benim arkadaş letonya ehliyetiyle kullanıyodu. amerika olur mu bilmiyom.

tam süresinin hatırlamıyorum ama belirli bir süre kullanabiliyorsun, ama o süre dolunca süresi geçmiş diye ceza keserler.

polisler ve yasallik acisindan bir problem olmuyor, pasaportunu yaninda tasiman gerekli ama bana soran olmamisti. yine de kazaya karisma ihtimalinde o tutanak formunu bir turk ehliyeti ile doldurmak icin turkiye'den de almani oneririm.

almak icin iki yolun var, ya turkiye'de bastan kurs + sinav yapacaksin,

ya da once emniyet mudurlugune gidip noter tercumesi ile basvuru yapacaksin, ardindan abd'ye dondugunde ehliyeti aldigin eyalete bakan konsolosluga/buyukelcilige gidip ehliyetini gostereceksin, onlar ehliyeti aldigin eyaletin DMV sinden / DOT undan bilgileri isteyecek ve turkiye'ye yollayacak, sen bir dahaki turkiye ziyaretinde ayni emniyet mudurlugune gidip parmak izi/imza, ucret icin vergi dairesine yollanma vs. islerini halledeceksin, ardindan bir hafta icinde tekrar gidip ehliyetini alacaksin.

ben ikincisini yaptim, soyle oldu:
1- konsolosluk yollamayi unuttu. bir sonraki gidisimde "yok gelmedi hala" dediler emniyet mudurlugunden, ben de geri dondugumde dmv ye kendim gidip driver's record aldim ve konsolosluga verdim, uc hafta sonra konsoloslugun "bu adamin ehliyeti vardir" yazisi turkiye'ye ulasmis.
2- konsolosluk motosiklet kismini unutmus, ayni yolu tekrar izlemek gerekti.

bu baglamda, konsolosluk seni de unutursa turkiye'de sinavlara girip ehliyeti cikarmak daha kisa surebilir.

ek: bu arada ben bu olaylari 2010-2011 gibi yaptim, simdi prosedur kolaylasmis da olabilir.

ben direk kullaniyorum sorun yok.

pedal tek seferde 2 ye atiyor. ayrica neutral arada, yani yarim kaldiriyorsun, tam yaparsan direkt 2 ye geciyor. hissederek ogreniyorsun, her sanzimanin reaksiyonu farkli: motorun bakimsizligina gore bosa gecis prensibi "kafama gore" seklinde de olabilir.

hareket halindeki motorda vites kolay kolay boşa geçmez.

dururken bir - boş - iki şeklinde davranan şanzıman hareket edince bir - iki şeklinde devranmaya başlıyor.
kasarsan hareket halinde boşa atabilirsin ama bir ile iki arasındaki o ince noktayı denk getirmen lazım.

motora binince anlarsin bunu

benim honda da bu sekildeydi

1 N 2 3 4 5 ti

motoru parkettim mi zaten 1desin

garanti olsun diye asagi asagi yaparsin,
ya da kaldirmadan once illaki birdedir gene bir sure asagi asagi yaparsin

1 dersin sonra 1 yukari yapar N dersin
baslarsin

sonra zaten asagi 1 kalk
5 metre sonra 2 yukari 2 olsun

yazildigindan daha kolay , emin ol pratik lazim

1den ikiye tek atlamazdi benim makina ama karismazdi bilmem

2gune cozersin en gec

ben çok araştırdım da öyle direk bir site bulamadım. eğer bilen varsa ben de yararlanacağım; duyuruyu silme sakın :)

+1

beni de yazın. ingilazca site de olur aslında, yeterince detaylı olduktan sonra.

buralardaki teknikler bir fikir olusturabilir:

www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com

www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com

www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com
www.cd3wd.com

tereyağ güzeldir. netteki tarif margarinlerin 3/4ünü esas alın

ok, ancak tereyağ , ağır kokmaz di mi sonra, tatlı yapıyoz ya.

kokmaz kokmaz
kek dahil her şeyde ya zeytinyağı ya tereyağ kullanan biriyim. herkes de bayılır :D

mumkun: tereyagini arindirin, (bkz: clarified butter), cikolatayi icine atin, eridikten sonra az sut, kakao, ve listede belirtmemissiniz ama varsa biraz krema ekleyin, son dakikada da yine varsa cok az vanilya surubu veya benzeri.

son iki ekleme olmadan da olur, ama onlar olursa cok guzel olur.

kremam yok malesef, vanilya şurubuna olsa, hasır çikolata sosumda olurdu. :)
tek olduğum için bozulmayak kadar, az malzemeyle idame ediyorum.

yalnız clarified butter olayını ilk defa duydum, onu deneyeceğim. ufkumu genişlettin akşam akşam çok teşekkür ederim.

bir tencereye su koy, ve onu kaynat.
çikolataları da onun üstüne küçük bir tencereye koy.

benmari usülü eritmeye hoşgeldin.
www.kiriktabak.com

kıvamını azaltmak için de istersen biraz süt koy.

benmari yapmayı biliyoz dayıcım, elimdeki çikolata az olduğu için tarif soruyorum. yoksa fondü usulü derken benmaride eritiyorum tabiki :)

Zeytinyağı ile yaparsan sanıyorum ki kokusundan yiyemezsin. Tereyağı ile yapın gayet güzel olur.

bunun haricinde ingilizce biliyorsanız Claire Robinson 'ın çikolata sosu tariflerine bakın mutlaka size uygun bir şeyler ya da kendinize uyarlayabileceğiniz bir şeyler çıkartırsınız. Zira kendisi tatlı konusunda baya baya başarılı.

www.imdb.com

bazi yerlerde season 4 episode 30 olarak da geciyor.

Ya o bölümde Quagmire yeni karavan alıyor, bir yere gideceğini söylüyor. Sonra Stewie ve Bran evden kaçıp gizlice Quagmire'ın karavanına saklanıyorlar. Daha sonra Quagmire ile yola çıkıyorlar. Quagmire bunları yarı yolda fark ediyor. Direksiyona Stewie geçiyor ve Quagmire karavana kadın atıyor. Aklımda kalanlar bunlar. Bunun hangi bölüme ait olduğunu söylerseniz çok sevinirim.

Season 4, Episode 29
"Bango Was His Name Oh"

bu da linki: gorillavid.in

bolumun ortalarinda bir yerlerde anlattigin olay.

season 4 episodes 28-29-30 "Stewie Griffin: The Untold Story" olarak bir uzun film olarak da gorulebilir.

o iphone 4 un anten sorunu ile ilgili bir class action lawsuit oncesi settlement notice. eger 17 subat 2012 ve oncesinde bir iphone 4 sahibi olmus veya o sirada sahibi isen,

www.iphone4settlement.com adresinden elde edecegin claim form u apple a gondererek, ilgili formda a- anten ve cekim problemleri yasadigini; b- ekstra bir maliyet yasamadan iphone4 unu iade edemedigini, c- apple in bedava dagittigi cerceveyi kullanamak istemedigini, d- cozum adimlarini takip etmene ragmen sorunun cozulmedigini veya iphone4 unu artik sattigin icin cozum adimlarini takip edemedigini

beyan edersen,

apple sana 15 dolar odeyecek.

ek: formu yollayip parani alabilecegin son gun de 28 agustos 2012. eger settlement a itiraz edip mesela "ben bu telefon cekmesi gerekirken cekmedigi icin x maddi zarara ugradim 15 dolar beni kesmez" diyecek isen son gun de 15 Haziran 2012.

ek2: eger o tarihte abd'de resident degilsen class action seni kapsamiyor.

ek3: scam olmadigina dair kanit da:
articles.cnn.com

internetten apple store bakın washington için

mc pherson metro durağının yakınında app store var (farragut durağında da inebilir), ancak istediğin modelin mevcut olup olmadığını önce tel açıp arasan iyi olur. fiyat internetten de alsan aynıya geliyor...

red line a binsin bethesda da insin ilk onune gelene apple store u sorsun. uncle julio's'u da sorabilir, hemen yaninda. amtrak ile geliyorsa union station dan direkt red line a binebilir ayrica.

metroyla direkt gidemez ama georgetown da da pnc bank in sirasinda bir adet var.

1) klasik kilitler var tekere takılan zincir vb gibi. ya da en güzeli fren diski kilidi. bir de branda olur fark edilmemesi açısından

2) chopper bilgim pek olmadığı için ona pek bir şey diyemicem

3) chopper rahat olur oturuş açısından. en azından racing motordan rahat olacağı kesin

4) her türlü etkene bağlı. marka modele göre çok farklı durumlar ortaya çıkıyor.

5) 3.5-4 yakar litreye çıkabilir. arabadan kesinlikle daha az yakıyor zaten. tabi o yine kullanacağınız motora bağlı

1)n/a
2)hd tarzı motosikletlere cruiser deniyor, uzun yolda kullanım için tasarlanan motorlar onlar. koltuk ve gidon seçenekleri var farklı farklı elbette ama temel amaç nisbeten dik oturuş o grup için. genel kural: yüksek gidon manevra kabiliyetini azaltır.

3) eğer maliyet çok önemli değilse ben olsam 250 - 400 cc aralığındaki naked motorlara, ya da 600 - 800 cc aralığındaki tek silindirli cruiserla bakardım. adında R olan her şeyden uzak dururdum. (ben öyle yaptım, gayet memnunum)

türkiye'de herkes cc'ye bakar gerçi, ben buna katılmıyorum. cruiser motorlar genelde silindir sayısı az ve düşük devirlerde tork için tasarlanmıştır.
şöyle söyleyeyim: 125 cc hacmindeki ktm duke, 650cc hacmindeki suzuki s40'tan daha seri, daha hızlı ve bence daha tehlikeli bir motosiklettir; 850 cc'lik hd sportster ile kapışır.
250 kawasaki ninja ise çoğu cruiser motordan daha seri, daha hızlı ve daha tehlikelidir acemi elinde. cruiserlar çok dengeli motorlardır ama şehir içinde pratik değildir.

geri kalan sorular için google.

not: motor konusunda ben de akıl sora sora manyak olmuştum. bence bütçenize uygun bir motoru hiç vakit kaybetmeden alın. 6 ay sonra zaten ne istediğinizi biliyor olacaksınız. 60 sene sorsanız da 6 ayda edineceğiniz bilgi/tecrübeyi edinemezsiniz. iki tekere bir kere binmeden anlaşılmıyor, çilek tadını çilek yemeyen birine anlatmak gibi oluyor.

bir de hocam, aman gözünü seveyim: motorun kalitesizi, ucuzu alınır ama kask ve diğer koruyucu ekipmanı almayacaksan hiç girişme bu işe. etrafında yıllardır kasksız motor kullananlar olabilir ama unutma, çoğu insanın kask ve diğer ekipmanlara sadece bir kez ihtiyacı olmuştur şu hayatta... o anda kaskı olmayanların ikinci bir şansı olmuyor.

motor hata affeder, eksik ekipman affetmez...

ilk kez motor alacaksan harley ve davidsonlardan başlama derim. regaller raptorlar var örneğin hoş bir kasaya sahipler, 4 5 bin tl ye gayet güzel ve dayanıklı bir chopper edinebilirsin. yok param var saçarım diyorsan harley köpeğin olsun.
- çok hızı sevmiyorsan ideal bir model
- motoru olabildiğince apartmanda boşluk mosluk varsa orda tut. şehrine göre değişir tabide bir sabah kiliti yerde bulabilirsin.
- benzin motor hacmne göre değişir. 150lik mi alırsın 250 lik mi 500 lükmü ama 150lıkler koklar. 20 tl ortalama 100km civarı gider.
-harley alıpta parça fiyatı soranı sanayide öperler ha.

acelem yok, iş bulup para biriktirmem lazım önce. harley davidson alacak kadar param olacağını sanmıyorum, en azından birkaç sene. mecburen daha ekonomik markalara yönelmek durumundayım, ama hiç bilgim yok maalesef. güvenlik her zaman önemlidir benim için, koruyucu ekipmanı iyi alacağım elbette içiniz rahat olsun.

1- kapali garaj, yoksa da yakin bir otopark ile anlasmak en iyisi. hirsizliktan ote motosikletin ve parcalarinin yagmur, gunes, nem vb. gibi elementlere acik olmamasi gerekiyor.

2- kalkis hizin tork ile, son hiz ise vites sistemi ve motorun buyuklugu ile alakali, ve begendigin motorlarda farkli motor gucuu, silindir capi, sayisi, sanziman vs. kombinasyonlari ile degisik sonuclar yakalamis olabilirler, yani karsilastirmalisin. genel olarak 250cc ve uzeri motosikletlerde iyi motorlu bir arac havasi yakalayabilirsin, (0-60mil en fazla 7sn falan) ama 250cc ile duz yolda saatte 90mil civarindan daha yuksek bir hiza cikamazsin. 600cc ve uzerinde her sekilde hiz yapabilirsin, ama motoru tork oryantasyonlu ayarlamadilarsa ivmelenmen cok cok iyi olmayabilir. manevra kabiliyeti de rahatlikla ters orantili olur: oturus tarzi olarak rahattan rahatsiza dogru: touring > cruiser > standard > sport. chopperlari da cruiser klasmanina sokuyorum.

3- dort-bes saat motorunun uzerinde oturmayi planliyorsan ille de touring, cruiser veya standard olacak, sport 30dk dan sonra yorar. hatta standard i da bosver, touring de buyuk gelir simdilik, direkt cruiser al. daha cok sehirde gezeceksen yerden yuksek bir standard olmasini oneririm cunku suspansiyonunun yetmedigi cukuru omuriliginde hissedeceksin.

4- motosiklete iyi bakarsan cok cok ucuz. yag, fren hidroligi, lastik durumu, basinci, eskiyse aku ve (varsa) zincirin, zincir salman ile dislilerinin durumunu kendin kontrol edeceksin, (ve tamirini/bakimini ogrenmelisin) onun disinda bir problem cikmazsa senede bir kere bakima/parca degisimine goturmen yeterli olur. lastiklerini habire degistirmen gerekecek (oyle arac lastigi gibi uzun dayanmiyorlar), akunu de ayni sekilde, motosikleti nemden korursan pas gibi bir problemin de olmaz.

5- nasil kullandigina ve motora gore degisir tabii ama normal bir aracin yarisi kadar.

6- motorcycle safety foundation a bakmani oneririm,
msf-usa.org
msf-usa.org

7- benim nacizane baslangic motosikleti onerim yamaha virago 250 dir. cruiser-standart arasi bir oturma pozisyonuna sahiptir. yormaz, bozulmaz, dayanikli, nispeten kucuk, ve rahattir, guclu hissettirir, sesi de guzeldir.

8- mutlaka kask, korumali ceket, en az bileklerinin uzerine kadar kavrayacak bot ve eldiven ile motor turune gore dizlik icin iyi bir butce ayirmalisin.

regal raptor kullandim 2 sene falan. canimdan bezdim ha. ithalatcisi tekel, kendisi dandik.

sorularindan bazilarina cevap vermek gerekirse, benim gozlemledigim, uzun yolda ayaklarinin dusey eksende belinin onunde olmamasi gerektigi. yani arkaya yayilarak bindigin motor uzun yolda ruzgarla beraber kasiklarina agri sokuyor.

manevra kabiliyeti icin rake angle denen catal acisinin kucuk olmasi lazim.

250 cc'den yuksek motorlar seni 100 km hizin uzerine cikartir.

bunlar tamamen benim 2 senelik kucuk motosiklet yasantimdaki gozlemlerim. sonra kaza yaptim, motoru tamir ettirip sattim. biraktim motoru.

denk gelmedim.
yer: istanbul.

lüks semtlerdeki makroları deneyin. kanyondakinde ya da istinye parktakinde bulmanız mümkündür.

türkiye'de cok fazla yetistirilmiyor ve yetistirilenler de tursu yapiliyor genelde.
Onun icin bulmasi kolay degil. Lüks marketlerde olabilir. Real gibi...
Ben de cok severim kahvalti da bile yiyiyorum ama sadece tursu olarak.

etiler(hatta biraz akatlar a kaciyor yeri) carrefour express'te var, sebze reyonunda acikta bulk yoksa paket halinde soguk sebze dolaplarinda oluyor.

jalapeno poppers yapmak istiyorum ama bulamayınca bütün hevesim kaçıyor =(

www.google.com.tr

sanırım daha zamanı değil, yaz sonuna doğru izmirde pazardan alıp turşu yaptığımı hatırlıyorum..

due date olabilir mi?

hee seyrettim ben bunu... (bu kadarla bıraksam modlar siler, o yüzden şu linki göndereyim de sailemesinler...)

wondersphere.blogspot.com

@edaydin yok ya due date değil tabii ki.
@anonimyususer oradaki filmlerin arasında yok sanki. ben daha önce imdb'den aratmıştım architect filmleri arasından yine bulamamıştım ya. enteresan.

living in peril,
www.imdb.com

Living in Peril evet. Şunu bulmuştum ben de tam; movies.tvguide.com

yaklasik 7.5 yil kadar bir zaman kredi gecmisinde kalirdi, baska borc alamazdin, ama "zaten gitmisim ben kime girerdi?" diyorsan 360 gun + 6 ay odememezlik yapman durumunda bankaya write off olarak patlardi. gerci teknik olarak bankaya da patlamazdi cunku o riski banka coktan satmistir, ozel yatirimcilara, yani rahmi koc'a, merrill lynch private wealth management musterilerine, warren buffett'a, karti aldigin banka veya borcu sattigi diger banka elinden cikaramamissa ve onun durumu limoniyse amerikan halkina kollektif falan patlardi diyeyim. belki visa, mastercard, diners club ya da karti aldigin diger sirketler de bir baska kredi karti istediginde ariza cikarabilirlerdi, yani bir sonraki kredi kartin "secured card" olarak tabir edilen tipten olurdu. yine de 10bin dolar alti borclar icin herhangi bir aktif takip sistemi yok. abd ye giris cikista ancak bu yuksek borc durumunda veya irs e herhangi bir borcun varsa takilirsin. hatta 25k uzerinde borcun olsaydi seni gittigin yerde on sene sonra faiziyle de bulurduk yani odemissen iyidir dert etme.

sagol detayli mesaj icin :)) ya aslinda amerikalilar paraya gelince acayip p.ctir ve ben de az tokat yemedim. o yuzden odemeseydim de cok vicdanim sizlamazdi. O yuzden merak ettim acaba odemeseydin ne kaybederdim diye.. zaten adamlar biliyolar o yuzden bana 1000 dolar limitli vermislerdi :))

tamamen fikir yürütüyorum ama kaşeciler iş görür belki?

daha çok nokta atışı cevap arıyorum şurası iyidir yapar gibi ama teşekkürler..

bu tür mühürler düğün davetiyelerinde de kullanılıyor, davetiyecilere de sorabilirsiniz.

mesela muhurmumu.com da var bişeyler.

eminonu'nden sultanahmet'e giden yokusta tramvay duragindan baslayip yukariya dogru yururseniz, valiligin onune gelmeden sagda ve soldaki dukkanlardan bu tarz muhur, hatta soguk damga ve kase ismarlayabilirsiniz. wax stamp amaci ile kullanacaksaniz metal olmasi gerekiyor, hazirda yoksa imalat icin beklemeniz gerekebilir. o civardaki hanlarin icinde de bu tarz isler yapan var, biri digerine yonlendirir zaten.

taksimde gs liseslini geçince 200-300 metre ileride solda bir kırtasiye vardı orada yapıyorlar ben de almıştım :)

2007 de 506da yapilan degisiklik sonrasi miras birakanin kardesleri, oncesinde hepsinin sakli payi vardi.

prozinc şampuan iyi geliyor saç diplerindeki yara ve sivilcelere

aynı sorun bende de var. dermatolog bir damla vermişti, bi süreliğine geçiriyor ancak kalıcı bir çözüm değil. Daha önce bi duyuruda saçları kazıtmanın çözüm olduğunu okumuştum

ilaç vari şeyleri ben de kullandım hepsi geçici çözüm sağladılar. saç dibi egzamam varmış ve nerde okuduysam ömür boyu sürer yazıyordu. ta ki sirke kullanana kadar. saçlarımı yıkarken önce kirini akıtıp sonra sirke döktüm saç diplerime. her yıkamada yarım çay bardağı kadar. ne sivilce kaldı ne kaşınma ne deri dökülmesi. sirkeyi sür ve 5 dakika elleme sonra normal yıka.

seborrhoeic dermatitis?

sağolun sirke olayını bir deneyeyim bakalım :) ve en iyisi bir cilt doktoruna gitmek sorunun ne olduğunu anlamak için...

devletler yıkılır, büyür, küçülür. ırklara bakmak lazım sanki

hayır ben öyle bir şey var demiyorum. bize hep ırklara bağlı anlatıldı. ırklara bakılmalı mı bakılmamalı mı bilmem ama bizim bulunduğumuz durumlarda bakılıyor nedense.

sonradan gelen kavimlerin etkisi altında asimile olmuş olabilirler.
bazı kürtler, medler, asurlular gibi mezopotamya coğrafyasında yaşamış halkları sahiplenir, ataları olarak kabul eder.
cumhuriyetin kuruluş döneminde sümerlerin türk olup olmadığı da tartışılmış.

bulundugumuz durum ve yer nedir, ayni midir farkli midir bilemiyorum, kim size neyi nasil anlatiyor hic bilmiyorum hatta kafam karisti ortam hakkinda ama degisik cografyalardan 50-100 bin kisi (ki o da max sayi, yoksa o kadar ati beraber otlatacak bir yer yok) her 1000 yilda bir gelip 1-2 milyonluk nufusun etnik kimligini tumuyle kendilerininkine degistiremiyordu en son baktigimda, bu nedenle hepsi bizim atamiz, karisiyoruz guzellesiyoruz, bence. (buradan sonrasi geyik.)

haplogroup haritalari var bu konuda, kimin atalari nerelerden gelmis yolda nerelere ugramis rahatlikla gorulebilir. olay daha cok politik, bence, yani milliyet bir ufak ve guclu grubun ekonomik amacina ulasmak icin cogunlugun uzerinde kullandigi bir arac. ve insanlarin vatandasi oldugu ulke ile aralarindaki bag ozgurluk, duzen, kural ve sistem ihtiyaci ile alakali, birisinin bu duzeni aleyhe bozmasi da milliyetten bagimsiz olarak savunma gerektirmeli. ha oyle olmuyor ne yazik ki ama ne yapalim herkes ayni sekilde dusunmek zorunda degil, kimse cocugunun devlet butcesinin yirmi sene sonraki halini duzeltmek icin oldugunu kabullenemez, daha ulvi bir amac oldugu dusundurulmeli.. bu baglamda frigler, hititler falan da arazi olmadi, yoksa her gelen, devlet yikan orada takilan elemanlari kesip gitseydi vergi verecek arazi isletecek adam kalmazdi.

ayrica devlet kuracaksan nesillerle devami icin bir ortak nokta bulunmasi lazim, ben niye gelip sana vergi vereyim de semih'inkine vermeyim, yani bir sekilde bana satarsan bir aidiyeti birligi, inanci, devam ettiririm ismini tarzi bir durum da soz konusu. bu acidan bakarsak da, lidyalilar da marseille'dekilerin atasi diyebiliriz ama gittikleri yerde o sirada yeterli cogunluga ulasmadiklarindan sadece gemilerinden kuma biraktiklari bir kac sarap kufesi ve ateslerini sondurmeme gelenegi ile coktan avrupa genleriyle karismis kisiler tarafindan kulturel miraslarini yasatiyorlar. ha bundan bir kac yuz sene sonra fransizlarin manisada bir menfaatleri olursa hepimiz lidyali da cikabiliriz, belli olmaz. onun disinda gercek bir fark araniyorsa olay mitochondriada gizli, ve o da sadece anne tarafini gosterir.

bence sonucta kendini nasil hissediyorsan oylesin, herkesin ademi senin ademin, ben dionysos un torunu olarak gormekteyim su esnada kendimi ama yarin alparslan'in soyundan olacagim mesela. pazar gunu de buyuk buyuk babam antipope laurentius.

bugün türkiye'de yaşayanların atası. bugün türkiye'de yaşayanlara bakın, orta asya'dan gelenlere mi daha çok benziyorlar yoksa ermenilere, yunanlılara mı? orta asya'dan gelenlerle hepsi karışıp kaynaşmış işte. bu konuyla ilgili genetik araştırmalar da vardı. ege'de bir köy civarındaki kalıntılardan bulunan kemikler üzerinde dna testi yapıyorlar, oradaki köylülerin ataları çıkıyor adamlar.

兼任, bir pozisyonu daha var demek, yani ayni anda iki yerde gorevli/sorumlu.

Otobüs bekliyorlar.

hiç dikkatimi çekmemişlerdi ama tahminim günlük çalıştırmaya adam arayan insanlar var bu yüzden iş bekleyen insanlar olabilir.

nakliyeciler diye duymuştum. sürekli ellerinde telefon toplanmış konuşuyorlar. (garın yanını kastediyorsanız eğer)

Amele pazarı bildiğim kadarıyla orası.Garın yanında olacak.

suradan bahsediyorsan: maps.google.com

orasi nakliye pazari. o adamlarin cogu da kamyoncu, yuk ariyorlar. eskiden sirkeci gari'nin arkasindalardi, cikarildiklarindan beri oradalar.

şu elips olanları diyosan ben de hep merak etmişimdir.hiç okumadım ama.

marka için falan mı acaba, hani muzlara da yapıştırılıyor ya.. belki de "gerekli gıda testlerinden geçti, yemek için uygun" gibi bir anlamı vardır.

evet elips olanlar ya! nedir abi bunların amacı?

ya olabilir de kaç bin tane mandalina ya da muz üreticisi var. hapsinin ürününe ayrı mı etiket basılıyor o vakit? çözemedim :s

boşver ya:)

her kasadan bi kaç tanesine basılıyor benim bildiğim. ama eğer öyle değilse çok ta zor olmaz, paketleme bandında hallederler..

üretici veya kabzımalın etiketidir. diye atıyorum.

tamam üretici ya da kabzımalın etiketi olabilir de amaç ne amaç ? =) yani kimin ürünü olduğunu mu bilmek? ya da kimin ürününde çürük çarık varsa onu mu mesul tutmak için böyle bi uygulama yapılıyor?

o kadar mandalini bide üretim bandına mı döküyorlar? yuhanzi :S

hallere mal gelmeden önce değiştirilmemesi amaç arkadaşlar aslında herşey de olmalı belli kontrol noktalarında maliye kontrol ediyor tamam ama tonajı denetliyor siz üreticisiniz ürünü sattınız kamyoncu çakal yolda durdu daha kalitesizini aldı sizinkini bıraktı orda hop etiketler orda devrede

benvaryabenin dediği gibi amaçları tüketiciyle alakalı değil. feyzi 500 ün mandalinalarının güzel olduğunu bilmek bize pek bişi kazandırmıyo hehe hatta mandalinamızın en güzelini zaten biz bile yemiyoruz bence pek, hepsi yurtdışına.

koyunları boyuyorlar ya hani, oda o hesap işte..

1- plu code, yani urun hakkinda bilgi edinilmesini saglayan kodlar. muz ise organik mi, genetik modifiyeli mi vs.. bu varsa ayni zamanda kasiyerler tarafindan fiyatlamada da kullanilabilir. bu her stickerda ve her ulkede bulunmaz.
2- markalama, ki bu yumurtada da var, aldigi meyvenin hangi ureticiden geldigi bunu bilen musterinin satinalma tercihini etkiliyor ise. bu bilgi ayni zamanda satin alan market tarafindan da satin aldigi kaynaktan gelip gelmedigini kontrol etmede kullanilabilir.
3- o sticker lar el ile yerlestiriliyor hala, cok uzun ve masrafli olmasinin yaninda bir nevi kalite kontrolden gectigini de belirtir.
4- en onemlisi, salgin olmasi durumunda (salmonella vb.) urunun hangi ureticiden geldigini belirlemede yardimci olur. musterinin beyani ile tarih ve satildigi market, dolayisi ile uretim partisi ve neyin toplatilacagi da ogrenilir. (i.e. sticker oldugu icin X markette satilan Y mandalinasinin vector oldugunu bilmek mumkundur) sticker olmasaydi butun mandalinalari toplatmak ve butun kaynaklarda arastirma yapmak gerekebilirdi.

gecen bi domates aldım ben de, üzerinde "arılı" yazıyor, arı resmı vardı bi de. o ne iş?

haldeki komisyoncunun etiketi imiş. feyzi altunpul diye bir kabzımal var. numarası da 500.
www.istanbulhal.com

dedim ben kabzımal diye :P

3-4 kişinin sığabileceği orta halli küçük balıkçı teknelerini 7-8'den 10-15 bine kadar bulursun.

7metrelik senin dediğin, ahşap ve plastik(tam adını hatırlayamadım) olanlar var. ahşapların bakımları oluyor, ama daha kullanışlılar.
fiyatları ise 5 binden başlar 10 bine çıkar.
marinadaki park kiraları ise yerine göre değişir. 400 civarından başlar sanıyorum senelik.

sahibinden.com belki yardımcı olur.

tinyurl.com

ahşap tekneler daha mı kullanışlı bilmiyorum ama fiberglass olanların bakımı daha kolay diye biliyorum.

kesinlikle fiber alın (bunu soruyorsanız zaten ahşap ile ilgilenecek bilgiye sahip değilsinizdir, sahipseniz zaten sormazdınız :D )

yapi konusunda seceneklerin tahta veya fiber:
1- tahta: her sene bakima sakal temizligine macuna ve boyaya cektirmen zorunlu, iscilik ve karaya cektirme masrafi disinda baska ciddi bir masrafin olmayacak. kaza ve darbelerden kaynaklanan tamirat masraflarin yerine gore degisir ama el yakacak cinsten olmaz.
2- fiber: fiberde her sene yalnizca sakal vb. temizligi yapman gerekecek ki bu 30 dakika falan surer senin istedigin boyutlarda bir sey icin, kendin de rahatlikla yapabilirsin hatta. onun disinda boya da vuracaksin, ama ahsap kadar ince is istemez. fiberin tek problemi, eger kaza vesaire olursa, catlarsa kirilirsa falan tahtadan cok daha masrafli olur tamirati.

basit olarak, tahta hata kabul eder ama yillik bakimi yorar, alti ay birakip gidemezsin. (yani gidersin de, bakimsiz kalirsa tahta iflah olmaz) fiber masrafsiz olur ama ilk ciddi hatanda uzer.

kamara ve tuvalet istiyor musun? her istedigin sey on kati kadar problemle birlikte geliyor: mesela ornek verelim, kamara istiyorsan lomboz olacak, lomboz baglantisi iyi yapilmamissa su alir, pas ve nem yapar, tuvalet olacaksa temiz su ve pis su icin ozel depolari olacak, bunlar da sac olacak, tekne ahsap degilse statik elektrik sacma sapan kaynak hatalarindan oturu senede bir catlamalara neden olabilir, bu deponun muhteviyati sintineye akar, ve bu gercekten hos bir durum degil, cikarip kaynakciya goturmen gerekecek. sonra tuvaletin pompasinin vana aksaminin korozyon nedeniyle alti ayda bir degisimi vesairesi falan var..

sonra motor ve aktarim seceneklerini dusunmelisin, ve ben guvenligi asiri ciddiye alan birisi oldugumdan bir aracin ve motorun hic bir zaman bozulmamasi icin, bozulacaksa da tamirinin kolay olmasi icin cok dikkat ederim, yani oyle bir goz ile bakiyorum konuya ve anlatiyorum sen "o kadar onemli degil motor durursa yarim saat kurek de cekeriz" diyorsan burayi takmayabilirsin:
1- icten takma (saftli), cok rahat olur kullanimi, ses seviyesi vesairesi, ama problem cikarsa bir yerleri acip iceriye girmen ve isik olmadigi icin 12 volt fener ile bakinman gerekeceginden is cikarabilir. sonra o fenerin ampulu patlayinca bankalar caddesi'nde ampul ararsin saatlerce.. motor ve saftin da birbirine iyi oturuyor olmasi ve periyodik motor kulagi vesairesi bakimlari gerekiyor, yoksa yatak sarma gibi terimler ile tanisabilirsin. ayrica dumen sisteminin nasil bagli oldugu da onemli, yani elektrik motoru destekli hidrolik mi, hidrolik mi yoksa telli mi, bunlarin hepsi ayri bakim ve fiyat farklari demek.
2- kuyruklu motor: bunu genel olarak unut istanbul bogazi'nda kullanacak isen, yok say. suda gezen ve orada olmamasi gereken halat, tahta, prezervatif vesaire falan var, kuyruklu sistemler icin bunlar tehlikle yaratiyor. ve ureticinin onerdigi 200 saatte bir bakim geyigi yorar.
3- waterjet: zaten o boyutlar icin bulamazsin da yine de yok say, yukarida "su pis" demistim, bu waterjet ler icin daha buyuk bir temizlik ve bakim problemi cikariyor.
4- distan takma: yeni basliyorsan direkt onerecegim budur acikcasi, ufak problemleri var (mesela eskiyse starter ipi kopabilir) ama dogru calistirirsan ve en az alti ayda bir bir kere calistirilirsa uzun sure sorun cikarmadan kullanabilirsin, cok ciddi ikinci el pazari da var, motoru bozarsan da hemen yenisi ile degistirebilirsin. bunlarin arkada oturmani zorunlu kilmayan, yani dumene bagli olanlari da var, ama bulabilir misin bilmiyorum.

uzun lafin kisasi, ben kullanim rahatligi acisindan icten takma + saft oneririm. bagladigin yerde mutlaka ticari calisan bir tekne ve onun kaptani ve gemicisi olacaktir, onlara kucuk bir ucret verirsin gelip senin teknene de bakarlar arada sirada. yok ben bakacagim kimse binmesin diyorsan, bakim rahatligi acisindan kictan takma motorlu bir seyi secmeni oneririm, tercih senin.


park sorununa gelelim, en buyuk problemin bu. istanbul'da su anda mantikli yerlerde 3 adet marina var, kalamis marina, atakoy marina ve pendik marina. bunlarin ucunun de fiyatlari tekne boyutlarina goredir ve web sitelerinde bulabilirsin, 24 metre karelik bir yer icin aylik 500+ EU gibi dusun. butun diger hizmetler de ekstra, su elektrik vb. gibi.

istedigin ozelliklerde 8-12 metre arasi bir tekneyi yukarida soyledigim motor ve luks secenekleri ile 8 ile 25bin tl arasinda bir fiyata bu mevsimde rahatlikla bulursun, fiber veya ahsap. bunun yillik bakim masrafi normalde 500-1000 tl civari tutar, olmayacak problemler cikarsa sadece o sene icin 3-4 bin tl maksimum eder. teknelerde mtv yok onun yerine harc var, o da 9 metreye kadar 220tl, 9-12 arasi 440tl. son zamlar ile bu da %10 veya bakanlar kurulu kararina gore onerilen %10 oldugu icin %20 ye kadar artirilabilir. ticari yat olmayacagina gore yakita otv vereceksin, arac deposu doldurur gibi olacak yakit masraflarin. marinaya baglarsan da aylik 500 EU gibi bir giderin olacak. denize elverislilik vesaire geyigine girmiyorum boyuta ve amaca gore degisebilir

simdiye kadar en ucuzu koylara baglamak idi, palamar ucreti veriliyordu belediyelere, ama son iki senedir ispark'in butun marina yapilabilir koylari bosaltip yerlerine yuzer ponton ile marina yapma plani oldugundan bu yerlere yeni girisler mumkun degil. bazi koylara da bosaltma tebligati gitmisti bir sene once ki ispark marinalari insaata baslasin, ama bu teknelere gidecek yer bulunmadigindan o is su anda beklemede. (tarabya ve istinye'yi bosaltamadilar) yani eger tekne aliyorsan ve baglayacak yerin yoksa bil ki bu uc marinanin oligopolunde bir sistem var su anda istanbul'da, en rahat sekilde baglayacagin yerler oralar ama oligopol pozisyonlarini somureceklerinden fiyatlari her sene artiyor olacak.

demeye getirdigim nokta ve butuuuun bu yukarida soyledigim seylerden once dusunmen gereken, tekneyi nereye baglayacagin.. fiber veya tahta bir tekne alacaksan ve bunu marinaya baglayacak isen en buyuk masraf kalemin marina ucreti olacak. eger marina disi bir yere baglayacak isen: tonoz ihtiyacin var, ahsap veya fiber teknenin kici veya burnu karaya degemez, tekne kiyi ve tonoz arasinda su uzerinde sabitlenmeli. gel gor ki istanbul bogazi'nda tonoz atmak aslinda yasak, cunku burasi bir ticaret yolu. simdiye kadar (osmanli zamanindan beri) trafik bolgesi olmayan yerlere atiliyordu (koylar) ve problem yoktu, simdi ise ispark in marina olayina talep olmasi icin devlet "tonozlari kaldirin" diyor, 3 gunluk sure veren tebligati coktan yolladi. yani sen bugun bir tekne alirsan ve marinaya baglamaz isen, mesela bebek koyu'nda yeriyle birlikte bir tekne aldin diyelim, alti ay sonra devlet gelip o tonozu sana sormadan kaldirabilir ve kaldirirsa ne yapacagini dusunmen gerekiyor. hadi ispark marinalari yaptiktan sonra kaldirirlarsa sorun degil, ama marinalar yapilmadan olursa? eger bu uc marinaya baglarsan da her ay o fahis parayi vermen gerekiyor. (gidip beylikduzu marina ya da baglayabilirsin tabii, ama 7 knot ile beylikduzu'nden bogaza gelmek uzuuuun surer)

bu durumda, ya marina ya baglayip aylik ucretini vereceksin, ya da bir koyda yeri ile birlikte satin alacaksin tekneyi ama devletin gelip bir gun tonozunu kaldirmasi riskini tasiyacaksin. ha ufak bir ihtimal, eger bulabiliyorsan halic icinde bir yere cekeceksin, ama bulabilir misin bilmiyorum oyle bir yer.

sonuc: bence tekne alma kirala, saati maksimum 100 tl den istedigin ozelliklere sahip bir tekneyi bulabilirsin, senede kac kere cikacagina gore daha karli olabilir bu.

ek1: darknum uyardi: "bir ekleme yapayım balıkçı barınakları var bir sürü semtte. buralara çok cüzi paralara tekne bağlayabilirsin. hem böylece tonoza bağlı tekne gibi hava patlarsa nolur diye dert etmezsin." diyor evet ben onlari unutmusum.

tabiki biz pişmiyoruz. Mikrodalga içerideki elektromanyetik dalgaların dışarıya yansımaması için tasarlanıyorlar. Ama topraklama yapmakda fayda var, herhangi bir elektrik kaçağı olduğunda gövdeye dokunup çarpılmayalım diye.

onu anladım fakat aşağıdaki entrylerden ötürü soruyorum topraklanmadığı halde çalışır mı?

www.eksisozluk.com
www.eksisozluk.com

elektromanyetik dalga, mikrodalga, radyo dalgasi, elektromanyetik alan ve faraday kafesi calisma prensibi nedir onlar biliniyor ise,

mikrodalga daki koruma faraday kafesine benziyor diye faraday kafesi olma amacli orada bulunuyor diye dusunmeyelim. mikrodalga firinin icindeki ve duvarlarindaki olay oscillator tubunun (magnetron) resonansinda calismasi ve gereken frekansta isitilmasi gereken seye, yani firinin icine, mw nin yogunlasmasi icin ayarlanmis bir yansitma duzenegidir. aksi takdirde ya tup patlar ya da vermesi gerekenden az enerji verir. bu amac icin topraklama gerekmez. mikrodalganin yaratacagi elektromanyetik alana gelince, mikrodalga icin gereken frekans cok dusuk oldugundan topraklanmamis bir faraday kafesi bile dis kafeste guclu bir sarj ve bunun yaratacagi buyuk bir elektromanyetik alan olmasini engellemek icin yeterli resistansa sahiptir. zaten cogu dalga iceriye geri yansir, yarattiklari sarjlar da iceride akim olusturur ki o da kafesin imal edildigi malzemenin resistansinda gider.

mikrodalga firinin guc kaynaginin veya kendisinin yarattigi rf ve emf leri soyutlamak gerekirse belki, yani mikrodalga cok gucluyse ve disarida olan cok hassas elektronik ekipmanlari etkileyebilecekse, ya da disarida cok guclu elektronik ekipmanlar varsa ve bu mikrodalganin mekanizmasini ya da icindeki tubu etkileyebilecekse, gercek bir faraday kafesi yapmak icin topraklamak isteyebilirsin.

bir baska deyisle, mikrodalga firinin senin icindeki suyu isitmamasinin nedeni mikrodalga firinlarda kullanilan dalga boyunun camdaki deliklerden buyuk olmasi, yani oradan gecememesidir. o deliklerin varligi ile firinin yapisi birlesince bir faraday kafesi olusturur, evet, ama mikrodalga firinda kullanilan mikrodalga frekansi ic duvarda bunun tam bir faraday kafesi olarak kullanilmasini gerektirecek kadar guclu bir sarj yaratmadigindan topraklanmis bir faraday kafesi gerekmez.

elektrik kacagi olma ihtimaline karsi toprakli prizler kullanilabilir. mikrodalga kacagi olmasi durumu bambaska bir olay yalniz, o zaman da firinin icindeki kadar guclu bir yogunlasma olmayabileceginden cok tehlikeli bir durum yaratmayabilir.

ben bunlari fi tarihinden hatirliyorum o nedenle yanlis hatirladigim bir sey varsa birileri de ekler umarim.

cholinergic receptor = muscarinic acetylcholine receptor M3

Some blood vessels in the body are innervated by parasympathetic cholinergic fibers (e.g., coronary vessels). These nerves release ACh, which binds to muscarinic receptors on the smooth muscle and/or endothelium. It has been shown in many arterial vessels that M3 receptors on the vascular endothelium are coupled to the formation of nitric oxide (NO), which causes vasodilation; however, ACh causes smooth muscle contraction through a smooth muscle M3 receptors (coupled to Gq-proteins and increased IP3) and M2 receptors (coupled to Gi-proteins and decreased cAMP) when formation of NO is blocked. This latter finding has been used to assess coronary vascular dysfunction in humans in which NO production is diminished in diseased coronary arteries. In contrast to other arteries, cerebral arteries appear to have M5 muscarinic receptors that produce vasodilation in response to ACh.

www.cvphysiology.com

çok super ygs sorusu olur bu konudan yetkililere sesleniyorum.

amerika da saatler iki hafta once ileri alindi, yani su esnada dogu yakasi (edt) ile turkiye arasinda 6, bati yakasi (pdt) ile turkiye arasinda 9 saat fark var. turkiye'de saatler ileri alindiginda bu fark sirasiyla 7 ve 10 saat olacak. sen saatini ileri alirsan tsi sabah 5 te, almazsan sabah 4 te kalk. gerci sanirim turkiye'de saatlerin ileri alinmasi olayi pazartesi gunu yapiliyor.. neyse kafa karistirmayalim, uyandiracak saat hangisi ise onu ileriye alma ve EDT ile 6 saat ya da PDT ile 9 saat ileriye ayarlayıp o saatte kalkmaya bak.

edt de saat kac diye ihtiyac duyarsan.

www.timeanddate.com

tam olarak sabitlenmediği için olabilir. olağan şeyler bunlar sorun olarak görme bence. ayrıca uyurken filtreni kapatabilirsin.

pervane ile alakali olabilir, benim eheim da pervaneyi tutan cubuk kirilmisti, pervanenin carpmasi bahsettigin sesi yapiyordu mesela. farkli tasarimlar olsa da atman in dis filtrelerinde de bir pervane sistemi varmis, hatta surada ses sorununu nasil halledebilecegin de soyleniyor: www.akvaryumforum.com

Şelale filtrenin kapağına elinle bir dokun... Benim de atman hf100 şelale filtrem bazen aynen öyle ses yapıyor, kapağına dokunuyorum, geçiyor. :)

nişanlımın evinde de aynı sorun vardı. açtık baktık pervanesinin içindeki mil kırılmış. yapıştırdık çözüldü sorun.

@bunubenyazdim açtım, okicam şimdi bi bakayım. saol
@marcelle denedim onu, her bi yerine dokundum dürttüm ama olmadı. bendeki de aynı modelmiş bu arada.
@sijwocaq bir bakayım ona, sağol. öyleyse ben de yapıştırmayı denerim, olmadı aldığım yere götürürüm direk, daha 3 gün oldu :)

açabildiğim kadar açtım bu aleti. filtreleri çıkardım, boruyu çıkardım. borunun bittiği yerde 3 kanatlı beyaz bi pervane(?) var, her şeyi sağlam görünüyor. daha açamadığım bi yer var mı açıp bakabileceğim bilmiyorum. sanırım pazartesi ilk iş aldığım yere gideceğim. hadi bakalım, bi çözüme ulaşırsam buraya yazarım.

bu arada su akışı tam olmadığı zaman da yapabiliyor o sesi. eğer mıknatıslı pervane ise su akışının rahat olarak gerçekleştiğinden, aletin devamlı tam kapasite çalıştığından emin olun derim.

@sijwocaq akış tam, kısmıyorum onu, iyi olmadığını okudum filtrenin sağlığı için. filtrem mıknatıslı mı bilmiyorum ama. kutunun ve içindeki kağıdın her tarafına baktım, bir bilgi bulamadım.

filtre değil de, motorda pervanenin bağlı olduğu milin etrafında mıknatıs olması lazım. zaten motor elektrikle manyetik alan yaratıp onunla mıknatısı ve ona bağlı olan şaft-mil ve pervaneyi döndürerek çalışıyor.

@sijwocaq hmm anladım, sağol bilgi için :)

evet, nedeni de mcat e ve medical school a giris icin bazi dersleri belirli bir sure gormus olma zorunlulugu. minimumda kimya, organik kimya, fizik, biyoloji, ingilizce ve calculus seviyesinde matematik zorunlu. ve universitesine gore degisir, yani bazilarinda bunlari birlestirip sunan pre-med programlari olur, bazilarinda olmaz, ve bu pre med i olmayan universitelerden cikiyorsan basvuracagin medical school 4 donem su dersten, 6 donem su dersten, 2 donem su dersten gormus olmaniz ve mcat i gecmis olmaniz gerekir diye liste verir, ona gore takilirsin. pre-med diye aratirsan detayli bilgi edinebilirsin.

amerika'da hukuk ve tıp lisansüstü programlar, onun için evet mecburi. finanstan tıbba geçmesi zor, @bunubenyazdım'ın dediği gibi premed (veya biyoloji falan gibi yakın bölümler) yapman lazım ya da fark dersleri alacan.

format degistireceksiniz, bunun icin de hd yi silip formatlamaniz gerek. formatlarsaniz (mesela windows kullanan bir sistemde hd ikon uzerine right click -> format, mac'te disk utility erase -> ms-dos fat) cikacak opsiyonlardan hangi file system i istediginizi secebilirsiniz.

tuxera ntfs for mac sayesinde mac os'te de ntfs kullanabilirsiniz. illa formatlamaya gerek yok. (icinde data varsa diye yazayim dedim)

ivo dan kastettigin internal rate of return un turkcesi ise, ve diger her sey esitse (dedigin gibi npv, stratejik onem, beklenen enflasyonun etkisi veya yatirimin maliyeti, donem suresi vs..) ivo su buyuk olan tercih edilir.

amman-olu deniz arasi 50km. sehir icinden maximum 1.5 saat surer, taksi ile gidilebilir. bavul havaalaninda kalacaksa sirt cantasinin arasina mayo+havlu sikistirip 4 saat icinde gidip yuzmeye calisip sehre geri gelinebilir.

Amman'ın çok bir olayı yok ama alanda sıkılmaktansa dolaşabilirsiniz. roma tiyatrosunun oralarda dolaşıp, humus yenebilir. habeşi diye meşhur bir lokanta var oralarda. yakındaki parkta çay içilebilir vs.
modern ortam olsun derseniz Amman'da square'ler var, meydanlar. bu meydanların etrafında da oldukça modern kafeler ve restoranlar var. caddeden de aynalı güneş gözlükleriyle, dum tıssss çalan arabalı gençler geçiyor.
tercih sizin.

acilmadiysa hic bir sey olmaz, acildiysa da ne kadar icildigine gore degisir, yarisina kadari icildiyse mesela 1-2 sene yine iyi olmasi lazim. bozulmasi olayi da yani mesela icindeki alkol orani %45 ten %38 e dusmustur, oyle yine de icseniz bile sorun cikaracak bir bakteriyel populasyon yaratmaz. belki anason bozuldugundan sadece tadi az degisik olur. neredeyse her distile ickiyi boyle beklemis olsa bile rahatlikla icebilirsin yani.

rakıdan zehirlenmek en tehlikelileri arasında iyi düşünün derim.

bozulma olmayacağını düşünüyorum çünkü alkol oranı %18 üzerinde. Bu alkol seviyesinden yukarıdaki bir ortamda bakteriler çoğalamaz.

ev nerde beraber içelim :)

hocam bozulmuş olabilir ben laboratuvarda çalışıyorum bana gönder istersen kontrol edeyim hemen :)

Gençler eyvallah, ilk cevapla birlikte açtım, 3ncü dubledeyim. Yok başka yerin lütfu ne yazdan...

rakidan zehirlenmek kotu bir sey de, bahsedilen sey sahte rakilarda olan mevzuysa onun sebebi etil alkol harici maddeler oluyor diye biliyorum, ozellikle de metil alkol. yuksek alkollu ortamda kolay kolay bakteri uredigini dusunmuyorum ben. mesela yaklasik 1 sene boyunca buzdolabinda bir sise acik kahlua'm vardi, sonradan icmeyi denedigimde gayet normaldi hala tadi, ki icindeki seker miktarini dusununce bozulmus olmasini beklerdim.

icmeden yagli yemek, aksam alka-seltzer, sabah da 5-hour energy drink veya benzer suda cozunen b vitamini eklemeleri.

şimdi bu durum size görede değişir ama bana kalırsa rakı ertesi gün kendisini hiiç hissettirmez bile.

hiç denemedim ama içkinin sonunda bir türk kahvesi höpürdetmek ertesi gün yaşanan baş ve mide ağrısına çözüm oluyor diye duymuştum.

içkinin son kadehlerini süt veya yoğurtla tamamlarsan iyi oluyor biraz daha..bir de sabah uyanır uyanmaz boş mideye naneli sakız atınca iyi oluyor..bunun dışındaki alternatifleri bende merak ediyorum..

alcazetsel içiniz... bütün eczanelerde satılıyor.

(bkz: domates suyu)
(bkz: alka seltzer)

(bkz: bloody mary)

alka-seltzer.
yatmadan once bi adet suya bombalayip ic uyu.
sabah kalkinca da bi tane gene bombala, ic..
zimba gibi olursun.
bi de mumkunse gun icerisinde etli seyler ye.

içki içerken aralarda su içersen sabah hang over etkisiyle uyanmazsın. normal kalkarsın.

niye arayip yanlislikla onay verdiginizi belirtmiyorsunuz? is saatleri disinda yapti iseniz paranin daha transfer edilmemis olmasi ihtimali var, ve eminim ilgili sirket benzer durumlarda tecrubeli olabileceginden sizi bu konuda ne yapabileceginiz konusunda daha iyi bilgilendirebilir.

ayrica boyle bir sikayette bulunmussaniz da isteginizi yerine getirememislerse en azindan elinizde dogru adimlari izlediginize dair bir kanit daha olur. ayrica problem cikarsa urunun ne zaman elinize gectigini kargo kayitlarindan kanitlayabilirsiniz.

site 2 gün sonra satıcının hesabına geçiriyor. hemen siteye mesaj atıp durumu bildirebilirsiniz. takip numarasını verip onlara kargoyu kontrol ettirebilirsiniz. henüz kargonun teslim almadığını görebilirler

Monroe

george washington, "farewell address" inde spesifik olarak,
bir de bunun "bize dokunmadiginiz surece" modifiyesi, yani james monroe'nun monroe doctrinei var.

1- compatibility mode'da windows xp sec ve denem ayrica "run as administrator" tabii

bu olmazsa

2- ctrl+alt+del den task manager a gel, "processes" de NSF11.exe ye gel, sag tikla, set affinity, core 0 veya core 1

maalesef ikisini de hem ayrı ayrı hem de beraber denedim olmadı.

savas zaten bitmemisti de, bence rusya ukrayna ve gurcistan'in ardindan yine nato ve dogu birligini test ediyor.. fuze kalkani geyigi ile ayni zamana gelmesi cok manidar.

Ufak ufak çatışmalar halinde yıllardır süren sürtüşmeler ara ara alevleniyordu zaten. Yakın zamanda da olan bu. Topyekün savaş çıkması imkanı pek yok.

amerikanın nükleer uçak gemisini güney kore ile ortak tatbikat için japonyadan yola çıkarmasıda kanımca buna cevap. topyekün savaşa kimsenin girmeye cesaret edeceğini sanmıyorum.
ilgili haber: www.ntvmsnbc.com

sam emmi kuzey koreye dalmak için bir bahane yarattı hepsi bundan ibaret.
dünyanın jandarması oldu deyyuslar her poka koşuyorlar.
nükleer silah denemesi yapacaklar belkide.

kuzey kore : koministen
güney kore : emperyalist uşak

ikisi yanyana olunca biri başkalarına hizmet etmek için varsa bunlar olur.

japonya 2. dünya savaşını kaybettikten hemen sonra koreden çekildi bütünü ile müttefik kuvvetlerin yönetimine geçti.
amerikalılarda çekildikten hemen sonra, kore ikiye bölündü. kuzey ve güney olarak.
kuzey sovyet ve çin kaynaklıdır,güney ise amerikancı politikayı destekler.
soğuk savaş halen devam ediyor. yoksa küçücük kuzey kore ülkesinin, başka bir devleti bombalamaya götü yemezdi.

bence de güzel duyuru

ekşi sözlük ne kadar sözlük ki? ekşi yorum olsun demek gibi bişey bu.

onu geçtim kafada oturmuş. duyuruya girdim. sorulara girdim. hmm. yok iyi böyle..

marka oldu, kalsin.

ama sanirim onde bir stratejik karar var, eski irc ve zuxxi gunlerini hatirlatan kucuk ve samimi ortami korumak adina bu format tutulacak mi, yoksa buyutup bu markanin meyvesini yiyebilmek icin craigslist tarzi bastan kategorilesmis ve detaylandirilmis bir arabirime mi gecilecek?

ara butonunun altında kategoriler var :) isteyen oradan soru, duyuru vs.. seçip görebilir..

Duyuru iyidir, elleşmeyelim.

sonucta sorunu ve cevabini insanlara duyuruyorsun.

ne kadar değişimden uzağız lan. utanıyorum bütün duyurudan;!

dün akbank'ta 90-100 yaşlarında görünen bir teyzeye kredi verdiler gözümün önünde.
hatta imzasını kendisi atamadı,kızı ya da gelini vs. birisi eline kalemi tutuşturup karalattı.
buna müsaade eden akbank,sanırım bilinci yerinde,emekli maaşı ve evi olan birisine hiç düşünmeden kredi verir.

aynen dediğiniz gibi yaş haddi sebebiyle ve bunun kötüye kullanılmaması açısından bankalar özellikle uzun vadeli kredi vermemektedirler.

emekli maasını devlet verdigi icin devletten daha saglam bi para babası da olmadıgı ıcın meblaga baglı olarak genelde sorun cıkmaz.

Emekli maa$ini halk bankasindan aliyor, halk bankasi babama kredi vermedi ya$ sebebi ile. Trajikomik bir ulke burasi. Akbank'in da verecegini cidden hic sanmiyorum.

@bryan fury kesinlikle hem de fazlasi ile sorun cikartiyorlar. Garanti bankasi ve halk bank vermedi, sms ile yollanilan kredi ba$vurularinin hepsi de olumsuz cikti. Oysa bugune kadar babamin ne devletle ne de bankalarla hicbir sorunu olmadi.

turkiye'de reverse mortgage varsa yazilsin. sanirim deutsche bank - dogan grubu bir mortgage sirketi kurmuslardi bundan bir zaman once, eger yasalar uygun sekilde degismis ise kira olmayan evi sayesinde boyle bir mortgage sirketine reverse mortgage icin basvurabilir. reverse mortgage sisteminde banka veya kurulus pederin uzun yasama riskini alarak karsiliginda fiks miktar ya da yillik belirli bir ucret oder X sene boyunca. eger babaniz evde yasamama karari alirsa, eger vefat ederse, evi satarsa, ya da yaslilik ve bakim gibi bir nedenle evden cikarsa, parayi geri odemek durumunda kalir, aksi durumda odemesi gerekmez. (dogal olarak vefat durumunda veya parayi odemezse ev mortgage i verene gecer. ama yasadigi ve o evde yasamaya devam ettigi surece herhangi bir para odemesi gerekmez ve evin butun mulkiyet haklari babanizin uzerinedir.) varisler isterse vefattan sonra mortgage borcunu geri odeyerek gayrimenkulu ellerinde tutabilir.

reverse mortgage yoksa da evini ipotek ettirip ettirdigi kadar degerde direkt nakit para alabilir.

ipotek olursa, ve gelecekte, ve umarim cok cok gec olur, vefat durumu olursa ve siz de evi tutmak isterseniz aldigi paranin odemedigi kadar bir kismi odersiniz ya da turkiye'deki ismi ile izale-i suyu ya gidip evi satarsiniz, banka veya mortgage kurulusu geri odenmemis miktari aldiktan sonra kalan miktar sizindir. bu baglamda kucuk miktar kredi alinacak ise reverse mortgage ya da ipotek ciddi bir risk degil.

babanneme de vermediler geçen sene. bence anca araya birileri sokulup alınabilir.

not: babannenim iki evi, iki emekli maaşı var. ama 80'i geçti o da.

eğer durumunuz müsaitse siz kendi üzerinize alın babanıza kredi verilmiş gibi gösterin?

tutupta detayını araştırmaz herhalde

@cirkinkizyokturazvotkavardir alacagimiz kredi 3000 lira zaten:) Ben her $ekilde veririm ama inat etmi$ ben alicam kendi adima alicam nasil beni ölmü$ ya da ölecekmi$ gibi gorurler, ben bu ulkeye bunca sene cali$tim emek verdim dedi durdu. Kendisi alacak, kafaya koymus.

@bunubenyazdim: Hocam 3000 lira alacagiz sadece, mortgage kadar acilmayacagiz:)

krediyi alan öiürse borç siliniyormuş diye duydum. Bu sebeple yaşı aşırı geçkin, üstelik hasta olanları direkt reddediyorlar. Misal babam. 4 sene önce 2 bankaya gittik vermediler. Biz de bu sevdadan vazgeçtik.

Nihayetinde alinamayacak sanirim.
Bankaci arkada$lar bi el ativerseler bi bilgilendiriverseler aslinda.

kirtasiyecileri denediniz mi?

Yok kırtasiyeye sormayı düşünmedim hiç. Var mıdır acaba oralarda?

neden o verdiğiniz linkten almıyorsunuz ki?

ortaokul-lisede falan siralara ve dolaplara takmak icin gerekirdi, her turlusunu kirtasiyecilerden ya da carrefour vs.. gibi yerlerin kirtasiye bolumlerinden alirdik..

ayrica ille de degistirilebilir sifreli olacaksa o gosterdiginiz model cok ince oluyor, normal keski ile kirilabiliyor. 9euro luk masterlock model veya kale kilit'in anahtarli bazi modelleri daha kalin oldugundan buyuk kesici gerektiriyordu, bilginize.

İnternetten alışverişe pek sıcak bakmıyorum zaten bir de bulduğum hiç bir site bildiklerimden olmadığı için gidip elden almak istiyorum.

Ben de okulda dolaba takmak için arıyorum. Bir kaç kere gerektiği zaman kilidin hiç bir anahtarına ulaşamadık o yüzden anahtar yerine şifreli olsun istiyorum. Aşırı güvenlik gerektiren bir şey değil ama çok da adi olmamalı tabi. Onu sadece ne olduğu hakkında fikir vermek için koydum. Görünce anlaşılır diye düşünüyorum zaten.

Teşekkürler...

Yapı mareketlerde (Bauhaus, Pratiker vs.) birçok marka ve modeli bulunuyor.

altunizade capitol un en alt kattaki anahtarcıda var.

koçtaş vs, yapımarket kesnlikle

www.nazendefasil.com

boncuk meyhanesi, nevizade

www.ziyadefasil.com

Pena $arap evinin tam yani ba$ina acildi bir tane, ismi de fasil sanirim. Gitmedim gormedim ama oyle bir yer var.

kallavi

Çok bilindik fasıl şarkıları çalmıyorlar, yani eşlik etme konusunda sıkıntı yaşayabilirsiniz, ama ortam ve yemekler de bizim için önemli derseniz:

www.galata.com.tr

Teşekkürler..

hiç bilmiyorum o tarafı ama cennet diye metrobüs durağı vardı. muhtemelen yakındır.

metrobüs ile cennet durağında inin. indiğiniz yerden çarşıya giriliyor yokuş yukarı. çıkın baya bi çarşı biter araba yolu başlar sağınızda taksi durağı var. sağa sapın taksi durağının önünden geçin yürüyerek. ileride sağda göreceksiniz devlet tiyatrosunu.

kadın sığınağı' na gideceksiniz sanırım?

Evet Kadın Sığınağı..
Teşekkürler..

iett nin su web sitesinde harita.iett.gov.tr
nereden? : 1 LEVENT (BEŞİKTAŞ BEŞİKTAŞ)
nereye? : YAHYA KEMAL BAYATLI ( Küçükçekmece)

seklinde doldurulunca YAVUZ SELİM CAMİİ son durakli ulasim alternatifleri cikiyor. istenilen yere ne kadar yakin oldugu belli olmadigindan,

kucukcekmece dt sahnesi'ni google'da "dt" yi "devlet tiyatrosu" olarak yazip aratinca sonuclarda soyle bir sayfa cikiyor:

www.huzuristan.com

burada "Yavuz Selim Camii Yanındadır" diyor.

dolayisi ile sitede cikan alternatiflerden herhangi birisi sizi istediginiz yere birakiyor. iyi yolculuklar.

buranın tam önünden geçen 89a numaralı otobüs var, zeytinburnundan kalkıyor. metrobüs vasıtasıyla, zeytiburnu veya cennete gelmeden e-5 üzeri bir durakta inip bu otobüse bindiğinizde tam önünde inebilirsiniz.

özel araba-toplu taşıma?

çok haklı bir soru, saçma olmuş. toplu taşıma.

arac ile: kiziltoprak -> 1. kopru -> ikinci cikis (levent/etiler) -> yol (buyukdere caddesi) dumduz maslak'a dogru takip edilir, (yani levent -> 4. levent -> ataturk oto sanayi) -> fsm koprusu ayirimi gecildikten sonra en sag seride gecilir, saga ayazaga yonune alt gecide girilir (ilk cikis zaten), alt gecidin icinden saga girilir, yol ayirimindan sola girilir, guvenlik kulubelerini gorursunuz.

toplu tasima kullanilacaksa dolmusla taksim, ardindan metro ile ayazaga. veya dolmusla kadikoy, oradan vapur ile besiktas, oradan ayazaga yonune giden herhangi bir otobus veya dolmus. veya metrobusle zincirlikuyu, oradan ayazaga yonune giden herhangi bir otobus veya dolmus. (otobus isimlerini veya numaralarini bilmiyorum, iett nin sitesine gidilecek yon girilirse yaziyor) veya vapurla karakoy/eminonu, oradan tramvay ile kabatas, oradan funikuler ile taksim, oradan metro ile ayazaga.

tam nokta atışı olmayacak ama,
1. Beşiktaşa gidip SARIYER minibüsüne binip ilk itü durağında inersiniz, 10 dakika yürürsünüz ya da taksiyle 3 tlye gidebilirsiniz

2. boğaziçi köprüsünden geçer geçmez ilk durakta inip köprünün üstüne çıkıp gene aşağıdan (beşiktaştan) gelen sarıyer dolmuşlarına binebilirsiniz

maps.google.com

ek: yarın hariç, pazara kadar her gün oranın tam dibine gideceğim, sabahın kör karanlığında gelmek işinize yararsa toplu taşımaya gerek kalmaz (sabah 6:20 de yola çıkmam gerekiyor)

fazla erken olmakla beraber kendim gitmeyi becerebilmem lazım açıkçası. yine de çok teşekkür ederim.

vize konusunda bir sey diyemem ama suriye gezmeye gitmek icin pek iyi bir tercih degil.

pasaport cikarmadiysan ilk pasaportunu kisa sureli al, yepyeni pasaport cikarabilirsin batiya vize alman gerektiginde. ayrica bazi ozel durumlarda ayni anda iki pasaport tasiyabilme durumu var diye biliyorum, ulkeye girerken ve cikarken her ikisini de ibraz ettigin surece.

kişiden kişiye değişir ama gayet alabilirsin amerika veya schengeni normal şartlar altında. Sonucta gezmek için gidiyorsun. direk vermiolar diye bir kural yok ama israil vizesi için var mesela boyle bişi. suriyeye gidersen israile daha sonra gitmek için yeni pasaport cıkarman lazım. git gez hocam. zira ben benzer durumda aynısını yaptım.:)

www.eksiduyuru.com

Bu tür durumlarda emniyete başvuruyorsun ve pasaportunu koruma altına aldırmak istediğini belirtiyorsun. Akabinde emniyetimiz, tertemiz, pırıl pırıl, bakire bir pasaportu şahsın adına düzenliyor.

not: bu işlem sadece iran,suriye,pakistan,afganistan gibi vs. ülkelerin vizesi pasaportunda bulunması durumunda yapılır.

kısa süreli al.
ayrıca suriye cok farklı bir ülke, kesin gez bence. ilgin varsa tercih dogru. hatta üsenme beyruta da git. serefsizler yıktı biraz ama olsun, mükemmel bir havası var.

diklensen de,polise de gitsen,başkalarını da tutsan hepsinde de bir huzursuzluk olacak içinde.hele birde evliysen çocuğun falan varsa hiç bulaşma.yok mu tası tarağı toplayıp sakin bir yere gitme ihtimalin?yok işim gücüm yerinde kıpırdayamam diyorsan polis en mantıklısı

direk savcılığa verin.

babamın bir tanıdığı zamanında çözümü yurt dışına kaçmakta bulmuştu.

bi tehdit, zor kullanma vs. gibi bariz durumlar yokken para verilmisse polise, savciya ne denebilir ki? ha birsey olur elbet ama bence boyle bi durumda serbest kalma ihtimalleri cok yuksek ve sonrasi da muamma. bunun haricinde onlarin dilinden anlayacak birileri ile birseyler yapmak nereden baksan suca azmettirmek, kan alirlar bence, hic gerenk yok.

adamlar zaten devamlı içeri girip çıkan adamlarsa biri girince öteki, öteki girince diğeri geliyorsa savcılık bir çözüm gibi gelemiyor. onların dilinden anlayacaktan kastım suça azmettirmekten ziyade onlardan daha taşaklı daha sözü geçer birileri ile dur artık dedirtmek.
ve ne yazık ki kaçmak şu an için ne insanın kendine yedirebileceği ne de mümkünatı olan birşey.

ha bu arada bu adamlarla daha önce ortak bir iş yapılmışlığı veya herhangi bir alışveriş falan suç teşkil edecek hiç bişey yoktur. adamlar damdan düşer gibi gökten iner gibi çıkıverdiler ortaya.

polise güvenmiyorum.
son seçeneği seçerdim.

bence adalete güvenin. ailenizi güvene alıp (bir yakına, şehir dışına vs gönderip) hukuk savaşına başlayın. bazen sanıldıgı kadar güçlü olmayabilir bu köpekler. tırsabilirler hukuku görünce

is turunu ve ilgili organizasyonun buyuklugunu bilmiyorum ama bazi sektorlerde bu bahsettigin karanlik tipler konsolide ve buyuktur. bu gibi bir durum soz konusu ise polise gitmek pek bir ise yaramaz, hatta polise gittigin icin basina is de acilabilir, polislik kurumu guzel ve iyi bir kurum olsa da icinde calisan kisiler de memurlar, bazi memurlarin amaci ve etigi kurumunkiyle ayni olmayabilir. (gg olmadan anlatmak uzun surdu heh)

ayni durumda hatirinin gectigi karanlik tipler eger bunlarin rakibi ise tartismanin ortasinda kalabilirsin. yani restoranin var diyelim, bir kac hafta para kazaniyor musun ona bakilir, sonra bir gun karanlik bir tip gelip sizin vale servisine ihtiyaciniz var, bizden alacaksiniz diyebilir, ve sen evet dersin, ucreti de ne ise verirsin. uc hafta sonra baska bir tip gelir ve "onlardan almayacaksiniz, bizden alacaksiniz" diyebilir, simdi ona hayir dersen ve ikinci gelen birincisinden guclu ise ertesi gun restoranin onune uc tane is makinasi park ederler, cektiremezsin ve efektif olarak restoranina arac ile gelinemez. bunun sonu o iki karanlik tipler grubu arasinda bir guc savasina donusurse sana olan tehditler de buyur, ve bazi barlarda goruldugu gibi mekan onunde kursunlamalara kadar giden bir yola girersin.

demek istedigim, ilgili karanlik tiplerin guclerinin buyuklugunu kestirebiliyorsan, ve bunu polisin halledebilecegini dusunuyorsan polise gidebilirsin. bunu da cevrendeki benzer isletmelerin sahiplerine sorarak ogrenebilirsin, onlar ne yapiyor?

eger konsolide edilmis sektorlerden birindeysen ve polisin basa cikamayacagi, hatta bazi memurlarin da dahil olma ihtimalinin oldugu bir karanlik tipler grubu ile karsi karsiya oldugunu dusunuyorsan, en guclusu kim ise ona siginman gerekir, ama eninde sonunda onlara da para vermek durumunda kalacaksin, cunku sonucta onlar da sana bir hizmet veriyor olacak. artisi var, en azindan bir sure talep stabil ve ayni kisiler tarafindan olacak. eksisi ise hala para veriyor olman. ve evet su anda hatir geciyor gibi olabilir ama gelecekte oyle olup olmayacagi belli olmaz. bence yalnizca bu riski aliyor iseniz ikinci karanlik tipler grubuna basvurabilirsiniz.

benim onerecegim sey sudur, bu sizinle direk temasa gecen karanlik tiplerin mutlaka bir patronu vesairesi vardir. bu tarz organizasyonlar uzum yemek isterler ama bagciyi dovmek yalnizca son raddede digerlerine ornek olmasi icin olur. eger odeyemeyeceginiz bir miktar talep ediliyorsa ilgili patron ile direkt gorusmeyi sertce isteyip onunla acik ve secik olarak maddi durumunuzu, hangi miktar odemeyi kaldirip kaldiramayacaginizi ve neyin mantikli oldugunu konusabilirsiniz. ortada bir kar varsa, karanlik gucler organizasyonlari bu kardan ufak pay ister, size buyuk rahatsizlik verip is yapmayi birakmanizi istemez. merkezi otoritenin zerre duzen saglama kuvvetinin olmadigi ortamlarda bu tur karanlik tiplerin olmasi dogaldir, birisini engelleseniz bire bir digeri baska bir gun gelecektir, bu durumda en iyi diger secenek stabilite olduguna gore stabiliteyi mantik ile saglamanizi oneriyorum. yine de yakindaki isletme sahipleri ile bir konusun, onlar ne yapiyor onu ogrenin..

eger bir kurum degilseniz ve sadece gelirinizin yuksek oldugunu dusunuyorlar da kisi olarak sizden para talep ediyorlarsa o zaman durum degisir. olmayan parayi alamazlar, yani zaten "gelirim eskisi gibi degil" seklinde bir yalan soylemeyi dusunmussunuzdur, bunun tutmadigini dusunerek size minimum zarari verebilecek ikinci sey olan tasinmayi oneririm.

ve bundan bir kurtulus yok, philadelphia'da bir barin gece 2 de kapanmak yerine 3.30 da kapanabilmesi icin mayor john street e verilen paradan ve o para verilene kadar onde bekleyip hasilattan pay alan polis memurlarindan tutun da dc de baska bir mekan para vermeyi reddettigi icin alkol ruhsati basvuru cevabi gelmeden alkol satildigini ihbar edip mekana buyuk ceza yazdiran karanlik tipler bile var. en kral ulkede bile onlarla yasamayi ogrenmek gerekiyor, ama bir savas cikarip ortasinda kalmak yersiz..

normalde tiklemek yetiyor gibi ama ben zaman ayırıp cevap yazan fikrini paylaşan herkese teşekkür etmek istedim yinede. teşekkürler arkadaşlar.

etrafında bu karanlık tiplerin başedemeyeceği ağır abilerin olması lazım.

bu ağır abiler senden para pul istemezler. arada bir ufak tefek hatır gönül işleri olur mesleğin, yeteneğin itibariyle.

mekana gizli kameralar kurup, internette bir servera kayıt edilse(mafya durumu çakozladığında kasetteki görüntüleri sildirmemesi için) ve siz diklendiğinizde bunlarda ortalığı dağıtıp çekse silahları falan.. sonrada o görüntüleri show tv, star vb. yayın kuruluşlarına yollasanız türkiye sallanır diye umuyorum.

açıkçası bi 10 dakika düşündüm bir fikir bulamadım, neden sonuç ilkesine dayanarak varsayımlarda bulunabiliriz, çekirdeği çevresindekilere dokunmadan dünyanın merkezi boş kalacak şekilde çıkaramayız, çekirdeğin milyarlarca yıl sonra soğuyarak katılaşabileceğini hayal edersek yerküre üzerinde belli varsayımlarda bulunabiliriz, yine içe veya dışarı doğru bir patlama ve çatlama olmaz diye düşünüyorum.

kimse oraya inip arastirmadigindan su anda teori soyle: nikel ve demirden olusuyor, bu baglamda dunyanin kutlesini arttirdigindan yercekimini arttiriyor, bir de ic ve dis cekirdeklerin donusu nedeniyle olustugu dusunulen manyetik alan var.. yani cekirdegi komple cekip aldik diyelim, herhangi bir patlama olmaz ama belki kutleye bagli olarak gocmeler olabilir, aydan ve gunesten biraz daha uzaklasilabilir vs.. yine de manyetik alanin gitmesi ve yercekiminin azalmasi atmosferi uzaya karistirir ve sicakliklarin acayip yukselmesine yol acar. kisa (kime gore neye gore) bir tektonik etkinlikten sonra bir daha herhangi bir deprem vesaire olmaz.

kabugu parcalarsan da cekirdek ucup bir yere gitmez, death star goruntusune sahip olursun. yercekimi teorisine gore iki kutle birbirini ceker, ama kutlesi daha fazla olan az olana dogru daha yavas gelir. eger carpisma olmayacak sekilde ise, yani birbirlerine bitisik halde birakirsan her hangi bir hareket olmaz. cekirdegi cikarip mesela ay ile dunya arasinda birakirsan, cekirdeksiz dunyanin kutlesi cekirdeginkinden daha fazla ise dunya kendisine dogru yavasca (ama kendisinin cekirdege gittiginden daha hizli) gelen cekirdege carpar, belki parcalanir, eger parcalarin ivmesi geride kalan herhangi bir kutlesel cekimin kuvvetinden kurtulabilecek kadar yuksekse kuyruklu yildiz ve meteor olurlar..

tabii cekirdegi ve dunyayi ayirip sabit birakinca ille de birbirlerine carpmak durumunda degiller, iki turlu donme hareketlerini de kaybederlerse ve aralarindaki mesafe yeteri kadar uzaksa daha birbirlerine carpmadan kutle hesaplarina ve bulunduklari yerlere gore mesela gidip gunese, aya, vesaireye de carpabilirler. teoride ay da boyle bir seyin gelip dunya'ya carpmasindan olusmus, yani herhangi bir kutlenin ne yapacagi hizina, diger kutlesel cekim etkilerine ve donme hareketi ile bir centrifugal-centripetal force dengesi olusturup olusturmadigina bagli. daha unuttugum veya yanlis hatirladigim varsa eklenir umarim...

soğumuş gezegenler hala dağılmadan patlamadan durabiliyor -bu yanlış anlamış halimin cevabı-

merkezkaç kuvvetine göre şekillenirdi yine. her iki biçimde de.

çekirdeğin etkisi hem itme hem çekme şeklinde. kütlesinden dolayı kendi dışındaki herşeyi yer kabuğunu kendine çekmekte, bu çekmenin etkisi ile sıkışmakta ve bu sıkışmanın etkisi ile yer kabuğunu itmekte. bir denge sözkonusu.

de ki çekirdeği çıkardın, yüzeye yakın ince bir kabuk kaldı, bu kabuk muhtemelen kendi çekim merkezi sebebiyle kırılıp daha küçük bir kütle olacak şekilde buruşacaktır.

ya da merkezde ufak bir bölge çıkardın. o zaman buraya yakın tabakaların sertligine göre çıkardığın bölge o şekide kalacaktır. ama dünyadaki kütle kaybından dolayı yeryüzündeki çekim kuvveti azalacaktır. bununla birlikte çekirdek magma gibi bir sıvımsı tabaka ile dolu olduğundan, daha da muhtemelen çıkan boşluk yukarılardan inecek tabakalar ile dolup denge sağlanacaktır.

de ki yer kabuğunu zayıflattın. bu zaten günümüze kadar olan bir süreç. yanardağlarda magma sıkıştığı için, serbest kalmak için dışarı çıktığına göre, çekirdek öyle bir durumda dışarı çıkmaya çalışacaktır. tabi bu durumda onu içeride tutmaya çalışan yerçekimi ile bir yarış sözkonusu.

bu arada belirtmeden geçemeyeceğim merkezkaç kuvveti diye bir kuvvet YOKTUR.

icilmesi gerekmiyorsa ve hic bulamazsaniz james joyce'un dekorasyon olarak kullandigi 6-7 tane uzun ve kisa kutu guiness var, bir tanesini vermelerini isteyebilirsiniz.. gecen hafta kendisini sordugumda guiness in turkiye'ye girisi yok demislerdi, ama guinness basligindaki son entrye gore bu ay durum degisiyor, belki gidince kendisini de bulursunuz..

bir-iki sene once de istinye park'in "carsi"sinda aktarin yanindaki yerde schlenkerla rauchbier, weihenstephaner ve guiness stout gormustum. onun disinda bildigim kadariyla ithal bira kanuna gore ancak yuksek miktarlarda girebildiginden spesifik bir yerin sirf kendisi icin yasal olarak guiness bulunabilecegini sanmiyorum, ya her yerde olur ya hic bir yerde..

cok caresizseniz su adamlar uzerinden ulasmayi bir deneyin isterseniz;
site.mynet.com

moda da enteresan içki satan şarküteriler var bir ihtimal olabilir. Hiç olmadı etiketin çıktısını alsanız uygun formda bir şişeye yapıştırsanız mcgyvervari bir çözümle?

@bunubenyazdim

james joyce ile çözüldü mesele. çok teşekkürler.

bence artilari: utulenmesi gerekmeyen seyler icin (corap, ic camasir, tshirt vs..) super bir cozum, 30 dakika yikama + 45 dakika kurulama suresi dusunulurse, elbiseleri yikamadan alip kurutmaya koyana kadar arada da en az 10 dakika tembellik olsun, 85 dakikada butun kirliler tekrar giyilmeye hazir bir sekilde raflarda yerini alabiliyor. kurutmaya konulan seylere bir iki kagit snuggle falan ekleyip guzel bir koku da vermek mumkun. ayrica biraz cektirdigi icin mesela tshirt yakalarinin sarkmasi gibi bir problem olmuyor. ayrica hava akimi elbiselerin uzerinden lintleri aliyor..

bence eksileri: gomlek/elbise/kumas pantalon vs. gibi seylere fazla cektirerek veya isitarak zarar verme ihtimali var (kumasina gore), bir de bunlarin utulenmesi gerekli oldugundan kurutma makinesi yerine kuru temizlemeye vermek veya kurutma makinesine sokmadan kurutup utulemek daha iyi. hava sogutmali ve kurutmada kullanilan havayi elbiselerden aldigi nemle birlikte disariya veren turleri bulunduklari odayi sauna gibi yapiyor, bu nedenle genelde laundry roomlarin hepsinin duvar boyalari dokuk veya catlak oluyor...

elektrik tuketimleri hakkinda hic bir fikrim yok.

"yogusmali" da bu nemi disariya salmadan kurutma yontemi: en.wikipedia.org

r6 hep daha cok hosuma gitmistir. ama 10 yaşında racing almam.

r6, ama linkteki 11 senede 4k diyor, supheli..

bu tip yaşı baya eski super sport alırken çooook dikkati olmak lazım. dert sahibi olursunuz sonra.

bağışlanabilecek tüm organlar.

-3sene önce bütün organlarımı bağışladım sağlık bakanlığının bir kampanyası sırasında iş yerimize gelmişlerdi. sağlık bakanlığına ait organ bğışı kartım var cüzdanımda taşıdığım.hangi ilde yaşıyosan o ilin sağlık müdürlüklerinden alabileceğini düşünüyorum sadece tek bir organını da bağaşlıyabilirsin.
- dediğin gibi bu çok önemli benim hiçbir endişem ve korkum yok. korkanları da anlamam zaten öldükten sonra naapmayı düşünürler o organlarını ver de birinin işine yarasın. birinin çocuğu, annesi, eşi biraz daha yaşasın
- bununla ilgili hurafeler tabiki var .olayın dini yönden caiz(!) olup olmadığı yönünde . ama diyanetin de bunu sakıncalı bulmadığını biliyorum.

- ehliyet alirken/yenilerken belirtmen yasal olarak yeterli olacaktir. bunu yapmazsan, yapabilecek durumda olmadigin zaman ailenin yazili beyani yeterli
- endise: hastane, saglik gibi olaylar kar amacli yapilir, kimse bedavaya ameliyata girmiyor.. organ degerli, naklinde de ciddi bir kar marji var. belki bugun boyle bir durum olmayabilir ama, gelecekte olmek uzere olan bir insan sirf organlarinin satilmasi kendisinin tamir edilip taburcu edilmesinden daha iyi para getireceginden tedavi edilmeyebilir. bu da kesinlikle parayi veren veya organi veren kisinin kontrolunde veya bilgisinde degil. (moral hazard #1) organ nakli ihtimalinin kapali olmasi bu secenegi ortadan kaldiriyor.
- kar etme ve acele nedenlerinden oturu yeterli testler yapilmadan yanlis kisiden yapilan organ nakilleri kotu sonuclar dogurabilir. hiv, hep c gibi viruslerin nakledilen organlardan kapilmasi mumkun oldugu gibi, boyle bir yanlis/yeterince test edilmemis organin nakli durumunda nakledilen kisinin siradaki yeri yanar, ve bu da organ nakli piyasasi buyudukce etik disi para kazanma yoluna donusecektir. yasalarin da belki 100 organin nakil edildigi bir ortamda bunu kanitlayacak durumlari var, ama her sene 50bin organin nakil edildigi bir ulkede her seyin dogru yapilip yapilmadigi kacaksiz kontrol edilemez. (organ ise yaramasa bile bir kere nakil edildikten sonra hizmet parasi veriliyor, hangi organin nakil edilecegi de parayi veren kisinin kontrolunde veya bilgisinde degil. moral hazard#2).

Eğer istanbuldaysan herhangi bir sağlık ocağına ya da devlet hastenesine başvurarak Doku ve Organ Bağışçısı kartı alarak organ bağışında bulunabilirsin. Başka bir şehirdeysen de devlet hastanelerindeki organ bağışı birimleri üzerinden bağışta bulunabilirsin.
Yüksek lisans tezini organ bağışının psikolojik boyutları üzerine yazan biri olarak diyebilirim ki yazılıp çizilenlerin hemen hepsi hurafe.
dinen caiz, tıbbi olarak organlarını alan ve senin tedavini yapan ekipler bağımsız. O açıdan beni öldürüp organlarımı alacaklar vs gerçekçi değil. Fakat ülkemizde insanların sağlık sistemine güvenleri olmadığı, nadiren muhtelif olaylar gerçekleştiği için organ bağışı konusunda bol miktarda şehir efsanesi mevcut.
Bir diğer konu ise beyin ölümü.Beyin ölümü gerçekleşmeden organların alınamıyor. Beyin ölümüne ise 4 kişilik bir doktor heyeti karar veriyor. Tıbbi açıdan beyin ölümünün geri dönüşünün olmadığı, yani beyin ölümü gerçekleşen kişinin tekrar sağlığına kavuşamayacağı kabul ediliyor.

Son bir tavsiye, organlarını bağışlamak istediğinden mutlaka ailene ve yakın çevrene de bahset, çünkü sen organlarını bağışlasan bile onların rızası olmadan organların alınamıyor.

umarım yardımcı olabilmişimdir,

Ülkemiz "olmaz olmaz" bir memleket olduğu için organlarını bağışlamış biri acile geldiğinde organ bekleyen önemli (artık o önemi nasıl anlarsanız) bir hasta varsa bağışlayanı hayata döndürmeye çok uğraşmadıkları hakkında aldığım duyumlara inanırım.

Yok öyle bir şey diyecek kişilere cevap: Hiç olmayacak bir sürü işin olduğunu gören bir vatandaş olarak bunlara inanmaya hakkım olduğu için inanırım.

Tabii bu bağışlamayacaksınız anlamına gelmiyor. Ailenize, aileniz "ay saçmalama, Allah gecinden versin" gibi duygusal takılıyorsa aranızın iyi olduğu bir kuzene, yakın arkadaşlara filan söyleyin. Hatta ellerine imzalı kağıtlar verin. Ailenizi onlar yönlendirir.

mağdur olan insanlar var evet, kız arkadaşım kalp nakil hastasıydı ve şu an aramızda değil.

il sağlık müdürlüğüne gidip organ bağış kartını alabilirsin.

Gerçekten de, eğer sağlık sistemine güvenmiyorsanız, "olmaz olmaz" diye düşünüyorsanız bu konuda endişeleriniz varsa hiçbir resmi bağışçı belgesi imzalamayın, bildirimde bulunmayın. Ne ehliyet, ne de doku ve organ bağışçısı kartı. Fakat yakınlarınıza sıkı sıkıya tembihleyin. Sonuçta son nefesinizde yanınızda olacak insanlar onlar, ve ne istediğinizi bilirlerse ona göre hareket ederler. Ailelerin organ bağışını reddetmede en büyük gerekçelerinden bir tanesi, biz ölenin ne istediğini bilmiyoruz, onun yerine karar veremeyiz oluyor.
Böylece hem sizin içiniz rahat olur, hem de siz vefat ettikten sonra organlarınız başka insanlarda yaşar..

ben de bağışlamak istiyorum ve benim de cosmicstring'e benzer endişelerim var. o yüzden resmi olarak bağışlamıyorum. anneme babama söylediğimde kulaklarını çekip cüccük yaparak allah korusun, allah gecinden versin, ağzından yel alsın diyip lafımı bile bitirttirmiyorlar. eşime söyledil de başka kime söyleyeyim bilmiyorum. pek çevresi olan bir insan değilim.

sözleşmenin tarihi bittiyse yapacağın pek bişey yok. o da ne biçim ev sahibiymiş arkadaş insan bi söyler evi sattım boşalt diye. vay arkadaş...

her duyuruya sivrisinek gibi bir insan yolla yarabbii daha ne denebilir ki.

sivrisinek + 1.
sözleşme'de aksi bir hüküm bulunmadığı sürece, otomatik olarak üzerinde yazan koşullarda yenilendiği varsayılır.

yanılıyorsunuz dostlar!!

A (@lechery) kişisi ile B kişisi (@lechery'nin eski evsahibi) arasında yapılan sözleşme evi yeni satın alan üçüncü kişiyi bağlamaz. Üçüncü kişiyi bağlaması için ilk kira akdedilirken tapuya şerh düşülmesi gerekirdi. Eğer eski evsahibin satış konusunda yalan söylemiyorsa Yargıtay içtihadına göre ya yeni evsahibi ile sözleşme yapacan ya da talep etmesi durumda 6 ay içinde tahliye edecen. İstersen kontratı yenilemeyi öner... yoksa 6 ay mühlet sana

Benim bilgim bu yöndedir. Eğer ki değişmediyse :)

www.mevzuat.adalet.gov.tr

7d'ye gore

yeni mal sahibi evi satin aldiktan sonraki bir ay icinde ihtar cekip, eger tahliye olmamissa alti ay sonra tahliye davasi acma hakkina sahiptir. bunun icin kendisinin veya aile uyelerinden birinin yasayacagini beyan edebilir.

bunun yaninda no avalon'un soyledigi gibi emsal kararlara uyarak, yeni ev sahibinin "ben eski kiraci ile otomatik sozlesmeye girmek istemiyorum" deme hakki var, bunu da yine 1 ay icinde ihtar ve tahliye olmazsa 6 ay sonra tahliye davasi acarak yapabiliyor.

zaten baska sekilde bir ev sahibi kirasini odeyen kiraciyi kontrat olsun olmasin cikaramiyor, ancak kira bedelini falan yukseltebilir emsal gostererek.

her sene aynı öngörüleri aynı standartta tutturamazsın bu bir.

iyi bir borsacı olsan enflasyon denen şeyi etmenler arasına sağlıklıca katabilir, bu paradan nasıl daha çok para kazanabileceğini düşünüyor ve dolayısıyla bu soruyu sormuyor olurdun bu da iki. paranın fiyatlar seviyesine oranla değeri gün be gün tükenecek çünkü.

öptm.kib.bye.

-teoride olmaz, bir kiza sararsin o paranin yarisini iki senede onunla yersin. gerci guzel bir iki sene olur, ama sonra kiz seni terkeder.

-pratikte ayda 4.8 yetmez 6 yap onu. : )
-sonra pratikte vergiyi unuttun, su hesapta devlet cok guzel yer sen bakarsin. gelecekteki vergi artislarina karsi bir savunma mekanizman da yok ayrica, paranin bir kismini yurt disinda tutmak gibi..
-enflasyona karsi hic reinvestment yapmadigin icin anaparanin kuculecegini unuttun,
-yine pratikte islem ucretlerini unuttun, anaparayi toplarken birazini da araci kurulus yer yine sen bakarsin, sonraki donemde de hesap isletim ucreti ve stopajlar yer sen yine bakarsin..

onun yerine anaparayi topladiktan sonra %30 gayrimenkul %30 indexborsa(lar) %15 tl %10 fx %15 fixed income takilsan? zaman icinde likid kismin oranlarini degistirmek disinda hic bir durumda panik yapmayip dokunmasan..? (bu durumda kiradan ve fixed income odemelerinden yiyeceksin, istersen gayrimenkulu biraz daha arttirabilirsin likiddeki %25i %10 yaparak, bu sekilde kira gelirin yedigin para, fixed income gelirin ise reinvestment parasi olur, genel olarak da basina bir sey gelmedigi surece geri kalana dokunmazsin. ayrica fixed incomelarin getirileri gelecekte son on seneye yaklasan seviyelerde olacak mi daha belli degil..)

veya "yok kardesim ugrasamam portfolyo takip etmekle, hazir paradan yiyecegim ben" diyorsan ilk 5 sene dedigini yaptiktan sonra bir bes sene daha reinvestment period tarzi daha az olsa da calisip biraz daha ekleyerek devam etsen, sonra da her ay faizin yarisini geri ekleyebilecegin, yani anaparanin kuculme hizini azaltabilecegin bir sekle gelsen? mesela yine bugunun parasi ile 500bin degil de 1.5 milyon tl.. aksi durumda yapabilecegin hic bir sey yok, 10 sene sonra eline her ay 4800tl gecmesi bugun her ay 4800 gecmesi ile ayni degil..

sabit paradan yemenin su sorunu var: bundan 15 sene sonra bir de bakmissin bugunun degeriyle 100 bin dolarin kalmis, panik yapip "para bitiyor" diyorsun, bankayla leverage a giriyorsun 500 bin daha aliyorsun, 600 binin 100bin dolar kaybettigi gun banka krediyi geri cagiriyor ve sen adamlara "abi uc ay daha bekleyin valla toparlayacak" diye gidiyorsun.. o gun karsina "beyefendi daha isletim ucreti ve xxyy vergisi var sene sonunda faturalandiracagimiz" diye geliyorlar.. olacak is mi simdi..

teoride elbette mümkün. science works. 2+2 = 4 hikayesi evet.

fakat pratikte oldukça ütopik. iyi bir borsacı olmak da size matematiksel olarak yazdığınız oranı her sene verme garantisi vermez.
keza "iyi" göreceli bir kavram olup, sizin teorinizi temelden sarsan "güvensiz" bir sözcük.

haliyle teoride olur halde duran durumu, pratikte ütopik hale sokmakta.

eyyorlamam bu kadar.

ben buna benzer bir hesabi, universite den mezun olup calismaya baslayinca yapmistim. olmuyor o isler, kac yasina kadar yasayacagin sorunsali var. ana para enflasyon ile çüke dönecek, 65 yaşında 3 kuruş para ile sağlık sorunlarıyla baş başa kalacaksın. onun yerine bi kac yil daha calisip biraz daha para biriktir. cok saglam 4 adet ev al, ileride masraf cikarmayacak cinsten. kira paralari yeter. bir de yilda 60 bin i nasil biriktirdigini merak ettim.

yılda 60bin kazanıp biriktirebiliyorsan bence çalışmaya devam et. sitiret emekliliği.

arkadaşlar cevaplarınız için çok teşekkür ederim, cevabınızın hakkını alabilmeniz için her cevabı yorumlayayım.

@deeperdown; cümlelerini benim "iyi bir borsacı" olmadığımı belirtmek üzerine seçmişsin. ben iyi bir borsacı olduğumu düşünüyorum, yaklaşık 8 senedir gayet iyi kazandım. %13 ortalaması kazancımın elbette çok altında. %13'ün seçilmesinin sebebi ise amerika endekslerinin 30 senelik ortalama getirisinin %13 olması (en kötü günler dahil). enflasyon denen şeyin gayet iyi farkında olsam da, oturup sağlıklıca hesaplamaların içine katmaya vaktim ne yazık ki yok. neticesinde broker değilim, asıl işim para yönetmek değil, mesaimi işime harcıyorum.

@bunubenyazdim; uzun cevabın için çok teşekkürler.
-karıya kıza ciddi anlamda tokum, zaten evli sayılırım. başka acil durumlar çıkabilir elbette ancak karı-kız bunlardan biri olamaz. hepsini gördüm, hepsini yaşadım.
-aç gözlü bir insan değilim. mütevazi bir evde kirada oturabilirim, yeter ki artık çalışmayayım. 4 binin yeteceğini düşünüyorum ve umuyorum elbette.
-enflasyonu, işlem (aracı kurum) ücretlerini, devlet vergilerini unutmadım; ancak yuvarladım. sorguladığım fikrin temeli esasında. 5 sene olmaz, 6 sene olur; 4800 olmaz 4 bin olur. bu ikisinden birisi bu faktörleri kökten halleder sanıyorum. ayrıca her ay o kadar parayı harcayamayıp hesaba ciddi geri dönüm olacağını ve paranın erimesine de razı olacağımı belirtmek isterim, ben ölürken bir şey bırakmasam da olur. portfolyo tavsiyelerin güzel, inşallah işlerden biraz rahatlayınca uygulamaya çalışmak isterim.

@yoa; yukarıdaki cevaplarda da belirttiğim gibi %13 yuvarlak ve ortalama bir rakam. bir sene %11 olur, diğer sene %13 olur öbür sene %-30 bir sene sonra %50. %13 yeterince anlamlı diye düşünüyorum.

@perkele; gayet mantıklı. 60 bin TL'nin çok para olduğunu düşünmüyorum. eşimle birlikte bir şirkette alt düzey yönetiyiz. ayda yaklaşık 15 bin TL kazanıyoruz iki kişi.

@mordorlu ziya; eyvallah hocu ama çalışıyorsak da bir gün çalışmayabilmek için çalışıyoruz. daha fazlasında gözümüz yok.

tekrar teşekkürler, sevgiler.

bildiğim kadarıyla kanat yapısıyla ilgili bu, sonuçta basınç farkı yüzünden belirli bir hıza ulaştığında yerden kalkıyor uçak. flapların da katkısı vardır herhalde ama:)

en basit mantıkla şöyle açıklayayım.
arabada biraz süratli giderken elini camdan çıkardığında hafif bir eğim verdiğin zaman yani elini dışa doğru hafif açtığında elin yükselir gibi olur yani geriye doğru bir açılma meydana gelir kafanda canlandırmışsındır bu olayı.

uçakdan bahsedersek uçak son sürat giderken kanatlarında hafif bir eğim vardır hem bu eğim hemde uçak kanadında bulunan flapların desteği ile uçak kalkışa geçer. yani havanın sürtünmesi azaltılarak gelen direnç en aza indirgenir eğim ve hızın yardımı ile bir kalkış sağlanır.

plap nedir? inişte hani açılan ve rüzgarı kesen kanat ucundaki dalgalar varya hah onların adı flaptır.
kalkışta tam düz nişte açık bir şekilde dururlar.

anlatamadıysam eğer;
itü uzay ve uçak müh. fak. maslakta.

@seyduna uçağın kanatlarındaki kıvrım tamam da flaplar kalkışta açılmıyor sanırım. onların ne etksii olabilir ki kapalıyken?

bir de yalnızca kanatlar olamaz sanırım; çünkü kalkarken pilot ismini bilmediğim o kolu kendine doğru çekip havalandırmıyor mu uçağı? işte o kolun çekilmesi ne yapıyor uçağa/ uçakta neyi açıyor, kapatıyor, çalışıtıyor?

ilk burun kaldirma olayi elevator trim ile alakali. ucagin kuyrugunda bulunan iki yatay ve kucuk kanadin hem arka uclarinda oynar yuzeyler vardir (ki bunlar joystick'in ileri-geri hareketi ile kontrol edilir) hem de kanatlarin yere olan acisi komple degistirilebilirdir. (elevator trim diye ayarladigin sey) kalkistan once cogu ucakta pilot bunu ayarlar (mesela atiyorum 5 derece olsun der), dolayisi ile ucak belirli bir hiza ulastigi zaman kicta yere dogru belirli bir guc olusur (araclardaki spoiler gibi) ve bu guc de ucagin burnunu kaldirmasini saglar. genelde ucagin kalkabilecegi, yani ana kanatlarin kaldirma gucunu uygulayabilecek hiza cok yaklastigi zamanda olur bu. tekerlekler yerden kesilince de pilot joystick'i gerekli gordugu kadar geri ceker, ve kici piste degdirmeden ihtiyac duydugu tirmanma acisina ulasir.

yani ucagin pitch hareketinde esas olay horizontal stabilizer, havada da boyle. esas kanatlardaki oynar yuzeyler (aileron) kanatlarin uzerindeki havayi yuzey artisi yolu ile hizlandirip yavaslatarak kaldirma gucunu degistirir, dolayisi ile birinin digerinden daha fazla kaldirmasini saglayarak roll saglar. levyeyi kendine cektigin zaman bunlari etkilemezsin, etkileseydin ucak yavaslayip stall a girerdi.

vertical stabilizerlarin (kictaki kanatlar) komple oynayabilir olmadigi duzenlerde ise o kanatlarin arkasindaki kucuk oynar duzeyler ikiye bolunmus de olabilir, kucuk olanlarinin acisi onceden ayarlanabilir, buyuk olanlarinki ise direk joystickden kontrol edilir. bu durumda 60 santimlik bir kanat ucu oynar duzeyinin 20 santimi fix 5 derece pozisyonuna gelir, geriye kalani joysticke bagli olarak duz durur. (eger joystick 5 dereceden fazla cekilirse iki parca da beraber hareket eder.)

sag-sol iki motorlu ucaklarda sorun cikarsa falan nasil devamli bir pedala basmak yerine rudder trim ayari yapabiliyorsan mesela uc motorlu ucaklarda orta motorda sorun cikarsa bunda da devamli belirli bir acida joystick i cekmek yerine fix elevator trim ayari yapabilirsin ayrica..

ek: ayrica flapler kalkista acilir, iniste daha fazla acilir (kalkista inise gore daha hizlisin yakit nedeniyle) ama ucagin pitchine etki etmez. bir de supersonik ya da near-supersonik ucaklarda tailplanelari belirli bir acinin uzerinde kaldirmak onlari kiracagindan elevator trim cok ise yararmis..

poppy pin. birinci dunya savasinda savasan ve olen askerlerin anisina 11 kasim ve civari takilan poppy oluyor o. eski ingiliz dominyonlari da ayni seyi yapiyor, o cicegin yetistigi arazilerde carpisip olduklerinden..

arabalarina, evlerinin kapilarina da takarlar. bisikletine bile takani gordum.