Olmaz, vizeyi kullanmışsın zaten öncesinde.

Eğer vizeniz "multiple entries" ise vize süreniz boyunca istediğiniz kadar giriş yapabilirsiniz. Ama vizeyi Yunanistandan almışsınız, ilk girişi vizesini aldığınız ülkeden yapmak daha sağlıklı. Yunanistan'a uğramadan Direk İtalya veya Fransa'dan giriş yapmaya çalışırsanız, sıkıntı yaşayabilirsiniz.

Yunanistana giriş cikis yapmissin bence artik sikinti cikmaz

yunanistana giriş çıkış yaptım, o seyahatte başka bir yere de uğramadım. en az 4ay daha var süresi. sorun yok diyorsunuz.

sorun olmaz, çok girişli zaten. ama sorun çıkma ihtimalini her türlü düşünürsen yunanistan aktarmalı git derim.

yunanistana hiç giriş yapmamış bile olsanız diğer ülkelerde bi sıkıntı olmaz, olmamalı. ben daha önce birkaç kez ispanyadan vize alıp fransaya, yunanistandan vize alıp hollandaya, hollanda vizesiyle almanyaya gittim. neden geldiniz dediklerinde oraya gidecektim sizin ülkenizin daha görülmeye değer olduğunu farkettim dedim. geç abi dediler.

arkadaslar kesin konusmayin. elbette sikinti olabilir. vize yunanistan vizesi oldugu icin diger ulkede gumruk polisi sizi ulkeye almayabilir. vizeyi nerden aldiysaniz oraya gidin diyebilir. bunun ornekleri var. kaldi ki bir kere kullanilmis multiple vize icin bu olasilik biraz daha yuksektir diye dusunuyorum.

merhaba, tam olarak aynı şeyi (yunanistan'dan vize alıp önce yunanistan'a gitme, geri geldikten sonra başka bir ülkeye gitme) oda arkaaşım 1 hafta önce yaşadı. vizeniz varsa, yeniden vize almaya gitmiyorsunuz tabii ki ama bir sonraki türkiye'den çıkıp gideceğiniz ülkenin konsolosluğuna giderek vizeyi onaylatmanız gerekiyor. sonuç olarak schengen sahibi olduğunuz için "haydi, ben çıkayım" diyemiyorsunuz ama sadece bir damga basacaklar. gerekli belgeleri bilmiyorum ve arkadaşım yurtdışında. keşke onu da bilseymişim.

schengenin sağı solu belli olmaz ama ben gayet de ispanyadan aldığım ve ilk ispanyaya girerken kullandığım süresi yeterli ve multi vizeyle ilk giriş çıkışımdan 2 ay sonra fransaya girdim. kimseye de bir bilgi vermedim, kimse de bana hayırdır genç olayın ne demedi. ama bu hiç sorun yaşanmaz anlamına gelmiyor. ordaki polisin inisiyatifine bırakıyorlar bu işleri. sanki yeterince 3. dünya ülkesi muamelesi yapmıyorlarmış gibi.

kısacası çok büyük bi şanssızlık olmazsa en ufak bir sorunla karşılaşmazsın.

turizmciyim.. vizecime sordum sıkıntı olmaz dedi.. ama olursa beni tanımıyorsun : )

eger vize suresi dolmadiysa,
6 aylik sure icinde, Schengen bolgesinde kalis suresini doldurulmadiysa,

istediginiz Schengen ulkesine giris-cikis yapabilirsiniz.

a 1 day bir vitamin hapi. yani diziyi izlemedim ama o geldi aklima direk. aslinda a 1 day degil 1 a day olmasi lazim. belki de ben yaniliyorum kim bilir.

Oto yikama yerinin adi A1. Sirinlik olsun diye fiil olarak kullaniyorlar. Iyi gunler demek gibi bisey.

A kalite, 1. kalite süpper bir gün geçirin. üstüne bir de yıkamanın adı olunca çok şirin oluyor gibi.

turkcesi 10 numara.

kendi ekledigin fotograflarda duzenle diyip annenin o fotografi gormesini engelleyebilirsin ama baskalarinin fotografi icin bir sey yapamazsin.

peki benim etiketlendiğim fotoğrafları görmese... yok mu o ayar...

kendini etiketlettirme ya da sil arkadaslarindan anneni. annenden de utanma. annelerden utanilmaz.

utanma değil bu... o kadar görmesin kardeşim. annemle benim facebook kullanma biçimim aynı değil ki... neyse kısıtlamaya gidicem sanırım. liste ayarlarını bile bulamadım ne lanet bir şekle sokmuşlar facebook u. eskiden çok daha kolaydı. basitleştireceğiz diye...

sağ üst köşe çarktan gizlilik ayarlarına oradan taymlayn ve etiketleme kısmına girip, tagleri 'sadece ben göreyim' olarak ayarlayabilirsin. ya da işte custom(bunun detayını bilemedim). artık senlik bi olay orası.

Anneden utanma doğru bırak o da görsün

Ya kardeşler Çin e gitmisiz turneye arkadasım benim fotoyu eklemiş altında annemin yorumu; iyice gezeydin oğlum.

E istemiyorum ben aslında o yorumu. Görsün ama yorumlayamasin dedim ama olmuyormuş iste. Bizde komple kapattık. :/

yabanci dil bilmek bir kitabi alip okurken sözlük kullanmadan algilayabilmek, konusurken anadil seviyesinde muhabbet edebilmek, spontan olabilmektir o dil icin.

iyi güzel de sözlük kullanmadan advanced kitapları okuyabilen ama iki kelime konuşamayanlar var. onlara ne diyeceğiz?

yds'den 70 üstü alana denir...

ben sorumu anlatabildiğimi sanmıyorum. daha mı uzun yazsam acaba

çok çok çok iyi bir reading yeteneğine sahip olmak bir dili bilmek anlamına gelir mi? bana çok saçma geliyor bu mantık.

hocam sorunun cevabı gayet basit... Bizim lisede Edebiyatı 80 olup kompozisyonu sıfır olan insanlar vardı. bazıları çok iyi konuşmasına rağmen bazıları iki kelimeyi bir araya getiremezdi. Biz bunlara Türkçe'yi bilmeyen mi diyeceğiz. Hakkıyla yazmak, konuşmak cevaplamak farklı, yabancı dil bilmek farklı...

akıcı ya da akıcıya yakın konuşabilen, karşıdakinin söylediğinin en az 10'da 8'ini anlayabilen, ortalama bir konu hakkında 1 sayfaya yakın yazı yazabilen, bir internet sitesinde haberi okuyup ne ile ilgili olduğunu anlayabilen o dili biliyordur.

biliyorum diyenlerin %80'i beginner seviyesinde biliyordur herhalde. turkiyedeki "ben ingilizce biliyorum"culardan bahsediyorum tabi ki.

bana gore yabanci dili bilmek sudur; o dille yapilan bir telefon gorusmesini hic sorunsuz gerceklestirebiliyorsan ve karsindaki de her seyi tamamen anliyorsa iste o zaman o dili biliyorsundur.

öğrendiğin dilin ülke vatandaşı ile oturup konuşabiliyorsan evet orta seviye o dili biliyorsun denir. ha sen bi de televizyonlarını, gazetelerini, dergilerini, kitaplarını okuyabiliyorsan tamam zaten olmuşsun sen. ne yani o dilde içinden düşünmeye başlayınca mı yabancı dili biliyor olacaksın? 100de100 ana dilim gibi biliyorum diyebilmen için zaten o ülkede yaşamış vakit geçirmiş olman gerekir.

almanca öğrendin diyelim az çok. e daha bunun aksanları var. sokak ağzı var. deyimleri terimleri var. kısaltmaları, geyikleri var..

ha son olarak ufak bir tespit; adam gibi telesekretere mesaj bırakabilen adam o dili biliyordur lamı cimi yok.

Öncelikle yazdıkların içinde gizli gizli hissedilen "mükemmel yabancı dil bilen demek ona tüm bileşenleriyle -yazmak, konuşmak, anlamak, çevirmek, dinlemek vb.-sahip olmaktı" algısını aş derim..

Misal yukarıda yazılanlardan yola çıkalım listening nedir allah aşkına ne zamandan beri dil için bir kriter oldu? Dinlemeden nasıl anlaşılacak ha buradaki listening dinlemeyi değil duymayı tınılıyorsa ok ona kimse bir şey diyemez.

Memlekette eşşek yüküyle yabancı dil eğitimi verilir. Bu kesinlikle abartı değil eşşek yüküyle verilir bu ama bilen yok demek ki problem sistematik. aynı sistem içinde çözüm ders saati arttır, içeriği yoğunlaştır, dışarıdan destek gerek de kursa gönder, sınavları arttır, sınav başarı notlarını yükselt-düşür sözde başarı sağlat. Yabancı dil öğretemiyoruz zira kişiler problemli -hayır sorun sistem meselesi-

Peki bilenler nasıl biliyor. Açık ve net bilmiyor :) Aslında kimse bir başka yabancı dil bilmiyor -tam ve bütün olarak tabii-

Bak durum şöyledir. Yabancı dilde yazarsın ama konuşamazsın -en azından kafandaki ideal gibi konuşamazsın ama derdini anlatırsın- okursun ama yazamazsı ya da konuşamazsın vb vb. varyasyonlar değişir.

yabancı dilin kullanımının tepe yaptığı kurumlar dış işleri falandır. Orada bile anlık çeviri yapan çeviri yapılan metni metin okuycularına yönlendirir. Okuyan yazan çeviren konuşan dinleyen bir bütün olarak yoktur.

derdini anlat-derdini anla- yazılanları akıcı olarak oku bu yeterlidir.

(bkz: ingilizce kelime ezberleme yolları/@compadrito)

bu yaziyi okursaniz, bu konuya takintili oldugumu goreceksiniz.

sordugunuz bu mukemmel soru icin tesekkur ederim. ayrica, verilen cevaplardan bazilarini tatminkar bulmadiginiz icin de tebrik ederim.

gec'in cevabini cok begendim cunku, telefonda anlasmak, hele havaalanindaki anonslara ve diger gurultulere ragmen telefonda anlasmak cok guzel bir kriter.

ben size bisey diyim mi? ak got kara got yurtdisinda yasamaya ve calismaya basladiginizda belli oluyor.

belki su size bir fikir verir: bana yurtdisinda yasayan bir arkadasim bir kizdan bahsetti. kiz ona demis ki, "buraya geldikten 14 sene sonra, ingilizce ile artik bir problemim kalmadigina karar verdim".

ote yandan, abd'de 20 sene yasamis ama hala abuk sabuk konusan insanlar gormuslugum de var.

benim katildigim kriterler sunlar:

- bir filmi altyazisiz izleyip, ozellikle espriler dahil olmak uzere, filmin en az %70-80'ini anlayabilmek. ama burada da diyeceksiniz ki, "nasil olculuyor o %70-80"? ben de orada sicacam tabii. o zaman soyle duzeltelim: filmi ve filmdeki esprileri rahat anlayabilmek.

- telefonda, ozellikle; zenci, teksasli, british, hintli, cinli, latino gibi degisik aksanla konusan kisilerle sorunsuz ve takilmadan, tekrar ettirmeden, tekrar etmeden anlasabilmek. tabii ingilizce icin gecerli bu soyledigim.

- TIME gibi bir derginin rastgele ama fotografsiz yani tam sayfa yazi olan bir sayfasinda, 3-5'ten fazla bilinmeyen kelime ile karsilasmamak ve yaziyi ozetleyebilecek kadar iyi anlamak.

- bir tiyatro oyununu, bir romani, bir muzikali anlamak

- telefonda, felsefi, politik bir alanda gorus bildirebilmek. psikoloji, sosyoloji gibi sosyal bilimlerle ilgili bir alanda bir tartismaya katilabilmek.

- radyodaki reklamlari anlayabilmek

- sarki sozlerini anlayabilmek ve duyulan sarkinin sozlerini yaziya dokebilmek

- uluslararasi bir toplantida dinleyiciler arasindayken, ayaga kalkip, konusmaciya kompleks bir soru sorabilmek, orada, yuzlerce kisinin onunde o konusmaciyla fikir alisverisinde bulunabilmek, bir tartismaya girebilmek

- ders anlatabilmek, sunum yapabilmek

- karmasik bir konuyu, yalin ve anlasilir bir sekilde email ya da mektupla anlatabilmek

- sohbet ederken, akla gelen espriyi, hic ikinmadan, cekinmeden pat diye orada yapabilmek

- o dilde ruya gorebilmek

- o dilde dusunebilmek, kendinizi, farkinda olmadan o dilde dusunurken bulmaniz

simdilik aklima gelenler bunlar. bu soruyu silmezseniz sevinirim...

bu soylediklerimi yapamayanlar, "ehh iste, idare eder, ac kalmaz" seviyesinde yabanci dil biliyordur.

isin hazin tarafi ne biliyo musunuz? bu soylediklerimin birini bile yapamayan birisi, kalkip burada soru soruyor. diyor ki "ingilizceyi hallettim, bundan sonra hangi dili ogreneyim?"

cok uzucu bir durum...

compadrito fazla detaylı yazmış.
cem yılmaz'ın son gösterisini izlediniz mi bilmiyorum ama orada yabancı dil bilmek ve konuşmak hakkında söylediklerine katılıyorum.
yani bizim türkler bir filmi altyazısız anlayabiliyorlarsa, ya da telefon görüşmesinde söylediklerini karşı tarafa tam olarak anlatabiliyorlarsa, ya da havaalanında pasaport görevlisiyle tam olarak anlaşabiliyorlarsa yabancı dili öğrenmiş kabul ediyorlar.
halbuki o kadar ağdalı bir dile gerek, gerektiğinde tarzanca anlaşarak da derdinizi anlatabiliyorsanız sorun yok demektir.
elin gavuru buraya gelip size "çultanahmet" dediğinde nasıl ki sultanahmet'e nasıl gidebilirim diye soruduğunu anlayabiliyorsak, bizde "hav maç" dediğimizde bunun fiyatı nedir oluğunu anlatabiliyoruzdur işte.
günlük dil için yeterli. ha iş için derseniz bu seviyeyi baya bi yükseltmek gerekir.

yds'den almak, yabancı diziyi anlayabilmek falan değil. girersin ielts gibi bir sınava, en az 6.5 alırsın, o zaman belirli bir seviyede biliyorsundur mesela ingilizceyi. zira yabancı diziyi anlamak listening ve sözcük bilgisine dayanırken, writing çok daha ayrı bir klasman. hepsinin iyi olması lazım 'dil bilebilmek' için. writing, listening, speaking, vesaire tüm branşların en az belirli bir ortalamayı bulması lazım.

yabancı dizi anlayıp ingilizce biliyorum, ya da telefonda konuşabiliyorum çat pat deyip ingilizceyi hallettim diyenler de var, normaldir, olsun zaten. ülkedeki işletmelerin %90'ında o derece bir ingilizce bile yeterli, koca koca şirketlerde yapılan uluslararası yazışmaları falan görseniz ağlarsınız. türkiye zira burası. ama 'ingilizce biliyorum' olur mu, bence tam olarak olmuyor genel ortamalayı yakalayamadıysanız.

biglord, senin ikinci paragrafta bahsettiğin adam mesela upper int olamaz. writing'in elementary mi, o zaman senin seviyen odur. en düşüğe göre hesaplanır her zaman. ha yok ben üstünkörü şeyttireyim derseniz, ab yasaları şöyle diyor: en.wikipedia.org

bana gore cogu bilmiyor.
ornek 1: "gramerim iyi ama konusamiyorum"
cevap: bilmiyor.

ornek 2: "catpat anlasiyorum"
cevap: bilmiyor

ornek3: "ingilizcem iyi"
cevap: bilmiyor.

nasil olculecek? muhtemelen uluslarasi kurumlarin yaptigi testlerle. devasa belirleyici olmasalar da, toefl, ielts'in gideri var.

gunluk konusma kaliplarini bilenler ve bunlari konusmalarina dogal yoldan dahil etmis insanlar bilirler o dili. geri kalanina itibar etmemek lazim.

seviyelere gelince, seviyelerden haberim hicbir zaman olmadi. cunku hicbir seviye belirleme sinavinda A'nin altinda not almisligim ve o siniflandirmaya maruz kalmisligim yok. hatta bu da belirleyici kriter. bir insan boyle seviyelerde zaman gecirdiyse, evet hep bir agizdan:
cevap: bilmiyor.

gelelim bolumlere. okuma, dinleme, yazma, konusma gibi alanlarin hepsinin iyi olmasi lazim bir dili bilmek icin.
aksi takdirde: 'konusabiliyorum ama yazamiyorum', 'dinledigimi anliyorum ama okurken aklim kayiyor' demek sacma.
konsantrasyon, duyma, gorme, elini kullanma, disleksi, ve sair sorunlar yasayan insanlari bile dahil edebiliriz bu sartlara. dil farkli bisey. sosyal kosullanmanin dil ogrenebilmede cok etkisi var.
neyse boyleyken boyle.

öncelikle bu vesileyle compadrito'ya teşekkür etmek istiyorum, bana çok şey kattınız umarım hayatınızda hep siz de sizin gibi güzel insanlarla karşılaşırsınız.

soruya gelirsek de ben de kendimden örnek vereyim. ünide ingilizceyle alakam yoktu ama lise'de iyiydi temelim. sonra dizi- film alışkanlığım başladı ve bu şekilde bir aşinalığım oluştu. tabi ardından ingiltere'de master isteğim ortaya çıkınca 6 ay kursa, 6 ay bir alman'dan ing. dersi yaklaşık 8 ay da türk'ten ing. dersi alarak ve yaklaşık ielts'le ilgili 20 kitap bitirerek sınavdan istediğim sounucu alabildim. denemelerde daha iyi yapıyordum hatta. şu an mükemmel değilim tabi ama çok hevesliyim, okuyorum, araştırıyorum. bazen küsüyorum, sevgilim gibi yani. yakında da zaten ingiltere'ye taşınacağım, öyle işte. şu an istediğim şeyleri söyleyebiliyorum eskisi kadar düşünmeden, mesela vize görüşmesi için konferans diye bir şey varmış artık öğrencilerde. ingiliz kadınla 10 dk. konuştuk ve ben ne duraksadım hiç, ne de anlamadığım bir şey oldu. garipti aslında çünkü hissetmedim bile farklı bir dil konuştuğumu. beynim artık bunun normal bir şey olduğunu kabul ediyor sanki.

compadrito'nun yazdıkları derleyici-toparlayıcı olmuş sağolsun.

darknum'un bana hitaben yazdıklarına gelince toefl vb. sınavları kriter olması zaten yazdıklarım türettiği problemlerin ifşaası. Dil bilme ama sınavları geç memleket açısından ne kadar tanıdık bir mantık -özellikle memlekette sınavların nasıl hazırlandığı-sınavlara nasıl hazırlandırıldığı gördükçe-

compadrito'nun yazdıklarına dönecek olursak gerçekte tümünün yapılması demek yeni bir anadile doğru evrimleşme demek. Başka bir dilde yazma, düşünme, rüyalar görme vb. işte bu yüzden pedagoglar bir başka dil öğretmeyi çocukluktan başlayacak bir süreçle açıklamayı değerlendirmeyi gündemlerinde tutuyor.

Neyse compadrito zaten yazmış ama şerhim şudur. bunların gerçekleşmesi durumunda anadil neyse ondan uzaklaşılmış olunur ki normaldir. 20 yıl franızca konuşulan yerde yaşa tabii ki fransızca baskın olur ya da ingilizce konuşulan yerde yaşa ingilizce baskın olur vb vb.

Bir başka konu ise dikkat edilecek olursa cevapların büyük kısmı ingilizce düşünülerek verilmiş cevaplar ama dil başka bir şey. bugün git getir dışişlerinin bm daimi temsilciğinde çalışan çevirmeni-metin yazarını-okuyucusunu toefl-ielts-delf-dalf vb sınavlarında o müthiş notları alamayabilir. Zira sınavlar belli kalıplar üzerinden düşünmekle bağlıdır. Mükemmel dil öğrenimi ancak mükemmel olarak öğrenmek istediğin dilin egemen olduğu yerde yoğrulmakla olur ki bu da mükemmel bir dil için geçerli değildir. Kuramsal olarak lehçe-ağız farklıkların etkisi vb. vb. tartışılabilr

sonuçta sınavlar belirleyici mi? he yav he...

dil bilmek kişiden kişiye değişen bir kavram anladığım kadarıyla. özellikle ingilizce konusunda çok büyük karmaşa. ben ikiye ayırmayı seviyorum: ingilizce bilenler ve ingilizce anlaşanlar.

ingilizce hakkaten bilenler, türkiye'de ve avrupa'da çok küçük bir azınlık durumunda (ana dil olarak konuşanlar hariç). genelde insanlar ingilizce "anlaşıyor". adam "i am going berlin tomorrow" diye bir cümle kuruyor mesela. ingilizce katliamı, ama anlaşıyor işte. "i went to the germany" diyor. tüm gelecek zamanları "will" ile kuruyor, nereye the koyacağını bilmiyor vs. benim kulağımı korkunç şekilde tırmalıyor, ama adam söylemek istediğini anlatıyor. ama ciddi bir konu konuşulacağı zaman adam orada tıkanıyor. misal, geçen almanya'daki türklerin sosyal hayattan dışlanmasıyla ilgili konuşuyoruz. almanlar ve türkler var masada, almanlar çatır çatır takip ediyor tartışmayı, türkler melül melül bakıyor mesela. adamlar ingilizce biliyor, bizimkiler "anlaşabiliyor" çünkü. "hadi bu gece içelim, off şu kıza bak ne güzel, kakara kikiri" muhabbeti yapabilen "ingilizce biliyorum" diyor işte, ama durum pek öyle değil. gerçi türkler bilmiyor dedim de, avrupa'da da dediğim gibi %80 falan pek bilmiyor. bir espri yapıyorsun anlayan yok, bir deyim kullanıyorsun, bir phrase kullanıyorsun öyle suratına bakıyorlar falan. esasen ingilizce az bilenler aralarında daha iyi anlaşıyor.

neyse konuyu dağıttık. bence dil bilen kişi, o dili gramer hatası yapmadan ve akıcı konuşabilen (meşhur yanlışlar hariç, mesela ana dil olarak türkçe bilen çoğu kişi yazarken -de'leri ayıramıyor, ya da "ne-ne de" kalıbını konuşurken yanlış kullanıyor), o dilde söylenen her şeyi anlayan, altyazı olmadan dizi veya film izlerken espri vs. kaçırmayan, sözlük kullanmadan en azından bir cinayet romanı okuyabilen kişidir. bunları yapamayan kişi anca o dilde "anlaşabiliyordur".

geçen gün facebook status'una "is anyone can reccomend me movie?" yazan bir arkadaşım var mesela. bu adam toefl verip çift diploma programına katılmaya hak kazandı. ama "ingilizce biliyor" dersek shakespeare mezarından kalkıp suratımıza tükürür. öyle.

gittim buldum... tartıştığınız durumun özeti biraz şöyle;

fbcdn-sphotos-h-a.akamaihd.net

grimer ve clive hocalarim, kadirsinas ve yureklendirci sozleriniz icin cok tesekkur ederim. cevabimin eksik kalmis oldugunu farkettim ve geri dondum bu soruya. iyi ki de geri donmusum!



ilk cevabimi edit edersem, gozden kacabilir dusuncesiyle, ilaveleri bu cevapta yazacam.

bir kadin ya hamiledir ya da degildir. ama lisan bilen sifir ve bir gibi kodlanamaz. yabanci lisan, bir omur boyu suren bir yolculuk, bir seruvendir. sifir gibi kodlanir aslinda, 1 gibi de kodlanir ama Yes ile No arasinda uzuuuuuun bir gri bolge var.


ilk cevabimda cok onemli bir olcutu unutmusum. o olmazsa, yabanci dil bilen kime denir? sorusunun cevabi cok eksik kalir.

usage!

Turkcede bi laf vardir hani "Onu oyle demezler, peynir ekmek yemezler" diye...

Bildiginizi zannettiginiz dilde oyle bi laf yumurtlarsiniz ki, anadili o dil olan adamin hissettigi tam da bu olur. "o oyle denmez, dogrusu su" diye duzeltesi gelir. ABD'de, %50'si sahte ama %50'si de samimi kibarliklarindan dolayi pek duzeltmiyolar. Bi de ABD gocmenler tarafindan kurulmus ya, yeni jenerasyon gocmenin veya turistin, 4. kusak gocmene, "ne yani? senin buyuk deden cok mu guzel ingilizce konusuyodu? sen benim kadar falanca dil biliyon mu bakalim?" deme hakki var. bunu cok iyi bildikleri icin, ne zaman ingilizcenizden sikayet edecek, yetersizliginizden dem vuracak olsaniz, hemen "it's better than my ..." lafini yapistirirlar. o bosluga, bazen Turkish gelir, bazen Spanish, French, Portugese, Arabic filan. Her kime hitab ediyolarsa, o anda, onun anadili gelir o bosluga yani.

Lafin basina geri donecek olursak, usage cok onemli sevgili hocalarim. Kullanilis yani. Kelimenin hangi baglamda nasil kullanilacagi ve nasil anlam degistirdigi. Bu cok uzmanlik isteyen bir beceri iste! Ornek, TOMER'de Turkce ogrenmis sevimli bir yabanci kiz dusunelim. Bu kiza, "yanagini sikmak" ve "topuguna sikmak" kavramlarindaki sikmak kelimelerinin farklarini nasil izah edersiniz? Yasar Nuri Ozturk'ten araklamak istedigim mukemmel bir usage ornegi var: Kalp ve yurek kelimeleri esanlamli di mi? Ya kalpsiz ve yureksiz kelimeleri???

Buna benzer cok guzel ornekler gelir arada sirada aklima... simdilik bunnarnan yetinelim.

usage'in bir adim otesinde, idiomatic usage and slang var.

yani deyimlerle konusma ve argo. simdi argo, neredeyse aylarla olculebilecek bir suratte degisen, ve seksen cesit "alt kultur"un kendine ozgu olusturdugu bir konfor alani, bir iletisim kanali. tamamini kapsamak mumkun degil. anadili ingilizce olanlar icin bile mumkun degil. ama gunluk hayatta kullanilan oyle kelimeler ve deyimler var ki, onlar artik argoluktan cikmis, yavastan yavastan dilin "asli" unsurlari haline gelmeye baslamis. onlari bilmek ve "cuk oturacak" sekilde kullanmak, deyimleri de tasi gedigine oturtacak sekilde kullanabilmek, yabanci dil ogrenmedeki en ileri asamalardan biri. TOMER'de Turkce ogrenen sevimli kizimiza, "tasi gedigine oturtma" lafini kolay annatabilir misiniz? o hissi yakalayabilir mi? anlatsaniz bile, yakin bir gelecekte, bu deyimi kendiliginden ve tam yerinde kullanabilir mi?

TOEFL konusuna da deginecektim.

TOEFL'in bir kriter oldugunu soylemis bazi dostlar. Ben o fikirde diilim. Eski puanlama usulune gore, TOEFL esdegerinden 550 puan almistim. Texas Tech 590, Harvard 600 puan istiyordu. Harvard'dan daha yuksek isteyen bir yer de yoktu. Keza TUS'un ingilizcesinden ve ceviri sinavlarindan bi kac defa full cekmisligim, KPDS'den de 92 almisligim vardi. Ama ne oldu? ABD'ye gelince yerlerde surundum, 10 seneden sonra hala da surunmeye ve kendimi amele gibi hissetmeye devam ediyorum.

Birazdan, Manhattan'a gidip, TOEFL'dan bu sene 110 cekmis bi abimizle bulusacam ve Ingilizce konusunda nasil sictigini gozlerimle gorecem ve kulaklarimla duyacam. Cunku ABD'ye ilk gelisi. Ilk cevabimda dedigim gibi: Ak got, kara got, tam manasiyla, ABD'deki isyerinde ve gunluk hayatta belli oluyor.

Benim su anda calistigim isyerinde, 4 ABD'li is arkadasim var. Bir de ABD'ye 4 yasinda gelmis bir arkadasim var. Bunlardan, dogma buyume Brooklynli ve universite mezunu olan arkadasi bi gorseniz, kendinizi Robert De Niro filmi seyrediyomus zannedersiniz. Mukemmel bir Brooklyn aksaniyla konusuyor. Iste bu arkadas, gecenlerde beni "The king of emails" ilan etti. Birine bir sey yazmak istediginde, bana soruyor. Baska bi tanesi gelip, sunu nasil yazarim, nasil derim diye bana soruyor. Durun, hemen atarlanmayin, birazdan annatacam durumu...

Ben hic bi tanesinin yazdigi emaili begenmiyorum. Anlatmak istenen seyi tam olarak ifade edemiyolar. Simdi ben Ingilizce biliyo mu oluyorum? Ehh, ekmek parami kazanacak kadar! Vaziyeti idare edecek kadar. is konusmaya gelince, kendimi onlarin yaninda bayaa bi ezik hissediyorum. Tabii ki, bende akicilik, kelime haznesi, gramer, telaffuz filan onlara gore yerlerde surunuyor ama asil yerlerde surunen, idiomatic usage ve slang. Bi de tabii, KODLAR!

Deyeceksiniz ki, nedir bu kod konusu?

TOMER'de Turkce ogrenmis sevimli kizimiz sokakta birinin, baska birine, "Seni tokat manyagi yaparim!" dedigini duysa, bu sozun kaynagini ve aslinda hangi soze gondermede bulundugunu annayabilir mi? Yani lisan ogrenmek, sadece gramer, telaffuz, kelime haznesi, hatta deyimler, usage ve argo ile bitmiyor. O kodlari da ogrenmek ve anlamak zorunda kaliyosunuz. Zaten cogunu da annayamadiginiz icin, bel bel bakiyosunuz. Siz aralarina girmediginiz zaman, o 3 Amerikali, ya da 4 Amerikali, firsattan istifade, mukemmel geyik ceviriyolar. Konusmaya siz de dalmaya kalkarsaniz, o geyigin sahiciligi bozuluyor, gazi kaciyor. Sirf o geyigin tadi kacmasin diye, siz de uzaktan onlari dinliyor, kulak kabartiyosunuz neler kacirdiginiza...

Dun bunnardan biri, dun bana "it's gonna be a breeze to me" dedi. Assaa yukari tahmin ettim konusmanin baglamindan ama ogrenmek icin ne demek istedigini sordum.

Kutsal bilgi kaynagimizdaki

eksisozluk.com

anlamini kastediyormus. Buradan suser phanaxa selam olsun. Daha da dumani ustunde bi entry!

Mesela,Home run guzel bi ornek sevgili hocalarim. Bilmiyodum abi, naapiyim? Cahilim iste! Herif home run, home run diyo, meger futboldaki golun beyzboldaki karsiligiymis. Ucuz ayakkabi bulmus ona home run diyo herif. Ben de mal mal bakiyorum suratina, o kadar ucuza ayakkabi buldum ki, eve kadar kosacam mi demek istiyo acaba? gibi dusunceler geciyo kafamdan. Home run'in ne oldugunu sordum. Ne kastettigini anlayinca, vaziyeti idare edebilmek icun, haaa, slam dunk gibi bisey, desene! dedim, "slam dunk"i o anlamda kullanmama cok sevindi.

Gunluk hayatta buna benzer onlarca durumla yani kulturel kodla karsilasiyosunuz. Kuvvetle tahmin ediyorum ki, TOEFL'dan baba puan cekmis olan abimiz, iste bu yuzden cuvallayacak. TOEFL tek kriter degil.

Usage dedik, idiomatic usage dedik, slang dedik, kulturel kodlar dedik, gelelim article ve preposition konusuna.

Saint Joseph'te Fransizca ogrenmis sevgili bir dostum, bir gun bana soyle demisti: "Lisani unutmaya ilk olarak prepositionlardan basliyosun."

Su on, in, at, beneath, under, underneath, behind, front gibi yer tarif eden kelimelerin gramerdeki adi her neyse, onlari hatasiz kullanmak bayaa bi zaman aliyo. bi de article'lari hatasiz kullanmak.

Psikolojide ve psikiyatrideki frustration kavramini ele alalim. Eger uluslararasi bir toplantida, ahalinin gozu onunde, is ortaminizda, sokakta, ise dair veya gunluk hayata dair telefon konusmalarinizda, gazete okur, televizyon seyreder, sarki dinler, muzikal dinlerken, frustration hissine kapilmiyosaniz, o dili artik ogreniyorsunuz demektir. bi seyleri ifade etmek istiyor, birinle cata cat fikir munakasasina girmek istiyor ve cok iyi bildiginiz veya cok hakli oldugunuz bir konuda eline vermek istiyosaniz, ama konusmanin sonunda iciniz hala sis olarak kaliyosaniz, daha gitmeniz gereken cok yol, yemeniz gereken cok firin ekmek var demektir.


Ulan ne ezikmisim be!

compadrito'nun entry'si uzerine bir iki sey karalamak istedim.

türkiye'de ingilizce'yi belirli bir seviyenin üzerinde konuşanlar ve pek iyi konuşamayanlar/kendilerini gelistirme çabası içinde olanların arasında anlamsız bir savaş vardır. ingilizce bilenler icin dil bir namus gibidir, altini pek kabul etmezler. bu konuda biraz daha rahat olmakta fayda var :)

kendi dil öğrenme hikayemden kısaca bahsedeyim, daha ilkokuldayken (80ler, 90'larin basi) ingilizce öğrenmek bir gereklilik olmuştu beni için. babam kaptandı, yurt disindan getirdigi her halt ingilizceydi. bilgisayarin kitapçığı, şusu busu..zaten senede bir kaç kez görüuyordum babamı ona da soramıyordum, sozlukten suradan buradan cat pat her kelimeyi cevirerek bir seyler yapmaya calistim kendi kafamdan.

ortaokul'da turkiye'nin ingilizce konusunda zamaninin iyi okullarindan birinde temeli az cok soktukten sonra (derslerim not olarak pek parlak degildi) ogrenimim hiz kazandi, o zamanlar sirf iceriginin kalitesini kesfettigimden cnn'in, bbc'nin teletext'ini okuyordum, sozluk'e ihtiyac duymadim o gunden sonra. 10 kelimeden 5'ini anlamasam da cumleyi anliyordum. sonra internet geldi, the nyt, cnn...aman tanrim, maden!

yine hizli ileri saralim, 20'li yaslarima geldigimde okudugumu anlama, ozellikle de konusma alanlarinda cok iyi bir noktaya geldim. abd'ye gitmeye karar verdigimde dil zaten oturmustu diyebilirim. adapte olmakta hic gucluk cekmedim. orasi zaten tam bir madendi benim icin, periyodik yayinlar, dergiler, kutuphane duzenleri..oradaki yabancılara ingilizce ders veriyordum harcligimi cikarmak icin, bazan ogrenciler kendi dersleri ile ilgili makaleler getiriyordu onları bile meraktan okuyordum. atm'lerin tarihini bile siralayabilirim :)bir noktadan sonra hali ile ülkede yaptığım iş başvurularına seviye olarak native yazacak, hatta native'in de ötesinde iletişimi artı bir varlık olarak sunacak duruma geldim (burada okuduklarimin cok faydasi olmustur, dili native konuşan ülke vatandaşları da türkiye de olduğu gibi belirli bir kelime grubunun dışına pek çıkmıyorlar) . abd'de uzun yillar gecirdikten sonra is icin avrupa'ya döndüm ve aman tanrım, burada cogu kisinin ingilizcesi turkiye'den cok daha geri seviyede ama sorsan herkes advanced, herkes native. turkiye'ye ozgu bir durum degilmis bunu anladim.

özetlemek gerekirse, ne zaman dili tamamen öğrenmiş oldum bilmiyorum. yeteneğim var mıydı onu da bilmiyorum çünkü şu an bulunduğum ülkenin dilini öğrenmek için pek bir itici güç yok içimde, zor da geliyor. ingilizce öğrenmek kendiliğinden gelişen bir zorunluluktu çünkü ilgi duyduğum her şey o dildeydi.

hayatım boyunca yabancı dilimin sorgulandığı tek mecra türkiye, veya daha spesifik olarak eksi sozluk olmustur. sonuna smiley ekledigim bir espri sonrasi "hayirrr yanlissin!, ben ingilizce ogretmeniyim cv'mi gondereyim de gor!" tarzi onlarca mesaj almistim. hepsine "peki haklisiniz" duzleminde verdigim cevaplar da tatmin etmemis olsa gerek ki isi hakarete kadar goturmustu millet.

bir insan, ingilizce seviyesini kendi belirler. o nedenle gidip de şu şu şu şartları yerine getiren ingilizce biliyordur veya tersi maddeler sıralamayacağım. yine de illa ki zorlarsanız, bir gazetede okudugunu anlayan, ve iyi bir sekilde konusabilen biliyordur derim. çat pat anlayan ve kusursuz olmadığının farkında olan da, "bilecektir" derim. hic bir sey bilmeyen, konusamayan fakat "Biliyorum" diyene de "peki" derim.

tamamen suyun icine girdiyse kaldirip gonul rahatligiyla atabilirsin.

sac kurutma makinesini dene. ise yaramazsa arkadasin dedigi gibi cop.

sac kurutma makinasi benim bildigim kadariyla en son denenmesi gereken sey. bir kap pirincin icinde bikac gun bekletin. pirinc suyu iyice emer, baya derinlerine kadar girmediyse kurtarmak icin en etkili yontem diye biliyorum ben. yaniliyo olabilirim, bilen biri duzeltebilir.

- tuzlu suya düştüyse at çöpe gitsin
- tatlı suya düştüyse saç kurutma makinesi ile kurutursan telefonun içindeki elektronik aksamları eritirsin.
- pirincin, bulgur kabının içine koy 1-2 gün beklet

pirincin içine göm, beklet, nemi emer. (tuzlukların içine de pirinç atarlar bu yüzden nemi emsin, tuz topaklanmasın diye)

iphone üzerine bir bardak sıcak çayı dökmüş biri olarak. herkesi dediği gibi pirince koy ve telefonu kapat açık kalmasın.

pirinc olayi uluslar arasi gecerlilikte bir efsane herhalde. amerikada da herkes pirincin icine koyuyor suya dusen telefonunu. ben de telefonumu havuza dusurdum sonra pirincin icine koydum ama hicbi degisiklik olmadi.

pirinç bulgur efsane değil orda anlaşalım. sorununuz şu: düşer düşmez açmaya çalışmanız. içerdeki su hele de tuzluysa çok ufak atlamalar yapacak hassas devreyi parçalayacaktır böyle bir durumda telefonu direkt kapatmanız ya da açmamanız, dokunmamanız halinde pirinç bulgur içinde bir şansı olur.

muhtemelen sizin için çok geç. Ha 3310 kullanıyor olsaydınız sallayın kullanmaya devam edein derdim ama yeni telefonlarda (akıllı) böyle bir şey yok.

ısıtıyım (saç kruutma makinesi kalorifer klime önü vs.) derseniz devreyi falan yakmadan önce dokunmatik ekran içindeki silikonu eritirsiniz, ondan da hayır gelmez. değiştirmeniz gerekir.

ben varim. evet sozlugun en iyisi benim ve ayrica saksi da degilim.

fenercell de işini görür usta

ilk iki sorunun cevabi hayir.

the world's first lab-grown burger dersen anlamlı olur. "dünyanın laboratuar yapımı ilk hamburgeri" demek.

arastirmacilar dunyanin ilk laboratuarda uretilmis hamburgerini ortaya cikardi demis.

@baldur adam zaten "the world's first lab-grown burger" demis anlamadim ne demek istedigini.

biz imza diye bişey var sanıyoruz, oysa imza kendi el yazını kanıtladığın düz yazıdır. tuğra kafasında ilerliyoruz hala.

bibip: her yer başbakan.

imza zaten ismin el yazısıyla yazılmasıdır asıl olarak. ben öyle yapıyorum millet alay ediyor.

(bkz: imza)
(bkz: paraf)

kriminal.iem.gov.tr

"İMZA NEDİR ve NASIL ATILMALIDIR?

İmza “Bir kimsenin, bir yazının altına bu yazıyı yazdığını veya onayladığını belirtmek için; her zaman, aynı biçimde yazdığı ad ve işaret” olarak tanımlanır. Bu tanımdan imzanın; onaylama fonksiyonunun bulunduğu, her zaman aynı biçimde atılması ve adın yazılması şekliyle oluşturulması gerektiği anlaşılmaktadır. Oysa ülkemizde halen büyük çoğunluğun kullanmakta olduğu imzaların el yazısı karakterlerini içermeyen, bazı şekil ve çizgilerden oluştuğu ve bunlardan önemli bir bölümünün ise herkes tarafından oluşturulabilecek nitelikte basit el hareketlerinden ibaret olduğu bir gerçektir.
Adli grafoloji biliminin, imzaların kişiye aidiyeti bakımından çoğu zaman bir sonuca ulaşamadığı vakalar, bu tür el yazısı karakterlerini içermeyen ve basit tarzda atılmış olan imzaların incelenmesini gerektiren vakalardır.
Okuma yazma bilen her birey, mutlak surette ya adı ve soyadının tamamını, ya adının baş harfi ve soyadının tamamını yada adının tamamını ve soyadının baş harfini içerecek şekilde, el yazısı karakterlerinden oluşan ve taklidi zorlaştıran kişiye has karakteristik unsurlar içeren bir imzayı benimsemeli ve kullanmalıdır. Yalnızca basit çizgisel hareketlerden oluşan bir imza kullanmak yerine ad ve soyadın yazılması dahi çok daha güvenli olacaktır.


İmzanın tüm özelliklerini havi ve gerçek anlamda örnek teşkil edebilecek imza, Mustafa Kemal Atatürk' ün imzasıdır. Atatürk, imzasında ön adının baş harfini ve soyadının tamamını el yazısı karakterleriyle oluşturmuş, "t" harflerinin üzerinden geçen tek bir hat ve imzasının son bölümündeki "k" harfinin karakteristik tersimi ile imzasının kişiye has özelliklerini belirlemiştir.


İmzanın tanımında bahsi geçen işaret terimi, imza yerine geçen “mühür” veya “bastırılan parmak” anlamındadır. İmza atmaya muktedir olmayan kişinin, imza yerine kullandığı el yapısı cismin bıraktığı izdir. İngilizce' de imza, “SIGN" (işaret, alamet, belirti, iz) şeklinde ön tanımlama ile tanımlanmakta ise de; imzanın asıl tanımlanması “SIGN MANUAL" (El yazısı imza) şeklinde vurgulanmaktadır.

Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, gerek ticari ve gerekse resmi tüm işlemlerde onayımızın bulunduğu anlamına gelen imzanın, mutlak surette tanıma uygun bir şekilde atılması imza sahibinin menfaatini koruyacağı gibi muhatabın da haklarını güvence altına alacaktır. El yazısı karakterlerinden oluşmayan ve basit çizgilerden oluşan imzanın taklidi kolaydır ve kimin tarafından atıldığını belirlemek her zaman mümkün olamamaktadır. Kurumlar yada kişiler bu tarzda imza atan kimselerin mutlaka ad ve soyadlarını da imzanın yanına yazdırmalıdırlar. Böylece daha sonradan inkar edilmesi halinde imzanın ve el yazısının kime ait olduğunun belirlenmesi ve zararın tazmini çok daha kolay olacaktır."

ad/soyad en dogrusuymus, millet (tayyip dahil) yanlis biliyormus.

@baldur, aynen yahu benimle de alay ediliyor sırf bu yüzden.

ben sadece ismimi yaziyorum el yazisiyla.

imza ismin el yazısı ile yazılmasına verilen addır. adın ilk harfi, soyadının tamamı yazılırsa hem kısa hem şekilli oluyür.

bende herkes gibi eskiden salak saçma karalama yapardım,taa liseden kalma. saçma bir şekil.

ama ne yazık ki her seferinde farklı bir şekil çıkar kendi imzamı bile taklit edemezdim :p

birgün farklı bir şubeden bankadaki paramı çekmem gerekti, ulan imzayı atarım atarım banka çalışanları kendi ekranlarındaki imza ile karşılaştırıyorlar imza tutmuyor :)

kendi paramı almak için baya bir çaba sarf ettim.

sonra ezelden beri olan bu eşşekliğe bir son vermek için notere gidip imza sirkürü çıkarttım adım ve soyadım şeklinde, gerekli yerlerede bu yeni sirkürlerden verdim. yıllardır da sorun yaşamıyorum.

zaten banka olsun noter olsun ciddi bir iş yaptığınızda asla sadece imza (karalama) kabul etmezler, isim ve soyisimde yazdırırlar size.

yani isim soy isim yazmadan yaptığınız karalamalar hiç bir ciddi kurum ve kuruluşda işe yaramaz, boşuna zaman ve mürekkep kaybı aslında.

muhasebeciyle calisma zorunlulugun yok ama kendi muhasebeni tutmayi becerebilir misin iyi dusunmen lazim.

şart değil ancak oldukça külfetlidir muhasebe işleri. en azından bi fikir sahibi olabilmen açısından da bi türk ticaret kanununu gözden geçirmeni önerebilirim. kolay gelsin.

çevrende tanıdık esnaf varsa onlardan muhasebeci tavsiyesi al. uzun yıllardır çalıştıkları düzgün mülayim adamlar vardır mutlaka. kendin uğraştığına değmez. ayda da, şehre ve piyasaya göre 60-70-80 liradan başlar muhasebeci esnaf için, aklında olsun, bu kadar bi para verirsin yani.

Süper çok teşekkürler, işletme okudum muhasebe dersleri almıştım, sanırım bir haftamı da ayırırsam bu işin üstesinden gelebilirim. (umarım)

bakacağım teşekkürler her sorduğum 150 liradan açtı kapıyı ki öyle ciddi paralar kazanabileceğim bir şey değil, hobi gibi. 150 TL veremem muhasebeciye

hobi gibi bir şey için şirket kurmaya değmez gibi. yani masrafı ve külfeti çekilmez. internetten satmayı düşünebilirsiniz sanki ?

Evet internetten satacağım ancak yıllık 10 bin TL üzeri geliri kişi olarak beyan edemiyormuşum. Faturalandırmam gerekiyormuş. Bu konuda da emin değilim. Yıllık 10 bin TL ayda 830 lira yapıyor. Sanırım önce başlayıp gelirin durumuna göre vergi durumumu belirlemek en mantıklısı olacak.

gayet mantıklı. kolay gelsin tekrardan.

fırsat ayağıma kadar geldi. la ben 3 aydır iş arıyorum. ön muhasebeciyim. ne seni kazıklayacaK KADAR İYİ BİLİRİM MUHASEBEYİ NE de evrak sıkıntısına düşürürüm seni. faturalarını bile keserim canım benim ya. al la beni işe ikimiz birden sevinebiliriz göğe de bakarız.

150 tl veremem demişsin beni yaraladın dostum. yaraladın beni.

Bir muhasebeciyle çalışmak zorundasın. Tüm ıvır-zıvır işleri kendin yapsan bile bir mali müşavirin imzalaması gereken evraklar var. Çoğu şirkette muhasebeci(ler) olmasına rağmen onlar da dışarıdan bir muhasebeciyle çalışır sırf bu sebepten, çünkü bir mali müşavirin geliri ufak bir şirketin maaş olarak veremeyeceği kadar fazladır.

tuplu tv kullaniyorsaniz bu sorunla karsilasacaksiniz demektir.

Televizyonumuz 106 ekran LCD. Diğer kanallarda problem yok. Bu yüzden kablolu tv den şüpheleniyoruz ama emin olamıyoruz.

ya tüplülerde de kanal d bi acayip, görüntünün yarısı yok. demek ki lcd lerde de öyle gözüküyor.

bizde de kablo tv var. büyük lcd televizyonda o siyah bantlar yok, 16:9 formatında tam düzgün dolduruyor. mutfaktaki 4:3 tüplü televizyonda siyah bantlar var.

16:9 zaten lcd tvlerin formatidir. sizin boyle bir sorunla karsilasmaniz gercekten enteresanmis.biz de 107 ekran kullaniyoruz ve hicbir sorun yok. belki tv ile alakalidir diycem.

Diğer kanallarda olmadığına göre kablo tv'den olamaz.

Eğer uydu kullanıyorsanı ekran ayarlarını uydudan yapın tv den değil

mobil cihazlar sunucu ile bağlantı kurarken HTTP üzerinden x-wap-profile ya da 19-profile başlığını yollarlar.

apache kurulu mod_rewrite parametresi aktif sunucularda, .htaccess dosyası üzerinden belirli şartlara göre yönlendirme yapılır.

günümüz tarayıcıları bu başlığın (header) gönderilip gönderilmeyeceğini kullanıcı tercihine bırakmışlardır v.s.

bkz: m.eksisozluk.com / eksisozluk.com

(bkz: user agent)
en.wikipedia.org

kullanıcı bunu tarayıcı seçeneklerinden kabul etmezse olmaz yani?

tarayıcı böyle bir seçenek sunduysa ve kullanıcı tarafından işaretlenmediyse, websitesi daha önceden cookie ile cihazı belirlememiş ise evet, olmaz.

onu zaten kendi kendine yapiyor siteler.

nasil yapmiyor ya? mobile versiyonu olan butun siteler telefonla girince ya "mobile siteye devam etmek ister misiniz" diye sorar ya da direk mobile siteye gecer ve bazen istesen bile web sitesine yonlendirmez.

ayni seyden bahsettigimize emin olamadim.

@gec,

cnm, bbgim; @ermanen otomatik olarak mobil olan url'ye dediği için, sunucu tarafından geçerli kılınan yönlendirmeyi mevzu bahis ettik.

client yönünden, javascript ile kullanıcının mobile mi veyahut desktop browserdan mı girdiğini pek tabî tekrardan kontrol edebiliriz, farkettiysen bir önceki gönderimde "cookie" şartını da belirttim.

client tarafında bu tarz yönlendirme işlemi yine kullanıcının müdahalesine açık bırakıldığından, yine dediğime gelmiş oluruz.

tabî sizden öte bir bilgiye haiz olduğum için, anlayacağınız seviyede kelimeler seçemedim, cümleler kuramadım ve yanlış anlaşıldım, normaldir.

iphone'u sadece apple urunlerine hotspot olarak kullanabiliyorsun herhalim.

@gec
yoo oyle bir sey yok. normal bir wi-fi hotspot olarak kullaniliyor.

nasil oluyor onu yazaydin iyiydi.

@gec: personal hotspot'u açıyorsun ayarlardan. sonra da ya bluetooth, usb veya wifi üzerinden bağlanıyorsun telefonun internetine.

avea nın 3g'sini bilmiyorum ama skype konuşması için soruyosan kasabilir bağlantı.

ayarlar>kişisel erişim noktası. butun aygıtlar wifi gibi baglanabılır bu sekılde

kadinin musluman olduktan hemen sonra turkceyi de sokmesi gozlerimi yasartti.

s*ke sürelecek akıl yok bu gülfidan'da.
birinin kelime i şahadet getirip de müslüman olmasına sebep oldun ve onyüzbin milyon sevap point kazandın. sevap pointlerin ile cennete gidiş bileti alabilirsin.

yüzeyselliğinizi sevsinler.

Saçmasapan ingilizce olmasaydı da, türkçeye çevirisi google translate ayarında olmasaydı da, herhangi bir dilde gayet harika ifade edilmiş olsaydı da garip ve saçma olduğu gerçeği değişmeyecekti.

sacmalik tek kelimeyle miss xiong nasil o kadar dayanmis anlamadim erkekte degil. :D

bence kadın hiçbişey anlamamış, kibarlığından da üstü kapalı başından savmış.
Misyonerliğe gelince, evet öyle de bunu kabul ettiremezsin; "onlar yapınca işgal biz yapınca fetih" mantığına benzer bir mantık hakim çünkü.

1-Adam değil kadın bu
2- Adam "so long" hoşçakal demiş ama çok uzun diye anlaşılmış, bence ingilizce konuşamazken yapılan en büyük salaklıklar oskarına aday.

illa bi seyler yazmak zorunda degilsin.

bulursun yazacak bir şeyler kasma. başta olur öyle.

bismillahirrahmanirahim başlığına, yazar olmam vesilesiyle haykırdığım islami vecize.

başına gelen komik şeyleri yaz, yaran xler le ilgili anlat. bn nerede ise sadece onları okuyorum. yazmak mı. bıraktım çoktandır.

ne yazarsan yaz çok dikkat çekmiyceksin. aaa yeni bu demeyiz meraklanma.

san diego'ya belki deme pisman olursun.

San Diego - Anaheim (Disneyland) - Las Vegas - Los Angeles (Hollywood & Beverly Hills) - Santa Barbara

San Francisco için 2 gün yolda geçer, fazla uzak olur.
SeaWorld ve Universal Studios biletlerini kombine satan bir paket var, ondan al mutlaka, iki park da görülmeye değer.

kocaman bir araba kiralayıp bir california turu yaptım aralık ayında:

boston >uçakla> los angeles - san diego - los angeles - uçakla vegas - los angeles - santa barbara - solvang - monterey - santa cruz - san francisco şeklinde.

highway 1'ı çok izlemedim. daha çok 101 ile dağlara tepelere çıktım.


los angeles'ta ilginç gelebilecek yer tabi ki hollywood. san francisco'da fishermans wharf, painted ladies, alcatraz, golden gate bridge, lombard street.

san diego'da girişte old city ve hayvanat bahçesi var ama ilgimi çekmediği için gitmedim.

bol bol alışveriş yapıp arabayı komple doldurup döndüm.

Çünkü orası ekşisözlük. Ta-daaaa.

mini sortlu guzel bacakli kizlar beni benden alir yoksa ben ibne miyim ha?

şortda olmasa bacak göreğimiz yok amk :(( onada karşı çıkıyorlar.

ekşici tripleri... onlar atlete de karşı beyaz çoraba da karşı. elin artisti beyaz çorap giyse moda, bizimkiler giyse kro...

pislik onlar :((

samueller, neden sorumu okumadan cevap verdiniZ?

sorun kısa oluşunda değil modelin de o zaman? şortu sevmeyip eteği beğenmek enteresan, ama sözlükte zaten millet birbirine bulaşmak için yer arıyor her olayı takmamak lazım.

Ben de şort sevmeyip eteği beğeniyorum. Bunun nesi enteresan anlamadım. Şortun vaadettiği bir şey yok bir kere, etek çok şey vaadediyor. Ben bu genel-geçer bir şey sanıyordum doğrusu.

ne vaadediyor anlayamadım ?
bu ayrımdaki insanları ibne diye yaftalamaktan farklı olmamış sizinkisi de. bana göre birbirilerine benzer ürünler birini itici bulup diğerini beğenmek benim nazarımda enteresan. ama 'neresi enteresan anlayamadım :((' gibi itici beyanlarda bulunmuyorum en azından.

Anaaa, şortu beğenmeyip eteği beğenmek birini böyle bir seçim yaptığı için ibne diye yaftalamakla aynı şey senin için öyle mi?

Kusura bakma ama bence çok ağır saçmalıyorsun. Şu üzgün yüzünü de kendine sakla bir zahmet, hiç komik durmamış oraya.

Senin mantığına göre birinin bir şeyi başkasının enteresan bulması durumunu anlayamamasını itici bulmak da birini başlıktaki sebepten ibne diye yaftalamakla aynı şey. Git şimdi bunu çözmeye çalış bir köşede. Daha önce şort uğruna böyle aşağılık bir şekilde tartışmaya girebilecek birini de görmemiştim, sağol.

bence bekle yenisini

en fazla 100 dolar duser.

gec haklı. çok düşmeyecek gibi ama beklemekte fayda var

apple pek fiyat düşürmez..

fiyat pek düşmez yalnız aynı paraya 5 değil 5s alacaksın, 2 ay beklersen daha uzun ömürlü ve daha iyi bir cihazın olur.

ikincisi

2 yi çok begendim

1 1 1

2 bayağı kötü. kumaşı kötü, modeli kötü.
3 daha gece elbisesi gibi, kumaşı ağır. en iyisi bu bence.
diğerleri yazlık elbisesi. güzeller ama.

elbiseden ziyade içindeki önemli aslında. ten rengi,beden, fazla kilo vs. birçok şey var. :)

2 diyorum.

3 numarayi giyersen seni parcalarlar

bi seyler icelim mi ;)

@gec hahahaha :)

3 numara en güzeli

Bence sonuncu.

@nunishuris

hep dalga konusu oluyorum.:(

4 numara güzelmiş,

4.

2. veya sonuncu.

ama hani sen olsaydin dersen.. 2ncisi derim kesinlikle.

ikinci en güzel olabilecekken kapalı yakasıyla batırmış. üç ve dördü beğenmedim. birinci salaş, tam sahil kasabasında elinde dondurma ile incik boncuk bakarken giyilecek elbise. sonuncu da güzel.

2,3,5 i direkt eledim.

1 i al 2nin de bilekliklerini bul gayet hoş.

Kilo boy sorunun yoksa ve vücuduna güveniyorsan bu elbiselerle kendine yazık etme. Dökülüyor hepsi. Zevk meselesidir tamam ama cidden aşırı salaşlıktan döküntü haline gelmiş gibi hepsi.

bir ihtiyac

evet merak ediyoruz ermanen bu silinen soruyu neden tekrar açtı :)

o kadaaar önemli konu varken.

yokluk.

Sartlar oyle gerektiriyordur

Üzerine kafa yorma gerektirmeyecek kadar anlamsız ve gereksiz. (dişi)

kişisel gelişim.

En guzel yani istedigini skebiliyo olmak sanirim.

ellerim güzeldir.

Aciziyet. (Men)

25 kadın
yapma ihtiyacı hissetmiyorum.

+sık yapılmaması gerekir.

+arada sırada ara vermek gerekmekte hemen boşalayım dersen erken boşalmaya yol açar.

+bazen 5 gün yada 1 hafta perhize girilmelidir.

+çok sık yaparsan seksten zevk alamazsın söyleyeyim.

hayir

@gec sebep?

kelime sayısının ne önemi var ki, ne anlattığın önemli.

gidebilecek gibiyse giriş.
Yok "la dur o kadar yazdık biraz daha şişireyim bari kitap olsun" şeklinde bakıyorsan bırak olduğu gibi kalsın.
Deneme türündeyse birkaç yazıyı biraraya getirmek daha mantıklı sanki, kitap meselesini ille de kafaya koyduysan.

parayı verip bastırabilirim dersen giriş. ilk kitapta parayı genellikle yazar cebinden ödüyor.

5bin kelimelik bir kitap olmaz da ondan. ha cocuk kitabiysa olur.

@gec 5000 kelime olacak demedim. Şuan 5000 kelime ve daha yazacağım çok şey var. 13.000'e tamamlayıp kitaba dönüştürme fikrinin nasıl olduğunu sordum sadece.

zor.

barkod numarası varsa siparişin güncel durumunu görebilirsiniz internet sitesinden.

www.ptt.gov.tr

gümrükte kalmış olabilir.

yasamaz.

pilini çıkar,tamamen kuruduğuna emin olmadan (en az 12saat) sakın takma.

absinthe75c +1

ben kurutamamıştım üstüne çok fazla miktarda gazoz dökmüştüm, bozuldu. sonra tamire verdim 3 sene oldu hala kullanıyorum.

ilk yapılması gereken pili çıkarıp kurutmak, ters çevir de demişlerdi bana. bir de 1 gün falan tamamen kuruyuncaya kadar açmayın.

pili cikardigimda acildi bilgisayar neyse ki. sonra hemen kapadim.
yoksa simdi gosterip de vermeyecek mi, yani bu saatten sonra bozulur mu? cok dertlendim ya.
12 saat hicbir sey yapmadan birakayim yani degil mi?

bence açmayın, kurutun sonra bırakın öyle.

bi gösterip vermeme durumu oluyo ben de ipodu düşürmüştüm. bi süre daha kullandım daha sonra wifi ve dokunmatik gitti. siz pirinçte bekletin bence bilgisayarı ciddiyim bu konuda

aslında açılıp tek tek kurutulması lazım su şekerli veya tuzlu ise hemen müdehale edilip aseton alkol ile yıkanması lazımdı pili kurut

ayrıca bulunduğun ortamda klima varsa sağı solu kapat nem alıcı konumunda çaliştir oda içersindde açıkta su ve benzeri hiç bi şey olmadan yarım saat çalıştırdıktan sonra uzaktan fön makinesi ile bilgisayara 10 dakika sıcak hava tut

pirinç derken metal olan pirinç değil, bildiğimiz baldo olan pirinç. artık laptopa yetecek kadar pirinçte 5 kilo yapar. baktın olmuyor etli pilav yapar dağıtırsın artık 40 nda.

kutuphane

parklara. misal fındıklı parkı.

moda ya da pendik sahil, tertemiz ohh. hatta pendik sahilde biraz yukarıda bir çay bahçesi vardı adını unuttum. turuncu tenteli. benzeri modada da var. dene istersen. nası olsa kafa dinlemek için dolaşmayacak mısın? arar bulursun :)

beyoğlu-küçükparmakkapı sokak leylek kafe.

biz burda her hafta kitap kulübü için toplanıyoruz. bizim gibi gruplar, ders çalışan öğrenciler, hatta ders veren hocalar filan bile oluyor.

hafif bir müzik çalıyor, mekan temiz, ferah, yiyecekler lezzetli, fiyatlar orta karar.

şehzadebaşı ve süleymaniye camii

ortaköy'de starbucks uygundur.

ama sahil tarafındaki değil, muallim naci caddesi üzerinde, kırçiçeği lokantası var, onun yanındaki.

tenha oluyor.

kadiköy, nazim hikmet ran cay bahcesi

Süleymaniye fikri iyi ben de gülhane parkını öneririm hoştur

Eğer, LA-Londra, Londra-Ist uçuşları bağlantılıysa her türlü yardımı yaparlar.
istanbul uçağını bekletmekten, sonraki uçağa kadar kalacak yer vermeye kadar.

bir sonraki ucakla seni gonderir. kendi hatanla ucagi kacirsan bile gonderebilir buyuk ihtimalle.

buldum.

"o" demekmiş.

edit: yahoo answers'ta şöyle bir açıklaama buldum:

"Na ge" = "that"; "Na yi ge" (with the "na yi" pushed close together at times) = "which / which one". Perhaps you are actually hearing two different phrases. "Na ge shi wo che ze" = "That is my car"; "Na yi ge shi wo che ze?"= "Which one is my car?"

bir de çinli iş arkadaşıma da danıştım. o da tonlamalara göre değişiyor dedi.

edit2: ayrıca ne söyleyeceğimizi düşünürken çıkardığımız ses olarak da kullanılıyormuş çinliler tarafından. ingilizce'deki "umm" veya "well" gibi.

----

bugünlük "ekşi duyuru ile çince öğreniyoruz" dersimizin sonuna geldik. teşekkürler ederiz.

nihao merhaba demek.

cok guzel aciklamissin canim eline saglik.

oh baby geçiyordu bir de içinde.

american boy.

devran çağlar - senin içindi

Cat power the greatest

daha

daha anlamına geliyor.

ek: golf mk2. benzinli 1,6
1989 galiba.

black label 30 dolar falandır diye tahmin ediyorum sigarayı bilmem.

100luk black label 30 dolar olamaz. 60 dolar falan olabilir

duty freeler zaten hemen hemen ayni fiyat turkiyeden alsin bence.

tagged vardı ben lisedeyken.

Hepsi amacından sapmış durumda,haberin olsun.

busuu

wechat

Ya wechat asyalı kaynıyor paso. Ben mi bilemedim bunu kullanamyı?

@bisi sorcam aynen ya hep asyalı işi gücü yok yemin ediyorum alayı orda.

valla gayet duz bi bisiklet bu. ben olsam almazdim.

eskişehir'de çok bisiklet çalınıp, bu şekilde boyanıp satılıyor. haberin olsun.

aynen bembeyaz ben de kıllandım çalıntı olabilir

Decatlonda daha iyisini biraz daha para verip alanbilirsin, parana yazık..

O parayı ona vermeyin. Biraz daha ekleyebilirseniz sıfır da alabilirsiniz. Eklemeseniz bile daha iyileri var. Ayrıca alacağız bisiklet ikinci el olursa mutlaka seri numarasını öğrenin, polise gidip sorun çalıntı mı diye, ondan sonra varsa faturasıyla birlikte satın alın.

torpiliniz yoksa vermezler varsa verirler

torpilsiz falan imkansız. aklı başında bi insan gidip yılda en az 10bin lira okula gömebilecek birine burs vermez zaten. ee yarı burslu okuduğuna göre aman aman başarılı bir öğrenci de değildir muhtemelen.

aralik basinda olur herhalde.

Ocak ortası olmaSı gerekmiyor mu?

evet ocak. hic izin kullanmayinca 5 bucuk ayda bitiyor herhalde bu lanet olasi askerlik.

git markete anlat durumu bence. doğruluğunu sorgularlarsa iki tavuk için yalan söyleyecek değilim de.

ikisini de goturup ver ya da suya biraz camasir suyu dok onlari da bu suyun icine at 10 dakka beklet. sonra iyice yika ve ye.

mağazaya götürmeyi bir çözüm önerisi olarak almıyorum, eğer yenmezse gerisini zaten hallederim gidip götürürüm.

gec, dediğini bir şaka olarak alıyorum.

yeme dostum zehirlenme riskin var.

hahah evet saka yapmistim. git bi kasapta calis da kim saka yapiyor kim tassak geciyor anla. kafamizdan sallamiyoruz herhalde.

Skt geceni iade et digerini ye.

Sonrada evlenip alisveris isini karina birak

@gec, ne bileyim üzeri soslu falan şeyler bunlar, nasıl öyle yıkayıp edeceksin?

kesik olandan bir sorun çıkmaz mı şimdi? bu arada alışveriş işini eşime bırakmaktansa uyandıktan hemen sonraya bırakmasam yeterli olacak galiba.

baslik tavuk olunca ben onlari tavuk sandim tavuk urunu degil.

orjinalini izle.
abre los ojos

izlenir fena degil.

Izle. Ilk seferde jeton dusmeyebilir ben 3. Defasinda tam anlamistim. Salakta degilim oysa

abre los ojos denen orjinalini izleme. vanilla sky daha güzel.

vanilla sky izlemeye değer hoş bir film. o anki psikolojine göre birkaç gün etkisinde kalırsın.

izlenir. öyle süper değil ama izlenir.

holivud mahsulu, tom kruz'lu versiyonu yerine asil versiyonunu tavsiye ederim ben de. ikisi de guzel ama asli 9 puan ise taklidi 7 puan alabilir.

work and travel benzeri kamp organizasyonlari var. para veriyorlar ama sadece bin dolar falan gibi cuzi miktarlar. campda colugun cocugun bokunu falan temizliyorsun, yemek yapiyorsun falan filan.

hevet. amusement park dedikleri boyle bi sey. 55 hafta ici 78 haftasonu.

No way diyorum

uğraşma.

bir daha fırsatın olmayabilir arabayla seyahate. uçakla her zaman gidersin bodruma. müsaitsen git derim.

araba sürmeyi zulüm olarak algılıyorsan tabii ki sürme ama araba sürmek bence keyif olduğu için arabayla giderdim.

tabii arabanın modeli vs özellikleri ile de alakalı bu durum.

arac mercedes a180 benzinli. duzenli hizda 6.5litreye kadar dusuyor...80-90la 5.5a bile dusurdugum oldu e5'te.

Aracın da güzelmiş, bence git.

seninle aynı durumdayım ve duyduğum kadarıyla kredi uzatılamıyor. geri ödenmesi erteleniyor.

ben de okulu uzatmıştım, uzamıyor bildiğim kadarıyla.

edit:

Öğrenim Kredisi nedir?

"Yüksek öğrenim gören T.C. uyruklu öğrencileri maddi yönden desteklemek, sosyal ve kültürel gelişmelerini kolaylaştırmak amacıyla devam ettikleri yüksek öğretim kurumlarının normal öğrenimi süresince verilen, zorunlu hizmet yükümlülüğü bulunmayan borç paradır."

normal öğrenim diyor. yani yok uzamıyor.

Ben kesin bilgi vereyim, uzatamazsın.

Uzamaz alirken kac yillik senet imzaladiysan oyle kalir.

4 yıllık imza attıysan, 1 yıl hazırlık okuduysan, krediye başvururken bende hazırlık seçeneği yoktu neyse,
Hazırlık + 3 yıl okuyunca 4 yıllık kredini almış oluyosun.
1 yıl bu sebeple uzatabiliyosun, hazırlık okuduğuna dair belge ve dilekçe ile.. Benim de eylül de yapmam lazım...

Başka sim kart ile denedin mi bana hatla alakalı bir sorunmuş gibi geldi.

bazen bende de oluyordu oyle. iphone cevir sesi verene kadar telefon baglaniyordu. iphonela alakalidir diye dusunuyorum

@onexey başka telefonda sim kartımı denedim bip sesi geliyor

@gec sanırım iphone'da sorun. nasıl üstesinden geldin acaba problemin?

anlamadım ama sim kartını iphonedan çıkartıp samsung telefona takmıştım demin. tekrar iphonea taktığımda yine eskisi gibi biplemeye başladı. sorun çözüldü ama umarım temelli çözülmüştür.

o çevir sesi değil, çalma sesi.

iphone'un bilinen öyle bir problemi var. ben de yaşıyorum.
"no ringback iphone" diye ararsan görebilirsin.

tabi bunun dışında şebekeden de kaynaklanabilen bir problem.

hayir duzelmedi

bende de oldu, telefonu kapadım, açtım düzeldi

pamukkale

man önemli etken.
pamukkale+1

nilufer

pambıkkale

pemikkale

içki içilmemesi içinmiş.

hangi maçların?

bazı kupalarda avrupa ile saat farkı olmasın diye gündüz oynanır
bazen akşam hava erken kararır gündüz oynanır
bazen yayıncı kuruluş günde 2-3 maç yayınlamak ister, gündüz oynanır
sebep çok

nasilsa bizi bu sene alasagi edecekler, gitmeden sikebildigimiz kadar sikelim turk futbolunu diye dusunmusler.

bazen de ev sahibinin stad aydınlatması yeterli değildir gündüz oynanır.

sebeplerin içinde gereksiz elektrik kullanımını önleyerek ekonomik ve doğal kaynakları koruma olmasını umuyorum. ingiltere premier lig'de bile gündüz bir sürü maç oynanıyor, derbi maçları bile gündüz olabiliyor, çok sorun değil bence.

isveç diyeti diye bişey vardı, bahsettiğin durumda olduğun bir dönem yapmıştım, işe yaramıştı.

yemek yeme

t2.gstatic.com

ekmeği bırak

ben almak için uğraşıyorum sen vermek için. hayat bizimle daşak geçiyo bence.

Hareket edeceksin spor şart. Yiyerek kilo vermenin tek yolu. 1 ay az ye spor yap sonra normal ye spor yap. 2-3 ay sonra istemesen bile kilo verirsin vücut çalısmaya ve düzenli yakmaya başlayacağından.

Ya sonra mi? Nasıl olsa kilo verdim diyecek sporu bırakacak ama aynen yemeye devam edip eskisi gibi olacaksın 1 haftada.

Hayat acımasız, DNA lar daha acımasız.

yememek tek çözüm yolu. bir kere yatağa aç gireceksin, ekmek yemeyeceksin ve hızlı yemeyip tam doymadan kalkacaksın.

agacım bak sana birkaç altın öneri vereyim. 10 ay kadar bir sürede 30 kilo vermiş biri olarak söylüyorum.

- ekmek yeme.
- tuz yeme.
- şeker yeme.
- hiç bir unlu mamül yeme.
- arada bir "bir kereden bir şey olmaz" diyerek bunları yeme.
- akşam beşten sonra hiçbir şey yeme.
- üç öğününü aksatma. iki öğünde hayvan gibi yemektense üç öğünde dengeli ye.
- ekmek yemiyorsun diye yemeğe abanma. ayarında ye.
- salata yemekten çekinme. kim sevmez amına koyim şöyle bol limon soslu, arada mısır taneleri olan güzel bir salatayı?
- evde baskül varsa yok et onu. birine ver, at, sat birşey yap. baskül olmayacak o evde.
- bak bu en önemlisi. ikramlara hayır diyeceksin. karşındaki istediği kadar alınsın, ezilsin, büzülsün. yemiyorum amına koyim ya! ben evde ekmek yemiyorum, sen gelmiş bana sırf misafirim diye baklava ikram ediyorsun!

sex kulubune git

absinthe

ama dikkatli ol

var ucretli

world war z filmini kastediyorsun sanırım. şu brad pitt'in son filmi. orada israil virüsten olumsuz etkilenmemiş insanları sığınmacı olarak ülkesine kabul ediyor ve onlara yardım eder bir şekilde görülüyordu. sanırım bizimkiler bu yardımsever israil sahnelerinden rahatsız oldular ki israil i altyazı da ortadoğu diye çevirmişler. ama zaten filmi izleyenlerin çoğu oranın israil olduğunun zaten farkında. yani gereksiz işler.

world war z basligina bakmani oneririm.

laptoplar zaten windows yuklu geliyor. bilgisayari actiginda windowsu da yuklemis oluyorsun. onlarin yaptigi bir sey yok.

w8'i w7 ile değiştirme imkanı var mıdır bilmem ama eğer yoksa freedos bilgisayar al, lisans parasını ödemeyeceğinden dolayı sen kendin w7'i satın alıp yükleyebilirsin next next diyerek

@gec ama laptoplar zaten windows yüklü olarak geliyorsa neden bilgisayar satın alındığında birkaç saat alıkoyup birşeyler kuruyolar? hatta windowsunuzu türkçe mi ister misiniz yoksa ingilizce mi olsun diye soruyolar falan.

Win 8 Geriye dönül uyumluluk modunda xp ye kadar bütün sürümleri destekliyor. Yani sen eğer win xp ya da vistada sorunsuz çalışan bir uygulamayı win 8 e yüklemeye çalışırsan sağ click uyumluluk modu yapıp sürümleri listeleyip xp vista ya da 7 seçip yükleyip paşa paşa kullanabilirsin.

Ayrıca eğer laptop alırsan win8 li daha eski win sürümlerini yüklemen baya zor artık biosa key çakmışlar kaldırılmıyorda. Elimizde bir hp vardı geçici olarak server için kullanacaktık server 2000 win8 desteklemiyor olmadı win 7 kuramamıştık.

@bipolar, onu onceden yapiyorlardi simdi kutuyu depodan cikarip getiriyorlar.

ama ben bilgisayarimi turkiyeden almadim belki burda farklidir.

ama once yuzeye cıkarman ve hesaplasman gerekır. sonra ugurlayabılırsın ancak. gormemek ıcın cabalarsan onlar da gozunu oyarlar. goreceksın anlayacaksın ve vedalasacaksın.

önce sözlükten bilinçaltı nın kelime anlamına bak.

sonra kurtulmak mümkünse isviçre de bunu yapabilirsin :)

Peygamber falan olman gerek.

arkadaşlar her şeyi bir kenara bıraktım, zaman zaman kafamda doğuş'un akyürekler şarkısını döndüren bir oluşumdan söz ediyoruz. ciddi bir konu. lütfen siz de hassas yaklaşın.

hahahahhahahahahah

bunun caresı ıste sureklı o sarkıyı dınlemek ve artık hıssızlesmek. demek cekıyor senı bı sekılde...

cok pis bi bilincaltin varmis anlasilan. ama maalesef bundan kurtulma sansin yok.

Abuk gelebilir ama günlük meditasyon cidden zihinsel rahatlama getiriyor.

Dinamik psikoterapi seanslarına bütçe ayırmalısınız.

1

mondial>lifan>kanuni

kesinlikle 1,olmadı 3.

onun adi scooter ve skutir seklinde okunuyor.

sadece goruntuyu soruyorsan

1-3-2

mondial

@gec türkçesi skuter oluyor.

Marka hakında yoruma gerek yok demene rağmen söyleyeyim, çinli bir skuter alma illa alacaksan bile merlin'i sakın alma, hatta bedava verseler yine alma o derece.

hiçbiri güzel değil.

Ne zamandır birliktesiniz?daha belki o aşamaya gelmemişsinizdir,şahsen dümdüz gidiyorum.

sevmekle değil samimiyetle alakası var bence. tamam yanımdayken saysın sövsün küfrü bassın demiyorum ama normal zamanda "yeri geldiğinde" küfreden biri olup yanımda etmiyorsa bence orada bi samimiyetsizlik vardır.

Spoiler veremem ama süre bağımsız bir mevzu.

Yahu insan sevdiğinin yanında küfür kıyamet koparır mı? Hiç beyefendi değilsin, kaba herif :P

Bence o aşama bitmesi gereken aşama olmalı. Samimiyet nezaketsizlik değildir deyü düşünüyorum.

*Benim için küfrün yeri ergen zamanlarımdaki arkadaşlarımla birlikteyken iğrenç geyikler yapmaktır. Çok sinirlenince ya da olmadık toplumsal bir olay olduğunda küfür etmek değildir. Küfrü ne içselleştirmişiz bee.

yeri geldiğinde tabiri yanlış olmuş olabilir. yeri geldiğinden kastım, çoğu insan sinirlendiğinde kendini tutamayıp bi şeyler diyebilir zaman zaman. ama onun dışında her cümlesinin sonunu çekim ekiymiş gibi amk ile bitiriyorsa orda sorun vardır.

ederdim. hatta ünide hocaya ana avrat sövmüşlüğüm var sevgilimin yanında.

edit: hatta şimdi sövmüşlüğüm var derken komiğime bile gitti. edilir yani çok ilginç bir şey değil.

Hiç küfür etmem, sevdiğim insandan duymak hoş bir şey olmaz, öyle birisiyle sevgili dahi olmam.

ben ediyorum

biraz zaman geçtikten sonra aşırı olmadan etmeye başladım her sevgilimde. samimiyet gelişince o da kendiliğinden oldu sanırım, özellikle yapmadım.

özellikle maçlarda falan dümdüz gidiyorum tabii yanımda kim olduğunu unutup ama o ayrı.

Ediyorum. Hatta direk sevgiliye de küfür ederim.

Ben buyum işte, gişe memuruyum.

ikinizin günlük konuşma dili ve samimiyetinizle alakalı. normalde gayet küfreden biriysen ama sevgilinin yanında edemiyorsan iki seçenek vardır ya sevgilin küfür sevmiyordur ya da samimi değilsinizdir, çok kasıntısındır... aşkla alakası yok yani bunun.

edit: amk herkes sorulmuş gibi cevap vermiş. manyak mısınız lan adam kendininkini söylemiş. ne meraklıyız konuyu kendimize çekmeye. sorulmadığı sürece anlatmam ülen ben !

edit akbayram: sormuş lan adam. pardon beyler. hacı bizim durum şu, samimiyiz birbirimizin en yakın arkadaşıyız ve ikimiz de küfre karşı değiliz. o normal bi dişi gibi konuşur küfür pek kullanmaz. ben de normal bi türk erkeği gibi konuşurum noktalama işareti olarak sikerim, amına koyim, belanı sikerim gibi şeyler kullanırım. sevgilime karşı da öyleyim, işin ilginci o da bana karşı böyle. sadece bana karşı ama. mesela bir şeyi uzattığı zaman sus sikerim derim ben. benden kapmış kerata tam bir şey anlatıyorum sus sikerim diyor. şimdi bazısına çok itici gelir de, hacı kız etkilenmiş lan benden valla parçalayasım geliyor diyince.

he ama ciddi olarak hiç etmem, etmedim de. bunlar hep normal konuşma esnasında şeyler.

doğrusunu yapıyorsun. nerede ne konuşması gerektiğini nasıl konuşması gerektiğini bilmeli insan. ha ben asker arkadaşım gibi bi sevgilim olsun istiyorum diyorsan. sabah "naber yarrağım" diye bi mesaj atarak başlayabilirsin mesela, çok samimi olur!

ben de sorulmuş gibi cevap vereyim :) geçen gün film izlerken, feci bir yaralanma sahnesinde sevgilim ananın... diye bağırdı. yarım saat güldüm. normalde etmeyip arasıra edince komik oluyor, sen de çok kasma bence. ama nolursa olsun sevgiline küfretme, ayıp, ayrılma sebebi.

@buff sen ayiymissin kanka.

Etmemek için kasmıyorum. Sinirlenince ya da etki tepki mevzusu söz konusu olunca reflekssel-güdüsel bir küfür çıkmıyor. Ne güzel insanmışsın quaan.

Bu arada "adam sormamış ki" diyenler olmuş. Nasıl sormamışım yahu! İlk cümlem "ediyor musunuz?" ^^