cevahir'de koçtaş'a bak, her bütçeye uygun var.

bim'de kampanya var hafız. 49 lira

www.bim.com.tr

koçtaş'takiler feci dandik. beşiktaş'tan almak iyidir. yine koç firmasına bağlı olan migros'taki çadırlar ise (niyeyse) koçtaş'takilere göre çok daha sağlam. bu yazdığım yerlerden alınmış çadırlarda kalmışlığım vardır, en iyi tercih beşiktaş'takiler olur derim ben.

aslında gidebiliyorsan polonya pazarı'na git oradan al derim ama, şu vakitten sonra imkansız o sanırım.

Adrenalin mağazası var besiktasta. cok güzel yönlendirirler ayrıca weblerinden de bakabilirsiniz.

www.adrenalin.com.tr

Bunun dışında kutup ayısı var gene aynı şekilde rakim firmalar taksimde onun da yeri
www.kutupayisi.com.tr de onlarn adresi olmalı.

carrefour'da bugün gördüm daha çok güzel vardı.
hatta tanesi 2.5 liradan şişme yastık dahi aldım.

varsa quiknet.

kabloluyla uğraşmam alacaksam kablosuz alırım. hem dediklerinizin hepsini yaparım ki sadece ben değil herkes yapıyo:))

haa unutmadan modem yok

"deckard" yaa bu bahsettiğin her yerde varmı yada nerde bulabiliriz. bize bilgi verebilecek.

quiknet'in hizmet verdiği yerler:

Ankara'da Oran, Batıkent, Çankaya, Eryaman, Söğütözü-Çukurambar, Yenimahalle
İstanbul'da Ataköy, Ataşehir, Bahçeşehir, Başakşehir, Beylikdüzü, Boğazköy, Çekmeköy, Çengelköy, Esenler, Halkalı, İçerenköy, Kemerburgaz, Sarıgazi, Soğanlık, Soyak-Göztepe, Taşdelen, Topkapı, Ümraniye,
İzmir'de 75.Yıl, Buca, Kuzey Mavişehir, Mavişehir
Bursa'da Yeşilşehir

ttnet ve biri arasında ise biri daha ucuz sitelerden anladığım. 24 ay taahhüt var

çeşitli kampanyalar olur onlardan biriyle alırsan modemini bedavaya alırsın genelde. Olmadı teknoloji mağzalarında seç beğen al tarzında istediğinizi alırsınız. İnternet bağlatmak için eğer ki tt den alacaksanız. Bir tt bayisine gidersiniz aboneliğinizi yaparssınız. Zaten gittiğinizde size kampanyaları anlatacaklardır. Olmadı önceden bilgi almak istiyorsan eğer www.ttnet.com.tr burdan kampanyalar hakkında bilgi alabilirsiniz. Türkiye'de tt bu işi tekelinde tuttuğundan işkence etmekte kullanıcılarına. Ama yavaş yavaş biri adsl, kablo net, smile adsl gibi alternatifleri çıkmaya başladıkça biraz düzene girecektir. Şimdilik bana göre tt'den almanız daha mantıklı, ama diğerlerini kullanmadığım için kesin konusmak da istemiyorum. Bu arada diğerlerinin de adreslerini vereyim kampanyalarını incelersiniz artık.

www.smileabone.com
www.biriadsl.com
www.uydunet.net

quiknet alma imkanınız yoksa hiç düşünmeyin gidip ttnet'ten alın derim.. biri adsl dediğiniz şirket de size ttnet'ten aldığı bağlantıyı satıyor sonuçta, farklı bir şey yaptıkları yok.. biri'de sorun yaşadığınız zaman direkt olarak ttnet'e yönlendiriliyor arıza.. bir sorun olması durumunda önce biri'ye oradan ttnet' diye uğraşmaktansa direkt olarak ttnet'ten alın derim ben..

ttnet'ten ne kadar memnun olmasak da biri veya smile gibi aracı firmalarla uğraşmak bu işkenceyi körüklemekten başka bir iş yapmayacak..

yaaa quiknetin türkiyeye yayılması epey zaman alacak. türkiye koşullarında bu kadar güzel bir projenin yapılması zor. neseee biz yinede adsl ve biri biriye yönelelim hem quiknet türkiyenin her tarafına yayıldığında alırız. "jangara" ne diyorsun fikrin ney hangisi ve kaçlık

@suskunçocuk: valla bilirkişi olmadığımı söyleyeyim öncelikle. biri kullanmadım. senelerdir ttnet kullanıyorum, bi yamuğunu görmedim.(tabi bu ttnet'in yamuk yapmadığı anlamına gelmez). söylendiği gibi quiknet haricinde hepsi aynı hatları kullanıyor. yani bence ucuz olanı seç düşünme gerisini. sitede belirttiklerine göre 1mbit sınırsız bağlantı kampanya dahilinde 21.28tl'ymiş. ancak,

kampanya 15mayıs'a kadar denmiş ama siteden kaldırılmamış. arayıp sormak lazım. bide
* "Kampanyada belirtilen fiyatlar; Worldcard ile yapılan satışlarda 3 ay, diğer kredi kartları ile yapılan satışlarda 2 ay, kredi kartı dışındaki diğer ödeme yöntemleriyle yapılan satışlarda 1 ay boyunca uygulanacaktır." denmiş.
* "50-TL modem depozito bedeli sadece kredi kartı haricindeki satışlarda alınacaktır. " denmiş.

bana biraz müşterinin ağzına bal çalmak gibi geldi. 2 yıl adamlara bağlanıyosun sonuçta. ben sonuç olarak fikrimi değiştirip ttnet diyorum. "frtslck"'nin söyledikleri de mantıklı ayrıca.

yine de araştır, incele, kablointernet seçeneğini de dahil edebilirsin bu arada.

galiba onlar el yazısı.

(bkz: sevki sayisman)

bizimkiler el yazısı kullanıyor olabilir, yabancı karikatür dergilerinde tüm yazılar bir örnek oluyor. www.dafont.com'a bir göz atarsan aradığını bulabilirsin belki. şu anki font repertuarımla tek diyebileceğim comic sans olmadıkları.

evet el yazısı. kaligraf deniyor. şevki sayışman'ın dışında rıza külegeç vardır. candır.

hem mac hem windows icin comic life var, font degil de direkt olarak karikatur olusturmani saglayan bir yazilim, belki isine yarayabilir diye dusundum.

bak istersen: plasq.com

Antihero isimli font isinizi gorecektir.

bir de taksim meydanında sallandıralım isterseniz?

(bkz: black eyed witch/@ssg)

biliyorsundur mutlaka ama onbirinci nesilin kendisi torpilli zaten. yani modlar caylak yapmaktan ziyade oteliyorlardir onlari.
ayrica duyuru modlari sorunu yukari asti sandim...
onlarda bu haksizliga dur demek istiyorlar gibi. eheh.

11. nesil torpilli falan degil. bir tane bile moderator tanımışlıgım yok benim mesela. ssg yi de tanımam etmem.

"black eye" bir parola galiba. "ben tanıdığım, beni önce alın" anlamına geliyor. black eye'lı nick görünce alıyorlar. çözdüm ben.

5 kilo tasak varmıs kendisinde, ondan oturu.

üst üste iki defa türef alırsın. buraya alacağın türevin cevabını da yazmak isterdim ama biraz kol gibi kendileri. mesela x^2nin ikinci türevi 2dir.

iki kere türev alacan işte.

bir kere türev aldıktan sonra fonksiyon (-sinx)/cosx oluyor. bunun da türevini alıcan işte.

Bir kez daha türevini alınca da -(secx)^2 oluyor.

silinmiş olabilir.

soru neydi?

'candy' adli film ile ilgili olan sey sanirim.
fakat modlog'da herhangi bir silinme kaydi yok. gayet kendin silmissin gibi duruyor.

ntvspor haber sitesi kategorisine girer mi bilmiyorum ama hem yazarları hemde haberleri kaliteli.

www.bodytr.com
var, yeni açılmış çok iyi, tavsiye ederim :p :p

www.sporx.com

valla tabi ki çok takip edilen siteler ama sporx futbola batmış durumda ben başka bi yönünü bulamadım ya da saklamışlar görünmüyor, ntv de nihayetinde haber sitesi sayılır.

fuck milf get beer,
bodytrye güzel diyorlar ya hu ben de çok beğeniyorum :-P

ben şahsen vücut geliştirme konusunda body tr'ye girerim.başka da sporla ilgilenmem zaten.

bi de ekşi sözlük var bu konuda o da fena sayılmaz.arnold abi falan iyidir sanırım o da bodytr de yazıyor.

benim gördüğüm en iyilerinden birisi
www.vucutcu.com

bir deneyin

www.bodyforumtr.com (tr de olabilir)

oldukca basarilidir.

verkac.org vardı ama kapanmış yeniden açılacak galiba.

vucutcu ve bodyforumtr fena sayılmaz orayı var edenler çoğunluklar kullanıcıları. yönetimlerini beğenmedim hiç.

vucutcu duyduğuma göre jay cutler'a parasını vermemiş, ne kadar doğru bilemem ama sağlam bi kaynaktan duydum. yani bi sorun var. zaten forumlarına girip site açtım beklerim tarzı bi mesaj yazdım direk uçurdular, bu ne özgüvensizliktir.

bodyforumtr'ye hiç girmiyorum inanılmaz keyfi bir yönetim var ve kurallarına uymuyorlar bunu da delilleriyle gördüm. kaldı ki danimarkadaki sahibi tarafından benim sitemin maili ve de wordpress admin şifrem ele geçirilmeye çalışıldı. inanamıyorum buna hala ama elimde yeterince delil var, böyle şeyler yapmaya devam ederlerse gereğini yapacağım gerek rezil etmek açısından gerekse iş ciddiye binerse savcılık açısından. çünkü yine bodyforumtr'ye ait bir subdomain olan fitnessci.com'da benim sitem birebir kopyalanmaya çalışılmış isteyenler girsin baksın. Başarılı olsalardı kapattıracaktım sitelerini.

ben bodyforumtr yi de vucutcuyu da gürelözgür.com'u da başarılı bulmuyorum.
verkac'i merak ettim açılınca bakayım ama sanırım o da futbol ağırlıklı.

Ben bir çok site inceledim, çok az bişlinen güzel egzersiz siteleri var ama hiç birini "işte budur" derecesinde başarılı bulamadım. Yine de bu bahsettiğiniz popüler siteler harici kıyıda köşede kalmış güzel siteler var ama tabii ki tozlanmış, kimsenin girip çıktığı yok.

1 buçuk senedir bekleyenler var, 3 ay hiçbir şey değil. bide on ve onbirinci nesil çaylak isen bekleme süren daha da uzar.

yazar falan olmaycaksın o yüzden boşuna sayma. askerde bile her gün kalan günlerinden bir gün düşer ama ekşide ööle bi durum yok=) belki toplu alım falan olursa ssg nin 50. doğum günü falan ayağına o zaman alırlar bizi de.

2 yıl mı ? ya çaylak konusunda bence adaletsizlik var. benden sonra çaylak olan benden önce yazar yapılıyor. bu konuda bir değişiklik olmaz mı ? adam sırf üst nesil diye kafasına göre takılıyor nerdeyse. 1 haftada geri geleni gördüm. hayır bir de o değil. 9 bininci sırada başladım. 21. bin oldu suan . nasıl iştir anlamadım.

@hoochie woman çaylaklık konusunda soru sorulduğunu biliyorum. aramaya da inanıyorum. ama millet çaylak oldukça bizim sıra geriliyor. 1 inci nesilde çaylak olsa 10 uncu nesil de olsa geri gidiyoruz. ne iş anlamadım.

oncelikle benim de sinirimi bozan bi durum bu..
isimlerini vermeyim, bir çok yazar var.. onuncu nesil sabırtaşılar bunlar..
ben dokuzuncu nesil sabırtaşıyım.. yani sözlüğe kayıt tarihim onlardan önce.. onlar 31 aralık 2007 den sonra kayıt oldular.. ben önce kayıt oldum..

aynı tarihlerde tekrar çaylaklığa düştüğümüz onuncu nesil sabırtaşı bu yazarlar şu anda sözlükte fink atmakta.. tekrar yazarlığına kavuştular..

@fuck milk get beer2 hay gözünü seveyim işte söylemek istediğim şey bu :) 5 tane bu şekilde yazar biliyorum 10 uncu nesil sabırtaşı.

bu soru daha önce onlarca kez soruldu o bir yana, soranlardan biri de yine sizsiniz.

hedef aldığınız kişiler nereden baksanız 5-6 yıldır sözlükte olan kişiler. takdir edersiniz ki bir öncelikleri var.

@deckard bu çaylak olayının bir sistemi var mı ? yoksa moderatörlerin insiyatifine mi kalmış? yani okuyup teyid ediyorlar da. şöyle bir hesap ettim 40 bin çaylak olsa 1 -1.5 yıl sürüyor. ama çaylaklar yazar yapıldıkça çaylak sayısı azalması lazım gün geçtikçe. benim ki sürekli geriliyor. ya moderatorler bana kıl ya da takip etmiyorlar :)

40.000 tane çaylaği bir anda yazar yapsalar bu server kaldırmaz ki.. o meşhur "server too busy" uyarısını verir..
hadi server kaldırsa bile sözlük sözlüklükten çıkar.. sol frame'de bir başlık en fazla 3 saniye tutunabilir..

şu hali ile çok iyi sözlük.. günü 2300 küsür başlık ile kapatıyor.. ilerleme hızı iyi.. reklam geliri iyi.. her şey istenildiği gibi.. yeni yazara ihtiyaçları yok gibi..
bu sebeple günde en fazla 10-20 yazar onaylarlar.. 20-30 tane de çaylak yaparlar.. sen de gerilersin her gün 10 ar 10 ar..(sayılar 3 aşaği 5 yukarı değişebilir tabi)

ne zaman 21 aralık 2008 gibi günlük başlık sayısı 1200 falan olur, hoppp "ssg doğmuş lan bugun ehehe" derler bi toplu yazar alımı yaparlar..
"ssg'nin doğumu falan bahane, işin ticari yönü şahane"..

modların psikopata bağlaması lazım "uzun vadede" yazar olabilmemiz için.. kısa vadeyi zaten geçtim.

bence yazın paso kenara atın. yazarlık onaylanınca sözlüğe flood yaparsınız.

Sen 3 ay bekleyince dayanamaz olmu$sun ben 9 ay beklemek zorunda kaldım.Sabır Sabır :)

sarı-kırmızı kart sayısına bakılır heralde.

o kadar imkansız bir durum ki, bunun için bir kural bile geliştirildiğine ihtimal vermiyorum. olasılığı yok sayılabilecek kadar düşük.

(bkz: #3575852) gerçekliği yazara sorulabilir.

Puan usulü ile yapılan müsabakalar sonunda en fazla puanı kazanan takım birinci, ondan sonra gelen ikinci ve
................ olarak sıralanır. 2008 - 2009 Sezonunda aynı puana sahip ilgili takımlar arasında asağıda belirtilen esaslar
uygulanır.
a) Öncelikle aynı puana sahip ilgili takımların kendi aralarında oynadıkları müsabakalardaki puan üstünlüğüne
bakılır.
b) Kendi aralarındaki müsabakalarda puan esitliği varsa kendi aralarındaki müsabakalardaki gol averajına, (Kendi
aralarındaki maçlarda atılan gollerde esitlik var ise, deplasmanda fazla gol atan takım üstün sayılmaz.) FMT’nin
10.maddesinin son paragrafı hükmünce;
c) Kendi aralarındaki müsabakalarda puan ve gol esitliği devam ediyorsa, Genel puantaj da ki gol averajına
bakılır. Takımlar arasındaki gol averajı da esit ise daha fazla gol atmıs olan takım üstün sayılır.
d) Bu sartlara rağmen esitlik devam ediyorsa hükmen yenilgisi olmayan takım üstün sayılır.
e) Bütün bu sartlara rağmen esitliğin devam etmesi halinde belirtilen esaslara göre ilgili takımlar arasında
yapılacak tek maçlı eleme usulü müsabakaları neticesinde kazanan takım üstün sayılarak nihai sonuç alınır.
f) Yukarıdaki maddelere uygun olarak; sayet iki takımın puan esitliği varsa iki takımın kendi arasındaki
müsabakalardaki skorlara göre yukarıda bahsedilen hususlar uygulanır.
g) Yukarıdaki maddelere uygun olarak; sayet puan esitliği 3 ve daha fazla takım arasında var ise;
1- Öncelikle bu takımların kendi aralarında yapmıs oldukları müsabaka skorlarına göre bir puan cetveli
yapılır.
2- Bu puan cetvelinde öncelikle takımlar arasında puan üstünlüğüne bakılır. Puan esitliği var ise yine
aynı puan cetvelindeki gol averajına bakılır. Gol averajı da esit ise daha fazla gol atan takıma bakılır.
Bütün bu sartlara rağmen yani takımların puanları ve attıkları ve yedikleri gol sayısı esit ise genel
puan cetvelindeki averaja bakılır.
3- 3 ve daha fazla takımın kendi aralarında oynadıkları müsabakalardan yapılan puan cetvelinde
puanlar ne olursa olsun ikili averaja değil 3 veya daha fazla takımın kendi aralarında oynadıkları
müsabakalardan olusan puan cetveli sıralamasına bakılır.
6
f) Turkcell Süper Ligi’nde puan cetveli 34 ncü hafta müsabakaları tamamlandıktan sonra yani bütün müsabakalar
bittikten sonra takımların kendi aralarında oynadıkları müsabakalara göre puan cetveli olusturulacak olup, 1-33 haftaları
arasında puan cetveli genel averaja göre yapılacaktır.

e nasıl olacak ki ben anlamadım. şarkı o kadarsa, ses kalınlaşmadan süreyi uzatmak ancak şarkıdaki nakaratı ustaca copy-paste yapmakla mümkündür.

wmp 11 yapıyor bunu..

ama ses illa ki kalınlaşır ki...
sonuçta 4 dakikayı 5,5 dakikaya yayıyorsun..
1 saniyelik kısım 1.2 saniyede falan çalınacak..

yanımdaki arkadaşım sesi kalınlaştırmadan bunu yapan bir program olduğuna emin. eğer varsa da arkadaşımdan ayrı olarak ayrıca çok sevineceğim. emin misin sesin kalınlaşmak zorunda olduğundan fk beer?

kalinlastirmadan yapmak mumkun, tabii ki ses kalitesinde kayip olacaktir (bu stretch yaparken de reduce ederken de gecerli), ama ekstrem bir stretch istemiyorsun bu yuzden gayet imkan dahilinde (yarattigi etki biraz olsa farkedilir ama), fakat ben bunu profesyonel anlamda yapacak yazilimlari biliyor/kullaniyorum sadece. O yuzden basit bir tavsiyem yok, ama kolay bir sekilde yapan yazilimlar oldugundan eminim.

"mp3 time stretcher" falan gibi bir seyler ararsan muhakkak cikar. bunlari ayrica muzisyenler, parcalardaki sololari cikarmak, yavastan hizliya calismak icin falan kullaniyor.

winamp kullandığınızı varsayıyorum, şu pluginle dediğinizi yapabilirsiniz :
www.winamp.com

stretch'i +%40 falan yapın, pitch sabit kalsın, tamam oldu işte.

yazan eden compumaster, ilgilenen eden robin
modere edenler assert h, c sharp, compumaster, deckard, demlikposet, kahvegibi, robin

şimdi, çaylak olup 10 soru sorma gibi bir olay yok. ama burayı abuse etme durumunda girişinizin engellenmesi gibi bir olay var.

ilgili her şeyi de aşağıda yazdık aslında:

www.eksiduyuru.com

ornek olarak (bkz: poke/@assert h)

yapilan islem ise girisinizi engellemek degil, girebiliyorsunuz fakat herhangi bir sey yazmaniza izin vermiyoruz.

evren cok boyutlu bir uzaya genisliyor, buna hyperspace deniyor sanirim. baska teoriler de vardi heralde, kendi sonsuzlugunda esniyor falan. evrenin sonunu bilmedigimiz icin teori hepsi.

simdi ben cok uzman degilim bu konuda ancak evren dedigimuz sey maddeyi, gök cisimlerini, isigi, partikelleri filan iceren bir küme. genislemekten kastedilen ise bu gök cisimlerinin birbirinden uzaklasiyor olmasi. yani bir balon gibi balonun iciyle disini ayiran bir ceper, bir sinir yok ortada. sadece eskiden evrenin kapladigi uzay daha azdi, simdi daha fazla ve daha da fazla olacak gibi.

hey dostum, tez konusu sormuşsun :) dilim döndüğünce açıklayayım;

- evren neden genişliyor?

valla şurada biz bizeyizi hiç dolandırmayacağım lafı. niye genişliyor bilmiyoruz. işin aslı bu. ama bir teori var ki; genişleme dahil birçok olayı bire bir açıklamayı başarıyor. bu yüzden o teoriyi artık kanun gibi görüyoruz (ben oldum olası nefret ettim bu teoriden ama), bu teorinin adı büyük patlama teorisi. bu teoriye göre evren tekil bir noktadan çıktı. bu nokta/şey/yapı niyeyse patladı (membrane teorisine dayandıracam aşağıda bunu) ve patlamanın etkisiyle giderek genişliyor. peki bu genişleme sonsuza kadar sürecek mi? bu da bir başka bilinmeyen konu.

evrenin üç olası durumu var:

1. sonsuza kadar genişleyecek
2. bir yere kadar genişleyip statik hale gelecek
3. bir yerden sonra kendi kütlesi üzerinde çöküp hoop tek bir nokta olana kadar küçülecek.

bu üç durum şu grafikle gösteriliyor: rst.gsfc.nasa.gov

valla hangisinin gerçekleşeceğini kesin olarak söylemek im-kan-sız. bekleyip görmek lazım, ki bu da milyarlarca yıl demektir. peki ne yapabiliriz? teoriler üretip dururuz. modern kozmoloji de bunu yapıyor tam olarak.

- evrenin sonunda yani evrenin genişlemesine izin veren o boşluk hakkında bir bilgi, teori, düşünce, kaynak var mıdır?

onlarca teori var. fakat "evrenin genişlemesine izin veren" demek yanlış olur. izin vermekten öte, genişlemeyi sağlayan bir şey var. buna dark energy diyorlar. doğruluğu kesin değil. olmayabilir de (okuyunuz: american scientist mayıs sayısı: is dark energy really exist? başlıklı makale). bence var tabii orası ayrı. bir de dark matter dedikleri bir olay var. aslında dark matter daha önemli. çünkü varlığı kesin olarak ispatlandı, ama gösterilemiyor. nedir dark matter? şudur ki; evrenin yoğunluğu (kütlesinin hacmine oranı) kritik bir değer ile karşılaştırılıyor. bu kritik değere göre yukarıda verdiğim üç durumdan biri gerçekleşecek. fakat ama o da ne? bir de bakıyoruz ki hacim çok çok çok çok büyükken belirlediğimiz toplam kütle (evet, evrenin kütlesi) çok küçük. evrenin hacmi 10^-28 kb/m^3 (10 üzeri eksi 28). kafanızda bir canlandırın. bomboş bir yer aslında evren (bu toplam kütleye gezegenler, yıldızlar, galaksiler, galaksi kümeleri, moleküler bulutlar vs. hepsi dahil bu arada). e hal böyleyken teorideki hesaplarımızla uygulamadaki hesaplarımız birbirini tutmuyor. bakıyoruz sorun nerede diye. sorun kütlede. kütle eksik çıkıyor. demek bir kütle var. nedir bu kütle? dark matter.

yapılan son çalışmalarla birlikte dark matter (karanlık madde) için bir harita çıkarıldı. işte o harita! www.youtube.com

videoyu izleyince kafanız karışabilir, normaldir. işte öyle acayip bir şey karanlık madde.

gel gelelim ki evrende etkin olan 4 etkileşim var. evrende ne kadar olay oluyorsa hepsi bu 4 etkileşimden ibaret. hemen sayalım;

1. kuvvetli etkileşimler (moleküler bağlar, atom çekirdeğinin sahip olduğu enerjiler vs.)
2. zayıf etkileşimler (proton-nötron dönüşümleri vs.)
3. elektromanyetik etkileşimler
4. kütleçekimsel etkileşimler (gravitasyonel)

şimdi tüm bu 4 etkileşim için onlarca denklem var. haliyle işin içinden çıkılamıyor. einstein bey amca 4. etkileşim için hayatını adamış ve birkaç şey bulmak istemiş. başaramadı orası ayrı. 4. etkileşim çok önemli. çünkü Dünya'nın Güneş etrafında dönmesini sağlayan, Ay'ın Dünya etrafında dönmesini sağlayan, Güneş'in Samanyolu Galaksisi içerisinde dönmesini sağlayan, Galaksimizin yerel galaksi grubu içerisinde dönmesini sağlayan, yani koskoca cisimlerin birbirini çekmesini sağlayan etkileşim bu 4. etkileşimdir. aynı zamanda evrendeki "en zayıf" etkileşim de odur. yani o kadar zayıftır ki biz bu etkileşimi yenebiliyoruz (insanoğlunun yüzeyden içeri göçmemesi ya da Güneş'e doğru uçmaması iyi bir örnek). o yüzden diğer 3 etkileşim bir yerde, 4. etkileşim apayrı bir yerdedir.

teorik fizikçiler ve kozmoloji profesörleri ilk 3 etkileşimi tek bir çatı altında toplamayı başardı. ama evrenin kusursuzuluğu için 4. etkileşimi de o çatıya dahil etmek şart. işin aslı, bunu başaramıyoruz. ne yaparsak yapalım 4. etkileşim, ilk üç etkileşimle ilişkilendirilemiyor. bunu yapabilseler theory of everything dedikleri teoriyi geçerli hale getirebilecekler.

bunu başarmak için sicim teorisi denilen bir teori öne sürüldü (string theory). teoriye göre evrendeki her şey (tozlar, atomlar, hücreler, elektronlar, protonlar, bozonlar, quarklar, heeer şeey) küçük sicimlerden oluşur. ve tüm durumlar bu sicimlerin etkileşimlerinin bir sonucudur. misal ben bu klavyeden bu harfleri yazıyorken aslında tuşlara dokunmuyorum. parmağımdaki sicimler tek tek tuştaki sicimlerin dibine kadar geliyor ve aralarında kuvvetli etkileşimler oluyor. dolayısıyla ben bu harfleri ekranda yazdırabiliyorum. falan filan. daha da detaya girersem çıkamayacağım sanırım bu konuda.

sicim teorisi üzerinde çok çalışma yapıldı. birçok fizikçi karşı çıktı. ama sanırım gerçek olan bu. yani bir sicim parçacığı, bir atomdan trilyarlarca daha küçük. şöyle diyelim;

bu sicim parçacığını bir ağaç ölçeğine getirirsek, bir atom ne büyüklükte olurdu? çok ilginç ama tam Güneş Sistemi büyüklüğünde olurdu. düşünün bu sicimler ne kadar küçük. dolayısıyla gözlemlenmeleri imkansız. dolayısıyla bu teorinin ispatlanması imkansız gibi gözüküyor. ama değil. bir şey imkansız ki o da bu teorinin gerçek olmadığını ispatlamak imkansız. işte bu teorinin destekçilerini mutlu eden bir olay :)

bu sicim teorisi sonralardan geliştirildi ve en son m teorisi adını aldı. author'un başlığındaki 2. entry'i ben yazdım ve orada da bahsettim m teorisinden (bkz: m theory).

nereden nereye.. dur hah şeyden bahsedecektim. membrane'lerden.

şimdi bu membrane dedikleri şey, böyle ilginç zarımsı yapılar. bunlar evrenin oluşumunu sağlamış. bizi bunlara götüren olay; sicim teorisinin bir getirisi olan 11 boyut. biz kaç boyutta yaşıyoruz? 3 uzay boyutu + 1 zaman boyutu. m teorisi der ki hayır efendim görmediğimiz 7 boyut daha vardır. en-boy-genişlik'ten öte nasıl boyut olabilir? ama var işte gerçekten. biz vakıf olamıyoruz orası ayrı. çünkü bu boyutların hepsi paralel evrenlerde var.

www.youtube.com

related videolarda da tonla güzel video var. hepsini izleyin derim ben.

11 tane boyut var ve diğer boyutların hepsi farklı membrane'lerde ve dibimizde. yani biz aslında iç içe evrenlerde yaşıyoruz. yani biz kendi membrane'imizden 1 saniyeliğine bile sıyrılabilsek, muhtemelen paralel evrendeki medeniyetleri görebileceğiz. belki şu an ben bizim membrane'in çeperinde yaşıyorum, ama geçemiyorum diğer tarafa. bir geçebilsem neler göreceğim kim bilir..

şimdi gelelim senin sorunun cevabına (ahahaha anca): bu farklı membrane'ler çarpışırsa ne olur? muazzam bir enerji alışverişi olur. bu, insanoğlunun aklının kaldıramayacağı muazzamlıkta. peki teoride bu büyüklükte bir enerji boşalımı neye sebebiyet verir? ışık hızından da hızlı bir genişlemeye. bu da nedir? büyük patlama.

yani anlıyoruz ki büyük patlama, muhtemelen iki membrane'in birbirine çarpışmasından kaynaklanan bir olay. ve biz bu haybeye evrende yaşıyoruz.

eğer bu teori (bkz: m theory) doğruysa, olasılık hesapları doğrultusunda bu membrane'ler sürekli birbirleriyle çarpışabilir. bu da sürekli yeni evrenlerin oluşumu demektir. fakat bu membrane'ler niye çarpışıyor? olayları nedir? hikayeleri nedir? bunlar muamma.

biraz uzun oldu ama sorunuza cevap verebildiysem ne ala bana. ne yapayım siz de stephen hawking'in bile kesin cevaplayamadığı bir soru sormasaydınız :)

The Elegant Universe diye bir belgesel var. tavsiye ederim.

www.imdb.com

öyle şeyler söylenmez. hele bir bağyanın yaşı ve sözlük niki hiç sorulmaz. hele sözlük yazarları ve moderatörler bile bilmezken sözlük dışındakilere asla söylenmez.

(bkz: sözlükteki ünlüler)
ayrıca yine senin cevap verdiğin (git: 60236) var. tekrar niye sordunuz anlayabilmiş değilim.

evet deckard hatırlıyorum onu da, ben özellikle banu güven ve ayça şen'in sözlük nicklerini (varsa tabi) merak ediyorum.. o yüzden sordum..
aslında başlığı hatalı yazmışım, evet haklısın.. "ayça şen ve banu güven'in sözlük nick'i nedir?" diye açmalıydım..
bu hali ile aynı sorunun tekrarı gibi olmuş.. :(

@beccaria..
:))
neyse .. :))

banu güven sözlükte yazmıyor artık. kendisi yakın bir tanıdığımdır.

biri de memo tembelçizer'dir. çoğu kişi biliyor nikini ama ifşa edilmez edilmemeli zaten.

çok bariz olanlar-kimliğini saklama gereği duymayanlar var. biraz çabayla kimse size söylemeden de entry okuyarak tespit edebilirsiniz.

muhtemelen beccaria bunlardan biri olabilir :P

adam olan kişi, sözlükte kendini belli eder, kaliteli yazar olur ve haliyle kendini okutturur ister ünlü, ister ünsüz olsun fark etmez. Bence o kadar da kafa yorulacak bir konu değil bu sözlükteki ünlüler mevzusu. birde şöyle bir şey var; sen o sevdiğin ünlü kişiyi zaten tanıyor, nasıl bir yapıya sahip olduğunu biliyorsan hangi konular hakkında neler yazabileceğini de tahmin ediyorsundur.

kola içemiceni kim söledi?

doktor söylemiştir kim söyleyecek. kola içmek yasak evet. pipetle falan içebilirsiniz ama.

birayı da pipetle içebilirsiniz bu mantıkla, ama tabii ne kadar içersiniz bilemiyorum. yine de ben tel takarken bira içiyordum. gerçi benim tedavim 2 kat uzadı söyleyeyim onu da.

bira kola vs hep gazlı asidik..yapıştırıcıyı zayıflatır

asitli içecekler kadar -hatta daha fazla- kabuklu kuruyemiş, yeşil erik gibi sert yiyeceklere dikkat et. ben erik yerken 3 braketi kırmıştım farkında olmadan, doktor görünce ağzıma sıçmıştı.

evet bir ortodonti sorusunda daha sizlerle beraberiz.
şunu çok açık ve net belirtmek isterim ki, alkollü içecekler olsun, asitliler olsun, meyve suyu ya da lipton ice tea.. bunlardan bir şey olmaz. cola falan bunlar şekerli olduğu için diş çürümelerine ve braketlerin porselense braketlerde renklenmeye neden olabilir. inanır mısın ben jelibon yiyerek tedavimi 2 yıldan 1.5 yıla indirdim :) sigara içersen porselen braketler sararır diyorlar ama ben çok içmediğim için bilemiyorum. doktorun yeme dediği şeyleri bile yedim ben ki içecekten bir zarar gelmez. yani biranın yanında fıstık yiyorum. onun ayarını yaparsın zaten zamanla kendin. zamanla boşvereceksin ama fırçala düzenli, o kadar. ayrıca sen ne kadar dikkat etsen de braketler çıkabilir yerinden. hayırlı olsun.

işin olayı kola değil asitli yiyecekler. bunun dışında sert, diş etlerini zorlayacak şeylerden de kaçınman gerekiyor.

genel olarak bir şey söyleyeyim, süre veren doktorlara inanmayın. onlar da aslında bilemiyorlar ne kadar süreceğini, sizin gelişiminize bağlı ve herkeste farklı bir süreç.

benim doktorum hiç süre vermemişti, 2,5 yıl kadar taktım. bazı doktorlar klasik herkese 1,5 yıl derler başta, hep fazla sürer. delikanlı gibi "benim de bilmem imkansız ne söylesem yalan olur" diye çıkan ortodontist sayısı çok az. dürüst olan onlar, onlara gidin. diğerlerinde "diğer doktorlardan fazla süre söylersem kötü doktor zannederler" tribi var sanırım.

ben de 2 sene kadar tel taktım. içmediğim şey de yoktu.

dişlerim şuan inci gibi.

Bir yerde açık havada yağ yakım oranı fark ediyor diye okudum tabii bir kaç haftalık koşularda belli olacak kadar fark yokmuş.
Ben dışarıda koşuyorum(sahil) temiz hava, insanlar(arada tavşanlık yapıyorlar :) vs... mis gibi ama sokakta patır patır koşmaktansa band daha iyi galiba. Bir de band ta sanki biraz yorulunca bırakacakmışsın gibi ama dışarıda seve seve geri dönmesi var :) keep running

1. koşmak tabii ki. band da neymiş, koşmanın yerini tutar mı hiç.

www.amazon.com ve

www.amazon.com

bunlar tam istediğin şeyler. ayrıca (bkz: sennheiser)

aman diyim disarida kosacaksan kendine en guzelinden bi tane ayakkabi al. paraya hic acima derim. dandik bi ayakkabi sana diz agrilari olarak geri doner.

zaten eliptik veya statik bisikletin bana gore tek avantaji o. ayakkabi masrafi yapmamak.

kulaklık için elmasepeti.com dan güzel bir sennheiser tavsiye ederim. eğer evde koşmak zorunda kalırsanız koşmayın, hızlı adınlarla en az 40 dakika meğil arttırarak yürüyün.

Ben koşu bandında tempomu çok çok daha kolay ayarlayabildiğim ve bu sayede daha az yorulduğum için motorlu olan koşu bandı kraldır diyorum. Normalde koşarken istemeden de olsa bi yavaşlayıp bi hızlanacaksınız bu da sizin erken yorulmanıza sebep olacak...

marmaris datca yolu uzerinde inbükü kampını tavsiye ederim.denizi cok guzeldir ve nispeten sakin temiz bir yer.

tug gözlem şenliğine gelin? ağustos ayında düzenleniyor. 1800 metre yükseklikte kamp yapıyoruz her sene.

www.biltek.tubitak.gov.tr (fotoğraflara bakabilirsiniz)

fethiyede kabak koyu var. hatta orda bi kamp alanı var. www.helinkamp.com olması lazım adresin.

eğer bakmadıysanız kabatepe orman kampı var canakkale'de.orman içine cadırlar kurulduğu için asırı sıcak olmuyor.aile mekanıdır.denizi oldukca güzeldir.kamp içinde bakkal var fakat yemek mekanı istiyorsanız eceabata inilebiliyor, arabanız varsa 10-15 dakika.tuvaletler günde bir ya da iki kere temizleniyor.genelde gün içinde belli saatlerde temizleniyor, saati belirleyip o saatlerde tuvalet olayını halledebilirsiniz.
elektrik uzatma kablolarla elektrik prizleri içeren kutulardan cekiliyor.
2 adet kumsalı var, kumu cok iyi olmasa da idare eder düzeydedir

kabatepe güzeldi ama tek sorun cuma ctsi sahildeki kafedeki müzik sesiydi. mahallede düğün var tadında elekronik bağlamalı ve gökyüzü yırtarcasınaydı.

azcık daha aşağı inince şurası var. orda da kaldık, güzeldi. personele çıkan tabldot yemekten yiyince ucuza çıktıydık. bir de seramikçiler vardı, atölye vs. güzeldi, seversiniz. denizini hatırlamıyorum, beye bi soriim.
www.agoracamping.com

not: bebek doğdu mu? rahatsız etmiim diye tel etmedim :s

kabatepede geçen yaz cafe kapatılmıstı.bu sene de acılacağını sanmıyorum.sacma müziklerden de kurtulduk cok sükür

erkek halinizle dar bayan pantolonu aldıysanız normaldir.

ha bayansanız, bence sandığınız kadar zayıf değilsiniz.

pantolon jean ise ev içerisinde giy dolaş bir süre sonra salar kendini bollaşır biraz.ama her yıkamada aynı sorun devam eder.
koton ya da pamuklu ise o kadar uzun süre giyip esnetmene gerek yok bir kaç saat içinde bollaşacaktır.

pantolonu çıkartıp dolaşabilirsiniz, hiç dar gelmiyor şahsen, enfes rahatlıyor insan.

Eğer erkekseniz apış arası dar gelmese asıl o zaman problem olurdu sizin için. Bence erkek pantolonlarına yönelin.

erkek msnz yoksa bayan mısnz emin değilm ama geçen okuduğm 1haber sizin bayan olduğunuzu söylyr sanki.
orada kadınlar ne kadar zayıf olursa olsn elbise alırken 3te 1inin daha küçük beden aldığını söylyrdu. sizinki de onn gbi 1şey galiba.
ama bence kalıbınn adamı ol...

kestir.

erkek de olsanız bayan da olsanız aldıgınız yere götürüp bir beden büyüğünü alın.
erkekseniz iki beden büyüğünü alın, malum apış arası akşam dışarı felan cıkacaksanız durmadan trigonometri problemleri düşünmek zorunda kalmazsınız.

o pantolonun bacakları size göre olabilir lakin poponuzun küçülme zamanı gelmiş bana kalırsa...
hani afedersiniz popo büyük olunca ne yapsan sıkar o kısım.. bi büyük beden belki?

vay be amma seksist bir ortam varmis burada.

cross-dressing yapacaksaniz bile rahat kiyafetler giyin siz en iyisi.

yine de once bir iki gun kotla yatin kalkin, hala apis arasi problem yaratiyorsa degistirin gitsin. bir beden buyugunu alin.

ayni soruyu 38473. kez sordugunuz icin tesekkurler.
(git: 71802)

pek birşey anlayamadım ama yönlendirmenizden hadi bakalım.

bi tıkla?

o sıra gelmez hacı..
toplu yazar alımı yapılsa bile taaa 36000 küsürdeki adama vurmaz bu şans.. sanırım..

"blues eğitimle olsaydı avam müziği olurdu" diye bir cümle ortaya atıyorum. blues'u, özellikle delta blues'u öğrenmek istiyorsanız, alacaksınız gitarı eline, öğreneceksiniz temel blues akorlarını, saatlerce doğaçlama o akorları çalacaksınız. o kadar. bu işin tekniği, eğitimi falan olmaz. blues'un doğasına aykırı.

ha derseniz ki "delta blues neyime? eric clapton misali çılgın atmak istiyorum", o zaman önce müzik teorisini yalayıp yutun. sonra tek tek tüm akorları, gamların dizilişlerini, hatta ve hatta modları öğrenin. bunun için internette tonla kaynak var. önce clapton is god cümlesinden yola çıkarak eric clapton'a inanın, sonra da google'a inanın.

ama bu dediklerin benim ''blues söyleme'' soruma pek cevap gibi gelmedi

oyle herkese ticket verilmiyor, evet.
oncelikle yazar olmaniz lazim. daha sonra eksibition moderasyonuna (oncelikle bryan fury') sozlukten mesaj atip ticket alabilirsiniz. ama ticket'i da keyfi degil de "hesabimi kilitleyecem ondan istiyorum", "sirketten sozluge girilemiyor, eksibition'a gecemiyorum" gibi sebepleriniz varsa veriyoruz. mantikli bir seyler olmasi lazim.
(assert h demiş)

buryan[at]eksibition.org da iletisim için.

ticket sozlukte aktif yazarlık yapamayan kişilerin eksibition ve ekşi duyuruya ekşi sozluk yazarı olarak giremesini sağlayan bişey . başka bi ozelliği yok sanırım?

@emcedeltate

"eksibition modeerasyonuna sozlukten mesaj atip ticket alabilirsiniz"

"ticket sozlukte aktif yazarlık yapamayan internet kullanıcılarının"

evet simdi mesaji nasil atiyoruz? caylakken atamiyoruz

sanıyorum anlamadınız. sozlukte kafa izni almadan veya hesabı kapat demeden önce mesaj atılıyor.bu arada assert h duyuru moderatörü. ben o ne yazdıysa onu yazdım. onun dediği doğrudur. konu hakkında yeterince bilgi sahibi değilim. [email protected] dan yeterli bilgiyi oğrenebilirsiniz.

hatta ve hatta ticket'ı eski yazarlara bile zor bir şekilde veriyorlar artık, ekşibition yönetiminden birisinin size referans olması gerekli, bence oldukça doğru bir hareket.

sanmıyorum hiç yazar olmamış birine ticket verilsin.

düne kadar yazardım ben çaylak oldum nickimde "xenophobe" idi.

Wake Up Now var: www.wakeupnowfestival.com

Barışa Rock yok mu bu sene? Hiç görmüyorum haberlerini.

barışarock organizatörleri yapmayacaklarını açıkladılar. başka bir gönüllü grup çıkıp "ben barışarock yapacağım" demediği sürece olmayacak.

(bkz: freshtival)

bi tane daha buldum.
kendi kendime cevap vereyim; otokolik fest 2009

Şu an Olympos'ta bu sene ilk defa düzenlenen Uluslararası Reggae Festivali var.

www.olymposbeach.com

Chill Out Festival var.
www.biletix.com

alkolikliği nasıl tanımladığınıza bağlı. kimisine göre rahatlamak için günde 1-2 kadeh alkol almak normalken, kimisine göre bu alkoliklik.

yani mesela sadece haftasonları içen bir eleman olsun. haftaiçi ofiste sürekli haftasonu içeceği kadehi düşünüyor ve kendini avutuyor. haftasonu olduğunda da salıyor kendini içiyor. büyük bir çoğunluğa göre bu eleman alkoliktir. çünkü ne de olsa içerken, haftaya yine içeceğinin rahatlığıyla içiyor. kafasında sürekli alkol düşüncesi var.

öyle geçiriyorum geceyi yoksa fenalık basıyor demişsin. bu kötü. alkolikliğe doğru yol alıyorsun bence. seni eğlendirecek bişiler bulmalısın, spor mutluluk hormonu salgılar, ağırlık falan alıp çalışsan geceleri, hem fit olursun buda kendini iyi hissetmeni sağlar.

değilsin.

günde bir 70lik deviren insanlar biliyorum. sen alkoliksen onlar ne peki? :)

Gün içinde çalışırken sürekli alkolü düşünmeye başladıysan, alkolü alayım işe başlarım diyorsan, alkol almadığın zaman huzursuz oluyorsan ve bu günlük yaşantını etkiliyorsa alkol bağımlılığına doğru yol alıyorsun demektir. Yoksa akşamları 3-4 kadeh içmekle alkolik olmazsın.

bir süre sonra müsait olursa öğlenleri de kaçamak yapmaya başlayacaksın sonra bir bakmışsın sabah sigaranı bir şişe bira ile birlikte içiyorsun. deneyimlerime göre akşamcılarla alkolikleri ayıran nokta bu tabi şöyle bir durum da var bütün akşamcılar birer potansiyeldir. alkoliklik yolunda tabi.

(bkz: ille qui nos omnes servabit)

(bkz: süper flash oyunları)

122 megabaytçık: worms armageddon

www.old-games.ru

alkislarlayasiyorum.com

risk galiba dediğiniz oyun. www.fatihgenc.com

(bkz: zuma)

(bkz: farm frenzy 2)

onemorelevel.com

sokoban

dünyanın en yüksek bütçeli porno filmi vardı. "pirates" idi sanırım adı. karayip korsanları tandanslı bir şeydi. milyon dolarlık porno çekince elbet bi senaryo korlar içine.

(bkz: marc dorcel)

@cro magnon;
"sapığın sonu" filmini bulamadım. Hangi dilde bu film? Yabancı ise orjinal ismi nedir?


@blackdog;
Marc Dorcel sıkça aradığım ve beğenerek izlediğim bir şirket/yönetmendir. Gene de sağolasın. :)

@eksi duyuru ahalisi;
böyle bir liste var mı internette?

porno filmlere alternatif olarak bağımsız rahatsız pornografik içerikli son dönem filmlerine de bir göz atabilirsin.

9 songs, shortbus, romance x, sex and lucia, novo gibi.

(bkz: konulu porno) (evet çok dalga geçilmiş bir başlıktır, düzgün entry bulmanız zaman alabilir.)
(bkz: vivid) (kalite vivid demektir.)

ayrıca teritori'nin bahsettiği pirates'ı tavsiye etmem. konulu diyemeyiz en azından. filmin mantığı "nasılsa denizin ortasındayız, hadi gemideki herkesi çükelim".

vivid iyi guzel de; real collage girls mu ne bi seri var uzak dur, kızlar guzel ama hi i am cindy diye baslıyor hep.

girls gone wild den da uzak dur.

puretna.com a gozat bi, orda cesit cok.

vivid ve private'a bakacaksın. eskiden vivid'di bu işlerin piri.
Babysitters vardır hatırladığım son zamanlardaki konulu. eskiden çok vardı..

(bkz: brazzers)

(bkz: la marionnette) yıllardır 31 entry durur bu başlığın içinde.

(bkz: deep throat)
www.imdb.com

senin istediğin formatta değil ama
shane's world college invasion serilerini öneririm.
bir de real adventures.

russian institute serisi paklar sizi

marc dorsel izleyip andrew blake izlemeyeni dövüyolar.

hi. i'm delikan76.

sen şimdi en yüksek bütçeli falan denince teritori'nin yazdığı filmi merak etmiş olabilirsin.

"pirates" ve "pirates 2 stagnetti's revenge"'dir o iki filmin adı. bütçe rekoru olanı ise ikincisidir. yönetmeni marc dorcel olmalı.

filmler porno olmasına rağmen, forumlarda porno bölümlerini atlayıp konuya hasta olanlar olduğundan falan bahsediliyordu. kostüm de çok sağlam ama esas parayı görsel efektlere harcamışlar.

hmm hatırladım. diyarbakır'da oluyordu olay. o şekilde bir aratın, muhtemelen bulursunuz.

ben hatırlıyorum da nasıl yardım edeceğimi bilmiyorum :)
2-3 kişilerdi. gayet bomba patlayıp savruluyolardı etrafa. ama ölen yoktu, eminim.

şu videoydu sanırım;

www.youtube.com

bir de ankara'da resmi bir binanın bahçesinde oldu böyle bir olay.. orada çok can kaybı yaşandı yanılmıyorsam..

belki bu olaydır aradığınız..

fenerbahçe'de de oldu, ama yıl 96 filandı. youtube a giremiyorum dns ayarlarımla oynamıyorum.

onlar servis olmalı..

bizim oranın otobüsleri onlar. bizim ora derken subay lojmanları evet. bildiğin iett otobüsü işte. üzerinde numara yok yalnız.

onların olayı şu; subay lojmanlarının en dibi eskiden gayet kalabalık bir duraktı. 6-7 tane otobüs kalkardı, fakat tabii zamanla iett seferleri azalttı. neredeyse hiç yoktu uzun süredir. öte yandan deniz subay lojmanları ile 4.levent metro arasında dümdüz fakat hayvani bir yol olduğu için oradaki vatandaşlar için istanbul'un en sıradışı ikinci hattı olan bu hattı devreye soktular (birinci hat tabii ki 500t). adamların tek işi sabahtan akşama dümdüz yolda bir aşağı bir yukarı gitmek.

o lojman otobusleri kadıkoyen kalkıyor teeey.

@bryan, kadıköy'den kalkanlar 125 no'lu citaro'lar. bu metro-lojman arası gidip gelenlerin hat numarası yoktu en son. 125'ler günde 3-4 sefer yapıyor, numarasızlar ise 10 dakikada bir mi ne var.

fifa 09 spikeri "diivid" diye okuyor. gerçi aynı adamın tuncay a "tankei" dediğini de biliyorum :)

aynı bence. ülke farkından dolayı bir başkalaşım var kelimede o kadar.

benim bildiğim düz ' deyvid ' diye okunuyor. diller arasında yazım farklılıkları olsa da bazı isimler standarttır. kris - chris gibi. yanılıyor da olabilirim.

deyvid diye okunur. hatta brezilya portekizcesinde d/t kelime sonunda olunca bir hoşluk da oluyor; konuşurken deyvici der geçerler. google'ın orkut sitesine orkuçi dedikleri gibi.

notebook

in the mood for love ve hemen akabinde 2046
bin jip

(ilk aklıma gelen bunlar)

before sunrise,before sunset derim ben!

50 first dates (bu bir otomatik cevaptır)

romantik komedilerin amacı budur zaten. duyuruda çok soruldu bi aratın bence.

"eternal sunshine of spotless mind" diyorum ki , izle de aklını başından alsın. Kate Winslet'ı aklından uzun bir süre çıkaramamana sebeb olacaktır.

(bkz: jeux d enfants)

(bkz: groundhog day)
(bkz: 10 things i hate about you)

denisse +1. yani kesinlikle

before sunrise
before sunset.

ayrıca
lost in translation
im juli(temmuzda)
true romance
the hottest state
great expectations
paris je t'aime
the painted veil
across the universe
italian for beginners


şiddetle önerilir. hiçbiri romantik komedi değildir, sadece konusu aşk, sevmek, sevişmek olan filmlerdir. zaten bu satırların yazarı romantik komedilerden hazzetmemektir.

(bkz: love actually)

Before sunset ile before sunrise'ı birden fazla izlemişimdir zaten ben de :) Romantik-komediden ziyade romantik film soruyorum.

a moment to remember diyeyim, yer yerınden oynasın.

"Elizabethtown" ben Kirsten Dunst'ı görünce aynen öyle dedim:)

the notebook, eternal sunshine of the spotless mind ve jeux d'enfants katiyen es geçilmemeli. love actually ve it's all about love izlenmeli. ben alternatif olarak bir de garden state öneriyorum.

when harry met sally, biraz boyle uzuncana
garden state, akabinde soundtracki download edip let gooo diye dansedersiniz
bir de sense and sensibility geldi aklıma.bunun ekürisi olarak da pride and prejustice.bu ikisi romantizm barındırmakla birlikte bir asik olsam etkisi yaratmayabilir.

(bkz: pride and prejudice)
(bkz: What Dreams May Come)

erkeklerin çok büyük bir oranın sevdiği film (bkz: Eternal Sunshine of the Spotless Mind)

sweet november

lan noluyo falan derken, iş biter.

84 Charing Cross Road.
www.imdb.com

im juli

The fear

bir sürü şarkısı çalıyor kendisinin. ama muhtemelen the fear'dır, en popüleri o.

şöyle bir söz geçiyor şarkıda, ki hastasıyım. loop'a al dinle:

"so fuckin' fantastic"

diziden önce miniseries var bi tane. ona ithafen diyor.

www.episodeworld.com

hmm teşekkürler, peki bu miniseriesi ille de edineyim mi yoksa lost mobisodes gibi izlemesem de olur mu?

kesinlikle izleyin miniseriesi her şeyin başlangıcı orda anlatılıyor.

miniseries'i izlemezseniz tahminen diziye ısınmanız 7-8 bölüm sürer. izlerseniz ilk bölümden sararsınız.

(bkz: battlestar galactica seyir rehberi)

başlığın modlog kaydına bakın hele. kendi kendine silmiş olabilir.

silmiştir ya da silinmiştir. taşınırken entrylerin ortadan kaybolacagını sanmıyorum.

en başta bildiğin yanlış.
çünkü bir kaç kişi üzerinde yaptığım bir araştırmaya göre, en beğenilenlerine verdiğim çok kötü oyları, en beğenilenler listesinden silinmedi.
ayrıca geçen haftanın en beğenilen entryleri listesine girmesi muhtemel bir kaç entry'de çok kötü verdim, ve verdiklerim yine de geçen haftanın en beğenilen entrylerine girdiler.

Merhaba,

Oylanan entry'leriniz şükela-kötü-öeh oy oranlarına göre sıralanıyor. En beğenilen entry'leriniz demek hepsi şükela almış entry'leriniz demek değil. Yoksa o listede oy verildiği görülen bir entry nasıl sıralamada değisşin?

Benim kendi bildiğim şöyle: Entry'niz bir sürü şükela alıp "en beğenilen entry'leri" listenize girdiyse ve sonradan bir kötü oy aldıysa o sıralamadan düşüyor. Yani tamamen de çıkabilir listeden. 1-2 sıra da oynayabilir. O verilen oya ve oy sayısına bağlı. Aynı şey "zamanının ötesindeki entry'leri" için de geçerli. Bâzen oradaki entry'lere üst üste şükelalar verilse bile entry'ler yerinde durabiliyor ya da birkaç sıra düşebiliyor.

Kolay gelsin.

aradim baya ama bulamadim $imdi, yamulmuyorsam yetkili biri soylemi$ti o dedigim $eyi (10-1=0). onu referans alarak soylediydim.

eskiden soylediginiz gibi i$liyordu onu biliyorum fakat degi$ti gibi geliyor sanki sistem biraz.

şimdi bunu ssg'den ve sözlüğü kodlayanlardan başka bilen yok sanırım. kim ne söylüyorsa kendi tahminidir.

ben de yapayım kendi tahminimi. şimdi şöyle bir şey var mesela

şukela: +2
oeehh: -1
çok kötü: -2

sayıları attım tamamen. şu puanlara göre aldığı toplam puan en yüksek olan 10 tanesi en beğenilen, en düşük olan 10 tanesi de zamanının ötesi oluyor.en beğenilende 1. sıradaki entry'nin puanı 30 ise, 10. sıradaki de 27 ise mesela, o en baştakine çok kötü verdiğinizde puan 28 oluyor. listede kalmaya yetiyorsa düşmüyor. ama sırası değişiyor, aşağılara kayıyor. bir kötü daha aldığında 26 oluyor, listeden düşüyor.

olay büyük bir ihtimalle nuage ve kibritsuyu'nun yazdıklarına benzer şekilde işliyor.

dediğin şey doğru astaroth. en beğenilen entry'n bir eksi oy alsa bile listeden çıkıp gidebiliyor.

(bkz: en beğenilen entry'leri/@deckard) ben bu entry'i geyik olsun diye yazmıştım, fakat durum hakikaten öyle. zamanın ötesindeki entry'lerde ise bu kadar olmasa bile hemen hemen aynı şeyler geçerli.

vakti zamanında bir moderatör bana, bu listenin dinamik olması için böyle bir değişiklik yapıldığını söylemişti.

aciklik getirilmiyor buna da inatla degil mi (: karmayi da cozene hisse veriyorlarmi$...

neyse te$ekkur ederim cevaplar icin arkada$lar.

cevaplar aslında tatmin edici ama bir de ben yazayım dedim:

en beğenilenler listesi (şukela-çok kötü)/(şukela+çok kötü+oeh)'e göre sıralanıyor. pek çok yazarın hiç kötü oyu bulunmayan 10 entry'si olduğu için bahsettiğiniz durum oluşuyor (10-1)=0. çok kötü verdiğinizde listesinden entry'si eksilen bir yazarın başka bir entry'sine oeh verdiğinizde de listeden çıktığını göreceksiniz.

ama zamanın ötesinde durum farklı gibi geliyor bana. bu kısımdan emin değilim ama onun sıralaması sanki doğrudan (çok kötü-şükela) ile yapılıyor.

Bende bir entry hem başucu eserlerinde gözüküyor hem de zamanının ötesinde. Bu 2-3 aydır filan böyle bu nedir peki bilen var mı?

ben de gordum oyle bir kac ki$ide, hem zamaninin otesinde hem de ba$ucu eseri. cok alengirli entrylerde oluyor sanirim onlar. hem $ukela hem cok kotu aldiysa fazlaca ve uzuncana da yazmi$saniz ba$ucunda kalabiliyor diye salliyorum.

ikinci bir sallama geldi aklima. ba$ucu eserleri tek entry'den olu$mayabiliyor da. yani bir ba$liga cok sayida az uzun da olsa entry girerseniz ve oylanirsa bunlar yine ba$ucuna giriyor. yarisi $ukela almi$tir yarisi cok kotu belki. bilemiyorum. ati$ serbest.

istinye tarafinda guzel yerler var(di) boyle.

mekan adı ve tel veya tarifi daha iyi olurdu.

ayrilali cok oluyor istanbul'dan malesef \:

As Pera Restaurant
Balık Pazarı Sahne sok. No: 25 Beyoğlu / ISTANBUL

levent'te ziyade restaurant şahane

www.ziyadefasil.com

teşekkürler arkadaşlar.

@alkolikfedai valla nickine çok yakışır bi konu oldu herhalde. ziyade fasıl güzele benziyor.

seçkin kitabevlerinde ve bilimum kuytu köşede kalmış metalci dükkanında(!) bulabilirsiniz.

İstanbul Beşiktaş'ta Kabalcı'da bulunabiliyor. Daha geçen gün Trail Blazer aldım.

2 gün önce Bakırköy D&R ve Capacity D&R'da tüm albümlerini gördüm. iki yerden de temin edebilisiniz. Tabi eğer İstanbulda iseniz. Yok değilseniz buradan mail adresi bırakın yardımcı olurum.

zirvelerde etkisi olmaz sanki ya.

author cevaplamalı bence=)

istanbul'daki zirveler için konuşuyorum; sözlük milletinin neredeyse yarısından fazlasının sözlükteki profiliyle zirvelerdeki profili birbirinden çok farklı. sözlükte birbirine ayar vermeye çalışan insanlar zirvede kadeh tokuşturabiliyorlar falan. yani sözlük başka bir olay, zirve başka bir olay. ikisi arasında bu şekilde "acaba yazdıklarımdan dolayı beni dışlarlar mı?" gibisinden bir bağ kurulamaz. kurulmamalı. senin başına gelen olay tesadüfidir diyebilirim.

ha tabii her zirvede gidip kızlara sarkarsan, sırf bel altı muhabbeti yaparsan orası ayrı.

al diyetini!!

www.set.eesc.usp.br
www-history.mcs.st-andrews.ac.uk

bunlar yoktur muhtemelen sende.

Sağol deckardcan. Arkadaşlar yok mu arttıran?

bir iki bölümünü izledim fena değildi hakikaten dizi. teşhisim şudur ki.. sizin diziden çok david boreanaz'in oyunculuğundan ve karakterinden etkilenmiş olma olasılığınız yüksek. bu sebeple konusu itibariyle örtüşmese de başka bir david boreanaz dizisi olan angel'ı öneriyorum. hem aradığınız şartları da karşılıyor sayılır.

(bkz: monk)
(bkz: house md)

the wire - alakasız sayılsa da benzer beğenilere hitap eder

gözümdeki lens 1 aylık.

sanırım ben 3. aydayım.

edit: illa ki ayda bir yenilemeniz daha iyidir, fakat ben bir zararını görmedim şahsen. çok az bir yanma oluyor bazen. herhalde hassas gözlerde daha çok yanma oluyordur.

yıllık lensi 1,5 yıl kullandım herhangi bir sorun yokken değiştirme gereği hissettim. önemli olan ne kadar uzun süre gözünüzde kaldığı
30gün x 15 saat( günde ) kaldıysa tabi değiştirin hemen.

vermez, ben de aylık lensleri 40-45 gün filan kullanırdım, sonra ayıp olmasın diye değiştirirdim. (benim lensler devamlıydı, 24 saat gözümde kalırdı bu arada)

ama abartmamak da lazım tabii.

ben de 40-45 gün civarı kullanıyorum. günde 8-10 saati pek aşmıyorum ama.

1 aylık lensi 8 ay kullanmışlığım var.değiştirmek daha güzel tabi ama pek bişey olmadı.yinede sanki eskidikçe görüntü bozuluyor gibime geliyor.

eğer lenslerinin günlük bakımını düzenli olarak yapıp, geceleri lenslerinle uyumazsan değil bir hafta, daha uzun süre kullanabilirsin. ne zamanki eskisinden daha çok batmaya başlıyor gözüne, daha rahatsız hissediyorsun kendini, o zaman değiştirebilirsin..

benimkine vermedi ama çok büyük zararlar vereiblir. mutlaka değiştirin.

:) bişey içmedim sadece verdiğim para çok koyuyo diyelim.

bir aylık lensi 40 - 45 günden fazla kullanmayın..
lensin yapısını ve çalışma mekanizmasını bilenler (gözden protein alıp vermesini, a vitamini dengelemesi vs. vs. mekanizmalar..) süresi bitmiş ve bu süreyi biraz geçmiş lensin artık göze zarar vereceğini bilirler..

size hiç bi rahatsızlık vermiyor olabilir ancak gözünüze zararlı.. 40 günden fazla kullanmayın..

Ben bugüne kadar hep bi aydan fazla kullandım o lensleri. Öyle bi hafta fazla falan değil. Bazen aylarca. Mutlaka zararı oluyodur diye düşünüyodum ama gördüğüm sürece takıyodum.
En son doktora gittiğimde, adam; lensleri çok dikkatli kullanıyosunuz belli ki, gözleriniz çok iyi durumda dedi.
Not:9 yıldır lens kullanıcısıyım.

3- bana da "müzik aletleri burda" diye reklam çıkıyor. alet falan hoş şeyler değil bunlar.

1. server yoğun değilse cevap yazılıp hemen silinse bile uyarı geliyor olması lazım. sitenin kodlarında "şu kadar zaman geçtikten sonra mesaj yolla" diye bir satır olabileceğini sanmıyorum.

2. şu an itibariyle internet kullanıcıları için herhangi bir uyarı mekanizması yok.

3. olmaz olmaz deme sdjfkds

1- gitti mi gidiyor. yok geri donusu malesef.
2- deckard +1 (sunu da kullandim ya)
3- google ads :\

araştırmanız hangi tür yıldız sistemleri üzerine?

- Güneş Sistemi benzeri yıldız ve gezegenleri üzerine bir araştırma yapmak istiyorsanız exoplanet ile ilgili makaleleri okuyun.

- gezegenlerin olması şart değil diyorsanız, yıldız sistemleri olarak;

a) değişen yıldız
b) çift yıldızlar
c) cepheid yıldızları
..

diye giden sistemler var.

gezegenlerin olması şart değil. hemen bakıyorum. teşekkürler.

arxiv.org istemediğin kadar makale var burada.

illa türkçe olacak diyorsanız;

- yıldızların sınıflandırılması ve galaksiler üzerine: 209.85.129.132

- değişen yıldızlar: www.biltek.tubitak.gov.tr

- kataklizmik değişen yıldızlar: 209.85.129.132 (ethem hocaya saygılar)

- galaksiler ve cepheid yıldızları: 209.85.129.132

- çift yıldızlar: www.fizik.us ve 209.85.129.132

işine yarayan olur mutlaka.

bilim teknik'ten veremek aklıma gelmişti ki deckard vermiş bile. bende ekleme yapayım. astronomy.science.ankara.edu.tr adresinde hocalarımın sayfaları var. birçoğu kişisel sayfalarında pdf ya da ppt formatında derslerin çalışma notlarını paylaşıyor. araştırmanın kapsamını bilmediğim için ağır kaçar mı bilemiyorum. ama bir gözatmanda fayda var. mesela çift yıldızlarla ilgili bilgi istiyorsan o listeden birol gürol'un sayfasına bakabilirsin...

Eh yani aynı durumda bende de var. Anahtarlıktan en işime yarayacak olanı alıyorum. araba anahtarıyla, posta kutusunun anahtarıyla falan koşmak mantıksız zaten.

sadece evin anahtarini lastikli bi tokayla bilegine tutturabilirsin.

cirt cirtli bileklik dusun, ve orta yerinde de fermuarli cuzdan gibi bir bolum var. one love festival esantiyonu olarak elime gecmisti. boyle bir sey isinizi gorur sanirim. piyasasada var midir bilmiyorum. ben kullanmiyorum, kargo bilgilerinizi mail'lerseniz gondereyim.
mail: pyroclusticflow et gmail

ben evin anahtarını ayakkabımın içine atıyordum=)

o anahtarlıkla nasıl koşuyorsunuz yahu? benim anahtarlığım bir tane sade bir şey. onu da koşarken fermuarlı cebime koyuyorum, hiç ses çıkarmıyor ve de düşme tehlikesi yaşamıyorum.

evinizin sokak kapısı 5 anahtarla açılan bir şato kapısı değilse bırakın o anahtarlığı evinizde, sadece evinizin anahtarını yanınıza alın derim ben.

bütün anahtarlarınızı posta kutusuna atın yanınıza da sadece posta kutusu anahtarını alın mesela. hem küçük de.
tabii apartman kapısı kilitliyse bunun için posta kutunun apartmanın dışında olması gerek. ya da otomobiliniz varsa sadece otomobil anahtarını alın, kalanını da otomobile atın.

Spor ayakkabısının bağcığının biri son gözden çıkarılır. Anahtarlardan gerekli olanı bağcıktan geçirilir, sonra bağcık yeniden göze takılır ve bağlanır. Düşme ihtimali yok, ne güzel.

hophophoba'nın dediği sistem eğer şortunuzun bağcığı varsa ona da uygulanabilir. Tişört de biraz uzun olunca kapatıyor, sorunsuz.

7-8 anahtar için yapılanı yok ama 3-4 anahtar için slot anahtarlık denen bi nane var. Bi bakın isterseniz www.maktasarim.com ve www.maktasarim.com

hokkabazlık çok eski bir meslek. kılıç yutan insanları gösteren hitit kabartmaları var. buradan hareketle palyançoluk da eski bir meslek diyebiliriz. antik dönem yunan tragedyalarında maske kullanma durumu olduğuna göre yüzlerini de mutlaka boyuyorlardı. o halde, bir aklı evvelin, sadece tezat oluşturmak için bile, gülen bir yüze "yaşlı bir göz" eklemesi yapabildiğini varsayabiliriz.
buraya kadar havanda dövdüğümüz sudan çıkan sonuç, bu işin antik döneme kadar gitmesi gerektiğidir, olmadı bir ortaçağ soytarısı kessin düşünmüştür. bir yazar tarafından kaleme alınması da bu dönemlere rastlamış olmalıdır..

(bkz: laf salatası)

i pagliacci operası diye sallama hakkımı kullanmak istiyorum.

o tamamen feature oldu sanırım. yani böyle kullanıcaz. niye böyle bir şeye geçildi bilemiyorum, herhangi bir açıklama da gelmedi. ama gayet kötü bence. feeling the blanks sözlük yenilikleriyle ilgili bir şey demişti, o buraya çok uyuyor;

"web sitesi dediğin kullanıcı dostu olmalı. kullanıcı niye kendini web sitesine göre ayarlasın ki?"

gibi bir şeydi.

bu arada login olmadan tıkladığında ise eskisi gibi link geliyor. eğer sadece id no gelmesi çok uyuzuna gidiyorsa logout olup link verebilirsin.

onu yapana kadar entry numarasını alıp, sozluk.sourtimes.org kısmının sonuna yerleştirmek daha rahat çıkış yapana kadar ama bu şekilde olması çok saçma.

hazır konu açılmışken sorayım ben de:
opera'da ise hiçbir şey gelmiyor. duurm bende mi sadece böyle? çözüm nedir

@disease: hayir operada öyle. numarayi sözlük icin olusturdugum bara c/p ediyorum ben.

iyi olmadı bence de o olay. ama sanırım ispiyon yaparken daha önce yazılmış bu sebebinde entry numarasını kolayca eklemek için oldu o. çok feci salladım.
şöyle bir çözüm ürettim ben: ekşifink var, onu kullan. ekşifink sayfasında "kaydet" ile aldığın entrylerin linki entrynin üstünde çıkıyor. link olarak göndermeye değer bulduğum entryi zaten oraya da almış oluyorum, kolayıma geliyor dolayısıyla. sana uyar mı bilmem.

google'dan öğrendiğim kadarıyla kadının ismi yaprak sayar. youtube'dan arattım, 3-4 türkü var programda söylediği, fakat ne hikmetse aradığım hiçbiri değil.

sanki böyle "deniz"li bir adı vardı bunun.

94A önünden geçiyor.

Meydandan vasıtaya binileceğini düşünerek yazıyorum,
94,94A, 71T ve 72T haseki durağından geçer, yaklaşık 25-30 dk. sürer ..

İncirli'ye yakınsanız alternatif olarak metroyu da kullanabilirsiniz.

sözlükten mesaj atmaya gerek yok. buradan da yazabilirim.

sebebi açık: soru anlamsızdı ve cevaplar tartışmaya gidiyordu. bu iki sebep silinmeye yeterli. "bu akşam hangi maç var?" diye sorup bırakmışsınız. ne maçı? futbol? basketbol? nijerya buz hokeyi ligi ikinci lig maçları mı? herhangi bir maç mı? nedir yani? spesifik bir şeyler yazmak bu kadar mı zor?

sonra da bir başkası sorunun eksikliğine dikkat çekmek için mesaj atınca da kabadayılandınız, ki ekşi duyuru'da klavye delikanlığı yapabileceğiniz en son şeydir.

a) o arkadasin attigi mesajda sorunun spesifik olmagidi, dogru cevap vermek icin daha cok bilgiye ihtiyaci oldugunu isaret eden pek bir sey yoktu. kinayeden bu sonucu cikarmam gerekiyorduysa uzgunum ama cikartamadim, kendisinin sadece espri yaptigini zannettim

b) klavye kabadayiligi olarak algilandigini ancak simdi fark ediyorum. "aksama alt mahalleyle mac yapiyoruz, istersen adres verebilirim" gibi bir cevaba " kusura bakma ama ne demek istemedigini anlamadim" demek yerine "olur adres ver" diyerek cevap vermek ilk cevaptan ne kadar daha kabadayiliktir onu da anlamadim. dedigim gibi ortada kisinin o soruyla alakasiz cevabi yazmaktaki amacini anlayabilmeme olanak tasiyacak herhangi bir sey goremedim. siz gorduyseniz keske silmek yerine soyleseydiniz de ben soruyu editleseydim. O cevabi yazan arkadasi bir sekilde incitip korkuttuysam (?!) kendisinden bu vesileyle ozur dilerim, sadece kendisini rahatsiz hissettirmeyecek sekilde soruma pek de cevap vermedigini bir sekilde anlayabilmek istedim

c) "ne maçı? futbol? basketbol? nijerya buz hokeyi ligi ikinci lig maçları mı?" sorunuza istinaden: turkiye'de yasayan ve televizyonda her aksam basketbol, nijerya buz hokeyi ligi ikinci lig maclari izleme sansi olmayan birisi olarak sorumun bu spor dallarina iliskin olarak algilanabilecegini tahmin etmemistim, dedigim gibi sadece " ne maci?" gibi bir soru sanirim soruyu duzeltmek icin yeterli olurdu.

a) zaten soru tek başına anlamsız diye silinmedi. içerisindeki mesajlar ve konuşmanın bariz gidişatından sonra silindi

b) hiçbirimiz salak değiliz. neyi ima ettiğiniz belliydi. bir şeyi demek için illa o şeyi yazmak gerekmiyor. çeşitli imalar da aynı kapıya çıkıyor.

c) sizin nijerya'da yaşamadığınızı nereden bilelim? buraya yazan herkes türkiye'de midir sizce?

ayrıca silinme kararı anormal olmayan bir soru silindi diye bu kadar yaygara yapacağınıza daha en baştan düzgün sorsaydınız keşke.

sevgili deckard, sorunun silinmesinde
a) sorunun silinme kriterleri arasinda icerisindeki mesajlarin subjektif olarak geyige sarmasi veya tartismaya dogru gitmesinin oldugunun bilincinde degildim cunku su anda da aktif olan onlarca soru zaten bu kriteri karsiliyor

b)gayet sakin ve iyi niyetle verilmis bir cevabin uzerinden konusurken neden benim insanlari dovmek icin firsat kollayan bir kabadayi oldugum varsayimi uzerinden gittigimizi anlamiyorum. internetin boyle yanlis anlasilmalara neden olabilen bir ortam oldugunu bir kere daha hatirlayip kimseyi dovme sovme, asagilama veya onlara salak olduklarini hissettirme gibi bir niyetim olmadigi konusunda anlasabilir miyiz?

c)dili turkce olan bir sitede insanlarin en azindan cogunlukla turkiye'de ikamet ediyor olduklarini varsaymak ne kadar yanlis bir varsayimdir?

ek: duyurunun silinmesinin nedenini sordugum mesajin (kendisi hala yukarida) neresi "yaygara" olarak tinliyor bunu da anlamadim. bu konusmayi herkesin onunde yapiyor olmamiz yaygara olarak gozukmesine yardimci oluyorsa zaten bu benim tercihim degildi en bastan.

gerekli cevapları verdim. olay bundan ibaret. lütfen duyuru'yu kuralları çerçevesinde kullanmaya dikkat edelim.

bense olan biteni soruna iliskin bir moderasyon cabasi olarak degil daha cok manasiz ve kaba bir govde gosterisi seklinde nitelendiriyorum. "gerekli cevaplarin verilmesi" konusunda dusundugum asil olarak budur.

araya giren 3.kişi olmak istemem ama
@deckard
dostum sen yanlış anlamışsın bence. okuduğumda hiç de klavye delikanlılığı yapıyor gibi gelmedi. sadece diğer elemanın yazdığına o da kendince esprili şekilde cevap vermiş dedim içimden. yani adamın üslubundan belli olur kabadayılık yaptığı burda öyle bi durum yoktu.
@gimbal
dostum sen de kusura bakma ama çok abidik gubidik bi soru sormuşsun. deckard da spesifik ol demekte haklı.

yazılım: stellarium
web sitesi: www.neave.com

ayın evreleri için de: www.calculatorcat.com

edit: üyelik istiyor burası. eğer interaktif bir şey olmasına gerek yok diyorsan yıllık gökyüzü rehberinden takip etmeni öneririm. bizim hocalarımız hazırladı rehberi. gayet pratiktir.

www.istanbul.edu.tr

sunlari buldum:
www.maximummetal.com
upload.wikimedia.org
fc07.deviantart.com
www.metaluniverse.net

eğer phosohop bilgin varsa bence Metal: A Headbanger's Journey'den o sahnelerde screenshot al sürekl. sonra aç photoshop'u o capture'lara baka baka benzerini yap. hem dilediğin gibi geliştirirsin de.

yani çok da zor bir grafik değil. ps bilgisi olan biri rahatlıkla yapar.

seven ages of rock da guzel malzeme verir.

Zaten genelde sıcağı sıcağı farkedilmez böyle şeyler. Ev işi yaparken ayağı kırılan annem, bir süre daha iş yaptıktan sonra farketmişti durumu.

Acilen yakındaki bir sağlık kurumuna gitmelisin. Mümkünse fazla oynatmadan (yeterince oynamış gerçi ama). Geçmiş olsun.

üstüne buz koyup en yakın sağlık kurumuna gitmelisin, durduğun kabahat.

ben sağ el yüzük parmağımın avucun ortasına doğru uzanan kemiği 3 defa kırdım ve hiç birisinde farketmedim durumu. farketmemek gayette mümkün.

çapraz bağlar gitmiş. ödemden dolayı kesin bir şey söylenemiyor, 5 gün sorna mr çektireceğim, o zaman belli olacak.

abi celik destekli dizlik tak derlerse, bizde var, alma bosuna. ( beden L )
konusuruz, gecmis olsun

not: buz koy dedilerse ince bir beze sarip max. 20 dakka tutuyoz, sislik gecmediyse 2, 3 gun saat basi yapabilirsin uygulamayi.

@pyrom, dediğim gibi mr'dan sonra belli olacak bakalım nedir ne değildir diye. eğer o zaman çelik dizlik derlerse almam artık :) L beden olur muhtemelen bana.

evet şişlik hala davul gibi, saat başı buz torbasını değiştirmeye çalışıyoruz şu an.