orta kapinin hemen arkasinda olan koltuk.
nedeni; 1-2, 3-4 numarali koltuklardan daha güvenli ve önünde oturan kimse yok. bu nedenle koltugu öperek oturmuyorsun.

öncelikle: (bkz: anket bu)

sonralıkla: 3. sırada bulunan cam kenarı koltukları, yani 9 ve 12 numrolu koltuklardan birini tercih ediyorum ben. zira hem çok önde değilsiniz hem de ön taraftasınız. 9 ve 12 aynı anda boşsa 9 u tercih ediyorum. şöförün olduğu taraf her zaman kazalarda falan daha güvenli diye.

3 veya 4. çünkü uyuyamıyorum otobüslerde, yolu seyretmek istiyorum. 1-2 de şoför arkası, ayağımı rahat hareket ettiremiyorum. öyle.

40 numara, özellikle travegolarda.. yer itibariyle ölüm riski daha az.. ayrıca ayaklarınızı da uzatabiliyorsunuz..

Evet, bence de 3 ve 4. Önünüzde koltuk olmuyor. Koltuğunu 180 derece yatırmaya çalışan yolcu tipi de olmuyor dolayısıyla. Sonra, yolu izleyebiliyorsunuz ve önündeki masa benzeri şeye kendinizi bırakabiliyorsunuz.

51 numara. boyum uzun olduğu için başka şansım yok. bacakları sığdıramıyorum başka yere.

11-12 numara, sağdan 3. sıra, tek gidiyorsam 12 numara çift isem 11-12 her daim, yoksa 7-8 numara.bana göre en güvenli bu koltuklar.

orta kapinin hemen arkasinda olan koltuk. trimpot cevaplamış bence de güzel servisten daha fazla yararlanabilme imaknı var,istediğiniz zaman otobus gorevlisini bekleye gerek yok su alıp içebiliyorsunuz.

8 veya 5 numarayı tercih ederim ben genelde. En ön koltukların önüne konulan bir şeyden ötürü ayaklar uzatılamıyor ve bu uzn yolculuklarda sorun yaratıyor. hemen onların arkası cam kenarı koltuklar olan 8 ve 5 numara hem öndedir hem de ayaklar birazcık daha uzatılabilir.

1 ve 4
çünkü en ön ve cam kenarı. en ön manyağıyım. arabada otobüste hep öne oturmaya çalışıyorum. uzun yolda hep en öne binerim 1-2 kere aniden dönmeye karar verince ön bulamadım onda da gece ye aldım saati ki uyuyayım sıkılmayayım.
yol izleyeyim, her şeyi göreyim isterim hep. ha bir de genelde kamil koç rahat hat 1 numara favorimdir.

koridor değil de cam kenarı.
çünkü koridor olunca gelen geçen sürünüyor ve rahatsız oluyorum.
hatta bonus #6736741

muhakkak 7. en ön sırada ayakları uzatamazsınız. o nedenle 2. sıra daha iyidir. ayrıca 2. sıra uyku tutmayınca yolu izlemeye imkan veriyor. haliyle 2. sıranın yola en hakim koltuğu da 7 numaradır. şöförü de kolaçan edebiliyosunuz filan. koridor olduğundan eğer bacak uzunluğu probleminiz varsa ve yolculuk uzunsa herkes uyuyup muavin servis işini bitirdiğinde ara sıra ayakları koridora doğru uzatabiliyosunuz uyuşmasın diye.. severim ben 7 numarayı tek geçerim şahanedir.

orta kapının hemen önü, cam kenarı...
koltuğu istediğim gibi yatırabiliyorum.

en arkalar yha :) rahat edioun tlfda açıosun ::)

Kesinlikle 4. Çünkü 1 ya da 2 olursa önünüzde şoför olur ama hem önce hem de görüş alanı geniş olsun derseniz, 4 en iyisidir. Üstelik cam kenarıdır hem yandan hem öncen iyi manzara vardır. Uyumak istersen de önündeki masamtırak şeye yatabilirsin. İyidir 4, iyidir.

ben teklı koltuktan artık asla vazgecmem kamıl koc gıbı bazı fırmalar otobuslerınde bu hızmetı verıyor sag taraf ıkılı koltuk sol taraf teklı koltuk ınanılmaz rahat

hrs.com dan bakabilirsiniz. ben hotel houstonu tavsiye ederim. ama şimdi biraz fiyatları yükselmiş. 70-80 euro gözden çıkaracaksınız yine de ii bir yer istiyorsanız.

alternatif olarak hacettepe üniversitesi konukevini tavsiye edebilirim. iki kişi gecelik 65 ytl idi bir kaç öncesine kadar. iki kişilik oda için. ama siz odanın anahtarını almaya tek başınıza gidin. kapıda uyuz bir kadın duruyor çiftlere yer yok dediği oluyor.

regency otel, arayin onceden rezervasyon yaptirin iki ki$ilik.. sorun cikacagini sanmiyorum.. fiyat 150 civaridir...

marinem otel var kızılay ın oralarda. ben gecenlerde gittiğimde orada kaldım, oldukça da memnuun kaldım ankara ya ara sıra gidip otellerde kalan biri olarak. fiyat 150 civarıdır muhtemelen. ben 110 a kalmıştım tek kişi.

Bahçeli'de tapu kadastro'nun konukevi var. Eli yüzü düzgün, güzel bi yerdir. Fiyatlar uygun ve sevgiliyle kalınabilir. Bizzat denenmiştir. :)

midas otel, tunus.. pazarlık yapın..

burada onerilen tapu kadastro aile olma sarti soruyor (telefonda en azindan boyle). su an icin kisi basi ucret 30 liraymis ama dogal olarak sevgiliyle gidildiginde problem yaratabiliteleri var. denemedim ama o riski alamadim da.

teşekkür ederim umarım aynıdır bu işlemler ..

Arkadaşın bilgisyarı içindi bu sordum kendisine ancak böyle bir menü yok diyor.aynı değil sanırım.

Bilgisayar açılırken F8 ya da F11'e basarak oraya erişebilmesi lazım. Bi dolu HP Pavilion serisi PC kullanmış biri olarak diyebilirim ki eğer HP'nin kendi DVD izleme programı olan QuickPlay'i kullanmayı planlamıyorsan uğraşma o recovery kit'lerle. Zira gerek programlar fuzuli gerekse sürücüler eski. En güzeli OEM bir Windows bulup lisans anahtarı olarak da dizüstü bilgisayarın altındaki Windows lisansını girmek. Sürücüler nasılsa HP'nin sitesinde var. Hatta buyur:
Türkçe: h10025.www1.hp.com
İngilizce: h10025.www1.hp.com

baslat>help and support>recovery manager

italyanca ya da fransızca bilmem ama bende bu filmin dvdsi var, altyazı seçeneklerinde de hem türkçe hem de ingilizce vardı yanılmıyorsam, isterseniz bir kopyasını vereyim size?

oscar alan akdeniz filminden mi bahsediyorsunuz? eğer elinizdeki film divx formatındaysa yaygın kullanılan altyazı sitelerinden türkçe altyazı bulabilirsiniz.

@ romica
@ ayheyt...

hayır bahsettiğiniz film "mediterrano" 91 yapımı italyan filmi. izledim, güzel filmdir. ama benim bahsettiğim "mediterranee" 63 yapımı 45 dakikalık fransız filmi. sonundaki 2 harfi farklı. internetin altını üstüne getirdim, ingilizce altyazısı yok. cevaplarınız için teşekkürler..

miktarına bağlı. ne kadar çıktı ki? 5-6 falansa normal olması lazım

2 test yapıldı biri 13 15 bugün yaptırdığum 5-6.

böbrek taşı varsa eğer olabilir belki, taş hareket ederken geçtiği kanalların kanamasına sebep olur..

idrar yolları enfeksiyonlarında da görülür zaman zaman. bi de bayan mısın bilmem amma regl dönemi civarlarında da olası..

yok yahu erkeğim.böbrek taşı olabilir evet ama işerken hiç bi acı duymadım bu yaşıma kadar az bi ihtimal bence.

2 idrar testi yapıldı.ilkini 3-4 gün önce yaptırdım onda her sahada 3-4 lökosit görülmüş.dün yaptırdığımda sadece eritrosit var.

funikülerle kabataşa inilir oradan metroyla sirkeciye gidilir, sirkeci garından banliyö trenine binilir Bakırköye gidilir.

yol üstünden geçen bi sözlükçü/tanıdık varsa atıversin arabasıyla.

kabataşa finiküler ile gidip oradan deniz taksi ile geçmek en çabuğu olur. Ama çok pahalı olur. Olmadı taksi...

1)taksimden finiküler kabataştan tranvay sirkecide inilip tren(unutmayın tren 15 dakika da bir kalkar yani her saatin örneğin 12:00,12:15 vs)ona göre ayarlayın yani
2)taksimden metro ile mecidiyeköy ordan metrobüse binip incirli durağında inip yolun karşısına geçin ve incirli caddesi boyunca devam eden bir iett ye tlatın
yolunuz açık gazanız mübarek olsun...

metroyla gayrettepe gayrettepeden zincirlikuyuya yuru (10dk) ordan metrobuse bin incirlide in ordan minibuse bin.. metroyla mecidiyekoyede gidebilirsin metrobus ordanda gecii.. trafikle ugrasmadan tingir tingir gidersin iste.. sadece incirli bakirkoy arasinda vardir oda bisey degil minibusculer arabalarin ustunden ustunden gidiyo zaten

ps: sirkeciden trende mantikli.. yazi tura at..

En hızlı yol dolmuş :) Çok defa denedim en iyisi o oluyor.

Ben de bir alternatif vereyim; Finiküler, trC:\WINDOWS\hinhem.scramvay, sonrasında banliyö ile bakırköy.

oha tren tramway funiküler falan uçmuşsunuz be abi. dolmuşla 20dk. çiçekçilerin biraz aşağısından kalkar. sahilden gidene binilir, çevreden giden meydana gitmez.

evet en hızlısı dolmuş. en azından indi-bindi derdi yok. hem ekonomik.

trafik tıkanırsa o saatlerde metrobüs ve raylı sistem dışı tüm alternatifler seni yolda bırakır.. taksim-mecidiyeköy metro sonrasında da mecidiyeköyden metrobüse binip e-5 te incirli durağında inmen.. bu takriben 35-40 dakika sürer.. eğer meydana gideceksen ömür'ün önünden tekrar otobüse binmen gerekir ki bu da 15 dakikanı alır nereden baksan..

edit: soruyu okumadan dolmusla git dolmusla, adamı ne dolastiriyorsunuz gibi yorum yazan arkadaslara okumanın ve anlamının önemini hatırlatmak isterim..

çiçekçilerin hemen alt tarafından sarı dolmuş kalkıyor. biniyorsunuz en geç 30dk da bakırköydesiniz. tek vasıta!
(sahilden gidene binin)

diğer cevap verenlere bakıyorumda, yol bilmeyen kişiyi gezdiren taksicilerden farkınız yok canlar. "-oraya git buna bin, ordan in sonra şuna bin. sonrada şuna bin..."

taksimden dolmuş/otobüs ile kadıköy, kadıköyden deniz otobüsü ile bakırköy. 2 saat falan.

sahilden bakırköy dolmu$larını tek geçerim. mübarekler sanki veliefendide at biniyorlar.

görmedim ama yavuz sultan selim'in küpe taktığını duydum.

yavuz sultan selim'in küpeli portesi vardır lise tarih kitaplarında..

edit: küpe erkek arasında dinsel bir ilişki yok benim bildiğim kadarıyla..

var o benim
bir zamanlar öyleydim kulakta küpe parmaklarda yüzükler falan
camilerden çıkmazdım
çok garipsedikleri oldu ama kimse lölö yapmadı

namazını kılan, orucunu tutan, içki kullanmayan ve küpe takan gördüm ben.

dindardan kastınız nurcu, fethullahçı tarzı bir şeyse onu görmedim, bilmiyorum.

var? dolu?

benim eşim 5 vakit namaz kılıyor ve saçı uzun [camilerde cık cık eden çok oluyomus]
babalarımız huysuzlandıgı için kulagını deldirmedik ama takmaya niyetlenmişti bi ara
yani kesin vardır

var emin olabilirsin. hatta yazdığına daha da ekleme yapıp ne tür insanlar olabileceğine derinlik katayım. küpe takan, uzun saçlı, iyi gitarist, ingilizce, fransızca ve ispanyolca konuşan aynı zamnada beş vakit namaz kılıp dinin vecibelerini yerine getiren profiller mevcut. hatta bu profiller zamanında satanist diye göz altına da alınmıştır ayrı bir komiklik olarak işlenmesi gerekir. dahası kendisyle birlikte olmak isteyen fransız hatuna sabaha kadar kuran ı kerim anlatmış nefsini müdafa etmiş olanları da görülmüştür. üstelik hocacı, nurcu falan da değildirler. ;)

Dusununce var olacagini tahmin ediyorum tabi ama buraya yenice yerlesmis birisi olarak tanidigim boyle insanlar olmadigi icin merak ettim.

dindar'dan kasıt ateist olmayansa çok var.

var, hem de çok fazla.

dört kulaçta bir nefes almak en sağlıklısıdır, üç de kabul edilebilir. yani en azından daha iblis yaşlarındayken hocam öyle demişti. sadece buna cevap verebileceğim :)

serbest stil yüz kelebek biliyorsan o da olabilir tabiki arada dinlen. nefes alma konusunu sen kendin belirle hızına nefesine yorgunluğa göre değiştir. genelde 3te 1 al bence..

madem spor yapacaksınız, bir diyetisyene gidin ve size bir diyet programı hazırlasın.. sporla beraber kesinlikle işe yarayacaktır..

yüzmede, fizyoloji mekanik ve metod. ahmet bozdoğan'ın bu kitabını edinin derim ben. burda genel antrenman yöntemleri ve aklınıza takılan çoğu soru için tatmin edici cevaplar bulabilirsiniz. şimdi biz burda ne desek eksik kalacak. sporu geçici bir zayıflama aracından ziyade yaşam şekli olarak göreceksen burda yazılan birçok başlığı bilmen seni mutlu edecektir. yok zayıflayayım yeter dersen birgün yeniden kilo alacağını söylemem pek güzel kaçmayacaktır şu güzel ortamda.

kilo vermek için 5 gün yüzersen iyi olur.

tecrübe konuşuyor. 3 gün varolan kiloyu korumak için iyidir.

1,5 saat abartma bence. 1 saat yeterli. 3-4 dakika yüz, 1-2 dakika yine ayaklarını filan sallayarak dinlen. çok yüksek teknik bilemicem ama sırtüstü de yüzebilirsin. ben öyle yapıyorum.

yüzmenin dışında dumble çalışması yap, kasların artsın ve sarkmasın diye.

serbest ve yüzebiliyorsan kelebek yüz diyeceğim ama kelebek yüzmek için bazı anaerobik idmanlar ve sağlam bir teknik gerekebilir, bu yüzden serbest yüz.kurbağayı set aralarında ve idman sonlarında yumuşarken yüzersin.2 kol bir nefes de alabilirsin 7 kol bir nefes de.ancak catch-up yüzmeyeceğin sürece tek sayıların senkronu daha iyi olabilir bu yüzden 3 veya 5 kol bir nefes senin için iyi olabilir.arada estikçe 2 de yapabilirsin.buna pek takılma, hipoxi idman yapmayacağın için pek mühim değil.
öncelikle önemli olan bir buçuk saat yüzmen değil, o bir buçuk saatte ne kadar yüzdüğündür.1000-1500 arası mesafe senin için gayet geçerli.başlarda 700-800 de kalabilirsin, normalde bu durumda antrenör faktörü devreye girip sana yüzmen gereken mesafeyi "seve seve" yüzdürür ama dediğim gibi müsabık sporcu olmak gibi bir amaç taşımadığın için böle bir durum söz konusu değil, bu da gelişiminin yavaşlamasına sebep olabilir.bu yüzden yanına bu görevi kısmen üstlenecek birini alırsan -her ne kadar antrenörlükle alakası olmasa da sana yardımcı olabilir ve gelişimini hızlandırır.
önce 300-400 mt ısın.amacın gereği çok zor setler yapıp, intervallere yüklenmenin manası yok ama bazı hafif ve basit setleri yapman yararına olur.4x100 mt 3 dk içi yapabilirsin(gerçi 100mt dereceni bilmiyorum ama).arada 100 mt kadar yumuşayıp 1-2 dk dinlendikten sonra 6-8x50 1.20-30 içi yapabilirsin.ancak dediğim gibi bunlar çok basit programlar.daha iyilerini istersen 1000-1500 mt ye ulaştıktan sonra sana idman yazacak bir antrenör bul, bulamazsan bir yüzücü bul, onu da bulamazsan msg la bana ulaşabilirsin..antrenör değil, sadece yüzücüyüm ama senin amacını taşıyan birine yardımcı olabilirim sanırım.ama dediğim gibi bir antrenör bulman çok çok daha iyi olur.
ve son olarak; yediğine, içtiğine dikkat et, iyi beslen ve dinlen.kola ve türevlerini içme, fast food tüketme, sigara ve içikiyi yazmıyorum bile...eğer idmanların hakkını verirsen istediğini yiyerek (ev yemekleri, aşırıya kaçmadan ekmek, sebze, meyve) kilonu normal seviyeye çekebilirsin, kas yapını geliştirmende cabası.ancak acı olmadan gelişme olmaz, devamlılık ve fedakarlık yapmalısın.unutmamak gerekir ki yüzme en zor sporlardan biridir ve fazlaca disiplin gerektirir.kolay gelsin...
edit:zayıflayamazsın denmiş lakin, bu yazdıklarım zaten 2-3 ay çalışmana dayanan şeyler değil.uzun vadede mutlaka yararını göreceksin, tabi ki profesyonel anlamda yapılmadığı için sonuçları geç alınıcaktır ama bahsettiğim koşullarla şu an ki durumundan çok çok daha iyi olacağın kesin.

otel hakkinda bi fikrim yok ama kesinlikle yaprak sarmasi yiyin.

beypazarinda kesinlikle iyi bir otel bulursunuz, cok turistik bir yer.

beypazarında çok sayıda otel var. hepsine tek tek sorun, hangisini beğenirseniz oraa kalın.
kuru yemeyi, gümüşlere bakmayı unutmayın.

beypazarında mevlana restaurant vardı sanırım.. nezih ve lezzetlidir..

osuruklu's special.

tavuk memeli hayvan değil..

annem de yapıyor bunu, yalnız o meme değil göğüs :)
az yağda pişiriyor ama, adına da "tavuk ızgara gibi bişi" diyor.

edit: he pardon, kuşbaşı doğruyormuşsun. kavurma?

bana kalırsa sote deseniz olur, çekinmeyin deyin.

domates yok kavurma değil.

yahni derim ben azcık sulu olsa ama tavugun memesi kısmından emin değilim.

ızgara tavuk
veyahut tavuk sotedir bu

sote olabilmesi için içinde domates ve biber de olması gerekiyor yalnız, ben demiyorum tdk diyor;

"sote: Küçük küçük doğranmış et, ciğer, böbrek vb. şeyler yağda hafifçe kavrulduktan sonra su, domates, biber vb. katılarak yapılan yemek."

baharatlı tavuk göğsü, soslu tavuk kavurma vb. isimler uydurulabilir. kısaca tavuk yemee işte hem önemli olan adı değil lezzeti :)

poulet sauté a la cart.
(hatta bir akşam yemeğe davet ettiğin bir kıza yapıp da kız "hmm gerçekten çok hoş. ne bu yemeğin ismi?" diye sorduğunda kendinden emin bir şekilde poulet sauté a la cart dersen gecenin ilerleyen saatleri için hanene bir artı puan yazılır.)

Yani aslinda tavada az yag ile pisirme islemine sote denir diye biliyorum.

tavuk kavurmadir bahsetiiginiz... ama sizinkisi soslu tavuk kavurma da olabilir...

tavuk memesi hhahahaha :):))))dombultavuk bence :)

aynı yemeği tavuk mexicana ya da mexicana tavuk adıyla yiyorum bazı yerlerde.

efenim şimdi şöyle, çok seçici olmayacaksınız. yanınızdaki yakın ve şahane arkadaşlarınızın "aa bu güzel oldu" demelerini kaale alıp elinize geçen fırsatı değerlendireceksiniz.
yok bunun kesimini beğenmedim yok şunun kenarı da ne öyle gibi yaklaşımlar elbetteki içinde bulunduğunuz durumu daha da içinden çıkılmaz kılacaktır.
saygılar efenim, güneşiniz bol olsun.

Seçici ol tabiki. ne demek canım millet mağaza mağaza gezip kıyafet beğenmezken sen niye bulduğunu giyesin. ben de 1.98m/100kiloyum. Yurtdışında yaşamaya başladığımdan beri rahat ettim kıyafet konusunda. Burada alışveriş yaptığım mağazaların bazıları Türkiye'de de var. Tavsiyelerim;

C&A - Mutlaka birşeyler bulursun. Hem ucuzdur da.
Newyorker - Biraz daha trendy. Fiyatları da iyi.
LCW - Nadiren de olsa uygun beden bulunabiliyor.
H&M - C&A'e alternatif.


Hulk da olsa insan insandır.

(bkz: gap)

kiğılı derim başka bişey demem.

Sanırım hiç birisini bilmiyordum bunların.

kığılı klasik kıyafetler üretiyordu sanki, yanılıyor muyum? Orayı da deneyelim bakalım.

Teşekkürler.


( @saryaağğğde; sana hiç bir şey demiyorum. )

aynı sorundan müzdarip olanlar da ileride faydalansın diyerek gelişmeleri aktaralım;

collins'in bedenleri idare eder. diğerlerine göre görece uzun modelleri var.
gap'ın bedenleri şahane, modelleri o kadar iyi sayılmaz. fiyatları da sözlükte abartıldığı kadar çok değil. sık sık kontrol edilmeli.

alışveriş merkezlerini dene derim. optimum'da pek çok şey bulursun diye düşünüyorum.

splitter'da ya da telefona giden kabloda sorun olabilir.

sorun splitterdadır.. sabit ücret insanlara böyle şeyler yaptırmaktadır.. telekomun telefonlardaki sabit ücreti kaldırması gerekmektedir..

yarın yeni bir splitter deneyim ilkten olmadı yeni kablo uzatayım o halde.

@ayheytmayselfenvanttuday,

sabit ücretten herhangi bir kaçış yolu düşünülmemiştir. iki daire de çatı katında ve aynı kişiye ait.

teşekkürler.

metrobüs varsa oralardan atlayın m.köye gelin.ordan metroyla metrocity yaparsınız.tahminimce 40 dk sürer bu şekilde

ataköy 9. kısımdan (atrium arkası) metroya ve şirinevlere giden bir üst geçit var, aynı zamanda metrobüs durağına da iniyor, metrobüse binip mecidiyeköy'de inin,aşağı inin sağa doğru biraz yürüyerek taksim-levent metrosuna geçin. bugün saat 10 civarında mecidiyeköy - ataköy arasını 25 dakika civarında kat etti otobüs. 5 dakikada metroya yürürsünüz, 10 dakika içinde de leventte olursunuz, toplam 40 dakika ataköy 9.kısım ve levent arası sürüyor. garanti olması için saat 13'de metrobüs ataköy durağında olun derim..

metrobüs koyun gibi taşıyor falan diyorlar başka alternatifimiz yok mu peki? metro falan aktarmalı olanından?

Metrobüse genellikle sabah saat ondan sonra biniyorum, her hangi bir kalabalığa rastlamadım, boş yer de oluyor. Sabah erken ve iş çıkışı olur o yoğunluk. Bir de her dakika sefer var, o saatte rahat gidersiniz.

Edit: bir de metronun metrocity'nin doğrudan iç kısmına çıkışı var. okları takip edin:)

metrobüsü ben her sabah işe giderken kullanıyorum. Tabii balık istifi oluyor. Ama mesai saatleri dışında çok tenha, çok hızlı ve rahat. Ataköy'den, Levent'e en mantıklı yol metrobüs+metro yapmak. Bu yolla taş çatlasa 45 dk. içinde Metrocity'de olursunuz.

ortada bu kadar onemli bir mevzu varken -ki onemi de islerin yetismemesi halinde sokakta kalma tehlikenizin olmasi- ben olsam aramizda gecen konusmalari bir sozlesme halinde yaziya dokup -eylul ayinin 10'una kadar parkelerin dosenecegi bilmemkim tarafindan; talep edilen 1500 ytl'nin %20sinin ayin sununa kadar, geri kalaninin bilmem kacina kadar tarafimizdan odenecegi taahhut olunur- noter huzurunda onaylatirdim. sonra iki taraf da imzasini atardi, noterin yaninda da verirdiniz iste ilk taksidi falan. bence guzel olurdu. herhangi bir avukata danissaniz saniyorum hukuki acidan yararli bilgiler verecektir. ben de evden cikmadan evvel, evde kalacak olanlardan depozito bedeli kadar senet almistim. senedin pek bir gecerliligi yok ama en azindan elimde bir kagit vardi.

imzali kagit olmadan bence pek guvenmeyin. piyasa kurt olmus.

sizi endişelendirmek istemem ama o ev yetişmez.. bir an önce seçeneklerinizi çoğaltın, başka bir ev daha bakın ve de kesinlikle para vermeyin.. siz emlakcıya para vermedikce o evi yetistirebilmek icin daha cok ugrasacaktır.. ayrıca bir sozlesme hazırladınız paranızı da adama verdiniz diyelim.. ayin 10u geldi ve ev hazır değil.. siz dısarıda kalacaksınız, emlakcı size 1 hafta önce verdiginiz parayı gerı verecek.. ee? nedir burada garanti olan şey? risktir..

as a result, başka bir ev bulun en acilinden..

tecrübelerime göre parayı verdikten sonra konuşulanları unutun. kağıt senet imza falan ne kadar yarar olur bilmiyorum. hukukçu varsa cevap yazsın cidden ben de merak ediyorum.

şimdi, eğer işi yapacağını taahhüt eden bir kağıt imzalatırsanız emlakçıya, ama adam işi yetiştirmezse sizin tek seçeneğiniz adamı dava etmektir. icra süreci uzar ve maliyetli olur. ama dayanağınız şu olur, "bizle yaptığı sözleşmenin şartlarına uymadı, sokakta kaldık, mağduruz elimizde sözleşme vardı" dersiniz ve muhtemelen dava sizin lehinize sonuçlanır.. ancak; dava aylarca sürebilir ve alacağınız tazminat birkaç yüz lira falan olur genelde.

yani sözleşmeyi imzalatacaksanız, adamı mahkemeye götürmekten ve süründürmekten çekinmeyecek, üşenmeyecek bir tavır takının ki işini yapsın, senet değil ama "buna uymazsan biz seni dava etmekten sıkılmayız, daha mühim işimiz yok başına bela alma" tavrı size fayda sağlar. dava açarsanız size zararınızın ve müşkül duruma düşmenizin tazmin edilmesi dışında bir getirisi olmayacaktır bu senedin.

ayrıca senedi hazırlatırken bir tanıdık hukukçuya hazırlatın, şart, koşul ve taahhitleri detaylıca belirtin.

(bkz: tahtakale)(bkz: dogubank)

spot demek sağı solu vuruk çizik demek değildir.. sadece peşin fiyatına mal alabildiğiniz, teslimatını spotçunun, kurulumunu ise yetkili servisin yaptığı ürünlerden bahsediyoruz..

yılmazlar spot diye bir yerden alışveriş yapmıştım zamanında.. doğubank civarında bir iş hanı vardı sanırım.. ya yanında ya karşısında..

zaten emin olamayarak((bi de bu vuruklara filan ne diyeceğimi tam bilemediğimden)) öyle yazdım ben de. ama benim asıl istediğim bu işlevine etki etmeyecek defoları olanlar.. onların satıldığı yerler varmış. spotçularda olması muhtemel diye düşündüm ama emin değilim..?

(bkz: eskidji)

valla onları beklersen hertürlü uzun sürer git telekomdan başvurunu yap dönüşte modemini al ister bilgisayarcı ister kendin bilgilerini gir 24 saat içinde açılır

şey ya, biz yazlık için aşağıdan yaptık başvuruyu. aşağıdan derken aşağıdaki telekom bayiisinden. aynı gün açıldı. adamlara da yetki vermişler artık.

kendin başvurursan daha hızlı olur.. bayii senin adına gidip telekoma başvurmuş oluyor, o yüzden biraz gecikebilir.. her durumda da max. 3 günde falan bağlamaları lazım..

osmanbey durağında rumeli caddesi yönünden çıkınca bir latin kilisesi var, onun diğer tarafında ergenekon caddesiyle kurtuluş caddesi kesişiyor.

taksimden, thy'nin oradan kurtuluş otobüsleri geçiyor, onlara bininiz..

parlatıcılar suyun bıraktığı izi engellemek içindir.. parlatıcı koyuyor musunuz?

evet koyuyoruz ama yine de geçmiyor.

sayet bardaklar cizildiyse (dandik tuz veya deterjan boyle sonuclara yol acabiliyor) maalesef o iz gecmiyor hocam.

yok arada bir duzgun sekilde temizleyip cikartiyor arada pis cikartiyorsa muhtemelen arizalidir servis cagir. beyninde sorun var derlerse yeni bir makina al.

çizilmiş gibi mi gözüküyor yoksa kirli gibi mi? kirli gibi gözüküyorsa bardakları, tabakları vs kullandıktan sonra suda bekletmek gerekiyor kurumaması için kirin.

bir de, eğer kirli gibi ise kalan izler, makinayı toptan yıkamak için bir deterjan satılıyor. makina boşken koyup en uzun programda çalıştırıyorsun. o da engelleyebilir. sonracığıma filtreyi de bir kurcala, en altta olur.

aynı sorunu biz de yaşıyorduk sanırım. özellikle çay bardaklarının üzerinde beyaz beyaz lekeler kalıyordu, sanki bardak çizilmiş gibi. kesinlikle dandik deterjan vs kullanmaktan kaynaklanıyormuş. deterjanı değiştirdiğimizden beri bu sorun yok oldu.

bizim bardaklar bembeyaz olmuştu çizilmekten, şu topçuklu tabletlere geçince bulaşıklar pırıl pırıl çıkmaya başladı.

çizik gibi değil kirli gibi iz kalıyor.

bir de şimdi aklıma geldi, eğer beyaz beyaz çiziklerden oluşuyorsa, herkesin dediği gibi dandik deterjandan olabileceği gibi,
herhangi bir deterjanın da bayatlamasından olabiliyor. özellikle nemli ortamda bekleyen eski deterjanlar böyle yapıyor bardakları.
Biz de böyle bir sorun yaşadık. artık jel deterjan kullanıyoruz. hem kısa programlarda deterjanın erimemesi gibi birşey söz konusu olmuyor. hem de çizmiyor. yumuşacık.
çok mesuduz.

ankaradaysanız şayet şehrin muhteşem(!) suyundan kaynaklıdır muhtemelen:)

izmirdeyim. buranın da pek iyi değil suyu.

deterjan olarak prilin üç fonksiyonlu cartlı curtlu diye satılan tabletlerinden kullanacaksınız. bir de bi toz gibi bişi var ara sıra ondan alıp makineyi boş çalıştırcaksınız temizleme babında. mükemmel sonuç...

tabi bir de makinenin doldurma haddini aşmamak gerekiyor.

kirli gibi iz kalıyorsa içecekler falan kurumuş oluyor ondan.

upload yaptığın programın kısıtlaması vardır belki

upload yapmaya çalışıp da mı yapamıyorsunuz yoksa downloadum yüksek görünüyor niye uploadum düşük diye mi soruyorsunuz?

ilki olduğunu varsayarak netlimiter gibi bir program kullanıyor olabilir, ya da utorrent gibi bir programda ayarlarınızı 'x' hızı geçme şeklinde ayarlamış olabilirsiniz..

1-tergan, desa, nine west (sonuncusu kadınsan tabii)
diger sorulara pek yardımcı olamıycımm..
2- pas?
3- bilemiyorum..
4- o ne la?
5- ne içtiysen aynından ben de istiyorum :))

2. kumaş pantolonlarda böyle ibibik gibi bi şey olur. tam düğmenin berisinde. kemerin tokasındaki deriye saplanan oynak orta kısım önce buna geçirilir, sonra kemer sıkılır. kemer orta noktasından pantolona bağlı kaldığı için mal gibi yukarı çıkmaz.

aha başlığı bile varmış: (bkz: kumaş pantolonlardaki kemer tokası tutucusu)

2- göbek
5- görüntüyü sallama, alınıp gider o..

"geleceği gösteren bu saçma görüntüler" den kastettiğiniz nedir? neden sinir bozuyorlar?

2- aski, kullanmaya basladiktan sonra niye 15 yil once kullanmayi birakmisim diye dusunmeden edemedim.

2) şortun düğmesini kemerin tokasına entegre kemerin deliklerine girmeye yarayan iğnemsi parçanın üzerine tutturabilirsiniz, ben öyle yapıyorum, düşmüyor.
5) bu görüntülerle yaşamaya alışmak gerek, ben alıştım, hatta zevk bile alıyorum bir derginin resimlerine bakarken, bir film izlerken, vs. daha önce o görüntünün içerisinde bulunmuş olmaktan. (ben rüyalarımda görüyorum ama bu görüntüleri. en son örnek, dün bir dergiyi karıştırıyordum, dergide monaco ile ilgili fotoğraflar, bu fotoğraflardan birinde de büyük bir bina vardı. gerçek hayatta monaco'da hiç bulunmamış olmama ve resimdeki mevzu bahis binayla ilgili hiç bir anıya sahip olmamama rağmen rüyalarımdan birinde bu binanın önünden koşarak geçtiğimi çok net hatırladım mesela)

@nihilanth, en bariz aklımda kalanı bigün dershanede biyoloji dersinde sanırım tahtaya bakarken kendimi tanımadığım bi stadta otururken görmem (first person) ilgimi çekip bunu not etmem ve 1 yıl sonra (tam değil, hiç bi önemli özelliği yok geçen sürenin) beşiktaş-istanbulspor maçını izlerken kafama zank etmesi. deja vu olması bi nevi. o aralar kafam boştu fln not da alıyordum da a beautiful mind'a vardırmadım yani. ayrıca her gördüğüm çıkmıyor. ya da zamanlarını bekliyor. sıkıcı olan ve sinir bozan durum da burda devreye giriyor. bunlar benim birşeyden sakınmamı ya da o gün orda hayatımı etkileyecek birşey yaşayacağımı söylemiyor. random görüntüler.

5) See you in another life brada!

5- gordugun zaman sallama, yogunlasmamaya calis belirli bir sure sonra yok oluyor kendi kendine ( ustunde ugrasmazsan)

4 numaradaki televizyonu bir gazete kuponla vermişti bu arada..

sikayetvar.com a yazın, benim kargomu uzun süre geciktirmişler, üstüne hehe siz gelip alsanız demişler, şikayeti görünce sorunu halletmişlerdi..

cazgırlık yapın

ARAS CARGO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ :
Rüzgarlıbahçe Cd. ArasPlaza
Kavacık-İSTANBUL

Telefon : 0216 538 55 55
abi genel müdürlük ara halkla ilişkiler müdürü yada bölge müdürünü falan ara. ilgileneceklerine eminim.
adamlar hem hatalı iş yapıyolar birde üstüne üstlük terbiyesizlik yapıyolar.
baktın bişey yapmıyolar tüketiciyi koruma derneğinden tut internette her köşeye yazacağını söyle.
çamur at izi kalsın abi.

ayrıca abicim bu aras kargonun taşıdığı eşyalara zarar vermesini önlemek için çelik kasamı yaptırmak lazım.yoksa ne bileyim zırhlı kutumu yaptırmak lazım.
andaval hepsi.

internette yer alan butun aras cargo mudurluk teleonlarina bir bayan bakiyor ve ben musteri temsilcisiyim diyip kestirip atiyor yani bir mudurle ya da daha yetkili birisiyle gorusturmuyor sizi.

Şimdi tam anlamıyorum mevzuatı ama şöyle bir durum var:
Hdyi yolladığın kişi eksiksiz sapasağlam teslim aldım diye imza atıyor. Yani normalde yasal olarak kapıda kontrol etmesi gerekiyor paketin içini. İmzayı atınca, sorumluluk kargo şirketinin üzerinden kalkıyor.

Daha sonra o kişi sana kargoyu geri yolluyor. Şimdi bu durumda harddiskini aras kargonun kırdığına dair elinde herhangi somut bir veri yok. Yani her karşılıklı kargo yollayan kişilerden biri "siz bunu yollarken kırmışsınız, ben de geri alırken para vermiyorum" dese sistemde ciddi bir açık oluşurdu sanıyorum.

Bu işin bir yanı, ama şu dedeyi arayıp "paketi iki gün içinde almazsa yasal işlem yapacağız" olayını anlamadım. Biri sana kargo göndermiş... Almak zorunda değilsin ki? Ne yasal işlemi? Bu saçma olmuş.

@kurukafa
bence bu kadar basit degil. benim derdim 80 gb diskimi kirdilar degil ben kargo sirketinden bana verdigi zarari karsilamasini istemiyorum ki. sadece okuzluk yapmayip nezaketen bari iade parasi almasinlar. simdi ben yarinda o diski subeden almazsam 2 gunluk sure dolacak ve disk tekrar egirdir'e gidecek. kargo sirketi kendi kendine de zarar vermis oluyor. su an bu sekilde ben 15 ytl odeme yapiyorum elimde mal kullanilamaz hale gelmis. ee abicim hani musterinin en ufak bir hakkini kolluyorlar mi ? tamamen %100 musterinin aleyhine isliyor bu mantikla bakarsak.

@gaza gelen: ben nasıl kablosuz bağlantıdan bağlanabiliyorum o zaman?

kablosuz ve kablolu ağın dosya paylaşımı ayarları ayrı olabilir.
yani kabloluda açıktır,kablosuzda kapalıdır falan?

bu sorun bizde de var. ben de daha çözemedim, sorun modemin güvenlik ayarlarından olabilir. ayrıca şu da var, modeme uzaktan her bağlandığınızda farklı bir ip alıyorsunuz, (ilk gün ilk bağlanan ilk ipyi alırken, ikinci gün başkası bağlanırsa o ilk ipyi alıyor) ilk uğraştığım gün laptoplarla sabit pcdeki ortak klasöre erişebilmiştim ancak ertesi gün erişemeyince sorunun bu olabileceğini düşündüm. ayrıca vista xp sorunları da olabilir. yanıt bulabilirseniz ben de merak etmekteyim..

ortak kullandığınız bir hostunuz var anladığım kadariyla. Tüm pcler buna bağlanıyor değil mi? Eğer bu şekildeyse ulaşamayan makine ping veya trace ile sözkonusu host a ulaşabiliyormu? Ulaşamıyorsa trace de nerde takiliyor bunlara bakılabilir. Güvenlik ile alakalı birşey olabilir modem fw u yada windows fw u alakalı olabilir. Nw sorunu da olabilir pektabi. Biraz daha spesifik bilgi vermeniz lazım daha net bir yorum yapabilmek açısından.

netscan diye bi program var, onu yükle..
ip taraması yaptır..
sisteme bağlı olan bütün cihazları gösteriyor, eğer paylaşımı olan falan varsa yanında + var oradan açip, paylaşima açilmiş klasöre ulaşabiliyorsun...

benimde xp ile vista arasında böyle bi sorunum var, bu netscan ile çözdüm.

prtak kullanılan bir host yok. şimdi olay şöyle tam olarak;
herkeste aynı klasörlerden mevcut. misal ben o klasörlerin içindeki dosylardan birisinde bir değişiklik yaptım. bu değişiklikten sonra diğerleri de benden bu dosyaları aynen çekiyorlar güncel olarak. aynı şekilde onların yaptıklarını da ben çekiyorum.

yani host filan yoktur ortada.

mevcut olarak kullanılan bilgisayarlardan ben olanı kablosuz olarka bağlanmaktayım. bir diğeri de kablolu olarak bağlanmakta. üçüncü kişi ise kablosuz bağlanmak istemekte ama bağlanamamakta. o sebepten kabloyla takılmakta.

böyle yani durumlar.

gayrettepe olmasın?

olabilir belki, aslında sorduğum bu yer ip açılımlarının yer belirtmesi günümüzde de kaldı mı

başıma gelen 10-15 olayın hiç birinde anakart yanmamıştı. zannedersem birşey olmamıştır.

Anakartınla ilişkili bir sorun yokmuş gibi duruyor. Söylediklerinin hepsi güç kaynağın ile alakalı, senin de dediğin gibi. Feryat figan, son demlerini yaşıyormuş o parça sanırım.

allahın belası ya 2 ayda bir yanıyor bu frisby markalı psular ya.

fanın çok kirliyse dönemiyor ve güç kaynağını yeterince soğutamıyor olabilir.. fanı temizle ve tekrar dene derim.. ben anlattığın durumdaki bir güç kaynağını söküp temizlemiş ve tekrar hayata döndürebilmiştim..

ancak daha sonra hdd uçmuştu..

gsm kismiyla ilgili,
-sebekelere verilen elektrik ayri bir kanaldan saglanmaktadir, gsm sebekeleri icin bunlarin hepsi ayni kaynaga baglidir. bu kaynakta sorun olmus olabilir.
-telekomunikasyon kurumu'un bu firmalara verdigi kanallarda sorun olabilir (link kesintisi gibi)
(bildigim kadariyla gsm 900'e 50, gsm 1800'e 100 kanal veriliyor, turkcell ve vodafone gsm 900 kullanmakta, avea da gsm 1800)

eğer bulunduğun yere devlet büyükleri falan geliyor ise, jammer kullanıyorlar bildiğim.

ana omurga genelde telekomdan çalışır.. yani gsm şirketleri de aslında belirli bir yerden sonra bazı illerde sadece telekom şebekesinden iletilmekte.. telekom kesilirse herkes kesilmiş sayılır.. evet..

Aydınlattınız beni çok teşekkürler hepinize...

parkormanda geçen haftasonu gerçekleşen unirockfest'te bu gibi makinaların (SLR) toplandığını okumuştum,emanete almışlar çıkarken geri vermişler. kaynak bulursam yazarım.

konserlerde makinaları alıyorlar. 350d yi kesssin alırlar prof çünkü.

Unirock fest'te böyle bir sorun yaşandığını görmedim. Hatta benim eskilerden kalma bir zenith makinama benzer bir makine ile dolaşanı görmüştüm içeride.

yahu 350d prof değildir bana kalırsa

parkormanda 2006 yılında efes one love festivalde canon powershot is2 makinamı pro. bu diyerek almamışlardı. güvenliğin profesyonel makina ölçütü şudur, makina büyük mü küçük mü?

kocfest'in sebnem ferah-hayko cepkin konserinde makine almislardi iceri. sahne onunde elinde 40d olan birini gordum misal. selamlastik soyle bi, bende de 40d vardi eheh.

teşekkürler arkadaşlar, güvenliktir ne yapsa yeridir diyerek telefonun kamerasıyla idare etmeye karar verdim, napalım.

baglı bulundugunuz telekom mudurlugunu arayıp,dogrudan adsl arıza bildirin,oyle ttnet destek hattıyla filan ugrasmayın

telefon çaldığında kopuyorsa mesela, splitter gitmiştir. yeni splitter işe yarayabilir o durumda.

yakın çevredeki insanların adsl bağlantısı sorunsuzsa, sorun büyük ihtimalle modemdedir. bir arkadaşınızdan bir modem ödünç alıp deneyebilirsiniz. çünkü yazılıma bağlı kopmaz genelde internet bağlantıları. ya tt'den, ya modemden. bence modemden.

direk olarak ariza kaydi birakin ve telekomdakilerin size baska sey soylemesine musaade etmeyin. genelde destek olamiyorlar cunku. oradakilerin yapabildigi tek sey, adinizi soyadinizi ogrenmek, alan koduyla birlikte 10 haneli numaranizi soylemenizi istemek. telekom size telefonla geri donus yapip hattinizla ilgili ariza olup olmadigini sorar bir sure sonra zaten. bazen kafadan yaptik diye de ariyorlar fakat buna pabuc birakmayin, hakkinizi arayin. eger modemle ilgili oldugunu dusunuyorsaniz ve modemin yazilimini guncelleyebiliyorsaniz bunu deneyin. buna benzer olaylar benim de cokca basima geliyor. her seferinde telekomla yuzgoz oluyorum. hatta kontrol icin arayan eleman kanka muhabbetine bile girmek istedi, kablodandir abi o eski kutu varsa binada degistirmeniz lazim dedi, ben de cevabini verdim adama. calissinlar orada 10 haneli numara soracaklarina. bak yine sinir krizine soktular beni....

eğer ki ppp ışığı sönüyorsa modeme sinyal geliyor da modem ip alamıyor demektir, adsl ışığı sönüyorsa sinyal hiç ulaşmıyor demektir bu ikisi de çok farklı problemler. adsl ışığı sönüyorsa öncelikle ev içerisindeki hattı kontrol etmek lazım, çok fazla telefon kablo yolu varsa, splitter kullanmadan yapılmış paralel bir telefon hattı varsa veya aynı hat üzerinde fax, pos cihazı gibi telefon hattını meşgul edecek aygıtlar varsa bu problem yaşanmakta(ev içerisindeki hat kalitesine bağlı olarak). modemin ppp ışığı sönüyorsa bu büyük olaslılıkla santral kaynaklı bir problem olabilir. ama biz işimizi sağlama alalım;

ev içerisindeki hat kontrol edilip eğer herhangi bir anormallik yoksa adsl destek hattını arayıp; sık sık bağlantım kopuyor, bağlantım koptuğunda adsl link ışığım sönüyor diye beyanatta bulunulursa arıza kaydı oluşturulacaktır. eğer ki işlemi hızlandırmak isterseniz, telefon hattımı direkt olarak modemime bağladım ve modem kontrolü yaptım diye söylerseniz başından savmadan ağrıza kaydı oluşturur karşıdaki kişi.

splitter kullanıyorsanız değiştirmeyi deneyin.. çok sık bozulmaktalar..

bizimle çalışmak isteyen takım arkadaşları arıyoruz falan yazın.. misin soru eki kullanırsanız da bitişik yazmamaya özen gösterin..

yazacağınız kağıdın boyutu ne olacak? yani kaç cümlelik veya satırlık yazı yazabiliyorsunuz?

madem ki söz konusu 3 büyüklerin mağazaları, o zaman "takım" kelimesinden yola çıkmak çok işlevsel olabilir. hatta her mağazada doğrudan takımı ön plana çıkarıp, insanların takıma dahil/destek olacağı yönünde bi' ilan çok iş görebilir. bu ikinci öneri belki yalnızca takımın taraftarları için çekici olabilir ama şunca işsizliğin içinde şahsen ben olsam "erkek adam renkli mağazada çalışmaz ulan!" diye koşarak uzaklaşmam diğerlerinden.

"burada çalışmak isterseniz girin içeri de görüşelim" sonuna bir de oo yeeaaaah yazılabilir.

Bir renk veya renk aralığı seçilip geri kalanın siyah beyaz olması sağlanıyor. Teknik değil, bilgisayar efekti diyebiliriz.

digital-photography-school.com

Emin değilim ama bilgisayar yazılımları sonrası filtreyle yapılmaya başlanmış olabilir. Sadece tek rengin geçişine izin veren fiziksel filtreler de o etkiyi verebilir diye düşünüyorum.

oha çok kolaymış yıllardır heveslenirdim yapanlara, fotosop ozurlusu bi insan olarak 3 tane yaptım hemen :)

bunu yapabilen fotograf makineleri var. bu efekti becerebilen yazılımın makinede olup olmadığını nasıl anlayabilirim?

photoshop'ta once desaturate edip daha sonra history brush ile renkli kalmasini istedigin bolgenin ustunden geciyorsun. bu kadar.

canonların çoğunda olan bir özellik.. adı neydi hatırlamaya çalışıyorum.. hatırladım.. color accent..

www.flickr.com

anladim ki, Konsolosluk goru$menin ardindan pasaportumu iade ediyormu$ ve eger vize cikmi$ ise onu da veriyormu$. $ahane degil mi? evet, aynen oyle.

not: hani olur birileri ileride merak eder ve arayip bulup bilgilenir diye soruyu silmiyorum.

prosedür sizin gidip konsolosluktan vizenizin işlendiği pasaportunuzu almanız şeklinde gerçekleşiyor.. görüşme vs de yok.. alıyorsunuz dönüyorsunuz..

haklisin fakat pasaportumda daha once i$lenmi$ bir yurtdi$i ciki$i olmadigi icin gidip konsoloslukla goru$mem gerekiyor. daha evvel i$lenmi$ olsaydi dedigin gibi goru$meye gerek kalmayacakti.

aynı durumdaydık sanırım.. ben de yeni pasaport çıkardım, idata'nın istediği belgeler dışında protokol belgesi götürdüm (sonradan istediler) ve konsolosluğa gittim.. eğer daha önce schengen aldıysan konsolosluğa gitmene gerek yok.. almadıysan benim gibi konsolosluğa gidiyorsun ancak görüşme vs olmuyor.. alıp çıkıyorsun.. 12 mayıs istanbul için durum böyleydi en azından..

buldum kendi sorumun yanıtını.. ilk kez pasaport çıkartan arkadaşlar vize başvurularında bunu da yanlarında bulundursunlar.. italya vizesi için benden istediler..

www.iem.gov.tr

PROTOKOL BELGESİ
(Pasaport bilgilerini içeren belge)

Protokol Belgesi 23/11/2005 tarihinden itibaren İlçe Emniyet Müdürlükleri Pasaport Bürolarınca verilmeye başlanmıştır. Bu tarihten sonra İlçe Emniyet Müdürlükleri ile birlikte İstanbul Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şube Müdürlüğünce de verilmeye devam edecektir.

Yurt dışına çıkış yapacak vatandaşlarımızdan müracaat ettiği Konsoloslukça vize işlemlerinin yapılması aşamasında Emniyet Müdürlüklerinden Protokol Belgesi (daha önceki pasaport bilgilerini ihtiva eden belge ) istenmektedir.

Protokol Belgesi Talep Eden Vatandaşlarımız Bu Belgeyi Nereden Alabilirler: İstanbul'da en yakın İlçe Emniyet Müdürlüğü Pasaport Büro Amirliğine veya müracaatları halinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şube Müdürlüğümüzce verilebilmektedir.

BAŞVURU ŞARTLARI:
Şahısların Nüfus Cüzdanlarının aslı ve fotokopisi ile birlikte bizzat herhangi bir İlçe Emniyet Müdürlüğüne başvurmaları gerekmektedir.
Şahısların bizzat müracaat edememe yada bu işlemi kendilerinin takip edememesi durumunda noterden verecekleri bir vekaletname ile istedikleri bir şahıs bu belgeyi alabilecektir.

İSTENEN BELGELER :
Nüfus Cüzdanı, ehliyet veya pasaportunuzun aslı ve fotokopileri ile,
Protokol dilekçesi. (Müracaatları sırasında şahıslara verilmektedir.)

Yurt dışına çıkış yapacak vatandaşlarımızdan müracaat ettiği Konsoloslukça vize işlemlerinin yapılması aşamasında Emniyet Müdürlüklerinden Protokol Belgesi (daha önceki pasaport bilgilerini ihtiva eden belge ) istenmektedir.

diye bi$ey yaziyor. bunun anlami daha once bir pasaportunuz varsa ve bir sebepten yenisini cikarmi$saniz, eski pasaportunuza ait bilgilerin yer aldigi belge mi oluyor bu protokol belgesi?

bende italyan konsolosluguna schengen vizesi icin ba$vuracagim ve ilk yurtdi$i gezim. benim icin de gerekli olacak midir bu? bilgin varsa payla$irsan sevinirim.

kibritsuyu doğrusunu yapmışsın, ileride yumurta veya yavru olduğunda farketmeden zarar verseydin daha kötü olurdu. sen o zor durumu ortadan kaldırmışsın bana göre.

kuşlar genelde kuytu ve ulaşılamayacak yerlere yuva yaparlar. ağaçlar, karanlıkta kalan pencere kenarları, soba borusunun çıkışı filan.
zaten sürekli erişiminizin olduğu bi yere yuva yapması mantıklı diylmiş.
rahat edemez yani kuşcağız. iyi etmişsiniz. müsterih olunuz.

Aynı şey bizimde başımıza geldi. Küçük balkonumuza kaç kez çalı çırpı taşıdılar. Annem her seferinde daha yeni yapılmaya başlamış yuvayı bozmak zorunda kaldı. Çok da üzüldük ama elden birşey gelmedi maalesef. :(

Bizim de basimiza bu olay gelip duruyor. yuvayi yaptigi yer mukemmel bir yer olmamasina ragmen 2 defa yuva yapti, yumurtladi, kuluckaya yatti ama ne yazik ki yumurtalar orada durmadi ve pit diye bizim balkona düstü :(

ben de bir tane sepet (ekmek sepetlerinden) alip yuva yapmak icin kastigi yere telle bagladim. gelsin simdi pasalar gibi yumurtlasin.

güvercin hayvanı biraz aptal oluyor. yuva diye koyduğu şey de iki tane çalı çırpıdan ibaret. oysa doğada birçok kuş yumurtalarını korumak için şahane yuvalar yapıyorlar. of aslında düşündükçe daha da üzülüyorum. annemlerin evinin yanındaki binada tuvalet penceresinin önüne, daracık yere yumurtladı. yavruları çıktı, çıktığı gibi de o daracık yerden aşağı düştüler. iki yavruyu da kaybettik. aynı yere yine yumurtladı, yine yavrular çıktı, biz düşecek diye endişelenirken bu sefer de galiba kargalar kaptı. barbekü kargalr için ve yavrunun aşağı düşmemesi için güvenli. ama bizden rahatsız olabilir. ben de vicdanımı rahatlatmak için mangalı falan oradan çıkardıktan sonra sepetten yuva yapabilirim aslında. balkona da öteki kullanmadığımız kapıdan çıkarız.

daha kötüsü geldi geçen hafta başımıza, kumrunun biri geldi balkondaki kombinin üzerine kondu, korkutup kaçırdık, bir kaç saat sonra bir baktım karşıdan bizim balkonu kesiyor, kıllandım, tabureye çıkp bir baktım kombinin üzerine çalı çırpı olmadan yumurtlamış, erken doğum herhalde, bütün gün çaktırmadan bekledik geri gelir diye gelmedi, kaldı yumurta orda.. ne yapalım şaşırdık, yumurta hala duruyor..

güvercinlerin aptallığı konusunda hemfikirim, bence yanlış falan yapmamışsın, sabah sabah onların bana yaptıgının yanında az bile..
sabah servis beklerken bi ses duydum, sonra tepemdeki teldeki güvercinleri görünce (o anda pis pis sırıttıklarına eminim) gelen sesin ne oldugunu anlamam uzun sürmedi.. o değil de o nasıl başarıdır bir kerede üstümdeki hırkaya, çantama, ve sabah biraz serin oldugu için yine üstümdeki şala, elimdeki su şişesine ve elimde deney raporlarının oldugu poşete pisletebilme..
dün görmüş olsaydım bu soruyu "yazııık yuva da yapmış" falan derdim ama bugun sinirliyim onlara oh olmuş işte..

Arkadaslar güvercin ya da vs kuşların yuva yapmasını istemiyorsanız birkaç tane rüzgar gülü bu işi kökten çözer :)

yalnız kibritsuyu adına herkese söylemekte fayda var;
yuva bozanlar, yuva yapmasına engel olanlar filan dışarda hazır değişik ebatlarda kuş yuvaları satılıyor. çoğunluğu ahşap. camilerde filanda görmüşsünüzdür. ha işte onlarda alıp daha tenha yerlere kurarsanız hem vicdan sızısından kurtulursunuz hemde hayırlı bir iş yapmış olursunuz.
yoksa hepinizi panter emel yesin diye beddua ederim.

normalde çatı pervazlarına falan yuva yapar bunlar. aslına bakarsan o güvercin sana tanrı tarafından gönderilmiş bir hediye. yani gidip barbeküyü bulması ve hatta içine çer-çöp koymasının tek açıklaması var: pişir beni.

baştan engellediğiniz iyi olmuş. sonra herhangi bir şekilde yuvaya dokununca yumurtaları bırakıp gidiyorlar, daha kötü oluyor. aklımızca daha güvenli ve rahat hale getirmiştik biz de yuvayı. ama kuş evi yapmayı hep istemişimdir, alttaki galericilerin sabote edeceğinden emin olmasam dakka durmazdım.

bı cok kısıde Hp fobisi oldugunu gordum..neden oldugunu bılmıyorum ama sureklı arıza verıyo seklınde acıklamalar gelıyor..kaldıkı eletronık esyanın arıza vermesı o urunun markasından olmadıgı kanaatındeyım..
yaklasık 2 ay once bı arkadasım Toshiba aldı.aldıktan 1 ay sonra pad calısmamaya basladı.servıse goturdu.anakartın yandıgı soylendı ve deıstırdıler..
bence 2side kullanılabılır..ancak bir de su durum var.
x ozellıklı bı laptop Hp de 1000ytl ise Toshiba da 900ytl gıbı durumlar yada tam tersi olabılıyo..alacagın ozellıklerı kafanda belırledıkten sonra 2 marka arasında kıyaslama yaparak sonuca varabılırsın..
kendi fikrim : elektronik esya nın ıyı cıkması bıraz kısının kısmetı ıle ılgılı oldugunu dusunuyorum.yanı sonucta en ufak bı hata cok buyuk arızalar meydana getırebılır.kaldıkı hıc bı fırma satısa sundugu urunu arızalı olarak sunmaz..

başka marka düşünmüyosan kesinlikle hp.

iki tane toshiba geçti ailemizin elinden. ikisinde de benzer sorunlar yaşadık, hem de çok kısa süre içinde (pilinde, cd-romunda, hoparlöründe vs vs). su anda hp kullanıyorum. bu kullandığım ikinci hp, bi öncekini eskidiği, yavaş kaldığı için değiştirmiştim.

hp kullanıyorum 1 senedir hiç bir arızasıyla karşılaşmadım.

bence ikiside aynı klasmanda fakat toshibanın tasarımları detayları ve ses sistemi hp den daha iyi.buna karşılıkta hp nin servisi toshibaya 100 basar.
ben ömrü hayatımda hep toshiba kullandım.3. bilgisayarımı kullanıyorum şu an fakat servistende kıllandım.

Daha önce iki firmayı kullanan biri olarak söyliyebilirim ki.. toshiba'dan illalah çekmiştim. Toshiba servis olarak acayip kazıktır(garanti bittiğinde ayvayı yersiniz). iki buçuk sene hp kullandım, gayet iyidi. Eskidiği için yeni bir tane aldım ve şuan hp'yi annem kullanıyor maşallahı var. Şuan Dell'in notebookunu kullanıyorum. Bu da fena değil, dell'ede bakmanızı öneririm.

hp ses düzeneği kötü diyenin aklını alırım. iki apartman öteden duyuluyo laptopun sesi.

toshibanın bi sarj aleti var kafam kadar, sırf bu yüzden hp alırım.

toshibanın şarj aletleride standart boylarda.hp ninki ufaksa onu bilemem tabi.

@divit, bendeki $arj aleti çük kadar? yediler mi lan beni :/

elimde hp var touchpadi bozuldu, işarkadaşlarımdan birinin wireless adapter sorunu yüzünden anakart değişmeli dendi, sonra laptopu değiştirdiler, donanım haber forumlarında çok fazla şikayet var ama bunların yanında toshiba için de servisin çok kötü olduğunu duydum, ben de dell'e bak derim..

burnu tıkandı diye doktora gideni doktorlar muayenehaneden kovalıyor burada (ciddiyim. azar yedim daha önce pimpirikliyim diye). o yüzden böyle basit şeyler için doktordan önce kendim tedavi etmeye çalışıyorum.

ilk tercihim ıhlamurdur...
tylol hot ya da benzeri bir şey ile deniz suyu da kullanabilirsin, bu ikili bende ırmak etkisi yapmakta, cerahatin iyice aktığına emin olunca antibiyotik(penos olabilir sanki) alabilirsin, bu arada mümkünse hep burundan nefes almaya çalış, soğuk hava yememeye bak, özellikle terli iken... Yutkunma sorun ise, acı veriyor ise, strepsils(kırmızı) tek geçerim.
Doktor olmaz demişsin ve ben de genelde doktora gitmeyi sevmem(adamlar hiç bir derdime derman olmuyorlar) ama doktora danışmanın faydası olur, herhalde...
Zira ıhlamur, deniz suyu, strepsils hatta tylol kullanımı sorun olmasa bile antibiyotik bünyeye göre değişiklik gösterebilir, o yüzden doktora danışman iyi olur.

anneanne yöntemini dene, kaynar suya vicks koy, kafana havlu da koy buğu yap. boğazın kötüyse tuzlu suyla yap..

senin durumun sinuzite donuyor. ne yaparak gecirirsin bilmiyorum ama engelleyemezsen cok cekersin. su anda burnundan genzinden salgilanan mukoza disari akamayip direk kafatasindaki bosluklara doluyor (sinus denir bu bosluklara, yanaklarda ve alin bolgesinde olur) bu nedenle kafanin ici dolu gibi geliyor cunku gercekten dolu. su anda bir kriz durumunda gibisin, devamli mukoza salgiliyor burnun ve sinuslerini dolduruyor. sumkururken o kadar cok sumuk cikmasinin nedeni de sinuslerini de bir nebze bosaltmakta oldugun icin. kriz durumu gecene kadar (bir hafta falan surer sanirim, bu surede klima ruzgarindan, islak kafayla ruzgarda kalmaktan falan delicesine kacin) devamli 10 dakikada bir gidip gidip burnunu temizleyerek salgilari sinuslere dolmasini engellemelisin. uzun sureli dus almak da bir sekilde burnunu acar (buhar sayesinde) dusu uzatmaya devam edersen sinuslerdeki salgilar da acik olan burun yolundan akmaya baslar. bir de temiz deniz suyu bulursan, sinusleri deniz suyundan daha iyi acan birsey yoktur. cek burnuna fosur fosur bosalir hersey. dedigim gibi kronik sinuzite donerse her kis yasarsin bu sorunu ve deli gibi alin bolgesinde yogunlasan bas agrisi yapar. ameliyati falan da aci vericidir, kirarlar butun yuz kemiklerini. ameliyat cok extreme bir durum tabi korkma hemen ama bir doktora gidip "ben kronik sinuzit olmadan bu naneyi gecirelim hocam." de, o sana en profesyonel sekilde yardimci olur.

bana da sinüzit başlangıçı gibi geldi. sinüzit olduğumu öğrenmeden önce aynı şeyleri ben de yaşadım. başımı öne eğdiğimde kafam ağırlık yapıyodu resmen. doktora gitmen şart bence. geçmiş olsun.

eğer sinüzit ise kesin çözüm deneyimli ve usta ellerden acı kavun suyunu burnundan çekmektir. yanlız sakın bu yöntemi kendi basına yada deneyimsiz biri tarafından yapma. hatta en iyisi bu yöntemi yapma sen. acı kavun suyu sinüslerdeki cerahaati oldugu gibi söküp alır. sinuzit namına hiçbirşey kalmaz ama belli oranda belli süre ölçülü olarak genizlere çekilmelidir. yanlış bi işlemde beyin suyunu dışarı çıkartacağından ölümcüldür.

benim de yaşadığım sinüzite benzemekte.. saçlarını jöleleme.. 6 yıl her daim burnu akan birisi olarak söylüyorum bunu.. ne zaman saç kremlerine geçtim kesildi akıntılar.. yapabileceğin en mantıklı hareket önce doktora gitmek, muhtemelen sinüziti geçirmek için ilaç verecek ve rahatlayacaksın, sonrasında da saçı ıslatma, bol sıvı al.. geçmiş olsun..

acı kavun yöntemini denemeyin bilmiyorsanız, abartıya kaçma insanı iseniz de denemeyin.

babamın "her burun deliğine en fazla 1 damlacık" olarak önerilmesine rağmen şişenin yarısını boşaltması ve bunun üzerine hastaneye kaldırılması, acı kavunun bütün sinüs bölgesini yakıp eritmesi yaşanmış bir olaydır.

sinüzit başlangıcı ise en güzel öneriler zaten verilmiş, acı kavun son çare olmalı

benim bildiğim kavşak istanbul yolu üzerinde, hayvanat bahçesinin yanında.. oradan nereye gideceğini söylesen daha rahat yorum yapabilirdim.. ağır yükün yoksa en iyi ulaşım yolu hemen önündeki 19 mayıs stadının önüne yürümek.. buradan fatih, eryaman ve sincan otobüsleri geçiyor.. bu otobüsler sıhhıye meydanına kadar gider, sonra kızılaya girmeden biraz daha devam edip istanbul yoluna çıkar ve çiftlik kavşağından geçerler.. sanırım en kısa ulaşım şekli budur.. (en kısa yürüme mesafesinden bahsediyorum yoksa otobüs dolaşıyor bir müddet) bu kavşakta alt geçit var o yüzden kavşağa girmeden muavine ineceğin yeri söylemelisin..

hocam gardan hiç çıkmayıp banliyö ye binersen vede çiflik durağında inersen bahsettiğin kavşağa 10 dakka bi yürümeyle varırsın. fazla uzun da sürmez gardan orası. hatta trenle istanbuldan geliyosan gara varmadan orda durma ihtimali bile var bence bi sor.

ULAŞIM

Beypazarı'na ulaşım için; Ankara'da bulunan Etlik Otobüs Terminali'nden (Eski Garajlar) saat başı,Akköprü Migros'tan yarım saat arayla otobüs ve minibüsler hareket etmektedir.

BEYTAŞ : (312) 341 22 23 - (312) 341 22 24
LİDER BEYPAZARI : (312) 341 96 73- (312) 341 96 74
LÜKS BEYPAZARI SEYAHAT : (312) 342 15 00 - (312) 342 15 01

İlçemize kendi araçlarıyla gelmek isteyenler için; Ankara-İstanbul yolu üzerinde bulunan Sincan-Yenikent yol ayrımından devam edilerek, Yenikent istikametinden Ayaş-Beypazarı yoluna çıkılır. Beypazarı;Ankara'dan 100 km, İstanbul'dan 320 km uzaklıktadır.Beypazarı Belediyesi ücretsiz rehberlik hizmetiyle sizlere her konuda yardımcı olmaya hazırdır.

www.beypazari-bld.gov.tr

bentderesi'nde otobüs terminali var. ordan ya da karşısından beypazarı otobüsleri geçer.

hp'lerle devamlı sorun yaşıyorum.. samsung hiç kullanmadım.. vista desteklemiyor hala hp'lerin çoğu..

3 ay önce bimexten samsung ml-1610 aldım ben aldığımda 122 liraydı hp sanırım demo tonerle geliyor samsung ta full toner var gayet memnumun şu ana kadar bir sorun çıkartmadı bana.

samsung 1610 peynir ekmek gibi. heryerde görüyorum ve sorunsuz
toneri tam dolu ve yenisi de cok pahalı değil

doktor degilim ama dizini bukemiyosan kesinlikle doktora gorunmelisin diye dusunuyorum. krampla, 2 gunde gecer'le aciklanacak bir seye benzemiyor.

abi bükemiyorum yanlış olmuş, bükünce acı yapıyor, aksaklık da onla ilgili galiba. yorum için teşekkür ederim.

doktora gitmenin getirecegi manevi aci daha buyukse, biraz dinlendir madem. gecmezse o zaman gidersin :) gecmis olsun

ısınmadan yapılan ani hareket sonucu kaslarda o tür rahatsızlıklar meydana gelebiliyor (bana da oldu aynısı o yüzden). lif kopması değil kesinlikle. sanırım spor camiasında "çekme" olarak adlandırılıyor. her ne kadar hoşlanmıyorsan da doktora görünmende büyük fayda var, ilaç ve jel veriyor, tavsiyelerde bulunuyorlar. geçmiş olsun.

"Kirilsa yerinde duramazdin" sehir efsanesidir benim gozumde. Simdiye kadar iki kemik kirdim, birinde hafif bir agri, digerinde ise nerdeyse hic agri yoktu (uzerine yuklenmiyorken tabi).

Lif kopmadiysa bile zedelenmis olabilir.

sıcak uygulamayacaksın kesinlikle o bölgeye, yanlış bilgi vermeyin lütfen.

beyler bayanlar,'
dün gece resmen kaynar suyu bastım bugün uyarılar gelmiş akşam yapmiym bi' daha. doline diye bi' krem önerdi beden hocası arkadaş, ben başladım süreci o anlattı resmen o yüzden güvendim diyebilirim. kopma değil diyo'. 10 tecrüeli adamdan bu soruyu aldım diyebilirim. bi' süre böyle olur falan dedi. inşallah bi' ay sonra tekerlekli sandalyede prisoner number bilmem ne deyü başlamam söze:) ulan bi' de tüm bunlar 10 saniyelik bi' gereksiz olay için olmuyo' mu, ne koyuyo' arkadaş. herkese görüş ve önerileri için teşekkür ediyorum.
@tribal
hocam dizde en ufak bi' sorun yok şu an, üstünde iki el kazaska dönerim o derece, sadece bükerken baldır üstü kasıyo', hani sanki hidrolik hortum varmış da kısa geliyomuş gibi. menisküs değildir gibime geliyo'. teşekkürler efendim.

haftasonu geçmezse ne olacak? bu kadar mı zor insanın kendi sağlığı için işten izin alması ya da kendi bedenine vakit ayırması? gerçekten sahip olduğunuz tek şey o beden.. doktora gidin..

askerde nedir ne değildir bilmiyorum ama askeri lise mülakatlarında detaylıca inceliyorlar.

sünnet olayını soruyorsan hayır bakılmıyor. zira askerlik türk vatandaşlarının yapması gereken bir görev. müslüman olma şartı yok ki sünnete baksınlar. türk vatandaşı olup da hristiyan olduğu için sünnetsiz olan bir kişi pekala da olabilir.

etek traşı kontrolünü soruyorsan bu bize yapıldı. dalgayı açtırmadılar ama gözükmeyecek şekilde tutturarak üstündeki kılları kontrol ettiler.

yok oyle bisey.

sünnetsizsen askeri liselere almıyorlar.. mülakatta eleniyorsun..

$ehir efsanesi değildir, ilk katılımda birebir kontrol ediliyor.

acemi birligine ilk katıldıgınızda kontrol ediliyor,yani benim basıma geldi,genis bir cember olusturuldu,baslar yukarı donlar asagı demisti hatta komutan,sonra doktordur sanırım beyaz onluklu bir baska rutbeli tek tek kontrol etmisti.

ilk kez duyuyorum da sunu merak ettim. bu olayin mantigi nedir peki? aklima gelen tek neden, transseksuel ya da kadin olup olunmadigini kontrol etmek.. bu mudur?

2005 te gittim.
acemi birliğinde toplu halde muayene esnasında, doktor sırayla bakıyodu.

evet bakıyorlar..
korkmuşlardı hatta.

Revirde başhekim bi güzel indirin donları kapayın gözleri diye emrini verdi. Sonra bi dolu küfretti "pis herifler" diye. Etek traşı oranı azdı herhalde :)))

bir de su acidan bakiniz: erlerin cogu, hayatlarinda doktora cinsel herhangi bir nedenden dolayi gitmemis oluyorlar, ve haliyle Turkiyenin her yerinden insan geliyor askere. Hayatinda bir kere olsun, kontrol edilmis oluyorsun, anormal bir durum oldugunda utancindan veya bilgisizliginden baktirmamis olmuyorsun boylece. Askere gidenlerin erlerin hepsinin 18 yas civarinda olduklarinin ve ergenliklerini tamamladiklarini da dusunursek bence olmasi iyi bir sey. (Tabii sadece etek trasina bakiyorlarsa ve doktor bakmiyorsa bu onlarin ayibi, doktor bakmisti en azindan 1 kere benim bulundugum boluge)

denizci olarak yaptım ve bakmadılar. bölükten bölüğe bile değişebilen bir olgu.

(bkz: #4489314) numaralı entryde ozdek unrated'i aciklamis.. sanirim limited de tam tersi..

limited, kırpılmış, dvd'deki versiyonu. (hmm bunu yanlış biliyormuşum)
unrated ise henüz sansüre uğramamış, tam versiyon demek.

"Limited sınırlı sayıda sinemada gösterimi yapılan filmlere denir. Sanırım 250'nin altında sinemada gösterime girdiyse limited ünvanı alıyordu. Limited filmler genelde sanatsal ve pek ilgi gösterilmeyen filmlerdir ama çok güzel olabilirler ve genelde büyük sinema ödülleri alırlar . Yani indirirken görüntü kalitesi açısından tereddüt etmenize gerek yok."

divxplanet forumu "mthan" nickli kullanıcından alıntı. iyi telaşa gerek yokmuş.

"limited" ibaresinin filmin montajıyla, kesilmesiyle bir ilgisi yok. baldur'un yazdığını teyit edeyim, aman diyeyim.

critical path'i adım adım kısaltmak lazım, zira bir aşamadan sonra critical path başka bir yol olabilir. "cp'de yer almayan tasklardan bazılarının kaynaklarını cp'dekilere aktarip toplam süreyi kısaltabiliyorum" demişsiniz, critical olmayan bir path'in süresini haddinden fazla uzatırsanız, artık o yol critical path'e dönüşmüş olabilir.

evet farkındayım ve tam da sorum bu işte.. bunu ifade edebilecek bir formül, bir koşul var mı? (cp de olmayan taskların sınıflandırılması vs) yani proje süresini tekrar hesaplamaya gerek bırakmadan başka bir yöntemle bunu bilebilir miyiz?

slack lerini hesapliyoruz biz. yani yaptin mi bilmiyorum ama engineering management dersi aliyorum su anda.

aktivitelerin early start early finish lerini bulduktan sonra her aktivite icin LS-ES=Slack $eklinde bulunuyor.

bu sekilde bir critical path buluyorsun. yani slacklerin sifir oldugu aktivitelerden geciyor path imiz.

bunu kisaltmanin yontemini de maliyetlerine oranla bakiyorsun. acikcasi orasi anlatilirken tam olarak kavrayamadim. ama cevabi bulabilirsem buraya yazarim sonra.

bu seride (modeli dv 6000 değil serisidir o, modeli için altına, seri numarasının oraya bakın) hata oranı yüksek, büyük ihtimalle servise vereceksiniz, eğer çok basit bir sorun yoksa anakartın değişmesi lazım diyecekler, 1 ay sonunda yenisiyle değiştirecekler.. bu arada bios güncellemesi vardı bu modeller için, isterseniz bir aratın hp sitesinden..

modeli dv6296ea olarak yazmakta.Dediğiniz gibi BIOS güncellemesini şu an yaptım, bakalım test sürüşü yapıyoruz nolcak.

"microsoft equation editor" var word'de. onu kullanarak ekleyebilmen lazim.

equation editor[denklem duzenleyicisi gibi bir ismi olmali] u actiktan sonra o x i subscript[altsimge] yapmadan once ustune cizgisini koy, sonra alta gecir.

equation editorde doğrudan bu ve aradığım başka bir simgeyi daha buldum.. teşekkürler..

Nette biraz ararsan bu equation editor ün daha gelişmiş hali olan math type ı da bulabilirsin. Paralı fakat...

mathtype'ta aşağı yukarı yapamayacağınız şey yok,
her işi görür.

office 2007, 2003 ile yapamadığım bir sürü şeyi yapmama olanak sağladı.. bunu da ekleyeyim belki bir okuyan çıkar..

peki servisten ne kadar sürede gelir? ve var ise servis adresini öğrenebilirmiyim acaba? bu arada teşekkürler:)

sadece kablosuz bağlantıyı görmediği için şanslısın.. yakında wireless network adapteri de görmeyerek hiç açılmayabilir.. ve geri dönüşü tam bir ay.. evet yenisiyle değiştiriyorlar..

torrent dosyasını yeniden çalıştır, nereye kaydedeyim dediğinde mevcut dosyayı seç. ilk indiği hali gibi ise seed yapmaya devam eder.

edit: ben utorrent için yazmışım sanırım flashgette nasıl bilmiyorum tam

torrentte senden kimse indirmiyorsa düşer listeden..seedden sen stop demedikten sonra düşmez.. sağ tıkla start'a bas eğer öyle bir durum olduysa..

flashget > options > BT kısmına gelirsen, orada dosyanın download'ı tamamlandıktan sonra ne kadar süre seed edeceğinin ayarı vardır. sende muhtemelen 1 saat falan bunun ayarı. o ayarı 0 (sıfır) yaparsan, sen o dosyaları oradan çekinceye kadar, süresiz devamlı seed etmeye devam eder.

sorun aslinda benim ba$ima da gelmi$ti ancak nasil duzelttigimi hatirlamiyorum ancak buyuk ihtimalle i$letim sisteminde. bazen durduk yere kendiliginden duzgun cali$dan cd-rw'nin surucusunu yuklemeye cali$iyor ama yapamiyordu. aldiginiz ekran goruntusunu goremiyorum ama aygit yoneticisi'nda surucu gorunuyorsa ona sag tiklayip ozellikler deyin, surucu sekmesini bulun ve kaldirin. bilgisayari yeniden ba$ladin. belki duzelir.

güç kaynağında olabilir.. ben dvd rw aldığımda cd rom la birlikte ikisini çalıştıramamıştım.. güç kaynağı ikisini beslemeye yetmiyor gibi bir intiba oluşmuştu bende.. ayrıca ide kablonu da kontrol et..

ide kablosunu değiştirdim, aynı problem devam etti. sürücüyü kaldırdım yeniden yükledim aynı problem. hatta başka bir cd sürücüsü taktım aynı problem. cihazı görüyor, markasına kadar biliyor ancak sürücüyü yükleyemedim diyor.
güç kaynağında problem olabilir ama o zaman sürücüyü hiç çalıştırmaması gerekmez mi? çünkü sürücüye elektrik gidiyor. hatta açılışta hard disk ile birlikte dvd sürücüsünü de görüyor.

Şimdi feci şekilde sallamıyorsam işletim sistemi, sürücüleri bir veya birkaç klasörde tutuyor. Bu klasörlerden birinde dvd sürücüsünün dosyası patlamışsa her defasında eksik dosyayı tekrar yüklüyor ve haliyle yanlış yüklenmiş oluyor olabilir. Orijinal cd'den yahut dvd markasının sitesinden sürücüsünü indirip kurun derim. Çok attım gibi geldi bir de cümleler boka sardı. Ama aböyledir herhal bilemedim.

işte bu noktada lite-on denen sitede bu modelin 4832k sı yerine 5232k sı var ve o da firmware update diye geçiyor. onu indireyim dedim, bu sefer de yüklmek için boş bir disket ya da cd takın diyor. cd takamıyorum çünkü cd sürücüde zaten problem. disket sürücüsü ise maalesef mevcut değil.

(bkz: daemon tools)'la belki yedirebilirsiniz.

aklıma geldi de o cdyi oluşturma nedeni heralde sistemi yeniden başlatıp cdden önyükleme yapmak. o zaman deamon tools işe yarar mı ki? ama deneyeyim tabii.

şok oldum. demon toolsun oluşturmaya çalıştığı sürücüleri de yüklemedi.

Sürücülere sağ tıklayıp özellikler dendiğinde birtakım ayarlar çıkıyor orlarda bi acayiplik yaşanmış da olabilir. Bilemedim tam olarak.

sağolun ilgilendiğiniz için ancak ne yaptıysam olmadı. bir dahaki formata kadar sürücüsüz idare edicez artık...

eğer başka birinin başına gelirse diye buraya çözümünü yazıyorum. kayıt defteri ayarları bozulmuş bir şekilde. netten xp_cd-dvd-fix diye ufak bir uygulama buldum. kayıt defterindeki cd ve dvd ile ilgili bilgileri temizledi. sonra restart yaptığınızda herşey eskisi gibi oluyor.

uygulamanın işi 1sn bile sürmedi. ben 1 haftadır uğraşıyorum yav ayıptır.

app2.ssk.gov.tr

o adresten sadece hizmet dökümü alınabiliyor.. sağlık karnesi numarası lazım bana..

şu var:

www.ssk.gov.tr!ut/p/_s.7_0_A/7_0_52K

telefon olarak 0 312 444 0 775

o adres sağlık karnesi numarasını girmemi istiyor.. telefonları da meşgul hep.. teşekkürler, ulaşamayacağım sanırım..

Evet geri verilir. Sadece Brezilya'da Dünya kupasının (58-62-70 kazandığı için) orjinali var.

kupaların klüplerin müzesinde baki kalabilmesi için belli sayıda kazanması gerekiyor. bu sayı kupalara göre değişebilir. fakat kupa alındaıktan sonra gelecek yıla kadar da kalıyor...

bildiğim kadarıyla 3 kez üstüste kazanmak gerekiyor kupaya daimi sahip olmak için..

niye peki yahu çok mu pahalı bi şey bu kupa? sanki satıp parasıynan futbolcu mu alınacak? kazanmış işte altı üstü kupa. ver gitsin he sene nedir ki?

öncelikle kupalar çok değerli. misal dünya kupası dediğin içinde kilolarca altın var. üzerinde çok değerli işçilik var vs. kaldı ki her sene kazanana verilmesi manasızlaşır. kupa bir tanedir onu kazanırsınız bir sene sizindir seneye de yeni kazanana devredersiniz, sonra temsili bir kupa verilir müzenizde sergilemeniz için.

bu arada gs nin uefa kupasını kırıp sonradan tamir ettirdiği hikayesi ile ilgili bir komik anektod da şöyledir:

sevilla uefa kupasını kazandığı kazandığı sene oyunculara mı teknik direktöre mi birine içinden şampanya içtiniz mi diye sormuşlardı. içmeye çalıştık ama sızdı içinde durmadı gibisinden bi cevap vermişlerdi. işte o sızıntının sebebi, gs'nin kupayı kırmasıdır :)

Bence her kupada değişiklik gösteriyor. Mesela Dünya kupası arkadaşların da dediği gibi 3 kez üst üste kazanılırsa sizde kalıyor, ama galatasaray liseli arkadaşlarım galatasaray ın kazandığı UEFA kupasının hala galatasaray lisesindeki müzede olduğunu söylüyorlardı.

Bu arada güzellik kraliçeleri de tacı bir yıl sonra bırakıyor bu olay da enteresan...

@ selimse

gs liseli arkadaşların sallıyorlar. müzedeki kupa temsilidir, asıl kupa kuralar çekilmeden önce bir törenle teslim ediliyor çünkü

faruk süren geçen günlerde çıktığı bir programda bu soruyu yanıtlamıştı. kazanılan kupa bir süre kazanan takımda kalıyor ve sonra iade ediliyor. uefa onun yerine temsili bir kupa veriyor, yani şu anda müzede sergilenen kupa bu. eğer aynı kupayı 3 kere kazanırsanız orijinali veriliyor ve o kulüpte kalıyor. en azından uefa kupası için bu böyle.

dunya kupasini uc kere kazanmis ulkeler kupanin orijinaline sahip olur.

bunun disinda, kulup bazli avrupa kupalarinda falan bir takim kupayi kazandiginda bir sonraki sene kupayi kazanan takim belli olana kadar kupayi elinde tutar. o arada replikasini yaptirir, galatasarayin yaptigi gibi kirar, tamir ettirir falan. bi sonraki senenin finaline yakin uefaya yada fifaya geri gider kupa. diceksin her sene ayni kupayi mi veriyorlar, hayir tabi ki her sene yeni kupa veriyorlar, cunku her sene onceki kupalari kazanan taimlarin adlari kupalara islenir falan. uefa-fifa eski kupalari napiyor onu bilmiyorum.

bi de bu arada ekleyelim dunya kupasinda kilolarca altin yok, altin kaplama o, som altin degil.

brezilyanın aldığı o kupa çalınıp eritildi diye falan biliyordum ben

buyuk kupalar gerı verılır..

ancak turkiye kupası , cumhurbaskanlıgı kupası bilmem ne kupası gıbı bolgesel kupalar gerı verılmemektedır diye bılmekteyım..

buyuk kupaya sahıp bır klup de fenerbahcedır..fener de uluslararası bır organızasyona ait orjinal kupa bulunmaktadır..fenerbahce müzesin de gorulebilir bu kupa..

@isot: o büyük kupa dediğiniz şey balkan kupası olmasın sakın?

uefa kupası için diyeyim, haberi falan da yapılmıştı.

orcinali bi sene kalıyor kazanan takımda, sonra birebir kopyasını veriyolar, farklı malzemeden tabi.

orcinal gupayı almak için 3 kere kazanmak lazımmış, o da bi tek interle real madrid'te mi ne varmış falan da filan...

@teritori

evet balkan kupası vardır..

valla büyük bir merakımı giderdiniz, bravo.

karşıda neredesin?

taksim, şişli, osmanbey..

beşiktaş, taksim, mecidiyeköy seçeneklerini uygulayabilirim sanırım.. başka yerler de olur.. seçenekler nedir?

seçenek 1.taksim-sultanahmet otobüsüyle sirkeci.
sirkeci'den harem arabalı vapuru.

seçenek 2. beşiktaş üsküdar vapuru
üsküdar'dan kadıköy yönüne giden herhangi bir otobüs.

üsküdardan harem minibüslerine binebilirsin. kadıköye doğru giden otobüslerin hepsi haremin önünden geçmez. biraz yürümek zorunda kalabilirsin. harem minibüsleri beşiktaş iskelesinin 500 metre falan sağında kalıyor.

gitmeyebilirim de.

pispinti, not olarak eklemiştim tam da onu ama biraz geç kalmışım galiba :)

ama işte başka türlü içinden çıkılamıyor. ikisi de yanlış oluyor çünkü. "gitmeye debilirim" direkt yanlış zaten, debilirim diye bir kelime yok, "gitmeye de bilirim" şeklinde yazınca da yanlış, "bilirim" orda öyle olmaz, bilirim.

başka da koyacak yer kalmadı zaten.. böyle bence.

in google we trust:

"gitmeye debilirim" : 0
"gitmeyedebilirim" : yaklaşık 474 sonuç.
"gitmeye de bilirim" : yaklaşık 3.490 sonuç.

in google i don't trust. zira:

"herşey" : yaklaşık 11.400.000 sonuç
ama canımız ciğerimiz "her şey" : yaklaşık 326.000 sonuç.

bence gitmeyedebilirim diye bir kelime yok, yani konusurken kullaniyoruz ama yanlis.

galadnikov, yani nedir doğrusu?

hm "gitmeyebilirim de" dışında bi kullanım doğru değil yani.

aynı şey benim de uzun süredir kafamı kurcalıyor, "gitmeye de bilirim", "yapmaya da bilirim" vs.
biz arkadaşlarla o şekil kullanımın konuşma harici kullanılmayacağı kanısına varmıştık.yazarken "gitmeyebilirim de" demek lazım.
siz kimsiniz ulen demeyiniz, ünüversüteli ak pak çocuklarız :)

ek: (edit yazmayayım ki türkçe konusunda güvenirliğim sarsılmasın)
ayrıca "gitmeye de bilirim" in konuşurken yanlış kullanıldığını sanmıyorum, biraz daha farklı bir anlam veriyor derim ben."gide de bilirim, gitmeye de bilirim" nere "gidebilirim de, gitmeyebilirim de" nere..biraz daha yavan ikincisi.

ek 2: yahu o değil de mut-lu, mut-suz'un olayı nedir, yapısına bakınca mutlu ve mutsuz kök olarak geçiyor öss/oks sınavlarında.ama -li, -siz eki de var namussuzun.

ne dertliymişim be canım türkçem konusunda, açtırdınız kutuyu :)

öyle bir kelime yok ki yazılışı olsun.

şimdi kuyuya taş atan deli hatunun adını hatırlamıyorum ama zamanında "yeniden sevedebilirim, sözümden dönedebilirim" gibi bir şarkı söyleyip duruyordu.

yok kardeşim böyle kelimeler Türkçe'de.
gidebilirim de olumlu hali. gidemeyebilirim de olumsuz hali.

bana ulaşan her yazıda bu kelimeleri "gitmeyebilirim de" şeklinde düzeltiyorum. bu kelimenin tek doğru yazılışı "gitmeyebilirim de". diğerleri tamamen uydurma.

(bkz: de bilmek)

gitmeyedebilmek gibi bir mastar yok zaten.. evet..

müsadenizle konuyu hortlatacağım.

öyle bir kelime yok, olmaz, yanlış diyen arkadaşlar kendilerini ne zannediyorlar acaba, büyük merak içerisindeyim. dil yaşayan bir varlıktır diyoruz, onu kullananlar şekillendirir ve değiştirir diyoruz, bunun üzerine genel kabul görmüş ve söylendiğinde pek çok kişi tarafından anlaşılan bir şeye yanlış diyemezsiniz. bence burada çok net bir şekilde imla kuralı boşluğu var.

"gitmeyebilirim de" ve "gitmeye de bilirim" aynı anlamlıdır doğru, ancak cümlenin gelişine, konuşmanın veya yazının akışına göre "gitmeyebilirim de" yerine "gitmeye de bilirim", çıkıyor ağızdan. ben kullanıyorum ve insanları da istedikleri zaman kullanmaya teşvik ediyorum. yazılışına tdk bir çözüm bulmalı, bulana kadar ben ayrı yazıyorum.
saygılar.