kurulum yaparken ona yapabilirsin belki? lise de msn tasıyodu arkadaslar yanında öyle.

flash disklere program atılmıyor maalesef.. harici harddisklere atılıyor sadece.

portableapps.com

Van için o liste yanlış abicim. Gece hava sıcaklığı 1 derece ve Salı Çarşamba yağmur var. Çadır, battaniye, palto, el feneri, pil daha öncelikli. Böyle detaylara takılma, işin esasına yoğunlaş istersen.

sence neden? bence bu soruyu kendine sormuş olsan cevabını bulurdun. o kadar zor değil.

e ihtiyaçtır çünkü. o kargaşa/karmaşada gidip marketten -varsa açık market- alabilme imkânlarının da yok gibi olduğu düşünülürse...

misal roll on olmadığını düşünemiyorum ben. tuvalet kâğıdı, su-sabun vs

ne kadar çok ihtiyacımız varmış...

ha aciliyet derseniz elbette yiyecek, içecek ve barınma öncelikle.

@Compadrito kadın olmadığın ne kadar da belli. Ped dediğimiz şey bir sağlık ürünüdür. Çadır, battaniye gönderirken de 1 paket ped koyup yollamak kimseye batmaz. Senin gibi erkekler düşünemez diye yazmış sağolsun murtazaa.

regl bir kadın için pede ulaşamamak korkunç bir şey çünkü. gerçekten çok önemli arkadaşlar. el feneri-pil daha öncelikli demişsiniz ama o durumda bir kadına "bunlar daha önemli diye ped getirmedik" dersen seni parçalayabilir, detay ne demak ya! yiyecek kadar su kadar ihtiyaçtır o anda. tuvalet kağıdı sabun tabii çok önemli ama inanın o zor haldeki kadın için ped/tampon/neyse kadar öncelikli olamaz, yeterince açıklayıcı olabildim mi bilmiyorum. bir şeyler gönderecekseniz, gerçekten, bir iki paket gece ya da uzun ped de ekleyin içine.

cevabı bulmak icin soyle dusunebilirsiniz : her ay aşagı yukarı bir hafta boyunca vucudunuzun her hangi bir bolgesinden (el, kol, bacak, kafa) kan geldigini dusunun. bu kanama boyunca da o kısmın kramplarla, agrılarla desteklendigini. (bu son kısım olmasa da olur, sadece kanama bile başlı başına yeterli.) yapacagınız ilk şeylerden biri vucudunuzun o bolgesini yıkayıp, temizleyip sarmak olur, değil mi? zira, kanamayı durduramadıgınıza gore en az zararla atlatıp, giysilerinizi, etraftaki eşyaları vs de mahvetmeden ve mikrop kapmadan bu donemi atlatmak istersiniz.

hah, şimdi o kanamanın kadınların vucudunun hangi bolgesinde oldugunu aklınıza getirin. neden gayet acık aslında.

yardım ihtiyacının ne zaman bitecegi belli olmadıgı icin, adet kanamaları da kadınların tuvalet ihtiyacı gibi belirli bir zamana kadar tutabilecegi bir şey olmadıgı icin en temiz şekilde atlatılmasını sağlamak onemlidir.

regl olan bir kadın ihtiyacı olan pedi bulamaz ve gereken sıklıkla pedini değiştiremezse, suyun da olmadığını düşünürsek mikrop kapması çok olasıdır. o yüzden evet, ped acil ihtiyaçtır.

tramvay ile aksaray - aksaraydan taksim'e otobüs.

ya da havaş / havataş seçeneklerini de kullanabilirsiniz.

Taksi dolmuşlar ile Aksaray'a gidin. Oradan metro ile direkt olarak havalimanına giriş yapın.

ibb'nin servisleri var. 10 tl'ymiş ücreti sanırım.

havaş havataş

yanlış bilmiyorsam metro en hızlısı.bir-iki aktarma gerekiyor ama trafik derdi olmadığından en hızlı o. metronun içinde haritalar var metro-tramvay yollarını gösteren, ona baktığınızda zaten ne zaman neyden inip neye binmeniz gerektiğini çok kolay bir şekilde çözüyorsunuz.

hatta tesadüfen o bahsettiğim haritanın resmini buldum, onun da linkini vereyim :
www.ulasimas.com

Kimse 96T dememiş. Direkt taksime gider kendisi.

metro ile aksaray, aksarayda yusufpaşa'da taksim sarı dolmuşları. ayrıca havalimanı - taksim otobüsü var, sahilden gidiyor, trafik yoksa çok hızlı çok hızlı.

ben yapıyorum ama elazığ fırat üni. tıp fakültesindeyim eğer buradaysan gel yapayım.

süreki takip etmek istiyorsan spor salonlarındaki gibi bir şey alabilirsin. çıplak ayakla basıp ellerinle de tutacağın yerleri olan seyler var, pahalı biraz. daha ucuzu elle alakası olmayan normal tartı gibi olanları. 100 civarı bir şeye outletlerden filan alabilirisin.

kıyıda kalmış mı kalmamış mı bilmiyorum da köstebek pasta diye bir şey var ki tek başıma bitirebilirdim bir oturuşta.

çikolatalı mus seviyorum ben.

panna cotta'sını seviyorum ben. kıyıda köşede mi kalmış bu bilmiyorum ama tadı güzel bence :)

köstebek pastası akıllara zarar mmhh :)
panna cotta ben pek hoşlaşmadım,kardeşim hastası

-panna cotta
çaklıt trüf (goo.gl)

macaronu kadar harika bir şey daha yemedim.

önceden çikolata şelalesi vardı, çoookk güzel bir sufleydi kendisi. şimdilerde sufle adı ile çıkarmış, çok kötü. yarım bıraktım resmen :(

bulursan çikolata şelalesi :)

kaslar daha pamuk gibi olduğundan olsa gerek. evet kemikler yumuşak ama en azından boynu dik tutan kaslar, kemik değil. yani tahmin tabi.

Ve kafa o donemde kutle olarak vucudun en agir kismi.

strüktürse eğer işin içindeki, bağlayıcılar/eklemler/kesişimler/neyse işte sabit değil diyebilirsin belki?

yeni doğmuş bebekler, boyun kasları zayıf olduğu için başlarını dik tutamazlar. bir de kafası, vücuduna oranlandığında büyük ve ağır kalıyor. İlk bir aydan sonra kafalarını kaldırmaya başlayabiliyorlar. 4 aydan sonra otururken dik tutmaya başlayabiliyorlar ve 6 aydan sonra da boyun kaslarının güçlenmesiyle birlikte kafa kontrolü tamamen oturmuş oluyor.

boyun kaslarının gelişmemiş olması, kendini tutan kişiyle göz teması kurarak bağ oluşturmak için olduğu söyleniyor. Bebeğin ilk doğduğu zamanlarda görme gücü de az gelişmiş oluyor ve bebeği yakın tutmak, bebeğin bizi görmesini sağlıyor. boyun gelişimi ve görsel gelişim birbiriyle yakınlık gösteriyor yani. boyun kaslarının gelişimi tamamlandığında, görüş keskinliği de 20/40 olmuş oluyor ve bebek odaklanmaya ve objeleri takip etmeye başlıyor.

bebeklerin ayakta duramaması ve yürüyememsi konusu biraz daha geniş anlatılabilir çünkü biraz evrimle de alakalı. bu durum daha çok beyin gelişiminin evreleriyle ilgili. bütün memeliler beyin gelişiminin aynı evresinde yürümeye başlayabiliyorlar. yetişkin beynin ağırlığı bu olayın zamanını belirliyor, ne kadar büyükse o kadar uzun sürüyormuş. aynı zamanda yürüyüş şekline de bağlı, insan iki ayak üstünde yürümeyi öğrendiği için daha fazla zaman ve beyin gücü gerekiyor. evrimle alakalı olan yanı ise, insan hem beyni gelişirken hem de iki ayak üstünde yürümeyi de geliştirdi tarih boyunca. iki ayak üstünde yürüme de pelvis kemiğini daraltarak bir dişinin doğum kanallarını da daraltmış oldu aynı zamanda. beyin gelişip büyürken pelvis kemiği daralınca, belli bir noktadan sonra bebek doğarken o yerden geçemez olacaktı. evrim de bunu bir şekilde dengeleyerek dur dedi ve beyin gelişiminin büyük kısmını doğduktan sonra tamamlamaya itti.

son olarak kas gelişimi de beyin gelişimi ile bağlantılı bu noktada. biyomekanik olarak konuşursak da bacak kasları gelişmediği için bacaklar da tombul olduğu için yürüyemiyorlar. ayrıca ağırlık merkezi de yetişkine göre daha yukarda olduğundan kendini taşıması da zor. aynı zamanda kas gelişirken, denge sistemi de gelişmesi gerekiyor. ve genelde 10 ile 14 ay arasında yürümeye başlıyorlar sonunda :)

vücutta denge organı beyinciktir bebeklerde henuz gelişmemiştir, 2-3 yaşlarında gelişimini tamamlar ve bebekler yürümeye başını dik tutmaya başlar
böyle biliyorum ama %100 emin dğeilim, kemiklerle alakası olduğunu sanmıyrum

herkese cevaplar için teşekkür ederim sınavda dinamik yükler, burkulma hareketi falan soruldu zaten :D :D

videodan dönüştürebilirsin www.vidtomp3.com

(bkz: soulseek)

soulseek indiricek yer bulamadım baska var mıdır bildiğin?:/

songr.

open.mp3.az

sanıyorum önce tasarımcı bulmalısın. aklındaki şeyi tasarlatıp çizdirmelisin. sonrasını ben de bilmiyorum. umarım başarılı olursun.

ilk önce endüstriyel çizim gerçekleştiriyorsunuz. sonra çiziminizi notere götürüyorsunuz. hatta çok süper bişeyse, patent şirketlerinden birine başvurup patent alıyorsunuz. sonra o üründen üreten firmalara teklif götürüyorsunuz çizimlerle. onlar beğenirse bir fizibilite raporu çıkarırlar. yahut siz çıkartırsınız. ya da çin'de falan hemen herşeyin üretimini yapan firmalar var, onlardan biriyle görüşüp, sermayeniz varsa ürettirebilirsiniz. tabi bunun için de şirket kurmanız falan gerekecek önce.

yani ilk aşama endüstriyel çizim...

(bkz: business plan)

tasarımı,üretimi felan bittiğinde pazarlama için d2c (designer to costumer) sitelerinden faydalanabilirsin. kısa yoldan ürünü birçok müşteriye ulaştırabilirsin.

ben de önceki hafta başvurdum, senin gibi yazdım 007 şeklinde. ama sube için sadece şehremini yazmayı dene istersen. olmadı bi daha gel bakarız.

dekont tarihiyle ilgili bir sorun olduğunu sanmıyorum.

Şube adını Şehremini yaz sadece, öyle dene.

yaşından dolayıdır o.

zamanında kendi kendisine taktı bu süperstar adını, çoğu kişi hatırlamaz. ben türkiye'nin süperstarıyım demişti. o günden beri süperstar aşağı,süperstar yukarı.

onun en ünlü olduğu dönemlerde onun gibi takılan başka bi kadın yoktu ortalıkta. madonna da aynı, hiç farkı yok, hatta sesi de yok, o da dünya starı. ben ajda 90 albümünü severim çok mesela. ama o benim tuhaflığım tabi..
www.youtube.com
yok ama bu ses tonu çok ayrı bişi ya bence çok kaliteli sesi var. ayrıca tekniği de çok iyi.

yaşın küçük anlaşılan. taş plak ve hemen sonrası (ilk kasetler)dönemlerini biraz araştırırsan nedenini görürsün

ne süperstarı ya. bizim millet yüceltmeye ve yermeye bayılır bilmez misin. ortası yok. kadının daha kendi yazdığı şarkısı bile yok. neymiş? yorumcuymuş. hade lan.

medya patronları, toşaklı gazeteciler falan bunun dostları. o yüzden böyle abartılması.

@lancelot du lac
nedenini anlayabileceğim bi kaç şarkısını yazar mısın dostum.
neymiş bu kadını hüperstar yapan.

www.youtube.com
o zamanın kafası ne ayrıymış
ne kadar pesten ne kadar tize çıktığını duymuyo musun hakikaten? :)

şu an o kadar popüler olmasa da bir zamanlar türkiyenin starı konumundaymış. lancelot du lac'ın da dediği gibi, gidin plak satan bir dükkana mutlaka bi kaç ajda albümüne rastlarsınız. bi de ajda deyince fikret kızılok'uk şu şarkısı geldi aklıma www.youtube.com

ajda pekkan 60'ların sonlarından başlayarak hakim müziğe ve yorumculuğa batı atmosferini getirmiştir. yorumculuktan başka güzellik, bestekarlık vb. hiçbir iddiası olmamıştır. 40 yıldan fazladır şarkı söylemektedir ve kendinden sonra gelen pek çok pop sanatçısının çocukluk idolüdür. bunlardan biri de sezen aksu'dur. ilk kayıtları dinlendiğinde sezen aksu'nun da ajda'yı kendine örnek alarak yorumculuğa başladığını görmek mümkündür. sanatçının ilk 45'liğine bakıldığında bugün halen dinlenen ve çalınan şarkıları 40 yıl önce söylediğini görürüz. bir ajda fan'ı olmasam ve "french" tarzını zaman zaman beğenmesem de diskografisinin iyi bir takipçisiyim. geçen ayki canlı performansını da dinlemiş biri olarak, çağdaşları içinde bu sıfatı en çok hak edenlerden biri olduğunu söyleyebilirim.

dinleyene göre öyledir, toplumun genelleme sevdasının güzel bir örneği işte. bana göre ajdar kadar hiperstardır. sana göre john lennon kadar, mj kadar efsanedir.

mesela türkiye'de peşpeşe rekorlar kıran taş plakları

iki yabancı
dünya dönüyor
saklanbaç
üç kalp

atina'da apolonia festivalinde (o zamanların müzik oscarı) iki sene üst üste dünya dördüncüsü olmuştur.
phillips firmasının albüm çıkardığı ilk türk müzisyendir
70lerin dünya starı enrico macias'la birlikte tüm dünyada turneler yaptı.
avrupa'da en çok satılan türk müzisyendir


@microfiction
süperstar lakabını takan erol simavi.dir. ajda kendi kendisine falan takmamıştır.

ek bilgi vereyim, sezen aksu'yu o keşfedip çıkarmış adam gibi piyasaya. beyaz show'da anlatmıştı o zamanları önceki sene.

O takma ad "Süperstar" isimli plaktan sonra geliyor diye biliyorum ama tüm zamanların en büyük Ajdaseveri Naim Dilmener'e sormak lazım :)

Diğerlerinden ne farkı var derseniz herkes aynıyken o farklıydı diyebilirim. Televizyona çıktığında filan değişik havası hissedilirdi. Türk popunun her safhasında göz önündeydi, bu da pop müzik türü için büyük bir başarı sayılabilir.

kadınıda erkeğide hayırsız.bulaşmayın

hiç sevmem

ammann uzak durulması gereken en gıcık burçların başında gelir. En sinir yanları çok kinci olmalarıdır.

koç burcu erkeğinden gayrısı yalandır.

akrep erkeği çok kaprislidir.

akrep kadını olarak söyleyebilirim ki, allah korusun, uzak durun. o manyaklıkları, sapkınlık derecesındeki kıskanclıkları, takıntıları filan çekilmez. akrep erkeğini tahmin etmede hiç yanılmadım şimdiye kadar. her gördüğüme de söylüyorum, uzak durun!

tek kelimeyle özetliyorum :''önce ben abicim.''

şöyle birşey:
3.bp.blogspot.com

kendini sokanı da vardır, kimseye zararı dokunmadan(?).

çarmıh eksik çarmıh. çarmıha gerseydiniz. herkes gibidir. sokayım burca afedersiniz.

akrep erkeğiyim... çok iiyiz süperiz.. millet çekemediği için boş şeyler yazmş anca :))

yapacak bir şey yok. düzenli olarak bizde de çıkıyor sürekli.
(bkz: aft)

adı aft oluyor, çeşitli tedavi yöntemlerini yazmış yazarlar başlığında.

ne yani sen şimdi bana pislik mi demek istiyosun?

ne yani sen şimdi bana ucuz yerden mi yiyo diyosun?

denildiği gibi aft olabilir ama eğer değilse ve sürekli çıkmaya devam ederse behçet hastalığının habercisi de olabilir bir doktora vs görünün.

behçet mii. tamam bunu dikkate alcam. saolun arkadaşlar.

senelerce çektim ben bunu , en az 10 sene.

kullanmadığım ilaç , krem kalmadı , hiçbiri kesin olarak bitirmedi.

behçet taramaları yaptırdım , tamamen strese bağlı olduğu ortaya çıktı.

sonra bir gün , bir kutu c vitamini kullandım , adı aklıma gelmiyo , r li bişeydi , tüp kutulardan , sarıydı kutusu.

ne olduysa o günden beri ki yaklaşık 8 aya tekabül eder bu , hiç çıkmadılar bi daha. daha doğrusu , çıktı , çıktığı gün geçti hepsi. neredeyse sıfır acı ile geçtiler , gittiler.

yalnız şunu da ekleyim , 1 2 yıldır kullandığım bi ilaç vardı , oral medic , deneyin , bana hatim indirirsiniz.

geçmiş olsun , çerez , cips , ceviz yerken dikkatli olun , bu yaralar dişlerimin ağız dokusuna zarar vermesi ile başlardı , bünyemdeki zayıflık ve stres nedeni ile de , devasa aftlara dönüşüyordu.

alerjik olabilir...amamikrobiktir büyük ihtimalle..dişlerini fırçalarken dilinide mutlaka temizle..ılık tuzlu suyla bol bol gargara yap,zamanla azalacaktır.. (not:annem diş doktoru..zaman zaman bende de çıkıyor)

Bende de çok çıkıyodu, esas sebebi vitamin eksikliği. sen şimdi artık vitamin ilacı mı alırsın yoksam gider meye sebze mi tüketirsin bilemem. vücudunun vitamin ihtiyacını karşılayamadığından çıkıyo o yaralar. dengesiz beslenme en önemli etkenlerden biri ayrıca. bi de ağız içi yaralar için bir ilaç var ki o da çok acayip. yaranın olduğu yere sürüyosun o sıvı halden katı hale geçiyo ve ağzını içinde yaranın üstünü kapatıyo. böylece o yara bir daha dışarıyla etkileşim yapamıyo ve geçiyo. bunu bi eczaneye sorabilirsin.

eğer herpes visürüsüyse (aft - ucuk vs) karadut iyi gelir. b12 ve demir eksikliği de pörtlemesini sağlar. ama benim su anda en saglam "çıkartmayıcım" karadut suyu. mevsiminde bolca yemek lazım, sonra da bulunursa suyunu alıp içmek lazım.
fethiyeye filan giderseniz yazın, ölüdenizde bi teyze satar parkın girişinin orda. litre litre alıp depolayın. öyle söyliyim yani :)

(bkz: oralmedic)

pamukçuk da olabilir. gentian violet. doktora gidinizz.

elma bildiğin elma yani, yeme onu geçer. ciddiyim.

herkes başka başka şeyler yazmış hakkında.

Ben 20 yıldır bu illetten çekiyorum. En sonunda behçet hastalığı teşhisi kondu, en azından artık niye sürekli çıktığını biliyorum. Şu anda 5 tane var mesela ağzımda.

Ama behçet hastalığı olmasa da, tekrarlayan aft, başlıbaşına bir hastalık zaten. bağışıklık sisteminin düzenli çalışmamasından, romatizmada olduğu gibi kendi hücerelerine saldırmasından kaynaklanıyor. Bunun için bağışıklık sistemini güçlendirdiğimiz zaman daha çok aftla karşılaşıyoruz. Yani aslında kocakarıların tavsiyelerinin aksine, bağışıklık sistemini güçlendirmeye çalışmamak gerekiyor.

Öncelikle doktora gitmen lazım. Kimi insanlarda vitamin eksikliğinden çıktığı olabiliyor gerçekten. Ama genellikle bağışıklık sistemi yapıyor bu hastalığı. Mümkün mertebe stresten, sinirden, dengesizlikten uzak kalmak iyi geliyor. Benim bir süre ağzımda sürekli 9-10 tane aft çıktığı için doktor kortizon tedavisine başlatmıştı. Kortizon gerçekten mucizevi bir şey, çok iyi geliyor. Ama tedavi etmiyor. Kullanmayı bırakınca aftlar geri geliyor. Ama en etkili tedavi dediğim gibi biraz daha huzurlu bir hayat. Örneğin çok sinir bozan, denge bozan bir ilişkin varsa, o ilişki bittikten bir süre sonra huzura kavuşmanla beraber aftlar da azalır. İşin özü denge yani.

(bkz: ezine peyniri)

marketlerde bulunur.

izmir tulum

rokfor denemelisin, ya da çakması blue cheese. migroslarda filan var. gauda da güzeldir. yani aslında ben her türlü peyniri severim peynir canavarı misali. en sevdiklerim. aa bir de minik konserve içinde bir fransız peyniri var, adını unuttum. dışı kabuk gibi içi yumuşacık. büyük bi markete girsen baksan peynir raflarına var çeşitli şeyler :)

manyas-mihaliç peyniri al, bulabilirsen yanturalı marka da sucuk al, susurluk tostu yap ye (üzerine salça sürmeyi de unutma) yanına susurluk ayranı bulunabilir mi bilmiyorum.

sen çeçil yememişin bilader. bir de erzincan'ın gıcır peyniri vardır çeçil'e benzer ama daha tuzsuzdur ve yerken dişleri gıcırdatır sadece erzincan pazarlarında bulunur onu da tatmak lazım.

tel peynir

Abhaza peyniri güzeldir, bulunması zaten kolay. Öyle kokusu ve tadı ağır bir peynir değil zaten. Ekmeğe sürmelik hafif bi' peynir için Ricotta denemelisin. Hem az yağlı hem çok leziz, Ekici'ninkiler çok ucuz, kalitesiz de sayılmaz. İyisi için Migros'a uğranmalı... Aromalı, baskın tadı olan farklı bi' peynir istersen de Adam'ı dene.

hellim, kızartırsın...

sütaş süzme peynir, evdekiler bile beğenecek...

örgü peyniri de süper oluyor sütaş veya yörsanın.

isli peynir

(bkz: danish blue)
(bkz: gorgonzola)

frontera'nın küçük şişede merlot şarabı var, tadımlık denemelik iyidir bence. benim en sevdiğim üzüm merlot, hafif bir şey. boğazkere'den filan uzak dur tek başına içmek için. ucuz şarap alma yeni deniceksen, nefret etme boşuna güzelim içkiden :)

edit: "yakut" da klasik güzel bi şaraptır.

fiyat/performans bakımından kayra'nın tılsım marka şarabı gayet iyidir. onun dışında dasher'in de dediği gibi çok ucuz şaraptan kaçın. 20 tl ve üstü şaraplar, bir başka deyişle kapaklı değil de mantarlı olan şaraplar genelde içilebilir oluyo(tılsım biraz daha ucuz ama birçoğundan daha iyi) bira gibi tek başına içilmez. üzümünün cinsine göre neyle tüketeceğin şişenin üstünde tavsiye edilmiştir zaten. beyaz ya da kırmızı et, peynir veya meyve en iyi mezeleridir. ilk defa içiceksen şunu da bilmende fayda var; beyaz şarap soğuk, kırmızı şarap oda sıcaklığında içilir. falan filan. afiyet olsun bu arada .)

bulabilirsen kavaklıdere selection '96

valla bak.

kırmızı'da öküzgözü gibi nispeten yumuşak ancak yapılı üzümlerle başlamanız iyi olur. beyazda ise muskat üzümünden "muscat" var. ancak özellikle içinde sadece öküzgözü üzüm olan monocepage şaraplar diğerlerine göre biraz daha pahalı (mesela kupaj şaraplar 8-20 tl arasında iken monocepage şaraplar 25 tl'den başlayıp üst sınırı olmadan gider) olacağı için alıp da beğenmezseniz moraliniz bozulur. marka önemli olmasa da her zaman bulabileceğiniz şarapları almak daha iyidir sanki. çünkü beğenirsiniz aklınız kalır sonra bir daha bulamazsanız.

şarap şununla içilir bunsuz içilmez konularına takılma. beyaz beyaz etle kırmızı kırmızı etle "uydurma" kuralı yıllar önce yandı bitti kül oldu. ancak o küller halen uçuşur ortalıkta.
şarabın tadını almak için en önemli kural şarabın aksi lezzete sahip yiyecek tüketmek. genelde çok baharatlı şeyler (çerez de olsa yemek de olsa) önerilmez. hele ki özel bir şarap ise. mesela bir çok şarap tadım seansında tatsız az tuzlu peynir ve sade kraker verilir. ama sen tadını alasın diye gidip bu şekilde içme tabi.
kırmızı şarap için oda sıcaklığı konusu hele sıcak içilir konusu ise çoook daha yanlış. kırmızı şarap sadece beyaz şaraptan daha yüksek bir ısıda içilir. yoksa oda sıcaklığında içmek şaraba ayıp olur. hele benim gibi adanaya benzer bir şehirde isen yazın oda sıcaklığı bile 35 dereceyi bulur.
şarabın ideal servis ısısı da üzerinde yazar. hiç kimse bunları ezbere bilmek zorunda değildir eğer degüstatör değilseniz.
bi de kırmzı şarap için mutlaka yapmanızı önereceğim bir şey var nefes almasını sağlamak. bunu eğer hiç bir seçeneğiniz yoksa şarabı içmedn 3-4 saat önce şişesini açıp şişesinde kendi kendine hava almasını sağlayarak yapabilirsiniz. ama eğer evinizde şarap karafı varsa 1-2 saat yeterli olur. ama daha ilk kez içeceğiniz için karafınızın olmayacağın varsayıyorum ve goo.gl bunun gibi bir sürahiye bile dökmenizin şarabı nefes alıp kendine gelmesini ve lezzetini ortaya çıkarmasına yardımı olacağını hatırlatmak isterim. oha lan bu su sürahisi diye dalga geçen olursa boşverin. onlar restoranlarda yemek tabaklarında verilen garnitürleri de "onlar süs yenmez" diye bırakan çok bilmiş arkadaşlar. siz dökün bütün şarabı şişesinen sürahiye. tamamdır. (şişeyi saklayın. kalırsa içine koyar mantarı kapatırsınız)

kristal fotoğraf var sirkecide, güzel basıyorlar. mat kağıt istemeni tavsiye ederim tabi o ayrı. 35 kurustu 10x15 en son sorduğumda.

gecen gun ben de sormustum ayni soruyu.
cevabi teknosa. bu ara kampanya yapiyolar tanesi 19 kurus

teknosa kampanyası bitmişti sanki?

bitti diye biliyorum.

www.imdb.com
son olarak 8.2.2010da yayınlanmış. 4. sezonda kalmış.

iptal ettiler. zaten gittikçe berbatlaşıyordu

5. sezon çekilecekti, 4 bittiğinde devamı gelecek şekilde bitti zaten ama sonradan iptal ettiler. ilk sezondan sonra doğru performans düşmüş olsada, heroes abi yaa hertürlü izlenirdi benim için.

internet kullanıcılarına aç istersen duyuruyu, daha çok kişi görür.

aşağıda linkini verdiğim şarkı yok mu ya bi bilen?

(git: www.youtube.com

tunalıda fatoş vardır.

manikür yaptırıp o etleri kestirmektense banyodan çıktıktan sona tırnak eti çubuğuyla ittirmenizi tavsiye ederim. ya da manikür için oje gibi şişede şeyler satıyorlar, onları sürüp temizleyebilirsiniz eğer zamanınız çok kısıtlı değilse. tırnağın sağlığını bozuyor onları kesmek.

noter onayı gerekiyor diye biliyorum ben. daha önceki benzer duyurulardan öyle kalmış aklımda. arama yap bi istersen belki detaylı bir seyler bulursun.

bu işi online olarak ve daha ucuza yapan firmalar vardı sanırım. uzman tv'de denk gelmiştim ama bulamadım şimdi..

1- bu bir buluş olmadığı için patent alamazsınız.
2- noter çok pahalıdır, daha ucuz yolları var. kitabınızın her sayfasını tek tek onaylatmanız gerekir.
3- bu ucuz yollar çevrimiçi olarak yapan tasdix vb. siteler değildir!
4- peki nedir? yapacağınız şey basit. alacaksınız, kitabınız yazdıktan sonra kendi kendinize taahhütlü olarak postalayacaksınız. sonra da zarfı açmayacaksınız. tabii kendi kendinize e-posta olarak da gönderebilirsiniz.
5- peki bunun mantığı ne? mantığı şu. noterden de tasdikletseniz, bu işi çevrimiçi yapan yerlerden de, bunların hiçbiri kesin delil niteliğini taşımaz. yalnızca tasdik ettirdiğiniz tarihte eserin sizin elinizde bulunduğunu kanıtlar. e bunu posta veya e-posta yoluyla da yapabilirsiniz. mesele bundan ibarettir.

Posta yoluyla yollamanın hukuksal dayanağı var mı? Bana kanıt kabul edilemez gibi geliyor?

evet, var. yarın bir gün birisi eserinizi çalmaya kalktığında delil olarak kullanabilirsiniz. ama zarfı açmamanız gerekiyor. burada noterden tasdik edilmesi veya tasdix'ten onaylatmak da bir şey değiştirmez. postayla göndermeyle aynı etkidedir. aslında hiçbiri kesin delili niteliğinde değildir, takdirî delil niteliğindedir. önemli olan eserin ne zaman sizin elinizde olduğunu ispatlıyor olmasıdır. tasdix de bunu yapar, gönderdiğiniz belge üstüne elektronik damga yoluyla tarihini kaydeder. noterin de tasdik ettiği yalnızca eserin hangi tarihte sizin elinizde olduğunu gösterir. dolayısıyla siz bir eseri noterden onaylatmış olsanız bile birisi çıkıp da aynı eserin daha önce kendi elinde olduğunu ispat ederse onun iddiası kabul görür. burada kültür bakanlığının uyguladığı yöntem de işe yaramaz. çünkü kültür bakanlığı da içerik denetimi yapmıyor. dolayısıyla aksi her zaman iddia edilebilir.

özet: yapmanız gereken bir eserin, eseri sizden çalandan önce elinizde bulunduğunu ispat etmeniz. posta bunu yapmanızı sağlıyor ve ispat gücü olarak noterden veya çevrimiçi yöntemlerden bir farkı yok.

öğrenci akbilin olacak ve aylık akbil alıcaksın, fiyat sanırım 60 tl olmuştur.
şuan ankara'ya geçiş yaptım 5 aşağı 5 yukarı bir fiyattır.

istanbul kart var, dilediign kadar yukleyıp gezersin. tam ucret alıyor her seferınde.

istanbul kart ya da akbil 10 tl. akbil kaldırılmıyor. kart ise akbilin aynısı istediğin kadar para yükleyebiliyorsun.

üç yıl istanbul'da yaşamama rağmen bana bile karışık bir prosedür gibi göründü, eğer öğrenciyseniz direk öğrenci akbili alıp aylık yükleyin, değilseniz bence gene bir akbil çıkartıp tam yüklenebiliyorsa yükleyin.
içiniz ve bütçeniz rahat edicektir.
öbür türlü içiniz rahat etmez ama gene aynı bütçeyi harcarsınız.

@mr fusion, akbil söyle kaldırılıyor, her akbilin aldığı tarih ve bu süreye göre dolan zamanı var. o zaman dolduğunda akbilinize para dolduramazsınız, onu kartla değiştirmeniz gerekir. annemin başına geçen hafta geldi, ordan biliyorum. elinizde olanın süresi bitene kadar doldurursun filan ama bi noktada karta geçmek zorunda kalırsın.

bende bazı oyunlarınkı geliyor bazılarınki gelmiyor. back up yaptın mı yoksa restore'dan sonra direk oyunları mı attın yine telefona? ben back up ile kuruyorum yeniden.

bacup yapmadım..
restore sonrası itunesda kayıtlı olanları geri yükledim

back up iyidir. uzun sürer ama bütün kayıtları filan tutar. aklında olsun. geçmiş olsun :/

şimdi ne kadar aradığını bulursun bilmiyorum ama küçüksu'da bir kaç tane var peyzajcı bitkici. görmüştüm, söyliyim dedim :)

satın almak konusunu bilemiyorum ama sultanahmetin o taraflarda bir ziraat fakültesinin çok büyük bi botanik bahçesi var, manzarası da müthiş, haliç'e bakıyor. sanırım müftülüğün orada yeri. çok muhteşem bir yer, koca koca seralar var. oraları çok bilmediğimden tarif edemedim şimdi ama soruşturulunca hemen bulunur. en son gittiğimizde göçmen papağanlar bile vardı masmavi.

yanlış yönlendirmeyeyim ama eşimde benzeri vardı ve sanırım amasra yahut safranboludan almıştık, amasra daha baskın aklımda çarşısında.

six mağazası. ben gordum bunlardan. 3lü halde satıyorlar. 10 lira filandı. taksim istiklalde gs lisesinin karşısında var. ya da c&a mağazalarında kucuk dönen standları var. bulursun.

edit: yüzük six'e ait. bazı mağazalarda standları var. ykm de c&a da bunlardan. hatta tekin acar'da da vardı.

ykm de görmüştüm.

(bkz: existenz)

animasyon izlemek istiyosan 'how to train your dragon' kesinlikle izle.

ben nedense source code u çok sevdim. sinemada görmediysen bakabilirsin.

oldboy'u izlemis miydiniz?

@kediebesi, source code'u iyi hatırlattın, çok merak etmiştim fragmanı görünce. sinemaya niye gitmedim ki?? evet onu izleyebilirim :)

@thunder....thundercats, hayır ama not alayım onu da :)

source code +1

ayrıca black swan da iyidir.
aksiyon, gerilim falan gırla...

(bkz: battle in seattle)
(bkz: cassandra's dream)
(bkz: conviction)
(bkz: das boot)

buried
burning bright
fermat's room

oldboy +1
ayrıca toy story'leri izle tabi ki!!

@ermanen, buried'i izledim. çok sevdim.

diğer bütün önerileri de not aldım, izlicem. sonuç olarak bu aksam source code'u izledim, begendim.

saat olmuş 6 sen hala uyanıksan bence oldboyu izlemelisin.uykuyu fln boşver aç oldboyu..

the man from nowhere

the law citizen abiding.

sadece roll on kullanıyorum ben, çok fazla terleyen ve kokan bi bünyem olmadığı için yeterli geliyo.

üstelik deodoranta göre çok daha kalıcı bi yapısı var. özel günlerde ise parfüm kullanıyorum ekstradan...

her zaman için roll-on tercihimdir. deodoranttaki o ağır koku roll-on'da olmuyor. deodorantın kokusu ter kokusuyla karıştığında terden daha kötü kokuyormuş gibi geliyor bana. bu sebeple yumuşak kokulu roll-on kullanmayı tercih ediyorum.

eğer kullandığım parfümün roll-onu varsa parfüm+roll-on, yoksa parfüm+deodorant.

hafif kokulu (pudra, pamuk gibi) stick deodorant kullanıyorum ve parfümümü kullanıyorum. ama eger bır sekılde sprey deodorant filan kullanmışsam (ki deli rahatsız oluyorum o spreyın havaya kacanlarında boguluyorum resmen) baska bır sey kullanmam.

ayfonu olanlardan da deneyebilirsin, aynı kablo.

iPhone kablosuyla da olmamış zaten de, birini bulup onla buluşmaktan ziyade, elektronik dükkanların olduğu yerlere gidip deneyin. Mesela Kadıköy yakınlarındaysanız, Yazıcıoğlu Pasajı.

ya aylarca kapalı kaldıysa pili ölmüş olmasın? o yüzden hani aslında kabloda sorun yoktur da alet gittiğinden hiçbir kablo işe yaramıyordur?

@kayranin kedisi : aynı değil sanırım:(
@Rochefort, orjinalleri presli kutuda satılıyor. Açtırıp denemek mümkün değil. Çakmaları denetiriz ama çakma denedim zaten. orjinal deneyip emin olmak istiyorum.
@alyans, evet o'da olabilir. işte böyle yana döne orj touch kablosu aramam bu yüzdendir. deneyip görelim. pil mi öldü yoksa kablolarda mı bişey var. çünkü hiç orjinal deneyemedim. gidip ihtimaller üzerine 30-40 lira bayılacak gücüm yok.

uzun sure kapali kaldiysa bir iki gun sarjda bekletmeyi dene. kendine gelmedi epey zaman alabilir.

ipod-iphone kabloları aynı. benimkini hem ipod classic hem ipod touch hem de iphone için kullandım.

iPod - iPhone kabloları aynı. Ben hem iPod Nano için, hem de iPhone 4 için aynı kabloyu kullanıyorum. Muhtemelen sizin cihazda sorun var.

Kablo altı üstü? Hala niye orijinalini arıyosun? Sorun ya cihazda ya da söylendiğini gibi bi süre şarjda kalması lazım.

hocam, bu cvplardan sonra artık aramıyorum. amacım neticeyi öğrenmekti. ama netice söylendi.

youtube'da süper tutoriallar var. ingilizcen iyiyse halledersin, kitap filan hiç gerekli değil.

istiyosan da ebook seklinde bulabilirsin yine torrentlerden filan.

16 fln olmalı ama tr de tehlıkelı oldugu ıcın(tehlikeli dedigim, hem aile mırın kırın eder hem selenlerın kafa pek basmıyor fln fln) 18-20 den ıtıbaren, o da cinsel yasam yoksa. varsa basladıgı yastan ıtıbaren. yılda 2 kez gidilmeli.

ha 30 una gelip de gitmeyenler var biliyorum. lanet lsun nlara.

18'de filan gitmeli ilk. eğer cinsel yaşamı varsa belli aralıklarla (en kötü yılda 1) kontrollerine devam etmeli.

Hayır korkulacak birşey tamam, biliyorum dişçi gibi işte. Sağlık ulan bu..

Hani önerince, doğrusunu söyleyince de suçlu biz oluyoruz onu anlamıyorum...

Yaşı kaç olursa olsun, bir kadının aktif cinsel hayatı varsa (bence) en az 6 ayda bir jinekoloğa görünmeli.

Ergenlik sonrası en az senede 1 smear kontrolü yaptırmalı. Hiç gitmemişse bu aydan itibaren gitmeye başlayabilir, başlamalı.

kadın doğum uzmanları sadece cinsel yaşam başlayınca tanışılan kişiler değildir. bakire bir insanın da üreme yollarında sorunları olabilir, miyom vs gibi. bu nedenle regl başlangıcından sonra her zaman gidilebilir ama genelde 15-16 gibi gitmeye başlarlar. o da bir sorun olursa gidiliyor ülkemizde. zaten doktor ya da hemşire de hastaya "evli misiniz bekar mı" diye sorar genellikle. bu soru da bakire misin değil misin anlamına gelir. hatta geçen hafta erken doğum şüphesi ile muayene olmam gerekiyordu, radyolog hiç bana bakmadan, ben sedyeye uzanırken "evli misiniz bekar mı" diye sordu, 6 aylık hamileyim ama yine de siz sorunca bi emin olamadım" dedim, kadın da kendi dalgınlığına güldü.

arkadaşlar şöyle bi durum var,
bi arkadaşım 14 yaşında ilk kez regl olup, sonraki bir yıl adet görmedi. 1 yıl sonunda siddetli bir alt karın ağrısı ve (sanırım) kanamayla hastaneye kaldırıldı.
ilk reglinden sonra bir kistik yapının oluştuğu ve o 1 yıl boyunca büyüyen kistin (evet kist yüzünden regl olmamış) tahmini 10 cm çapındayken patladığı ortaya çıtı.
acil ameliyata alındı.
ve bu kız yumurtalığının birini o gün orada kaybetti. aldılar.
tek yumurtalık kaldığı için, kız 27 yaşında menapoza girdi. çocuk için son şansıydı, ama hayatında bir adam olmadığı için yapamadı...
şu an 30 yaşında. mükemmel bir ilişkisi var. ama menapozu (tüm yumurtaları) bitmiş durumda. asla çocuk sahibi olamayacak. ayrıca menapoz sonrası bir kadın olarak, kalp krizi tehlikesi çok yüksek ve kemik erimesi başladı kızda (evet, annelerimizde olan şeyler)

LÜTFEN doğrusunu bilin;

her kız çocuğu, ***regl olduğu tarihten itibaren*** jinekoğa gitmeye başlamalıdır. rutin olarak yılda bir kontrole gitmelidir. uzun süren regl düzensizliklerinde acilen bir hekime başvurulmalıdır... bu konu inanılmaz hassas bir konu ve türk insanı olarak korkunç bir cehalet içindeyiz bununla ilgili!!!!

bekaretin, kadın hastalıklarının önemli kısmıyla ilgisi yoktur.

kadın hastalıkları, genellikle biz kadınların "doğurganlık fonksiyonu"yla alakalıdır. yani menstrüasyon (regl-yumurtlama) döngüsü...

bir kadın seks yapmıyor olsa bile, ilk regliyle birlikte doğurganlığı başlamış olur!
16-18 yaş denmiş ilk jinekolojik muayene için ama çok geç... inanın geç o yaşlar! yukarıdaki örneği ben birebir yaşadım...

cinsel hayatı olsa da, olmasa da, bir kadının yılda 1 defa jinekolojik muayeneye gitmesi şarttır.

yumurtalıklarda kist-tümör vs olduğu durumlarda (ki çok sık olan şeyler) bu periyod 6 aya veya 3 aya indirilebilir hekim tarafından...

lütfen bu konuda bilinçli olalım...

****alakasız bilgi, ama aklınızda olsun****
jinekoloğa bakire kız gitmez diyenin ağzına kürekle vurulsa yeridir.
vajinal olmayan muayene yöntemleri gibi, "içerden" olmayan görüntüleme teknikleri de (dopler, ultrason, vs) vardır...
gayet de "sedyeye yatmış" bir kızın göbek deliği alt çaprazından, (barkod makinasına benzeyen bi cihazla) yumurtalıkları (ve oradaki olası kistler, tümörler, oluşumlar vs) izlenebilir... görüntülenebilir.

jinekolojik muayene sadece o bacak açtırmalı jinekolog masasında yapılmaz.

bence terket kızı

kimi zaman regl olması da beklenmemeli, ergenliğin diğer işaretleri görüldüğü halde regl geciktiyse de muayene olunmalı.

lise hazırlıkta oxford'un ingilizce ingilizce sözlüğünü aldırmışlardı. ing-ing sözlük önerilmişti yani. ama hızlı olsun diyorsanız için tureng.com u kullanıyorum mutluyum

ing-ing alıcaksan collins cobuild english dictionary for advanced learners'i tavsiye ederim. çok sağlamdır. robert kolej de hazırlıkta bunu alıdırır.

(git: 307668)'e yazdığım cevaplar işine yarar

cevap yazanlara teşekkürler ama ben ing-ing sözlük almayı düşünüyordum. ing-Türkçe pek akılda kalmıyor zaten. ve sözlük alma nedenim biraz da pronunciation.

her boka laubalice ve alakasızca cevap verenler var . onlar hakkında düsüncelerimi belirten cok güzel bkz var ;)

(bkz: bsg)

cok tartisildi bunlar. oluruna birakmak gerekiyor. gercekten sacma cevaplar da ispiyonlanabiliyor ve silinebiliyor.

tik ne işe yarıyor ya? ben bi fonksiyonunu bilmiyorum?
olsa da çok önemli değil zaten be. burda amaç yardım etmek değil mi sonuçta?

ukala cevaplara ise hiç takılmam. 40 bin çeşit insan var şurda.
yaşının küçüklüğüne - toyluğuna veriyorum ukalalığı.
hepimiz bi zamanlar küçük ve ukalaydık :)

cevapların tamamı tiklenmediyse cevabımı tiklemeyen hakkında bir şey düşünmüyorum ama cevaplar tiklenmiş ve benim cevabım tiklenmemişse nesini beğenmedin diye mesaj atmaktan çekinmiyorum. sonuçta adama yardım etmeye çalışmışız, belli ki tik nedir ne değildir onun da farkında.. özellikle cevabımda geyik yapmadıysam veya doğru olduğundan emin olduğum bir cevapsa mesaj atıyorum, tiklenmemişse bozuluyorum.

tik kasanlar var sanırım.

amme hizmeti yapılıyor şurada, önemli değil kim ne kadar tik almış.

@fakyoras, üstüme alınmamakla birlikte, olay aslında skor peşindelik değil. en azından kendi adıma konuşayım; biri yolda saati sorsa ben de cevap versem sonra suratıma bile bakmadan yoluna devam edip gitse ben bozulurum şahsen. ayrıca tikler şu haliyle çok işlevsel olmasa bile cevabın işe yararlığı açısından hiç değilse fikir verebilir ve daha sonra aynı soruya cevap arayan kişilere yol gösterici olabilir. yoksa zaten dediğin gibi yardımlaşma düşüncesi olmasa kimse burda saatlerini geçirip yardım etmeye çabalamaz. biraz nezaket icabı tik atılması taraftarıyım ve (özellikle cevap işine yaradığı halde) tik atmayanları yadırgıyorum.

cevaba teşekkür manasında tik.
beğenmediğin değilde soruna cevap olmayana tik atmamak doğru olur.
mevzu makaraya açıksa tamam ama mevzu soru soran açısından ciddi ise dalga olmamalı bence.
saygılar

sorulara ukalaca cevap verenleri ispiyonluyorum. tik'in de bir amacı var, eğer soruma doğru cevap değilse ya da geliştiren bir şey değilse tik atmam.

tik bence önemli. çünkü bir sorun var ve aramayla daha önce sorulduğunu görüyorsanız cevapların işe yarayanını anında bulabilmenizi sağlıyor. 20 tane cevabı teker teker okumadan denemeden işe yarayan ya da doğru olanı çat diye bulduruyor.

ayrıca cevaplara tik atmayanlara uyuz oluyorum. ama iki saat duyuruya bakmadıysam ve sorduguma cevap gelmışse "niye tik atmıyosun!!!" mesajlarını atanlara da uyuz oluyorum. bi bekleyin kardeşim!

@in vino veritas'a tamamıyla katılıyorum.

olay yardıma ihtiyacı olan hiç tanımadığınız birisine yardım etmek. bazen bunun için insanlar ciddi vakit ayırıyorlar ve sizin bir mouse click hesabı yaptığınız yerde binlerce tuşa basıyorlar. fikirlerinin kaale alınıp alınmadığını bilmek hakları olmalı. cevap gerçekten faydalı ise neden bir tik bu kadar problem anlamadım.

Scatman John - Scatman
www.youtube.com

üsküdar'a giderken'in jeneriği olabilir mi? o geldi direk aklıma.

www.youtube.com

turkcell yedek belki işini görür.

yazabilirsin. ben öyle yapıyorum.

@nzlgzn çok sağol. bu mudur dediğin, doğru mu anladım? 4.30'dan itibaren

www.youtube.com

bir de her sırayı işlerken arttırarak gideceksiniz.yani bir deliğe iki kez batacaksınız belli aralıklarda.

bana pek tıg orgü gibi gelmedi ya neyse.

batıp ip çekip çıkacaksın sonra tekrar ip çekip ikisinden birden geçireceksin.
crochet denir buna
crochet circle veya spiral diye arayabilirsin.
www.youtube.com 1:30 dan sonrasına bakabilirsin single crochet

@manifeste ve @kediebesi, aldığım sitede tıgla yapılacağını söyleyip ikinci linkteki semayı vermiş. o yüzden öyle demiştim. bana crochet'den ziyade zincir çekmis durmus sonra spiral olacak sekilde dikmiş gibi geldi aslında. bunları benzetemedim ona.

edit: ben de öyle aradım youtube'da zaten ama aldığım sonuç yastıktakine benzemiyor ya :/

@nzlgzn, carsafı şerit olarak kesip yumak yapıp onu kullanmış :)

crochet ile tığ aynı şey sadece daha kalın.
instructions kısmının linkini verebilir misin?
neyse ben buldum ve okudum
arada bi arttırarak single stitch ile yapmış
dediğim şey yani.
ilk daireyi ufak tut diyo yani az zincirle daireye veya spirale başlayabilirsin. sonrası da verdiğim videodaki gibi ilerleyecek ancak bükülüp küre gibi olmaması için tam daire olabilmesi için arttırarak gitmek gerek işte. genelde en başta her sırada iki katına çıkarılır. sonra iki-bir şeklinde devam edersin.
www.youtube.com
ortadaki delik iyice kapalı olsun istersen de bu teknikle yap.

@ hayat aklini konusacak bir filozof uret, sağol :) sanırım dediğin gibi cidden. :) makasla yapmıs ya, kenarlarını kıvırttırarak kesmiş hatta :)

aaa süpermiş. ya duymuştum ben de öyle şeyler. aklıma gelmedi bak, ben de eski çarşaf filan arıyorum yastık için, onu bulana kadar poşet deniyim, poşetten bol ne var sanki? :))

tığa da yeni yeni alışıyorum, şişlerden daha zevkli, daha taşınabilir.

bu tığ hadisesinin bence doruk noktası tunus veya afgan tığı denilen uzun tığ işi. :)

@kediebesi olabilir :D onları da bi araştırmak lazım. çok beğendim ve yapmak istiyorum bu yastıklardan. bulucam bi şekilde :)

adını tam bilmiyorum ama adam sandler oynuyordu, adı da zohan gibi bişeydi, çok gülmüştüm...

(bkz: four lions)
(bkz: monty python and the holy grail)
(bkz: team america world police)

due date olur, ama mütemadi gülüş bekliyorsanız Louis CK - Hilarious öneririm. (stand up gösteridir)

You Don't Mess with the Zohan diyor arkadaş.
şimdi böyle bi anda sorunca aklına gelmiyor insanın hakkaten neye güldük biz??

hangover



evet sonunda ben de birine tavsiye ettim.

me myself and irene

harold and kumar. iki filmi de şahanedir.

erkek grubuyla izlenirse, "superbad".

bu filmde çok gülmüştüm ben.
www.imdb.com

okulunda süreli yayınlar için kütüphane vardır, oraya sorsun. olmadı bir at çiftliğine gidin, onlara sorun. enteresan proje vermişler. internetten kolay bulunabilecek bir şey değil. arkitera'nın forumunu kurcalayın biraz yapmadıysanız. aklıma başka bir şey gelmedi. gelirse söylerim.

bence bu soruları bizlere değil de doktoruna sormalısın ve içine sinen cevabı alana kadar zorlamalısın.. eğer doktorundan şüphe ediyorsan ya da içine sinmiyorsa, cevapları seni tatmin etmiyorsa da başka bir doktorla görüşmek en güzeli.. burda aldığın cevaplarla böylesine bi konuda nasıl davranacağını belirlemen çok sağlıklı değil...

kan testlerinde de bazı belirtiler görülebiliyo. bence aldırın test etsinler içiniz rahatlasın.

benim gögsümde vardı bi kitle. panikle hastaneye koştum. yakınımız olan bir genel cerrah "bişey yoktur ama durdugu yerde buyur, ne gerek var, gel alalım" dedi. biyopsi odasında alıverdi iki asistanıyla beraber. tahmin ettiği gibi fibroadenom mu ne, ondan çıktı, yani bir şey yok.

ben yine de test sonucu gelene kadar sabahları etmiştim her gece. anlıyorum seni. eğer bir sey yoktur dedilerse muhtemelen yoktur. ama aldırın bi test yapılsın. panik de olmayın. muhtemelen bir sey yoktur ama varsa bile erkenden farkedilmiş olur. ayrıca bildiğim kadarıyla, kötü huyluysa, tamamen temizlendiğinde tamam oluyor. yani ılk kez cıktıgı gıbı yıne cıkma ıhtımalı var ama kurtulunmus oluyor. diye biliyorum. doktor filan değilim, aman yani :) endişelenme ama sen.

ps. gögüsteki bu kitleler de tekrarlayabiliyor, akrabalarda varsa genetiklere yazılı gelmiş olabiliyor. kuzenim 2 defa aldırdı. ama bitkisel bir yolla (maranki'nin galiba) gerçekten bütün parcacıklardan kurtuldu. ara ara kürü tekrarlıyor ve hiç bir sorunu yok artık. bende bir şey yok, ama paranoyak oldum, belli aralıklarla kontrol ediyorum.

okan bayülgen.rahat adam ve gs lisesinde okumuş.annesi ressam babası diplomat.dedesi paşanın emriyle kuranı türkçeye çeviren kişi.böyle bir ailem ve böyle bir tarzım olması güzel olurdu,benim için

da vinci.

freddy mercury yahut dave gahan. sahneden insanların gözlerine bakmak için.

einstein

(bkz: fırat tanış). ama fırat tanış olarak doğsaydım bu sorunun cevabı şuan ki ben olurdu.

jennifer aniston. hayır, brad pitt'le alakası yok, kadını deli gibi seviyorum sadece.

@yuyu

error PAŞA demiş, padişahta neyin nesi...

autocad kaldıracak ucuza laptop veya netbook diye bir şey yok ne yazık ki. en aşaa 1200 liradan başlar ve 8000 dolara kadar falan gider.

mimarlık öğrencisi için sadece autocad yetmez, şu anda benim bilgisayarımda photoshop, illustrator, autocad, 3dsmax, sketch up, freehand var. ayrıca oyun filan da oynuyorum. sony vaio ns21z kullanıyorum 2 bucuk yıldır, şu anda yetiyor ama programların yeni sürümlerini yavas yavas kaldıramamaya baslayacak.

gerçekten sağlam bir bilgisayar gerekiyor. bendeki kadar çok program olmasa bile photoshop, autocad, 3dsmax/sketchup gerekir. bunların bile yenileri 3ghz filan istiyor. ucuza bir şey alsa bile iki sene sonra kullanamayacak. haberiniz olsun.

mimarlık pahalı bölüm derken boşuna konuşmuyor insanlar malesef :/

www.eksiduyuru.com

ögrenciyim,calisiyorum bikac yerde.

nası beyaz yaka bilgisayar başı eleman arkadaşlar? öyle rahat işler varsa bana da söyleyin ben de öyle para kazanayım. gün boyunca bilgisayar başındayım iş miş yok evde oturuyorum. çay demleyip çay içiyorum para olsa bira içerim para yok.
cevap: mezun işsiz.

öğrenciyim, ailemden aldığım parayla takılıyorum ama okuldan arta kalan zamanda çalışmayı düşünüyorum artık.

öğrenciyim. bi 330 lira maaşım, bi 240 lira bursum var. üstü ana parası.

öğrenciliği hobi olarak yapıyorum.

öğretmenim.

ögrenciyim,calisiyorum bikac yerde.

neden sorduğunu söyler ve mantıklı bir neden ortaya koyarsan öğrencilerden başka insanlardan da cevap alırsın bence.

Memurum ve öğrenciyim...

Öncelikle dış ticaret sorumlusuyum ayni zamanda sirketin kosgeb yatirim ve tesvik islerinden,tanitim ve organizasyonlarindan sorumluyum. Patronum babam o yuzden maasim net degil ama karin doyuruyor

yeni işe gircem ofis elemanı olarak. 900 tl alıcam.

Yazılımcıyım + Öğrenciyim + Baba parası yiyorum.

bankacıyım

bankacıyım + öğrenciyim

öğretim görevlisiyim, üniversitede ders vererek kazanıyorum paramı.

bankacı

çevirmen & ingilizce öğretmeni.

beyler adam ögretim görevlisi olmak istiyo ilgilenenlere duyurulur.

oysaki nice potansiyel ögretim görevlileri vardi burda...mutlulugu uzaklarda ariyorsunuz mr.kiral.

en cins duyuru kullanıcısını bulduk beyler. mesleklerimizi sorup tek mesleği tikleyen adam.

internetten alıp kredi kartıyla ödeyip teslim adresi olarak onun adresini verebilirsiniz

ayakkı gibi denenmeden alınamayacak seyler var

evet yapabilrisin,
(bkz: mail order)

kredi kartı numarasıyla yapılabilir belki? önceden vardı öyle şeyler. kredı kartı numarasıyla gırıs yapabiliyorlarsa sifresini girerse olur.

5)iPhone için yetkili servislerden biri teleservice sanırım, htc içinde öyle 2 gün önce telefonumu verdim hiç bişe sormadılar garanti için seri no ve imei kontrolü yaptılar.

3)teknosadan alındıysa teknosada fatura kayıtları vardır

4)eğer yenisi gelicek sorunsa teknik serviste bunu yapar

yetkili servislerini adını verseniz kıyaslayabilirdik,
1 verdiğiniz servise bağlı girişim bilişime verin en sağlam onlar ama dandik bir servise verirseniz telefonun açıldığı belli oluyor tam kapatamıyorlar
2 garantisi varsa olabilir ama bir home tuşundan dolayı yeni telefon vermezler home tuşu sorunu baya olan bir sorun ve değiştirildi mi sorun halloluyor fiyat bilgisini internetten bulabilirsiniz
3 büyük ihtimalle isterler işlerini garantiye alma açısından
4 pek sanmıyorum apple ın kendi mağazası olsa türkiyede tamam da bu saydıklarınız dağıtıcı konumunda öyle bir şey yapmazlar bence

3g'mi apple'ın kendi mağazasından almıştım, sorun çıkardığında oraya götürdüm (ipodları öyle yapıyorum çünkü) beni etilerdeki genpaya yönlendirdiler. iphone'lara o bakıyormuş. orada da not alan kızarın pek zeki olduğu söylenemez, şikayetini söyledikten sonra aldığı notu okumasını iste (sadece orası için değil, her yer için geçerli bu).

seri no'dan baktılar garantisine filan. faturanın f'sinin lafını etmediler. ayrıca yıllar önce sonyericsson telefonumda da fatura istememişlerdi, seri no'dan yapmışlardı işlemleri.

teleservisde sana kopyasını vertiyorlar sorunun, ayrıca internetten takip edebiliyosun nerde hangi aşamada

sık sık video izlemeyeceksen yeterlidir. evde wi-fi var dışarıda çok kullanıyorum. arada sırada video izliyorum. 1024 mb'tan 800 çok rahat kalıyor.

ben de senin gibiyim, 100mb alıyorum, gayet yetıyor. bi tek tatile gittiğimde sorun yaşamıştım biraz ama onda da yetmişti yine, yenileme dönemine gelmişti filan. 250 mb olsa daha farklı kullanır mıyım dıye dusunuyorum ama sanmıyorum. gayet rahatım cunku. haritadan yoluma da bakıyorum, youtubedan bişeyler de izliyorum, whatsapp foursquare filan kullanıyorum vs vs

full paket en iyisi 1 gb 69 kaat

var istiklalde bi bufe, galatasaraya gelmeden meydana yakin bi ara sokakta ama hangisi hatirlamiyorum

taksimde var.

sözlükte gördüğüme göre büyükparmakkapı sokakata satan varmış. ramazan abi'ymiş.

ramazan abi gideli cok oldu, aynı sokakta murat kebap mı ne var, orda yiyebilirsiniz.

winamp ile atabilirsin diye düşünüyorum.

senkron durumundaki itunes'u (sanırım evdeki oluyor) açıp, cihazın üzerine tıkladığında, yan tarafta default olarak summary kısmı açılıyor. (Açılmazsa da üzerine tıklayıp açarsın) orada altlara doğru gittikçe "manually manage music and videos" diye bir seçenek var. ona tick atıp "apply" butonuna basarsan cihaz ayarı almış olur. şimdi herhangi bir bilgisayarda itunes açıp music library kısmına sürükle bırak yaparsan şarkıları/videoları diğer yüklü olanlara dokunmadan cihaza atar. kolaylıklar.

ipodun eger classic'lerden farklı bilgisayarlardan müzik/podcast atabilirsin. bende 120 gb classic var, 30gb dolu, yarısına yakını arkadaş bilgisayarından itunes uzerindeki sarkıları ipoda surukleyerek aldım.

nano da böyleydi sanıyorum ama emin değilim. ipod touchsa bunu yapamazsın.

facebook kullanmıyorum ama daha önce de burada yazıldığını hatırlıyorum. sanırım meme kanseri ile ilgili bir proje.

meme kanseri için yapılan bi proje. orjinali "i am x weeks and i am craving y" şeklinde. doğum tarihine göre kodlanmış "şifre"lerden oluşturuyorlar.

(git: 303300)

(bkz: x haftadır y yemedim/#25394078)

Yine yılın pembe kurdeleyi destekleme zamanındayız. Belki bazılarınız zaten biliyorsunuz pembe kurdele " pink ribbon" uluslar arası göğüs kanseriyle mücadelenin sembolü halini almış ve kadınlar arası dayanışmanın teşvik edilmesini amaçlamıştır.
Geçen yıl konuya dikkat çekmek amacıyla pek çok kadın profilinde sutyeninin rengini paylaşmıştı.Diğer bir sefer de çantasının evde nerede olduğunu yazmışlardı ve bu durum bazı gazetelerde de yer almıştı.
Erkekleri bu işe karıştırmıyoruz çünkü bu hastalık daha çok kadınlarda görülüyor.
Bu yıl bu geleneği şu şekilde geçen senekinden daha çok sayıya ulaşmak için aşağıdaki şekilde sürdürmeye çalışacağız.
fikir şu:
Doğduğun ay ve gününü aşağıdaki kodlamayla yazıp profilinde paylaşacaksın.
Bir örnek: ( haziran) sekiz haftadır (7) un kurabiyesi yemedim.

Hadi bayanlar gösterelim kendimizi

Aylar:

Ocak-1 haftadır
Şubat-2 haftadır
Mart-3 haftadır
Nisan-4 haftadır
Mayıs-6 haftadır
Haziran-8 haftadır
Temmuz-10 haftadır
Ağustos-12 haftadır
Eylül-13 haftadır
Ekim-14 haftadır
Kasım-16 haftadır
Aralık-18 haftadır

Ayın günleri:

1 - Yoğurt
2 - Kısır
3 - Hamburger
4 - Çerez
5 - Domates
6 - Dondurma
7 - Un kurabiyesi
8 - Lolipop
9 - Fıstık
10 - Köfte
11 - Profiterol
12 - Kestane kebap
13 – Baklava
14 - Simit
15 - Sarma
16 - Peynir
17 - Pizza
18 - Elma
19 - Müz
20 - Karnıyarık
21 - Kızarmış tavuk
22 - Açma
23 - Kıymalı börek
24 - Akide şekeri
25 - Çilekli pasta
26 - Sucuklu tost
27 - Haşlanmış yumurta
28 - Kazandibi
29 - Kuru fasulye
30 - Patates kızartması
31 - Çikolatalı kek

copy paste

teknikforum'da daha iyi cevap verirler buna (hatta vermişlerdir bile). Pelin Helvacı'ya iyi derler.

türkan diye bi kadın vardı galiba, ben ata 102'yi ondan almıştım, ve çok iyi öğrenmiştim. yaz okulunda aldım gerçi, 10 kişi filandık. kadın biraz takıntılıdır, derse devamlılık ister filan ama dinliceksen eğer çok iyi öğrenirsin. eminalp'ten de uzak dur.

yalnızca yanında dui yazanları secebilirsin dicektim ama yaz okulunda maslağa tarihe gelenler vardı mesela. almaya çalış, sistem verirse alırsın. bence. ya da otomasyonu ara sor, en garantisi.

aradım açan yok, öğrenci işlerine gitmiştim o zaman oraya sordum ne bileyim bak siteden gibi bi cevap aldım ama sitede de bulamadım. şimdi sistem verirse diye program yapsam vermezse içimde patlıyo. zaten pazar günü ders seçimim ve tuzladan yaptığım programdaki derslerin yarısının kontenjanı dolmuş. mala bağladım iyice:)

yanındaki alabilen bölümlerde senin bölüm kodun varsa alabilirsin. budur kısaca.

@srdr evet ama dediğim gibi tuzlada maslaktan fizik alan arkadaşlarım vardı.

Kadıköy'de barlar sokağı civarında her yerde bulabilirsin.

bir çok bijuteride vardır.

zor bulunuyor onlar.

ortaköy

meteresinin fiyatı max 1.5 liradır. kafanızda fiyat oluşması bakımından söyliyim :)

Sans bilekligi olanlar bijuterilerde var. Kalin orgu kilitli falan olanlar icinse ebay.

karanfil sokaktaki pasajlarda.

internette

bir karnavalda iseme sirasinda

şirqette

resim sergisinde.

üniversitede ders çıkışında

rüzgarlı bir sonbahar günü, akşamüstüydü ve hava kızılımsı bir renk almıştı. siyah yanları cepli bir montla ve beyaz beremle parkta yürüyordum. üzerine bastığım yaprakların haşırt haşırt sesleri kulağımı çimdikliyordu. ani bir rüzgarla, kafamdaki bere biraz yüksekteki dala uçup iniş yaptı ve dalda takılıkaldı. etraftaki güvercinlerin bana baktığını farkettim, hayvan evladı olmasalar içten içe gülüyorlar zannedecektim. o an içgüdüsel olarak bereye ulaşmak için montla sıçramaya başladım. parkın ortasında montla sıçrıyordum resmen. nasıl bir halet-i ruhiye içerisinde olduğumu bilemedim o an. haşırtılı seslerle biri bana doğru yaklaştı ve kafasındaki beyaz bereyi çıkarıp bana uzattı. Ben Beren dedi. Belediye çukuruna düştü. Ordan zorla çıkarttım ve eve gidip duş aldık. SON.

henüz tanışmadık.

üniversitede o mezun olmadan beraber ders almıştık ve onu gözüme kestirmiştim, fakat soyadını bilmediğim için bulamıyordum ve tanışamamıştım da. sonra azimle facebook'ta bilkent networkundeki tüm alp'lere baktım, fakat facebook profili yokmuş. orada bulamayınca boş vakitlerimde twitter'daki alp'lere bakmaya başladım ve azmin elinden hiçbir şey kurtulamadı; buldum ve tavladım. mission accomplished.

lise

partinin birinde glb

sergide tanıştık da noldu. adam klimt çıkmadı ya.

hangisiyle?

bundan 4,5 yıl evvel nonserviam.org da, tabi artık sitenin yerinde yeller esiyor: )

ilk aşkım ilkokuldaki sıra arkadaşım, sonra da facebook sağolsun 16 yıl sonra tekrar buluşturdu işte .

görücü usulüyle; arkadaşımın arkadaşı.

eski açık. asy.

2007 ekim'de fotokoşu zirvesinde, fotoğraf makinalarıyla köprüde gezmece filan.

ortak arkadaş çok önemli. ortak arkadaş olmayınca olmuyor. ortak arkadaş bulamazsan tanışamazsın doğal olarak. durduk yerde birisine merhaba deyince tersliyorlar ortak arkadaş olması lazım diye.

facebooktan

bi arkadaşım tarafından hiç aklımda olmayan bi yere çağrılmam ve orada muhabbet etmemiz ile.

italyan kültürde.

çok güzel bir duygu. kendim öyleyim çevremde de bir sürü insan var. aile baskı yapmazsa pek bir sıkıntısı yok.

86 doğumluyum okulu 8. seneye uzattım. Hukuk okuyorum. Zorluğundan falan uzamadı. Bildiğin yattım. Kötü duygu lan millet askerliğini yapmış, iyi kötü iş bulmuş. Biz hala öğrenciyiz.

bir tıp fakültesi ve orada 3 sene kalmış insanlar düşünün...

BEn 5 yıl daha öğrenci kalmayı planlıyorum. GÜzel olacağa benziyor

84'lüyüm. okul 9. seneye uzadı. zorluğundan değil bildiğin yattım. arkadaşların çalışıyor falan geri kalmış gibi (tamam geri kaldım, gibisi fazla) hissediyorsun da, o kadar sene tatil yapmış olmanın tadı da başka.

edit: tabi senin zengin olma hayalin olduğu için baya kötü hissediyor olsan gerek.

24 yaşındayım 5 yıllık okulda 7. senemi okuyacağım seneye, her zaman güzel değil bazı durumlarda öğrenci değilmişsin gibi davranmak istiyorsun falan filan..

edit: öğrencilik koyduğu zamanlarda hem okumayıp hem de bi baltaya sap olamamış insanları düşünerek avutuyorum kendimi.

Gayet güzel.

bilinçli öğrencilik...

master öğrencisi olacağım o yaşta, sonra da doktora falan derken 30'u bulurum. bana normal geliyor. annem babam da akademisyen olduğu için, hayat boyu öğrenmeyi benimsedik ailecek :))

ben de 24ümde mezun olcam hiçte dert etmiyorum.

cebinde paran varsa her yaşta okumak güzeldir..aile durumu kötüyse o yaşta okumak ızdırap verebilir..en azından bana verirdi ızdırap..

25im bitecek, üniye kadar kalmadan gayet başarılı bir şekilde süper okullarda okudum, buralarda hazırlık sınıfları ve normalden uzun lise programı gibi şeylerden dolayı 20 yaşım bitecekken liseden mezun oldum.

üniversitede mimarlık okuyorum. 5. sene bitti, daha ne kadar devam edecek bilmiyorum. 27? 28? pek güzel değil tabi. ayrıca bu yaşında yeniden üniversiteye gidip başka bir bölüm okuyanlar bile var tanıdıklarımdan.

24te mezun olmakta ne var anlamadım cidden. 40ından sonra karar değiştirip üniversiteye başlayan var ayol..

25 yaşındayım okul 7. seneye uzadı. kardeşim 21 yaşında 4 senelik okulu bitirdi. üstelik benimkinden 15 puan yüksek bir bölüm okudu.

bir de benim durumumu hayal et bakalım.

üniversite değiştirdim durdum ve 29umda mezun oldum.
bu seninle alakalı bir duygu
önceliklerinle ve hayata bakışınla.
14ünde bile okumanın zor geldiği bir sürü insan da var.
yoksa mesela annem 57 yaşında ve hala daha imkanı olsa öğrenci olmak ister.

her şey yolunda giderse 26 yaşımda mezun olacağım.

22 yaşındayım 3 sene okudum bıraktım bi bölümü. eğer ders saydırabilirsem 25 yaşında mezun olmayı planlıyorum. 25 normal geliyor da 26'ya uzarsam çok fazlaymış gibi.

bende üniversiteyi 21 yaşında kazandım. yüksek lisans filan derken 27 yaşında bitirdim okulu gayet memnun ve mutluydum. insanın içinden geçiyor tabi erken kazansaydım nasıl olurdu acaba diye ama bu gereksiz duyguyu boşverin yaşadığınız zamanın tadını çıkarın.

ben 26 ya kadar öğrenciydim. maddi sorunun yoksa devam.

28 yaşında mezun oldum. tabi çok hoş bir durum değil ama takacak bir şey de yok.

21'de mezun oldum 3 yıl çalıştım istifa ettim, 24'ümün son evresinde öğrenciliğe geri dönüyorum. Bence güzel :)

24 nedir ki yahu? benim gibi ne çok adam varmış. senvindim lan :) benim okul da 27 ya da 28 de bitecek. nasıl bir duygu olduğunu anlatabileceğimi sanmıyorum. iyi olmadığı kesin. ama öyle kahrolunacak bir durum da değil.

uzun uzun anlatmama gerek yok. 24 bence mezun olmak için gayet güzel bir yaş.