antichrist olabilir. gerilim istersen the tunnel hafiften gerilim. açıkcası öyle çok baba bi korku filmi veya korktuğum bir korku filmi hatırlamıyorum. ama bunlar idare eder. bi de filmi sinemada izlemedikten sonra evde ses sistemi kurup projeksiyona yansıtsan bile kolay kolay korkmazsın.

bu sıkça sorulan, benim de yıllardır aradığım ama bir türlü istediğim gibisini bulamadığım bişey. daha çok bilinenleri saymayı geçip belki hoşuna gider diyerek lake mungo diyorum. film iyi aslında ama yine de aradığın gibi olacağını sanmıyorum çünkü seni anlayabiliyorum. ayrıca bu akşam yeni bir film deniycem bakalım. onu beğenirsem söylerim.

ya bir de bu tarz duyurularda hep bir antichrist lafı görüyorum ama trier'inkinden bahsetmiyorsunuz di mi? bence hiç korku için önerilebiliecek bi film değil çünkü. bir de benim aklımda başka bir antichrist var izlemediğim ama izlemeyi düşündüğüm. ama o da pek bilinen bişey değil, ondan bahsedilmiyordur herhalde. benim dediğim şu. ve o da çok güzel değil gibi duruyor zaten ama ben yine bi ara bi izliycem.
mubi.com

valla çok memnun olurum.
artık o korku zevkini yaşamak istiyorum tekrardan :(

ana haber bültenini izle.

(bkz: olacak o kadar) (:

Bendensin. google dan youtube dan disturbing movies ne kadar varsa arayıp bakabilirsin. İzledikten sonra korkmadım diyebilirsin, ama günler geçtikçe kendini, ışık açık uyumaya çalışırken bulabilirsin.

the shining
what lies beneath
28 days later

Film değil ama filmlik bir çizgi hikaye var. Fazlasıyla rahatsız edici. Belki o korku hissini tekrar yaşatır.
comic.naver.com

UYARI!!!
Hassas olanlar okumasın lütfen. Gerçi böyle diyerek merak ettirmiş oluyorum, ama hassas bir yapınız varsa siteye girmeyin.

Jacob's Ladder bence...

zeytinyağı iyi gelir derdi annem.

sarı kantaron yağı iyi gelir derler.

Zamanla pembelik geçiyor ama izin çaresi yok.

bepanthen krem

madecassol, fitokrem, contractubex, dermatix si adlı kremler yara izinin hafiflemesi için kullanılıyor. bir araştırın derim.

deneyimli bir hekim fraksiyonel lazer ile epey yardımcı olabilir. bölgeye a vitamini türevi enjekte edip sonra ipl ile uygulama yapma gibi daha etkili bir seçenek de var ama yapan doktor bulamayabilirsin.

geçen yıl erasmusla iran'a gittim. pers kızlarını şiddetle tavsiye ederim. hatta bu konuda bi entry'm vardı, bul oku. türklere direk wunderbah gözüyle bakılıyor zaten iranda, o açıdan sıkıntı yok, ama kahverengi takım ayarla kendine gitmeden, ortamlara akmak için, akşam giyersin. ben siyah takımla denedim, çok zorlandım :(

avrupalılarda herhangi bir namus bekaret takıntısı yok hocam.
hatta amerika'da bile cıbıl birini gördükleri zaman avrupa mı burası esprisi flan yaparlar.
ama öğrenciler arasında efsane hikayeler vardır. yok bar tuvaletinde şu kadar götürdüm, bu kadar yedim gibi.
yeme, götürme işinden çok eğlenme kısmıyla ilgilendim ben. her boş bulduğum zamanda trenle oradan oraya bütün avrupa'yı gezdim neredeyse.
götürmesine götürürsün de, bi yandan da gezip tozmaya bak derim ben. meslek hayatından sonra flan zor bulursun böyle fırsatı.

1)almanya , hollanda , fransa yerli halkinin kizlarini duduklemek zor. onalri gec. yine de nereye gidersen gir sonucta 72 milletin karisi kizi da orda olcak. ulke cok sorun degil. suudi arabistan'da erasmus yapmadigin surece birisini bulursun seviscek.

2)hatununa gore degisir. simdi ilk baslangicta avrupali turke hos bakmaz. hele alman , hollan ve franlar hic bakmaz ama elbette bu halkinda icinde senin irkini dert etmeyecek insan bulursun. turke en guzel bakacak insanlar da ispanyollar , pek dertleri yok oyle turklerle. verirler mi? valla kendi klasmanina gore vercek birini elbet bulursun. avrupa'da oyle bizdeki gibi verme vermeme durumu yok pek. biri seninle seks yapmak isterse yapar en nihayetinde. bizim turkiye'de bekaret ultra super bir ahlak kisvesi olarak goruldugu icin , normal cinsel hayatini yasayan kizlara "verir , vermez" muhabbeti yapiliyor maalesef. yani vermek mezusunu fazla buyutme. senden etkilenen , cani seks yapmak isteyen birisiyle halvet olursun iste. o ellerde cinsel hayati olan bizden cok daha fazla kisi oldugu icin de birisiyle duduklesme ihtimalin o olcude fazla.

3)iyidir iyi.

derin bir nefes al ve o elinde ki çükü yere bırak.

ortamlar cok sicak haci.. derler ya hani gavur a... gibi

Niyet error! Daha bastan kural hatasi yapiliyor. "Hatun goturme" niyetiyle erasmus'a gidenin sonu ya xhamster ya da porntube'dur arkadasim... Amac eglenmek, yeni kulturler tanimak, farkli sehirler gezmek, yeni insanlarla tanismak falan olmali. Yola boyle cikarsan seks zaten geliyor beraberinde... Ha sen "eeeeeeeet" diye zombi gibi gidersen havaalanina, erasmus'ta ancak vazoyla sevisirsin. Uzgunum ama gercek bu.

Kisacasi mentaliteni hemmen degistir.

Sorularina nacizane cevaplarima gelirsek;

1- Bolumunun gonderdigi sehirleri alt alta diz. Ornek veriyorum, Viyana, Berlin, Sarajevo filan gibi. Hemen sonrasinda yukleme "hangi sehirde hayat ve gece hayati daha ucuz" sorusunu soralim. (suphesiz google en dogrusunu bilir) Daha sonra da "hangi sehrin Turk nufusu daha az?" sorusunu yoneltelim. Elde kalan sonuclardan nufusu en fazla olan/ en fazla universitesi olan sehir sana uygun olan sehirdir. Yani kriterlerin 200 bin nufuslu bir sehirde her gun ayni tipleri gormemek, gece kulubunde bir biraya 14+ euro odememek (Madrid) ve "LAN O HATUN BENIM UZAK DUR SENIN FERISTAHINI..." diye baslayan kavgalar gormemektir. (Turk ovun calis guven)

2- Ispanya, Italya gibi akdeniz ulkelerinde Turk'um demek seni 1-0 onde baslatiyor bile diyebiliriz. Inan bana oyle... Ama Fransa, Isvicre, Belcika gibi ulkelerde ve orali kizlarda "ehmmm neyse optm by" etkisi de yapabiliyor kisisine gore. Bazi milletler gercekten de Turk'lere karsi onyargili, kabul etmek lazim. O nedenle once kiza nereli oldugunu sorup ona gore "Italyan'im, Yunan'im" gibi sallaman hayatini kurtarabilir. Ama ben genel olarak Turk oldugumu saklamiyorum.

3- Yurdu olmayan, varsa da aylik ucreti ucuz olmayan universiteye gitme. Inan butun eglence yurtta basliyor; onun icin herkesin ayri eve ciktigi universtitelerden uzak dur. Bu kritere dikkat edersen ortamlar gayet sen ve sicak.

Erasmus kesinlikle ogrencilik hayatinda okulu uzatmak pahasina bile olsa gidip yasamaniz gereken bir deneyim. Bambaska bir ulkede, dilini bilmediginiz bir sehirde "hayatta kalmaya" calismak ve bir duzen kurup sehre adapte olabilmek inanilmaz bir tecrube olacak sizin icin. Konuya sadece cinsellik olarak bakmayin; bu sekliyle, size getirilerini dusunerek bu ise girisin.

Umarim her sey istedigin gibi olur, iyi sanslar...

Erasmusta kizlar teklif ediyomus diyolla

sizin sayesinde türk erkekleri abaza olarak biliniyor. tebrikler.

türklerin adı abazaya çıkıyor diyenlere inanma amk,bir ispanyol erkeği yapışkanlığı-yüzsüzlüğü,rus erkeği zorbalığı gören kızlar türk erkeklerinin önünde doggy stayla selam duruyor;)

soruna gelince; tipin hafif de olsa iyiyse iyi kötü bir inglizce biliyorsan her türlü götürürsün ama denildiği gibi "let's fuck" modunda takılma da ne biliyim zamanının gelmesini bekle,ortamlardan kopma hep etrafta ol.

akdeniz çanağı ülkeleri iyi diyorlar genel olarak;ama ben hem içki dahil her şeyi ucuz diye ve türklere sempatilerinden dolayı şansımı polonya'dan yana kullandım,genel olarak litvanya-çek-çum-polonya-macaristan-slovenya gibi ülkelerden de her türlü ekmek çıkar sana çünkü küçük yerler Erasmus onlar için de bir fırsat;) benim ev arkadaşım polonyada 2erkek+2kızlı grup yapıp videoya çekmiş anasını satiym öyle bir ortam.

fransa ve almanyada türk olduğunu gizlemeni öneririm hele esmersen falan.
alman hatunlarının barda tanışıp türk oldğnu öğrenince ok kib bye" yaptğı bir dolu arkadaşım var.

umarım istediğin seksi bulursun.. şans seninle olsun.

türkün çok olduğu yerlerde kötü bi izlenim bırakmışız malum. garı garı garı diye gelen embesiller saolsun. onlardan biri olma yeter :/

rusya'da kızlar tecavüz ediyormuş diolla

maşejik iyi geliyor

www.eksisozluk.com

advil iyi gelir derler ama nasılsa bu ilaçlardan birini bulmak için nöbetçi eczaneye gideceksin, eczaneye gitmeden bir acile gitsen onlar daha doğru müdahale yapabilirler.

varsa bi apranax da olabilir ama acil daha iyi fikir o kadar kötüyse.

benimki hiç baş göstermeden, yani dışarıya çıkmadan içerde büyümüşdü. Eğer çektirmediyseniz, en kısa zamanda bir röntgen öneririm. Sonra ameliyata gidiyor

apranax fort en iyisi ama ağır bi ilaç. dakka başı alamazsınız maalesef.
diş ağrısı fena bişey, bilirim. böbrek ameliyatımdan 20 gün sonra çekmiştim sancılarını. keskin bir alkollü içecekle gargara yap bir kaç dakika. işe yarıyor bir süre.

(bkz: etol fort)

daha iyisi çıkana kadar en iyisi bu.

ben genel müdürlerinin isimlerini bulmuştum netten. adama direkt mail attım. ertesi gün problem çözüldü :D ama isim falan hatırlamıyorum. geçen sene oldu.

eger telefonunun garantisi teleservice ise gecmis olsun
sırf bu adamlar yüzünden ben elimdeki garantili telefonu sattım, yerine ikinci el bir telefon aldım, garantisi maltepe pazarındaki telefoncu ismet abi
emin ol konuya bu adamlardan daha hakim
ne zaman ararsan ulaşıyorsun, telefonunu almaya gittiğin zaman püskevit ikram ediyor, telefonunu verdigin zaman yerine kullanasın diye telefon veriyor, içinde cigercisinden tut, masajcısına kadar telefon numarası hazır :)
kesinlikle müşteri hizmeti stresine girmeye degmez, uzak dur teleservis ten falan

@primetime eyvallah hocu. ben de yollamam büyük ihtimal. bozulduğu son ana kadar devam kullanmaya.

o çok ağrı yapar. benim 3 mmlik taşlarım sağ taraftan gelirse sağ bacağım sağ testisim uyuşuyo. kanatma olasılığı çok yüksek ki kenarları keskinse çok sıkıntı yapar.

babamda da var benim. adam mercimek tanesi kadar taşları sızlanmadan düşürüyor. bi doktora göstersin muayenesi ultrasonu falan devlette sigortasız 100 liraya gelir.

iyi gelen bişi de var. ben 6 ay önce yine böyle yatağa düşecek kadar sıkıntılı bir taş düşürme sürecinden sonra bir tane balığın kafasındaki kemiği sodada eritip içtim. 1 hafta böbreklerim ağırdı hep. sonra kesildi. t6 aydır da tık yok. balığın ismini öğrenirim yarın kızarkadaşımdan söylerim.

hafız gilaburu'yu es geçmesin. altın otu da öyle. ben o şekilde pıt diye düşürdüm ki zaten çoğu kişi de aynı şeyi söylüyor.

içsin zarar gelmez, bitki zaten.

kadınım fakat belki fikir verir diye yazıyorum.

ilk düşürdüğüm taş yarım santimdi. öldürücü bi ağrısı vardı. onda doktora gitmiştim ne olduğunu bilmediğim için. o da ilaç yazmıştı. çıkan taşı gözlemledim. yarım santim yoktu, içeride dağılmış olmalıydı. elime alınca da ufalandı zaten.

ama o acı çekilmez... doktora sorun bi bence..

erkeğin idrar yolu daha uzun bu da daha fazla acı demek. bol su bol bira. maydanoz kaybatıp içmek de faydalıymış denemedim.ama kırdırsa daha iyi. taş böbrekteyken sıkıntı yok da harekete geçince acısının tarifi yok uzmanlara göre insanın çekebileceği en büyük acılardan/ağrılardan birisiymiş ki ben 3 mm likte taşta duvarları tırmalıyordum acile morfin dayadılarda kendime gelmiştim.

Doktordan mutlaka destek isteyin. O acı ölüm eşiğine yakın bir ağrı. Öyle kendiliğinden bi gün düşmeyen taşlar da var.

Ben de ameliyat olmuştum. Benimki, en büyük, 3 cmdi :P

kırdırmadan öyle büyük taş zor be. kırılsa bile zaten yada 2-3 ufak taş ya da kum olarak atıyosun onu. gene ağrı sancı oluyo sonuçta.

ben bi kere taş düşürdüm bi kere kum döktüm. (kadın) aklıma geldikçe bile içim cız eder. babam sancısı başladığı zaman küveti iyice sıcak suyla doldurup şişe şişe bira alır girerdi içine. biraz (nisbeten tabi) iyi geldiğini söylerdi ağrısına.

bana salatalık tohumu kaynatıp içirmişlerdi, daha kolay düşer diye, tohumlar da ilaçlıymış zehirlendiydim hatta. bi de iğdeyi kaynatıp içince daha kolay düşüyor. daha kolay dediğim 1 haftada döktüm kumu. taş 3 günde düştü. şimdi azcık böbreklerim ağrısa panik atak geçirmeye başlıyorum acaba taş mı gene diye.

allah kurtarsın ne diyim.

özet: nekedar çok çiş yaparsan o kadar hızla ilerler içerde taş gibi düşünün. bol bol su veya bira veya ıhlamur gibi idrar söktürücü şeyler içilecek. gazoz gibi suda eritilip içilen bi toz ilaç var, o da idrar söktürücü. ağrı kesici olarak hafifken buscopan, dayanılmayacak kadar olunca emedur+novalgin iğne.

filmden öte değişik bir şey olduğu için olabilir.

yoo, yeni yeni estetik kaygıları olan bir yönetmenlik ve naif hikayeyle karşılaşan herkes sevebilir. gayet iyi bir film.

Ben de çok seviyorum. O sahneler, oyunculuk. Bir arkadaşa tavsiye etmiştim. İzlediği günün gecesi saat 3 civarı beni aradı ve "Sen ne aşağlık adamsın. Ağlaya ağlaya bi hal oldum" dediydi. Gizli fanları çoktur.

@matsiyah ya gerçekten öyle. hani matrix, godfather vs. onlar da beni çok etkilemiştir tesirinden haftalarca çıkamamışımdır. ama the fall bambaşka ya, hani anlatamıyorum. sanki bu film 35 yılda çekilmiş gibi, incecik detaylar sesler müzikler görüntüler ve o naif hikaye olağanüstü. hayranlık uyandırıcı ya.

isterseniz yine hastanede geçen ama içerisinde çok deli zaman karmaşası ve sürrealizm olan başk bir film önereyim, belki bir gün izlersiniz:
(bkz: sanatorium pod klepsydra)

bir tek sen.

seyrettirdiğim veya tavsiye ettiğiklerimden çoğu beğenmedi ama ben doyamıyom. işin garibi filmle tanışmam da cdcinin çektiği filmlerin arasına bu da benden olsun diye atması.

ben de var ama başladım geçenlerde. evrak mevrak filan arada kaynadı devam edemedim yarıda bıraktım ama girişi gayet hoştu.

benim en sevdiğim filmlerden biri. sahneleri, müziği, hikayesi, herşeyi ile 10 numara. izlerim izlerim yine izlerim!

genellikle 12 aylıktır max ancak istisnai durumlarda 13 aylık yapabilirler ek prim karşılığı.

yalnız bu sigorta türü yurtdışında genellikle ilk 30 ya da ilk 90 gün içinde gerçekleşebilecek acil durumları kapsar.

13 aylık dönem için sorunca yurtdışına öğrenci olarak giden biri için diye düşündüğümden söylüyorum.

temel olarak o sigortayi 13 aylik yaptrimak size bisey katmaz.

zaten orada ögrenci olup oturumunuz olacagindan seyahat etmis sayilmiyorsunuz bundan dolayida basiniza bir sey gelse ödenmez yani,genelde kücük meblaglari gözardi etselerde 30 bin dolarlik basiniza bisey gelse ödenmez yani.

ayrica o belli süre icinde maksimal gecen süre gibi birseye tabii.yani 12 ay gecerli ama 90 gün yurtdisinda kalma gibi.

siz gidip bulundugunuz ülkede sigorta yaptiricaksiniz yani.

ben hepsini tek tek aradım. axa sigorta en ucuzu.

adidas'ta falan hep var bu tarz.

markafoni'de bugün nike var, orada da var bunlardan.

tabiki değer, kitaplarından iyi olmasa da iyi bir uyarlamadır.

Amerikan ve İsveç uyarlamalarını 2şer kere izledim, Kitapları okudum. İsveç yapımı bence daha iyi oturuyor.

isvec yapiminin ilk filmini izle ona kefilim. geri kalan 2 filme kefil degilim =)

orijinal serinin daha iyi oldugunu dusunenlerdenim

eğer kitapların hepsini okuduysan cila niyetine izleyebilirsin isveç versiyonunu ben oldukça yeterli buldum. ama 1. kitabı okuduktan sonra isveç yapımının 1. filmini izlersen 2. kitaptan feci spoiler var sonunda.

kesinlikle isveç yapımını izle. herşeyin orjinali en güzeli.
heee ama dersen, yok kardeşim ben hollywood tarzına ölüyorum, tapıyorum. o zaman biz karışmayalaım.

İsveç yapımını izlerken bir film izliyor hissine kapılmadım, sanki sağırlar için kitabı okuyor gibiydiler. Bir filmden beklediğim bu değil.

kitaplari okuyup diziyi de izlemis biri olarak soyleyebilirim ki, isvec versiyonu cok ama cok kotu, kitapla paralel gidilmis olsa da pek cok yer farkli, oyunculuklar cok kotu. sahsen izledigime pisman oldum, basladik bi kere diyip bitirdik.

amerikan versiyonu bence daha basarili olmus.

evet, isveç yapımı olan izlemeye değer! benim için değdi en azından.

hamam da birine tokat atıp beyninin pekmezini akıtmıştı yanılmıyorsam.

evet, haremde birinin canını almak, canının alınması ile eşdeğermiş. ancak kötü niyetle olmaması ve bugüne kadarki fedakarlıkları sebebi ile saraydan kovulması gerekti.

şehzadenin gözde cariyesinin kürtajını yapan kadını saraydan kovdu. mahidevranın yardımcısı (sarışın var ya asdını unuttum) doğumu yaptırana git onu öldür seni kurtarayım gibi bi şeyler dedi. O da hamamda kıstırdı dayeyi. ileri geri konuşunca daye tokat attı bu ebeye. ebenin kafası mermere çarptı ve ölfü. bunun suçu da ölümmüş normalde. ama valide sultan cezasını hafifletip ona bir kamyon altın vererek saraydan yollmak zorunda kaldı.

oh be rahatladım...epeydir meraktaydım..tesekkurler millet

kimsenin ölmesini elbet istemeyiz, ancak bu işi bizim görüşümüz ile doktorların çoğunun görüşü oldukça farklı.

şu anki kalp ameliyatları hep %100 veya ona yakın bir başarı ile yapılmadı. bazı şeylerin iyileştirilebilmesi için denenmesi gerekiyor malesef.

hastalara da bunun daha önce denenmediği veya denenmesine rağmen çok büyük bir risk olduğu açıklanır doktorlar tarafından. "böyle yaşamaktansa" diye bir söz var, öyle düşünmüş olabilir hastalar da. şu anda ölmüş olabilir bu kişi, ancak ilerde çok kişinin işine yarayacak bir tedaviyi bir adım öne götürdü.

yalnız farkeden varsa, idrar yolları enfeksiyonu ile alakalı ölümü, eğer doğruysa tabi.

hastalara olası kötü senaryolar bir bir anlatılıyor. hasta izni olmadan doktor hastaya dokunamaz bile

siz gazetede okuduğunuz her şeye inanıyor musunuz gerçekten? sadece bu konuyla alakalı değil bu soru. hele ki milliyet...

atilla kavdır'ın yaşadığı evi gördünüz mü mesela? ben gidip görmedim ama görmüş birinden biliyorum. içinde şu anda bu durumu yaşayan birinden tüm olayı dinledim.

transplant ameliyatlarında 103 gün başarı demektir. bakın, ameliyat diyorum. ömer özkan dünkü basın açıklamasında gayet güzel açıkladı durumu. "hastalara, vücut dokuyu reddetmesin diye bağışıklık sistemini bastıracak ilaçlar veriyoruz. bu sırada da normal insanlarda karşılaşmayacağımız enfeksiyonlar olabiliyor"

tüm dünyada artık bir standart halini almış olan yüz nakli neden ilk bu sene denendi türkiye'de? çünkü hekimler korkuyorlar. tam da bundan korkuyorlar. hastanın ölmesini inanın en az hastanın ailesi ve hekimi ister. ama bu tarz şeyler olabiliyor. en basit tonsillit ameliyatında bile bu risk var. sonra "hayallarini yaşayamadı", "doktor vahşeti", "önce ben yapıcam kavgası" olarak basına yansıyor. hekimin önceki başarıları bir anda unutuluyor. bu tarz prosedürleri kontrol eden kurullar var, ve hekimlerin hastaları "denek" olarak kullandığı iddiası gerçekten kul hakkı yemektir

etik olarak yanlışlığı tartışılamaz bile ama Mengele nin 2. dünya savasında yaptıgı deneyler olmasa genetik bilimi bu kadar gelişebilirmiydi geçtiğimiz 60 senede ?

mortac'in soyledigine kesinlikle katilmiyorum. mengele'nin genetik veya tip alaninda hicbir gercek katkisi olmadi. bunun en onemli sebebi kendisinin 'deneylerini' son derece kontrolsuz bir sekilde yapmasi ve benzeri bircok faktor yuzunden, yani bilimsel yontemi izlememesinden dolayidir. soylemeye gerek var mi bilmiyorum ama calismalari savasin bitmesinden once buyuk oranda yok edilmisti zaten, yani sonradan onun calismalarindan yararlanma diye bir sey de yok.

www.eksisozluk.com

en basit kist amelyatında bile ölüm olanağı olan bir belge imzalatılıyor ? şakamısın

saçmalığın daniskası.
gripten, bademcik ameliyatlarında bile ölenler oluyor.
Hiçbir doktor kalkıp da sana el, kol, ayak dikecez demiyor. Hasta başvuruyor, aile onaylıyor, imzalar atılıyor. Doktorlar zaten riskli bir ameliyat olduğunu da iletiyorlar. Riskleri konusunda bilgilendirdiklerine dair de imza atan zaten hastanın kendisi.
Yaşadığı olay çok üzücü, ne yazık ki haqyalini yaşayamadı, evet. Ancak bunu tüm doktorlara denek olarak kullandığı ile suçlayamazsın.
Ben ne doktorum, ne de bir doktor tanıdığım var. Ancak Türk doktorlarının, böylesine zor koşullarda mucizeler yaratmaya çalıştığının bilincindeyim.
Hasta iyileşmez, ölür, doktor ölesiye dövülür Türkiye'de.
Hasta iyileşemez, çırpınır, Türkiye'deki doktorlardan medet umulur Avrupa'da.
Yazık. Zihniyete yazık.

oz izlemediysen oz izle.

oz kesinlikle +1

ben de sherlock a başlıyacam. tavsiye ettiler

edit : ha sadece sonuna kadar aksiyon akıllı adamlar falan istiyosan prison candır bence.

Breaking Bad bi de izlemediysen kesinlikle Nip Tuck izle.

house u dene? sararsa bi de mentalist i izlersin

black mirror
gerçi 3 bölüm ama muazzam..

bi de benzer şekilde the lost room var

(bkz: misfits)

(bkz: black books)
(bkz: shameless) US
(bkz: dr. who)
(bkz: the big bang theory)
(bkz: the it crowd)

sırasıyla
1-the wire(10)
2- oz(10)
3-supernatural(8)

bunlara da bakabilirsin.

oz izle ardından the wire izle.

dizi zevkimiz aynı sayılır, hbo dan şaşma benim gibi. iyi seyirler.

prison break izlemediysen hayatinda büyük bir eksiklik var demektir.

sherlock'u izlememiş insanlar isteseler de üstün insan seviyesine erişemiyorlar. duyumlarım böyle yani

Puanları hiç değerlendirmeden söylüyorum o yüzden çok alakasız olabilir ama Agatha Christie: Hercules Poirot'yu izleyin bence :) Çok şeker adam Hercule Poirot

Sherlock izle 6 bölüm zaten. Ama izle. Madem o dizileri izlemişsin Sherlock'suz olmaz.

Haa bir de Sherlock s02e01 varya... Onu izlerken bu duyuruyu hatırlayacaksın emin ol:)

o listeye how i met your mother girmemiş mi?!?! yazıklar olsuuuuuun tüüüüüü

fringe'e devam et kaldığın yerden, psikopata bağladı son birkaç bölümdür.

herkes game of thrones izliyor, sen de geri kalma. bi de the killing'e bakabilirsin.

ben engelli demeyi tercih ediyorum her zaman.
özürlü bana göre çok kaba bir ifade.
sakat ise fiziksel rahatsızlığını yüzüne çarpar gibi oluyor.

Engelli ve özürlü genel olarak kullanılıyor olsa da "özürlü"nün anlam/kullanım açısından "kusur" a yönelmesi bence iyi durmuyor. Hatta ki halk arasında "özürlü" kelimesi hakaretamiz bir şekilde bile söyleniyor.

Engelli daha insani bir kelime. Çoğu federasyon da engelli kelimesini kullanıyor.

Eskiden sakat denirdi, insanlar sakat kelimesini hakaret amaçlı kullanmaya başlayınca sakatlara özürlü denmeye başlandı. Bir süre sonra insanlar özürlü kelimesini hakaret amaçlı kullanmaya başlayınca engelli lafını buldular. Yarın o da aynı duruma düşerse yerine birşey daha bulurlar.

Ben içimden sakat diyorum ama tepki çekeceğim bir ortamdaysam açıktan engelli diyorum.

Bir de İngilizce'deki "disabled" kelimesini seviyorum. Çağrıştırdığı imgede olumsuz hiçbir şey yok gibi geliyor bana.

evet; özür dileyecek bir durumları yok.
ben de "engelli" kelimesini tercih ediyorum. rahatça hareket etme özgürlüğüne sahip değiller, bir nedenden dolayı hareketleri engellendiği için.

sakat kelimesini ne yazık ki türkçe'de yolunda gitmeyen anlamından ziyade hakaret anlamında daha çok kullanıyoruz. bu yüzden bu kelimeyi kullanmayı tercih etmiyorum.

anlamsızca hareket eden birine "sakat mısın oğlum sen?"
ya da yanlış yerde, yanlış zamanda hareket eden kişilere "sakat sakat işler yapıyorsun" ...gibi.

engelli

burada bence doğrusu sakat, kullanmıyoruz. çünkü kaba geldiği iddia olunuyor. bu şey gibi, adam sakat ama ona sakat derken dahi durumuna öylesine acıyoruz, öylesine kabul edilemez ve itiraf edilemez bir halde buluyoruz ki adamı, sakat demiyoruz. biraz daha kibarını üretiyoruz. esasında adamın içinde bulunduğu hale dair kompleksimizi yansıtıyoruz. empati'den yoksunluğumuzu gösteriyoruz. adam'ın ayağı, gözü sakat işte, sakatlanmış. kolundan sakat, kopmuş. bu durumdaki adama sakat diyememek onun mevcut hali ile barışık olamamak demek. adamı tanımlarken, adamı tanımlayan sözcüğü kaba bulmak çok manasız. bizlerin sakatları anlayamama "özrünü" ortaya koyuyor.

bu durumdan biri olarak ben de yorum yapmak istiyorum.

engelli doğrudur; bacağımda bir problem var ve bu uzun süre yürümemi veya ayakta durmamı "engelliyor."

özürlü doğrudur; zorlandığım belli olduğu için kusursuz bir görüntüm olmuyor elbette, bu da bir "özür/kusur"' dur.

sakat doğrudur; herkesin bildiği gibi normal çalışmayan bir uzuv "aksama/sakatlık/arızalılık" olarak görülür.

zannımca. yani hepsi doğrudur diye düşünüyorum. söyleyiş şekli ve üslûb ile alakalı gibi geliyor bana doğru veya yanlış söylenmesi diye düşünülen.

selamlar.

bunu zamanından ismini hatırlayamadığım bi engelliler derneği yöneticisi şöyle açıklamıştı: bu insanların kime özür borcu var ki onlara özürlü deniyor, biz engelli ifadesinin kullanılmasından yanayız.

hepsi doğru.

en doğrusu hatta, sakat.

özürlü ve engelli sonradan sakat demeye utananlarca üretilmiş kelimeler. onların kimseden özür dilemeye ihtiyacı yok, onların hiç bir engeli yok ki diyip bu kelimeleri de reddedenler var.

hangisini isterseniz onu kullanın. bayan/kadın gibi bir hali var.

"Engelli" daha eli yüzü düzgün bir ifade gibi duruyor ama bunun yanında çok yapmacık.

"Sakat"sa daha samimi, daha içten gibi.

Nerede kullanıldığına bağlı sanırım. Annem gelse dese ki "engelli kız, kaldırım ağzına park eden araba yüzünden kaldırımdan inemiyor"; o arabanın sahibi olan orospu çocuğunu bırakır gülmeye başlarım. "Anne nası kız nası kız??" derim.

Fekat misalen mimari bir şeyler anlatıyorsa karşımdaki adam, "engelli" lafını kullanması daha doğru olacaktır.

Bir de önceden "sakat arabası" diye bir tabir vardı. Onlar da sonradan "tekerlekli sandalye" oldu :)

Ben sakatı tercih ediyorum.

Not: Fenerbahçeliyim. (Pardon sakatım)

Bende engelli demeyi tercih ediyorum ama milletvekilimize göre :O

youtu.be

tek tek print screen yapabilirsin.

getir.net
buradan seç beğen al... belki hepsi yoktur bilemedim ama iş görür bence.

i hurt so much.

forum.wordreference.com
i'm exhausted güzel mesela. running on fumes da iyiymiş hehe
worn out da olur insanlar için.

i'm exhausted sanki daha çok yorgunlukla ilgili gibi.

nasıl bir resmiyette yazacağını bilmiyorum ama Natalie Imbruglia hanımın da dediği gibi

ikili resmi olmayan bir konuşma için, i am torn diyebilirsin.

forum.wordreference.com

worn out olur gibi geldi bana da.

i am exhausted fiziksel bir aktiviteden yorgunluk anlamı verir.
worn out daha uygundur. cümle içeriğine göre kullanılabilir.
(very) tired of this shit tarzında birşeyler de denebilir.

kupeyi sag kulaga takmak

konuşma tarzı ve haraketleri.

konuşma şekli

kaş aldırmak, ortadan aldırmak değil kastım.
bir de efemine hareketler ve konuşma stili. o değil gay olmayıp efemine olan modacılarımız var.

ayrıca sayın erkekler salash pantolon size hiç yakışmıyor ıyy.

kaşları aldırmak. ama sadece arasını değil. alt taraflarını falan da aldırıp şekillendiriyorlar ya. o benim demek istediğim. küpe 2 kulakta da birer adetse normaldir.

eşcinsel kardeşlerimiz eğer benliklerinden memnun, karakterleri ile barışık iseler her cinsin yaptığı gibi cinsel yönelimlerini dış görünüşlerine yansıtırlar, hedefledikleri kesime çekici görünmeye çalışırlar. bunu da renkli pantolonlar, asimetrik saç kesimleri, hafif bir göz makyajı, kadın reyonundan alınan veya zara vb mağazalardaki sırf gayler için üretilmiş gibi görünen giysiler vb şeyler bu çabanın parçaları olabilir. ama bunları yapıp heteroseksüel, biseksüel, aseksüel gibisinden değişik tercihlere sahip insanlar da var olabilir. asimetrik saç kestiren her erkek gay olacak diye bir kural yok yani. çok dışa vuranlar hakkında tahmin yürütülebilir ama kime ne yani, herkesin elindeki kendine.

ağda, saç, kaş vs şeyler herkesin yapabileceği şeyler. eşcinseller de yapabilir. ha kaşını incecik alırsan feminen gözükürsün ama.

vücut dili

alınmış kaş.

saç, kaş, tırnak gibi konularda hassas olması, aşırı bakımlı olması gay mi acaba diye düşündürmez beni. gay olmakla efemine olmak çok farklı.

gay demesinler diye tekkaşlı olmayak, yapmayın etmeyin :D

bence kaş aldırma yada küpeyi sağa takmak falan hiç öyle bir şeyin göstergesi değil. sen kaşlarını beğenmiyorsun, beğenmediğin bir şey neden vücudunda bulunsun ki ? küpeyi de sağa yakıştırıyordur, o tarafa takar.

bana göre belli eden diğer erkeklere bakışı. ortama karizma bir adam girince ona nasıl baktığı. bakışları en çok belli eden bence.

günlük kullanılan fondötenler, kıyafetler vs. çok belli ediyor abicim. Bir de yürüyüş şekli ve konuşma şekli. Ve kesinlikle kesinlikle bayan çantası kullanıyorlar.

çok küçük bir kedi değil. (yani 1-1,5 aylık sanki)
yarı yarıya sulandırılmış süt verin. tek başına süt vermeyin ishal olur. içine biraz ekmek içi karıştırabilirsiniz. ama muhtemelen pek yemeyecektir. yarına kadar bu zerzevat onu tok tutmaya yeter. sıkıntınız olursa geec 2'ye kadar 533-252 21 12 nolu telefondan bana ulaşabilirsiniz.
bunun dışında sağlıklı görünüyor. özel olarak yapmanız gerekn bir şey yok.
kediler en az 15 yıl yaşar. eğer 15 yıl bakabilirim evlenince çccuk olunca atmam falan diyorsanız siz bakın. kedi bakımı köpekten kolaydır.... devamı geliyor (merak etmişsinizdir şimdi)

kedi şu yaşı ile bile rahatlıkla mama, su ve kum ile tüm gün evde yalnız bırakılabilir. zaten bol miktarda uyur kediler.
yatağınıza falan almaktna rahatsız olacaksanız kediyi şimdiden yatağınıza, koltuklarınıza falan çıkarmayın. ama buna rağmen bir köpek gibi söz dinlemez ve yine de çıkar ne yaparsanız yapın. o nedenle yaağınızda yastığınızda rahatsız olacaksanız da şimdiden sahiplendirin. buradan da sahiplendirebilirsiniz. bir kaç fotoğraf ve iletişim bilgilerinizi koyun. şehir yazın tabi.

çevrenizde veteriner bulursanız onlar da sahiplendiriyor olabilir.

kedide yara falan yoksa yarına kadar yapacağın önemli bir şey yok zaten. sütle iadere eder, istersen sütün içne birazcık ekmek doğra. şimdi sen verdiğin her şeyi silip süpürmesini bekliyorsun ama öyle değil, daha yavru o:) sana tavsiyem beslemeye niyetliysen mama alman iyi olur. zira mama hem tok tutuyor, hemde yararlı. ayrıca beslemeye niyetliysen bir an önce kedi kumu al ve tuvalet alışkanlığı kazansın. veterinerler hakkında bi bilgim yok, 80 tane hayvan besledim 1 defa veterinerden içeri girmedim. ama götür bi baksınlar, besleyeceksen aşı falan vurdur. önce bi araştır ama ücretsiz vurulan yer var mı diye. belki belediyenin veterineri ücretsiz bakıyor olabilir, bi sor soruştur bakalım.

kendinin adınada 'kınalı yapıncak' koy ve o koltuğun aynısından bendede var..

edit: veterinerler sahiplenmiyor tam tersine tamam biz onu sahiplendiririz diyerek alıyorlar ve verecek birisini bulamadıkları zaman hayvanı uyutuyorlar. gerçi adamlarda haklı hangi biriyle uğraşsınlar.

yumurtayı az değil normal, sert haşla. parçalaman zor olur. sert haşla. rendele, karıştır. istediği kısmını yesin. ama sulu süt ve ekmek yeter ona yarına kadar. bu arada yumurta yemeyebilir. o nedenle az bi kısmını rendele. yemezse çöpe gitmesin. siz yersiniz. ve ayrıca tabakta hepsi durursa kurur.

bence sahiplendirme, kedi çocuk gibidir eve neşe katar, bakımı çok zor da değil, ben smyrna daha iyi bilir ama sanırım kuru mama da yakında yemeye başlar, sütü saf verme sulandır ver yeter

kafasını ıslatmadan bedenini bir kere bebe şampuanıyla yıkarsan en azından yarına kadar kirinden arınır

veteriner zaten aşısını yapacak aşıları tamamlanana kadar yatağına vs almamakta fayda var

kullanmadığın bi battaniyeyi kare şeklinde büküp bir yere yatak yap zaten o anlar gider orda uyur hep :D

kediyi yıkayacaksan yarın öğlen saatlerinde yıka, yıkadıktan sonra güneş görsün.

her veteriner için aynı şeyi söylemek doğru değil. uyutanı da vardır satanı da (alan olursa) niye hep kötü örnekleri verirsiniz anlamıyorum.

80 tane hayvan besleyip veterinerin kapısından girmemiş olmak bence maharet değil bir hata. eğer veterinere gitmezseniz kediniz aşılanmaz. aşısı olmazsa sağlıklı olmaması bir yana, eğer birisi evinizde kedi beslediğinize dair şikayetçi olursa zabıta gelip kedinizin kimliğini/karnesini ister. ve siz de aşı yaptırmadığınız için karnesi olmadığından kedinizi zabıtaya kendi eliniz ile teslim etmek zorunda kalırsınız.

tabi dediğim gibi sizin ve kedinizin sağlığının korunmamış olması da önemli bir konu.

köpek beslerseniz ise kanlı ishal başta olmak üzere bir çok hastalık varken "heyt be hiç veterinere gitmedim" demek bence anlamsız.
doktor gibi bunun da iyisi kötüsü var pahalısı var ucuzu var. ben adana'da 2 vet ile çalışıyorum. biri 3 aşıya 50 tl alırken, diğeri bir aşıya 40, ucuz olan veteriner kist için tableti bana avuçla ve bedava verirken, diğer kazıkçı olan bir tane tablet için 20 tl isteyip size 10 tl deme yüzsüzlüğünü yapabiliyor. o nedenle bir çok masrafı olan bir konu olan hayvan sahiplenmein aslında en masrafsız kısmı olan aşıları yaptırmamak yerine yaptırın sizin de hayvanınızın da sağlığı yerinde olsun.

kediler yıkanmaz. hele ki yavru kediler hiç yıkanmaz. yoksa hasta olurlar aman dikkat. kendilerini yalayarak temizlerler. bebek de olsa içgüdüsü ile o bilir nasıl yapacağınız.

ancak iran kedisi gibi yalayarak kendini temizleyemeyen kediler arada bir yıkanır.

yalnız bu çok ama çok tatlıymış. uzun zamandır bu kadar tatlı bişi görmedim. vermeyin kimseye. sizin olsun :))

yine aynı konu açılacak ama kediyi YIK-KA-MA

zaten hayvancağız uyuyor. uyanınca kendini yalar güzelce. elleme.

suyunu eksik etme.

üstünde bir kalıntı (boya, zift, alçı vs olan) bir kedi dışında hiç bir kedi yıkanmaz.

buyrunuz bana inanmıyorsanız kedisi de olan bir veteriner yazısı:
www.eksisozluk.com
www.eksisozluk.com
www.eksisozluk.com

@ben smyrna

bende bu yargısız infazlarınızı anlamıyorum. ben marefet diye söylemedim. o bölgedeki veterinerler daha çok büyük baş hayvanlarla alakadar oldukları için, benim kedime, köpeğime, balığıma bakmaya zahmet dahi etmediler. çünkü onlar çiftliklerden paranın anasını ağlatıyorlar, benim vereceğim 40-50 lira için uğraşmak istemediler. bende kendi veterinerliğimi kendim yaptım ve şükür hiçbir sorun yaşamadım şu ana kadar.

ayrıca tabi kötü örnekleri vericez, vericez ki tedbirli olsun. ayaküstü hayvan uyutulursa daha mı iyi?

yargısız infaz değil. kıvırmayınız.

"veterinerler hakkında bi bilgim yok, 80 tane hayvan besledim 1 defa veterinerden içeri girmedim."

ben bu cümleyi "marifetmiş gibi" algılamaya devam ediyorum.

evet entrylerde zorunlu hallerde kedi nasıl yıkanır anlatmış arkadaş, ancak çok önemli bir noktayı unutmuş. "tırnaklarını kesmeden" sakın böyle bir işe kalkışmayın :P yoksa dünyanın kaç bucak olduğunu kanlı bir şekilde öğrenirsiniz.

kedi çok kirliyse kuru şampuanlar var. pudra gibi mis kokan şeyler. döküyor fırçalıyorsunuz. tertemiz yapıyorlar, yağları bile çıkartıyorlar.

ben sokaktan gelmiş diye yıka dediydim ama madem öyle diyosunuz yıkamasın :D

yoksa evet çok yanlış yıkamak, hem kendilerini temizleme alışkanlıklarını unutuyolar sık yıkanırlarsa hem de hastalanıyorlar

durum şu;
kedicik evin içinde dolaşıyor. bir leğene bahçeden kum koydum ve tuvalet için onu kullanıyor. ishal olmuş malesef :( çok akıllı bir kedicik sanki bu :) iki tane dişi var. sanırım ben bilgisizliğimden küçük sandım. 1,5 aylık gibi geliyor birşeyler okudukça. sokaktan gelmiş olmasına rağmen oldukça temiz. müdahalede bulunmamak en iyisi sanırım. hem dediğiniz gibi kendi kendini yalıyor zaten. su, ve su-süt karışımı verdim. yarın veterinete götüreceğim. dediğim gibi hiç bir kediyle ev arkadaşı olmayı düşünmemiştim. şaştım kaldım şimdi. ben tüm gün yokum. evde tek başına çok sıkılır sanki :/ bi de tüy dökülme muhabbeti var ya. o da karıştırıyor aklımı. bilemedim ki...

tekirlerin tüyü fazla dökülmez. hele de sık sık fırçalarsanız ve evi de aynı şekilde süpürürseniz çok rahatsız etmez. aşıları yapıldıktan sonra zaten o tüyleri yutsanız da ölmezsiniz :) hem madem bahçeniz var, biraz büyüyünce bahçede de besleyebilirsiniz, çok sıkıntı olmaz.

edit: kedi hakikaten çok güzelmiş :)

@ben smyrna

dikkat ederseniz arkadaş sorusunda veterinerler hakkında bilgi almak istemiş, fiyat falan sormuş. bende cevabımı verdim ve bir bilgim olmadığı için bilmiyorum dedim. sadece belediye veterineri belki bedava ilgilenir dedim. bunun neresinden marefet anlamı çıkarttınız anlamak zor:) hem ben ruh hastası mıyım, ne diye burada küçükcük bi kedi üzerinden caka satayım..

@Sheridans ayrıca kedinin tırmaklarını falan sakın kesme, kaşınamaz hayvan sonra.

tüy dökme muhabbeti bu tür kediler için mevsimliktir ve ilaçla önlenebilir.

tüyleri o kadar fazla dökülmüyor benimki smokin tekir rahatsız edecek kadar dökülmüyor

bence atmayın çok eğleneceksiniz, yalnızlıktan fazla hoşlanmıyorlar gerçi ama oyuncaklarını ortalıkta bırakınca mamasını gitmeden taze koyunca kumunu vs sini hazırlayınca adapte oluyorlar

biz 7 aylıkken yanına arkadaş alalım demiştik yalnız kalmasın diye kıskançlık krizine girip yeni gelene saldırdı

olur da bakacaksanız ve yalnız kalmasını istemeyip bir tane daha arkadaş getirmek isterseniz şu an getirin onu yoksa ilerde zor alışıyorlar hatta yeni gelen kedi yüzünden depresyona bile girebiliyorlar

biliyorum bir kediye bakıp bakmamak arasında kalmışken 2'ye çıkardım sayıları ama inanın büyüttüğünüz kadar zor değil zaten çalışan biriyseniz masrafını kolayca karşılarsınız çok fazla birşeyleri yok

-tecrübeli olmadığınız için tırnaklarını daha ilk günden kesmeyin.
-ishal olmasının nedeni verdiğiniz süt olabilir. süt vermeyin. tavuk haşlayıp iyice parçalayıp verebilirsiniz. kediler çiğnemez. o yüzden boğazından geçebilecek kadar küçültürseniz sorunsuz yer. kedilerde laktoz intoleransı vardır. süt şekeri olan laktozu hazmedemedikleri için ishal olurlar.
-ev kedisi değilse bile temiz olması normal. sokak kedileri de sağlıklı ise toz dışında kiri pek olmaz (tabi bulunduğu mekana da bağlı)
-1-1,5 aylık görünüyor demiştim :)

3 tane kedim ve çokça hayvan sevgim var :)) istediğiniz zaman arayın. kadın erkek olmanız farketmez. sonradan asılmam. içiniz rahat olsun. kedicik de siz de sıkıntı çekmeyin. kontör falan yoksa mesajla numaranızı verin, ararım.

ay o kadar tatlı ki ver bana koynumda yatırayım onu. o kadar sevdim :)

Gördüğüm en güzel kedilerden biri <3
bakmak bile huzur verdi bana
umarım onu yalnız bırakmazsınız :(

barinaklardaki engelli kopekler.

Türkiyede çok az köpek cinsi mevcut. Küçük köpek cinslerinden ancak chihuahua, bazı teriyerleri bulabilirsin. Fakat teriyerlerin genel olarak bir havlama eğilimi var, yavruyken havlamaması için iyi eğitmen gerek.
Sana tavsiyem juen'den açıp köpek türlerini okuyup sana uygun olabilecekleri seçip, içlerinden türkiyede olanları araştırıp sahipleriyle görüşmen.
Ya da dedikleri gibi barınaklara bakabilirsin. Fakat barınaktan alınacak köpeğin de dezavantajları var. Bunları bilmek gerekiyor.

Bir diğer tavsiyem de çok araştırma yap. Beslenme seçeneklerini(kuru mama, barf vs.), istediğin ırkın genetik olarak yatkın olduğu hastalıkları, bunların belirtilerini,, tedavisini, tedavi ücretlerini, eğitimini, köpeklerin karakter çeşitlerini, nasıl karakter analizi yapıldığını, vs vs bir sürü şey oku.
Yurtdışındaki üreticilerin(breeder) bir çoğunun web sayfalarında tonla bilgi olur. AKC, FCI neymiş öğren. Seçtiğin ırkla ilgili yabancı derneklerin sitelerine gir. Sayfalarca bilgi oluyor. Ki bu bilgilerin çoğu başka köpeklere de uygulanabilir.
Çiğ etle beslemeyi mutlaka araştır. uygulamayacak olsan bile hiç değilse neyden vazgeçtiğini bilirsin. Türkiyede önyargılar yüzünden pek bilinmiyor olsa da yabancılarda çok uygulanıyor. Hatta bazı üreticiler yavruları çiğ etle beslenmesi şartıyla veriyorlar.

Jack russela gelirsek; juen'den alıntılanmış karakter tanımı:
Jack Russell Terrier hareketli ve yaşam dolu bir ırktır. Gözü pek ve kesinlikle korkusuzdur. Oyun oynamaya bayılır. Onu kızdırmayan ya da vurmayan çocuklarla arası iyidir. Çok zekidir; ancak inatçı ve başına buyruktur. Eğitimi güç olabilir. Jack Russell diğer köpeklere karşı saldırgan olabilir. Bu nedenle yavruyken çok iyi sosyalleştirilmelidir. Bazıları bu nedenle başka köpeklerce öldürülmüştür. Güçlü bir av güdüsüne sahiptir ve diğer küçük ev hayvanları ile güvenilmemelidir. Kovalamaya ve keşfetmeye bayılır. Tasmasız serbest bırakılmamalıdır. Jack Russell kazmayı ve havlamayı sever. Yeterince meşgul edilmezse huzursuzlanır ve eşyalara zarar verici olabilir.

juen juen diyosun ne bu juen dersen de;
www.juen.com.tr

danualar çok sakin ve evcil. yerin varsa. hiç bi köpek sadece akşam ilgi gösterilerek bi hale yola gelmez, onu diyeyim. sabahları illa ki yürüteceksin.

küçük köpek alma sen gelene kadar her şey bok olur. bence alman gereken yetişkin bir köpek ve ilgi göstermelisin mutlaka. zaman ayır. eğer ben yeteri kadar zaman ayıramam dersen 2 tane yetişkin al sen yokken zaman geçirirler onlar. ve bakımevinden almanı tavsiye ediyorum. para verme.

king charles <3

'İman et,hatırla,vücuda geldiğin hali ve gideceğin son mertebeyi unutma,işte o zaman cennetin kapıları açılacak sana.'

tam olarak bunları söylüyor. Öncesinde de iskenderin şiirini gençlik halinde okuyor.
o şiir de;
ben öldüğümde ülkemin dört bir yanından,tebaamdan olan insanları çağırın
cenazemin önünden askerlerim yürüsün silahlarıyla,
sağımdam alimler yürüsün kitaplarıyla,
solumda zenginler yürüsün mallarıyla,
arkamdan ise fakirler yürüsün gözyaşı ve dualarıyla.
Sağ elime altından bir küre verin.
sol elimi ise boş bırakın
ta ki mezara dek...

edit: copy paste değil alın teri

Onu akşam söylememiş miydi yahu?
Adil ol, kul hakkı yeme tarzı birşeyler de söylemiyor muydu acaba?

mezarsahnesi dün vardı ama sizin dediğniz bir önce ki ya da iki önce ki bölümde pargali ibrahim ile kendi iç hesaplaşmasını yaparken söylüyordu.

www.dizihd.com buradan geçmiş bölümlere bakabilirsiniz.

evet evet, önceki bölümlerden pargalı ibrahim ile kendi iç hesaplaşmasını sormak istedim, doğrusunuz. dizi sitelerine girişim olmadığı ve hangi bölümde yayınlandığını bilmediğim için buraya sordum.

benim babam, korkulu rüyalarından uyandığı bir sabah kendini sigarayı bırakmış olarak buldu. 25 yıllık içiciydi 6 yıldır içmiyor.
hiçbir şey yapmadı.
uyandığı sabah sigaraya yabancılaşmış "bu ne lan böyle" demiş kendi kendine "ne yapıyorum ben bütün gün fırkfırk çekip duruyorum bunu." laps o gün bıraktı. içmiyor 6 yıldır.

sanırım şu aralar baya insan bırakıyor, gözlemlediğim bu.
ben de bırakıyorum. 10 günü geçicek. çok zor oluyor, ben de doktordan destek alacağım. her an sinir ve stresten tekrar başlayabilesim geliyor ancak o an, bu yaşadığım sıkıntıyı tekrar yaşama ihtimalini düşünmek istemiyorum. yani bu bırakma savaşı çok zor. tekrar yaşayamam aynı şeyi. bir kere yaşarım daha iyi. kriz geldiğinde mutlaka git bir şeylerle oyalan. bana az da olsa yarıyor.

bizim peder bırakalı 1 yıl oluyor, 20-25 yıl içmiş. geçen yıl hastalandı, doktor 15 gün sonra kontrole sigarayı bırakmamış olarak gelirsen muayene etmem demiş, o da bıraktı.. herhangi yardımcı bişey kullanmadan bırakan daha başka kişiler de tanıyorum ve bunları görünce "insan gerçekten isterse bırakıyor abi gerisi yalan" fikrine saygı duyuyorum...

10 sene deliler gibi içtim. 4 sene önce bıraktım. içerken devamlı nefret ediyordum.

hiçbir şey kullanmadım. arada ağırlık kaldırdım.

bırakın bence daha da geciktirmeden. yıllar ilerdikçe bırakmak daha zor oluyor. bırakınca da nasıl olursa olsun bırakın bence.

şu bu ilacın yan etkisi sigaranın yan etkisinden yüz kat daha masumdur. benim en büyük bırakma nedenim bağımlı insan olmak idi.

--------------------

kaç senedir içiyorsunuz?
günde ne kadar?

1997'den beri sigara içmekteydim 2011'in kasım ayına kadar. yaklaşık 14 sene 11 ay sigara içmişim. hastalıkta ve sağlıkta devam etmişim içmeye. ve ortalama 1 paket. gerşi son 1,5 senem tütün sarıp içmekle geçti... sonuç olarak 5 aydır içmiyorum. nasıl mı?
www.idefix.com
mail adresini yazarsan pdfini de atabilirim.

babam 15-55 arası günde 3 paket uzun marlboro içti. bir gün dedi bırakıyorum ama bir paket daha al akşama bırakayım dedi, almadım. o da gidip almadı bir bıraktı şimdi 62 yaşında.

iradede bitiyor her şey.dedem de bıraktı (akciğer kanserinden ölünce). doktora falan gitmeden bırakanlar tanıyorum.sigaranın hayatınızda boşalttığı yeri başka bir şeyle doldurmanız gerekecek.yemekle doldurmaya kalkarsanız kilo alırsınız. günde 1 avuç kuruyemiş olabilir, ya da çekirdek..Ben hiç içmedim ama şahit oldum, bi arkadaşım ha deyince bıraktı. ilk zamanlar cebinde taşıyordu,sonra iğrenmeye başladı.yıllardır içmiyor.ilk haftayı atlatmak biraz zor, sonrası kolay

ama destek alacaksanız da alın.

yani:

"vay her şey irade sakın başka bir şey kullanma kullanırsan iradesiz zavallısın" görüşüne KARŞIyım.

ha diğer tarafta destek ürünlerinden de mucize beklememek lazım.

daha önce bıraktınız mı? girişim oldu mu ?

ben de 8 ay önce bıraktım. sigarayı 10 yıldır severek içiyordum. sevdiğim bir şeyi bıraktım sırf ileride zararını görmemek için. herhangi bir hap, doktor danışmanlığı vs. almadım. öyle zart diye bıraktım. ben bile şaşırıyorum hala.

sigarayı deli gibi isteme anları toplamda 3 dk civarında sürüyormuş. yani isteyince sakin olup nefes alıp markete bakkala gitmeden çakmak arayışına girmeden 3 dakika tavana bakarsanız geçiyor.

bıraktım 1.5 sene olacak neredeyse.

çok uzun bir süremi senin için bilemem ama yaklaşık 5 ay oldu bırakalı. orta okulun sonların tek tük içmeler lisede paket alıp bitirmeler üniversite de paket taşıma en son olarak tütün sarıp içme geçmişim dahilinde herhangibir uzman yardımı,doktor yardımı olmadan bıraktım.hasta oldugum zamanlarda nefret ederdim yine bir gun hastalandım ve içemedim nefret ettim bıraktım.

kriz zamanlarında sinirlendiğinde içmek rahatlamak istiyorsun ama yeltenme git biyerleri yumruklar $ınav çek mekik çek ağırlık kaldır (derdim önceden olsa) ama bunları yapabilirsin de derin derin nefes almak daha iyi geliyor. hem bi yere vurup elini kolunu sakatlamıyorsun hem öfkeni kontrol altına alıyorsun hemde sigarayı bırakma konusunda emin bir adım daha atmış oluyorsun.

bir de:

"bir kerede bıraktın bıraktın yoksa zavallı iradesizsin" tutumuna da KARŞIYIM.

bıraktıkça kendinizi bedeninizi tanıyacaksınız. ben 4 senelik bırakmamdan önce bir kez 6 bir kez 4 ay bir kez 1 ay, 2-3 kez 1 hafta, onlarca kez 1-2 gün bıraktım.

bence çoğu insan "yaaaa ama bırakırım da ya yeniden başlarsam" diye korkuyor ve kendini kandırıyor.

hangi şeyi ilk seferde kusursuzca gerçekleştirdik ki? sigarayı da bırakın, bu size güç katar en azından BIRAKABİLECEĞİNİ görürsünüz.

bizim bölük komutanı mesela, devamlı propaganda yapardım bıraksın diye. kızınızın gençliğini göremeyecekseniz falan şeklinde.

o da bana "on kusur senedir ıcıyorum bır gun bırakmadım artık bırakabılecegımı hayal edemıyorum" derdi.

neyse sonra 6 ay bırakmıs sonra telefondan konustuk ilk dedıgı sey "yenıden basladım evet ama en azından bırakılabılecegını gordum"

yani:

destekli desteksiz
kilo alarak almayarak
yeniden başlayarak veya başlamayarak

NE OLURSA OLSUN bırakın da yeter ki bırakın.

whyquit.com

yorumlayacak olursak ilk 3 gün günde 5 6 defa delirecek kadar canınız isteyecek, 3. gün doruğa ulaşacak bu isteklerin sayısı ancak sonra azalmaya başlayacak.

bu istekler en fazla 3 dakika sürecek ama bu süre size daha uzunmuş gibi gelecek, o yüzden saate bakabilirsiniz 3 dakika boyunca.

bir hafta sonra tekrar bir isteğinizde artış olacak ancak sonrası hep yokuş aşağı.

aeroflot söylemiş. ben de tekrar etmek istiyorum. Gördüğüm en başarılı yöntem Allen Carr'ın bırakma yöntemi. Kitabı ve DVDsi var. İnternette de pdf formatında bulabilirsin.

Ben de çok önyargıyla yaklaşmıştım, kitapla filmle sigara mı bırakılır diye. Ama bundan daha kolay, eğlenceli ve sağlıklı başka yöntem yok. Kitap hiç öyle düşündüğünüz gibi sağlıktan, şundan bundan bahsetmiyor. Sadece bıraktırıyor, o kadar.

Hayır reklam parası almadım.

3 ay içmeyip saçma sapan bir bahaneyle geri başlamış iradesiz kişiden ufak tefek bilgiler:

1- Sigarayı bir seferde bırakmak şart değil. Bırakın, bırakmanın zorluklarını yaşayın evvela. İnsanların kesin olarak sigarayı bırakması genellikle 2 ya da 3. denemelerinde gerçekleşiyor. (Kaynak vermeye üşendim şu anda) İlk denememde sanıyorum bir hafta içmemiştim. İkincide çok daha hazırlıklıydım ve çok daha az zorlanarak 3 ay boyunca içmedim. Artık sigarayı bırakmanın bir kabus olmadığını biliyorum. Hangi aşamada neyle karşılaşacağımı iyi biliyorum. Bu bilince erişmenin büyük faydası var. Tabii gönül ister ki ilk denemende bırakabilesin.

2- Allen Carr cidden etkili. Ben videosunu izlemiştim. PDFsi de muhakkak yararlı olur.

3- Cold turkey (çotank diye bırakma) iyi bir yöntem olsa da -ki ben öyle bırakmıştım- nikotin bantlarına (ya da sakızına) ya da ilaçlara da düşman olmamak lazım. Azımsanmayacak faydaları oluyor. Yine de ilk denemede cold turkey yöntemini öneririm, nikotinsizliğin çok da korkunç olmadığını görebilmen açısından.

3- Spor, naneli şeker ve tespih sigarayı bırakanın en büyük dostlarıdır.

Benden bu kadar.

Edit: Allen Carr yönteminin (aslında yöntem de değil, adam anlamadığım şekilde insanın beynini yıkıyor ve sigara içmeni engelliyor) ne kadar etkili olduğu konusunda şahsi deneyimimi de aktarayım. Bahsettiğim ilk sigarayı bırakma deneyimim tamamen kazayla oldu.

Bir torrent sitesinde bu videoya rastlayıp indirmiştim. Bir süre harddiskte öylece durdu. Bir gece uyku tutmadı, yapacak da bir şey bulamayınca fosur fosur sigara içmek suretiyle bu videoyu izledim. Aklımda bırakmakla ilgili en ufak bir düşünce yoktu. Video sona erdi, ben bir hafta sigara içmedim. İkinci denememde yine o videoyu izledim. Hala anlamış değilim ne anlatıyor da bu kadar etkili oluyor ama bir şekilde içirtmiyor işte.

(git: 393994)

Meram'da Cemo Etliekmek diye bir yer var. Etliekmeği ve bıçak arasısı güzeldi diye hatırımda. Dene derim.

Karatay medresesinin taş işçiliğini mutlaka gör. Aziziye camii civarında mutlaka gez çay iç.Akyokuş seyir tesasında (belediye tesisisdir ucuzdur) Tirit suböreği varsa bamya ye.

88.255.225.23
gezilecek yerler başlığına bir bak istersen

Orada tarihi köyler var, mutlaka gör derim. İsmini şimdi hatırlayamıyorum, biz gitmiştik, çok güzeller.

dessy sille'den bahsediyo olabilir evet güzeldir, minik baraj da var orda mesire yeri yapmışlar çevresini.

evet evet sille!

ben hic yalan soylemem.

ben hiç yalan söylemem +1 . bunu söyleyen insan eski erkek arkadaşım ve kendisi mitomani hastası olacak kadar çok yalan söylüyordu.yazık.

turkiye cennettir

makarna yapmak cok kolaydır.
istanbul dünyanın en guzel sehri.(hadi len!)


bi de bence şu da agır yalanlardan.

'ben aska inanmam' (hmm , peki)

eski erkek arkadaşım kanser olduğunu söylemişti. 3 sene sonra öğrendim işin aslını. daha büyüğünü duymadım şimdiye kadar. yok mu artıran?

eski bir arkadaşım ( hatun ) hamile olduğunu sonra babasının bunu öğrenince kalp krizi geçirdiğini söylemişti. daha sonra kardeşinden hiç öyle birşey olmadığını öğrenmiştim.

Maliye bakanımız 2009 yılından beri
"Benzine tek kuruş zam yapmadık" dedi.
amk alnımızda mal mı yazıyo dedin ya, ordan aklıma geldi.

eski erkek arkadaşım eski kız arkadaşı ile cinsel ilişkiye girdiğini, kızın tutucu ailesi sebebiyle onunla evlenmesi gerektiğini söylemişti. ne kadar safmışım.

eski erkek arkadaşımın, orta 2 terk iken üniversite terk olduğunu söylemesi,
babasının mühendis olduğunu söylemesi,
beni aldatmadığını söylemesi,
esrar içmeyi bıraktığını söylemesi,
beni sevdiğini söylemesi.

yıllarca sorgulamadan inandım. ne aptalmışım.

en büyüklerinden birini ben söyledim. benim karşılaştığım yalanlardan aklıma gelenler..

eski erkek arkadaşımı başka bir şehirde -tamamen tesadüf eseri- başka bir kızla elele gezerken gördüm. kendisini önemsemediğim için sadece yanlarına gidip hal hatır sordum. ertesi gün evime geldi. kızın kanser olduğunu ve kendisine aşık olduğunu söyledi. onu mutlu edebilmek için sevgilisi gibi davranıyormuş. yersen.

eski iş yerimde bir arkadaş hamile olduğunu ve problemli bir hamilelik olduğu için çalışmaması gerektiğini söyleyerek işten ayrılmıştı. biz kendisinin ve bebeğin sağlığı hakkında bilgi almaya çalışırken, ayrıldığı hafta başka bir yerde işe başladığını öğrenmiştik.

lise sonda iken tutucu ailem beni okul balosuna yollamıyordu. bende kız arkadaşıma kalmaya gittim onla beraber baloya gittik. sınıf arkadaşlarımızla eğlendik. dans ederken resim çektirdik. önce annem seneler sonra babam yakaladı. hala bana güvenmiyor babam.

:D aklima geldi.

2-3 senelik bir iliskim vardi, o gun de memlekete otobusum var gece 11'de mi ne. bulusacaktik guya ben gitmeden evvel. ariyorum acmiyor, en sonunda otobusumun kalkmasina 1 saat varken acti.

"seni arayamadim, cunku arkadasim kalp krizi gecirdi" :D

sac telini bile saklardim. sikerim dedim, ona ait ne varsa hepsini yaktim, 7 album fotograf (250 tane aşagı yukarı), yedigimiz çikletaların paketi. bi daha da aramadim. bundan tam 5 sene sonra facebooktan ekledi. oylesine bi konustuk, bakti yaptığının üzerine ölmemişim, yasiyorum, ellesmedi bi daha.

içimi döktüm ya la :D

arkadaş babanem öldü diye halısaha maçını ekmişti.

amk yalana ne gerek var halısaha sonucta, gelemiyom de bitti gitti işte :)

bol bl su iç

nikotin bandının işe yaradığını duydum. onun dışında, tüm aburcuburlar kilo aldırır. o sunta kıvamındaki eti formlardan filan alabilirsin ağzın boş durmasın istiyorsan. bir de sakıza çok abanma daha çok acıktırır.

bende aynı durumdayım. benim üstelik 12 senelik bir ilişkiydi :(
o kadar sinir basıyor ki, başlayasım var sırf bu siniri yaşayıp, etrafımı incitmemek için :(
bahse mi girsek napsak?

bir kulaklık bul ve son ses en sevdiğin şarkıları dinle. metal falan da olsun arada... gerçekten yardımı olur... bir de zaman her şeyin ilacıdır, unutma...

oniki sene boyunca günde minimum 2 paket içtikten sonra bi' gecede mnakodum piçin. altı ayda 18 kilo alıp 3 ayda on kilo verdim. 4 buçuk senedir de ağzıma komadım paşam.

you can.

Sigarayi birakmakla yapmissin. Zevkin neyse abur cubur adi altinda faydali seyler ye. Film falan uzle iste.

Sağ elinle de yaşadığın ilişkini bitirebilirsen her şey yoluna girecek.

1997'den beri sigara içmekteydim 2011'in kasım ayına kadar. yaklaşık 14 sene 11 ay sigara içmişim. hastalıkta ve sağlıkta devam etmişim içmeye. ve ortalama 1 paket. gerşi son 1,5 senem tütün sarıp içmekle geçti... sonuç olarak 5 aydır içmiyorum. nasıl mı?
www.idefix.com
mail adresini yazarsan pdfini de atabilirim.

Abur cuburdan vazgeç bir an önce. Zaten sigarayı bırakanın bir kilo alma durumu olurken sen abur cuburla tüy dikme. Yaz geldi bol karpuz dönemi -yaşasın-. Ayrıca insanlar 10 yıllık ilişkisini bebeği varken arkasına bakmadan bitirebiliyor. Her şey olacağına varır.

seviyorsan git iç bence:)
şaka bir yana tebrikler. bu maalesef çok görülüyor. sigarayı bırakınca millet yemeye vuruyor kendini. meyve iyi ama çikolata fena kilo yapar.
bağyansan sakız çiğneyebilirsin meselam.

(git: 387922)

ohaaa beş gün oldu diyip emeğini çöpe atmamak için devam et bence. tebrikler!

champix çok işe yarıyor.

Altın kurala göre bunu atlatabilmeniz için ilişkinin yarısı kadar süre geçmesi lazım. Daha işiniz var.

dayan kardeş ocak ayında bende bıraktım aynen senin gibi abandım abur cubura 14 kilo filan aldım ama olsun veririm verecemde ama o ilk zamanlarda ki bol abur cubur yeme ihtiyacım kalmadı. ha bide sözlükteki sigarayı bırakmak başlığını okudum bol bol iyi geldi sabret kurtul inşallah

daha güzel modelleri var bence.

ben tatmin oldum.
güzel

hocam ben beğendim. rahat mı, denedin mi ayağında? ben de öyle birşey almayı planlıyorum kaç kayme?

güzel ama kışlık bi havası var.

evet ayakkabı gışlık. puma'nın suede modelleri de çogüzel bence bunu alan onu da alır

bu duyurudan gördüm gittim bunu aldım.
www.morhipo.com

Güzel ayakkabı.

alka setzer bir nebze çare olmuyor muydu?

su içerek susama geçmiyor ve su dolu mide sorun çıkartıyor. bilirsiniz...

valla ben de bira sonrası falan çok susarım. ve susuzluğumu da sadece su keser.

soda deneyebilirsin.

ağızdaki susamayı geçirmenin yolu aranıyor beylerovic

meyve suyu ve soda

e tamam işte alka setzer dedik, beğenmedin.

agza limon sik.

ayran soda ikilisi de fena değil.

alkol sonrası su içmezsen kendine zarar verirsin.
alkol dehidrasyona neden olur. dehidrasyon çeşitli hastalıklara, düşük kan basıncına, görme bozukluğuna vs neden olur. ve su içmezsen ölüme kadar yolu var.

kısacası saçmalama.

oooof... zaten yeteri kadar su içiyorum ben alkol sonrası. ama mühim olan içmeme rağmen susamamım geçmemesi. hep su içmek istiyorum ve yine de belirli vakit aralığıyla da içiyorum.

benim sorduğum bu ağzımındaki susuzluğun gitmesi

aman iyi be oflama bana
susuzluğa karşı sıvı tüketmekten baska yapabileceğin birşey mi var? saçma sapan soru sorma ozmn

"susuzluğa karşı sıvı tüketmekten başka yapabileceğin bir şey mi var?"

bunu soruyorumm ve neresi saçma bunun? şimdi o zaman alkol de sıvı hadi onu içelim susuzluğumuzun gitmesi için... tövbe tövbe!

iç bence evet.

ağzına bir şey koy. (yutup ölme de sonra.) sürekli sulanacaktır ağzın ve susuzluk hissi azalacaktır dolayısyla. hiç denemedim; ama teoride yüzde yüz çalışıyor. pratikte de çok fark olmaz bence.

dilinin altına marihuana yaprağı koy, suyunu em yavaş yavaş.

konudan alakasız ama
@gominist redar
@elanor
siz ikiniz sevgili olabilirsiniz ben diyeyim o nasıl bir "off tamam" ve "offlama bana" etkisi öyle

sorunun cevabına gelirsek eğer miden kaldırırsa ayran ben öyle yapıyorum.

powerade deneyebilirsin.

ayran soda ya da ice tea. hiç biri kesmezse bi bira daha iç.

alkol su kaybettirdiği için su içmen lazım, su yerine başka bir şey içsen bile, içtiğin sıvının neredeyse tamamı yine de su olacağı için başka çare yok maalesef.

ice tea şeftali

bira içtiğinizde bundan sonra aynı anda bol bol su için.
ertesi gün uyandığınızda ise meyveli soda için, iyi gelir.

her karttan kart ücreti kesilir. her bankaya göre değişebilir ama genelde ocak-şubat gibi kesiyorlar galiba.. o kesim tarihinden önce kapatırsan hayır aidat ücretini ödemezsin.

öğrenciysen ya da bir iki faturan için ödeme talimatı verirsen kesmezler. ama kart ücreti limite göre değişmiyor, onu söyleyeyim.

gidip napıcak? başka zaman gidemiyo mu?

Benim icin sorun olmaz da, senin yerinde olsam vermezdim.

sen kendi sebeplerinden dolayı gidemiyosan bişey demeye de hakkın yoktur eğer onun da başka bi vakitte gitme imkanı yoksa.
gelirken bişeyler getirsin bari, sayılı gün çabuk geçer falan filan.
interneti olsun orda skype mkype haberleşmeyi de halledersin.
takma kafana ya başka bi vakit beraber de gidersin.
ayrıca artık hem de başka bi ülkeye demeyin lütfen. otobüsle hakkariye vana gitse 20 saat uçakla almanya iki saat. mesafeler artık değişik yani.

yıllık izin vs durumları varsa, başka zaman uyduramıyorsa gitsin. gelirken duty freeden içki neyin alsın beraber içeriz

izin veririm burda aldatırım onu

ben gidemiyorum bari o gitsin..

ikimizde aynı şeyi söylüyoruz birbirimize.

Ağzına sıçarım.

Yok lan gitsin iste ne güzel hediye getirir.

bahamalara gitmediği sürece sorun yok.
www.youtube.com

ortada izinlik bir durum yok bence.. neden gitmesin ki.

abi ben de gideceğim kendisi gelemiyor benimde fırsatıma engel olmuyor. neden karışsın ki hem? henüz sevgiliyiz, hayatlarımız birleşmemiş, aynı evde yaşamıyoruz bile. kendisinin iznini ve gönlünü alıp içim rahat gitmek isterim ki kaldı ki canı gönülden git diyor.

o gitse de bir şey diyemem sadece özler dönüşünü iple çekerim. ama beraber yaşıyorsak tatile yalnız nah gider.

teklif bile etmeye cesaret edemez.

gitmesinde yanlış olan ne var anlayamadım? gitsin.

hani kız kıza gitseler 2-3lü ehh uhh der bunları derken de zaman kazanmaya çalışırım.

ama tek gidecekse daha lafını bitirmeden o ilişki biter.

ciddiyim bu konuda.

"aşkım ben tek başıma 3 hafta hollanda'ya git..." ==> ilişki bitti.

ben anlamıyorum aga ya ben mağaradayım ya da millet. bu izin verenler bir şey olmaz diyenler kim? neredeler? gerçekler mi?

çok ilginç.

cidden kimseyi eleştirmiyorum laf da çakmıyorum. çünkü "reel" hayatta bu insanları hiç göremiyorum ama burada oran yüzde 90.

bunu sorduğuna göre bir güven problemi olabilir. yoksa neden gitmesin ki? senin zamanın yoksa onu niye esir ediyorsun?

burada benim sorun için başka ülkeye gitmesi de değil.

ben moda sahilde oturayım mesela, asla gelme imkanım yokken sevgilim bana "ben 10 gün adalarda tek tatil yapıcam" dese de aynısını söylerim.

konu GÜVENSİZLİK de değil. konu aldatmaksa ohoo.. aynı evde duşa girer 3g den adamın karşısında duş yapar falanı da filanı da.

ama ben evde otururken veya her neyse, mars'a veya arjantin'e veya 5km uzaktaki adalara ben yokken gitmesi falan bu pis bir duygu, tatsız.

ben de "her saniye beraber olalım her saniye yapışalım" demem ama 10 gün bensiz tek başına da gidiyorsa aga, anlamsız yani ilişki falan.

izin, reşit olmayan çocuğa verilir. insanlar diğer insanların sahibi değildir.

ben gidiyorum, bayan tarafım, sevgilim de izin veriyor. onu çok seviyorum :)

isteyen istediği yere gider izin nedir? karşındakinin seks turizmi ile ilgili bir planı yoksa gitsin istediği ülkeyi görsün. ona veya kendine güvenmiyorsa ilişkini bitir, ki bitirmesen bile o ilişki biter zamanla.

gitsin aga bana ne. sevgilim diye tapulu malımmı mk, yemee içmee sıçmaa beraber gitcez diye kontrat mı yaptık.
gitsin, gezsin, gelsin.
ha benzer bir durum olduğunda da o gelemez ben giderim icabında.

ben karşımdakine "bensiz gidemezsin" dersem bu gereksiz bir trip olur. ha zaten beraber gideriz dediğimiz bir yere kendi evvelden gidiyorsa o zaman beraber bidaha gideriz.
bunu sorun etmezdim ben.

bol bol artistlik yapip izin verin oyle ki siz hemen izin verseniz hatun milleti beni cok sevmiyora getirir anlamiyorum kadinlari :/

ben iş için çok sık gidiyorum ve 1 kere bile rahatsız olmadı çok saçma abi zaten rahatsız olması. ne güzel geziyorum farklı yerler görüyorum hediyeler alıyorum.

Sevgiliniz sizden izin istedi mi, yoksa kendi kendinize mi düşünüyorsunuz izin verip vermemeyi? Eğer sizden "izin" istemişse "izin vermemek" müstahaktır. Ne bu, kendi kararını kendi veremiyor mu? Aranızdaki ilişkinin bu seyahat sebebiyle etkilenip etkilenmeyeceğini bilecek kadar sizi tanımıyor mu?
Öte yandan sizden izin istememişse fakat siz kendi kendinize izin verip vermemeyi düşünüyorsanız, bence kendi içinizden izin verin de karizmanız yerinde kalsın. Karşınızdaki çocuk değil yetişkin insan. Kendi kararlarını kendisi verebilir, vermelidir.

@truvaiti o dediğin, arayıp bulamadığın adam benim. bu iş başıma geldi zamanında bir şey olmaz dedim, hala da diyorum.

şöyle söyleyeyim; önce ben batıya 10 bin km gittim tek başıma, sevgili kişisi de burdan filipinler ne kadarsa o kadar gitti yine tek başına. aramızdaki zaman farkı 12 saatti ve tam 2,5 ay böyle yaşadık. tamamen güven meselesi. ilişki bitmedi, zarar görmedi, aksine daha da sağlamlaştı.

o zamanlar bana "lan nasıl gidiyorsun onu bırakıp, trip atmıyor mu? nasıl güveneceksin?", ona da aynı şekilde "erkek milletine nasıl güveniyorsun?" diyenler oldu. dediğim gibi tamamen iki kişi arasındaki güvene bağlı. kendine ve ona inanıyorsan, başka sorun yok.

soruya olan cevabım da anlaşılmıştır diye düşünüyorum.

Bir ilişkideyken keyfi bir tatil için ben gidemem mesela, içimden onsuz gitmek gelmez. Ha iş olur, zorunluluk olur, ona bir şey diyemem. Bana bu teklifle gelen sevgiliye de cevabım olumlu olmaz..

mutlak?

sonsuz

sınırlı kararlı diye birşeyler kalmış işaret dersinden aklımda sanki..

azim

kati

doğal
seçici
yarı
kimyasal
termal
düzgün
yüksek

Merhaba,
Duyuru'da ağva diye aratırsan baya bir fazla sayıda öneri bulabilirsin.
İyi tatiller.

fiyatları makul olan hariç diğer dediğin tüm kriterlere uyan oteller mevcut nehir kenarında.

çok büyük hayallerle gittim ben Ağva'ya, beklediğim gibi çıkmadı, siz de beklentinizi yüksek tutmayın.

www.sehirfirsati.com buraya bir bakın derim.

burayı tavsiye ederim www.piccolomondohotel.com

ayrıca fırsat karşılaştırma sitelerinden bakarsanız aynı veya muadili bir oteli belki yarı fiyatına bile bulabilirsiniz.

alesta butik otel

Tıp güruhu ne derse desin, ben yaylada asrı gören ninemin, dedemin sözünü dinliyorum. Bal candır nazarımda.

abartmamak koşuluyla yararlı ama 1 kilo fiyatına 1 değil 2 değil 3 değil 4 değil tam 5 kilo balderesi balını yersen bilemem. her bal faydalı olmayabilir.

Paintov'a katılmamak işten değil. İyi bal yemeli, onu da kaşık kaşık değil elbet. İyi ballar çok yendiğinde, bir çay kaşığından fazlası bile, ''bal tutması'' yaşatabiliyor. Dikkat ediniz. O değil de, aklıma bal temalı bir Karadeniz şarkısı geldi ya, ne kadar etkili olduğunu varın siz düşünün.

baharda filizlenur
çaylarun yapraklari
anzer balina benzer
ayşemun dudaklari...

:)

şekerden uzak durun derken bildiğimiz şekerden bahsediyor.
yoksa kan şekerinizi dengede tutmak için, bal, pekmez tarzı şeyler tüketmeniz gerek. doğal olanlardan. aşırıya kaçmadan.
uzak durmanız gereken şey ise şekerli yiyecekler, içeceklerde kullandığınız şeker vs.

1 yaşın altındaki bebekler için evet, zararlı. Ancak doktorun size uzak durun dediği şeker o şeker değil. Gerçek balın içinde zaten yapay şeker olmaz ancak gerçek bal da ne yazık ki öyle 10 liraya 5 kilo alınabilecek birşey değil.

@kitap gibi sessiz: ben şeker kullanacağım zaman eğer varsa bal atıyorum çaya kahveye. anadolu'da da böyle bir kültür var.

bal'ın %90-95i şeker. öyle mucizevi, çok faydalı bir besin falan değil. balın piyasası olsun, satılsın diye çok faydalıymış da, sağlıklıymış da ayağı yapıyorlar. becel'in "kalbe yararlı yağ" yapması gibi birşey.

bal yararlı da hangi bal? bence asıl sorulacak soru bu. bana kalırsa şu an piyasadaki balların büyük çoğunluğu bal taklidi.. bu da faydadan çok zarar verir kanaatindeyim. o yüzden önce hakiki balı bulun..

Çaya şeker yerine bal atmak pek yararlı olmayabilir. Bal, belli bir sıcaklık derecesinden sonra besin değerini yitirir çünkü

@cro magnon

bu balın şekerli olduğu anlamına gelmiyor.

bildiğinizin aksine bal öyle mucizevi bir şey ama öyle sağlam balı bulmak kolay değil. piyasadaki balların çoğu şekerli. böyle seri üretim yapan yerlerin arıları işçi tutup fabrikalarda çalıştırması gerekir bal almak için. bu yüzden şeker katıyorlardır muhtemelen.

hatta şekeri azaltmak için çaya, kahveye falan bal katın diyorlardı eğer şekeri bırakamıyorsanız. -şu anda kola içerken bunu yazıyor olmam-

rafine edilmiş, işlenmiş şeker daha zararlı.
ama genel anlamda vücudun ihtiyacından fazla tükettiğiniz doğal, meyve ve sebzelerden aldığınız şeker de zararlı, vücut onu yağ olarak saklıyor.
anlayacağımız şeker zararlı bir şey, tıpkı uyuşturucu gibi ama yasal. hatta bugün türkiye rafine şekeri görece en kaliteli rafine şekeri şekerpancarından değil ithal şeker kamışından elde ediyor. bunu yerine fruktoz şurubu kullananlara ise söylenecek şey yok.
yani şeker değil de sanırım insan daha zararlı.
sanırım tatlı kaşığından bahsediyorsunuzdur, günde 1-2 tatlı kaşığı balın zararı olacağını sanmam.
balcılık yapan kapasitesi yüksek olmasa da eşe, dosta satanlar bile şeker ile kandırıyorlar arıları.
sizce de insan nüfusu can sıkan boyutlara gelmedi mi?

bal da dektorz,levulose ve sukroz olmak üzere üç ayrı şeker bulunur.
yani doktorların kast ettiği nişasta bazlı veya hedetonik glikozlardan yoktur.

ancak yetiştiriciler arıların nektar vb toplaması uzun sürüyor diye onlara direk şeker verebiliyor. buna arı şurubu denir, ancak bu arı şurubu bildiğimiz glikozlu su ise iyi değildir...ama bir gerçek var ki balın ölüsü bile yararlıdır.

antimikrobiyal ve antioksidan özellikleri var, bal bozulmaz mesela.

Bal çok çok faydalı bir besindir ama markette satılan bal değil.İçinde yapay glikoz olmaması lazım.Organik bal bulmalısınız.

@kediebesi: bal bozulmaz çünkü su oranı sindirim enzimlerinin veya herhangi bir enzimin çalışabileceği değerlerin çok çok altındadır. toz şekerle yaptığın reçel de bozulmaz. bala bir miktar su katıldığında bozulması birkaç gün sürmez.

antioksidan içerdiği doğrudur, lakin çok daha fazla antioksidan miktarını bir bardak yeşil çay ile alabilirsiniz.

bal'da işlenmiş şekerin olmaması şeker'in faydalı olduğu anlamına gelmez. biz zaten işlenmiş veya işlenmemiş olarak günlük karbonhidrat ihtiyacımızın çok daha fazlasını alıyoruz. bunun üzerine bir de 'işlenmemiş' şeker almanın hiçbir mantığı yok. balın mucizevi bir besin değeri yoktur. günlük ihtiyacımızın yanına bile yaklaşmayan oranlarda çeşitli mineral ve vitaminler içerir. ekmekte bile vitamin-mineral miktarı daha fazladır. isterseniz bal üreticilerinin verdiği değerlerden kendiniz açın bakın. ekmeğinkine de bakın.

evime demen kötü.belli ki 2 kişisiniz evimize deseydin daha hoş dururdu.sanki diğer arkadaşından habersiz iş yapoyormuşsun gibi olmuş

doğru, çok doğru. o niyette olmasan bile evinizden 'evim' diye bahsedenlerden nefret ediyorum arkadaş. Benim eski ev arkadaşım da öyleydi. çok çektim.

hiç hoşlanmadığım, gördüğüm zaman arkama bakmadan kaçacağım insan türüdür 'benim' ciler. 2 kişi varsa 'bizim'olur o ev. bende de vardı bitane böyle. ortak aldığımız şeyler 'onun'du, ev 'onun'du benim kedimin fotoğraflarını bile facebookta benim oğlum diye paylaşırdı. üslup önemlidir arkadaşım.

ister 2 kişi ister 12 kişi olsun evde yaşayan nufus ; ev ona en çok emek verenindir. ne kadar çabuk sahipleniliyor.. evi sen mi aradın ? - hayur .. emalkçı ev sahibi sen mi konustun ? - hayır ... spotcudan yada züccaciyeden yada xx bi yerden o evin temel ihtiyaçlarını beyaz esyalarını sen mi aldın ? hayır ?..yaptığın tek şey hazır kurulmuş evin bir odasına yerleşmek ve o odanın kirasını vermek . o zaman sahiplenmek niye ??

faturalara ve kiraya ortak olarak hazır bir eve gelen kişi daha önce orada oturanlar kadar hak sahibidir.ev arkadaşlığında esas olan birbirinin haklarına saygı göstermektir bir şeyi paylaşarak kullanmayı bilmektir

paylaşım eşit şartlarda olursa güzeldir. hiç bir şeyi olmayan bir insanın bir çok şeyi olan insana paylaşımcılık adına ortak olması sömürücülüktür.

belediyelere verebilirsiniz evet. bağlı bulunduğunuz belediye ile irtibata geçebilirsiniz. bazı belediyeler kapınızdan alıyor kıyafetleri. birçok kurum artık maalesef 2. el kıyafet kabul etmiyor. ben şu aralar manevi kardeşimin ailesine kıyafet göndermeyi düşünüyorum. diyarkabır'da kendileri ve çok zor durumdalar. bizim memleket, edirne'de de var kötü durumda olanlar. dilerseniz aracı olabilirim.

teşekkür ederim. o zaman ben ilk önce burdaki (van) belediyeyle irtibata geçeyim. kabul etmiyorlarsa o zaman yorayım sizi :)

Lösev de alıyor giysileri ve hasta olan çocukların hem ailelerine hem de kendilerine kolileyip gönderiyor. Eskimiş kıyafetleri çok tercih etmiyorlar aileler kötü hissetmesin diye. Bence sana en yakın ofisi (www.losev.org.tr) bulup arayıp konuşabilirsin.

merhaba,

karsi ödemeli olarak bana gönderebilirsiniz, cagdas yasami destekleme derneginde giysiye muhtac kiz ögrencilerimize veriyoruz.
ayrica durumu gercekten cok kötü olan sehir disinda ki ögrencilerimize de orada giyecekleri tarzdaysa gönderiyoruz.

bilgilerinize,

ben alabilirmiyim kıyafetleri. ümraniyede oturuyorum yakınmısınız gelip alsam yada siz bi yere getirseniz ?

nası sadece bana ödenecek ?

her yıl düzenli olarak yargıtay o karardan çıkartır. bir kişi alır, geriye kalan milyonlar yeltendiğiyle kalır.

tüketici vakfı mı ne, sitesinde bir form açıklamış. bu formu doldurup iadeyi taahütlü bir şekilde bankana gönderiyorsun. eğer cevap gelmezse veya olumsuz cevap gelirse mahkemeye başvurmaya hakkın oluyor. olaylar gelişiyor.

evet, banka kartlarından da o tutarları talep ediyorsunuz. tüketici hakem heyetine bizzat sordum. bankaya karşı açılan tüm davalarda yanımızda :)

www.tbmm.gov.tr

su bi yasalassa herkes bayram edecek

beyaz gül kırmızı gül, güller arasından gelir.

ben sevmiyorum. ama illa ki gül olacaksa beyaz gül olsun bari.

ben hiç sevmiyorum. hatta erkek arkadaşım bana gül alsa, ayrılma sebebi, ciddiyim :)

ben de sevmiyorum, benim için pırasadan hiçbir farkı yok.
insanlar gereksiz yere anlam yüklemiş bence.

ben de sevmem, kır çiçeğini, papatyayı, lilyumu vs tercih ederim.
hele kırmızı gül iyice kro geliyor bana..
ama minik minik güller oluyor, genelde y.dışında sokak atıcılarında oluyor falan, onları severim.
öhöm.

ben sevmiyorum ya. orkide o olmadı papatya istiyorum.

kararlar-sonuçlar
hükümler/yargılar-sonuçlar
sonsöz-sonuçlar

kullanılacağı yere göre farklı şeyler üretilebilinir. bence türkçe başlıklarını da yaz buraya.

sonuçlar / sonsöz hoşuma gitti, öyle yazacağımi, teşekkürler.

results: sonuçlar
conclusion: vargı

faiziyle ödersin sadece.

geri ödeme mi? senede 2 kere aksatma hakkınız var ancak 2.yi kaçırdığınız an tüm ödemelerinizi faizi ile ödemek zorunda kalırsınız. riske atmayın.

ben 1 gün gecktrdim diye ziraat bankasına ödediğim krediyi vergi dairesi takibine alındı ve evimden 3 vesait uzaktaki daireye ödemek zornda kaldım. 1-2 gün gecktrmiştim sadece 1 taksidi.

nakil olarak yüzü alınan ahmet kaya'nın gerçekte tren çarpması sonucu oluşan yara onlar. zamanla doktorlar geçicek diye röportaj vermişti.

şu an çok siktiriboktan bi yorum yapacağım ordan burdan duyduklarım&dr. house bilgilerimle.

şimdi bu adama yeni, kendisinin sahip olmadığı bişeyi naklediyolar vücut da doğal olarak bunu reddediyo. reddetmemesi için kontrollü olarak bağışıklık sisteminin çökertilmesi gerekiyo -çökertilmesi mi?- ilaçlarla falan bastırıyolarlar işte. tabi bağışıklık sistemi attaa olunca sorunlar da geliyo.

ehehe aynştayn gibiyim.

spor yaparsın

çok kitap okursun ama dişe dokunacak şeyler okursun.

bu ikisi yeterli olur.

sosyalleşmen gerek. daha çok insan arasına girip vakit geçirmen gerek.

bir tiyatro grubuna katılın. bir oyunun bir aşamasında yer alın (figüran, yan karakter, suflör gibi sürekli ekiple olunacak bir görev), özgüveninize mutlaka olumlu etkisi olur.

bir alanda başarılı olmak gerek

Kitap okuyun tabi de, kitap okumak film izlemek gibi jenerik şeyler dışında spesifik ve ilerleyebileceğiniz, şamaları olan, bişeyler öğrendiğiniz hobiler edinin. Ne biliym, flamenco, kaya tırmanışı, ebru, mask yapmak, tiyatro vs.

www.eksisozluk.com

eger ogrenci iseniz bir iste calismanizi tavsiye ederim. bu is insanlarla diyalog halinde olmanizi gerktiren bir is olsun. pey faydasini gorursunuz, hem de etkisi kalici olur.

ha bir de seks derim..

güvenlik kameralarına nanik yapılabilir. ciddiyim, valla.

seks

işini sor, detaylı anlatmasını iste - ilgini çekerse tabi -

sevdiğin, dinlediğin müziklerden bahset..

sevdiği bir film, dizi, falan olabilir. ayrıca başından geçen ilginc bir olayı anlat ondan anlatmasını iste.

arada elektrik yoksa boşuna zorlama derim. sonra ben şöyle dedim o niye böyle dedi, geçen şöyle demişti bugün niye böyle dedi gibisinden her şeyi kafaya takmaya başlarsın dert olur.

klişelerden uzaklaş gizli sorularla onu tanımaya çalış önce kendinden bir bilgi ver mesela bu gün şurada şunu yedim çok hoşuma gitti sen yedin mi hiç vs.

yahu hiç mi arkadaşlarınla sohbet etmiyorsun, dostlarınla vakit geçirmiyorsun, yabancı birileri ile tanışıp sohbete dalmıyorsun? öyle kağıdın üzerine konu yazar ve ezbere konuşulur gibi konuşulmaz. yapay olur. itici gelir. karşındaki de insan, samimiyetsizliğini çok iyi anlar. kendi deneyimlerinle ilerlet herşeyi. yoksa daha fazla sosyal hayat edin. dünyanın en komik sorusu bu zira.

Yaş kaç?
Medeni durum ne?
Daha önce hayvanla yaşama deneyimi mevcut mu?

abi şu kediye yaptığın masrafı ailem bana yapmadı :(

o değil de kedi tırmalaması nedir ?

alacakların iyi güzel... fakat ben şuradan almanı öneririm www.haytapshop.com
en azından mamaları buradan al zamanı gelince.

ayrıca mama ve su kabı yok listede. ki çok önemlidir bence.

bir de ek bir akıl bence tuvalet kabına o kadar para bayılma bende de sözde 3 katlı filtreli bıdı bıdılı bir tuvalet var ama bir boka yaramıyor. en güzeli tuvaleti bir dolabın içine koymak ve dolabın kapağını kedinin gireceği büyüklükte kestirmek böylece hem etrafa kum dökülmesi engelleniyor hem de kötü bir görüntü teşkil etmiyor.

o yüzden ikimci el bir büyük dolap bul fiyatça daha ucuz bir tuvalet kabı al dolabın içine koy.

şimdiden güzel miyavlar...

@Elsa, Yaş 29, medeni durum bekar, en az 1 yıl daha. Deneyim de yok.

Bunların benim sorumla olan alakasını tam kuramadım yalnız ? Geçici bir heves peşinde koşup koşmadığımı mı anlamaya çalışıyorsunuz ? :)

Öneriler için teşekkürler arkadaşlar. Değerlendireceğim hepsini.

@pinch, kediler doğal olarak tırnaklarını bileme ihtiyacı hissediyorlar. Doğal ortamda ağaç kabuklarıyla hallediliyor bu. Ama ev ortamında bu aparat olmazsa, koltuklar, mobilyalar haşat oluyor :)

Yaşı neden sordum? Üniversiteyi yeni kazanan ya da işte 2.- 3. sınıfta olan gençlerimiz heveslenip hayvan sahibi oluyorlar.

Ve barınakta birbirinden güzel kedi/köpek yavruları yoksunluk içerisinde ölüme yürürken "British Short Hair", "Van Kedisi" vs. vs. gibi "CİNS" türleri petshoplara yüzlerce lira ödeyerek ve hayvan ticaretini de destekleyerek alıyorlar. Hadi hayvan ticaretini geçeyim, o konuda susayım şimdi!

Bu arkadaşlar birkaç ay/yıl sonra, hayatlarına bir erkek/kadın girdiğinde, hayat arkadaşları eğer hayvan sevmiyorsa, o hayvanları dertop edip atabiliyorlar bir kenara. Ya da sahip arayışına çıkıp, o hayvanı mutsuz ve acı çeker bir şekilde ölümüne götürecek olan sürecin ilk adımını atıyorlar.

Bu aşamada dahi dirayet gösterebilenler ise, kendileri ya da eşleri hamile kaldığında, evde hayvan tüyü bebeğe risk oluşturur korkusuyla ya da hayvan bebeğe zarar verir endişesiyle yıllardır kendilerine dostluk eden bu arkadaşlarıyla yollarını ayırabiliyorlar.

@Elsa, yapabiliyorlar/edebiliyorlar demişsiniz hep, bu bir.

petshoptan alacağımı nerden çıkardınız bu iki ? (1 aydır girip çıkmadığım sahiplendirme sitesi kalmadı. dahada gireceğim ve oradan seçeceğim. oradan seçtikten sonra türünün daha çok hoşuma giden bir tür olmasının ne sakıncası var?)

Belki kızarkadaşım benden daha çok kedi seviyor, bu da üç :)

Endişelerinizi anlamak ve hak vermekle birlikte, her insan da bir olmuyor.

Yaş ve medeni durumla ilgili sorularımın nedenini bir önceki cevabımda yeterince iyi anlatabildim sanıyorum.

Eğer evliliğe en az bir yıl varsa, en az bir yıl sabredin. Hatta gerekirse 2-3 yıl sabredin ve çocuğunuz da olduktan sonra bir kedi alın evinize. Hem çocuğunuzun da oynayabileceği, beraber enerji atabileceği muhteşem bir arkadaşı olur! Hem de eşinizin rızasıyla, evinize kimi konuk edeceğinize karar verir, eşinize dayatmada da bulunmamış olursunuz.

Deneyim mevcut mu sorusu da tamamen hevesle ilgili bir şey...
Eğer deneyiminiz yoksa, önce hayvan sahiplerinin yaşadıkları zorlukları bir öğrenin, hayatınızın en az 10 yılı boyunca her gün/her hafta bu zorluklara katlanıp katlanamayacağınıza bir iyice karar verin. Ondan sonra hayvan edinin derim size.

@Elsa, değerli önerileriniz için çok teşekkür ederim. Dediklerinizin pek çoğunu yaptım zaten, geri kalanlar da sürpriz oluyor hayatta. Herşeyi kontrol edemiyoruz.

Konudan uzaklaştık sanırım. Benim sorum listeyle ilgiliydi aslen. Bu konuda da önerileriniz varsa memnun olurum. Teşekkürler.

Size dair bir yargıda bulunmadım, sadece çok sık rastladığım durumlar ve örneklerden bir derleme yaptım.

Ben size saldırmak ya da sizi demotive etmek amacıyla konuşmuyorum.
Ben sözlerimle hem sizi, hem de sahiplenecek bir hayvanı korumaya çalışıyorum.

Bu kalıplardan/durumlardan birine uymuyorsanız, ne mutlu sizinle yaşayacak olan hayvana! :)

Ve sizi temin ederim, o hayvanın yukarıdaki listedeki hiçbir halta ihtiyacı yok. Sizin kucağınız ve sevginiz yetecek ona.

- Imac Easy Cat Imac Filtreli Kapılı Kedi Tuvalet Kabı Mavi 69,03 TL
Hiç acele etmeye gerek yok, pazardan dörtgen ve kenarları yüksek bir leğen alın, 10 TL

- Van Cat Süper Beyaz Ve Topaklanan Kedi Kumu İnce Taneli 10kg 18,88 TL
Kalıplaşmış sidik toplamak falan başta zor gelebilir, kristal kum ile başlayabilirsiniz.

- Pet Master Plastik Kedi ve Köpek Taşıma Çantası 47*32*31 cm 18,88 TL
Uzun süre kullanabilmek için başlangıçta en büyük boy alın.

- Litter Pearls Kedi Kumu Küreği 5,31 TL
Hadi bu olsun diyelim.

- Bambi Kedi Tırmalaması Gece Mavisi 31x31x55 24,66 TL
Bazı kediler bunu sevmiyor, önce sevip sevmediğini öğrenmeniz gerek, sonra aldığınız gibi kenara atılabilir. Acele etmeyin almakta.

- Champion Sık ve Seyrek Dişli Metal Tarak (17,5cm) 7,81 TL
Tüy toplamak için lazım.

- Dr.Sacchi 98304 Çift Taraflı Kedi ve Köpek Tarama Fırçası 18cm 5,00 TL
Hadi bu da olsun.

tuvalet kumu dışında bir şeye ihtiyacın yok. gereksiz masraf. kediyi de sokaktan al. seveceğin hayvana para vermen, saati 100 dolardan rus birisiyle birlikte olmaktan farklı değildir.

Tuvalet kabını kesin alın, allhın bir lütfudur o, hem de yeni evmiş. Ama 70 lira pahalı, başka sitelere falan bakın, 45 lira civarı olması gerek.
Kum konusunda kristalden yanayım, ince taneli kumlar çok uçuşuyor, hele uzun tüyde fena olabilir. Tabii onu da kürekle temizlemek lazım en kötü günaşırı.
Tırmalama hedelerinin yüzüne bakmayabiliyorlar denildiği gibi, bulursanız daha ucuzundan bir tane alın, test edin.
Ayrıca tırnak kesme makası alın, yoksa mobilyalar iflah olmaz. Ev eşyalarını daha almadıysanız koltukların falan tırmalanacağını göz önüne alın, kılıf falan alabilirsiniz ya da ekstra örtü en azından.

Cinse gelince, ben cins kediden yana değilim şahsen. Geçirdiğiniz ilk günden sonra en çirkin kediye bile bağlanıyorsunu sonuçta, ben şahsen üzerinden ticaret yapılmayan kedileri tercih ederdim. Kendi kedimi sahafta bulmuştum, sonradan kedi değil canavar olduğu anlaşıldı ama yapacak bir şey yok, bağlandık bir kere.

not: mama seçiminde dikkatli olun. Mamanın içindekiler kısmındaki ilk ürünün et bazlı olmasına dikkat edin. Beslenmeyle ilgili pek çok yorum var, ben bir öğün kuru mama bir öğün ev yemeği şeklinde kullanuyorum. Yaş mamaya çok girmiyorum, hem ağzını kötü kokutuyor hem de devamlı yaş mama kullanmak dişlerine iyi gelmiyor. Mama seçici yapmamaya çalışın, tabii şekerli, aşırı baharatlı vs. yemek vermemeniz gerektiğinden bahsetmiyorum.

duyuruda birileri kedi sepeti veriyordu ücretsiz olarak. sen de böyle bir duyuru açarak ihtiyaçlarını 2. el olarak karşılayabilirsin belki. şans şans :)

Arkadaşlar sağolun öneriler için.

Kediyi para vererek almayacağım. internette pek çok kedi sahiplendirme sitesi var, onlardan birisinden seçeceğim.

kız için arkadaş satan tiplere oldum olası gıcık olmuşumdur. sen çık birader onlar neden çıksın.

konuş, açıkça konuş. insan arkadaşının arkasından iş çevirmez, ayrıca kız arkadaşa güvenip de ev mev tutma açıkta kalırsın.

bu kız arkadaşın geçici olarak misafirinmi olacak 2 hafta 10 gün falan, yoksa temelli berabermi kalmak istiyorsun?

Geçici ise 1 hafta kalınacak yer bulurlar heralde ama temelli istiyorsan bu hemen olmaz.

Arkadaşlarına böyle bir karar aldığını söylersin

onlar biz neden çıkacaz sen çık derler
sende evi ben tuttum herşey benim üzerime dersin
onlarda biz alırız üzerimize çıkmayız kardeşim ne top adamsın kış kıyamette durup dururken sokağamı atıyosun nerden ev bulalım der
sende s.kimde olmaz nerde kalırsanız kalın lan dersin,

sonra kavga çıkar. Tabi bu senaryonun bi olasılığı,

Diğer olasılık tamam dostum bize müsade et bikaç ay ev bulalım taşınalım madem böyle istiyorsun zorla güzellik olmaz derler.

Bunun dışında öyle insanlara durup dururken ortada bişey yokken evden çıkın demek kavga sebebidir.

Not: İnsanları mağdur etmeden evden kovmanın bir yolu yok dostum ne yaparsan yap küfürü yiyeceksin(tabi durum farklıysa ayrıntıları alalım ona göre editleyelim)...

O evi senin bulmuş olman sana ekstra bir hak sağlamaz bence. "Almanyadan oğlum geldi evi boşaltın" tarzına girme hakkın olduğunu düşünmüyorum. Evde o anda 3 kişi yaşıyorsa, diğer ikisi 2 gün önce taşınmış bile olsa seninle aynı hakka sahipler. O yüzden "hadi gençler ben kız arkadaşımla yaşayacam siz siktirin gidin bu evden" diyemezsin, kız arkadaşınla yaşamak istiyorsan gidin ikiniz ev tutun.

insanları evden çıkarmak için bir yol istiyorum diyorsun ama bu insanlar dediğin de arkadaşların oluyor. olaya elbette duygusal yaklaşmamak gerek ama senin bu olaya yaklaşımın da pek iç açıcı gelmedi bana.

öncelikle onları bir güzel topla, sevdiğiniz bir şeyler için/yiyin ve 'sanırım ben kız arkadaşımla tek kalmak istiyorum' tarzında bir şeyler söyleyin. konuya giriş yapın. ardından eğer onlar için de uygunsa kendilerine 1,5 ay kadar bir süre verebileceğinizi söyleyin. istedikleri her daim eve gelip misafir olabileceklerini söylerseniz biraz ortamı ısıtmış olursunuz. ancak evi ben buldum, faturaları adıma ben aldım bıdı bıdısı yaparsanız, o insanlar ev için sanki bir bok yapmamış da, o evi sahiplenmeye hak kazanmışsınız gibi bir görüş oluşur, bu da doğru olmaz. siz o evi bulmuş ve faturaları üzerinize almış olabilirsiniz ama bu onların evde kalmayı iddia etmeyecekleri anlamına gelmez. zira ev olayı emek ister, evi bulmak ya da faturaları üzerine almakla bitmez iş.

bir de onların ev taşımaları maddiyata bakar. dolayısı ile ne kadar erken söylerseniz, o kadar iyi.

kişisel görüş: sevgili gelip geçicidir, dost kalıcıdır. hayatta hep böyle olur.

ne biçim arkadaşsın. çık git o evden rahatsız etme adamları da

ben o arkadaşların yerinde olsam bu teklifi bana sunduktan sonra seni evden kovmanın yollarını arardım.

öyle bir yöntem yok. kavga eder kanlı bıçaklı olursunuz ve onlar isterlerse çıkarlar. istemezlerse, sen çıkacaksın mecburen. insanları evden atamazsın. ev senin değil. en fazla faturaları ödemezsin o da senin için sorun. adamlara hava hoş.

teklifi yapar da olumsuz bi cevap alırsanız (ki öyle olacak muhtemelen), sonrasında evin içinde oluşacak gerginliği düşün.

kız arkadaşım arada bir gelip kalıyor zaten de temelli kalmayı düşünüyoruz, nişanlanacağız yakında. hepimiz aynı üniversiteden mezunuz daha önce de tanışıyorlardı yani. kız için arkadaşlarımı satmam, her zaman birlikte vakit geçirdiğim insanlar zaten. insanlara da yarın git demeyeceğim tabi ki eşek değiliz ya.

ya hak görmek değil olay aslında ama ev için en çok emeği de ben verdim hala da veriyorum. ev gayet güzel, ev sahibim iyi, kiram iyi, çıkınca her bokla baştan tekrar uğraşacağım. ev ararken kimse yanımda yoktu, hiçkimse faturadır şudur budur almaya uğraşmadı, ödeme için de uğraşmıyorlar işlemleri ben yapıyorum sadece paylaşıyoruz. onun dışında nerdeyse ev için hiç ortak bir şey de yapmıyoruz.

ev arkadaşlarımın evden ayrılma durumları vardı, o zaman karar vermiştik ve daha önce kız arkadaşımla eve çıkmak istediğimi de söylemiştim, zaten onda sorun yok ancak olaylar değişti 4. falan geldi.

şu an en uygun nasıl söylerim ya da ne yapabilirim onu bulmaya çalışıyorum.