acibadem caddesi'nde dortyoldan hemen sonra fortunato, onun da ilerisinde sakizagaci'nda var. ikisi de kahve icilip muhabbet etmelik..

özsütte var.

kadıköy barlar sokağında hera'da var yanılmıyorsam. çok da keyifli bir yer.

starbucks

abi bu kadar ince hesapla olmaz bu iş bence :)

yine de dvd yazıcı sorununu dahili dvd + sata/ide to usb kablo ikilisi ile ucuza çözebilirsin.

o olay da aynen hariciye denk geliyor yav parasal bazda :)ya şimdi 150 ytl ye dvd yazıcı alsak ben bununla 30 oyun edinirim.bi yandan da 512 yle çekmek için çekeceğim çile var.

sana usb kutu ve dual dvd writer satayım? ilgilenirsen [email protected] 'a bir mail at. makul ucuzlukta bir çözüm olur.

aradığım şey bu değil.

şimdi hdmi hem ses hem görüntü taşır. ve dijitaldir. s-video analog bir görüntü aktarma aracıdır. bunları çeviren aletler gördüm ama kullanmadım ve fiyatları 50-60 dolar seviyesindeydi. laptopunuzda vga çıkışı varsa direkt vga çeviriciye ihtiyacınız var. daha yeni sözlükten birine sattım bu aleti. vga çıkışınız yoksa ve dvi çıkışınız varsa (dvi çıkışı hdmi varken konulmuşsa biraz saçmalık olmuş olur o ayrı) vga-dvi dönüştürücüler var.

dediğim gibi dealextreme'i biraz karıştırın söylediğim aletler var orada.

öncelikle, hdmi hem ses hem görüntü taşıyabilir ancak laptop'larda sadece görüntü taşıyor. ses kısmı dahil değil. vga'dan tv-out almak için ne tür aletler olduğunu biliyorum, zaten aradığım şeyin de bu olmadığını belirttim.

eğer iso ise sanal sürücü ile çalıştır. winrar sazanlık yapıp açıyor ama çalışınca hata oluyor tabi iso'lar.

daemon tools olur iso'ysa.

@abtash maalesef iso değil, ben bunları kendim iso yapsam yer mi ki?

dosyaların hepsini açıp yaparsan yemesi lazım.

@thefirstfbli dosyaları açmak derken? hangi dosyaları nasıl açmak? zaten bütün dosyalar açık... bi nevi orijinal cd'deki dosyalar alınıp bi klasöre atılmış gibi...

zipli bir klasör sandım,

zipli değilse, açmana gerek yok iso yapcan,

yani bir cd'yi açınca içinde klasörler olur, klasörler içinde dosyalar fln olur olur da olur öyleyse bir şey açmana gerek yok .

allah allah aynısı bende de var. direkt kurmuştu? belki bir dosya filan eksik bulamadığından soruyor onu?

bitturk.net'te mevcut box set olarak ama seed yok sanirim an itibariyle. talep ederseniz dosyasi olanlar acar sanirim. dosya boyutu 8.6gb mi neydi. davetiye yoksa bir $eyler ayarlariz (;

www.bitturk.net

carrefourlarda set halinde ve ayrı ayrı satıyorlardı.

arena-tr'de torrenti var.

zeki - metin ikilisinin tüm kabare ve sahne $ovları dvd ve vcd olarak yeni çıktı. büyüm kitabevleri ve müzik marketlerde bulunabiliyor.

deliler - reklamlar ws.

sharebus.com'da da var. rapid olarak.

ticari fikirleri orada burada yazmaya devam ederek pek başarılı olamazsınız.
ortalama bir vps servisi sizi tatmin edecektir.

Hemen hosting sponsoru olayım size.
[email protected] msn adresim

@darknum: birisinin fikrimi çalıp benden daha önce site açmasından korkmuyorum çünkü zaten ortaklarım kazak-rus. o ülkerlerde bağlantılarımız var, ayrıca onların buradaki derneklerinde falan da fazlasıyla faal durumdayız, kimse bu işi bizden daha iyi yapamaz.bunun dışında, tanıdık otelciler de olduğu için işimiz rakiplerimize oranla çok daha kolay olacak. yine de teşekkür ederim uyardığın için
@crystalsoul: atıyorum maili

wine ile bir nebze windows oyunları çalışır da zor gibi. counter, fifa vs. msn için de kendi alternatifleri var.

çoğu linux sürümünün içinde türkçe hali var. ubuntu'yu deneyebilirsiniz. ama pek memnu kalacağınızı zannetmiyorum isteklerinize göre.

fifa,counter haricindekileri rahatlıkla yaparsıni onları da wine ya da benzeri emulasyonlarla yapabilirsi. Bunun haricinde. Pardus 2008.1 yeterli bir işletim sistemi ubuntu basit olsa da pardus biraz daha kolay arayüze sahip. Ama sorun çözmede ubuntunun daha çok forumu vesairesi var tabi ingilizce.
Kurulumda dikkat etmen gereken 2 husus var; 1. disk bölümleme sırasında eğer dosyalarını tuttuğun d vs var ise onu silmemeye azami özen göster, otomatik olarak tüm diskin biçimlendirilmesini seçme, 2. kuruum sonunda grub denilen boot yöneticisini kurmayı unutma, o zaten gösteriyor ama sen iptal filan deme diye söyledim.

oynamak istediğin oyunun adı + seçtiğin linux distorosunun adı diye arattığın zaman google'da o oyunu oynayıp oynayamayacağına dair bir fikir edinebilirsin.

hepsi yazilimsal demissiniz ama formatla cozulmez demissiniz. cok ilginc.

bence arkadasinizin bilgisayarinin tum ozelliklerini yazsaniz niyesiyle ilgili belki bir seyler soyleyebilirdik.

Şimdi sen temel pc işlemlerinin içine fifa'yı da sokunca (:D) sana linux kullanmak pek uygun değilmiş gibi geldi. Şimdi sorularının cevaplarına geçiyorum.

-Temel pc işlemlerini yerine getirir. O özellikli bi bilgisayar linux'la uçar. Oyun konusuna gelicem.

-Eğer ekran kartını tanımada bir sorun olmazsa kurulum çok kolay olur. Ekran kartını başta tanımazsa, yine kurabilirsin, ama biraz çetrefilli olabilir.

-Bir sürü linux dağıtımının türkçe sürümü var. Diğer dağıtımlar da pardus kadar türkçe. Benim denediğim dağıtımlar kronolojik olarak; ubuntu, opensuse, pclinuxos, pardus, ubuntu. Pardus'u uzun süre kullandım, şimdi de uzun süredir ubuntu kullanıyorum. Ubuntu daha yaygın bir dağıtım olduğu için ubuntu için hazırlanmış bir sürü program var. Ubuntu'ya rahatça kurabildiğin programları, pardus'ta kurması zor olabiliyor ya da kuramayabiliyorsun. Ben ubuntu tavsiye ederim sana.

-Son olarak oyun konusuna değineyim. Wine diye bir olay var. Her ne kadar ismi "Wine Is Not an Emulator" cümlesinin baş harflerinden oluşsa da, kısaca windows emülatörü diyebiliriz. Wine, bazı windows program/oyunlarını linux üzerinde çalıştırabilmeni sağlıyor. Mesela winrar ve flashget wine ile çok güzel çalışıyor. Oyunların bi kısmını wine ile oynayabilirsin. Onun dışında oyun oynamak için cedega diye bir emülatör daha var, sanırım oyun çalıştırmada daha başarılı ama ücretli bir yazılım. (Korsan çözümü var mı bilmiyorum.) Onun dışında da playonlinux diye bir olay var. Playonlinux wine'ı kullanarak çalışıyor.

Playonlinux, oyun oynama problemini büyük ölçüde çözecektir. Korkmayınız, yükleyiniz linux. Ama karşınıza gelecek sistem windows'tan çok farklı olacağı için başta alışmak zor olacaktır. Korkmayınız, azmediniz, bi süre sonra her şey kolaylaşacak.

karoser kesişim noktalarına bak normalden fazla bir kaynak açıklığı olmasın. yani kaput bi tarafa yakın bi tarafa uzak olmasın ya da bagajın kapağı eğimli olmasın. baktırdığın serviste arabanın sütunlarına baksınlar herhangi bir taklası var mı artı olarak bu araçlarda benim bildiğim 2 sorun var 1.si şanzıman bakımları sağlam yapılmadığı takdirde bi tarafa kaçması artı olarak benzin deposundaki zımbırtının bozulması ve benzini gösterirken saçmalaması, çeyrek deponun altına düşünce benzin pompalamakta sıkıntı çekmesi. benim bildiklerim bunlar. 10 yaşında 110000km'deki bir araca 30küsur bayılmak biraz saçma geliyor bana zira artık o özelliklerde ve konforda çok daha az kullanılmış araçlar alabilirsin.

ps: bmw tutkunuysan son cümleyi boşver.

istanbul' da mısın bilmiyorum ama bostancı oto sanayi' de gençler servis var. ersin veya selahattin usta' ya gidersen yardımcı olurlar. fiyat konusunda pek bilgim yok ama o kasa 5 serisinin gelmiş geçmiş en çok tutulan modelidir. ben de hastasınımdır. bi ara bi arkadaşın 528 i ni kullanmıştım. sonra başka arabalar sarmıyo kesinlikle. :)
link teki araçta cam kenarı nikelajları yok. alırsan kesin yaptır, ya da hazır çıtalı bi araba al. tipi oldukça farkediyor. dediğim gibi fikrim olmamakla birlikte fiyat bana biraz yüksek geldi. ikinci elde ciddi düşüşler var bu ara, pazarlığı sıkı tut derim :)

edit: beamerlarda kilometre ile oynama işi oldukça fazladır, buna dikkat et. 10 yaşında arabanın o kilometrede olması tuhaf geliyo bana. ya biz it gibi geziyoruz ya da millet garajından çıkarmıyo arabasını yaw!

ben pek anlamam araba işinden ama arkadaşın dediği gibi 10 yılda 108250 km yaptıysa muhtemelen temizdir o araba, mesela bende ford var 4 yılda neredeyse bu kadar yaptı.

ayrıca ikinci eller düşüyor deniyor ama ben adam gibi bir fark göremedim.
sıfırlarda kampanya var diyorlar dandik markalar (çin falan) haricinde pek bir şey yok.

Açıkçası bende anlamış değilim. Benim şu anda sahip olduğum aracın fiyatı 2 ay öncesine göre 3.000 ytl artmış.

Piyasaya bakıyorum düşen bir fiyat yok ortada.

2.0 motorlu bir araç için LPG zararlı değil mi?

bakmayın siz onlara. aç tavuk darı ambarı hesabı coştukça coşuyo millet. senin baktığın arabanın aynılarını 25.000 tl ye satanlar var. sahibinden fiyatlarının ortalamasını alırsan yanılırsın. şöyle diyim, aradığın aracın internette ki en döküntü olanlarının ortalama fiyatını al, sonra aynı rakamı kendine hedef koyarak tertemiz bir araç için pazarlık et. unutmayın sıfır araçlarda donanım zart zurt çok fiyat farkettirse de ikinci elde pek fazla önem arzetmiyo donanımlar.
ha arada sapıtanlar çok var. bunlar ya para saymayı bilmiyor ya da dayak yememiş. :)

bu amca dayak istiyor galiba. 32.500 ne yahu? ikinci elde ? daha çok bekler satmayı. 2004 model lagunanın 19 milyara gittiğini geçtiğimiz aylarda gördüm. hani reno bmw kıyas kabul etmez ama yuh.

ilan pasif duruma geçmiş
haydi hayırlı olsun :)

kimi arkadaşlar "fiyatlar düşmüyor, yükseliyor" demiş, doğru değil. satılık ilanlarındaki fiyatlara bakmayın herkesin arabası kendine kıymetli tabii, ancak iş satmaya gelince umulan rakamlar hayal oluyor. biraz daha bekleyip araştırırsanız o paraya çok daha iyi bir araba alırsınız.

o paraya 2005 model honda accord alırsınız.
9 senelik araba, problem çıkarma olasılığı yüksek arabadır.

kursatsenturk.com
ne kadar işlevsel onu bilemiyorum hiç tecrübem olmadı.

kargoyu öde. önümüzdeki hafta ilk fırsatta yollayayım. sözlükten adresi atarsın ilgilenirsen.

Daha çok ne yapıyorsun bilgisayar başında?

Fark edeceğini sanmıyorum ama genel şeyler; oyun, internet falan. Sessizliği seviyor olmam gece geç saatlere kadar bilgisayarla uğraşmamla birleşince laptoplarda kullanılan scissor type klavelere hayran oluyorum. Mevcut Logitech Internet Pro'm da çok tangır tungur değil ama gönül daha sessizini arıyor. Bu arada multimedia tuşlara, ekstra özelliklere de sıcak bakmıyorum. Klavye olsun, virgülü enter'ın yanında olsun, yön tuşları falan abuk subuk konumlandırlmamış olsun yani eski kazma ıbm klavyeler gibi olsun ama scissor type olsun tek.

(bkz: microsoft comfort curve keyboard)
www.microsoft.com
www.exa.com.tr

bir incele bence bunu.

ben olsam 300 lira falan isterdim. ama web tasarimcisi falan degilim.

gecen gun bi yerde domain, hosting, ve tasarimi 400 liraya yaptiklarini gordum. ondan 300 dedim.

nasıl bir site? ne sitesi?

site bir avukat için yapılacak. 300 tl çok az değil mi yahu? bir yıllık anlaşma yapmayı düşünüyorum. yani bir yıllık fiyat vermeliyim.

host ve domain de senden ise 500 uygun.

350-400 ytlden kapi aciliyor genelde. domain ve hosting icin senelik ucret talep edebilirsin. guncellemeleri de sen yapacaksan toplamda her sene bastaki tasarimin ustune 100 ytl makul bir rakamdir. ozellikle avukatlik gibi cok fazla guncelleme gerekmeyen sitelerde daha fazlasini istemek karsi tarafi korkutur.

domain ve host bir şey tutmaz domaini zaten geçtim de bir avukatın sitesinin hostu için 30-50 tl arası bişi yeter de artar bile. 400 tl tasarım, 150 tl yıllık bakım derdim ben olsam, en azından uğraştığıma değsin. piyasayi sikmenin manası yok, düşürmeyin fiyatları kardeşim.

1000 tl site tasarımı ve yıllık bakım ve güncelleme için olabilecek en düşük rakamdır. millet 400 e yaparım der ama 3 ay sonra sitede sorun var dediğiniz zaman o kişiyi bulamazsınız.

herhangi bir kod işine girişecek misin? yoksa sadece joomla ve modül vs kurulum mu? eğer öyleyse 5-6 kişi olursanız 300-400den yaparım der sürümden kazanabilirsin :)

öeh ya. yapmayın allah aşkına. 1000 ytl'nin altına yapacaksanız hiç yapmayın. sonra kodda source olarak c:/bıdı bıdı olan scriptler filan kullanıyor millet. salak saçma işler yapıyorlar.

100 dolara da yapan var ama adamı bir hafta sonra bulamıyorlar.

bunu kaçtan yaparsan, takip eden işlerini de o fiyattan yaparsın... bunu aklından çıkarma sakın... 300 e de kesinlikle site yapma... unutma ki bu bir sektör ve bu işi hakkıyla yapıp hayatını kazanan binlerce insan var... ortalama altı işlerle fiyatları 300 e kadar aşağı çekenler, o binlerce insanın piyasasını da öldürüyor... kimse kendi işinin fiyatını senden iyi bilemez... ama şöyle söyleyeyim, 1000 usd altı ucuzdur bence... özellikle de 1 yıl destek vereceksen... tabii tasarımı frontpagete 9 farklı renk ve 8 değişik font kullanarak yapacaksan, evet, 300 bile fazla... şaka bir yana, ilk fiyatını yükseltmek zordur... nasıl başlarsan öyle gider genellikle... bunu dikkate al fiyat verirken...

ogrenci vizesi sadece o ulkede ogrenci olunacagi zaman aliniyor.

yani mesleginiz ogrencilik olunca ogrenci vizesi alamazsiniz. turist vizesi alacaksiniz yani kisaca.

ogrenci vizesi icin okuldan davetiye istiyolar. konsoloslugun calistigi bir sirket wardir. oraya basvurun onlar araciligiyla alin vizeyi. tahminimce daha kolay olr

belgeleri kafası çalışan mantık sahibi bir insan gibi topluyorsunuz. sonra randevu varsa (isveç vizesi randevusuz veriliyor galiba) gidiyorsun. belgeleri sunuyor harçı yatırıyor değişen bir sürede vizeni alıyorsun.

valla her yerde schengen için uçak bileti ve otel rezervasyonu şart yazarken hollanda vizesi için bunlar olmadan gelen 20lerinde bir çocuğa yuh dedikten sonra vize almada neden böyle efsaneler yaratıldığını öğrendim.

www.swedenabroad.com ( arkadas veya akraba ziyareti icin burda istenilen belgeleri bulabilirsiniz.

soyle bir durum var, ordan birini ziyarete gidiyorum diyorsaniz, davet mektubu ve o kisiye ait personbevis (dogum sertifikasi) istiyorlar.bu belgede ordaki vergi burolarindan temin ediliyor. belgelerin orijinallerini isitoyrlar bir de, fax scan de kabul etmiyorlar. (2007 de boyleydi en azindan)ama sanmiyorum ki arkadasiniz da boyle bir dokuman olsun.(belki isvec vatandasi olmayanlara da veriyorlardir personbevis tarzi bir sey, bilen varsa soylesin) o yuzden arkadas ziyareti degil de, etrafi gezicem gorucem tarzi bir bahane daha rahat olabilir sanki.

onun harici kendi deneyimimi anlatacak olursam; cok bir problem olmadi.kiz arkadasimi gormeye gidiyorum demistim, oraya yerlesme gibi bir planim olup olmadigini sordular.(multeci olayindan tirsiyolar biraz) oyle bir planim olmadigini anlayinca da sorun yaratmadilar. butun istenilen dokumanlari goturmustum. fotografi orda cekiyorlar ama yine de yaninizda vesikalik bulunsun.guleryuzlu olmak, kendinde emin cevaplar vermek de adamlar da iyi bir izlenim birakacaktir. abd vizesi olmasi avantaj saglayabilir, daha onceden alinmis bir schengen vizesi de ise yarar.

4x13 olduğuna emin misin sanırım 4x11 olacak
www.imdb.com

onu da burdan indirebilirsin
tinypaste.com

bende diyorum niye bulamıyorum her diziyi bulurum oysa. meğerse wikipedia'dan bakarken onlar filmi 2 bölüm saymışlar. eyvallh. arayana bilgi babında dursun bu.

fiberoptik kablolar da deniz asiri gidiyor,bu isleri yapan gemiler var bildigim kadariyla.

hayır halat gibi çevirip çevirip fırlatıyorlar =)


nasıl yaptıklarını bilmiyorum ama üzerinde elektrik olmayan bir kabloyu bir tekne/helikopter yardımıyla karşıya geçirmek çok zor olmasa gerek.

bide şu var tabi en.wikipedia.org

(bkz: turk telekom dalgiclari)

Suralarda yaziyor, zamanim olunca ozetler yollarim:
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

o kablo dediğniz şeyler baya baya ağır ve binlerce metre aralıksız üretiliyor. üretimi adamın anasını ağlatıyor biliyorda konuşuyorum. :D

sanıyorum tekneyle salarak geçiriyorlar. öbür tarafta da toplayıp geriyorlardır.

ben de CD si var nasıl yaptıklarının baya buyuk mb olarak yuklemek isterdim ama çok vakit alır,makara sistemi ile çekiliyor teller.istanbuldan 2 tane var birisi iki koprunun tam ortasında 380 KV.diğeri karadenize doğru 154 KV.teller aluminyum çelik ve çok ağır.özel olarak siparişle üretiliyor teller.

cevaplardan anladığım kadarıyla şöyle oluyor: Birileri özel olarak upuzun kablolar üretiyor (sağolsunlar:)) diğerleri de özel helikopterle başka bir tel döşeyerek bir direkten diğerine makara sistemi kurup kabloyu çekmiş oluyor.

teşekkürler:)

ozetledim soyle de:

uzun mesafeler arasi (viyaduk, nehir gibi), anchor pylon (capa pilon) denilen buyuk elektrik direkleri dikiliyor. bunlarin cok yuksek olmasi gerekiyor, gerilen teller arasi da genis olmali, firtinalarda, ruzgarda birbirine carpip, kisa devreyi onlemek icin. pilonlar, vinc veya helikopterle dikiliyor. kablolari bir pilondan diger pilona gecirmek icin once kilavuz tel cekiyorlar helikopterle, bunun ustunden motorlu kablo makarasi gide gele ana hatti karsidan karsiya geciriyor, ya da divitin dedigi gibi helikopter makara sistemiyle yapiliyor.

Açıkçası söyledikleri gibi acaip kirli felan değil o damacana sular. o çubuklu alet suda eğer mineral varsa onların çözünmesini sağlayıp kötü bir renk ortaya çıkmasına neden oluyor. bu aletin süzdüğü suyun filtresi minerallerin geçemeyeceği kadar küçük olduğu için suda mineral yok bişey yok e haliyle renk de çıkmıyor ama içimi güzel kullanılan filtreler sayesinde. biz 2 yıl oldu kullanıyoruz en azından musluk suyunu içilebilir kıvama getiriyor. bir kere damacana almadık kendi parasını çoktan çıkardı. sitesi de www.waterbox.com.tr olsa gerek.

biz de waterbox kullanıyoruz ve aynı test i bize de yaptılar. şimdi bu alet reverse osmosis yöntemiyle suyun içindeki faydalı faydası bütün organizmaları süzüyor. suyu saf suya yakın bir hale getiriyor. bir fikre göre sudan alınması gereken faydalı mineraller günlük yediğimiz besinler sayesinde zaten fazlasıyla alınıyor, diğer görüşe göre ise su içerisinde ki mineraller çok önemli ve asıl faydayı bu sağlıyor.

biz ilkine inandık. buna yapılan test de etkili oldu tabii. istersen aldığımız kişiyi sana yönlendirebilirim. yalnız o senin bahsettiğin model seyyar olanı galiba. biz mutfak altına monte edilen modelini 1100 lira gibi bi paraya almıştık. bu şekilde tezgah üstüne bi musluk monte ediyorlar ve yorulmadan suyunu alabiliyosun.

edit: maliyet olarak hesap yaptığında, uzun vadede her zaman karlı çıkıyosun.

saf su içmek asla tavsiye etmeyeceğim bişey. zira o osmosis denilen türkçesi ozmos olan olayın normal yöndekini vücudunuz yapacak ve tüm tuz ve mineralini suya vermeye uğraşıp bünyeye yeterli miktarı bırakmayacaktır. kamplarda bile kar suyunu eritince içine ya mineral tabletleri yada tang filan karıştırırdık.

bu testi bizim apartmanda da yapıyolardı. tabi yermi anadolu çocuğu. gittim mutfaktan bir adet maden suyu getirdim al abi dedim birde buna sok o probları bakalım ne olacak. başladı yok efendim cihazı patlatırmış da, çok fazla mineral varmış da içinde. ebe dedim artizz senin çamur dediğin şey de bu minerallerin yanmasıyla oluşmuyo mu bizim musluk suyundaki. yani kıssadan hisse: gözünüzü o pis siyah renkle boyamalarına izin vermeyin derim.

biraz uç bir örnek ama rakı'nın suyla karışınca beyaz olması gibi bişi. uygun kimyasallarla istenen renkleri değişik şekillerde elde etmek mümkün. kurban olsunlar o çamura onlar. ben yapayım onların testislerine bir elektroşok bakalım ne renk olacak.

Değerli bilgileriniz için teşekkür ederim.onaylı belge göremediğim için aldırmamıştım anneme biraz da şüpheci olduğum için.Diğer tez elden satn alan komşulara söylesem mi gerçeği bilmiyorum.Bize satmaya çalıştıkları şu marka
www.bmsaritma.com

kesinlikle almayın, aldırmayın.
öğrenciyken bir arkadaşımla beraber bunların eğitimlerine katılmıştık.
eğitimde her şeyin düzmece olduğunu anladık gayet.

(bkz: sozluge tema yaparken dikkat edilecek hususlar)
(bkz: sozluk temasi malzemeleri)

normal bir yazar tema yapapilir mi?

tabi, yapmaması için bi neden yok.

hicbir $ey bilmeden manyak temalar olu$turamazsin. olu$tursan bile her browser'da duzgun gorunmesini saglayamazsin (cok yuksek ihtimalle)
css bilgisi $arttir.

edit: ben topstyle falan kullanmiyorum mesela. notepad/notepad plus plus ile yaziyorum.

css bilgisi olmadan hiçbir temayı yapamazsın. css öğrenmekte çok zor değil. hele html biliyorsanız acaip kolay.

valla öncelikle tebrikler bu muhteşem lezzeti talep etmenizden dolayı. sonracıma ben yapmayı bilmem ama yapan bir nargileci abimiz vardı. hep közde yapardı. muhteşem olurdu.

simdi bu hazirlarinin ne kadar basarili oldugunu bilemiyorum, ama belki de suc sizde degil bu sekilde hazir satilmasindadir.

tavsiyem iyi bir baharat carsisindan (mumkunse turkiye'nin guney sinirina yakin) menengic kahvesini toz halinde almaniz, agir ateste pisirmeniz ama en az 3-4 defa iyice kaynatmanizdir.

istanbuldaysanız kadıköy çarşıda çiya ya gidip sipariş edin. hem için hem de ustaya nasıl yapıyorsun bunu diye sorun.

yurtdışı deneyimi olarak sendit.com vakasını anlatayım. aylarca eline ulaşmamış kişiler ver :)
(bkz: sendit com)

amazon konusunda bir fikrim yok... ama online olayında sakata gelebilirsin....

bence paşalar gibi buradan al. 55YTLye gg'dan buldum muhtemelen yurtdışı alım sıfır ve açılmamış
urun.gittigidiyor.com

amazon yerine ebay'i tercih et ikinci el alımlarda. çok daha güvenli.

ayrıca sendit.com gibi nispeten sorunsuz para iadesi yapmakta ayak diretmeyen bir siteyi beğenmiyorsanız hiç internette alışveriş yapmayın. aynı zihniyet paypal'i de beğenmemekte zaten.

amazon'un used kismi bize kapali. avrupada bir tanidigin varsa ona yollat, o getirsin. yoksa sifir alacaksin.

ille ikinci el diyorsan ebay'e bak.

sendit başlkığını bir inceleyin yetmiyorsa canlı örnekler içeren forum topici yollayayım :)

mekatronik = makine + elektronik

isimlere kesinlikle kanmamak, puanı yüksek diye koyunluk yapmamak lazım. bir bünye ya makine + elektroniğe yatkındır, bunu sever; ya da bilgisayarı. hangisinden gönlü geçiyorsa onu yazsın. yoksa yazık olur 4 sene.

ben elektronik mühendisiyim, TR'nin en iyi üniversitesinden mezun oldum; ama pazarlamada çalışıyorum.

mekatronik çiler makineden farklı yazılım da görüyorlar sanırım ama yazılımın hasını elektronik ve bilgisayar görür.
Bilgisayar mühendisi ne yapar pek bilemiyorum ama mekatronikle çok farklı oldukları kesin.
Mekatronik mühendisi, her şeyi gören mühendis demekmiş, yok böyle bişey :))
sabancı da okuyacaksan bilemem ama ytü de okuyacaksan mekatronik fantezisine gerek yok, makine oku :)

böyle olmaz bu arkadaş nerde oturuyorsun bilemem ama
sana en yakın üniversitenin o bölümlerine git bölümleri tanı
ne nedir bir anla
ya da hocaların mailini internette bul
mail at cvp gelmez deme gelir
doğru yanlış iyi güzel gibi kavramlar görecelidir
kendi doğrularına ihtiyacın var çünkü be tercihte
yoksa çoook kafanı duvara vurursun

insanların deneyimlerini öğrenmek de bir araştırmadır evet
ama daha fazla araştır
bu konu senin geleceğinle yakından alakalı

şimdiden kolay gelsin

mekatronik, end. kontrolle daha iç içe.

Ölçme Tekniği
Mekatroniğe Giriş
Bilg. Des. Çizim
Malz. Bil.
Bilgisayar Prog.
Elektrik Devreleri
Sayısal Sist. Giriş
Sayısal Analiz
Akışkanlar Mekaniği
Termodinamik
Bilg.Des. İmalat
Robotik
Elektromek. Sis.
Mikroişlemciler
Elektronik Dev.
Pnömatik&Elektro.
Sayısal İşaret ve Sis.
Sis.Mat. Modellenm.
Alg. ve Veri Toplama
Mekanik Sistemler
Kontrol Sistemleri
Güç Elektroniği
Hidro.&Elektrohidr.

tarzı dersler söz konusu.


bilg. mühendisliğinde yukardakilerden programlama, dijital, mikroişlemciler vb dışında hiç birini göstermezler. bi kaç ayrı dilde programlama, automata, data structures, opsis, database, network, parallel process, int. prog. multimedia falan filan verirler.

Önce gerçekten mühendislik mi? Bu gerçekten önemli.
Sen işinde iyi ol, çevre mühendisliğinden de ekmek yersin.Bu konuda hiç şüphen olmasın. Yeter ki sevdiğin işi yap.

Özele inersek Mekatroniği baya yakından tanıyorum. Gerçekten güzel bir bölüm. İlgin var sa neden olmasın. Seçeceğin uni çok önemli. Gelip hocalarla konuş eğer gelme imkanın varsa. Normalde mekatroniği okuduktan sonra senin hem elektronik hem makina işlerine bakman arada köprü olman çeşitli disiplinlerle irtibatın ile işlemleri hızlandırman lazım fakat piyasada yeni yeni bunların ihtiyacı hissedildiği için şu an mekatronikçiler "abi picten anlarım abi plc den anlarım abi robottan anlarım abi motordan anlarım abi dspden anlarım abi ben makinada gördüm, abi ben ısı transferi gördüm anlarım" diye sadece bildiklerinin %10 ile ilgili işlerde çalışıyorlar. Ama artık yavaş yavaş bizim mekatronikçiye ihtiyacımız var lafınıda duyuyorum. Zamanla artacaktık bunlar.

Bunun dışında çok büyük bir çekememezlik ve çamur var. Gerek elektrikçiler, gerek elektronikçiler gerekte makinacılar her fırsatta saldırırlar. Teknik eğitimcilerden bahsetmiyorum bile onların direk mühendislik alerjisi var :)Bu arada makinacılar daha efendi genelde elektronikçiler çirkef :D Şaka bir yana bunlarda gerçek payıda var.

Diğer mühendisliklerde şöyle bir şey vardır. Ben ... cı olacam dersin ve sadece belli bıranşa yönelirsin. Mekatronikte bu malesef yok. Mekatronik bir anadal. Altında başka bişi yok. Elektronikte olsun makina da olsun dallanmalar vardır. Belli yerlere yönelebilirsiniz. Ama mekatronik eğitiminde aldığınız herşeyi bilmeniz gerekir her zaman önünüze gelir. Şu dersten kurtulduk diyemezsiniz. Çalışman gerekir. Tabii bu uniden uniye dönemden döneme değişebilir. Ama genelde bu nedenle zordur.

Bir de eğer gerçekten bilgisayar MÜHENDİSİ olacaksan o bölümü seç işi mühendis gibi yapacaksan yoksa artık herkes bir sertifika kapıp bilgisayar dünyasına giriyor. Valla yok paraya çalışan gençler var.(Kriz öncesinden bahsesiyorum).

Son olarak kimse sana bilg müh. seç ya da mekatroniği seç diyemez. Dememelidir. Ölçüp tartıp karar ver sonra 3. sınıfta 2. sınıfta gelir burada bir daha sorarsın össye girsem yaş problemim olur mu uyum sağlar mıyım diye.

Bunlar nacizhane fikirlerim şimdiden hayırlı olsun zihnindeki tercihin.
Yukarıda anlattığım olayların ayrınları ve gerçek yaşantı örnekleri için
[email protected]

Bu kadar komplike yorumdan sonra benim ilk cevabı diskalifiye edebilirsin.
ilkdefa' nın bu konuda sanırım geniş bilgisi var, sana oldukça yardımı dokunacaktır.
Biraz basit gelebilir ama her şeyi bildiğini sanan hiçbir şey bilmiyordur'dan yola çıkarak mekatronikle ilgili yapılan eleştirilere kendim de katılıyorum.
Sebebi de mekatronik in işe yaramayan bir bölüm olması değil türkiyede mühendisliğe bakış.
birkaç yılda gelecek denen şeyler pek öyle gelmemiştir. Her meslekte, doğru işi yapıp iyi paralar kazanabilirsin ama hangi oranda bu başarılıyor? Bir de mekatronikçilerin yapabildiklerini başka bölümler de karşılayabiliyor mu buna bak.
Tabi ben bunları yazarak aslında sana hiç yardımcı olmuyorum, basit tavsiyeler olarak kalıyor ama mühendislik öğrencisi olarak söyleyebilirim ki, sevmediğin bir alanda okumak(ve muhtemelen çalışmak) çok sıkıntı yaşatabilir.
Zor veya kolay okulu her türlü bitirirsin aama ismiyle de ön plana çıkmamış bir bölümde, kendini özelliklerinle kanıtlamalısın, takdir edersinki sevmediğin bir alanda bunu yapman çok zor.
İnan okudukça sevilmiyor.

böyle sorularınızı cevaplamak için üniversiteler tanıtım günleri yapıyorlar. kesinlikle tavsiye ederim gidip görün. çünkü lisedeki mantıkla kavranabilecek detaylar değil bunlar. işin içindeki insanların anlatması gerek. rehberlik hocaları yada lise-dersane hocaları da sizin kadar biliyor bunların ne olduğunu.

tanıtım günleri için google'dan aratın kesin bahar aylarında karşınıza çıkar. daha geçen ay lab'da çalışırken içeri bir sınıf liseli dalmıştı mesela.

basit bir cevap vereyim:

neredeyse her şirketin bilgisayara, dolaylı olarak da bilgisayar mühendisine ihtiyacı vardır.

iş bulmak çok kolay olur. evde oturduğun yerde bile para kazanabilirsin. bir dolu dalı vardır, istediğin yöne gidebilirsin. kendi işini açabilirsin. çok para kazanabilirsin.

bence tabii ki de bilgisayaR..

Boşta usb bağlantı noktası varsa ve modeminiz kablosuzsa kablosuz adaptörüyle bağlanabilirsiniz.
Dezavantajı: ethernetten daha pahalı olur.
Avantajı: kablo karmaşası olmaz.

ethernet karti dedigin 10 tl'lik bir sey. o alete eski oldugu icin kablosuz usb almak mantiksiz olur.

trimpooott bi şuraya gelsene abi (git: 54083)

usb- ethernet çeviricim var boşta. ilgilenirsen.

@darknum: ilgilenirim, ankaradamısın

istanbul

1- genelde 700 devir yapar araba. bi fikir verir belki
2- yakıtı bilemem ama frenler açısından çok faydalı.

abi şöyle bi durum var:

araba gaza bastığın miktarda benzin yakar. yani rainbow'u ısıtırken jigle kullanıyorsan, ki bu arabalar jigleli sanırım, o kadar benzin yakar. 90km/h hızla 1km gittiğinden daha fazla yakacağını garanti edebilirim.

ayrıca her araba çalıştırışında ve motor soğuk oluşunda, zaten normale kıyasla daha fazla benzin yakıyorsun. yani ideal koşullar olmadığı için araba randımanlı çalışmıyor.

tam açık olmamış sanırım, şunu düzeltiyim:

90km/h hızla 5. viteste 1 dakika kullansan arabanı, bir de motor soğukken marşa basıp rölantide 1 dakika çalıştırsan, rölantide daha fazla yakar. taa ki motor nispeten ısınana kadar.

@andy

senin hesabına göre arabayı 10 dakika ısıtmam en az 1 liraya geliyor. hesap doğruysa durum çok vahim.

1) bazı araçların yol bilgisayarı araç rolantide çalıştığı zaman saatte yaktığı litreyi gösteriyor. tabiki rainbow değil bu araçlar ama yaklaşık sonuç vereceğini düşünüyorum.
1 saatte 1 litre yakıyor gösteriyor rolantide. seninki de o civarda olmalı..
yani benzin fiyatlarına göre 10 dakika için 40-50 kuruş yaktığı gibi çok kaba bir hesap yapabiliriz :)
2) yeni tip araçlar yokuş aşağı gaza basmıyorsan otomatik olarak gaz keser. karbüratörlü araçlarda bu tip bi özellik olduğunu sanmıyorum. ama aracı boşta kullanmak hep bir risktir. dolayısı ile tavsiye etmem..

bir kere yeni arabalarda ve motor sıcakken 1 dakika rölantinin masrafı 50kuruş olamaz. çok pahalı.

bak şimdi:
90km/h 1 dakika boyunca = 1.5 km yol katettin.

100km'de 7 litre benzin tüketen (gayet iyi durumda, bir depoyla 1000 km giden yani) bir araç için 90km/h hızda 1 dakikada tüketeceğin benzin miktarı 0,105 litre gibi bir şeydir.

yani 90 km ile giderken 10 dakikada yaklaşık bir litre tüketirsin. (ki bu çok iyi yakıt tüketimi olan bir araç için)

ben de diyorum ki,

10 dakika rölanti için, en az 1 litre benzin yakarsın, ki bence daha da fazladır. neden daha fazladır?

eski tip bir arabada ve motor soğuk ve üstüne üstlük jigle (otomatik gaz yani) olayı mevcutken bu çok daha artar, en az 2 katına çıkar diyorum. jigle diyorum alo. jigle demek, arabanın durduğu yerde 2000-3000bin devir dakika yapması demek. ekstra gaz veriyorsun arabaya yani.

yani 10 dakika boşa çalıştırma için derim ki, cepten 3 ytl yiyorsun rahat.

umarım açıklamıştır.

eski arabalarda yokus asagi bosa almak (bkz: peygamber vitesi) viteste durmaktan daha iyidir. karburator jetleri devamli yakit puskurttugu icin viteste bulunmak mantiksiz bir de. daha fazla yakit harcar yani vitesteyken.

- Ankara da oldugum icin ilk maddeyi gectim. Bende topkey mi top chip mi ne ondan var.
- Chip taktirdiktan sonra sanirim 6-7 kere update yaptim problem yok. Diger ozelliklerde de sorun yok. Ama bazi kanallar var. Bunlar Turkiye ye hizmet vermiyor. Ayarlar kismindandan ülke degistirince onlarida kullanabiliyorsun.
- Chip, fit ve ya diger aparatlarla sorun yasatmiyor.
- Orjinal olarak wii fit ve wii sports um var.Makine de chip var, oynayabiliyorum. NTSC, PAL farkini ortadan kaldirmaz chip.

1. dogubank
2. evet
3.
4. orjinal calisir. ntsc ve pal calisir ama seninki olmayan sistemdeki oyunla beraber gelen update varsa ve bu update'i yaparsan brick'i alirsin eline. yani ters sistemle update yapmamaya dikkat edeceksin.

kadıköy'de taktığını idda eden bir çok mekan var. ben kalkıp sarıyerde şah as han (doğubankın hemen yanında) 3. katta özgür mü ne elektronik vardı unuttum şimdi adını zaten o binada başka yok. orada taktırdım. araştırdım takan adam işini en iyi bilenlerdendi. çokta efendiydi.
çipten sonra dvdlerdeki karşı regiondan updateler hariç her türlü update'i gönül rahatlığıyla yapabiliyorsun. karşı regiondan update yaparsan brick olur. kötü olur. büyük ihtimalle elinde patlar alet.

ayrıca softmod yapma imkanı da var wii'yi, orjinal zelda twilight princess oyunu bulman yeterli
aşağıdaki adresten bilgi alabilirsin (wiicrazy = iron)

www.streetgamer.com

doğru değilmiş gibi düşünün.

(bkz: yatay geçiş)

bahsettiğin şey üniversite 1. sınıf gençliğinin en bilindik geyiklerindendir. ilk sene "ortalama yapıp yatay geçiş/yandal/çift anadal kasacam hacı" derler...

zamanında biz de dediydik..

var ama yapan makineci

dediğin şeyin belli bir kısıtlaması var. genelde aynı fakülte içindeki bölümlere geçiş yapılabilir. mesela inşaat fakültesindeki jeoloji jeodezi ve çevre muhendisliği bolumlerinden inşaata geçebilirsin.

evet genelde her üniversitede geçiş hakkı vardır ortalamanızın yüksek olması ve de öss puanınıza bakarlar. başvuranlar arasında sıralama yaparlar sonra da inşaat mesela ne kadar kontejan verdiyse yatay geçişe 3 mesela işte ilk 3 kişiyi alırlar. siz yine de buna güvenerek yapmayın tercihlerinizi zira herkes öyle der sonra değiştircem yaa 1.sınıf bitince der. ama genelde yapılmaz, ortalama yeterli olsa bile böyle iyi yaa denir yapılmaz falan...

haklısın x deamon, şevk kırmayalım, yapanlar var elbet... emin olmamakla beraber, her yıl alınan öğrenci sayısının %5 i kadarlık bir kontenjan yatay geçişe ayrılıyor diye biliyorum. geçmek istediğin bölümün taban puanına ve senin öss puanına bakarak bir sıralama yapıyorlar.

tutturman gereken not ortalaması ise bölümüne göre değişiyor. misal ben ilk senemde 3.4 ortalamayla elektroniğe yatay geçiş ve yan dal için başvurmuş, havamı almıştım. maden mühendisliğinde okuyan bir arkadaş, 3.1 ortalama ile metalurji mühendisliğine yatay geçiş yapabildi. bu rakamlar odtüye ait, itü de daha da yüksektir herhalde.

önceki senelerde hangi bölümden nereye, kaç ortalamayla geçildiğine dair efsaneler döner ve genelde hepsi yalandır. en doğru bilgiyi öğrenci işlerinden alırsın.

velhasıl, çok çalışmak lazım...

onu yapacam diye diye giren maden mühendisi tanıdıklarım bu sene mezun oluyor. öyle bişiy o.

itü'de ilk sınıfın sonunda eğer ortalaman yeterliyse istediğin bölüme geçiş yapabilirsin. 2. sınıfın sonunda ise fakülte içi bölümlere geçiş hakkın var. meteoroloji, jeodezi, çevre, imalat müh. gibi bölümler felaket bu tip adamlarla doludur. geçiş yapan en çok buralardan çıkar ancak en az 3.50 gibi ortalamalar konuşulur iyi bölümlere geçmek için ki hakikaten zor. imkan var ama ne kadar çalıştığına bakar yani.

çok iyi bi ortalama yaptığın sürece bölümün bi önemi yok. sen meteorolojiden 3.80 ortalama yapmışsın, başka biri genetikten 3.60 ortalama yapmış, aynı bölüme başvurursanız geçiş için, seni alırlar.

tabi asıl soru acaba 3.80 ortalama yapabilir misin? çünkü herkesle yarışıyosun okuldaki.

www.sis.itu.edu.tr

d&r da var.

Ben Bursa Kipa'da gördüğümü hatırlıyorum poker chipleri. İzmir Kipa'da da vardır.

d&r da 70 tl. ama gerek yok okey tasları bu işi rahatlıkla görür.

okey taşı iyidir.
bi de antep fıstığı. kazandıkca yersiniz hem.

migroslarda da oluyordu sanki?

70 pahalıymış ama bakayim. makarna ile antep fıstıgı da süpermiş eheh. migros'ta baktım bugun bornova'da yoktu. teşekkürler tekrar.

sigara biçilmiş kaftandır bu iş için (kırmızı marlboro olacak yalnız), tabi poker oynayan grup sigara kullanıyorsa..

pier'deki remzi kitabevinde vardı diiye hatırlıyorum.

izmirde tüm d&r larda var ama çok pahalı be kardeşim. hem de az yani 4 kişi oynayacak olsanız yetmez o pullar hepinize.

biz ne mi yapıyoruz?

misal mavi iskambil destesiyle oynayacaksak. iki tane de kırmızı iskambil destesi alıyoruz. bi de iki takım tavla pulu alıyoruz. misler gibi oynuyoruz. tavsiye ederim. ayrıca ben de izmirdeyim. çok high stake olmayan oyunlar oynuyosanız, katılabilirim =)

kervan pasajı var kıbrıs şehitlerinin başında. gir oraya sağda ilk dükkan. envai çeşidi var.

konakta sir winston tea'nın karşısında küçük bir dükkanda görmüştüm yazın.

daha oncede sorulmustu izmir icin.
biz chip bulamadıgımızda okey taşı kullanıyoruz..

kemeraltında, adını hatırlamadığım cami yakınlarında da var bir kaç yerde.

satayım bendekileri :D
nasıl olsa uzun zamandır oynamadım.

elden alinan urunlerde 3 gun gibi sartlar kosabiliyor firmalar. geri goturun, iade etmek istediginizi soyleyin. kredi kartinizla aldiysaniz iptal islemi gerceklestireceginizi soyleyin, bankaya talimat verdiginiz takdirde boyle seyler yapilabiliyor oldugunu ima edin ve hatta olmazsa tuketici hakem heyetine gideceginizi de belirtin. bu sartlar altinda genelde geri alirlar. almazlarsa tuketici hakem heyetine gidip basvuru yapmak istediginizi belirtin.

memnuniyetsizlik durumunu dile getirin. urunun baska yerlerde daha ucuza bulundugunu dile getirmeniz magaza pek isinize yaramayacaktir.

geri almak istemeseler bile yasalara göre iade sebebi ne olursa olsun (tabii kullanıcı hatası hariç) almak zorundalar, almıyoruz derlerse kulak asmayın..

elden alınan ürünler için kusurlu olması lazım ürünün.

tecrübeyle sabittir; kusurlu olmasa da iade etmek mümkün, ancak üstünden zaman geçtiği takdirde ayıplı mal kapsamına girmesi lazım tabii..

4077 sayılı yasa ( md. 4 vd. ) uyarınca tüketicinin seçimlik haklarından ( ürün-bedel iadesi de bu kapsamdadır) birini kullanabilmesi için satışa konu ürünün hukuken ayıplı olması ve söz konusu ayıbın tüketicinin kullanımından kaynaklanmaması gerekmektedir.
Ürün bedelinin piyasa koşullarının üzerinde olması, ürün-bedel iadesi talebi bakımından yeterli bir gerekçe değildir. Alışveriş yaptığınız mağazanın iade hususunda olumlu görüş bildirmemesinde hukuka aykırı bir yön bulunmayacaktır.
Cayma hakkı ( 7 gün içinde sebep göstermeden iade dediğiniz ) kapıdan satışlarda ve kapıdan satışlara atıf yapılan belli bazı satışlarda ( ör. internet üzerinden yapılan satışlar ) uygulanıyor, yani sizin durumunuza uygun bir düzenleme değil.
ama bazen firmalar, kendi insiyatiflerine ve izledikleri müşteri politikalarına bağlı olarak iadeyi ya da değişimi kabul edebiliyorlar.
Özetle, şansınızı deneyin ama çok da umutlu olmayın derim ben. zira somut durumda mağaza iadeye mecbur değil.

mediamarkt teknosa falansa onbeş güne kadar geri alabiliyor. eğer mahalledeki ısıtıcı satıcısıysa hatalı olmadığı sürece yapacak bir şey yok. zaten oradan alınca daha pahalı olur.

www.faturaodemeyeri.com

şöyle bir şey buldum ama tam olaydan emin değilim..

Genel cevap veremem, ama ben Yapi Kredi'den odeyebildim.

türk telekomun sitesinde kredi kartıyla komisyonsuz ödemenin sadece kendi müdürlüklerinden yapıbileceği gibi bişiy yazıyordu.
bunun dışında anlaşmalı mekanlarda nakit ile gecikmiş ödemeleri yatırabiliyorsunuz.

iski'nin sitesinden ödeyebildim ben. kuruma göre değişir yani.

türk telekom dan ödeyebilirsin ama şubelerden değil. direkt türk telekom a gitmen lazım. küçük küçük dükkanlar var ya her yerde pıtrak gibi, onlara değil yani.

bir süredir ödemedim ama büyük yerlerde, telefon başmüdürlüklerinin olduğu yerlerde kredi kartı ile ödeme mümkündü. nerelerde var bunlar? benim bildiğim ve ödediğim istanbul için fatih vardı bir zamanlar, evime yakın olduğu için gittiğim gayrettepe vardı. böyle birkaç merkezde idi. şimdi durum değişmiş midir bilemiyorum.

Günü geçmiş faturaları bankalar almıyor diye biliyorum gidip kendi veznelerinden ödemek gerkli sanırım.

eklemeyi unuttum telekom netten de alıyor günü geçmiş geçmemiş faturaları.

senin sitene koydugun video eger ciddi anlamda hit aliyorsa o video uzerinde reklam yayimliyorlar, arti senin sitendeki videonun youtube'dan geldigi belli ondan marka degeri artiyor.

google zararda mı?

belki rastlamamışsındır ama video'larda reklam oluyor bazen. onun dışında bi ton anlaşması var firmalarla. internetten para kazanmak demek reklamdan para kazanmak demek.

Videoyu mantık olarak kendi sitenden yayınlamıyorsun, sadece gösteriyorsun. Onun izlenmeden kaynaklı hit'i yine de YouTube'a yazılır. Bu açıdan, dışarıdaki bir "şubesinden" de hit almakla aslında çok daha fazla kazanır Tube. Sonuçta genel olarak onun resmi ziyaretçi sayısı artar ve compu'nun dediği gibi senin hitine göre reklamı oraya yönlendiren bir sistemleri var. Yani dışarıdaki video aynı zamanda YouTube'un da bedava reklamı olarak reklam giderlerini azaltır ve bu şimdilerde azımsanmayacak boyutlarda. O videolara tıklayarak YouTube'un ana sayfasına gidenler de pek az değil. Şimdiki tek sorun telifli videoların silinmesi ya da teliflerinin ödenmesi. Canlı yayına tam geçtiklerinde asıl kar edecekler.

ilk açıldığında senin benim gibi adamların giderleri karşılayacak sermayeye sahip olmamalarından dolayı zarardaydı. google'ın ise böyle küçük dertleri yok. adamlar ne kadar zarar etse de sırf prestij için sübvanse edecekelrdir.

basında çıkan haberlere göre youtube zarar ediyor. 2008 yılı gelir/giderleri ile ilgili bi haber şu şekilde;

News Coorperation ve NBC Universal tarafından desteklenen TV programları ve film gösterim sitesi Hulu, YouTube’a göre çok daha az trafik almasına rağmen YouTube kadar gelir elde edebiliyor. Financial Times’ın Screen Digest’in rakamlarına dayanarak yaptığı habere göre 2008 yılında Hulu’nun 70 milyon dolar, YouTube’un da 100 milyon dolar reklam geliri elde etmesi bekleniyor.
100milyon dolar gelir, sunucu giderleri yanında devede kulak kalacak bir rakam. Google belindeki youtube kamburu ile sürekli zarar ediyor. Screen Digest hulu ile youtube arasındaki kar farkının 2009 yılında kapanacağını ve her iki şirketin de 180 milyon dolar civarında bir gelir seviyesine ulaşacaklarını öngörüyor. Fakat en can alıcı nokta ise iki şirketin kârlılık oranları. YouTube zarar ederken, Hulu’nun 2008 yılında 12 milyon dolar kâr etmesi bekleniyor.

youtube üzerinde tanıtım yapan kanal ve kuruluşlar var, belli bir mebla karşılığı yapıyorlar bunu. cbs'nin falan vardı en son gördüğüm kadarıyla. bu da büyük gelir kaynağı sonuçta. ama bu tip kanallar asıl yatırımı hulu'ya kaydırmış durumdalar, hulu daha değişik bir mevzu, tv olayını bitireceğini söyleyenler de var. kanallar tarafından sürekli destekleniyor ve şu an daha büyük yatırım çekiyor.

yaptırtabilme ihtimalin var. ozalitçiler filan yapıyor.

www.ebay.co.uk

burda math mug diye aratın bir kaç sonuc geliyor. shippingler de daha uygun. 40 dolar shipping e de hiç rastlamamıştım doğrusu.

www.cafepress.com daki muglara da bakınız, benzer güzel şeyler bulunuyor, shippingi de 40 dolar yok, yoktu yani...

ya uzunluk dışında kablonun ömrü il ilettiği görüntü kalitesi fark eder. 17€ olan görüntü iletirken ekranda ince çizgiler tozluluk vb. olabilir. 30 € veya olanda böyle bir ihtimal daha azdır

HDMI 1.0 1.1 1.2 1.3 olarak 4 çeşidi var.
bir BlueRay oyantıcıyı full HD lcd ve trueHD audio reciever a bağlıyacaksan HDMI 1.3 kablon olması lazım.Konektör uçları altın kaplama olursa daha kaliteli ses ve görüntü elde edersin.
Bunların hepsi ayrıca fiyata yansır

benim okuduğum bir yazıda fiyatların aldatmaca olduğu, hdmi veri transferini dijital yaptığından olayın 0 ve 1'lerden ibaret olduğu, o yüzden hiçbir fark etmediği belirtiliyordu.

hdmi ile ilgili yaygın bir yanlış bilinen nokta o altın kaplamanın hiç bir fark yaratmaması. zira aktarılan data dijital. analog değil.

altın kaplama sadece ilerde pas tutmaz. (tuzlu suda filan kullanırsanız diye dedim)

Evet aynı şeyleri ben de okudum, veriler 1lerden 0lardan oluşur dijitaldir hepsi aynıdır diye. Başka bir(kaç) yerde de kablonun kalitesinin iletilen verinin hızı ve kalitesini etkilediğini okudum. HDMI da yüksek oranda veri aktarımı olduğundan kayıpsız veri önemliymiş, kalitesiz kabloda gecikmeler olurmuş ekranda bozuk pikseller belirirmiş falan diyordu. Monster marka kabloların veri aktarım hızı ve frekansı yazıyor üzerlerinde. Ama sadece monsterda böyle. Diğerleri hdmi 1.3 gold plated bilgisiyle 10€ dan 100€ a kadar satılıyor. Standardı nedir bilemiyorum, o yüzden seçim yapamıyorum. monster ben 5birim/saniye veri iletirim deyip 100€ ya kablo satarken 20-30 € luk kablonun kaç birim veri ilettiğini bilemiyorum. İşin standardını bilmiyorum açıkcası. öff. montla sıçıp geleyim iki dakika ben.

ebay'de 99 pence'e satilan kablolar var (99 pence = 1 sterlinin 1 penny asagisi) onlardan tavsiye ederim. ben aldim, tabi dvi2hdmi yerine dvi2dvi yollamislar yanlislikla. kullaniyorum sorunsuz. dvi'da calisiyosa hdmi'da calismamasi icin sebep goremedim.

google bir cevap olabilir. ben mesela şöyle arattım: "kiracının çıkarken haber vermesi" ve tam olarak 2.660 sonuç buldu. bunları 30 sn. içinde bulmakla kalmayıp içlerinden 10 tanesini de hemencecik gösterdi.

www.hukuki.net

Bir ay galiba. Ben de evden çıkarken babama sormuştum (avukattır), bir ay demişti, ben de noterden ihtar çekmiştim 1 ay öncesinden.

Bu da ilgili kanun:
www.hukuki.net

fempusay google in cevap oldugunu ben de biliyorum herhalde. ama çıkan sonuclardaki kanun su an geçerli mi?? bu belli degil. kanun değişmiş kasımda. kesin gerçegi bilen bir avukat yanıtlar umudu ile yazdım bu soruyu ben.

Şimdi şöyle bir şey var tabi sizi mahkemeye verecek kadar olayı abartacak mı? 1 ay önceden haber vermeniz genelde yeterli olur çünkü burası Türkiye. Adam sizi korkutup para almak isteyecektir ama siz iç ferahlığıyla bye bye dersiniz sonra mahkemede uğraşırsınız. Açıkçası başıma 2 kere geldi iyi niyetle çözdük işi. Ha bastırsaydı ne yapardım mahkemeye ver orda görüşürüz derdim. Nereden baksan 18 ay sürer.

ya bizim ev sahibi iş adamı gibi bişey biz onun vekilinin vekili ile gorusuyoruz adam 3 ay dedi bize yani.. ama ben ihtar ceksem de cıksam da yani kalkar mahkemeye verir yani öyle bi tip. yani öyle karşılıklı anlaşma imkanım yok pek yasa ne diyosa o olcak ben de yasal hakkım neyse onu ögreneyim derdindeyim.
google dan buldugum sonuclar hep çelişkili, kimisi 1 ay demiş, kimisi diyo ki mahkemeye verse kontrat sonuna kadar alır. kimisi diyo evi kiraya verene kadar boş evin kirasını alır. aslını gene bi avukata sormak gerekicek herhalde.

www.uzmantv.com
www.hukuki.net
www.hukuk.gen.tr
www.hukuki.net

sözleşmede yazar bununla ilgili bir madde ve sanıyorum 2 aydı.

aynısı benim basıma geldi. eski ev sahibim kontrat sonuna kadar diyordu. kalktık bir avukata danıştık. bir ay önceden söylemeniz yeterli dedi. hemen aradım ve avukatın böyle dediğini söyledim. bir ay sonra kaporamı da alarak ayrıldım evden. buradaki önemli kural avukata sorduğunu belirtmek. yoksa arıza çıkarıyor ev sahipleri.

3 doors down - here without you

tabi ki such great heights- ruh haline göre postal service yada iron and wine dan dinlersin.

snow patrol - run

Porter Waggoner & Dolly Parton - You're Making Plans eheh esprisine :P

vakti zamanında nyc- istanbul arası with or without you dinlemiştik senkronize bir şekilde.

aslinda bunlar baska sehirdeki sevgili icin yazilmamistir fakat iyi bir ornek olabilirler diye dusunmekteyim;

* porcupine tree- trains (sirf ismi yeter diyorum ben)
* a perfect circle - 3 libras ("you don't see me" kismi fena vuruyor)
* dredg - lechium (oy oy oy)
* chevelle - get some
* oceansize - new pin

gibi..

incesaz - firar

what'll i do -irving berlin

çay sıcak içilir, hatta cok sıcağı daha makbul. çay bardağı soğuktur ilkin. içine çay dökünce bardak çaydan ısı alır ısınır. işte önce dökülüp çalkalanan sıcak su bardağı ısıtır ve çay sıcak sıcak içilir. çayın hiç ısı kaybı olmaz böylece

herhalde eskilerden kalmış bi alışkanlık olsa gerek.şimdi birçok yer doğalgazlı ısı farkı çok yok ama eskiden elimdeyken bile soğuktan çatlayan bardaklar hatırlıyorum.ısı farkıdır yani bence bu alışkanlığın sebebi.bi de çalkalamak için önce içine çay kaşığı konur(gene çatlamasın diye) sonrada az bi suyla çalkalanırdı.ağzına kadar kaynar suyu basınca gene çatlama tehlikesi vardı

edit: evet soğumama olayını düşünmemiştim ama şimdi anneme sorsam o da herhalde ilk soğumaması için der evet

ani ısı değişimleri sebebiyle çatladığını biliyorum. bizde genelde bu sebepten çok bardağa konan çayın hemen soğumaması için yapılır bu hareket.

genelde kahvehanelerde yapılır, fakat ilk amaç soğumaması değil çatlamaması. şöyle ki:

elimizde buz gibi bir çay bardağı var. eğer buna aniden ağzına kadar çay/sıcak su filan koyarsak aşırı yüklenmekten çatlar. soğuk camın sıcaklığı ani bir değişime maruz kalır.

ancak şöyle az bir su koyup çalkalarsak, su az olduğu için biz çalkaladıkça(bardağı) ince bir katman soğuk camda dolaşmış olur ve onu 'ılıtır'. ardından konulan çay/sıcak su ılık bardakta soğuk bardağa göre daha az şok etkisi yaratır. amin.

hatta içine çay kaşığı (metal ise) o varken sıcak su dökülür zira o içindeyken çay doldurulup sonra kaşık çıkarılınca sıcaklığıda beraberinde götürür..

peki çatlamasının sebebi nedir yani fiziksel olarak?

yazılmamış, belirteyim dedim. bardağa çay kaşığı atıp sonra sıcak suyu dökmek bardağın çatlamasını önler çünkü metal ani ısı değişimi görecek bardaktaki ısı artışını dengeler. vs. vs.

ısı değişimi işte, genleşme sonucu.

oluşan ısıl şok sebebiyle bardağın içi/dışı üstü/altı arasındaki genleşme miktarları farklı olacaktır, bu yüzden çatlar herhalde.

aslında problem süreksiz (transient) olduğu için genleşme haricinde bambaşka dinamikleri de ihtiva ediyordur muhtemelen. bir malzeme mühendisi bizi aydınlatabilir ?

şu saatte elimden geldiğince söyleyeyim. şimdi ısıyı aldığında 1- belli düzlemlerde genleşme olur 2- malzemenin yapısında belli değişiklikler olur (hiç çay bardağı için geçerli sıcaklıklara bakmadım ama etkileyecek kadar yüksek olduğunu sanmıyorum ama bulunsun akılda)3- yüzey gerilmeleri oluşur. daha doğrusu yüzey gerilmelerinde farklılıklar oluşur.

şimdi burada 3. madde 1. maddenin sonucudur. yani belirli bir genleşme oluşurken iç tarafta dışarda buna karşılık gelecek bir genleşme olmaz çünkü ısı iç tarafta çok hızlı ilerlerken dış tarafta çok daha yavaştır. bu sebeple 2 genleşme arasında bir fark oluşur. burada camın katı yada sıvı değil amorf bir yapı olmasının da olayın içine girmesiyle içinde zaten çok miktarda bulunan taneler kristal yapıda olmadıklarından rastgele hareketlenecek ve çatlayacaktır.

cam hakkında hiçbir araştırmasal fikrim olmadığı için yazdıklarım tamamen teorik bilginin cama yönelik uygulanmasıdır hatalar olabilir. fikir vermesi için rijit maddelerin ısı tepkileri hakkında araştırma yapabilirsiniz.
hatta metallerin ısı değişimlerine tepkilerini filan merak ediyorsanız link vereyim sunumları okuyun :D

kadıköy'de kadıköy iskelesi olması garip değil mi? beşiktaş ya da eminönü iskelesi olmasın o? beşiktaş iskelesinden gelecekseniz 100 metre sola doğru ilerleyip karşıya geçin. karşılıklı gold var. sağdakinin hizasında dibinde.

eminönü iskelesinin ise tam karşısında kalıyor sanırım evet. ki size de öyle dendiğine göre oradan geleceksiniz.

kadıköy-eminönü-karaköy iskelesinden düz yukarı çıkarsan bulamazsın. iskeleden düz yukarı çıkıp ışıklardan karşıya geçtikten sonra sola dönüp 50m yürüdüükten sonra sağa dönmen gerekiyor (ziraat bankasının kenarından, yeni açıldı pırıl pırıl göze çarpıyor) oyun cd si bulursun da oyun için yazıcı oğlu ne bilim pek aklıma gelmezdi. ne arıyorsun ki öyle yakınlarda bulamadın yazıcıoğluna gitmeye karar verdin ?

kime sorarsan gösterir o noktada zaten...

img82.imageshack.us

teşekkürler yardımlarınız için ama eminönü iskelesine kadıköy iskelesi dediğim için bu kadar kınamanız gerekmezdi.hem bilmemek değil öğrenmemek ayıptır öğrendik işte. aradığım oyun hard truck serisi:1-2-18 of stell, king of the road(kulağa en arabeski bu geliyor)

oyun cd.si istiyorsan ve beşiktaş'a yakınsan orada var bir yer, daha güvenilir hem: beşiktaş'tan ortaköy yoluna girince hemen solda bir apartmanın kapısından içeri bakınca yerde tabelamsı yazısını görürsün kocaman. adını hatırlamıyorum ama bulursun çok kolay, ikinci kattalar.

yazıktır günahtır kazık yemeye gidiyorsun oraya aklında olsun. sınırsız adsl'i filan olan birinden rica et netten bulsun. parası neyse gene ver. oradan alıp pişman olacaksın yok bozuktu çizikti diye. yani daha yolunu bilmiyorsun ondan diyorum o paçoz mafya bozuntularına hiç bulaşma.

avrupa yakasındaysan eğer kadıköye gitmekle hiç uğraşma, beşiktaşa gidip sinan paşaya gir ikinci kata çık istemediğin kadar oyun cdsi satan yer var ve hepsi güvenilirdir.

kasanın modeli ne? kasanın içinin fotoğrafını çekebilirseniz gayet iyi olur aslında. gerçi bana kalsa yan kapağın biraz altına takardım (ekran kartının hizası).

yazı filan yazıyor bunun en iyi yeri saydam yan kapakların ortasıdır ama istediğin her yere takabilirsin (kasa arkası egzoz fan olarak, kasa önüne), zira 8 cmlik bir fan birçok yer takılabilir, ama ledli olduğundan kasa dışından görünen bir yer güzel olur elbet.

kasanın modelini yazma imkanım yok sanırım. Ama dandirikten bir stock kasa kendisi. Deluxe mü ne markası öyle bir şey. Yan kapaklar komple metal, kasaya önden baktığımızda solda kalan kapakta delikli bir kısım var diğer kasa fanının takılı olduğu yer gibi. Bu delikli kısma içinde bir toz filtresi olan egzosumsu bir alet monte kasanın orjinal halinde. Onu çıkarıp taktım bu thermaltake fanı. ancak bütün o sıcaklığı gösteren cıvıl cıvıl led dalgası kasanın içine doğru çalıştığından yanlış taktığımı düşünüp çıkardım.

Belki yardımcı olur diye ;
Linkteki resimde üstteki çizim kasanın sol yandan görünüşüdür. Çizimde sol taraftaki küçük kırmızı dikdörtgen diğer kasa fanını temsil ediyor. Alttaki çizim ise bahsi geçen kapağın yandan görünüşü, evet :/
(dikkat, over 9000 hours in MSPaint)
img91.imageshack.us

o büyük ihhtimal tam işlemci fanına denk geliyordur o yüzden oraya takabilmen mümkün değil.

@edip ; abi evet, hizalayınca tam işlemci fanına denk geliyor sanırım da, takamayacak olmamın nedeni işlemci fanının hava akışını bozacak olması falan mı nedir?

şöyle yapabilme ihtimalin var, eğer o çizdiğin huni şekilli parça oradn vida ile çıkıyor ve orada dört vidalik (yani fan için) yer var ise elindeki fanı oraya havayı içeri emecek şekilde takarsan o da işlemci üzerindeki fana havayı üfler ve artı etkisi olur soğutmaya.

normalde kasanın içinde vidalı yuvalar olur fan için. ha başka yere takacam diyorsan mesela yan çıkan kapağa filan. ölçüp biçersin. sonra mahallede yada oto sanayicilerinde filan rica minnet kestirirsin. vida kısmını da matkap filan ile uygun boyda deldirip somun ile sabitleyebilirsin sanırım.

peki iett gibi anında güncelleyecek misiniz? cidden çok başarılı bir sistem, o orer tablosu.. ben sık sık kullanıyorum.. henüz bir yamuğunu görmedim.. bir tek şey işte, duraktan geçiş saatlerini tutturamayabiliyorlar çünkü henüz bütün araçlara gprs vericisi takmadılar..

edit: söylediklerim web için geçerli.. bi de, weble ilgili bi sorun size, abi, harita versiyonu kötü.. uyum sorunları var tarayıcılarla.. ben klasik html olan orer'i kullanıyoum. opera ile.

iett'ye mail atın yapsınlar.

wap'ı bilmem ama ibb mobil'den çok güzel bakılıyor aklınızda olsun.

ben bi ara yapiym diyodum sonra onun yerine paragaranti'den doviz parseri yazdim grafik cikardim. bekleyince geliyo zaten otobus. (oha)

oldukça kullanışlı bir wap sitesi var iett'nin. problemsiz bir şekilde kullanabiliyorum.

isobuster'la kurtarmaya çalışabilirsin.

sözlüğün gelirini bilmem de sanırım yazar sayısının yavaş yavaş düşeceğini ve böylece yoğunluğun da azalacağını düşünüyorlar. bir de yazar sayısından çok açılan/bakılan başlıklar, girilen entryler yavaşlatıyor. zamanla durulduğunda biraz daha hızlanacaktır elbette ama yine de bizi memnun edecek kadar hızlanacağını düşünmüyorum ben.

edit: server sahibi olsa bile bir de colocation olayı var. serverı bir yerde tutma işlemi. ona da aylık para ödüyorsun. sözlüğün gelirini bilmediğim için alınsın ya da alınmasın diye kesin bir şey demek de istemiyorum.

rezillik toplu yazar alımlarından sonra çevrimiçi oldu malesef..

bundan kurtulmanın iki yolu var,

ilki teknolojik yöntem,
ikincisi yazar uçurma yöntemi..

Hafta ici aksam saat 20'den, hafta sonu 18'den sonra pelti cikiyor sözlügün. Ve ben sözlügü sadece eksi duyuru'ya gecis araci olarak kullandigim icin gayet gerilimli saatler yasiyorum.

tamindir.com bile türkiye siralamasinda 104. siradayken 5 tane sunucusu bulunuyor (benim bildigim ilk kurulum), eksi sözlük gibi türkiye siralamasinda 18. bir site bu konuya önem vermiyor.

sözlügün gelirini tartisacak degiliz ama; ben o parayi biriktirip datacenter bile kurardim simdiye kadar. yineliyorum; bence önem verilmiyorum.

facebook ile birlikte düsüse geçen traji yükseltmek için açilan yazarlik alimlarinda gelinen son nokta budur zannimca.

yazik.

server aliminin sonra da yeni server'i kurup gecmenin oyle 2 gunluk is mi oldugunu saniyorsunuz anlamadim. ozellikle turkiyede, su su spec bir alet istiyorum dediginizde 3 ay sonra getiririz biz bir ara diyorlar. Bu bilgisayarciya gidip anakart cpu alip evde birlestirmeye benzemiyor.

Serveri aldin, yazimininin lisans sorunlari var, tum firmalar bi bekletiyor seni sanki b*k varmis gibi. Cok acilar icinde yuzuyorsan bir sure girme internete, cik disari kos, bir tur at.

compumaster; bir serverdan baska bir servera gecmek 2 gün sürmez. yanlisin var orada. tasima islemi; tasinacak server hazirsa bir slottan hdd'yi söküp digerine takmakla kadar hizli olur.

datacenter'da calismamis olsam senin su dedigine inanir, -vaay a.koyayim biz de burada götümüzün üstünde rahat rahat oturuyoruz, bir de adamlara bok atiyoruz- derdim.

Yapilan sunucu degisikliginin üstünde seneler gecmis, bizim tartistigimiz seye bak...

senin dedigin, softwareleri ayni olan sadece hardware'i degisen bir sistem icin gecerli. burada hddler bile degisecegi icin zaman aliyor. zaten benim dedigim adamlar siparis vermeye calisiyorlar, ama sorun cikiyor.

durum aslında ilginin tepe değerlerde olmasından kaynaklanıyor. ortalama değerlere dönünce serverda yetecektir. şu anda aşırı ilgi var. bu ilgi bir kaç hafta sonra kademeli olarak azalacaktır. o zaman yeni yazarlarla beraber ortalama bir değer tutturulacaktır. bu değerde de sözlük server'ı ve host'u kaldıramazsa upgrade düşünülebilir bence. şu andaki durum geçiçi yani.

elbette yazar alımından önceki değerlere düşmeyecektir ama bu halde de kalmaz.

aslında benım anlamadım olay su: server ıhtıyaca yonelık mı alınır yoksa olusabılecek yogunluga gore alınan bır tedbir midir?
yani su sekilde acıklamak daha guzel olur sanırım.siz akbilinizi günde 2 kez otobuse bındıgınız için 2 binişlik mi doldurursunuz yoksa param varken 10 binişlik doldurayım sonra ne olur ne olmaz mı dersınız..
bu durum benı dusunduruyor acıkcası..

enola gay; sen üstüne alinmissin fakat compumaster orada bana seslenmis sanirim. ben ne demek istedigini gayet iyi anlayip anlamamazliktan geldim ve cevap vermedim. sen üstüne alinma yani.

*** sözlükten mesaj atacaktim fakat sözlügün durumu ortada.

Şimdiki sunucu için: İntel deniyor, sponsor deniyor.. Taraflar, aralarında bağlayıcı bir anlaşma yapmışlardır muhakkak. Belkide "x yıl bu sunucuyla devam etmek" bu anlaşmanın şartlarından yalnızca biridir.

yok ya calısıyor daha dusuk konfigle de.

edubuntu var ya da kubuntu var xubuntu var fln bunlar daha dusuk sistemler icindi.
slackware mı ne vardı bi de.

pardusu bilememde eski sistemler için yapılan bir sürü distro var. bir çok işlemini de yapabilirsin. en basitinden wikipedia'da distroların listesi var.

uzerinde ses dalgalarinin gomuldugu ufak ufak kanallar, cizikler var plagin. igne o deliklere surtunce anlamli cizirtilar cikartiyor. plak tamamen analog calisan bir seydir. yani plagin tablasini dondurmekten baska elektrik harcamaz. ha tabi amplisi var ise ayri tabi. cok guzel bi duygu ya aslinda. nostaljik boyle. baris manco'dan estergon kalesi dinlemek falan bi garip...

sesinin yani sira bir de iletisim kurulan bir seydir plak. tozlarini silmelisin narince, sonra bittiginde arka yuzunu cevirirsin. eskidikce cizirdar, bambaska bir duygudur. cizilirse takilir, ne bileyim kafanin uzerine bos kibrit kutusu falan koyarsin. sonra enfes kapaklari olur. hikayesi coktur yani. mp3'le cok farkli kulvardalar.
not: robinbook'la konustuyduk, bir gun niyetliyiz plak zirvesi yapmaya. bahara falan olabilir.

ya abi plak entel oyuncağı ya adamın sesi kuyudan gelir gibi bırak eskiyi bugüne bak;) hangi plak kaliteli bir kulaklığın verdiği sesi verebilir ki

@enter saltman benim: cehaletine veriyorum. plak, su anda audio cd'den de kaliteli ses verebilen bir ortam. bilip bilmeden konusanlara da hastayim ya.

@enter saltman benim: o kulaklık büyük ihtimalle mp3 çalan (wav dinleyen kaç kişi kaldı?) bir cihaza bağlıdır. Ve mp3ler, 320 kbps (en iyi kalite) bile olsa "sıkıştırılmış" olduklarından dolayı parça normalde olan kimi sesleri kaybeder. (frekanslar ile ilgili teknik bilgiye luzum yok)

Bu kayıptan dolayı da olabileceği kadar kaliteli ses vermez mp3. Audio Cd'ler ise bir nebze (epey bir nebze) daha iyidir çünkü ses sıkıştırılmamıştır.

Plaklar hakkındaysa bu konu açısından çok bilgim olmadıgından fazla birşey diyemeyeceğim; ben bilmem osuruklu bilir.

audio cd ler de sıkıştırılmamış demeyelim aslında sonuçta onda da sampling yapılıyor. 16 bit 44.1 khz, ha ondan da daha fazla detayi kim duyar eder bilemem. (24 bit sampling de var sonuçta sacd ler'de, duyan var demekki).
ama plaklar ve onlara kayıt yapılan analog teypler heralde bu analog-to-digital çevirme işleminden geçmediğinden artik materyalin elverdiği maksimum detayda (ki mikroskobik diyebiliriz) ses içerebilir. ya da salliyorum. ama destekli salliyorum.

plakla cd'nin ses farkının ayırt edildiği iddia ediliyor. Ben aynı ortamda aynı kaydın hem plak, hem de audio CD halini arka arkaya dinlemedim. Ancak "fark olduğunu" iddia eden çoğu arkadaşın placebo yaşadığını düşünüyorum. İyi amfilerden, iyi hoparlörlerden plak dinlenirse, elbette çok güzel ses çıkar. Ama o ses CD'den de çıkıyor.

Bazı pikaplarda frekans kayması olabiliyor, üretimden kaynaklı çeyrek ses tiz ya da pes olabiliyorlar. Bunu farkeden ve rahatsız olan insan tanıdım.

@enter saltman benim: Geç kalmışım senin için.

@tabudeviren: Montunun fermuarını alttan en üste kadar çekerken çıkan sesi düşün. Aynı mantıkla yapılır plaklar da. Kaydedilirken alete(kayıt cihazı) giren ses dalgaları aynen plağın üstüne kazınır. Plağın iğnesi de bu ses dalgalarına sürtünerek duyduğun sesleri çıkarır. Osuruklu'nun da dediği gibi tamamen analog bir sestir duyduğun. İğneyi bir yere sabitleyip, mekanik bir şekilde plağı doğru hızda çevirirsen kulağını yaklaştırıp, hiçbir elektrik tesisatı olmadan da dinleyebilirsin yani.

mp3 piyasadaki en dandik ses formatıdır. popüler olması bu gerçeği değiştirmez. plak ise en yalın ses formatıdır. plaktan başka ancak karşında sesi ilk kaynağından duyarsan daha doğal olur.

kulaklık muhabbetine bile girmiyorum 15 yaşında olup google'da ses nedir araştırmayı bilmeyenlere laf anlatmaya gerek yok.

hayatında bir kaç kere plak dinleyenlerin atıp tuttuğu bir tartı$maya dönü$mü$ bu konu. Nedir entel i$i olan? Plak dinlemek mi, yoksa iyi ses nedir bilmek mi?

o zaman ben de tutup empe3 - aypod ws.'de kodaman cocuklarının oyuncağıdır dersem bu tartı$mayı nerelere ta$ımı$ olurum tahmin edin.

$una abi plak hakkında yorum yapacak kadar dinlemi$liğim yoktur deyin ba$ımın üztünde yeriniz rezervelidir. Zaten yeteri kadar dinlemi$ olsaydınız yukarıdakileri yazamazdınız. Direkt severdiniz.

aaah ıssız adam ah !! neler açtın gençliğin ba$ına be. $imdi kime sorsam filme gitmediğini falan söyler daralır krize girerim bir anda. oysaki filmin ilk dakikalarında ba$roldeki "alper" karakteri bu konuyu yeteri kadar basit olarak anlatmı$tır.

Bu arada dü$ünsenize plak çalarken yerde sevi$tiğinizi.

"Yalnızım, çok yalnızım
dırırırıımmm"

p.s.: pyro clustic flow'un da bahsettiği gibi "acıların zirvesi plak versiyonu" zirvesi yapılacak olduğunda (ki en yakın zamanda yapmak farz oldu bize) bi'zahmet te$rif buyurun da kulaklarınız biraz müzik duysun. En damarından acılı arabesk parçalar e$liğinde ne yapacağınızı $a$ıracaksınız. orhan gencebay, bergen, müslüm gürses, esengül ws. sanki yanınızdaki masada söylüyormu$ gibi olacaklar.

aradaki ses kalitesini değerlendirebilmek için bekleriz efendim.

(bkz: moda'da plak molası zirvesi)

olmaz.

energizer yazdın da duracell'i niye sansürledin anlamadım. Eğer pillerin amper saat değerleri aynıysa kullanabilirsin.

evet mallık biraz. ama iki pilin de yapısı farklı değil mi? malum duracell çok gidiyor ya, kimyasal bileşenleri de farklıdır diye düşünmüştüm.

acele cevap bekleniyor yalnız, çünkü markete almaya gidicem artık.

duracell'in şarjsız normal alkalin pillerini (ayıcık falan diyince) kast etmiyorsunuz umarım? onlar şarj olmaz. pilleri de makineyi de elinize alırsınız.

şarj edilebilen pillerse sorun olmaz ama şarj edilmeyen pillerse patlar. açık ve net patlar.

hayır şarj edilebilir pilleri sormuştum

samsung bu işin uzmanı derim. benq'yu bilemem.

samsung 2232gw kullaniyorum. tum ozellikleri ve fiyati samsung 2232bw ile ayni, tek farki parlak ekran olmasi. 2232bw daha mat. iki monitoru yan yana getirip oyun ve film ekranlarinda gozunuzle gorup hangisi hosunuza giderse onu alin derim bu iki samsung'dan. (ha tabi samsung'da karar kilarsaniz)

delicesine memnunum. (ps3 icin kullanmaktayim)

konuya alakasız bir yerden dalıp karıştırmak da istemem ama 300ytl civarı bir lcd monitör alacağım bu aralar. tavsiye edebileceğiniz bir model var mıdır acaba? Yoksa samsung 932nwe+ alıp geçeyim mi?

(bkz: benq x2200w)
(bkz: samsung 2232bw)

oyun oynayacaksanız benq derim. nedenlerimi de sıralayayım.

1) HDMI
2) gerçek 8ms hareketli görüntü tepkime süresi. 2ms 5ms gibi etiketler yanıltmasın onlar gtg değerleridir..
3) çoğu yer ilk ay 0 ölü piksel garantisi veriyor

@birberber.... (amma uzunmus nick)

1- hdmi to dvi kablo kullaniyorum samsung monitorde. bir farki olmamasi gerek hdmi to hdmi kablo ile kalitesi. tabii sesi ayrica aktarmak gerekiyor bu durumda ama o da sorun degildir heralde cok

3-zorlarsan eger samsung icin de olu pixel garantisi veren yer bulunabilir. benimki gerci garantili degildi ama olu piksel cikmadi allahtan.

2 icin bir sey diyemeyecegim, kaldi ki samsung 2232bw basligina olumsuz seyler yazan ve karsilastirmalar yapanlar da olmus.

yine de tekrarlamaliyim ki, film ve oyun performansini cok seviyorum aletin.

cause eger istanbulda ise gelip bir bakabilir uygun oldugumda eve.

psu'larda duyulan GERÇEK değeri monitörlerde de yerini almış.

samsung 2232 BW kullanıyorum, mis gibi. sadece oyun oynuyorum desem yeridir.
(y)

kendi kendime çözdüm problemi
css dosyasına z-index değeri ekleyince düzeldi.
ilerde sorun yaşayanlar olabilir diye silmiyorum.

alternatif bir çözüm yazayım o zaman, scriptle ilgili js dosyasında
this.so.addParam("wmode", "transparent");
parametresindeki transparent'i opaque olarak değiştirince de düzelmesi gerekiyor.

elle giriş direkt ya kim ne diyecek. fransız restoranı değildir orası.

Cok şık ve kismen resmi ortamlar haric evet kesinlikle elle yenir.

Misafirle arada resmiyet azsa evet, gotururum.

mekanda elle yeme ortamı olmaması ihtimaline karşı önce evde karın birazcık doyurulur. vardığınızda eğer elle yiyemiyorsanız, aç kalmadan rahat rahat, gerekirse kürdanla yersiniz sonra.
çok stratejik oldu, farkındayım.

evet, genellikle elle yenir. benim gittiğim mekanlarda garsonlar servisle beraber masaya ıslak ve sanırım hafif sabunlu sıcak havlular bırakıyorlardı. bu sayede ele, ağıza yapışan iğrenç tavuk derisi rahatlıkla ve anında temizlenebiliyor. mekan olarakta, sanırım en eskilerinden olan, mahmutbey yolundaki kanatçı haydar' ı biliyorum.

vallahi elinle dalacaksın. kanat bu yaw. elle yenir tabi. kfc deki butları ve kanatları da öyle yiycen. yani biz öyle yiyoruz. 50 yaşıan gelmiş bi kurumda önemli bi yerde olan adam da elle yiyor, 20'lerini sürmekte olan ben de..

adı üstünde kanatçı olan bir yerde kanat direk elle yenir, kanatçıda çatal bıçakla yiyeni kovalarlar yahu :P

ibo'nun bir filmindeki aydemir akbaştan gelsin
"tavuk balık kelle bunlar yenir elle"

(bkz: youtube jacker)

ben su sekilde erisiyorum:

(bkz: #13770106) ***xp ve vista da oluyor

arkadaslar benim sikintim erismek ile ilgili degildi...ne oldu da ben rahat rahat girdim hic bisi yapmadan...

yok normal o. herkese oluyor. sebebini bir arkadaşım youtube'un gün içinde ip değiştirmesine ve o ip'nin o sırada blocklanmamasına bağlamıştı.

daha sezon bitmedi, dizilerin çoğu 1 ay ara verdi

edit: o zaman düzelteyim, heroes şubat'ta devam edecek. smallville,supernatural,the office vs. izlediklerimin tümü böyle yaptı.

Dexter her sezon 12 bölüm olarak yayınlanıyor.

özel kanalların dizileri her zaman kısa sürüyor. nedenini sormayın. (özel kanal derken paralı şifreli kablolu vs olanlar)

kadıköyden deniz otobüsüyle bakırköye gitmek olmuyo mu şimdi yani?

:) mümkün tabi ama biraz tuzlu oluyor. bir hafta boyunca üstüste gidilip dönüleceği için daha ekonomik bi seçim olsun dedik. siz yine de tarif edin belki bi kaç deniz otobüsüyle gitmek durumunda kalınabilir.

olabilecek tüm alternatifler sana kafayı yedirecektir. mis gibi deniz otobüsü varken. aylık abonman al kullan.

cevizlibağ kadıköy- cevizlibağ bakırköy
kadıköy eminönü- eminönü bakırköy
kadıköy- bakırköy ( taksiler var, 10 lira her gün garanti değil)
başka yok.

kriz var derim. 3 ay bekle derim ucuzlar derim derim derim

full hd dururken hd ready alınmaz da ondan.

al derim sanki hd yayın var

ucuza alıyorsan al (ama dolar 1.55 iken zor), full hd olayına gelirsek daha bir 50 yıl bu ülkeye full hd gelmez, eğer 80 ytl verir blueray alırım dersen ya dsmarthd ya da digiplus alırım onlar yakında fullhd yayına geçerler diye düşünüyorsan geçebilirsin. Normal uydu antenle şimdi izlediğin kanalları fullhd tvde izleyince tv izleme isteğin kalmaz, görüntü çamurlaşıyor ve yanlardan uzuyor (gerçi tüm 16:9larda öyle ama çözünürlüğü yüksek olunca tvnin daha kötü ).

ps3 ün yoksa neden alcaksın derim.

HD yayın olsun ya da olmasın, lcd tv alınmalı. Estetik duruyor bir kere. Ince. Teknik yönünden bakarsak daha 10 sene önce 51 ekran tvlerde video kaset izlerken vay be cam gibi görüntü diyorduk. Birkaç sene sonra illa ki greenray icad edilir, blueray korsan pazara düşer. Hep böyle olmadı mı şimdiye kadar. TV de uzun ömürlü kullanılacağından biraz fazla verip full hd almak daha iyi olur derim ben. Mevcut teknolojiyi değil de geleceği düşünerek cihaz almak en mantıklısı olur.
Bence full hd alın.

10 sene bozulmazsa kullanacağın bir aletten bahsediyoruz. almışken varolan standartların en üstü (en üst modeli demiyorum yayın standartlarında en üst) alırsan o standart zaten ortalama 10 sene egemen kalıyor. mis gibi yeter gider. bluray standartı da 10 sene filan gider tahminim. ps3 vs vs vs hepsi full hd olarak 10 sene en az destek vereceklerdir. ama hd ready için ıh ıh.

her televizyonda yanlara doğru uzama problemi olmuyor. sonylerde 16:9 ve 4:3 gibi seçenekler var. 4:3 yapınca normal televizyon gibi sağa sola uzamadan seyredilebiliyor.

windows bilesenlerinden explorer ve messengerı kaldırsanız isinizi gormez mı?
bir de kendisine sınırlı bir windows hesabı acsanız degıstıremese bılesenleri.

mütemadiyen ağdan girip klasörlerini kontrol edin. msn yüklediyse silin.
hatta bazı programlar var, o yokken yükleyebilirsiniz. mesela deep freeze diye bir program, bilgisayar tekrar başlatıldığında, sonradan yüklenen herşeyi siliyor. belki sürekli yükleyip silmekten sıkılır msn i.

sizin girmeniz de problem değilse adsl modeme'e msn'in ip'lerini bloglatabilirsinizi.

www.frmtr.com
şöyle bişey buldum
mac adresi falaan diyor ama ben pek anlamam o işlerden. belki yardımı olur.

winarp spoofer adlı programla ip numarasına göre seçtiğiniz bilgisayarı blocklayabilirsiniz.

malum şahsın tcp/ip ayarlarına saçma sapan bi yeğlenen dns yazdığınız takdirde sorununuz çözülecektir

dediğiniz gibi elle ip verdikten sonra bu ayarların değiştirilmesini engelleyebilirsiniz. elle ip verip gerekli ayarları yaptıktan sonra:

1) başlat-çalıştır-gpedit.msc
2) yönetim şablonları - ağ - ağ bağlantıları
3) buradan "bir yerel ağ bağlantısının özelliklerine erişimi yasakla" ve "windows 2000 ağ bağlantılarını yöneticiler için etkinleştir" kısımlarını etkin yaparsanız yerel ağ bağlantılarının özelliklerine giremez. ayrıca buradaki işinize yarayan kısımları (tcp-ip gibi) etkin yaparak işinizi daha da garantiye almış olursunuz.

xp home edition için bu ayarlar yoktur hatırlatmış olayım.

Az önce TRT İnt'teki internet programında bahsettiğiniz işlemi yapan bir program tanıttılar. Gün ve saat seçerek, o zaman diliminde istediğiniz engellemeyi yapabiliyormuşsunuz. Ancak sonuna yetiştiğim için adını alamadım maalesef.

edit:Sitesinden buldum. Konya Büyükşehir Belediyesi'nin hazırladığı bir programmış:

www.konya.bel.tr

innerspace
www.imdb.com

ayrica:
(git: 5920)

fantastic voyage ?

simpsonsların da böyle bir bölümü vardı :)

bildigim kadari ile laptoplarin ekran karti anaart ile tumlesik geldiginden o mevzu yapilamiyo. en azindan intel islemcilerde oyle. lakin amd'lerde farkli oluyo bidigim kadari ile.

çok pahalıya patlayan bir sistem var. linkini bulamadım şimdi. asus destekli harici ekran kartı aparatı vardı. bulursam atarım sözlükten(çaylaklığım bitince:)) ya da buradan.

yeni laptop al daha ucuz ve mantıklı. asusun o ürünü bile piyasada sadece hava atmaktan başka bir işe yaramadı.

uyumlu bir başka chipset'le değiştirebilirsin. rakamlar sallama ama mantığı anlatmak için şöyle bir örnek vereyim.

atıyorum sende xpress 1100 chipset var, anakarta tümleşik, bu chip'i söküyorsun, yerine bununla aynı mimaride (atıyorum) xpress 1300 takıyorsun. oluyor diyen var.

Kedi kacar ya. Meraktan.

Daha once kedi beslemediysen kedi beslemek ile ilgili bir iki kaynak edinip okumani oneririm. Isini kolaylastiracagi gibi hem kedinin hem de senin beraber olmaktan aldiginiz keyfi arttiracaktir.

dogasinda var hayvanin, ne olursa olsun eger imkanı varsa tuvaletini bile dısarda yapmak istiyordur
kacmiyor, geziye cikiyor ayrica
sizin de imkaniniz varsa cadde üstünde falan ooturmuyorsaniz birakin ciksin (asilar falan tamamsa)
ben 3 katta oturyorum kedim sabah yemegini yiyor benimle birlikte sokaga cikiyor
aksam is dönüsü sesleniyorum geliyor eve beraber giriyoruz yari evcil benim ki
ayrica 2-3gün (yazin) eve hic gelmedigini de bilirim
yapabilirseniz özgürlük herkese iyi gelir

(bkz: curiosity killed the cat)

Bizde artık refleks haline geldi, kapıyı açarken ilk önce bir kaç parmak açıp gelen giden var mı diye kontrol ediyoruz.

Burnuna kokular geliyordur, dışarıdan sesler duyuyordur. İçgüdülerinde var, ne yaparsan yap her fırsatı değerlendirecektir.

En temizi bir tasma ayarla ve rutin olarak gezmeye çıkar.

bence asla dışarı çıkarmayın, bi kere öğrenmesin gidip gelmeyebilir. daha da kötüsü başına bişey gelebilir. hemen konuyla ilgili bi anektod aktarayım; şu an 8 aylık bir nur topu olan kedim 2 aylıkken-evet evet iki aylıkken-, dikkatsizlik sonucu eve yemek siparişi verdiğimizde içerden para almaya gidince aradan fıyttırdı aynen dediğin gibi. ve nasıl olduysa apartman kapısından da çıkmış, demir kapı ve kapalı olmasına rağmen. bütün gece ağlayıp mahallede araba farıyla fenerle aradık, bulamadık. akşam kaçmıştı bir de. ertesi gün bütün mahalledeki agaclara, arabalara falan ilan yapıstırdık bi bulan olmustur diye. gercekten de bulan olmus, yagmurda bi köşede vıyklıyomuş bu, küçük bi çocuk evine götürmüş. telefon geldi hemen gittik baktık sepet yapmışlar buna süt veriyolar. vermek istemediler pek hatta :) neyse diyeceğim odur ki kızgınlığa ulaşmamıştır ama şuursuzluğundan yapıyordur.küçük oldugu için evi tekrar bulamayabilir de. tavsiyem sokağa hiç alıştırmayın, hastalık kapabilir, yaralanabilir vs. çok dikkatli olun, biz çok şanslıydık araba falan ezebilirdi kolaylıkla, küçücük bişey o sonucta. ay yerim onu ben :)

gdduman; o zaman evde kedi beslemeyelim. çünkü sokak kedileriyle ev kedileri aynıdeğil malesef dışarı çıktığı zaman diğer kedilerin ve köpeklerin gazabına ugraması çok olası. ayrıca büyük bir şehirde, şehrin en işlek en canlı yerinde ve üst katlarda oturuyorsan bu soylediğin çok anlamsız. kedinin asansöre binip onuncu kata çıkabileceğini düşünmüyorum. bahçeli sessiz sakin bi yerde oturuyorsan dediğin bir nebze dogru.

bu kaçma huyundan kedim öldü. tavsiye etmiyorum. (bu arada bu akşam hep sizin soruları cevaplıyorum ilginç)