Japonya'da trafik soldan akıyor, dolayısı ile direksiyon sağda.

japonya'da travel pass tavsiye ederim. gidip gorecegin yerlere uygun bir kart alirsan metro, otobus, hizli tren hepsine bedavaya binebiliyorsun.

arac kiralama icin evet trafik ters bize gore o yuzden de direksiyonlar sagda. alismak zaman aliyor ama zor degil. zor olan japonyadaki kurallar, isaretler ya da herkes tarafindan bilinen ama senin bihaber oldugun yazisiz kurallar. farkli havaalanina vermek yaklasik 40-50 dolar daha fazlaya maloluyordu en son baktigimda.

japonya'da trafik tersten akıyor evet.

tokyo'da o alfabeye rağmen yarım saatte çözmüştüm metroyu ben. günlük biletler var istediğiniz kadar binebiliyorsunuz. naritaya ulaşım inanılmaz kolay ana istasyonların birinden trene biniyorsunuz o kadar. diğerini bilmiyorum.

tokyo toplu taşıma ve metro açısından dünyanın en gelişmiş yerlerinden biri neredeyse her sokağa metro var ve çok kolay. araç kiralama fikrini bir daha düşünün derim.

cevaplar için teşekkür ederim. bu durumda toplu taşıma kullanmak en mantıklısı. günlük biletleri oraya gidince metro istasyonundan falan mı alıyoruz? havaalanından alınabiliyor mu?

havaalanından da alabilirsiniz. metro istasyonlarından da. makineler veriyo. görevlilere sorarsanız yardımcı oluyorlar ingilizce anlayıp konuşuyorlar genelde. halk da öyle çok yardımseverler. gitmeden türkiyeden bulabilirseniz yen alın bulamazsanız da sorun değil yanınızda dolar götürün havalimanından yen alabilirsiniz.

Araç işinden vazgeçmeniz yerinde olmuş, derde gerek yok bilmediğiniz yer, kuralları sıkı, trafiği ters. Üstelik ulaşımı acayip iyi ama hatları işletenler farklı olduğu için durum karışabiliyor. Bir de gideceğiniz doğrultu için bilet almanız gerekiyor yani bileti almadan ineceğiniz durağı seçiyorsunuz ve inince jetonu tekrar atıyorsunuz. Bu karmaşa ve soruna sebep olabiliyor. Ben yanlış bilet alıp 15-20 dolar yakmıştım öyle. Derdimi anlasalar belki iade ederlerdi ama iletişim kuramadık. O yüzden yeşil akbil gibi bi kartları ilk iş ondan alın, binerken inerken basın her seferinde bilet almaktan kurtulun.

Toz polen ve gaz temizliyor bu aletler. İhtiyacını buna göre belirleyebilirsin. İşe yarıyor evet ama ihtiyacın var mı ona karar vermen önemli

olumlu etkisi var. aslinda tipik hava temizleyicileri gayet basit aletler ama bazen cok ise yariyor. bizim bebelerin uykularina cok guzel etki etti mesela. daha rahat uyuyorlar. zaten haftada bir filtreyi temizlerken ne kadar toz tuttugunu goruyorsunuz ki bu sadece gorunur olan. bizimkinde activated carbon filtresi de vardi kokulari gayet guzel elimine ediyor. o konudaki rahatsizligimiza da faydasi oldu. ama diger antibakteriyel anti-virus ionize kisimlari olan bir tane denemedik. kiyas yapamayacagim.

@hasmetizm bir haftada temizlediği toz bir halıyı1 dakika supurdukten sonra çıkan toz kadar olduğu için acaba çok etkili mi diye düşündüm. Masa üstleri vs aynı şekilde toz tutmaya devam ediyor çünkü.

@gel bahsettiğiniz ozon iyonizer ışın vs zararlı diye okudum birkaç yerde özellikle bunlar olmayanı aldım. Benim odada pek toz olmuyor demek ki çok tutmadığına göre ama etkisi varsa kalsın çalışsın arada. Geri verecektim vaz geçtim

odaya gore degisebilir. yatak odasini hanim surekli supurdugu icin ordaki hic toz tutmuyor. ama psikolojik degilse mesela kapali oldugunda da hanim uyuyamiyor. ona gore havayi daha lezzetli bir hale getiriyormus boyle cillop gibi crisp keskin. ama bunun disinda zaten hepa filtreleri oldugundan gozle gorulmeyen mikrotozlari topluyorlar ozellik olarak. asya ulkelerinde bunlar onemli detaylar. her evde var nerdeyse. asya ulkelerindeki insanlarin pandemi oncesi maske takmalari da bundan kaynakli zaten.

Gezmeye, yemeye içmeye günlük 200 dolar fazlasıyla yeter ama konaklama ve ulaşımı hesap etmeniz lazım. Günlük temel gıda ihtiyacı için 3 öğün toplam 30 dolar bile kurtarır bence ama gelmişken güzel yere gideyim, içeyim derseniz günlüğü 60-70 dolardan hesaplardım ben olsam.

yeter. araba icin turo'ya, otel icin hostellere bak derim.

yemekleri ucuza getirmek istersen drive-thru'lardan 10-15 dolara bir ogun cikar.

bence yeter.

ama yapman gereken oncelik belirlemek. gezip gormek mi, yemek mi, yoksa sadece havasini solumak mi vesaire.

kaldigin yere gore market alisverisi yaparsan yemegi cok ucuza getirip daha farkli seylere harcayabilirsin. ya da gordugun her degisik yiyecegi dener ama daha az yer gorursun vesaire. planlarsan bence yeter. ama konaklama isini bilmiyorum. o tarafta kalmadim hic. o kismi halledersen gunde 100-150 dolar yeter 5 gun icin.

asıl soru amerika için 5 gün yeter mi? zaten bunun 2 günü git-gel yol.
bence amerikaya en az 15 günlük gidilmeli. mümkünse en azından hem batı yakası LA hemde doğu da NYC görülmeli.

@astronom

iki tarafı da görmeyi çok istiyorum ama bu sene galiba bütçem el vermeyecek.
iki taraftan birini seçmem gerek. LA seçtim ama hala düşünüyorum :)

belki o zamana kadar bi yerlerden para gelirse doğu tarafını da görebilirim

Gun sayisi izinle mi ilgili butceyle mi? O kadar para harcayip 4 5 gun kalip gelmenin bi alemi yok.

Planini ucuz ucak bileti bulma uzerine kurup, 10-15 gun kalip bati yakasini gezebilirsin. Konaklama pahali, airbnb'den paylasimli oda ya da bulabilirsen hostel bakabilirsin. Yemek kulturu olan bir yer degil zaten, ac kalmayacak kadar marketten vs bir seyler alip araba kiralamaya butce ayirabilirsin.

La- las vegas - san diego (gitmisken gunu birlik meksikaya da gecebilirsin) - san fransisco

Dogu yakasini hic karistirma bence.

Şu anda alırsan 18 bin liraya git gel alabiliyorsun, yolu ne kadar ucuzlatırsan o kadar iyi. o kadar çok para kalır elinde. USD/TL konusunda dikkat etmekte fayda var.

Sadece 5 gunum olsa manhattan’a giderdim ben. La’e gitsen araba kiralaman sart ve de cevre yerlere (sf, las vegas vs) gitmeknde isteyeceksin ve de 5 gun yetmez. Manhattan’da arabaya ihtiyac yok, queens’te filan ucuza hostel bulabilirsin ve de ucak bileti daha ucuz

Cevaplardan birinde dogu/bati ayrimini sorgulamissin o yuzden dogudan baslamak daha mantikli geliyor senin durumunda bana

ben internetten bakinca 9200 liraya bilet goruyorum google flights'ta bu sene. 30 bin lira ucak masrafini daha iyi arastir. tabi normalde 9200 kadar ucuz olmaz ama 30 bin de cok abarti.

eger boyle makul bir ucak bulursan 5 gun los angeles ve las vegas icin yeter paranin geri kalani
vickyflipfloptravels.com

san diego'ya gitmezdim. san francisco hos ama cok diger tarafta ve butcen hem de zamanin yetmez.

en pahali kismi ucak degil konaklama gibi olacak. oteller turkiye gibi degil, en uyduruklari bile servet. hostel dusunulebilir ama oncesinde yorumlari oku.

bu arada gitmeye kesin kararliysan parani usd'ye cevir simdiden.

dogu yakasi yorumuna katiliyorum. batida araba gerekir ama doguda boston new york yapsan arabaya gerek yok. daha ucuz olur.

bir de la gibi bi yere gitmek ne kadar dogru? gitmisken bir sehir gormeni tavsiye ederim. la bildigin suburban mall, koca bir banliyo. sehir gormek istiyorsan sf'e gidebilirsin.

california kesinlikle doğru tercih bence. ama bütçeni zorlayıp birkaç gün uzatıp uçakla nyc de yapabilirsin.

Cunk on earth var, izlerken aa yeni Ali G Show gibi hissetmiştim, sadece kliplere denk geldim ama komik bir programa benziyor.

Ali g demişken tabi ki ali g show da var (film değil program olan), zaten sacha baron cohen...

İkisinin de format who is america tarzında, ciddi insanlarla absürt röportajlar.

Bonus : Eric andre show söylemeden olmaz. söylerken bile gülmeye başlıyorum. Between two ferns'in absürt versiyonu diyebiliriz, anti-talk show

aunty donna's big ol' house of fun

ayrica liste o kadar guzel ki hepsini tekrardan izlemeye/dinlemeye basladim valla.

o vakit sene sonu thesis yazarsiniz buyuk ihtimalle. dissertation dense bile aldanmayiniz master'da dissertation yazilmaz. en kolay fark yukarida da bahsedildigi gibi, master-thesis, doktora-dissertation.

ozunde de farklari iceriklerinden geliyor. tez bir konudaki yetkinliginizi gostermek icin yazilan bir rapor bir makale gibi iken dissertation yeni bir arastirma, sonuc icermek zorunda. savunmak zorundasiniz onu falan.

iyi sallamış cevap verenler. şu anda master sonu dissertation yazarken bi güldüm.

@bussuru1, doğrusunu açıklayın da bilelim

bulunduğunuz ülkeye, bazen üniversiteye göre değişiyor dissertation/thesis ayrımı. bazı ülkeler master'da dis bazıları master'da thesis bekliyorlar. amerika'da yapacaksanız master'da thesis doktorada dis yazarsınız fakat bunun istisnası olan üniversiteler var. özetle, master=thesis doktora=dis diyemeyiz.

Kac kişi yaşıyorsunuz?

tek başıma sene 15 kilo yağ bitiriyorum. sıvı yağdan kastın herhalde zeytinyağıdır. katı yağ da ayda yarım kilo falan gidiyor. senede 6 kilo eder. o da tereyağı.

İki kisiyiz ayda bir falan da toplu 10 12 kisilik misafir agirlariz bol bol yag o zaman kullanılır.
5 litre aycicek yağı iki ay gidiyor

Tek yaşıyorum. Sadece zeytinyağı kullanıyorum. Ayda yarım litre bile gitmiyordur belki.

Tek yaşıyorum. 3-4 sene önce 1 litre almıştım, hala duruyor.

4 kisiyiz ayda 3-4 litre.

ayrica kamu spotu. lutfen yaglarinizi lavabolara giderlere dokmeyiniz.

o zaman bizim kullanım da normalmiş. ben fazla diyordum ayda 1 litreye

5 litre almıştım 3 ay oluyordur yarısını bile bitiremedim

sıvı yağ 0 ama ayda yaklaşık 1.5-2 kilo tereyağı tüketiyorum.

Mamayı koyacaksınız başka bir şey vermeyeceksiniz aç kalınca yiyecek. Bizim veterinerin cevabı her zaman bu.

Geçmiş olsun bu arada.

Yoo. köpeğin ağzının tadı yerine gelmiş asıl:)

Önüne mamayı koyup birsey vermeyin 3 4 gün sonrasında illa ki yiyecek

biliyorum kiyamiyorsunuz. ama arkadaslar hakli. sadece mama vericekseniz. ertesi gun yeni mamayle degistireceksiniz vesaire.

ama ben de kiyamadigimdan yavas yavas biraktirdim. ornegin, kuru mamanin yaninda bir de kutuda yas mama aldim. ilk gun yari yariya karistirdim. yas mamayi severek yediginden arada kuru mamayi da yedi, ikinci gun daha az yas mama, bu sekilde sadece kuru mama kalincaya kadar devam ettim. bir hafta 10 gun sonra duzene girdi. son sadece kuru mamayi ilk gun yemedi ama ertesi gun acikinca yedi. belki sizin de isinize yarar.

@gel gel +1

Yukarıdaki arkadaşların dediği gibi muhtemelen picky eater olmuş. Mamalar tatsız, kıyamadığınızı görünce de yemiyor ki güzel yemek verin. Çözümü arkadaşlar anlatmış.

Onun haricinde iki şey söylüycem:

1- Ayrılık anksiyetesi olabilir. Yani normal yemeği gözünüzün önünde yiyor ama mama başka bir yerde duruyor diye de yemiyor olabilir. Yemeği elinizden vermeye çalışıp bi bakın. Durum buysa da zamanla aşılır, ama uzun süreli ayrılık sonrası köpeklerin böyle huyları olabiliyor, duygusal hayvanlar.

2- Ben köpeğe "sadece" mama vermiyorum. Yani belki bi tık sağlıklıdır ama yazık, bi ömür kötü yemek yiyerek geçmez. O yüzden arada yüksek proteinli şeyleri (kıyma, yumurta vs) normal mamanın içine karıştırarak da verin bence. Sadece ev yemeği yemesin tabi ama sadece mama da yemesin :)

Veterinerden geldim. Tüyleri de kıtık olmuş, hatta kesmeye çalışıp tüysüz tavuğun g.tüne çevirmişler.

Tıraş ettiedim. Veteriner dedi ki eli, kolu, göbeği, boynu, kulakları kıpkırmızı, alerji olmuş. Puppy mini yerine hypoallergenic mama verdi ve keainlikle başka şey yemesin dedi. Mamayı koy, 5 dakika sonra da al, nasıl olsa mama orda, bi ara yerim demesin, yemezse mamanın gittiğini görsün dedi. Onu da ölçekle vericez. Ayrıca ilaç da verdi.

Bakalım akşam başlıyorum tedaviye.

Bu mamayı da yemiyor. Veterinerin dediği gibi 5 dakika duruyor, yemeyince kaldırıyorum. 4-5 kere kaldırıp koydum yemedi. Birkaç tane elime alıp elimden yedirmek istedim, ağzına alıp geveleyip bırakıyor. Israr edince 2-3 tane mamayı kıtladı yedi. Bütün gün yediği o.

naneli olabilir mi ?

www.youtube.com

fesleğenli:

youtu.be

Hendrics marka cindir

genelde cin tonik istediginizde bazi mekanlar hendricks cini bu sekilde veriyor. icinde bir dilim salatalik ve ustunde de nane. feslegenli icmedim hic ama belki de onun yerine feslegen koymuslardir. o yuzden ben kendisinin icinde biraz lime suyu olan bir cin tonik oldugunu dusunuyorum. muhtemelen denildigi gibi hendricks.

yağlar kasa dönüştüğü ve kas hacim olarak daha ağır olduğu için tartıda fark etmiyorsun değişimi

bende de aynı sorun var

en az 30 gün devam etmen lazım illa ki vereceksin giren-çıkan dengesini bozmazsan

@duyurukullanicisi,

kas yapacak herhangi bir aktivitede bulunsam bunu anlardım. ama hiçbir aktivitem yok.

son 4 gündür yürüyüş yapıyorum yalnızca. 100-200 gram kaslanmış olma ihtimalim zaten matematiksel olarak yok.

Kilo vermek diyet yapılan süre ile linear olmayan bir korelasyon içinde. 10 günde 4 kilo ödem ve yağ atmak gayet güzel.

Kilonuzu takip etmeyi bırakıp bir süre sadece aldığınız kalorileri sayın. Matematiği çok net bu işin. Sizin ölçülerinizde birinin formunu sürdürmek için alması gereken yaklaşık kalori 2500 kkal. Bunu sağlıklı kilo vermek istiyorsanız 2000'e, daha hızlı sonuç alayım da kas kaybı olması problem değil derseniz de 1500'e kadar düşürebilirsiniz. 2000'e düşürdüğünüzü varsayalım. Her gün 500 kalori açık vermiş oluyorsunuz. Bir kilo yağ 7400 kkal. Bu durumda 15 günde saf 1 kilo yağınızı atacaksınız demek oluyor bu. Arada ödem kaybedeceksiniz, su dengeniz değişecek filan falan derken 1,5-2 kilo düşersiniz tartıda her 2 haftada bir bu disiplini sürdürdüğünüz sürece. Tartıda yansıması olmazsa da o 1 kilo yağ sizden bir şekilde çıktı gitti. Vücut yerine ne koyarak dengeledi kendini mühim değil, hayırlı olsun.

son 10 gündür, günde 1000 kaloriyi geçtiğim gün yok. her gıdamı tek tek ölçe ölçe (gramajına kadar) yiyorum. 1000 kalori belki az gelecek, ama kilo verebilmek için kalori açığı. yaratmak mecburiyetindeyim.

ve hiçbir işe yaramıyor.

şuan survivordakilerden az besleniyorum.

günlük tartılarak kendini bu kadar şartlamana gerek yok. bu durum seni bir süre sonra sıkar. her gün tartılmak yerine haftalık tartılmayı dene. tartılacağım günü iple çektiğim zamanlar aklıma geldi de iyi ki öyle yapmışım. hevesle heyecanla tartıya çıkardım.

Habire tartılma.vücuduna giren belli çıkan belli. Fizik kanunlarına karşı gelmiyorsun. Her türlü kilo vereceksin. 10 günde bir tartıl

sana onerecegim son degil ilk sey tartiya bu kadar saplantili olma. az yiyip cok hareket etmeye devam et illa ki sonuc alacaksin. hala icin rahat etmezse bi kan testi yaptirmani tavsiye ederim ama bir sure daha gectikten sonra. ayrica gunluk tartilmanin hicbir anlami yok. her hafta ayni gunde tartilip daha iyi gozlemleyebilirsin.

beslenme uzmanı değilim ancak yıllardır kilo alıp veren biri olarak bence bu kadar az beslenmen ciddi sıkıntı olabilir. zayıflamandan ziyade seni enerjisiz ve vücudunu savunmasız bırakır.

bence yapacağın en en en iyi şey devlet hastanesi de olsa bir diyetisyene gitmen. umduğundan çok daha fazla faydasını görürsün ve aç da enerjisiz de kalmazsın.

ikinci olarak ağırlık çalışmak her zaman kas yaptırmaz. onun için ciddi beslenme ve emek harcaman gerekiyor. ancak kilo verme sürecinde ağırlık çalıştığında, mesela şınav çektiğinde ya da dambıllarla indir kaldır, kol-omuz hareketleri yaptığın yahut squat, ağırlık antrenmanlarının kardiyodan daha fazla kalori yaktırdığını fark edeceksin. o yüzden akşam evde bile yapılabilecek 15-20 dk'lık bir ağırlık antrenmanı kilo vermene ciddi etki edecektir çünkü kasların uyarıldığı için tüm gece çalışmaya ve kalori yakmaya devam edecek. ben kilo vermek için bunu yapıyorum. mesela bir arkadaşım da kas yapmak için ağırlık çalışıyordu ama sürekli zayıf olmaktan ve kilo alamamaktan şikayet ediyordu. çünkü yeterince beslenmiyordu.

dediğim gibi bunu yapsan da yapmasan da önceliğin beslenme. bunu da kafana göre yapmasan çok daha iyi olur. en salakça şeyleri bile denemiş biri olarak söylüyorum.

Ben şok diyetleri işe yarar bulurum, kendini kandırmak da olsa. Kiloluyken kaslanınca da yağ tabakasının altındaki tadilat ile insan ne değişti kendinde anlayamıyor. Şu an o kilolarla alakam yok da zamanında 77'yken bir hafta hiçbir şey yemeyip 70'in altına düşmüştüm. Yağ oranım %14-17 arasıydı tahminim. Büyük ölçüde ödem atımı ve dehidrasyon yanılgısından ibaret bu hızlı kilo kaybetme hikayeleri. Vücut için berbat bir şey muhtemelen fakat şişkinliğini atıp göbeğin yerini bu kadar kısa bir sürede karın kası alınca motive oluyor insan. Takip eden 3 ayda kilom hiç değişmedi ama spor yapıp kas kütlemi çok ciddi artırmıştım. Yağ oranımı da %8-9'lara çektim. Spor öncesindeki 70 kiloluk halimle, sonrasındaki halim arasında muazzam fark vardı. Siz de şu an pozitif bir süreçtesiniz, sadece kiloya yansımıyor. Yalnız yine de 1000 kkal azmış, o kadar zorlamaya gerek olduğunu düşünmüyorum. "Günlük sıfır kalori alayım, 3 günde 1 kilo yağ atayım." gibi bir dünya yok maalesef. İlla tartıda sonuç görmek istiyorsanız kesinlikle sağlıksız olsa da su alımınızı da azaltmanız gerekir. Şok diyetlerin sırrı bu.

Bu diyeti bir diyetisyenle yapmanız daha doğru olur.

Kilo verme üzerine bir sürü yöntem var. Geçenlerde bir tepkikolik videosunda 4-5 diyetisyenin röportajı vardı. Hepsi farklı. Mesela biri kesinlikle yoğurt yemeyin derken diğeri yoğurt olmalı diyor.

Ama gün boyu tek öğün beslenmek bu yöntemlerden biri mi emin değilim. Vücudumuzun düzenli enerji için gıdaya ihtiyacı var. Bu tarz şok diyetler ancak doktor kontrolünde ve ileri düzeyde obezite sorunlarında uygulanıyor genelde. Atıyorum 200 kilo bir adamdır ciddi kalp sorunu başlamıştır ancak öyle.

Sizin sağlıklı ve düzenli beslenme alışkanlığı edinmeniz lazım. Mesela benim diyetisyenimin verdiği programda günde 5 öğün tüketiyordum. Sadece akşam 6-7'den sonra yememem gerekiyordu. Önemli olan o öğünlerde ne tükettiğin ne porsiyonlarda tükettiğin.

Vücudun karbonhidrata da, proteine de, yağa da ihtiyacı var. Mümkün mertebe bunları yeterli miktarlarda almak gerek. Düzgün ve sağlıklı bir beslenme programıyla, bakın şok diyetten bahsetmiyorum, ideal kilonuza kavuşursunuz. İşlenmiş gıdalardan, aburcuburdan hazır yemekten uzak durun öncelikle.

Bunun yanına düzgün egzersizi de hayatınıza sokarsanız ve bunu rutin haline getirirseniz sağlıklı bir kiloya kavuşursunuz.

Bu arada kilonun sebebi sadece yemek olmayabilir. Hormonel bozukluklar, şeker gibi hastalıklar, aşırı stres (stres kortizol ilişkisi) de kiloya sebep olabilir. Düzgün beslenen ama stres yüzünden "şişen" insanlar da oluyor. Uykusuzluk bile...

Bu yüzden bence mümkünse bir hastanede iyi bir diyetisyen bulun ve onunla konuşun. Kan tahlilleri yapsın sebebinize göre beslenme programınızı versin.

Eğer hiç spor yapmamış biriyseniz muhtemelen kas gücünüz ve kas kütleniz de zayıftır. Tempolu yürüyüş hiç egzersiz yapmamaktan iyidir tabii. Ama hiç spor yapmamış birine 1,5 saat tempolu yürüyüş faydadan çok zarar da verebilir. Bacaklarınız o kiloyu taşıyacak kas kütlesine sahip değilse, orta vadede diz eklem sorunları çıkabilir.

Burada vücudu yavaş yavaş güçlendirecek, tüm vücudu çalıştıracak eşit oranda egzersizler yapmanız daha iyi olur. Egzersiz süresinden ziyade niteliği önemli. 15 dakikalık, aerobic seviyesinde bir egzersiz 1,5 saatlik bir yürüyüşten daha etkili olabilir.

Bu arada tek bir noktaya odaklanan egzersizler sakatlık riskini artırır. O yüzden tüm vücut çalışması önemli. Vücudun bir bölgesi çalışırken bile diğer kasları da kullanabiliyor. Atıyorum ağırlık kaldırırken sırtımızı da kullanırız ama sadece kol çalıştırıp, sırt kullanmayınca sırt zayıf kalır ve sakatlanabilir.

Vaktiniz ve bütçeniz varsa bir spor salonu ya da antrenörle çalışabilirsiniz.
Ben instagramdan bir personal trainerla çalışıyordum bir ara. Aylık 150-200 gibi bir şey alıyordu. Yanında diyet de veriyordu.

Buna da zaman ayıramazsanız freeletics, body fit gibi uygulamaların beginner seviye egzersizlerine bakın. en azından doğru ısınma, doğru egzersizleri bulursunuz. Kilo verme, kas kütlesi artırma, dayanıklılık artırma gibi istediğiniz programları bulursunuz bunlarda.

Yağlar kasa nasıl dönüşüyor sırrını öğrenmek isterim. Misal elimizde 1 litre yağ var, bunu 1 kiloluk löp ete çevirebilir miyiz? Yağları kasa çevirebiliyorsak bunu da yapabilmemiz lazım çünkü.

İkincisi, vegan besleniyorum ekmek yemiyorum şeker tüketmiyorum normal gıda şeklinde doğru düzgün besleniyorum doğru bir beslenme programı değildir, doğru beslenme programı günlük alman gereken toplam kalori miktarını hesaplaman, bunun için de alman gereken proteini karbonhidratı ve yağı toplam miktara bölüp her makro için doğru kaynaklardan beslenmek doğru bir beslenme modelidir. Yani insanlar kızıyor böyle deyince ama bu hesaplar yapılacak o kaloriler sayılacak, yoksa "abi bir avuç yerfıstığı yedim ne olacak ki" diyen adama o bir avuç fıstık 600 kalori yapıyor deyince şaşırıyor, şaşırmaması lazım. Yani ekmeksiz şekersiz şunsuz bunsuz beslenmek önemli bir konu değil, ben her gün cheesecake yiyerek de kilo verebilirim.

Üçüncüsü, Vücut diyet süresince düz bir hatta sürekli enerji kaybı yaşamaz; biraz ileri gider biraz geri çekilir dahili sistemi mevcut duruma adapte edebilmek için, sen normal bir şekilde kilo vermişsin, vücut yağ kaybını bir tehdit olarak görmüş kendini korumaya çekmiş, senin hatan bu aşamada vücudu zorlamaya çalışman olmuş, yani vücut zaten enerji rezervi kaybı yaşadığı için strese girmiş sen bu aşamada kaloriyi daha da kısarak vücudu iyice zora sokmuşsun, sen kaloriyi bu kadar kısınca vücut daha çok yağ yakayım demez; kalan enerjiyi korumak için daha az yağ yakayım der, burada da yine üstte dediğim konuya geliyoruz; iyi bir matematik hesabı ile yüksek kalori açıkları verip vücudu strese sokmayıp doğru bir kalori hesabıyla doğru miktarda kalori açığı verip kilonu izlemen gerekiyor ve bunu da üç günde beş günde değil minimum 3-6 aylık bir süreçte gerçekleştirmen gerekiyor.

1 aydir spor yapiyorum 200 gram aldim.
Yaglar kasa donusmez ama spor yaptikca kaslanirsin bu yuzden tartidaki agirligin artabilir ya da ayni kalabilir.
Hergun tartiya degil aynaya bakarsan daha dogru olur.


Bu arada bence berbat besleniyorsun, vucut muhtemelen panige kapilip yag eritmekten kaciniyor. 100 kg adamin vegan beslenmeyle ne isi olur, once normal degerlere gelip sonra boyle deneysel seylere gir.

Hatta o kadar az besleniyorsun ki dogru karar alma mekanizman bile bozuluyor olabilir.
Dusun bak gunde 5lt damacanayla su icip, 1 ogun yemek yiyorsun o da ottan ibaret.
Toplama kampina dussen bu kadar zulmetmezler.

@divit,

vücudun bir şey harcamaktan kaçınması gibi bir durum olamaz. araba benzini az kaldı diye az benzin yakmaya başlamaz. vücut, "rölantide" 2000 kalori yakıyorsa, kas kaybı yaşanmadığı sürece 2000 yakmayı sürdürür. 10 günde tüm kaslarımı kaybetmediğimi düşünüyorum.

Yapar, bunu yillardir soyluyorlar hatta diyetisyenler arada vucudu sasirtmak icin off gunu falan verirler.
Evet kaslarin eriyor olabilir bunu nasil olceceksin.

Yaptigin seyin dogru yani yani yok neredeyse, bu sekilde kan degerlerini bozarsin.

@divit'e hak veriyorum. Vücudumuz bir otomobil değil daha komplike bir sistem.

Yetersiz beslenmenin metabolizma hızını düşürdüğüne dair tezler var.

www.dilarakocak.com.tr

Metabolizma hızı düşerse yağ yakımı yavaşlayabilir.

www.healthline.com

Kilo veremeyişinizin bir sürü sebebi olabilir. Bunu en iyi vücudunuzu analiz edecek bir diyetisyen ile bulabilirsiniz. Bence bu şekilde kendi kafanıza göre bir diyet uygulayarak sağlığınızı riske etmek yerine, bir diyetisyenden destek alın.

3 gün vegan 4 gün normal gıda mantığını da anlamadım. Ekmeksiz beslenmek doğru düzgün beslenmek demek değil, vücudun karbonhidrat'a da ihtiyacı var. Ama doğru karbonhidrata.

@Divit +1. fikren en azindan.


Kapsamli bir yorum icin.Bir miktar bilgiye ihtiyacimiz var. Birincisi boy, ikincisi cinsiyet, ucuncusu yas. Boyun cevresi bel cevresi omuz cevresi gibi Vucut olculeri de guzel olurdu ama bu seviyede cok onemi yok. Ayrica suan tukettiginiz kalori miktari. OMAD , IF vs. bunlarin uzun vadede hic bir onemi yok. Yarismaci / ozel hedefli degilseniz yemek timingi sadece sizi oyalamak icin ise yariyorsa anlamli onun disinda bir onemi yok. Anektodal verinin onemi yok bilimsel veri boyle.

Onun disinda az yemek vucudunuzu stresse sokar. vucud bununla mucadele eder. Kasim azalmis olamaz diye dusunmek yanlis. Cunku sadece sahip olunan kas olarak degil vucud processlerini yavaslatir, sindirim hiziniz duser, daha az cinsel istek duyarsiniz vs. Daha az ayaga kalkarsiniz daha az hareket edersiniz. Siz kendinizi zorladikca vucud drenir sonucunda da birakacak noktaya gelir geriye verdiginiz kiloyu alirsiniz.

Sizin bunu farketmeniz mumkun degil. Kilo verme daha dogrusu yag kaybetme surecinde yapilan en common ve en buyuk hata az yiyip uzerine daha fazla hareket etmeye calismaktir. Bazi kisilerde bu durum oyle bir noktaya varir ki tekrar yag yaktirabilmek icin once onlara kilo aldirmak gerekir. Bilgileri verirseniz kapsamli yol haritasindan bahsedebilirim.

oncelikle kalori hesabi mantiksiz olmasa da cok gerekli bir sey degil. bir avuc yer fistigi 600 kalori diye 600 kalori almazsin. ama 600 kalorilik toz seker yersen buyuk ihtimalle 600 kalori alirsin. 600 kaloriyi aldin diye vucudun bunu muhasebeye yollayip 600 kalori girdi diye kaydetmez. cok kisisel bir durum bu.

duzenli uyku bazi kisiler icin cok etkili bir diyet duzenleme unsuru iken bazilari icin stresten uzak durma falan olabiliyor. bunlar hep insanin kendini tanimasiyla alakali.

yani yillar boyunca insanlar yumurta ve sebep oldugu dusunulen kolesterolden uzak durmaya calisti ama simdiki calismalar diyor ki diyetle alinan kolesterol nerdeyse hic etki etmiyor vucuttaki kolesterole.

kilo vermekten ziyade vucut yapinizi degistirmeniz onemli. her gun tartilmak yerine uc-dort gunde bir bel ve basen olcunuzu alin. baldir ve kol cevrelerini hesaplayin. sonra kiloyla birlikte not alin. degisim gorecekseniz.

vucut ayrica sabit 2000 kalori yakacak diye bir durum da yok. vucudun kendi mekanizmasi var. diyete gore, strese gore, hayat sartlariniza gore yakilan sabit kalori miktari cok da sabit kalmiyor. bu yuzden ac kalinarak verilen kilolar hemen geri aliniyor. e bir omur de ac kalmak zor. araba benzini az kalinca benzin yakmayi birakmiyor ama durmaya yelteniyor. vucut da 2000 yakmam lazim dur hemen yaglari yakayim demiyor. 2000 i dusurebilir miyim diyor? daha az hareket ediyor, beyin fonksiyonlarini kisitliyor vesaire. bunlar belli bir matematige gore olmuyor. yani her 100 kilo 1.80 insanda ayni seyler ayni sekilde olmuyor.

cok dusuk kalorili diyet obezite haricinde onerilmiyor zaten.

kan tahlili diyetisyen gozetimi vesaire sart. fakat sahsi onerim diyetinizde kalori hesabindan ziyade yag oranini arttirmaniz. cok dusuk yag oranlari sindirim sistemini, microbiomunuzu, emilimi negatif etkileyen bir etken.

haftada birden fazla tartılma.

valla ben de veremiyorum bazen gitmiyor. çareyi cerrahi müdahale+sporda bulmuştum geçmişte. bazen ufak dokunuşlar gerekiyor diyet yetmiyor. şimdi yine veremiyorum. ama artık spor + müdahale için de param yok. destekleyici birşey lazım yanına tek diyetle olmuyor

Yanlış anlaşılmasın ama bi tuvalete çıksan, tartıda farkedersin gibi geldi. Türkçede bağırsak hareketi diyince anlaşılsa keşke.

Kabızlık durumları var gibi.

Hocam Google translatede dinleme özelliği var ya, Koreceyi seçin, şarkıyı dinletin, hem Kore harfleri ile hem de Latin harfleri ile yazılışı gösterir.

eksisozluk.com

prolyrical.com

dogrusu hatmi cicek acti manasina geliyor.

okunusu da "mugungha goçi piyotsımnida".

Cok alakasiz bir cevap oldu.

İngiltere'nin yaptığına bakarak, iyileştikten sonra yaymadığımız sonucunu çıkardım. Çünkü halkın büyün oranı bağışık olursa yayılmaz diyorlar.

Fakat her hastalık böyle değil. Hepatit türlerinde falan kendi hasta olmasa bile taşıyıcı olan kişiler var mesela. Hastalıktan hastalığa göre değişiyor sanırım. Sağlıkçılar açıklasa iyi olur.

Şu an covid-19 için hastalığı atlattıktan sonra tekrar bulaşmayacak gibi bir bulgu yok. Sanırım Japonya'da hastalık geçiren birine tekrar bulaşmıştı.

Örneğin grip de viral bir hastalık. Ama bir kez geçirdiğimizde bir daha geçirmeme gibi bir şey yok. Çünkü bağışıklığı kısa süreli. O nedenle ncov virüsü için de her durumda tedbirli olmak şart.

İyileştikten sonra virüs yaymıyorsunuz.

Ancak bu virüs, bulaşıcılık olarak grip virüsüne benziyor. Bulaştı, iyileştiniz. Tekrar bir yerden kapıp, yeniden hasta olabiliyorsunuz. + Virüs ufak mutasyonlar geçiriyor. Yani iyileştiniz diye her şey bitmiyor. Tekrar tekrar bulaşabiliyor.


NOT: Uzman değilim, okuduklarımdan anladıklarım. + Covid 19'un bir çok şeyi şu an net değil.


.

bu cok genel bir soru. cesitli katmanlari var.

oncelikle bakteri ve virus farkli. yasamlari, enfeksiyonlari, tedavisi, tedavi sonrasi surecleri farkli.

siz bagisiklik kazaninca cocugunuz bagisiklik kazanmaz. bazi virusler vucudunuzdan tamamen temizlenebilirken bazilari temizlenmez.

ornegin ucuk virusu vucudunuza girdikten sonra artik cikmaz. ama bulasi icin temas sarttir. ucuk cikarttiginizda ucuklara temastan bulasir. bu durumda da vucudunuzda virus var diye surekli birine bulastirma durumunda olmuyorsunuz.

yani virus konusu tamamen virusle alakali.

bakteride de ayni durum bir nebze var. bazi bakteriler zaten vucudumuzda halihazirda yasamaya devam eden bakteriler. bazi etkiler neticesinde bu bakterilerin sayilari artabiliyor. bu da bakteriyel bir enfeksiyon. bazi bakteriler ise temas yoluyla bize bulasiyor ve tedavi edildikten sonra vucuttan atiliyor. bulastirmiyorsunuz vb.

avrupalilarin amerikada yaymalari ise farkli. cicek hastaligini erken donemde geciren avrupalilar bu viruse karsi bagisiklik kazaniyor diyelim. daha sonra tekrar bu virus vucutlarina girdiginde cicek hastaligini hafif atlatabiliyorlar. bu durumda bazilari hasta olduklarinin farkina bile varamayabiliyor. bu durumda bu virusu daha once bu virusle hic karsilasmamis bir halka bulastirirsaniz da etkileri farkli oluyor.


hastaligi beraberinde goturenler enfekte fakat semptom gostermeyen, olmeyen, elden ayaktan dusmeyen bagisikligi bulunan insanlar.

vebada ise durum farkli. sanirim veba bagisikligi bagisiklik sisteminden ziyade belli bir genle alakali.

iyileşmek demek zaten vücutta virüsü yenip yok etmek demek

Genel mantık şu şekilde; 20 tane maç veriyorlar, ikisi tutuyor. Diğerlerini siliyorlar. Arada bir tutturan varsa paylaşıyorlar vs.

Adam faceden 10 gizli kupon paylasimi yapiyor, sadece belli guruba görünecek sekilde. Yorumlarla süslüyor paylasimi. Bu 10 kupon icinde tutan olursada, paylasimi herkese acik yapiyor... Bu ve benzeri sekilde keriz tokatliyorlar. Bunlara inanipta para yollayanlarin s.k kadar beyni yoktur. Adamin tutturma yüzdesi bile yüksek olsa milyonlar yapar, onun bunun yollayacagi 100 tl ye mi tenezzül edecek :)

eksisozluk.com

bunun yaninda yatirip iptal ettikleri kuponlarin gorsellerini gizli sekilde paylasiyorlar. mactan sonra da tutan harici digerlerini silip acik hale getiriyorlar. bu durumda da sanki mactan once paylasilmis gibi duruyor. guven arttiriliyor.

entryde bahsedilen dilimlere ayirip bir gruba baska diger gruba baska sonuclar yollanan yontemle de sonunda aslinda kazandirdiginiz insanlar oluyor. onlar da para kazanip sizi etiketleyebilirler.

Vücut normal sıcaklığının düşüşü üşümeye sebep olmaz, sıcaklamaya sebep olur. Aynı şekilde ateşi yükselen kişi de sıcaklamaz, üşür.

Neden kaynaklanıyor olabilir? Her ölçüm cihazı en basitinden en komplikesine bir kalibrasyon gerektirir. Kalibrasyonu bozulmuş olabilir. Yerinde olsam farklı bir cihazla da ölçüm yaparım.

olctugunuz yere gore degisir. bazi makineler buna gore duzeltme yapip normal gosterir ama eger kulaginizdan alninizdan olcuyorsaniz 35.5 normal. rektal olarak baksaniz orda da 36.5 civari cikar muhtemelen.

anlaşılır. yanlış anlaşılmak ister gibi bir halin var sanırım.

Nereden çıkarttın bunu? Diyecek bir şey bulamadım dediği şeyin üstüne. Klasik şeyler çok resmi kalıyor ama bu da fazla vıcık. Ne yapayım? sen söyle.

sevgiler vıcık değil bence, yanlış anlamazdım ben, hatta sadece arkadaşım olan bir kıza yazarken kullandım birkaç defa, sonra baktım o da kullandı, aramızda da bir şey olmadı yani sevgiler dedik diye.

hayır yahu. bundan nem kapılmaz. "sevgiler" kalıbı dostane biçimde "seninle iş yapmak iyi dostum" anlamında aynı cins kişiler arasında da kullanılır. problem olmaz diye düşünüyorum.

mail is ile ilgiliyse yanlis anlasilmaz da bana cok uygun gibi de gelmedi. iyi calismalar daha guzel olur.

is ile alakasiz bir mail ise sikinti olmaz. normal medeni duyarli bir davranis.

bazı kadınlar hep öyle yazıyor mailde. hiç de yanlış anlamıyorum. mizaç meselesi biraz

Sevgilerimle, bunla biter bence. Sevgiler, bir tuhaf, anlamadım neden.

Normalde sevgiler i samimiyetsiz bulurum.
Bana böyle yazılınca ayıplamışlığım da olmuştur bozulduğum da, yazma bence.
Sevgilerimle de yazma

is mailinin sonuna sevgiler diye kim yazarsa yazsin cinsiyetten bagimsiz hoslanmiyorum. asiri yapmacik ve samimiyetsiz geliyor. ama genel olarak is yerindeki herkes bana yapmacik ve samimiyetsiz geliyor o yuzden bir kriter midir bilemiyorum. iliskiler baskaysa ya da iletisiminiz normalde de samimiyse yazabilirsin. ben olsam tercih etmezdim. "iyi calismalar" gayet medeni ve yeterli bir temenni.

bişey olmaz takılma

1333 bilgisi yetmez. DDR3 ram olacak. Bir de ana kartınız ne kadara kadar RAM destekliyor? Bunu bilmen lazım. En fazla 4 GB destekliyorsa sen 16 GB taksan da görmez zate.

Ek olarak işletim sisteminin 64 bit olması lazım. 32 bit sistem en fazla 3GB ram destekler.

Aramanı PC3-10600U diye yap 1333 mhz diye değil. Zaten PC3-10600U DDR3 1333 MHz demek.

Alabileceğin bir örnek:
www.amazon.com

@himmet dayı

Ramler ddr3, sistem 64 bit anakartımız 8 gb'ı desteklemiyor 4+4 şeklinde destekliyor.

Bahsettiğim markayı türkiye'de bulamıyorum acaba eşdeğer özelliklere sahip başka bir marka var mıdır ?

www.sahibinden.com

marka model genelde sorun olmaz. ayni olmasi tabii ki avantaj ama farkli markalarin ramlerini kullanabilirsiniz.

yani kingston'i anakartin gormemesi icin bir sebep goremiyorum.

kingston rami tek slot 4gb olarak mi kullanmak istediniz? 2gb ram ile birlikte toplamda 6 mi yapmak istediniz? yoksa bilgisayariniz hynix 2gb+2gb vardi siz kingston 4gb mi eklemek mi istediniz?

kingstonu tek basina taktiginizda anakart tanidi mi?

denilen dogru herhangi bir PC3-10600U ramin isinizi gormesi lazim.

Bilgisayarcımız şuna benzer bir ram ile denedi ve çalışmadı:

st1.myideasoft.com

Model olarak eski ramlere göre daha inceydi ben acaba farklı tip ram olduğu için mi makine tanımadı algısına düştüm.

Anakartımız malesef dandik tedarikçiye telefon açıp sorduğumuzda anakartın rem seçtiğini söyledi.

@gel gel sarisinim sag yap gel

tek slotta 4 iki tane 4+4 toplamda 8 olarak denedik kingstonu olmadı. Fakat bu eski ramler ile 4+4 oldu. Anakart kingstonu tanımıyor hiçbir şekilde.

Ketoda en sağlıklı yağı avokado ile alırsınız.bu durumda günde en az bir tane avokado yiyin.onun dışında katkısız fıstık ezmesi, yağ oranı yüksek peynirler tüketirseniz günlük yağ ihtiyacınızın büyük kısmını karşılarsınız.salatada zeytinyağ,omlette tereyağ, bulletproof kahveler(ister tereyağlı ister hindistan cevizi yağı ile).yani bunlar ile midenizi çok yormadan makro düzeyde yağ ihtiyacınızı giderebiliyorsunuz.

Peanut butter acayip yakti midemi gecen gun :'(((

Kalori açığı verdiğin sürece kilo verirsin ama yaptığın ketojenik diyet olmaz.

yagli etler, sucuk vs..

ev yapimi mayonez.

eger fistik ezmesini kendiniz yapmadiysaniz ki cok kolay yapmasi aslinda, icinde palm yagi olur genelde. o arkadas bir damla bile olsa benim midemi deler gecer. yedigim seylerin icinde var mi yok mu hemen anlarim.

yag cesidini degistirebilirsiniz. denildigi gibi avokado, yagli peynir yiyebilirsiniz. mozaik pasta yapabilirsiniz seker muadili kullanarak. ben bunlari yapiyorum genelde. slow butter dedikleri tereyagi misal beni pek rahatsiz etmiyor. yagli etler de bir diger secenek balik dahil.

findik, yer fistigi, badem gibi yuksek yag iceren cerezler atistirabilirsin. mobilde carb manager uygulamasini kullanarak makrolarini takip edebilirsin.

Yüzde 90 İstanbul olur diye düşünmüştüm. Bakan açıklamadı ama Cnntürk ağzından kaçırmış İstanbul olduğunu.

Yanlış. Millet kaldıkları otelleri bile açıklıyor ki oradan geçenler önlem alsin. Eksiye biri yazmış, birden çok sehirde rastlandığı icin gizliyorlar diye.

Finlandiya'da hastaların şehrin hangi bölgesinde oturduğu, hangi hastanede kontrol edildikleri, nerede kontrol altında tutuldukları (ev, hastane) ve nasıl bulaştığı (direkt seyahat ise ülke adı, eş dost aracılığıyla) her gün açıklanıyor.

Bence doğru olan bu.

Açıklanmasa bile umarım bu kişinin geldiği uçaktaki yolculara falan ulaşılacak?? Tabii sonrasında toplu taşıma kullandıysa metrobüse marmaraya bindiyse geçmiş olsun...

Bence şehir adı verilmemesi yanlış bu arada.

Sorumlu devlet kurumları virüs konusunda şu ana kadar ciddi davrandılar. Dolayısıyla bence karı zararı düşünülerek yapılmış bir hamle. Yani hastanın erken tanılandığı ve evinden başka toplu ortamlara girmediği düşünülerek vs. yapılan değerlendirme sonucu söylenmemesine karar verilmiştir. Bir veya birden fazla cluster oluşumu durumunda tabii ki singapur vs. gibi infografik, canlı harita işine girilmeli.

Doğru olmadığını düşünüyorum. Şeffaflık vurgusunun yapıldığı bir açıklamada hastanın sadece erkek olduğunu söylemesinin şeffaflıkla nasıl bir bağlantısı var anlayamıyorum.

bu açıklama beraberinde bir çok soruyu da getiriyor. bu soruların cevaplanması hasta mahremiyetini ihlal eder mi? Bilmiyorum. Ama sanmıyorum.

Hasta hangi ülkeden hangi tarihte geldi?
Hangi ulaşım aracıyla geldi?
Kaç yaşında?
Hangi şehirde?
Hangi hastanede karantina altında?

Bu bilgiler alınacak önlemlere faydalı olur. Ama bu bilgilerin gizli tutulmasının birkaç mantıklı açıklaması var.

- Birden fazla şehirde aktif vaka var ve kontrol dışına çıktığı için bütün ülkenin önlem alması gerekiyor.
- Hastaneler olası kontrol yığılmalarına hazır değil ve herhangi bir önlem alınmadı.
- IMF'den kredi almak için tiyatro oynanıyor.

Kişilerin gebelik durumunu ailelerine sms atan bir kurumun "IMI HISTI MIHRIMIYETİ" demesi komedi. Büyük ihtimalle büyük şehirlerden birinde. insanların toplu göç vs. yapıp ekonominin canına okumasından korkuyorlar. Düşünsene hasta atıyorum İst. da zincirlikuyuda yaşıyor olsun. metrobüs hattında olan herkes panikten ne yapacağını sapıtır. Yoksa mahremiyet falan fasafiso işler. milletin ne derece panik olabileceğini bildiklerinden bu da başka bir önlem.

Zaten daha dün diyordu, ülkeye girmiş olma ihtimali çok yüksek diye. Bu vaka ne ilk ne son olacaktır. Sonuçta çılgın miktarda insan yurt dışına gidip geliyor. e virüsün kuluçka süresi var. Havalimanında sonuçta her ayak basana tahlil de yapamazsın. Gayet sağlıklı girip kuluçka süresi sonrası hastalanan insan da olabilir. Yani özetle şu an pozitif çıkan vakanın şehri mühim değil. Herkes risk altında, bakanlıkta bunu kabul ediyor. Şahsi önlemleri almaktan başka bir seçenek yok. Ne kadar sevmesem de bakanlığın önlemlerini yerinde buluyorum. Çünkü hastalıktan daha ziyade panik durumu daha bulaşıcı ve tehlikeli. Bu hastalık atlatılamaz bir hastalıkta değil. Herkes 2 bina yanında ki insanmış o pozitif çıkan kişi gibi önlem almalı. Çünkü öyle olsa da değişecek bir şey yok.

Panik olmadan halk sağlığı prensiplerinin uygulanması şart.

2-3 hafta önce bir arkadaşımın hastasında corona pozitif çıkmış (covid 19 değil, eski ve bilinen corona strain'lerinden biri) ve (olay devlet hastanesinde yaşanıyor) odadaki diğer hastalar bunu bir şekilde öğrenince adamı linç edeceklermiş neredeyse. Güvenlikle, doktorlarla zor çıkarmışlar hastayı.

Makul bir ülkede yaşasak ne kadar şeffaflık o kadar iyi derdim ama insanımız iyiden iyiye delirdiği için söylememeleri daha uygun gözüküyor bana da.

bu is korede son bir hafta icinde bulundugu yerler dahil aciklama seklinde gidiyor. telefonlara mesajla gidiyor o bolgede bulunanlara. internetten yayinlaniyor. ayni yerde bulunanlar temasa gecme ihtimali olanlar evden cikmasin, yetkililerle temasa gecsin vb. nedenlerle.

bence dogru olan bu. bu sekilde bulasmis olabilecek insanlar da bir sekilde kendilerini izole ederek yayilmasini onleyebilirler.

ama yukarda verilen ornege bakarsak da aciklandigi an hasta kisinin gittigi yerler dezenfekte edilmeden once yakilir gibi. bilemedim.

(herhangi bir uygulamnın adı).apk diye googleda aratınca bazı siteler çıkıyor app monkey tarzı. google playin bu uygulama ülkende kullanılamıyor dediği uygulamaları oralardan indiriyorum. ancak oralara bireysel uygulama yüklenebiliyor mu bilmiyorum. bir de amazon app store var ama google un onay vermediğine o da vermez muhtemelen.

apk siteleri var. bazilari upload da kabul ediyor. ama en mantiklisi, aplikasyonunuza gore ufak bir websitesi yaparak apk'nizi ordan paylasabilirsiniz.

F-Droid var alternatif olarak. Açık kaynak kodlu uygulama marketi gibi.

Aptoide
APKMirror
Amazon Appstore
F-Droid
GetJar
SlideMe
AppBrain
MoboGenie
Galaxy Apps
GetAPK

The Witcher

A.c serisi öyle değil miydi ya. En son 4 yil önce oynadım öyleydi sanki

fallout new vegas olabilir mi acaba? tabii ortaçağ değil de distopya temalı ama oyunun işleyişi aşırı benzer.

Skyrim’e gore diyalog kismi cok limitli olmakla beraber Dark Souls serisini oneririm.
PC’de oynayacaksaniz kontroller pek keyifli olmayabilir.

Dark Souls +1

Dragon' s Dogma Dark Arisen' ı denemelisin. Witcher ile Skyrim' in çocuğu sayılır :) Bu arada Dark Souls çakması olmakla birlikte Lords of the Fallen da var.

eski olmasina ragmen risen serisini ve hikayesini ben pek begenirim. bir bakabilirsiniz.

Serinin bir önceki oyunu oblivionu oyna.

Risen +1.
Hatta Risen diyince aklima Gothic 3, hatta tum Gothic serisi geldi ama biraz fazla geriye gitmis oluyoruz sanirim.

The Witcher serisi +1
Biri atlama ayrica.

Dragon age origins dicem de acik dunya degil. Buna ragmen skyrim'den sonra en sevdigim rpg olmustu. (The witcher haric de ulan) (the witcher haric)

Kurgusu cok guzeldir. Karakter yaratma secenekleri pek cici. Fantastik evren. Bi eksigi acik dunya degil. Ama cok da sorun degil.

The witcher'da tek karakter var. Onu oynuyon. Ama kesinlikle oynamalisin.

Fallout'u ben sevmedim skyrimsever olarak.

Ayrica oblivion +1

www.imdb.com

bu saniyorum.

Tesekkurler

unexpected john cena'dan bahsediyorsun sanirim. boyle aniden beklenmedik yerlerden cikan john cena.

2012 yilindan bir radyo telefon sakasina dayaniyor. john cena prank call diye ararsan turlu turlu sakalar komikler ve orjinal sakaya ulasabilirsin.

şurada açıklanmış,

bit.ly

orjinal şaka, yani her şeyin kaynağı şu sanırım;

www.youtube.com

yalnız o üyeler beleş 1 ay deneme için üye olanlardır.
yani kesin öyledir sanırsam heralde

1 tl limitli sanal kartı vererek üye oldum.

satarken dikkatli ol, elindeki avcundakileri de kaptırma :p

saniyorum ki bekar bir arkadassin.

buyur benim.

bana bilgisayarda zaman harcatmadan eve gidip yemek yerken esimle kizimla rahat rahat nasil izleteceksin soyle senin sattigini alalim.

aynı şey spotify için de geçerli, neden insanlar kullanıyor; neden hala spotify var, üstelik zarar ederken(şurada bi chart var bak: qz.com)

saçmalık dediğiniz şey üzerinde onlarca insan kullanıcı deneyimini en üst noktaya ulaştırmak üzerine çalışıyor. müşteri memnuniyeti yani. ki zaten öğrenci, dar gelirliler gibi bir pazara değil, üst seviye pazara hitap ediyorlar ilk başta. playstation ve apple tv bunun bir göstergesi. Örneğin hali hazırda 6-7 farklı arkadaşım Amerika VPN'ine sahip ve onun üzerinden Netflix üyesiydi.

mal dediğin insanlardan boş beleş sistemler para kazanıyor. bu zihniyetle devam ettiğin mühletçe ciddi para kazanma ihtiyacın devam edecek ve önüne imrenerek baktığın onlarca boş beleş farklı sistem çıkacak.

Bu arada aynı anda 4 farklı UHD yayına izin veriyor sistem, yani 40TL'yi 4 kişi bölüşebiliyor. Aylık 10 Lira 1 paket sigara parası.

Not: Henüz Netflix'e üye değilim ancak lokal anlamdaki eksiklikler giderilmeye başladığında izlemeyi planlıyorum. Ha bir de, emeğe saygı. Sadece tüketen insanlar olmak yerine üreten insanlar olmaya başladığımızda(sözüm meclisten dışarı, kimseyi doğrudan kast etmiyorum) emeğe verilmesi gereken saygının farkına varmaya başlayacağız.

mal dediğin netflix us'de %198 nerdeyse 2 katı hisseleri değerlenen bir firma, 1.ci geldi. amerika'da insanların tv izleme alışkanlığını değiştirdi.

appletv de ciddi hazırlanıyor. alibaba'nın kurucusu da "e-ticaret uğraştırıcı hacı. digital vod hizmet satmak iyi iş diyerek" sektöre sert bir şekilde girişe hazırlanıyor.
spotify'ın değeri de 8 ya da 10 milyar dolar oldu.

bu tür ürünleri türkiye'den nasıl çıkarırız diye sorgulamak yerine, "bunları hangi mallar kullanıyor" demek ayrı bir aptallık. bize özgü saf bir aptallık.

Ben de internet hızımız yeterli ise netflix saçmalığına geçeceğim. Tivibu, digiturk ve dsmart saçmalıklarından daha iyidir.

olum belki de bir kısmı netflix and chill yaşamak istiyorlar? üstüne gitme insanların bu kadar :)

tivo vardı zamanında, sex and the city'de miranda izliyordu bi dizi neydi adı?

google'lamadan ilk bulana ödül.

soruna cevap: couch potatolar seviyor işte böyle şeyleri. ekserisi götlü göbeklidir. zengin göbeği ama american supersize obez değil.

basit düşününce böyle oluyor işte. netflix'i sadece izleme programı olarak düşününce böyle oluyor. benim gibi çekirdekten bilgisayar işine giren ve teknik bir adamı bile spotify, apple tv, vpn vs. üyesi yapabildiklerine göre ben harbi malım. kafalara gel kafalara...

spotify farklı arkadaşlar. spotfiy, müzik sistemi ve 1 saat içinde 20 adet müzik dinleyebilirsiniz, bu da 20 adet müzik aramanız demektir.

diziyi ise 1 defa indirirsiniz, 13 bölüm 14-15 saat izlersiniz.
filmi 2 saat izlersiniz.

aynı şey değil. ben bekarım, kız arkadaşım var. vaktim = hiç yok. 50mbit fiberim var. film izlemek istiyoruz, yemeği hazırlarken indirme + altyazı bulma en fazla (o da 1080p ise) 7-8 dakika sürüyor. o sırada yemekleri hazırlamış olyuroz, yiyorum ve freelance in başına oturuyorum.

ntflix bu fiyatlara mallıktır.

netflix ayda 5-10tl arası olsa mallık değildir. 40tl ise mallıktır. tartışacak hiçbişi yok.

bu gerizekalılar apple tv falan da alıyorlardır di mi lan? ne kadar saçma ya gerizekalılar.

harbi sığsın.

edit: oğlum ne acayip insanlarsınız ya? adam demiş ki koy bakim önüne ingilizce vikipedi. aq bana sorsalar ingilizcen nası diye eh derim. üniversitede hazırlığı atladığım için daha bi unuttum hatta. ama yeri geldi mi ingilizce altyazıyla dizi film izliyorum. anlamını bilmediğim 5-10 kelime de olursa sırf öğrenmek için durdurup anlamına bakıyorum mesela?

alan adamların parası size niye battı ben anlayamadım

digitürk'ü iptal edip netflix'e geçeceğim ben de ki torrent kullanıcısıyım. torrent ile bile uğraşmadan ve daha önemlisi yasal yollardan film-dizileri güncel olarak takip etmek için 26 TL (40 değil!) hiçbir şey değil.

ingilizcesi olmayanlar için mallık olur tabi onda hem fikirim, zira türkçe altyazı veya dublaj seçeneği henüz yok. :)

Hiç kızmıyorum arkadaş içimdekileri yazmış. internette her bi bok bedava ama iş beleş e-kitap olunca çatır çatır indirmeyi biliyorlar. yanılmıyorsam netflix'te türkçe altyazı yok? sanki 6 okka taşaklı ingilizce bilen insanlar sözlükte barınıyorda hemen üye oluyorlar, koy bakim önlerine wikipedi'den ingilizce döküman kaç cümleyi simultane çevirebiliyorlar. starbucks'ın cam kenarında ben netflix üyesiyim, şu dizilere bakıyorum demekle durum kritiği yapıp arkadaş ortamında otorite sağlayacağını sananlar var. Netflix harbiden türkçe altyazılı içeriği hayvan gibi doldurup, üyelik ücretini spotify gibi tutarsa lafım yok fakat şuan üyelik almak hava atma aracından başka birşey değil.

Ooo, linc? Alirim bi dal.

Sig adamsiniz olm. Valla. Surda üreteni sanatciyi desteklemek diyen olur, isin legalliginden bahseden olur, ingilizce altyapisindan bahseden olur, icerik zenginliginden bahseden olur, arayüzü kullanici kolayligindan bahseden olur, stream kalitesinden bahseden olur, olur da olur.

Ama yoook, torrent varken spotify netflix kullanan mal. Ben de bulayim, kakalayalim ne bulursak bu heriflere. Harbiden diyorum, böyle sig mi düsünüyorsunuz?

Millete keriz diyen süperzeka. Senin gibiler genelde tutucu falan da olur. Hak yemek sadece ceptekini mi çalmak?

ilk bir ay deneme paketi veriyorlar, sırf sistemin nasıl olduğunu merak ettiğim için üye oldum. benden 8 bin tane düşün işte.

beğenirsem devam eder miyim? sanmıyorum. aşırı bir rahatlık getirmesi lazım mevcut duruma ki tercih edeyim kendisini. spotify hayatımı şenlendirdi mesela ama bundan o performansı beklemiyorum.

"Aylik 5-10 tl arasi olsa mallik degil fakat 40 tl malliktir."

Bu lafi demeseydin bir nebze yine tutarli olurdun. Yani "hic para verilmemeli" gorusunu savunuyor olsaydin.

Bu haliyle senin problemin dar gelirli olmanla alakali. 10 lirayla 40 lira arasindaki makasin senin icin ucurum olmasi biraz agresif yapmis seni.

Kullanicisi degilim sistemin.

@brkylmz vurdu gol oldu.

valla benim hayatıma artı katan şeylere gücüm yettiğince kullanırım. ama benim param yoksa kullanana keriz demem, mal demem, hali vakti yerinde, zevkine düşkün derim. dilimi tutarım.

hadi mallar ve kerizler yaşadı. enpara %50 indirim veriyor.
www.facebook.com
www.finansbank.enpara.com

dar gelirli olup olmamakla en ufak alakası yok durumun.

lahmacuna 50tl verip vermemek de dar gelirlilikle değil, mallıkla alakalı bir durum çünkü. bir şeyin ederi vardır. bir de ederinin fazlası vardır. ederinin fazlasını vermenin maddi kayıglarla ilgili bir durumu yoktur.

senelik 400 lira fark yaratacak bir sistem değil işin özeti bu. 400 lira veriyorsan ve zenginsen zengin bir malsındır. 400 lira verip dar gelirliysen dar gelirli bir malsın.

8 EUR çok değil ki ya, TL'nin değeri düşükse firma bu konuda ne yapabilir ki? Her ülkeye ayrı fiyattan mı satacak? Hayır tabi ki.

olmuyor dostum, aynı durumdaydım seninle yükledim 2 el alıp sildim. Bazı şeyleri geride bırakmak gerekiyor.

valla withcer 3, fallout 4 yalan eski kauntir diyorsan degmez. benim elime verirlerdi kafelerde ama yine de gider gider oynardik. burda oyle olmuyor. bir de veletler ileri geri konusuyor. herkes asmis gitmis fantezi pesinde nerdeyse. kafelerdeki gibi olmuyor. diger butun online konsol oyunlarindaki ortamdan pek farkli gelmedi bana.

özellikle bu ara hiç bulaşmayın. oyun ne zaman indirime girse herkes 2-3-4. hesaplarını alıp cheat kullanıyor. bir de revolver diye bir silah geldi dünkü update ile, anasını belledi oyunun.

hangi maça girsem en az 1 wallhack ve aimhack kullanan adam görüyorum.

bu arada eski 1.5 ya da 1.6 tadı almayacaksınızdır, eminim.

baba o zevki almak için buradan 8-10 kişi toplanıp internet cafe kapatmamız gerekir, anca öyle tadı çıkar.

anladım, belli ki o yıllar geride kaldı, kalbime gömüyorum bu isteği :)

Sitenin kullanımı Türkiye'de ilegal olduğundan yasal hiçbir hak talep edemezsin.

haydan gelen huya gider haci. bi bardak soguk su ic.

beyler ben türkiyede değilim,siteye de alman sitesi diye üye oldum ya.

olm tipobet ne yillarin bahiscisiyim ilk defa duydum. turkiyede degilsen neden pinnacledan, bet365ten, ladbrokestan, william hillden oynamiyorsun be hafiz?

tipobet son derece guvensiz bir mafya sitesidir oncelikle. yerel bir betcinin daha sonra internetten para kazanmayi akil etmesiyle calismaya basladigi kanaatindeyim. tipobet almanya menseili ama sitenin kendi para akisi almanya uzerinden saglanmiyor diye biliyorum ben. ustelik turkiyeden oynayanlar icin de belge sart surt istememeleri de ne kadar da dolandirmaya meyilli olduklarinin gostergesi.

bir yere yazarak para alabileceginizi sanmiyorum. meblaya gore ne kadar rahatsiz ederseniz eh yeter bea diyip verme ihtimalleri belki var. arkadaslarin da dedigi gibi bahislerinizi ingiltere menseili online betting sitelerde yapmaniz gelecek icin daha hayirlisi. ozellikle turkce reklam yapan sitelerden bilhassa uzak durun.

senin cebinden para çıkması çok saçma geldi bana, bilmiyorum

hayır sen ödemezsin, bi projeniz vardır zaten, hocanda belli bi bütçe vardır ordan ödeyecek. hem okul hocalara her öğrencisi için para verir biçok yerden kaynak bulabilir yani. okulunun, hocanın da adı geçecek o ödeyecek tabi, senin karışmaman gerekir. faturayı yollamak ne yani.
belki öylesine yolladı, hemen saldırmayım şimdi.

Öncelikle kağıt üstünde böyle bir zorunluluk yok, ancak doktora tezinden (hatta yüksek lisans tezinden) uluslararası saygın bir dergide yayın yapamadıysan eğer, çalışmanın değeri sorgulanır hale gelebilir. Diğer bir deyişle çalışma konunla ilgili uluslararası alanda bir makale yazman hem jüri için çok önemli, hem de bilimsel katkı anlamında önemli. Ancak bundan, yayın yapılan her tez kalitelidir diye bir şart olmadığı gibi yayın yapılmayan bir tezin de kalitesiz olacağı şeklinde bir genelleme anlaşılmasın.

Bu paragraf soruna cevap değil ama yine de yazmak istedim. Paralı (open access) yayınlayan dergilerin büyük bir kısmı bu işi ticaret gib görüyorlar maalesef ve makalen çok çok uygunsuz olmadığı müddetçe basılmama şansı yok. Çoğunun hakemler tarafından doğru düzgün okunduğunu bile zannetmiyorum. O yüzden bu dergilerde yapılan yayınları faydalı veya anlamlı bulamıyorum. Çoğu esasta bilimsel katkı haricinde bir amaç için yapılıyorlar.

Soruna gelirsek, bu işler için iki yöntem var. Ya tüm yazarlar eşit olarak yüklenecekler, ya da birinci yazar tek başına. Eğer bu dergi ulakbim dergi listesi içinde ise (ki pek zannetmiyorum), TUBİTAK teşvik'i alınabiliyor. Öte yandan hocanın hepsini senin ödemeni istemesi de pek doğru gelmedi. Hoca olarak taşın altına elini biraz koyabilir.

arastirmaya gore degisir. genelde arastirmanin fonuna yazilir o tarz giderler fon kimin adinaysa onun onayi alinarak.

onun haricinde universitelerin odeme durumu var belirli kriterlerle belirlenmis. onlari garanti altina almadan basmayin zaten. sadece senin odemen bana da cok sacma geldi bir doktora ogrencisi olarak.

Bizim üniversitemizde de benzer durum var. Eğer dergi sci kapsamında ve ücretli ise üniversitemize faturasını gönderiyoruz ve onlar ödüyor.

Adamlara mail atiosun, paper basmak icin ozel fund imiz yok die onnar da seni muaf tutuoyr. Genelde Amerika da felan makale yainlamak icin ozel kalemler oluyor butce de. Turkiye de boyle bir durum cogu zaman olmadigi icin, dergilerde bunu bildigi icin sorun olmuyor.

amand ancion

belcikali

(bkz: amand ancion )

tusk

www.imdb.com

ben de hong kongtan baglanmama ve ustelik turkiyede olmamama ragmen bana da malum sitelerdeki malum reklamlar hep turkce cikiyor. sanirim cogunlukla girdigin sitelerin orjinlerinden senin nereli olduguna dair tahmin yurutuyor bu cakal google.

kullandığın tarayıcı ve o tarayıcıda saklanan cookielerle alakalı bir durum o.

yalnız gizli taramaylan girdiğimde de aynı mevzu var. yani hem zenmate hem gizli tarama ortada cookie neyin bişe yok. o zaman bu chrome benim yerimi mi paylaşıyor google ile?

bende vardı bikaç yıl önce www.matras.com

mudo'da da var.

www.gittigidiyor.com

neden bitmesin? gittin ufacik kizlari kendi cikarin icin harvest ettin. sonra neden kotu bitti?

saka bir yana little sisterlarla alakali bir durum. hepsini harvest edersen evil ending, birazini kurtarir kalanini harvest edersen kotu ama huzunlu ending, hepsini kurtarirsan da mutlu son.

bir de tenebaum'un oraya giderken little sisterla ilgili bir secme olayi vardi. onun etkisi var mi bilmiyorum.

ben onları yaratık sanıyordum. içinden böceği çıkarıp kurtarıyorsun sanıyordum. tüh lan.

kurtarınca az adam veriyordu hacı onun da etkisi var :)

oyle oyle ilk oynadigimda ben de acimadim, dedim zaten bunlardan gecmis ben adamima bakarim. ama sonu kotu bitince garip oldum tekrar oynadim ogrendikten sonra. niyeyse butun oyunlarda bir lawful good olma zorunlulugu hissediyorum kendimde.

Spoilerı okumadım ama alttaki yorumları okudum :D ben de henüz oynamaktayım ilk birkaç kızı kurtardım gerisine acımadım valla :D neyse hayırlısı bakalım nasıl olacak. Diğer sonları da youtube'dan izlerim belki napalım. Oyun geneline yayılmamış olsa eski save'den devam ederdim ama baya oyunun başından öyle yapmak gerekiyor yani...

Bu arada ilk olarak Bioshock Infinite'i oynadım, şimdi başa döndüm. Bundan sonra Bioshock 2 mi yoksa Infinite Burial at Sea mi oynanmalı... Hani deniz altını ilk oyundan görmeden o dlc'yi oynamayayım dedim.

Baya akıl hastanesine filan düşüyo onu eklemeyi unutmuşum

ah belinda değil herhalde.

Yok malesef

(bkz: kaciklik diplomasi)

Ya çok teşekkür ederim ^^

hangi ekran kartini kullaniyorsaniz onun programi olur bu tarz ayarlar icin onu indirmeniz gerekir driverin yaninda. amd catalyst mesela. nvidia nviewdi herhalde.

@ggssyp ben kendiliğinden yüklü oluyor sanıyordum peki şimdi benim kart amd, dediğiniz programı indirirken model gözetiyor muyuz?

pirinci bırak bulgura geç. bu ilişkide bir taraf üzülecek bırak üzülen pirinç olsun.
ekmeği de kes seni gidi lapacı.

ben eşim çoluk çocuk annem babam komple bıraktık. babam zaten gdo'ya takık ondan bıraktı. ben şeker almayayım diye bıraktım.

pirincin glisemik indeksi daha yüksek bulgura göre. bir de bazı yerler pirinç pilavını bulgura göre daha yağlı yapıyorlar.

pirinç pilavını çok severdim ben, şöyle bol yoğurtlu. pirinci çok nadir yiyorum artık, arada bir falan annemin yaptığı sarma dolmalar hariç.

Benim pilava tapan, pilav yemediği günleri yaşanmamış sayan arkadaşım bile pirinç yemiyor artık. Zayıfladı adam incecik oldu. Tabi nişanlısinin motivasyonu oldu biraz da. Sen de birakirsin kararlı ol yeter. İlla pirincli bişey çekerse canın suşi ye arada :)

pirincin seker hastaligina sebep verdigi konusuysa birakilmaya sebep, o calisma hic yeterli degil bu tarz bir iddia icin.

yani fazla pirinc yiyenler de risk artmis gorunuyor ama bunu sadece pirince baglamamak lazim. o calismaya dayanarak pirinci birakmak gereksiz.

beyaz pirincin glisemik indeksi yuksek evet ama bu da tek basina yeterli degil. beyaz pirinc zaten sanilanin aksina cok fazla besin degeri olmayan bir yiyecek.

ama onun disinda pirinci birakmaktan ziyade fazla yememek lazim seker hastaligindan bagimsiz olarak. haftada 3-4 kez pilav yemek ornegin zararli olamaz sanirim. keza asya'da gunde 3-4 kere yeniyor. calisma da bunu karsilastirmak icin yapilmis biraz.

Pirinç, ekmek, şeker, kola tarzı içecekleri bıraktım.

Söylentiye göre, tarlasında zehir koyuluyormuş. Aslında onu merak etmiştim.

Yetiştirilmesini bilmem ama beyaz pirinç içerik olarak bok gibi bir şey.

eksisozluk.com

Kısa yoldan şeker ye direk daha iyi. Kasmamış olursun o kadar pişirmekle falan. Esmer yiyin esmer. Yoğurtla bir gidiyor var ya, aklına hayalin şaşar.

pirinç birkaç nedenden sofralardan çıkarıldı.

birkaç yıl önce binlerce ton gdo lu pirinç olayı patlak verdi. gdo lu olmasının yanısıra kadmiyum elementinin normal değerin çok üstünde olduğu saptanmış. bakanlar olayı örtbas ettiler denildi filan. belki senin duyumun o olayla ilgilidir. bu nedenlerden biri.

pirincin glisemik endeksi yüksek bu da nedenlerden biri.

bulgurun daha faydalı ve kendi ürünümüz olması da nedenlerden biri.

ben de bıraktım diyebilirim. çok az tüketiyorum.

tamamen bırakmak zorunda değilsin, arkadaşların da dediği gibi glisemik endeksi daha düşük olan esmer pirinç, yabani pirinç veya basmati pirinci cüzi miktarda tüketebilirsin, birazcık daha pahalı o kadar.

Sen şimdi öyle dedin ama, Silent Hill oynamalısın bence bi.

outlast

Outlast çok iyiydi bitti. Silent Hill oynamıştım terbiyesizlik sayıyor bizim bebeler :) deadspace i deneyeceğim.başka var mı? Dear esther gibi atmosferik oyunlar da olabilir.

@madafaka şimdi fotoğraflarına baktım Dead space in. Testis mi geçiyosun hocam? Baya yaratık var.robotik işler falan.öyle demiyorum ben ters mi anladın nedir.

amnesia muthistir. hem oynanisi, hem atmosferi bence gercekten olaganustu.

Bohr onu da oynadım hocam

kholat olabilir. korku değil (jumpscare yok) gerilim. cinimsi bişeyler var ama kendi hallerinde takılıyorlar. çabuk bitiyor o kötü

abi öyle canavarsız, doğaüstü canlısız korku oyunu biraz zor :/ ama dead space cidden geriyor insanı. Bence bir şans ver.

fear 2: project origin de ara ara geriyor ama tırt biraz.

slender ve serileri

edit: lucius, daylight

edit2: daylight biraz inli cinli gibi ya ben sevmemiştim pek ama lucius fena değil ona bak istersen.

Kholat ı oynadım.dyatlov ilgimi çektiğinden hoş vakit geçirdim.outlast in konusu da ilginçti,akıl kontrolü ve mk ultra göndermeleri olan akıllıca bi oyundu. Oynarken tüm yazıları okumaya gayret ettim ve normalde alacağım keyiften çok fazlasını aldım. O açıdan, hikayesi mantığa sığan oyunlar daha ürpertici.derdimi anladın herhalde abi.seri katil konulu oyun bile zombilerden daha gerer beni.

(bkz: alan wake)

yenilerden onerelim:

layers of fear
cry of fear
soma
among the sleep
the evil within

clive barker's undying

p.t. çok sayko bi oyun

Clive barker s da yaratık var ya hocam. inadına mı yapıyosun :D şu an ilk ilgimi çeken among the sleep.bebeğin algılayışı ve psikolojisi büyük ihtimal etkileyicidir. Bana göre zombilerden bin kat etkileyicidir.

Ben çevrem de hiç duymadım böyle bir şey.

türkçe pls.
doğru anladıysam çocuğu doğurmaktan başka bi çare görünmüyor. çevrenizde duydunuz mu derken? doğaüstü bi olay gibi sormuşsun. o kadar ilerledikten sonra kürtaj yaptıranı duyup duymadığımızı mı soruyorsun?

Pilav yerim.

Evet ben böyle birşey duydum. Kız kürtaj oldu. Doktora para falan verdiler, sanki erken doğum oluyormuş gibi suni sancı falan verdiler öyle kürtaj yaptılar. kaçıncı aydaydı bilmiyorum ama yasal süreyi geçmiş onu biliyorum.
yani hadi bir sorumsuzluk yapıp korunmasız ilişkiye girdin, hamile kalınca nasıl ve neden bu kadar ay bekler bir insan bilmiyorum. Belki farklı bir psikolojidir ama çok kötü birşey olmalı.

Dışına boşalıp boşalmadığını nasıl anlamaz? gebe kalıp kalmadığını 2,5 ay nasıl anlamaz? hiç duymadım böyle birşey. yasal süre geçtikten sonra yapacak birşey yok. çocuğu doğururum ve bir daha da sevişmem kimseyle. konudan bu kadar bihaber olanlar sevişmesin zaten.

Oha 6. ayda kürtaj yaptıran mı oldu gerçekten? 6 aylık doğan çocukların biçoğu yaşıyor artık, cinayetten ne farkı var bunun allahaşkına?

3 ay gebe oldugunu anlayamayabilir insan. gebe kalip ilk 3 ay adet gormek o kadar nadir gorulen bir sey degil.

tam emin degilim ama kurtajin 20li haftalara kadar yasal oldugu ulkelere gidilebilir durum varsa. yoksa alinacak illegal kurtaj riski cok buyuk.

bence anlamaması çok zor. tamam hadi kanaması devam etti diyelim. 3. ayda kendinde bir değişiklik hissetmemiş olması garip. daha 1,5 ayken bile bir gariplik olduğunu hissediyorsunuz. e bir seks hayatı da varsa bu garipliğin hamilelik olabileceği de gelir insanın aklına.

ingiltere'de 24 hafta idi. ama 20 haftaya düşürülmesi konuşuluyordu. son hali ne oldu bilmiyorum. İspanya ve Portekiz'de de 14+ hafta olmalı.

sondan başa gidelim çevremde böyle bir hikayeye tanık oldum. Kız çocuğu doğurdu çocuk şu an 6 baba 26 yaşında fakat oğlunu kabul etmiyor ve bir kere bile görmedi ülke değiştirdi.

diğer taraftan 3 aya kadar hamileliğini fark etmeyen örnek de gördüm. tüm kadınların reglleri düzenli değil arkadaşlar ve 5 kadından 3 ü pkos nerdeyse günümüzde.

fatura fiyati degismeyeceginden, 160 dolar olarak girer gumruge saniyorum.

biz de oynadik aynen dedigin gibi. biz bir kagida saha cizer oyunculari da yazardik. atak pas top calma falan da ona gore olurdu. ama biz zar atmazdik. bu dijital saatlerin kronometrelerini kullanirdik. biri calistirirdi, dur derdik. en sondaki rakami kullanirdik. sut penalti vs. lerde buyuk olan kazanirdi.

simdi nasil bir angarya geldi o kadar hazirlik anlatamam. hangi arada yapmisiz da oynamisiz.

Black Mirror

Seinfeld

sherlock

The X-Files

Fringe.

Person of interest

supernatural
grimm
butun csi'lar.
the office

Arka Sokaklar

My name is Earl

it crowd
coupling

stalker

acayip hikayeler

buffy the vampire slayer

lie to me

Forever

insan derisi kat kat, altta yağ dokusu bağ dokusu vs. işte..
neyse videosu var: www.youtube.com

ben canli canli bulundum da. disari cikan tek sey kizimdi. ama doktor icerde bir seylerin yerini degistirir gibi oldu yalan degil. sanirim kendine daha fazla hareket alani acmak icin otelemistir bagirsagi falan. onun disinda ic organlarin ekstrem durumlar disinda cikarildigini sanmiyorum. nispeten kisa ve kolay bir ameliyatti.

paket kahve satın aldığınızda bir adet ücretsiz tall boy içecek verdikleri doğru ama diğer konuyu, yani götürdüğünüz kahvenin ücretsiz hazırlanması olayını daha önce duymadım.

böyle bir şey yok. evet, paket kahve aldığımda direkt veriyorlar zaten o kahveyi, ki çektirmeye falan da gerek yok. paketi satın al, o kahveyi zaten veriyorlar.

o aldığın paketle hep nasıl gidebilirsin ki, tekrar tekrar versin adam sana kahve? çantanda mı taşıyacaksın, nasıl bir mantık anlamadım. yok öyle bir dünya.

Benim arada uğradığım bir Starbucks var, nispeten sakin bir yer, düzenli müşterileri olan insanların birbirlerini az çok tanıdığı. Burada benzer bir uygulama vardı. Paket kahve satın alıp orada bırakıyorsunuz, gittiğinizde kahvenizi sipariş ediyorsunuz sizin satın aldığınız paketten hazırlıyorlar. Fiyatı da 2-3 lira gibi birşey oluyordu kendi kahvenizden yaptırdığınız için. Müdavimler böyle içerdi orada.

ikinci olayı ben de ilk defa duydum. normalde bedava kahve veriyorlar paket kahve alınca.

valla ben de ilk defa duydum. da, hep aynı starbucks'a da gitmiyorum ki. taksim oluyor, şişli oluyor.

maymun işi ya, olacak gibi değil.

boyle bir sey var evet ama daha once bahsedildigi gibi, duzenli musterisi oldugunuz yerlerde mantikli. ustelik bedava da degil, ufak bir ucreti var kendi paketinizden kahve hazirlanmasinin. yillar yillar once 2 liraydi.

yemin ederim yeter ya. bi sistemi de sömürmeyin amk.
ortadoğulular avrupa'daki sosyal devlet anlayışının bile amına koydu, şimdi avrupada tekrar faşizm yükseliyor sırf bu yüzden.

ulan bir şeyi de sömürmeyip iyi niyetli olun gözünüzü seveyim ya. bi sistemi de sömürmeyin. bi kere de şark kurnazı olmayın.

@kamera motor agfdjvfbgjvg bahsettiğin şey mahalle kahvesi değil starbucks. kapitalistin allahı bir şirket. insanları istanbulun her semtinde 3 tane şubesi olan bir firmayı sömürmekle suçlamadan önce aç da kapitalizm nedir ne değildir oku biraz.

avrupadaki sosyal devlet anlayışı da liberalizm çökmesin zengin olan daha da zenginleşsin fakire de sussun diye 3-5 bişey atarız diyen anlayış. bikaç tane türkle arapla bir dünyanın amına koyan kan emici kıtaya bir şey olmaz raad ol.

adam beleş kahveden faşizme bağlamış aq ahahıahahaah

kaynagi zaten oldugu gibi geciremeyeceginizden yorumu yaptiginiz bilgileri iceren kaynagi vermeniz gerekiyor etik olarak.

yazdiginiz bilimsel bir makale degilse, kaynakca formatini siz belirleyebilirsiniz. ben cumle sonunda ustindis numara kullanmayi seviyorum.

battery saver moduyla alakali olabilir mi?

Etrafta hiç BT li cihaz olmamasından olabilir mi ? Siz açtığınızda bir cihaz bulamıyorsa pil ömrü açısından otomatik kapatıyor olabilir kendini.

hiç açık kalamıyor. butona bastığımda açılır gibi olup aynen kapanıyor. Ya başka bir uygulama açıldığı an kapanmasına sebep oluyor ya da donanımsal. ama emin olmadan tamire bırakmak istemedim.

Bende hiç kalıcı olarak olmadı ama zaman zaman Android telefonlarda aynı sıkıntıyı yaşadım restart edilince düzeldi. Sürücüsü çakılıyor, donanımı başlatamıyor olabilir gibi geliyor. Meşakatli bir iş ama bir yedek alıp sistemi sıfırdan kurmak gibi şeyler belki yardımcı olabilir.

lollipop güncellemesini yükledim hala aynı problem. Android beam gibi bluetooth gerektiren servisler de çalışıyor demek ki fiziksel bir sorun yok. Belki dediğiniz gibi sıfırdan kurup denenebilir.

kuru temizlemede kullanilan kimyasallar yuzundendir herhalde

evet raporu verirken o sekilde atifta bulunabilirsiniz. ama ulkesi ile birlikte verilmesi lazim ilk seferde. ayrica sanirim verdiginiz ornekler websitesi seklinde, basili raporlar degiller.

ornegin by U.S. Energy Information Administration [EIA] (2015) seklide ilk seferde; daha sonrasinda kisaltma kismi varsa tabi EIA seklinde tekrar kullanabilirsiniz.

ikincisi de ayni sekilde, white house office of the press secretary veya tam okumadim kim yayinladiya onu daha sonrakilerde de kisaltmasi.


kaynakca da ise,

U.S. Energy Information Administration. (2015). U.S. energy-related carbon dioxide emissions increase in past two years. Retrieved from websitesi url.

@mermize;
Bahsettiğin Tanpınar'ın Huzur'u 10 lira ancak O.GalaksiRehberi 60 lira. Eserin orjinali dediğin şey ile korsanı arasında dediğin birkaç yazım hatası ve soluk sayfa dışında da bir fark yok. Bambaşka hikayeler yok yani korsan kitaplarda.
Benim kitap için verebileceğim maksimum para X lira. Bunun çok üstündeki bir kitabı alamam. E-Kitap alayım dediğimde orjinalinden de fazla fiyatlarla karşılaşıyorum.
+ olarak, yazım hatası vs. gibi şeyler eskide kaldı. Korsanlar da kendilerini çok geliştirdiler çünkü.
Yazarın emeği üç para derken yayınevlerinin yazarı sömürmesinden bahsettim ancak anlayış farkı olduğundan 'Bunu yazmış da ne olmuş ki alla alla' gibi bir söylemim varmış gibi davranıyorsun. O da yanlış bir tutum.
Entelektüel birikim kapitalizme mi yataklık ediyor ki? Daha az harcayarak aynı birikime sahip olma şansı varken, hatta eşit paraları harcayarak daha fazla entelektüel birikime sahip olabilecekken; neden daha azı ile yetinesin?
Entelektüel kişilikleriniz bir de bunu irdelesin bence.
Domates tarlada 1 lira. Ama Tezgaha gelince 5 lira oluyor.
Tarladan almak varken, neden 4 lira fazla veresin?

ne kadar yazara saygı duyarsan duy, ne kadar orijinal olsun herkes kazansıncı olursan ol dünya klasikleri hariç popüler kitabı orijinal olmak zengin işi arkadaş. kaç baskı da kaç para kazanıyor beni ilgilendirmez. eğer bu yayın evleri adam akıllı fiyat koymazlarsa kitaplara korsan almaya devam edeceğiz.

ya da gidin abi bir tane e-book reader alın. 150 lira falan. hmm. zorlasan 6 tane orijinal kitap eder. meritokrasiye bağlanın binlerce kitap elinizin altında hayatınıza kaldığınız yerden devam edin. kimse kusura bakmasın 40 lira popüler bir kitaba verilmez.

yayınevleri genelde öyle demiyor. misal, "1 baskı yapacağım, eğer satışı 5 bini geçerse ikinci baskıyı da yapacağım, o da şu rakamı geçerse şu kadarlık bir baskı daha yapacağım vs" diyor, ve toplam satış üzerinden bir yüzde veriyor yazarına. yani diyelim ki %10 olarak anlaştılar, ne kadar çok satarsa o kadar çok para kazanır yazar da yayınevi de...

korsan da olsa kitaplarım okunuyor tarzı bir bakış açısı da kitapları çok satan, bir baskıda 100 bin basılan falan tuzu kuru yazarlar için geçerli bi durumdur.

ha evet, bence de bi yazarın kitabı en azından türkiye'de korsana düştüyse bu çok okunduğu, satıldığı manasına gelir, dolayısıyla reklamın kötüsü olmaz mantığını beraberinde getirebilir ve benim de korsan kitap almışlığım var ve bundan çok da rahatsızlık duymuyorum. çünkü benim savunduğum şey; devletin, sanatçıya mahsus bir ödeme yapması gerektiğini savunmam. yine yayınevinden, müzik firmasından vs yüzdelik bi pay alacak ama ayrıca devletten de belirli bi miktar alacak. bu sayede korsan satışı da sanatçının cebini çok fazla etkilemeyecek, bununla beraber çıkan ürünlerin kalitesi de artacaktır.

oku da nasıl okursan oku bence ama korsan alırsan o paranın nereye gittiği belli değil. Genelde ucu illegal yapılara gelir olarak bağlı oluyor.
Öncelikle az bilinen yazarların az basıldığı ve belli bir kaç noktya dağıtım yapıldığından ucuz fiyatlara kitaplarını satıyorlar. Bu adamları korsan basmaz zaten. Korsana beş lira yerine 10 liraya orjinalini almak yazara da yarar sağlar. 10 15 lira nedir ki zaten. Bir paket sigara parası.

İyi bilininen popüler yazarların kitapları öyle on yirmi bine değil yüzde üzerinden anlaşılıp yapılıyor. Hatta pek çok yazarın böyle aslında. Az biliniyorsan yüzden düşüyor. Tanınmışsan yükseliyor.bu kitaplar da en fazla 20-25 lira. İki paket sigara parasına ömürlük kitabın oluyor.

Öyle zaten harıl harıl okuyan insanlar değiliz, ayda alacağın bir kitap. Onu da gidip yazan, düzenleyen, basan ,dağıtan vergisini veren istihdam sağlayan adamlardan değil de bir grup hırsız, cahil, hayvandan farksız adamdan alıyorsun. 5 lirayı 1liralık kitaba veriyorsun. Öbür tarafta verdiğin 20 liradan yüzlerce kişi pay alıyor.

oncelikle steam kutuphanemde 300 oyun var cogu bundle degil, ama kitaba 25 lira luks demek cooook abes kacmis.
bunun disinda sonuna kadar haklisin. belki gectigimiz yuzyilda yayinevleri gerekliydi; ancak su saatten sonra hala ayni tas ayni hamam olmasinin iki sebebi var:
1- yazarin usengecligi/tembelligi (uretimi yaparim satisina gelince skimden assaa kasimpasa tavri. oysa ekonominin kalani uretimi yaptiktan sonra satisiyla da ugrasmak zorunda)
2- yayinevleri/studyolar vb. tekeli. bunlari matbaanin osmanliya gec gelmesinin sebebiyle bi'hayli benzestirebilirsin.

benzeri konularla ilgili pirate party keywordunu kullanabilirsin. hatta korsanparti.org sitesinde telif haklarinin tarihcesi diye bir makale cevirmistim ona gozatabilirsin.

kendi kendinle çelişiyorsun. o zaman steam'den oyun neden alıyorsun? çek torrentten?

bir kitap için 25 lira lüks diyorsun. ama bir oyuna 50$'ı kitliyorsun. sonra da yeter ki okuyalım diyorsun. biz de yiyoruz?

www.eksiduyuru.com

Ülkenin en büyük emek hırsızı, asıl o yayın evleridir. Hİç sorgulanmadan kabul edilir bunun böyle olmadığı, yani korsanın kötü olduğu, artık kanıksanmıştır.

Devlet buna el atıyor, vergi verilmiyor diye daha çok. OYsa normal kitaptan diyelim 3 lira kazanıyorsa satın alınınca, korsan alınınca artan parayla başka bir şey alırsa o kişi, diyelim sigara alırsa daha fazla vergi ödeyecek toplamda, yani devlet için de avantajlı bir durum korsan asdfgh

Yayınevleri kar elde etmek için kurulmuş kapitalist oluşumlardır. Eskiden olduyğu gibi bu işi aşkla yapan, edebi ulvi duygularla yapan pek yok. İşçilerini sömüren, çok çalıştıran, telif hakkı sahbine az para veren firmalardır. Bazı banka yayınevleri mesela bankaya dayalı ya sırtı; yazarları satın alıyor, kitapçıları rafları işgal ediyor, küçük yayın evlerini yok etmeye çalışuyor. Tekelleşmek istiyor.

O dünyada çok kirli işler de var, yayınevleri de korsan basıyor. BÖylece satış yapıyor, vergi vermeden ve bayağı kara geçiyor.. Yazara bildirdiği sayı ile bastığı sayı aynı değil.

Kara para kirli para haksız para denince akla işportacılar, korsanlar geliyor, Sabancı Tayyip Koç filan gelmiyorsa o toplumun ahlak yapısını sorgularım.

Ve artık yayınevleri şekilci trende uyuyor, mesela standlar açıyor. Reklamlar yapıyor. Kitaoları artık süslü püslü basıyor, orta sınıfa hitap ediyor. Bir kitap yahu, renkli aynalı cafcaflı kapağa sayfalara ne gerek var?

her ne kadar kitap paralarindaki fahis fiyatlandirma yuzunden ben de cogu zaman kitap alamasam da, argumanlarda cok buyuk eksiklikler var.

yani korsan 7 lirayken neden 25 lira vereyim? derken mesela korsan 7 lirayken orjinal kac lira olmali? bunun masrafi falan nasil hesaplaniyor? ben bilmiyorum.

veya bir orjinal kitap parasina bes kitap alabiliyorlen neden kendi kendime kaziklanayim derken de steam ornegini veriyorsun mesela. steam ornegiyle aslinda kitap fiyatlarinin cok pahali oldugunu soylemek istiyorsun gibi. ama diger butun argumanlar korsani yuceltmek, mis gibi demek gibi olmus. ben bunu yadirgadim.

madem oyle bir cok oyun da korsan indirilip oynanip ayni birikim alinabilir. ayni oyun ayni hikayeyle oynanabilir. ustelik daha da ucuz falan degil hic para vermeden. ama buna ragmen fiyati uygun olunca steam'den aliyoruz imkan olunca. e-booklarin bunu duzeltmesini beklerdim ama e-book fiyatlari da ates pahasi.

arkasindaki neden nedir bilmiyorum kitaplarin bu kadar pahali olmasinda. masraflari mi fazla? getirisi mi dusuk oluyor? ama her ne olursa olsun, aynisi korsanda 5 lira diye korsan makul gosterilemez. korsani alan senin benim gibi okuma heveslisi insanlar ama korsani basanlarin satanlarin cogu da her turlu illegal adamlar. yani bir seyi sen calmadin diye, para vererek alman onu zararsiz yapmiyor.

Steam olayına laf atan arkadaşlar için yazayım;
Skyrim L.E.'ı 20 liraya mı ne almıştım. Geçen hafta da bu paralara satıldı. Normalde 60 lira dolaylarında.
Görüldüğü gibi alınacak seviyeye geldiğinde zaten parasını verip orjinalini alıyorum. Steam ile karşılaştırmamın sebebi, oyunları çıktığı gibi alıyorum değil. Mesela MaxPayne3 6 liraya mı ne satıldı wintersale'de. Dolayısıyla para verilebilecek seviyelere çekildiğinde alıyorum.
Sadece ben değil, geliri benden düşük kimseler de orjinal alabiliyor hal böyle olunca. Yani 'bir paket sigara parası' dediğinde insanlar; alabiliyorlar.
Populer hangi kitap 'bir paket sigara parası'na satılıyor?

ayrıca türkiye'de kitabı ödül de alsa, çok güzel de olsa iki elin parmağını geçmeyecek sayıda "bestseller" diye tabir edilen kitaplar/yazarlar dışında hiçbir yazar doğru dürüst para kazanmıyor, net.
kimmiş onlar derseniz, hepsini bu satıra bile sığdırabilirim, o kadar az. orhan pamuk, elif şafak, canan tan, ahmet altan, buket uzuner, ayşe kulin, ihsan oktay anar ilk aklıma gelenler. tabi bi de başka bi kariyerle tanınıp, isim yapmış olup da kitap yazanlar da var; yılmaz özdil, nil karaibrahimgil, tuğçe kazaz gibi...

ve tüm bunların sebebi korsan kitapların satılıyor olması değil ne yazık ki.

yayın evlerinin kitapçıya 5TL'ye verdiği kitabı ben 15TL almamak için e-kitap okuyucusu aldım ilk başta 300Tl verdim ama kitap okudukça kitap maliyetim düştü. Bunun beni hırsız yaptığını düşünmüyorum. korsanı da değil e kitabı savunuyorum. ayrıca kopyalamak çalmak değildir.

korsan kavramını açmak lazım diyelim ben bir kitap aldım çok sevdim cebren ve hileyle 10 arkadaşıma okuttum(bizzat yaptım) okuyanlar korsan kitap mı okumuş oldu veya ben korsan kitap dagıtıcısı mı oldum. aynısı ikinci el içinde geçerli sonuçta ikinci alım satımdan ne yazar ne de yayınevi kazanıyor.

senin yaptığın korsan olmuyor zaten @kuzey li.

korsan olan, yazarın anlaşma yapmadığı kimseler tarafından kitabının basılması ve satılması. burada yazarın emeği çalınmış oluyor. bu kitapları alanlar da yazara para kazandırmamış, kitabı yazardan izinsiz çoğaltıp satanlara para kazandırmış oluyor.

yayın evine para kazandırmak istememenizin sebebi ne peki?

kitabın basılması ve dağıtılması için yayın evi sahibi cebinden mi para ödesin? yoksa kitap kendiliğinden basılıp yayınlanabiliyor mu?

mesele fahiş fiyatlar diye düşünüyorsanız bir kitabın maliyetini hesaplarken "hee kağıt 20 kuruş olsa, kapak 50 kuruştaaaan kitabın maliyeti 1 lira uleyn" diye atarlanıyorsanız işi bilenlere sorup öğrenmenizi tavsiye ederim.

kitabın basımında harcanan ham maddeden, matbaa araçlarının bakımına; dağıtımı firmalarıyla yapılan anlaşmalardan, şirket çalışanlarının maaşlarına, kapak tasarımını yapanından kapak çizerine kadar zibilyon tane gideri var yayın evlerinin. ha bir de tabi bu adamların da eve ekmek götürmesi gerekiyor. yani karları da olacak elbette.

paranız yoksa param yok o yüzden vermiyorum deyin. kırk takla atmaya gerek yok.

@m murphy kaynaktan sayar mısın bilmiyorum ama geçen yıla kadar orijinal kitap alan arkadaşım kitapçıda çalışmaya başladıktan sonra korsana döndü sebep olarak da kitapların kitapçıya 5-6TL gibi düşük bir fiyata satılırken(korsana çok yakın fiyatlar) kitapçıda 15TL üstüne satılması olduğunu söylemişti. haklı olduğunu düşünüyorum online kitapçıların her zaman en az %30 indirimde olması başka türlü açıklanamaz.basım, taşıma, depolama maliyeti olmayan e kitapların da fiyatı ortada. amazondan severek isteyerek kitap alırken türkiye'deki e kitap sitelerine para vermeye kıyamıyorum. amazonda basılı kitap 10$, ebook 5$, bizde basılı kitap 15TL, ekitap 18TL.

@mermize hiç meritokrasideki kitaplara göz gezdirdin mi bir tane hatası olmayan yüzlerce kitap var. bir de her konuda kütüphaneye git o zaman diye gelmeyin lise yıllarım kütüphane de geçti. yıllarca üyesiydim kütüphanenin her aradığım kitabı bulamadım hoş benim okuduğum kitaplar korsan kitapçılarda da bulunmuyor.

@mermize, internetten bu zamana kadar bir dizi indirip izledin mi? Ya da bir filmi 'indirmeden' izlemedin mi?
Ahlak bekçiliği yapıyorsun ama senin de bizden arta kalır yanın yok. Sinirlenmene gerek yok yani.
İlk taşı günahsız olanınız atsın demişler ya; o hesap. Sen bir film izledin, ben 10 korsan kitap aldım.
Sen masumsun, ben emek hırsızı.
Olacak şey mi?

@Mermize, sezon olarak dvd'leri satılıyor bazı yerlerde. D&r'da vs. Aldığın bir tane dizi söyler misin? Hatta söylemekle olmaz, ben fotoğraf da isterim.
Mesela house izledin mi? Dvd'leri var. Ya da prison break.
Breaking bad?
Bekliyorum.

Haklıyım tabi ki. Sen her şeyi orjinal alan biri olsan, buna inansam, samimiyetin bir derece katlanılabilir. Bu durumda yaptığın sadece goygoy.

Adam yazdıklarını silmiş gitmiş ya la..

@kuzey li, bence insanların kitabı orijinal aldıktan sonra nereden aldığı çok önemli değil.

bugün 5 liraya mal edilen bir gömleği mango gibi bir yerden 120 liraya alabiliyorsunuz. bir sezon sonra 10 liraya da alabiliyorsunuz aynı mağazadan.

başka bir firmada da yine 5 liraya mal edilen gömleği 350 liraya da alabiliyorsunuz.

en azından kitaplar arasında böyle saçma fiyat farklılıkları yok. "kitaba 30 lira verilir mi lan" deyip de gömleğe 300 lira bayılan geri zekalıları görünce insanlara karşı duygularımı gözden geçirmiyor değilim.

@m murphy maliyeti kafandan sallama öğren dedin bildiğimi söyleyince işi serbest piyasa ekonomisine getirdin.
şu cihangir entelliğinden çıkın bu ülkede herkes 300TL'ye gömlek almıyor, bende bu alamayan kümenin içerisindeyim. yok 300TL ye gömlek alıyorsunuz ama 20TL kitaba pahalı diyorsunuz demeyi bırakım 300TL lik gömleğin muadili taş gibi markasız gömlekler, etekler var gidip onu alıyorum ama kitapta daha az para vereyim no name kitap alayım yok, zaten kitabın no name'i yok. ülke koşuları düzelmedikçe herkes 300TL lik gömlek alacak seviyeye gelmedikçe korsan kitap okuyana laf etme hakkı yok.
cebindeki son 20Tlsiyle 4-5tane korsan kitap alıp evine yürüyerek dönen arkadaşık var tahmin edersin ki onunda üzerinde 300TL'lik gömlek yok.

@kuzey li; son attığım cevaptaki ilk satır dışında sana hitaben bir şey yok :/ kaldı ki senin son cevabında söylediğin şeyleri ben de bu duyuruya yazdığım ikinci cevapta söylemiştim.

parası olmayan adama lafım yok dedim. ama parası olup da kitaba vermek istemeyen insanların bin türlü şeyi bahane ederek korsan kitap almasına tahammül edemiyorum. bu duyuruya yazdığım her şeyin özeti bu.

ne guzel oyundur byzantine betrayal.

6 cdlik iso seklinde vardi bilgisayarimda aklimda nicedir tekrar oynamak, paylasmak.

bahanesiyle baslayayim bugun upload etmeye. size de haber veririm. ben bir fransiz siteden indirmistim cok once.

www.abandonware-france.org

surayi bir karistirin, cikmazsa ben de bir daha bakarim.

Bulursan bana da haber verebilir misin? Çok hayır dua alırsın vallaha.

bende bekliyorum. mesajım bulunsun.

Arkadaşın bahsettiği sitede bulmuştum, lan acaba türkçe değil midir diye cesaret edememiştim. Şimdi indiriyorum. Çalışması durumunda update ederim burayı.

www.abandonware-france.org

bu arada lafi gecmisken

emre piril piril bir cocuktur. ama o komiser adam degil.

"division"daki sirasina bakar diye biliyorum ben.

evet yanlis biliyormusum, division lideri cikiyormus. aksi halde.

TIEBREAKER BASIS:

(-) Tie breaker not needed (better overall winning percentage)
(1) Division leader wins tie from team not leading a division
(2) Head-to-head won-lost percentage
(3) Conference won-lost percentage
(4) W-L Percentage vs. Playoff teams, own conference
(5) W-L Percentage vs. Playoff teams, other conference
(6) Net Points, all games

evet, aralarındaki maçlara bakılıyor. sayıyı hatırlamıyorum ama nop öndeydi.

normalde ticket holder oldugun vakit bazi ozellikler kazaniyorsun. fazladan eleman calistirma, stad yatma gibi. onun haricinde her gun bir ticketin gidiyor ayrica. yani ticket holder olarak gecirilen her gun 1 ticket'a maloluyor. sacma bir uygulama ama oyle. ust menuden stadyuma girebilir, orda stadinizi gelistirebilirsiniz. fazladan staff calistirabilirsin. mac ozetlerini izleyebilirsin vs.

yari finale (son dort) kalacak takimlar belli olacak. o son dortlunun olacagi yari finallare final four deniyor zaten.

fenerbahce final four'a kaldi mesela. final four oynamadi.

Şuan oynanan Play-Off'lar.

özür dilerim ama yine tam anlayabildiğimi söyleyemem, "son dortlunun olacagi yari finallare final four deniyor,fenerbahce final four'a kaldi ama final four oynamadı"sözü pek tatmin etmedi. son sekiz takımın oynadığı karşılaşmalara yarı final değil çeyrek final denmiyor mu?

final four öncesi diyor zaten maçlarda yada final four a kalmak için vsvs

Madrid de oynanacak zaten f4

play-off'lar olduğunu biliyorum, benim sormak istediğim son sekiz takım ve son sekiz maç kalmışken bu organizasyona neden final four dendiği, bu terim nereden geliyor?

emin ol senden başka bu son sekiz takımın oynadığı maçalara final four diyen yok.

son 8 takım kalana final four denmiyorki. madridde olucak olana 4 takım kalıcak ona final four deniyor.

Son 8 olan Euroleague Play-Off'ları. Fenerbahçe seriyi 3-0 kazanarak Final Four'a kaldı, rakibini bekliyor. Diğer seriler de bitince geriye 8 takımdan 4'ü kalacak ve Final Four oynanacak. Şuan oynananlara Final Four denmiyor. Play-Off deniyor.

"Fenerbahçe final-four'a kaldı, ama final-four oynamadı."

Çünkü Fenerbahçe bu hafta rakibini eledi, Final-Four ise bir ay sonra oynanacak. Geçmiş zaman ve gelecek zaman.

teşekkürler tamam, konu ve basketbol cahili olduğum anlaşıldı.

benim bildigim herhangi bir pasaport da olsa bitimine 3 ay kala cikis yaptirmazlar. hayir yaptirsalar bile diger ulkeler sizi almaz. en az 6 ay gecerli pasaport sarttir butun ulkere giriste herhalde.

benim bildiğim 3 ay kala vize verilmiyor ama vizeniz varsa ve geçerlilik tarihinden evvel dönüş yapıyorsanız sehayat edebiliyorsunuz. Ben ukrayna'ya 1 hafta sonra geçersiz olacak pasaportumla gittim (tc pasaportu değildi)

www.mfa.gov.tr

resmi pasaportların asgari geçerlilik sürelerine yukarıdan bakabilirsin. ülkeye göre değişiyor. Hollanda için minimum 3 ay geçerliliği olmak zorunda.

Yıkıldım himmet dayı

Artık sadece azerbaycana gidebilirsin diye biliyorum.

Üzüldüm adına kardeşim.

Azerbaycan da coffee Shop var mı

fas'a git kanka parti vardı devam ediyodur

Aslında Fas mantıklı oradan kaçak bi şekilde Fransa'ya geçsem yine pasportum var legal olurum oğlum ne saçma iş ya. Orada bu pasportla olsam sorun olmayacaktı ama