynı değildir, samimi olduğunuz eski sevgililerinizin görüşlerini düşünün bence. artı sürekli kot pantolon, kazak, bot üçlüsü çok antipatik ve paçoz. dağınık bence o yaş grubu için. hani liseli, üniversiteli olsanız bir nebze. bence biraz daha kendi seviyenizdeki erkeklere ilgi gösterirseniz sizin için daha hayırlı olur, hem yaş hem dış güzellik olarak pek manken kıvamındaki erkeklerin ilk bakacağı kız olacağınızı sanmıyorum. sonuçta erkekler ne kadar doğal güzellik dese de, tamamen fason. hiçbir erkek de görmedim ki birlikte oturulurken makyajsız dağınık saçlı falan birine baksın, en çirkini dahi süslü püslü makyajlı, barbie bebek konseptli kızlara bakar. bence imkan olarak da kota, bota harcadığınız parayla ufaktan yenilikler yapın, kot alacaksanız skinny falan alın, botunuz yerine çizme, topuklu bot vs tercih edin imkansızlık bence geçerli değil bu hususta bir tane alıyorsanız yine bir tane ama farklı tarzda edinebilirsiniz. bu herkesin size bakışını değiştirir bence.

@ilse: kiz arkadaslar konusunda haklisiniz, ama beni tanimayan, rastgele karsilasmis erkek-bayan farketmez, insanlardan da ayni methiyeleri duydum- gecmisteki erkek arkadaslarima gore dunyanin en guzeliydim, ne kadar ciddiye alinir bilemiyorum...Samimi olduguna inandigim bir cok gorus varken durumun bu hal olmasi zaten temel sorun. Bir erkegin kaplamaya bu kadar ciddi deger yuklemesini kabullenmemem, kabul edememem...Cizmeyle de sevisilmez ki, silikon katkili sutyenler cikinca ne gorecekler merak etmiyor mu erkekler?

sağda solda biseksüel olduğunu ima et. faydasını göreceksin.

kot kazak bota fazla takma.yeri geldiğinde sende giyersin onları(yerine göre tabiiki).ama senin tam ne beklediğini anlamadım ??!

mali durumun ne olursa olsun,kıyafet (ve saç%50) herşey.başkasının fikrini almadan içinde mutlu olacağın sade ve şık bir kıyafet kendine beğen.pahalı marka olsun önemli değil ama sadece bir tane elinde bulunsun derim.gardrop oluşturmaya gerek yok.kadınlar bizlere göre daha şanslı giyim konusunda (ucuzluk ve çeşit için söylüyorum)

ilişkilerde ise herşey sende bitiyor.hoşlandığın kişilere samimi ol ve mükkemmeli arama(yoksa kadın/erkek bir anda antipati kazanırsın).erkek bir vakitten sonra seçebilir.kararlarına saygı duymalısın.

mesajınızda ne yazmış olursanız olun, her cümlenizin altında gizli egoist yatıyor. bence önce onu törpülemeye bakın. erkek doğal "güzellik" kadar doğal kişiliğe de bakar. hakaret olarak algılamayın, objektif görüşüm.

ayrıca biz güzeli değil seksiyi severiz. arada büyük fark var.

eğer amacınız ortalama değil de o %80 in beğendiği pürüzsüz ciltli erkeği elde etmek ise, boşverin. %80'lik erkek elde edilmez, elde eder. piyasanın %80'ine siz de hakim olsanız, siz de köpek çekme taktiklerini yemezdiniz emin olun.

ne kadar yardımcı olur bilemiyorum ama bende 22 yaşında bir erkek olarak düşündüklerimi ve bildiklerimi paylaşayım.. erkekler genetik olarak kadında ilk güzelliğe bakar. bununda sebebi doğacak çocuğu için en uygun geni aramasından kaynaklanır. kadınlar ise yakışıklılık ve geniş omuzdan ziyade çocuğuma iyi bir yaşam sunabiliyim diyü erkeğin statüsü, gücü (yat,kat,para,şöhret vb) ile ilgilenir.

Örneğin okan bayulgen 1.6 boy ve düşük omuzla o kadar mankenle birliktelik yaşayabildiyse bu onun şöhreti ve toplumdaki yeri sayesindedir ve imkanı olduğu sürece hiçbir zaman çirkin bulduğu bir kadınla sırf ruhu güzel diye birliktelik kurmaz. Mümkünse hem ruh hem vücut güzelliğini aynı anda arar.. nitekim öyle birini buldu ve evlendi.. Malesef bunu doğanın kuralı olarak kabul etmemiz gerekiyor. (bkz: doğal seleksiyon)

Gelelim güzellik kavramına.. vücut güzelliği ve bakımı ilk etki için çok önemli evet. Yani bir erkeği kadına yaklaştıran en önemli faktör. Sonuçta sizde kavunu koklamadan önce görüp seçiyosunuz eğri büğrüyse koklamazsınız bile(kötü bir örnek oldu kabul ediyorum).. zurnanın zırt dediği yerde burası bence.. eğer saçım boyalıysa, tırnaklarım ojeliyse, ayağımda ugg varsa tamam çok güzelim başka bir şeye gerek yok tavrı.. kadınların önce kendini sex objesi olarak görmeyi bırakması gerekiyor bence. öbür türlü orgazm dan sonra şişme kadından bir farkı kalmıyor..

Demek istediğim kadının daha çekici olabilmesi için birazda erkeği hali-tavrıyla etkilemesi lazım.. ben mesela bir kadının saçını kulağının arkasına atma şeklinden etkilenebiliyorum veya gülüşünden, başım sıkıştığı zaman süprizleriyle ve tatlı diliyle omzumdan yük almasından.. ancak bu gibi farktörlerle desteklenen ilişki uzun sürebilir diye düşünüyorum..

Zaten belli bir zamandan sonra dünya güzelide olsanız erkeğin ilgisini oraya çekemiyorsunuz.. davranışlardan doğan eksiler güzelliği bastırmaya başlıyor.. (bkz: hülya avşar) kısacası birlikteliğin getirisi, götürüsünü geçince hakem maçı bitiriveriyor.

düüüt

umarım derdimi anlatabilmişimdir..

geniş omuzlu, pürüzsüz tenli, uzun boylu bir erkek olarak yazıyorum;
öncelikle kendini bayan diye adlandırmayan, kadın olduğunun bilincinde olup kendine güvenen (kesinlikle kendini beğenmiş değil) bireyler ister. fiziksel güzelliktense zekaya, kültüre önem verilmesini ister (hem kendi hem karşıdaki için). makyaj yapıp içinde binlerce ton olan doğal rengini bir boya tabakasıyla kapatmayan, kot pantolonla duru ve sade bir güzelliğe sahip olan kadınları ister.

yazdıklarınız göründüğü kadar yüzeysel ise, çekici ama boş erkeklerle sizi çok çok güzel bulan kadınlara hava atmak, kendileriyle yalnızca seks yapmak gibi niyetleriniz varsa dedikleriniz doğru tabi; erkekler mini etekli, dekolteli ve makyajlı kadınlar ister, seksini yapıp yenisini bulduğu anda bir kenara atar.

şimdi gördüm: "Bir erkegin kaplamaya bu kadar ciddi deger yuklemesini kabullenmemem, kabul edememem" yorum yapmıyorum, egoizmden biraz uzaklaştığınızda ikiyüzlülüğünüzü görürsünüz muhtemelen.

şunu anlamadım ben, her şeyi dış görünüşe bağlamışsınız. hayatta her şey güzellik değil ki. estetik ihtiyacı ve buna bağlı olarak seks de önemli bir gereksinim tamam ama hayatta her şey güzellik değil. okuyun edin ne bileyim sinemayla, sporla, tiyatroyla ilgilenin. kendinize ilgi alanlarınıza, kafanıza uyan karakterdeki kişiye göre birilerini bulmaya çalışın. yok güzel olayım, sevgilim güzel olsun, ikimiz de birbirimizi beğenelim falan bunlar kısa süreli zevkler için. bu kadar da ilişkiden bahsetmişsiniz ama. ne bileyim benim düşüncem bu en azından.

dikakt ettim de herseye dıs güzellik olarak bakmıssın..daha ordan kaybediyorsun, kayıpsa tabiii.

bence güzellik algısında hem sizde hem toplumda sorun var.

birinci olarak sizin isteğinizi ele alalım.
anladığım kadarıyla beğendiğiniz erkekler, "daş" ya da "taş" olarak tabir ettiğimiz tipler. ya elbette, hepimiz biret pit'i görünce "vay babanın kemiğine" diyoruz. bir imirzalıoğlu olsun vs beğendiğimiz insanlar ama ilişki yaşamaya gelince bir erkeğin güzel ya da yakışıklı olmasından daha önemli faktörler de giriyor devreye. bir kişinin sadece yakışıklı olması (önemli bir faktör olsa da) belirleyici olmuyor. hz muhammed, erkeğin güzelliği dilindedir demiş. Konuşması, sosyal statüsü, hayat tarzı, mali durumu, tahsili vs bunların hepsi ayrı ayrı bir rol oynuyor. siz tüm bunları es geçip, "ben çok yakışıklı bir adamla birlikte olacağım" diye bir hedef belirlerseniz kendinize sonuç hüsran olur. yanlış anlamayın, size böyle biriyle birlikte olamazsınız demiyorum, olabilirsiniz ama sonuç hüsran olur.

gelelim size. seksapel ya da kadınsılık kıyafet işi değildir. evet bizim kafalarımıza kazınmış kalıplar var. file çorap seksi olur, jartiyer şöyledir böyledir. ama bu kalıpların dışında insanlar da var. nasıl, çok şişman kadınlardan hoşlananlar varsa çok zayıf kadınlardan hoşlananlar da var. ama tabi günümüzde zayıflık pomplandığı için bunu güzellik kriteri olarak addediyoruz. bu kıyafetler için de geçerli. örneğin bir erkek eşofman giymiş kadınları da seksi bulabilir. örneğin ne zaman kot pantolon tişört giysem sevgilim deliriyor.

ama tabi sizin açınızdan bakarsak, siz kotla erkeksi olmayı ya da çirkin olmayı özdeşleştirmişsiniz. oysa dediğim gibi bu seksapel meselesi. üzerinde salaş bi kot ve ağzı kaymış bir tişörtle çok seksi olan kadınlar da var. bu biraz kendinizi nasıl hissettiğiniz ile ilgili.

eğer diyorsanız ki, kadınsı giyinmeden seksi hissetmeyeceğim. o zaman mali durum engelini aşmanın kolay yolları var. eğer istanbuldaysanız zaten çok şanslısınız. terkos, atlas, beyoğlu iş merkezi. buralarda üç otuz paralara elbiseler vs bulma şansınız var. eğer başka bir şehirdeyseniz, gidin adil ışık ya da collezione gibi bir mağazaya. alacağınız çok temel parçaları bir alın, deneyin kendinizi. bir kalem etek, bir tane dar beyaz gömlekbir siyah pantolon ve bir saten bluza bakar bu iş.

sıkmayın canınızı. rasyonel olun, kalıpları kırın.
daha iyi hissedeceksiniz.

Merhaba. Kesinlikle yanlış düşünüyorsunuz bence. Geçen başka bir duyuruda da bahsettim ve farkettim ki kadınlar hayatlarının herhangi bir evresinde kesinlikle "daha fazla süslenmeli miyim? daha fazla mı güzel gözükmeliyim?" şeklinde meraklara giriyorlar. Bu da genelde dişlerine göre bi' şey bulamadıklarında veya sıkıldıklarında oluyor :)

Yahu, biraz farklı uğraşlarla oyalanın, ne bileyim felsefeye verin kendinizi, ciddiyim, atıyorum tiyatro kurslarına gidin, bi' şeyler seyretmeye gidin. müzik falan yapmaya çalışın arada. siyasete verin kendinizi devrim kitapları okuyun :) kısaca beyniniz ne kadar derinlerde düşünmeye başlarsa, güzelliğe bakış açınızın ne kadar da dengesiz bir şey olduğunu görürsünüz. Belki size çok çok anlamsız gelecek, ki bence öyle.

Şahsen mesela barbie bebek gibi kızlardan nefret üstüne nefret ediyorum. İğrenç geliyorlar bana makyajlı kadınlar. Hatta kız arkadaşım bu aralar makyaj yapmaya başladı, makyaj dediğim de kalem mi ne sürüyor sadece, ama ben gerçekten nefret ediyorum bundan yahu. Yani dışarıdan herhangi bir boyayı surata sürünce nasıl güzel olduğunu düşünebilir insan? Bu kozmetik firmalarının son asırdaki başarısı değil de nedir? Aklı yerinde bir insan suratını boya içinde bıraktığında nasıl güzel olduğunu düşünür ve nasıl güzel bulunabilir? Bu tamamen insanın bakış açılarının körelmesi ve belli bir noktaya yoğunlaştırılması sonucu olmuş.

Ayrıca var olan güzelliğe diye bir şey yok ki. Güzellik herhalde en göreceli kavramlardan birisidir lugattaki. Sonuçta sizi beğenmesini istediğiniz kişinin de bakış açılarının törpülenmiş, saçmalanmış ve klişeleşmiş bir şey olmasını istiyorsanız, siz de süslenip makyaj yaparsınız, belki sizi bulan olur. Ben sanmasam da :)

Kolay gelsin.

muhtemelen karakterinizle ilgili bir sorun var ortada.

mesela sizin notunuz 8 olsun. 8 ve üstü adamlar da sizin beğeneceğiniz, iç geçireceğiniz adamlar. bu adam sizle tanışıyor, fiziksel olarak beğeniyor, ama biraz daha tanıyınca "bunla mı uğraşıcam ulan, bana kız mı yok" diyerek uzaklaşıyor.

ama 8den düşük notlu adamlar (sizin beğenmedikleriniz) kendi alım gücünün üstünde bir hatun bulduğu için seviniyor, karakterinizde olabilecek sorunları görmezden geliyor.

sen öylesini bulsan da senden daha güzeline kaçar o. veya sen daha güzelini buldun mu ona kaçarsın. kasma kendini fazla. kişilik problemlerin var muhtemelen. onlara yoğunlaş.

en başında belirteyim @kahvegibi'ye çok fazla katılıyorum :))

şimdi "seksapel", kadınlık denilen şey insanın içindedir. kıyafet, makyaj, dekolte, oje ile edinilmez, bunları yapmayınca da gitmez. sağlıklı bir kadın "kadın" gibi hisseder, kadın gibi davranır ve bu şekilde erkekleri cezbeder.

medyadaki klişelerden arınarak etrafınıza, gerçek hayata bakarsanız sade giyinen, pantalon giyinen, çirkin denilebilecek, epey kilosu olan bir sürü kadının gayet güzel ilişkileri ve evlilikleri olduğunu gözlemlersiniz.

o zaman bu erkekler dekolteye bakar, yatmak için kadın arar önyargısından çıkalım bir öncelikle. elbette erkekler de çeşitlidir, çeşitli amaçları vardır. arkadaş isteyen, sevgili isteyen, sadece yatacak kadın arayan, iki kalem boyaya kananlar vardır.

bir de insanın (özellikler kadınların) kendine bakması, güzel giyinmesi, makyaj yapması kötü bir şey değildir ki. siz bunları hep erkekleri kandırmak için yapılan şeyler olarak algılıyorsunuz. halbuki bakımlı ve kendine özen gösteren insan öncelikle kendisine saygısı olan, çevresine saygılı olan insandır.

öncelikle kafanızdaki klişeleri bir kırın, fiziksel görünüşün önceliğinden çıkın. siz bile bir erkekte manken özellikleri arıyormuşsunuz. buna epey güldüm.

benim istediklerimi "her kadın" ister demişsiniz ya. hayatta öyle fiziksel şeyler istemem. tamam eli yüzü düzgün olsun, yüzünde hoş bir ifade olsun bu yeterlidir. inşallah fiziksel özelliklerin değersiz olduğunu yiyeceğiniz kazıklarla öğrenmezsiniz diyebiliyorum ancak.

siz birlikte olmak istediğiniz erkeği, geniş omuzları, pürüzsüz teni vsvs ile tanımlamakta sakınca görmüyorsunuz da, erkeğin yanında daha gösterişli, daha bakımlı bir kız isteyebileceğine neden isyan ediyorsunuz ki.
o pürüzsüz tenli erkekler, pürüzsüz tenli kızlarla gemilere bindi gittiler ablacım, geçmiş olsun :)

öncelikle sex sales.

bir şekilde ilk bakışta artı puan kazanmak avantajdır. he içiniz boşsa bu öteye gitmez ama iyi bir paketleme en azından içinizi sunma şansı verir size. burdaki iç, karakter anlamında oluyor. bu seksi kıyafet de olur, şirin bir yüz de, tatlı ısırmalık bir yüz ifadesi de. hangisi varsa veya olabiliyorsa artık.
teknoloji devri, herşey hızlı. kimse maalesef dur lan bi tanıyalım, şimdi tiksindim ama belki iyi biridir demiyor, az der.

son olarak da; bilemem yeğen armudu soymadan içini bilemem.

erkekler ne ister değil de ben ne istiyorum olmuş biraz. aslında öyle dekolteymiş şaşaaymış o kadar önemli değil ama giyim tarzınız biraz soluk,cansız kalıyorsa onu değiştirebilirsiniz hanım dediğin biraz renkli olmalı, göze batmalı, günlük giyiminizden vazgeçmeye o kadar da gerek yok.ki dekolte giyerseniz mini etek falan hedef şaşırtıp abazan kesimin ilgisini kazanabilirsiniz. giyimden de önemlisi davranışınızı, duruşunuzu değiştirin. daha samimi (adamına göre), daha cilveli (ortalama bi bayan kadar,fazlası zarar), daha sevimli olun. ve de en önemlisi beklentilerinizi yüksek tutmayın, eğer bu mantaliteyle bakıyorsanız model gibi olcak falan unutmayın ki o kişi de sizi o şekilde değerlendirir.yetinmeyi bilin.tabi yanınızdaki adamı biblo gibi taşımayı düşünmüyorsanız...

karşı cinsten beklentilerini değiştirmelisin. ne zaman ki erkeklerin geniş omuz-pürüzsüz tenden ibaret olmadığını anlarsın o zaman daha iyi birlikteliklerin olur. bu kafayla ömür boyu sap kalırsın.

arkadaslar cok tesekkurler cevaplar icin. Sunu anliyorum: O zaman mobilya felan begenirken de en guzelini en sekillisini istemek kisilik bozuklugu...Akil, kultur, guzellik hepsi de bir ozellik. Sevgilim akilli olsun demek de kotu o zaman, en az guzel guzel degil gibi ayrim kadar. her ayrim kotu. Sorun suydu: Evet her seyi fiziksel guzellige bagliyorum, iliskilerin temelinde bu yatiyor, daha onceki iliskilerimde bunu yenmek istedigim icin basladi ve bittiler. Bahsettigim guruh harici kimseyi begenmiyorum ne kadar kulturlu akilli sevecen olursa olsun...Bu degismiyor, sorun bu. Ben de isterdim citayi dusurebilmek, ama yok. Aslinda soylenenlerin cogununu da daha once denedim, ama begendiklerimi kendime cekmekten baska bir cozum yok

"... arkadaslar cok tesekkurler cevaplar icin. Sunu anliyorum: O zaman mobilya felan begenirken de en guzelini en sekillisini istemek kisilik bozuklugu ..."

sonra "ben neden sevgili bulamıyorum"...

nargilecim, sen sorunu yanlis anlamissin, sevgili bulamiyor degil yazar, model gibi sevgili bulamiyor. Model gibi bir sevgili bulabilme cabasi icindeki bir sahsin da dis gorunume bictigi deger maximum olacak...Neden bu ikiyuzluluk? Neden bu asagilama cabasi? Insani esya yerine koymus aa aa aa lar

mantar veya uyuz olabilir alerji de tüy dökülmesi yapıyor. kabuk yoksa kaşımıyorsa maantar olabilir

peki, yapılabilecek birşey var mı ya da geçer mi kendiliğinden?

mantar gibi görünüyor. mümkünse yakınınızdaki bir veterinere gösterin, muayene edip ilaç yazar, belki bağışıklık güçlendirici ilaç, vitamin iğnesi de yapabilir, fazla bir şey tutmaz. mantarsa belki kendi kendine geçebilir ama bağışıklık durumuna bağlı olarak müdahale edilmezse tersine daha da yayılabilir...

yazıcıoğluna gidin, harddisk için kutu istiyorum dersiniz(sata olduğunu da belirtin), 2 dakikada yaparlar, harici hdd gibi çalışır 30 40 lira da bi maliyeti olur.
unutmuşum usbdende bağlıyorsunuz basit falan.

resimlerden anladigim kadariyla hdd'niz ide. bunun icin bir ceviriciye ihtiyaciniz var, kadikoyde yazicioglunda bulabilmeniz lazim. laptop ide hdd'yi desktop ide'ye baglamak istiyorum deyin satan kisiye o anlar.

ayrica tam olarak soyle bi$i.
www.google.co.uk

urun.gittigidiyor.com adresindeki gibi bir şey işini görür.

sallıyorum: hazel

çikolata, kestane

kestane

yok, bilgisayara bağlamak için özel kablolar var, pc kontrol olarak yapılabilir.

sonuclarda alt ve ust limitler yazmiyor mu? buraya yazarsan bir fikrim olabilir (doktor degilim ama o testleri yaptiriyorum duzenli sayilir bir aralikta).

değerleri ve baz alındığı aralığı yazsaydınız keşke

evinz yok mu sizin a çocuklar.

radikal: ah olsa, vah yok.

simyaci: gun almam gerekiyor derken, ne gunu be baba? vize gibi mi bu isler de? benim bildigim -ve azcik da okudugum- yas tutuyosa, kimlik bilgileri arti parayi alip odayi veriyorlar. hani o kadar da ibnelik yoktur be, neoliberizmin sahikasi kriz zamaninda?

jugador: sagolasin abi. esasinda o 18 yas isini hukuksal zemine oturturabilirsem pek sorun degil gibime geliyor. duyduguma gore kuluplere, konserlere giriste filan yildan yili cikariyorlarmis.

bu kadar hesaplık kitaplık şey varsa yaş o iş.

sizin iş yaş.

hangi otel olduğuna göre değişir bence kazığınızı sağlam kazığa bağlayın iki kuruş daha atın taksim hiltona gidin. 115 eurodan başlıyor işte iki kişilik oda fiyatları.
odayı kendinize tutarsınız. odaya çıkarsınız kız arkadaşınız da 30 dk sonra gelir gayet normal bir şey olmamış otelde kalır gibi asansöre geçer. veya iner karşılarsınız lobide. kızın kimliği almazlar dolayısıyla önceden yalnız gider öğrenirsiniz de yani... yalnız cebinize oda parasını koyup gitmeyin 200 lira falan mini bar için önceden para ayırtırlar ayrılırken harcamanız yoksa geri alırsınız.

bekledigin cevabi veren birisinin mutlulugu ve gururunu yasayarak hemen konuya geciyorum lafi uzatmadan. EVET OLUR.

- bu islere otel resepsiyonunda calisan kisi bakar, baska kimse bakmaz ve de takmaz.
- telefondan yer ayirtacaksin (kendi adina kredi kartinin olmadigini ve de otelin telefondan odeme kabul etmedigini varsayiyorum), ben birazdan kardesimi yolluyorum o benim kartla odemeyi yapacak diyorsun.
- gidiyorsun otele kesinlikle kartla degil nakit olarak odemeyi yapiyorsun (abim kartini evde unutmus bana nakit verdi diyorsun), resepsiyondaki insan sana giris karti vermez ama odendigine dair belgeyi verir ya da sen iste.

hah iste olay burda kopuyor... resepsiyon gorevlisi aksam en gec 11 de isi birakir yerine baskasi gelir, sen o saatten sonra otele gidiyorsun karsinda bir adam ve de bu adami ilgilendiren tek sey odanin parasi odendi mi, eger odendiyse o saate kadar bu kisiler otele geldi mi, sen otele girince abinin adina yaptigi rezervasyon icin yani aslinda sen olan kisi icin oda numarani istiyorsun ve de "kahvalti saatini" soruyorsun.

sonra cikin odaniza artik


ha oldu da adam kimlik istedi, goster kendi kimligini, de ki ya resepsiyondaki bayan parayi alirken zaten bakti kimligime ve sorun cikartmadi, simdi neden sorun oluyor falan filan de. baktin o da olmadi... su an agliyorum biliyormusun

otelde kalan insanlar her gün polise bildirilir tckimlik no vs ile bence riske almazlar sokakta yatarsınız.

4 yıldız olmak zorunda değilse chillout hosteller var 3 tane ve bir de tünelde farklı bi isimle var. chilloutlar problem yapmaz, turistler vs. kalıyor sürekli zaten, ucuzdur da. ama 4 yıldızdan çok uzak tabi. yaş konusunu problem edeceklerini sanmıyorum.

kendimi herkese cevap verme zorunlulugu hissederek basliyorum:

divit, ehliyete cevap vereyim: alamiyorum. onun disinda diyecegim su: ergenleri ergenlikleri ve onun kapsadigi ozelliklerle [misal, kafa karisikligi] elestirmek bayik degil mi be abi? hani hayvani hayvanligiyla elestirir gibi, hani ergenin ergen olmaktan baska sansi varmis gibi. sen de olmadin mi? sike sike, seve seve oldun, oldum, olacaklar.

emrag, esasinda bu isleri daha spontane yapanlar da var. ama isi saglama almak, dusunebildigim tum olasiliklari dusuneyim istiyorum. iste, isler de o sirada karmasiklasiyor biraz. kisfmet.

kyha, oldugu kadar artik.

ilse, esasinda otellerin isleyis prosedurlerine hakim degilim. hilton'a gidin onerini de sanirim otelin kozmopolitligi, kim kime dum dumaligi uzerine yaptigini tahmin ediyorum. ama 115 avro, saglam para. ama iki kisilik oda alip sevgili'nin sonradan gelmesi hayati, can alici oneri. en azindan pratikte imkanli, yararli. tesekkur ediyorum.

benbi, helal olsun abi! cok tesekkur ederim. cok faydali. ama samimiyetine sokularak bir soru sorayim: goz yaslarin, bir dejavu'dan, bu otelde kiz arkadasla kalmak olayini daha once deneyimlediginden dolayi mi?

argent, otellerin polise bildirilmesi acikcasi beni alakadar etmiyor be. benim yogunlastigim konu, resepsiyonist'in alip almayacagi. cunku resepsiyonist alirsa, bu is zaten baglaminda legalize olmus demektir, tikir tikir isler. o yuzden her gun raporu alan polis'in koy gotune. iki tarafin da rizasi varken bunun icin hapis yatilacagini pek sanmiyorum.

sickbas, acikca sunu soyleyeyim: chilllout hosteller filan gidis listemde 4 yildizlidan once yer aliyor. hem fiyatiyla [kelle basina 20 avro] hem de salasligiyla, daha tercih edilebilir gibi. bi de 18 yasin altindaki turistlerin de kaldigini tahmin ediyorum. yalniz uc tane oldugunu bilmiyordum, tek hostel asmalimescitteki hostel var saniyordum, bilgi icin cok tesekkur ederim.

poyzn, biraz daha acar misin abi? yani soyle paradoksal durumlardayim: sorun cikarmayinca otel, daha da bi kil oluyorum. hani keban otele gidip sak diye kayit yaptirsam, ne idulugumu sormayacaklar mi hic? bu neyin belirtisi?

poyzn, sagolasin abi, suradayim: [email protected]

hiçbir işlem yapılmayan hesaplar 10 yıl sonra merkez bankasına aktarılıyor.
merkez bankasına aktarılmak da öyle araştırılacak şey değil bariz paranız devlete geçmiştir.

en son parayi yatirdigi zamanda onemli zaman asımı gibi bişi vardi haberlere ciktiyfi
atiyorum on sene sonra hak idda edemiodunuz fln.

vadeli hesapsa hesabınız duruyordur, ve o zaman şimdinin 20.000 lirası yatırılıpta vadeside bozulmamışsa köşeyi döndünüz demektir.
ama vadesiz hesapsa paranız çoktan merkez bankasına devredilmiştir.
(bu arada doğduğumda demişsiniz ancak ben 10 yaşınızı çoktan geçtiğinizi var sayıyorum)

iş bankasına sorun ama şimdinin parasıyla 20,000 tl yi hesaba koyup 30 yıl sonra hatırlayan bir aileye sahipseniz zaten çok zenginsiniz demektir. boşverin o parayı. hiç unutulur mu o o kadar para, hadi unutmadın arada çek bişeyler yap ya da deftere işlettir. faize koy. pes diyorum.

paranız devlete gidiyor böyle durumlarda. paranız yandı yani bir şeyler iddia edemiyorsunuz o para üzerinde.
@etna vadeli hesap demiş ama vadeli hesaplarda açılırken belirtiliyor vadenin ne kadar olacağı(6 ay,1 yıl gibi..)
muhtemelen paranız devlet babanın sıcacık hazinesinde ama siz yinede bir araştırın isterseniz.

benim bildiğim tek püf noktası, ustaya parayı önceden vermemektir. işi tamamen bitirmeden para verince adamdan bir daha haber alınamıyor.

* buzdolabı bosch'tan uzak durun.
* çamaşır makinesi mutlaka sessiz, zaman ayarlı ve kısa programı olan bir makina alın
* eğer yeriniz müsaitse usta işine hiç bulaşmadan portmanto ve mutfak dolabını hazır satılanlardan alabilirsiniz.

Kahvegibi kendim oturmasam kiracı için yaptırsam anında alırdım hazır dolap. Kendim kullanacağım için eve tam uyan bi tane arıyorum hazırlardan ama şu ana kadar rastlamadım. ev de küçük (1+1) olduğundan dolayı yeri en verimli kullanmak için dolapları marangoza yaptırmayı düşünüyorum...

5)beyaz eşyayı bosch'dan alabilirsiniz. ben çamaşır makinemi ve buzdolabımı bosch aldım ve gayet memnunum. arçelik'de fena değildir ama bosch tavsiye ederim. vestel'den uzak durun!

banyonun tavanındaki malzemeyi biliyorum bunlar eğer banyo çok buharlı olursa(ki muhtemelen olacaktır) zamanla zarar görebilir, bu durumu engellemek için banyo tavanına bir de aspiratör taktırmanız gerekecektir.
Buzdolabı white westinghouse, çamaşır makinesi electrolux/siemens, fırın siemens, set üstü ocak davlumbaz olarak da teka tavsiye edebilirim.

2 için çelik kapı yaptırırken paraya kıyın, hem yalıtım açısından hem de güvenlik açısından iyi bir şey olsun, bazılarının arası açık kalıyor, kilitleri tek tıkla açılıyor falan
3 için koçtaş, ikea falan gibi yerlerden yardımcı olurlar bence..
5 bosch almayın demişler ama ben çok memnunum.buzdolabı olarak ailem yıllardır kullanıyor, çamaşır makinesi bulaşık makinesi ıvır zıvır... aynı zamanda alınan arçelikler bekolar bozulurken taş gibi valla.
vestel, arçelik beko üçlüsünden uzak durun yeter.

escritor uçan duyurumda yazmıştım ama buna eklemeyi unutmuşum. Ben en lüküs en pahalı ürünleri değil en ucuz ürünleri aramaktayım. Buzdolabı no-frost olmasa dahi olur o kadar yani. Bunu düşünerek ürün önerirseniz çok daha sevinirim...
ilse Ankara'da ikea yok malesef diğerlerinde de daha önce de yazdığım gibi istediğim ebatlarda dolap bulamıyorum...

tavanla ilgili sey asma tavan olabilir. tam gozumde canlandiramadim profilleri falan. eger kopuk dedigin poliuretan kopukse acayip dayaniklidir o. bi yerlerde gormussundur kesin. sikildigi zaman boyle kendi kendine kabarir. sari renkte. kabarmasi durdugu zaman tas gibi olur. sunger gibi gozukur ama kaskati kesilir.

celik kapi icin gezeceksin artik. sagdan soldan, internetten fiyat soracaksin. benim bildigim bi yer yok maalesef.

beyaz esya icin de ekonomi yapayim diyorsan regal gibi markalara da bakabilirsin. sonucta garantisi var.

hazir mutfak icin de basta eskisehir yolundaki bauhaus olmak uzere yapi marketlere bakabilirsin. koctasta da guzel modeller vardi.

tavan olan şey için taşyünü diyorlar sanırım. ya da bizim usta bizi kandırıyor.

benim de 2. donemden tek dersim kaldi. banka internet subesinden bakinca 467tl harc gorunuyo. amina koyduklarim, tek ders ve tek kredilik, ozel ders alsam bu kadar tutmaz ya. orospu cocugu bunlar.

Henüz tahakkuk etmemiş olabilir. Ben de bu sene Selçuğa yatay geçiş yaptım aynı durum bende de var. Banka da borçlu görünmememe rağmen oğrenci sayfamda 171 tl ödeme görünüyor. Öğrenci işleri bir kaç gün daha bekleyin bankaya öyle gidin dedi. Bence tekrar kontrol et olmazsa irtibata geç belli olmaz harç yatırmadın diye faizli ödetmesinler.
Edit: Edebiyat fakültesi öğrenci işleriyle görüştüm.

Ders almasanız dahi harç ödenir. Aksi durumda kayıtlı gözükmezsiniz.

öğrenci işleriyle bir görüş. bu durum 2 sene önce benim de başıma gelmişti, öğrenci işlerinin kayıtlarında mezun görünüyordum daha 3. sınıftayken, sonra düzeltmeleri için 2-3 gün uğraştım, ömrümü yediler...

rektörlüğün öğrenci işlerine sorun

daily cat kadar kötü bir mama olamaz, sokak kedilerine dağıtıyordum ben, o kadar berbat ki sokak kedileri bile yemiyor, burun kıvırıp gidiyorlar.

annem 15 kadar kediye bakiyor. nihayet micho bulabildim, tum kediler bayilarak yiyorlar. 15 kiloluk 59 liraya aldim petsiparis.com'dan. 100 tl'nin ustu de kargo bedava.

mısır çarşısının yan tarafındaki çiçekçilerin orda kiloyla açık mama satılıyor. sanırım fiyatları uygun.

@pyro clustic flow 15liği 49 a almıssın ya yazmadan edemedim.. elxa nın verdiği linkte en altta micho 44 liraya...

@maxpainn: ben yazarken onun linki yoktu, gelcek sefere kampanyasi devam ederse ordan alayim.

hmm edit'i: bunlar istanbul disina gondermiyormus, anneme olmaz o zaman. :(
anlamadim edit'i: ups'le her yere gidiyor diyor, eve teslim detaylarinda. neyse lazim olunca iyice okur, anlarim artik :s

bauhausta var.

kadıköy taksim bilemem ama bütün büyük alışveriş merkezlerinde gördüm. migros, kipa, carrefour...

bıraz buyuk olan her kırtasıyede bulabılırsın...

en ucuz eminönünde var

kadıköyde kilisenn sokağından akmara doğru yürürken kırtasiyeler var satıyorlar

ben ikea'dan almıştım. profilo tansaş'ta da gördüm mesela haftaiçinde.

ikea'ya ağustosta gittiysen görememiş olabilirsin, malları tüketmek amacıyla son satışları yapıyorlardı. ama eylülde stokları yenilendi, belki yine gelmiştir.

sonunda kozyatağı bauhaus'tan aldım, 60a 90 17 liraya.

bana da oluyor bazen nefes aldıkça daha çok acıyor falan bikaç dkaika sürüyor.

yaş?

basima cok kez geldi ordan biliyorum. sadece soguk alginligi, kas gevsetici ile gecer.

evet evet banada oluyor aynısı.. yanlız olmadığımı görmek güzel.. öyle bir anda bişey saplanıyor sanki.. anlatsan anlatamazsın çok acaip birşey.. internet'te araştırma yaptım fakat bir sonuca ulaşamadım..

arkadaşlar hiiiç merak etmeyin eğer anlattığınız gibi sadece zaman zaman ortaya çıkıyorsa ve nefes aldıkca ağrı yapıyorsa, ve evet sanki göğsüne birşey saplanıyormuş hissi veriyorsa bu soğuk algınlığı üşütme yüzünden oluyormuş. Inanın bende küçüklüğümden bu yana bunun için doktora gittim hele ki kücükken aileler bir panik oluyorlar ee bende abartıyordum tabi :) neyse doktorlar birşey bulamadılar hiçbiri, sonunda bir prof. (almanyada) banan bunun soğuk alınganlığından ve işte hafifce üşütmeden oldugunu söyledi. Tabii inanmaktan baska carem de kalmadı. :) içiniz rahat olsun eğer cidden sadece bu anlattıklarınız söz konusu ise. Bu arada sırf bana oluyor sanmıştım, demek yanlız değilmişim. :)

bir iki ekleme yapayım: aniden ortaya cıkıyor, elini göğsünün üstünden cekemiyorsun hareket ettiğinde ağrıyor, özellikle derin nefes aldığında müthiş bir sızı yaşıyorsun...o sıralar hafif hafif nefeslerle geçmesini bekleyeceksin. Zaten çok da uzun sürmüyor bende genelde sadece 1 dakka civarı. Yanımda arkadaşlarım olduğunda bana ölecekmişim gibi bakıyorlar, sanırım ben kendimi o an kalp krizi geçiriyormuş gibi hissettiğimden etrafa da öyle bir izlenim veriyorum.Bu sıralarda daha cok dikkat edin çünkü havalar soğumaya başladı daha da sıklaşabilir bu durumlar.

evet dendigi gibi hemen herkese olur. cesaret edip derin bir nefes alinca geciyor genelde...

belki (bkz: mitral kapak prolapsusu)

ozellikle belli bir donemde sıklaştiysa panik atakda olabilir, ben lise sondayken sinir stres kalbim batiyor elimi goturuyorum nefes kesilior pıtı pıtı atıyordu, sonra doktora gittim muayne etti, elektro kardiyografimidir nedir işte bişeyler yapiştirip ritim ölçtü, bişey bulamayinca ciger röntgeni bile çektirdi, sonunda pisikolojik cikti pasiflora verdiler zamanla azaldi gecti

bir gazetenin sağlık köşesinde şöyle bişey okumuştum (hatırlamıyorum hangi gazete olduğunu) dinlenme halindeyken kalbin ağrıması ancak çok ağır kalp hastalarında görülen birşeymiş, yani o aşamaya gelene kadar tek belirtinin bu olması imkansızdır sanırım.

tamam simdi herkes de olur da, bir ihtimal baska birsey de olabilir. en azindan kalbinizi kontrol ettirmelisiniz, hicbirseyiniz yoksa bile.

mitral kapak prolapsusu değil. nefes darlığı, çarpıntı, ağrı, halsizlik... yok. 5km koşar 5km yürürüm.

soğuk algınlığı da olamaz ya da sizin dediğiniz başka bir şey. pek hasta olduğum söylenemez çünkü.

uzun süren bir durum değil anlık oluyor. çat çat bi kaç saniyede 2 şiş sokulup çıkartılmış gibi.

hayırlısı bakalım. bi kontrolden geçmekte yarar var dediğin gibi.

eforla alakası yoksa (5 km bu boru değil) kalple ilgili olması düşük ihtimal. bir de kalp ağrıları daha çok yaygın, künt ağrılar olur; böyle batma tarzı akla başka şeyler getirir. akciğerlerinizde bi sorun olabilir. veya kas-kemik..

çürük dişlerin kalpte ciddi sıkıntılara yol açtığını duymuştum.

şu dişten çektiğim kadar da hiç bir şeyden çekmedim arkadaş. her yerde bu çıkıyor karşıma.

sendeki durum bu olmayabilir ama reflü lü kişilerde de kalp sıkışmasına benzer bir durum yaşanıyor bildiğim kadarıyla.

scissors'un dediği gibi kansızlık çarpıntı yapar. en kısa sürede tahlil yaptırın derim. tıp fakültesi öğrencilerinin bi deyimi vardır "küçük rahatsızlıklar daha büyük rahatsızlıkların habercisi olabilir" bir tahlil yaptırmanızda fayda var. geçniş olsun.

geçmiş olsun; kansızlıkta olur böyle, 5 senedir ilaç içiyorum(müdavimi oldumeheh) neyse en hafififnden ferro sanol içerek az bir süre içinde eskiye dönebilirsiniz,umarım geçiçi bir durumdur.

kansızlığın yanında demir eksikliği de buna sebep olur aynı zamanda halsizlik de yapar. kana baktırırken demire de baktırın.

dahiliye'ye mi gitmem gerekir peki?

kardiyolojiye gidin bence. kansızlık konusunda bir bilgim yok. bende de olmuştu 7-8 sene önce. bir anda gümbür gümbür çarpmaya başlardı. ilk olduğunda hemen doktora gitmiştik. 230'lara çıktığı oluyordu kalp atışlarımın. bişey çıkmamıştı, neden olduğunu anlayamamıştılar. eko kardiografi falan da çekilmişti ama... sonra da devam etti bu durum. birkaç ay bir ilaç vardı ondan kullanmıştım ama adını zerre kadar hatırlamıyorum şu an. ara ara oldu yine aynı şiddetteki çarpıntılar ama sonra sıklığı ve şiddeti yavaş yavaş azaldı. 1 sene boyunca devam etti diyebilirim. daha sonralarıysa iyice seyrekleşerek bitti gibi. kırk yılda bir hafiften olur ama çabuk geçer.

siz önce bir kardiyologa görünün. geçmiş olsun.

hematoloji'ye gitmen lazım,kan sonuçlarını doktorun görmesi gerek.

kesinlikle doktora gitmeniz lazım, taşikardiniz ileri boyutlarda ise kalbinizin durmasına bile sebep olabiliyor, olmasa bile yıllar içinde kalbinizi yıprattığı için kalp krizi riskinizi arttırır. ekg çektirdikten sonra, bir kan tahlili ile değerlere bakılır. çeşitli sebepleri de olabilir. önce dahiliyeye gidip kan tahlillerinizi yaptırın, sonra da bir kardiyolog görsün. kansızlık dışında sebepler olması daha muhtemel, kalp kapakçıklarınızda sorun olabilir, damarlarda olabilir...
tam olarak ne hissettiğinize de bağlı... ilk olarak başınız dönüyor, gözleriniz kararıyor, halsiz hissediyor, parmaklarınız uyuşuyorsa bu kalbinizde bir problem olduğunu gösteriyor, sadece çarpıntı değil yani kan pompalamayla ilgili bir sorundan kaynaklanır bu durumda kardiyologa gitmeniz en iyisi.
kullandığınız ilaçlardan, kahveden, çaydan bile olabilir.
ilk olarak hipertiroidi de çarpıntı yapabilir,tansiyon da... dediğim gibi, ilk önce basitten başlayın tsh, t3, tansiyon ölçtürün ekg yaptırın. sonra efor testi mi isterler, eko mu o görünür.

bir de çarpıntınız olduğunda bir yere oturun nabzınızı sayın, dakikada 90-80 üzeri atıyorsa kesinlikle doktora görünmelisiniz.

üstad bu bildiğimiz mitral valve prolapse bende var bununla yaşamayı öğreniyorsun. bir kardiyolog'a gidip eko çektirebilirsiniz.

çarpıntı tek başına bişey ifade etmez de bu sizinki çarpıntı değil sanırım, uzun sürdüğünü anladım dediklerinizden. hemotolojiye de değil şimdilik bir kardiyoloğa görünün.

kişinin profiline gittiğinizde profil resminin altında şikayet et/engelle falan çıkıyor oradan sahte profil seçeneğini seçerek yapabilirsiniz. 3 4 güne silinir.

ilse'ye katılmakla beraber birkaç arkadasınızla birlıkte fake profil olarak tiklarsanin daha cabuk sonuca ulasırsınız.

şikayet et buton yok napacaz?

sahte profili ara + bul .. hemen sol altta .. arkadaş olarak eklediysen ve şuan arkadaşsanız o seçeneği bulamazsınız tabii o ayrı mesele..

bkz. resim ~~> img214.imageshack.us

arkadaşınsa şikayet et link'i çıkmaz. arkadaş listenden çıkarıp, sayfasına girdiğinde "şikayet et/engelle" link'ini göreceksin.

ikea'daydık. alışveriş yaptık. koca bir "kırılacak eşya" etiketi vardı kutuda. kocam onu aldı üzerine yapıştırdı. şaka niyetine. ama tam "kalp" nahiyesine denk geldi.

o zaman çok kötü oldum ben.

ve o gün bugündür, herkesi, kalbinin üzerinde "kırılacak eşya" etiketi ile düşünmeye çalışıyorum. en kolay kırdığım yer çünkü.

gözü kör yavru kedi bulduk. veterinere götürdük damla verdi. damlasını damlatıp yerine bıraktık. ögleden sonra eşim damlayı damlatmaya gitti. kedi ezilmiş. cumartesi oldu daha. kedi alerjisi oldugu için eve kedi sokamıyoruz, çok üzüldüm. ama o ara sokaklarda hızlı gidip kedi ezmekte beis görmeyen hayvanogullarına sızlamıyor vicdanım tabi

valla soruna tam cevap olucagını sanmıyorum ama anlatayim genede bigun tatilden bodrumdan donuyordum otobüs ile ama ögrenci oldugum için tirt bir firma ile gelmiştim(ulusoy,metro fln deil baya uzun bi otobüs şirketi idi)otobüste kola (coca cola) dagitiliodu ufak bi cocugun annesi light'i yok mu bunun dedi bende içimden am buldun da kıllısını ariyosun te allam yaparrip dedim zaten dandik bi otobüsle geliosn adamlar sana kola verio dedim taaaki
5-10 dakika sonra cantasindan adini unuttum şimdi su seker hastalari için olan igneyi cıkartana kadar ve igneyi 6-7 yaslarındaki cocuguna yapmasi ile ben vicdanı mı sizlatmak cok doru olmaz ama kendi kendime cok sinirlenmiştim

ilkokulda sütçünün parasını bir kilo eksik verdiğimi bir hafta sonra fark ettiğimde..

@morte , onun ismi insülin.

benim de sinirimi kontrol edemememle ilgili yaşadığım bir vicdan azabım var. 8 yaşındaki kuzenim çok yaramazlık yapıp beni kızdırdığı için bi an kendimi tutamayıp biraz canını yaktım. ama gerçekten çok az. beni üzen, ona karşı şiddet uygulamam oldu. bütün gün moralim bozuk gezdim, gecesinde de ona sarılıp özür diledim. tabi 8 yaşında bir çocuğun birşey yok ki ne özürü? demesi olayı daha da trajik yaptı :) bu biraz iyi hissettirse de aklımda kaldı işte.

aklıma gelen en taze olay 2 hafta oncesine ait.
annemin evini karınca basmış, heryerdeler sayısız böyle. mutfağı temizlerken tezgahın üzerinde sürüyle vardı. lavobada, içindeki tavalarda vs.. üfledim kaçırayım diye olmadı. işi yarım bıraktım, tezgahın ortasını ısladım su kaçırır diye vs. temizliği bitirmek için döndüğümde hala zibilyon tanelerdi. üfür tekrar cırt pırt derken olmadı. yorgundum ve dayanamayıp hepsinin üstüne su döküp temizliği bitirdim. yaparken de kötü hisediyordum ama düşünmemeye çalışıp sadece tavalara ve tezgahtakiş kirlere odaklandım. hala kötü hissediyorum. sahi bu durumlarda karınca kaçırma yöntemi bilen var mı?

akşam üstü patronumun şemsiyesini alıp onu arabasına gidene dek ıslanmak zorunda bıraktığım için vicdan azabı çektim evet.
nihahaha

proje ıcınse ' en son' ıfadene takılmayayım dedim.
- yıllar önce kardeşim sokakta bulduğu hasta, yavru bir köpeği eve getirmişti. vet. gençlik hastalığı dedi ve ilerlemiş olmasına rağmen tedaviye başlandı. bizim köpeğe bulaşmasın diye arka odaya koymuştuk. ayakta duramadığı için yatıyordu. yanına ne akla hizmetse oyalansın diye küçük bir top koymuştuk. patisi güçlükle uzatıp, yattığı yerden topa uzanmaya çalıştığı an... odakule'de dibinden umursamadan geçen yüzlerce insan, kader vs. her ne ise sorumlusu, o ufaklığın o topu hiç oynayamayışı sızlatır. topu yanına koymuş olmak vicdanıma ağır gelir. sonrasında uyuttuk, o zamandır da özlerim. neyse konuyu saptırmiim, en hatırladığım budur.

- sokakta tanıştığım dilenen bir kadın vardı. 2. sefer gördüğümde sohbet ettik. hastaydı tedavi olamıyordu, aslında dilenmek istemiyordu ama hasta olduğundan iş bulamıyordu. adresini ve telefonunu aldım ve ona yardım etmek için araştırma yaptım epey. bir yerlere götürcektim bazı başvurular için ama telefonu hep kapalıydı. evi çok uzak diye koca kıçımı kaldırıp gitmedim. istiklal'de, harbiye'de dolaşırken gözlerim arar onu ama rastladığımda 3, 5 kuruş vermek dışında hiç bir şey yapmadım onun için.

gecen gun konak'ta yururken kadinin biri dileniyodu. yalvaririm bi lira verin diye. normalde dilencilere pek uzulmem ama kadinin yalvaririm demesi biraz dokundu bana.

Cevap yazan herkese çok teşekkürler. Çok faydalı olucak, çünkü birebir insan hikayelerine, hislerine ihtiyacım vardı, kendiminkileri bir türlü hatırlayamıyordum, çok derine kaçmış zaar. Hala da birbir yaşadığım bir öyküye gidemedim ama hissediyorum, bayaa yaklaştım :))
benim en son vicdanım tarafta okuduğum bir yazıya sızlamıştı. Ben de sizlerle onu paylaşayım;yazarın adı aklımdan çıkmış ama pazartesileri yazıyor. Sokak çocuklarıyla yakın temas halindeki bir arkadaşının geçen haftalarda topladığı kıyafteleri dağıtmak için gittiğinde içlerinden birinin almadığını görmüş ve neden almadığını sormuş. Hakkarili ufaklık gerek yok abi demiş, memleketle konuştuk, kış gelmeden barış gelicekmiş, dönücez biz bizim oralara...

doktorlar çoğunlukla cipro isimli antibiyotiği veriyolar ve bünyeden bünyeye göre tedavi süresi 3 gün ile 1 hafta arası değişiyor. ancak ilacı içtiğiniz günün ertesi ağrılarınız mucizevi bi şekilde geçiyor. ama buna aldanıp ilacı bırakmamanız gerekiyor. tabii sonrasında her daim hijyen ve özen de çok önemli. geçmiş olsun.

yaban mersini (cranberry) suyu için, ağrıları hafifletiyor. east'n'bull markasının var.

Acaba bu hastalığın kendisinden ağrısız olması birşeyi değiştirir mi? Hastalık var ama ağrısı yok yani