ferhat güzel.

türk olarak aklıma ilk müzeyyen senar geldi

bob dylan, leonard cohen, jerry lee lewis ve chuck berry. özellikle bob dylan gibi pop müziği yoktan var etmiş bir adam hala hayatta. kıymetini bilelim.

paul oakenfold, vincent de moor

şöhret bakımından düşünürsen tabi ki madonna.
Bununla birlikte sayılan isimlerin dışında ABBA üyelerinden herhangi birinin başına bir iş gelmesi de çok ses getirecektir(Amerika olmasa da Avrupa'da). Aynı şekilde Paul Mccartney...

eric clapton ölse yemin ediyorum depresyona girerim, günlerce evden çıkmam. mj kadar popüler değil kendisi ama tüm dünya yasını tutar yine eminim.

bob dylan ve paul mccartney isimleri yazılmış, ben de vurgulamış olayım.

james hetfield diyorum ayrıca.

(bkz: peter gabriel)

(bkz: iggy pop)

eric amca ve mark knopfler... allah gecinden versin.

baba söylemişler ama Stevie Wonder harbiden ölmesin..

en çok üzüleceğim james hetfield olur kesinlikle.

mj gibi büyük sanatçılar yukarıda da belirtildiği gibi mevcut ama popülerlikleriyle bu büyüklükte kitleleri ayaklandıracak biri kalmadı sanırım, ne madonna ne dylan ne de diğerleri...

ayrıca james hetfield'ı bilemem de dave mustaine'in daha bağlı bir kitlesi olduğuna inanıyorum. (aslında şüpheliyim bu konuda tekrar düşününce, hepimiz orta okul metalikacısıyız allasen!)

ama bu güzel insanlar ölmesin, bu diyarlarda konser de verebilsin...
bi de iron maiden gelsin artık yetti ulan!

david gilmour
düşüncesi bile ürpertiyo.

paul simon i gördüm gecenlerde televizyonda. yaşlanmış ama hala döktürüyordu. sen hep yaşa dedim adamcagiza. mümkün degil tabii.

thom yorke. ölse herkes ağlar ölmese de ağlar öle işte

sarkıcı degil ama al pacino olurse buyuk olay olur

b.b. king, tori amos.

mick jagger, elton john, ritchie blackmore, roger waters, john williams falan geldi benim aklıma da.

edit: phil collins, jon bon jovi ve axl rose da var.

"michael jackson'ın madonna ile arasında en az madonna kadar fark vardır." (t.e.k.)

paul mccartney adamı hâlâ hayatta mesela. johnny rotten gibi punk müziğin babası da buralarda. rob halford var, ve tabi ki james hetfield var. daha ne olsun.

edit: axl rose diyeceğidim yazılmış. mick mars diyeyim o zaman. eddie vedder var onu nasıl unuturum.

tabii ki alvaro recoba.

dave gahan olabiliir.

bu sayılan isimlerin %90'ı mj kadar ses getirmez, bu da bir gerçek.

maltepe carefour 3d sinemadaki gözlükleri baz alırsak; gözlükler palyaco gözlüğü gibi büyük ve normal gözlüklerle kullanılabilecek şekildeydi. üstelik seyirci çoğunluk olarak çocuktu rahat rahat taktılar hepsi. bence sorun olmaz ama tabii her sinema standart aynı gözlükleri kullanıp kullanmadığını bilmiyorum.

valla kanyon'daki gözlükleri baz alırsak da bildiğin küçücük gözlük veriyor adamlar. diğer gözlüğün üstüne oturtmaya çalıştı biri. bi şekilde ikisini üst üste oturtmayı başarıp öyle izlemişti eleman.

bence o 3d gözlükler hiçbir işe yaramıyor

yada hipermetrop astigmat tarzı gözü bozuk olduğumdan bende işe yaramıyor
normal insanlarda yarıyor bilemedim şimdi

izmir bolçova cinebonus'da verilen gözlükler de ufacık. başın da biraz büyükse sorun olabilir gözlükle takmak.

sanirim lensle olcak is o... oluyosa tabi bilemem

karar verdim. lens alıyorum. ama önce doktora gitmem lazım.

bu arada ice age "real d" kullanıyor. onun gözlükleri de yukarıda bahsedilen ufak olanlarmış. standart gözlükle imkansız gibi demek ki.

daha önce ne çıkmış olursa olsun yeni sonucu tabii ki etkilemez. bir nevi batıl inanç diyebiliriz. hatta kaptırıp sorgulayalım istersen, "şans nedir?" ya da "şans var mıdır?", "rastlantı var mıdır?", "kader" filan ama içinden çıkamayız gibi geliyor bana :)

umut işte. mutlu oluyorlar.

gayet mantıklıdır. zira insanüstü bir efor göstererek sayısal lotoyu doğru bilmek (tahmin etmek değil, bilmek) mümkündür. şöyle ki;

topların hangi sırayla çekildiği çok önemli. yani gazetelerde falan küçükten büyüğe doğru sıralansa da, aslında olay sayıların çıkma sırasında gizli.

şimdi, bir yıllık bir istatistiki çalışma yapılır. bu çalışmaya göre, sallıyorum 6'dan sonra genelde hangi sayıların çıktığı not edilir. ayrıca buradaki en önemli parametre; görevlinin butona ikinci kez kaç saniye sonra bastığıdır. yani bir kere basıyor, toplardan biri geliyor, sonra cihaz dönmeye başladıktan sonra bir daha kaç saniye sonra duruyor makine. istatistiki çalışmanın diğer parametresi de bu olması lazımdı (yanılıyorsam muhtemelen galadnikov düzeltir beni zaten).

daha aklıma gelmeyen bisürü şey olabilir konuyla ilgili. bu konuda ciddiyseniz sizi birkaç isme yönlendirebilirim.

"Sayılar tamamen random geldiğine göre"

sayıların random gelmediğini, ne olursa olsun bir algoritmaya tabii tutulduğunu hatırlatırım.

kesinlikle random değil. belli bir düzeni var fakat bunun için o kadar çok parametre var ki, zaten bunların hepsi bir araya gelmediği için unpredictable. uzunca bir süre araştırdım, yazılmış ne varsa okudum, aynı anda 3 tane program falan ama tabi ki aha bu hafta kesin bunlar çıkacak dediğiniz anda zaten dünyadaki bütün loto oyunları kalkar. yalnız şunu biliyorum bir ara baya abartıp, çekilecek 6 rakamdan 5i, seçtiğim 32 rakam içindendi (sayısal lotodan bahsediyor burda suser). ne derece başarıdır bilmiyorum tabi. bu güne kadar en büyük başarım da 4 tutturmaktır.

deckard: bu konuda epey ciddiyim, benden başka sıyırmış arkadaş kim?

ya nasıl olur da sonuç bir algoritmaya bağlı olur mantığım almadı gerçekten? sonuçta alana düşen topların düşerken ve düştükleri anda verdikleri tepkinin her seferinde aynı olması mümkün değil. o kadar hassas, karmaşık bir yapısı yok çünkü makinenin. bu yüzden tamamen rastgele bir havuz oluşuyor.

@emrag: rastgele diyorsun, sen 24 rakam seçiyorsun, bunlardan 3 tanesi tutuyor (belki de tutmuyor), ben 24 rakam seçiyorum bunların içinden her hafta mutlaka 4 tane tutuyor. rastgele durumu?

evet bana da aynı uyarıyı verdi.

webguard olarak kullanmayın antivir'i

girmem önemli değil, yanlış alarm mıdır nedir bu?

E imdb sonuçta. Sorun çıkmaz. Yanlış alarm yani. Bu arada webguard ı kapatma önerisine ben de katılıyorum. Download da feci yavaşlıyor webguard olunca. Gerekli bir şey değil pek.

Dzeltmişler sanırım. Şu anda hata vermiyor.

(bkz: a brief history of time)
(bkz: a briefer history of time) (konuya hakim değilsen bu diğerinden daha iyi)
(bkz: the universe in a nutshell)

başlangıç için bu üçü yeter.

hans von aiberg lakabını kullanan bir herif vardı zamanında, arzdan arşa sonsuzluk kulesi miydi neydi, o kitap haricindeki diğer bütün kitapları okuyabilirsin.
Zamanın kısa tarihi yeni başlayanlar için çok öte bir kitap, önermiyorum.
Bliyorsundur ama bir web sitesi de var bu konuda:zamandayolculuk.com, orada da bir arkadaş vardı epey bir konuda araştırma yapmış.
Zamanda yolculuk olayını iyice anlayabilmen için einstein'ın genel görecelik kanununu iyice anlamalısın. Eğer klasik ve relativistik fizik kanunlarını bilimyorsan, kafa karışıklığından başka hiç bir işe yaramaz.
Öncelikle oturup relativistik fizik çalış, özel relativite, genel relativite nedir öğrenmek gerek, ardından paradokların içine girmelisin.

gülme efekti gibi birşey bu.

(bkz: random harflerle gulme egilimi)

gülmekten yere düştüm demek.

(bkz: rastgele harflerle gülmek)

burada da defalarca soruldu bu.

stephen hawking tarzı gülme efekti

hoş birşey bence. samimi geliyor bana sdşlfkşsdk. eğer yapmak isterseniz asdf ile klş kombinasyonu yapın. başkaları güzel olmuyor çünkü.
örnek: tçöymutyçöum. oldu mu? olmadı.
bu şekil yapılırsa misler gibi oluyor: asdlfkşadsfk

slash www.imdb.com

teen slasher başlığında bir kaç film adı var..

scream

sleepaway camp

tanımı nasıl yapacağın önemli.

kim kimin badisi diye başlık açıp milletin başlığı "şu şunun badisidir" diye doldurmasını bekliyorsan, o iş yaş.

bir sürü gammaz'a iş düşer=) onlarca hatalı entry girilir..

evet istiyorum ki herkes desin kim kimin badisi.:)

aman aman, soru başlığa cevap entry'si olur ve saniyesinde uçarsınız..

doğru tanım yaparsınız, sazanlar cevap entry girer, olan gariban sazana olur uçurlar.

(bkz: sözlük yazarlarının badileri) gibi bir sey açarsan daha sorunsuz bir başlık olur herhalde. hoş karşılanmaz anket oldugu icin ama digerinden daha az kanli olur sonucu

kim kimin badisi güzel olur forum tadında :) hepimiz slm, kib, bye, pls, ltf, tşk, rep muhabbeti yapalım. sözlükçülerin badileri olabilir, gibi duruyor.

yaran yazıp aratın=)

(bkz: yaran edit notları)

en eğlendiğim başlık. ama fazla girilmiyor nedense en son beşinci sayfadaydı.

(bkz: çılgın okur mektupları)

metro turizm

hahaha metro turizm ben de bugün onla eğleniyodum. gelecek bir sonraki dinden beklentiler ve dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar başlıklarını tavsiye ederim

(bkz: kaspersky'nin virüs bulunca çıkardığı ses)

100 defa okudum hala açar entryleri okur gülerim :)

(bkz: bu işte güzel para var)

gerçi nick fury silmiş kendi entrylerini, epey bir eksilmis başlık...

(bkz: dolmus diyaloglari/@thug love)

(bkz: sözlükçülerin en eften püften başarıları)

ctrl + w sekme kapatıyor..

peki bunu browser üzerinde sekmeye ekleyemezmiyiz?

kesin yeni sürüme uyumlu bir eklenti vardır.

ba$ligina da yazdim bu hatayi, bende de oluyor bazen. browseri tamamen kapatip acmak duzeltiyor $u anda.

yeni tab açıp about:config yazıp enter'a basın
orada browser.tabs.closeButtons'ı bulun.
Value kısmı 0 ise 1 yapın, her tab'e çarpı işareti gelecek.

@simendiferlerin efendisi söylediğin yöntem halletti sağolasın, herzamam ki gibi süpersiniz canlar.

oha direkt x yokmu$ sende. benim dedigim hatada x'ler var fakat i$levsizdi ^^

olmadı gene yapıyorum o an için geliyor "x" ama kapatıp geri açtığımda kayboluyor, lan bi seferde düzgün yapın bişeyi arkadaş yaaa pööfff

Henüz 3.5 sürümünü yüklemediğimden sorunuza ilaç olmayacak belki ama şayet masaüstü sistem kullanıyorsanız, yani farenizin orta tuşu varsa sekmenin üstünde orta tuşa basınca kapanır, pek kullanışlıdır, bilmeyenlere katkımız olsun.

tab mix plus ilacınız, ama ne yazık ki 3.5 uyumlusu çıkmadı daha :(

fan tam oturmamış. termal macun etkisini yitirmiş olabilir.

fanı sabitleyen tırnaklardan birisi kırılmış.teşekkürler.

www.eksiduyuru.com

sende.

vay anasını ie ile girdim üst menü de gitti.

ctrl+f5 yapıp bi de çerezleri temizleyin muhtemelen düzelir.

bende 3 gündür çok geç açılıyor. o açılsa, bi başlığa tıkladığımda başlık geliyor fakat entry'ler çok geç açılıyor. dns değiştirdim, yüz kere ctrl+f5 yaptım ama düzelmedi. nedendir bilemiyorum.

edit: şimdi(lik) düzeldi bende. sorunlarda da çözümlerde de önce ben deneyimliyorum resmen.

bende de açılmaz oldu. ctrl+f5 e rağmen üstelik.

edit: hayvan geç geliyormuş. yemekten dönünce farkettim.

bende de ctlt+f5 yamama ragmen sol frame çalişmiy.

google analytics olayında baya bir takılıyor gibi. uzun süre bekleyince geldi.

iyi iyi.

akmasa da damlıyor.

sanırım sende sorun. bana pek yavaş gelmedi

bende de son günlerde yavaş ve bu saatlerde de hala devam ediyor.

bende bi başlığa tıkladığımda, başlık geliyor ama entry'ler 10-15 saniye sonra geliyor.

arkadaşının arkadaşının arkadaşıdır, ya da aynı okuldan mezunsundur, o da olmadı bir yerden bir şekilde bağlantın vardır.

(bkz: six degrees of separation)

ikiniz de ekşi sözlük grubundasınızdır belki? ya da fanı olduğunuz grupların bir kısmı tutuyordur?

tamamen sıktım.

@mahallenindelisi: arkadaş listesinde hiç kimse yok.
@cro magnon: gruplarla ilgili bi durum olsa üye olduğum her gruptan onlarca insan çıkardı, o kadar abartı kalabalık yok.

üye olduğunuz grupların çokluğu + ortak arkadaş zinciri belki?

ya facebookta bi yerde okudumdu sanırım, o insan sizi aratmışsa yahut bi şekilde profilinizi incelemişse suggestionsda çıkabiliyormuş.

aratmayla suggestion çıkmıyor. biryerlerden email bağlantınız vardır. mail almışsınızdır o kişilerden.

(bkz: ada zirvesi) diye biliyorum ben

edit: yok bu degilmis de adada olan baska bir tane iste. hatta arzach'in olayla ilgili super bir entrysi vardi, bulamadim simdi.
edit2: bahsettigim entry suymus: (bkz: #10397559)

(bkz: ekşi sözlük sourberry geceleri )ilk resmi zirve değil mi?

sourberry geceleri son zamanlarda olan biten'den duyurulan tek zirve. resmi olduğu anlamına gelmiyor.

ilk zirve yine büyükada'da gerçekleşmişti, fotoğrafları falan var katılımcı arkadaşların facebook profillerinde. hatta; (bkz: #10397559)

www.sourtimes.org

(uyarı: avira .gif dosyasında tehdit buldu)

mariachi nin bu. bira olan. mariachinin kendi internet sitesinden mp3 olarak indirebilirsiniz.

www.mariachi.com.tr

deactive tam olarak kafa iznine tekabul ediyor. deactive ederseniz daha sonra girmek isteyene kadar (login olana kadar) mesaj alamiyor, atamiyor, insanlar sizi goremiyor. sonrasinda geri dondugunuz anda kaldiginiz yerden devam ediyorsunuz.

aslında kafa iznine tekabül etmiyor.

istediğin an, kullanıcı adın ve şifren ile giriş yapabiliyorsun deactive etmiş olsan da.
sözlük gibi değil yani.

insan beyninden güzel kafa izni var mı?

hesabını deactive ettikten sonra 2-3 ay girme. hem dışarıdan aranmazsın hem istediğin zaman açabilirsin. iradede bitiyor iş.

bizde yaz okulu var, detaylı bilgim yok ama, bütlere giren bir arkadaştan ben de duydum aynısını. alıyorlarmış.

valla ilk defa senden duyuyorum. hangi okul olduğunu da yazarsan o okulda okuyanlardan da cevap gelebilir.

edit: 5 yıldır istanbul üniversitesindeyim, hiçbir bütünleme sınavından önce cebimden para çıkmadı. bence ya seni kekliyolar ya da sizin fakültenin/bölümün öyle fen/edebiyat fakültesinden farklı bir prosedürü var. prosedüre baksan iyi olur.

yaz okulu ve bütünleme sınavları için hocalar ücret alıyor. tıpkı dönem içerisinde verdikleri ders ve yaptıkları final sınavı için aldıkları gibi. bi tek vize sınavları için ücret almıyorlar bildiğim kadarıyla... çünkü vizeler ders içi aktivite sayılıyor.

istanbul üniversitesi

kesinlikle dogrudur...
hatta mrmr de yamulmuyorsam 40 lira...

ne?? öğrenci başı 40 mı??

üni.de okurken duymuştum bu muhabbeti ben de, doğrudur diye düşünüyorum. o kadar insanın bütünlemeye kalmasının bir nedeni de bu galiba:)
@deckard: bu para öğrencinin cebinden çıkmıyor, maaş gibi hocalara ödeniyor.(eğer doğruysa)

Şaka gibi, demek şehir efsaneleri bu şekilde yürüyor. İstanbul Üniversitesi'nde hocalar bütünleme falan gibi şeylerden para almaz. Sınav yapmak onların görevi, ne parası?


belki şunu duymuşsunuzdur: (bkz: ek ders ucreti)

Not: Yaz okulundan aldıkları doğru tabi.

kısmen doğrudur çünkü bildiğim kadarıyla bu sene ilk defa gazi de bütlerden de yaz okulu ücreti kadar para alıncak. kayıtlar yarın başlıycak olmasına rağmen hala fiyatlar açıklanmadığı için fiyat veremiyorum.(böylede güzel bi okuldur)

amelienin soundtrackini hatırlamıyorum ama pan's labyrinthin soundtrackini dene bir.

bach
chopin
vivaldi

(bkz: the most relaxing classical albüm in the world)(bkz: )

cafe del mar

Detektivbyrån

godspeed you! black emperor

loreena mckennitt, massive attack.

kitaba göre değişir aslında. gidip de fantastik bilimkurgu kitabında cafe del mar dinlemek saçma olur.

bilimkurgu vs. okurken peter gabriel dinlemeye özen gösteririm. tipik bir roman ise balmorhea iyi gidiyor.

ben de süper baba nın müzikleriyle gayet başarılı sonuçlar elde ettim. özellikle çengelköy masal olur ve ipeğin dönüşü.

oldboy'un soundtrackini dinleyin. iyi gidiyor.

(git: www.lastfm.com.tr) etiketi altında bulunan sanatçılar tavsiye oluna.

Genelde barok.

(bkz: johann johannsson)

kitap okurken müzik dinlemeyin lütfen. öyle olmaz o iş. :/

şayet kitap okuduğun ortam sessiz ise müzik dinleme. okurken müzik dinleme ihtiyacı duyuyorsan dikkat eksikliği sorunun vardır. müzik dinleyerek konsantre olduğunu zannedersin ama aslında bu sorununu derinleştirmiş olursun. ileride müzik de çare olmayabilir. ama yok ortamdaki gürültüden ne okuduğumu anlamıyorum, o sesi bastırmak için dinliyorum diyorsan neo-classical aradığın tür. (git: www.lastfm.com.tr)

yumuşak tonlu dire straits şarkıları olsa fena olmazdı ha. arkada knopfler usul usul sola çekerken falan böyle.

motorla kabataş, sonra tramvay.

cumartesi-pazar kabataş vapuru çalışmaz.
karaköy vapur, ordan tramvay 1 durak zaten. aslında yürüme mesafesi ama tramvay da olur

2005-2006 gibi yaygınlaştı işte. sözlükten de bikaç kişi yaygın olarak kullanınca başkaları da her yerde yapılır oldu. bi de bunların orjini sdfjklsdfjkl'dir. dikkatli bakarsanız bi döngü var ahaha.

bence sempatik bi betimleme.

Yaşamın kaynağı sözlükmüş...

:-)) Arkadaş bunun kaynağı kesin olarak sözlük mözlük değildir zaten öyle kaynağı olacak bir şey de değil ki. Bu bir refleks ya hu. Çok komik bir şey olunca kişioğlu ne bok yiyeceğini bilemeyip, ne kadar güldüğünü anlatmak isteyince rastgele basıyor klavyeye.

rastgelelikten biraz uzaktir. Turkiyede internetin ilk yillarinda boyle bir gulus stili yoktu, bir zamandan sonra insanlar boyle gulmeye basladi. Lokal bir olgu yani, ecnebilere yapinca anlam veremiyorlar ornegin.

(bkz: asdgfad diye gulup karsidakinin anlayacagini ummak)

mizah dergilerinden türeme diye hatırlıyorum

irc kökenlidir. ilk kez 90 91'de yaygın kullanılmaya başladı, Türkler tarafından kullanılır, el oğluna yazarsanız huh falan der. sağ elin rastgele basımında yüksek olasılıklı bir çıktı kombinasyonudur.

yıllardır vardır bence ama iğrenç olduğu kesin, ahaha, muhaha, zuhaha daha sevimli bence.

sdfjsdljkfs öte yandan 10 parmak klavye kullanmanın işaretcisidir. 2-3-5 parmağı ile yazanlar pek yanaşmaz bu harf öbeğine.

www.eksiduyuru.com buradan aldin degil mi?
bu yazarla sizi bulusturup kavga ettirtecem sdfjsdljkfs

(bkz: allen carr)

kendini zorlamak zorundasın. 6 sene içipte bırakmak zordur. atıyorum, arkadaş ortamında sana sigara uzatıcaklar geri çevirmek zorundasın. 1 ay dene mişin keşke dayanabilseydin biraz daha :/

şu anda sigara paketini kırıp çöpe atarak başlayabilirsin mesela. umarım duyuruyu da sigara içerken yazmamışsındır :)

(git: 51864)
bırakmayı gercekten istiyor musunuz?

sigarayı gerçekten bırakmam gerekti ve çok istediğim halde çok kez denedim ama pek bi faydasını görmedim polikliniklere gidenlernde çoğu bırakıp 2 -3 yıl sonra tekrar başladığını gördüm

babam günde 1 paketten fazla camel içiyordu. bir gün bir öksürmüş. eline simsiyah katran kütlesi gelmiş. "ben ne içiyormuşum ya, delirdim mi" demiş. sigarayı işte o gün bıraktı:) süper iradeli biri filan değil. olay tamamen psikolojik.

allen carr +1
12 sene günde minimum 2 paket içtim. Kitabı okuyup bi' gecede bıraktım. Şiddetle tavsiye ediyorum.

15yıl kadar içtim bu mereti, defalarca bıraktım, her türlü yöntemi denedim, ssv, akupunktur, aklınıza ne gelirse.

en son tek umut denen baharat karışımını denedim ve oldu. 6 aydır tek sigara içmedim. aramıyorum, düşünüyorum, ne yemekten, ne seksten ne korkunç üzüntülerden ve kavgalardan sonra (ki epey oldu bu aralar)içmedim, canım da istemedi.

tüm pürolarımı, sigara ve sigarillolarımı dağıttım eşe dosta. bu yöntemle sigara bırakan 4. kişiyim diğerleri de yıllardır içmiyor tavsiye ederim.

17 yaşından 52 yaşına kadar sürekli sigara içmiş olan babam bıraktıysa siz de kolayca bırakırsınız.
bi gün kalktı ve "ben artık sigara içmeyeceğim" dedi, o saatten sonra da içmedi.

Bırakmayı gerçekten istiyroum tabi ki, çünkü daha bu yaşta merdiven çıkarken tıkanmalar, biraz hızlı yürümede nefes darlıkları başladı ve ilerisi tamamen karanlık. Öncelikle Allen Carr yöntemine başvuracağım sanırım.

@ justaddwater ; Tek umut denen şeyin içeriği nedir? Nasıl işe yarıyor biraz bilgi verebilir misin=?

İlk önce sigaraya nasıl baktığınızı bir düşünün.Ben sigarayı bırakana kadar sigara benim için, acı tatlı her anıma eşlik eden dost, sırdaş gibi bişeydi, keyifli sofaralara, hoş muhabbetlere eşlik ederdi, yani sağlığımı mahvettiğimi bilirdim ama öyle tatlı bir portfolyosu vardı ki kendimi zehirlediğime bir türlü inandıramazdım, ta ki bir yokuşta tıkanıp kalana kadar.Ezcümle; sigara demek tıkanmış damar, kararmış hastalıklı bir ciğer, kötü bir nefes,bitkin erken yaşlanmış bir vücut demek. kalitesiz, öksürüklü, spordan uzak yaşam demek. Hemen bırakamasanız bile sürekli sigaranın bu yönlerini düşünün, zihninizde böyle çirkin canlansın , bigün bana olduğunu gibi size de etkisini muhakkak gösterecektir.

Babam 14-63 yaş arası, 50 sene içmiş. Bugün 65 yaşında.

oyuncu alan kulüp ne demek ya? halihazırda kulüplerde oynayan oyuncular gökten mi inip dahil oluyor kulübe?

kuzeninizin yaşı uygunsa istediği takım hangisiyse onun altyapı antremanlarına gitsin, antrenörle konuşsun, seçmelere katılsın falan işte. bu işler hep böyle değil mi zaten?

her kulübün seçmeleri olur. yaşı genç olmalı tabii ki

mükemmel bi tarif olmuş. ben iyi yemek yaparım, aşçı arayan var mı gibi bir şey olmuş. adamın boyu kaç? pozisyonu ne? nerelerde oynamış? nasıl tecrübeleri var? altyapısı hangi takımdan? diye bir sürü soru sorulabilir.

kuzenin nerede yaşıyor, eğer Teksastaysa dallas mavericks'i öneririm, LA'da ise LA Lakers iyidir.
diğer kulüpleri ise kendim bizzat oynamadığım için bilemem

www.potaforum.net

buraya bi girsin. cidden ilgilenen basketbol hocaları ve genç basketbolcular var. istanbul için söylüyorum.

bıraksın sokak basketboluna devam etsin. eğer çok yetenekli değilsen bu işler çok zor. O kadar çok basketbolcu genç varki kendini göstermek isteyen, onların arasından sıyrılabilması gerekir. Bir de çok küçük yaşlarda başlıyor bu çocuklar. Kuzeniniz 11-12 yaşlarında filansa başlasın ama 16-17 ise ve şu ana kadar hiçbir yerde oynamadıysa çok yetenekli değil demektir.

burda sizi dövmedikleri kalmış ama güzel bir soru sormuşsunuz, bakmayın siz onlara =)

küçük şehirlerdeyse eğer belediyelerin takımları olur genelde, onlara başvursun, hocalara söylesin.
istanbul'da falansa, yakındaki her yere götürebilirsiniz ama efes'e götürün derim çok genç ve iyiyse.
bir de sigaraya başlamamasını tavsiye ederim =)

iso değerlerinden olabilir.

pozometreyi kullanıyo musun?

@rentts

Zaten günlük çekimlerde en düşük iso değeri olan 100'ü kullanıyorum..

@teritori

pozometreyi kullanıyorum ama pozometre o kadar hassas ki en ufak bir açı değişikliğinde hemen denge ayarından şaşıyor.. Bazı ışık ayarları var en son ondan şüphelendim ben.. Awb, florasan, gün ışığı gibi.. Bunlardan olabilir mi renklerin canlı çıkmaması ?

lcd ekrana bak, -2, -1, 0, 1, 2 gibi değerler olacak. fotoğraf çekerken o değer 0'ın sağında mı çıkıyor? onu 0'da dengelemeye çalış.

program (P) moduna al öyle çek, sonra makinenin hangi değerlerde çektiğine bak, manuel moda (M) geçip o değerler üzerinde kafana göre oynayabilirsin.

örnek bir fotoğraf alırsak pek de güzel olurdu...

iso değerlerinin yüksekliğinden olur, az pozlamaktan olur.. sebep çok..

şu an iş yerindeyim.. Öğlen eve uğrayacağım.. Ordan çektiğim bir foto örneğini buraya koyarım..

@joehigashi, "Awb, florasan, gün ışığı gibi.. Bunlardan olabilir mi renklerin canlı çıkmaması?"

bu bahsettiğin white balance. renklerin canlı çıkmaması bununla ilgili tabii ama ilk sorduğun soru fotoğrafların overexposed olmasıydı. renklerin canlı çıkmamasıyla fotoğrafların aşırı beyaz çıkması (overexposed olması) farklı şeyler.

çekilen fotoğrafları makinede incelerken histograma bakın, histogram sağa yanaşmışsa fotoğraf overexposed/fazla pozlanmış, sola yaslanmışsa underexposed/az pozlanmıştır. dengeli bir histogram da çan eğrisi gibi görünür hemen hemen. beyaz ayarı (white balance ise awb de olsun en azından başlangıçta, siz elle beyaz ayarı yapmayı öğrenene kadar) bu arada makineyle beraber gelen el kitabını OKUYUN. Bitirince tekrar OKUYUN :D. yıllardır D-SLR kullanırım, hala arada sırada el kitabını okuyup vay be dediğim şeyler çıkıyor.

contrast-saturation-color tone üçlüsünü de bir kurcalayınız efenim.

Bende bir sorun yok. Otomatik IP adresi alırım her zaman, şu an da öyle. Bilgisayaraı yeniden başlatıp farklı bir tarayıcıda denemeniz mümkün mü bir de? Şimdilik aklıma başka bir çözüm yolu gelmedi.

open dns ile girebiliyorum ben..

aparat'tan;

Help -> Diagnostics -> Reconnect'i deneyin.

@lethe ve dambil, başka tarayıcılarda da denedim tabii ki, işe yaramadı. open dns ile de giremiyorum.

@kimi raikkonen, onu yaptıktan sonra textbox aktif oldu ama play tuşu inaktif olduğu için çalışmadı haliyle.

www.last.fm

gerçek techno'yu türk insanı dinleyemez.

sen club müzik arıyorsun sanırsam, commercial falan?

roadrunner o verdiğin techno değil yanlız.

sosa - the wave (ilk aklıma gelen bu oldu) bir de dj talla ve dj taucher'in birlikte hazırladıkları compilation'lar var bissürü, hepsi güzeldir...

carl cox, chris liebing, tarmo vannas ile güzel bir başlangıç yapabilirsin...yaz soulseek'e gözünü kapa çift tıkla...

1)restart attınız mı pcye? cevap evet ama düzelmedi ise uninstall edip tekrar kurmayı denediniz mi?

kullandığınız versiyon cs 2 mi? bana oldu geçen gün (cs 2 kullanıyorum), hatta duyuru'ya sorayım diyordum ki kendiliğinden düzeldi. fotoşop'u kapatıp açmak çözüm olmuyor yalnız. muhtemelen bir bug.

benimki de kendiliğinden düzeldi deckard :)

ayar bakızı değil bence o bition'daki. yani silmeseydi de bir yaptırım uygulanmazdı.

sonuçta ilk entry'i giren eleman, ikinci entry'i gördükten sonra "ah benim dertli başım, ben ne yaptım böyle?" diyerek entry'sini silebilir ve başlık ikinci entry'e yönlenebilir.

ama galadnikov'un olan biten'de bahsettiği (bkz: #16279108) bu tarz şeyler değil mi?

"(bkz: rövaşata)
(bkz: aramaya inanmak)"

şeklinde olsa mesela "ayar girişimi" denen şey oluyor işte.

bence de ayar bkz'ı değil. yani o şekilde çok başlık var sözlükte yönlendirme amaçlı. bir mod uğrayıp açıklık getirir herhalde yakında.

asıl soruna gelince, moderatörün görebileceğinden kısa süreyse yaptırım uygulanmaz gibi geliyor bana. tabii ki tekrar edip dikkat çekerseniz yine yakayı kurtaramazsınız, sonuçta silinenler de görülebiliyor.

dediğim gibi, o entry ayar entry'si sayılmaz benim nazarımda. çünkü nasıl ki entry'i "şu başlıkta inceleniyor" diyerek doğru başlığa ispiyonlamak, entry'i doğru başlığa taşımak için bir yöntemse (aynı şekilde entry'i taşı butonu da bir yöntem), bu ikinci entry olarak yazılmış entry de yönlendirilme amaçlı bir entry. ilk yazan yazar hatasını görür de silerse başlık direkt ona yönlenecek çünkü.

yüzde yüz emin olamam ama moderatörler de bu şekilde düşünüyordur bence.

nasil bir kaynak ariyorsun? karadelik veya black hole diye aratinca bir suru kaynak cikiyor zaten. sozlukteki baslik bile yeterli ki kaynaklar da vermisler.

bilim ve teknik arşivini edin orada çok güzel yazılar vardı bu konuda.

karadelik dediğin şey çoğunlukla ölü yıldızdır. galaksilerin bulge kısmında da karadelik olduğuna dair (bunlar ölü yıldız değil) teoriler var, hatta teorilerin doğruluk payları da bir hayli yüksek.

şimdi bizim Güneş'imiz alelade bir yıldız. içindeki Hidrojen Helyum'a dönüştükçü ısı ve ışık saçıyor. Hidrojen bittiğinde Helyum ile ilgili reaksiyonlar başlıyor. Bu evrimin de sonunda önce kırmızı dev'e genişleyip hobarey içeri doğru çökmeye başlıyor. en sonunda da beyaz cüce olarak evrimini tamamlıyor.

şimdiiii, Güneş'imizden daha büyük kütleli bir yıldız ise şaşaalı bir patlamayla (ki kendisine supernova deniliyor) içinde ne var ne yok uzaya salar. ortada ise böle gezegen boyutlarında yoğun bir cisim kalır. bu da nötron yıldızıdır.

gel gelelim karadelik olayına. başlangıç kütlesi yukarıdakilerden çok daha büyük olan yıldızlar (ki burada belirleyici faktör chandrasekhar limitidir), kırmızı dev aşamasından sonra içeri doğru çökerken, sıkışan atomlar artık dejenere olurlar (nötron yıldızında da dejenere olmuşlardır ama dejenere basınç, çökmeyi engellemeyi başarmıştı) ve dejenere basınç bu çökmeyi engelleyemediğinden yıldız sonsuza kadar çöker. koskoca yıldız küçülür küçülür ve artık uzayı büker. aha dur şöyle anlatayım;

şu uzay'dan bir kesit;

1) ____________*______________ (*'ın olduğu yerde yıldız var)

işte bu yıldız kırmızı dev olurken şöyle olur;

2) ____________O______________

sonra içe doğru çöker;

3) ____________o______________

daha da çöker;

4) ____________.______________

ve artık uzayı büker;

5)______________ _____________
_______________||
_______________||
_______________||
_______________||
_______________||
_______________..


al sana bir karadeliğin evrimi. büyüklüğüne bağlı olarak, belli bir yarı çapı vardır. bu yarı çapa yaklaşan cisim hızla karadeliğe doğru çekilir. çünkü karadeliğin hacmi çok küçük olmasına rağmen kütlesi kat kat büyüktür ve anormal bir kütleçekim kuvveti vardır. ışık bile kaçamaz ondan. ışığı bile emer. dolayısıyla ışık saçmaz ve biz göremeyiz.

bir cisim karadelik tarafından yutulduktan sonra akıbeti nedir belli değil. kurt delikleri denilen bi teori vardı, çöktü.

ha bi de korkulacak bir şey yok. Şu an sihirli güçler tarafından Güneş yok edilip, yerine aynı kütlede bir karadelik yerleştirilse Dünya, hiçbir şey olmamış gibi dönmeye devam eder. Karadelik tarafından yutulmaz yani. Merkür düşünsün onu. Ha gerçi ısı ve ışık olmayacağından bizim için kötü olur orası ayrı.

bu giriş mahiyetindeki bilgiden sonra şunları okumanı tavsiye ederim;

(bkz: karadelik)
(bkz: yıldızların yaşam döngüsü)
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org (feci zevkli bi konu)
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

(bkz: the universe in a nutshell)

ingilizceniz varsa BBC belgesellerini izleyebilirsiniz.

www.youtube.com

tam aradığınız olmasa da şu belki yararlı olabilir:
www.ntvmsnbc.com

voice of the soul.

başın sağolsun...

wish you were here, pink floyd
forever young, ama rod steward'in olanı

amerika'lı bir tanıdığımın cenazesinde "my way/frank sinatra" çalmıştı da çok güzel uymuştu karakterine bence..

Jeff Buckley - Hallelujah

sezen aksu- kavaklar

www.youtube.com

www.youtube.com

Sözsüz, keman.

dredg - an elephant in the delta waves

öncelikle başın sağolsun.
ben olsam en sevdiği şarkıyı koyardım.

concierto de aranjuez, yani nam-ı diğer rodrigonun gitar konçertosu. zeki müren'den şimdi uzaklardasın da iyi seçimdir.

orphaned land - rainbow-the ressurection

herkese düşünceli dilekleri ve önerileri için teşekkür ederim.

Eric Clapton - Tears in heaven www.youtube.com

Başınız sağolsun.

başınız sağolsun

balmorhea - lament
Wim Mertens - Close Cover
Clint Mansell - Together We Will Live Forever

asya-yoksun sen

samuel barber - adagio for strings. adı üzerinde zaten, ağır yollu ve keman.

secret garden - nocturne

huzurumuzu bozuyorlar diyip arayın, polis gönderin kapılarına. birkaç kez tekrarlayın hatta. korkarlar belki.
en son ihtimal olarak imza toplayıp attırın apartmandan.

doğduğumdan beri yan komşularımızın kavgalarını dinliyorum resmen. neler dedik neler, yine de tınlamıyorlar apartman sakinlerini, kavgaya devam ediyorlar. sanırım bazı durumlarda görmezden gelmeye çalışmak daha iyi. yoksa olay ciddi boyutlara gelebiliyor.

belediyeye başvurup, zabıtadan gece ses tespiti yapmalarını isteyebilirsiniz.

bizim de üst komşular feciydi. polise şikayet etmişlerdi, sonraki 1-2 ay hiç ses çıkarmadılar fakat devamında tekrar başlamışlardı. bunlar akıllanmaz deyip şikayet etmemişti kimse ama etseler akıllanabilirlerdi bence. küçüktük o zaman dinlemediler sesimi=)

her gürültü yaptıklarında elektriklerini kesin. en alt katta, bodrumda falan büyük pano vardır. sigortalarını indirin.

Merhaba,
Ben her soru sormadan önce "Ara"yı kullanıyorum ama, herkeste bu alışkanlık oturmamış galiba. Gerçi "Ara"yı kullanıp da soruyu göremeyen de vardır. Arada kaynamıştır.
Moderasyon delirir bir süre sonra. Bir şekilde bir şey ayarlarlar. :)

akışına bırak çünkü dün öyle olan şey bugün böyle olabilir. demek istediğim güncellik her zaman iyidir. tabi boku çıkmadığı sürece. bugün biri çıkıp beggin adlı eseri kimin sölediini tekrar sorsa monitöre kafa atarm. ama soran arkadaşın kafasını.

Bence akışına bırakılmalı, yani cevap vermek istemeyen kadar yeni üye olup cevap verecek vardır.
====Ütopik===
Diğer sorular alta kalıyor diye ise; tarih, tikli cevap sayısı, okunma sayısı modaratör önem puanı gibi girişere bir önem katsayısı üretilen kod yazılabilir. Bir de bulanık mantık vs.. ne güzel dönem projesi
===Geçti===

Edit: yani demek istedim ki zaten cevap vermekten sıkılınan bir soru ise kimse cevap yazmaz, adam aramak zorunda kalır cevabı. Serbest ekonomi gibi mi? Hiç anlamam ekonomiden.

bi ara want2die rehber yazmıştı "yeter artık sormayın bunları" gibisinden. çok güzeldi :( tabii sürekli tepede sabitleyemeyiz onu da.

bence yapılabilecek en iyi şey, insanlarda aramaya inanma bilincini güçlendirmek.

beggin' fırtınasını atlattık en azından buna sevinelim derim. sözlüğün yazar ve yazar adayı sayısı sürekli arttıgından duyuruya gelenlerin sayısıda artıyordur muhtemelen. o yüzden sürekli bir uyum uyuşma süreci halindeyiz. aslında duyuru açmadan once dikkat edilecekler başlığı daha görünür bir yere iliştirilse hatta duyuru açma sayfasına konulsa biraz daha rahat olur sanırım

bazi sorularin birden fazla sorulmasi kacinilmaz sanirim. mesela "su video'daki hayvan nedir" sorusunu arayarak da bulamazsin heralde. duyuru'yu daha cok takip eden birinin gozune daha cok batiyor boyle seyler :)

ne zararı var ki?
ben bazen bilgisayar karşısında o kadar sıkılıyorum ki duyuruya yeni bir soru gelsin diye dua ediyorum nerdeyse. Gönüllülüğe dayanan bir şey ne de olsa burdaki sorulara cevap vermek, daha önce sorulduysa ve sıkıldıysanız cevap vermeyin olsun bitsin.

ama tek bir soru için aynı cevapların tekrar tekrar yazılması derseniz haklısınız, bence asıl o çok sıkıcı ve cevabı daha önceden vermiş olan kullanıcıyı hiçe sayan bir durum.

Bir örnek vermek istiyorum. Dün rapidshare' den - premium account - olmadan hani böyle partların hepsini yapıştırınca otomatik olarak indirecek, arada bekleyecek falan - bir program lazım oldu. Ara' dan aradım ama bulamadım inanın - kesinlikle benim öküzlüğüm kabul ediyorum ama bulamadım napim - şimdi bunun için bi' duyuru açmaya çekiniyorum. " Kaçıncı kez soruluyor yahu bu cık cık cık " ile başlayan mesajlar gelecek diye tahmin ediyorum. Sorulsun abi nolcak lan. Yok ağlamıyorum gözüme bi'şey kaçtı.

"çaylaklık sıram niye ilerleyeceğine geriliyor" diye sormasınlar da beggin'e bile razıyım.

ben önüne geçilemez diyorum. şu yapılabilir. cevap vermektense aynı sorunun sorulduğu duyuru/soru'ya "git" vermek ve hafif de ayar vermek kullanıcıya belki belki sağlar biraz daha dikkatli olmasını..

her tarafta açıkladılar. çaylaklık sırası muhabbetlerini, sormayın artık yahu? her hafta kemer takmak zorunlu mudur diye sorayım ben de o zaman. açıp bakmak yerine cevap verecek insanlar var nasıl olsa diye.

bariz konuların tekrar tekrar sorulması hiç iyi değil.
sabiha gökçen'den kadıköy'e nasıl gidileceğini soran en az 10 duyuru vardır.
bi noktadan sonra cevap yazmayı bıraktım ben.
aç google'dan bak. hadi google'da bulamadın, duyuru'da bi ara, öyle sor.

beylicium'daki kiler'in ihlas marmara-beylicium arasına servisi var. ona binip beylicium'da inin. 100-200 metre düz devam edin bi tane üst geçit göreceksiniz (5m migros'un önü yani). oradan sonra iki seçenek var;

1) (yamulmuyorsam) 145T beylikdüzü-taksim otobüsüne binip taksim'e gelebilir, sonrasında otobüs ile beşiktaş'a inebilirsiniz. taksim meydan'da arka peronlardaki 61b hariç her otobüs beşiktaş'a iner.

2) diğer seçenek de migros'un önünden, avcılar metrobüs durağına giden herhangi bir otobüse binmeniz (ben ht28 derim). sonra metrobüs ile avcılar'dan zincirlikuyu'ya kadar gidip, beşiktaş istikameti levhasını takip ederek, gelen ilk otobüs ile beşiktaş'a inebilirsiniz.

bug vardı en son "kenar" fasilitesinde. düzelmemiş olabilir hala.

ben gecen denedim, sorunsuz calisiyordu.

(git: 69509)

ekşi duyuru'da yazarken cümlelere, özel isimlere büyük harfle başlamak gibi bir hassasiyet herkesten bekleyemeyiz. kaldı ki ben bile sözlükten kalma bir alışkanlıkla küçük harfle yazıyorum çoğunlukla. öte yandan, emin olun bitişik yazılan bağlaçlar veya soru eki mi kadar göze batan bir şey değil.

(Dikkatli yazıyorum.)

Onlar daha çok sözlükten alışkanlık, büyük küçük harf farkı olmaması nedeniyle el alıştı artık. Ciddi yazılarda da word kendisi düzeltiyor, o da bir neden. Bir de bu sanki bir sonraki aşama sanki kuralların dikkat edilmesinde. (Gerçi hangileri daha önemli hangileri daha önemszi değişir ama benim görüşüm bu yönde.) İlk bir bağlaçları, soru eklerini öğrensinler, sonra bu daha basit kurala alışırlar belki.

Not: Yazdıklarımdan ben de pek bir şey anlamadım..

Sizi anlıyorum fakat zaten hiç bir şeyi herkesten bekleyemeyiz. -De/-da hataları kadar önemli/zararlı olmadığının da farkındayım. Bu bahsettiğim gibi bir öneri/rica. Zaten bir zorunluluk olması benim de hoşuma gitmeyecektir. Fakat olayı "böyle alıştık, böyle devam edelim" diye sürdürürsek, hepimiz, bir kaç yıl sonra hangi isimler özel isimdi, insan isimlerini mi büyük harfle yazıyorduk, unutmuş olacağız.

Kaldı ki, teknik olarak mümkün olduğu sürece, bir metnin içinde ilk harfinin büyük harfle yazılmasını Allah ve Atatürk'ten başka hak eden özel isimler de var. Noktadan sonrası da aynı şekilde.

ekşiye büyük harf yeniligi getirilirse atışmalarda felan bu yeniligin bokunu çıkarırlar. şimdiki durum çok iyi bence.

evet çok kötüye kullanılır. hatta duyuru'da bile vardı gayet bu özelliği kötüye kullananlar. az mı gördük kelimelerdeki "l"leri "L"le olarak yazanlar ya da BuNuN AdI nEE tarzı duyuru'lar. bu şekil ideal gibi..

Ben bazen dikkat ediyorum bazen etmiyorum. cunku oncelikli olan sey bilgiyi dogru verebilmek ve bilgi paylasimi yapmak burda. kelimeleri duzgun yaziyorsan sorun yok demektir ki cogu kisi sozlukte kucuk yazmaya alismis. ayrica turkce karakterleri bile yazmiyorum ben, klavyeden kaynakli birsey tabi o.

misal bağlaç olan de/da'ları bir ek gibi -de/-da şeklinde yazmak da hata.

Ben de iki saattir konuşuyoruz bir kere forum ağzı yapmadık diyordum, iyi ettin deckard, hızır gibisin:) Gerçi "Senin de türkçe hakkında konuşmak için önce sen nickine bak hem nickin yani rumuzun türkçe bile değillll". Of. (Ek: "shiftlerle mhiftler" de yazmışım, allah beni kahretmesin)

Anlatmak istediğimi anlayan biri elbette çıkacaktır. Böyle bir kural istemiyorum, ne sözlükte ne de duyuru'da. Yalnızca dikkat etmek isteyenler olabilir, katılanlar olabilir diye yazdım. böyLe yazanLarı kimse sevmez Türkiye'de.

Doğru kullanılabilse güzel olur. Ama bırakalım da önce yazmayı öğrensinler.

Bu arada dahi anlamındaki de ve da'nın önünde tire olmaz. Ayrı yazıyoruz sonuçta değil mi? Hiç bir ve bir kaç da bitişik yazılırlar.
Hata bulmaya çalıştığımı zannetmeyin. Gözüme takıldı, bu konularda hassas olduğunuzu gördüğüm için söylemek istedim.

sözlüklerde küçük harf kullanımı zaten halihazıra bir kuraldır (basılı sözlükler vs. dahil). bunun yazarlarda yarattığı bir alışkanlık var. sözlükteki ve duyurudaki yazarların çoğu aynı kişiler olduğuna göre bunda da anormal bir durum olduğunu sanmıyorum.

büyük harf kullanmamak anlaşılabilirlik açısından da problem yaratmadığına göre geriye bir tek göz zevki-sadelik kalıyor. sırf bunun için de yazarların hassaslaşıp büyük harf kullanmaya karar vermelerini beklemek fazla iyimserlik olur.

Sözlügü gectim informal ortamlarda kücük harfler ile yazmak, internette kural olmus gibi. Yani sanmiyorum ki kimse msn'de facebook'da, arkadasina attigi email'de sürekli büyük harf kullansin. Bence cok göze batan bir durum degil ama sirf ben alistigim icin de böyle geliyor olabilir.

oldu görüşürüz,
Sizi destekliyorum, ben de o özeni kaybettim ama kaybetmek için geçerli nedenlerin olduğunu ileri sürmek gibi bir hataya düşecek değilim. Bundan sonra ben de daha çok dikkat edeceğim ama aşağıdaki yazacaklarımı da göz önüne alın, ben alacağım çünkü.


Yazı yazarken özen gösterilmesine özendirmeyi önemsiyorum ama;
İsteyen istediği gibi yazsın büyük küçük harfe dikkat etmeden, zorlamak olmaz insanları. Ben de isterim daha güzel yazılsın ama bunun için bir zorlama yapılırsa yazmayı bilmeyenler yazmaya çekinirler, e olmaz. Ayrıca bir başka noktada özensizlik hakkıdır, boku çıkarılmadığı sürece özensizlik yapılmasında bir yanlışlık yok. Ben de yaptım bazı yazılarımda, bu da bir hak. Alışkanlığı olmayan insanlar yazarken kendini kastı mı olmuyor valla. Kaldı ki düzgün yazmaya alışmış biri olan ben bile zaman zaman şift tuşuna ve diğer yazım kurallarına falan aldırış etmeden yazmak istiyor ve yazıyorum.


Bu arada ya hu bu arkadaşın dediğiyle "BuUU NeeLLIIııI" gibi başlık açanların ne alakası var anlayamadım dambil, zaten eklemedin msn'ye onu da yazdım bi kenara.

"hiç bir akılda tutulması gerekli yanı bulunmayan bu iş için" duyurunuzdaki şu kısımda hem dil bilgisi hatası hem de anlatım bozukluğu mevcut. bana çok battı, beni çok yordu.

arkama yaslanıp şöyle bir bakınca; gözümü tırmaladı.
belirteyim dedim.

Arkadas kibarca bir uyarida bulunmus, ki bana gore haklilik payi da var. Fakat siz oturup yazdigi metindeki hatalari yine sozum ona kibar bir uslupla sergileme geregi duymussunuz.

o bahsettiğiniz çığlıklar yani de ve mi bağlacı mevzusu anlatılmak istenenin anlaımnı tamamen değiştirdiği için bu kadar önemli. yani haklı. söylemek istediğinizi doğru anlatamazsanız, dilin bir amacı kalmaz.

babataş iyidir.

teritori'nin cevabının güçlenmesi açısından, ben de babataş diyorum.

ben de babataş diyorum..

metro fotoğraf

ışın dediğimiz şey, kızılötesi ışıktır.
kafasina tutmayin bence ama evinizdeki kablosuz modemden yahut televizyonun monitöründen daha zararli degil :)
hatta zararli da degil, yukaridaki cümleyi okuyunca biraz zararliymis gibi geliyor.

edit - wiki söyle demis:
Health hazard

Strong infrared radiation in certain industry high heat settings may constitute a health hazard to the eyes and the vision. More so, since the radiation is invisible. Therefore special IR proof protective eyeglasses must be worn in such places.

yani özetle

yüksek kızılötesi isima, radyasyon gözle görülemiyor olsa da göze zarar verebilir. bu nedenle böylesi ortamlarda kızılötesi filtreli gözlükler giyilmelidir.

yüksek ısılı sanayii ortamlarindan bahsediyor sizin kumandanizdan bu siddette bir isin cikmaz.

infrared isik var kumanda da, ama zarar vermeyecek kadar dusuk bir miktar. ona gelene kadar daha buyuk elektronik aletler var evde, hepsi elektromanyetik alan yayiyor ama etkisi mechul.

kızılötesi ışığın enerjisi düşüktür, herhangi bir zararı yoktur. kızılötesinden sonra görsel bölge gelir, ki bu bölgeden sonraki ışınlar zararlıdır. misal güneş'ten gelen ve ozon tabakasının incelmesinden dolayı daha da ciddi olarak hasar bırakan mor ötesi ışınımlar gibi, veya bizzat maruz kalındığında hücrelerimizi kaçınılmaz kanserli hale çeviren x-ışınları gibi.

bu arada gece görüş özelliği olan bir handycam kamerayla o ışığı görebilirsiniz!

rammstein - keine lust.

şimdi neye göre eğlenceli? bence şu çok eğlenceli bir klip;

www.youtube.com

genel olarak eğlenceli;
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

(bkz: yaran youtube videoları)

www.akilli.tv

müzik klibi olarak prodigy'nin warriors dance adlı parçasının klibi.

tabiiiii ki tunak tunak tun diyorum. her zaman ve her yerde.

video.google.com

www.youtube.com veya youtube dan Daler Mehndi - Tunak Tunak Tun diye aratın.

gülmezseniz paranız iki katı ile iade :))

rap seviyosan beta-pişti.sözleri filan da güzel.hayko tiplendirmesi ilk gördüğümde yere düşürmüştü.
ahanda bu da linki:
(git: www.youtube.com

hic durmadan yaklasik 40 saat. dinlenmeleri de kendin hesaba katarsin.

bir insan ortalama saatte 20-25 kilometre yürüse (ki aslında ortalama 32km'dir, fakat dinlenmeydi şuydu buydu aradan çıkardım), 2 gün içinde yürür. gibime geliyor benim. uzun dinlenmeler, uyuma ihtiyacı, diğer ihtiyaçlar ve ağustos sıcağı ile birlikte hadi 4 gün olsun.

kabaca 2 adım 1.5 metre yapar. saniyede 2 adım atttığımızı varsayarsak dakikada yaklaşık 100 metre. saatte de ortalama 5-6km eder. 200km de 35-40 saat arası yapar. dinlenmedir şudur, budur derken en az 3 gün. hatta 4.

edit: ki etrafta yerleşim birimi ya da içme suyu bulunabilecek bir yer yoksa ağustos sıcağında yanına litrelerce su alman gerekir. bu da küçük çantayı yalan eder.

en.wikipedia.org
ortalama 6-7 diyor atletik birisi olsa saatte 8km desek 25 saat yürüyüş gerekir başa sıcak geçmezse ve antremanlıysa kişi günde 8 saat yürüyebilir gibi geliyor. 3 günden biraz uzun sürer. (teorik olarak)
ben bütün en iyi ihtimallere uygun olsam bile bu süreyi 2 ile çarpardım.

6-9 km gidersiniz saatte ortalama durmadan...
düzse ne bileyim yavaşlatan bir şey yoksa 9-11 bile olabilir... dinlenme şeylerinizi de siz ayarlayın artık

tam sırt çantası ile (kamp +7 günlük yiyecek,içecek) 30 km asfalt + arazi 7-8 saat sürüyor.
arazi yapısına da bakar ama yazın daha zor yürünür güneş geldiğinde gölgede olmak gerek. tabi gündüzler uzun olduğundan daha uzun süre yürünüyor.

boş küme...

insan bir saatte 3-4 km yürür. ona göre hesapla.

açılın spordan yeni geldim :))

şimdi arkadaşım sana şöyle söyleyeyim; haftada 2 kere en az 2 saat spor yapan biriyim. misal bu gün koşu bandında 90dk boyunca ortalama 6km/sa ile yürüdüm & koştum(ara ara 12km/sa hıza kadar çıktım). totalde 8,5 km yol yaptım ve 570 kalori yaktım ayrıca ortam serin olmasına rağmen 1 lt'den fazla su içmek durumunda kaldım. sırtımda ne çanta ne de ağustos sıcağı vardı.

artık sen tahmin et, 200km'nin ne kadar zor bi şey olduğunu. ama illa süre vermek gerekirse; bir insan ortalama 4-5km/sa ile yürür. bu kişi ne kadar atletik olursa olsun her 3-4 saat min 20-30dk ara vermek zorunda. ayrıca bir günde de 8 saat uyuması gerekir.

yol üzerinde her yerde yemek ve su bulabileceğini varsayıp, min. 7-8 gün diye düşünüyorum ama gittiği yerde bi hafta yatar.

@deckard
yok artık lebron james :)

dip not: askerde hiç durmadan kilometrelerce(30-40 bazen daha fazla, hatta sırtta 30 kg yük dağ bayır ortamda) yapılan intikaller var ama oradaki psikolojik atmosfer bambaşka olduğu için onu kıstas olarak görmemek gerekir.

Tabiki rotanıza ve yükünüze göre değişim gösterir. Normal şartlar altında insan saatte 4-6 km arası yürür. Günde kaç saat yürüyebileceğiniz ise yük, yol ve hava durumuna göre değişir. Eğer kalabalık bir grupsanız ortalama hızınız da daha düşük olacaktır. Ayrıca seyahat boyunca yorgunluğunuzun artacağını da hesaba katın, eğer doğa ortamında yürüyorsanız moraliniz de çok etkilidir, zorlu ortamlarda geçen süre uzadıkça moraliniz azalabilir. Sırtta küçük çanta demenizden gereken yiyeceğinizin tümünü sırtınızda taşımayacağınız sonucunu çıkarıyorum, yani gün geçtikçe çantanız hafiflemeyeceği gibi bir de yemek ve yatma gibi ihtiyaçlarınız için de rotanızdan sapma yapmanız gerekebilir. Özetle kesin bir cevap yoktur, herşey şartlara göre değişir :)

deckard: saatte 32 kilometreyi yao ming koşarak zor alır. hiç denemediğini ve üzerinde de düşünmediğini tahmin ediyorum.

bizim arkadas sahil seridini izleyerek samsundan sinopa 6 gunde varmıstı

Yoldaki eğim çok önemli.
Sabah erken saatlerinde ve öğleden sonra yürüyebilineceğini hesaba katarsak ve ana amaç gezmek değil yürümek olursa minimum 5.
Ben 5 günde sırtımda ağır çanta ve eğimli patika yolda (bir kısmı dağa tırmanmalı) 80 km civarı yürümüştüm ağustos sıcağında likya yolunda geze geze.

ortaköy sahil'deki gözlükçülerden (seyyar olanlar değil de, dükkan sahibi olanlar) birkaçı gayet kaliteli gözlükler satıyor. geçen gün yüz küsur verdiğim gözlüğü kaybettikten sonra ben de böyle bir çözüme gittim.

kalitesiz güneş gözlüğü kullanımı göze zarar veren bir eylem. ışığın fazla geldiği durumda gözbebeğimiz küçülüyor ve retinaya düşen ışın sayısını azaltıyor. kalitesiz güneş gözlükleri hem göz bebeğinin büyümesine ve böylece retinaya fazla ışın girmesine hem de zararlı ışınları engelleyemeyerek retinaya yine zarar veriyor. Ayrıca pterjium oluşumunu da tetikler. Bence uv ışınları engellediğine dair sertifakası olan bir güneş gözlüğü kullanın.

@plastik turambar: o yüzden işporta değil, daha mantıklı fiyata olanlardan arıyorum, duyuruda da söylediğim gibi.

herhalde gene sirkeci taraflarında falan bulunur böyle şeyler. ben de katılıyorum o kadar para vermemek gerektiğine. böyle bir yer bulursan bu duyurunun altına eklemeni de ayrıca rica ediyorum.

Doğubank ın üst katlarında aradığınız türden gözlükler mevcut

çakma gözlüğe iyi cam taktırsanız? şahane ray-ban'leriniz olmaz mıydı?

olay şu ki, çakma gözlüklerle (işporta değil de markası iyi olmayan yani) markalı gözlüklerden hiçbir kalite farkı yok. zaten gözlük camlarının göze zarar veremeyecekşekilde üretilmesi nispeten kolay ve ucuz bir işlem. aradaki fiyat farkı ise şirketlerin pazarlama, reklam, satış masraflarından oluşmakta daha çok. bir de devasa bir kar payı tabi...

yani 30 milyona aldığın bir gözlükle 330 milyona aldığın bir gözlük arasında hiçbir kalite farkı olmaması çok çok çok......çok muhtemel.

marks & spencer'dan 25 tl'ye aldım geçen, etiketinde de 3. seviye filtresi var diyodu valla gayet de net görüntü. lensli hassas gözlerimle rahatça bakınabiliyorum. hani çok uzak yerlere gitmeye gerek yok, düzgün giyim mağazalarının da uygun fiyatlara kendi markaları olabiliyor onlara bakabilirsiniz.

izmirde fiyatları arttıran öğrenciler, ya da öğrencinin sırtına binen ev sahipleri. bu sebeple bornova ve buca gibi öğrenci mekanlarında kiralar pahalı.

bir de zengin muhitler var, mavi şehir bostanlı gibi, onlar da muhit sayesinde pahalı..

geri kalan yerler ise gecekondudan çok da farklı değil..

Muhit farkı.

izmirde kiralar düşük çünkü maaşlarda düşük. ne ka para oka kira.

genel olarak izmir diğer büyük şehirlerden ucuz. bunu da gözardı etmemek gerek. ev kiralarına da yansıyor tabi. ancak deniz görmesi ve muhit en önemli iki faktör fiyatlarda.

verdiğim ilk linkteki ev gayet denizi görüyor, denize yakın. duyduğum kadarıyla konak da gayet iyi bir yer.

aslında o ilk linkteki evin konak'la alakası yok. yani aslında var da bilinen merkezde değil. ama halil rıfat paşa'daymış ki oralar güzeldir, metroya da yaknmış. diğer ikisi bornova'da denizle alakası yok mesela ama işte öğrenci faktörü daha pahalı yapmış onları. bi son linkteki ev sitedeymiş o da arttırmış fiyatı. mesela alsancak, göztepe, mavişehir gibi yerlere baksan bu kadar ucuza bulunmaz ya da bulacakların ucube yerler olur.

aslında yanlış yerlere bakmışsın. atatürk mahallesi mesela izmir de pek tercih edilen bir yer değildir. ama kiralar ucuzdur haklısın. yerleşmeyi düşünürsen haber ver, ev bakar buluruz güzelinden.

ankaraya taşınmadan önce izmirde sahilde oturuyorduk 3+1 deniz görüyordu tam köprünün önündeyi ve kirası 750 tl ydi bundan yaklaşık 2 yıl önce. semtlede çok alakalı değil gibi geliyor o yüzden iyi araştırıldığında cidden güzel fiyatlar bulunuyor.

ilk linkteki yer halil rıfat denen yerde ve denizi gören ev yokuşun tepesinde. inip çıkmaktan imanınızın gevremesi bir yana o ev nereden baksanız 30 yıllık. diğer iki ev ise bornova'nın ücra yerlerinde. özkanlar, manavkuyu, balçova, narlıdere gibi eli yüzü düzgün yerlerde kiralar 800 den başlayıp kat kat artıyor. şu an oturduğum ev bornova migros'un arkasında, pencereler tahta ve dökülüyor, merkezi ısıtma yok, alt kattaki soba yakınca bütün duman evde ve benim kiram 600 lira.

şimdi ben pek bilmem hangi semtin muhiti iyidir kötüdür diye. kafamızdaki semtler bornova, konak, alsancak, balçova(?). buralarda nereler iyidir, oturulur falan zamanla öğrenirim artık.

karşıyaka, göztepe, buca gibi yerleri araştırmayı pek düşünmüyorum.

@deckard

saydıkların içinden en iyisi alsancak sanırım. ama fiyatlar uçuk olabilir orada. bornova'da küçük park (ege öğrencileri için merkez noktası) civarı kiralar 800 civarı diye biliyorum. orası öğrenci sömüren ev sahipleriyle dolu.

konak iş merkezi gibi daha çok yani bilmiyorum ama ne zaman gitsem çok stresli ve hareketli geliyor bana. fakat istanbul'da yaşadığına göre sana öyle gelmez:)

balçova hakkında yazarsam sallamış olurum.

deckard,
Yıllardır Karşıyakada oturuyorum. İzmir'in başka yerine değişmem. Ayrıca Bostanlı'da da çok oturduk biz şu anda da oradayız ama kiralar diğer büyük şehirlere kıyasla çok uygun.

İzmir'de oturmak için en iyi yerlerden birisi burası. Konak'ta Alsancak'ta falan aile olarak düşünüyorsanız oturamazsınız bence. Ben sevmem oraları, ha alsancak'ta ailenin de oturacağı yerler vardır ama kiralar çok yüksektir, cidden yüksek.

bornova öğrenci yuvası, hiç tavsiye etmem. bi de en işlek yerlerinde gerzek bar tipi mekan doludur. su kattıkları biraları öğrencilere yitelemek olan çakma esnaf doludur buralar.

balçavoyı iyi bilmiyorum, ama sanırım oturulabilinir de...uzak orası baya yani izmirin bambaşka bi tarafı gibi. ama vapurla falan bostanlıya geçebilmek güzel.

Dediğim gibi karşıyakanın gayet ezih yerlerinde 500-600'e güzel ev bulursun yine de tabii yerleşeğiniz semt çok önemli, iyi düşünün.

uzun süredir bornovada oturan biri olarak benim sıralam su sekilde,

hareket arıyorsanız alsancak
sakinlik arıyorsanız karsıyaka
can sıkıntısı arıyorsanız bornova

diğer yerler klasman dışı...

maalesef izmir ile istanbul arasında uçurum var. şu anda istanbulda oturduğum kiraya izmirde çok lüks deniz gören evde otururdum heral. neyse.

Soylediğin semtler içinde alsancağı ya da balçovayı tavsiye ederim.

alternatif olarak da site olsun diye düşünürsen gaziemiri tavsiye ediyorum. ferah yer,binalar yeni, ama alsancağa konağa 40 dakka falan sürüyor otobüsle.araba varsa rahat. yani biraz uzak. kiralar 2 oda bir salon 450 civarı.
Konak merkezi yer ama yokuşundan ve semtinden dolayı kira düşük diye düşünüyorum. Konak oturmak için çok tutulan bir semt değildir. daha böyle dar sokaklar mahalle havasında.

öncelikle izmirde uzaklık kavramı istanbula kıyasla daha farklı.şehrin iki ucu diyebileceğim karşıyaka-gaziemir arası 1 saat bile değil.o yüzden.yeni yapılan dış mahallelerdeki binaların kirası uzak diye aşırı ucuz değilken ; merkezi yerler de fiyatı pek abartamıyor.örneğin ben yeilyurtta 120 m2 evde (sıfır bina)480 tl ye oturuyorum.bu da çok makul bir rakam.

In Flames - Everything Counts (Depeche Mode)
Megadeth - These Boots (Nancy Sinata)
Megadeth - Anarchy in the U.K. (Sex Pistols)
Megadeth - Paranoid (Black Sabbath)

Bu arada linkleri mi arıyorsun, böyle coverların ne olduğunu mu soruyorsun şimdi düştü? Ona göre devam edeceğim listeye.

rock'n roll değil de blues var;

iron maiden - nodding donkey blues

judas priest - johnny b. goode

Norther - Youth Gone Wild (Skid Row)
Exodus - Dirty Deeds Done Dirt Cheap (AC/DC)

wasp - paint it black

(bkz: garage inc.)

rakınrol kaviri degil ama dinlediginde taniyamayacagin bir cover: nevermore - the sound of silence (simon&garfunkel)

not: aşağıdaki şarkıları bulabilir misin bilemiyorum, ben fi tarihinde bulmuştum.

1. Iron Maiden - All In Your Mind (Stray cover) (4:28)
2. Iron Maiden - Communication Breakdown (2:40)
3. Iron Maiden - Cross Eyed Mary (3:55)
4. Iron Maiden - Doctor Doctor (UFO cover) (4:48)
5. Iron Maiden - I'm a Mover (Free cover) (2:47)
6. Ive Got The Fire - live (Di'anno)
7. I've Got The Fire (Montrose cover)
8. Kill Me Ce Soir (Golden Earring cover)
9. King of Twilight (Nektar cover)
10. Massacre (Thin Lizzy cover)
11. Rainbows Gold (Beckett cover)
12. Roll Over Vic Vella (Chuck Berry cover)
13. Rosalie -live (Thin Lizzy cover 1985)
14. Space Station No. 5 (Montrose cover)
15. That Girl (FM Cover)
16. Tush (ZZ Top cover)
17. Women in Uniform (Skyhooks cover)

edit: hepsi maiden coverı.

amorphis - light my fire var (the doors).. pek güzel değildi.

tam olarak rocknroll gruplarını coverlamasalarda pop muzıklerı yapmıslar gayette guzel olmus dınlemede fayda war
Gammaray- Its a Sin
Traceelords- Daddy Cool

www.flickr.com

manson ailesi de tercihlere dahil edilebilir

edit:hımm bu duyuru ilgimi çekti faydalanıcam cevaplardan

unitarian universalism

www.uua.org

fetocuları deneyebilirsin anlatılanlara bakılırsa çok eylenceli ortamları var.onların içinde olup onlardan olmaz eğlenmene bakarsın nolucak.diyosan ki aidd olmak istiyorum e oluver

(bkz: maradona tarikatı)

yok canım, hiç bu kadar olur mu...yukarıdakilerin hepsini birden dene sen bence.
yetmezse; hatta bu listeye bir de add yi ekleyebilirsin. o da babadır, candır, vazgeçilmezdir. ergenekonla birlikte güme gitme ya da yozlaşma ihtimallerine karşı elini biraz çabuk tutsan iyi edersin.

add var zaten listede. ama hiç ortam çok güzel diyen yok. sözlükte herkes yanlız kovboy tadında takılıyor demek.. benim gibi önemli bir üye/mürit/partili vs kaybettiniz. yazıklar olsun..

nihal atsızcılar var tek geçerim

sorosçular iyidir. para b.k gibi. ortamı zaten o kadar parayla kendin yapıyoorsun, kendi kendine olşuyor hatta. arıyorsun corc'u tak beş milyon dolar. tavsiye ederim ben çok memnunum.

Şu an türkiye de en revaçta olan ve baya hareket kabiliyeti olan: nurcular (f gülen). Mesela bugün bir belediye kütüphanesine gittim. Çalışanlar açmışlar ders yapıyorlar :) Hem zamanla artısıda çok yurtdışına yollarlar falan mesela yurt dışında bunlar dernekler kuruyorlar sonra bir okulu falan kiralayıp konferans veriyorlar oldumu almanyada ... kişisi konuşuldu lafı.böyle konferans vermeye gidersin, eş iş aş bulurlar, ilerlesen değişik toplantıları oluyor.Benim kuzen bir referansla bir yurda gitmiş giderken abartıp takım elbise giydi ( geçici kalıcak yer arıyordu) adamı dersane müdürü sanıp toplantıya almışlar :D buda ses çıkarmadan takılmıştı. Anlattıkları baya ilginçti. İlginç bir dünya vesselam. Gir bunlara sırtın yere gelmez bu aralar :)

Edit:artık kalabalıklar çok popülist yaklaştılar olaya son 4-5 yılda.O yüzden sivrilmen zor olabilir. Bir kitapçık bastırılabilir bu konuda :)

pontus rum cemiyeti'ni de canlandırabiliriz. birlikte el atsak bir şeyler çıkar bence. ekmek yer miyiz bilmem.

rotary iyi sanırım bu konularda

scientology. geçen türkiye ayağı çökertildi diye haber vardı gazetede. niye çökertildiyse_? neyse para varsa girin. tom biradere selam edin. yoksa da girmiş gibi yapın ben size yazı ayarlarım enayilerin parasını yeriz.

masonlar biraz sizi zorlayabilir, çok sadık ve detaylı araştırmaları olan bir topluluk, katılmak isterseniz sizi, çevrenizi, yaşamınızı falan inceliyorlar birkaç ay gizliden gizliye,
toplantılara katılmaları zorunlu, sebepsiz katılmama atılma sebebiniz oluyor, tabi şu bu gibi sebeplerde değil ciddi olmalı, genelde konferans, konuşmalı toplantıları dışında cuma yemekleri var iki haftada bir miydi, haftada bir miydi anımsayamadım.

bir de toplumdaki statünüz önemli, zengin olmanız değil kültürlü ve bilgili olmanız gerekiyor.

başka?
hmm aklıma gelen bunlar sanırım...

birisinin tavsiyesiyle katılımınız da kolay olur gibi bir yargı var ama bilemeyeceğim.

bağımlılık

kafeinin zararları geçerlidir işte.

genel anlamda bağışıklık sistemini yorar..
saç tırnak ve cilt problemleri, mide problemleri ilk aklıma gelenler..
tansiyonla da ilintisi var die biliorum..

hatunsan basenlerde kalcada portakal oluyormus.

sabah kalktığında "lem uyumak için bir güncüğüm daha olsaydı ne olurdu be" hissi içinden gün boyu gitmez insanın. işin kötüsü akşam eve dönüldüğünde de ertesi sabaha kadar geçer.

Hamileysen düşük riskini artırırsın mesela.

İlaç kullanıyorsan onlarla etkileşime girip etkiyi artırma ya da azaltma durumu olabilir.

Gastritini reflünü azdırabilir. Yoksa yapabilir (bundan emin diilim fazla)

bunu kimse size söylemez kolay kolay çünkü çok az kişi bilir. www.bodytr.com buradaki beslenme uzmanına göre (bana msnden söylediğine göre) kimse söylemeye kolay kolay cesaret edemezmiş ama kahve testesteron üretimini azaltıyormuş. uuu uyanın badiciler :-) yazcam bunları ama okumuyorsunuz ki arakdaş cık cık cık

tuvalette yaşarsın. insan işemekten sıkılıyor yaw

kalp çarpıntısı.kalpte ritim bozukluğu

Uyku kalitesini de etkiler o yüzden gece yatmadan 4 saat önce kahveyi kesmek gerekir.

Vücuda alınan herşeyin etki etmesi ve etkisinin kaybolması için belli bir süre geçmesi gerekiyor. Sigara kahvenin bu grafiğini çok hızlandırıyor. O yüzden normalde kafein 4 saat kadar etki ederken, sigara içenlerde 1-2 saate düşebiliyor etkisi, benzer bir şey doğum kontrol hapları için de geçerli.

erowid'de de şunları demişler:


* Increases anxiety and nervousness at high doses or in sensitive individuals [Lieberman 1992, Loke 1988]
* Insomnia, decreased ability to sleep [Smith 2002]
* Caffeine withdrawal can worsen mood [Schuh 1997]
* Caffeine withdrawal causes headaches, flu-like symptoms, feelings of lethargy and reduces motivation [Schuh 1997]
* Increases jaw tension and bruxism [Erowid Self Reports 2000, Ohayon 2001]

dikkat toplayamama. inanmıyorsan sabah 4 bardak kahve çak sınava gir. sorulardan çok kim öksürdü, kim tıksırdı, şu kızın eteğe bak lan gibi şeyelr düşünüyor insan.

gentleoctopus.blogspot.com

aynı bunalımsal dönemden bende geçiyorum şu sıralar hey şey boş anlamsız geliyor, sonra başka insanların ne amaçla yaşayabileceği sorusuna yöneliyorum aynı şekilde sanırım başkalarının amacından feyzalmak gibi br hedefim var, bilemiyorum , cevaplayın yahu bu soruyu aydınlatın bizi..

içgüdüler yaşatıyor. neslin devamı.

açıkçası hiçbir şey ama arada inanıyorum be yarının daha güzel olacağına, belki o tutunduruyor beni.

1-2 ay boyunca cehennem hayatı yaşıyorum gibi oluyor, sonra birgün o kadar ilginç bir şey geliyor ki başıma. anaa yaşam değişik bir şey diyorum. sonra bu döngü devam ediyor..

belki de o ilginç şeyler inandırıyor arada yarının güzel olacağına. ha belirtmeden geçemeyeceğim yarının güzel olma ihtimali %0.0000000000001..

Mutlu olmak icin yasiyorum. Illa somut bir amac mi olacak yani, amac mutlu olmak iste. Somut olanlar plan oluyor, ya da hayallerini gerceklestirmek diyorlar..

uzaylılar gelir diye bekliyorum ben kendi adıma.

sevdiğim insan(lar)dan başka birşey yok beni hayata bağlayan. kanımca insanı hayata bağlayan nesneler(maddeler) değil de insanlardır.

@dambil
usta o ihtimal ne öle ya. sen benden de karamsarsın.

@ermanen
mutlu olmak garanti değil ki. hatta ortalama bir yaşamın en fazla %24.68 i(küsüratlı verdim.) mutludur. bu kadarcık bir mutluluğa tutunmak çok zor yahu.

@mortifera
Koptum resmen. mükemmel bi neden.

@cro magnon
beni hayata bağlayacak kadar seveceğim birini uzun zamandır bekliyorum zaten.

@ency:

karamsar mıyım yoksa gerçekçi miyim ben de bilmiyorum=)

insani hayata bağlayan, yaşam denen zorluğun bir şekilde üstesinden gelinmesini sağlayan, manevi değerlerdir.

yani bu aslında, işe yaramak/üretmek ürettiğin şeyden dolayı mutlu olmak.. sanatkârlık olabilir herşey olabilir, bir projede bir iletişim ağını bile çizmek insanı mutlu edebilir yani buna kısaca çalışmak denebilir.

ama tabii ki bu üretim yapmak için yaşadığımızı değil, mutlu olmak için yaptığımız dolayısıyla mutlu olunca da yaşanabilir bir hayat sürmeyi sağlıyor.

kimisi için maneviyat tasavvufi bir anlam taşıyor, bu da dinin gerektirdiği şekilde yaratan'a olan bir hükümlülüğü sürdürmek için oluyor.

kimisi içinde çevresinde ki insanların varlığı keza bu benim içinde geçerli (sadece sevgili değil) hayatı yaşanabilir kılıyor.

hayatta mutlu olmak için nedenler arayıp duruyorum, bunun için yaşıyorum aslında..

ben meraktan yaşıyorum valla. uçan ayakkabı falan yapacaklar mı diye. veya sınırsız bi güç kaynağı bulup uzayda gezebileceğiz mi diye.

ha bi de, öldükten sonra bi bok olcak mı diye yaşıyorum. hem kendimi öldüresim olmadığından hem de üst paragraftaki faztezilerim sebebiyle vadeli hesabımın dolmasını bekliyorum. bi de natalie portman var ki, öf.

@mortifera: yok abi, ben konuştum. bi dahaki reenkarneye işalla.

şu jüriyi atlatayım, cumartesi mezunlar günü var ilkokulumun. katılamayacağım ama akşam taksimde görücem milleti. ondan sonra ne yaparım bilmiyorum, sonbahardan beri hayatım gayet boktan geçiyor, carpe diem sadece.

@kobretti: maneviyat dediğin de insanlarla birlikte gelen birşey değil mi zaten? kimse okumadıkça mükemmel şeyler yazsam, çizsem, söylesem ne yazar? kimsesiz olduktan sonra ahirete inansam ne yazar?

ben rastgele yaşıyorum açıkçası. okumam lazım, kitap açıp ders bile çalışmıyorum. kötü giderse kafama sıkar siktir olup giderim, benim mantalitem bu.

edit: ama birine bağlanırsan iş değişiyor. sadece kendi hayatından sorumlu olmuyorsun. okursam sırf onun için okurum.

gemi halatı bağlıyor beni. biraz çözülse kopup gideceğim hayattan (espri değil, felsefe yaptım).

çeşitli hobiler, ilgi alanlarıdır gerçek cevap. çocukluğumdan beri uzayla ilgiliyimdir. bok gibi olduğumda teleskobumu park'a çıkarır, o anda hangi gezegen varsa ona bakarım. gözleme uygun bir şey yoksa da merceği ters çevirir, karşı apartmandakileri dikizlerim.

sonracığıma, dslr aldığımdan beri fotoğraf çekmek, sonra photoshop'ta onlarla oynamak bağlar beni hayata.

eööv, bak mesela bir sürü film indir. ouvv hepsini izleyecem" de. sonra izleme. ama bir gün izleyeceğini bil.

uğraş bul bir tane işte.

ben her an sevişebilirim diye yaşıyorum, yoksa dakika durmam.

@cro magnon;

içerisinde yaşadığımız toplum ıssız bir ada değil dolayısıyla, bir şekilde buraya adapte olmuş herkesin, kalitesi önemli olmayacak şekilde sosyal bir hayatları var.. kimsesiz olarak kendinizi hissederseniz, dolayısıyla bu evrede yapabilecek birşey zaten yok.

yani herşey bizim elimizde nasıl istersek öyle oluyor(uyum anlamında)

şartların gerektirdiği gibi bir şekilde bir hayata adapte olunur, koşullar değiştiğinde de bir şekilde alışılır, kolay veya zor tartışılır ama kimsesiz değildir hiç kimse.

siki sikine yaşadığımı şimdi fark ettim.

kısa veya uzun vadeli hedefler oluyor sürekli, onlar hayata bağlıyor, ya da acılar, sorunlar ve onlardan kurtulma çabası. arada hedefsiz kalınan vakitler de oluyor. ama çok sürmüyor. sen de kendine hedefler belirle, onlar için çabala.

cidden çok enteresan bir evrende ikamet ediyoruz... bir dk öncesine kadar tek ve birincil derdim intel i945G/GZ chipset driver bulmak iken (yine de aklınızda olsun neyse...)bu duyuruyu görür görmez kendimi matrixteki bir bitten bile değersiz hissettim derdim eger yedi-sekiz ay önce olsa! nefret ettiğim bi okulu son senesinde bırakıp kendimi çeşitli işlerde(şişşt saçmalamayın öyle diil!) çalışırken buldum. sözde kendime meydan okuyordum,kendi kurallarımı kendim koyuyordum geç de olsa...benim yerim burası degil, ben sanatçıyım sanat gibi de yaşamımım olmalı sanrılarıyla hayat gayet de güllik gülistanlıktı benim için isyankarı oynarken... o işten çıkıp başka birine girsem de olurdu iki ay ortalıktan kaybolup backpack tatili yapsam da...öylesine fütursuzca anlayacagın...
sisteme falan karşı gelme geyiği değil bahsettiğim.başka birşey... beyin kapasitesini zorlayacak derecede çok düşünmeyle orantılı icraata geçememe sorunuydu aslında bu...ne sanatla hayatımı kazanmak için uğraş veriyordum ne de boktan okulumu bitirmekle! baktım o kadar düşünmeyle de olmuyor o zaman saldım kendimi toplumsal mantığa...bıraktım mantığımı çayıra...o gün bugündür en büyük dertlerim; bir sonraki günün dersine geç kalıp kalmayacağım, akşam hangi filmi izleyip izlemeyeceğim,arkadaşlarla akşam buluşulacağında annemi de üzmeyeyim arkadaşları da ekmeyeyim ikilemi v.b demem o ki; hayatı minicik, sığ ve düz amaçlarla yaşamak lazım geliyormuş ben geç anlamışım.şimdilik görünen o ki nefret de etsem garanti iş imkanı olan bir mesleğim olacak,ailemle eskisinden daha iyi anlaşıyorum,arkadaşlarımın sitemleri kesildi pek hatırşinas bir arkadaşım artık...yanisi o minik amaçlar toplanıp birleştiğinde gerçek amaca ve huzura(eet kalp gözü de izliyorum artık asadsada) götürüyormuş meğer insanı...düz olmaktan korkmayın(hayır % yüz düşünce gücü okumam o kadar da degil!)

ortak baglayan sey herkesi "hayaller, beklentiler" iste.. onceki yazilanlar da bu kapiya cikiyor.
herkesin bir beklentisi var,
ufo beklemek, kiz cocugu hayal etmek, evlilik, bol para kazanma arzusu, en azindan tum parami bir seylere harcayabileyim ondan sonra sona erebilir hayatim dusuncesi, hayata bir seyler birakabilmek, vs.. hatta bazen korkular.. hayatima son verirsem acaba bu hayattan daha kotu bir sey basima gelebilir mi endisesi ile bile en azindan bir sekilde surdurenler var yasamini..


size bunu soru olarak sordurcak derecede bunalimsal bir donem bence. degismesi de mumkun er ya da gec.

kendim için yaşıyorum. şu hayatımın amacı yok, ne fark yaratır vs gibi bunalım düşüncelere ben de daldım, çıkmam uzun sürmedi çünkü çok saçma. illa bişey için yaşanmaz. sorma, yaşa git arkadaşım ne kastırıyosun. bundan sonra "bunu yapmak neyi değiştirir" yerine "bunu yapmak hoşuma gider mi" diye sor. olumlu cevap alırsan deli gibi motive oluyorsun.