pasaportunu ve kimligini unutma, vize de icinde zaten.

Almanya'ya girişte polisler neden geldiniz-ne kadar kalacaksınız gibi bir kaç soru sorabilirler vizeyi onaylarken, Almanca ya da İngilizcen yoksa yanında yolculardan yardım almaya bak ve saçmalamamaya çalış, kıllandırma polisleri.

strese mahal yok.. pasaport kimlik ve vize ile orda ac kalmamak icin paran yaninda olsun yeter..

havalimaninda check in e gidip, pasaportunu gösterip, bavulunu teslim eder ucus kartini alirsin... sonra ucuskartin ve pasaportunla gümrükten gecersin...ucaga binersin..

almanyaya indiginde ucaktan inip gümrüge gidersin.. pasaportunu ibraz eder gecersin.. sonra bavulunu alirsin ve eger polisin biri bavulunu incelemek icin seni kenara cekmezse, havalimaninin icine yani sehre girmis olursun..

Tipiniz derviş ya da hacı hoca gibi olmasın. Gözümün önünde saçı sakalı uzun yeşil pasaportlu profesörü durdurdular, adam dile döke döke anca geçebildi kontrolden.

tipine bağlı olarak hiçbirşey sormuyorlar. 4 kere yurtdışına çıktım hiçbirinde konsolosluğa çağırmadılar, uçaktan indikten sonra hiçbirşey sormadılar. üstelik bir defasında bavulumu aldım yanımda biri vardı tanımıyorum onu çevirdiler, bana hiçbirşey söylemediler. ve bu yüzden sana verebileceğim tavsiye şu olur üstüne başına çeki düzen ver en iyi kıyafetlerini giy gerçekten işe yarıyor. ha olaki çevirirlerse birşey olmaz zaten nereye iş mi seyahat mi derler en fazla. birde birde bavulun mutlaka kilitli olsun, kilitli olmayan gözlerine birşey koyma. açıp alabiliyorlar birkaç şey bkz:benim bavul

vize kontrolünde ugrastirabilirler, aptalca sorular da sorabilirler, normal. sasirma diye söylüyorum.

yanina dönüs biletini almayi unutma, online'sa bile bastir, polise gösterecek bir sey olsun elinde. ayni sekilde kalacagin yere dair de. varsa hotel rezervasyonu ya da davetiyle gidiyorsan davetinin fotokopisi falan.

"kulaklıktaki sağ/sol hoparlör" de diyebilirsiniz.

her iki kulaklık da sonuçta birbirine göre bir eklenti-ek parça değil, birbirini bütünleyici parçalar. ha biri olmadan diğeri de kullanılabilir elbet ama sonuçta amaca hizmetleri aynı kaynaktan. sağ-sol kulaklık demek abes değil elbette, ama kulaklık denince akla gelen de iki kulağımız olduğu müddetçe hem sağ hem de sol kulaklığı kapsar. "kulaklıklar" kulağımı tırmaladığı gibi bildiğim yabancı dillerde de karşılığı çoğul değil zaten.

sol kanal - sağ kanal diye de geçer aslında ya da left - rigt vs.
ikinci kulaklığı takmak şu durum ( encrypted-tbn0.gstatic.com )dışında yanlış kullanım olacaktır.

bence zıtlık, iki kulak sahibi olmamızda. şöyle ki, şans eseri bu cihaza türkçe isim takıp 'kulaklık' demişiz. ayakkabı gibi, ama ayakkabıda 'sağ teki' 'sol teki' diyoruz. tabi kulaklık daha yeni tanıdığımız bir şey olduğundan, basitçe 'kulaklık' demişiz. ayaklarkabı demediğimiz gibi, kulaklarlık da dememişiz doğal olarak ve sağ-sol elemanları da düşünmemişiz.

3 Idiots www.imdb.com

Dün izleyip beğendiklerim:(Aynı yönetmenin iki filmi, ilki gerilim sayılabilir ama arkadaşlar arasında olan muhabbet gerilimi. Öyle ruhlar öcüler değil. İkincisi romantik-dram)
- Tape www.imdb.com
- Before Sunrise www.imdb.com

Bugün izleyip beğendiklerim:(Hayao Miyazaki'nin iki animesi)
- Spirited Away www.imdb.com
- Mononoke Hime www.imdb.com

bulabilirsen kurukahveci mehmetefendivar istanbulda üretiliyor.
marketlerde jacobs var. azlinda starbucks da bol bol cesit var

Cafe Nero Esenboğa Havaalanında var diye hatırlıyorum, o da pek işine yaramaz haliyle.

lavazza

evet Esenboğa'da olduğunu biliyorum ama işim düşmüyor şimdilik o tarafa. Jacobs ve Starbucks'ı da damak tadı olarak eledim zaten. gloria jeans fena değildi o da kapatmış anladığım kadarıyla.

söyle bir sey var isinize yarayabilir..

(git: www.baristamarket.com)

Ankara sınırları dahilinde Tchibo'dan daha kaliteli kahve bulamazsınız. Tchibo bu işi zincir olarak yapanlar arasında Avrupa genelinde açık ara öndedir. Metro grossmarket bazen farklı alman veya italyan markaları getirebiliyor, periyodik olarak kontrol etmek lazım. Bir de Melitta Auslese sağlam kahvedir, yine metrolarda oluyor. En acil durumlarda ise her markette bulunan jacobs monarch her zaman candır, lakin bir o kadar da light maalesef. Bir de nacizane tchibonun africanı ile guatemalasını eşit oranda harman yapmanızı öneririm.

Vedat Milor'ün Leban ziyaretinden etkilenerek gittiğimde bambaşka orgazmik tatlarla dönmüştüm meze olarak özellikle, bi izle-incele derim... www.vedatmilor.com

oruk için sultan sofrası; antakya evi; limon büfe diye bir yer vardı - orda soramazlar mı? surk uzun çarşıda, baharatçılar civarında birkaç yerde bulunur. orda kazıklanmak çok kolay değil (bence). en son tuzlu yoğurt aldırmıştık 5 kağıda, sonra 7 liralık tadıp kendimizden geçmiş, ondan da almıştık. bence salça da alsınlar mutlaka! o salçalarla (biberi çok acı olur, domatesi muazzamdır) yemek yaptıktan sonra hiçbir yemeği beğenmezsiniz. bir de, lahmacun filan da yaptırabilirler bence. köprüde süper 96 mı, star 96 mı, bir yerde... :)

bir hatay'lı olarak ben söyleyimde siz beğendiklerini sipariş verin;
-biberin her ürününden biraz alsın mutlaka. toz biber, biber salçası, dolmalık kurutulmuş biber.
-çökelek, yani sizin deyiminizle sürk peyniri.
-tuzlu yoğurt
-humus, ama reyhanlı'dan!
-yapabilirseniz eğer künefe için kadayıf ve künefe peyniri. eğer yapmayı bilmiyorsanız künefecilerde şoklanmış hazır künefeler vardır, size sadece şerbetini dökmek kalıyor.
-size getiremez belki ama kendisi kağıt kebabının tadına bakmadan gitmesin.
-nar ekşisi.

bunların hepsini uzun çarşı ve çevresinden bulabilir. kazıklanma konusunu pek düşünmeyin. bu işleri genelde hatayın alevi halkı yapar, hepside dört dörtlük esnaftır ve hak etmediklerini kolay kolay almazlar. ayrıca uzun çarşı'da fiyatlar ve kalite hemen hemen aynıdır. kaliteli bir ürünün yanında kalitesiz bir ürün kolay kolay barınamaz zaten. ayrıca antakya halkıda son derece yardımseverdir, sora sora en kalitelisinin, en güzelinin nerede olduğunu bulması çok zor olmaz.

Çok teşekkür ederim.

Politiki kouzina (2003)

A Moment to Remember ( Nae meorisokui jiwoogae ) 2004
Hachi: A Dog's Tale 2009

klasik cevabımdır;

(bkz: bin-jip)

(bkz: oh ahsiseu)

bir klasik olarak The Fountain

Les amants du Pont-Neuf (Köprü Üstü Aşıkları) www.imdb.com
ayrıca Leaving Las Vegas
www.imdb.com

500 days of summer

www.imdb.com

yazılanlardan en vurucusu a moment to remember. the fountain iyi biraz, az fantastik. kutup çizgisi aşıkları filmide öyle abartılcak bir durumu yok. 500 days summer tam bir saçmalık zaman kaybı. bunlar dışında the notebook kişiye göre etkileyebilir.

tüm ağlatan film duyurularına aynı şeyi yazıyorum ama vazgeçmem :)

www.imdb.com

dikkat: ağza öyle böyle sıçmaz, tam sıçar.

tek kelimeyle www.imdb.com

hayata dair karşımıza çıkan olgularda gerçekçi yanımızdan ziyade optimist yanımız ağır basıyor diyor başlarda, devamını izleyemedim

yanlışlardasın kirpit. aynı kuralı otoyollara da uygularsan mantıksızlık ortaya çıkar. hızlı gidenler soldan yavaş gidenler sağ şeritten gidiyor. yani senin mantığınla yollar %50 veya &33 daha az araç alıyor ve trafik sorunu yaşanıyor gibi bir şey. yürüyen merdivenlerde dikkat edersen binerken sıra falan olmuyor. hatta izmirde yaşıyorsan seni metro üyol durağına davet ediyorum. devasa uzunlukta merdivenler var ve sanırım yürümeyen merdiven seçeneği yok. toplamda 2 upuzun merdivenden sonra metroya veya yer yüzüne ulaşıyorsun. hatta 2 adette kısa merdiven vardı galiba epeydir kullanmadığımdan hatırlamıyorum.iddianızın aksine sağda duranlar ve soldan ekstra yürüynlerle daha çok insan alıyor bu nalet olası merdivenler.

Teoride öyle ama pratikte öyle olmuyor. Yürüyen merdivende sürekli bir insan sirkülasyonu olduğu için normal şartlar altında yürüyen merdiven dolu olmuyor ve sağ tarafta boş yer oluyor. Bu durumda illa solda duranlar biraz rahatsız edici bence.

Tabii ki kalabalık oldu mu kimse "Soldan hızlı gidicem, sağda dursunlar" demiyor ama merdiven boşken, insanların dama tahtası dizilimine sahip olması sinir bozucu bir şey.

Bu arada ben yürüyen merdivende yürümem, sağda dururum insan gibi.

50 kişi merdivene eksik binmiyor, bilakis sol taraftakiler yürürken daha fazla kişi kullanmış oluyor merdiveni.
sağda beklemek zorunda kalanlar ise soldan sağa geçerken en fazla 1-2 saniye kaybeder.
kim bencil acaba?
rusya daki yürüyen merdivenlerde- ki aşağı inmesi 5 dk falan sürer- yürüyen merdivende sol tarafta mal gibi bekleyenleri uyarmakla görevli çalışanlar var. adamların tek işi bu.

* mod on
yürürken çıktığın/indiğin 3,50 merdiven rıht yüksekliği+basamak genişliği ortalama)
yürüyenlerde aynı işleme 1 basamak karşılığında denk geliyor.
* mod off

ayrıca şahsen insanlar dururken merdivende yürüme bandında falan çok komik geliyorlar.

sonuna kadar katılıyorum. yürüyerek çıkacaksam normal merdiveni kullanırım, kimseyi rahatsız etmem. Yürüyen merdivende de paşa paşa dururum merdiven sen yürüme diye yapılmış zaten. 5 adım az atmak için böyle bir kültür yaratılmış olması mantık sınırlarının tamamen dışında. akıllılar ya ben den önce binecekler metroya. 15 saniye sonra vagonda yan yana duruyoruz.

Anam ben ne cahal kalmışım bu dünyada :) yürüyen merdivende, duracakların sağda durduğunu, ekstradan yürüyüp gideceklerin de soldan yol aldığını ilk defa duydum. Zibilyon kere kullandığım o alette de daha önce hiç sağı solu yardırarak koşa koşa çıkmaya çalışan kimseyi görmedim. Yoksa ben Mars'ta mıyım? Herkes biner ve yukarı çıkar, kalabalıksa zaten koşturamazsın, değilse de insanlara takılmak gibi bir sorununun olmaz.

filmlerde falan rastgeldiğimiz bir elemanı takipte metro geçişlerinde elemanı kaybetmemek için bile önem arzediyor solun boş olması:) artık modern kent hayatında 3-5-10 saniye önemli hale gelmiş. ha bir de örneğin bir hatunun fordçu-abaza bir tip varsa arkasında 1 dakika süren bir merdiven macerası bile ızdırap olsa gerek, soldan yardırma ile bir nebze daha rahat edebilir insan.

soldakilerin yurumesiyle yuruyen merdivenin kalabalik zaman diliminde tasimis olacagi insan sayisi artmis olacak. 50 kisi kalmayacak.

otoyol ornegi de guzel orneklemis daha rahat anlayasiniz diye.

hafif oturup sistem modellemesi mantigiyla bakilsa, objektif dusunulse gorulebilecek seyler bunlar.

pardon gecebilir miyim diye seslenenlerden biriyim.

otoyol örneği iyi olmuş da dediğiniz sistem alternatifi olmayan, tek çıkışın yürüyen merdiven olduğu durumlarda mantıklı. otoyolun bir başka alternatifi olsa haklısınız, onun başka bir alternatifi yok, daha hızlı gidene yol açmak lazım. kimse size illa yürüyen merdivende dur, tıngır tıngır çık demyior ki, sabit merdivenden çık?

inanmazsınız ama kalabalıkta bile "solda durmayın ben koşayım" diyenler mevcut. kızılay metro istasyonunun çıkışına yazı bile asmışlar ki kızılay metro istasyonunun çıkışlarını bilen bilir ben anlatmayayım. "kuyruk olmuyor" diyenler gelsin bi görsün.

ayrıca da herkes sol şeridi boş bırakıp sağda dursa gören de zanneder soldaki boşluktan gürül gürül adam yürüyor. belki 2-3 kişi yürür oradan, merdivenin solu boş boş durur. bu "solda durmayın" diyenler de o 2-3 kişi olur zaten. zira yine ankara'daki bilumum metro istasyonunda merdiven bomboşken bile daha fazlasını görmedim.

peki niye normal merdivenden yürümediğinizi sorabilir miyim? hususi saniye tutarak ölçtüm yine kızılay istasyonunda, trenden inip yeryüzüne varmam (3 kat) tüm yürüyen merdivenlerde beklemek ve yürüyen merdivende koşmak arasında 1,5 dakika falan fark ediyor. yürüyen merdivenden koşmak ile sabit merdivenden koşmak arasındaki fark ise taş çatlasın 30 saniye. hatta ikişer üçer atlayarak çıkarsanız yürüyen merdivenden daha hızlı bile çıkıyorsunuz. yürüyen merdivenin basamakları geniş olduğu için ikişer üçer atlamak zor. ama biraz yoruyor.

sen yorulmayacaksın ve sadece 30 saniye kazanacaksın diye niye insanları hizaya sokuyorsun ki buyur sabit taraftan koş, azıcık yorul ve sadece 30 saniye kaybet. hatta hızlı koşarsan erken bile varırsın. hem yorulmayayım, hem hızlı çıkayım, herkes de bana yol versin. engelli asansörü de var, en hızlı o çıkıyor. zerre kadar da yormuyor?

ha diyorsanız ki "yürüyen merdivenden başka sabit merdiven yok, tek yol yürüyen merdiven", o zaman sonuna kadar haklısınız.

50 basamaklık bir yer için;
yürüyen merdivende 20 adım atarak o mesafeyi çıkarken,
normal merdivende 50 adım atarak çıkarsınız.

yürüyen merdivende bir adım için bir birim yorucuyken,
normal merdivende üç-dört birim yorucudur.

o saniyeler bazı insanlar için sandığınızdan daha değerli olabilir.
önümdeki insanların ter kokularını çekmekten hoşlanmıyorum.
önümdeki arkamdaki insanların gerizekalıca ve bağırakak konuşmalarına maruz kalmaktan da hoşlanmıyorum.
müzik dinlemesini bilmeyenlerin saygısızlığına da maruz kalmak istemiyorum.

yarım adım ile sağda durma herkes için çözüm oluyorken, bunun bu kadar sorun olmasını da ben anlamıyorum.

***
ekleme:
kitap okuyorsam ve yukarıda sebeplerden herhangi birisi mevcut DEĞİLSE sağda dururum, diğer hallerde ve/veya acelem varsa soldan geçerim.

@holy diver: peki bunların hiçbirini istemiyorsan normal merdivenden çık tutan mı var? haa onca şey istiyorum, bir de yorulmayayım istiyorum. hepsini de aynı anda istiyorum. bence bu kadarı fazla.

boş merdivende sağda dur, nerede istersen dur. kalabalık olmayan merdivende zaten nerede durursan dur çok fazla makas atmadan çıakrsın yukarı yürüyerek. ama kalabalık merdiven. makaslaya makaslaya çıkamayacağın kadar kalabalık demek ki. hesap yapmışsın, ben de yapayım. kalabalık bir metro çıkışında 50 basamaklı merdivene yan yana durarak 100 kişi biner. sol şeridi boş bırakırsan 50 kişi biner. metrodan 120 kişi indiyse, o merdiven 100 tanesini tek seferde yukarı taşır. solda durmadan merdivene binerlerse 50 kişi merdivene biner, en yukarıdaki tepeye vardığında daha 51. kişi daha en aşağıda merdivene yeni biniyor olur, 100. kişi ise epey gerilerde olur. niye? kalan 20 kişi daha az yorularak azıcık daha hızlı çıkabilsin diye mi? mantıklı mı peki?

@kibritsuyu,

evet tutan var valla;) 160cm ve 47 kiloyum. ve sırtımda da sürekli bir sırt çantası oluyor genelde kitaplar,vs olan. ve beni yoruyor o kadar merdiveni çıkmak. ama yürüyen merdivenin hızıyla çıktığım/indiğim zaman o kadar yorulmuyorum.

ve saydığım diğer sebepler de bu yorulmadan daha da önemli bir yere sahip. işe gidip gelirken metroyu kullanıyorum. daha biraz önce gelirken, arkamda duran kişinin hemen altta basamakta durup ağzımın içine girmesinni verdiği rahatsızlığı burada hangi kelimelerle hangi cümlelerle anlatabilirim acaba bilmiyorum ki. aslında ben anlatabilsem de anlaşılacağından o kadar şüpheliyim ki... insanlar daha "özel alan" diye bir şeyden haberdar değil, bunu kadını da erkeği de yapıyor. ve istanbul'un maslak gibi en büyük en lüks iş alanlarından birinden bahsediyorum. her sabah/akşam birileriyle tartışayım mı, özel alandan haberleri olmadığı için ağzımın içine girdiklerinden dolayı?

artı, hiç taksim metrosunun maslak çıkışını iş saatlerinde kullandın mı bilmiyorum ama insanların o kalabalığını ve sağda durmak için nasıl sıra oluşturduğunu görmek lazım. bak soldan gitmek için bile değil, sırf beklemek için.

"hem bla bla bla hem de bla bla istiyorsun" tarzı bir şey söylemişsin ya;
benim (ve benim gibi düşünen hatta hali hazırda yıllardır da uygulayan) kişilerin bu davranışları beklemek isteyenlerin hiç birine bir zararı yok ki? 20 cm sağa kaymak mı bu kadar büyük dert olan. sanki bekleyen kişilerden dünyanın en büyük lütfunu istemişiz gibi ifade etmişsin. solda bekleyen insanlar da oluyor, ben onlara denk gelince ya bekliyorum ya da müsaitse yol istiyorum. senin gibi birine denk gelirse ve negatif bir şeyler sayarsa zaten "peki" diyerek beklerim, konuyu uzatmam bile.

neyse, ben seni gördüğüm zaman sağda beklerim bundan sonra, yeter ki senin istediğin olsun;)

****
önemli bir noktayı eklemeyi unutmuşum;

insanların saygısızlıklarına dair saydığım o maddelerde; bahsettiğim insanların görgüsüzlükleri/saygısızlıkları/medeniyetsizlikleri/yetersizlikleri olarak görmek yerine, insanların saygısızlıklarına maruz kalmak istemiyorsam normal merdivenden çıkmam gerektiğini düşünerek o saydığım şeyleri meşrulaştırma mantığı da derin düşüncelere gark etmedi değil.

o maddeler bile bana soldan geçme hakkını veremedi yani, tüh ya;)

öğrendiklerimi tekrarlıyorum; yürüyen merdiven kullanmak istiyorsam mutlaka durmak zorundayım ve diğer insanların yapacağı her türlü görgüsüzlük ve terbiyesizliğe boyun eğeceğim, bağırarak yaptıkları konuşmaları dinleyeceğim, kulaklıktan zorla bana da dinletmek isteyenlerin müzik olmaktan çıkmış gürültülerini dinleyeceğim ve ağzımın içine giren insanların pis kokularını çekeceğim (burnum fazla hassas).

namaste,

bana avrupa yakasindaki selin'mis gibi geliyor bunu baslatan. ya da deermisim diyen iki tip vardi. neydi lan onlarin isimleri?

edit: kankigiller o elemanlarin adi.

evrim ile ilgili sanırım, 8-10 yaşında çocuklarda bile görmek mümkün artık, klavyede yazdığımız gibi yarım yamalak konuşmaya başladığımız için ben normal karşılıyorum.yeni nesilin bizim gibi olmasını beklemek anlamsız olur.

2000 öncesinde de yaygın olmamakla birlikte vardı, onun için avrupa yakası olamaz bence. ayrıca yarım yamalak yazdığımız için konuşmaktan öte, yarım yamalak konuştuğumuz için de yazıyoruz gibime geliyor, ikisi birbirini tetikliyor bence ve sonuç olarak orijini o da olmamalı.

selin zaten var olan tiplerin karükatürize edilmiş haliydi. yabancı dizilerde falan da görüyoruz öyle liseli tipler. yurtdışına giden zengin liseliler orada kapıp getirip yaygınlaştırmış olabilirler.

chrome kurarken gmail hesabiyla iliskilendiriyorsun. eger ayni mail adresini girdiysen ondandir.

o durum aklıma geldi ama, daha da ilginç gelen google-gmail hesabı açık değilken bile yapılan değişiklikleri algılaması

gmailin tarayica acik olmasiyla bir alakasi yok. tarayici senkronizasyonu sadece ayarlar kismindan oluyor.

şifrelerine kadar senkronize edebilir. istenmeyen bir durumsa ona göre önlem alın elbette.

ayarlardan senkronizasyon seçeneğini iptal ederseniz çözülür sanırım.

Kırmızı yanaklı su kaplumbağalarını genetik olarak kısır diye biliyorum (ya da hepsi erkek bilmiyorum :)). kısaca bir şey olmaz. öyle yumurtlama yavrulama gibi olayları göreceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

yanlış biliyorsun özdek, gerekli ortam-şartlar yerine getirilirse yavru alabilirsin, internette çiftleşme ve doğum videoları da var zati, yavrularıma müreffeh bir yaşam sunmak adına ben de elimden geleni yapmak isterim, birincil ihtiyaçları olan karides-ot ve canlı yem gibi birincil ihtiyaçlarının yanında şimdilik ikincil duran bu cinsel ihtiyaçlarını da gidermeyi bir görev addediyorum kendime

ben de bu kablumbagalari besliyordum ve o zamanlar yaptigim arastirmalardan hatirladigim kadariyla bunlarin omurleri cok uzun oldugundan oyle evde beslerken uremeleri diye birsey soz konusu degil. biraz yaslanip boyut olarak da buyumeleri gerek diye biliyorum, evinizde 2-3 yidlir baktiginiz kaplumbaganin bile uremesi soz konusu degil.

çok zor, eindaclub haklı.

bir ara kaplumbağaların 20 yaşında ergenliğe girdiklerini duymuştum ne derece doğru bilemem :)

kesin link ya da kaynak veremem ama araştırmalarımda denk geldiğim videolarda yeterli imkanlar dahilinde 8-10 yaşındaki erkek-dişi su kaplumbağaları çiftleşerek yeni canlılar dünyaya getirebiliyorlardı, 20 yaş çok fazla bence, zaten ömürleri kara kaplumbağalarının ki kadar uzun değil.

1.genel cerrahi
2.eşcinselseniz genital siğil olabilir

tıp ilerledi artık dostum tırsma diyecem ama sakat bölge olunca muayene-tedavi aşamaları da sıkıcı olsa gerek diye düşünüyorum. halk arasında basur olarak bilinen hemoroide yakalanmışssın gibi duruyor, ilk duyanlar aman acılı şeyler yeme falan diyebilir, internette zebil gibi bilgi bulursun bence bu konu hakkında, geçmiş olsun

Genel cerrahi' ye görünmelisin. teşhis konusunda da, birçok şey olabilir, o yüzden hekime görünmeden bir tedavi uygulamaya çalışma o bölgeye...

kıl dönmesi çıkarsa mutlaka bi profesöre git. ben çok çektim, çok da çeken gördüm. hatta doktor tavsiyesinde bulunabilirim malum yerinden 3 ayrı doktorla 4 defa ameliyat geçirmiş biri olarak.

tekrar teşekkürler herkese.
heteroseksüelim.
istanbul'da kadıköy'de oturuyorum. hastane-doktor tavsiyesine de açığım.

@dokunmakalbime - eşcinsellikle ne bağıntısı var genital siğilin! cinsel hayatı olmayan kişiler bile bulabiliyor onu!

makata çok yakınsa bu kabarıklık, orada kıl yoktur. hemoroid olabilir. ben bile olabilir. siğilse, makatta hpv siğili yapı bakımından minik bir böğürtlene benzetilir; bakabiliyorsanız, diye söylüyorum. siğil olsa, kaşınır, bu arada.

yapmaz

vize ücretini filan ödiiceksiniz tekrar.

kopyalari da o belgelerin olsa belki ama sanmiyorum, her belgeyi tekrar almaniz gerekir.

tekrardan yapacaksiniz maalesef

tüm belgeler-ödemeler tekrar hazırlanacak-yapılacak dostum bildiğim kadarıyla seve seve, hele Almanya ise hiç düşünmeden başla hemen aynı işlemlere:)

pekiyi bir soru daha iliştiriyim. ilk yurtdışı maceram olduğu için gideceğim gün kadar vize talep etmiştim.yani 14 gün onlar da tam 14 gün verdiler. şimdi 6 ay içerisinde 2.kez başvurmamdan mütevellit 6 aylık falan istesem olur mu? kons. görevlisine, bakın sürekli yurtdışına çıkma durumum var. lütfen verebileceğin en uzun süreli vizeyi verin desem?

istesende vermiyolar genelde 6 aylik.
gerci sans ama genelde 3-5 defa minimum cikinca öyle vizeler veriyolar.

çakal. sadece monologları için bile izlenir.

vavien ve çoğunluk harika filmler, dedemin insanları ve behzat ç.'de izlenebilitesi yüksek bence

çakal-vavien-çoğunluk gerçekten değerli filmler, listeye Sonbahar, Üç Maymun, Kosmos ve Büşra'da eklenebilir bence.

nar ve izlemediysen dokuz.

babam ve oğlum
beş şehir
beynelmilel
pardon (30 kez izledim)
devrim arabaları
sinav
gora ve arog yazmaya gerek yok galiba
organize işler
neşeli hayat

soruda son 3-4 sene diyor, geçen 10 seneye bağlarız bu şekilde:) hadi anlarım onu bunu da Sınav filmini izlenesi bulmak ilginç cidden

Zenne'de eklenmeli bu listeye, unutmuşum

yüzbinlerce yıldır yaşadığını iddaa eden bi adam varmıydı?

film bu. ama 2007 yapımı.

yok hayır o film değil lemmiwinks, hem ddediğin filmde böyle bir sahne yok hem de benim bahsettiğim film kesinlikle 2000'lerden önce.

adam 10 sene önceki filmden bahsediyor. the man from earth ise 2007 yapımı.

Şu olabilir mi? www.imdb.com

Ölümden sonraki yaşamı merak eden 5 tıp öğrencisinin sırayla birbirlerini öldürüp, ilk yardım ile tekrar diriltmeleri.

o da olmamalı diye düşünüyorum t.a.o.o, ama merak ettim izlememiştim bunu, bahsettiğim film salt öte dünya merakı vs. ile ilgili değildi diye hatırlıyorum

pilatesin spor-beslenme ilişkisi bakımından farklılıklarını bilemem ama genelde spordan 1,5-2 saat önce karbonhidrat-proteinin dengeli alınması tavsiye edilir. spordan sonra ise karbonhidrat alınması tavsiye edilmemekle birlikte, özellikle kas gelişimi açısından protein tavsiye edilir. ayrıca kafeinli içeceklerin tüketimi de spordan sonra tavsiye edilmez, spordan yine 1,5-2 saat önce sonlandırılmalıdır (spordan 1 saat önce alınan kafein sporda nabız aralığını yüksek tutarak daha fazla yağ yakımına yardımcı olabilir belki ama abartmamakta fayda var:)

kilo verme amaçlı ise karbon hidratı çok düşük tutmakla beaber spordan 1.5 saat önce almanız ve spordan 30 dk önce kafein almanız( mesela 1 subardağı türkkahvesi sıfır şekerli) yağ yakımıını hızlandıracak ve daha canlı spor yapmaya yardımcı olacaktır.
tavsiyem; bol proteinli ve bol yeşillikli ,bol bakliyatlı (illa kas yapmak için önermiyorum protein denince akla direk kas mı yapacam ben gelir, yağ yaksın diye ve karbonhidrattan biraz daha uzak durun diye , tok tutsun diye öneriyorum) bir diet listesi oluşturmanız .
ör; 70-80 gr protein , 140 gr karbo ( iyi huylu karboalr bulgur , bakliyattaki karbo tarzı) ve 8 gr yağ (zeytin yağı veya aspir yağı olursa kilo vermede iyidir

BHPC watch şu an trendyolda indirimde.bir bakın derim

breguet veya leon hatot.

tw steel kullanıcısıyım yıllardır, çok memnunum, senin de zevkine uygun olacağını düşünüyorum örnek saatler ışığında

iyi bence güzel, sik bunlar.

ama ne yalan söyliyim 500 lira bence cok bunlara.

swatch kullanıyorum ben,2003 ya da 2004 koleksiyonundan.baktım ama bulamadım resmini.açık kahverengi deri kordonlu vs. gayet güzel,ben memnunum.şu anda fiyatı 200 tl'nin altında olmalı.bence 500 tl'nin çok daha altında kafanıza yatan modellere benzer bir şeyler bulabilirsiniz.

diesel armani bak derim o fıyata. guzel modellerı var.

Bu fiyatlara saat markalarından saat alabilirsiniz. Lacoste, Adidas, bilmem ne bunlar hep moda markaları. Saatten anlamazlar. Özellikle aradığınız tarzda Seiko, Orient veya Citizen modelleri bulmanız mümkün. Fotoğraftakileri işportacılardan 5-10 liraya alabilirsiniz. Ederleri o kadar.

www.tozlusayfa.net (270tl falan markafoni, trendyol gibi sitelerde)

armani ar5998

ahmetcan44 e katılmamak mümkün degil.

aynı sorunu bugün 3 farklı browserda yaşayan birisi olarak baya uğraştıktan sonra kullandığım antivirüsün web protection'ını deaktive ederek çözüme ulaştım ve tekrar aktifleştirdiğimde prb devam etmiyordu, sonuç olarak kullandığın antivirüs üzerinde işlem yap derim

diş macunu sür.

edit : dalga geçmedim. söndürüyor hemen.

sabah akşam yüz temizleme jeli ya da özel sabunlardan kullanmanın yanısıra, alovera içeren bir jel-krem kullanabilirsin, söker atar (bakkal-marketten değil eczaneden araştırarak temin edilmeli)

buzla kompres yapmanın iyi geldiğini duymuştum.

sivex jel, aknilox jel. reçeteli bunlar, yoksa, diş macunu +1
çok fenaysa da bazı eczaneler salisilik asit içeren bi sıvı hazırlıyolar alkol falan da oluyor içinde, sorabilirsin belki yapan vardır, pamukla uyguluyorsun sadece üstüne

fucidin die bi merhem var al eve dursun, çıkacağını hissettiğin anda yapıştır çıkamasın

nivea'nın mavi demir kutuya sahip kremini sür.bütün yara ve sivilceleri geçiriyor.

bir arkadaşım 2 bidon kullandı, şimdi kuşu ötmüyormuş

markası nedir ?

Sabah uyanır uyanmaz yerine antreman öncesi hemen antreman sonrası kullansanız daha mantıklı gibi.

Ereksiyon problemi yapmaz. Aksine spor yaptıkça cinsel istekle dolup taşacaksınız

siyah bidon ne demek yahu, ben ultimate kullanıyorum mesela vardır illa bi markası falan. ben araştırmalarımda whey proteinin zararlarına rastlamadım ama mesela antreman günlerinde özellikle antrenmandan sonra 30-45 dak. içerisinde kullanılmalı diye biliyorum. ayrıca antreman yapmadığınız günlerde almamanız gerekiyor. son olarak antreman günlerinde sağlam kahvaltı yapamadığınızda takviye olarak alabilirsiniz sabahları diye biliyorum.

ben aylardır kullanıyorum ve bikaç aydır gaspari kullanıyorum o konuda bi sorunun olmaz aksine spor yaptıkça hormonların daha fazla salgılanır testesteron falan daha fazla salgılanmaya başlar (:

Bokunu çıkarıp dozunu abartmadıkça bir şey olmaz.

bu gıda takviyelerinin ereksiyon problemi yaptığı dedikodusunu yayan ilk insanı merak ediyorum

içinde testesteron yok ereksiyon sorunu yapmaz.yağlanma yapar sporsuz kullanırsan kilo verirken kullanma.fitsen hacim çalışacaksan kullan.spor yapmadığın gün de biraz kullanman iyi olur.

siyah bidon içinde satılan whey proteini...

dün akşam görseydim nik olarak bunu seçerdim. 2dakikadır aralıksız gülüyorum.

edit: zararı falan yok. etrafındaki herkes az çok tüketiyor bunu zaten. 1yaşından itibaren hem de.

neskafe 3ü 1 arada, pop top kekler, bisküvileri, hazır gıdaların HEPSİ. ve içinde yağ şeker cabası. hazır gıdalardaki protein kaynağı whey işte. içindekileri aç oku.

sırf protein ayrı satılınca, adı protein tozu sporcu gıdası olunca dedikodunun saçmalığın sınırı olmuyor o ayrı.

eski sevgilim senelerce kullandı, bir zararını görmedik. ama tabi dozunda kullanmalı

sindirim sistemi problemleri.
böbrek taşı.
karaciğerde uzun vadede problemler.

-biraz serbest çeviri olacak ama yeterli olur diye düşünüyorum-
Sayın aileler,
kreşte beraber yenilen öğle yemeği çok hoş olmasının yanında konsanstrasyon ile sağ ve sol el arasında hızlı değişim sağlama gibi çeşitli yeteneklerin geliştirilmesine katkı sağlamaktadır. Bu yetenekler arasında her iki beyin lobunun aktif kullanımı ve etkileşimi, göz-beyin-el koordinasyonun sağlanması, konsantrasyon gibi bir çok aktivasyon sayılabilir.
çocukların gelişimi adına basit alıştırmalardan biri olarak, kaşık-çatal-bıçak ile yemek yenmesi gösterilebilir.
bizlere yardımcı olmak adına sizler de evinizde kaşık-çatal-bıçak ile yemek yerseniz memnun oluruz.
sevgiler-saygılar... Mond Grubu

testament - dark roots of earth - mis gibin trash gerçi albümün yarısı beni baydı yarısına aşık oldum öyle bişi.

korpiklaani - kunnia - önceki albümleri sevdiysen bunu da seversin eğlenceli yani

running wild - shadowmaker - eski running wild gibi de değil gibi de, ben beyendim ama herkesin beyenip beyenmiyceği belirsiz.

geri kalanı içinde ilgimi çeken olmadığı için dinlemedim : )

ensiferum - unsung heroes henüz çıkmadı, sanırım eylül'de çıkacak.

metalde de bir alt tarz belirle. sözlerin türkçe'lerini de oku ayrıca. ben fantastik/epik/folk türleri severim genelde. o yüzden ensiferum ve korpiklaani beni en çok heyecanlandıran gruplar yeni albüm çıkaracak olanlardan.

Stoned Jesus - Seven Thunders Roar. Doom/Stoner severlere önerilir.

night of the living dead
hem siyah beyaz, hem zombili.

12 angry men

schindler's list
the elephant man
ikisi de siyah beyaztı yanlış hatırlamıyorsam.

la fille sur le pont, siyah-beyaz =)

bu da benden gelsin; www.imdb.com

edit: fantastik bi şeyler olsun dersen de;
www.imdb.com
www.imdb.com

grapes of wrath - gazap üzümleri 1940 çok iyi film
raging bull - kızgın boğa 1980 scorsese, de niro, joe pesci
defiant ones - tony curtis, sidney poiter 195? siyah beyaz diye hatırlıyorum
Pi - 199? - yönetmen darren aronofsky

www.imdb.com

Dead Man www.imdb.com

Türkiye'de de lazım bu meretten

www.europeanbeerguide.net
ctrl+f ile "Unpasteurised" işlem tamamdır, Amsterdam'da bunları arayıp bulmak sana kalmış

8 ve yukarısı şaşırtmıyor genelde.

film tipine gore degisiyor biraz.
genclik filmi, romantik komedi vs. filmler icin 7.0 cok iyi not.
daha agir yavas drama filmler, 7.0 - 7.5 arasinda olsa da, iyi cikamayabiliyor.

filmin hemen adının altında bir de metascore notu yazıyor, orada birçok sinema eleştirmeninin verdiği notun da ortalaması çıkıyor eğer bu puanlar yakınsa ve 7'nin üzerindeyse büyük ihtimalle film saracaktır. Ha Casablanca ve A Street Car Named Desire'ın notları gibi filmler klasik olmalarından ötürü millet tarafından abartılmış gibi bana kalırsa ama Vivien Leigh(aka Amerikanın Yıldız Kenter'i), ve Humphrey bogart nefretimden de kaynaklanıyor olabilir. Bu insanlar ağızlarıyla kuş tutsalar bana yaptıklarını beğendiremezler keza aynı dönemden James Stewart için de aynı görüşe sahibim, ancak bunun tam tersini ise aynı kuşaktan Henry Fonda için yaşıyorum.
Saygılar

Metascore sonuçları çok sinir bozucu ya. İnanılmaz güzel bulduğum filmler, Top 250'deki filmler vs. abuk sabuk notlar almış. Metascore'a hiç önem vermiyorum, düşükse eğer. Fakat yüksek bir notsa, filmi izlemek için ayrı bir etken oluyor diyebilirim.

ben filmleri genelde puanlara göre tercih ediyorum, elbette hayal kırıklıkları da oluyo mesela a clockwork orange'ı aldığı puan iyi olmasına rağmen -8.5- hiç sevmedim bilmiyorum ben mi anlamadım ama :) bazı filmler de bana göre daha iyi puanı hak ediyo kesinlikle, mesela inglourious basterds'a 8.4 çok az bence, aynı durum into the wild'da da geçerli 8.2 düşük bence bu film daha fazlasını hak ediyo diyorum, ya da zodiac'a 7.8 verilmesi haksızlık diye düşünüyorum çok daha fazla olmalı yani, neyse örnekleri çoğaltabilirim ama genellikle sağlam bir referans olarak kabul ediyorum işte .

dizi film puanlamalarına hayatta bakmam, hepsinin puanı 9 dan aşşağıda değil, gelip puanlayan adam sinema izleyicisi değil, hayranı oluyor geliyor basıyo 10 u. Animeler de öyle... avrupa filmleri, bağımsız sinema hakkındaki puanlara güveniyorum, genelde pek yanıltmıyor. izleyeceksem 7.5 altına pek inmiyorum.

benim için hiç bir şey ifade etmiyor zira inception bile şu an 8.9 görünüyor metascore ise 74 öeh dedim şimdi bu film 9 luk filmse

kesinlikle zevkimle uyumlu değil ama evet üstteki arkadaşların da belirttiği gibi bazı tür filmlerde bazı puanlamalar çok iyi kabul edilebilecek cinsten olabiliyor

eski bir zombili film vardı notu 6 mı 6.5 mu neydi arkadaşla birlikte izledik ve dönemine göre düşünüyorum da şu an yapılan çoğu filme basar takar geçer cinstendi.

sanırım benim filmlerde aradıklarım başka şeyler kesin evet öyle uyuşmuyor.

@brainstorming, yalnız mesela şöyle bir şey olabiliyor. diyelim ki ortalaması 75 olacak bir filme Boston Motherfucker Chronicles 14 veriyor, o da ortalamayı sikertiyor. Metascore yine de bence dikkat edilebilecek bir şey eğer tüm review'lar dikkate alınıp rottentomatoes, imdb, ve rateyourmusic.com'un film kısmıyla karşılaşttırılınca. Yani farklı kaynaklardan çalışmış oluyorsun en azından :)

sizin gibi düşünüyorum ama çok katı kurallarım yok. mesela 6'dan düşükler genelde kötü oluyor ama kesin kötüdür de demem. ama bir filmi duyduğum yorumlara, izlediğim fragmanlara göre de izleyebiliyorum. imdb puanları iyi bir kriter sonuçta.

5 binden asagi oy sayisini genelde cok kaale almiyorum. arkasindan ayrintilara bakiyorum. benim dikkat ettigim ozellikle iki oy turu var; top 1000 voters ve aged 30-44. sadece bazi filmlerde non-us users'a da bakiyorum (film ingilizce degilse).

begenme olayina gelince. imdb'de top250'de oldugu halde begenmedigim filmler bile cikabiliyor. kendini illa sevmek zorunda hissetmiyorum.

bir filmi izleme esigi eskiden sadece imdb'ye odakli bakarken 6,5 ve uzeri seklindeydi. simdilerde birden fazla siteye bakmadan film secmiyorum. ornegin criticker, rottentomatoes. zaten oncesinde de elestiriler ve diger konulardan oturu az biraz fikrim oluyor filmler hakkinda.

yıllardır çevremde ve bu gibi ortamlarda film üzerine bakış açısında karşılaştığım ve sona ermeyecek, tartışmalı, bazıları için çok yararlı ve anlam ifade eden bu imdb puan meselesi üzerine duyuruda son karşılaştığım yine imdb puanı "x"den düşük olmasın minvalinde bir soru doğrultusunda buraya yazma ihtiyacı duydum. bu yüksek imdb puan algısını kendi çevremdekilerde hep kırmaya çalışmışımdır, bir filmi izleme öncesi ve sonrasına dair pek bir etki oluşturmamakla birlikte kendimde farkettiğim bir olay varki bilgi amak için imdb'ye girdiğimde illaki gözüm o puana kayıyor, bazen gülümsetiyor bazen de güzel bir oran gibi yorumlarda bulunmama sebep olabiliyor. sonuç olarak abartmayayım o siteye giren ortalama çoğu kişi puanına bir bakıyor, film okyanusu içinde olabildiğince alternatif maliyeti kendince düşürmeye çalışıyor gibi geliyor bana.

çeşitli platformlarda rast gelinen "bu puanı haketmiyor", "bu kadar düşük puan almasına çok şaşırdım" türünden iki uçlu yorumlar sonuçta öznel, zaman zaman hayal kırıklıkları yaratabiliyor, onun için daha fazla uzatmadan kısaca şunu diyeyim, kabaca yönetmen-oyuncular ya da senaryo bazlı film öncesi değerlendirme daha sağlıklı...

son olarak 8-9 puan civarı şu an aramakta üşendiğim ve beğenmediğim onlarca film vardır, diğer yandan bir Sean Penn oyunculuğunu seven birisi olarak Hurlyburly ve We're no Angels filmlerinin sırasıyla 5,7 ve 5,8 puanda olması sadece gülümsetir beni. elbette bu kişisel yorumdur ve bu iki film örneği ilk aklıma gelenlerdir, kendimce ıskalanmaması gereken daha bir sürü olduğunu düşünüyorum.

genel olarak bir fikir verebilir ama benim en beğendiğim filmler genelde 6-7 gibi ortalama puana sahip filmlerden çıkıyor.

film olarak iyi değilmiş diye kim diyor allasen? adslkajldksj adamlar başyapıta film olarak kötü diyorlar ya.bir de sanatsal durumu olsun demişsin.alksdjadlsk.

neyse sen michael haneke'nin bütün külliyatını indirip izle.

bir de bu sene oscar adayı olan dogtooth var onu da indir.

www.imdb.com
www.imdb.com

Martyrs olabilir.

oldboy

takashi miike izle.

(bkz: freaks)

martyrs, a clockwork orange ve oldboy izlendi. haneke'ni nbirkaç filmini izledim, işleyişi ağır olduğu için bu gece pek uygun gitmez.salo o le 120 giornate di sodoma hakkındaki yorumları da sözlükten aldım gene. bir de şöyle bir başlık buldum;

(bkz: en rahatsız edici 10 film)

pink flamingos ilgimi çeker gibi oldu.

À l'intérieur da karar kılınmıştır. tavsiyeleriniz için çok teşekkürler, izlemediklerimi listeme ekliyorum.

antichrist diycem belki izlemişsindir ama

irreversibleı önerim dicem de biliyondur.

blindness

breaking the waves

funny games

dod sno

haneke filmleri denmiş ama ismen söylemek gerekirse benny's video

13 tzameti

o kadar rahatsız etmişti ki çişimi yapmaya gidememiştim sinirden stresten.

salo'yu siktir et komedi o.

şunları da bi kaç yıl içinde izlemeni tavsiye ederim :)

Begotten
Za ginipiggu
The Human Centipede
Nekromantik
The Hills Have Eyes - eskisi
The Texas Chainsaw Massacre - 1974teki
idi i smotri - psikolojik rahatsızlık
I spit on your grave - 70lerde çekileni
hei tai yang 731
August Underground Mordum - bu da saçma aslında ama
two thousand maniacs

bitince gel bana tekrar :)

the last house on the left
zombi 2 - cannibal holocaust kadar iyidir
cutting moments - psikopatça
gore olmasa da the mist diyorum bi de

bir katkı da benden olsun, uzun zamandır böyle rahatsız edici sahneler barındıran film izlememiştim, ama çok beğendiğim yönleri de oldu, o sahneleri kaçırmamak adına katlandım, yönetmenine (aynı zamanda senaristi) selam ederim.

Ex Drummer

www.imdb.com

trailerını da ekleyeyim, bir nebze anlaşılır tiplerden, ama müziklere diyecek yok:)

www.youtube.com

İngilizce olmasa da olur derseniz Kult'un Tata 2 albümü güzeldir.

gentle giant, yezda urfa, procupine tree iyidir hoştur bunlar

ilacın bende,

osi denilen davaya bir bak deneysel olayı gayet var ve progresifin dibinden gelme kevin moore var, benim gönülümü çaldı.

progressive olayının katarına gireyim dersen emerson lake and palmer derim

birde jordan rudess amcanın solo albümü var iki tane

rythm of time ve road to home diye.

ama osi yi dinle bak.

Aural moon adlı radyoda hiç bilinmedik, dehşet gruplar çıkıyor. Bu arada Enchant dinlemediysen özellikle Blueprint of the World albümünü dinle.

@kopek +10000

ayrıca kevin moore 'un chroma key ismindeki grubunu kesinlikle dinleyin, çok farklı bir yaklaşımı var.

yarın bikaç grup daha yazarım.

progressive denmiş, deneysel denmiş ama Liquid Tension of Experiment denmemiş.

Trans-Siberian Orchestra / Beethoven's Last Night

malum siteye full albüm de yüklemişler www.youtube.com

king crimson dendi mi? denmediyse larks tongues in aspic
genesis - foxtrot/selling england by the paund (camel'i döver)
eloy - ocean
Van Der Graaf Generator - Pawn Hearts

blues, heavy metal, doom, southern etkileşimli bişey. hepsinden bişeyler var içinde. genellikle kesik ama sert riffler olur. gitar tonları serttir. bi riff vurur afallarsın.

hangi grup dersen ucu çok açık bu işin. black sabbath da yapmıştır stoner ayrıca kyuss, my sleeping karma, fu manchu, karma to burn da fena değillerdir. bu müzik tarzını seversen işte o zaman stoner metal olaylarına girersin. işte olay orda başlıyo :) orda da down, black label society, crowbar, corrosion of conformity gibi çok iyi southern grupları vardır. işte kısaca böyle bişey.

kulaklarda ucundan Black Sabbath tadı bırakan, stoner/doom metal tadında, Ukrayna diyarından kopup gelen Stoned Jesus mesela, güzel bulduğum bir örneği için...

www.youtube.com

EK: beğenenler şuna da baksın derim , ne yorum yapsam yetersiz dediklerimden ABD diyarından

www.youtube.com

www.youtube.com

haggard?

sentenced. kendi tarzının en iyi grubu açık ara.

@kksa

haggard dinliyorum.saol

power ya da progressive artık hangisiyse bilemicem: blind guardian..

edit: power'mış..

d'arch yerli ve kaliteli bir grup.
theatre of tragedy, epica ve nightwish'i söylemeye gerek yok sanırım...

opera IX - alone in the dark albümünü bir kez olsun dinlemek gerek bence.

depressive black metal olarak erhabenheit var, kendimden başka bir dinleyenle karşılaşmadım şimdiye kadar.

Amorphis, Elegy albümü. Amorphisi bilen de bilmeyen de çok var, yine de yazayım dedim. Hatta unirock'a gelecekler de ben gidemeyecem sanırım...

aesma daeva
imperia

(bkz: diablo swing orchestra)

Dornenreich, Belenos, Illnath, Sobre Nocturne, Sylosis, Before the Rain, Mael Mordha

www.youtube.com

Empyrium ve Estatic Fear seven birisi olarak aşağıdaki linklerden dinlenebilecek müziklerin de sevilebileceğini düşünüyorum (salt senfonik black/death metal değil pagan, neo-folk, avantgarde metal gibi yakın türler arası kısa bir gezinti)

Grailknights-Grailknight's Heart grooveshark.com

Riger-Streyf grooveshark.com

Dornenreich-Erst deine Träne löscht den Brand grooveshark.com

Dornenreich, Unruhe grooveshark.com

Orplid-Gesang der Quellnymphe grooveshark.com

Illnath-Pieta grooveshark.com

Nocte Obducta-Atme grooveshark.com

Mirzadeh-Precious Death grooveshark.com

Gods Tower-Twilight Sun grooveshark.com

Om-State of Non-Return grooveshark.com /görsel-işitsel de değerlidir www.youtube.com

Gwynbleidd-Egress grooveshark.com

Novalis Deux- Wild Horses grooveshark.com
………….
Tüm liste grooveshark.com
ses kalitesi ve arşiv bakımından youtube’dan daha iyi bulduğum için linkler grooveshark’a aittir.

garage rock diye bişey vardır bilir misin. metal'e uzaktır ve psychedelic'e çok daha yakındır biraz daha gürültülü ve çiğdir filan ama bence bi dene. hatta 13th floor elevators diye süper bi grup vardır onu dene. aslında bu da psychedelic diye geçer de garage'a yatkındır filan. neyse bak bi oralara.

O skalada o kadar çok grup var ki, biraz daha spesifik olsaydın keşke. Progressive metal dene istersen. Girişi Dream Theater ile yap, çıkabilirsen aşkolsun.

atmosferik yarrak metal dinle diyeceğim, öyle bir istekte bulunmuşsun ki insan ne diyeceğini şaşırıyor. sanırım brutal vokal istemiyorsun, gitarların da distorşın olayını biraz daha abartması taraftarısın. o zaman heavy metal dinle. al benden sana en babasından iki adet tavsiye: iron maiden, savatage.

(bkz: porcupine tree)
(bkz: dredg)

bi dene bakalım bunları.

(bkz: Deep purple)
(bkz: Black Sabbath)
(bkz: Blue Oyster Cult)
(bkz: Kansas)
(bkz: Boston)
(bkz: Van Halen)

ve de

(bkz: Yes)

(bkz: Frank Zappa)

tool?
eğer hiç dinlemediysen parabola dinle. al sanaaaa
www.youtube.com
yalnız kopuş için 4 dk beklemen gerek, sabırlı olmalısın :)

he bir de tabi deftones var.

sen kesinlikle tool arıyorsun bence.

pain of salvation.

Hawkwind ve King Crimson.

atmosferik yarrak metal zaten favorilerimdendi,digerleri icin sagolun.

My Sleeping Karma tam aradığın gruplardan biri. Özellikle "Soma" albümünü tavsiye ederim, youtube a atmışlar link vermezsek olmaz www.youtube.com

1970-1995 arası herşey bu tanıma uyuyor be abi. deep purple'dan scorpions'a, camel'dan guns n roses'a kadar.

bu aralar hep böyle cevap veriyorum ama (bkz: empyrium) ayrıca (bkz: my dying bride)da olur yani neden olmasın

Adorned Brood

hobarey.
önce (bkz: #18180460)
sonra lumsk (Svend Herlufsens Ord adında 4 parça bir şarkıları var onları tavsiye ederim),Fjoergyn,Echo Of Dalriada,kari rueslatten tabi ki(metal degil folk ve alternatif daha cok),Folkearth vs vs.

korpiklaani,moonsorrow,finntroll,turisas falan girmiyorum onlara onları zaten bilirsin ya da kolayca bulursun.

bir de neden folk müzik duyduğumuzda kanımız kaynıyor bunu da biri araştırsın.

forefather, cruachan

Skyclad yazılmamış ama bildiğini varsayarak bir türk folk söylüyorum "Knight Errant". tamamıyle folk olmasa da kuzey tınılarıyla "Falconer" de çokça tavsiye edilir.

en son UDO'dan gelsin "trainride in russia"

knight errant sarmadi. turk gruplari, ozellikle anatolian rock mudur nedir herneyse hic sevmedim zaten hicbirini. neyse digerleri guzel ama.

ayrica kalevala ne kadar guzel biseymis.

hortlatayım şu konuyu, Türkiye'de pek bilinmeyen sağlam bi grubun parçasıyla Riger-Streyf grooveshark.com

in extremo pas geçilmiş! Ayıp beaw :)

frente - bizarre love triangle

devotchka - la llorona ve let's go

yansımalar - bab-ı esrar

dikanda - zurawli

o tarza benzeyen benim bildiğim enya var. ayrıca çoğu uzakdoğu filminde vardır Wo hu cang long gibi (crouching tiger hidden dragon) yakın zamanda çekilmiş uzak doğu filmlerinde de çok oluyor bu tarz parçalar. film müziklerini inceleyebilirsin.


klasik müzik, enstrümental (ney, klarnet, kanun taksimleri gibi) da olabilir.

Göksel Baktagir - Doğu Rüzgarı
Cahit Berkay - Dila Hatun
Israel Kamakawiwo'ole- Somewhere Over The Rainbow
Yeni Türkü - Başka Türlü Bir Şey, Yağmurun Elleri

şuralara da bak istersen;
www.lastfm.com.tr
answers.yahoo.com

ayrıca google dan "relaxing song(s)" yazarak arama yapabilirsin.

(git: 54122)
(git: 23901)
ambient
lounge
chillout
electronic
indie
soultronic
downtempo

somafm
lastfm

William Ackerman'in her şarkısı. kesinlikle pişman olmazsın.

cengiz onural'ın bir nefes hayat isimli albümünü ve incesaz'ın muhtelif albümlerini tavsiye edebilirim.

belki tarz olarak biraz farklı olabilir ama yıldız ibrahimova sesi ve şarkıları da aynı hissi verebilir.

bedtimetunes.trash-can.net

size grup olarak beirut'u tavsiye ediyorum. elephant gun ve nantes parçaları hatta... artarda dinleyin huzra erin.

kings of convenience da bir başka güzide grubuuzdur bu konuda.

riverside dinlenebilir.

ha bir de blackmore's night, hele ki loreena mckennit dinliyorsanız hoşunuza gidebilir, blackmore babanın ingiliz folk müziğine kattığı güzellik enfes.

bir de manddy white var son olarak isim verebileceğim, biraz daha blues tarzı new age tarzı. ancak myspace'den indirebilirsiniz, kimse bilmez ares'te falan çıkmaz.

böyle kocaman liste çıktı isterseniz mesaj atın ben size atarım parçaları. yeterince geiş bir yelpaze olmuştur sanırım.

Balmorhea.

www.freesoothingmusic.com bu siteye gir. birbirinden rahatlatıcı ve huzur veren şarkılar çalıyor. dediğin gibi alıp başka diyarlara götürüyor insanı.

gececilere yeni bir kapı aralaması açısından eski bir duyuruyu canlandırma girişimi...

Nest-Claw and Fang

www.youtube.com

ben www.hqtunes.com sitemde bilinen en iyi parçaları listeliyorum, yakında daha fazla olucak, sitemde müziklerin kısa parçaları var, yakında sadece metin olarak devam edicem,

bu sitemdeki müzikleri youtube'dan dinlemenizi tavsiye ederim,
iyi ziyaretler.

bir zamanlar tavacı recep usta vardı esat'ta.

(bkz: tavacı recep usta)

tavacı recep usta diyarbakırlıdır. yaptığı şey de sac tava yani bizim sac kavurma adıyla bildiğimiz şeye benzeyen yemeğin diyarbakır usulüyle pişirilmiş halidir. o da güzeldir ama sorduğum o değil. her sakallıyı dedemiz sanmayacağımız gibi her tavayı da ankara tava sanmayalım lütfen.

ankara tava diyorum tekrardan.

(bkz: ankara tava)

necatibey'deki çiçek lokantasında yapıyorlar

o zaman, cebeci abidinpaşa'da ankara kültür ve sanat evi var.
balgat'ta da kukla kebap denen bir yer var. baya bir meşhurdur hatta.

ostu sosyal binada yaparlar ayda bi kaç kez girer mönüye harbi de güzel yaparlar.

bir yemek blogundaki ankara tava tarifine, sennur bekcioglu adiyla, 13.Nisan.2009'da soyle birsey yazilmis, belki ilginizi ceker: "Ben Ankara’nın yerlisyim.ANKARA TAVAYI 3.kuşak olarak hala sürdürmekteyiz.Güzel bir tarif ancak gerçek Ankara Tava bu değil.Seğmen başı tavacılar börekçilerden Satılmış Ağanın torunlarıyız.Gerçek Ankara Tava yemek isterseniz yerimiz Ankara Mühye Köyünde,TRT Gen.Müd.arkasına düşen vadide bahçe içinde Bekleriz. 0532 244 89 42"

lan Ankara'da çok geç keşfettiğim mekanlardan biri de bu oldu. Bir gün Eymir Gölüne gider de güzel birşeyler yiyeyim derseniz ve kuzu etini seviyorsanız üstteki cevapta belirtilen ve www.ankaratava.com linkinden ayrıntılı bilgilere ulaşabileceğiniz bu mekana gitmenizi tavsiye ederim. Ankara tava dışında bazlaması, yayık ayranı ve mantarlı pidesi de muhteşemdi. otantik mekanın ötesinden gözüken Sinpaş binaları insanın canını sıksa da bu mekan son yıllarda Ankara içinde denediğim en güzel yerlerdendi.

NOT 1:Merak edenler olabilir, Ekim 2014 itibariyle bazlama-salata-ankara tava-çay kişi başı 35 liraya falan geliyor. Mantarlı pideyi 6 kişi paylaştığımız için tam fiyatını bilemedim.

NOT 2: Ankara'da kuzu eti bakımından Şaban Usta'nın Kuzu Sırık Kebabı ve Boğaziçi Lokantası'nın kuzu inciki ile F/P kıyaslamasında bir tık daha iyi olduğunu söyleyebilirim.

philips xenium sanırım. 1 ay bekleme süresi, 15-20 gün de kullanım süresi flan vardı.

nokia 1112 olabilir. karşılaştırma yapamam ama normal bi kullanımla 4-7 gün arası gidiyor şarjı.
tabii bu baya sade bi telefon.

philips in çoğu modeli 1 aydan fazla dayanıyo diye biliyorum diğerleri 4-5 gün

iddialarına göre philips evet. ancak kullanan neredeyse kimseyi görmediğim için ne derece doğru bilemiyorum.

Stand-by süresi olarak en iyisi philips xenium

Ayrıca şu linkler faydalı olacaktır:

www.phonegg.com

www.amobil.no

philips xenium 3 hafta kadar gidiyor evet. ama pek aktif kullanmadım yine de en uzunu olsa gerek.

philips xenium kullanıyorum 360 saat boyunca acık kalabiliyor. hayvan gibi konuşunca bile kafadan 1 hafta gidiyor.

Bence 10-15 TL'ye yedek pil al, hem daha ucuza halletmiş olursun sorununu hem de alıştığın telefondan vazgeçmemiş olursun...

genel olarak sony ericsson'ların da maşallahı var

ben de kütükten bozma bi sony ericsson z600 vardı yakın bir zamana kadar, kafadan bir hafta gidiyordu.

samsung'un 100 ytl'ye satılan kapaklı bir modeli var onun pili çok iyi gidiyor. alette süper bir güç koruma modu mevcut kapaklı olduğu için de kazara tuşa basma falan derdi yok. pek konuşmazsam 1 hafta civarı gidiyor. konuşursam 3-4 günde bir şarj istiyor. şarjı da 1 saatte falan doluyor sanırım. bir de kimse çalmaya falan tenezzül etmiyor iyi de oluyor. modelini hatırlayamadım şimdi halbuki kullanıyorum bunu.

kendi tecrübeme göre Nokia 105 namzettir bu soruya. 2 hafta falan geçiyor, sarj aletini nereye koyduğumu unutuyorum artık beni elektriklendir diye ikaz verdiğinde.