Adl, İpekyol, yargıcı, roman, Vakko, zara, oleg cassini,

Network.

yaşadığınız şehirde abiye satan butiklere bakabilirsiniz. örneğin, ankara'da yaşıyorsanız izmir caddesi'nde aradığınız elbiseyi bulma ihtimaliniz yüksek.

www.denizbutik.com

Gorunmezkaza +1
Istanbul icin fatihe bakardim.

bundan 4-5 yıl önce plansız gitmiştim bayram değildi. tam fiyatı hatırlamıyorum ama 200 lira diyelim iki kişi, 100 liraya kalmıştık pazarlıkla. çünkü bizden başka 2-3 aile vardı. uçhisar'da idi kaldığımız yer. şöyle düşündü adamda oda boş duracağına 100 lira iyidir yine. (şimdi 600 lira belki). e kahvaltı yok bir şey yok, gelmişim akşam 7'de ona da yaradı bana da. bayram için ama bir görüşün derim, riskli.

eylül ayına kadar çifte rezervasyon var diye biliyorum. kalacak yer ayarlamadan gitmeyin derim.

geçmiş olsun ispat yok delil yok hiçbir şey yok.

anlattığınız açıdan bakınca tabii ki usta suçlu. arabayı aynı sebepten tamir ettikten kısa bir süre sonra böyle bir durum ortaya çıkmamalıydı. ancak ne yapabileceğinizi bilmiyorum ne yazık ki. umarım aracın kaskosu vardır ve siz sigorta şirketinin anlaşmalı olduğu bir servise götürmüşsünüzdür ya da sizin sözleşmeniz bu durumu kapsıyordur. geçmiş olsun.

usta suçlu tabi. ama hata sizde. küçük bir yerde sanayiye gidilmez. ya işini eksik yaptı yaptı ya da sorunu anlayamadan bir tamirat yaptı.

Geçmiş olsun.
Bahse konu olan az bir para değil o yüzden bir avukatla görüşmeniz iyi olur diye düşünüyorum. Avukatla görüşene kadar da ustayla iletişimi kesin ki hatalı bir söz söylemeyin.
Mesela o hortuma dokunmamak gerekiyordur herhalde işin anlaşılabilmesi için.

@görünmezkaza motor sorununa kasko bakmaz.

Kim o veysi çeri mi ? :)

internette sorunlarını okuyarak birine tanı koymasından bahsediyorum @mehmet. sanal bir yolla sanal bir kullanıcıya, hastasına değil.

Koyabilir.

kendi hastası değilse veya karşı taraftan "benim neyim var" tarzı bir soru sorulmamışsa bu yaptığı etik değildir şikayet edilebilir ama hukuki bir yol seçilirse sonunda bişey çıkmaz.

kesinlikle böyle bir şey yapamaz. eğer bu kişi hekimse türk tabipler birliği'ne, psikiyatri hekimi ise ayrıca türkiye psikiyatri derneği'ne şikayet edebilirsiniz. ancak buralardan olumlu bir sonuç almak çok mümkün olmayabilir. ekran görüntüsü alıp cimer üzerinden sağlık bakanlığı'na şikayet ederseniz daha hızlı bir süreç olur.

@görünmezkaza, çok teşekkür ederim. sabim üzerinden şikayetimi ilettim. 184ten aranmışım bu kadar hızlı beklemiyordum, kaçırdım... az önce arayıp bunu belirttim, aramalarını bekliyorum.
ilk aklıma cimer gelmişti ama sabim daha doğru geldi. dediğiniz kurumlara da bakarım sonuç alamazsam.

Çiğdem Mahallesini tek geçerim.
Emek, Bahçelievler güvenli yerlerdir ve Ankamall a yakın.

bir sure kirada yasayip sehri kesfedin sonra alirsiniz :)

emek-bahçelievler'i öneriyorum ben de. 5'e ev bulursunuz ama eski olabilir. yine de ulaşım açısından çok iyi, güvenli, semtten çıkmanıza da gerek yok. her şey elinizin altınca olacak.

birlik mahallesi, çankaya. 365 avm ve file market arasında kalan bölge çok iyidir.

yaşam tarzınıza ve politik görüşlerinize göre değişir. bütçenize uygun ve istediğiniz şekilde bir ev bulabilir misiniz bilmiyorum ama sırasıyla; ayrancı, aziziye, güvenevler, remzi oğuz arık, bahçelievler, yukarı bahçelievler, harbiye, küçükesat, emek, esatoğlu, gaziosmanpaşa, mustafa kemal, çiğdem, işçi blokları, ümit ve koru mahallelerine bakabilirsniz. ilk üç mahalle ankara'nın en yaşanılır mahalleleridir. geri kalanlarda sıra duruma göre değişebilir.

Yerliler yerine işi uzmanına bırakmanızı tavsiye ederim iyi bir gayrimenkul danışmanı sizi yönlendirebilir.

Görünmezkaza +1. Eşin işyerine çok yakın olsun, sakin bi mahalle olsun denilirse gazi mahallesine bakılabilir. Ayrancı en güzel semt ama :D

Çiğdemi de asla önermem bu arada. Toplu taşıması kötü. Yürüyüşle market imkanı kısıtlıydı 6 sene önce. Köpekten korkuyorsanız daha da beter bi yer. Odtü ormanlarındaki köpekler acıkınca mahalleye dalıyorlar

@the lollok kira hiç düşünmüyoruz senelerdir sürekli taşınan bir çift olarak bir taşınmayı daha bünyemiz kaldırmaz.

arkadaş ağırlamayı çok seven, alkol alan, cehapeli bir çiftiz :)

cayyolu

40 yıllık Ankara'lı biri olarak görünmezkaza +1000 bizde ayrancı'da oturuyoruz, başka bir yerde oturmak istemem

Ayrancıya yoğunlaşın hocam o zaman. Lokantası, kahvecisi, meyhanesi, atölyesi her şeyi yürüme mesafesinde. Biraz daha param olsaydı oralara bakacaktım ama küçükesat tarafına geldim :D metro falan yok ama diğer özellikleriyle fazlasıyla kompanse eden bi yer

Kimi hayvanlar kimi ahlakli gecinen insanlardan daha ahlakli yasiyor. En azindan kendi cocuguna taciz etmiyor. Ihtiyacindan fazlasini ele gecirmeye calismiyor. Ve gunun sonunda baskalasina ahlak dersi vermeye calismiyor.

cehennem, hapis yahut elalem ne der korkum yok. davranislarimi etik degerler belirliyor, etik degerlerime uyabilmek icin hayatimda yaptigim degisiklerin sonu yok. Bu degisikliklerin cogu turkiye gibi bir ulkede hayati zorlastirsa da. zaten sadece yukarida yazan sinirlamalardan oturu faydali bir birey olsaydim kendimi asagilanmis hissederdim.

bunların muadili bir kavram oluşur, o belirlerdi.

Doğal seleksiyon belirlerdi. Güçlü olan hayatta kalır zayıf olan elenirdi. Şahsen benim etik değerlerim yok ama hapis korkum var. Suça olan eğilimimi baskılayan şey de hukuk kuralları.

İnsandan, evrimiyle beraber adım adım ortaya çıkan kavramları bir anda sıyırıp atmak ve neler olacağını kestirmek çok zor.

Ahlakımız sosyal yaşayan atalarımızla beraber şekillendi örneğin. Olmayan, doğa üstü güçlerin varlığına, cennet cehennem kavramlarına inanmaya eğilimli olmak da bizim ilkel atalarımızdan beri genlerimize kadar işlenen özelliklerden.

Ama bütün bunları düşünmeden yüzeysel bir fikir yürütmek istiyorsan ateistlere bak derdim. Zaten günümüzde bu dediğine çok yakın bir örnek bulunmakta.

bu tarz şeylere prim vermek istemem aslında ama merak eden olur diye yazayım: evrim sürecinde ahlakın olmama ihtimali yoktu, diğerlerinden emin değilim. din ve hukuk olmadan çok da fena durumda olmayacağımızı düşünüyorum. diğer hayvanları zaten kendinize kıstas olarak kabul ediyoruz, özellikle de dindarlar öyle kabul ediyor.

İnsanı hayvandan ayıran şey kurallardır

Şu an belirleyen şey vicdanım.

Gucluler belirlerdi. Ki zaten oyleydi. Hala da öyle.

Üroloji. Büyük ihtimalle bol bol su içirip ultrason çekecekler

dahiliye de olabilir. şekerle alakalı mı diye. ikisinden biri yönlendirir zaten.

laktozsuz süt denediniz mi ?

@delidir yakalayin, hayır denemedim ama sözlükte karaciğer için sağlıksız deniliyor. o yüzden cesaret edemiyorum içmeye.

şurda: eksisozluk.com

kefir denemis miydin?

@in vino veritas, kefir zayıflatıyor beni. bağırsaklarımın çalışmasında sorun yok zaten iyi çalışıyorlar. kabızlık sorunum da yok.

lor? lorlu yumurta akı omleti?

sütü yoğurdu marketten yemiyorsunuzdur inşallah?
günlük tam yağlı süt ya da köy sütü satan bi yer bulup;yoğurdu evde yapmanız gerek.

cevaben de;organik yumurta (numaraları 0 ile başlar) tam yağlı peynir, hindi, kırmızı et ve balık diyorum.

@jimjim, aslında hemen yanıbaşımda köy sütü satılıyor ama bazen marketten de alıyorum. market daha pratik çünkü biliyorsun. evde sütü alacaksın, kaynatacaksın, mayalacaksın derken marketten pıt diye alıp yemek daha kolayıma geliyor ama ev yoğurdu konusunda epey uzmanlaştım.

lorlu yumurta +1

et yemediğinizi varsayıyorum. kuru fasulye, bakla, soya vs. yiyebilirsiniz.

protein tozlarının üretim amacı tam olarak bu soru.

Mehmet öz sabahları 25 gram whey protein tozunu suyla karıştırarak içmeyi öneriyor.

kinoa, meksika fasulyesi, yoğurt olarak da yapamıyorsanız ada yoğudu, tire kooperatif veya zile yoğurdunu öneririm.

protein tozu candır. miden almıyorsa gerisi tıraş. yoğurtla sütle protein alınmaz. yani on litre harbi süt içsen anca belki...

Lor,yulaf ezmesi, baklagiller

yulafın neresinde protein var yav? 10 gram protein(o da dandik) alacan diye 50 gram karbonhidrat almak nasıl bir mantık?

dogu avrupa'yi bilmiyorum ama avrupa geneli icin en temiz yol türkiye'de lisansi bitirip yüksek lisans icin yurtdisina gitmek. sebebiyse hem lisansa göre daha kisa sürmesi, hem de master programlarinda ingilizce seceneginin daha genis olmasi. yüksek lisans bittikten sonra cogu ülke 6-12 ay arasi is arama izni veriyor.

hem ekonomi hem de sürat acisindan yüksek lisans en temizi diyip cekiliyorum.

alamanya. eğitim ücretsiz. ama almanca öğrenmeniz gerek.

@ben de, lisansı yarıda bırakıp okuldan ayrıldım ben. yani yüksek lisans için en iyimser 4-5 sene var önümde.

@xportant hemen tak diye cevabı alıp işlemleri başlatayım diye sormuyorum. dediğim gibi araştıdığım kaynaklarım tamamı aracı kurumlar. işleri para kazanmak, yargılamıyorum. doğal olarak size gerçekçi ve doğru bir yol önereceklerini sanmıyorum. giden falan varsa daha net bilgi alayım diye yazdım.

@görünmezkaza liseden kalma çatpat almanca var ama eğitim için tabii ki yeterli değil. ingilizce ilk tercihim.

Hocam ingilizceniz iyi ise aracilara ekstra para vermenize gerek yok.
Ben uzuluyorum boyle aracilara para kaptiran insanlara, halbuki gitmeye zaten niyetliysen belirli bir sevideye yabanci dilinin olmasi gerekiyor. Okul bolum sekreterlikleriyle de mail uzeriden gorusebilirsiniz veyahut Skype uzerinden. Bu insanlarin isi bu, egitim almak isteyen uygun ogrencilere rehberlik yapmak.

Siz oncelikle sunlari netlestirin:
Hangi ulke(artisi eksisi ile)
Hangi bolum
Yabanci dil seviyeniz (Ielts-toefl ya da okulun kabul edilebilir sertifikalar listesini inceleyin)
Polonya - Macaristan - Cekya gibi yerlerde 10K gibi bir rakamla cok rahat egitim alabileceginizi dusunuyorum.

En güzeli Almanya bunu yapmak icin. Okulu bitirince 18 ay is arama izni de veriyorlar.

Macaristan - Cekya gibi uyduruk ve gocmen karsiti ulkelerde okuduktan sonra kolay kolay is bulamazsiniz, zaten gocmenlik kurallari da kolay kolay izin vermez kalmaniza. Oyle liseli kafasiyla erasmus tadinda olacak is degil bu. Sonrasini dusunup plan yapin.

Kaslar en son gider. Önce yağlardan gider. İki hafta sonra acıkmamaya başlarsın.

Önce yağ gider diye bir şey yok. Aç kalır protein ihtiyacını karşılamazsan kaslar da erir. Geceleri kendini aç bırakma. Çünkü gece yemek yersen yağa dönüşür inancının hiçbir bilimsel temeli yoktur. Geceleri Protein değeri yüksek besinler tüketebilirsin. Bu diğer günler için de geçerli. Aç kalmamalısın. Off günlerinde karbonhidratı azaltmalısın.
Ayrıca yağdan kurtulacağım diye kardiyoya abanma. Ağırlık çalışmaya devam et. Beslenme konusunu ihmal etme.

Aç kalırsan hem yağ hem kas erir. Ama hedeflediğin yağ oranına kadar aç kalmayı uygulaman gerekli. Vücut ya yapar ya yıkar. Yıkarken karbonhidrat yağ protein dinlemez. O yüzden önce zayıfla sonra kas yap. Bence doğru bir tavsiyede bulunmuş.

nedendir bilinmez +1

Aç kalınca kas yıkman için bayağı yüksek bir kas kütlen olması gerekiyor. Her 3 saatte bir protein yemeyince kasların yıkıldığı miti seneler önce yıkıldı. Vücudun aç kaldığında kaslarını korumak için büyüme hormonu salgılıyor yüksek miktarda. Bu günler haftalar süren açlıklarda dahi geçerli. Omad (günde tek öğün yeme) diyeti, alternate day fasting (iki güne bir oruç tutma), water fasting (su orucu) anahtar kelimeleriyle biraz araştırma yaparsanız anlayacaksınız.

Çok düşük miktarda kas kaybı olabilir ama çok kısa sürede geri kazanılıyor o. Bu uzun süren açlıklarda kasların küçük görünmesi ise glikojen depolarının boşalmasıyla alakalı. Oruç bitirildiğinde çok kısa sürede eski hacmine dönüyor.

Bu arada vücut karbonhidrat yağ protein dinler efenim yıkarken. Yoksa insanlık devam edemezdi net bir şekilde.

Vücuttaki fazla yağlar bildiğiniz depo besin vücut için. Israrla eritin efenim :)

slim fit mi bakıyorsunuz acaba? yada m giyiyorsanız L slim fit alabilirsiniz mesala.

slim fit evet. öyle yaptığım da oldu ama değişen bir şey yok bele yine yapışıyor, öyle belim kalın falan da değil.

Çok ilginç benimkiler de üstten tam belden bol oluyor.

h&m’de bulabileceğinizi düşünüyorum.

Diğer linkte ne vardı kardeş virüs mü yedik ?

Paradan bağımsız alınabilir. Türkiye araba piyasasını bilmiyorum.

Renoya o para verilir başka ne alıncak o paraya. Bu paraya hatta daha ucuza icon donanımlı clio'lar var ama touch almayın.

dijital klimalısını alırdım. bunlardaki döndürmeli zamazingolar yavşıyor bir süre sonra. sadece ayağa üflemede falan takılı kalıyor.

auris alırdım ben olsam, 20-30bin kmde.

www.sahibinden.com
Şunu alırım o paraya

Almazdım. 81500 liraya ford mondeo, focus falan alırdım

alınabilir güzel

fena değil ama almazdım. üstüne çok az daha koyup şunu alırdım. www.sahibinden.com

Bu paraya 10 yaşında merso alıyorsun. Hem canın daha garantide oluyor hem de prestij...

Ben biraz sinir bozucu şekilde kontrollü kullanıyorum.

acelem varsa biraz agresif olurum yoksa yımış yımış sakince giderim. yayalara yol veriyorum hatta bu sebepten çok küfür yemişimdir muhtemelen

Tek başıma ya da yanımda birisi varken farketmeksizin kurallı, sakin kullanıyorum. Geçiş önceliği de her zaman yaya ve bisikletlerde oluyor, onun dışında da diğer şoförlere olabildiğince yol veririm.

Yurtdışıspor

Emekli amcaların Corolla sürüşü gibi kullanıyorum.

Sakin ve temkinli kullanırım. Kurallara uymayanlar, uyanıklık yapıp sağımdan önüme girmeye kalkanlara, kurallara beni tehlikeye atacak şekilde uymayanlara çok sinirlenirim. Düşük zekaları için aileleri adına üzülürüm

genelde sakin ve neseli kullanirim. neseli, cunku isten cikip motora binince bir oh diyorum, bir sevinc geliyor. sarkili turkulu surerim. dikkatliyim de. risk almam. yaya kutsalimdir. artci tasimam. cok sinirlenirsem hay senin anlaminda elle isaret yapar gecerim. birkac kere beni tehlikeye soktuklari icin durdurup yaptiklari seyin kotu oldugunu izah etmeye calismisligim var.

insanlara ve kurallara saygılı bi şekilde seri sürüyorum. =) bi tek hız limitlerini çiğniyor olabilirim ancak 90 120 arası giderim genelde işte nerde kaçla gittiğime bakmıyom, sokakmı, caddemi, otoyolmu çevremde riske atacak kimse olmadığını düşünüyosam basıyorum bu hız aralıklarında. şerit değiştirirken ve dönüşlerde kesin sinyalimi veririm, hızlı geçişler yaparken bile ˆˆ. fakat haksız ve sıkışık trafikteki çakallara denk gelince adeta hulka dönüşüyom sinir basıyo o zaman kural falan tanımıyom o çakala bi mesaj vermek için.

şehir içinde hiç kullanmıyorum, COMPLETE MADNESS!
otoyolda temkinliyim, belki de fazla temkinliyim.
bomboş ara yollarda ise tam bir rallici oluyorum, bizim köyün asfaltlı ama iniş çıkışlı ve virajlı yollarında, hele ki altımda güzel bir araba varsa, çılgın atıyorum.

araba kullanmayı çok severim, keyfini çıkarabileceğim zamanlarda fırsatı değerlendiririm. yolun tenhalığı önemli tabii, zaten bilmediğim, ilk kez geçtiğim yollarda o topa girmiyorum.

minimum yakit tüketimi. duracagimi sezdigim saniye gazdan ayagimi cekerim. kırmızıy gördüm mü asla gaza basmam. 90ı asla aşmam. az fren yaparım.

0zzy +1

trafikteki en önemli kuralın saygılı olmak olduğunu düşünüyorum. yaptığın her şeyi etrafta başka insanlar olduğunu düşünerek yapmak gerektiğini düşünüyorum. bu şekilde bakınca yolun ortasında 40-50 km hızla ilerleyip üstüne bir de çok kurallı, temkinli olduğunu sanan insanlardan nefret ediyorum. trafiğin doğal akışını bozmanın da bir kural ihlali olduğunu öğrenmesi gereken çok kişi var. araba sahilde dolaşır gibi sallana sallana kullanılacak bir araç değildir. dikkatinizi tamamen yola vermeniz ve a noktasından b noktasına en hızlı şekilde ulaşmayı amaçlamanız gerekir.

oh içim döktüm yemin ederim.

Seri, agresif ama kurallara uygun. Boş yolda bile sinyal veririm. Yayalara yol veririm. Takip mesafesine uyarım. Uyuşuklara tahammül edemiyorum. Yavaş gitmek de hızlı gitmek kadar trafiği riske atıyor. Otobanda kullanıyorum zaten ben, arabada birisi yoksa 120-130-140 genelde. Selektör yapanlara, kadın görüp sıkıştırmaya çalışanlara, makasçılara izin vermiyorum.

her daim konforlu sürüş. vites geçişleri-hızlanmalar-yavaşlamalar-dönüşler yumuşak. ama gerektiği zaman elbette atik kullanırım motoru sıkıştırmaktan yolcuyu rahatsız etmekten çekinmem.

hayatta her şey böyle zaten. denge..

sakin ve konfor odaklı kullanırım. keyfini sürerim araç kullanmanın.

yayalara hep öncelik veririm. yaya şeritlerinde dururum hep. genelde arkadaki arabadan küfür ve korna yiyorum bu yüzden. yağışlı günlerde hassasiyetim artar.
asla sinirli olmam. tek kötü alışkanlığım, bütün gün içmemiş olsam bile, arabaya binince bir sigara yakarım. açarım müziğimi. çerezlerim yanımda. yemişim trafiği falan. arabada mutlu olunmayacaksa nerde olunacak. arabasını sevenler çıksın trafiğe, yolu gideceği yere ulaşmanın önünde bir engel olarak görenler değil.

Yalnızken gayet agresif ve deneyselimdir. Diğer sürücülere sürekli söylenirim, trafik kurallarına tabii ki riayet ederim emniyet kemersiz markete bile gitmem. Yol müsaitse hız limitinin üzerine çıkabiliyorum. Yanımda biri varken sakin ve garantici sürerim, Konfor odaklıyımdır.

Güvenli ve defansif teknikte kullanırım.

2-3 sene öncesine kadar önümdeki boşluk dolana kadar gaza basardım, sanki dolduramadığım her boşluk Benim için kayıptı. Yaşlandım sanırım, aşırı sakin kullanıyorum, sağ şeritten 80le gitmek daha konforlu geliyor.

2009'dan beri bilfiil araba kullanirim her gun. En azi da 50 km olur. Suratli degil, seri ve agresif kullanirim. Ama bunu trafikteki diger araclar fark edemez. Onlara zararim yok. Benim gibiler trafige fayda saglar. Benim gibi surenlerle de yolda illa ki birbirimizi farkederiz, arkadas kazandığım bile olmustur.

En buyuk onceligim yayadir. Kurallara uyarim.

Cok kivrak kullanirim, fiti fiti.

Gozum hep dort beş sonraki hamlede ve araclardadir.

Nazar degmesin tek bir kazam yok.

Tahammulum olmayan tek sey dogru seritte yanlis hizla gidenler ve telefonla oynayip saga sola meyledenler ve kuyruga kaynak yapanlar.

Rap'i sahiden cok severim. Köpeklerim bile rap dinlemekten " yo yo madafaka " diye konuşmaya baslayacaklar diye korkuyorum. Böyle kliplerde gorüyoruz. Rapçi siyahi yiğidimiz arabadan kolunu cıkarmış müzik açık, usul usul keyifli bir şekilde başıni aşağı yukarı sallayıp arabayı da sanki dans ediyormus gibi hafif hafif zıplatarak usul usul mahalleleri dolaşır. Okadar yavaşçacık surer ki gülümser ve dişindeki pirlanta parıldar, görürsün. Işte ben de kafanızda bu imge benim araba sürüş tarzımla birleşsin diye rapçi gibi araba sürüyorum dedim. Yani sahiden böyle ve okadar keyifli ve usulca ki yürüyen birine yanımda arabanın pencerisinden gülimsesem dişimdeki pırlanta ışıldayacak, dunyaya böyle bir "yo yo madafaka"dercesine.

adana plaza otel. fiyatlar için bir şey diyemem ama her yere yakın olursunuz.

Seyhan otel, Sabancı camiine yakın ve merkezde

eğer hoca ciddiye alıyorsa ve dersten geçmek istiyorsanız mümkün değil. dört sayfa alıntı yapamazsınız.

:D aslında yazdıkları yorum değil salt bilgi ama yapacak bir şey yok artık..

4 sayfa intihalsiz olmaz, makalenin toplam sayfa sayısına oranla belli bir yüzdenin üzerinde direkt alıntı yapamazsın yazdığın şeye. yorum değilse o kaynağın dipnotlarındaki kaynakları oku ve onlara dipnot ver.

Diğer alıntıların içinde eritmen lazım. 4 sayfayı kopyala yapıştır yapamazsın. Genel geçer bilgi veriyorsa da yapamazsın atıf yaparsın ama madem genel bilgi, aynı bilgiyi veren başka yazarlar da vardır onlardan da alıntı yapıp harmanlaman lazım. Yoksa dediğin gibi çok dikkat çeker. Yukarıdaki yazarın dediğini de yapabilirsin.

adanalı bir arkadaşımın tavsiyeleri şunlardı:
sakarya telwenin yanında "adana dürümcüsü"
konur 2 sonlarında "adana dürümcüsü"
yükselin devamında "ciğercim"

benim tatma şansım olmadı henüz ama kebap konusunda kendisinin damak zevkine güvenirim

Kızılay'ın çevresindeki kebapçıları bildiğim için konum-mekan-lezzet-rahat rahat oturma gibi kriterler itibarıyla "Hayrağ'nın Yeri", alternatifi ise bir genel değerlendirmemde bir tık altı olarak Mithatpaşa Caddesi üzerinde "Masabaşı"

sakaryada adana dürümcüsü +1
yine sakaryada müslüm
mithatpasada nefes (evet bar olan nefes, ankarada en iyilerden biri)

eğer sizi rahatsız eden tek şey horlama sesi ise ve sadece uyurken takacaksanız hayatınızın geri kalanını etkileyeceğini sanmıyorum. uzun süre silikon kulak tıkacı kullandım ciddi bir zararını görmedim. ama ben çok uzun süre takıyordum ve bu nedenle bazen az miktarda kaşıntı yapıyordu.

tavsiyem silikon kulak tıkacı alın ama her marka iyi değil. bazıları çok sert oluyor ve kulağınızda durmuyor bir türlü. şu an marka hatırlamıyorum be yazık ki ama en iyi olanlar hep ucuza aldıklarımdı. çifti ortalama 10-12 lira oluyor.

balmumu kulak tıkacı aldım ben geçen gün. hiç rahatsız etmedi. tavsiye edebilirim.

üst komşusu hayvan gibi gürültücüspor

3m marka kulak tikaci tavsiye ederim. Yumuşacık. Boyle parmaklarimla kulaklarimin dibine kadar sıkıştırıyorum kucucuk oluyor sonra kulagin icinde yavas yavas büyüyor. Cok kaliteli. Cifti 20-25 olmali. Eger ankara icindeysen bir cift verebilirim. Bende bir suru var.

kulak tıkaçları zararlıymış iyi araştırın.

Dosya olarak wetransfer ile gönderebilirsiniz.

bana link olarak lazım :/ kendime gönderdim wetransfer'i, olmadı bana gelen linki paylaşırım

google drive

gmail kullanıyorsan; docs.google.com'a girip sol üstteki üç çizgiye tıklayıp slaytları seçin, sonra a-z'nin yanındaki klasör simgesine tıklayıp hazırladığın slaytı yükle. sonra ilgili klasöre sağ tıklayıp link alarak paylaşabilirsin.

yolladığın kişi de sen de doğrudan browser üzerinden slaytı oynatabilirsin.

saygılarımla,

yükselen.

size e-posta olarak gelen bir şeyi kaynak mı göstermek istiyorsunuz? alanınızı bilmiyorum ama ciddi bir makalede bunu yapabileceğinizi sanmıyorum.

makalelerde kitap, dergi, patent ya da başka makaleden atıf olur ancak. Mail'de yazanları bir vaka olarak düşünüyorsanız koyabilirsiniz ama orada yazan bilgiyi alıntılamak olmaz, orada yazan şeyleri makale, dergi ya da kitaptan doğrulatıp bu kaynaklara atıf yapın.

Kisisel maile gelen cevap kaynak gosterilemez. En iyi ihtimalle "personal communication" olarak belirtebilirsiniz ki bircok dergi bunu kabul etmez. Dahasi maili gonderen sahis "ben bunlari soylemedim" diyebilir. Bence bu konuyu danismaninizla gorusun. Biz buradan ne desek bos.

Normal alıntı yapar gibi alıntılayıp "yumurtayı 6 dk pişirirsen sarısı pişmez" (mcc, özel iletişim, 2019) şeklinde koyabilirsin. Email falan demene gerek yok eğer ne şekilde bilgi edindiğin konun ile iligi değilse (iletişim yöntemleri üzerine çalışıyorsan mesela önemli olabilir).

Genelde üniversite diş hekimliğinde İlk girişte ön tanı bölümünde muayene olduktan sonra onların yönlendirdiği bölümün sekreterinden randevu alabilirsiniz.

Siz isterseniz direk istediğiniz bölümün sekreterliğini arayıp randevu alabilirsiniz.

eğer kanal tedavisiyse sorun adsm lerde kanal tedavisi için endodonti ye yönlendirmiyorlar, diş hekimi kendisi yapıyor. devlet hastanelerinde de aynı durum olabilir. diş hekimliği fakültelerinde genel kontrolden sonra yönlendirilir.

nasıl randevu alınacağını söylemişler zaten ama daha önce ankara üniversitesinde kanal tedavisine gittim ve kesinlikle gitmemeni tavsiye ederim. denek olarak tam 12 röntgen çekildim. tedaviyi yapmaya çalışan kızcağız yaklaşık 3 saat uğraştıktan sonra ayakta duracak halim kalmamıştı. üstelik bu öğrencilere üniversite doğru düzgün malzeme de vermiyor. birbirlerinden kalem ucu ister gibi malzeme istiyorlar ne yazık ki.

ama tabii yine de siz bilirsiniz.

Ev sahibi yeni kiracı bulana kadar veya sözleşme süresi bitene kadar. Hangisi önce gelirse.

1 ay önceden haber verirseniz ev sahipleri genelde anlayışlı davranırlar. Geçerli bir sebebiniz varsa elbette.

yeni kiracı bulana kadar kira ödemek diye bir şey yok, kim çıkartıyor bunları? 1 ay öncesinden haber verin çıkın. ya da bugün hemen çıkacağım derseniz de, ekstra 1 kira daha ödersiniz.

@Co2s2

Bende sizin gibi biliyorum aslında ama tamamini ödemek gerek diyenlerde var kanun makul bir süre demesine rağmen. Bu makul süreyi mahkeme belirlemek dueumunda kalabiliyor sanırım, eğer anlaşmazlık yaşayan olursa. Bu yöntemi deneyimlemis olan var mı acaba?

bilmediğiniz konularda neden sallıyorsunuz anlama mümkün değil.

''Ev sahibi yeni kiracı bulana kadar veya sözleşme süresi bitene kadar. Hangisi önce gelirse.''

böyle birşey yok direk yalan söylemiş arkadaş. istediğiniz zaman çıkabilirsiniz. ama etik olarak en azından 1 ay öncesinde söyleyip çıkmak daha iyi tabi.

@t joe:

Borçlar Kanunu Madde 325: Kiracı, sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı geri verdiği takdirde, kira sözleşmesinden doğan borçları, kiralananın benzer koşullarla kiraya verilebileceği makul bir süre için devam eder. Kiracının bu sürenin geçmesinden önce kiraya verenden kabul etmesi beklenebilecek, ödeme gücüne sahip ve kira ilişkisini devralmaya hazır yeni bir kiracı bulması hâlinde, kiracının kira sözleşmesinden doğan borçları sona erer.

ne yazık ki hiçbiri. aynı şekilde evden çıkmış biri olarak öncelikle bunun evsahibinizin tepkisiyle alakalı olduğunu söylemeliyim. yani sizinle anlaşmaya yanaşıp yanaşmayacağına bağlı. ortada bir sözleşme var. sözleşme şartları tarafları bağlar. bu nedenle kafanıza göre evden çıkamazsınız. yani çıkarsınız ama yaptırımı olur.

eğer ev sahibi ile anlaşamazsanız yazılı olarak evi boşalttığınızı belirtmeniz gerekli. bunu noter kanalıyla evsahibine yollarsınız. evin boşalltığınız zamanki durumu ile ilgili tutanak tutarsınız şahitlerle. ev sahibiniz size dava açar. mahkeme bilirkişi atar ve evin bulunduğu bölgede yeniden kiralama için gereken ortalama süre hesaplanır. buna göre hem mahkemenin belirlediği süre için kira ve aidat giderlerini hem de davacının avukatlık masrafları ödersiniz.

eğer haklı (yani evin yaşanamaz durumda olması gibi) bir sebebiniz varsa bunu ev sahibine bildirip düzeltmesini istersiniz. makul bir süre içinde (sanırım 15 gün) çözülmezse aynı şekilde evi boşaltabilirsiniz. bu sefer mahkeme sizi haklı bulacaktır.

yani haklı bir sebebiniz yok ise ev sahibiniz dava açar ve o parayı sizden alır.

makul süre genellikle 2-3 aydır. bu süre evin bulunduğu bölge, evin görece durumu, mevsim şartları vb. sebeplerle değişiklik gösterir. mahkeme bu tespiti bölgedeki emlakçılardan bilgi alarak yapar.

ben üstelik de haklı olma ihtimalim de varken bu riske girmeyip anlaşmayı zorladım. ev sahibi yanaşmadığı için çok zor oldu ve en sonunda üç aylık kira ve aidat ödedim. emin olun bu süreçte hem avukat olan yakınımla hem de sulh cezadaki yakınımla görüştüm ve bu sonuca vardım.

umarım ev sahibiniz anlayışlıdır. en makul seçenek üzerinde anlaşmaya çalışmanızı tavsiye ederim. evi boşaltınca da anahtarı tutanak ile teslim etmenizi öneririm.

çok uzattım kusura bakmayın. ama benzer durumu yaşayan olursa buradan faydalanır belki diye yazdım.

kolaylıklar dilerim.

istediğin zaman çıkabilirsin diye bir şey yok asıl. makul süre çok belirgin olmasa da öyle ocak 25'inde haber verip şubat 10'unda falan çıkamazsın. ev sahibiyle konuşup iyi niyetine bırakacaksın. ben 1 ay sonra çıkıyorum dediğimde eski ev sahibim çok anlayışlı davranmıştı.

ben de bir ay önceden haber vermiştim. Yerime gelecek kiracıyı da kendim bulmuştum.

Benim kombi değişmesi gerekiyordu,zorunluluktu.Evsahibi değişmem dedi.Ben de 15 güne çıkıyorum o zaman dedim.Noterden tahliye kağıdı gönderdim şu gün çıkıcam diye.Ve çıktım depozitomu alıp.Şöyle de bi durum var.Evsahibi kiracı bulamıyor da biz de istediğimiz gibi kiralık ev bulamıyoruz.Bulsak ta kimse bir ay evinizi size ayırmaz.Dolayısıyla ev bulmadan da çıkılamayacağından ,makul süre kiracı açısından da değerlendirilmeli.

emin değilim ama yönetici görüyormuş galiba.

ben yöneticiyim, onları görüyorum da onlar beni görüyor mu acep diye merak ettim :)

MIT, Yale, Harvard gibi bir dolu üniversitenin online ücretsiz kursları var. Bazıları haftalık dersler ve ödevlerle, sonunda bir sınavla ilerleyip sertifika da variyor. (Sertifika için az bir ücret olabiliyor.) Örn:
ocw.mit.edu
oyc.yale.edu
online-learning.harvard.edu

apple kullanmadan erişilebiliyor mu bilmiyorum ama iTunes U var.

Okul ile görüş bi tecilde ortalık karışmış.

sınıf ve tertibat bekliyor demek tecilin bitmiş bir sonraki dönemde askere alınacaksın anlamına gelir. muhtemelen yüksek lisans tecili sırasında bir karışıklık çıkmış. önce okulla konuş sonra gerekirse askerlik şubesine gidersin. ama muhtemelen sorunu zaten okul askerlik şubesi ile konuşarak halleder, ekstra bir şey yapmana gerek olmaz.

Askerin kralı ekşi den çıkar :))

Güle güle git güle güle gel

acil bir şekilde hem öğrenci işleri ile hem de askerlik şubesi ile görüşün. elinizdeki tecil belgesine gözünüz gibi bakın. işlemin iptali için dilekçe yazmanız gerekebilir askerlik şubesine. bağlı olduğunuz askerlik şubesinden işlemleri yürütmeniz gerekebilir.

gerizekalı öğrenci işleri memurları yüzünden benzer bir durum yaşamış biri olarak söylüyorum. kaygılanmayın ama sallamayın da.

Bir markete gittim ,adam bandrollüde bile kaçak olabilir deyip değiştirmedi .başka önerisi olan ?

Faturasız iade edemezsin. İçen biri ile değiş tokuş et.

Bir başka alternatifin sigaranın filtresini kırarak iç tadını beğenmediysen böyle dene bir de.

faturasiz imkansiz

money card kullandıysan eğer faturasız da halledebilirsin.

Filtrenin ortasında yan yana sıralanmış onlarca delik var. Ordan hava aldığı için etkisi düşük. Aslında aynı tütün. Filtreyi iki elinle delikler ortada kalacak şekilde tut ve kopar. Winston one ayrılmıyor, makas gerekiyor ama malb. kolayca ayrılıyor ikiye. Yarım filtre ile devam.

sigarayı iade etmeniz yasal olarak imkansız. ancak çok sallamayacak küçük bir bakkalda ya da büfede değiştirebilirsiniz belki.

insomnia , çözümün harikulade deneyince normalden farkı yok . Değiştirmeye de lüzum kalmadı

Galiba Honda Civic.

seat leon. ikinci el fr süper. geri görüş kamerası yok ama sanırım.

eğer sıfırsa skoda rapid. donanım seviyesi fiyatının üstünde.

Donanımı pek bilmiyorum ama donanımhaberdeki başlığa bakın derim.şunu gördüm en son. opel arden otomotiv
astra hb 1.6 136 hp dizel otomatik dynamic paket+sunrooflu beyaz renk hurda kampanyasıyla birlikte(hurda bize ait) 127,000 tl diye mesaj atmış.

Sıfır olsun takıntın yoksa segment düşme boşuna, honda opel vs uğraşma.

bmw f30 bak. 320i motoruna bak. donanımı iyi olanlar senin bütçende, 2013-2014 model rahat bulursun.

peki suv olarak ne önerirsiniz?

Motor gücü önemli değilse 2017 model A3'ler benzinli olarak bahsettiğin rakamlara çok kolay bulunabiliyor. Kamera dışında tüm özellikleri vardır ve genel olarak çok memnun kalacağın bir araç olur.

Audi a3 sedan cabriolet
Bmw 2 serisi cabriolet

Bunlar hiç beats olduğunu hissettirmiyor, en az solo alınmayacaksa beats almamak lazım. Bunun sadece adı beats.

Bu ne ya kablolu

Urbanears kablosuz al geç Beats falan saçma markalar.

kulak içi düşünürseniz bu f/p olarak çok iyi bir ürün.

www.vatanbilgisayar.com

amaç oraya reklam koymalarını sağlamak, belediyenin "buruya baharlar, gel inat etme ver reklamını senin de işin görülsün benim de" deme şekli

reklam alamayınca da kaldırmıyorlar haliyle, duruyor orada.
ve bence de reklamdan daha güzel

:D abi şey değil mi bu, billboard'a reklam alınması için yapılmış muhtemelen ajans tarafından falan, billboard'un üstüne yapıştırılmış zaten. hani şey anlamında, buraya bakalar, reklam verin o yüzden gibi.

Ankara'nın alametifarikası onlar. Herkes oraya bakıyor ama reklam veren yok. Buraya bakarlar diye marka yapsak baya iyi satar.

şahsen ben çok seviyorum o afişleri ankara'nın sembolü gibi bir şey. bir tanede odama asabilirim. ama oraya kimsenin reklam vermemesi ilginç. herkesin baktığı bir yer sonuçta.

niye reklam veren cikmiyor?

simge haline gelmişti. söylendiği gibi, tabelaya reklam alacak olan ajansın kendi reklamı böyle biraz daha anarşik bir afiş yapmışlar dikkat çekmek için.

artık birçoğu yok. olanların da altında ajansın iletişim bilgileri yazıyordu, o kısmını kesmişler. galiba artık ajans da değişti.

yaklaşık 14 yıldır orada onlar. başlarda reklam verilecek sanıyorduk ama şimdi bilen olduğunu sanmıyorum. sevgili eski başkanımızın şakası, komikliği de olabilir.

Belki de asıl reklam budur

çadır içinde çekiyorsunuz değil mi ürünü ?

iso kaç? bu işler pek öyle kolay olmuyor.

yani ben fotoğraf çekeyim arkası tam beyaz olsun gibi. kaliteli stüdyo ekipmanları kullansan bile fotoşop da bayağı bir uğraşıyorsun.

eğer yapamıyorsan ve ufak şeyler çekeceksen ışık çadırı al kendine.

o ışıklar da yetmez, gün ışığında çekmeye çalış.

yapman gerekenler temel olarak shutter speed 1/50, f yerine göre 2,8- 5,6 arası, iso da makinanın kapasitesine göre artık işini çözene kadar arttıracaksın

yine olmuyorsa, isoyu kapat shutter speedi 1-1,5 saniyeye kadar uzun pozla

makina tripod üzerinde olsun ve makinaya dokunmadan çekmen gerekiyor, uzaktan kumanda veya deklanşöre bastıktan 3 5 saniye sonra geç çekmesini ayarlayabilirsin

raw olarak çekeceksin, ondan sonra da ağır fotoşop gerekir.

pozlamayı ayarlarını aç. +1,+2 işini görebilir. ve white balance a dikkat et kullandığın ışık ile uyumlu olsun

pozlama yapamıyorsundur. bari otomatikte çek.

çekmek istediğiniz objenin ne olduğu da önemli. ayrıca beğenmediğiniz fotoğrafı da ekleseniz problemin ne olduğu daha rahat anlaşılır. eğer hafif bir ürünse bir softboxın üzerine koyun. diğer softboxı da üstten ışık verecek şekilde ayarlayın (ikisinin arasına koyun yani ürünü). istediğiniz görüntüyü elde edebileceğinizi düşünüyorum.

belirli bir yöntem olduğunu duymadım. faktör analizi yapacaksanız her bir madde için en az 10 kişiden veri toplamanız gerekir. ilişkisel bir çalışma için en az 300 kişiye ulaşmanız, mümkünse 500 kişiye çıkarmanız önerilir. ama tabii ki örneklem büyüklüğü söylediğiniz şeyleri garantilemez.

G*Power ile hesaplayabilirsiniz: www.gpower.hhu.de

@ted +1

ama zaten çoğu özel üniversitede ya da vakıf üniversitesinde araştırma görevlisi maaşı düşük olur.

@ted @görünmezkaza şartlar arasında koç'ta yl veya doktora yapıyor olmak vs. yazmıyor ama kişiye özel açılmış olabilir. yökdil puanı kabul ediyor musunuz ve e devletten alınan askerlik durum belgesini kabul ediyor musunuz diye sordum "ilanda ne yazıyorsa o, başka bir şey söyleyemem" falan dedi karşıdaki kişi iyice sinir oldum zaten. gitmeyeyim en iyisi.

Abi git sen yine de ya boşver bi sey kaybetmezsin. Dandik bi sekreterdir o.

Denizin doldurulmasıyla olmuş, depremden çok etkilenmesi ondanmış. Her sene denize doğru 20-35 cm kayıyormuş diyorlar.

İstanbul universitesi’nin oradaki kampusunden dumandan duman hatunlarla birlikte olmustum zamaninda hey gidi hey neden nefret edelim hocam.

Ahaha cevaplari kiesss.

Avcilara metrobus gidiyor, onlari sev.

Aklıma sürekli Metrobüs geliyor

Kimlerden nefret etmen "gerektiğine" başkalarına danışarak karar veriyorsan bilinçli yaşamla zaten hiçbir alakan kalmamış demektir.

@brkylmz :D sesli güldüm

@dokunmakalbime bence sevme garanti olsun

tebrikler populer kulturun degil ama marjinal kulturun kolesi olmussun. mikro patlama +1. neyi ne icin yaptigini bile bilmiyorsun, birseyler soylenmis sen de "oooo ne kadar cool" diye uygulamaya baslamissin.

Bunların hepsinden önce avcılıktan nefret etmeniz gerekmez miydi? Tamaaaamen keyfi hayvan öldürüyorlar çünkü.

cocuklugum oralarda gecti.
simdi cok bozmus diyolar, ama kendi halinde, eskilerin gezinti / yazlik yeri memlekettir.
mahalle kavrami 90'larin sonuna kadar filan da yasamisti.
deprem cok seyi aldi goturdu.

niye nefret edelim yha.
:P

O dönemde yahudilerin avrupada bulundukları ülkelerin yaşamlarına entegre olmaları, endüstri ve finansın yöneticileri haline gelmeleri, sosyal ve entelektüel yaşamda öne çıkmaları halkta nefret öğesi oluşturdu. Nasıl biz şimdi herşeyden suriyelileri sorumlu tutuyorsak o dönemki ekonomik depresyondan, dünya savaşı yenilgisinden vs. yahudileri sorumlu tuttular. Hitler sahiden buna inanıyor muydu yoksa halkta karşılığını bulan bir nefreti mi körüklüyordu bilemiyorum.

Ancak biraz "eugenics" bakıldığında o dönem bilim yayımlarının ırksal üstünlük ve ayrılıklar üzerine yaptığı çalışmaların da bu görüşleri körüklediğini söyleyebiliriz. Gerçekten alman ırkının üstünlüğüne inanıyor olması makul. Bu durumda yahudilerin alt, kirleten ırk olduğu konusunda da samimi olabileceği kanısındayım.

Atatürk in the Nazi Imagination kitabında Hitler'in milli mücadeleden esinlenimlerinden bahsedilir. Bir ulus devlet kurma aşamasında tıpkı bizdeki varlık vergileri, ermeni sürgünleri vs. gibi servetin, mülkün ve entelijansiyanın millileştirilmesinden de bahsedebiliriz. Yani gereklilik olarak da bakılabilir.

Ekonomi yanudilerin elinde idi. Cokca seyi yahudilere cingenelere vb yuklemek politik olarak kolay oldu. Irkciligin gucu birlestirici ve tek amac etrafinda toplayici etkisini kullanmak istemesinin yaninda acaba yahudilerden gercekten nefret ediyor muydu bilmiyorum acikcasi. (Kavgam’i okumadim bu arada)

Ben yazarken Herkesefendi yazmis. Sonradan gordum.

Kavgam'ı ta ortaokuldayken okumuştum. Orada gençken (yanlış hatırlamıyorsam Viyana'da) gördüğü bir manzaradan bahsediyordu: Bir Alman, zengin bir Yahudi'nin dükkanının önünde dileniyordu. Bu görüntüden çok büyük üzüntü ve nefret duyduğunu itiraf ediyordu. Almanlar kendi ülkelerinde onursuz bir yaşam sürerken, o ülkenin nimetlerinden yabancıların faydalandığını düşünmüş olmalı. Kendisi de Viyana yıllarında ufacık bir evde 15-20 tane insanla sıkış tepiş kalıyordu.

Hitler'in nevişahsına münhasır bir Yahudi düşmanlığı elbette vardı. Onların toplumu yozlaştırdığına, bulundukları farklı ülkelerin ekonomisini kemirdiklerine ve o ülkelerin insanlarını sömürdüklerine canı gönülden inanıyor olabilir. Anti-Semitizm'in uzun süredir her coğrafyada varlığını sürdürdüğü de malum. Ancak Yahudi düşmanlığının Alman toplumunu birleştirici özelliğini fark edip bunu pompaladığı propagandanın, siyasi olarak elde ettiği yarar, kişisel nefretinden daha üstündür diye düşünüyorum. Aryan ırkı teorisi (bir anlamda diğer ırkların aşağı oldukları) ve saf ırk yaratma (bir anlamda ülkedeki diğer ırkları ortadan kaldırma) projesini ise bir dünya savaşından yenik olarak çıkmış, Versailles Andlaşması'nın ağır şartları altında ezilen mağrur Alman halkına gururunu tekrar kazanma umudunu vermek için ustalıkla kullandı. Ve en önemlisi, propaganda yapılacak reel malzemesi biten otoriter yönetimlerin popülist siyasetlerini sürdürmek ve halkla bağlarını koparmamak için suni bir düşman yarattıkları bir gerçek. Nazi Almanyasının da en uçta örneklerinden birini teşkil ettiği totaliter yönetimler söz konusu olduğunda ise bu "suni düşman yaratma" eğilimi daha radikal bir hal alıyor.

Türklerin Ermeni nefreti ile yaklaşık aynı.

Ticareti, sanatı, üretimi elinde tutan gruptan herkes nefret ediyor. Şimdi nasıl Türkiye'nin büyük çoğunluğu okumuş "beyaz Türk" denen grubu "Gezici" falan diye ezmeye çalışıyor, aynı mantık.

Güncel örnekler gözünde daha iyi canlansın diye, yoksa çok umrumda değil.

Arkadaşlara ek olarak bir de o dönemde Yahudi aleyhtarlığı veya antisemitizm Hitler veya Naziler ile başlamış bir fenomen değildi. Var olanın üzerine inşa ettiler.

(bkz: dreyfus olayı)

herkes çok güzel yazmış. ek olarak, sanat okuluna kabul edilmeyişinin de hayatında ciddi bir kırılma anı olduğu söylenir. bundan yahudi hocaları sorumlu tutmuş olması kişisel bir husumet de yaratıyor. sanat eserlerine yönelik sonraki tavrı da bu olayın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

almanlar zaten yahudilerden nefret ediyordu, Hitler de bunu kullanarak gucunu pekistirdi. almanlarin neden yahudileri sevmedigini herkesefendi yazmis. su anda avrupalilar turkleri/faslilari neden sevmiyorsa, turkler suriyelileri neden sevmiyorsa benzer sebepler. topluma adapte olmama, toplum icinde ayri toplum olusturma. almanlarin islerini elinden alma. vs vs. bunlarin ustune yahudiler toplumun en zengin ve varlikli tabakasini olusturuyordu.

Çok bilgilendirici bir duyuru olmuş, açan ve katkıda bulunan herkese teşekkürler.

Onun dışında minnacık bir örnekle ben de ekleme yapmak isterim. Arkadaşların anlattığı gibi yahudi nefreti yeni değilmiş. Kafka'nın hayatını okurken, babasının yahudi olduğundan evlenebilmek için özel izin alıp öyle evlenebildiğini okumuştum. Köyündeki birçok yahudi bu yüzden evlenemiyormuş mesela. Ancak zengin ve nüfuzlu isen serbestmişsin. O yıllarda zengin yahudilerin böyle gariban olanları kollamamaması da ilginç gelir hep bana.

soyle alintilar vereyim, umarim aciklayici olur:

"(...) Birileri soğuktan it gibi titrerken içinde şöminesi, saunası eksik olmayan villaların tanıtımını izlemek,
Açlıktan kırılırken lokantalardan yükselen kebap kokularına yemek buğularına katlanmak,
Sevdiğin, yakının ağrılar içinde kıvranıp doktor, ilaç yüzü göremezken magazin programlarındaki sefahata katlanmak oldukça güç.

Tarihsel süreç içinde tam da bu güç noktada birtakım cin fikirliler devreye girer.
Düzenin korunumu için, ezilen kitlelerin tümlüğünü bozmak için, yahut gerekli görülen bazı dönüşümler için paçavralıların ateş gibi yakıcı öfkesinden yararlanırlar.
Bu öfke uygun görülen kanallara aktarılır.

Böylelikle, gözümüzü açıp kapayıncaya kadarlık bir sürede gördüklerimiz, duyduklarımız, algılarımız değişiverir.
Kötücül olan zenginin yoksulu ezmesi değilmiş gibi görünür örneğin. Tüccarların, sermayedarların çalışanları sömürmesinde değildir aslında yanlışlık.
Kötü olan, yanlış olan, içimizde beslenen kimi gizli düşmanlar, hainler, pisliklerdir. Milletimizin sırtından malı götüren soyu bozuklardır.
(Dönemin özelliklerine göre yahudi, ermeni, kızılbaş, sönme, sabetaycı vb. olabilirler)
Onlar ki vatanımızın, milletimizin gövdesine sancı gibi saplanmış, bütünlüğünü tehlikeye sokmuş urlu hücrelerdir.
Onları kesip atsak, sırtımızdaki bu kenelerden kurtulsak, kanımızı emen bu sülükleri kurutsak her şey düzelebilir.

Dinsel bağnazlık kaynaklı bazı düşmanlıkların, barbarlıkların dışında çağımızda “öteki” düşmanlığına uzanan en kalabalık cadde budur.

Geçtiğimiz yüzyılın başından ortalarına kadar hem yurdumuzda, hem Avrupa’a Asya’da yaygın söylem, medya perdesinde yazılan çizilenler, karikatürler, fıkralar, haberler, kitaplar, dergiler hep bu duyguyu beslerdi.

(...)

Bugünün popüler kültüründe bile bu yaklaşımlar yaygındır.
Örneğin yurdumuzda kitlelere en yoğun propaganda aşılayan kanallardan “Kurtlar Vadisi”ndeki yahudi karakterlerden İplikçi Nedim (banker), yahudiler arasında yokluk çeken bulunmadığı yönündeki düşmanca kanıları körükleyen şakasını pis bir sırıtışla kapatıyor:
“(...) İplikçi:«Benim 1500 burslu öğrencim var», Polat:«Nerede? İsrail'de mi?» İplikçi:«Aman kuzuum. İsrail'de nerede bulacaksın okutacak fakiri!» (...)”

Yahut, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında yoksul halkın kanını emenlere ilişkin bir menkıbe şöyle akıp gidiyor:
“(...) «Bu villa kimin?» «Kirkor Efendi'nin Paşam!» «Şu köşk?» «Dimitri Efendi’nin Paşa Hazretleri!» «Ya şu ilerideki konak?» «Salamon Efendi'nin!»
Atatürk bu kez, az ötedeki toprak damlı, virane bir evin sahibini öğrenmek için sorunca, Adanalı gazi cevap verdi: «Recep Çavuş'un Paşam!»
(...) Recep Çavuş gelince bir asker selamından sonra, «Emredin Paşam» demişti. Ata, bu kez
Recep Çavuş'a sormaya başladı: «Bu villa Kirkor Efendi’nin, bu köşk Dimitri Efendi’nin, şu konak Salamon Efendi’nin, o virane de senin! Bu ermeniler, rumlar, yahudiler şu binaları dikerken sen neredeydin?»
Recep Çavuş yılllarca savaş meydanlarında koşturmanın verdiği gönül yorgunluğuyla cevap verdi: «Sizinle beraberdim Paşam! Trablusgarp'ta, Çanakkale'de, Sakarya'da!..» (...)"

Düşman yaratmanın, savaş kazanmanın en etkili yollarından biri, hedef kitleyi karşılarındakilerin onlar gibi olmadığına inandırmaktan geçer.
Duygudaşlık ortadan kalkınca, karşınızdakinin yerine kendinizi koyamayınca, karşınızdakini insan gibi göremeyince her şey olur.
Tecavüzcü bir canavara, Allah düşmanı bir kâfire, milletin kanını emen bir soysuza, küçük çocukların kanını ekmeğine katan bir çıfıta, kuyruklu ve kotu kokan bir hanzoya her şey mübahtır.
Dövülür de, sövülür de, sürülür de, katledilir de, yakılır da.
(...) "

iyi. ben 8 gb ramli ve 128 gb ssdliyi 3800e satıyorum ve baya talep var. kozmetik olarak kötü değilse bi bak.

eğer iyi durumdaysa ve mac almak istiyorsanız bence fazla düşünmeye gerek yok.

bir arızası yoksa kaçırma iyi fiyat

kozmetik olarak sıfır gibi. iyice baktım. ben şuan yurtdışındayım. (japonya). sıfır almayı düşünüyordum ancak 2018 mackbook proların fiyatı bunun 2.5 katı.

ben zaten internet, film, ofis kullanıcısıyım. geçen sene iphone'a geçtiğim için kullanımı kolay geldi. bilgisayar olarak da apple sistemine geçmek istiyorum.

oldukca cazip duruyor. apple store'dan sorgulatsana hakkinda calinti bildirimi yapilmis mi.

ben 2.5 ay önce 8 gb ram, i5, 128gb ssd, 2013 late'ini 3200e sattım. bence müthiş fiyat.

zannediyorum eski tasarım.
ama genel olarak fiyat iyi bencede

dükkanda satılan bir ürün. çalıntı olamaz. satarken fatura kesiyorlar. bu vergi eklenmiş fiyatı zaten.

Pil döngüsü kaç olmalı? İkinci el bir ürün için?

Çok teşekkkür ederim.iyi geceler

braun bt 3040

www.philips.com.tr

braun cruzer serisi.

yıllardır philips kullanıyorum. benim makine artık satılmıyor galiba. oldukça ucuza almıştım zamanında, bence gayet yeterli. ama sakal tıraş etmek kolay olmuyor, belki yenilerde farklı özellikler koymuşlardır.

en dikkat etmeniz gereken şey kablolu olması. sakın şarjlı bir alet almayın.

sirke işe yarayabilir. bir de tezgaha streç film yapıştırabilirsiniz.

Camasir suyu kullanmayin tersine o koku daha cok cekiyormus. Sirkeyle silin. Ve orada limon portakal gibi guclu kokusu olan seyler koyabilirsiniz

Neden beklemeniz lazım anlamadim ben. kisirlastirmadan bitmiyor bu saga sola kokusunu bırakma işi. Benim sırt çantama, valizime, ciceklere, evin her köşesine kokusunu bırakıyordu, yaşına girdikten kısa süre sonra kisirlastirdim ve bitti.

Çişini yaptığı yere gazete kağıdı serin cişi çeksin sonra kedinin işemesini istediğiniz yere bu gazeteyi serin kokusuna gider diye tahmin ediyorum. Arılar kokuyla hareket edebiliyorlar. Kediler niye etmesin.

Belki fantastik gelebilir ama benim de basim bi ara sumuu bocsmlerle dertteydi. Oldurmeden kurtulmak icin demir yunu mu ne diyorlar ondan kogmustum gecis yollarina. Lavaboya ondan serseniz nasil olur. Sonucta rahatsiz olacak gelmez diyrorum ben.

tabi ki 6000 Ankara

eğer borç/harç var ise 8k ve doğu (birikim) hayat kalitesi/standartlar yüksek ise 6k merkezi yerler

6000 eskişehir.

8500 mardin de fena fikir değil gerçi.

6000 tl maaş Eskişehir diyorum.

8500 mardin.

8,5 la çok biriktirip çok gezerdim.

Düşündüm de baya iyi gezerdim ya. Mardinde 8.5 luk iş var mı?

6000 Eskişehir için çok iyi bir maaş.

tanıdığınız kimse yoksa bu şehirlerde 8.5 olan

8.500,00 muş

6 ankara

Dogma büyüme ankarali ve 8,5k maaşı olan ve Mus'ta calisan biri olarak yazayım. 6. yıldayım. Düzeni kurdum, etin, sütun, yoğurdun tazesini doğalını gömüyorum. Yemekler dışarıda restaurantlarda da çok iyi ve porsiyon büyük. Burada yemek yiyen biri ankara'da en kral steak yese bile beğenmez. Onun dışında kendi halinde, çevreni kurarsan eglenirsin. Benim çalıştığım kurumda batılı arkadaşlar bayağı kafa dengi. Puanım iyice yukselene kadar burada kalabilirim. Tabi ömrünün sonuna değin burada yaşanmaz. Problem uzaklık, havaalanı var istanbul-ankara-bursa-izmir direkt uçuşları var. Ilginçtir kış mevsiminden cok çektim 4 yıl, ben böyle kış görmedim, kar yağdı mi apartmanlarin evlerin ilk katlari kayboluyor arabaları yutuyor kar. -30lar da cabasiydi fakat 2 yıldır mikro klima gibi şeyler oldu galiba yağmur yağıyor sürekli, hava ankara'dan daha iyi. Sosyal hayat yok tani, kendi çevrende takılırsın.

Tabiki 6k maas

ankara'daki 6 bin maaşın yapamadığı neyi yapacak ki muş'taki 8500? ücret farkı yaşam kalitesi farkını karşılamıyor, 2 katı olsa neyse.

ilk tercih 8500 Mardin
ikinci tercih 6000 Eskisehir

yaşam tarzınıza bağlı tabii ki. mardin, muş, siirt vb. yerlerde sadece para için (üstelik bu kadar az fark varken) çalışmayı düşünüyorsanız pişman olacağınızı düşünüyorum. eğer bekarsanız en iyi seçenek 6000 Ankara olur. para biriktirmek isterseniz ona uygun bir hayat kurup para biriktirebilirsiniz. eğlenmek isterseniz onu da yapabilirsiniz (istediğiniz türde eğlenebilirsiniz). aldığınız paranın her anlamda bir karşılığı olacaktır. aradaki 2500 lira ile bu imkanları satın almış olursunuz.

8500 olup ömür boyu ikamet ise 6000i seçerdim.
bir süreliğine 8500 ise katlanabilirim bir süre...

6000 ankara. 5 veya 4 olsa da değişmez cevabım. doğu "kötü" diye demiyorum. şahsen ankara'yı ve büyük şehirde olmayı seviyorum. bunun tek istisnası istanbul denen bk çukuru. ankara dururken mardin ya da siirt'te çalışmam için 4-5 katı para teklif etmeleri ve 1-2 yıl sonra ankara'ya dönmemi sağlayacaklarının sözünü vermeleri lazım.

6000, Ankara, olmazsa Eskişehir.

Mardin de hiç fena seçenek değil, Siirt ile Mardin arasında çok fark var be abi.

1

2

1

2
Fossil ES3077 öneririm. Daha ince duruyor.

2

2

2

1

2

2

renklerini begenmedim ama 2.'si daha sik.

2

2

1

apple series 4

2

hem ilaç tedavisi hem de psikoterapi görmeniz olumlu olacaktır. bunun için psikoterapi hizmeti verebilen bir psikiyatriste gidebilirsiniz ya da önce bir psikiyatriste sonra da psikoterapi hizmeti verebilecek bir psikoloğa gidebilirsiniz. ilaçlar psikoterapi için destekleyici bir işlev gösterirken, psikoterapi terapinin türüne göre değişen sürelerde devam etmenizi gerektiren bir süreç olacak.
yaşam doyumunuzun azaldığını ve günlük hayatınızda işlevselliğinizin bozulduğunu düşünüyorsanız vakit geçirmeden yardım almanızı tavsiye ederim.

peki gerçekten bu his geçiyor mu? yani kafam rahat yastığa girip ölümü düşünmeden veya düşünsem de tedirginlik hissetmeden hayatıma devam edebilecek miyim tedavi olursam?

yoksa sadece ilerlemesi mi durur?

Benzeri bende de var

Dostum psikiyatr'a git ilac al demisler. ama 20 sene anksiyete bozuklugu ceken biri olarak sana diyecegim su ki; ilaca baslamak sana hic iyi gelmeyecek. Uzun vadede sen kaybedeceksin. Ilaclar bir sure bunlari baskilar ve bi suru yan etkileri var. Anksiyete ile mucadelenin yontemleri var. Bence iyi bir psikologtan bunlari ogren.

şu adamın videolarından fayda gören varmış dinlemeyi dene istersen. www.youtube.com

yani mesela şu saatte şu başlık nerden çıktı karşıma bilmiyorum:

eksisozluk.com

ama resmen şuan atak yaşıyorum. tam iş yapıyordum üstelik, başka hiçbir şeye konsantre olamıyorum an itibariyle.

Psikoloğa git bence.

fiyat skalası 200 ile 600 arasında değişiyormuş, psikolog arkadaşım söyledi geçen.

muhtemelen 200 ün altına bulamayacaksın.

ikinci ve en büyük sorun da, bu psikologların yaklaşık olarak yüzde 90ının çözüm odaklı değil de para sömürme amaçlı oyalayıcı olması.

bunu da psikolog arkadaşım söyledi.

mor bembembom var, ona mesaj atabilirsin(nicki tam olarak böyle mi yazılıyordu bilmiyorum, iyi bir arkadaşımızdır, aynı zamanda psikolog, kendisi ankarada ama belki çevresi vardır.)

yukarıdakileri söyleyen mor bbb değil bu arada. başka arkadaşım o da izmirde.

Bütçemi zorlayarak bir kaç seansa gittim.1 saat sonunda ''süremizin de sonuna geldik'' demesi bana hiç samimi gelmiyordu, bıraktım.

büyük şehirde 200-600 aralığı dendiği gibi ben de psikoloğum ve sana hak veriyorum ancak psikologlarında kira geliri vs yükümlülükleri var, bu duruma devlet katkısı olmalı ancak yok. mesela ankarada yeni mahalle belediyesinin ücretsiz hizmeti var, büyük ihtimal istanbuldaki belediyelerde de bu hizmetler var. sosyal işler altında yapılıyor.

bulabileceğiniz en makul seçenek üniversitelerin klinik psikoloji yüksek lisans ve doktora programlarında eğitim alan ve süpervizyon için danışan görmesi gereken kişilere ulaşmak. böyle bir durumda oldukça makul ücretlerde psikolojik danışmanlık ve psikoterapi hizmeti alabilirsiniz.

ayrıca eğer psikolog olarak kastettiğimiz gerekli eğitimleri almış klinik psikologlar ve psikoterapistler ise hiçbiri sizi para sömürmek amacıyla kullanamaz. kullanmaz demiyorum ama kullanamaz. böyle bir durumda bu kişileri lütfen gerekli yerlere şikayet edin.

Emin ol herkesin ortak sorunu cogu kisi gerçekten ihtiyacı oldugu halle destek alamiyor maddi boyutu fazla cunku

hangi ilçedesin? kadıköy belediyesi'nin ücretsiz gidebildiğin psikoloğu var.

Özel hastanelerin fiyatları daha uygun.tamamen ücretsiz olsun dersen universite hastaneleride iyidir.

@kronik beşiktaş'tayım.

@brnbrs özel hastanelerin tümünde psikoloji bölümü sgk kapsamında değil sanırım, yanılıyor muyum

Pahalı olmasının nedenleri:

-Ofis kiraları ve varsa sekreter vs. maaşı
-Terapi, test eğitimlerinin pahalılığı ve süresi (Bir rorschach testinin eğitimi 2 sene sürüyor klasik yönteme göre)
-Yüksek lisans (ya da doktora) gerekliliğinden uzun eğitim süreci

Mesela şöyle bir yorum gelmiş: "yaklaşık olarak yüzde 90ının çözüm odaklı değil de para sömürme amaçlı oyalayıcı olması" ileri teknik gerektirmeyen bir psikolojik danışma süreci en az 10-12 oturum sürer. Kısa süreli çözüm odaklı terapi de yine ortalama bu kadar sürecektir. Psikanaliz ise en az 2 sene sürer.
Her şey literatürde nasıl yapılması gerektiği şekilde anlatılıyor.

Soruya cevap olarak; eğer gerçekten psikoterapi hizmeti almak istiyorsanız ortalama 300 tl ödersiniz seans başına. Belediye, hastane vs. sadece zaman kaybıdır. Oradakilerin çoğunluğunun terapi eğitimi yok. Yüksek lisans-doktora öğrencileri de oturum sayısını tamamlayıp dersi geçmek için yapar bu işi.

izmite gidip gel, daha ucuza gelir.
izmitte sağlık hizmetleri istanbula göre daha uygun.
kartal metro durağından izmite karşılıklı otobüs kalkıyor.

İzmit’te bugün gittim 150tl

besiktas.bel.tr

küçük özel bir hastanede seansı 80 lira civarındaydı en son. (istanbul bölge hastanesi)

Antalya'da 3 sene önce seansı 200tl den yaklaşık 15 seans gittim. Bilişsel davranışsal terapi aldım. Ancak hiç bir faydasını görmedim/hissetmedim.

Üniversite öğrencisi iseniz üniversitenizin ücretsiz psikoloğu vardır, ona gidebilirsiniz.

Avis bence profesyonel çalışıyor bu konuda, araba kiralama olaylarından pek anlamayan birisiyim ama Tunus Caddesi şubesi çalışanları oldukça düzgün çalışıyorlar, fiyatları uygun gelir mi bilemem, konuşursunuz siz artık. Sorun yaşamadık hiç.

valla budget'tan falan şaşma. global olsun. geçen birine çok pis geçirmişler senet işinden.

aynen kurumsal şirketten kirala. merdiven altı çalışanlar ufak bir kazada bile tepene çöker.

çok teşekkürler cevaplar için. avis'ten kiraladık. bilgi olsun, havalimanına teslim %30 indirimle iki günlük 250 lira.

tiroidine ve şekerine baktır

@cigerdelen, fazla hareket etmiyorum aslında, genelde evdeyim. Eskiden evde spor yapardım ama onu da yapamıyorum pek.
Şekeri de gece yememeye çalışıyorum.

@kirazıseviyorum, aslında tiroid baktırmak istiyorum ama şeker aklıma gelmemişti. Şimdi düşündüm de şekerim çabuk düşer benim.

sigara çok yorar insanı. enerjisini götürür. sigara içiyorsan bir hafta içme, değişime inanamayacaksın.

herkesin dediğine ek olarak b12 eksikliğinden de şüphelenebilirsin. feci halsizlik yapabiliyor.

"'today is the first day of the rest of your life?' well, thats true of every day but one - the day you die."

doğrudan kevin spacey'in sesinden duymaya başladım sorunuzu okurken. film aynen böyle başlıyor; ama sonrası uymuyor filme. american beauty

maalesef dostum, kesinlikle american beauty değil film. :)

bahsettiğim filmin içinde o repliğin geçip geçmediğini hatırlamıyorum; sadece kapağında var idi o söz.

adaptation??

adaptation da değil hocam. :)

adaptation ın başında geçiyor bu söz ama arkadaşın yazdığı konuyla adaptation arasında alaka yok.

doldurttuğunuz tonerin içindeki drum'ı bozmuşlar sanırsam. yeni toner alırsanız bence sorunu çözebilirsiniz, dolduran yer bu tip şeylerin garantisini vermeyebilir büyük ihtimal. ama yine de durumu anlatın tabii, belki değiştirirler.

bencede drum bozulmuş ama drum çok da pahalı bişey değil. dolduran yere götür durumu anlat. drum ı değiştirirler sorun düzelir.

yardımlarınız için teşekkürler ederim.durumu dediğiniz gibi anlatmaya çalışacam.esen kalın!