kulak tıkacı kullan. fan gürültüsünü falan da duymazsın.

fan sesi falan değil benim problemim çok sık tıklama yapmam gerektiği için rahatsız oluyorum

logitech'in bir modeli vardı ama adını bilmiyorum bir bilgisayar mağazasına gidiniz 3-4 mouse'dan biri o şekilde. ben de sizin gibi rahatsız olanlardanım. ben de öyle yaptım

size tablet versek ^^

mouse ile çizebilip tablete alışamayanlardanım =) mouse tavsiyesi istiyorum =)

Buyrunuz:

www.quietmouse.com

rahat ulaşabileceğim bir yerde olursa da süper olur.

böyle bir şey varmış
www.a4tech.com
internette 9 lira diyolar.

bir forumda MS wireless optical mouse 2.0 icin klavye klickinden daha sessiz demisler. bilmem yeterli mi

hocam ne tür oyunlar sevdiğine bağlı, sırf oyun için alacaksan ps3 al derim. bilgisayarın grafikleri daha iyidir elbette ama oyundan oyuna değişir.

şimdi mesela ben gran turismo hayranıyım, bu oyun en iyi araç similasyon oyunudur ve pc için yoktur, sırf bunun için bile ps3 alınır. ps3 ün geleceği tabiiki var.

onun dışında bilgisayarda da oyun zevki ayrıdır, senin tercihlerin önemli ama ben ps3 al derim.

ps3 de bir oyun oyna ondan sonra anlarsın hangisini alman gerektiğini

oyun oynamak için alacaksan ps3 elbette. henüz kırıldı mı bilmiyorum, oyunlarına para bayılmayı göze alacaksan al ama.

Şahsen PC'yi tercih ederim ki ettim de. PS3 gözümde hala pek değerli değil çünkü exclusive oyun yok fazla. Bana 5-10 oyun sayarsınız, yetmez mi derseniz yetmez tabi. GOW sadece ps3 aldırır zırvalığına da girmek istemiyorum.
Ancak oyun çeşitliliği olarak ps3 ün üstüne birkaç sene sonra başka bir konsol görmem. Bence, iyi bir pc topla, eğer daha önce edinmediysen bir de ps2 edin kendine. PS3'e sıra ancak birkaç sene sonra gelir. O kadar değerli ps2 denilen zımbırtı.

türkiye'de yaşıyoruz. alım gücüm belli gönlüm ps3'den yana ama cebim pc diyor. =)

oyunları ucuza getiricem dersen xbox 360 al.

ps3 falan alma beklemelisin bence biraz xbox360 natal adında bisey cıkartıyor onu al.ama ps3 yerine her zaman xbox360 tercihimdir.

1- pc oyunlarında detay her zaman daha fazladır, fakat ps3 de oyunlardaki renkleri pc de yakalamak mümkün değil.

2-monitor gibi kaliteli olmaz.

3- ps3 sahibiyim ve oyunlar yeterli geliyor bana. günde 1 oyun bitirmiyorsanız sorun yok.

en son olarak şunu diyim, eğer sırf oyun oynamak için alacaksınız pc yi hiç almayın, ps3ü tercih edin. pc 2 yıl sonra eskiyor yeni oyunları çalıştırmıyor filan, ps3 ün daha 3-4 senesi var rahat. son olarak blu-ray desteğinide hatırlatalım.

Öncelikle, korsan oyun falan diyenlere bakmayın, online keyfini tatmanız için zaten orjinal kullanmak zorundasınız. Hem pcde hem ps'de.

Ben gelecek exc. oyunlardan bazılarını yazayım, yardımcı olur belki :)


M.A.G. (256 kişi online desteği)
Uncharted 2
God of War 3
Gran Turismo 5.
Heavy Rain

Bu 5 inden bence her biri Ps aldırmaya yetecek oyunlardır. Çıkmış olan klasikleri zaten saymıyorum :)

Benim oyum, hele de bir lcd televizyonunuz varsa ps almanızdan yana. Eğer oyun koleksiyoncusu değilseniz aldığınız oyunları takas yapa yapa rahatça oynarsınız :)

eğer oyun oynamayı seviyorsanız ve sadece oyun ağırlıklı bir kullanım düşünüyorsanız pc'ye çok da gerek de yok da. zira şu an ben şahsen bizzat kendim piyasadaki en yeni pc oyunlarını sıkıntısız ve full detay oynayabilmekte iken; iki sene sonra çıkacak oyunları anti-aliasing açarak oynayabilecek miyim diye düşünüyorum kara kara. üstelik yukarıdaki bazı arkadaşların da bahsettikleri gibi bazı klasik oyunlar var ki onlar zaten pc'ye çıkmayacak. benim o oyunlar arasındaki favorilerim ise Gran Turismo 5 ve Tekken 6. Hatta sırf bu iki oyun için Ps 3 almayı düşünüyorum ve ciddi ciddi para biriktirmekteyim.
Yine de sen bilirsin ama, oyunları pahalı olsa da multiplayer zevki için düşün. Farz-ı misal ps 3 için 100 TL'ye satılan oyun pc'de 75 TL. Öyle çok ahım-şahım fiyat farkı da yok.

3 sene kütahya da okudum. eskişehire 40 dakikaydı. hiç gitmedim ama seviyorum eskişehir'i

düşün artık...

yaş ve beklentilerini yazmamışsın ama gençsen ve adalar'a yakın bir yerde oturuyorsan canının sıkılması pek mümkün değil.

edit: (bkz: kalabak suyu)
bi edit daha: (bkz: donas)

ortalık genç kaynıyor, gezilecek görülecek çok yeri var.

karakedi bozacısı mükemmeldir,
küçük şehir merkezinde dolaşmanın verdiği keyif var,
insanları rahat,
pino tava gibi mükemmel bir şeye sahip ve mavi gölde kahvaltı yapmak gibi bir keyif var(benim yaşadığım yıllarda vardı, hala var mı bilmiyorum)
son çekilen fotoğraflarına baktığımda daha da güzelleşmiş şehir, artık plajıda varmış :)

Nerede olduğunu bilmiyorum ama İstanbul'da okumuş bir Eskişehir'li olarak sana;
Türkiye'nin herhangi bir şehrinin olanakların, organizasyonunun İstanbul'u geçeceğini sanma demek istiyorum. Genel anlamda böyle bir karşılaştırma eğilimine giriyor insanlar...O yüzden söylemek istedim bunu...ama bu Eskişehir'de organizasyon olmuyor anlamına gelmemeli... Çünkü var. Hatta İstanbul'da kaybettiğin zaman ve paranın daha azını kaybedeceğinden, bu organizasyonlara İstanbul'dan daha çok katılabilmen anlamına gelebilir. Örnek vermek gerekirse eğer, sinemayı seven biri olarak Eskişehir'de daha çok sinemaya gittiğimi söyleyebilirim. (Sıkıldığımdan değil...Dikkat!)

Cafeleri, barları boldur; insanı rahattır. Hatta rahatlıkları seni şaşırtabilir. Uluslararası festivaller, film festivali falan düzenli olarak düzenlenir. Bir de son olarak an itibarı ile Ankara hızlı trenle 1,5 saat uzaklıkta...uzun vadede düşünülüyorsa eğer....3-4 yıla İstanbul'da 2 saat uzaklığa inecek.

Bu kadar olsun şimdilik...detay arıyorsan mesaj ile ulaş derim.

eskişehir'e dair soyleyebileceğim iyi bir şey var ve hepsinin özeti olur sanırım; türkiyede hiç bir şehire benzemeyen tek yer eskişehirdir. değişik bir havası güzelliği vardır.

-adamı boğmayacak kadar sakin ve yalnızlıktan delirtmeyecek kadar da kalabalıktır.
-sergi-konser-tiyatro seviyorsan bol bol bulursun ve bu etkinlikler inanılmaz ucuzdur.
-burda pino var.
-her keyfe göre kafe, bar bulursun. bol arkadaş edinirsin.
-meraklıysan inönü'deki uçuş-havacılık etkinliklerine yarım saat mesafede yaşarsın.
-pino demiş miydim? :)

kızları çok güzel (ya da tanrıçam eskişehirli olduğu için öyle bir önyargım var).
öğrenci kenti işte, cıvıl cıvıl.

ev kiraları büyük şehirlere göre biraz daha ucuz.

eğer üniversiteye gitmek için soruyorsan 1sn bile düşünme. mükemmeldir

anadolu'nun ortasında kurtarılmış bölge olarak bakıyoruz biz oraya. (ege'yi anadolu'dan saymıyorum)

cevap veren herkese teşekkür ederim. soruyu ankara'daki son gecemde sormuştum ve o günden beri internet bağlantım yoktu. yazdıklarınızı yeni okuyabildim. üniversiteye gidiyorum evet de öğrenci olarak değil hoca olarak. (yaş 32. yazdıklarınıza bakılırsa daha evvel gelmeliymişim) şehir benim için bilinmezliklerle dolu şu anda. sadece iyi bikaç şey duymak istemiştim. umarım her şey iyi olur. herkese tekrar teşekkürler.

iran kedileri çok usluymuş, eve uslu diye özellikle ondan alındı

sokak kedisi süperdir. sonuçta melez bunlar. birçok açıdan dayanıklı. cinsler gerçekten "cins" olabiliyorlar, sağlık sorunları çok olabiliyor. misal iran kedilerinin tüylerini taramak lazım, yıkamak lazım, tüylerini kırptırmak lazım, burunlarında gözlerinde sorun oluyor. bunlar ırksal özellikler. halbuki bildiğiniz sokak kedilerinin böyle sorunları yok.

benim iki kedim de bildiğiniz sokak kedisi. iyi huylular, akıllılar.

alacağınız kediler yavru ise 1 yaşına gelene kadar çok haraketli, hatta hiperaktif olurlar. 1 yaşından sonra yavaş yavaş durulurlar. haberiniz olsun. sonra bunlar bozuk çıktı diye fabrikaya iadesi olmaz :))

kedilerin de insanlar gibi değişik karakterleri, huyları vardır. kedilerin karakterleri birbirinden farklı olabilir. yeni kedileri alırken gözlemlemenizde fayda var. oyuncu, kendini eğlendiren ve kucağa gelen cana yakın kediler olursa iyi olur.

kedileri aldıktan sonra buraya tekrar yazarsanız veya sözlükten mesaj atarsanız size her türlü yardımı yaparız. bilmeniz gereken önemli hususlar var.

simdi birileri karsi cikacak ama kedi büyümeden kisirlastirin efendim. mevsimi geldiginde erkekse evin orasina burasina attirir, disiyse azar, rahat birakmaz. evden kacar, sokakta sürter, üstü basi rezil bir sekilde geri gelir. yok ben her seferinde bi es bulurum, yavrulari da ese dosta veririm diyorsaniz sizin bileceginiz is. ama basiniza bir yigin dert aliyorsunuz. hem kedinin stresi, mutsuzlugu da cabasi. onun icin iyi düsünüp karar verin. büyüdükten sonra geri dönüsü yok cünkü. tabi burada ev kedilerinden bahsediyorum.

iki kedi almaniz iyi. siz evde yokken sikilmazlar. ancak birini sonradan alirsaniz, birinci kedi huysuzluk cikarir, aklinizda bulunsun.

sokak kedileri doğal seleksiyonun kralına uğradıkları için sokaktan alacağınız kedi diğer kedilere nazaran çok daha dayanıklı ve güçlü olacaktır.

- kedilerinizi dışarı bırakmaktan korkmayın. stres atıyorlar dışarda, sosyalleşiyorlar, daha mutlu oluyorlar. onların doğasında evde kapalıkalmak diye bir şey yok. meraklı hayvanlar hep yeni bir şey keşfetmeye çalışıyorlar. küçükken dışarı alıştırmazsanız, balkondan, camdan mutlaka firar eder. geri döner yine ama yaralanma ihtimali çok fazla.

- kedilerinizi dışarı alıştıracağınızı düşünerek söylüyorum bunu, cins kedi almayın. sokakta rahat bırakmazlar herkes mıncıklar. sokak kedileri hem daha eğlenceli, kıymet biliyorlar. diğer kediler gibi havalanmıyorlar :))

- dışarı alıştırdığınız kedilerinizi artık evde kalsın diye kesinlikle kısırlaştırmayın. kedi kısır olsa da evde duramaz.

- sadece mama vermeyin kedilerinize. ev yemeklerinden verin, ara sıra ödül olarak but haşlayın, sütünü eksik etmeyin. ama mutlaka sütün içine biraz su karıştırın. çünkü sütün yoğunluğu özellikle yavru kediye fazla geliyor, zararlı yani.

- son olarak kediler bir hevesle eve alınıp, sonra terkedilecek hayvanlar değiller. kedi beslemek zordur. tüy döker, sürekli kumunu değiştirmek gerekir, mutlu mu, mutsuz mu önemsemek gerekir, bazen çok geveze olurlar seslerinden rahatsız olan komşuyla tartışmak gerekir. size tecavüz etmeye kalkarlar önemsememk gerekir :) evden gider iki, üç gün gelmezler aramak gerekir. kediyi çok sevmek gerekir. tüm bunlara hazırsanız, aramıza hoşgeldiniz :):)

bu araçlar güzel ancak bu arabadanın alım satımı yapılmadan önce muayenesinin yapılması lazım yoksa satamaz yani devri gerçekleşemez. muayeneden önce de bakımının yapılması lazım ki bu aracın bakımı kesin yüklü tutar ve illaki bi yerden patlak verir. artı olarak lpg işli değilse yine muayeneden geçemez. son olarak kilometre 1 milyon 250bin mi yazıyor yoksa ben mi yanlış okudum?? hayır yani 82 model arabanın 125.000de olması beklenmez zaten de 1milyon km de çok değil mi? elinizde patlamasın?

genel olarak konusmak gerekirse mk1 ler efsanedir. üzerine para harcamayi dusunuyorsan cok guzel sonuclar alirsin.
ilanda ki araca gelince...
kesinlikle bulaşma.

arabaya para harcar mısın? adam etmeye çalışır mısın? bu önemli. daha doğrusu, bu modelde bir araba ancak meraktan alınır, eğer amacın ulaşımsa ve seni ucuzluğu cezbettiyse emin ol bu aracın fiyatından çok masrafı çıkacak sana. para bir yana zaman ve emek kaybı olacak, başın ağrıyacak deli olacaksın. motordan arabaya geçmek istiyorsan en azından 90 sonrası bir araç için bekle.
kısacası bu arabadan uzak dur.

tam hurda ya... buna yapacağın masrafla düzgün araba alırsın bence...

paran varsa güzel bişeyler mutlaka çıkacaktır uğraşmaya değebilir sevmek lazım tabi bi de.motive edicek bişeyler görmek istiyosun boğaziçi üniverstesi garanti kültür merkezinin bir otoparkı var müzayede araçları duruyor orda onları görünce kesin heveslenirsin.

ilanı veren kendini çok zeki mi sanıyor? muayene yok, plaka silinmiş (borcu vs var mı bakamadığın araba alınır mı?).

sakın bulaşma.

bu ilaçlar eczanelere inanılmaz mal fazlalarıyla bırakılmakta. mal fazlası da bir ilaç firmasının kendini eczaneler için cazip hale getirme yoludur. misal "20 kutu viagra alan eczaneye 20 kutu da benden" demektir.(20 kutu fiyatına 40 kutu alıyorsunuz fiyatı direkt yarıya düşüyor ilacın bıraktığı kar 2'ye katlanıyor) ilaç 10 liraya satılıyorsa zaten eczaneye 5-6 liraya gelir üstüne bir de mal fazlası verilirse ilacın fiyatı iyice düşmüş olur tanesini 3 4 liraya kadar mal edebilir. dolayısıyla reçete ile satılmayan ilaçlara misal 50 liralık bir ilaçsa ben buna 40 lira veririm fazla da vermem deme şansınız her zaman vardır. eczanelerin ilaçları satacağı maksimum fiyatlar bellidir. üstündeki fiyat kupüründen fazlasına satamazlar ancak ürünü ne kadara mal ettiklerini de kimse bilemez. bu eczane ve eczaneden sipariş alan mümessil ile arasındaki diyaloğa bağlıdır.

ancak sözlükteki arkadaşları tenzih ederim, eczacılar da az değillerdir. çoğu size 10 lira aza ilaç satmaya yanaşmayacaklardır. çünkü zaten inanılmaz bir müşteri kitleleri var ve hiçbir eczacı yardıma muhtaç değildir. =)

"hiçbir ilaç etiket fiyatından daha düşük veya daha yüksek bir fiyata satılamaz."

Gm bildigim kAdariyla kaliteli bir cinli ama ben uzak duruyorum acikcasi. Samsungun duo bir modeli olacakti o uygun olabilir belki. Acikcasi cift telefin tasiyorum ama biri iphone digeri de samsungun 90 liralik katlanan modellerinden dugu icin yer kaplamiyor gecinip gidiyoruz.

samsungun modellerinden şaşmayınız. general mobile bildiğiniz çin malıdır ötesi değildir.

samsung c5212 kullanıyorum. çok araştırdım almadan önce çift hatlı dünyasını. kararım bu oldu. çok memnunum. general mobile ise dandik ötesi uzak durulası..

1- izmir otogara gitmelisin.
2- yer ayırtmana gerek yok, çok rahat yer bulursun.
3- 25 lira civarı.
4- yaklaşık 3 saat.

bu arada havaalanıyla otogar arasında az sayılmayacak bir mesafe var, havaalanından otogara nasıl gideceğini de önceden araştır, hangi otobüsler vs otogara gidiyor öğren. ben net hatırlamıyorum.

otobüs ile ortalama 3,5 saat sürer.
diğer firmalar hakkında bilgim yok ancak karadeveci'nin 07.30 - 23.30 arası bir saatte bir var, bazen ek sefer de koyuyorlar. fiyatı hatırlamıyorum bende kartları kalmış telefonları 0 232 472 00 73-74. bi ara istersen netleştirmek için.iyi tatiller.

havaalanından 204 var belediyenin otobüsü 5 lira olması lazım onunla otogara gidebilirsin.

hiç uğraşma 150 lira olan biletten al bence sen. en az 70lira uçak, 5 lira otogar otobüsü, 30 lira bodruma + yiyecek, içecek 15-20lira + çektiğin eziyet = 115-120lira + eziyet.

harputoglu mudur, harputogullari midir nedir, onlara bulasmayin. sadece bu super bilgiyi paylasabilirim. sakin bulasmayin. delirtirler adami. sakin. her yerde varlar. ama sakin ola!

sahibinden.com'da piyasayı biraz öğrenebilirsin.

yakın zamanda (4 ay önce) 1200 gibi bir meblağa taşındım, çok fazla eşya vardı ve 4. kattan indirilip 2. kata taşındı, 1 kamyon ve 1 pikap ile. sizinki muhtemelen daha ucuz olacaktır. fazla hayale kapılmamanızda fayda var 3 taşınma 1 yangına bedeldir atasözü boşuna değildir.

yani siz hiç karışmıyorsunuz biz paketleyip kurup açıyoruz işi hem yaş hem yalan. tabii mutfak eşyanızı, giysilerinizi tanımadığınız adamların insafına bırakabiliyorsanız o başka.

yani maksimumu budur, 600tl ve altına olanlara da itibar etmeyin, evi komançiler taşır siz de kırılan dökülen, çalınan, unutulan eşyalara yanarsınız.

Kolay gelsin.

la traviata nın da dediği gibi x-oğlu isimli olanlardan tuzcuoğlu hariç uzak durun, bunlar hep bir x in oğludur, tuzcuoğlu'nun da gerçeği hangisi bulamazsınız ortalıkta zibilyon tane var. sigorta denilen şeye inanmayın, sadece kamyon üzerindeyken ve kamyonun kaza yapmasına karşı yapılan bir nakliye sigortasıdır o.

değerli şeylerinizi mutlaka siz önceden taşıyın, bir gece önceden apartmanın önünde park yeri ayarlayın, daha da önemlisi allah size sabır versin.

izmir'den istanbul'a egetur ile taşındım. 1000 tl para verdim. geldiler paketlediler götürdüler. sahipleri doğulu ama efendi ve dürüst insanlar.

www.egeturevdeneve.com
bu adresten metin bey'di sanırım onunla görüştüm. bir arayın isterseniz. benim ve nişanlımın ismini "arkadaşımın tavsiyesi" diye zerk ederseniz belki bir şeyler daha yapar. adım ilker.

sonucu lütfen bana da bildirin. saygılar.

bence ufak parça eşyalarınızı kendiniz paketleyin. koliler alın, kap kacak, biblo, ıvır zıvır, kişisel eşyalar filan hepsini paketleyin. diğerlerini onlara bırakın. baskülün üstüne çamaşır makinasını, dvdplayerın üzerine fırını koyarlar kamyonda. (bu gayet pahalı, kurumsal firmalardan bahsediyorum)tek tek söylemeniz lazım bunun üstüne bişey koymayın, şöyle yerleştirin diye.

atrin'in önderdiği firma ile taşındık.
850 lira fiyatı pazarlıkla 750'ye indirebildik.
hiç bir sorun yaşatmadılar. biz gayet memnun kaldık.

500 den buyugu varsa bile ben gormedim. ayrica o kadar buyuk kapasiteli bir ide hdd ye para yatirmak cok gereksiz. 170 lira gibi bir fiyati 500 gbliginin. normalde 500 gb sata 2 16mb hddler 100+-10 lira civarlarinda. 60 lira sirf ideliginden odeniyor. 750 si ve 1tbligi olsa onda fark daha da acilir. o kadar paraya neredeyse bir anakart alinir.

harddiski bilgisayara almıyorum. kayıt cihazına alıyorum. ide - sata dönüştürücüsü gibi bişey bulduk bi de sata hdd aldık deneyeceğiz bakalım olacak mı?

sata vardır artık ide üretilmiyor diye biliyorum. sata hdd alın "ide to sata" dönüştürücüler var onlardan edinin bir adet mis.

genelde budur. size 2007 toyota corolla hb satayım? :)

twilight izleyip gelmeyin buraya arkadaşım ya. sen git al bir mini bak tam senlik araba.

minicooper istemiyorum çünkü dönerken çok hakim olamıyorum arabaya ve cooperlar savruluyor. koç un yokuşunda sürüyle adam öldü o cooperlarla, arabanın içinde diken üstünde oturmak istemiyorum.
volvo lar çok sağlammış.

(twilight çı olsaydım yağlı saçlı herifin volvo sunu değil babalar gibi emmett ın wrangler ını almaya heveslenirdim! )

volvo'nun s serisi turkiye'de ikinci elde muthis deger kaybediyor ama anlasilan c serisi ayni durumda degil. hic c30 ya da baska bir c serisi arac kullanmadim ama iyidir diye tahmin ediyorum. (s40 guzel ve saglam arabadir mesela)
bir volvo bayisine gidip test surusu yapip kararini o sekilde ver bence. ileride elden cikarmak istersen de sikinti olabilir tabi bir de o var.

"twilight çı olsaydım yağlı saçlı herifin volvo sunu değil babalar gibi emmett ın wrangler ını almaya heveslenirdim!"

madem değilsin bunları nereden biliyorsun eheheh.

peki madem niye jeep almıyorsun? şu sorduğun araçlardan çok daha güzel jeepler var bu fiyata?

not: ölenlere allah rahmet eylesin ama cooper (şahsen sevmesem de) yol tutuşu çok güzel bir arabadır. o rahmetli olan arkadaşlar azıcık usturuplu gitselermiş. ne demişler? deprem öldürmez, ev öldürür. uyarlarsak; araba öldürmez, hız öldürür.

filmi izlemek başka sapık gibi adamın arabasını almak başka canım sanki içinde geliyormuşcasına :))
jeep ben de çok seviyorum ama park etmek olsun benzin olsun zorlar beni.. yani sanırım?

ı-ıh alınmaz. parasına göre yetersiz bir otomobil. dün de o kadar yazdım, niye inat ediyorsun :D iyi tarafı şu, güvenlik sistemi. volvoların güvenliği hakikaten iyidir ve bu sistemlerin yaratıcılarındandır volvo. ama artık çoğu yeni araç bu güvenlik standartlarına göre üretiliyor, eskide kaldı o, şu araba sağlam bu araba taş gibi lafları.

özetle şunu diyeyim ben sana. bu tarz markaların bu tarz otomobillerinin ancak yüksek güçlü olanları alınabilir. benzine para vermek istemiyorsun, haklısın da. bu tarz otomobiller aldığında benzine para yatırmak zorunda kalacaksın. gidip c30'un 1.6'sını aldığın zaman lanet edersin arabaya. 1800 motor altı arabaları orta sınıf modeller üreten markalardan almak lazım. istisnalar var tabiki onlar da alman otomobilleri. nedir mesela; bmw 1.16, 1.18, 3.16, 3.18, mercedes c180 k blue efficiency, c180 kompressor, sonra a serisi, clk'lar falan. bmw 3.16 da alabilirsin. tasarımı sana göre çok sade gelecek eminim ama müthiş ötesi bir arabadır. performansı iyi, yakıt tüketimi az, konforu iyi, iyi oğlu iyi yani.

mini cooper'a gelince. baz versiyon sayılabilcek bir modeli var onun, mini one diye, onlar kötü, tamam. normal cooperlar, cooper s'ler falan yol tutuşu iyidir, kolay savrulmaz.

dunku duyurunuda okumustum uyku zamanina denk gelince yazamadim.

oncelikle internet sitelerindeki araba fiyatlari genelde normalinden yuksek oluyor.ozellikle kupon arabalarda bu fark oldukca yuksek oluyor.dunden beri yazilanlara baktigimda sizde bu tarz bir arac ariyorsunuz.asagi yukari ayni dusuncedeyiz.

pt yi bende cok begenirim.uzunca bir sure alip almamak arasinda kaldim.bir yurtdisi seyahatimde kiralayip 2 gun kullandim.ancak acikcasi kullanmak cok keyifli gelmedi sadece retro goruntusu albeni yaratiyor.

volvo c30 u isyerime yakin bir bayide gordum.guzel bir arac olmus.aslinda gidip bir kullanmak lazim.

dun konusulan 116 hakkinda birseyler soyleyebilirim.aralarinda 316 yla cok fiyat farki olmadigi icin almayi hic dusunmedigim bir aracti bu.ancak esimle gidince bizimkisi 116 nin basindan ayrilamadi.yaklasik 20 gundur kullaniyor.arada bir tur atmam icin banada veriyor.dtc sistemi devrede oldugu surece virajlarda oldukca iyi.savurmak icin bayagi bir ugrasmam gerekti.dtc devreden cikarildiginda bildigin sahin oluyor.yakit sarfiyati 100 liraya surekli klima acik 340 km civarinda yol yapiyorsehir icinde.ben kullandigimda bu sanirim 300 km lere duser.umdugumdan cok daha guzel bir arabaymis.dun baktim 2005 modellere 35 gibi bir rakam isteniyor buda 30 gibi bir fiyata alabileceginiz anlamina gelir.siz araca bakip teklif yapin vermeyen arap:)

c30 çok çok şık olmuş gerçekten ama içi tofaş gibi, çok kalitesizdi. herşey korkunç bir plastikle kaplanmıştı..
sanırım ben herşeye rağmen pt cruiser dan vazgeçemicem! anladım ki onu almazsam mutsuz olucam..
çok teşekkür ederim 2 gündür cevap verenlere, zamanınızı aldım :)

dediğim dedik çaldığım düdük :D inşallah millet demişti demezsin :D neyse, hayırlı olsun o zaman. kazasız belasız kullan inşallah (:

git slk 200 kompressor al. hem coupe hem cabrio hem şekil pt alıp pişman olacaksın.

vw scirocco bakın tam size göre.hem koçun yokuşunuda alır

sciroccoyu dün de önerdim, beğenmedi sanırım :D tasarımı gerçekten güzel allah için, ne zaman geçse herkes dönüp bakıyor. siyahı ve kırmızısı da ayrı bi güzel. pt cruiser ne ya? retro tasarımlı çok çok özür dilerim sikindirik bi araba. of bana dert oldu yemin ederim :D

digimon?

(bkz: jumaru)

3 günde 1 soruluyor bu da =)

aslı'cım hayatının hatası olur. madem o kadar paran var git bir 2. el mini al ya da golf al. pt cruiser nereden çıktı? sakın öyle bir şey yapayım deme.

gerçekten mi? niçin?

ekşi duyuru arabacılar meclisinden beni görevlendirdiler, ben yanıtlayayım :D aslına bakarsanız her zamanki nedenler. servis masrafları, bakımı, yakıt tüketimi, 2. el değeri gibi konular. fakat chrysler nedense benim gözümde pek bir tırt firmadır. amerikan arabalarını sevmiyorum (ford'un bir kaç modeli hariç) atrin'in teklifi çok daha mantıklı. mini cooper görünüm açısından çok güzel bir otomobil. bmw çatısı altında olduğundan da artık çok daha kaliteli. ingiliz olmasına rağmen alman sayılır bir yerde. golf'e zaten laf söyleyenin alnını karışlarım. cooper'ın bakımı size biraz daha pahalıya mal olacaktır. bütçeniz bu arabayı kaldırmaya elverişli değilse golf'ü tercih edebilirsiniz.

aradığınız özellikleri sıralayın, ben size söyleyeyim hangi arabayı tercih etmeniz gerektiğini :D

çok teşekkür ederim =)
ben öyle çok gezmem dediğim gibi anadolu yakasından bile çıkmıyorum. o yüzden trafikte çok benzin tüketmesini istemiyorum. yedek parça servis filan da önemli tabi, bugüne kadar hiç büyük bir işim düşmedi ama düşerse de bütün paramı almasınlar isterim..
ama en önemlisi ben o arabayı gördüğümde içim açılsın ne tatlıymış bu diyim =)

edit: bu arada ikinci el almak istiyorum kesinlikle

vosvos satayım, 74 model ? :D aklıma gelen güzel tasarımlı modeller şöyle: vw scirocco, renault megane (yenisi), ford fiesta (yenisi), seat ibiza (yenisi), audi a3, alfa romeo mito. bunlar arasında en çarpıcı olanı vw scirocco'dur. gerek motoru, gerek tasarımıyla. ben her gördüğümde ne güzel araba yapmış adamlar abi yaa diye iç geçiriyorum. eğer hiç görmediyseniz google'dan bir bakın derim, sizin zevkinize uyar gibi geliyor bana. diğer seçenek olarak da alfa mito olabilir, tasarımı çok hoş bir araba ama tavsiye etmem. burda sürüş özellikleri olarak tavsiye etmeyeceğim tek araba mito'dur. en iyisi de scirocco. scirocco'ya bir göz atın.

aa nasıl unuttum! fiat 500. kesinlikle buna da bir bakın. çok şirin bi araba (:

çok saolun 1.16 ya da a3 bakıcam sanırım =)

siz bakadurun ben yorumlarımı aktarayım :D 1.16 kullandım. çok eğlenceli bi araba. bmw'nin ağırbaşlılığından yoksun ama kesinlik bir bmw olarak hissettiryor kendini. performansı çok iyi ve 1600 cc olması sebebiyle de yakıt tüketimi az.(yanlış hatırlamıyorsam 6-7 lt civarı olması lazım 100 km'de) haliyle vergisi de az. kesinlikle alınabilir bi araba fakat servis masrafları zorlayabilir. a3'e gelince. 1.6 a3'ü tavsiye etmiyorum. fazlasıyla hantal kalıyor. fakat 2. el değeri 1.16'dan daha iyi. diğer yandan da 1.16'dan daha fazla yakıyor. burda mantıklı seçim 1.16'dan yana. hatta 1.16 dizel. türkiyeye geldi mi bilemiyorum fakat.

o paralara bmw 1.16 bulunabiliyorsa 1 sn düşünme git al.

bir de o var tabi. 20-30 bine 1.16 ı-ıh. anca kazalı falan bulursunuz.

a3 ve 1 in 1.6 larından performans kesinlikle bekleme, ikisi de ölü..hele 1 serisi bmw değil yani olmamalı.eğer dış görünüm diyorsan ikisi de olabilir ama parça olarak pahalı modeller. 2. el de o parayla orta segment arabaların dizellerine bakabilirsin

benim aklım pt cruiser da kalacak.. bunun neden kötü bir araba olduğunu bana anlatabilir misiniz? yedek parça konusu dışında başka birşey bulamadım, vazgeçemiyorum aklım kalıyor.

kotu olan araba degil. turkiye'deki servis durumu. yani hem rutin bakimi pahali oluyor, hem yedek parca gerekirse uzun sure bekliyorsun, ustune o da pahali oluyor falan. masrafi cok yani.

pt cruiser kullanmış bir insan olarak (arkadaşımındı, mini'den sonra tipini beğenip almıştı kendisi) bu kadar "dönemeyen" bir araba kullanmadım hayatımda diyebilirim. kamyonet bile kullandım, o daha rahat manevra yapıyordu. 15 yaşımdan beri yasal olarak araba kullanırım, bir genç kadın için, istanbul'da, hele de anadolu yakasından pek çıkmıyorsa filan, subaru forrester öneriyorum. araba gibi, park ediyosun rahat rahat, hep dört çeker olduğundan karda kışta başın ağrımıyor, turbo almazsan benzin tüketimi de iyice. 2. elleri istediğin fiyata olabilir.

ben de arabadan anlamam ama bu chrysler pt cruiser gerçekten güzel görünüyor şeklen, hem artık eskisi gibi yedek parça olayları çok farketmiyor diyorlar ama kekliyorda olabilirler.

alchemistt: ben de yedek parça sorunu yaşayacağımı sanmıyorum yani sonuçta her araba için ayrı motor üretmiyorlardır ya??? kapısı penceresi de sanayide bile yapılıyor.

zkurmus: subaru ya baktım ama çok fenaymış o ya adı gibi orman kaçkınıymış =) umarım tekrar bakıyorsundur cevap verdiklerine! ilk defa kullanan biriyle konuşuyorum ve ekşisözlük hesabım da yok! benim için en önemlisi benzin konusu, su gibi benzin gidiyorsa hiç heveslenmiyim ben, umarım görürsün bu mesajı..

valla senin yerinde olsam bir dakka düşünmeden mini cooper alırdım. karizması yeterr.

30 bine kadar çıkabilirseniz, 0 chevrolet cruze alın. koç gibi araba kendileri.

chrysler iflas etti fiat kıçını toparlasın diye destursuz hacetini gören bedevi konumunda eğilerek taş aramakta şu an. bu durumda sadece pt cruiser değil diğer jeep modellerinin de parça ve servisinde uzun vadede problem çıkacaktır.

subaru forester 7 yıldır kullanıyorum. çok yakar ama o performansın da bedeli odur, hem 2000 motor hem 200 beygir turbo, hem otomatik vites hem de az yaksın olmuyor olamıyor.

20-30bin aralığında polo, subaru nun impreza larının tavsiye ederim. impreza o paraya sıfır bile olabilir.

çok gezmiyorsan nasıl bir performans bekliyorsun? yani nedir performans beklentin ki? 4 senedir 1.16 kullanıyorum, gözün kapalı al derim ancak debriyaj balatası 850 tl habarin olsun. clio'nun 100 tl :) bunu da bil ama!

pt cruiser'ı unut, cidden unut. Gm ve Chrysler iflas bayrağını çekmiş durumda. Bu durumdan nasıl çıkacakları da belli değil. Şu 1-2 yıl olmasa bile, ondan sonrasında başın cidden çok ağrıyacaktır, arabayı da satmak istediğinde satamayacaksın. Chevrolet, Chrysler, bu markalara yönelmeyin. Chrysler'in bi tarafları iyice zora girdiğinde atıyorum 1000 tl'lik parça olacak 3-4 bin lira. Hem bu araba zaten fazla yakar. Başınız çok ağrır. Almayın derim. resimlerine bakıp iç geçirin sadece yeter (: Alman arabalarına yönelin. Mercedes, Bmw veya Volkswagen alabilirsiniz. Babamın kullandığı 82 VW T3 Bus var, bir parçasını bulamadığımızda Almanyadan sipariş verip, ertesi gün getirtiyoruz. Çok da ucuza mal oluyor ama tabi 82 model bu. (vosvos hastalığı naparsın) Vw, Bmw veya mercedes veya bunların sahip oldukları markalardan seçimlerini yap. Bmw ve mercedesin parçaları, ıvırları zıvırları pahalıdır ama baş ağrıtmaz bu arabalar. İstediğin kadar hor kullan, sağını solunu çarpa çarpa parçala, gitmem demezler. Japonmuş, italyanmış, ingilizmiş, amerikanmış bilmem neymiş, hepsinden daha iyidir alman arabaları mühendislik açısından. Al bmw'yi gitsin. Tipine bakıp araba alırsan başını duvarlara çok vurursun.

bmw yan sanayi yedek parçada ucuzdur. illa kendi servisi demezseniz birçok markadan daha ucuza gelir. vw de öyle.
ford ve opel de keza öyle.

ibrahim tatlıses filmlerindeki bmwlerin yollarda cirit atmalarının sebebi de bu yedek parça ucuzluğudur. ayda bir servise götürürler.

aslı, bakıyorum eski cevaplarıma :) ben 3 yıldır subaru forrester kullanıyorum, orman kaçkını gibi değil, hele 2008 öncesi modelleri muhteşem. git bi dene kullanmayı, hakkaten şık araba. dediğim gibi, eğitim yılı içinde günde 100 küsur km kullanmayınca, normal migrosa git, dişçiye git, sinemaya git vs bir ay boyunca bi depoyla da idare ediyorum. birisi scirocco tavsiye etmişti ya, ismi faul ama o da çok şık araba, kıstasın oysa.

arazi arabası istemediğime karar verdim :) çok teşekkür ederim!

symbian 3rd edition sanırım o model. ben de vaktinde baya aramıştım, forumlardan da araştırmıştım ama çaresini bulamadım. sis yerine sisx oyunlar ararsanız sorun olma ihtimali azalır. bir de symbian yerine java oyunlara bakabilirsiniz.

paketler halinde thepiratebay'de falan var. s60 3rd edition onun symbian ona gore aratirin. ayrica s60v3 diye de gectigi oluyor bazen.

thepiratebay'de falan symbian s60v3 olarak aratin.

java oyunlari gotume benzedigi icin onlarla ugrasmayin sisx uzantili olanlari indirip kurup deneyin derim.

maxicep.com un forumlarında bir dünya program var. imzalı ve imzasız olarak belirtiyorlar

bornova özkanlarda bir tıp merkezi var, adını unuttum

bornovada "ekodom" var ..annem yıllardır oraya gidiyor ben de bir iki kez gitmiştim.

Özel İzmir Polikliniğinde çok iyi bir hekim vardı (Bornova) lakin kapattılar ve şu an nerede bilmiyorum. taşındılar mı yoksa dağıldılar mı.. ben de arıyorum.
kadın/"erkek" ya da üniversite/devlet/"özel" farketmez dersen bir başka yakınımın hastanesinden birini şiddetle önerebilirim.

(sanırım Ekadom'u diyorsun Berhan?)

ekadomun dr.larıyla bir süre çalıştım. ikisi de işinin ehli insanlar. özellikle hüseyin ceyberi'yi tavsiye ederim. genellikle özel hastalara bakılıyor gibi algılansa da mekan olarak ssk falan da geçiyordu orada yanılmıyorsam. telefonla bilgi alabilirsiniz google'a ekadom yazın sitesi çıkar

kanun maddesini hatırlayamadım fakat eksik evrakla trafiğe çıkmaktan sanırım 55 ile 105 arasında bir ceza uygulanabilir.
Bu noktada araç sahibinin bir an önce kayıp için aracın bağlı olduğu trafik şubesine başvurması gerek. Aracın plakasının baş harfi hangi şubeye bağlı olduğunun tespitinde faydalı olur. Çünkü her şube her harf grubuna bakmıyor. Bunun için telefon açıp sorabilirsiniz.
Peki başınıza ne gelir onu hemen söyleyeyim.
Öncelikle uygulamaya denk gelirseniz ve aracın ruhsatını ibraz edemediğiniz için hemen aracın sorgusu istenir asayişten ve sizin GBT araştırmanız yapılır. Bu esnadaki davranış stiliniz sizin uygulamadan sonraki sürecinizi de belirler. Şüpheci, panikleyen bir tavır sergilerseniz 48saatlik gözaltına alınmaya kadar giden bir polis merkezi ziyareti kazanabilirsiniz. Tabi bu durumda sadece sizin davranışınız değil, uygulamadaki memur arkadaşların o günkü ruh halleride durumunuzu belirleyen önemli bir etken olacaktır. Çünkü memura o günkü görevinde hep cins tipler denk gelmiştir onların kızgınlığı sizde de patlayabilir. Bu ihtimalde var.
Asla bu hadise için "abi oluru yok mu bu işin" gibi bir çalışma içinde olmayın işleri zora sokarsınız.
Arabayı polis yüksek ihtimal bağlar çünkü ruhsatın kayıp olduğunu karakola veya gazeteye kayıp olarak bildirmediyseniz eğer aracın sizde kalması söz konusu bile olamaz çünkü aracın size ait olduğunu ispatlayacak bir evrağınız yok elinizde. Belki anneniz kullandığı anda denk gelse bi ihtimal ama siz kullanırken uygulamaya denk gelirseniz araç yüksek ihtimal bağlanır. Çünkü polis nerden bilsin sizin annenizin arabasını kaçırmadığınızı veya o aracı çalmadığınızı?

Bu tip sorunları yaşamamak için bir an önce ruhsat sahibinin yeni ruhsat için başvurması gerek.

bilginize.

Ruhsatın kayıp olduğunu bildirmiştik de araya işler girdi ve çıkartamadık ruhsatı; GBT araştırmasında araba annemin adına çıksa ben de aynı soyadını taşıyorum sonuçta, o anlamda problem olmaması gerek diye umuyordum; ama olmuyor anladığım kadarıyla.

@zaugnakhaldun
valla hocam seni iyimser gördüm ama maalesef süreç öyle iyimser değil.
Dediğim gibi aracın annenizin adına kayıtlı olması ve ruhsatın kayıp olduğuna dair belgenin yanınızda bulunmaması sizi bir süre polis merkezinde misafir ettirebilecek güçtedir. Kazara ufacık bir sert cümle kurarsanız polisin sizi mukavemetten, aitliğini ispatlayamadığınız bir aracı kullanmaktan ifade vermeye ve sürecin ispatına kadar gözaltına almaya hakkı vardır.
Bu süreçte aracın annenize,babanıza ya da abinize olması birşeyi değiştirmiyor.
Kısa ve öz bir süreç yaşarsınız.. memur direk "beyfendi buyrun bizimle karakola kadar gelin, araç sahibi de gelip durumu teyit etsin" diyebilir ve aracı çekici ile çektirip sizi karakola götürebilir.
bu işin ortalama maliyeti de; çekici: 50TL, otopark günlük 7-10TL(girdi çıktı dahil), ceza 55-105TL arası ortalama : 150-200tl civarı bir maliyet çıkar ekstradan.
Oysa ruhsat içinde bir 200tl civarı para harcayacaksınız zaten.

Şimdi arayıp öğrendim, ruhsatın kaybolduğuna dair başvurduğumuzda verilen belge arabada duruyormuş:)


Bu belge yanımızdayken neler olabilir diyeyim bu sefer:p

o belgeyi hangi merci/kurum vermiş?

Plakanın bağlı bulunduğu polis merkezinden almıştık.

o belge (sanıyourm ki mahiyeti itibarıyla bir tutanak)sizin yeniden ruhsat çıkarma işlemlerinizde faydalı olması amacıyla verilmiş bir belge. dolayısıyla, o belgeye dayanarak ruhsatsız ve evraksız araç kullanmayı abartmamak gerekir. örneğin 2-3 hafta gibi makul bir süre boyunca o tutanağı araçta bulundurursanız polisler problem yaratmayabilirler. ama örneğin o tutanağın tarihi 2-3 ay öncesine dayanıyorsa hakkınızda gerekli yasal işlemleri başlatırlar. son olarak da; polisler bu tür büyük eksiklikler konu olunca rüşvet almazlar. teklif bile etmeyin bence böyle bir durum başınıza gelirse.

o belgelerin süresi genelde 1 - 2 gündür. bir an önce çıkartın. hatta çıkartmaya annenizle gidin ya da sizde tam vekaleti olsun.

demir tozunun mıknatıs gibi kutupları olmadığı için sadece çekebilirsin diye biliyorum ben

Ben dün de dediğimi tekrar yazayım o halde.

Etki ile mıknatıslanma diye bir olay var, bu sayede itebilirsin diye düşünüyorum.

simdi bu işi yapman imkansız. tozlar manyetik alanda yine kutuplanacaktır ve fakat daha guzlu bi mıknatısla itmeye kalktıgınde yonunu ona gore degistirip guclu olana cekilecektir.

hmm mümkün değil yani?
sürükleyip götürmek değil de elektromıknatıs çalışınca anlık uzaklaşmasını sağlamak istiyorum.

imkansiz diye bir sey yok ama imkansiza yakin sartlar olabilir. soyle ki:

- tozlarin asimetrik yapidadir, ornegin cubuklar seklinde.
- tozlarin kuvvetli bir manyetik alanda miknatislanmasi (polarizasyonu) saglanir (kuvvetli manyetik alan=tozlarin koerzivitesinden daha buyuk)
- tozlar duzgun manyetik alan icinde kuzey-guney kutuplari boyunca bir yone dogru dizilmis vaziyetteler.
- tozlarin icinde bulundugu ortamin viskozitesi senin itmek icin kullandigin manyetik alan tarafindan yaratilacak donme kuvvetine karsi koyabilecek kadar surtunme yaratacak ama cubuk seklindeki tozlarinin sivri uclari boyunca ilerlemesini de engellemeyecek.

bu durumda tozlarini itebilirsin.

mıknatıslanma değil de elektriklenme gibi bir yöntem kullanabilirsin

nanoteknolojiye sahip değilsen çok zor.

elektriklenme ile nasıl yapabilirim. internette sorumla ilgili bilgi bulamadım

statik elektrikle alakali seylere bak, oradan bi seyler bulursun.. hatta uygulamali fikir ariyorasan baca filtreleme sitemlerine bak, hem manyetik hem de elektrostatik filtrelerle toz ayristirmanin nasil yapildigini gorebilirsin. ayrica eger tozlarin yeteri kadar kucukse (kolloidal sistem olustracak kadar) o zaman electrophoresis diye de bi arastir. hic degilse eglenirsin.

öyle yapayım. teşekkür ederim hepinize

müşteri hizmetlerini arayıp kontör hareketleri hakkında bilgi isteyiniz. ben harcamadım nereye gitti benim 20 kontörüm gece vakti diyiniz. size söylesinler nereye gittiğini . sonra sözlüğe girip bizleri de bilgilendiriniz.

muhtemelen bir servise üye olmuşsunuz. arayın iptal ettirin tez elden.

20 kontör gittiyse, kuvvetle muhtemel abone olduğunuz bir servistendir. servisi aramanız en iyisi.

gprs ayarlarına bakın. belki farkında olmadan telefonunuza gprs'den veri transferi yapan bir uygulama kullanıyorsunuzdur.

pek cok nedeni olabilir.

1- gprs, edge vs.
2- herhangi bir servise uyelik turkcell ici veya disi
3- siz uyurken telefonu sizden habersiz kullanan birileri
4- uyurken yanlislikla bir yeri aramis olmaniz uyku sersemligi ile (bi yerinizin bi tusa degmesi)
5- turkcell'in sacmalamasi


parami 5 uzerine yatiriyorum.

isteklerini çıplak bir hatunun göbeğine yaz, fotoğrafını çekip bition'a yolla; kesinlikle dikkatlerini çekecektir.

1) yavaş yavaş yayılan reklamlara ve reklama tıklayın yazısına gerek var çünkü her gün girip 10 resme tıklasan tek başına 10x500kb(min) bandwithi tek başına yiyorsun. gün içinde kaç kere resim gösterimi yapıyor bu site ve maliyeti ne biliyor musun? sitenin tepesine bahsi geçen o yazı yazılmadan önce kaç kere destek olması amacıyla reklama tıkladınız? biz de keyfimizden koymadık o yazıyı oraya. lütfen tek yönlü düşünmeyin. sitenin reklam geliri aylık 1.5-3$ arasında değişiyordu şaka gibi.

2) fotoğrafın altına yapılan yorumların cılkının çıkması sizin ve kullanıcıların kontrolünüzde. yüklediği foto altına yapılan yorumu şikayet eden eser sahibinin şikayet ettiği yorum siliniyor(aynı sözlükteki nick başlığı gibi). ayrıca eser gönderim kısmında "eserime yorum yapılamasın" gibi bir seçenek var. artı olarak ayarlar sekmesinde "istemediğiniz kategoriyi görmeme" seçenekleri var. istemediklerinizi görmüyorsunuz. daha ne yapalım? size göre cıvık yorum yapan yazarların eğitim masraflarını karşılayabiliriz ama bunun için de reklama tıklamanız lazım.

3) assert h ve thalamus(ki thalamus bu sitenin kurucusudur biz sadece devam ettiriyoruz) sırf tatmin olmayan yazarlar (şu şöyle olsuncular) ve çok ciddi şekilde vakit gerektiren kodlama/moderasyon yüzünden bıraktılar. biz de bırakacaktık kıyamadık.

kısacası; herkesi tatmin etmek ne yazık ki mümkün değil.

gıcıklık yapmış olmak istemem ama tek yönlü düşünmeyip kendimizi bir de adwords reklamvereni olarak düşünelim. sitemize yüzlerce niteliksiz ziyaretçi gelip en fazla on saniye dursa, bunun karşılığında yüzlerce lira para ödesek ? reklamveren açısından düşününce de böyle bi sorun ortaya çıkıyor.

alternatif olarak sabit reklam alabilirsiniz. (bkz: adtech)* ya da sitenin altına "sitemiz xxx sunucularında barındırılmaktadır" benzeri bir yazı karşılığı hosting sponsoru bulabilirsiniz. bu sponsporluk olayını biraz riskli bulabilirsiniz ama sabit reklam olayını denemelisiniz *

sabit reklamı şunun için de tavsiye ederim, google paso ücretsiz kupon dağıtıyor tık başı ücret 0,01 e bile düşüyor. sunucu masraflarının bi kısmını bile bu şekilde tamamlamanız zor görünüyor.

bu işlerle az-çok ilgilenen birisi olarak zor durumda olduğunuzu tahmin edebiliyorum. yazdıklarımı şikayet gibi değil de öneri olarak düşünürseniz sevinirim. şimdi tık başı yüksek vereceğini tahmin ettiğim bi reklama tıklamak üzere ek$ibition'a gidiyorum :)

(bkz: adblock)

hacım selam ederim;

lagoongreen gmail den her turlu iletisebiliriz bi yere not al.

yok o baslıgı okuyorum ben duzenli olarak, arada duzelttiğimiz eklediğimiz seyler de oluyor ordan bakıp. haksızlık etme o kadar da. ha ama thalamus ce assert ın ayrılısından sonra daha yavas oluyor dogal olarak. pek kimsenın vakti yok. lakin o dediğin reklam olmasın kısmı zor. onceden karsılıyorduk sonradan kastı bira daha cazip geldi. o kısmı karısık.

evet yarın da siteye girebilmek için o reklama tıklamanızı rica ediyoruz sadece.

yalnız kapalı devre bir site, reklam geliriyle ayakta durması biraz zor görünüyor. onun yerine aynı ekşi duyuru gibi melez bir yapılanmayla trafik arttırılabilir. premium özellikler falan eklenebilir. eşki sözlük gibi deli popüler bir şeyin yan ürünüyken, yazar olmaya deliren bunca adam varken, onun dışında hali hazırda bir popülasyon bazı varken, ekstradan fink atacak yer arama arzusuyla coşup gidebilir gibi. biraz da reklam hedefleme belki. ha kim yapar, altına girer, bilmem.
benim fikrim, sizin yapabileceğiniz şey, bu kadar seviyor, düzelmesini istiyorsanız, amaç da dikkat çekmese, bağışta bulunun. görmezden gelineceğinizi sanmıyorum.

ben sunu merak ettim;
ek$ibition'in su anki durumu hangi durumuna gore cok vahim?

ya da soyle sorayim;
ek$ibition'in onceki durumu nasildi da simdiki cok vahim?

eser/yorum kalitesi ile ilgili bin defa aciklama yapildi, gerekirse bir defa daha yapilir ama once konu hakkinda az da olsa fikir sahibi olabilmeniz adina sunu okumanizi oneririm;
www.eksibition.org

igrenc google reklamlari (reklamlara tiklayin dayatmasi) ve sitenin gelecegi konusunda ise dusunulen bazi seyler var lakin dusunulenleri gerceklestirebilmek ek$i duyuru'ya girip "bu ek$ibition'in bu hali ne olacak boyle a dostlar" yazmaktan cok daha fazla vakit alan seyler olmaya devam ettikleri surece google reklamlarina katlanmak zorundasiniz.

biz sayfa basina en fazla 3 reklam koyarak "optimum cirkinlik" yarattigimizi dusunuyorduk ama bilgimiz haricinde olmus olsa gerek; dediginiz uzere reklamlar her yeri kaplamaya baslamis. bu durumda derdinize buffy'nin de ornekledigi uzere reklam engelleyen yazilimlardan baska bir derman bulabilmeniz pek mumkun gorunmuyor. bu yazilimlar google reklamlari ve benzeri trilyorlarca denyo tanitimi engelledikleri gibi, "iplerin kontrolunu kacirdiginiz zamanlarda" dil alti hapinizi ve tansiyon ilacinizi da ayaginiza getirerek ipleri yeniden kontrol altina almaniza yardimci olabilirler.

tesekkurler!

sozluk.sourtimes.org

iyi de caylak olman sadece silinen entry'n ile ilgili olmayabilir. o yuzden "tamamen haksiz" gibi laflar etmeden once sozluk yazarlarinin kisisel tarihceleri basligina bir goz at.

iletişim kısmına bol bol mesaj gönderdim zaten, oradan bir sonuç alabileceğimi sanmıyorum. ayrıca entryim silindikten 2 dakika sonra çaylak oldum. %99 bu sebepten ötürü olsa gerek

iletisim kismindan sonuc alirsin, kontrol ediliyor orasi...

burayı takip ediyorlar görürler. ama bir şey söylerler mi bilemiyourm.

hocam bi zahmet okuyorlarsa da bi cevap atsınlar, durum bu yazdım işte benim çaylak olmam o entrymin silinmesi doğru mu şimdi ? kaç gündür mesaj atıyorum ipleyen yok

eh aslında anket doldurmuşsun. bu da yetiyor birçok durumda çaylak olmaya.

hakli olsan simdiye coktan yazar olurdun. zorlama daha fazla bence.

yau nasıl yetiyor :s kurallara aykırı ne yazmışım.

diğer duyurularda da okudum, moderatör hatalı olsa bile aylar sonra durumu düzeltiyormuş.

Geçen gün de aynı şekilde uçuruldum diye duyuru yazmıştın o zaman bakmıştım entrylerine fazla kasma o entrylerle geri döndürülmen zor. bi de kolbastı ile ilgili bi "bakınız"ın da vardı sanırım daha önce aynısının aynısı verilmiş bir "bakınız"dı...

uçurulan başka bi arkadaş sanırım. evet dedim 1 tanesi haklı zaten diye. nesi zor onu çözemedim. zannedersin sözlükte herkes bilgi fışkıran aydınlatıcı şeyler yazıyor, alternatif porno film isimleri hakkında yazıp bunu deme istersen

haydaaa hayat memat meselesi değil heralde bi konuda sorun olduğunu düşündüm ve bunu dile getirdim konu nerelere geldi

sadece sana son bir kac gundur anlatmaya calistigimiz sey (ki ayni mevzu defalarca islendi) caylak oluyorsan ya da ucuyorsan bir sebebi mutlaka vardir. yazar tarihceleri acilmadi halen kullanicilara. demek ki en ufak hatanda caylak olmani gerektirecek not(lar) dusulmus tarihcene. bu isin oluru bu. hata olsaydi geri donerdin diyoruz, daha ne diyelim?

sözlükte bulunan iletişim bölümüne mesaj atıp cevap alabildin mi ? bravo o zaman ne diyim, ben de hakaret etmedim heralde. 4 tane mesaj attım ve hepsini düzgün bir dille yazdım. cevap verilmeme sebebini anlamış değilim. sen şu an yazarsın, birine mesaj atarken bir yazara mesaj atıyorsun sanırım e o zaman cevap alman normal bi olay zaten. benim cevap alamadığım kimseler iletişim bölümüne bakan insanlar. mesajı gönderirken mail adresini de yazıyoruz. eh yeter be birader deseler ona da razıyım bu saatten sonra

muhtemelen sebebi bu degildir ama eger bu ise yanlis yapmislar. artik su tarihceyi yazarlara acmayi becerseler de "vardir bir hikmeti" noktasindan bir adim ileriye gitsek.

anket doldurmak yasak degil, entry hatali da degil (soyledigine gore) bu durumda elbette hakkini arayacaksin. ara. iletisim uzerinden mail at ama okumayacaklar. artik iletisim mailleri sadece hukuki sorunlar icin degerlendiriliyor. soyle bir arkdasina sozlukten mesaj atsin ya da bekle caylakliktan cik "beni niye caylak ettiniz" diye cemkir.

benim de derdim o zaten, bu silinen ilk entrymdi. ikincisi silindikten 2 dakika sonra çaylak oldum ki 2. entrymin silinmesi doğru ona lafım yok. benim garibime giden hakkını arayan kişiye garip bi muamele yapılması. durup dururken siz de çaylak olun o zaman böyle midir yani bu işin çözümü. neyse sonunda bi kişi çıktı da normal bir şekilde cevap verdi bir de o yolu deneyeceğim artık

bu arada vaziyeti anlatma seklin biraz degisiyor yalniz farkindaysan? iki entrynin birden 2 dakika icinde silinmis olmasi yeni bir bilgi. bu durumda neden seni caylak yapanin hakli sekilde silinen entry oldugu sonucuna varmiyorsun? "daha once yazilmis zaten bu" gerekcesi -ozelikle de anket basliklarinda birini rahatlikla caylak yapabilir tek entry ile bile.

iki entryim birden 2 dakikada silinmedi. o 2 dakika olayını daha önce de yazdım, bi arkadaş belki başka bi sebepten ötürü çaylak olmuşsundur dedi bu durumu anlatmak için yazdım. 2.entryim silindikten hemen sonra çaylak oldum dedim. silinen iki entry arasında günler var

ve yukarida hikayesini anlattigin entry ikincisi? oyleyse entrynin silinmesi hatali. caylaklik da eger entrynin silinmesinden dolayi ise o da hatali.

hayır yukarıda anlattığım hikaye silinen ilk entry için. o entrymin silinmesinin hatalı olduğunu düşünüyorum, e sabırtaşı bir yazarın 2 adet entrysi silinince de çaylak oluyor anladığım kadarıyla çoğu kişiye böyle olmuş. sonuc olarak ben 247 entry yazmıştım ve bunlardan sadece o 2 tanesi silindi 1 tanesi de hatalı bir şekilde silindi. çaylak olmamın yanlış olduğunu düşünüyorum.

hayir, iki entry silinince caylak olunuyor diye bir kural yok. tek bir entry bile yeterli nerede ne yaptigina bagli olarak -ozellikle daha once yazilmis gerekcesi soz konusu ise. ayrica hala yazarken silinen ilk entryne niye itiraz etmedin?

çünkü ne kadar entry silinince falan çaylak olunduğunu bilmiyordum bir de daha silinen ilk entrydi hadi dedim şimdi boşuna ses çıkarmaya gerek yok. ikinci entry silindiği zaman önceden zaten bunun silinen entrysi varmış çaylak yapalım şunu denmiş olabilir. dediğim gibi kimdir nedir butonu laf olsun diye konmadı sanırım oraya, çaylak yapan insan en azından bi uyaramaz mı. sözlükte bir sürü trol fink atarken bir sürü insan bu şekilde dışarda kalmış oluyor. anlamadığım diğer olay ise bazı 9. ve 10. nesil çaylakların başlıklarına bakıyorum habire çaylak olup sözlüğe geri dönüyorlar bu iş nasıl oluyor. çünkü benim önümde şuan 23000 kişi var ve sürekli gerilere düşüyorum, tahminen bekleme ile 6-7 aydan önce dönmem mümkün değil. o iş nasıl oluyor onu çözemedim

meselenin silinen entry sayisi olmadigini soyledim, yine tekrar edeyim. mesele okumadan entry girmek veya girmemek meslesidir. okuyarak girin, dert tasa kalmasin.

15.06.2009 tarihinde silinen ilk entrin yani senin silinmesi hatalı dediğin entri silinmiş.
geçen günlerde vuvuzela başlığına baktığım zaman senin
"(bkz: vuvuzela çalıp kolbastı oynamak)"
entry ne rastladım ve başlık içinde ara yaptığım zaman önceden yazıldığını anlayarak ispiyonladım. 2. kez "daha önce yazılmış bu" yüzünden çaylak oldun,
fakat 15,06 - 22,06 tarihleri arasında 7 gün içinde ilk silinen entryine neden itiraz etmedin?
ilk olana zamanında itiraz etsen ikincisi silindiğinde yazar kalabilirdin.
ve bir bakınız yüzünden çaylak oldun. büyük ihtimalle seni çaylak yapan 2. hatalı entryin. çaylak olmanda haftanın hiperaktiflerine girmen ve bakınız' ın etkili olduğunu düşünüyorum.

yahu hang krterlere göre çsylak yapılmanızı hata olarak görüyorsunuz ayıptır sorması? herkes biliyor ki 1 hatalı entry ile dahi çaylaklık bolca görülen bir şey.


bu derdinizde insanlardan beklemediğiniz bir tepki almanız da sizinle ilgili bir şey bence.
buradan bakınca gayet de işine bakan biri gibi görünüyorsunuz. hiç de asıl kaygısı hakkını almak olan biri gibi durmuyorsunuz. üslubunuz da itici. yani haklı olsanız eyvallah edeceğim üslubunuza ama hayır, haklı da değilsiniz. 247 entry nizin olması da hiçbir şey ifade etmiyor bence.

bence yapacağınız en iyi şey susmak olacaktır, bence.

her gün bir sürü kişi çaylaklığa düşürülüyor. hepinizle tek tek neden iletişime geçilsin ki. üstelik buradan gereken cevapları aldığınızı da modlar görüyordur muhtemelen.

neyse, hayat zor.

hem başka sözlükler de var sizin gibilerin bol olduğu, gidip oralarda devam edin bence.

uçurulmamışsın ve çaylaklık onay sıran 3872387681768707 değil. o yüzden fazla gaz yapmışsın gibime geliyor. dua et şutlanmamışsın.

ayrıca korkulu rüya görmektense uyanık kalmak evladır sözünü çok severim. zaten yeni yazarmışsın galiba ne işin var anketlerle, şaibeli entrylerle..

@tyrarcx
onu dedim zaten ilk olduğu için hadi dedim boşuna sesimi çıkarmıyım sonuçta kaç entry silinince çaylak olunuyor onu da bilmediğim için bişey demedim. yazdım zaten ikinci entryim hatalı ona lafım yok. ama o ilk entryim boşuna silinmese idi belki direk çaylak yapılmayacaktım. benim en çok taktığım konu bilinen 9 ve 10. nesil yazarların kısa süreli olarak çaylak kaldıktan sonra hemen yazarlığa geri dönebilmesi idi. yoksa tabi ki bekleye bekleye geçer o kadar sıra. evet o an aklımda çıktı ve arama yapmayı unuttum ama sende keşke ispiyonlamadan önce bi uyarsaydın çok zor bir olay değil bu bi bkz yüzünden bekle allah bekle

@esas itibariyle

asıl kaygım hakkımı aramaktan başka ne olabilir bi söyler misin. sizin gibilerden kastın nedir onu da çözebilmiş değilim, yok yere bi entryim silindi ve bunun kesinlikle çaylak olmamda etkisi olduğunu düşünüyorum ve bunu da söylüyorum. yahu benim oraya yazdığım şey o başlıkta yok ki. hakkakaten ne gibi bir amacım olabilir bunu merak ediyorum umarım yazarsın

üslubunuzdan ve en önemlisi de "sen"li hitap şeklinizden ötürü cevap vermiyorum size.

ah kusura bakma

yatarken rahatsiz olmayacaksa ; tavana yapistirilan fosrforlu yildizlar ufolar falan filan var. oyle bir supriz hos olabilir.

kesinlikle "tanrıların arabaları" isimli kitap...

dürbün. Geceleri belki ufo afına çıkar.

fikir versin maksat. kadıköy'deki herhangi bir tişörtçüde mutlaka vardır.
store.northshoreshirts.com
www.zazzle.com

ufo kongresine götürebilirdin. ya da ufo müzesini gezdir. ya da uzaylılar tarafından kaçırttır. haktan akdoğan yardımcı oluyor bu konuda.

@istanbul beyefendisi: bilinmeyen dedin güzel nostalji yaptın ama 120 sayıya birden sahip birileri var mıdır cidden? =)

@su nanesi: siriusufo.org'dan adresini alabileceğin ufo müzesinde oldukça fazla öte-beriye ulaşabilirsin. güzel şeyler vardır..

ayrıca ebay'den "ufo collectibles" falan şeklinde de arama yapabilirsin. ufo resimli tişört yaptırıp kolaya kaçma.

4400 dizisinin box setini alın

ekmek parçaları falan verebilirsiniz zannımca. ama bir problemi olabilir, illa ki bir veterinere gösterin derim. çünkü bana pek yavru gibi gelmedi. eşşek kadar lan.

simite alısmasın bi martı da simit sevmeden buyusun. bi de dikkat et kopegin oynarken fln oldumesın hayvanı.

ayrıca gecen gun selam etmıssın evde degildim, selam ederim.

kuşlar konusunda uzman değilim ama martı midesi sağlam bi kuş bildiğim kadarıyla. verdiğiniz bişeyin dokunma ihtimali düşüktür diye düşünüyorum. benim yan çatıda bi sürü var. ne atsam yiyolar. ekmek, patates, kek ve kurabiye ile beslemişliğim var onları. et seviyolar tabi baya. çok fena kapışıyolar et atınca. sanırım protein ihtiyacı yüksek bi canlı. onun dışında yumurta filan da yerlermiş.
bi de kuşlar için tahıl ve hamur tarzı şeyleri çok fazla yiyince midesinde şişer filan derler, martı için geçerli mi bilmiyorum ama eğer yavruysa o tür şeyler rahatsızlık verebilir belki. ekmek filan verecekseniz ıslatıp verseniz belki daha iyi olur.
genelde dev gibi olana kadar uçmuyolar hakkaten, bi süre yerde takılacaktır tahminimce. yine de bi veteriner görse iyi olur tabi.
bi de balkonda duracaksa orda karga varsa dikkat edin. burda hep oluyor. koskoca martıya dalıp öldürüp yiyolar resmen.

çatıya çıakrtın derim. zira sahile falan koyarsanız mazallah kediler kapar. bence en mantıklısı çatı. her gün de yemek götürürsünüz olur biter. ben öyle geçen bir martı buldum sokağın ortasında. çevresini kediler sarmış yavrucuk uçamıyor : (( hemen kedileri kovdum bir kolyie koydum martıyı güç bela bir apartmanın görevlisine verdim çatıya koysun diye. aklıma o an için en mantıklı hareket o gelmişti. hala öle geliyor.

ana besin kaynaklari yengec ve baliktir ama bu bunlar bulunmadiginda herhangi bir seyi yiyebilirler. cogunu sindirim sistemi kaldirir merak etmeyin, balon, poset, plastik, etiyopya ekmegi vb.. gibi sindirilemeyen veya vucut icinde genisleme ihtimali olan seyler tehlikeli tabii, o yuzden gelecekte apartman coplugunde takilmak istediginde engellemeniz gerekebilir. bu durumda artik deniz urunu parcalari (kilciksiz) ve ekmek bunlarin big king xxlidir, onun yaninda diger etler de olur. ve simdilik cok kucuk parcalar halinde verin. veteriner de saniyorum yardimci olur taslik gerekip gerekmedigi konusunda.

arti balkonunuzda bulundurmaniz uzerine dusunurken sunlar da yararli olabilir:
1- uzun omurlulermis (bazilari 40-45 sene yasayabilir)
2- iki sene icinde (max 4) yetiskin hale geliyorlarmis
3- yemeklerini almak icin saldirmalari, ya da agresif davranmalari (zarar verme amaci ile degil ama) gayet dogal, oppurtunistic scavenger olarak tanimlanmis pek cok yerde.

benim merakim, martta yumurta birakan kanada kazlari buyudu, ebeveynleri kadar oldu, ucup kafamiza birakmaya basladi coktan, bu eleman ucmayi ogrenmedi ise ne zaman ogrenecek? ogrenemezse evde (balkonda) kalmis kusunuz mu olacak onumuzdeki 25 sene? oayrica bunu birisi yakalayip tavuk donere donusturmek de isteyebilir..

ek: ayrica eger ucamadigi icin evde kalacak gibi gozukuyorsa oyuncak babinda dikis nakis ya da orgu seti de verebilirsiniz..

iyi bir harekette bulunmuşsun. ama bir veterinere sorman,göstermen mantıklı olur. çünkü çoktan uçmayı öğrenmiş olması gerekirdi. belki kanatlarında bir sorun vardır. bir de martılardan çok çekmiş biri olarak, insana yakın yerde büyüyen,yaşayan martılar, pek futursuz oluyor..ve yavru kedidir,şudur budur onlara saldırıp yiyoarlar..
o yüzden önce bir veterinere gösterip ardından, adaya, mesela burgazadaya,heybeliye bırakman iyi olabilir. güzelce beslenir sürüsü falan da olur.

biz geçen gün sarintua ve majik le kıbrıs şehitlerinde ana caddeye düşen böyle bir tanesini kurtardık. o da eşşek kadardı ben anlamadım nasıl yavru bunlar ama götürüp kordonda denize döktük hayvanı :D hemen su içti yüzmeye başladı. sonradan akıbeti nolmuştur bilmiyorum yani yeniden alışverişe çıkmadıysa yaşıyordur umarım :)

doğal seleksiyona engel olmayın derim ben. kedilerin de proteine ihtiyacı var.

eğer kısırlaştırmadıysanız bahar çarpmıştır hayvanı, çiftleşmeye çıkmıştır. çiftleşme arayışı sırasında kavgalar çok görülür. o dönemde fazla hormon salgıladığı için daha da saldırgan olur ve diğer köpeklere durup dururken de saldırabilir.
kangal gibi güçlü bir köpek besliyorsanız, etraftaki diğer canlıları ondan korumak sizin sorumluluğunuz. bahçeden çıkmasına imkan vermemelisiniz. diğer köpekleri öldürür de, hastalık da kapar.
veterineriniz tedaviye başladıysa ve gelişme varsa tedaviyi sürdürün. veterinerin yeterince iyi incelemediğini düşünüyorsanız dışardan kapabileceği tüm hastalıklar için test yapmasını talep edin.
ama kısırlaşmamış bir köpeği serbest bırakmayın. kısır olsa bile bırakmamalısınız. zaten tasmasız dışarıda bulunması yasalara aykırı. öldürülen sizin köpeğiniz olsaydı, diğerinin sahibi hakkında ne düşünürdünüz onu bi irdeleyin derim.

arkadasimin kopegi köyün kopeklerinden sopa yedigi kavgalardan sonra 1-2 hafta depresyona girerdi, yemeden icmeden kesilirdi. gururuna yediremiyor galiba, ya da "gorevimi yapamadim" diye sucluluk duyuyor (bahceye giren kopeklerle dalasirdi daha cok).

zamanla duzelir sizinki de herhalde ama yine de veteriner daha iyi bilir tabi.

cereal killer hocam;

tabii ki bizim sorumluluğumuzda ama köyümüz zaten saldırgan köpeklerle dolu, (ballıca köyü- pendik,istanbul) ve tasmalı biçimde dışarda geziyor bizim köpeğimiz de bu kaçamaklarında. ancak bilerek yapılmış birşey değil bir fırsatını bulup kaçtı. Köyün içine ormandan koyunlara saldırı maksatlı gelen çakal, kurtvari köpekler vs. ile mücadele için zaten saldırgan köpekler (birçoğu da kangal) var, yani finolar gezmiyor köyün içinde bunun bilincideyiz. hastalığı belki onlardan kapmış olabilir. ama insan korkuyor kötü birşey olacak diye. ben uzun süredir göremiyorum, annemin raporuna göre daha iyimiş bugün. işe yarıyor galiba antibiyotikler.

veterinere götürüp muayene ettirerek en iyisini yapmışsınız. buradan kimse bir şey söyleyemez. geçmiş olsun. benim için de güreşin.

kızan dönemlerinde erkek köpekler bunu yapar. köpeginin geri dönmüs olmasına sevinmelisin. hiç gelmeyebilirdi. köpegin iyilesmeyecek degil. antibiyotik tedavisi ile bir kac hafta içinde eski saglıgına kavusur. yalnız seneye kızan zamanına dikkat yoksa bir zamanlar pasa adlı bi köpegim vardı dersin

yavaş giderken açın dendiğini ilk defa duyuyorum. hatta rolantideyken klimanın açılmaması tavsiye olunur...

ben de ilk defa duydum. tam tersine klima, motor devrine bağlı çalışan bir alet olduğu için hızlı (daha doğrusu yüksek devirde) giderken daha güzel soğutur. ayrıca 1.4 16V renault clio ile klima baştan sonra açık vaziyette, katalog değerleri olan şehirlerarası 100 km'de 5.5 litre benzin tüketerek 700 km. yol yaptık. ne performans düştü ne yakıt tüketimi arttı. gözle görülür bir fark bile olmadı.

eski araçlar için geçerli bu dediğiniz. yeni araçlarda klima ve motor bağımsızdır birbirinden.

çokça duydum bu öneriyi. bütün arabalar böyle değil. güçlü motora sahip arabalar pek etkilenmiyor bundan. motoru pek güçlü olmayanlar özellikle yokuşlarda çekişte ciddi problemler yaşıyor. 'yavaş giderken açın' demeleri de 'basmayacaksanız açın' gibi algılamak daha doğru olur sanırım.

klimalar bir kayışla motora bağlı yani gücünü motordan alıyor. bu yüzden 4 5 beygir gücü çeker arabanın motorundan. elinden birşey gelmez bu konuda malesef. muhtemelen sana denileni yanlış anlamışsın sen. klimayı genelde rampa çıkarken veya araba sollarken kapaman tavsiye edilir.

klimanın motor performansını, özellikle hızlanmayı düşürdüğünü herkes bilir ve aktif araba kullananlar da bunu tecrübe etmişlerdir. belki ortalama hızda bir etkisi olmaz ama ani hızlanmalarda çko farkeder.

not: 90 km'nin altında cam açmak daha tasarrufluymuş üzerinde klima açmak. mythbusters kanıtlamıştı.

ve evet 1.4 arabalarda mesela farkediyor klimayı kapatınca araba bir anda fırlıyor.

atrinin dedigi gibi yeni modellerde bu klima olayi ayrildi.
ama otomatik vitesli bazi modellerde kick down yaptiginiz vakit klima motoru devredisi kaliyor...(sadece fan calisiyor mesela)!

terminator salvation. ehehehe.

transformers 2

star trek

(bkz: push)
(bkz: s darko)
(bkz: the butterfly effect 3)
(bkz: x-men origins wolverine)

teknik olarak çok fazla anlamıyorum ama vw varken fiat almazdım ben olsam.

aynı fiyat aralığında ben de araç bakıyordum.

1) aile kullanacak diyorsun 3 kapıyı direkt geçiyorsun hiç duymamış olayım.
2) fiat 500 diyorsun güzel diyorsun ama bu arabalar kupon. hiç düşünmedin mi 30 liralık arabanın niye bu fiyata satıldığını? sen aldığında yine bu kadar fiyatı düşecek bunun.
3) vw polo diyorsun çok güzel diyorsun. ben de polo alacağım inşallah ancak abs'li olmasına dikkat et. trendline'da standart donanımda değil abs.

artı olarak 2010 kasası canavar gibi evet ancak tr'ye geliş fiyatı 30.000lira civarı olacak açıklama bu yönde. alacağın bir polo çok güzel prim yapabilir ve fiyatını koruyacaktır bu durumda.

aklıma gelenler sıfır polo, grande punto 1.3 multijet emotion(başka bir donanım paketi de olabilir ama 5 kapı olsun) honda jazz, suzuki swift (4x4'ü şahane yol tutuyor) son olarak da mişubuşi colt (triger kayışı yok zincirli bunlar ve çok sorunsuz kullananların söylediğine göre)

fiat 500'ü 3-4 sene sonra satmaya kalksam az çok 20-22 milyar civarına satabilirim gibi geliyor bana. sizin de dediğiniz gibi kupon araç bu sonuçta 6 milyara yakın bir fiyat avantajı gözardı edilemeyecek gibi değil.

arabada marka değil model önemlidir biraz ama ben olsam asla fiat almazdım, 2 aracını kullandım ne konfor var ne sürüş keyfi...

mecbur değilsen, o fiyata bulabiliyorsan kesinlikle uzak dur fiattan derim nacizane.

kesinlikle volkswagen derim. 2. el piyasası süperdir. polo'dan çok golf'ü tavsiye ederim ama. az yakıt tüketir, konforu şahanedir, motoru süperdir. 2.el almanız gerekebilir ama bu bütçenin üstüne çıkma şansınız yoksa. ama kesinlikle değer ve satmaya kalktığınızda da çok zarar etmezsiniz. golf'ün 1.4 tsi modeli biraz daha tuzludur ama en güzeli budur kesinlikle. olmadı 1.6 fsi'a yönelirsiniz. ama dizelini tavsiye etmem, çok hantal kalıyor. volkswagen'den pişman olmazsınız, yıllardır her türlü volkswagen'i kullanmış bir ailenin evladı olarak söylüyorum, daha bir kere olsun ulan senin gibi arabaya diye küfür etmedik, canımız bildik, ailemizin ferdi saydık.

4) jazz'ı kovala kesinlikle
japon arabası iyidir.

polo ya da jazz. berisini kurcalama.

10 milyara harika bir araba alamazsın evet ama düzgün bir araba alabilirsin. ben de öğrenciyim yaklaşık yarım yıl boyunca siena kullandım ve hiç sorun çıkartmadı. hatta 9bine satmıştık. Siena'yı düşünebilirsin. Tabii temiz bulmalısın.

Sakın 10bine buldum diye lüks ama çok eski arabaları alayım deme. 6-8 yaş arası iyi bi araba bulabilirsin.

ya fiat ya honda ya da toyota derim. eski honda civicler bile olabilir.

Madem acemisin (bir önceki duyuruda yazmışsın) honda toyota falan girme derim.Neden dersen parçası pahalıdır işçiliğide tabi neye göre fiat veya renault(bu çok ayrı bi olay zaten parçayı anlarımda adam honda tamir ettim diye daha çok para istiyo enteresan).Neyse sonuç olarak ben olsam renodan şaşmam fiat tercih etmiyorum.Bişey olursada parçası ucuz her yerde de yaparlar bakarkar renoya.Bi clio bul seni paklar bence.

bu duyuru çok işime yarayacak,lüx de filan gözüm yok ama kalkıp teneke gibi görünen tipo uno falan da almak istemem,hep palio düşünmüştüm.

ama şimdi citröen saxo,suzuki maruti ya da alto bunları da düşünmeye başladım.yardımınız için teşekkürler.derdim yedek parçası ucuz olan,vergisi vs isiyle faala beni kasmayan bir bayan arabası olması :))


teşekkürler.

avantaj falan bilmem, tamamen kendi keyfime göre konuşuyorum. Lada Niva güzel bi aletdir.

ben olsam eski kasa bi clio alırım

eski klimalı clio ya da corsa sizi paklar, mutlu eder. eski honda civic ya da mazda da düşünebilirsiniz.

Benim size tavsiyem , Hyundai Accent admire modeli olacaktır. Neden diye sorarsanız ; klimalı, 1.6 motoru sayesinde düşük devirde 20krş benzin yakarsın ,yine 1.6 motoru ve yüksek beygiri sayesinde nice toyota ların , opellerin eline verirsiniz. Parçası ucuzdur örnek vermek gerekirse ,far 30 tl . Bunun dışında elektrikli ve ısıtmalı aynalar, air bag , sis farları ,4 kapı oto. camlar gibi güzel ayrıntılarda var.

tam fiyatlarını bilmiyorum şu ana renault twingo'suna aşık olan ve değiştirmeye niyetlenmeyen bir kuzenim var, rahat bir araba ama güvenlik konusundan emin değilim. fiyatları uygun sanırım

bugünkü mesajlar doğrultusunda opel corsa,reno clio,fiat pailo ,suzuki alto alternatifleri beni net bir sonuca götürmekte.ilgilenen ve tavsiyede bulunanlara teşekkürler.

diger arkadaslarında dediği gibi corsa.hem az yakar.

Kadının genel davranışlarına bağlı. Görmeden bir şey söylemek zor. İçini açmak lazım elektronikçileri gibi oldu ama olsun :)

Ama Türkiye için en fazla gizli yaşanan bir ilişki olur. Her iki taraf da sevgilisini koluna takıp "bu benim sevgilim" diye dolaşamaz, arkadaşlarıyla tanıştıramaz. Bu durumu kadın tarafı daha iyi göreceği için gönlü olsa da onay vermez gibi. Yine de şans denenebilir.

kadinin sosyal konumu cok onemli bir etken, yada ozguveni.

erkeginde sabri cok onemli.

zira 31 yasinda evlenememis yada dul bir kadinin pskioljisi cok agir olabiliyor. katlanilamaz. yurumez baska bir yol seciniz. (3-4 sene once yasadim bole bi iliski hala aklima geldikce daralarim...)

olur gibi geldi bana. kadının o kaygıyı taşımaması için bişey söylemek gerekmez, kafa yapısına bağlı.

olur, ilişki çok güzel oluyor da kadın tarafı kabul eder, tereddütte kalmazsa. o yaşta daha geleceğe bakmak, çoluk çocuğa karışmak isteyecektir muhtemelen.
"küçüksün, ilgin kısa zamanda geçer, geleceği olmaz bu işin" vb. tarzı şeyler söyleyecektir.
erkek tarafı gitsin, açılsın, kadın onu bozmaz manyağın teki değilse. bu şekilde durumu açıklar, anlayışla karşılar. o konuda sıkıntı duymasın.
erkek de olgun ise biraz başlayabilirler belki bir şeylere.
bu şekilde olmuştu bir zamanlar. :)

www.youtube.com

linki veremeden edemedim :D

@ilkdefa: bildiğin sapıkmış bu. seninle yatmak istiyorum falan diyo. 22 yaşında aşık olan üstelik üniversite mezunu bir adamın ne alakası var liseli ergen sapıkla.

serbest çağrışım. :) Aklıma direk bu video geldi
Hayatta herşey anlatıldığı ve ya gözüktüğü gibi midir?

eleman sakal traşı oluyosa direkt olur.

Olur ama olmasa daha iyi olur. Erkek zaten sıkılmaya meyilli, doğası gereği, şöyle her şey yolunda gitse bile bir 3 sene sonrasını göremiyorum.

Bir de şimdi kadın yaşı ilerlemiş diye evlilik filan sokarsa araya, mazallah.

En fazla 5 yaş fark der büyüklerimiz. Yani 27.

kadınlar daha çok kötü bitmiş bir ilişkiden sonra kendilerinden gençlere meyil eder. böyle bir durum varsa ihtimal çok yüksektir. ama fazla uzun sürmez, abla özgüvenini tazeleyene kadar ancak.

Kendinden 6 yas buyuk biriyle 3 sene boyunca birlikte olmus biri olarak soyleyebilirim ki: O-L-M-A-Z :)

Olmuyor efendim, davul bile dengi dengine derler, olmuyor iste, kicinizi yirtsaniz da olmuyor, cok arastirdim, baktim, ettim, ugrastim, olmuyor :)

Ha dersen ki "Ben farkli tatlar ariyorum, birkac ay takilip birakicam", o zaman olur belki (Bu sefer de o'na yazik). Ama ciddi bir iliski kurmaya cabalarsan cok yipranirsin. Yasin henuz cok genc, hayata bakisiniz farkli (Genelliyorum mutemadiyen:))

Bir Duyurucu tavsiyesi: Yapma-etme! :)

Bir de kadinin tepkisinin ne olacagini merak ediyorsan biraz daha bilgi vermen gerekir o'nun hakkinda.

tahminimce hayattan ve birbinizden beklentileriniz epeyce farklıdır.hanımefendi bir son dk. golü peşinde(evlilik) ama sen ciddi ve düzeyli bir ilişkinin peşindeysen, haliyle yürümez

gerek yok bunlara
19 dan başlayarak 26 ya kadar geniş bi yelpaze önünde dursun,
ama gidip 30 yaş üstüne bakın!?!??
esefle kınıyorum efenim

eğer bi şekilde olursa da ilişki büyük bir olaslıkla cinsellik üzerine olacaktır(demedi demeyin,benzer bir durumu gözümle gördüm, elimle tuttum) ilişkinin genel seyri cinsellik üzerine kurulacağı için oluru yoktur benim gözümde

sınırlı bilgimle söyleyebileceğim tek şey ısınmadan koşmaya başlamamanız olacaktır.

bu problem bende de oluyordu. sebebi uzun süre spor yapmadan tekrar spor yapmaya başlamakmış. ben de 10 sene basketbol oynadıktan sonra ameliyat sonrası bırakmış aldığım fazla kiloları iyileşince tekrar spor yaparak vermeye çalışmıştım ve bu problemle karşılaşmıştım. zamanla geçiyor, yapılcak fazlaca bir şey yok araştırdığım kadarı ile. fazla zorlamamak, gittikçe artan bi program uygulamakta fayda var.

topuk dikenine de dikkat etmek gerek. ben de aynı kaval kemiği ağrısını çektiğim 2 haftalık ağır idmanın ardından bir sabah topuk dikeniyle karşılaştım. ameliyatsız düzelmiyor.

sorununuz büyük ihtimalle shin splints (medial tibial stress syndrome) denilen rahatsızlık. koşmadan önce ısınmıyorsanız, tabi ısınmadığınız gibi esneme germe hareketlerini de yapmıyorsanız, hatta ayağınıza uygun koşu ayakkabıları kullanmıyorsanız, anidan ağır egzersizler yapıyorsanız veya çok sert zeminde koşuyorsanız ortaya çıkabilir. iyileşmesi için dinlenmen şart artı buz uygulayabilirsin günlük bazda. çok zorlarsan stres kırığıyla karşılaşabilirsin.

engellemek için; kendine uygun bir koşu ayakkabısı seçmeni, koşmadan önce 5-6 dakika hızlı yürüyüş yapıp koşu kaslarını ısındırmanı ve ısınmadan sonra esneme hareketlerini yapmanı öneririm. ısınmadan esnemeye bile kalkışma.

ayrıca uzun zaman sonra yeniden koşmaya başlayacaksın anlaşılan. hemen ya allah diyip 5 dakika aralıksız koşmaya çalışma. kendini fazla yıpratmadan koşuna başla. örneğin 30 saniye koşu 30 saniye yürüme periyodlarıyla egzersizini yap, bu şekilde 20 dakikayı geçecek şekilde çalış. sonraki haftalarda koşu saniyelerini arttırıp yürüme saniyelerini azaltabilirsin, belli bir zaman sonra yürümeyi bırakıp sadece koşabilecek kondisyona sahip olabilirsin.

koşmak süper zevkli bir olay, fakat sadece acısız olduğunda.(çok şiirsel bitirdim ben gidiyorum burdan)

ya yok koşuya başlamadan önce 1,1.5 km genelde ısınmak adına tempolu yürüyüş yaparım. tempolu yürüyüşün ardından koşudan hemen önce de esneme hareketleri yaparım. bütün bunlara ramen oluyor.
dediğiniz gibi sıradan bir nike spor ayakkabısıyla koşuyorum, ve koştuğum zemin beton.

ayrıca eklemek isterim mesela çok hızlı bir tempoyla yürüdüğüm zaman da aynı ağrıyla karşılaşıyorum...

ayağına uygun bir ayakkabıyı nelere göre seçersin. en önemlisi ortopedik bakımdan ayağına uyumlu bir yapıda olmalı. bunun için de ayağının düşük taban mı yüksek taban mı, normal taban mı koşarken içeri mi kayıyor dışarıya mı eğilimi var bunların analiz edilmesi lazım. türkiye'de bunun gibi analizleri yapıp ayağına uygun ayakkabı verebilecek bir mağaza var mı bir fikrim yok. zaten bir ortopediste gidip ayağına muayene ettirmen daha doğru olur, zaten bambaşka bir rahatsızlık da çıkabilir benim dediğimden başka.

ortopedist ayağının analizini yapar sanıyorum, ve eğer tabanında ortopedik bir sorun varsa ortotik tabanlık önerebilir. bunların dışında;

www.roadrunnersports.com

adresinde ayağının özelliklerini, yaptığın koşunun özelliklerini girerek ayakkabı önerileri alabilirsin. görece olarak sağlıklı bir seçim yapmış olursun diye düşünüyorum.

sert zeminin etkisini yadsımamak lazım, parke - asfalt çok farkediyor gerçekten.. kaval kemiği ağrısı aldığın ekstra bikaç kilodan, hamlıktan(antremansızlıktan) ve de sert tabanlı ayakkabıdan kaynaklanıyo olabilir, bende öyleydi en azından.. biraz dikkat edince, başlangıç aşamasını geçtikten sonra ağrı hafifledi bende baya, sende de öyle olur diye tahmin ediyorum..

beton / asfalt bir zemin üzerinde koştuğunuzdan dolayı o ağrıları çekiyorsununuz.

ayrıca program için şuraya göz atabilirsiniz www.myasics.co.uk

anladım teşekkür ederim ilginiz içun.

asus da dell de değil ama en çok satanlardan biri hepsiburadanın ama samsung nasıldır bilemiyorum çok tecrübe edilmiş bir marka değil daha notebook piyasasında. ekran kartına göre falan fiyatı çok uygun gibi özellikle.

www.hepsiburada.com

#15792318

sözlükte yazlnız da değilim diyeyim.
örgütümüze katılmak istersen asus al.

walla süperinden asus kullanıyorum. daha önce ibm lenovo kullanıyordu. korka korka asus aldım ama çok memnunum. hiç problem çıkarmadı. ibm in pili felan ölmüştü 3 hafta pil beklemiştik te korelerden...

www.vatanbilgisayar.com

www.mavibilgisayar.com

gayet şahane. vista 3gbramden fazlasını desteklemez derler ama seneye vista yok bunu unutmamak lazım.

asus olsun taştan olsun. vatandan asus n 50 vn almıştım gayet memnunum. (ilk asusum değil)

www.vatanbilgisayar.com
abtash ın ki aha da bu gayet de süper. ben de asus kullanıyorum gözü kapalı tavsiye ederim.

kapağını kapatırken ekranla gövdenin birleştiği yerden kırılan bir makineyi sadece bir kez gördüğüm ve bu bir asus modelinde olduğu için, madem makul bir para vereceksin git toshiba al, sony al, makul bir şeyler al derim, bilgisayarda yaşayacağın deneyim sadece işlemci hızı vs'ye bağlı değildir, saat hızı daha yavaş olsa, seni sinir küpü etmeyecek bir alet daha şükeladır...

sony vgn-ns21z
guzel bimakine.netten arastırıp ozelliklerini biinceleyin

çoğunlukla asus notebooklar kullandım. hep de memnun kaldım. fekat bir delilik edip şirket için dayanamayıp hp dv5-1255et aldım. inanılmaz mutluyum.

www.teknosa.com

korkulucak bişi yok korkma! :) Fink sozlukte gordugun entryleri kaydetmeni sağlayan bir fasilite once mozillana greasemonkey yukluyosun sora eksifink in eklentisini sora entrylerin altında kaydet butonu cıkıyo beğendiklerini ileride okumak/kullanmak icin saklayabiliyorsun

firefox kur.
greasemonkey eklentisini kur.
ekşifink scriptini kur. entrylerin altında kaydet diye bir buton çıkacak.
beğendiğin entry'de bas ona, acıma. ekşifink kaydetsin senin için.
bir de account alırsan sitesinden senden başkası göremez kaydettiğin entryleri, öteki türlü herkese açık oluyordu yanlış hatırlamıyorsam ya da değişmediyse.

peki benim beğenip sakladığım o entryleri başkaları da görebiliyor mu? (garantili cvp isterem) ;)
entry bir şekilde silinirse (gg, kendi kendine vs..)finkte de silinir mi?

len ctrl c- ctrl v notepad üçlüsünü kullan =)

öyle yapıorum ama bazen üşeniyom ne edem:)

senın sakladıgın entry leri baskaları gormuyor.

tişört yaptır. puzzle yaptır, bardak yaptır... hatta saat de yaptırabilirsin. yaptırdığın yere göre fiyat değişmekle birlikte bardak 5 saat 25 e patlıyor.

düşünebildiğim tek seçenek, bir fırat hedesi alıp, uğur gürsoy'u bulup arkadaşının adına imzalatman. başka türlü "fıratla ilgili kimsede olmayan çok özel bir hediye" aklıma gelmiyor.

fırat karakterini işi bilen bir arkadaşına ekmek yiyen fıratı vektöre çevirt (coreldrw ya da freehand) bir reklamcıya git 60cm boyunda pilexiye ya da fotobloka bastır. sonra çevresini kes. arkasına ayakta durması için bir destek kolu yap. odanın bir köşesinde ona merakla bakan bir fıratı olsun. ucuza da mal edersin.

www.pocketpc.gen.tr adresindeki forumun gps bölümünü incelemenizi öneririm.

seninkiler daha güzel arkadaşınınkilerden benim önerim kamil.tabi kamil adlı bi yakının varsa hoş olmayabilir bnm yok öle bi yakınım köpek alırsam kamil koyarım

delikanlı bi alman kurduna "olmaz" ismi çok yakışır. olmaz ne ya pürrt şeklindeki tepkilerle uğraşmam derseniz, solmaz da olabilir.

zek

saddam

ismin kısa , ahenkli ve köpeğin kolay anlayıp öğreneceği bir şey olması gerek. benim favorilerim :
dehşet
Zalım
baron
zeplin

cesur

adolf
ruth
hans

aslında köpek aktif bir köpek, toygar vs gibi isimlerle çağırmak abes gibi. golden retriever gibi davranmayın hayvancağıza:) diğerleri de çok sıradan evet. bence zippo, durex falan koyun.

raphael olsun

kubar

osman.

osman olsun.

bulunuk süpermiş

bu köpekler çok zekii hayvanlardır, tabi yine de kolay anlayacağı bir isim verilmesi çok daha sağlıklı olacaktır.
misal filipince'de siyah, "itim" şeklinde yazılıyor : ) (nası okunduğunu bilemem tabiy) eğlenceli bir isim olsa gerek eheh.

kıtmir

kamil,osman ve kıtmir'e katılıyorum. ayrıyeten bizimkinin adı yamuk. seviyoruz biz. değişink hem.

lamba, tencere, cezve gibin şeyler de olabilir bence. =)

tristan

tristan harbi guzel, benim kuzen kabul etse keske:)

hans bence 10 numara olur

co olsun

duman oldu

acil bir işi çıkmış olabilir, istemeden de olsa unutmuştur belki.

anlamsız surat yapmalara gerek yok,
varsa seninle ilgili bir derdi arkadaşının, zaten ortaya çıkar yakında.

unutmuştur, sor bana mesela cep telefonu numaranı biliyor musun, veya annenin, babanın yaşını...
oluyor böyle elli kez söylense unutuyorsun hafızası zayıftır

acil birsey olmustur, bence arayip durumu ogren. dogum gunun kutlu olsun.

doğum gününüzün tarihini biliyordur ama tarihin bugün ne olduğunu bilmiyordur. ben mesela az kalsın annemin doğum gününü unutuyordum. ne zaman doğduğunu bilmediğimden mi?

cevaplar ve doğum günümü kutladığınız için teşekkürler. yarın arayıp bir halini hatrını sorayım o zaman ben.

ben de geçenlerde bir arkadaşımın doğumgününü kutlamadım. aptallık ettim. ne mesaj atsam diye düşünüp düşünüp öteledim sürekli gün içinde. sıradan bir mesaj olmazdı ona, çetrefilli olan için de düzgün cümleleri seçemedim bir türlü. başka şeylerle meşgul oldum, sonra baktım saat 12yi geçmiş. öylece yalan oldu işte. eğer benimki gibi bi durum olma ihtimali varsa arama bir süre. mahçuptur sana karşı.

20 senelik arkadaşımın doğumgününü unutuyorum ben. geçenlerde kan kardeşim sevgilisinin d.gününü unuttu (olabiliyor böyle şeyler)

ben de kutlamıyorum artık kimseninkini. herhangi bir sebebi yok, kutlamaktan sıkıldım. onun yerine insanlara vakit ayırmaya çalışıyorum, canım isteyince de hediyeler alıyorum. belki o da böyle bir şey yapmıştır :)

boyle kıla yune takan birisi oldugun içindir muhtemelen.

olur oyle. ben kardesimin dogum gununu unutuyorum.

artık ayıp olmasın karşı tarafa diye kutlanıyor ya. geçen benim de doğum günümmüş. arkadaşı aramıştım nabıyosun felan diye. bana lan dün senin doğum günün mü? dedi bana. ne bileyim lan dedim. o derece. takmayın yahu...

ulaştım durum, anlaşıldı. tamam.

lan bu arkadaş ben miyim? :)

iki çam yarması tutun. mafya kılıklı olsun. götürsünler bunu caferbaba seni istiyor diye. başınada çuval

bana yapılsa süper olurdu çok şanslı arkadaşınız var

o samimi arkadaşı evin anahtarını istesin manita atıcam vs ya da ders çalışıcam ayağına bir kopyasını yaptırsın.

bence eve giremiyorsanız, bir restoran ya da kafeye gidin, konuşun anlaşın, masayı süsleyin, mesela her sandalyeye bir uçan balon asın veya kenarlarına renkli tüller bağlayın, masaya renkli boncuklar konfetiler dökün,hediye aldıysanız dizin, pastanızı da alın gidin pek tabii. sonra o arkadaşı acil onu o restorana çağırsın, işte cüzdanımı unutmuşum hesabı ödeyemedim, kız arkadaşım bayıldı gel yardım et vs vs gibi. içeri girince hepiniz restoranın mutfak kısmından yavaş yavaş iiiiyiikii doooğduuun diye süzülün. yani böh diye yapmayın aklı çıkabilir. yok daha senaryolu, komplike bişi olsun tee oralara gidiyoruz derseniz, biraz daha düşüneyim derim. :)

www.joyfm.com.tr

sürekli açıktır. tavsiye ederim.

varsayılan radyomuz:
www.sourberry.org

"kafa s.kmeden" pek açık değil; kime göre neye göre?
misal www.rockfm.com.tr gayet dinlenilebilirdir, bana göre, ha bu saatlerde dj olmaz o ayrı.

radio paradise...
sözlükteki başlıktan ne kadar kaliteli bi yayına sahip oldukları hakkında methiyeleri okuyabilirsin...

www.radioparadise.com

yüzlerce haldır huldur adamın bulunduğu bir alana kıymet verdiğiniz bir şeyi götürmeyi aklınıza dahi getirmemelisiniz bence...

gitar hic goturme, oncelikle perisan olur...sonra emrivaki yapiyorsun sanip komutanlar uyuzluk yapar, tavir alir vs..wc temizlersin bol bol...

aynen şu anda hiç bir şey belli dğeilken götürmeyin. zaten acemilik eğitiminiz boyunca pek fırsatınız olmaz çalmaya. ondan sonra zaten gideceğiniz yer belli olur, ne bileyim bi ordu evi,sosyal tesislere filan seçilirsiniz gitarınıza ihtiyaç duyacağınız,bu da büyük ihtimal yemin töreninden önce belli olacağından ailenize haber werirsiniz yemin töreninize gelecekler ise yanlarında getirirler ya da yollarlar bi şekilde. en azından bizim arkadaşlar öyle yapmıştı

walla askere gitmedim ama öle bişey gerekiceğini sanmıorum ztn görev icabı öle bişey isterlerse ordaki dandikte olsa gitarlardan verirler sna . sen oraya gitarını götürme bence kırılır fln

askere gitar götüren bizden değildir diye yazar kışlaların duvarlarında=) şaka bi yana acemilikten sonra derdinizi komutanınıza anlatırsınız ben konserv. mezunuyum iyi de gitar çalarım gazinoda arkadaşlara çalabilirim izin verirseniz ya da orduevinde çalabilirim vs. büyük ihtimalle de bu reddedilecek bi teklif olarak kalacaktır. ama benim askerlerimden gitar çalanlar vardı. geceleri kendi kendilerine takılırdı mehmetçikler.
(askerliğimi albay olarak yaptım)

götürdüğünüz gitarı rütbeliler gözlerine kestirirse yandınız. her gece nöbetçi komutanlara kişisel konser verme derdine katlanırım diyorsanız götürün. ilk gittiğinizde götürmeyin heder olur. bakın ortam varsa dandik bir tane götürürsünüz.

bence götürme, hatta gazinonun komutanına yeni bir gitar aldır. yapabilirsin o kadar zor değil.

askere iyi olan hic bir seyini goturme.

askere sevdigin hic bir seyini goturme

önce bi git...ortamı gör..askere öle kafana göre bişeler götüremezsin zaten...hay allahım yav...canım askere gidiyosun yaz kampına değil

Bazı arkadaşlar yanlış anlamışlar sanırım. Gidip teslim olurken nizamiyeye gitar götürecek halim yok. Konservatuar mezunu olduğumu söyleyeceğim, orda burda çalmam gerekirse, (askeri gazino gibi), öyle bir görev verilirse o zaman isteteceğim zaten. Yaz kampı olmadığının farkındayım. Anlayanlar cevap vermiş zaten, teşekkür ederim...

afedersin...şafak sıkıştırması diyelim...

Hayırlı tezkereler werwee...

eyvallah sevgili dostum...insanlıktan çıkarıyolar walla..

git kapıya zili çal?

kapiya gidip zili calip ne diyecegim?

- ee sey hatirladin mi mi beni 2 yil once takilmistik, herneyse ben bu evi satin alip icinde kendim yasamak istiyorum eger aptal degilsen seni evden cikartacagimin farkina varmissindir. simdi aptal taklidi yap ve bana ev sahibinin numarasini ver.

- sigdir...

gibi bir diyaloga maruz kalmak istemiyorum acikcasi : )

evin yakınlarındaki bir emlakçıya gidip eve talip olduğunu söyle. ayarlasın.

eve gidip, kapıyı çalıp, "ben bu evi çok beğeniyorum, satmayı düşünür müydünüz (ya da) evin sahibi kim?" diyeceksin.
kendini tanıtıp, güvenilir bir intiba bırak da hırsız falan sanmasınlar.

pusuya yat o hatunu tekrar bekle muhabbeti tekrar koy gerisi gelir.

öncelikle babanın sana olan desteğini sadece parasal anlamda değerlendirme, belki zaten öyle değerlendirmiyorsundur, hatırlatayım dedim.

ve ayrıca, bilemiyorum babanın düzenli geliri var mıdır, yani karpuz yetiştiriciliği gibi bir iş yapmazsa gelirsiz mi kalacak.

eğer babanın zaten hayatını devam ettirebilecek geliri varsa, bence kesinlikle verme paranı, baban sana çocukluğunda çuvalla harçlık vermiş olsa bile, biriktirdiğin parayı böylesine bir macera için çarçur ettirme.

not: bu paranın senin için çok çok çok önemli olduğunu varsayıyorum.

siz zaten karar vermişsiniz gibi görünüyor, nasıl doğru biliyorsanız öyle yapın. Vicdanınız rahat olacaksa vermeyin bence. Ama uykularınız kaçacaksa belki ortak olabilirsiniz işleri denetleyebilirsiniz falan diycem ama tarım işi de öyle evden denetleyebileceğiniz birşey de değil ki.

Üstelik de karpuz yetiştirmek bence iyi bir fikir sayılmaz, iki sene önceki korkunç sıcaklardan en çok etkilenen bitkilerden biri karpuzdu malum önümüz küresel ısınma.

çok da hayati bir önemi olduğunu düşünmüyorum babanız için.vermeyin bence hayırlı işlere gidecekse(eğitim v.s.)

ben olsam kesinlikle vermezdim yani.

adam emekli ama rahat durmuyor ki, küçük bir ilçede yaşıyor zaten, emekli parası rahat yetecekken böyle şeyler yapıyor.

ben tarım işine yatırım gözüyle bakmam. hatta zarar etmek isterseniz gidin çiftçi olun. mazot pahalı, gübre pahalı, meyve sebze fiyatları da çok düşük zaten.

parayı mecburen verecem artık. hayır diyebileceğimi sanmıyorum.

Bilirim bu tipleri. (Tamam seninki öyle değildir belki.) Hayatları boyunca asalak gibi yaşarlar. Her işi batırırlar çünkü işin başında adam gibi durmazlar. Ona buna ikramı severler. Sermayeyi yer bitirirler.

Bütün bunları yaparlar çünkü çocuk ruhludurlar. Çocuklarına adam gibi babalık edemezler. Kötü olduklarından değil, dedim ya, kendileri çocuktur daha.

Sakın verme 5 kuruş. Arkası kesilmeyecektir. Eninde sonunda yetti be diyince kötü sen olacaksın yine. O zaman şimdiden kötü ol.

@pichoscosama
işin başında durmama konusunda haklısın. daha önceden oto galerisi vardı. dükkanı sürekli bırakıp okey oynamaya giderdi. dükkana bakan da ben ve kardeşim olurdu.

tarım işinden de hiç anlamıyor. ben fikir versem dinlemiyor, kendi bildiğini yapmakta ısrar edip duruyor. geçen senelerde de kavun yetiştirmeye çalışıyordu ama zarar etti.

verme. böyle yatırımlar için bankaların tarım kredileri var. özellikle ziraat bankasının. gitsin alsın. ayrıca bir baba çocuğunun geleceğini iki tane karpuzdan daha çok düşünmelidir. verme arkadaşım git doğru düzgün hayatını kur ilerde istediği kadar karpuz parası verirsin.

Böyle düşünüyorsanız vermeyin parayı. Dediğiniz doğru tarım batarken, herkes organik tarımcılık gibi çok uzmanlık isteyen işlere yönelirken karpuz yetiştirmek akıl karı değil, üstelik karpuz yükte ağır, pahada hafif birşey, hani safran falan dese bi derece. İnanmadığınız bir işe neden para yatırasınız ki? Üstelik de sizin için önemli olan bir paraysa.

Benim de dayım sizin babanız gibi o yüzden az çok tahmin edebiliyorum, sizden istediği borç bununla kalmayacak, zarar edecek borç isteyecek, tohum alması gerekecek borç isteyecek sonu gelmeyecek, ne siz mutlu olacaksınız ne de o.

Olur da parayı batırırsa bir de siz bu yüzden yurtdışına gidemezseniz önüne geçilemez sürtüşmeler ortaya çıkabilir, ona karşı duygularınız çok olumsuz bir hal alabilir, kendinize de öfkelenirsiniz ayrıyetten.

Ona güvenmediğinizi söylemek zorunda değilsiniz, bu projeye güvenmediğinizi sebepleriyle açıklayabilirsiniz.

kendisi arayıp söylemiyor, annemi aracı yapmış. böyle de bir adam işte.

parayla traktör alacak sanırım. traktörü benim üzerine yaptırmasını mı istesem?

nolucak ki traktör sizin üzerinize olunca? şimdi hayır diyemiyorsanız, işleri batırırken elinden traktörü alıp satabilecek misiniz?
Bence siz de annenizi aracı yapın ve parayı hani yatırınca uzun süre geri alınamayan hesaplar falan var ya faiz falan veriyolar, onlardan birine yatırdığınızı söyleyin.

traktörü kendi üzerine yaptırsan bile satmana bir şekilde engel olabilir. kötü bir durum cidden. farklı bir baba profili. kesinlikle bir bahane uydurup paranı geleceğin için muhafaza etmeni öneriyorum. aynı durumda olsam hiç vicdan azabı duymadan söyledigimi yapardım.

(bkz: baba)

vicdan yapılacak bir konu değil bu senin hayatınla alakalı. master yapmak için biriktirdiğin parayı niye çarçur edeceksin karpuzla kavunla? duygu sömürüsü bu.

aç olsa açıkta olsa ben bile derim yahu bak şu babana biraz ilgilen diye de anladığım kadarıyla öyle bir durum da yok. annenle birlikte bir kursa falan yazdır onları sen düşsünler yakandan. adam emeklilik sıkıntısından bulaşıyordur böyle işlere. amway'e girsin ya da. hem vakit alan bir iş hem de yatırım istemiyorlar bildiğim kadarıyla.

bu senin tüm hayatını etkileyecek bir karar. benim bir arkadaşım da benzer birşey yaşadı ve yurtdışına gidip okuyacağı parayı ailesine verdi ve pişmanlığını yaşadı. sonuçta para iki günde çarçur olabilir babanın elinde ama aynı para senin geleceğin de olabilir. ileride bir araya getiremeyebilir sonra da geç oldu diye vazgeçebilir sonra da çok pişman olabilirsin, bunu ihanet gibi düşünmemeli sonuçta sen o parayı vermedin diye açda açıkta kalmayacak kimse. o karpuz yetiştirecek diye sen hayalinden olmamalısın.

p.s. bi de neticeyide bizlerle paylaşırmısın?

bu soruyu vermeme kararınız konusundaki vicdan azabınızı hafifletecek telkinler için sorduğunuz açık. yalnız birşey dikkatimi çekti, hem "araba alma niyetiyle biriktirdiğim para" demişsiniz hem de "yurtdışı master için para" demişsiniz? ortada ikisine birden yetecek bir meblağ mı var, dönüştürmeyi mi düşünüyorsunuz birbirlerine nedir?

ek olarak ilk veya ortaokulda harçlık almamanın sorun olduğunu ilk defa duyuyorum. lise için bir miktar kabul edilibilir, olrayt. üniversitede de "harçlık almadan" derken talep etmemiş de almamışsınız gibi bir durum var. benim düşüncem üniversite zamanı özellikle bir erkeğin ailesinden göbeğini hafif hafif kesmesinin zamanı olduğu. bilgi için diyorum ben de başarı bursluydum ve okulun verdiği cep harçlığı + çalışmalardan biriktirdiğim parayla hem 4 senemi idame ettirdim hem de üzerine interrail falan bile çıktım.

demem o ki sanmayın herkesin ailesi para akıtıyor; ki bu bahsettiğim profil gayet orta-yüksek sınıf sayılabilecek skaladaki aileler için bile geçerli. dolayısıyla "onlar bana para vermedi ben de onlara vermem" prensibi çok geçerli bir mantığa büründürme mekanizması değil.

gelelim şuanki durum, şuanki paraya. ben şahsen babamın sağa sola, kredi kartına borcu olup boynu eğik dolaşacağına, bana borçlanmasını tercih edilebilir buluyorum. ha bunca borca rağmen bir de iş kurmak elbette tehlikeli. para sizin, karar sizin ama ben biraz bencillik ettiğinizi düşünüyorum. istediği meblağ nedir bilmiyorum ama en azından borçlarını kapatacak kadarını vermeniz iyi olurdu.

@lhun
parayı master için biriktiyorum ama 1 sene daha buralardayım, ancak birikecek. bu sırada da işe gidip gelirken kullanabileceğim bir araba alma niyetindeyim. farkındayım sadece harçlık hesabını ile değerlendirme yapamayacağımın. tabiki hesaplasak onlara oldukça borçlu çıkarım ama bu borç sürekli ileri kuşaklara akan birşey olarak düşünüyorum. dedemden babama geçmiş, ondan ise bana.

parayla iyi birşeyler yapacağını bilsem gözümü kırpmadan veririm. ben parayı kullanmasını bilen ince düşünüp yatırım yapmaya çalışan biriyim. babam ise tam aksi. kredi kartı borcu varken bunu ödemek yerine borçla serüvene atılan birisi.

hala hayır diyebileceğimi sanmıyorum. sabah annemle konuşup durumu anlatırım. bakalım ne olacak.

çocuk ruhlu adamlardan biriymiş baban, bende de bi tane var ordan biliyorum.
anladığım kadarıyla aç açık değiller, geçinip gidiyorlar emekli maaşlarıyla..yani hayatları bu karpuz işine bağlı değil..tamamen macera olsun diye düşünülmüş bir iş(kesin birileri gaz vermiştir bu işte para var diye)... ama senin hayatın bu paraya göre yön değiştirecek. herkes babandır bencillik yapma ver diyor ama bence bu parayı vermemek bencillik değil, bilakis babanın senin geleceğinle ilgili bir paraya göz koyması bencillik...zamanında babam, annemin çalışırken yaptığı bütün birikimi, abuk subuk işler yapmak için istediğinde ben de anneme "evlilik birbirine destek olmaktır, paranı ver bence, hem zaten fazlasıyla geri ödeyeceğini söylüyor, merak etme" demiştim..ama hiç de öyle olmuyor malesef...ne o paralar geri geldi, ne yapılan işlerden hayır geldi...abuk subuk şeylere yatırılan paralarla şu an emlak zengini bile olabilirdik öyle söyleyeyim...
sözün özü bence verme, babanın bir sezonluk eğlencesi için hayatının fırsatını riske atma...

en basit cözüm, "baba vermeyi isterdim ama maalesef hepsini $u an icin vadeli hesap/tahvil/bloke yatirimda baglamis durumdayim, cekmek istersem 60% zarar olacak geri kalan da sana yaramaz zaten, baska bir yol düsünelim" demen.

Elbette baban, maddi olaylar araniza girmemeli ama bu sabikali, demek oluyor ki bile bile lades olmaz. Ancak ve ancak dü$kün duruma gelir gibi olurlarsa elbette yardim edeceksin.

Biraz vicdansiz bir yaklasim gibi oldu ama alaturkaligin lüzumu yok.Zaten kriz ortamindayiz, bugüne kadar nasil idare ettilerse ayni sekilde devam edecektir. Para senin, nasil yatirim yapacagini belirlemen gereken de sensin, baskasi degil!

bu saatte ne karpuz yetiştirmesi ki bu... daha en az 3 ayı var karpuzun :/

@ency;

Bir kere kötü ol. Rahat edeceksin.

Baban benim babam gibi biri olsa (babam işçi emeklisidir. karısı ve çocuğu için, son 5 senesi günde 12 saat mesaili, 30 sene eşek gibi çalışmıştır.) ne istese ver derdim. Ama değil işte.

tamamdır. itiraf edeyim ki amacım şeytanın avukatlığını yapmaktı ki böylece reddederken daha kolay olabilme şansı olurdu sizin için.

şimdi gelelim reddetmeye, belirttiğim gibi kişisel fikrim ilk yorumumun aksine belki ufak bir meblağ haricinde kesinlikle reddetmeniz. ama "hayır diyemeyeceğim" dediğiniz şeyin sebebi ne tam olarak bunu düşünelim.

eğer suçluluk duygusu, ihanet hissiyse, kendinizi master vs gibi geleceğiniz için gayet önemli adımlarından mahrum bırakmak (en azından riske atmak) kendinize ihanet etmek değil de nedir? bence insan bunun için çok daha fazla suçluluk duymalıdır.

ikincisi ortalıkta hala bir suçluluk olacaksa bile bu orantılı olmalıdır. babanız iş için karar verirken sizinle oturup konuşup teati yaptı mı, fikrinizi aldı mı böyle bir yardıma ihtiyacı olacağı konusuna? sanmıyorum. öyleyse para "ihtiyacı" sizin sorumluluğunuz değil, onun sorumsuzluğu sonucu ortaya çıkmış birşey. böyle bir beklenti içine girerken kendisi ne kadar suçluluk duyuyor? çocuğum bu parasıyla geleceğini kuracak diyor mu? çocuğunun geleceğini mi öne koyuyor, yoksa ne sonuç getireceği belirsiz bir işi mi? eğer o bu kararı verirken suçluluk duymuyorsa sizin hiç ama hiç duymamanız lazım.

eğer içsel muhasebelerinizden ötürü reddedemem diyorduysanız bu saydıklarım biraz olsun reddetme kararını (ki en mantıklısı) vermenizi kolaylaştıracaktır.

ama başka ihtimallerden biri var ki bu da babanın o açıklanamaz otoriter/cezalandırıcı figürü. şayet böyle özellikleri var da bunlardan çekinip reddedemeyecekseniz işler daha zor elbette. bence yine de bunu kendinize karşı bir sınav alıp, reddedebildiğiniz takdirde başarılı hissedeceğiniz şekilde bir mindset oluşturmanız süper olacaktır.

öte yandan önceki yorumumda belirttiğim şeylerin bir önemi daha var. reddecekseniz, bunun gerekçesini bahaneler seviyesinde nispeten zayıf çıkarımlar (bana harçlık vermediler) değil de yukarıda saydığım gibi, güçlü ve mantıklı, pek suçluluk duymayan bir şekilde reddetmeniz kendinize saygı konusunda da elzem.

yani salt paranın verilmemiş olması değil, neden ve nasıl verilmemiş olduğu.

"Hayır" demeyi başarmanız herkesin yararına olur. Herkes yazmış zaten bir tür eğlence, macera babanızın atıldığı, "patron" olma sevdası, sıkıntı, bir yerlerden toparlama ve başarılı görünme hırsı bir sürü sebebi olabilir babanızın bu isteğinin.
Ama siz de görünen o ki az destekle okumuşsunuz, çalışıyorsunuz,para biriktirecek kadar akıllı ve tutumlu davranmışsınız neden bunları bir macera için çöpe atasınız ki?
Hem sonuç olarak daha önceki işlerini batırdıysa yüksek ihtimalle çok umutlu görünmeyen bu işi de batıracak, bu da bir sürü huzursuzluğa, mutsuzluğa, sürtüşmeye yol açacak. En azından bunları engellemiş olursunuz istediği borcu vermeyerek.


Hem insan neden hiç bilmediği bir işi yapmaya kalkar ve bir de traktör falan gibi büyük yatırımlarla başlar ki buna? önce bir fizibilite yapmak küçük alanlarda küçük yatırımlarla deneyip bir değerlendirme yapmak gerekmez mi?

o para uçar. %35den çok çok daha az bi ihtimal var belli.
bir iki kötü deneyim olsa, yine de düşünebilirim ama sanki baban daha çok kötü referansa sahip.
ben olsam lisan-ı münasip ile otur oturduğun yerde artık minvalli bi konuşma çeker konuyu kapatırdım.

(bkz: #9261791)

verme.

naptın???

@mahnita

bugün havale yaptım. geri vereceğini, hatta fazlasını vereceğini söyledi. inanmadım ama yapacak birşey yoktu. bakalım geri alabilirsem tekrar yazarım buraya.

gene vicdanın rahat etmedi demek ki. Allah sana daha çok para versin İnşallah, hem arabanı alırsın hem master ına gidersin rahat rahat. BAbam geri verdi mi vermedi mi derdin olmaz.

aldı mı acaba :)

kesin alamadı.

merak ettim takipteyim
umarım işleriniz düzelmiştir.

Sakın verme.

7 senelik duyuruyu nereden buldunuz yahu?

Duyuru sahibi arkadas vefat etmisti zaten, su an yazdikilarinizi okuyabildigini sanmiyorum pek...

arkadaş intihar etmiş vay be.
Yazılanlardan böyle anladım

citibank'ın firma yapmasa bile taksit yapan bir kartı olması lazım. yoksa bank asya olabilir miydi? yok citibank'dı galiba:)

bir de taksit erteleme finansbank'da oluyor genelde.yaz aylarına girerken kampanya şeklinde yapıyorlar bunu. taksit atlat die. ama bu aralar böyle bir kampanyaya şahit olmadım ben.

garantinin flexi card taksitlendirme yapıyor ama tabi bir miktar vade farkıya..

www.finansbank.com.tr

(bunun kmh ozelligi iyidir)

az once eksiduyurunun sagindaki reklam bannerin de www.kartborcum.com reklami vardi. muhtemelen bu baslik yuzunden orda goruntulendi gerci. bildigin tefecilik ama aciklamalari mantikli geliyor.

nooneatall;

"Yıllık kart ücreti ne kadardır? Başka ücretler var mıdır?
Kart ücreti bulunmamaktadır. Vadesiz hesap kullanımınız nedeniyle hesap işletim ücreti, KMH limitini aktif olarak kullanan hesaplardan 16.5TL, KMH limiti olmayan ya da kullanmayan hesaplardan 12TL olarak üç ayda bir defa ve senede toplam dört defa tahsil edilmektedir. "

genel olarak benim aklıma yatan bu cardfinans nakit denen kart burada öğrenci olan şahsım adına fena patlamıştır. bunu atlatabilirsem güzel ama bence.

ne olusa olsun citibank'a sakın ha bulaşmayın.

farklı kedi kumları var, kristali falan, denedin mi?

evet farklı türde kumlar aldım sonuç yine de aynı.