lise/yüksek okul/ üniversite'den mezun olup gidip tecil ettirmek istiyorum dersen, tecilini yaparlar, süresini bilmiyorum. kaçak pozisyonuna düşersen, askeri mahkemeye verirler ugraşırsın. oturduğun yere en yakın askerlik şubesi neresi ise, pazartesi gidip durumunu bir öğren derim.

askere gidicek misin sen, planın nedir?

Hayır, yaklaşık 1 sene daha gitmeyi planlamıyorum.

nüfus cüzdanında nüfusa kayıtlı olduğu il ilçe hangisisiyse o ilçedeki şubeye kayıtlısındır. Bürokrasi sonuçta:) belli olmaz neyle karşılaşacağın en temizi kayıtlı olduğun şubeye gitmek. Kolay gelsin.

ben de aynı şekilde yığılma dolayısıyla henüz tecil ettirebilmiş değilim.Gerçi bu celp döneminden sonra daha sakin olacağını düşünüyorum.Bir de herhangi birinden ziyade nüfusa kayıtlı olduğun yere gitmen en mantıklısı,çünkü içeriye zor bela girip hiçbir işlem yapılmadan geri döndüm ordan biliyorum.

Yahu nüfus nerede ben neredeyim ohoo: ) Başka şubeden olmuyor mu bu işler kesinlikle?

nüfusa kayıtlı olduğun yer işlemi hızlandırır.İkametin neredeyse oradaki şubeye git.Kıllık çıkaran şubeler oluyor çünkü.Bir de bu aralar askerlik şubelerine gidenler varsa not düşsün yoğunluk hakkında.Yoksa yine sabahın köründe yola düşeceğiz gibi.

@colg fusion : normalde yerli askerlik şuben kütüğüne kayıtlı olandır. lakin kütüğüne bağlı olduğun ile gidemeyeğine göre askeri terminolojide yabancı askerlik şubesi diye tabir edilen, ikahmetgah ettiğin/ evinin yakınındaki şubeye giderek'de askerlik işlemlerini halledebilirsin.

sen, bir yıl daha gitmediğini planlamıyorsun, bu şekilde ifade etmişsin. lakin mezunsan, yahut herhangi bir egitim ögretim kurumuna kaydın yoksa, ekseri tecil hakkında bitmiş ise, şube seni alır. daha önce belirttiğim gibi, pazartesi günü erken kalkarak hallet.

istanbul'da oturuyorsan yardımcı olabilirim sana. her askerlik şubesi yoğun olmuyor. atıyorum bakırköy'de iki tane askerlik şubesi var. biri postane sokağında, diğeri tren istasyonunda. postane sokağında ertesi güne sıra numarası alırken, tren istasyonundaki şubede yaklaşık 1 saat içinde bütün işlemlerini halledebiliyorsun.

email adresini yazarsan, yardımcı olmaya çalışırım.

sence giydirirler mi? evet, bencede giydirmezler. hem denizci olarak askerlik yapmak rahattır. bildiğim kadarıyla iç çamaşırıda vericekler. müsterih olunuz.

biz geçen ağustos'ta arkadaşım için alışveriş yaparken biri gelip değiştirdi elindekileri. onunki de sizin durumdu, yeşilden beyaza değiştirdi. bence bir gidip sorun aldığınız yere, değiştiriyolar çünkü.

valla altta gözükmedikçe giyebilirsin çıkart ulan ne renk giydin demeyecekler sonuçta. ama isitpossible nin dediği gibi aldığın yerden değiştir. birde tavsiye yanına şöyle 10 gün 2 hafta yetecek çorap çamaşır filan al ne olacağı belli olmaz rahat edersin. birde ayakkabı vs. numarası sorarlar sana bir numara büyük söyle.

Aldığım yerden değiştirdim, bu sefer civciv sarısı bi'şey verdi, "bu oluyo denizciler için" dedi. Üniforma transparan olmayaydı:D

caktı siki tuttu yan bastı.

aynısı bende'de cıkıyor. serverle ilgili bir sorun var sanırım.

geri geldi.

Bazen kısa süreli oluyor, bekleyip tekrar dene.

84.44.114.46'dan devam ediyor..

pazar günü hürriyet gazetesi almıştım. muhtelemen evin bir köşesinde olmalı, bulurum. Avukat ilanları biraz fazlaydı, sanırım onlarla ilgileniyorsun.

iletişim için adresini yazarsan, yardımcı olabilirim.

tesekkurler iletisim icin kahvegibi et gimayil nokta kom'a mail atabilirsen çok sevinirim.

Ben de eve gidince yazıp atayım size. Veya adres verin direkt kargoyla yollayayım? Hangi alan için istediğinizi bilemediğimden o daha çok işinize yarar gibi geldi.

ben yarın yolluyorum kendisine 6 aralık tarihli ik'yı. sağolun arkadaşlar.

6 aralık pazar günkü var bende, yardımcı olayım ?

avukat ilanlarına bakacaktım ama sanırım endless dream gönderecek. bir durum olursa tekrar yazarım size.

altın ; küçük yatırımcılar için karlı bir yatırım aracı. bir müddet daha yükselecegine kanaat getirmekteyim şahsen. insanlar ellerindeki altını piyasaya cıkarsalar belki bu kadar yükselmeyecekti. olmayan mal'a talep fazla olur. bundan mütevellit'de fiyatı her zaman tavan yapar. eğer, acil paraya ihtiyacın yoksa, hic bozma, yerinde dursun derim.

Hiç bir şeyin fiyatı sürekli artamaz, kıymetli madenler piyasasının piri, en kral altın spekülatörü dahi piyasanın nereden döneceğini tepe noktasını tam olarak kestiremez. Kısacası demem o ki bu kadar yükselmiş ve rekor kırmışken, ben olsam en azından bir kısmını elden çıkartırdım.

iki gün önce 1208 ons gibi tavan gördü ve ciddi bi' düşüş sergiledi ondan sonra. tavanı gördü ve gevşemeye başladı. Dün bi' arkadaşıma bozdurdum 1180 ons gibi yakaladık dün ve tl ' ye döndük şu anda da 1161ons ta sabit . 56,50 gibi bozdurdu arkadaşım ve şu anda 55,70
pazartesi sabahı - bana göre - yine düşüşle başlayacak - bu sadece bi' tahmin - ne kadar düşer eder bilemem ama genelde pazartesi artış eğiliminde olan fiyat bence bu pazartesi düşüşe biraz daha devam edecek. ben kısa vadeli bi' düşüş bekliyorum açıkçası. uzun vadeyle ilgili bi' öngörüm yok ama belli bi' düşüş olacağını sanıyorum. dün burda bi arkadaşa daha söylemiştim. keşke dün fln elden çıkartsaydın. ama bi' de şöyle düşün. bu kadar yüksk fiyatlardan almadığına eminim yani bozdururusan illa ki karda olacaksın. en tepedeki fiyatı yakalamalıyım hissiyatından uzaklaş yukarlardayken elden çıkartsan da iyidir yani. - tamamen kişisel görüşlerim -

Altın'ın pazartesi günü düşmesi mümkün değil. Çünkü dün 1146 seviyelerinde bulunan destek noktasını kıramadan geri sekti. Aslında altın güzel bir trend yakaladı. Önümüzdeki hafta 1175 seviyesini yeniden görüp ufak bir düşüşün ardından tekrar yükseleceğini ön görüyorum ki bu dediklerimi indicatorler de destekliyor.1192 de önemli bir direnç seviyesi var ve burası önemli bir nokta ,ben olsam 1192 i bekler oyle satarım.

not düşeyim; 07.12.2009 Pazartesi saat: 15:15 ons 1140. tahmin ettiğim üzere altın düşüşle başladı haftaya.

iki tarafıda tanıdığın için, işin rengi biraz değişiyor tabi. davet'de edlimişsin hem. ben olsaydım yerinde, formalite icabı gider, 1 saat durur, tebriklerimi iletir, daha sonra'da uzardım.

9-10 yıl cok büyük bir süre, bu kadar sıkı-fıkı olduğun arakdaşların'dan bir anda kopuşunun, karşı tarafın kendi icerisinde '' acaba, bizden neden soğudu?'' şeklinde bir muhasebe yapmaması, bir hayli ironi tabi.

çeyreğini tak, çık bence.

tahammül sınırını aşan hareketleri çözebileceğinizi neden hiç düşünmedin ki? dostlar kolay bulunmuyor. kesinlikle gitmelisin derim... gittiğinde de imalı bir kaç şey söylersin, bu evlilik hepimize şans getirsin falan gibi. yeniden güzel diyalogların kurulması için daha güzel bir fırsat olabilir mi? gör bak o tahammül sınırını aşan şeyler nasıl da küçülecek oraya gidince... onların evlendiğini görürken onca yılda yaşadığınız her şey gözünün önüne gelecek belki de ağlayacaksın. kimse kusursuz olmuyor, kusursuzu arama, değerlerini tart ve öyle kopar insanları hayatından. ha eğer hataları doğrularından ağır basıyorsa bir şey diyemem ama yazdıklarından yola çıkarak hala içinde bir dostluk parçası taşıyorsun onlar için diyebilirim.

git bence.
bu dargınlık allah muhafaza aralarından birinin cenazesinde de bitebilirdi, ne güzel mutlu bir olay çıkmış karşına fırsat olarak. senelerce kin tutmaya değmez hiçbir şey.

9-10 sene öyle yabana atılacak bir süre değil. ileride pişman olmamak adına ben olsam giderdim (şimdiki aklımla. çünkü aynı şey başıma geldi ve ben gitmedim, şimdi de gitmediğim için üzülüyorum).

eğer ortam aynıysa, sizi gererlerse çıkar gidersiniz. ama en azından insanlığınızı gösterip kutlamış olursunuz. veya tam tersi olursa da, eski birkaç arkadaşı kazanmış olursunuz. ben her iki ihtimalde de bir terslik göremiyorum :)

Benim yaptığımı yapmayın, gidin... hatta bir bakmışşısnız, gelin adayını dansa kaldırmışsınız

hayatının devamında o insanlarla yoluna devam edip mutlu olabileceğini düşünüyorsan git barış eskisinden daha iyi bi hal bile alabilir ama gidince hep eski olaylar veya tekrar yaşanacaksa bu olaylar boşver gitsin insandan bol ne var ki

sizden hoşlanan ama utangaç olduğu için ilk adımı atmaktan çekinen bir adam olabilir karşınızdaki. en azından yardımcı olsanız iyi olur bence. benim aklımda ukte olarak kalmış ve yaşanamamış bir ilişkimin sebebi buydu çünkü.

bende ilk adımı kadının atmasını isterim arkadaşım. hayatın, her ortam ve her şartında, kadın ve erkeklerin eşit olduğunu kafamıza vura vura bizlere empoze eden sizler, iş gönül, aşk, meşk ilişkileri olunca neden ilk adımı erkek'den beklersiniz.? sorarım.

diycesen ki, ''clamerciğim, doganın kanunu bu'' hayır efendim. doğanın kanun/kuralı bu değil. bundan mütevellit, ilk adımı kadın atmalıdır.

sorusu olan?

dünyanın en çok tartışılan, tartışılırken en çok zaman harcanan ve bunların gereksizliğini çok az kişinin anlayabildiği konusudur.

(öncelikle basit cevap veriyorum; sonra biraz daha karmaşıklaşacak uyarmadı demeyin)

aranılan ilişkiye göre değişir durum. ne aradığını düşün? tek gece takılacağın, bir hafta zaman geçireceğin, en olmadı bir ay gönül eğlendireceğin birisini arıyorsan. sen atmalısın ilk adımı. eğer ki ciddi bir ilişki arıyor ve de ilişkin bir noktadan sonra verdiğim 3 tipten birine dönüşüyorsa yani basit bir sevgiyle, yapmacık bir bağla bağlanmışsan karşındakine o zaman da sen atmalısın ilk adımı. zira dünyasal sevgiye sahip olan ve elde etmeye çalışması gereken sensin. (tikkat tikkat, burada işler bir üst boyuta çıkıyor) velhasıl kelam, sen "o"nu arıyorsan, inan "o"nu bulduğunda adım atmaya gerek kalmayacak. bir bakış, bir selam, bir temas, bir öpücük tüm geleceği bir anda hissetmeni, öğrenmeni ve tüm gelecekten bir anda emin olmanı sağlayacak. bu aşktan da öte bir şey..

edit: cevabını okudum. soruyla pek bir alakası olmadığı, benim haberim olması için yazdığın ve de benim haberim olmasından ötürü sildim. alınacak bir şey yoktu yahu:/ bahsettiklerim sadece kelimeler değil. sevgiler..

öncelikle (bkz: kadına pozitif ayrımcılık)
sonralıkla bunu siyah ve beyaz, kadın ve erkek şeklinde ayırmak saçmadır. insanız lan biz insan, milyon tane karakter özelliğimiz var. bunun utangacı var çapkını var osu var busu var.
lütfen yani.

bi dişi olarak ilk adımı atmakta hiçbir sakınca görmediğimi söyliyim ilk başta. Bence ilk adımın kimin attığı çok da önemli değil; ama şunu da gördüm ki er kişi ilk adım karşıdan gelince "çok yakışıklıyım, vazgeçilmezim, süperim lan" triplerine girip erkek arkadaşlarıyla girdiği "sidik yarışında" bunu anlatarak kendince bi ego tatmini yaşayabiliyor. kendim de yaşattım, başkalarında da gördüm. bi erkeği itici yapan detaylar top 5 listesinin 1 numarası da budur bana göre.

önemli olan karşıdakinin ilk adımın hatun hişiden gelmesini kaldırıp kaldıramayacağıdır, bence.

yahu ölmezsin be, at atacaksan... kadınların da götü az kalkmaz yani ama o başka bir mesele. genelde şöyle olur: kız ufaktan bir şey yapar ama bariz bir harekette bulunmaz, erkek olayı idrak edebilirse niyeti de varsa o adımı kesin atar. "lan? acaba?" diye diye, tırsa tırsa atar o adımı. ben bile gerildim burada.

Bence ilk adimi atan kadin erkege özenen kadindir. Yapmayin sevgili hemcinslerim, yakismiyor! Asil bir kadina gidip erkege asilmak ya-kis-mi-yooooo! bitti.

tum gelenekci kadınlar itlaf edilsin. kuralcı dangoz politikacı kadınların hepsi itlaf edilmeli. bi an once. ne hissettigini ne kadar verdiginin pesinden kosamayan cucukler ibibikler itlaf edilsin.

ilk adımı tavuk atmalı. böyle saçma iş mi olur? kadınları adım atması, hoşlandığını falan söylemesi, tövbe tövbe, aykırı işler bunlar ıyk!!!

Mahpeyker, burada atıp tutuyorsun şimdi ilk adımı illa ki erkek atmalı filan diye ama ben senin dün açtığın soruyu da hatırlıyorum. Özetle, sen ilk adımı atıcan ama gururdan yapamıyorsun. Seni gaza getirelim, bahane bulalım diye de bu soruyu sordun. İtiraf et, ilk adımı atmak istiyosun ehehe :)

götürürler merkeze demek isterdim ki bilmiyorum.soruyu biraz daha açarmısınız ruhsat yanınızdamı değil yoksa araç trafikten çıkarılmışmı?

geçen polis çevirdi eve 10dk uzaklıkta. ben de ruhsatı arabada sanıyordum, değilmiş. söyledim evde unuttuğumu ve isterse getirtebileceğimi. "iyi olur şimdi sabah sabah aracı bağlayıp sizi de uğraştırmayalım" dedi. yani kısaca bağlıyorlarmış..

kullanılan bireyin ehliyeti var, aracın ruhsatı yada plakası yoksa, para cezası diye biliyorum. ancak son trafik kanununlarından sonra epey bir artı. yalnız rakam hakkında bir malumatım yok. + aracı emniyetin otoparkına bağlıyorlar. günlük olarak'da aracın otopark masrafı sizden kesiliyor.

Polis aracın plakasına bakar, araç çalıntı değilse ve araç ailenizden birisine aitse (soyadlarınız aynıysa) ufak bir ceza keser veya sözlü uyarıda bulunup bırakır.

eğer ters bir günlerine denk gelirseniz aracınızı bağlarlar.

@kimlanbu : nerede yaşıyorsun arkadaşım sen? arabistan falan mı? emniyet mensubunun prosedür dışında hareket uygulama yetkisi yok. dediğin gibi, tolerans uygulama durumuna sahip degil. trafik yasası ve mevzuatta böyle bir yetkiye sahip degiller. trafik memurları. yasa neyi gerektiriyorsa o uygulanır.

o zaman herkes, çıkarsın plakasını, almasın yanına ruhsatını?
var mı böyle bir mantık?

aynen bağlarlar, çekme ücreti 180 tl civarında + günlük otopark ücreti de 5 lira falan. onun dışında ruhsat ya da plaka bulundurmamanın cezası da 61tl, peşin ödeme de 45tl oluyor. ama şansa ruhsat yakın bi' yerdeyse aracı bırakırsın gider alır gelirsin ruhsatı. bu da memurun insiyatifinde bi' olay, kolay kolay gerçekleşmez yazarlar cezayı..

edit: bu arada var olan ruhsatı bulundurmamanın cezası bu, ruhsat hiç çıkartılmamışsa sıçar! darmadağan olursun, bitirirler adamı..

@claimer: arabistanda yaşayan sizsiniz sanırım, ya da avrupa'da falan. türkiye'de ehliyetsiz, ruhsatsız, sigortasız defalarca polise yakalandım, yanımdaki alkollü arkadaşımın ehliyetine el koyup daha alkollü olmama rağmen arabayı teslim aldığım (kağıt üzerinde, yine polisin önünde arkadaşım sürdü gitti arabayı) oldu. biraz ricaya, belki biraz da paraya bakar bizde işler.

@plainwalker : evrakların'nın eksik ve olmadığı taktirde seni gönderen memur arkadaşın sorumsuzluğu'dur o. bireysel ve biraz duygusal davranmış olmalı karşı sanırım sana. artık ne kadar acıtasyon yaptın bilemiyorum :)

lakin, böyle bir sistem yok. bunuda bil.

cevap verme saygısızlık yapma yeter. yani o yapıyorsa bile. belki seni sınamaya çalışıyordur.

sözlüne dayısının davranışlarından olan rahatsızlığınızı söyleyeceksiniz ve onun da sizi seven biri olarak size hak vermesi gerekiyor. ancak şu var ki maalesef çok ayrı ayrı tip aile yapıları var. herkesin ailesi bizimkiler gibi olamaz. dayının karakteri böyle deyip siz de onun ayarlarına espritüel bir şekilde ayarla karşılık verebilirsiniz. ayrıca sözlünüzle evleneceksiniz dayısıyla değil. bu durumu bu kadar düşünüp kendinizi üzdüğünüze değmez emin olun ki dayının dangalaklığı da geçebilecek bir şey değil. ya susup dayının hıyarlığına devam etmesi için yol verin ona ya da dediğim gibi kendi konuştuğu dilden konuşun. emin olun sizin de ona ayar çekmeniz hiçbir şekilde kötü bir durumla sonuçlanmaz.

çok nazik olursan tepene çıkarlar. biraz maço ol. ezdirme kendini. dayıysa dayılığını bilsin.

benim kişisel görüşüm bu yönde. işi bozmaz ya da bozmamak için söylemiyorum bunları. bana aynısı yapılsa böyle davranırdım.

ilk önce dayı'nın kendisiyle konuş. tabi bunun yerini ve zamanını iyi ayarlaman gerekiyor. sana karşı neden böyle bir tavır takındıgını, bu durumdan muzdarip oldugunu adamın karşına gecip, edep ve adap sınırları icinde anlat. sana iyi yada kötü bir cevap verecektir. yani ilk olarak sorunun kaynagı olan adamla sorununu çözmeye calısıcaksın. baktın, gördün olmadı, daha sonra sözlünle konuş derim. yine yine bir sonuca ulaşamazsan, kız, anne ve babasını beraber toplayıp konuşman, hem bu konuda yeterince sıklıdıgını + haklı oldugunu ve kızın anne ve babasına samimiyetini gösterir, tamam..

ayrıca, dayısı kimdir? nedir? dış kapının mandalı, yada zurnanın son deliği degil midir bu adam? fazlada üzerine düşme. sorunu bu cerceve icerisinde cözecegin kanısındayım. söylemiş oldugum sıra dahilindeki, kişilerle muhatap olman, o adama karşı, elini kuvvetlendirir.

-dayıymış kim o? sözlünün anası yada babası varken, ona söz söyleme hakkı düşmez !. konu ne olursa olsun.

dayının tavrının direkt olarak size olduğuna emin misiniz? acaba sevgilinize olabilir mi tavrı? "sözlenme aşamasında bi aile büyüğü olarak ben niye çağrılmadım?" tarzı bi düşüncesi olabilir bence sinirini de sizden çıkarıyodur. bazıları böyle şeyleri çok kafaya takar.

ek olarak fazla üstünde durmayın mesafeyi koruyun derim zamanla normale döner. hem zaten aranız iyi olsa nolcak evlenseniz sözlünüzle, dayıyı 2-3 bayramda bir görürsünüz

dört yıllık bir üniversite mezunuysan eger, yedek subaylık sınavlarına girersin. ne cıkarsa artık? iki alternatif var. ya 15 ( diye hatırlıyorum ) asttegmen olarak yaparsın, yada 6 ay kısa dönem çavuş olarak yaparsın. orada ne yapacagın tabiki, asal'ın hangi statüdeki askeri personeli ile ilgilidir. cok kasma. işletme mezunu adamlar, kanticilik yapıyor.

- boy/ kilo oranı tabiki var. lakin pek sorun cıkmaz gibime geliyor. ciddi bir rahatsızlıgın olmadıgı müddetçe, her durumda askerligini yapacaksın. müsterih olunuz. :)

selam kısa dönem ve uzun dönem çıkması inan hiç belli olmayacak önceden kestirelemiyecek mevzular ,sadece tıp mezunlarında garanti uzun dönemlik olayı var, ama başvuru sırasında kpds veya toefl gibi bir belge götürdüysen yardımcı olur belki, kilon boyunun son iki rakamının 30 fazlası olana kadar bi sorun yok ondan sonrası sıkıntı.

işletme, sözeli daha bol. Kendi başına daha kolay kavrarsın.

iktisat daha zordur.

kim diyor, ''eşşegi baglasan işletmeden mezun oluyor'' diye? işletme 3. sınıfın dersleri cok zor. hele ki, örgün bir egitim almadıgın, acık'dan okudugun icin, daha da zor. bütünleme sınavından bile anamızı aglattılar. iki dersi zor verebilirdim. Dostum aslında, bölüm secme işin, birazda seninle alakalı. Sen ne yapmak istiyor? nerede durmak istiyorsun önce onu bir netleştir kafanda. ben ikdisat oku desem, ikdisat mı okuyacaksın?

Aof'e çok yabancıyım.Soru içinde bir soru daha sorayım."Her sene daha önce çıkmış sorular çıkıyor , soruları ezberle sınavı geç" diyor bir arkadaş.Var mı aslı astarı ?

şahsi kanaatim soru ezberleyerek sınav geçilmez. Konuyu hiç bilmeden cevapları ezberleme yöntemine gidersen sınavda şıklar arasında ikileme düşersin ama konuyu çalışıp son 4 yılın çıkmış sorularını çözersen sınavı %90 geçersin.

iktisat daha kolaydır. İşletme 3. sınıfta maliyet muhasebesi ile finansal analiz dersleri kazıktır. Kamu Yönetimi de secebileceğiniz en kolay bölümdür.

ögrenemezsiniz. arkadaşın askerlik şubesine gidip kendisi ögrenecek. sülüs vericekler arkadaşına. aldığı andan itibaren, askerdir. sivillikle 15 ay boyunca bir ilişkisi kalmamşıtır yani. hayırlı tezkereler.

nüfus cüzdanında kayıtlı olduğu ildeki askerlik şubesini arayarak öğrenebilir. çarşamba günü açıklanacakmış diye duydum. açıklanmadan önce öğrenmek istiyorsan milli savunma bakanlığı asal şubede bir tanıdığın olması lazım.

4. KASIM 2009 ER CELP DÖNEMİNDE SEVKE TÂBİ YÜKÜMLÜLERİN İSİM LİSTELERİ, 20 KASIM 2009 TARİHİNDEN İTİBAREN ASKERLİK ŞUBELERİNDE İLAN EDİLECEKTİR.

5. YÜKÜMLÜLER SEVK İŞLEMLERİNİ YAPTIRMAK İÇİN; NÜFUS CÜZDANLARI İLE BİRLİKTE SEVK TARİHİNDEN ON GÜN ÖNCESİNDEN İTİBAREN ASKERLİK ŞUBELERİNE BAŞVURARAK SEVK EVRAKINI ALABİLECEKLERDİR.

6. KASIM 2009 ER CELBİ 1’İNCİ GRUPTA SEVKE TÂBİ OLANLARDAN 4 ARALIK 2009 DAHİL, 2’NCİ GRUPTA SEVKE TÂBİ OLANLARDAN 15 OCAK 2010 DAHİL, 4 OCAK 2010 TARİHİNDE SEVKE TÂBİ OLANLARDAN AYNI GÜN ASKERLİK ŞUBELERİNE MÜRACAAT EDEREK SEVK İŞLEMİNİ YAPTIRMAYANLAR İLE SEVK EVRAKINI ALDIKLARI HALDE KENDİLERİNE TANINAN YASAL YOL SÜRESİ SONUNA KADAR BİRLİKLERİNE KATILMAYANLAR, 1111 SAYILI ASKERLİK KANUNU’NUN 89’UNCU MADDESİ GEREĞİNCE BAKAYA İŞLEMİNE TÂBİ TUTULACAKLARDIR.

www.asal.msb.gov.tr
" *Kasım 2009 Er celbinde silah altına alınacak yükümlülere ait duyuruya ulaşmak için tıklayınız.. " sitede bu link altında daha uzunca bir bilgi istiyorsanız, bilgilendirme mevcut

konuyla ilgili kanunlar ve düzenlemerden bu bilgiye ulaşabilirsin. 1111 nolu askerlik kanunu ve google kullanarak boy kilo oranını, askerlik ile ilgili forumlardan da süreci yaşayanların deneyimlerine göz atmanda fayda var.

tabii önemli olan kanunlara ve düzenlemelere bakmak. hurafelere inanmadan tsk nın da bir kurum olduğunu unutmadan araştırmak lazım.

19 ve Üzeri Yaş İçin Boy ve Kilo Oranlarını Gösteren Nomogram

Boy (cm) Ağırlık Üst Sınırı (kg) Ağırlık Alt Sınırı (kg)
164 72 51
165 72 52
166 72 52
167 73 53
168 73 54
169 74 54
170 75 55
171 76 56
172 77 56
173 78 57
174 79 58
175 80 58
176 81 59
177 81 60
178 82 60
179 83 61
180 84 62
181 85 62
182 86 63
183 87 64
184 88 64
185 89 65
186 90 66
187 91 66
188 92 67
189 93 68
190 94 69
191 95 70
192 96 70
193 97 71
194 98 72
195 99 72
196 100 73
197 101 74
198 102 75
199 103 75
200 104 76
201 105 77
202 106 78
203 107 78
204 108 79
205 109 80
206 110 81
207 111 81
208 112 82
209 114 83
210 115 84"


Ağrılık üst sınırı : 1.80 boyundaki biri icin icin, agırlık üst sınırı 84 kg güzel kardeşim. 117-84 = 33 kilo vermen lazım güzel kardeşim.

Epey bir miktar düşürmeni isterler fakat 33 kilo da değil. 5-10 kilo fark olabilir sorun yapmıyorlar üst sınırda bildiğim kadarıyla.

simdi bunu ben de merak ediyorum.

yalniz verilen tablo ile ilgili mevzuatta soyle deniliyor.

" Madde 4 — Aynı Yönetmeliğin 7/1/2002 tarihli ve 2002/3627 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 25 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrası ile dördüncü fıkrasındaki "5 Numaralı Tablo" ve altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Askerî öğrenci adaylarının sağlık kurulu muayeneleri; Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının belirleyeceği tam teşekküllü askerî hastahanelerde yapılır.

Türk Silâhlı Kuvvetlerinin askerî okullarına alınacak öğrenci adayları, tam sağlam olmalı ve diskromatopsi bulunmamalıdır. Kız öğrencilerde genital muayene, anamnez ve inspeksiyonla yapılır. Hekim lüzum gördüğünde pelvik ultrasonografi ve diğer muayeneler ile lâboratuvar muayenelerini yapabilir (Hymen muayenesi yapılmaz.). Öğrenci adaylarının boy ve kilo oranları ile ilgili değerlendirmeler aşağıdaki tablolara göre yapılır.""

kisaca bu askeri ogrenciler icinmis gibi gorunuyor. normal er ve erbaslar icin ne olduguna dair tam net bir sey gosterebilecek veya durumu netlestirebilecek birisi var mi?

boy kilo arasındaki fark 30 kilodan fazlaysa gitmiyorsun. ama seneye gene muayeneye çağırıyorlar. yine fazlaysa yine gitmiyorsun. eğer çocukluktan itibaren fazla kilolu olduğunu kanıtlayabilirsen çürük alıyorsun. ama öyle bi durum yoksa iki üç sene sürekli muayeneye çağırırlar.

yalan o tablo salla onu bi kere. o tablo sadece şu işe yarıyor eğer ordaki oranlara uygun değilsen kağıdına arızalı yazıyolar. bu bi boka yarıyo mu dersen hiç bi boka yaramıyo. yani kıtaya gidince "aa bu çocuğun kağıdında arızalı yazıyomuş bu içtimalara çıkmasın, spora katılmasın" demiyolar. kilon eğer gerçekten aşırı olursa yani 180 boya 180 kilo falan belki bi ihtimal almazlar. o da askerdeyken ölmeni göze alamadıklarından yani seni düşünmüyolar orduya zeval gelmesin mantığı. nasıl ki tutuklu olanlar hastaneye yatınca hemen serbest bırakılıyo ya tutukluyken ölmedi oluyo ondan sonra aynı mantık. göt korkusu yani.

o kadar da abartmayin. cok fazla insan var fazla/az kilodan askere alinmayan. ornegin cocugun birisi 180 boya 112 kiloydu ve 3 senede gitti geldi. alinmadi askere. ustelik saglik durumu uygun degildir diyerek. gercekte cocuk amerikan futbolu oynayan her hafta 3-4 antremana cikan birisi.
benim sadece merak ettigim bu tam olarak neye gore belirleniyordu. hukuki.net teki aciklamalardan bi halt anlasilmiyor. sudur diyebilecek birisi yok mudur? misal 195 boyundaki adam en az kac kilo olursa alinmaz askere?

180 e 112 kilo olan ve amerkan futbolu oynayan adamın başka sakatlığı vardır ondan alınmamıştır öyle bişi yok. millet boşuna mı öküz gbi yiyip obezliği göze alarak şişmanlamaya çalışıyo? öyle olsa bi ay fast food yersin sonra askerden muaf olursun. yek yea.

şu anda sigorta panosundaki düğmelerle oynuyor :D bi insan uykusunda nasıl bu kadar hareketli olabilir yahu ! kabloyu koparıp elektriğe yakalanacak bu gidişle :D

bizden istediğin nedir? çözüm mü? yurdu bile yakabilir, sonucta istem dışı yapıyor bu hareketleri. psikolojik sorunlarıda olabilir. bu anlattıklarından mütevellir, ruh saglıgı ve psikolojisi yerinde olmadıgı aleni bir sekilde ortada. önce kendisiyle adam akıllı, daha sonra yurdun amiri/müdürü kimse, yardım istemeniz gayet saglıklı olacaktır.

deli gömleği hediye edin bence.

doğrudan yurt müdürüne gidin, gerekirse müdürün de yardımıyla ailesi ile irtibata geçin. kendisine hiçbir şekilde bu durumu çaktırmayın tabi, güvenemezsiniz, size de zarar verebilir.

sorunları olabilir. Psikolojik sorunları da olabilir. Yurt yetkilileriyle irtibata geçin

911'i arayın.

kendisiyle konuştunuz mu? mesela ertesi gün yaptıklarını aynen bırakıp "bak hoca gece perdeyi söktün, yatağı duvardan ayırdın, sigortalarla oynadın, kapağını kırdın, duvarı tekmeledin. iyisin di mi bi problem varsa birlikte çözelim" falan diyebilirsiniz. belki de adam durumunun farkında değil, belki de "hakkaten mi lan, ben mi yaptım hepsini" diye bir uyanış yaşayıp psikoloğa falan gidecek. çaktırmadan arkasından yurt müdürü falan karıştırmayın. oda arkadaşı sonuçta, bile isteye yapıp bir de niye size bilerek zarar versin? kendisi umursamıyorsa o zaman müdürle falan irtibata geçersiniz.

arkadaşınızın bir uyku merkezine gitmesi ve teşhis koyulup tedavi olması gerek. başkalarına da kendine de zarar verebilir. camı açıp atlamayacağını bilemezsiniz. ha benim derdim onun tedavisi, durumu değil, ben sadece rahatsızlığımdan kurtulmak istiyorum derseniz de, yurt yetkililerine; bu insan böyle böyle, geceleri tehlike oluşturuyor, can güvenliğimiz yok filan dersin, seni onunla aynı odada kalmak zorunda bırakamazlar.

sanırım oda arkadaşınız bir uyurgezer. hem kendisiyle hem de yurt yetkilileriyle bu durumu konuşmalısınız. kendisi bu durumdan haberdar olmayabilir. aslında gece yalnız kalması kendisi için daha tehlikeli ama uyurgezer moddayken ne yapacağını bilemeyeceğiniz için sizin de durumunuz pek içaçıcı değil. belki uykusundan kalktığını farkettiğinizde uyandırıp kendine gelmesini sağlamak geçici bir çözüm olabilir.

enistemde vardi aynisi. en son halami bogmaya kalkinca ve kizlari zar zor kadini elinden alip enistmi ayiltinca, odalari ayirdilar ve ilac tedavisine basladilar. bence derhal yardim almasini saglayin ama yukarida da soylendigi gibi once kendisiyle konusmayin. size zarar verebilir uykusunda. ayrica komik de degil bence gulmussunuz ama herhalde orda durunca komik oluyor. sahsen ben dehsete kapildim.

(bkz: ziyan)
(bkz: hakan günday)

getir.net
Küller Altında Yakın Tarih'i okumuştum. 3 kitap daha çıkmış.

Cem Yayınevi'nin çıkardığı Türkiye Tarihi adlı kitapların 4. ve 5. ciltleri işinize yarayacaktır diye düşünüyorum.

www.idefix.com

www.idefix.com

soner yalçın'ın kitapları ile bu açığı kolaylıkla kapatabilirsiniz.
(bkz: reis)
(bkz: bay pipo)
(bkz: binbaşı ersever'in itirafları)
(bkz: behçet cantürk'ün anıları)

8500. sırada normalde girmen cok zor. bir toplu alım yapılacak ki girebilesin. bende 21.000. sıradayım. beklemekteyim. + sözlük'deki nickin buysa 'S' türkce'de büyük harf oldugun'dan mütevellit, yazar olabilir misin? bilemiyorum acıkcası.

bi iki ay.

her gün yaklaşık 50 kişi alıyorlar, bu duruma göre 170 gün desek 10 da benden olsun, 180 gün, yani 6 ay sonra olursun heralde bu düzende giderse.

sevgili seaized arkadaşım yaklaşık bir haftadır hergün belirli bir saatte çaylaklık durumumu kayıt altına alıyorum. kayıtlar şu şekilde:
8635 02/11/2009 01:42
8582 03/11/2009 01:42
8559 05/11/2009 01:42
8523 06/11/2009 01:42
8475 07/11/2009 01:42
8348 09/11/2009 10:30


yani 287 kişi ilerlemiş bir haftada. kaba bir hesap ile 29 hafta sonra yazarlığım onaylanmış olacak. bu da temmuz sonuna denk geliyor.zannedersem seninki de aynı sıralarda onaylanır. umarım yardımcı olabilimişimdir. :)

laboratuvar ortamında 2 yıl.

durum belgesi icin sira beklemeden alindigini 2 kisiden duydugumu paylasabilirim. askere gidecek donemden bagimsiz bir sekilde sira beklemeden hallettiklerini soyledi bu arkadaslar. olay gecen ekim ayi icinde gebze askerlik subesinde yasaniyor.

5 kasım günü, bakırköy askerlik şubesinde idim. sabah'tan 30, ögleden sonra 30 kişi almalarından mütevellit, bir ertesi gün icin, sıraya ismimi yazıp yarın sabah ki, 30 kişinin icerisine zor girebildim. bunun akabinin'de yılmayıp, bakırköy'de tren istasyonunun, karşısında güngören askerlik şubesine gittim. yaklasık 15 kişi falandık. 1 saat beklemeden sonra, iceri aldılar. işimide cok kısa bir süre icerisinde hallettim.

bütün personellerinide duyuru aracılıgıyla teşekkür ederim :)

şubesine göre değişiyor bu durum sanırım.

yapılacak işleme bağlı olarak da değişiyordur herhalde ama ben kendi yaşadığımızı yazayım.

eşim geçen hafta tecil için şişli şubesine gitti, sabah 7.30'da şube kapısında sıradaydı, içeri alırken telefonları da topluyorlarmış, akşamüstü 3'te ondan hala haber alamamış durumdaydım, benim meraktan delirmeme bir tık kala, saat 4 gibi çıktı şubeden, aradı bitti işim diye.

her bir kuyrukta saatlerce bekledim diyor, form alma kuyruğu ayrı, muayenesi ayrı, fotokopi kuyruğu ayrı, komutana imza kuyruğu ayrı.

velhasıl ben kolay gelsin diyeyim şimdiden. umarım sizin gideceğiniz şubede işler çok daha kolay yürüyordur.

iki hafta önce halıcıoğlundaydım tecil için, tecil işlemleri bir günde ancak bitiyor ama belge almaya gelenlerden öğleden sonra 1.30da gelip 1 saat bile sürmeden isini halledip gidenler vardı. belge bekleyenleri tecil-muayene-yoklama vs sırasından bagımsız alıyorlardı.

üsküdar çok yoğun düşünme bile.

ümraniye de durum belgesini sıra bekletmeden veriyor.

@cnonefb kardeşe katılıyor ve yineliyorum: üsküdar'ı aklının ucundan bile geçirme!

karışıklıgı belgelendirebilirsen eger, bu belgeyide mahkeme'ye sunabilirsen, yırtacagın konusundayım. yine askerlik işlemlerini yürüttügün şubeye gidip, sakin bir şekilde şube başkanına karışıklıgı ve icerisinde bulundugu durumdan haberdar ederek, sorunu aşabilecegini düsünüyorum. + ögrenci işlerin'den bir ek-g kagıdı alıp kendi yöntemlerinle tecil ettirmeni denedin mi?

sigortada sorun olusmus olabilir.

bir yerlerde kablo yanıp kopmuş olabilir, sigorta bozulmuş olabilir, temassızlık olabilir. elektrikçi çağırın kendiniz yapmaya çalışmayın.

eline kontrol kalemini al. prizler'den bir bak bakalım. enerji var mı? yok ise, sigorta kutusundaki şalterlere bir bak. inmiş olan varsa kaldır.yok eger inmemiş ise, devre sigortası calısıyor demektir. bu durum'da, kısmi odanın icindeki baglantı kablolarının yandıgını söylemek mantıksız olur. oda'ya baglı olan sigorta şalterinin baglantı kablosu, yerinden oynamış olabilir. belirttigim durumların dışında ise durum, elektrikci cagır. sigorta kutusuyla şalteri kaldırma dışında oynama. sevgiler.

Apartman yöneticimizin elektrikçi olduğunu öğrendim az önce. Neyse, yarın ondan yardım isterim.
Teşekkürler.

%0

hemşerim etraf yazar kaynıyor siktir et ya. kendini ifade etmek istiyorsan illa, adına bir blog aç. reklamına yap falan. ya da başka bir sözlüğe kayıt ol. balatayı bu sebepten sıyırma.

ekşi sözlük ısrarı neden? diğer sözlüklerde de yazar olabilirsiniz.

gerçekten ihtimali 0 olarak mı görüyorsunuz. o kadar ümitsiz durum yani. ssg çaylak açılımında yeniliklerle karşınızda olacağız demişti ama

0'dan büyük. ama ne kadar büyük bilemem :)

@kafkasli ya katılıyorum. hatta biraz takip eden çevre oluştuktan sonra google adsense vs reklamlardan güzel paralar da kazanabilirsin.

0 evet; 16 bin kişi çokmuş. zaten sözlüğün uladağ sözlükten pek farkı kalmadı. 16 bin kişi daha alınırsa youtube'dan farkı kalmayacak. bence gidip uludağ veya başka bir klonda çılgın at. ekşiyi de unut, toplu alım falan olursa sürpriz olur hem. ;)

ben private sozlukte 2 sene geçirdim ve eksisozlukteki ortamın oranınkinin yanında esamesini okumam. çok ufak değil, ama kaybolacağın kadar büyük de değil. burada ünlü olmak, ya da birisinin seni okuduğunun geri dönüşünü almak için binbir şebeklik yapman gerekirken oralarda takdir görürsün, teşekkür alırsın. hem staj olarak da görebilirsin. ben orada 2000 küsür entry yazmışken burada kaç olduğunu hatırlamıyorum bile. 300-500 falandır en fazla.

@mevta : sen sözlügün moderasyon ekibinden misin? yada moderator musun arkadaşım?
bu kadar kesin bir dille, konuşma hakkını sana kim veriyor?

evet esesci'nin kuzeniyim, senin şansın eksilere düştü mesela şu an ;)

Yine ticaret yapardı kendisi. Başka bir zanaati yok.

bildiğim kadarı ile küçüklüğünde başkalarının işini yaprken 40 yaşında evlendikten sonra eşi hz hatice nin işine patronluk etmye başladı.

hımm anladım ama insanları hep Allah yoluna davet ediyordu ve kuran ayetleriyle ilgileniyordu...acaba zor olmuyormudur,hem peygamberlik vazifesini yapmak hemde ticaretle ugraşmak?

peygamberler ki, allah'ın elçileri, insanlar bize hizmet etsin, çalışmayalım dememişler, tam aksine insanlığa ve insanlara hizmet edebilmek icin, birbirleriyle yarışmışlardır.

son peygamber hz.muhammed (s.a.v)' kadar dünya tarhindeki bütün peygamberlerin meslekleri vardı. örnegin,

hz isa, marangoz'du, hz.davut peygamber, demirci ustasıydı. hz.muhammed (s.a.v) ticaretle ugraşırdı. ''rızkın on'da dokuzu ticaretten'dir'' buyurmuşlardır kendileri. ayrıca kendisine tüccarıyla ilgili ''emin'' denmekteydi..

evet emin deniliyordu ama bu küçüklügünden beri söylenirdi...benim sordugum ise 40 yaşından sonra hangi meslekle ugraşırdı?

yine ticaretle, hem ilk karısına ait kervanlar hem de kendi varlıklı ailesine ait kervanlarla ticaret yapardı. ha neyin ticareti dersen o konuyu bilmiyorum. tabi sonradan hac vs de cıkıyor onları da atlamamak lazım.

ve savas ganımetleri kısmı var. onlar da onemli varlık kalemleri.

"rızkın 9/10 u ticarettedir" biseylere yardımcı olur umarım.
ya da "olcuyu tartıyı duzgun yapın" ya da "mal mulk paylasımları" vs vs.

devletin başına geçmiyo mu yea? ne işi?

40 yaşına kadar ticaret falan bakmış olmuyo
Bi masal uyduruyo seninki, 1500 senedir herkesi kandırıyor işte.

Al işte baba gibi iş, con artist.

8:1 - Sana ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten mümin kimseler iseniz Allah'tan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin. Allah'a ve Resulü'ne itaat edin.

8:41 - Şunu da biliniz ki, ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah içindir. O da peygambere ve ona yakınlığı olanlara, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmışlara aittir. Eğer siz Allah'a iman etmiş, hak ile batılın ayrıldığı o gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği o (Bedir) günü kulumuza indirdiğimiz âyetlere iman getirmiş iseniz bunu böyle biliniz. Ve biliniz ki, Allah, herşeye kâdirdir.

8:69 - Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve hoş olarak yiyin ve Allah'a karşı gelmekten sakının. Muhakkak ki, Allah bağışlayıcıdır ve merhamet edicidir.

48:19 - Allah onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfatlandırdı. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

48:21 - Bundan başka sizin güç yetiremediğiniz, ama Allah'ın sizin için kuşattığı ganimetler de vardır. Allah herşeye kâdirdir.

59:6 - Allah'ın, onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince siz onun üzerine ne at, ne de deve sürmediniz. Fakat Allah peygamberini, dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeye kadirdir.

59:7 - Allah'ın o kent halkından, Resulüne verdiği ganimetler, Allah'a, Resul'e, ona akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, yolcuya aittir. Ta ki içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alın. Size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir.

59:8 - Bir de göç eden fakirlere aittir ki yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır, Allah'ın lütuf ve rızasını ararlar; Allah'a ve Resulüne yardım ederler. İşte doğru olanlar onlardır.

60:11 - Eğer eşlerinizden biri, sizden kâfirlere kaçar da siz de savaşta galip durumda olursanız, eşleri gitmiş olanlara ganimetten, harcadıkları kadar verin. İnandığınız Allah'a karşı gelmekten sakının.

Peygamberlerin hepsinin istisnasız, paradigma insanlar olduğunu düşünüyorum. Elbette peygamberimiz de buna dahil.
Siyer kitaplarına bakarak sorunun cevabını bulabilirsin. O taşıdığı büyük sorumluluğa rağmen asla bir ruhban gibi sosyal hayattan uzaklaşmamış zaten bunu da önermemiştir.
Güvenilir ve dil itibarıyla gösterişten uzak bir siyer kitabı okuyabilirsin.

bu arada din konularıyla özellikle Allah'ın elçileriyle ilgili konulara böyle atlayan tiplere de aldırma, ezikler böyle oluyor yapacak bi şey yok. Adam peygamber dendi mi dayanamıyor işte illa bi şey zırvalayacak. sanki biz bizim gibi düşünülmeyen her başlığa atlıyor muyuz? ama yook, bunlar atlayıp dururlar, bi de inançsızlığın kendilerini çok güçlü hissettirmesini severler. düşünsene senin adını anarken kendine çeki düzen verdiğin insanı hiç takmadan anıyorlar, bu da onların küçük dünyaları için büyük bir şey tabi.

dik dur.

kürek, barfiks gibi sırt kaslarını çalıştıracak hareketler dik durmana yardımcı olur.

ileri boyuttaysa özel korse tipi seyler var dik durmanı sağlayan onları kullanabilirsin.sırt kaslarını calıstıracak sporlar yap.

İmkanın varsa spor salonuna yazıl ztn 2.haftada kendi kendini dik yürürken bulacaksın.

-yatakta yatma. yer yatagı yap, bir süre orada yat.

- gögüs bölgesini çalıştırıcak egzersizler yapabilirsin. dik durmana yardımcı olur.

- dik durman gerektiğini aklından hic bir zaman çıkarma.

bir arkadaşım duruşunu düzeltmek için yapısında ince çelik teller bulunan bir sırt korsesi kullanmıştı, ama sanırım onun durumu oldukça ileri bir duruş bozukluğuydu. altı ay kadar kullandı bunu yatak dışında her zaman, sonrasında boyu dört-beş santimetre uzamıştı sanki.

doktor tavsiyesiyle kullanılıyor tabii bu, doktor aşamasına gelmeden önce ne yapılır bilemiyorum, yardımcı olamadım galiba... geçmiş olsun.

korse var içi telli ama can yakıyo bi de dr kontrolü olmadan kullanmak hayırlımıdır bilmiyorum. uzun tahta bi sopa edinip iki omzunuzun üstünden yani ensse arkasında kollarınızı üstünden geçirip ayyy annatamadım işte ööle gezin akşamları bi süre düzeltiyor duruşu, o pozisyonu anladıysanız o şekilde sağ sol yaylanadabilirsiniz.

yoga

evet yoga diyorum ben de. sırt kaslarını geliştirmekle birlikte tıkanmış yerlerin de açılması lazım ki omurga düz dursun. yoksa dik olmaya çalıştığınızda bile canınız acır. kas geliştirmeye esneme hareketleri de ekleyin mutlaka.

yogatic.com buradaki upper back egzersizlerini deneyebilirsiniz.

ayrıca yine yoga benzeri bazı fizik tedavi hareketleri var. öne doğru eğrilikten çok sağa sola eğrilik varsa bunlar çok işe yarıyor.

ayrıca bilgisayar başında mutlaka 15-20 dk bir esneme egzersizleri yapın. omuzları indirin kaldırın, çevirin. boynu rahatlatın. oturuşunuza dikkat edin.
mesela kollarınızı avuç içleri değecek gibi arkada birleştirin, parmaklarınızı da birbirine geçirin (nasıl denir ki bu ya) omuzlarınız hep açık ve aşağıda olsun. şimdi nefesinizi verirken kolları hafifçe yukarı kaldırın. isterseniz sırtınızı dik tutarak öne doğru eğilip kollarınızı başınızın önüne gelecek gibi iyiiiice esnetebilirsiniz. bu hareketler de bahsettiğim sitede var hep.
skolyoza benzer bir hal aldıysanız, durumunuz ileri ise doktora danışarak tedavi olun derim ayrıca.

mesela... www.yogatic.com

ayrıca kambur durduğunuzda akciğerler içeri göçtüğünden güzel nefes alamazsınız, başınız ağrır, konsantrasyon bozulur vs vs

pilates. ben ciddi etkisini gördüm...

çok basit bir çözümü var aslında, zamanında babam öğretmişti:

evdeki bir koltuk/çekyatın kol kısmına enseden biraz aşağısını yerleştir ve kafayı aşağı sakıt. resimdeki gibi. her gün 10/-15 dk. tekrarlarsan dimdik yürümeye başlarsın.

img62.imageshack.us

bu kadar bilgiyle sana burada yardımcı olmamız mümkün mü sence?

tecil muaynesi mi gireksin? şubatdaki tertiplerle gidicek misin?

-yoklaman geldiyse, yerli/yabancı şubene gidip askerligine ilişkin herhangi bir durum bildirmezsen yoklama kaçagı durumuna düşersin. asal'ın seni mahkemeye verme gibi hakkı doğar. ister git, ister tecil kararı aldır gitme. her durumda muayne olacaksın. tabi gidiceksen eğer, teferruatlı bir saglık muaynesine girersin. anadan doğma incelerler herşeyini. tecil'de biraz daha yüzeysel'dir herşey.

31 ekim'i bekleme git bir an önce işlemini yaptır. sabah erken git. şube'nin yerine göre, onlarca kuyruk olabiliyor.

bugun gittim (yedek subaylik icin tecil islemi)
saat 9.15 gibi oradayim. kutugum fatih oldugu icin yabanci sube'ye bagli olanlar kadar sira beklemedim. 20 dakikada evraklarim islendi. muayene gonderildim.
asil eglence orada basladi. yaklasik 2.5 saat ayakta muayane olmayi bekledim. o sirada yerli sube yabanci sube v.s. ayrimi yok.
muayane olduktan sonra tekrar subeme gidip evraklarimi islettim. bu da yaklasik 15 dk. kadar surdu. ardindan tecil belgemi ali oradan hizli adimlarla uzaklastim.

bugün şubeye giden bi arkadaşımla az önce konuştum da, adamın geçirdiği günü özetlemesi bile yarım saat sürdü. felaket bi kuyruk varmış.

beykoz a git in cin top oynuyor ve sorun çıkartmıyolar niye buraya geldin diye..

Sabah 9'dan önce git.

sözlüge kaydolma ve on entarini girme tarihlerin önemli. 9. ve 10. nesil yazarlara ( onay bekleyen çaylak modunda ) ise, öncelik tanınır. aralık ayı civarı bekliyorum bir toplu yazar alımı.

sabır ve sükünet icinde beklemeniz, şiddetle tavsiye olunur.

ssg çaylaklar için başka açılımlar da yapacaklarını söyledi. kendisiyle konuştum bizzat. Küçük bir ipucu vereyim: çaylaklar artık yazar olmak için yıllarca beklemek zorunda kalmayacaklar :)

teşekkürler ataturkiye. bu bilgi çok yararlı oldu : )

sabırla bekliyoruz.

ne güzel. keşke her sigarada öyle olsak!

aynen keşke her sigarada öyle olsak. oruç tuttuğum günlerde o ilk sigaraya hastayım zaten. :)

seninki otlakcılıgıda geçmiş, sen bildigin gaspcısın :)

bir paketi biteren yani, günde bir paket icen insan, saat başı, ikişer yada ücer adet içer. buna bağlı olarak kan, akciger, ve vücüdun bütün bagısıklık sistemi buna baglanır. seninki keyif oldugu icin, vücud sersemliyor.

şahsi görüş : bırak gitsin derim, insanlara'da zülm etme :)

allahın sopası yok ki dürtsün, döndürüyor işte. otlakçılığı bırakıp paket almaya başlarsan geçer.

osho'nun ego tanımını çok beğeniyorum. ego'nun tamamen dış kaynaklı etkiler ile oluşan bir tür kabuk olduğunu anlatıyor. bize doğduğumuz andan itibaren yapıştırılan yaftaları benlik olarak kabul ediyoruz. sınıflandırmalara göre akıllı, becerikli, dürüst gibi özelliklerimizin derecesini öğreniyoruz en başından. egonun tamamen bu etkilerle oluşmuş bir yapı olduğu düşünülünce bahsettiğiniz hiç mantıksız gelmiyor. tabi ki egomuzu yaratanların onu bozabilme yetisi de var. yakın çevremizin bizim için oluşturduğu kabuğu delmelerini istemiyoruz, bu nedenle savunmasını zayıf bulduğumuz noktaları gizliyoruz.

mesela arkadaşlarla bir bara gidip kadeh tokuşturup biraları kahkalar eşliğinde hüpletiyoruz çoğumuz. ama kimse bunu babaannesiyle yapmıyor değil mi? :) yani örnek acaip olabilir ama mantığı anlaşılmıştır sanırım.

bu paragrafımda hic bir konu ve kişiyi baz almadan konuşuyorum.

-hangi düşünce, akım, ve felsefeyi savunursan savun, yada hangi işi yaparsan yap, dört dörtlük'de yapsan seni begenmeyen, eleştiri moduna girmiş, seni yaftalayan bireyler ve kurumlar mutlaka olacaktır.

-dogruluğuna inandığın bir objeyi yada düşünceyi sonuna kadar savunabilmeli insan. düşüncelerin yada savundugun şeyler belki yanlıştır lakin, insanların icerisindeki kendini ifade ederek, onlardan gelebilecek tepkilere veya haklı/haksız eleştirilere gögüs gererek bu sorunu aşacagın kanısındayım. bu geliştirebilmen icin, en basiti devamlı konuşan, bencil insanlarla hicbir konu hakkında tartışmaya ortamı yaratma. dinlemeyi bilmezler. dinlemeyi bilmediklerinde mütevellit saglıklı bir tartışma ortamı doğ(a)maz.

- evde savundugun bir konu hakkında, ayna karşışında bu düşüncelerini kendine anlatarak'da kendini geliştirebilirsin. bu saye'de hem kendini her ortam'da konunun özüne inerek, kendini ifade edebilme yönün güçlenir, hem farklı kitleler önünde konuşma yetin, hemde özgüvenin..

- sevgiler :)

claimer'a kişisel bir tavrım kesinlikle yok :) sadece yazdıkları şunları düşünmeme sebep oldu. bazı doğrular tartışılmaz ancak insanın belli bir esnekliği olmalı diye düşünüyorum. fikir tartışmalarında bir şeyin doğruluğuna inanıyorsanız tabi ki sonuna kadar savunabilirsiniz buna kimse bir şey diyemez ancak kendinize açık kapı da bırakın derim ben. söylenenleri dinleyin, o an konuşma içinde olmasa da daha sonra değerlendirin ve fikirlerinizi gözden geçirin. sabit fikirli olmayın yani onu demeye çalışıyorum bir ton laf ettim ya. :) insan ancak o şekile gelişir gibi geliyor bana. eleştirilerle, yorumlarla. yoksa olduğumuz yerde sayabiliriz.

1) Daha yakın çevresi, insanı daha etraflı tanıdığı için ifadelerini daha farklı bir bağlamda, bir bütünlük içinde yorumlayabilir gibime geliyor. Daha az veya yeni tanıyanlar ise, yazanın/konuşanın diğer fikirlerini, kişiliğini, genel altyapısını vb. niteliklerini bilmediği için daha zor ve daha az anlayabilir. Bu nedenle, haklı sayılabilirsiniz. Yani, tam ve doğru anlamayanlardan gelecek ve anlamlı olmayabilecek eleştirilerle uğraşmak zor geliyor olabilir.

2) Bir de, ister sizi tanıyan, ister tanımayan olsun, karşınızdakilerin anlama potansiyeli nihai ölçüdür. Siz daha çok okuyor, araştırıyor ve düşünüyorsanız, onlar bir noktadan sonra tökezleyecekler; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya çalışanlar ise mesnetsiz eleştiriler getirebileceklerdir.

Ben de görüşlerimi çok kişiyle paylaşmam, ama galiba doğru bir tavır değil. "Katılmayanlar da katılmasın, yersiz eleştiriler olursa da yapacak bir şey yok." kıvamına gelmekte fayda var. İnsanlar her ne kadar size katılmasalar veya eleştirseler de, en azından konulara başka açılardan da bakmanın mümkün olduğunu öğrenirler.

@kediebesi : ben babaannemle'de gayet dogal bir biçimde, bira içebiliyorum. hatta hesabı o ödüyor, nasıl mı? az sonra :) örnegin cok ironi olmuş, gülsem mi aglasam mı bilemedim.

@hayali arkadaş : sen uyma ona, biraz alkollü sanırım :)

aynı kişilerin de olduğu bir platform sanal ise durum başka değil ise durum başkadır.

çözümü şu bence- ben ve tanıdığım bir kaç kişide de gözlemlediğim bir şey bu.
bir kaç defa dişini sıkıp kim ne derse desin modunda fikirlerini bahsettiğin platformlarda belirtmen gerekiyor. yahu belirtemiyorum kaygı duyuyorum nasıl yapacağım desen de yap bunu. şu an illaki eleştrileceksin illaki yerin dibine batırılacak bazı dediklerin. ama emin ol söylememekten iyidir.

Fikirlerini bu platformda anlatırken kendinde bir çok eksik fark edeceksin ki en temeli hitap ettiğin insanların hepsinin senin hitap ettiğin arkadaşlarınla aynı dili kullandığı ve senin nasıl bir insan olduğunu bildiği yanılgısıdır. Zamanla bu geçecek ve yavaş yavaş yeneceksin bu kaygıyı.

hiç de alkollü değilim bi kere :)
babaanne candır ayrıca.

@kediebesi-osho'nun tanımı biraz kırılgan bir izlenim verdi bana. evet insanın benlik imgesi büyük ölçüde ilişkileri ve onlardaki algılanan imgelerinden besleniyor ama öz değerlendirme sonucu oluşturulan ve dışardan zarar görmemesi mümkün imgeleri de var insanın kendiyle ilgili. ama benim sorunum için uygun bir tanım yine de.

@claimer-o ayna karşısı işini asla yapamıyorum ben, kendi yüzüme bakınca tüm ciddiyetimi yitiriyorum.

ben babaannemle kadeh tokuşturmak isterim de o istemez herhalde :)

@uyuklayan kedi-iki maddeye de katılıyorum. anlayış farklarının ötesinde tartışma kültüründeki farklar da bazen fikirlerin açıklanmasını engelleyebiliyor, söylediklerine ek yapayım bunu da.

@manfool-yüzmek için suya atlamak lazım tabi, sağol hatırlatma için.

www.aymavisi.org
bu linki de vereyim de osho benden daha güzel anlatır her zaman. (çeviri bile olsa ki orjinali de nette var, oshonun tüm konuşmaları gibi)
ego kırılgan olmaktan öte öyle güçlüdür ki onu kendimiz zannederiz. :)

"ego kırılgan olmaktan öte öyle güçlüdür ki onu kendimiz zannederiz. :)"
bu aforizma için teşekkür ederim, başka bir konuda çok işime yaradı :)

lise ve üni. yatılı okulda okuduğum için bir çok arkadaşımın ilişkisini bilirim. tecrübelerime dayanarak: yaşadıkların normal. zamanla hazmedersin. kendinle barışır özgüvenini tekrar kazanırsın. ilaç: zaman. doz: 2-3 yıl.

aynen cashkopatın dediği gibi zaman,başka bir sey değil,ek olarak birşeyler yapmana gerek yok,zaman geçtikçe kendinle barışırsın ve özgüvenin yerine gelir.

tabi ki normal yaşadıklarınız, sanmayın ki başkalarından ayrılan başkaları, farklı şeyler düşünüp, onlara üzülüyor.
emin olun onlar da sizin düşündüklerinizi düşünüyorlar. sizin hazmedemediklerinizi hazmedemiyorlar, ama herkes bir şekilde yolunu buluyor ki hayat devam ediyor. sizde de aynısı olacak eminim. unutursunuz yani merak etmeyin.

ben de aynı durumda sayılırım şuan için.ki bu benim için ilk de değil.her seferinde atlatılıyor merak etme.şuan ne kadar yeni bir ilişkiye karşı soğumuş olsan da günü geldiğinde tekrar mal gibi olacaksın afedersin.ne kadar soğumuş olsan da,kendini uzak tutsan da eninde sonunda buzları kıracak biri karşına çıkacak.

sana tavsiyem, kendinle savaşmayı bırak, önceki başına gelenler sadece senin suçun değil.kabuğunu kırıp av olmaktan avcılığa terfi etmen lazım.seni öldürmeyen daha da güçlendirir.Bu süreçte sosyal olman çok önemli, mümkün mertebe yalnız kalmamaya çalış,yomsa geri dönersin götün götün eski ruh haline.bırak arkadaşların unuttursun ve yeni bir şeyler koysunlar kalbine.

ben de epey karışık yazdım ama son olarak şunu söyleyeyim; dünyada en önemli kişi sevgili olmamalıdır.senin gibi bir durumda en mantıklı olan ailene ve arkadaşlarına daha sıkı sarılman olacaktır.

nese hala karışık ama sen içinden seçer bi şekilde anlarsın...

zamanla unutursun diyeceğim fakat herkes demiş asıl diyeceğim kiralık tutup topuklarına sıktırın

aranızdaki ilişkinin derecesini, sana karşı tavırları hakkında pek bir yorum yapamayacagım. ama şu noktaya şiddetle deginmek isterim ki, senden baskın çıkmış. bu şu demek oluyor ki, kadın-erkek ilişkilerin'de baskın çıkan taraf daima son sözü söyleme hakkına sahiptir. sende o derece bir kuyruk acısı bırakmış ki, bu yazdıklarından onu anlıyorum. unutmaya calıstıgın, sana yara verdiğini düşündügün, şuan kendisinin içerisinde bulunduğu rahattlık'dan mütevellit, sıkıntı icerisindesin. ve duyuru'ya yazma ihtiyacın vuku bulmuş.

çözüm nedir? ne yapmam gerekir dersen,
ilk etapta hic bir şekilde kendisiyle iletişim kurma derim. zaman herşeyin ilacıdır. huzur bulabilmen, kafanın rahatlyabilmesi adına, çivi çiviyi söker mantıgıyla davranıp yeni bir hataya mahal vermemek adına, ilişkiler'den biraz uzak derim. kendini hobilerine yönlendirebilirsin.

- sıkma canını : )

magara adamlarina neden ilgi duydugunu kendi icinde cozup kendini tedavi etmezsen bu dongu baska adamlarla da surecektir. onun disinda gecer herhalde..

kendine yüklenmemeye caliş olur boyle şeyler kafani sürekli meşgul et atlaticaksin, atlatamiorsan bir kereligine o adamin seviyesine düş ve içindekileri aynen boşalt, hakaret etmekten cekinme, asla tekrar konusmak, mesaj cekmek istemiorum diorsan tek care zaman herkesin dediği gibi.

ben de zamanında senin gibi bi ilişki yaşadım. adamla üniversite zamanları çıkıyoruz. üç yıl olmuş artık okul bitecek bana evlenmem lazım diyip duruyor, ben de tabi ümitleniyorum aa ne güzeel evlenicez diye. ama ne öğreniyorum: zaten, benimle olduğu üç yılı kapsayan beş yıllık sürede bi ilişkisi varmış ve onunla evleniyormuş. öğrendiğimde bir yıl kendime gelemedim, toplam iki yıl depresif gezdim. ben de ilk başlarda ah salak kafam dedim ama sonradan anladım ki beni öldürmeyen güçlendiriyor. insan bunu da hazmedebiliyorsa neler hazmedebilir? bu deneyim bana karşındakine daha stratejik nasıl yaklaşılır, erkek bişi derse aslında kafasından ne düşünce geçiriyordur gibi derslerle erkekolojide yüksek lisansa başlayıp bitirmeme neden oldu? bu yüzden bunu hiç bi zaman hata olarak görme. sana şunu garanti edebilirim ki bu acı deneyim sana da birşeyler katmıştır, acın azaldıkça başka ilişkilerin oldukça bunları görüp farkedeceksin. özgüveninin nasıl inanılmaz biçimde yükseldiğini anlayacaksın. zamanı gelince sen gereken adamlara "o çook sevdiğim yoluna köpek olduğum adama mahal vermedim sana mı taviz vereceğim" diyeceksin, basacaksın tekmeyi. işte bu çok eğlenceli oluyor. tabi bu zamanla olacak. o yüzden içinden anlatmak geliyorsa git arkadaşına anlat, ağla içini dök, onunla ilgili yaptığı salak saçma seyleri düşün ve bununla ilgili onu küçümseyen espriler yap ki özgüvenini tazelemesine yardımcı olsun. böyle böyle bunlar da geçiyor be canım. çok geçmiş olsun. verilmiş sadakan varmış, allah kurtarmış:)

hmm.. hepinize teşekkür ederim, iyiki yazmışım duyuruya, uzun uzun okudum kaç kere hepsini.(zaman ayırıp yazdınız, hepinizin adı geçsin:))

@cashkopat @losencilis @pinking of you, zaman zaman zaman. bu acıyı sindire sindire çekicem başka yolu yok demekki. insan bir şey yaşadı mı bir kendi yaşadı sanıyormuş, normalmişim.
@das sigma, anladım anladım hepsini merak etme. kendimle bir gün barışacağıma dair umut bıraktın içime :)
@Ayiyogi, tr de olsam direk gider döverdim adam madam uğraşmazdım tutmaya :)
@claimer, tespitlerinde haklısın. canımı sıkmamak elimde değil ama düzeleceğim inanıyorum :) biraz kendimle kalayım ilişkilerden uzak durayım evet..
@kurukafa duraksadım baya bi cevabını okuyunca. valla o yönden düşünmemiştim. bana bu hataları yaptıran arıza bir kısım var sanırım, o arızamı tamir etmeliyim, farkına varmak da bir başlangıç belki :(
@saturndeki salyangoz, uzak olsun benden artık :) kendi kendimi affedemiyorum, geçtim onun kısmını.
@bıdıbıdı yaşadıklarını görünce sıcaklık hissettim, umarım erişirim o dediğin seviyeye bir gün, ve zararın neresinden dönersem karmış, şükretmek de lazım aslında :) iyi dileklerin için teşekkürler canım,

sağolasınız..

öncelikle ne kadar zamandır iştahsız onu bilmek gerekir. bebeklerde iştahsızlık cidden hatalık habercisidir. idrar rengi koyuluğu susuz kaldığını gösterebildiği gibi, idrar yolu enfeksiyonunu da gösterebilir.. bir pediatrist e muayene olmanızda fayda var..

idrar'ın sarılıgı, vucuda yeterli derece'de sıvı girmemesinden'dir. vucuda giren sıvıya ( su, süt, vs ) göre dogru orantılı'dır bu. yemek yemiyorsa, cok uyku uyuyordur. bebek'de, herhangi bir hastalık belirtisi yoksa, bir süre daha bekleyip daha sonra uzman hekime götürmenizi tavsiye ederim. her cocuk belli evrelerde iştahsızlık cekebilir.

iştahsızlık yeni yeni oluştuysa bir hastalık belirtisi olabilir. genel olarak iştahsız bir çocuksa anne babaya bol bol sabır diliyorum. aynen öyle iştahsız bir kız çocuğu annesiyim. üzerine düşmeyin, yemek yedirmek için ısrar etmeyin, bir öğün yemezse önünden tabağı kaldırın, bir sonraki öğün acıkıp yiyecektir diyorlar uzmanlar. ama bilmiyorlar ki bu cadılar gerçekten hiç acıkmıyorlar. tabii yine de mutlaka doktora götürmek lazım.
idrarın koyu renk olması da az sıvı aldığı içindir büyük ihtimalle.
bir de istahsızlıkların çoğunun psikolojik olduğunu söylemişlerdi. annenin fazla ısrarcı olması, çocukla yemek konusunda inatlaşması ters tepip böyle sonuçlar doğurabiliyormuş.

aynen öyle bir bebekmişim. daha üçüncü ayda takviye mamaya başlamışlar. ellerimi kollarımı tutup zorla mama yedirirlermiş. annem dualar edermiş yemek yesin kilo alsın diye. aylık kontrollerin birinde kilo almak yerine kilo vermişim hatta.

yaşım 30, boyum 1.80, kilom ise 95 şimdi. yaklaşık 15 senedir kilolu ve göbekliyim. şimdi önüğmden kaçırıyorlar oğlum yeme artık yeter diye. bırakın kendi haline. acıkınca yer zaten. zorlamayın aha böyle oluyor.

eger cocuk doktoru ve diyetisyen (saglikli cocuk poliklinigi) gorduyse ve boy kilo endeksinin yasitlarina gore ortalamanin altinda oldugunu soyluyorlarsa (persentil hesabi yapiyor onlar) durum psikolojik olabilir. beslenme bozuklugu olmasi durumunda bebegi ve ebeveynlerini veya ona bakan kisileri uzman bir terapistin gormesi gerekir ama dedigim gibi oncelikle pediatrist ve diyetisyen gormelidir.

-kullanmadıgın kartın, borcu olur mu sence? olmaz degil mi? bak aklın yolu bir.
-işle ilgili olan hesabın mevduat hesabı'dır bisiy olmaz.
-ilk yazdıgımı yineliyorum, kullanmadıgın kartın aidatı'da olmaz.

yalnız...

3 yıl ciddi bir süre. 3 yıldır kullanmadıgın kredi kartını iptal ettir derim ben. dolandırıcılık olayları falan. başın ağrır. tamam?.

edit : ''banka'ya hic bir zaman göt dönülmez''

aforizma yaptım lan :)

yaw herhalde ben de öyle düşündüm ama bankalara hiç güvenim kalmadı artık belli olmaz ki bunlara.

bir gün olur da para yatırırsan o hesaba anında yıllık ücret keserler, bana yaptı başka bir banka, hem de eski maaş hesabıma, hem de başka bir şubesinden ikinci bir hesaba yattığı için maaşım..

amiyane tabirle fırlama yada piç olmaktır. istedigini istediginden türlü manevralar, oyunlar eşliginde alabilmektir. çekimser olmamaktır. bir ortam yahut cevre'de geri planda durmamaktır, atılgan olmaktır.

herhangi bir yerde tanıştırılmadığınız birileri varsa birisinin sizi tanıştırmasını beklemek zaten nezaket gereğidir. kanaatimce girişkenlik burda başlar. girişkenlik gidip sokaktaki insanı tanışmak için yolundan çevirmek değildir.
tanıştığın birisine de bir teklifte, davette bulunma niyetin oluşursa da bunu karşı tarafın davranışlarından tartman gerekir ki hem refuse olma hem patavatsız olma.
yoksa nedir ki girişkenlik?
- yarın bişiler içmek için buluşalım mı?
- burası çok havasız balkona çıkalım mı?
- sinemaya gidelim mi?
-geçen çok güzel bir restaurant açıldı yakında, belki bir akşam beraber deneriz?

gibi sorular gerekli ve yeter şartlar oluştuktan sonra sorulmaması abesle iştigal olacak sorulardır.

manipulatif olmak iste.

Açıkögretim'de üc dersi vermek icin, tekrar lisans hazırlıgına programını okuyacaksın. ama acıkögretim bürosu sana ek-g kagıdı ver(e)meyecegi icin, şubat 2010'da silah altına girme mecburiyetin var. aksi takdir'de kacak durumuna düşersin. askerdeyken'de, acıkögretim okuyabiliyorsun. ama dedigim gibi, şube sana ''gel kardeşim'' diyecektir. bir an önce ayarla kendini.

edit : bende seninle aynı durumdaydım. 3 dersten girdim, 3.sınıfa gectim. sadece veremedigim 1 dersim kaldı. şuan mutluluk'tan şarap ve viski stogunu eritiyorum evde :)
boru mu lan askerlik bu. :)

heyhat... :)

intibak için yeniden başvurmaya gerek yok, kayıt yenilemeyi yaparsan kalan 3 dersin için yeniden sınavlara girersin...

ertelemeye gelince, ben 3. sınıf öğrencisiyim ve 3 dersten kaldım bütünlemede. gittim sordum şubeye. bu yıl belgelerimi toplayıp gidip yoklamamı verirsem beni 2010 yılının kasım ayında göndereceklermiş. eğer ben yoklamamı verip, 2010 kasım ayına kadar sınıfı geçip öğrenim belgemi şubeye ulaştırırsam yeniden tecil hakkım oluyormuş... bana böyle dediler, sizde bir sorun, araştırın.

sanırım biri alaylı biri mektepli oluyor.

stajyer'de ; almakta oldugu egitimle ilgili olarak, birey'in okul'dan kalan zamanların'da yada okul yönetiminin istedigi takdirde, kişinin iş hayatın'da almış oldugu egitim, yada çalışma.

yetiştirilmek üzere ; temalı iş ilanlarında ise, o işi daha önce'den bilmeyen vasıfsız bireyi, iş ögreterek işveren'nin istihdam işçiye istihdam saglaması.

aralarındaki en büyük ve en belirgin fark, stajyer ; işi hem işyerinde, hem okulda ögrenir. digeri ise, cogunlukla bir meslege sahip olmadıgı icin, iş'le ilgili bütün herşeyi işyerinde ögrenir.

biraz karışık oldu :)

Yok, aslında açıklayıcı oldu bence, teşekkürler ikinize de. Bir de: Stajyer, işi öğrenirken maaş almaz. -değil mi?- Yetiştirilmek üzere alınan eleman da mı ücretsiz çalışır peki?

tek anlamı baya bi sure para vermeyeckeler oluyor.

yetiştirilmek üzere olan karın tokluğuna çalışır stajyere ise onu bile reva görmezler çoğu zaman.

"Yetiştirilmek üzere" ilanındaki insanlara genelde çırak muamelesi yapılır -normal olarak- eğitim verilir bolca veya tecrübeli çalışanın yanında işi öğrenmesi sağlanır. Dolayısı ile az para verilir yani. Buna çok takmayın derim, en geç 6 ay içinde zaten işi kaparsınız ve daha fazla ücret isteme & farklı firmalara geçme şansınız olur. Ücretsiz çalışma diye bir durum söz konusu olamaz, "asgari ücret" diye bir kavram var bunun için. Ha firma 1-2 ay "deneme" kavramı altında çalışana para vermeyebilir, baktınız kıvırıyorlar 3-5 kuruş için, ilişiğinizi kesersiniz. Bu tip firmalardan da uzak durmakta fayda var kanımca.

Stajyerde durum daha farklı. Ben yaptığım stajlardan maaş aldım. Firmaya bağlı, vermeyebilir de. 1-2 aylık staj ise çok büyük ihtimalle ücret ödenmez. Daha uzun süreli veya yarı-zamanlı çalışma şeklinde ise -öğrenim devam ederken- ücret ödenmesi muhtemeldir, stajyer de ücret isteyebilir böyle bir durumda. Madem uzun dönem çalışacaksınız, çekinmeyin ücret isteyin.

1) "Yetiştirilmek üzere" bence vasıfsız kişiler için değildir, örneğin fakülte mezunu ve iş tecrübesi olmamış biri de yetiştirilebilir.

2) "Stajyer" ise, ücret ödenmeyecekse ilanlarda belirtiliyor gördüğüm kadarıyla.

3) Deneme süresi, kesinlikle ücret ödenmemesi anlamına gelmez. Ücret de ödenir, sigorta da yapılır. Sadece bu deneme süresi sonunda olumsuz karar verilebileceği olasılığı vurgulanmaktadır. (Aksi yönde hareket eden işveren, işgöreni keklemeye çalışıyor demektir.)

4) Her iki nitelemeye konu görev de, ücretin düşüklüğüne işaret eder. Ancak iş bulma ve tecrübe problemi varsa bir yıl kadar sabredilmeli, bence.

@merlina : stajyer ögrenci oldugundan mütevellit, iş yaşamında belli bir sorumlulugu yoktur. cogunluk olarak aileleri masraflarını karşılar, harclık, yol parası gibi.. alacagı yada aldıgı parayı gözünden büyütmez.

yetiştirilmek üzere olan eleman, kendisinden bilgi ve birikim yüksek olan, ustaları ve amirleri, yada işyerinn diger calısan elemanları maaş alırkeni kendisi harçlık alır :)
işi ögrenip, belli bir bilgi ve birikime sahip olana kadar.

yetiştirilmek üzere kadroludur. fasulyeden çalışandır (kadrolu çalışan olarak). stajer kadrolu değildir.

bazı firmalar (sektörde o işi yapan çok az firma varsa) yetiştirdiği elemanın başka bir fimada çalışmasını (elemanı kaptırmamak için) önlemek için (şirket sırları, gizliliğin korunması, haksız rekabetin önlenmesi amacıyla) çeşitli sözleşmeler (5 yıl aynı sektörde çalışamaz gibi) de yaparlar

nişanlın, aradıgı tarihleri telefonundan silmesin. emniyet müdürlügüne gidip şikayet dilekçesi verebilir. emniyet'in bilim suçları şube'si sanıyorum ilgilenecektir. numara'dan kişinin kimligini tespit edebiliyorlar. emniyet'ten tatmin edici bir cevap alamazsa, ki bu cok düsük bir ihtimal savcılıga dilekçe vermesini öneririm.

kişinin telefonunu'da internet'te falan yayma. haklıyken haksız duruma düşersin.

sevgiler.

Savcılığa şikayet dilekçesi vermek en mantıklı çözüm.

evet direk savcılığa başvurun. bi daha aramaz diye ilgilenilmiyor bu tiplerle, sonra nesilleri tükenmiyor bi türlü. şikayet edince operatörünüzden size gelen aramaları falan buluyolar, gizliden bile çaldırsa bulunuyo diye biliyorum.

emniyetin sitesinde bu tür şikayetlerin iletilebildiği bir sayfa var ve bir yerlere yazılı başvuru yapmaktan daha hızlı işliyor. ben telefonum çalınınca kullandım ertesi gün üç sivil polis gönderdiler işyerime kadar...

amacın tacizden kurtulmak ise:
gayet resmi bir dil ile ;
"x nolu telefonun kullanıcısı olarak hakkınızda müşteki Bengü Maralman (salladım !)ve Şüpheli, faili mechul sanık olarak ; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/45123 (attım !) Soruşturma Numarası ile Ceza tahkikatı başlatılmıştır.Bilginize....
diye bir mesaj atın.
başıma bir kaç kez geldi.ve hukukçu olmama rağmen bu yöntem tek başına aramaların sona ermesine yetti.
not: gerçek şikayet dilekçesi böyle değil biliyorum.ama karşı tarafı tırsıtmanız için belli başlı kelimeler kullandım.

İçmeyin efendim, içmemek gayet kolaydır.

Önerimsi not: Susuzluğu su da giderir.

şimdi alkolle aran yoktur senin. kola'daki asit ve yüksek orandaki şeker miktarı vücut icin zararlı. ice tea'de asit yok. lakin ne kadar az icersin o kadar faydalı. kendimi baz alırsam, benim gibi olmadıgı zaman'da kolayı yada başka herhangi asit iceren bir icecegi aramıyorum bile. karar verip, uygulamakla alakalı bişiy biraz'da. herşey sende bitiyor.

Valla ben değilde bir arkadaşım su yerine ice tea şeftali içiyor.Hatta marka takıntısı var.Mutlaka ice tea olacak nesteaye demediğini bırakmıyor.Bence bağlımlılık yapan bir madde olabilir, çünkü ben böyle bir şey görmedim.Her şeyin yerine ice tea içilir mi be.
Kolaya karşı midem aşırı tepki veriyor ama ice tea'de hiç bir sorun yaşamadım.
Kesinlikle ice tea.Bir arkadaşıma sordum oda öyle diyor.

1. ben her gün içiyorum bırakamıyorum.
2. valla bilmiyorum 3 senedir içiyorum ama var gibi :)
3. ice tea candır.

aynen kolayı bırakmak için ice tea şeftaliye başladım, işe yaradı, bağımlılık da yapmadı. içinde bağımlılık yapan bir madde olduğunu sanmıyorum.

ice tea gayet bağımlılık yapıyor evet. 3-4 sene önce 2 günde 3 tane 6lı ice tea bitirince eve alınması yasaklandı bu meretin, ben de dışarda içiyorum deli gibi de para gidiyor buna. birkaç kişi daha biliyorum bağımlılık halinde olan.

korkmaya başladım gerçekten bagımlılık yapıyor sanırım

ice tea şeftali candır, içiniz, içirtiniz...

içinde bağımlılık yapan bişeyler olmalı yoksa bu kadar sevilemez bi içecek.
Ben daha ilk tanışmamızdan sonra "dünyanın en iyi serinleticisi"diye etiketi vurmuştum.Hatta 1 kutu ice tea le 1 hektarlık orman yangını bile söndürülebilir gibime geliyor,o kadar yani.

Belki de on senedir ice tea limon içiyorum. İce tea gibisi yok paşam boşver. ( şeftaliyi de aynı derecede sevmiyorum ne hikmetse:)

Ayran'ı tek geçerim

bence de limon daha güzel ama kimse limonlusunu sevmiyor.

siz söyleyince dikkatimi çekti de bende bağımlısıyım galiba 2-3 saatte 1,5 litre şeftali ice tea yi tüketiyorum

Ya sırf burda gördüm ice tea aldim.Ben hiç beğenmedim liptonundu belki ondandir ama çok kötü tadı vardı
AYRAN

mezhep olarak bilmiyorum da, Türk sanat tarihi'nde Hz. Muhammed minyatürleri var, ancak ya yüzü beyaz bir ışık yüzünden gözükmüyor, ya da peçe gibi bir kumaşla tamamen kapatılmış. nette örnek bulursam ekleyeyim buraya.

www.hmc.org.qa
www.tomgrossmedia.com
democracyfrontline.org
www.hr.nielsen.dk
www.hr.nielsen.dk (bu örneğin, annesinin kucağında, yeni doğmuş Muhammed imiş)

internette çok yüksek çözünürlüklüker bulunmuyor, idare edin. bu tür minyatürlerin hepsinde (Osmanlı ve Pers olabilir) yüzü beyaz/örtülü resmedilen figür Hz. Muhammed olarak yorumlanır. Ama yüzünün de resmedildiği bir örnek görmedim hiç.

www.zombietime.com

hz.muhammed ( s.a.v ) allah resulu, resimlere ve figürlere sıcak bakmamamıştır. gördügünüz/göreceginiz , herhangi bir resim, figür, fotograf, resmedilme, kendisine ait degildir. aldanmayınız. hanifi,şii, şafi,alevi herhangi bir meshep, bunun iddasında bulunamaz. lakin şöyle bir şey var, şayet allah'tan isteyerek,talep ederek, yakararak ( inş kabul olur. ) rüyanızda gördügünüz takdir'de o hz.muhammed (s.a.v )'dır.

efendimiz'in bu konuda bir hadis-i şerif'i mevcuttur.

''kim ki, beni rüyasında görürse, gerçekten beni görmüştür. zira şeytan benim kılığıma giremez''

sevgiler..

Bir üstümdeki mesaja "ahahahahhahah" diye güldükten sonra ilgili bir link vereyim:

en.wikipedia.org

Burada da Şiiler arasında saygılı olunduğu müddetçe problem görmeyenler olduğu söyleniyor.

bir üstümdeki mesaja kahkalarla gülecektim sonra vazgeçtim.. efendim; peygamberimiz hiçbir yerde resmedilmemiştir. hatta resmi bulunursa yakılmasını emretmiştir, çünkü insanların kendisine secde etmesinden korkmuştur. rüyada görülme hadisesi doğrudur, şeytan peygamberimizin kılığına giremez..

hz. muhammed'in resmini yapıyorlar mı bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla hz. ali'nin resimleri yapılıyor. belki hollandalı arkadaşınız ikisini karıştırıyor olabilir.

Ben de iki kez İran'da bulunmuş biri olarak posteriti'ye hak veriyorum.

Öte yandan (yani bazı resimler varsa bile), birkaç istisna olması bunun hoşgörüldüğü anlamına gelmez. An itibariyle biz de anlaşıp 3-5 resim yapabilip nete koyabiliriz, bu da Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli (sünni) mezheplerinin de bunun kabul gördüğünü göstermez netekim.

Hepsini birden yutmayin tabii ki.

Apranax Forte hepsine bedeldir.

edit: Reklam gibi olmus be :)

Bu arada gecmis olsun, ben de az once dis hekiminden geldim. Apranax'la ayakta duruyorum. Iyidir Apranax.

sadece aprol fort yut. sabah 1 akşam 1 tok karnına:)

Sadece ağrı kesici yetmez biraz hafifletir ağrıyı gece daha çok duyarsın. Antibiyotik alman gerekir. Diş ağrısına en iyi gelen de Penbak. Dişçi de antibiyotik verecek öncelikle. Sonra tedaviye geçer. Geçmiş olsun diyeceğim ama, bu gecen zor geçecek. Nöbetçi dişçi bul bence veya nöbetçi eczane. Antibiyotik için.

herşeyi bir kenara bırak..

eğer araban varsa, hemen gidip kaputu aç ve hidrolik fren yağı kutusuna daldır parmağını.. akabinde ağrıyan dişinin diş etlerine hafif hafif dokundur. korkma, zehirlenmezsin. hidrolik fren yağı acayip etkilidir bu konuda..

ah be..! ömrümü çürüttüğüm oto sanayiler..

sensodyne diş macunu var mı? bu tarz diş macunlarının ağrı geçirme özelliği de varmış, ağrıyan yere sür beklet, 5 dk filan.. rahatlarsın biraz.. bir de ben bi kere aspirin koymuştum üstüne, fena değildi.. bi süre nefes aldım en azından.. aa bir de rakı derlerdi, üzerine bir pamukla rakı bastır demişti bir arkadaşım aklında olsun, çok geçmiş olsun...

diş ağrıyorsa vardır bir sorun. ağrı kesici ancak ağrıyı hissetmemenizi sağlar, sorunu çözmez. bu yüzden diş doktoruna gidin yoksa dişinizi bile kaybedebilirsiniz.

diş biraz psikolojiktir. o dişine yüklenmemeye çalış. pamuga hafif rakı damlatarak, agrıyan dişine basabilirsin.

apse var mı?

anestol diye uyusturan bir merhem var. biri gidip alsin ya da komsuya sorun. agri kesici ise yaramadiydi benim 20'lik felaketimde.
gecmis olsun

eheh evet tecrübelerimi yaziyim bari. 3 hap yuttum, hafif mide bulantısı yaptı ama agrı azaldı. daha doğrusu azalmıştı. ben de yattım uyudum şimdi kalktım yine agrıyor haha. hidrolik fren çözümüne başvurucam birazdan. rakı-kolonya-aspirin gibi çözümler kısa süreli işe yaradı da sonra devam etti. herkese teşekkür ederim. bu inadım da bitiyor o zaman p. tesi dişçiye gidicem :(

Rakıyı direkt için, 3 duble yeter... Ağrı devam ederse birkaç gün içinde doktora gidin tabii.

Ağrı kesici sizi iyileştirmeyecek. Bu kadar şiddetli bir ağrıyı nedenini öğrenmeye kalkmadan ağrı kesicilerle bastırırsanız çok daha ciddi sorunların doğmasına izin verirsiniz. Bir arkadaş dişi kaybetmekten bahsetmiş, bir çürüğü serbest bıraktığında olabileceklerin yanında dişi kaybetmek hiçbir şey. Ben olsam saniye durmadan dişçiye giderdim. Sonrasında yeniden doğmuş gibi rahatlıyor insan. Pazartesiyi filan beklemeyip yarın kapağı bir dişçiye atın.

ambulans helikopter olabilir,
tsk'ya ait olabilir,
yangın söndürme helikopteri olabilir,
sivil havacılıga ait olabilir,

olabilir'de olabilir yani...

yakında bir tane bende alıcam mınakoyim, yemişim arabasını :)

bakırköy'de sadi konuk devlet hastanesi var, egitim ve araştırma hastenesi oldugu icin, tavsiye ederim. sitesine girip, online randevu sistemiyle randevu alabilirsin.

(bkz: florence nightingale)

17.00 - 01.00 shiftin'de 8 saat çalışıyor. esas olan çalışma saati'dir. geçmiyorsa sorun yok. isterse gece 00.00'ı, 5 saat geçsin. önemli olan çalışma saatidir. vardiyasına göre çalışıyor çünkü.

sonuç : çalışan haksız.

Ertesi güne girmesi pek bir anlama gelmez herhalde. Ha, akşam fazla mesaisi olarak düşünülüyorsa, sabah 9 akşam 6 çalışan biri, 7'ye kadar çalışmaya devam edince fazla mesai olur; ertesi güne girildiğinden değil, günlük standart çalışmayı aştığından. Haftasonu fazla mesaisi diye düşünülüyorsa, haftalık çalışma süresinin üzerinde fazladan bir çalışma olursa ancak alması gerek. Benim bildiğim, değişmediyse, günlük 9, haftalık 45 saat çalışma normal mesaidir. Bunu aşan akşam, haftasonu, bayram vb. çalışmaları kademeli olarak artan bir fazla mesai ücreti alır.

askerden sonra yaptır derim dövmeni.

dövme hiç bir sorun çıkarmaz. belki 10 tane dövmeli arkadaşım gitmiştir askere hiç bir sorun olmadı.

normal tabip gibi revir'de görev yapacagını sanmıyorum. bilmiyorum böyle bir hizmet veriliyor mu? ama, subay yada üstsubay'ların diş tedavilerini yapabilirsin. eger, ordu'nun böyle bir sistemi varsa. olursada süper olur aslına bakarsan, milletine agzına bakar ama, agız kokusunu cekmezsin ;)

dövme resmi olarak bir sorun çıkarmaz. ama dangalak bir uzmana denk gelirsin, ne bileyim dalga geçer, isim takar, aynı şekilde uzun dönem askerler de öyle. damgalı inek falan derler, kınalı derler, canınızı sıkarlar. öyle sorun yaşarsın. yoksa ceza alma falan olmaz. ha belki de son derece medeni adamların içine düşersiniz, kimse bir şey demez.