[]

Bir batak türü vardı ama

2 kişi ile oynanıyor. Kart destesi ortaya konuluyor ve bir o, bir sen sırayla ortadan kart seçiyorsun. Herkesin iki karta bakma hakkı var. İstersen ilkini, istemezsen ikincisini seçiyorsun. Böyle böyle ortadaki kart bitene kadar seçiyorsun, almadıklarını ise yan tarafa kapalı şekilde koyuyorsun. Sonra kozu belirliyor ilk kişi. Biliyorum, bok gibi anlattım ama bunun adı neydi? Rus/Çin batağı değil.




 
Biz Rus batağı niyetine oynuyoruz.


  • Depik  (22.02.18 00:53:57) 
rus batağı


  • olkol  (22.02.18 01:10:07) 
Ama Rus batağında yerde kartlar iki tarafın da önüne açılıyor. Benim bahsettiğim bu oyun, onun bir türevi mi?


  • m e b  (22.02.18 01:17:27) 
biz rus batağı diye oynardık onu. kartların açıldığı versiyonu bilmiyorum.


  • olkol  (22.02.18 01:27:53) 
[]

Ne zamandan beri meslek isimlerinden utanılır oldu?

Tamam, sosyal medya kullanımı arttıktan sonra etiketlere çok daha fazla takılmaya başladık da iş ilanları bile buna ayak uydurmuş sanki. Ota boka "uzmanı", "temsilcisi", "sorumlusu" ifadesi eklenmiş vaziyette. Bulaşıkçı, sekreter, temizlikçi, tezgahtar, kasiyer, pazaelamacı vs. kelimeleri niye tabu oldu ki? Bu hem haddinden fazla politik doğruculuğun hem de "Modern köleler kendilerini daha önemli hissetsin de üç kuruş verdiğimiz için isyan etmesinler." zihniyetin sebep olduğu pembe gözlüklerden mi kaynaklı?

Bir de bayağı anlam kargaşasına yol açmıyor mu bu? Her şeye "uzman" etiketini yapıştırıyoruz, tamam da gerçek uzmanlara ne deniyor piyasada?

Yoksa gerçek anlamda anlam farklılığı olduğu için mi bunların anlamı değişti?

 
Politik doğruculuktan ziyade; beyaz yakalıların işçi olmadığına ilişkin illüzyonu pompalama amaçlı ve neoliberalizmin "kendi kendinin girişimcisi" olarak pompaladığı özneleşmeye uygun, etiketler aracılığıyla statü yaratan bir uygulama. Bu yeni kavramlar, değişen ekonomi-politik söylemler çerçevesinde yaratılıyor. Utanmadan çok yönetimsellik anlayışında bir değişim var. Yani ortada eskiye oranla bir anlam ya da yapılan işin niteliği çerçevesinde fark yok; sadece gösterenler değişiyor.


  • protector  (20.02.18 20:56:24) 
protector +1, bilmem ne bilmem ne müdürü şeklinde unvanın olup 10 bin lira maaş alınca patronun 2 milyar dolar serveti olmasını dert etmiyorsun, şirket kendinin sanıyorsun hatta.


  • i was made for you  (20.02.18 21:00:34 ~ 21:00:48) 
bizimkilerin boşanmak üzere olduğu zamanlardı. kendimce anneme destek olmak için iş aramaya çıkmıştım, mağazaların camında hep "satış danışmanı aranıyor" yazıyordu. alala o ne ola ki diyordum, girip konuşmaya çekiniyordum bilmediğim değişik bir iş diye. sanki bildiğim iş olsa alacaklarmış gibi, yaş on bir. halbuki bildiğimiz tezgahtar idi işte ama ben anlamamıştım. sene 2006-2007 filandı. yani o zamandan beri olan bir şey bu, belki çok daha da eskilere dayanıyordur bilemiyorum.


  • who cares wins  (20.02.18 21:01:47) 
işveren kısmından "size önem veriyoruz, bizim için bir tezgahtar denilenden öte bir şey olucaksınız, ama verdiğimiz önemin karşılığına da talep ederiz" mesajı olması kısmı da düşünülebilir. ya da kurumsallık söylemi diyelim işte de; türkiye'de bu düzeyde "hadi alt mesaj verelim söylemlerimizle şunlara" diye düşünülüyo olması bana pek inandırıcı gelmiyo.

mesela birisi o işi yapmaya mecbur durumda kaldığından bu danışmanlık temsilcilik uzmanlık diye zikredilen işlerde çalışıyosa; içindeki kırgınlığı böyle telafi etmeye mahal veriyor olması da mümkün; bu da mevzubahis ünvanları tercih edilir ve sahiplenilir kılıyor.
  • dafaisss  (21.02.18 00:05:21) 
[]

Yiyip yiyip kilo almayanlara bir sorum var.

Ben 173 boyunda, kilosu 58 olan (en azından birkaç ay önce öyleydim) erkek bir bireyim. Şu yaşıma kadar en fazla 63'ü görebildim yanlış hatırlamıyorsam. Her türlü abur cuburu zaman fark etmeksizin yiyorum, içiyorum. Ekmeği aşırı tüketiyorum, boğazım hiç boş kalmıyor. Üstelik hareketli bir yaşamım da yok, sürekli evdeyim işsizlikten dolayı. Bütün bunlara bakınca tek sebep metabolizma hızı mı? Geçen aylarda kan testi yaptırmıştım başka bir sebeple. Doktor kan değerlerinin de gayet iyi olduğunu söyledi. Acaba kilo almamaya sebep olan bir şey olsaydı çıkardı herhalde, değil mi?

İşte sorum da bu noktada başlıyor. Siz de yiyip yiyip kilo almayan insanlardan iseniz bunun üstüne düştünüz mü? Bir sorununuz mu varmış? Benim açımdan sorun yok ama çubuk kraker dibi dolanıyorum etrafta. Her gören de "Sen çok mu zayıfladın? Eriyip gitmişsin." diyor, moralim bozuluyor.


 
Yiyip yiyip kilo almamak doğanın işleyişine ters bir durum, ihtiyacından fazla yiyorsan kilo alırsın, almıyorsan metabolik bir rahatsızlık vardır, ki bu da genelde hipertiroidi oluyor, sağlıklı bir durum değil yani. Sağlıklı bir insanın metabolik hızı öyle çok fark yaratmaz, yoğun kas kütlesi olan biriyle olmayan birinin metabolizma hızı en fazla 100-150 kalorilik bir fark yaratır.


  • angelus  (19.02.18 14:54:27) 
iyi de en önemli veriyi yazmamışsın. kaç yaşındasın? 30'dan sonra konuşalım istersen.


  • sir gawain  (19.02.18 15:15:33) 
Eskiden öyleydim ki çok deli yemek yerim öyle böyle değil.
Buna rağmen inceciktim, hiç kilo almıyordum.
Herkes kilo almam için doktora gitmemi tavsiye ediyordu.

Yukarıdaki arkadaşın annesinin teorisi bende kendini gösterdi yaş ilerleyince öyle bir aldım ki hala veremiyorum.
  • mutekebbir  (19.02.18 15:17:19) 
@angelus: Teşekkür ederim, buna göre doktora girmeye çalışacağım.

@tiarwain: Niye yav? Çok mı kısayım?

@umutko: Başlığı okudum. "Hırsız" derken?
  • m e b  (19.02.18 15:18:50) 
@sir gawain: 28.


  • m e b  (19.02.18 15:19:31) 
Öyle bir şey yok. Ben 1.80'im, 55 kiloydum, vücut geliştirmeye başladım, ilk ay gainer toz kullandım, 8 kilo aldım bir ayda. İkinci ay toz kullanmadan o kiloyu korudum. Sonra kendi salaklığımdan sol ön kolu ve yine büyük ihtimalle kendi salaklığımdan midemi sakatladım. Yani kilo her türlü alınıyor ama sadece yiyip almak gibi bir planın varsa hiç alma zaten, direkt karnına gidecektir. Normal öğün yiyip karnını doyurmakla kilo alamazsın, ekstradan yemen ya da içmen gerek.

Zayıf olman da seni sağlıksız yapmıyor kesinlikle, görüntünü değiştirmek istiyorsan kilo almaya çalış sadece, sağlıklı olayım diye değil, yoksa olan sağlığını da bozabilirsin bkz: ben.
  • i was made for you  (19.02.18 15:26:34 ~ 15:36:27) 
Ben de bayağı iyi yediğim halde kilo alamıyorum, insanlar beni açlıktan ölüyorum falan sanıyor. Sırf bu yüzden kaç kere doktora gittim onlarca tüp kan alındı envai çeşit test yapıldı sonuç olarak hiçbir şeyim yokmuş. Yaşım 30 bu arada. Metabolizman 25’ten sonra yavaşlar dediler ama sanki daha da hızlandı.


  • i m cool with that  (19.02.18 16:11:18) 
Yiyip yiyip kilo alamayanlardan biri bendim. 185 boyunca 60 kilolarda dolanan biriydim. Sonra spora başladım. 67 oldum bırakmak zorunda kaldım. 64 e düştüm 4-5 ay sonra yine başladım. 72 leri gördüm yine bıraktım. 68 e düştüm 3-4 ay sonra yine başladım 75 oldum. Yine bıraktım 72 kere kadar düştüm. Yine 3-4 ay sonra başladım 77-78 leri gördüm. Hala devam ediyorum. Hedefim 82-85 olup bırakmak.
Aslında çok yediğimi sanıyordum spora başlayıncaya kadar. Spora başlayınca anladım az yediğini. Şuraya bi ton şey yazardım da gerek yok bence. Spora başlamalısın. Spor dediğim de Fitness.Her gün öğlen 300-400 gr tavuk göğsü ye diğer öğünleri de kaçırma sonra alacağın kiloya sen bile şaşırısın.

  • valarmurgulis  (19.02.18 16:54:56) 
boy 183 kilo 80 yaş 31 (vay be 31 olduk)

1 senedir spor yapıyorum, o zamanlar 69 kiloydum. ben de metabolizmam hızlı diyordum herkese. artık insanların ne kadar zayıf olduğumu söylemesinden bıkmıştım, buna bir çare bulmalıydım artık.
hemen google'a girdim*(euhe) gainer denen ürün ile tanıştım. biraz araştırdıktan sonra bundan kullanmaya karar verdim. yanında da 20kg'lık bir dumbell seti aldım. spor salonuna hiç gitmedim bu süreçte. zaten zayıf olduğum için beni anca silah zoruyla sokabilirlerdi oraya.
hem kilo aldım hem de kollar, omuzlar ve göğüs bölgesi ağırlıklı çalıştığım için herkül gibi değil ama sağlam duran bir vücuda sahip oldum. bunlara şınav, mekik ve barfiks de ekleyince dışarıya sağlıklı bir imaj veriyorsun zaten. spor salonuna gitmeyi düşünmüyorum hala.
günde 2 öğün anca yiyen biriydim, 3-4 öğüne çıkardım bunu bu süreçte. meyve, çerez gırla gidiyor :)
yaşam kalitem %84,6 arttı. kıyafet alırken beğendiğim şeyi deniyorum ve cuk diye oturuyor.
100 tl'ye tişört alacağıma 10 tl'lik tişört giyiyorum ve çok şık duruyor. saygılar, sevgiler.
  • nocturness  (19.02.18 18:47:39) 
Günlük rutinimi anlatayım. Zaten öğlen gibi kalkıyorum. Kahvaltımı hazırlıyorum. Kahvaltılıklar ve sosis, nugget gibi hazır yiyecekler yiyorum. Yarım ekmek bitiyor. Sonra sofradan kalkınca çekirdek, cips, kola gibi şeyler yiyorum. Sonra bir daha acıkıyorum. Bu sefer ekmek arası yapıyorum. Akşama yemeğinde de üç ayrı yemekten yiyorum bolca. Yarımdan fazla ekmek yine bitmiş oluyor. Daha sonra yatmadan önce yine acıkıyorum ve ekmek arası ya da tost yapıp yiyorum yatmadan önce. Süper sağlıklı beslenmiyorum ama öğün de atlamıyorum. Üstüne üstlük başkasında göbek yapacak her türlü şeyi de gırla yiyorum. Yani buna da yeterince yemek yemek denmese neye denir ki? :)


  • m e b  (19.02.18 19:00:48) 
Makarna, pilav, mantıyı dahi ekmeksiz yiyemem(kürt değilim-no offense-, yemek yemeyi seviyorum). Abur cubur, sağlıksız-sağlıklı, yağlı yiyecekler cabası. Hayatta 53'ten fazlasını görmedim, şu an 50 küloyum. Doktora gittim çünkü bana da gına geldi çubuk kraker gibi dolaşmaktan ve çubuk krakermişim gibi bakılmasından fakat tiroid ya da kanda hiçbir şey çıkmadı. Ben de metabolizma hızlılığına yordum. Spora başlamayı düşünüyorum.

Beslenme tarzın ile yaşam şekline benziyor benimki de. Yiyip yiyip yatıyorum ama kilo alamıyorum.
  • l arrache coeur  (19.02.18 21:56:57 ~ 22:11:42) 
Hareketsiz durmamayi dene bence. Fitness yapmaya basla. Muhtemelen fark goreceksin.
Yiyip yiyip kilo almamak mumkun olmayacak bir sey degil. Herkesin metabolizmasi ayni degil. Bir de soyle bir durum var, genel olarak yag depolamis kilolu bir vucutta ayni zamanda metabolizma da yavasliyor. Zayif insanlarin metabolizmasi da hizli. Bunun istisnalari da olabilir tabii ki ama boyle bir durum var. Kaynagi bulamam simdi. Yani zayifsan yediginden kilo alman normal adama gore daha da zor.
Tekrar ediyorum spora basla. Hareketsiz kalman kilo alacagin anlamina gelmiyor. Aksine daha fazla hareket ederek kilo alabilirsin. Kaldi ki hareketsizlik sana kilo aldirsa bile ote yandan bir suru sorun cikarir. Hareketsizlik kotuluklerin anasi.

Bu arada sana "kilo almak da iyi degil yaa bosver boyle de iyisin" gibi seyler soyleyenleri sakin dinleme. Sana gerek yok derler ama kendileri asla senin gibi olmak istemezler. Yukaridaki arkadasin dedigi gibi cubuk kraker gibi dolasma ortalikta, ne yap yap normal kiloya ulas.
Doktora gideceksen de kalkip devlet hastanesine gitme.
  • stavro  (19.02.18 22:48:37 ~ 22:53:01) 
[]

Yarın iş görüşmesine gidiyorum ama giyinme ile ilgili bir sorun var.

Şükürler olsun ki yüzlerce CV yolladığım firmalardan biri beni 20 gün sonra olsa da arayıp "CV'niz onaylandı. Yarın sizi iş görüşmesine davet ediyoruz." dedi. İşkur üzerinden verilmiş bir ilandı bu. Ciddiyeti olmayan bir yer sanıyordum önceki deneyimlerime göre ama İK aradı direkt.
Şimdi ben oraya nasıl giyinip gideyim? Gömlek, takım elbise giyemiyorum annemden dolayı. Acaba siyah keten pantolon, normal düz renkte bir kazak giyip gitsem olur mu? Firma turizm ve nakliye firması bu ara. Başvurduğum pozisyon da büro memurluğu (ofis içi).



 
Reklam sektörü dışında her türlü iş görüşmesi için takım elbise şart, hadi takım olmasa chino pantolon gömlek falan bir noktaya kadar olur ama kazak çok şık bir tercih olmaz.


  • angelus  (15.02.18 18:37:20) 
@acetaminophen: Ama gömlek giyemediğimi söylemiştim.


  • m e b  (15.02.18 18:37:22) 
Keten pantolon ve kazak çok pasif gösterir. Hiç değilse gömlek giymelisin.


  • dissendium  (15.02.18 18:38:34) 
Bir tane bile gömleğim yok. Annemin takıntısı var, giydirmiyor. Her yeri temizliyor sonra. Hatta göndermez bile iş görüşmesine. Ben de giymeyi isterim yoksa.


  • m e b  (15.02.18 18:42:04 ~ 18:42:56) 
Kardeşim yanlış anlama ama annem giydirmiyor nedir ya, kaç yaşındasın? Hadi işe alındın diyelim firmada sana diyor gömlek kravat şart, o zaman ne yapacaksın? İşi mi bırakacaksın?


  • allahkitapwesli  (15.02.18 18:51:31) 
Gerçekten çok merak ettim, anneniz neden gömlek giymenizi istemiyor? Niye gömlek giydiniz diye her yeri temizliyor? İlla gömlek giymeyeceğim diyorsanız, polo yaka koyu renk bir kazak da giyebilirsiniz. Nitelikleriniz pozisyon için uygunsa, kot vs giymediğiniz sürece, giyiminiz yüzünden eleneceğinizi sanmam. İyi şanslar!


  • agluna  (15.02.18 19:13:39) 
Allahkitapwesli +1500

Hocam kaç yaşındasın gerçekten? Göndermez filan? Okula değil iş görüşmesine gidiyorsun? İlla ki gömlek giymen gerekecek. Keten pantolon kazak filan hoş olmaz bence.
  • mutlusismankedi2015  (15.02.18 19:18:01) 
@agluna: Bilmiyorum. Senelerdir takıntısı var. Bozuk para, cüzdan, düğmeli kıyafetler (kumaş pantolon, gömlek, takım elbise vs.) gibi şeylere müsaade etmiyor. Her yeri temizliyor. Eğer evde yoksa -ki çalıştığı için evde değil genelde- bu sebepten dolayı gardrobu, perdeleri, temas ettiğimizi düşündüğü her şeyi alaşağı edip yıkıyor makinede. Bu sebeple evde babamın hariç evde hiç kimsenin gömleği vs yok. Giyemiyoruz. O yüzden gömlek giymeden gitsem olur mu acaba diye sordum.

Teşekkür ederim bu arada.
  • m e b  (15.02.18 19:20:16) 
Yav biliyorum ki tuhaf ama yaşla ilgisi yok. 90'lıyım bu arada.


  • m e b  (15.02.18 19:22:01) 
Disarda al, giy, sonra at ya da bir arkadasina ver.
Anneni psikitatriste goturun

  • red g  (15.02.18 19:23:55) 
bir arkadaşından ödünç al, dışarda giy ve arkadaşına eve dönmeden geri ver. annenin haberi olmasın.

ayrıca annene de kıyamadım, psikolojik destek alsa keşke imkan varsa :/
  • 111111  (15.02.18 19:30:27) 
arkadaşından ödünç al. giy. işi al. ilk maaşınla da anneni psikolojik destek alması için bir uzmana götür.


  • tosunpasa  (15.02.18 19:35:45) 
[]

"İş arıyorum." diye ilan verebileceğim platform var mı?

1,5 senedir uçan kuşa CV yolluyorum lakin geri dönen hiç olmadı. İŞKUR, Kariyer, Yenibiriş, SecretCV, İşin Olsun gibi bilumum siteleri/uygulamaları denedim. Yok, olmuyor, geri dönen kimse yok. CV'mi koyabileceğim "Uygunsa beni arayın." diyebileceğim iyi bir platform var mı?




 
Linkedin'de bazı ik sayfaları var. oralara yollayabilirsin.


  • tosunpasa  (13.02.18 17:36:18) 
linkedin+1


  • hosein  (13.02.18 17:38:33) 
Mezun olduğunuz bölüm, okul, ingilizce seviyeniz nedir?


  • diffarentiationation  (13.02.18 17:38:59) 
@diffarentiationation: Yalova Üniversitesi. Uluslararası ilişkiler mezunuyum. Bölümümün eğitim dili %100 İngilizce idi. B2 idi en son kur.
Okuldan kaybediyorum baştan zaten...

  • m e b  (13.02.18 17:43:56 ~ 17:44:56) 
Uluslararası ilişkiler çok kötü bölüm. Benim kardeşim de 3 yıldır işsiz.


  • nickini degistiren yazar  (13.02.18 18:18:27) 
[]

Türkiye'yi gezememe durumuna üzülmüyor musunuz?

Sorum gezenlere değil de gezemeyenlere.
Çoğu kez Türkiye tanıtım veya gezi rehberlerine bakıyorum. O kadar doğal ve tarihi güzellikler var ki... Herhalde bunları gezmek için bayağı bir zengin olmak ya da en azından geçim sıkıntısı çekmeyen biri olmak lazım. Elin turisti kadar kendi ülkemizin gezilecek yerlerini göremiyoruz gibi hissediyor ve üzülüyorum. Şu an işsizim ama çalışan olsam da yine buna gücüm yetmezdi %99.9. Siz üzülmüyor musunuz sadece evde olmaktan ya da bir ev-iş arası mekik dokumaktan? Yoksa bu halinizden memnun musunuz?



 
Bu halimizden memnun değiliz. Ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunuyor falan değiliz çünkü bunca borçlu ve pahalı yaşamakla. Fakat ülkem gezememekten ziyade insanımın doğru düzgün eğitim alamamasına üzülüyorum. Öyle çok şey mahvoldu yıkıldı ki tekrar yapılması için nesiller lazım artık...


  • yaren  (10.02.18 20:28:42) 
Türkiyeyi gezme olayına taktım bende .Boş vaktim varken başladım.İşini bilen rehberle çok farklı. İlk olarak istanbul içi rehberli turlarla başladım.O kadar güzel hikayeler var ki bilinmesi gereken. Daha gideceğim 10-11 şehir var ve hepsinde rehber hizmeti de alıcam. Ben baya üzülüyorum Türkiyeyi tam olarak gezmeden yurtdışı sevdasına kapılmak bana biraz saçma geliyor.O yüzden ilk hedefim karış karış istanbul.Sonra da diğer şehirler. 4 ile çarpma durumu olmayınca burda paramız değerli, rahat rahat gezilebilir az bir bütçeyle.Ucuz uçak kovalamak lazım.


  • ırene adler  (10.02.18 20:30:23 ~ 20:33:13) 
Valla ben zengin degilim ama epey gezdim. Oyle sirt cantasiyla cadirda madirda kalip da degil, adamakilli otelde kalarak. Bazen orta seviye, bazen 5 yildiz. Hayatimda hic otostop falan da cekmedim, bunlari belirtme sebebim guc yetmeyecek seyler olmadigini anlatabilmek. Tekrar ediyorum zengin degilim. Atla deve degil boyle seyler. Bana gore de IphoneX alanlar zengin mesela.


  • stavro  (10.02.18 20:33:17 ~ 20:34:58) 
benim mutlaka yapmam gerekenler listemde bu olay belki 6 ay büyük bir araçla her yere gidip gezip ne varsa görüp yiyip arşivlemek


  • dedim dedim de kime dedim  (10.02.18 20:37:23) 
Gezemiyor değilim gezmiyorum. Üzülmüyorum da.


  • Adramelekhh  (10.02.18 20:38:52) 
ben de yurtdışına çıkma olayına taktım:) 25 yaşına geldim gittiğim tek yer Kıbrıs. vallahi artık kafayı yiyeceğim. interrail mi yapsam diyorum bu yaz.


  • nothing in my way  (10.02.18 20:44:21) 
herkes gezmek ister. çok az paralarla türkiye ve dünyayı gezen insanlar var, görüyoruz youtube dan. ama daha rahat gezebilmek için biraz para lazım bence. parasız zor.


  • Neill  (10.02.18 20:50:54) 
Her haftasonu elimden geldigince bir yerlere gidiyorum :) her yerde hilton’da kalmayi arzu ermediginiz surece her yere gidilebilir.
Su anda adanadayim, gidis gelis 180 tuttu. Burda harcadigimiz kisi basi 110 tl :) yapilabilecek cogu seyi yaptik :d
Herkesin olup bittigi kars uc gun icin totalde 400e mi ne patladi.
Gunu birlik kamplar filan cok daha az tutuyor.

Kendi kendimize engel cikartiyormusuz gibime geliyor.
  • fakyoras  (10.02.18 20:51:04) 
Anan tanrım, hayatı kaçırıyorum anksiyetesi bu. Paran, fırsatın varsa, denk getirirsen, içinden de gelirse gezersin. İnstagram dolsun diye kendini oraya buraya atarsan keyif almazsın zaten.


  • femme vitale  (10.02.18 20:51:23) 
üzülüyorum.


  • sutlu nescafe  (10.02.18 21:14:20) 
şu aşamada üzülmüştüm ben ilk:
milano'da bi hosteldeyim, üst yataktaki kızla kahvaltıda karşılaştık, hem yiyor hem sohbet ediyoruz. nerelisin şuydu buydu klasik sohbetler. kız türkiye'ye gelmiş, bir sürü yer gezmiş. anlatıyor "ürgüp çok güzel dimi, pamukkale fotoğraflardaki gibi değildi" diye. he hü evet diye geçiştiriyorum, kız sonra sordu "gitmedin mi yoksa buralara" diye. ya işte fırsat olmadı şuydu buydu dedim, "e ama buraya gelmeyi biliyorsun, kaç gündür geziyormuşsun anlatıyorsun sabahtan beri, en az buradakiler kadar ilgi çekici sizin oradakiler de" diye bi azar kaydı bana. haklısın bacım ne diyim dedim.

ilk o zaman dank etti, efes-çanakkale hariç hiçbir önemli yer görmedim ama sorsan italya'yı daha iyi bilirim. sonra ders aldım mı, hayır tabii ki; hala gidemedim. enerjim varken oraları gezeyim, buralar kaçmıyor ya, biraz yaşlanınca da gezeriz diyorum bi yandan, öte yandan da aklımın ucunda. insanın yakınındakine az değer vermesi, nasıl olsa avuç içinde diye üzerinde durmaması durumu sanırım. üzülüyorum ama bu konuda ciddi bir adım atmıyorum kısacası. bakalım...
  • Bruce  (10.02.18 21:58:44) 
ülkenin cok kismini gezdim, dogu ve guneydoguda istisnalar haric hic gezemedim.cok istiyorum ama iste.

sirf antalya iline bi ay rahat ayrilir, o kadar cok yer var ki. seviyorum ulkeyi de toplu tasima sikinti. belki daha cok tren-otobus baglantisi olsa daha da cok gezerdim.
  • kuehles blondes  (10.02.18 22:00:30) 
ben halimden memnunum, gezmek için de o kadar paraya ihtiyaç yok. biz 3 kişilik bir aile olarak kendi arabamızla ve çadırla geziyoruz. yemeklerimizi falan hep kendimiz yapıyoruz. gayet ekonomik oluyor.

bir de gezerek çalışma durumu var, o o kadar şahane bir durum ki anlatamam.
  • babilbaligi  (10.02.18 22:08:10) 
birlikte gezebileceğim kafa dengi birisi olsa gezerim. tek başına gezmek sıkıcı oluyor.

hatta hayalim var şöyle eski model bir araba alıp anadolu yollarında gezip tozayım.
  • tabudeviren  (10.02.18 22:11:05) 
Üzülüyorum. Sevgilimle yapılacaklar listemiz var, mümkün mertebe biriktirdiğimizden gezilere para ayırmaya çalışıyoruz. Bir iki günlük bile olsa. Ama keşke daha sık gezebilsek çok isterdim para ve zamanımın daha fazla olmasını


  • mutlusismankedi2015  (10.02.18 23:47:23) 
Vakit varken para olmuyor, para varken vakit olmuyor, her ikisi olduğunda artık gezecek hal kalmıyor :)

Gezmek sevilince bi yolu bulunuyor aslında. Önceliği gezmeğe veriyorsun çünkü. Sigarayı bırakıp sigara parasıyla gezmediği yer kalmayan tanıdıklarım var. Alışverişlerini dikkatli yapıp epey fark yaratan var, onunla geziyor. Bi oda, az eşya, minimal yaşam bol gezmek yapan var..
İndirimli uçak bileti takip edebilirsin, blabla car gibi uygulamalar var...

Başında çoluk çocuk yok, sırtında tuz torbası yok. İllaki bi yöntem bulursun. Bi süre geçici bi işe gir, o parayla git gez. Gençsin, erkeksin, bu yönlerden de kısıtlanacak bi durumun yok.

mesela bi örnek:
www.facebook.com
  • hayat aklini konusacak bir filozof uret  (11.02.18 00:12:03) 
@hayat aklini konusacak bir filozof uret: Çok güzel konuşuyorsunuz da maalesef yine de aileden gelen istekler, maddi yetersizlikler ve çalışan bir birey olunca da tatmin etmeyecek derecede kısıtlı zaman dilimleri hep bu zevke engel oluyor ister istemez. Yine dediğiniz duruma geliyor aslında: İş olunca zaman olmuyor, zaman olunca para olmuyor. Bazıları dünyayı uzaktan görmeye gelmiş gibi...


  • m e b  (11.02.18 00:36:24) 
yıllar önce, lisede miydim neydim, yaz tatilinde koltuğa yayılmış tv'deki klişe gezi programlarından birine bakıyordum. programda belden aşağısı felçli bir ingilizle karşılaştılar. bizim kıyı şeridine tatile gelmiş, çok beğenmiş ve yerleşmeye karar vermiş. program arasında hava alayım diye kalkıp bizim balkona çıktım. karşıda teyze apartmanların arasından günde ancak 2 saat güneş alabilen 2-3 metrekarelik balkonunda güneşleniyordu.
kendime karşı biraz acımasızımdır, bu nedenle kendime üzülmem ve zaten şahsen hak ettiğim hayatı yaşadığımı da düşünüyorum, yalnız böylesi durumlarla karşılaştığımda başkası için üzüldüğüm oluyor.

  • misterturist  (11.02.18 00:37:11) 
ben çok üzülüyorum, fakat yapacak pek bir şey de göremiyorum. gezmek istediğim onca yer varken 15 günlük yıllık izin pek umut vadedici gelmiyor. gap yıl şartmış, bunu anlıyorum şimdilerde yeni yeni hatta.


  • yaraticinick  (11.02.18 00:41:16) 
Üzülüyorum. Zaman ilerledikçe yapma şansımın da azaldığını düşünüyor ve daha çok üzülüyorum. Bir de Türkiye’nin koca dünya üzerinde kapladığı yere bakıyorum, daha da üzülüyorum.


  • lazor  (11.02.18 04:53:26) 
TÜrkiye'de şartlar maalesef sadece çalışmaya itiyor insanı. bir yer gezeyim, iki yer göreyim işi bitti asgari ücretli için. Gitmeye kalksa işi bırakması lazım. Ben Afyonkarahisar'da gezilecek yerler olduğunu bilsem bile savaş alanlarının olduğu yerleri gezdim. Bilinen yerlerden ziyade araba ile köy yollarından giderek ismi bilinmeyen şehit mezarlarını gördüm. Hala da geziyorum. Afyonkarahisar'da bile çoğu yeri gezemediysem bütün Türkiye benim için çok büyük bir alanmış gibi geliyor. Halbuki dışarıdan bir çok arkadaşımı gezdirdim. Onlar da; Ülkeyi hiç gezmemişiz." diye hayıflandı. Son olarak üzülüyorum gezemediğim için.


  • ceyhan prensi adana  (11.02.18 16:07:20) 
[]

Burası İstanbul'un neresi tam olarak?

mobile.twitter.com

Anadolu yakasından çekilmiş. Üsküdar ya da Beykoz'dan çekilmiş büyük ihtimalle ama tam olarak neresi bu yokuş?


 
Üsküdar kuzguncuk tarafları olabilir ama orayı pek bilmediğim için emin değilim


  • siyah giyen adam  (10.02.18 15:23:12) 
bir an çengelköy diyesim geldi ama bence de kuzguncuk.


  • zgrydn  (10.02.18 15:45:27) 
[]

Elinde "A Very Short Introduction" serisinin e-kitap hali olan var mı?

Merhaba. Belki bilenleriniz vardır.
Oxford'dan "A Very Short Introduction" serisi var. Sanat, bilim, tarih, felsefe ve siyaset alanında başlıca konulara değiniyor. Acaba bu serinin PDF ya da epub sürümüne sahip olan varsa benimle paylaşabilir mi? Telefondan okuma yapacağım için epub sürümü çok daha makbule geçer ama PDF de kabulüm.



 
bende var bi bakayım

edit: zipli hali 980mb , drive'a yüklemeye çalışıyorum oradan link verebilirim, başka nasıl paylaşabilirim bir önerin varsa onu da deneyebilirim
  • freebird5406_2  (08.02.18 16:34:59 ~ 16:40:08) 
  • pide  (08.02.18 16:37:59) 
@pide: PDF telefondan biraz daha zor okunuyor kayma vs olduğu için, o yüzden önceliğim epub. :)


  • m e b  (08.02.18 16:42:31) 
extension'a göre sıralama yapınca 34. sayfada mobi uzantılılar başlıyor, 37. sayfada da epub uzantılılar. gen.lib.rus.ec


  • pide  (08.02.18 16:45:36 ~ 16:45:50) 
@pide: Çok teşekkür ederim.


  • m e b  (08.02.18 16:50:05) 
@freebird5406_2: Çok zahmet verdim, teşekkür ediyorum. O yöntem gayet pratik. Eğer sorun çıkarsa sen yükleme yaparken, yukarıda link verilmiş, oradan tek tek de indirebilirim.


  • m e b  (08.02.18 20:00:48) 
Ben de aramıştım ama bulamamıştım. Yüklenince bana da atar mısınız linki? Teşekkür ediyorum.


  • Giovanni Pipitto  (08.02.18 22:31:58) 
[]

"d u y u r u l a n d i n i z" akımının çıkış noktası nedir?

sosyal platformlarda çok takılıyorum ama "x l e n d i n i z" akımının çıkış noktasını bilmiyorum. nereden türedi bu?




 
yorekok+1
ben de böyle biliyorum.

  • bass solo take one  (06.02.18 22:29:20) 
"şakalandın" ne zaman başladı bilmiyorum ama How I Met Your Mother'da "you have been lawyered" (~avukatlandın) vardı www.youtube.com

10 senesi vardır muhtemelen.
  • gonion  (06.02.18 23:32:49) 
Çıkış noktasını bilemem ama ben ilk himym dizisinde duymuştum bu kalıbı. Yıllar yıllar evveldi.


  • kendi kendine yasayan yavrucak  (07.02.18 00:26:35) 
bahsettiğin şekilde yaygınlaşması youtuberlar arasında oldu galiba. youtube fenomenlerine yapılan şakalar, onların birbirine yaptıkları şakalar vs. sonra her youtube videosunun altında xlendiniz filan derken.


  • rotten head  (07.02.18 00:34:10) 
bunun başı bence terminatör filmlerindeki "terminated" memegenerator.net

zamanında mtv de punk'd ve pranked diye iki şaka programı vardı
multiplayer dünyasında owned, pwned şeklinde de kullanılışı yaygın
gta çağında da wasted kullanımı yükselmişti

ister istemez sonunda türkçeye de x lendin şeklinde geçtiğini düşünüyorum
  • freebird5406_2  (07.02.18 00:50:51 ~ 01:00:30) 
@m e b, ehe. rica ederim :)


  • güneyli çocuk  (07.02.18 00:58:43 ~ 02:00:50) 
@güneyli çocuk: Farklı bir bakış açısıyla güzel yerden yakalamışsın, okurken hayret ettim ve bir yandan da gülümsedim.
TEB RİK LEN DİN!

(Bu arada pek sevemedim bu akımı.)
  • m e b  (07.02.18 01:38:25) 
T e l i f l e n d i n

Türkiye şubesi Yorekok bence de.
  • taktikmaktikyokbambambam  (07.02.18 04:27:09) 
rick rolled vardı bi de...
"you got rick rolled" 4chan'dan çıkmıştı sanırım.

  • allegrezi  (07.02.18 04:30:27) 
[]

Bu sabun paketi üstündeki çiçeğin adı nedir?

Geçen markete girmiştim, deterjan reyonu kısmında çok güzel bir koku geldi burnuma. Baktım, bu Lux marka el sabunlarından geliyor. Üzerinde hangi çiçek olduğu yazmıyor ama internetten baktım, aynı paket ve aynı çiçek resmiyle kimi paketin üstünde "siyah orkide ve ardıç" yazıyor, kiminin üstünde ise yalnızca "egzotik kokular ve nilüfer yağı" diyor. Benim gördüğüm paket ise direkt aşağıdakiydi:

image.11st.my


Bu çiçek ne çiçeği? Yoksa aynı çiçeği hep kullandıkları için benim aradığım koku bunun kokusu olmayacak mı? Tütsüsünü almaya çalışacağım da.

 
egzotik yağlı ve lotus kokulu diyor.


  • Photographer  (04.02.18 21:51:08) 
Burada da farklı diyor: www.chasevaluecentre.com


Bir de duyurumdaki görselin tam olarak neresinde diyor onu?
  • m e b  (04.02.18 21:59:24) 
zambak/orkide olabilir gibi.


  • qobel  (04.02.18 22:00:41) 
duyurudaki görselin burasında diyor

www.amazon.com

"Purple (Magic Spell) for soft and fragrance skin with fine aromatic oils & lotus essence. Lux brings out the star in you, making women who use it more gorgeous naturally!"
  • Photographer  (04.02.18 22:09:06 ~ 22:09:33) 
Herhalde aynı görsel ve paketi kullanarak farklı kokular yapmışlar. Üç farklı pakette, üç farklı tanım var çünkü.


  • m e b  (04.02.18 22:14:12) 
ben şunu söyliyeyim, hem'in tüm çiçekli tütsüleri var bende, 10 çeşitten fazladır.

içinde güzel kokan sadece 2 tane var, emin ol o 2 tane de yasemin ile magnolia

sen şimdi rengi görüp,(sabun kutusu ve hem tütsü kutuları) lilac, lotus, floral boquet falan alacaksın, eve gelince hüsran :)

rengi ve üstündeki çiçeğe en çok benzeyen de lilac, en berbatı da o, 20 hacı yağı sürmüş dede gücünde. açıp yakmamla çöpe atmam bir oldu.
  • Photographer  (04.02.18 22:42:55 ~ 22:46:20) 
[]

Duyuru moderatörleri hesap sahibini biliyor mu?

Burada birden fazla hesabı olanlar ya da Ekşi Sözlük hesabı ile buradaki hesabı farklı olanlar var ya hani, moderasyon ekipleri bunların aynı kişi olduklarını görebiliyor mu?




 
zorlarsa gorur iki ayni hesaba ayni bilgisayardan, ayni ip adresinden giriyorsan anlar senin oldugunu.


  • eksi sozlukte eksiyen adam  (03.02.18 22:17:52) 
İşte onlarda öyle bir konsol var mı? Misal görebiliyorlarsa dolandırıcılık yapan bir sürü kullanıcıları neden engellemiyorlar?


  • m e b  (03.02.18 22:21:04) 
[]

Hiç miyavlamayan ve sürekli kuyruk titreten kedi normal mi?

Bizim apartmanın civarında, tahminen 1-3 yaş arasında bir sokak kedisi var. Kedi çok sıcak, kendini sevdiriyor. Yiyecek bir şey verince şapır şupur yiyor. Ama bu kedinin hiç miyavladığını duymadım. Yani onlarca sokak kedisi sevdim, okşadım, besledim ama bu kedi hiçbir şekilde ses vermiyor, normal aç kediler gibi daha fazlası için ses etmiyor. Sağır değil herhalde çünkü sesin geldiği yöne yönünü veriyor vs. Nadiren bir hırıltı duyuluyor, sanki dilsiz birinin bir kelime söylemeye çalışması gibi. Bir de titreşimdeki bir telefon gibi kuyruğunu dimdik yapıyor ve seri şekilde titretiyor. Sürekli kendini duvara ya da elime sürtüyor.


Bu kedi normal mi? Veterinere götürmem imkansız duruyor şu işsizlikte.

 
kedi mutlu, endişelenecek bir şey yok gibi görünüyor. bazı kediler çok nadir miyavlıyor.


  • evde liyakat kalmamis  (02.02.18 23:42:07) 
Az çok kedilerden anlarım. Sorun yok gibi geldi bana da.


  • Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir  (03.02.18 00:11:38) 
[]

Anne ya da babanızın küs olduğu biriyle siz de küs müsünüz?

Hani akrabalar arasında bazen küslük yaşanır ya. Anne ve babanızın küs olduğu kişiler olunca, siz de küslüğü sürdürüyor musunuz yoksa "Annemlerle onlar arasında bir şey bu. Beni ilgilendirmez, konuşurum." mu diyorsunuz?


Bizde böyle bir durum var. Anne ve babama haksızlık yaptıklarını gördüğüm için karşı taraf benimle konuşma konusunda sıkıntısı olmasa bile ben küs duruyorum. Siz ne yapıyorsunuz böyle durumlarda?

 
haklı olan taraf ailemse, küs oldukları kişiyle muhabbeti keserim ama denk geldiğimde selam da veririm. küslük ilkokulda bitti benim için.


  • brakgn  (28.01.18 20:55:40 ~ 20:56:06) 
ben küs olmam. ama ne yazık ki olanlar vardı. dayılarımla aynı şehirde yaşıyoruz. bir ara yolda beni görmüş, ben görmemişim. adam buna tavır yapmış. daha sonra annemle konuşurken bunu söylemiş arkamdan. hatta ailemle de kısa bir süre konuşmadı bunu gerekçe göstererek. yuh dedim başka da bir şey demedim. daha sonra düzeldi tabi aramız.


  • blue eyes white dragon  (28.01.18 20:57:20) 
evet ben de görüşmüyorum.

ed: aileme göre hayatımı şekillendirmiyorum ve onların düşünceleriyle yaşamıyorum ben de. yazmaya gerek görmedim o kısmını. bu tür ilişkiler çok yıpratıcı oluyor.
  • pinkpeony  (28.01.18 20:59:07 ~ 21:31:00) 
değilim kendi düşüncelerim var o yüzden kimle küsüp küsmeyeceğime ben karar veriyorum.

fakat ailemin düşünceleri ve dedikleri belli ölçüde fikirlerimi etkiler tabiki.
  • powerpufgirl  (28.01.18 21:03:28) 
Bir birey olarak o kişilerle beni de etkileyen bi sorun yoksa görüşmeye devam ediyorum. Herkesin sorunu kendine.


  • bir nick var benden iceri  (28.01.18 21:08:39) 
hayır ama annem eltisiyle küstü. biz ona bayramcı gidince anneme imalı şeyler söylediği için razı olmamıştım ama yine de küsmem. büyüklerin kavgaları bana hep mantıksız gelmiştir.


  • for day to break  (28.01.18 21:33:05 ~ 21:36:27) 
babamla konuşmuyorum mesela.


  • rakicandir  (28.01.18 21:51:23) 
Sanırım çok yakın durmamı engelliyor. Ancak karşı taraf aileme karşı haksız da olsa görüşmeyi kesmiyorum. Arayıp, soruyorum yani.


  • candoguaydin  (28.01.18 22:02:05) 
Ailede kimseyle küslükleri yok annemin de babamın da ama annemin eskiden yakın olup da bi 17-18 yıldır görüşmediği bir arkadaşı var. O arkadaşının kızıyla görüşüyorduk biz aynı lisedeyken sık sık. Annesiyle görüştüğüm de olmuştu o zamanlar.


  • ms brownstone  (28.01.18 22:16:31) 
Annemin babama,
Babamın anneme,
Babamın halama,
Halamın babama,
Babamın kuzenime,
Babannemin kuzenime

diye uzun gidecek küslüklere şahit oldum. Abartı bi' durum olmadıkça umursamam küslükleri.
  • 6 yasimdan beri metal dinliyorum  (28.01.18 22:32:14) 
Annem teyzemle küs, ben konuşuyorum.

Küslüğün nedeni çok önemli.
  • cikmaz sokaktan cikagelen cocuk  (28.01.18 22:49:41) 
Ne olursa olsun beni annem babam buyuttu, hala amca teyze vs degil. Evde belki yaptigin yanlis vs derim, ortami yumusatmaya calisirim ama disarda tam destek, full destek olurum.


  • beriberi  (28.01.18 22:54:41) 
ben kendimi bildim bileli annemle babama dayımla konuşmuyordu, dolayısıyla benim hiç tanışıp konuşacak ortamım olmadı. Gördüğümde de hiç konuşmaya yeltenmedim o da yeltenmedi.

ama kuzenlerle aram iyiydi mesela.
  • facebook  (29.01.18 07:30:15) 
[]

Caps arşivi istiyorum ama...

Önceden telefonumda galerimde her duruma uyan, İngilizce tabirle "reaction gifs/memes" gibi görseller vardı ama telefonum sıfırlanınca hepsi uçtu gitti.
Mesela arkadaşınız herkesin bildiği bir şeyi bir tek kendisi fark etmiş gibi bir şey söyler de siz şak diye Sherlock Holmes resmini atarsınız ya, onun gibi.

İşte ben bunun gibi görsellerin yer aldığı bir arşiv istiyorum. Var mıdır böyle bir şeye denk geleniniz? Ya da sizin öyle bir arşiviniz varsa bana yollayabilir misiniz? İnternette 4chan ya da Reddit gibi yerlerin arşivine baktım ama bizim mizah anlayışımız ile farklı olduğu için pek hitap etmedi bana.

 
WhatsApp tan gif göndermeden seçiyorum gif.i.


  • renegade  (28.01.18 00:14:31) 
[]

Kanal İstanbul gibi projelere nasıl izin veriliyor?

Mevcut hükümetten ve projenin gerekliliğinden bağımsız olarak böyle devasa ve geri dönüşü olmayan projelere bir engel yok mu? Diyelim ben MEB Parti olarak iktidara geldim ve "Bundan sonra Silivri'yi devasa yapay göl haline getireceğiz. Çanakkale'nin bir yakasını da kesip bir ada haline getireceğiz." diyerek işe koyuldum. Beni durduracak bir yasa yok mu teknik olarak? Yani her hükümetin böyle bir şey yapmaya izni var mı? Asıl öğrenmek istediğim şey bu.




 
yurutmeyi durdurma davasi acilir. danistay bakar. daha sonra cikacak karar yargitaya tasiniyor mu hatirlamiyorum. ayrica anayasa mahkemesine basvuruda bulunabilir belki. gerci bundan da emin degilim.


  • baldur2  (26.01.18 13:09:38) 
Olsa bile KHK'yla işlevsiz hale getirilemez miydi? Belki başka zamanda evet ama şuanda koruyacak bir kanun olsa da işe yaramazdı.


  • Nature Works  (26.01.18 13:09:39) 
Normal şartlarda izin çıkmayabilir. Tabiatı koruma kanunu var mesela. Ama şartlar normal değil.


  • amortisman  (26.01.18 13:11:40) 
karar çıksa bile "kamu yararına değil, zaten para harcadık bundan sonrası daha zarar" deyip devam edilir.


  • hosein  (26.01.18 13:32:25) 
Soru yanlış çünkü izin isteyen yok, dolayısıyla veren de. Normal bir ülkede evet biri birilerinden izin almak zorunda olurdu.

Edit: Tamam ben başka bir şey kastettiğini sanmıştım o cümleyle. Ama cevabım aynı, Türkiye'de biri iktidara geldiyse her istediği haltı yapar, kim olduğu önemli değil. Sen de yaparsın.
  • i was made for you  (26.01.18 13:47:05 ~ 14:01:16) 
@i was made for you: O yüzden mevcut hükümetten bağımsız olarak ele alalım dedim. Yani mevcut yasa ve kurumlar arasındaki yönetmeliklerde vs bu konuda bir boşluk/engel var mı normalde Türkiye'de? Sen, ben, Kemal Kılıçdaroğlu ya da Devlet Bahçeli bile olsa başta, böyle bir şeye kalkışabilir mi? Asıl öğrenmek istediğim şey bu.


  • m e b  (26.01.18 13:59:00) 
nee? sen türkiye'nin gelişmesini istemiyorsun! bunlaaaar, birinci köprüye de karşı çıkmıştı!

idare mahkemesiydi, danıştaydı, aym'ydi falan hiç oluru yok. geçti, bitti onlar.

ortak akıl falan da hak getire... o, herkesten daha akıllı ve her şeyin en iyisini düşünür zaten!
  • runagain  (26.01.18 14:04:24) 
Çed raporu diye bir şey var, çevre etki değerlendirmesi, normalde bu rapordan olur almayan şeylerin yapılmaması gerek ama uyduruyorlar.

Bir de mevcut hükümetten yine bağımsız, çevre düzeni planı denen bir şey var. Büyük planlar bunlar. Bunları da genelde bakanlık onaylıyor, e bakanları atayan da başbakan.

Sonra tmmob falan planlara itiraz ediyor eğer imar yasalarına falan göre yapılmadı ise. Ama öte yandan yasaları belirleyen kim, meclis. Mecliste de salt çoğunluk elde edebiliyorsa hükümet istediği yasayı geçirebiliyor.
  • senolll  (26.01.18 14:46:00) 
[]

Samimi bir arkadaşınıza 3,5 attıracak bir şaka yaptınız mı?

İki avukat arkadaşım bana ortaklaşa bir şaka yaptı. Olay örgüsü gerçekten güzeldi ama konu hukuki olduğu için ve bu konuda bilgim olmadığı için bayağı korktum. Üstünden bir ay geçti. Şimdi öcünü almak istiyorum ama aklıma güzel ve etkili bir fikir gelmiyor. Siz arkadaşınıza unutulmaz (belki de onu korkutacak) bir şaka yaptınız mı? Yaptıysanız kısaca ne yaptınız? Bu bana fikir verebilir belki de.

Not: Sorduğum elbette "Pöööh!" diyerek korkutma ya da "Kaza yaptım, koş gel!" şeklinde değil.


 
Ankara'da dersanede çalışırken hava karlıydı. İki İzmirli arkadaş hiç derse falan giresimiz yoktu. Bunu duyan 4-5 arkadaş alelade bir kağıda kar tatili oldu diye yazıp kapıya asmış. Biz sevinçle üstümüzü değiştirirken şaka falan dediler. Dedik bu iş burda bitmez.
(Ara bilgi: Önceden dersanelerde hafta sonu 8.30-19.30 arası 13 ders olurdu. Alayımızın canı çıkardı)
Dersanenin kurucu müdürü bizi İzmirli olduğumuz için severdi. Ona gidip durumu anlattık dedik "Biz haftasonu dersler 14 saat oldu diye kağıt getireceğiz. İmzalar mısınız?" Tamam dedi sağolsun. Genel Merkez, Kurucular Kurulu, Kurucu Müdür, Şube Müdürü vs adına 6 7 tane imza ve mühür atıp verdi kağıdı.
Kimse yokken kağıdı kapıya astık.
Teneffüs oldu gelen yazıyı okuyor; surat eşekten düşmüşe dönüyor. Bize şakayı yapanların elebaşı (en yakın arkadaşlarımdandır) "ben istifa ediyorum" dedi. Doldurdu istifa mektubunu. Bana dedi "Sen de et gevşek gevşek gülme a... sinirin mi bozuldu noldu!" bunu duyan 6 7 kişi ben de ederim tribine girdi. Ben dedim. "Kusura bakmayın gurbetteyim ben edemem. Burda yatarım gerekirse" Diğer İzmirli arkadaş "ben de yeni kredi çektim kusura bakmayın. Siz edecekseniz buyrun" dedi. Ki o zamana kadar her olaya ortak giren; herşeyde birlik olan bir ekiptik biz.
Bir hoca çekti beni. Abicim destek olun söz ben sana iş bulcam diyo. Neyse öğrenci zili çaldı. Bizim arkadaş kalktı. Kağıdı yırttı. Ben dedim şaka öyle olmaz böyle olur.
Sonrasında Allah bir dediğimize inanmaları 2 ay sürdü ama olsun :))
  • ismira007  (25.01.18 02:19:06) 
[]

Bizi internette tam anlamıyla gizleyen yöntem yok mudur?

Ben artık internette bakındığım bir şeye veya konumuma göre dayatma istemiyorum. Tamam, engelleniyor çeşitli yöntemlerle ama ben tam anlamıyla gizlenmek, arkamda hiçbir iz bırakmamak istiyorum. En sonki konumumdan dolayı Google'a bir marka aratınca hemen bana yakın olanı gösteriyor. Bu beni korkutuyor.


Android kullanıyorum, en çok telefonda vakit geçiyorum. İstiyorum ki şebekem dahi bilmesin ne yaptığımı, hangi sitede takıldığımı, ne aradığımı, hangi uygulamaları kullandığımı. Yok mu buna bir çözüm? İstiyorum ki ABC sitesi ya da uygulaması üzerinden işimi halledeyim, kullandığım operatör beni hep ABC'de takılıyor sansın.

Not: Konumum her daim kapalı, oturumum da açık değil.

 
Android'de o biraz zor. Varsa da ben bilmiyorum. Ama bilgisayarda sen browserı kullanırken başka şeyler aratan- böylece bilgileri bir nevi zehirleyen programlar var.

cs.nyu.edu

linuxta qubes os var, virtual machine yoluyla ayırıyor yaptıklarını falan filan... no android.
  • binder dandet  (13.01.18 20:07:40 ~ 20:14:36) 
@camussar: Onu da biliyorum ama yine de aklıma takılan bir şey var. Diyelim ki ben şüpheli şekilde ölüp gittim. Araştırma yapılırken "MEB, en son internette çükübik aratmış. Fikibok sitesinde de takılmış." diye log tutulmasına engel olabilir mi Duck Duck Go?


  • m e b  (13.01.18 20:25:16) 
çükübikin kalitesine , fikibokunsa hardcoreluguna göre değişir bence.


  • binder dandet  (13.01.18 20:31:04) 
aklıma şu geldi istemsizce: assets-auto.rbl.ms


  • river song  (13.01.18 20:56:06) 
3310 falan kullanman lazım. Androidde (ios'ta da öyledir kesin) geçen şey çıkmıştı, "konum kullanma" desen kapatsan bile google kaydetmeye devam ediyormuş. Normalde seçimlik şeylerin çalışması lazım ama sen kapatsan bile kaydediyorlar öyle düşün.

sanal makine, vpn vb. bir sürü şeyin kombinasyonuyla belki oluyordur ama çok zor çok uğrşalı olur herhalde. Hani onlarda da sıradan insanlar bulamaz ama devletlik bi işin olursa illa ki bulunur. İnternetteysen anonimlik diye bir şey olduğuna inanmıyorum.
  • rodriguez2  (13.01.18 21:55:18) 
Andorid'in daha güvenli rom'ları var onları kullanın bir nebze anonimliği sağlarsınız ama bence yine her şekilde iz bırakırsınız, gsm hat size aitse, telefon size aitse baştan zaten kaybediyorsunuz.


  • gezegen olan pluton  (13.01.18 22:21:20) 
[]

Kendimi çok aptal ve yetersiz hissediyorum.

Şu hayatta genel olarak hiçbir başarım, kayda değer hiçbir meziyetim, yeteneğim veya beni bir konuda ileri götürecek bir yönüm yok. Ot gibi geldim, ot gibi yaşıyorum ve ot gibi ölüp gideceğim. Okuduğum okullar da bitirdiğim bölüm de dahil buna. Özellikle işsizlik beni psikolojik olarak çok yıpratıyor. Kendimi diğerlerinden ayıracak, beni bir adıma götürecek başarım, deneyimim yok. En son banka sınavına girmiştim gişe memurluğu için, bugün o açıklandı. Sonuç yine hüsran. Bu hislerimi daha da pekiştirdi. Halim böyle olunca ne okuduğumdan, ne yediğimden ne de uyuduğumdan bir şey anlıyorum. Ot bile ekolojik denge açısından daha faydalı bir varlık gösteriyor benim yaşantıma göre. Tek istediğim keşke hiç doğmasaydım...

Neyse, biraz iç dökmek istedim. "Nasıl kurtulabilirim?" gibi soru sormayacağım, çünkü biliyorum ki bazı şeyler nasıl geldiyse öyle gidiyor. Siz böyle bir durum yaşıyor musunuz?


 
Yıllardır böyleyim. Yılbaşı gecesi intihar planları yaparak geçti Hatta. Hayatımdan umudu kesmiştim. Bir gün oturdum, İki film üst üste izledim. Tamam ya, dedim, benim zaten en başından beri yapmak istediğim şey buydu. Akıntıya karşı yuzuyormusum. Öğretmenim, 30 yaşındayım ama bu sene üniversite sınavına girip sinema okumaya karar verdim. Çünkü cidden senin de söylediğin gibi elimde avucumda bi şey yok. Dolayısıyla kaybedeceğim de bi şey yok.

Yani bir tutkun varsa ona tutun Yoksa zilyon sene çıkamazsın depresyondan. O ölü toprağını atamazsın üstünden.
  • femme vitale  (11.01.18 22:58:29) 
zamanında bende işe yaramıştı umarım senin için de güzel şeylere neden olur "ayağını sıcak tut, başını serin, kendine bir meşgale bul, düşünme derin derin" sevgiler


  • rhoda  (11.01.18 23:08:23) 
belki de oylesindir.


  • purple rain  (11.01.18 23:13:06) 
hocam senin gibi insanlar genellikle bi konuda acayip yaratıcı ve başarılı oluyor, sanırım sen bunu keşfetmemişsin henüz.

işsizlik psikolojisi berbat bişey bende de var bu.

ben oyalanmayı tercih ediyorum.
  • killerbee  (11.01.18 23:13:34) 
Sizin durumunuzdaki bir insana bunu kabul ettirmek kolay olmayacak ama kesinlikle hissettiğiniz gibi değilsiniz. Aksine siz yeterli ve akıllı bir insansınız. Önce bunu hatırlayın. Klasik bir hikaye vardır balıkları kavağa çıkma meziyetlerine göre değerlendirirsek onları başarısız görürüz ana temalı. Muhakkak sizin de iyi olduğunuz bir alan var. Herkes başarıyı kavakla ölçüyor diye kendinizi yetersiz bulmayın. Balık olmaktan usanmayın. Kendi alanınızı er ya da geç bulacaksınız.


  • nifak tohumu  (11.01.18 23:31:24) 
Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin. Bu sözü hatırla kimse mükemmel değil imrenek baktığın yerlerde de ne acılar var. Mücadeleye devam...


  • Fritz-X  (11.01.18 23:34:18) 
ben de böyleyim.


  • pinkpeony  (12.01.18 00:07:42) 
Beni anlatmissin. Yalniz degilsin.


  • yarey  (12.01.18 00:25:03) 
@fritz-x +1
o hitlerin gizli silahi degil miydi bu arada?

  • imnotsureabout  (12.01.18 00:28:51) 
hepimiz öyleyiz panpa.


  • skayas  (12.01.18 00:32:47) 
dostum bu evrelerden zaman zaman geçmiş biri olarak bir şeyler yazmak istedim.

ben bu işin çözümüne kendimi kabul etmekle başladım. o lanet instagram. o lanet facebook var ya. hah işte onlar, senin kendi kendine farketmen gereken "özel" kabiliyetlerini alıp götürüyor. yerine sixpackli adamlar, 500 iq lu norveçliler koyuyor. gerçekten basit bir insan olabilirsin. bu gocunulacak bir şey değil, sahip olduğun "normallik" algısını değiştirmeye çalış. büyük alimlere düşünürlere yönel. hepsinin külliyatına sahip ol demiyorum. benim görebildiğim hepsinin gerçekten egolarını yakıp kül etmiş insanlar olması. ihtiyaçların azalırsa sahip olmak isteyeceklerin de azalacak, dolayısıyla elindekilerle mutlu olmayı öğreneceksin. ne konuştum amına koyim ya. neyse. kal sağlıcakla.
  • spalm  (12.01.18 01:16:44) 
bugün batarsa güneş yarın yeniden doğar


  • regardless of what they say  (12.01.18 01:19:06) 
@Fritz-X ; yorumun için kendi adıma teşekkür ederim.


@ m e b;
aynısı bende de var, iki senedir geçemediğim ingilizce sınavı var lanet olası döktüğüm parayla pasaport alıp avrupa turu yapardım en ucuzundan öyle diyim hesabı sen anla..

halavazgeçmedim inat başarısız olmak da bi sonuç, yenile yenile kazanacaksın.

ismini vermek istemediğim yani nickini vermek istemediğim biri var, hiç tanımıyorum adınıdahi bilmiyorum iki satırmesaj yazıyor nasıl deşarj oluyorum anlatamam. o kadar destekleyici konuşuyor ki, sanki yanıbaşımdan biriymiş gibi.

daha pozitif olmaya çalış. pes etme.
  • antik depresan  (12.01.18 01:26:15) 
Ahan da ben, daha iki gun once "Vallahi malim" diye agalyip panikten butun gun bilgisayar bis yapamayip rezil oldum. Bugun onu toparlamaya calisiyorum hala. Mayis'tan beri boyleyim, yeni yeni toparliyordum. 4 gundur yine dagittim. Var ya, yer yarilsin ya da gorunmezlik yapan pelerin versinler, kimse beni goremesin, bulamasin, herkes beni unutsun istedim bir donem. Hala da kalici bir cozumdense bunun daha guzel geldigi zamanlar oluyor. Olme hevesim ya da oyle bir niyetim yok; nefes almak gibi asiri sevdigim bir aliskanligim var.

Senin yasadigin durum sadece sana ozgu bir durum degil. Statunle de alakali degil. Eskiden danismanlik yaptigim bir part time is vardi; calistigimiz buyuk bir holdingin gecesinde koskoca holdingin CEO olmasa da buyuklerinden biri icip icip "Ben beceremiyorum bu isi. Iyi degilim yeterince, cok yetersizim, cok gerizekaliyim. Bir gun herkes ne kadar kotu oldugumu anlayacak diye odum kopuyor" deyip muzikle sallanmaya basladi. Biz mavi ekran verdik, cunku adam bildigin dupeduz basarili. Ayni gun adamla calismisiz, super performans gostermese de rezil olacak, eziklenecek bir calisma gostermedi. Bir sure adama bakip "Allah Allah, hic derdi yok herhalde" dedik. Meger adam aylardir bunun yuzunden depresyondaymis. O adam kadar basarisiz olmak icin neler vermezdin, degil mi?

Simdi bu durum sana biraz salaca gorunmus olabilir. Sonucta adam hayvan gibi basariliyken miziklaniyor. Nereden baksan simariklik gibi ama ayni sey senin icin de gecerli. Hani, adamla aranizda bir miktar insan vardir para ya da unvan olarak olarak ama senin de altinda milyonlarca insan var. Onlar da senin universite okumus olmana bakip "Oha lan, universite okumus. Bir de basarisizim diye agliyor" der.

Bana psikolog boyle dedi. Bunu hatirlatti. Benim isime yaramadi, "Bana ne onlardan. Ben istedigimi ve ugrastigimi beceremiyorum, boyle de olmuyor. Ayrica bircok insan da benim yapamadigimi yapiyor" dedim. Bu sefer "Her insanin yetenekleri, sinirlari, potansiyeli farkli. Karsilastirma kendini" dedi. Ben de "Acik acik yetersizsin onlara gore diyemiyorsunuz da; acik acik limitler var, potansiyel, yetenek mi diyorsunuz" dedim. "Hayir, bazilari icin kolay olan senin icin zor olabilir" dedi. Sonra uc seans daha "Ama tabii potansiyeller de var" kisir dongusunden sonra psikiyatr/terapiste attim kendimi. Buyuk olasilikla benzer bir durumda oldugunu tahmin ediyorum, o yuzden kesifte isine yarar belki. Kadina "Bu hissettigim anksiyete mi bilmiyorum ama neyse bu, sirtimda dev bir suluk gibi. Zaman icinde kanimi eme eme agirlasti, yordu ve bir saniye beni yalniz birakmiyor. Gittigim her yere bu sulukle gidiyorum. Arkamda oldugunu biliyorum ama kurtulamiyorum. Siki siki yapisti, cikarmaya calistikca daha da yapisiyor. Ben de ugrasmaktan vazgectim, yanimda gezdiriyorum". Kadinin gozleri iri iri acildi "Bu anksiyete degil, bu bir" dedi. Sonra da durdu "Bu hissettigin utanc." dedi. Sonra da bu benzetmeyi kitabinda kullanmak icin izin istedi. "Bu tipik bir utanc tanimi. Utanc ruhun yada vucudun batakligi olarak tanimlanir kitaplarda. Senin de suluk demen buna cok guzel uydu; cunku suluk de bataklik gibi ne kati ne sividir, tutamazsin, bas edemezsin, yutar" dedi. Bu sekilde en azindan literature bir benzetme kazandirmis oldum, benim isime yaramasa da. Sonra da daha once dinledigim bu kadinin konusmasini onerdi.
www.ted.com

Bu his yuzunden "Nasil baslarsa boyle gider" gibi bir izlenim hakim, cunku gittigin her yerde pesinde ve seni birakmiyor. Savasmaya calistikca o daha guclu geliyor ve sen batsan o batmaz gibi. Cunku "kurtulmak" yanlis kelime. Bununla savastigin surece sen kaybedersin, senin savasmandan ve caresizliginden besleniyor zaten. Yarayi kasirsan daha fazla kanar ama iyilesirken de kasinir, bu da oyle bir yara. Aradigin kelime kabullenmek ama boyle gonulsuz kabullenmek degil, sahip cika cika, gurur duya duya kabullenmek.

"Bununla bas etmek icin ilk adim, duygunun utanc oldugunun farkina varmak ve bazi egzersizlerle onu beslememek" dedi bana terapist baci. Bu egzersizler grubuna ve bu ugrasiya da ozsefkat deniyor.

Ornegin, ayni durumda bir arkadasin olsa nasil davranirdin? Sana gelse ve dese ki "Ben is bulamiyorum, kendimden tiksindim", ona ne derdin? Arkadasa, aileye gosterecegimiz sefkati kendimize gosteremiyoruz, ustune bir de kendimizi cezalandiriyoruz. Bu arada kafayi dagitmak icin sacma isler yapabilirsin ya da "Butun gun yataktayim zaten, daha ne sefkati gosterecegim" diyebilirsin. Bunlar sefkat gostergesi degil. Bunlar gercegi dusunmemeye calisma, kendini olaylama, utancla yuzlesmeme aktivitesi.
Ozsefkati su kardesim cok guzel anlatmis
www.youtube.com

Hazir madem evdesin, ozsefkat konusunda arastirma yaparak ve kendine aktif sekilde ozsefkat gostererek biraz daha degisik duygulara girebilirsin.

Ya bu arada sen ne guzel Ispanyolca calisiyordun, o ne oldu?
  • aychovsky  (12.01.18 01:53:43) 
@meb, seni bildim bileli bu havadasın. Bence sana bir dönüm noktası lazım, iş bulsan çok daha iyi olacakmışsın gibi geliyor bana.


  • cikmaz sokaktan cikagelen cocuk  (12.01.18 02:02:33) 
Bunu ben de yaşıyorum. Viktor Frankl diyor ki yaşamını anlamlandıramayan birey, keyifli şeylerle oyalanır (dikkatini dağıtır)

Bu kitabı okumanın öneririm : insanın anlam arayışı

Kitapta yazarın toplama kampındaki yaşamını dinliyoruz. Kurtulanların fiziksel olarak en güçlüler olanlar arasından değil ama daha ziyade yaşamını anlamlamdıran yani zihnine ben buraya gidiyorum diyen kişilerden çıktığını söylüyor. Örneğin yazar kendisini buradan kurtulacağım eve döneceğim, eşimle tekrar bir araya geleceğim gibi motive ediyor.

Aşağısı benim yorumum.

Yaşamı anlamlandırmak derken, bir amaç edinmekten ve hayatta kendine kendi gözünde yer edinmekten bahsediyor bence. Bu bazen dışarıdan çok önemsiz bir şey de olabilir. Kişinin kendisi ve kendisini nasıl gördüğüyle ilgili. Uç bir örnek verelim. Her gün iki çocuğun yaşamlarını iyileştirdiğini ve dinyayı daha iyi bir yer yaptığını düşün. Hayat senin için anlamlıdır.

Başka senaryo. İşinde iyi şeyler yapmayı hedefliyorsun. Bir yandan ailenin direği olup her koşulda tüm gücünle bir arada tutmaya çaba sarfediyorsun. Çocukların geleceği ve eşin ile birkaç hobin ve akraba/arkadaşın arasında dönüyor hayat. Bu da birçok insan için okdukça yeterli.

Başka senaryo. Ressamsın. İşini çok seviyorsun. Ressam olarak doğduğuna inanıyorsn. Yıllar kısa gözüküyor gözüne. Günlerce evden çıkmıyorsun. Kendini işinde ya da hobinde diyelim kaybetmişsin.

Yahut belki de en sağlamı geliyor. Kişinin inanç dünyası. Varlığını temellendiriyorsun. Bu seni normalde başa çıkabileceğini düşünmediğin şeylere dayanmanı, onu farklı gözlerle yorumlamanı sağlıyor. Tüm hareketlerinde dinin esaslarını göz önüne alıyorsun. Bence insanın içinde yaratıcıya sığınma ihtiyacı da var. Bu taraftan da doyuyorsun. Ben kimim niye buradayım sorularına yanıt buluyorsun.

Eğer kendine rol veya hedef biçmeden yaşarsan her şey anlamsız geliyor. Kendini kibrit çöpü gibi hissediyorsun. Başa çıkmak için kimi kendini cinselliğe veriyor. Alışveriş bu iş için biçilmiş kaftan. Alkolle rahatlayan var. Maç (aidiyet), konser, sinema, tiyatro, kitap, tatil, parti ile gerçeklerden bir parça uzaklaşarak rahatlamayı seçeni var. Bazısı da ben bu sorunu çözeceğim. Yer ve anlam bulacağım bu hayatta diyor.
  • EasyTiger  (12.01.18 07:44:38) 
[]

"Okuldan ağrı eve gittim." gibi bir cümle duydunuz mu hiç?

Bu cümle size ne anlam ifade ediyor? Ben bunu çok kullanıyorum ama etrafımdakiler anlayamıyor. Samsunluyuz, bizim evde kullanılıyor. Türk Dil Kurumu web sitesinde de yazıyor oradaki "ağrı"nın ne anlama geldiği. Siz hiç duydunuz mu, kullandınız mı? Kullanıyorsanız nerelisiniz?




 
hiç duymadım


  • pide  (10.01.18 15:45:05) 
bir atölye dolusu samsunluyla çalıştım 4 sene. başlığı okuduğum saniye anladım samsun olduğunu. şivenizle ilgili kötü düşüncelerim var. burada dile getirirsem güzel olmaz. sevgiler.


  • shenergy  (10.01.18 15:45:43) 
Ben hic kullanmam ama sanirim baslangic noktasini anlatmak icin kullaniliyor.

evden agri = evden cikip

anlamama nedenleri daha once duymamis olduklari icindir. cunku tamamen yoresel oldugunu dusunuyorum
  • my pink  (10.01.18 15:47:26) 
ailem karadenizli. karadenizliler kullanır.
"-dan, yolundan" vb. anlamlarına geliyor.

"oradan ağrı (oradaki yoldan) yürü."
"ankaradan ağrı (ankara üzerinden) istanbul'a gittim" şeklinde kullanılıyor bildiğim kadarıyla.

ingilizce de through kelimesine denk geliyor gibi.
  • lesmiserables  (10.01.18 15:48:09 ~ 15:48:42) 
@shenergy: Nedir o düşünceleriniz? Cidden merak ettim, alınmam da. Çünkü arkadaşlarım da eleştiriyor bu ağız farklılığını.


  • m e b  (10.01.18 15:48:41) 
çok duydum, hiç kullanmadım.


  • evde liyakat kalmamis  (10.01.18 15:51:57) 
Hiç duymadım. Alakasız yerlerde kullanılan açık E'yi duyunca "aha Samsunlu" diyorum ama bunu bilmiyordum. :)


  • kobuzchu kiz  (10.01.18 15:51:57) 
kendi aralarında hararetli konuşmaya başlayınca dediklerinden bi bok anlamıyorum. hele ki makina başında bi de işler iyice boka sardıysa yine full şiveye geçiyolardı, yine bişey anlamıyordum. ek olarak normal zamanda dahi çirkin bir ses yumağı olduğunu düşünüyorum.


  • shenergy  (10.01.18 15:52:15) 
orduluyum anneannem kullanıyor bu kelimeyi, annem ve ben kullanmıyoruz. anlıyoruz tabi ama bize geçmemiş kelime.


  • kırkmerak  (10.01.18 15:52:58) 
evde kullanıldığından ötürü farkında olmadan ben de kullanıyordum bu ifadeyi ama memleketi o taraftan olmayanlar doğal olarak anlamıyorlar. böyle geri dönüşler aldıkça ben de kullanmayı bırakmıştım uzun süredir, şimdi okuyunca bile bi garip geldi "ağrı" kelimesi..


  • asocial anchorman  (10.01.18 15:54:20) 
kullanmam ama duydum pek tabii. Tokatlıyım. Daha neler neler duydum :D


  • kitap arasında kalmış silgi tozu  (10.01.18 15:57:41 ~ 15:57:54) 
Akdenizliler de kullanır. "okuldan sonra, okuldan eve gittim" anlamına gelir.


  • silah taciri  (10.01.18 15:59:18) 
ilk kez duyuyorum. orta karadeniz'de kullanılıyor olabilir ama trabzon ve rize'de böyle bir kullanım kesinlikle yok.


  • burya  (10.01.18 16:05:46) 
anne tarafında (trakya) çok kullanılır. ben ağrı olarak değil de arı gibi düşünmüşümdür hep.


  • lazpalle  (10.01.18 16:06:16) 
Orduluyum çok duydum.


  • eazy  (10.01.18 16:08:08) 
ilk defa şu an gördüm. hiç duymadım.

okuldan sonra eve gittim, anlamına geliyor gibi tahmin ediyorum
  • dafuq  (10.01.18 16:08:24) 
@shenergy: Ben de bir şey sandım. Yahu farklı ağızlardan bir şey anlamadığı için doğal olarak bundan hazzetmemek kadar normal ne olabilir? İlk kez duymuyorum bu eleştirileri.

@kobuzchu kiz: Evet, o bende hala var zannedersem. Dalga geçildiğim bir konu da o harf olmuştur. İlk zamanlar çok geriliyordum E harfiyle başlayan kelimeleri telaffuz ederken :)
  • m e b  (10.01.18 16:09:05) 
Orta Karadeniz’de (samsun-ordu) cok sık kullanılan bir ifade


  • nickfury  (10.01.18 16:10:05) 
İç Anadolu luyum çok duydum


  • Bostan  (10.01.18 16:12:50) 
samsunluyum, hic duymadim


  • ahoy kaptan  (10.01.18 16:14:02) 
Tokatliyim, kullanıyoruz. Okuldan sonra direkt eve gittim, anlamında kullanıyoruz.


  • femme vitale  (10.01.18 16:18:25) 
30 yaşındayım ve ağrı kelimesinin bu şekilde kullanıldığını ilk kez gördüm. şoktayım.

ne ifade ettiği kesinlikle anlaşılmıyor ama, bilmeyen hakikaten içerikten çıkaramaz anlamını.
  • treamorg  (10.01.18 16:21:10) 
alanya'da kullanılıyor.


  • eksimeksi  (10.01.18 16:27:14) 
enee, ilk defa duyuyorum ki genelde bilirim boyle farkli kullanimlari.

samsunlu arkadasimin yaninda kullanayim da tepkisine bakayim. :)
  • jimicik  (10.01.18 16:54:41) 
Ömrü hayatımda ilk defa duydum deminden beri ne demek istediğinizi anlamaya çalışıyorum. Türkçesi nedir?


  • Amaranta ursula  (10.01.18 16:54:42) 
iç anadoluluyum, bu kelimeyi biliyorum.

okuldan doğruca, okuldan çıkıp eve gittim diyor.
  • wilhelmwasmuss  (10.01.18 17:11:12) 
bu tür bir kullanımı olduğunu şimdi öğrendim, hiç kullanmadım.


  • pinkpeony  (10.01.18 17:12:01) 
ilk defa duydum.


  • elma  (10.01.18 17:16:13) 
@Amaranta ursula: O da Türkçe gerçi :)

-den sonra, yönünden, boyunca anlamını katıyor.
  • m e b  (10.01.18 17:20:14) 
Ailemde karadenizliler var ama hiç duymamıştım, sayenizde öğrendim :) Çok seviyorum yörelere ait farklı deyişleri.


  • fotrsapka  (10.01.18 17:26:20) 
Tokatlılar olarak bir zirve ayarlayalım bu kadar çoksak. Bizim oralarda yaygındır. Şurdan ağrı çıkıp gelemedi diye serzenişte bulunurlar bolca


  • kompisko  (10.01.18 17:26:26) 
Duymamıştım.


  • hayat aklini konusacak bir filozof uret  (10.01.18 17:55:24) 
duydum, samsun'un köyünde kırsalında. hiç kullanmadım ama.
*samsunluyum*

  • cabiday  (10.01.18 17:57:02) 
İlk kez duyuyorum.


  • ms brownstone  (10.01.18 18:20:23) 
Çok kullanırım ama “ağrı” şeklinde değil “ayrı”şeklinde:

“Sahil yolundan ayrı eve gidelim.”
  • apolitikherif  (10.01.18 19:57:09) 
hahah okur okumaz dedemin sesi yankılandı beynimde :) duydum ama hayatımda kullandığım bi deyiş değil. konuşma arasında duyarsam dikkatimi bile çekmeyebilir. samsuna karadenize falan ait olduğunu düşünmüyordum.

From Samsun...

bir örnek cümle de ben yazmak istedim.
Fıraktıdan ağrı bir çukur kazdım.
  • olutaklidi  (10.01.18 20:08:15 ~ 20:13:43) 
Kayseri'de kullanılır


  • fazla silgisi olan var mi  (10.01.18 21:30:09) 
Baba tarafım Sinoplu ve kalabalık aile. Sinop’ta olmasa da Sinop’un her yönünü kafam şişene kadar anlattılar ve dinledim ama böyle bir cümle duymadım. Anlamı “Okulun oralardan doğru” mu, “Okuldan sonra” mı?


  • aychovsky  (10.01.18 21:50:03 ~ 21:51:20) 
@aychovsky: Yerine göre değişiyor kattığı anlam.

Mesela:
-Şuradan ağrı git. (Şu taraftan/taraf boyunca git)
-İşten ağrı arkadaşıma uğradım. (İşten sonra arkadaşıma uğradım.)
-Ahmet, benim annemden ağrı akrabam olur. (Ahmet, benim anne tarafımdan akrabam olur)
  • m e b  (10.01.18 21:56:32) 
duydum. samsunluyum.


  • nıç  (10.01.18 22:26:35) 
duymamıştım, ama seviyorum böyle değişik yörelere ait kullanımları.


  • misterturist  (10.01.18 22:31:55) 
"okuldan ağrı eve gittim" = okuldan sonra eve gittim, okulun tarafından eve gittim, okulun ordan eve gittim, okula uğrayıp eve gittim, okuldan direkt eve gittim... gelişine göre bu ayarda bi şey anlıyorum.

çok duydum, memleketteyken ben de kullanıyorum. "şurdan ağrı bi geçmiş olsun demedi" mesela. aynen dediğin gibi "-den sonra, yönünden, boyunca anlamını katıyor." ayrıca benim verdiğim örnekte "bahsedilen yerin yakın olduğunu" da söylemiş oluyor. "yakınlık, kolaylık" gibi bi yan anlamı da var yani.

not: tokatlıyım.

ha bu arada şive demişken, bizim çok meşhur "heri" lafını bilen bilir. çarşı pazar filminde onu yanlış kullandılar çok uyuz olmuştum (fark edenlere burdan selam olsun). bu tip "anlamı belirsiz" kelimeleri doğru kullanmak için sanırım bahsedilen yörenin havasını suyunu iyice bi almak da gerekiyor. o yüzden kulağa çirkin gelmesine şaşmadım. :)
  • cilgin korsan ces  (10.01.18 22:40:28 ~ 22:45:50) 
Akdenizliyim, doğu anadolu ve iç anadolu'da yıllarım geçti, ilk kez duydum. :)


  • md11  (11.01.18 02:47:28 ~ 02:48:10) 
[]

Sesi müzik notalarına çeviren bir uygulama var mı?

Ben istiyorum ki şarkıyı mırıldanayım ya da konuşayım, konuşurken anlık olarak hangi notada olduğumu göstersin ya da ses kaydetsin, sonunda bunu notalara döksün. İkisinden birini ya da ikisini de yapan bir uygulama var mı acaba? HumOn diye uygulama var, indirdim ama dediğimi yapmıyor. Düz şekilde kaydediyor ve piyano ile çalıyor benim mırıldandıklarımı. Ama hiç alakası yok. Müzik kulağım yok herhalde ama konu bu değil şimdi.

Android kullanıyorum.


 
herhangi bir tuner uygulamasından söylediğiniz sesin notasını görebilirsiniz. ama düşündüğünüz kadar kolay değil.


  • brakgn  (04.01.18 17:19:57) 
O uygulamaları da denedim ama tek sesi algılıyor nedense.


  • m e b  (04.01.18 17:26:51) 
müzik sadece perdelerden oluşmadığından metronomla düzgün bir şekilde okumadığında program saçmalar. zaten öyle bir program da hiç duymadım. dediğim sebepten düzgün çalışması zor. metronoma ve perdelere uygun okuyan adam da zaten büyük ihtimalle dikte nedir nasıl yapılır bilen adamlar olduğundan kimse girmemiş bu işe.


  • alperz  (04.01.18 19:12:45) 
tuner uygulamalarında sesi algılayabilmesi için doğru bi şekilde uzun bi süre vermen gerekir.
bu bahsettiğin olayı zihnimde canlandıramadım.
dediğin şekilde senin söylediğin her şeyi notaya alsa bile, bunun ölçüsü, süre değerleri bir ton zımbırtı var, bunları seçmen gerekecek. o kadar şeyi bilen adam da oturur notaları yazar zaten.
imkansız gibi.
  • nocturness  (07.01.18 02:59:41) 
[]

Yeni paketteki ilk sigaranın tadı neden saman gibi?

Genelleme mi yapıyorum, benim mi tat alma duyumda bir tuhaflık var, bilmiyorum ama başlıktaki gibi durum yaşıyorum. Mesela paketi açtım ve ilk dalı içtim. Tadı gerçekten oturmamış, saman gibi yavan. Hani sigara nem kapınca hava çekiyormuş gibi oluyor ya, ilk dalda böyle bir tatsızlık var. Sebebi ne ki?




 
size öyle geliyor.


  • brakgn  (04.01.18 00:54:39) 
[]

Otobüste bir şeyler okurken mideniz bulanıyor mu?

Ya da ters koltukta otururken mideniz bulanıyor mu? İstanbul trafiğinde o kadar vakit geçiyor, kitap okuyarak, telefondan bir şeyler okuyarak değerlendirmek istiyorum ama gelin görün ki midem bulanıyor. Ya da yer yok diye ters koltuğa oturuyorum, midem bulanıyor. İlla hiçbir şey yapmadan put gibi camdan bakarak oturacağım.

Farkındayım, soru saçma sapan duruyor da size de oluyor mu, merak ettim.


 
oluyor dusunmemeye calissam da bunu hic aklimda yokken bulaniyor, indigim bile oldu hava almak icin


  • tiredpanda  (02.01.18 21:57:41) 
Ters oturmak etkilemiyor pek ama uzun sure bi sey okuyamiyorum. Ara verip disari bakma ihtiyaci duyuyorum. Ama ilginc bir sekilde bu durum degisiyor. Bazen otobuste kitap yarıladigim olurken bazen mesaj bile yazamiyorum.


  • aquarium  (02.01.18 21:58:45) 
şimdi düşününce bile midem bulandı.

bu konuda ne yaptıysam olmadı. çözümü en son sesli kitap dinlemede buldum
  • yemrem  (02.01.18 22:00:59) 
çoğu insan yaşar bu durumu. sebebi ise beynimizin midemize gönderdiği sinyal. dışarıya bakarsanız düzelir, özellikle ufuk çizgisine bakarsanız düzelir. yapacak bir şey yok uzun süre maruz kalırsanız alışabilirsiniz bu duruma. denizciler bir süre sonra alışır.


  • jangbogo  (02.01.18 22:01:27) 
K E S İ N L İ K L E!

Tıpatıp aynısı bana da oluyor, bir şeye odaklanınca mideme bulantı giriyor. Ne kitap okuyabiliyorum ne oyun oynayabiliyorum. Neyseki müzik dinlememe izin veriyor saygıdeğer beynimiz! Onda bile beden uyardığı oluyor ama neyse. Yüzde 90 cama bakarak geçiyor, camdan dışarı bakınca nasıl mide bulanmıyor da okuyunca bulanıyor ona çok şaşırıyorum halbuki tam tersi olması lazım. Vücut oturuyor ama yollar caddeler sürekli hareket ediyor, beyin error vermesi lazım oturduğum yerden nasıl gidiyorum diye. Ama o ne yapıyor, kalkıyor bunu doğal karşılıyor, gözüm camda olmayınca midemi bulandırıyor.
  • siyah giyen adam  (02.01.18 22:03:15) 
sanırım %10'un falan midesi bulanmıyor. bir tanesi benim.


  • EasyTiger  (02.01.18 22:04:47) 
sebebi şu, otobüs hareket ettikçe iç kulak sarsıntı sinyali gönderir beyne, kitaba odaklanmış gözler ise ''bize öyle bir bilgi gelmedi'' der. bu uyumsuzluktan ötürü mide bulanır.


  • jangbogo  (02.01.18 22:06:37) 
@siyah giyen adam: Ben de aynısını düşünüyorum. Halbuki sabit bir şeye bakınca bulanmaması daha doğal sanki.

@EasyTiger: %10'luk çok az olmuş. Zira milletin çoğu telefona gözünü dikmiş ya oyun oynuyor, ya sürekli mesajlaşıyor ya da bir şeyler okuyor.
  • m e b  (02.01.18 22:10:41) 
ilk başlarda devamlı bulanırdı.Servisde gidip geldiğim süreyi kitap okuyarak değerlendirmek istedim ve uzun süre bulantıyla uğraştım.Bulandığında uzağa baktım ve geçti,devam ettim.Uzun süre sonra geçti,şimdi çok uzun süreli şehirler arası seyahatlerde en ufak bir sıkıntı yaşamıyorum


  • izmirlimuh  (02.01.18 22:12:23) 
jangbogo + 1 : istanbul.baskenthastaneleri.com

aynen aquarium'ın dediği gibi oluyor bana. değişiyor. hız, sarsıntı, eskiden olmasa da ters koltuk artık azdırıcı faktörler benim için. yılankavi yollar, izmir'den istanbul'a otobüsle gidiyorsam, korkulu rüyam oldu.(bkz: menderes) sularını bilemeyeceğim de yolları kıvrımlı hakikaten, iyi isim koymuşlar.

ayakta okuyup midemin bulanmadığı zamanlar da vardı, belki ben hassaslaştım. ivmenin zamana göre türevine türkçede ne deniyor bilmiyorum, jerk olduğu zaman fena oluyor. itki mi desem, ne desem. emedur'du, metpamid'di...
  • godoşu beklerken  (02.01.18 22:14:18 ~ 22:22:35) 
evet oluyor. ters koltukta nadir.


  • ya ben lan neyse  (02.01.18 22:16:42 ~ 22:16:54) 
bir şeyler okumayı bırak spotify'da şarkı seçene kadar kusma durumuna geliyorum ben.


  • king lizard  (02.01.18 22:28:20) 
hayır ..okuyabiliyorum ..sehir içi sehir dısı yolda farketmez okuyorum.hatta ters yönde otururken bile..ama tren dersen yapamıyorum ..sanırım camdan (yandan akan görüntü ne kadar yakın olursa o kadar olumsuz etkili oluyor)


  • bhdrydn  (02.01.18 22:33:27) 
@meb kitap okuyup midesi bulanan adam, msj yazabiliyor çoğunlukla. bunun açıklamasını bilmiyorum. konsantrasyonla ilgili olabilir mi acaba ?

ben ancak deniz otobüsü çok sallanınca okuyamıyorum. ki zaten kitabı sabit tutmak mümkün değil. mesela abimin de bulanmaz. o zaman genetik de olabilir.

edit : trende yahut seyir esnasında ters de okuyabiliyorum.
  • EasyTiger  (02.01.18 22:33:37 ~ 22:34:40) 
Okumayı geçtim, instagram'dan fotoğraflara bile bakamıyorum. Sadece müzik dinleyerek camdan bakıyorum, onda da playlisti önceden hazırlıyorum. Şarkı değiştirmek için telefona biraz uzun süre baktığımda da bulanıyor çünkü.

Eskiden bu kadar değildi, şehirler arası yolculuklarda kitap okumuşluğum da vardır. Sonradan ne olduysa böyle saçma sapan bir şey oldu.
  • cezzar dede  (02.01.18 22:46:35) 
Olmaz mı, hatta konu ile ilgili şöyle bile derim:
“İnsanların güvenini kaybedeceğime, para kaybetmeyi tercih ederim” Robert Bosh
“Otobüste ters gideceğime, hem insanların güvenini hem de parayı kaybetmeyi tercih ederim” aycho
Yolda uzun süre mesajlaşamam mesela.

Gavurlar motion sickness diyorlar buna. İç kulakta otolit denen denge taşları ile gözden gelen sinyallerin çelişmesinden oluyor. Sen kitap okuorsun diyelim; sabit bir yere gittiğin için beynine “Hmm, şu an sabitiz biz” mesajı geliyor gözden ama otolit taşları da otobüste hareket ettiğini algılıyor ve o da beyne “Biz hareket halindeyiz” msajı gönderiyor. Beyin de bu iki mesaj arasında kalıp “Gözlerime mi inanayım, kulaklarıma mı” diyerek şamşırıyor ve mideyi bulandırarak “Bu işletim sistemi geçersiz bir işlem yürüttü” mesajı veriyor.

Neden bazı insanlarda olup, bazılarında olmadığının hala net cevabı yok ama geçen sene genlere ve hatta ırklara bağlı olduğu ortaya çıkmıştı. Örneğin, Çinliler arabadan daha az ama trenden daha çok etkileniyorlarmış.
  • aychovsky  (02.01.18 22:49:38 ~ 22:50:23) 
Hayır.


  • i m cool with that  (02.01.18 23:06:16) 
Bunu görünce aklıma geldi. Küçükken otobüslerde o kadar çok midem bulanır kusardım ki otobüse binmeye korkar olmuştum. Denemediğimiz yöntem kalmamıştı. Mazot bile kokladığım oldu ya da ağızda çalkaladığım tam hatırlamıyorum. Bi keresinde öyle kusmuşum ki adam beni arabadan atıp dışarda annemle birlikte hortumları yıkadı. Ama şimdi otobüste hayatta midem bulanmaz. Ters oturmayı geçtim amuda bile.kalksam bulanmayacak seviyeye çıktım.Nasıl başardım bunu derseniz ben de bilmiyorum. Galiba kusabileceğim her şeyi 10 15 yaşına kadar kustum :))


  • valarmurgulis  (02.01.18 23:26:01) 
hayır.


  • wilhelmwasmuss  (02.01.18 23:34:08) 
[]

Hapşırılan peçeteyi yeniden kullanmanın olumsuz yanı var mı?

Diyelim ki nezle/gripsiniz ve elinizde peçete var. Hapşırırken bunu kullandınız (Tabii ki sümük yok.). Sonra hapşırırken yeniden bunu kullandınız. Bunun nezle/gribi uzatma yönünde bir etkisi var mı? Bildiğim kadarıyla her aksırma ya da hapşırmada yenisini kullanın diyorlar ama bu kapitalist sistemin dayatması mı yoksa sağlık yönünden mi öyle diyorlar? Her hapşırmada yeni yaprak kullanmak doğaya zarar çünkü benim nezdimde.

Neyse, cevap nedir acaba?


 
yenisini kullanın. mikroorganizmalar görebileceğiniz, farkedebileceğiniz boyutta değiller ve kullandığınız peçeteye bulaşıp burada çoğalabilirler.

kapitalist sistemin bir dayatması falan değil.
  • haykorsamdunyaya  (31.12.17 00:51:33) 
Ben biraz iğrenç bir insanım sanırım zira mendili öldürene kadar kullanırım genelde. Başıma da bir şey gelmedi. Bilimsel açıklamasını bilmiyorum.


  • inawen  (31.12.17 02:08:03) 
[]

E-kitapları içselleştirememek

Sadece kokuya indirgemek istemem ama herhalde somut oldukları için ben basılı kitaplardan daha çok verim alıyorum ve e-kitaptan okuduklarımı içselleştiremiyorum bir türlü. Sanki o kitabın kendisini değil de yansımasını, hatta taslağını okuyor gibi hissediyorum. Hani desem ki sadece birkaç tane e-kitap okudum da belki alışkanlığıma yenik düştüğüm için böyle. Ama ayrım da yapmıyorum. Basılı kitap alacak durumum yoksa e-kitap haline yöneliyorum bazı eserlerde. Yine de bir eğretilik var gibi. Okuduklarım uçucu gibi hissediyorum.

Siz nasıl alıştınız e-kitaba normal gözle bakmaya?

Not: E-kitap derken PDF kastetmiyorum.

 
Alışamadım olmadı valla.


  • gozu acik sevisen yahudi  (30.12.17 18:28:18) 
Ben hâlâ alışabilmiş değilim. E-kitap olarak okuduğum bazı kitaplar oldu ama bir türlü basılı kitap tadını alamadım. Aynı şekilde makale vb. okuyorsam da çıktısını alıp okuduğum zaman daha kolay aklımda kalıyor. Gerçi ben pc veya tablet ile okuduğum için dikkatim dağılıyor da olabilir (internet vs.) ama durum böyle. Peki çözüm olarak ne yapıyorum? Artık hiçbir şey okumuyorumasdma basılı alamamışsam mecburen okuyorum.


  • skooma  (30.12.17 18:31:21 ~ 18:32:27) 
Hiç sorun etmiyorum, içeriği daha önemli. Hayatımda hiç bir kitabı koklamamış bir insan olarak “kitap kokusu” argümanı bana samimi gelmiyor, bahane gibi daha çok.
Kindle ile istediğim kitabı anında alıp okuyabiliyorum. Kargo va beklemek gerekmiyor. Çantada ağırlık yapmıyor. “Ya kitabım ben dışarıdayken biterse” endişesi yaşamıyorum. Altını çizdiğim şeyleri bir dosya halinde tarih/saat belirterek saklayabiliyorum, haliyle hatırlamak ve referans göstermek daha kolay. Yer kaplamıyor. Bilgi aynı bilgi, zevk aynı zevk.

Ha ben sentimental bir insan değilim, fonksiyonelliğe bakıyorum. O yüzden 2013’te aldığım ilk andan itibaren hiç zorlanmadım.
  • sopiro  (30.12.17 18:36:04) 
türkçe kitapları basılı kitaptan, ingilizceleri ağırlıklı olarka kindle'dan okuyorum.

e-kitap okumayı şu nedenlerden seviyorum :

-sayfa geçişi çok hızlı, okumam hiç bölünmüyor gibi hissediyorum.
-dahili sözlükle bilmediğim ingilizce kelimelerin anlamını görüyorum.
-eğer toplu taşımada ayakta olmak gibi, kitabı tutmamı engelleyecek durumlarda telefon üzerinden uygulamadan kitaba devam edebiliyorum. bu da okuma alışkanlığıma katkı sağlıyor.
-gözlerim normal kitaba daha az yoruluyor gibi hissediyorum.


bazı insanlar alışamıyor. bence kimse alışmak zorunda da değil. ben de bluetooth hoparlörlere alışamadım mesela :)
  • EasyTiger  (30.12.17 18:36:28) 
Pardon, mobil: ayrıca kindle Türkiye’de ne zaman ne bütçe yetiştirebileceğiniz bir ingilizce kitap havuzu da sunuyor tabii. Sırf bu yüzden bile hiçbir rakibi yok benim gözümde.


  • sopiro  (30.12.17 18:37:23) 
İlk e-reader edinince böyle bir hissiyat oluyor gerçekten. Hatta bir süre gitmiyor. Ama sonra alışıyorsun.

Mesela ben ilk aldığımdan beri hep İngilizce kitap okudum ilk türkçe e book okuduğumda da bir böyle alışamamıştım (saçma sapan bir durum aslında) ama sonra alışıyorsun hepsine. Yani demek istediğim bu alışkanlık meselesi, sacece şekille alaklı bir durum. İçerik önemli olan zaten. Bol bol kullanman lazım işte.

Benim hala alışamadığım durum kitap eğer çok sayfalı tuğla gibi bir kitap olunca oluyor...Yani evet yüzde , dakika falan yazıyor ama zihnimde konumlandıramıyorum kitabın neresinde olduğumu. Bitmeyecekmiş gibi geliyor. O yüzden hep contente bakııyorum ara ara açıp. İlla bir kuş bakışı görmem lazım nerdenb geliyorum neredeyim ne kadar kaldı falan..

Bir yandan da öyle tuğla gibi taşınmyacak kitabı cebinde taşıyor ve istediğin şekilde rahat rahat okuyabildiğin için yine de e reader çok kullanışlı.
  • AlsterWasser  (30.12.17 19:58:03 ~ 19:59:08) 
bende hiç sıkıntı olmadı, zaten kurgu kitap(öykü, roman vs) okuyunca 2 satır sonra olaya girip kopuyorsun zaten fiziksel bağlamdan.


  • doxanikee  (30.12.17 20:01:01) 
sadece basili kitaplarin agirligi ile okuyucu agirligi farki bile benim icin yeterli sebep. (genelde fantastik okudugumdan hepsi tugla gibi kitaplar)

bir de gecenin bir yarisi bir kitap aklina geldiginde ve sende olmadiginda erisip direk okumaya baslamak paha bicilemez = )

tatile ciktiginda yaninda kitap tasimak yerine kucucuk bir alet tasimaya daha girmedim farkederseniz = )
  • pwnography  (30.12.17 20:56:53) 
[]

Yanlışlıkla küflenmiş pasta yedim

Az önce dolapta bir hafta önceden kalan bir dilim pasta vardı. Dışında hiçbir anormallik yoktu ama tadında hafif burukluk vardı. Yarısına geldiğimde gördüm ki arasındaki meyveleri küflenmiş. Ağzımın tadı da değişti, çok hafif mide bulantısı var gibi. Ne yapayım doktora gitme haricinde? Çok tehlikeli değildir herhalde, değil mi? :(




 
Pasta zehirleyebiliyor.Meyveler sorun degil de kreması bozulmus olabilir.Bulantı artarsa doktora gidin.Bayat pastadan teyzemler zehirlendiler


  • ırene adler  (28.12.17 23:37:28) 
kusabiliyorsan kus. karaciğerde ağır hasar bırakır küf ve mantarlar.


  • karlmarx  (28.12.17 23:42:49) 
@karlmarx: Bazı zehirlenme olaylarında kusmanın daha zararlı olduğunu okumuştum.


  • m e b  (28.12.17 23:43:50) 
kimyasal maddelerde örneğin fare zehiri, çamaşır suyu gibi yemek borusundan geriye tekrar çıkarken zarar verecek madde zehirlenmelerinde evet kusmak yanlıştır. ama bir gıda olduğu için, gıda zehirlenmesinde mümkünse kusturulur hasta-yaralı.


  • karlmarx  (28.12.17 23:48:33) 
küflenmis pastayı yanlıslıkla yedim olacak. ifade bozuklugu var.

mümkünse kus. icinde kalmasın.
  • eriksatie  (29.12.17 01:13:49) 
En son ekşimiş, alkol gibi kokusu olan pasta yediğimde gece mide bulantısıyla uyanmıştım. Felaket bulantı ve ağrı. Acile gittim ağrı kesici vurdu. Sonra öğlene doğru birşey kalmadı. He şey ishal kaldı geriye:)


  • sylr  (29.12.17 01:19:24) 
pasta zehirlenmesinden ölen var la ne diyonuz siz


  • regardless of what they say  (29.12.17 03:42:21) 
@eriksatie: Evet yav, gözümden kaçmış. Hep dikkat ederim halbuki böyle şeylere.


Gece epey bir kötü oldum ama bugün de ölmedim. Hadi, yine iyisiniz. Kıps :)
  • m e b  (29.12.17 16:24:36) 
[]

Nougat'lı Sony telefon kullananlara üç basit soru.

Şu an Sony Xperia XA Ultra kullanıyorum. Nougat sürümü mevcut.

1. Telefonunuzla OTG USB bellekleri açabiliyor musunuz?
Kardeşiminki Sony'nin dandik bir modeli. O bile açıyor ama benimki açmıyor.

2. Şaka gibi Sony'nin kendi dosya yöneticisi yok. Siz ne kullanıyorsunuz? Üçüncü parti, reklamlı yönetici kullanmak istemiyorum File Commander gibi. Mecburen General Mobile'ınkini yükledim ama memnun değilim.

3. Marshmallow'lu LG G3'te iken WhatsApp'tan gelen mesajı "Cevapla" diyerek okundu olarak işaretleyebiliyordum bildirim panelinden. Bunda ise öyle yapmama rağmen mesaj okunmadı olarak kalıyor. Çok önemli bir şey değil bu ama meraktan soruyorum. Marshmallow ile mi ilgili yoksa Sony ve Nougat ile mi ilgili?

 
[]

Hangi şeyler üzerine yapılan edebiyat/romantizme sinir oluyorsunuz?

Çay, rakı, "90'lar süperdi ya. Buram buram 90'lar kokuyor." gibi mesela. Siz hangi konulardaki romantizme sinir oluyorsunuz?




 
Çay, Leyla ile Mecnun(severek izlerdim), şiir sokakta muhabbeti ve sosyal medyada gördüğümüz diğer bayağı sözler, görseller.


  • voyager 1  (26.12.17 22:15:00) 
90lar edebiyati, eski turkiye ozlemi (simdiki turkiye boksa, eski turkiye bomboktu) ecdadimiz goygoyu ilk aklima gelenler.


  • allah yazdiysa bozsun  (26.12.17 22:15:19) 
pesoa gibi kendine acıma üzerinden prim yapanlara gıcık oluyorum. bunun farklı bir örneği hakan günday mesela


  • eriksatie  (26.12.17 22:21:50) 
her şeyin romantizmine sinir oluyorum ben, prim amaçlı olsun ya da olmasın. futbol romantizmi mesela, bu kadar maskülen olup da bu kadar romantizmi yapılan daha başka bir şey yok. özellikle bizim topraklarda arabesk duygular hala çok popüler, çok içselleştiriyoruz her şeyi. samimiyeti kaçıyor böyle olunca, gerçek hisler bile olsa yapmacık duruyor.


  • Bruce  (26.12.17 22:28:16 ~ 22:28:57) 
Ben bir şeylerin üzerine edebiyat/romantizm yapanlara sinir olanlara sinir oluyorum. Bırakın abi insanlar neyin romantizmini yaparlarsa yapsınlar. Nedir bu alınganlık?


  • gonion  (26.12.17 22:32:09) 
Köy hayatı, köylülük, kırsal detaylar, anadolu, şiveler.
Ve tabii ki cehaletin, bilmemenin, daha doğrusu öğrenmemenin, anlamaya çalışmamanın “ay ne kadar şirin ne kadar da samimi, adeta bizden biri ihi ihi ^^” şeklinde kaktırılması.

  • i m cool with that  (26.12.17 22:36:14) 
İzmir, izmirli olmak. Rakı, rakı içen kadın. Varoluşsal sancılar, kendine dert yaratmak ve bunun üzerinden kafa açmak.
Sinir olmaktan ziyade böyle muhabbetlere eşlik edemiyorum ya komik geliyor, ya zorlama. Bazen karşımdakini söylemlerimle kırıyorum.o yüzden sevmiyorum. Yoksa kim ne istiyorsa onu konuşsun banane.

  • denef  (26.12.17 22:36:35) 
@Gonion: Yok yav, kimseye bomba atıp da imha edelim demiyorum ben. Sadece hani, her ortamda kaçınamadığın, maruz kaldığın aşırı övmeler, edebiyatını kasmalar vs var ya, onun getirdiği bıkkınlık sadece.


  • m e b  (26.12.17 22:36:54) 
1-amerika'ya (emperyalizm değil, karikatürize edilmiş haline) takılmış solcu tiplemesi. öeh be abi, yetmedi mi...
2-her şeyi bozan kadın tiplemesi. kadın, başına buyruk davrandığı için tüm işleri bozar. bu nasıl bir bilinçaltı hareketi, yeter ya..

  • her giriste sifresini unutan adam  (26.12.17 22:41:16) 
Delikanlıyız, aşkına eşkiya falan triplerindeki her şeye.


  • roket adam  (26.12.17 22:41:25) 
Abartılan her şey. Özellikle varoluşsal problem yaşayan ve negatifliğini yayan insanlar. Asla iletişime geçmiyorum.


  • jazzabel  (26.12.17 22:48:12) 
Kadın öyle bir gider ki, gittiği yerde bilmemne... kadın öyle bir sever ki üstat, sevdiği yerde ıvır zıvır. Bu tarz "bir kadın olacak ki" edebiyatını çok sinir bozucu buluyorum.


  • sopiro  (26.12.17 23:16:42) 
Kahve

X kahve içmeden güne başlayamıyorum, y kahve içmezsem mal gibi oluyorum vs.
  • Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir  (26.12.17 23:22:17) 
Afili Filintalar tayfasının yaptığı her türlü edebiyat işte.


  • angelus  (26.12.17 23:25:04) 
[]

Şu terimi bilen var mı?

Ekşi Sözlük'te okumuştum hatta. Daha çok toplum üzerinde etkisi olan bir kişinin/zümrenin kullandığı dil ile ilgiliydi. Görünürde kulağa masum gelen ya da tehdit, ayrılıkçı veya intikam manaları içermeyen ama derinlemesine düşününce bu niyeti açığa çıkaran söz öbeklerini ifade etmek için kullanılıyor. Hatta RTE'nin "Bizim davamız" demesi de örnek verilmişti. Bu ifadenin sadece RTE taraftarlarınca bilinmesi ve diğerlerinin ise "RTE bizleri tehdit etti." diyemeyeceği kadar aleni olmayan bir ifade oluşu gibi. Zannedersem Gustave Le Bon'un "Kitleler Psikolojisi" eserinde de yer alan bir kavramdı ama emin değilim.

Double entendre, çatal dili ya da double speak kavramları gibi bir şeydi bu da. Umarım anlatabilmişimdir.


 
doublethink - çiftdüşün mü?


  • hayat aklini konusacak bir filozof uret  (25.12.17 16:13:31) 
Maalesef o değil. Benim söylediğim daha çok, gerçek niyeti maskeleme ve sadece muhtabın anlayabileceği ifadeler kullanma.


  • m e b  (25.12.17 16:25:39) 
euphemism


  • sik kullanilanlar  (25.12.17 16:35:08) 
Ne yazık ki her ikisi de değil. Aklıma takıldı kaldı. :(


  • m e b  (25.12.17 16:58:11) 
Takiye olabilir mi? (bkz: takiye)


  • ceyhan prensi adana  (26.12.17 14:51:17) 
Hayır, o da değil. :(


  • m e b  (26.12.17 17:07:11) 
retorik diyesim geliyor ama...


  • rahip janick  (26.12.17 17:09:01) 
kitleler psikolojisi'nde geçen terim post-truth sanırım. ama onun anlamı daha farklı. duyguların, kişisel görülerin gerçeklerin önüne geçmesi durumu post truth.


aklıma gelen yakın anlamlıları da yazayım belki bişiler çağrıştırır:
demogoji/ demogog
manipüle
innuendo (frp camiasında bahsettiğin anlamda kullanılıyor)
hipnotik
  • hayat aklini konusacak bir filozof uret  (26.12.17 18:56:23) 
Biraz sinir bozucu olacak ama bunlar da değil.


  • m e b  (27.12.17 02:04:53) 
Political correctness


  • congratulationsyouwon  (27.12.17 04:59:40) 
Hocam bu sefer buldum galiba. Ebedikelâm mı yoksa. Örtmece de deniliyor buna. Hani öldü demeyiz de Allah yanına aldı deriz. Veya Mevlana öldü demiyoruz da Mevlana'nın vuslatı diyoruz. Bu mudur? (bkz: euphemism)

Bir de noa word da olabilir mi?
  • ceyhan prensi adana  (30.12.17 16:30:11) 
Teşekkür ederim emekleriniz için ancak bunlar da değil ne yazık ki. Bulunca buraya da yazacağım zaten. Ben de hala araştırıyorum.


  • m e b  (30.12.17 18:15:40) 
Hocam (bkz: euphemism) başlığında belki bulabilirsiniz. Ayrıca şunu unutmuşum. (bkz: öfemizm)


  • ceyhan prensi adana  (30.12.17 18:45:10) 
Hocam sözlüğü okurken şunları okudum.
(bkz: yankı fanusu)
(bkz: echo chamber)
  • ceyhan prensi adana  (30.12.17 19:11:08) 
Çok şükür ki sonunda araştırmalarım sonuç verdi ve buldum o terimi, merak edenleriniz vardır belki:

en.m.gowikipedia.org

(bkz: dog-whistle politics)
Bahsettiğim entry de şu imiş:
eksisozluk.com
  • m e b  (30.12.17 19:13:03) 
Hepinize de emekleriniz için ayrı ayrı teşekkür ederim tekrardan.


  • m e b  (30.12.17 19:16:41) 
Hele şükür.


  • ceyhan prensi adana  (30.12.17 19:45:12) 
[]

Twitter'da kimleri takip ediyorsunuz?

Ekşi Sözlük'te başlığı var da yarısından çoğu çöp, geneli ise futbol ya da özgün olmayan sözde komedi sayfaları.

Siyaset, haber, futbol, "evseksisi, odunadam" gibi fenomen hesaplar dışında takip ettiğiniz kültürel, mizahi ya da ilginç/özgün hesaplar var mı?


 
şu hayatta herhalde en çok özen gösterdiğim şey Twitter'da takip ettiğim kişilerdir. İfşa olmasa direk profilimi paylaşırdım :)

Herkese hitap edebilecek biri olarak mserdark'ı tavsiye edebilirim.
  • mr sherlock  (23.12.17 20:54:07) 
@AyhanSicimoglu, @cesitlikonular, özen kardeşler, @okumusokan daha da var.


  • l arrache coeur  (23.12.17 21:01:42) 
[]

Arkadaşınız tarafından uyarılsanız nasıl karşılarsınız?

Soru biraz başka yöne kaymış gibi duruyor da sorduğum o değil.
Çevrenizde hep kendi ahlaki ilkeleri ve değerleri doğrultusunda yaşamaya çalışan bir insan profili çiziyorsunuz. Bazı durumlarda zaman zaman bu ilkelerinizden saptığınız, bu ilkelerinizle çeliştiğiniz anlar oluyor diyelim. Şimdi, kendinize yakın gördüğünüz biri tarafından bu sapmalarınız/çelişkileriniz sebebiyle "Gittiğin yol yanlış. Bu, senden beklenmeyecek bir hareket. Farkında mısın, bilmiyorum ama bunu yapan sen ile tanıdığım sen arasında epey fark var." minvalinde dostane şekilde uyarıldığınız ve eleştirildiğiniz durumlarda tepkiniz ne olur?

Bir de bu arkadaşınızla "Birimiz bir konuda yanlış yaptığında diğerini uyarsın." şeklinde de tabiri caizse sözleştiğinizi düşünün. Yaptığınız hatalar onu bağlamıyor bu arada.

Vereceğiniz cevapta gerçekten samimi olmanız, bir konu hakkında vereceğim karara bağlılığımı sonlandıracak ya da devam ettirecek. Teşekkür ediyorum şimdiden.

 
çok samimi arkadaşımsa dediğini dikkate alırım. yok değilse sallamam.


  • elorelia  (22.12.17 19:57:13) 
Hayat siyah ya da beyaz değil biliyorsun, daha çok gri. Ben olsam en başta böyle rigid bi adam-kadın olmaktan vazgecerdim.


  • binder dandet  (22.12.17 19:58:12) 
düzgünce uyardığı takdirde sorun etmem, problem değil uyarmış olması teşekkür ederim derim yoluma devam ederim. Tabii bu uyardığı şeyin ne olduğu ile de alakalı bir durum. zaman geçiyor, elde olan, ihtiyaçlar, bedenin, duyguların düşüncelerin vs değişiyor ister istemez böyle bir şeyin konusu ise sorun etmem. aksi halde halen hoşlandığımız kadının saçını çekerdik.

eğer sinirle, üzüntüyle vs. yaptığım yapacağım şeyler için uyarılmışsam bi kendime bakıp çeki düzen vermeye çalışırım becerebilirsem ne ala.
  • selam  (22.12.17 20:05:43) 
İlla arkadaşım olmasına gerek yok, eleştiriyi kim yaparsa yapsın dikkate alırım. Tabi bunda benim çevremin de etkisi olabilir, benim etrafımdaki insanlar daha çok pohpohcu bi' yaklaşım gösterirler hem olumlayan manada ''sen şöylesin, böylesin'' gibi. hatta daha öncede anlatmıştım, ben kekemeyim yani teknik olarak kekemeyim, konuşma güçlüğü çekiyorum ama insanlara bunu kabul ettirmem zor olmuştu ''yok ya sen kekeme değilsin'' olur öyle herkes kekeliyor filan dediler.

Yani bu yüzden ben olumsuz fikir beyanlarında, eğer algoritmik yöntemle ulaşıldıysa kimin söylediğini önemsemeden bi' kontrol ederim kendimi o doğrultuda. Eğer haklı ise, bunu nereden ayrımsadığına ve bu durumu öncelikle nasıl yönlendireceğime devamında da rahat bir anımda nasıl çözeceğimle ilgilenmeye çalışırım.

O yüzden hep tuhaf bulmuşumdur, ''birisine deodorant kullanması gerektiğini nasıl izah ederiz ?'' sorularını. Misal ben eğer kötü bir koku saçıyorsam isterim ki, bunu birisi insanlık namına gelsin bana söylesin. Ya da dişimde maydonoz kaldıysa, vakko yeşili ceketimle kendimi şık zannederek gezerken filan, eğer teknik manada bir olumsuzluk varsa beni uyarsın benimle konuşsun isterim, çünkü bu zaten benim için olumlu bir düzeltme ile sonlanacak bir durum.

keza aklına çok az bile olsa güvendiğim kişilere(yani kendi kendine düşünebilecek-kendi fikirleri olabilecek- kapasitede olması yeterli) ara ara sorarım; davranışsal ya da düşünsel olarak ben de gördüğü herhangi bir zaaf/problem/eksiklik olup olmadığını. Yahut bir olay karşısında birçok kişiden bakış açısı tavsiyesi alırım.

Bunlar pozitif şeyler, sizi geliştirir. -ki eğer karşıdaki sizinle ilgili tecrübelerini aktarıyorsa daha da kral birşey.
  • mete kudur  (22.12.17 20:09:13) 
Durup bir dusunurum hakli mi diye. Karara varip ona gore devam ederim.


  • rusyalı kozmonot  (22.12.17 21:06:55) 
Bu konuda kendime güvenemiyorsam, yani daha önce yoldan çıkmışsam ve bunu çıktıktan sonra fark ettiysem, yani yoldan çıkmaya meyilliysem evet; bu eleştiri ya da uyarı kimden gelirse gelsin dikkate alırdım.

Daha önce böyle bir durum oluşmadıysa ancak bu uyarı beni çok iyi tanıdığını bildiğim birindense yine dikkate alırdım. Bu demek değil ki yaptığım şeyden tamamen vazgeçeceğim; daha dışarıdan, farklı açıdan bakmaya çalışırdım ve bu süreçte "şöyle şöyle yaptığım için mi uyarıyorsun, anlamaya çalışıyorum" diyerek o kişiden yardım da alırdım.

Yalnız şöyle bir detay var, eğer sen yaptıklarının önceki senden farklı olduğunu biliyorsan, sonuçlarını kestiriyorsan, yani bilinçli bir yoldan çıkışsa bunu arkadaşına söylemen lazım. Ne yaptığımın farkındayım ve kendimi tanıma sürecinde her iki ucu da yaşamayı istiyorum, bu şekilde hayatımın kalanını hangi uçta geçireceğime daha net emin olabilirim diyebilirsin mesela. Kontrol sende mi değil mi bilmesi lazım yani.
  • Bruce  (22.12.17 21:32:48) 
İlkten bozulurum muhtemelen ama sonrası için memnun olurum. Sevdiğim ve aklına güvendiğim insanın eleştirisini önemserim kesinlikle dikkate alırım çünkü bilirim ki beni düşünüyor. Açıkçası ben buna gerek görüp yapmak istesem de yapamam sadece kendi sorarsa yorum isterse yaparım incitmeden. Bu arada hasetten ileri gelen hiçbir eleştiriyi ciddiye almam.


  • mslny  (22.12.17 21:43:10) 
[]

Bu, karşılık beklemek midir sizce?

Ali/Ayşe diye bir arkadaş var. Bu şahıs, yakın arkadaşlarının doğum günlerini ezbere biliyor (Facebook hatırlatması sayesinde değil), imkanı el verirse hediye ile el vermezse de arayarak ya da en azından mesaj atarak kutlama yapıyor. Bu arada bu arkadaşlar doğum günü olayını saçma buluyorlar, yine de bu şahıs bir şekilde kutluyor. Her neyse, bu şahsın doğum günü ama bu arkadaşları ne bir mesaj atıyor, ne bir arama yapıyor. Bu şahsınsa tek isteği sevdiklerinden en azından böyle bir günde güzel şey duymak, sevdiklerinin onun yanında olduğunu bir kez daha bu gün vasıtasıyla hissetmek. Şimdi bu şahıs karşılık mı beklemiş oluyor? Bu vatandaş haklı mı, haksız mı?




 
ya abi bırakın şu doğumgünü işlerini, sen yapıyosun diye herkes aynısını yapmak zorunda değil. kendini üzme bu tip işler için. içinden geliyosa kutla, karşılık bekleme.


  • eksimeksi  (20.12.17 23:44:30) 
Karşılık bekleme gibi değil bu; Ali/Ayşe için önemliyse ve ben de ona değer veriyorsam, sevineceğini biliyorsam kutlarım, ki doğum günü bana da saçma geliyor. (Bir kere doğum günümü unuttum. Sabah kalkınca Facebook'ta 20-30 küsur ileti gördüm. İletileri açana kadar 'Eyvah, İstanbul komple patladı, millet kendini güvende olarak işaretliyor herhalde' diye yüreğime indi). Hassas olan kişinin hassaslığı esastır bana kalırsa ama arada bir unutulursa da yaygara olmasına gerek yok.

Bir arkadaşım var; doğum gününü kutlu doğum haftası gibi kutlar. Ben de onunla birlikte kutlu doğum haftası gibi kutlarım ama benim doğum günümü kutlamayız örneğin; çünkü ben bile kutlamıyorum ama benim de hassas olduğum, onun hassas olmadığı başka konular var; o konularda da o dikkat ediyor. Ben de taaa bir hafta öncesinden alarm kurmaya başlıyorum doğum gününü unutmayayım diye.
  • aychovsky  (20.12.17 23:45:23 ~ 23:48:48) 
karşılık mı bekliyor? Evet

haklı mı? Karşılık bekleyerek bir iş yapıyorsan kendini de garantiye alman şart. Öte yandan haklı veya haksız diye bir durum yok ortada. İçten gelmeyen bir doğum günü kutlamasını kabul edecek kadar muhtaç mı bu kişi?

Doğum günü kutlamayan arkadaşının doğum gününü kutlayarak karşı tarafı 'borçlandırmak' gereksiz bir hesap kitap işi. Kutlarsan kutlarsın da yani, büyütecek de bir durum değildir.

Millet Japonya'da oyun konsoluyla evleniyorken doğum günü kutlamak da biraz boş değil mi? Adetten yapılan bir şey oldu çıktı, eğlenceye bahane olsun. Bayram tebriği de adet, gelenek sürsün...
  • idexo  (20.12.17 23:53:11) 
Kendisinin onem verdigi bir seyi yakinlarindan beklemesi cok buyuk bir sey degil. Ben normalde kendi dogum gunumu bile kutlamam ama bu konuda hassas olan ve kutlanmadiginda darilacak arkadaslariminkini mutlaka kutlarim. 30 saniyemi aliyor bi mesaj yazmak. Bence bu kisinin arkadaslari kaba saba insanlar.


  • rusyalı kozmonot  (21.12.17 00:12:41) 
Haklı

Arkadaşlar arasında kim neye önem veriyorsa diğerleri de önem verir genelde. Saçma bulan saçma bulur ama olay doğum gününden çok değer verdiğini göstermek. Bir telefon açmak zor değil. Evin büyüklerini bayram zamanı aramak istemeyen gelenek görenek fff :(( diyen ergenler gibi diğerleri. Ben de bayram seyran sevmem ama annem babam seviyor diye mutlu ediyorum napayım iki cümle için insanları kırmamak lazım.

Ben kendi arkadaş grubumu anlatayım. Biz de birbirimizin doğum gunlerini unutuyoruz. Bir hafta öncesinden doğum günü olan kişi haftaya benimlesiniz kutlama yapıcaz x yerde diye hatırlatır. Bizde en güzel yöntem bu.
  • jazzabel  (21.12.17 01:16:53) 
[]

Telefonum yere düştü ve açılışta takılıyor

Telefonumu kardeşim bir saat önce tezgahtan fayans zemine düşürdü. Kırık vs yok ama açmaya çalışınca sürekli açılışta takılı kalıyor, LG logosunda döngüye giriyor. Kimi zaman da "Android yükseltiliyor" uyarıso veriyor. Şimdi bu bir daha açılmaz mı ya? Buna benzer deneyim yaşayan var mı?

Bir de evde dandik bir Android telefon var. Ben şimdi ona Whatsapp kursam ne olacak? Yedeklemeyi kapatmıştım Whatsapp'ta. Yeni telefonda mesajlar vs hepsi gidecek ve bu arada gelen mesajlar çıkmayacak mı?


 
Selam,

Cihazınızın bataryasını söküp bi poşete koyduktan sonra yarım saat kadar derin dondurucuya koyun. Sonrasında bi açmayı deneyin. LG ekranında kalmaya devam ediyorsa cihazın modelinin nasıl hard reset yapıldığını araştırıp bunu deneyin.


Yedekleme olmadığı için herhangi bir değişiklik olmayacak. Telefonun kapalı olduğu sırada gelen mesajlar da yeni cihazınıza düşmüş olacak.
  • allegrezi  (18.12.17 17:43:59) 
sanki bana bootloopa girmiş gibi geldi. eğer böyleyse servisten başka yolu yok, anakart değişecek. (lg g4ten tecrübeliyim.)


  • inheritance  (18.12.17 18:03:24) 
@inheritance: LG'nin o kronik sorunlarını biliyorum ama bu, yere düşürünce ortaya çıkan bir sorun olduğu için hala aynı sorun olup olmadığını bilmiyorum. LG G3 zaten benimki.


  • m e b  (18.12.17 18:24:14) 
[]

Bazı erkeklerin saçı nasıl o kadar güzel oluyor?

Benim saçlarım zift karası ve hem yapısı hem de görünüş itibariyle fırça gibi. Otobüste, metroda, sağda solda karşımdan gelen bazı erkeklerin saçları ne kadar da bakımlı, ipek gibi yumuşak ve parlak görünüyor. Resmen şampuan reklamlarından fırlamışlar gibi. Bunlar şanslı oldukları için mi öyle yoksa gerçekten çok bakım yaptıkları için mi öyle?

Benimki de dalga dalga, hep yataktan az önce kalkmış gibi, Einstein'ın kara saçlı hali gibi :(


 
Genetik. Biz "Alman saci" diyoruz onlara. Genelde Alman arkadaslar saclarina herhangi bir bakim yapmasa bile dustan cikinca ya da uyandiklari anda sampuan reklamindan firlamis gibi gozukuyorlar.


  • crown  (17.12.17 22:49:25) 
28 yaşında erkeğim daha başka bir erkeğin saçı nasılmış diye dikkat etmedim.

cevap: genetik
  • japon askeri  (17.12.17 22:50:17) 
saçın kalınsa kalındır yapacak bir şey yok.


  • eksimeksi  (17.12.17 22:50:40) 
Bakımla ilgisi yok pek, onlar şanslı.

@japon askeri, kendi saçınızdan memnun olmasanız ederdiniz belki :))
  • hair freak  (17.12.17 23:07:46) 
Bence bakımla sizin de saçınız güzel olabilir. Erkek saçından pek anlamam ama en azından yapısı kadınınkine biraz olsun benziyordur bence. Şampuandan sonra saç kremi kullanmak ya da duştan sonra 1-2 fıs saç yağı uygulamak fark yaratabilir gibi geldi.


  • ofelia  (17.12.17 23:12:29) 
[]

Şu sözlük yazarı kimdi?

Aşağıdaki Yunanca sorusunu görünce aklıma geldi.
Bir yazar vardı, Yunanca biliyordu, Ankara'da yaşıyordu. Bir de ifşa yaparken videolu ifşa yapmıştı, dayak yiyordu ufacık bir rol aldığı diziden. Hatta "Unutma Beni" dizisiydi. Hangi yazardı yav o? Burayı da çok aktif kullanıyordu.



 
cekilmis gayfe


  • dissendium  (16.12.17 20:41:12) 
[]

Kendini iyi ifade edememe durumunun üstesinden nasıl gelinebilir?

Ben kendimi pek iyi ifade edemiyorum. Yani aklımdan geçenlerle söylediğim/yazdığım şeyler arasında sığlık açısından uçurum oluşuyor hep; ya tam nokta atışı yapamıyorum, ya gereksiz detaylara giriyorum ya da asıl demek istediklerimin 2/10'sini anca söyleyebiliyorum.

Konuşurken bazen-aslında çoğu zaman- karşımdaki kişi "Öfff, iki saat ne kafa ütüledin be!" der gibi bakıyor. Arkadaş ortamında da ben bir şeyler anlatırken karşımdaki kişi önce anlamsız bakıyor, sonra başka bir arkadaşım "Ya aslında şöyle şöyle diyor." diyerek nokta atışıyla birkaç cümlede şak diye anlatabiliyor benim demek istediklerimi. Tanımadığım kişilerden de "Sen yurt dışında mı yaşadın?" diye sorularla karşılaşıyorum. :(

Kitap okumayı çok seviyorum, elimden geldiğince de okurum her şeyi. Ama bu okuma alışkanlığı da bana kelime dağarcığı yönünden olsun, kendini iyi ifade etme konusunda geliştirme açısından olsun, sanki hiçbir katkı sağlamamış gibi duruyor.

Mesela gerek Ekşi Sözlük, gerek burası, gerekse diğer sosyal mecralarda milletin kendini ifade etme yeteneğine dibim düşüyor. Ya etrafımda kitaptan pasajlar okur gibi konuşan arkadaşlarım da olunca bayağı kendime acıyorum. Bu yöndeki eksikliğimi daha çok hissediyorum.

Ne yapmalıyım?

 
konuşmadan, yazmadan önce bir kez daha düşün yeter..


konu ne ? bu konu hakkında ne biliyorum ? O zaman buna göre nelerden bahsedeceğim ? nasıl bahsedeceğim ? nereye bağlayacağım ?
  • AlsterWasser  (14.12.17 00:00:55) 
yazın. yazdıklarınızı bir hafta sonra okuyun. daha tarafsız olursunuz.

kendinizi kayda alın. telaffuz, kelime seçimi gibi konularda biraz daha dış göz gibi bakma şansını bulursunuz.

olmadı yakın bir arkadaşınızı oturtun yanınıza. "nedir ilginç olan anlat hele" diyin.

kitap okumayı seviyorsanız, içeride gerekli parçaların mevcut olması beklenir. ama bunları yanyana getirmek, ahenk yakalamak için biraz denemek lazım. bu yüzden siz de hiçbir şey katmadı gibi düşünebilirsiniz. gömülü hazinenin toprağın üzerinden anlaşılamaması gibi.
  • EasyTiger  (14.12.17 00:05:00) 
konuşa konuşa öğrenirsiniz konuşmayı, biraz da yazı yazın, bu blog olur, sözlükde başlık olur fark etmez, cümle kullanmayı öğrenirseniz bu konuşmanıza da yansır; tabii alt yapınızı da sürekli bilgi ile doldurarak güçlendirmelisiniz, tvlerdeki, video'lardaki konuşan insanları iyi gözlemleyin, vurguları nasıl kullandıklarını, anlattıkları şeyi nasıl giriş-gelişme ve sonuç olarak sundukları iyi yakalayın; bir de tabii kelime hazneniz geniş olmalı, bunun için ne olursa olsun çok okuma yapmalısınız.


  • gezegen olan pluton  (14.12.17 00:05:46 ~ 00:07:10) 
Bu arada yazı ve kendi kendinize konuşmak için sevdiğiniz konu seçin. Mesela sorular hazırlayın, röpörtaj gibi bunlara yanıt verin.

En sevdiğiniz kitaplar ? Neden onlar ? Vb. Çok konu çıkar kitaptan.

Sinemaya ilgi duyuyorsanız o da olur.
  • EasyTiger  (14.12.17 00:21:52) 
[]

Anne ya da babası ateist olup da kendisi inançlı olan birini gördünüz mü?

Annesi/babası dindar olup kendisi ateist olanları çok görüyoruz ama tersiyle ben hiç karşılaşmadım. Sizin var mı öyle tanıdığınız? Eğer bizzat siz bu durumdaysanız hiç çatışma oluyor mu aranızda?




 
tam olarak değil ama kendisi anne babasından çok daha koyu dindar olan bir öğrencim var. Hatta ailesi gelip "biraz idare edin, biz de garip buluyoruz ama şu anda keşfetme aşamasında" falan dediler. Türk değiller.


  • sopiro  (12.12.17 19:23:00) 
dayım ateist oğlu değil. oğlu 30 yaşında.


  • bohr atom modeli  (12.12.17 19:24:06) 
Ateist değil de okumuş, arada bir iki tek atanlar vardı.
oğlu da aynı ortamlarda büyüdü ama yobaz gibi oldu resmen, ortaokulda irc’de biriyle tanışmış falan.

  • passion rules the game  (12.12.17 19:24:31) 
aziz nesin'in büyük oğlu müslüman mesela...


  • dilemma of subscribtionability  (12.12.17 20:57:19) 
[]

Sizin sevdiğiniz bir şeyi başkaları sevmeyince şaşırıyor musunuz?

Ya da sizin sevmeyip de başkalarının sevdiği bir şeyde şaşırıyor musunuz? Örneğin bir şarkıyı adeta orgazmik ya da etkileyici buluyorum. Arkadaşıma önerince "Bu ne ya? Resmen bok gibi, neresini sevdin bu kadar?" diyor. Bende bıraktığı etki, onda hiç yaşanmıyor. Ben de epey şaşırıyorum, hayal kırıklığına uğruyorum. Ya da ne bileyim, mesela bir yiyeceği tapacak kadar sevenler var, tadıyorsunuz ama siz aynı şekilde beğenmiyorsunuz vs. Hani olay, nihayetinde zevkler-renkler meselesi ama bunu zaman zaman görmezden geliyoruz sonuçta.

(Olayı "Millet senin/benim zevkine göre mi yaşayacak ulan?" tepkisine indirgemeden cevap verirsek daha güzel olur. Kimseye "Sen ne anlarsın güzel müzikten/yemekten!" demiyoruz burada.)


 
seinfeld izleyip de sevmeyenleri anlamıyorum mesela. friends daha iyi diyorlar 2-3 sezon izledim friends de fena bir dizi değil ama bu ebedi tartışmanın açık galibi bana kalırsa seinfeld. friends'ten bağımsız olarak da izleyip sevmeyen kimseleri hiç anlamıyorum, gayet fıstık gibi bir dizi işte.


  • nickimin hakkini veremedim  (07.12.17 18:55:04) 
şaşırmıyorum. Normali bu değil mi zaten


  • aquarium  (07.12.17 18:58:36) 
Şok oluyorum


  • denef  (07.12.17 18:59:54) 
Köpekleri sevimli bulmayan garip insanlar var. Ben buna hayret ediyorum.


  • ms brownstone  (07.12.17 19:03:11) 
çok şaşırıyorum.

mesela uğruna adam bıçaklayacağım bi tatlı için, bu ne yaa? demişti biri. şaka gibi.
veya çok beğendiğim bir kitabı/filmi falan beğenmiyorlar, inanamıyorum.
  • Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir  (07.12.17 19:04:52) 
oluyor oluyor yalan yok.

ilk bi şaşırıyorum sonra kendi yoluma bakıyorum. iyiki de benim sevdiklerimi herkes sevmiyor.

bazen de bağzı insanların sevmemesi doğru yolda olduğumu gösteriyor kendi adıma tabii ki. o zaman şaşırmıyorum.
  • AlsterWasser  (07.12.17 19:05:32 ~ 19:05:53) 
Kendim bu kadar değişirken başkalarıyla farklarıma hiç şaşırmıyorum.
Müzik örneğinden gidersek; mesela iki yıl önce döndüre döndüre dinlediğim parçayı geçen gün tekrar dinledim, hiç bir anlam ifade etmedi. Gençliğimde saza bayılırdım, sonra keman / çello sevdim, şimdilerde fellik fellik gitar solosu arar oldum.

Muz sevmeyenleri hâlâ pek anladığımı söyleyemem yine de :)
  • hayat aklini konusacak bir filozof uret  (07.12.17 19:22:58 ~ 19:24:26) 
Kapali havanin nesi sevilmez... kapkara bulutlar, hafif bir serinlik... hadi bu goreceli.

Bebekler, cocuklar nasil sevilmez.
  • runagain  (07.12.17 19:47:54) 
hayat aklini konusacak bir filozof uret + 1

Benim zevkim yıllar içinde değişiyorken, şaşırmıyorum.

Şaşırdığım bir iki şey var. İlki, birinin bir şeyi çok seveceğini tahmin ediyorumdur, normalde zevkine çok uygundur ama sevmemiştir, 'Aaa, sen bunu mu sevmedin. Ben seversin diye düşünmüştüm' diyerek şaşırırım. İkincisi de, bir şeyin bana göre uç bir sevilme nedenine, sevilmeme nedenine şaşırabilirim. Örneğin, Little Miss Sunshine'ı izlediğimde ruhum daraldı, içim karardı, hatta birkaç gözyaşı döktüm ve açıkçası pek sevmedim. Sonra yorumlara bakıp 'İçimi ısıtan, iyi hissettiren film' gibi yorumlar okuduğumda çok şaşırmıştım. Yani, sevilmesi şaşırtmazdı ya da 'Güzel bir kara komedi idi. Kara mizahı severim' gibi yorumlar görsem şaşırmazdım ya da bir şey hissetmezdim ama 'İçim ısındı, günüm aydınlandı' gibi yorumları görünce 'Yok artık. İzlediğimiz aynı film değil' diye şaşırmıştım mesela. Böyle upuç bir fark olmadıktan sonra pek şaşırmıyorum.
  • aychovsky  (07.12.17 20:47:14) 
[]

Sevdiklerini aşırı derecede sahiplenme durumu

Şöyle söyleyeyim, küçüklükten beri genelde herkesçe sevilen ama kimsenin de kendine yakın arkadaş olarak görmediği biriydim. Tabii kimileri bir alandaki becerimden faydalanma amaçlı da sahte yakınlıklar kuruyordu, farkındaydım. Dolayısıyla hep senelerce hem gönül hem de dostluk açısından hep yalnızdım.

Üniversite zamanı ise hiç beklemediğim, üzerine çaba harcamadığım halde iyi dostlar kazandım. Öyle ki üniversitenin hiç bitmemesini sadece bu sebeple bile istemiyordum.

Her neyse, şimdi o zamandan beri edindiğim arkadaşlarımı aşırı sahipleniyorum. Yani bildiğiniz, bir sevgiliye/eşe duyulan bağlılık ve duygusallık var cinsel boyut hariç. Ve bu sahiplenme duygusu o kadar keskin ki arkadaşlarımın sevgili yaptığını duyunca kendi adıma bocalıyor ve üzülüyorum. Sanki sevgili edindikleri/evlendikleri için bana artık dünyalarında eskisi gibi yer kalmayacak diye endişeleniyorum. Aynı şekilde ben de her defasında fırsat olsa bile sevgili edinme konusunda çok büyük adımlar atmadım aynı gerekçeyle. Bana göre dostlar birbirine yeter kafasındayım. Ama onların yeni arkadaşlarını, sevgililerini duyunca da pabucumun dama atıldığını düşünmekten de alıkoyamıyorum kendimi. Sanki dünyanın çok güzel bir şeyine sahip olmuşum da az sonra elimden alacaklarmış ve ben yine üniversite öncesi yalnızlığıma dönecekmişim gibi hissediyorum. Arkadaşlarım da kimi zaman "Yav senin bana hissettiğin sevgiyi bir kızın göstermesini ne kadar da isterdim." dedikleri veya "Ya aq ben sevgilin değilim, beni niye böyle düşünüyorsun?" diye hayıflandıkları da oluyor.

Bunun, senelerdir yalnız olup da dostuğun tadını çok geç tatmama bağlıyorum ama anormal geldiğini de biliyorum. Peki, ne yapmalıyım ki? Çünkü hem etrafımdakileri bıktırıyorum herhalde, hem de üzülüyorum karşı taraftan böyle şeyler de görmedikçe. Ne yapayım ben?

 
Yalnız kalmaktan korkma. Beni mesela okuldan arıyor arkadaşlar telefonla. Telefonum sessizde oluyor. Açınca niye açmadın aq diye küfrediyorlar. Niye açmıyorsun, bir şey mi oldu, merak ettim falan demiyorlar. Biraz daha kankacılık tarzında davranırsan hem kafan rahat eder hem de karşındakini sıkmamış olursun. Bu durum sevgiyi yücelttiğin için de oluşuyor aynı zamanda. Sevgi güzel bir şey ama mutlak sevgi yok hayatta. Bugün sevdiğini yarın sevmeyebilirsin. İnsanlarla beraber duygular da değişir.


  • dissendium  (29.11.17 15:45:27) 
@for day to break: kitabın tam olarak adı ve yazarını rica edebilir miyim?

@someonewalksalone: Benim korkum da bu maalesef. Ölene dek bu sebeple de mutlu olamamak.
  • m e b  (29.11.17 16:01:07) 
[]

Egoist ve narsist insanlar kendilerini aşağılar mı?

Şöyle bir profil düşünün: Bir adam hep bilgi satmakla, kendi bilgisiyle insanları ezmekle ve "Siz nereden bileceksiniz böyle şeyleri? Onun aslı şöyledir..." şeklinde etrafındakilerini aşağılamakla itham ediliyor. Bu zat farklı zaman dilimlerinde ise "Ben çok aptalım!", "Keşke sizin/onlar gibi zeki olabilseydim." gibi yakınmalarla çeşitli alanlarda kendi eksikliğini dile getiriyor, öyle ki bu yakınmalar etrafına rahatsızlık vermeye başlıyor.

Şimdi, bu adam denildiği gibi kendini beğenmiş ve egoist biri olsa böyle yapar mı yoksa bu yakınmaları dahi aslında "Bakın, ben o kadar şahaneyim ki kendimi bile eleştirebilir, yerden yere vurabilirim." gibi gizli egoist tavrından bir hareket mi olur? Bir nevi, fazla mütevazılık kibirdendir derler ya, o misal.


İşin özü, siz çevrenizde kendini beğenmiş dediğiniz kişilerin, hakarete varan öz eleştiride bulunduğuna şahit oldunuz mu?

 
evet


  • purple rain  (08.11.17 22:12:07) 
ben kendimden biliyorum işi. olur.

Ayrıca ''kendini beğenmek'' kavramı yanlş anlaşılıyor, kendini beğenmişlik 2 durumda ortaya çıkarmış. birincisi pis gurur, 2.si ise sosyal çözümleme. Yani ya pis gururundan bu şekilde davranıyordur; (bkz: pis gurur) ya da gerçekten diğer insanlardan daha gerçekçi olduğu için, arada kendi aptallıklarını da beyan edebiliyordur.

bu aptallık ya da yaratıcılık bir süreklilik teşkil etmek zorunda değil. Misal bugün çok günümdeyim diye bir deyim var, mesela adam bir problemin çözümünde o an çözümleyemeyebilir ama başka zamanda beyin daha proaktif çalışarak çok daha hızlı olaya refleks verebilir. Yani süreklilik teşkil etmez, ama ortalama değer olarak kendini daha çözümleyici buluyorsa toplum buna ''şımarıklık'' gibi yaklaşabiliyor.

Oysa bu yaklaşım da (bu kısmın sorunla bi' alakası yok) gerçekleri kaldıramamakla alakası var, misal ben daha eleştriyi kaldırabilen bir ademoğluna denk gelemedim. Adam fiziki gerçek olan eleştiriyi bile kaldıramıyor. Keza bütün insanı anlatan eserlerde bu vurgulanmıştır, KIRMAYIN insanları diye. Sen kırmıyorsun ki, gerçek kırıyor bunu kimseye anlatamıyorsun.

Yani hakarete varan eleştiri diye birşey yok, olaylar şu şekilde çok nettir, ya vardır gerçektir ya da yoktur gerçeken hakarettir.
  • mete kudur  (08.11.17 22:22:07) 
bu adam egoist çakalın teki
narsizim başka birşey ayrıca.

  • bana her yer cehennem  (08.11.17 22:26:38) 
"siz nereden bileceksiniz" tavrını takınıp da kendini alenen eleştireni ben pek gözlemlemedim, şimdiye kadar. kendini samimiyetle eleştireni, diyeyim.

şöyle ayırayım durumu. narsisist insan özgüveni çok düşük insandır. bir egoist narsisist olabilir veya olmayabilir ama narsisist, özgüven düşüklüğü kendisini manipülatif hareketlere zorladığı raddeye geldiğinde narsisist olur. gizli narsisistse etrafınca pamuk gibi insan diye değerlendirilebilirken yakınları aynı insandan bahsedilip bahsedilmediğini sorgulayacak hale gelirler.

bunu şunun için söyledim. özgüven düşüklüğü olduğu için yarasını sürekli saklamaya çalıştığından suçu hep etrafa atan, odak kaydırmaya çalışan insan o açık yarayı göstermeye kalkarsa özgüveni artmış insandır bana göre, aksi halde bu bir çelişki oluyor.

ancak şöyle bir durum var ki özgüveni gidip gelen insan da var. mod değişikliğine bağlı olarak. depresif anında benden cacık olmaz deyip manik anında küçük dağları kendi yarattığını düşünecek kadar iki ayrı kişiliği içinde taşıyan insanlar, bipolarlar yani. örneğin. ancak oradan o zaman ben çıkarıyorum ki bunlar kişilik değil, bunlar halet-i ruhiye, yani paso kimyasal. kimyasallarla aktif olan ilgili beyin bölgeleriniz belki o kimyasalın aktif olduğu hallere has ruh hallerini de kendi kendine çağrıştırıyor, beraberinde kullanıma sokuyordur belki. bu sinaptik örgülerle ilgili nörologların bize anlatacakları herhangi bir kişisel gözlem ve hatta psikologların anlatacaklarından daha fazla olur diye düşünüyorum o açıdan. benim kıyıdan köşeden anladığım bu.

"ben o kadar şahaneyim ki kendimi böyle eleştiririm" kafası ise bence iki ayrı yapıda mümkün: 1. dediğime aslında kendim de inanmıyorum, bu benim bir zaafiyetim değil, sadece önünüze böyle nispeten önemsiz bir şey attım ki, sizi tavlayabileyim, üstte olduğum sizin aklınızda da konsolide olsun çünkü bu "x" konudaki ufak sahte eleştirim "evren-x" konularda hiç de öyle bir eleştirim olmadığını gizliden anlatıyor, kafanıza sookuyor ve bu eleştiriyi kabul eden diğer yandaki eleştiri yokluğunu da, çaktırmazsam, kabul eder" diyen kişinin manipülatif kafası

2. benim biraz dahil olduğum kısımdır bu, küçük emrah etkisi diyorum artık, ortada kendini eleştiren tek enayinin kendisi olduğunu, hatta bu yapıldığında insanların bunu kullandığını, buna da üstelik "özgüvensizlik" dediğini görünce gelen bir kandırılmışlık hissi ve hışımla "böyle de iyiyim, devam da edicem pislikler" gibi bir ergen kafası hasıl olur.

şimdi bu kişinin kendi gerizekalı yanılgısı da olabilir, belki ortada kendi gördüğünden çok daha fazla özeleştiri yapabilen insan vardır ama kişi bu kafa içerisine kendisini hapsettiğinden bunu o sırada algılamaz. hoş, ben kendimi yıllardır çıkartmaya çalışsam da görüşümde kırılmaya neden o filtrenin bazen farkına varıyorum ve kendi kişisel özelliklerime baktığımda kesinlikle özgüveni eksik bir insanım, kesinlikle onay aradığım oluyor , kesinlikle insanlarla ve kendimle garip bir kavgam var. şu farklar var sadece: durumu itiraf ediyorum, onayı, tabii önemsediğim insanlarsan önemsediğim konularda, içimden diliyorum ama dışarıdan asla istemiyorum ve asla insan kullanmıyorum. yani yaptığımın manipülatif bir değeri yok. yani narsisizme neden olan kaynak varsa bile sonuç öyle değil, kendini -default- öne koymayı doğal karşılayabilen biri olmadığım için egoistliğin olmadığı kesin. acaba olanaklarım olmadığından mı manipüle etmiyorum yani etmiyor değil de edemiyor muyum? bunları da sormak lazım. böyle bir durumda kişi seçim mi yapmış yoksa kendi durumuna razı mı gelmiş, anlayabilmek için bence kişinin geçmişine bakmak lazım. onu bugün anlatmaz, bugüne nasıl gelindiği anlatır.

ben kendim bu durumdayken çevreme baktığımda, dolayısıyla, bu soruları aklımda bulunduruyor ve kendini beğenenler arasında kendilerini sağlıksız şekilde beğendiklerini düşündüğüm kimselerin gerçek olduğunu düşündüğü bir yetersizliği asla dile getirmediğini, çünkü o da bir özgüvendir (heh yaptığım şeyi görüyorsun sanırım bu arada, ama doğru da bir yandan, yapacak bir şey yok) o yarayı asla göstermediğini görüyorum. yani aslında onlar kendilerini -bir hususta- beğenmiyorlar ve diğer herkesten bu kez farklı olarak o kısmı kapatıyorlar. hoş, aslında ben kendini beğenmenin kendisinin sağlıksız olduğunu düşünüyorum. insan kendi durumlarını beğenebilir ancak. biblo da değilsin, zaman içerisinde değişiyorsun, bütün bir paketi sürekli nasıl beğenebilirsin ki? ha, kendinle barışıksan eğer, o ayrı bir şey. kendini beğenmek o değil.

şunları unutmamak lazım yalnız: "ben çok aptalım" ünlemini sadece kendisini aptal gören insanlar kullanmaz. üç durum geliyor aklıma:

* kendisini aptal mertebesine koyan yine kendisi, anlatabiliyor muyum? onun, kısacası, bir çıtası var, normalde aştığı. ve bu sefer onu aşamamış. kendisini hayal kırıklığına uğratmış. sen aptal de, ne olacağını görürsün :) yani bu durumu hepimiz biliriz de işte o ünlem çoğu zaman bu duruma tekabül ediyor, demek istedim.

*kişi sadece eksiklerini görmeye şartlanmıştır.

*hırslıdır. kendisini getirmek istediği noktaya gelene kadar hep aptal, hep çirkin, hep cart curt olacaktır. yani kafasında var olan ve senin bilmediğin bir kriter var. belki aptallıkla kastı atıyorum 140lık iq'sunu yeterince beğenmemesidir, diyelim ki. ha böyle bir insan dediğin gibi olabilir de, olmayabilir de.

bir de mete kudur'un söylediği şeye yorum yapmak istiyorum.

hayır, insanlar her zaman gerçeğe kırılmıyor. gerçeği, o şey sahiden gerçek ise, kendisi de büyük ihtimalle biliyor zira. yeni değil yani.

insanların kırıldığı tam olarak şu:

karşısındaki kişinin bilinen bu şeyi dile getirmeye ihtiyaç duyma nedeni. dile getirilmesi -meşruiyet açısından- yersiz görünüyorken, kimseye bir zarar söz konusu değilken, bir eksikliği dile getirmedeki iştah aslında bunun -ihtiyaç açısından- yersiz olmadığını anlatıyor. aksine karşıdaki kişinin bir schadenfraude krizine denk geldiğinizi gösteriyor ama yetişkin olup da bunu öğrenene kadar, siz kırılıp dökülüyor, çevrenizin kustuğu asitlerle eriye eriye şekilleniyorsunuz. sonra böyle bir toplum içerisinde kimin narsisist olduğunu anlamaya çalışıyoruz, çünkü sistem bize eksiklerimizi gizlememizi söylüyor sürekli.

kudur'a katılmadığım kısmı somutlaştırmak için: diyelim ki ekstremitelerini yeni kaybetmiş bir insana gidip "aa senin bacağın yook" demek ne kadar saçmaysa, bazen insanların birbirlerine söylediği şeyler de bu kadar saçmadır ama yaparlar yine de. fakat bunu diyebilecek bir çocuğun böyle bir şeyi hayatında ilk defa görüp şaşırmasındaki gibi yeni keşfedilmiş bir şeyin heyecanının getirdiği kontrolsüzlükten değil, kendini nispeten iyi hissedeceği bir kurban aramaktan yapar bunu insanoğlu.

kendini eleştirmek kendinde olduğuna şüphelendiğin ve istemediğin şeyleri kovmak istediğinde bazen abartabildiğin bir olay. mesela yakınların arasındaki o boktan narsisisti gerçekten tanıyıp bir yaşına daha girdiğinde "ben asla böyle olmayacağım" diyerek. travma işte o. "kendini beğenmiş bir insan olmıycam" ben deyip bunun bokunu çıkarabiliyorsun.

yine de... narsisistin yaptığı yalan eleştiri dışındakiler, gerçek eleştiriler, insanın samimi olarak kendini övmeyi hak ettiği az sayıdaki durumdan bir tanesi bence. çünkü kendisini eleştiren insanı etraf herhangi bir şekilde ödüllendirmiyor. tersi durumlar vuku buluyor hatta. bu tavrı sürdürebilmek istiyorsan kendi kendini "aferin, iyi yapıyorum ben" diye ödüllendirmek zorunda kalıyorsun. delilik ölçüsünde saçma gelebilir bu söylediğim ama söylemeye çalıştığım buna bir semptom olarak yaklaşırsan, altında inanılmaz farklı nedenler bulabilirsin. yani samimi olarak kendini eleştirebilir, eleştirdiğin durumu iyileştirmeye çalışırken, kendini aynı samimiyetle bu yüzden beğenebilirsin. günün sonunda zira, bokun üzerindeki tüy dahi olsan, yapabileceğin tek şey daha iyi bir insan olmaya çalışmak. bunu yapmaya çalıştığına sevinmekse doğal geliyor bana.

ve buradaki net ayrım, yapılanın kişiye ne gibi somut yararlar sağladığı sorusuna verilen cevapta gizli. kişi carpe diemciyse ve kısa günün karları söz konusuysa kıllanırsın. kişi gelecek için plan yapanlardansa uzun dönemde olacakları düşünür ona göre değerlendirirsin.

ancak sonuçta insan kullanmaya çalışmak ama bunu insanı alçaltarak yapmaya çalışmak narsisistin yaptığı iştir. çünkü karşısındaki insanın bu narsisiste güvenmesinin tek yolu, narsisistin söylediği şeyler sonucunda bu insanın kafasının karışması, kendine güvenmeyi bırakması ve bununla gelen teslimiyet, telkine açıklıktır. ve o nedenle artık aile denecek hali kalmamış hani "dysfunctional" aileler içerisinde bu rolü oradaki en bencil tipin kaptığını, zaten öyle yetiştiğini görürsün. bunu da şunun için söyledim: bu özellikler aslında herkeste bir derece var. sadece ortalığı en mağdur eden etiketi kapıyor. insanlar birbirlerini bu sebeple okuyabiliyorlar. senin, sorunda bu portreyi çizebilmen de aynı sebepten. bu malzemeyi tanıyoruz çünkü birazı da biziz. bunu veya benzerini hayatımızda bir yerde yaptık, vs. kimimiz huy ediniyor. hepsi etiketle dolanmıyor. etrafını ufak çapta manipüle edip sıyıranlarda da aynı şey var, sadece abartmıyorlar. hani gerektiğinde "suyuna giden", gerektiğinde yolda tanımayanlar var ya. hani herkese gülümseyenler. birden hayatına nasıl girdiğini anlayamadıkların. sohbet ederken en çok konuşmayı dünyanın en doğal şeyi sananlar, şeyleri kolay talep ederken kindar olabilip kenara yazanlar, prensipleri kişiden kişiye değişenler, hayattan sıvı gibi kayıp akanlar. kendilerini en çok koruyanlar, vs. egoistler kendilerini beğenmiyor gibi görünseler de -ki kendilerini bir paket olarak baştan aşağı beğenenler aslında egoistlerdir ama narsisistler gibi apaçık, ağlayarak meme isteme şeysine girmezler- bunları yapabilirler. seni kullanan bir narsisist olmak zorunda değil. ikisini o nedenle ayırmak lazım.

edit: buraya kadar zahmet edip okuduysan, teşekkür ediyorum. bu konu beni yakından ilgilendiren bir konu. böyle insanlar kaçınılmaz şekilde hayatımda oldu, bedel ödetti ve ben de sitelerde geze geze yaptığım çıkarımları anlamlandırmaya çalıştığımda kendimi narsisizmi anlatan psikoloji sayfalarında buldum. tabii çok önceleri ama düşünmeye devam etmek zorunda kaldım. ve aynı şeye dönüşme korkusu kabusum oldu. kendin mutlu olmamak kötüyken bir de bu yüzden etrafa zarar vermek, zira, çok kötü.
bir de yersiz olmadığını anlatmıyor yazmışım, anlatıyor olarak değiştirdim. yani onu yapan kişiye o aşağılamayı yapmak gerekli geliyor demek istedim.

edit2: anlamca çelişkili görünen yerlerde birkaç ifade ekleyerek çelişkiyi giderdim. bir süre sonra sileceğim zaten ama yine de gerek gördüm.
  • godoşu beklerken  (08.11.17 23:47:36 ~ 20.11.17 19:45:39) 
yalnızlık kustuları dönemlerde evet..


  • Fayfa  (09.11.17 01:32:52) 
[]

Portal gibi bir bilgisayar oyunu var mı?

Bilgisayarım dandik. 4 GB ram var ve işlemcisi de Intel Pentium.
Portal 1 ve Portal 2'yi defalarca oynadım, bitirdim. Ben bu tarz oyunları çok seviyorum. Oyunda tek başıma olacağım, bir şeyleri çözeceğim ya da oradan akıl yürüterek kurtulacağım, "X saat bekle", "Şu kadar enerji biriktir ve şu silahı al" saçmalığı olmayan ve internet bağlantısı gerektirmeyen bir oyun istiyorum. Half Life serisini de bitirdim ama daha çok puzzle tarzında oyun seviyorum dediğim gibi.

Doodle God, Limbo tarzında bir bilgisayar oyunu da olabilir.

 
machinarium


  • sta  (08.11.17 17:07:26) 
Rimworld dene bence hoşuna gider.


  • zebragibi  (08.11.17 17:16:21) 
machinarium +99999999999999999999999999999999999
bir de sanat eseri “Braid”

  • Golden Ratio  (08.11.17 17:16:53) 
Lifeless Planet deneyebilirsin.

Bak mükemmel bir oyun değil, oynanışla alakalı kusurları var, bulmacalar çok ter döktürücü değil; ama yine de sevdiriyor kendini atmosferiyle.
  • testis agrisi  (08.11.17 17:23:45) 
Önerim bilgisayar oyunu değil, ama oynadığın Portal serisi ve önerilen oyunların çoğunu çok seven biri olarak senin de oynamadıysan çok seveceğini düşünüyorum -> Monument Valley


  • elon  (08.11.17 17:31:46) 
Machinarium
LIMBO

Bu ikisine de hayran olmuştum. Ayrıca Monument Valley de müthiş bir oyun. Çok kısa ve basit ama görseller ve müzikler müthiş. Ancak tabii PC oyunu değil.
  • himmet dayi  (08.11.17 17:55:01 ~ 17:56:08) 
İnside
Lara croft go
Vessel
Kaldırırsa a tale of two sons
  • glamdr1ng  (08.11.17 18:22:09) 
burda söylenen çoğu oyunu oynadım ama hiç biri bana portal tadı vermiş oyunlar değil. evet iyi oyunlar ama. the talos principle'sa benim portala en benzettiğim hatta portal'dan sanırım bi tık daha beğendiğim bi oyun.


  • ghilleinthemist  (08.11.17 18:28:20) 
Thief: deadly shadows


  • Uncle Sam  (08.11.17 18:41:19) 
the turing test


  • mungojerry  (08.11.17 19:11:35) 
Kesinlikle the talos principle


  • bartman  (08.11.17 21:22:33) 
[]

Google Play Store'dan ücretli uygulama indirince...

Telefonu değiştirsem bile sonradan yine ücret ödemeden indirebiliyor muyum? Bunu deneyimlemiş olan var mı?




 
Evet. Denedim. Evet.


  • nilmiye  (03.11.17 21:19:17) 
[]

Teknolojik olaylar çok tuhaf ve şaşırtıcı değil mi ya?

Zaman zaman, üzerine düşününce hayrete düşüyorum şahsen. Mesela Beyoncé ta abd'de stüdyoya giriyor ya da Tarkan canlı canlı şarkısını kaydediyor, ben bunu mp3 olarak, tamamen sanal olan bir şeyi indiriyor ve dinliyorum, her yerde herkes aynı şekilde dinliyor ve ortada fiziksel hiçbir yük yok. Tamamen somut bir şeyi soyut halde bozulmadan cihazımızda tutuyoruz. Aynı şekilde fotoğraf vs. de öyle. Elbette açıklamaları var da, yani analog bir şeyin dijitalleşmesini düşününce gerçekten hayret verici değil mi bu?


Bir de hazır yeri gelmişken şunu da sorayım. Bir hafıza kartına "32 gb" ölçütü nasıl veriliyor? 4 GB ile 32 GB üretimi için aynı madde veya teknoloji kullanılmıyor mu? Mesela 32 GB için daha fazla mı uğraşılıyor da daha pahalı oluyor bu?

 
Atari oynarken o silah gibi aletle ördek vurduğumuz zamandan beri hayretle takip ediyorum ben de evet.


  • AlsterWasser  (02.11.17 22:11:24 ~ 22:11:35) 
Aslında her şey fiziksel. Bu tip elektronik kayıtlar iz bırakma üzerine kurulu. Biz de o izleri okuyoruz aslında.

bonpurloryan.com

Örneğin bu bir plağın yakından görüntüsü. O çizgilerin hepsi oraya işlenmiş. Gayet de fiziksel bir şey.

Ek olarak elektronik devre elemanlarını araştırmanı da tavsiye ederim.

(bkz: transistör)
  • dissendium  (02.11.17 22:20:18) 
[]

Şampuan kullandıktan sonra kaşıntı olması/Meyve yedikten sonra acıkmak

1. Head & Shoulders kullanırken böyle olmuyordu, yani aşırı olmuyordu. Şampuanlara da öyle çok önem vermem ama Elidor da olsa, başka marka şampuan da olsa duştan sonra köpüklerin değdiği her yer çok kaşınıyor. İyice durulanıyorum ama sonuç aynı. Yani şampuan kalıntısı vs kalmıyor. Duş jelinin bazılarında da aynısını yaşıyorum.

2. Bir de ne kadar tok olsam da meyve yedikten sonra acıkmaya başlıyorum. Sebebi ne ola ki? Normal mi bu durum?


 
1- Alerji olabilr ya da çok kurutuyordur. Spor salonundaki şampuan benim cildimin canına okudu mesela. Kaşınmıyorum ama kurudum. Değiştirmek lazım.

2- Meyve kan şekerini yükselttiği için acıktırabilir. Üstüne biraz ekmekle dengelerler genelde.
  • lcha  (31.10.17 16:11:35) 
1. Benim saç derimi de ısırgan otu özü içeren şampuanlar kaşındırıyor. En iyisi şampuan değiştirmek.


  • dissendium  (31.10.17 16:23:24) 
1. Bazı markalar bazı insanlarda ters tepiyor nedense. Ben de Elidor veya Dove kullanırsam bitli gibi kalınıyorum ama Rejoice kullanırsam, o kalıntı yapmıyor. Hepsinde de "kuru saçlar için" yazıyor. Yani, iyi olan şampuan kepek şampuanı falan da değil.

2. Icha + 1 Meyve şekeri de yükseltiyor ama ekmek de acıktırır. Proteine kaymak daha iyi derler. angelus açıklar umarım.
  • aychovsky  (31.10.17 16:26:23) 
1- Market şampuanlarındansa Otacı gibi nispeten daha az zararlı şampuanlar tavsiye ederim. Onların da bir sürü modeli var, biri bende kepek yapıyordu mesela, uygun olanı seçmek lazım.


  • i was made for you  (31.10.17 16:28:35) 
2) meyve şekeri yani fruktoz insulini bir anda yükseltir sonra bir anda normalinde altına düşürür o yüzden birkaç saat sonra canınız tekrar kan şekernizi yükseltecek besinler çeker.


  • powerpufgirl  (31.10.17 16:35:24) 
Peki neden bazı insanlarda meyve yemek tokluk hissi veriyor ki o zaman?


  • m e b  (31.10.17 17:05:03) 
Anlık tokluk hissi verir fakat birkaç saat sonra acıktırır. Kana hızlı karıştığı ve çiğneme hissiyatı beyne gider doyduğunu zannedersin kısa süreli. Ekmekte de bu böyledir içindeki şekerden dolayı o an karnını tok tutar fakat ekmeksiz ve şekersiz sağlıklı bir kahvaltıdan sonra daha uzun süre tok kalırsın.


  • powerpufgirl  (31.10.17 18:32:03) 
[]

Uçağa biniş ve tam iniş süreci çok uzun mu o kadar da?

Hiç uçağa binmedim. Ama uçağa binen tanıdıklara bakıyorum da binmeden iki saat önce orada olmalar, bagaj, yolculuk süreci, uçak indikten sonra da bavul alma/alamama mevzuları filan hem fiziken hem psikolojik olarak çok yorucu değil mi? Yani diyeceğim çok varoş da kaçabilir ama arada çok da uzun mesafe olmayan bir şehre direkt valizini alıp otobüsle çıkmak daha rahat değil mi tüm süreci kıyaslayınca? Daha önemlisi, bir insan direkt bavulunu alıp son dakikalarda uçağa binemez mi bileti elindeyse?




 
havaalanlarından nefret ediyorum açıkcası, yine de otobüslerden daha iyi gibiler,ama bir çok sefer olan bir şehire uçakla gitmek yerine, uber ile anlaşıp gittiğim oldu.


  • nossrat  (27.10.17 22:06:37) 
değil.
bildiğim kadarı ile istanbuldan en yakın uçuş kütahya'ya (40 dk kadar sürüyor).

evden çık uçağa bin in merkeze git gene 3-4 saat arası sürüyor.
araba ile 4.5 saat

ancak arabada oturmak ile o uçak yolculuğu boyunca koşuşturma hesaplandığında uçak çok çok daha az yorucu.

Şahsi fikrim böyle hele izmir antalya dersen komple araba ile gitmek akıl karı gelmiyor(imkanın varsa tabi)
  • basond  (27.10.17 22:07:10) 
yurt içi ise 1 saat yeterli olabilir ama yurt dışıysa imkansız denebilir. sırası, pasaportu, check-in'i derken biraz zor.

tabi ki arabayla 2-3 saatlik mesafeleri uçakla gitmek aynı süre denebilir (ki zaten uçuş da olmaz sanıyorum pek) ama uçakla 1 saat bekleme 1 saat gidiş dediğiniz bir yolculuk araçla en az 7-8 saat sürecektir.

ayrıca havaalanı olmayan bir şehirden gidiyorsanız veya havaalanı olmayan bir şehre iniyorsanız bu süreleri de hesaplamanız lazım.

kısacası uzun mesafeler için havaalanı da yakınsa uçak iyidir, kısa mesafeler için arabayla veya diğer araçlarla git gel daha rahat bence.
  • sanal uyku  (27.10.17 22:07:48) 
zaten ucak yolculugunun önerilmedigi mesafeler var.

mesela viyana münih arasi ucakla yanlis hatirlamiyorsam 40-50 dk gibi bir sey sürüyor. 30 dk minimum önceden orada olmak gerek, pratikte 45-60 dk olur bu.

havaalni sehir disinda biraz 30 dk en az o sürüyor evin lokasyonuna göre. münihte keza sehre gitmek en az 30-40 dk.

totalde en az 3 saat yani. ek olarak in bin yolculuk yoruyor.

trenle zaten sehir icinden sehir icine tam 4 saat. daha rahat tren.

kisaca avrupa icinde 400 km sonrasi ucak kendini mantikli konuma getiriyor.

bazi lokasyonlarda bu 600-700 km bile olabilir. paris lyon arasi mesela 400 km ama 2 saat trenle.
  • kurnaz  (27.10.17 23:02:35) 
İlk ucusumda bagaj da vericem diye bir dört saat filan erken gitmiştim havaalanına sjskdkdm aslında hiç gerek yok. Yurt içi uçuş ise ve mobil biniş kartı varsa bi saat yetip artıyor bile. Bilmeyen için o anlattığını süreçler çok sıkıntılı gibi dursa da aslında çok basit. Otobüste üç saat yolculuk bile öldürüyor insani. O yüzden uçak mantikli bence çoğu sehirler için.


  • elorelia  (27.10.17 23:15:13) 
Yurtiçinde senin binişinden çok bavulun binişi etkiliyor süreyi. Hesaplayanlardan olalım; 150 kişi aynı uçacağa binecek ve 5 dakikalık aralıkta en az 2-3 uçak kalkacak hava alanından. O bavullar arabalarla uçaklara taşınacak, dev bir kaldırıcı düzenek kurulacak, kargo bölümüne kaldırılarak yüklenecek bavullar ve düzenek indirilip geri indirilecek. Haliyle tek tek konmuyor bavullar. Toplu halde arabalarla, çekicilerle uçağa taşınıyor. Sen yarım saat kala gidersen, o bavulu diğerlerinden ayırıp doğru uçağa giden bant sistemine yüklemek, oradan uçağa arabalarla aktarmak zorlaşır. Sen kontrollerden geçebilsen bile, babulun uçağa yetişemez. Bavulun zamanın seninkinden kritik yurtiçinde.

Yurtdışı için zaten gümrük sırası, check in işlemleri derken iki saat ancak yetiyor. Geçende 2.5 saat erken gittim ama ikinci bavul verdiğim ve firmalar arası bilgisayar sistemi karışıklığı olduğu için koştura koştura yetiştm uçağa.
  • aychovsky  (27.10.17 23:16:40 ~ 23:19:36) 
havalimanına ulaşma, kontrollerden geçip uçağa yerleşip uçağın yerden kalktığı ana kadar zaman çok uzun. sonrasında inince bagaj bekleme konusu da epey zaman alıyor. şehir merkezlerinden uzak olduğu için inilen ve binilen limanlardan merkezlere gidilirken zaman kaybı büyük. ülkeler arası türkiye için kullanmak elbet çok mantıklı. ama şehirden şehire bazen daha zahmetsiz yollar olabiliyor.


  • karlmarx  (28.10.17 00:13:21) 
babam da sizin gibi düşünüyor. süreden ziyade indi bindisi de fazla.

bodrum turgutreis'te bir yazlığımız var. babam hep otobüsle gider. ankara behçelievler'de oturuyor zaten.. evden taksiye biniyor, 10 dakikada aşti. otobüse biniyor, 12 saat gece yolculuğu uyuya uyuya. sabah turgutreis'te iniyor, garajdan taksiye biniyor, 5 dakikada ev.

uçakla giderse evden taksiye biniyor aşti (veya stadyumun ordaki belko air durağı). taksiden in, belko'ya bin. 1 saat havaalanı yolu. havaalanında belko'dan in, tek tek bütün bagajları aletten geçir, laptop'ı çantadan çıkar aç, geri koy, bu arada ceplerde ne varsa çıkar dök kemerine kadar. götür bagajları ver, salona geçerken aynı terane bi daha. 1 saat yol. uçaktan in iki saat valiz bekle. onları al çıkışta havaş veya muttaş'a bin, 1 saat yol, bodrum garajda in. onca bavulla git turgutreis minibüsü bul, minibüse bin yarım saat yol, turgutreis'te in. taksiye bin, 5 dakikada ev.

adamı bir sefer uçakla yolladım, eziyet oldu. buradan otobüse biniyor, orada turgutreis'te iniyor, 12 saat. uçak teranesi de erken gitmesiyle falan 4-5 saati buluyor ama indirmesi bindirmesi eziyet.
  • kibritsuyu  (28.10.17 04:37:35) 
Evet cok yorucu. Net.


  • stavro  (28.10.17 09:54:52) 
[]

Yüz Yüze'de çalan az önceki şarkı/türkünün adı ne?

Hiçbir sözünü yakalayamadım son kısımlarına yetiştiğim için.




 
Eşref Bey Ağıdı imiş.


  • m e b  (19.10.17 23:39:39) 
[]

Şarkı isimlerinde Türkçe karakter sorunu

Android telefonumda kullandığım hafıza kartını bilgisayara taktıktan ve birkaç şarkı atıp/sildikten, yani birkaç işlem yaptıktan sonra telefonuma yeniden taktığımda şarkı isimlerinde bulunan Türkçe karakterler bozuluyor. Mecburen elle tek tek yeniden düzeltmek zorunda kalıyorum.

1. Buna sebep olan şey nedir?
2. Telefonumda şarkı etiketlerini UTF-16 olarak ayarlayınca sorun düzeliyor ama her şarkı için tek tek yapmak da yorucu. Kolayca bir yöntem var mıdır düzeltmek için?

 
bilgisayarda şarkıların tag lerini hepsini birden düzenleyebileceğin programlar var. mp3 tag editor falandı sanırım o tarzda birşeyler. belki bilgisayardayken bir kereliğine düzenleyip telefonun için de uyumlu şekilde atarsa sorun çözülebilir. yani umarım.


  • baharat  (19.10.17 17:09:40) 
@baharat: O tür programlarla denesem de sonuç pek başarılı değil. Yani bazı şarkılarda sorun çözülüyor ama bazılarında devam ediyor.


  • m e b  (19.10.17 18:17:30) 
[]

Bu kadar favorilenecek ne vardı?

Bu tür entry'leri favoriye alanlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
eksisozluk.com

Tamam, sözlük işleyişine vs yabancı olan yeni yazarlar favoriye alma olayını Facebook'ta/Twitter'da beğeni yapmak gibi sanıyorlar ama içlerinde eski yazarlar da var. Bunlar niye böyle ya? Siz de öyle "anan zaaa xd" gibi entry'leri favoriye alıyor musunuz?


(Malum butonu arayanlar için soruyorum, evet)

 
Sözlük yönetimi zahmet edip kaç artı kaç eksi oy alındığını göstermediği hatta kişilerin bile girdiği entrylere artı alıp almadığını bilmediği için fav butonu mecburen like butonu işlevi görüyor. Ben de beğendiğim bir entryi favlıyorum, hiç artı eksi oy kullanmış sayılmam belki birkaç tane, çünkü insanın oylama yapası gelmiyor o tırnak gibi sıkıcı ve göstergesiz butonlarla.


  • siyah giyen adam  (09.10.17 20:52:43) 
artı eksi oyun işlevi kalmadı. en kötülenenler yok debe yok ne var lan it. *

ben sonra okurum falan diye uzun entryleri favlıyorum. iyi emek verilmiş paylaşılmış listeleri falan.
  • Ufuk  (09.10.17 21:05:07) 
Ben oyluyorum; favorilediklerimi daha sonra dönüp okuyorum. Zaten arada bir de favori listesini güncelleyip temizliyorum ara ara. Genelde uzun olanlar favoride oluyor. Böyle 'Varım diyor', 'Anan zaa' gibi şeyleri hayatta favorilemiyorum. Belki en fazla birine göndereceksem, kaybolmasın diye kısa bir süre olur. O da 10 dakikayı geçmez muhtemelen. Hatta, böyle entry'leri katma değeri olmayan çöp entry'ler olarak görüyorum ve görmemek için elimden geleni yapıyorum. Birinin laf sokması benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Argümansız, fikir tartışmasız laf sokmaları çöpten sayıyorum; görüşü ya da konusu fark etmiyor.


  • aychovsky  (09.10.17 21:13:33 ~ 21:14:08) 
Almıyorum. Ben de sonra okurum veya ulaşırım dediklerimi alıyorum.
Badilere duyurma, en çok favlananlarda çıksın diye de favlıyorlar olabilir.
Ben de anlam veremiyorum.
  • hayat aklini konusacak bir filozof uret  (09.10.17 21:21:12 ~ 21:22:31) 
fav'lamayı sadece sonradan dönüp okumak istediğim ya da referans niteliğindeki entryler için kullanıyorum. diğer türlü beğeni göstergesi olarak yukarı/aşağı oylamayı tercih ediyorum. dolayısıyla bu türlü entryleri fav'ladığım olmadı.

bunları fav'layanların, o entryi yüceltmek için değil de, yazanı esprili bulmaları gibi sebeplerle sonra diğer entrylerine bakmak için fav olayını kullandıklarını düşünüyorum.
  • manuel mandalina  (09.10.17 21:23:21) 
Çok saçma buluyorum bu tarz entrileri favlamayı. Oylamayı sık sık yapıyorum. En son on yıl entri girmiş bir yazarın entrilerini bile oyluyorum. Debe vs olması önemli değil benim için. Beğeniyorum artılıyorum.


  • mezarkabul  (09.10.17 21:30:36) 
Aychovsky +1 bunları favorileyenlere iyi gözle bakmam.


  • cikmaz sokaktan cikagelen cocuk  (09.10.17 22:23:53) 
bu gene formata uygun ona şükür


  • yuto  (10.10.17 02:02:14) 
- + nın nasıl işlevi kalmadı? yazdığım bir entry sonrası ertesi gün karma puanım 50 puan değişmişti.


  • pinkpeony  (10.10.17 02:28:32) 
[]

Hastanenin hangi bölümünden randevu almalıyım?

Aslında iki sorum var.
1. Anemi (kansızlık) durumumu öğrenmek için hastanenin hangi bölümünden randevu almalıyım? Hematolojiden doğrudan randevu alınamıyor doktor yönlendirmedikçe. Dahiliyeden mi almalıyım?
2. Şimdi hiçbir sağlık güvencem yok. Devlet hastanesinden randevu alıp gitsem ücretlendirme nasıl oluyor?


 
1.dahiliye
2.kaydını açtırabilmek için vezneden ücret ödemen gerekecek. o kayıt ile muayene olacaksın. senden isteyecekleri her tahlil/tetkik için de ayrıca ücret ödemen gerekecek. aile hekimiyle halletmek daha mantıklı olabilir.

  • nrmnm  (06.10.17 15:20:07) 
1- dahiliyeden alabilirsin.

2- sağlık güvencesi olmayan yok diye biliyorum ben artık. sağlık hizmetlerinden yararlanıyorsun, gss borcu çıkartıyolar zaten sana diye biliyorum. bunun karşılığında faydalanabiliyosun bence.
  • contavolta  (06.10.17 15:31:45) 
[]

Saldırganlar neden sorgudan sonra salınıyor ya da az ceza alıyor?

Sadece hukuki bilgisi olanlar cevap verirse sevinirim.
Mesela adam birini darp ediyor, sorgulanıyor ve salınıyor. Bunu otoriteler neye göre uyguluyor? Hepsinden öte ortada bir suç yok mu, bunun karşılığı yok mu? Bazen de çok çok komik cezalar alıyorlar. Caydırıcı bile değil, sebebi ne?



 
Tutukluluk istinaidir, birini tutuklamak icin suçun nevine, delilleri karartma şüphesine, şüphelinin kaçma riskine sabit bir yeri olup olmadığı gibi bircok şeye ayni anda bakılır. Cmk tutukluluk şeklinde googleda aratirsaniz kanunda yazan halleri anlarsiniz. Hem şöyle düşünmeli, tutukluluk hali de orantılı olmali, kişi henüz şüpheli. Belki hic ceza almayacak. Araştıracak çok şey çıkıyor yargılamada.
O yüzden tutuklama her durumda olmamalı, ülkede yeknesak bir hukuk yok o ayrı bir konu zaten.

  • cabiday  (05.10.17 21:07:59 ~ 21:08:34) 
dostum hukuk demişsin ama...

hukuku çok iyi bilmiyorum ama türkiye'yi biraz biliyorum. iktidar yalakasıysan, fukara görümlü tacizci tecavüzcü falansan biz bunu istersek tekrar alırız deyip gönderiyorlar.

ama başgan reyiz talimat verirse 15 yaşında çocuk tweet attı diye, ya da akademisyen 10 sene önce yazdığı makale nedeniyle suçlama bile olmadan tutuklanabiliyor.

arkadanızda adalet yazıyor da ona güldddüğüskfposkdf
  • otonomo  (05.10.17 21:40:55) 
Cezaevlerinin asiri dolmasi sonucu gecen yil denetimli serbestlik surelerini uzattilar, cezaevinde gecen sureler cok azaltildi. Haliyle ortada adam oldurme filan yoksa sucun yatarinin az olmasi sebebiyle tutuksuz yargilamaya gidiliyor. Yani hem yer yok hem de tutuklu yargilasan adam sonunda alacakli cikar yillar suren davalar sonucunda. Iyice boktan bir yere dogru gidiyoruz yani, iktidara filan sovmedikce cezaevi yok yani pek.


  • red g  (05.10.17 23:05:10) 
[]

Kitaplarda neden böyle hatalar var?

Bazı harfler yan yana gelince tek bir harfe dönüşüyor. Örneğin:
-baharı--> bahan
-şakalı--> şakah
-yarını--> yarım

Yani özellikle de "-rı" ile biten kelimelerin sonu "n"ye dönüşüyor genelde. Bunu, en alelade yayınevi tarafından basılmış kitaplarda da görüyorum, eli yüzü düzgün yayınevlerinden çıkmış kitaplarda da. Sebebi ne ola ki?

 
Gordugun gibi matbaasal bir soruna benziyor.


  • baldur2  (03.10.17 23:42:21) 
basılırken yani dijital mekaniğe geçerken diji-meka arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanıyor. dijitalde bir harfi okuyor ama mekaniğe geçince o harfi uygulayamıyor. baskı makineleri çok akıllı değil.

bug.
  • binder dandet  (03.10.17 23:44:51 ~ 23:46:57) 
Kitaplar elde dizilmemiş, taranıp word'e aktarılmış.


  • lazarus  (04.10.17 00:03:37) 
Matbaa kaynaklı olabileceğini elbette düşündüm ama bu çağda bana çok acemice geldi.


  • m e b  (04.10.17 00:17:54) 
ekitap okuyorsanız basılı kopyalardan OCR ile taranıyor ve dijitale aktarılıyor. Düşük punto düşük DPI bir araya gelince:

baharı - bahan örneğindeki gibi r ile ı arasında hafif toz pislik falan girince OCR yazılımı onu interpolasyon (veya enterpolasyon bilemedim şimdi) ile yaklaşık değerdeki n harfi olarak atkarıyor.
  • goodz  (04.10.17 00:23:30) 
bizim meslek yonetmeligimiz bile bu sekilde. sebebi ne ben de merak ediyorum


  • theworldismine  (04.10.17 00:24:31) 
@goodz: Onlarda da var, basılılarda da.


  • m e b  (04.10.17 00:26:36) 
Sorumlu basılılarda da OCR, ama bu defa kusurun %51'ini yayınevine yazsak daha mantıklı :)

en.wikipedia.org
en.0wikipedia.org
  • goodz  (04.10.17 00:28:30 ~ 00:29:01) 
123456789   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.