Ekşi Duyuru

Okuma paneli yok. Olacagina dair haber de yok.

çöküşün sistemi evet

(bkz: storm) galiba.

(git: 98085)

amanin var bi de.

vay anasını

"ne diyon ya" yoğun ulamalı, "yeettt" yeter tarzında, "vışşşşşş" ... duyduklarım ve aklımda kalanlar

erkeksen vay amına koyim var. dolu dolu.

"öhe" var, oha'nın kibar hali olur kendileri:D

"obaaaaa"yi tek gecerim bu konuda!

Eger adabiyla yaparsaniz agizda kaba da durmuyor.

"vuuuuu" ne kadar kullanılırsa kullanılsın, doyulamayan bir lezzeti kullanıcılarına sunan bi efekt... hele ki "u"ları ıslık gibi ya da bi uğultu gibi çıkarırsanızzzzzz...

1-Grup maçlarında kadroların değişkenliğinden dolayı isimler yazmıyor taki Dünya Kupası yada Avrupa Kupası zamanına kadar...
2-Nasıl LaLiga,Premier League,Serie A deniyorsa bizim ligin ismide bu,Tv,yazın dilinde kullanılması gerekir...

@tasliyol

2- simdi ligin adi "pemier league" evet ama bir de bu ligin sponsoru var turkcell gibi. bar... premier league olarak da aniliyor. yarin oburgun la liga'nin da bir sponsoru olabilir belki de vardir.

bizim ligin adi da "superlig" bilmemkac sene icin turkcell sponsor oldugundan turkcell superlig olarak aniliyor ama yarin oburgun "bilmemne super lig" olarak da anilabilir.

yanlis anlasilma olmasin deyu belirteyim dedim.

@yasakani : la liga'nın zaten sponsoru var , "liga bbva" olarak geçiyo.


sanırım sponsor ismiyle söylemek zorunlu değil. premier league ismini bazı yerde "barclays premier league" bazı yerde sadece "premier league" olarak görüyorum. hatta bbc bile sade versiyonunu kullanıyor.

internet kafelerde kullanılan filtreler var. bunlardan birini yükleyip manual game kelimesini girmeniz işinizi görebilir diye düşünüyorum.

your real friend is the one who can leave everthing when you need him or her...

bir derece öteleme ile;

"your true friend is the one who can leave everything and stand by you, when you need him or her."

It is your true friend who abandons all and is there for you when you are in dire need

your true friend is the....ee naber?

"işleri bırakmak" kısmını karşılamasa da:

a friend in need is a friend indeed:
a real friend is one who is supportive in times of trouble

yanında olmak için "be there for you" kullanırdım ben.

freeware degil ama bulabilirsen adobe premier pro vb programlar var minimum kayipla dvd ye atabilirsiniz

neroya at dvd video yap seçeneğini seç olur.

(git: 65498)

www.corel.com&tabview=tab0
bu programla halledebilirsin. freeware değil ama istersen yardımcı olabilirim.

selimkurban et hatmeyil nokta kom

300 dpi olmalı resolution denen şey.

ps ile nasıl 300 dpi yapıcaz?

ps'de tam bilmiyorum. bilen biri gelir elbet.
300dpi resolutionun yanı sıra 10 mp iyi bir kalitede fotoğraf baskısı alabilmeniz lazım gelir.

ps'de nasıl oluyodu o nane hatırlamıyorum pek.

orjinal çözünürlüğünde kaydedin gitsin. çıktı alırken ayarlarlar. 10 mp baya büyük sonuçta. 2500 x 4000 pixel gibi bişi yapar minimum ki ohhooo.

işte ben de tam olarak fotoğrafı nasıl çektiği kısmını soruyorum :))

Tam olarak çeviremedim ama fotoğraf çeken biri olarak söylüyorum.(sallıyorum :))

Eleman makinayı biraz aşağıya çekerek güneşi dalların arkasına almış, auto modda enstantaneye bakmış, manuel moda o enstantaneyi ayarlamış. Sonra kamerayı havaya kaldırmış. Güneş de hayvani bi patlama yapmak yerine uslu uslu parlamış dalların arasından.

dizi başladığında house zaten sakattı. zaten dizinin başlarında insanlara hiç bir şekilde güvenmiyor ve hastalarla konuşmuyordu.

fakat bölümlerde geçen konuşmalardan anladığım kadarıyla house dizinden darbe almış. darbeyi nasıl aldığını bilmiyorum. ameliyata girmiş. normalde iyileşebilecek durumdaymış fakat doktor hatası nedeniyle ameliyattan sakat olarak çıkmış.

dikkat spoiler içerir.



tam olarak nasıl sakatlandığını yani kaza mı geçirdi ne oldu onu anlatmıyor. sadece ameliyat sürecinde bacağının kesilmesine karar verilmiş ama koma halinde olduğu için o zamanki sevgilisi/eşi karar verme hakkını kullanıp hasarlı kasları alınsın bacağı kesilmesin dediği için böyle bir ameliyat olmuş ve bu yüzden topallayarak yürüyor. ağrısı da ameliyatın komplikasyonu olarak kalmış.

2 sini de almazdm nikon d60 ya da d80 alırdım. ya da canonun o seviyedeki bi modelini alırdım.

Sony A100 ve A200 kullanmış sonunda da canon 40D'ye terfi etmiş biri olarak şunu söyleyebilirim.

bu seçenekler arasında canon kesinlikle olmalı.

canon nikon tabi ki tercih edilebilir ama, örneğin 450d 2000 tl civarında satılıyoru. bu kadar bütçem yok. bu nedenle sadece ikisi arasında karar vermek zorundayım.

şimdi sordum, canon 450D 700 dolar babataş'ta. spot fiyatı.

www.sahibinden.com&keyword=d80

Nikon D300 alırdım. Aha aldım zaten :D

Edit:Ama gene de illa bu ikisi dersen Sony daha iyi gibi.

bence sonyi al, pişman olmazsın.
(birisi bana a mı b mi diye sorarsa ben c demem)

e heralde. kaldi ki kendisinin bile yazmasi uygun degildi diye hatirliyorum.

işin ahlaki-etik boyutunu sormuyorum. ana avrat küfür etmek de ayıp bizim buralarda ama, sözlükte ediliyor. sorum sadece böyle bir kural/yasak var mı?

oyarlar mazallah.

şikayet ettiği an uçarsınız

(bkz: #1228567)

buyur yapılmışı var ve adam uçmamış çünkü formata güzel uydurmuş
(bkz: #16042081 )

benim nickini bildigim sozluk yazarinin adini baslikta kullanmis. $u $udur seklinde ifsa etmemis evet, o yuzden regal yaptigi. bilen biliyordur nickini.

başka bir partition programi denediniz mi? EAUS Partition Master (tam hatırlayamadım) diye bir program var bir göz atın isterseniz.

EAUS Partition Master kurup denedim. program başlıyor, kilitlenmiyor ama hiç bir menüsü aktif olmadan öyle duruyor.

muhakkak yedek al. zamaninda bunu gorup "hadi canim sen de" deyip, partition resize edip veri kaybetmisligim vardir, yedeklerden cekmistim.

orada dr. wilson chase'in avustralyalı aksanını taklit etmeye çalışıyor ama beceremiyor. Dr. House'da dalga geçiyor "Chase türk değil" şeklinde. Yani o wilson'ın taklit ettiği aksan türk aksanına benzemiş, onu demeye getiriyor. alakası yok aslında tabi.

Salak Fox bunu "en azından Türk değil" diye çevirmişti. Gördüğüme mi duyduğuma mı inanayım dedim bir an.

gizli özne he var orada.

Merhaba,

Sözlüktekiler genelde şöyle yapıyorlar: Önce blog açıyorlar. Sonra "sözlük yazarlarının blogları" mı ne öyle bir başlığa blog adreslerini yazıyorlar. Şâyet sözlükte takipçileriniz varsa onlar sizi takip ediyorlar. Öyle. Sözlük yazarı olmayanlar da muhtemelen birbirlerine söylüyorlardır. "Şu blog süper. Gir bence!" diye. Öyledir yani.

Kolay gelsin.

zaman ve istikrar ile bilinen bir blog sahibi olmak mümkün. düzenli yazın ve bunu yıllarca sürdürün.

bloxoo'ya üye olunabilir. ne kadar işe yarar bilmiyorum. arkadaşlar aracılığıyla, facebook'a link koyarak, bir de diğer blog sayfalarına yorum yaparak filan duyurabilir insan. tabii bahsettiğiniz blog ilgi çekici. ilgi çeken birşeyler yazılması gerek.

www.bloxoo.com

(bkz: sözlükçülerin blogları)

ayrıca bahsedilmiş, detaya ineyim. bloxoo'ya kayıt olup diğer blog sahiplerinin bloglarını keşfedip yorum bırakabilirsiniz. ayrıca blog sayfalarına da yorum bırakabilirsiniz.

bide tabi çok ilginç bir blog olursa, dilden dile dolaşır, ya da her blog sayfasında linki bulunur.

sır, aktif olmakta yani.

1-) Hem yazıların içinde hem de blogrollda bol bol link ver. (Link verdiklerin gelirler seni bulurlar.)
2-) Diğer bloglara bol bol yorum yaz, katkıda bulun. (Nickinin üzerine tıklayanlar bloğuna gitsin.) Nette her zaman aktif ol.
3-) Mutlaka uzun süre istikrarlı bir şekilde yaz. Bundan kaçar yok.
4-) En önemlisi de içerik elbette. Ya konun ilgi çekici olmalı ya da uslubun. (Olursa her ikisi de) Ayrıca, belli bir uzmanlık alanında yazmak; pek bir yerde bulunmayan yararlı bilgiler vermek; nette ancak dağınık bir şekilde bulunan verileri toparlamak gibi şeyler de işe yarayabilir. (Doğru düzgün izleyicilerin olmasını istiyorsan kaynaklara link ver, dürüst ol. Önemli bunlar da.)

Bu mevzunun kesin kuralları yok. Fakat bunların işe yarayacağını düşünüyorum.

bide yazarkafe.com diye bi site var. girince sistemin nasıl işlediğini anlarsın, ordan bol bol ziyaretçi çekilebilir.

Ajanslar kaliteli fotoğrafları dağıtıyorlar abonelerine. Ama yüklü bir ücretle üye olmanız gerekli.

fotokritikte bir-iki kullanıcı gazeteci olduğundan ara ara muhteşem fotoğraflar ekliyorlar, araştırmanda fayda var.

www.fenerbahceliyiz.biz

burada da zaman zaman sağlam fotoğraflar verilir.. gözatabilirsin.. ama sadece fenerbahçe..

Heroes'un 3.Sezonu bitti, 3.Sezon 24 bölüm yanlış hatırlamıyorsam.

Lost hakkında fazla bilgim yok ama yakın tarihde 6.sezonu yayınlamazlar sanırım.

Heroes bu sezon 25 bölüm yayınlandı. Yani 3. sezon 25 bölümden oluşuyor. Düzelteyim dedim. Geçtiğimiz hafta, 3. sezon tamamiyle bitti.

Lost'un 6. sezonunun tam olarak ne zaman yayınlanacağı daha kesin olarak açıklanmadı. Tahminen bu sezonun olduğu gibi Aralık - Ocak gibi yayınlanmaya başlar. Çünkü 6. sezon ile ilgili olarak bölüm sayısının, 5. sezon kadar (bilemedin 1-2 farkeder) olacağına dair açıklamalar yapılmıştı.

lost'un başlama tarihi daha belli değil maalesef.

heroes 3. sezon bitti. 4. sezon ve volume 5 başlayacak. bunun da tarihi kesin değil. 3 sezonu 25 bölümden oluşmakta. volume olayı da şöyle 3x13'ten sonra bir ara verilmişti. bu aradan öncesi volume 3 idi, aradan sezon finaline kadar olan kısma da volume 4 dediler..

2010 Ocak-Şubat diyorum ben. son sezonu ve 16 bölümden oluşacak.

lost şubatta başlayacak

www.collectorz.com

@kadirsavun, önerdiğiniz sitede kullanabileceğimiz bir alan limiti var mı? Yani 20gb bile olsa fotolarımızı arşivliyorlar mı? Siteye baktım ama göremedim bir türlü.

collectorz in ben movie collectorini kullaniyorum. o yuzden limiti bimiyorum. fakat basit bir index yapip, fotolarin da thubmnailini koyacaktir diye dusunuyorum. free trial var, bir indirin isterseniz. bunun disinda da faq altinda sunu buldum.

is there a limit to the number of entries in the database?
There is no hard set limit to the number of items you can enter.

5.000 to 10.000 items should be no problem at all. After that, you may experience slightly decreased performance when sorting, searching, etc... But this will of course depend on your computer configuration and your View settings (any Folder view is faster than No Folder mode, List View is faster than Image View, etc..).

Tip

In case you have a somewhat larger collection of Books, CDs, DVDs or Games, you may want to consider purchasing a barcode scanner.

We sell two types of barcode scanners, which will help you speed up cataloging.
These are the
Opticon OPN 2001 laser scanner as well as the simpler
Cuecat scanner.

collectorz'a diyecek bir şeyim yok, ancak ms'in sky drive hizmetini tavsiye ederim, sanırım şu an 20 gb'lık bir alan veriyorlar, başlangıçta 5gb'tı daha da artar bu. resim veya başka dosylarını upload edebilirsin. istersen sadece kendin erişeceğin şekilde, istersen bir kısmını herkese ya da, sadece istediğin kişilere açman mümkün.

ben harici harddisk kullaniyorum, yaklasik 135 gb boyutunda raw format fotograf var.

noclone diye bir program mevcut aynı resimleri bulmaya yarıyor. deneme sürümünü indirip bilgisyarınıza kuruyorsunuz. sonra search kısmından jpg formatını seçip search diyoruz sonrasını noclone hallediyor birbirinin aynı resimleri bulup önünüze seriyor. tabi arama yapmadan önce arama yapmak istediğiniz dizini seçiyorsunuz.

belki bu programda işinizi görebilir. bilemedim şimdi.

ben de google ın picasa sını tavsiye ederim.
şahsen çektiğim fotoğrafları direk picasa üzerinden bilgisayara atıyorum. hem çok düzenli albümlenmiş oluyolar hem de küçük düzeltme, kesme, boyut küçültme gibi konularda çok pratik bir program.
En azından bundan sonra daha düzenli arşivlemeniz için yardımcı olur.

fotoğrafları jpg compression işleminden geçirmeden tutarsan böyle olur bence.

ha profesyonel fotoğrafçılık yapıyorsundur, tut tabi sıkıştırmadan hiç. ama manasız bence.

mbps (megabit) > kbps > bps
gb (gigabyte) > mb > kbyte > byte

bunlara sozlukten bakabilirsiniz.

4 mbpsden gercek elde edilen deger 440 kb/s civarlarindadir. kac bilgisayara dagittiginizin onemi yok aslen deger degismez ama upload miktarlari arttigindan ve adsl hizlari (adsl kabul ettim) asimetrik oldugundan download hizi duser.
herbiri netlimiter gibi bir programla limitlense kisaca hepsine 44 kb/s duser (1mbit hattin sundugunun yarisindan az) ve sonucta hepsi internete girer ama yavas olur. ustelik birisi youtube falan acarsa digerleri surunur.

Bende de 4 Mbit hız var, download hızı 460 KB/s'ye kadar çıkabiliyor. Bu hızı 10 bilgisayar dağıtırsanız şöyle olur:

- Eğer 9 bilgisayar boş bekliyorsa, onuncu bilgisayar 460 ile download yapabilir.
- Onuncu bilgisayar, tek bağlantı kullanarak (yani flashget gibi bir program kullanmadan) 460 ile download yaparken, diğer bilgisayarlardan biri internete girmeye çalışırsa, iki bilgisayara da ortalama 230 hız düşer.
- Onuncu bilgisayar, 8 bağlantı ile download yapıyorsa (flashget gibi bir programla), o zaman diğer bilgisayarlardan biri internete girmeye çalışırsa 50 KBps gibi bir hızla girebilir. Ayrıca çok sorunlu bir bağlantı olur, çok kesintili olur.
- Eğer tüm bilgisayarlar internete girmeye kalkarsa bilgisayar başına 46 kbps düşer.
- Eğer bir bilgisayar tam gücüyle upload yapıyorsa diğer bilgisayarların downloadları da işkence gibi olur.
- Uzar bu.

Bilmeniz gereken şey özetle şu;
Byte : Dosya büyüklüğünü temsil eder. Birisi 3 Megabyte Per Second derse saniyede 3mb indirebiliyor anlamına gelir.
Bit : Bu hızı temsil eder. 1 Megabit bağlantı hızına sahip birisi teorik olarak saniyede 120-125 kilobyte yükleme hızına ulaşır.

Yani olay Byte ile Bit te sonuçlanıyor. Kilobit olur Megabit olur Gigabit olur Terabit olur, bunlar hep hızı temsil eder.

İnternette gezinirken hep Mbps diye görürsünüz, bu yüzden oradaki b'nin bit mi byte mı olduğunu kestiremezsiniz.

Ayrıca hangi hızın ne kadar yükleme oranına sahip olduğunu teorikte şöyle hesaplarsınız. (X KiloBit) x 0.125 = Y KiloByte Per Second
1024 Kilobit x 0.125 = 128 KiloByte Per Second

takılı usb donanımları ya da dvdokuyucu içinde cd benzeri şeyler ya da bios ayarlarında boot priorityde ilk başta sabitdiskin olmaması (disket,cdrom,lan vs) gibi nedenler olabilir.

@edip: taklı cd-dvd vb. yok. biosta da hdd öncelikli...

sabit disk cortlayacak olabilir yazdıklarınıza istinaden.

(bkz: cevab veremedi)

kız manalı bir bakış atıyor. öbürü, evet ya bananeki der gibi mahcup oluyor sorduğuna... diyalog yok sanırım

kelimesi kelimesine yazamam belki ama manuel olarak nostaljik şekilde çektiğinde poz atlama sesini duymak için gibi bir cevap vermişti sanırım.

Peki bu kesintilerin sebebi nedir? Benim izlediğimde de öyle kesintiler vardı.

bu photoshopla yapılmamış sanırım.
photoshop'un son sürümü üç boyut takılmaya izin veriyo diye duymuştum ama sanırım işi 3. boyut olan programlarda çok kolay bir iştir.

bunu illustrator ile yapmak mümkündür hatta photoshop ile yapmak da mümkündür mühim olan sizin bu programları hakkı ile kullanabiliyor olmanız. mesela aşağıdaki linkte mantığı görebilirsin;

pstnt.blogspot.com

3d max ile yapmak gayrt kolaydir.

zahmet edip sözlüğe baksaydın :)

güzel...
bu bir kelime,onun için yaratılmış!
dans ettiğinde,ve ortaya çıktığında,öyle ki;
bir kuş,uçabilmek için kanatlarını çırpan!
o zaman cehennemi hissediyorum,ayaklarımın altında açıldığını
gözlerimi diktim,çingene elbisesinin altına,
ne işime yarar ki artık?notre dame'a yalvarmak?
kim?
kimdir,ona ilk taşı fırlatacak?
bu kişi,dünyada bulunmaya layık değil,
o lucifer!oh! en azından bir defa bırak beni,
parmaklarımı gezdirmek içinesmeralda'nın saçlarında;
güzel;
bu şeytan mı?onun içinde saklanan?
gözlerimi çevirmem içinebedi tanrı'dan,
benim varlığımabu tutkuyu koyan,
beni engellemek için,gökyüzüne bakmamı
o üstünde taşıyor,ana günahı!
onu arzulamak beni bir suçlu kılıyor,
o...
bir eğlence kızı olarak alınan o,aslında hiçbir şey,
birden taşıyor gibi yapıyor,insanlığın haç'ını
o notre dame!bir defalığına izin ver en azından
kapısını aralamamıesmeralda'nın bahçesinin
güzel;
koca siyah gözlerine rağmensizi etkisi altına alan
bu bayanhala bakire kalacak mı?
hareketleri benimtepeler ve harikalar görmeme neden oldukça...
eteği altında,gökyüzü renkleriyle bezeli
aşkım,izin veren sizi aldatmama,
sizi sonsuza dek sevmemden önce
hangi..
hangi erkektir,ondan bakışını ayırabilecek?
tuzdan heykel olmanın verdiği acıyla
o flower of lys
ben bir inanç adamı değilim,
toplayacağım,esmeralda'nın aşk çiceklerini
gözlerimi diktimçingene elbisesinin altına
artık ne işime yarar?notre dame'a yalvarmak.
kim...
kimdir onailk taşı atabilecek olan?
bu kişi,dünyada olmaya layık değil
o lucifer!en azından bir defa izin ver,
parmaklarımı gezdirmeme esmeralda'nın saçlarında
esmeralda

translate.google.com sözler hakkında fikir verebilir.

ben anlatamadım galiba; tercüme istemiyorum, telaffuz istiyorum. belle= bel diye okunur mesela di mi? :))

ben anlamıstım ama, zerre fransızcam yok. nhe.

hemen yardımcı olayım, ben de tek kelime fransızca bilmiyorum ama bu şarkının hastasıyım o yüzden zamanında üşenmeden saatlerce hece hece kendimce telaffuzunu yazdım. ( fransızca bilenlere belki komik gelecek ama maksat yardım olsun )ve işte geliyor;


site monko dire anvante pu ell
kanteldansikel me son kor ajur tel
ön auzoki tansezel pusanvole
alor zjöson lenfesuvri sumepye

jö poze mezyö susaghkara döjita
akua möser ankarde pirie notrdam
kel isölüiki lijöttöra la premier pier
sülüila nömerita pa detr sülter

o lusifer o lessuva riekünü fua
glisseme duag daleşevö desmeralda

bel eslö diabılki setenkarne a nel
purdeturne mezyö düdyö eternel
ki amidan mon etrösö dezir chahnel
pur mahpeşe dö rögharde verlösiel

el porhtan ell lelöpeşe orijinel
la dezirer fatil dö mua ön kriminel
sel konpröne pulün fil döjua ünfildö riyan
sambılsu dan pohte lakrua düjan hümen

oh notrdam oh leze mua riya künüfua
poze la port du jarden esmeralda

bel malghresie granz yönuar kivuzan sor sel
ladö muazel söret el ankor pü sel
kan se muvman müfon vuar monz e merveyl
su son jüpon ukulör dö larkan siel

ma dülsine lese mua vuzet anfidel
avan dö vuz avuar möne juskalutel
kel elomiki deturnöre sonrögar del
supernedatr şanze anstatü dösel

o fleur dö liz
jönö suipa zom dö fua
jire köyir la fleur d'amur esmeralda

jö poze mezyö susaghkara döjita
akua möser ankarde pirie notrdam
kel isölüiki lijöttöra la premier pier
sülüila nömeritapa detr sülter

o lusifer o lessuva riekünü fua
glisseme duag dale şevö desmeralda


bunu seven bence şunları da sever:

Notre-Dame de Paris- Tu vas me détruire
Notre-dame de Paris - Danse mon Esmeralda
Notre Dame de Paris - Déchiré

ayrıca Garou'nun (ilk kısmı söyleyen) "Je N'attendais Que Vous" adlı parçasını da beğenebilirsin. tavsiye ederim.

bel
seta(n) mo kon dire anvente pu(r)el
kan el dans e kel me son kor a ju(r) tel
an uazo ki etan sezel pu(r) sanvole
alo(r) jö san lanfe(r) suvrir su me pie
je poze mezyö su sa robö dö jitan
akua mö se(r) anko(r) dö prie not(r)ödam
kel
e selüi ki lüi jetera la prömiye(r) pie(r)
selüi la nö meritö pa det(r)e sü(r) te(r)
o lüsifer o lesse mua rian kün fua
glisse me dua dan le şövö desmeralda


(parantez içi harfler fransız aksanıyla söylenecek.. yani tam üstüne basmadan, böyle varmış da yokmuş gibi =))
(bu kadarına sabrım yetti.. geri kalanını da başkası yapsın ya da sonra devam ederim ben =))

vercingetorix'in yazmaktan sıkıldığı yerden devam :)
"-" işaretli yerlerde ulama yapılkıyor
bütün r'ler böyle genizden ğğğr diye okunuyor :)
parantez içleri okunmayıp gibi yapılıp okunacak

bel
es lö diyabl ki set-enkarne an el
pur deturne mez yö dü diyö eternel
ki a mi da(n) mon etrö cö dezir şarnel
pur maplöşe dö ğögarde ve(r) lö siyel

el port-en elle-lö peşhe orijinel
la dezire fetil dö mua a(n) kriminel

sel kon pröne pur ün fiy dö jua ün fiy dö riya(n)
samlö suden porte la krua dü janr-üma(n)
o notr(ö)dam oh lesse moi riya(n) k'ün(ö) fua
pusse la port dü jarden desmeralda

bel
agresse granz-yö nua(r) ki vu-s-ansorsell
la demuazel söret-el-anco(r) püsel
kan se muvman mö fon vua(r) monz-ö-mervey
su son jüpon o kulö(r) dö lark-an-siyel
ma dülsine lesse-mua vuz-etr-anfidel
ava(n) dö vuz-avuar möne-jüsko-lotel
kel
e lom ki döturnöre son ğögard-el
su pen-ö det(r) şanje an statü dö sel
oh flö(r) de lis
jö nösvüi paz-en-om dö fua
jire küili(r) la flör damou(r) desmeralda

je pose mez-yö su sa rob-ö-dö jitan
a kua mö ser anko(r) dö priye notr-a dam
kel
el selüi ki lüi jetöra pa detr sü(r) ter
oh lüsife(r) of lessö-mua
riya(n) kün-ö fua glisse me dua(ğ) dan le şövö desmeralda

Tarafsızlık çok görece bir kavram ama neyse....

www.hurriyet.com.tr
www.ntvmsnbc.com

bbc'nin türkçe servisi ve internet sitesi de var galiba.

hürriyet mi? tarafsız mı? etme gözünü seveyim.

haklısınız hürriyet'in tarafsızlığına çok itiraz etmeyeceğim ama dediğim gibi tarafsızlık çok tartışmalı ayrıca bence tarafsızlığın ne olduğu ve iyi bir şey olup olmadığı da tartışmalı. konu bağımsızlık olsa bir dereceye kadar tamam.

ama evet yine hurriyet diyorum. medyanın büyük çoğunluğunun açıkça iktidardaki siyasi partiye göbekten bağlı olduğu ve propagandasını yaptığı bir ülkede medya organı arıyoruz. Sanki çok fazla seçeneğimiz varmış gibi. Sen örnek versende biz aydınlansak??

bu ortamda en makulu ntvmsnbc.com. tabi %100 tarafsız değil. hürriyet belki de son seçenektir tarafsızlıkta. unutmadan, anadolu ajansı var. gayet başarılı,tarafsız sayılır. ntv'den sonra gelir bence.

www.aa.com.tr

www.bianet.org

reuters, anadolu ajansı gibi yorum katmadan yayınlayanlar hariç, az veya çok tarafgirlik bulunur.

Bu arada ajans olarak, kadrolaşmanın olduğu anadolu ajansı yorum katmaz ama akp lehine eksilttiğini gördük. "bilal gitsin askere" protestosu, ya da tayyip erdoğan'ın "terbiyesizlik yapma lan" fırçası aa'nın görmediği haberlerden bazıları.

tarafsız medya diye bir şey yoktur. bana tarafsız gelen bianet size taraflı gelecektir, size tarafsız gelen hürriyet(!!) bana taraflı gelecektir.

eğer salt doğru habere ulaşmak istiyorsanız tarafsız medya aramak yerine tüm medya kollarını takip etmeniz ve kendi mantık süzgecinizden geçirmeniz gerekir. medya adı üstünde "bilim" değil yani.

ben bianet de okurum, vakit de evrensel de, yeni şafak da...

aynı haberin nasıl şekillere sokulduğunu görmek için birebirdir, çeşitlilik... ama şu da var haber kavramınız nedir?

ben kocaeli sanayi bölgesindeki işçi gençlerin eylem hazırlığı yaptığı haberine pür dikkat kesilirken başka biri umursamayabilir. zaten böyle haberler de genel medyada yer almaz...

bianet filan okumanız lazım.

www.bbc.co.uk

"If you don't have the time to read the rest of this page, you want a Nikon D40." demiş zaten. ama alt sınıf için, ucuz olması bakımından ideal bir seçim olur falan demiş yani.

"paranız yoksa" dan ziyade, "daha karizmatik görünen bir fotoğraf makinam olsun" diyen auto moduna alışık fotoğraf meraklıları için söylenmiş bir söz.

aynı işi avuç içi kadar makinalar da yapıyor, bence düşünmeyin bile. daha iyi bir makinanın ikinci eli yeğdir.

bu vakitten sonra okur musun yazdığımı bilmiyorum ama kenrockwell kendisin de iş dışında d40 kullandığını yazıyor. 2-3 milyarlık dslrlerle d40 arasında çok fark olmadığını eğer mesleğin fotoğrafçılık değilse bu kadar pahalı makineleri almanın anlamı olmadığını söylüyor.
fotoğraf karşılaştırmalı testi var sitesinin bir yerinde. bire iki metrelik mi ne baskı yapıldığı zaman yakından bakınca belirgin fark oluşuyor.

Dock'un üstünde sağ tıklayıp ayarlara girin, 3. sekmede Hareket bölümü var, orada "Her zaman Üstte Tut" seçeneğini tikleyin.

o zaman direk açık pencerenin de üzerinde kalıyor. benim istediğim, açık pencerenin en alt noktası, rocketdockun üst hizasında dursun. hani windows kenar çubuğunu en üstte tutunca pencerenin sağ tarafı kenar çubuğu ile hizalanıyor ya, işte tıpkı onun gibi

ben olsam 300 lira falan isterdim. ama web tasarimcisi falan degilim.

gecen gun bi yerde domain, hosting, ve tasarimi 400 liraya yaptiklarini gordum. ondan 300 dedim.

nasıl bir site? ne sitesi?

site bir avukat için yapılacak. 300 tl çok az değil mi yahu? bir yıllık anlaşma yapmayı düşünüyorum. yani bir yıllık fiyat vermeliyim.

host ve domain de senden ise 500 uygun.

350-400 ytlden kapi aciliyor genelde. domain ve hosting icin senelik ucret talep edebilirsin. guncellemeleri de sen yapacaksan toplamda her sene bastaki tasarimin ustune 100 ytl makul bir rakamdir. ozellikle avukatlik gibi cok fazla guncelleme gerekmeyen sitelerde daha fazlasini istemek karsi tarafi korkutur.

domain ve host bir şey tutmaz domaini zaten geçtim de bir avukatın sitesinin hostu için 30-50 tl arası bişi yeter de artar bile. 400 tl tasarım, 150 tl yıllık bakım derdim ben olsam, en azından uğraştığıma değsin. piyasayi sikmenin manası yok, düşürmeyin fiyatları kardeşim.

1000 tl site tasarımı ve yıllık bakım ve güncelleme için olabilecek en düşük rakamdır. millet 400 e yaparım der ama 3 ay sonra sitede sorun var dediğiniz zaman o kişiyi bulamazsınız.

herhangi bir kod işine girişecek misin? yoksa sadece joomla ve modül vs kurulum mu? eğer öyleyse 5-6 kişi olursanız 300-400den yaparım der sürümden kazanabilirsin :)

öeh ya. yapmayın allah aşkına. 1000 ytl'nin altına yapacaksanız hiç yapmayın. sonra kodda source olarak c:/bıdı bıdı olan scriptler filan kullanıyor millet. salak saçma işler yapıyorlar.

100 dolara da yapan var ama adamı bir hafta sonra bulamıyorlar.

bunu kaçtan yaparsan, takip eden işlerini de o fiyattan yaparsın... bunu aklından çıkarma sakın... 300 e de kesinlikle site yapma... unutma ki bu bir sektör ve bu işi hakkıyla yapıp hayatını kazanan binlerce insan var... ortalama altı işlerle fiyatları 300 e kadar aşağı çekenler, o binlerce insanın piyasasını da öldürüyor... kimse kendi işinin fiyatını senden iyi bilemez... ama şöyle söyleyeyim, 1000 usd altı ucuzdur bence... özellikle de 1 yıl destek vereceksen... tabii tasarımı frontpagete 9 farklı renk ve 8 değişik font kullanarak yapacaksan, evet, 300 bile fazla... şaka bir yana, ilk fiyatını yükseltmek zordur... nasıl başlarsan öyle gider genellikle... bunu dikkate al fiyat verirken...

genelde maksimum ölçülerde çalıştığım için hiç şunu daha büyüt talebinde bulunan olmamıştı. diyebileceğim tek şey, çek köşesinden uzar o çözünürlüğü fazla kılçıklandırmadan. tabi bir yere kadar.

vektör tabanlı bir program kullanırsan çözünürlük derdin olmaz istediğin kadar büyütürsün.

logo halihazırda jpg formatında.

valla cizilebilicek gibiyse fontları falan biliyorsan elle yapacaksın, manuel olarak yani.
yok olacak gibi değilse geçmiş olsun o logo yeniden olmaz malesef...

2 yol var.
1- eğer logo çok karmaşık öğeler içermiyosa illustratorda trace yöntemiyle vektörele çevirmeyi deneyin. tabi kendi sample larından değil tracing options dan ayarlarla oynayarak sonuç almayı deneyin.
2- yine illustrator da pen tool la üzerinden geçin.
şimdilik aklıma bunlar geliyor. başka bişeyler gelirse eklerim.

la grande arkadaşın dediğine ek olarak,

corel draw'da da deneyebilirsin. onun weld, trim ve intersect şeyleri harikalar yarateyri.

İstendiği taktirde istediğiniz mail adresi ile mail göndermiş gibi yapabilirsiniz. Misal size tanrı@cennet.com sitesinden mail gelebilir bu gerçekten ordan geldiğini göstermez. Bu da sizin mail adresinizi verdiğiniz sitelerden gönderilen spamlerin gönderen kısmına sizin mail adresinizi yazmalarından başka birşey değil. Yani sorun yok onlar spamdir kimseye de gitmez. İster silin ister bekleyin 30 gün sonra kendi silsin.

show details a tıklayınca from: xxxx@gmail.com, yani benim mail adresim görünüyor to kısmında da tabi ki. mailim kırılmış mı demek bu?

gmailin bir özelliği mailleri indexlemesi.
örneğin bir kişiyle bir kaç defa mailleşmişsen hepsini tek bir mailmiş gösterir.
şimdi bu durum bende de var ve bu şundan kaynaklanıyor,
bir kişye mail göndermişsin, sonra o kişiden sana spam mailler geliyo, ve gelen mailler indexlendiği için gönderen kısmında "ben" veya "me" olarak görünüyor.
zaten bu maillerin çoğu dikkat ettiysen spam klasöründedir.
endişeye mahal yok.

Corel de yaptığın bi çok şeyi photoshopta yapabilirsin, photoshop corel'e nazaran daha pratik olduğu için daha da severek yaparsın. Amatör olarak çalıştığın içinde muhtemelen düşük dpi çalışıyorsun datalarını buraya kadar problem yok ama iş biraz daha profesyonelliğe dönünde işler değişir.
Mesela diyelim ki elinde çalışman gereken bir logo var bunu corelde çizdin cdr olarak kaydettin daha sonra photoshop'a aldın gerekli işlemleri yaptın işini hallettin, yarın öbür gün aynı logoyu kullanarak ama daha büyük ebatta bi çalışma yapman gerekiyor bu durumda photoshop ta ki logoyu alır image size büyütürsen pixel pixel çirkin görüntüler çıkar ama cdr dosyanı istediğin ebatta kullanabilirsin vektörel olduğu için ne kadar büyütürsen büyüt hiç bir şey olmaz bu bana göre çok önemli.

anladığım kadarıyla imajlar baskıda kullanılmayacaksa corel e gerek yok.

Yani evet

iyi de fotosop zaten vektorel cizim desteklemez ki ? vektorel calısacaksan zaten ilustrator var.

valla ben coreldraw kullanıyorum ama keşke fotoşop'u çok iyi bilsem diyorum.
burdan hesapla.

alcağın yer konusunda biraz daha düşünmende fayda olabilir.servis ve daha sonra lens ve flaş almak istediğinde seçenekler ve fiyatları konusunu araştır.1300 senin içinde iddalı bir rakamsa bir nikon a bakabilirsin.

1300 civarında (peşin olamaz ama mutlaka taksitle olmalı) sony'nin bu özelliklerine denk nikon var mı? varsa nerelere bakmalı. (bu arada, istanbul'da yaşamıyorum ve orada bir tanıdığım da yok)

istanbul değilse dostum en iyi ihtimal internet olabilir.oda olmadı teknosa.nikon d80 i düşüne bilirsin.

sony sensör konusunda iyidir (nikon'un sensörlerini üretir) ama lens konusunda minolta'ya sahip olmalarına rağmen iyi değiller. hayyam pasajında nikon d80 body ile 18-55 lens düşünebilirsiniz.

sonuçlara bakınca bir farkı yok gibi görünür aslında. en büyük farkı, lens değiştirebilme olanağıdır. her ihtiyaca uygun lensi takıp kullanabilirsiniz. a540'ta üstündeki lense mahkumsunuz. biraz daha zum yapıp aydaki kraterleri çekeyim diyemezsiniz.

sensör büyüklüğü, seri çekim hızı, daha ayrıntılı ayarlar vs. dolu farkı var. onunla çekmenin zevki de ayrı.

anı fotoğrafı çekeyim diyorsanız kompakt iyidir. lokantada garsona verip bizi bir çek bile diyebilirsiniz. anneler, anneanneler bile kullanabilir. ama dslr öyle değildir. anı için uygun olmaz. fotoğrafçılık için (ister hobi, ister mesleki) dslr daha uygundur.

bir araba alacaksiniz.. 2008 model citroen c4 de alabilirsiniz 95 model x marka y modelini de alabilirsiniz.. sonucta 2siylede ayni trafige girip ayni vakitte ayni yerlere gideceksiniz.. ama henuz acemi iseniz temel olarak araba kullanmayi daha zayifta yani x markanin y modelinde ogrenmeniz daha mantikli.. acemilik donemini atlattiktan sonra citroeni alip araba kullanmanin zevkini cikarabilirsiniz.. citroeni ornek olarak verdim (ben cok begeniyorum o arabayi da:))

cok fantastik oıldu bu.. demek istedigim elinizdeki a540la temel fotograf tekniklerini ogrenin daha sonra dslra gecin.. hem a540 ile cektikce ne tip bi makineye ihtiyaciniz oldugunuzu da anlarsiniz cunku dslrlarda kendi aralarinda cok cesit..

Bir adet Canon400D dslr, bir adet de NikonF2 analog makine sahibi bir fotoğrafçı olarak insanların bana gösterdikleri kompakt dijital makine fotoğraflarına hep olumlu cevap vermişimdir. Nedeni şu:

Ben kompakt makine kullanmam, çünkü: fotoğrafta hangi noktayı ne kadar net, hangi noktayı ne kadar flu yapacağıma kendim karar vermek isterim. Ne kadar geniş bir açıyla ne kadar yakından, ne kadar açık diyaframla, ne kadar hızlı bir ISO'da kaç milisaniye pozlayacağıma, hangi filtreyi kullanacağıma karar verebilmek isterim. Zaman zaman da deneysel çalışabilmek isterim. Kompakt dijital makineler, genel estetiğe göre en beğenilecek fotoğrafı oluşturmaya programlanmışlardır ve amaçları mükemmel fotoğrafı çekmektir. Benim amacımsa bambaşkadır, mükemmel olan ile ilgilenmem, o yüzden de kompakt makine kullanmam. Ama sırf bu yüzden de anı fotoğrafı çekerken ayarlar yüzünden insanları çok bekletirim, kimseye de makinemi verip beni çeksene diyemem; çekemez çünkü, otomatikte bile olmaz...

Bence senin hiç ihtiyacın yok onca ayara onca para vermeye. git güzel bir kompakt nikon al misler gibi.

@ashh: niye ööle dedin ya?! "bence mutlaka almalısın, farkı yalnızca kullanınca hissedersin, verdiğin paraya hayli hayli değer" vb diyip gaza getirecek adam lazım bana. kolay değil, nerden baksan bir lcd tv parası :))

merhaba,

3-5 ay önce bende kompakt kameradan dslr’e gectim. Bunun icin cesitli sebeplerim vardi fakat en önemlileri sunlar idi:
- fotografini cekmek istedigim obje ile zaman gecirmeyi istiyordum, kompakt ile imkansiz idi (benim icin).
- objeyi ve/veyahutta arka planini flu ve/veyahutta net cekmek istiyordum, kompakt ile pek memnun etmiyordu/olmuyordu.
- zoom olayinda kompaktin sundugu deger ile kisitli kalmak rahatsiz edici idi.
- dslr makinalarin sundugu bir cok ayar imkanini kompaktta bulamiyordum.

dslr’lerin bence olumsuz bir yönü var, kaliteli objektiflerin pahali olmasi (örnegin canon’un l serisi). halen daha „ef-s 17-85 is usm“ ile idare ediyorum, fakat yinede memnunum :) yilbasina kadar „70-200 l is usm“ almis olurum gibime geliyor.

su „ilk önce ucuz al, sonra pahalisina gecersin“ öneriside, kusura bakmayin ama, bana asiri sacma geliyor. „ucuz alan iki defa almis olur“ denilir. bu duruma cok uygun bir laf bence. ucuz malin kalitesizligi seni hobinden sogutabilir, fakat eger kaliteli (pahalida olabilir, ucuzda) birsey almana ragmen olaydan sogursan kaliteli fiyatina tekrar satabilirsin. eos 450d iyi bir alet, bende almayi düsünüyordum fakat sonrasinda eos 40d’de karar kildim.

aradaki fark tamamiyle teknolojiden kaynaklaniyor.

simdi bir dusunun, elinizde a540 var ve eos 450d var.. (edit- a540 dijitalmis bagislayin:)
sensor ve islemci farkliligi var.. ayni zamanda sensorun piksel algilama hassasiyeti de farkli.

yalniz bu noktada kalite parametreleri de degisiyor,
su geyikle arada sirada karsilasiyorsunuzdur;
"dijital fotograf analog fotografin kalitesine ulasamadi"
evet teknik olarak su an durum boyle. isin icinde sadece slr-dslr makineler yok tabi, butun fotograf makineleri var.
ornegin dijital teknolojinin en yuksek cozunurluklu makinesi, hasselblad'in 50 kusur megapixellik makinesidir. (fiyatini ne siz sorun ne biz soyleyelim)
ancak analog fotografcilikta henuz boyle bir kalite siniri bulunmuyor. yani analog makineyle cekilmis bir fotografi buyutup binanin duvarina asmak sorun cikartmamakta (tabi uygun kosullarde cekilmis ve basilmis olmasi lazim)

bu noktada benim tavsiyem sudur, her ikisini de kullanin efendim. her ikisini kullanarak gereksiz bir sey yapmis olmazsiniz.
en basitinden, dslr makinenizle denemesini yaptiginiz ve begendiginiz fotografi slr makinenizle de cekersiniz.
her iki makineden cikan fotograflar arasinda aslinda fark vardir. su faktorler bu farklari ortaya cikarabilir;
banyonun kalitesi
banyo yapilan malzemenin kalitesi
tarama yapan cihazi kalitesi
tarama yapilan cozunurluk (dpi) orani
baski yapilan kagidin kalitesi
kullanilan hafiza kartinin - aktarim yapilan donanimin kalitesi (gerci yok kadar az farklar yaratir artik bunlar)
fotografin izlendigi monitorun kalitesi - renk dengesi (her monitor naturel renk profiline sahip degildir ve bir monitoru naturel renk profiline getirmek hassas bir ayarlama gerekrtirir)
gibi daha sayabilecegimiz bir cok fark ve faktor var efenim.
son olarak, 1500 ytl'ye alinabilecek 2 ornek verecegim; canon eos 450d (17-55 3.5 obj ile beraber) ve Nikon d80 (28-135 3.5 obj ile beraber)
1300, 1400, 1500 ytl civarinda gezinmekte bu modeller.

sayın november,

"Amatör bir kullanıcı (iş için değil hobi için fotoğraf çeken, fotoları basmayan) yaklaşık 1500 ytl fiyata sahip bir dslr makina almalı mı?"

diye sormuşsun, ben de "gerek yok" dedim.

"Çok hevesleniyorum şu dslr'lara, alsam işin içinden çıkabilir miyim sizce, değer mi?"

diye sorsaydın, "paran ve hevesin varsa al tabii, eninde sonunda öğrenirsin, çok zevkli bir şeydir" derdim :)

bana dragan gibi geldi-andrzej dragan
bu da nasil yapildigini anlatan basliktan aldigim bir video:

www.metacafe.com

bu basitçe, bildiğimiz o güzel unsharp mask gibi duruyor. usm'i severiz. varyasyonları deneyin, çok şahane sonuçlar elde edeceksiniz sadece usm ve brigtness-contrast-gamma ayarları ile.

acıbadem kurabiyesi gibi bir şey bu. uygun tabii. bence :)

sadece camlica dersen marka'yi tanimlamak daha uygundur.
camlica gazozu ise urunu tanimlar, uygundur bu da bence.

bmw - bmw z1 arasindaki fark gibi.

ülker markasının çamlıca diye bir ürünü var ki bu çamlıca da bir gazoz.çamlıca diye ayran, şalgam, kola yok (var mı?). yoksa çamlıca gazozu formata aykırı olmalı (olmamalı mı yoksa?)

"elvan" başlığı var "elvan gazoz" başlığı var, burda "elvan" başlığına daha çok yazılması elvan markasının sadece gazoz olması mı?

çamlıca da elvan ile aynı mantığa gelmiyor mu sonuçta "çamlıca" başlığına da gazoz ile ilgili bütün entryler girilebilir ki girilmiş de zaten

ayrıca "çamlıca gazozu" yerine "çamlıca gazoz" yazılamaz mıydı?

ayrıntılara boğulmuşum yine ya, sanki bu kaldı bi tek :)

sözlük mantığına göre uygun olmaması lazım. şimdi çıkıp "hiç anlamamışsın" diyeceksiniz ama sözlükte başlıklar böyle.

elma meyvesi olmaz. çünkü elma zaten bir meyve. maykıl ceksın şarkıcısı olmaz, çünkü adam zaten şarkıcı. ama "hürriyet gazetesi" yazıyorum, "hürriyet" başlığına yönleniyor. niye lan? "hürriyet", elma gibi değil ki? zaten gazete olan bir şey değil ki bu, tamamen farklı bir kelimeyi, bin yıldır anlamı olan bir kelimeyi adam almış gazete ismi yapmışsa ben niye gazete ile ilgili yazacaklarımı bu kelimenin başlığına yazıyorum? "hürriyet" ayrı başlık olacak, özgürlük anlamına gelen şeyleri oraya yazacağız, "hürriyet gazetesi" ayrı başlık olacak, gazete ile ilgili şeyleri oraya yazacağız. daha doğru değil mi? niye "mesaj" diye ve "mesaj tv" diye ayrı başlık var o zaman? mesaj (ileti anlamında) ile ilgilileri "mesaj" başlığına, televizyon ile ilgili olanları da "mesaj tv" başlığına yazıyoruz. gazetenin bundan ne farkı var? hürriyet gazetesinin logosunda da sadece "hürriyet" yazıyor, mesaj tv'nin logosunda da sadece "mesaj" yazıyor. o zaman mesaj tv ile ilgili yazacaklarımızı da "mesaj" başlığına yazalım, hatta "mesaj tv" başlığı da yönlensin buraya. standart olsun. olmaz mı?

eskiden iyi karsilanmazdi diye biliyorum. yani 'camlica gazozu' seklinde baslik acmak yerine 'camlica' basligi altina '.. guzel gazozdur ama yine de denizli'nin zafer gazozu daha guzeldir' seklinde yazilmasi caizdi. sonra baslik acma konusunda bunu yapmak zamanla legal'lesti. mesela gazete manseti/ haberi yazmak da boyleydi ama artik dogal, manseti yazip his anlatip, forum yapmak da dogal artik gibime geliyor. silinmiyorlarsa, dogal seleksiyondan suzulduklerini soylemek mumkun sanirim. yanlisim var mi sansal?

ürün tanımlanacaksa "ülker çamlıca" şeklinde açılması doğru olur gibi ama kulağa pek hoş gelmiyor.

bu yorumu sözlüğe yazmanı kim nasıl engelleyebilir ki?

@gerrain: ifadeyi yanlış kullandım sanırım. "engellenmek" dolaylı yoldan oldu. (herkes gibi bence ben de haksız yere uçuruldum:)

"Neyse, demek istediğim şu ki, neden bu tür başlıklar ısıtılıp ısıtılıp tartışılyor anlamıyorum."

Sen neden tartisiyorsun? Herkes kendi dogru fikrinin kabul gormedigine inanip ayni seyleri karsisindakine anlatmaya calisiyor. Ayni senin yaptigin gibi.

bu konular surekli tartisiliyor cunku bir sonuc elde etmenin tek yolu bu. tartisilageldigi yillar boyunca her zaman bir sonuc elde edildi dikkat edilirse. (modlogdu, suydu buydu)

ben de caylak olmasam(ki caylakligimin da keyfilik faktoru tartisilir) iki kelam karalamak isterdim ama mecburi icimde tutuyorum.

aha tamam uçma durumu varsa evet yazamazsın :)
yoksa yani gayet temiz yazı, ona şaşırdım ben de.

@wpi: "anlamıyorum" derken gerçekten "anlamıyorum" mu demek istedim sence?

"Herkes kendi dogru fikrinin kabul gormedigine inanip ayni seyleri karsisindakine anlatmaya calisiyor." bunu benim anlamadığımı düşündün sanırım...

"aha tamam uçma durumu varsa evet yazamazsın :)
yoksa yani gayet temiz yazı, ona şaşırdım ben de."

işte benim de anlatmaya çalıştığım bu! farzet ki bu entryi yazdım diye uçuruldum, ne değişir? ben de uzun süre direndim "beni niye attınız, valla kurallara aykırı bir şey yapmadım, varsa söyleyin düzelteyim" falan diye. ama sonradan anlıyorum ki gereksiz şeylermiş bunlar.

burası "ssg'nin kişisel web sitesi". şaşırmamak lazım, yazarlar uçurulabilir, entryler silinebilir, haksızlığa uğranabilir.

bu entryi yazdın diye uçurulmazsın. moderatörlerin hepsi bütün işlemleri görüyor, birisi öyle bişey yapmaya kalkarsa "napıyosun len sen" der diğerleri. bi çeşit otokontrol var yani, ama yazarların görüşüne yansımıyor tabi. şimdi bi de iyice kontrollü oldu, birisini uçurmadan önce toplu karar almaca başladı.

travis and tyler durden'ın #13356899 numaralı entyrisinde not olarak verdiği kısıma takıldım ben. acaba demek gerekiyor. şöyle bir durum var böylesi entryler zaman zaman giriliyor ama önce iki moderatör'ün daha sonra ssg'nin defalarca tartışılmış bir konu için bu kadar yazmaları ve daha dün iki moderatörün görevi bırakması insanı düşündürüyor. yeni şeyler olacağa benzer diye düşünüyorum, onay bekleyen 30bin'in de üzerinde insan varken.

nice güzide yazarın sözlükten atılmasının sebebi, güzide yazarların format esnetme hakkına gayrıresmi olarak sahip olmaları, ancak zaman zaman bu hakkın sınırlarını aşmaları.

ayrılmalarının sebebiyse, yine sınırları zorlamalarını takiben entry'lerinin silinmesi veya çaylak yapılmaları. sonra moderasyonu suçlamaları, moderatörlerle ayarlaşmaları ve artık sözlük heveslerinin kaçması veya sözlükten ayrılarak sözlüğü cezalandırmak istemeleri.

rüştünü ispatlamış kaliteli yazarların (ki bu kalite gayet de objektif bir kavramdır anlayana) format esnetebilme hakkına sahip olmaları bence çok doğru, haklı ve yerinde. adam onca yıl binlerce entry yazmış, sözlüğün başını hiç belaya sokmamış, bilgi içerikli entryleriyle sözlüğün sözlük kimliğine katkıda bulunmuş, sözlüğün gelişimine katkı sağlamış. kaybedilmesi sözlüğe gerçekten zarar verir. yepyeni bir yazarla bir tutulması beklenemez.

@November rain, "soru"nda soruya benzer bir kismi alip cevap vermeye calistim. Soru sormak ya da tartismak gibi bir amacin yoksa, buraya sadece gorus belirtmek icin yazdiysan ugrasmayayim. Zaten o durumda bu soru da Eksi Duyuru'ya uymuyor.

@broo; gerrain zaten moderatorlugu birakmasina yakin "artik bakamiyorum moderasyon i$lerine..." gibisinden bir $ey soylemi$ti. yeni moderatorler alinabilir. illaki bir piyes, oyun, dalavere beklemek gerekmiyor.

neden serbest olmasın?

Neden serbest olmasın ki? Güzel ya da kötü olduğu tartışılabilir tabi ama sözlük formatına ve yasalara uygun olduğu sürece herkese serbest.

Ekşi Sözlük'te sadece hukuki sebeplerle tekzip niteliği taşıdğı için Kanzuk'un yazdığı bazı entry'ler dışında format herkes için geçerli...

"..aklın bunu alıp almaması.." denilirken, "bu" ile kastedilen basligin tanimladigi olaydir. yani entry tanim devami kapsaminda ve legal bence. sozluk formatindan once turkce ogrenmek lazim.

gayet legal bu.

legal bir entry, fakat bu soruyu soranı rencide etmeye calısma sebebini anlamadım sozluk yazarlarının. entry'de forum tadı var, dikkatsiz bir insan yanlıslıkla ispiyon bile edebilir entry'i o derece surumceme.. ehh be nde turkce blmyrumm

evet

@somersault in a coffin: beni rencide etmeye çalışma nedenleri soru sorma tarzımdır muhtemelen. ne de olsa bir moderatorden bahsediyoruz. (bahsetmek böyle mi yazılıyordu? türkçem zayıf da biraz.)

rencide etmek kavraminin kirilgan kalplerde ne noktalara cekilebildigini dehsetle izliyorum. pms misiniz anlamadim ki?
entryde anlatilanin ne oldugunun anlasilmasiyla, bu entrynin legal oldugu veya olmadiginin anlasilabilecegini vurgulamaya calisiyorum turkce bilmek lazim derken. garipsiniz.

@november rain; soru sorma tarzindan kaynaklaniyor, evet. entry sahibinin moderator olmasindan kaynaklanmiyor, hayir. yazdiklarina bakarsan anlayacaksin, evet.

garip olabilirim. pms (türkçe bir ifade mi bu?) de olabilirim. görünür de yaşıyor ola da bilirim, ama bunların hiç biri bu tarzınızı açıklamaz. son olarak şöyle bağlayalım; (bkz: yeter artık vurmayın adam öldü)

"belki danimarkalının ağzının suyu akar bu fikirden." kısmında da "bu fikir" ile tanımlamış oluyorum bir yandan. artı coldbound'un söylediği kısım da yeterli zaten.

bence bunu soruyor olman gayet normal november rain, çünkü tanım ve tanım devamı hadisesi önemli bir süre "-dir, -dır" ile biten nitelemeler olarak düşünülüyor. bi tuhaflık yok yani, ilk bakışta format dışıymış gibi görünmesinde.