Ekşi Duyuru

Antidepresan var antiansiyotikler var bir yığın ilaç var. Komşu amca/teyzeler gibi ay bizim ruşenin oğlu sedat bitane antidepresan aldı bağımlı oldu demek yanlış. psikiyatra gitmeni tavsiye ederim.

Ön yargılı olmayın ilaçlara karşı. son 10 yılda ilaçlar çok değişti.

3 yıldır kullanıyorum ilk 3 ay felan ağır uyku yapıyordu ama şimdi herşey normal.

Psikologlar antidepresana gerek olup olmadığının kararını veremez.

Kullandığın ilacın etken maddesine göre değişir. Örneğin citalopram vb antidepresanların yan etkisi sıfıra yakındır. Risperdal, anafranil gibi ilaçlar ise her türlü bünyeye koyar.

Kesinlikle doktora gidin. Normal bir durum değil.

Uykusuzluk bağışıklık sistemizi harap eder, ileride daha büyük sıkıntılar yaşamamak için bence kullanın.
İlaç kullanmayı geciktirmek istiyorsanız rezene, anason,papatya gibi gevşetici bitki çaylarını öneririrm.

yaklaşık 10 sene antidepresan kullanmış biri olarak diyebileceğim hayır o kadar kötü değil. ilacına bağlı olarak ilk bikaç gün bazı yan etkilerini görebiliyorsun ama sonra geçiyor hemen.
bir psikiyatriste gidip durumu anlatırsan yardımcı olabileceğini düşünüyorum.

Hayır fazla değil. Ama senin durumunda antidepresan kullanmak için bir neden göremedim. Açıkçası çok mecbur kalmadıkça kullanma derim.

Hemen bırakamazsın hemen başlayamazsın, normal hapları ikiye falan bölüp içersin veya varsa düşük dozajlısından başlarsın, ve evet yan etkileri çok benim kullandığım bir ilacın çok seyrek yan etkilerinde kanser, felç ölüm vs vardı.

Bana en belirgin yan etkisi iştahsızlık oldu, kahvaltıdan kahvaltıya bir dilim ekmek zor yerdim 10 kilo vermiştim 2 ayda.

Psikiyatra gidin durumunuza göre o karar versin.

Guvendigin iki psikolog ve bu konuda uzman olan babani dinlemelisin. Burada deneyimini anlatanlarin kosullarini ve durumlarini bilmiyoruz.bunlar kisisel deneyimlerden cikarilacak seyler degil.

ben de ona yakın bir fiyat ödüyorum ve dondurması da yok. :(

salon yeni açıldığı için 4 aylık üye oldum. aylık 50 tl ödüyorum
siz salonda ne yapıyorsunuz allah aşkına.
herkül olmayacaksınız. sporunuzu yapıp eve gideceksiniz. nedir bu lüks spor salonu düşkünlüğü

Istanbul'da aylık 50 liraya spor salonu bulduysaniz tebrikler. Lüks duskunlugunden ziyade hijyen, sıra beklememek önemliydi bizim için.

Yıllık 1150 verdim. Düzenli gidecekseniz parasına değer. Saatlerce kalıp sıkılmayın. Taktikleri üç saatlik program yazıp yeni başlayanları yıldırmak oluyor genelde. 1 - 1,5 saat yeterli.

Haftada üç gün 1 saat yeterli ilk iki ay dediler bize.

para değil, öde gitsin ve gerçekten gidin. hayatınızın en doğru yatırımı olacak. havuz falan da varmış daha ne.

Düzenli gidecekseniz saydiginiz imkanlara az bile vermişsiniz bence. Lüks düşkünlüğü değil bu; hijyen, imkan vs varsa yıllık min 1000'den başlıyor zaten.

Biz 3 yillik uye olmustuk salona, aylik 90'a falan geliyor yaklasik. Basta baya memnundum hijyen mijyen ama su anda hic memnun degilim. Ha verdigimiz paraya degiyor ama memnun degilim :) yonetimsel sikintilardan dolayi o da.

Sizin salon da eger full uyelikse ortalama bi fiyat. Daha dusukleri de var bizimkiler gibi, biraz pazarlik olayina bakiyor. Eger full uyelik degilse ve havuzu da yoksa fazla bence

La noix her şey dahil. Havuz, hamam, sauna, özel dersler, grup dersleri, havlu/pestamel dağıtımı, bir de ek olarak beslenme listesi. Her ay da calisma programımizi yeniliyorlarmis. Bir de çok temiz geldi bana, asıl orası önemliydi.

Avcılar'daki benim spor salonun yıllık parası 400. Hijyen konusunda en ufak bi' sıkıntı yok dekorasyonu da çok iyi. Havuz falan yok tabi ama yine zumba, cross
fit etkinlikleri saunası vs var ve hepsi girişi ücretsiz

daha baslamadan sönmeye hazir olan spor hevesi ve devam etme ihtimali dahilinde haftada üc gün bi saat kullanilacak salon icin pahali evet.

aylık 30 tl belediye spor salonuna gidiyorum haftnın 3 günü erkek kadın 1 günü karma. ortam leş alet başında duşta sıra var ama bulunduğum yerde başka bir alternatif yok enson saunayı çok elektrik harcıyor diye kapattılar.

Hayırlı ola. Bizim salon tek kişi 12 ay o fiyat. Ki bizde de zaman zaman alet sırası bekleniyor. Dediğin özellikler mevcut ise çok iyiymiş.

Bostanci club sporium a uyuyeyim. 2 kisi 15 ay icin 3600 lira odemistim gecen sene. Bu sene de hemen hemen oyledir. Bence seninki de ortalama bir fiyat.

mor bembom diğer maddelere çok güzel cevap vermiş, ben madde 2'yi ingiltere üzerinden açayım.

ingiltere'de de düz psikoloji mezunları aynen bizim durumumuzda. üç kuruşa bol çalışma, hatta o assistant psychologist denilen üç kuruşluk işleri bile bulamama durumu hakim. orada lisans mezunu olduğunda otomatik olarak psikolog olmuyorsun, clinical, health, educational falan diye ayırmışlar ve bunların eğitimini ya yüksek lisans/doktora ile ya da british psychological society'nin tanıdığı kurumlar ile almak lazım. ha ama orada sistem oturduğu için, bu eğitimleri alınca artık rahat ediyorsun (umarım). tabii bu programlara girmek mezun çok olduğu için zor. özellikle klinikte durum şöyle: master yapma zorunluluğun yok ama asistan psikolog vay efendim research psikolog falan olarak çalışman lazım. lisans ortalamanın en az 3.5 olması lazım. bu doktora programlarına kabul edilenler genelde 25li yaşlarından sonra kabul ediliyorlar. klinik doktorasını, nhs denilen ingiltere sağlık bakanlığı karşıladığı için (hem okul ücretini ödüyor hem maaş veriyor) ingiliz veya avrupa tebaası olma şartı var. internationallar için de bazı okullar bunu parasıyla verebiliyor (yıllık 30bin pound civarı). ayrıca bu programlar kabul alırken, british psychological society'ye üye olma şartı arıyorlar. adamlara diplomanın transkriptinin falan ingilizce fotokopilerini yolluyorsun. ben yolladım kabul ettiler, yani bizi tanıyorlar sıkıntı çıkmaz o açıdan. ama para vermeden klinik doktoraya kabul almak istiyorsa (ki ingiltere'de klinik psikolog olarak çalışabilmenin başka yolu yok) bir sürü gönüllü gönülsüz staj süpervizyon eğitim zart zurt ile kendini parlatacak. parası karşılığı işler gönüllü çalışmalardan daha iyi gözle karşılansa da sosyal sorumluluk adına gönüllü işlerin de olmasını istiyorlar.
yani, tr'de okuması onun avrupa'da kariyer yapmasının önüne geçmez. ama bunun için lisans hayatında ve sonrasında iş olarak aktif olması, amaca yönelik çalışması ve çok iyi ortalamasının olması lazım.

belki bir önceki ay yanlış girilmiştir sayaç, bu ay kullanmamış olarak görünüyorsunuzdur.

sayaç değerlerini kontrol etsene. ilk okuma-son okumayı

Want2die harcamisizdir ya da zam geldi herhalde dedik. Zaten ödedigimiz miktar normalde maksimum 20 25 liraydı, geçen ay 40 gelmişti işte.

100% sayacın bozulmuş, ara gelip kontrol etsinler.

bu arada fatura belli bir tutarın altındaysa (20 veya 25) fatura düzenlenmeyip öbür aya atıyorlar.

Gecen ay odedigin fazla paradan dusmustur.

Cekilmis gayfe, bize bir senedir 17 lira bile geldiği oldu. Hiç diğer aya aktarmadilar yani.

20 tl bence cok pahali l.haftada 2-3 kez gidiyorsanız baya bir para eder.duz fon u 7 dalgaliyi 10 tl ye cektiriyorum.

Fiyat gayet yuksek. size cok yuksek gelmiyorsa zenginsiniz demek ki :)

Istanbul 7 lira. Orta sınıf mahalle kuaförü.

Heh heh 7 tl. (Ankara orta sınıf mahalle kuaförü)

10 tl avcilar istanbul mahalle kuaforu

Kadıköy, mahalle kuaförü 10 ₺

Geçen sene 4. Leventte bi yer 5 liraya çekiyodu aklim çıkmıştı. Yıkama-fön 7 liraydı <3

Kadikoy goztepe civari 8-13 arasi. Ama saci yikayip cektirirsen 2-5 ekliyorsun. Bence de 20 cok pahali duz fonnicin.

Yalnız bizimki düz fone de dalgalı fone de kırık fon de 20 alıyor. Yıkayıp yikamamasi da değiştirmiyor.

izmirde 7 tl çektirdim en son düz fönü

Kuzum aşı olma ihtimalini değerlendirdin mi? Gerçi bu sene için geçti ancak seneyi daha rahat atlatmanı sağlar.
Ben aerius kullanıyorum alerjim için, bende uyku yapmıyor. Hapı akşam yatmadan önce almayı dene, gün içinde alma.

Kaymak, aşıyı küçükken oluyordum ama Son 7-8 yıldır olmuyorum. Sanırım gelecek sene için araştırmaya başlayacağım. Doktorum aşının da yan etkisi olduğunu söylediği için bırakmıştım ama böyle de aylarca çekiyorum bunu.

Eczacinizla veya doktoeunuzla konusup daha az sersemleten bir şey içebilirsiniz.

Aerius bende de uyku yapmıyordu ama yayarken ya da yatmadan 1 saat önce alıyordum. Gün içinde almayın.

Xyzal ise sadece yarim tablet alsam bile uyku yapmasının yanında ertesi akşama kadar sarhoş ediyordu.

Bunyenize uygun doğru ilacı bulmaya çalışın ve geceleri alın.

aerius deneyin. daha az uyku yapar ama hic yapmaz anlamina gelmiyor.

alerji ilaçlarının genelde kullanımı gece almak üzerine zaten.
aerius +1

not: bir de keçi boynuzu olayı var. bir dönem denedim, bayaa iyi gemişti.
lolclassic.com

yeni nesil antihistaminiklerin çoğu uyku yapmaz zaten. hele o kadar uyuşturacak kadar etki yapması çok beklenilen bişey değil ama bu yine de hastadan hastaya değişebiliyor.

iki önerim var : 1-) santral geçişi en az olan antihistaminiklerden olan kestine tablet kullanabilirsin 2-) antihistaminiklerin az da olsa bu uyku yapma durumu olabileceği için için montelukast sodyum kullanabilirsin( notta tablet filan) bunlar uyku yapmaz.

bir de bu kasıntınv için burun sprayi kullanmanı önerim. allerji tedavisinde hap ve sprey kombinasyonsuz bir tedavi pek düşünülemez. tabi bunları kbb doktorları veriyor.

ayrıca burnuna ılık su çekip sümkürmen şikayetlerini azaltacaktır. özellikle içine bir çay kaşığı tuz ve karbonat atarsan ev şartlarında.

budur naçizane önerilerim.

montelukast leukotrien reseptör antagonisti. astim harici diger allerjik hastaliklarda da verilebilecegi, etkisinin oldugu konusunda calismalar olsa da allerjik rinit icin antihistaminik tedavisini tercih ederdim ben. demek istedigim evet montelukast dusunulebilir ama ilk olarak yazdinigiz gibi ikinci kusak antihistaminikleri tercih etmek gerekir bence.

tranquilla?

Agir sacmaliyor olabilirim ama enrique iglesias-bailando olabilir mi?

macarena

ben bunu çok duyuyordum, ipsnayolca-ing karışık.
www.youtube.com

www.youtube.com

propuesta indecente?

Danza Kuduro?

Bunların hiçbiri değil maalesef :(

son kez sansimi deniyorum youtu.be

Bailando? Gerçi bu tek yazdır çalıyor.
www.youtube.com

Gusttavo Lima-Balada'ymış aradığım şarkı. Fallop, aychovsky, söylediğiniz şarkılar değildi ama verdiğiniz linkler sayesinde buldum, merci!

ben 20 liralıktan taktırdım, ekranın dokunma hassasiyeti azaldı biraz en iyisi defoniymiş 80 liklerden.

arkadaşlarımın hemen hepsi 20 liralıklardan aldı. düşünce dayanıyorlar, dokunmada bir fark oluyor mu bilemedim :(

eğer sakarsan al kesinlikle =)

Ben internetten 10 liralıklardan aldım ammaa çok sakarsan bas parayı düzgün bir şey al. O bir kez kırılmaya başladı mı çok hızlı büyür.

Kardeşim iPhone 6 aldığı gün bu kırılmaz camlardan taktırdı, aynı gün de telefonu düşürdü elinden koruyucunun camı çatladı ama telefona bir şey olmadı. O koruyucu olmasaydı telefonun camı 3 bin parçaya ayrılırdı muhtemelen öyle düştü çünkü.

kırılmaz değil kırılıyo onlar ama iş görüyo

Ben Ali Express den iki tanesini 1$ a aldım. Birincisini sırf meraktan taktım ve ekrana bir taşla vurdum hafifçe, tuz buz oldu üstü kaldırdım temperli cam olduğu için dağılma olmadı tabi araba camı gibi düşün.
Sonra ikinciyi taktım kullanıyorum. 4 tane daha söyledim yedekte dursun 2 Dolar ediyor zaten.

Ben 10tl lik taktirmistim iphone 5s e, oyle kotu dusurdum ki ustuste birkac kere, en sonunda baya bildigin koruyucu cam tuzla buz oldu ama benim cam saglam kaldi.

Dokunmatikle ilgili sikinti da yasamadim.
Tabsiye ediyorum.

AliExpress, telefonu kurtardı 2 kez

sabah 10.10'da internet satisina aciliyor, o zaman bile az bilet kalmis oluyor veya hic kalmamis oluyor. uyanip aliyoruz genelde biz :)

veya 10'da tiyatrolardan alabiliyorsun, o daha garanti.

ben çıktığı gün alıyorum fakat ön sıralar yine dolmuş oluyor. şehir tiyatrolarından şekerpare'ye bi bilet bulamadım ama

uykumu 7 saate ayarlayıp ne yapıyorsam bir saat az yapıyorum. uykusuz olunca diğer yaptıkların fayda getirmez. benim okulum bir buçuk saatti, yolda geçen zamanı boşa geçirmemek için kitap okurdum / ders çalışırdım yolda. yol boşa geçmemeli :) zaman değerli

Fakroyas, metrobüste giderken oturup dediğini yapıyorum ama dönerken nefes almak bile çok güç oluyor bazen. O aşamada ders de calisamiyorum maalesef.

pharmaton

o zaman ne çalıştığınızı bilmiyorum ama o konu ile ilgili videolar/audio booklar varsa onları dinleyebilirsin yol boyunca? kulak dolgunluğu bile olsa bir şey. yolda bir şey yapamıyorsan en iyisi uykuyu arttırıp az çalışmak. şimdi uykusuz uykusuz çalışsan da çalıştığını anlamazsın ki, verimli olmaz :(

kimyasal kullanmayın bu tür şeyler için.

kahve

ben hep 6 saat uyuyorum ya. nerde okul günleri. kapitalizm başka...

hipotiroide karşı birde tiroid kontrolü yaptırabilirsin.

Özel uyuma çeşitleri vardı. Onlara göz at istersen. 20 dakıkalık uyumalarla günde 2 saat falan fısman.

ders çalışmaktan bahsediyorsak uykumdan kısmam. çünkü öğrenmek falan beyinsel olaylar bunlar. ne bileyim internete girdiğim vakti azaltırım.

Kaledekiyalnizlik, zaten bana kalan günde iki saat. Onda da ev işi, yemek, duş muş var. Kalan yarım saatte de iki oturup dinleneyim bari.

O 6 saati kaliteli uyursan gayet guzel olur

Herhalde ilk hafta diye tekledin. Onumuzdeki hafta daha iyi olursun vucut da alisinca. Yatmadan telefon internet falan kontrol etme, kitap oku, oda tam karanlik olsun galan filan gibi rutin oneriler

ya gülecekler ama nescafenin içine bi kaşık domates suyu dök sonuçları gör.

hayır hiç yaptırmadım yaptırmam da. öyle şeylerin faydalı olduğuna inanmıyorum.
nemlendirici krem bile kullanmıyorum ben sadece bol su içiyorum yetiyor.

Sta, ben de kozmetik ürün kullanmamaya çalışıyorum ama doğal yağlar, bioderma tarzı uruler, doğal maskeler cidden ise yarıyor. Birkaç kullanım sonunda fark ediyorsun.

Hele ki annem Prp yaptırdıktan sonra güzellik merkezlerinin gücüne inandım ben :)

Ayda bir yaptırıyorum. Çok sorunlu değil cildim ama temel sorunları vardı; çok iyi geliyor, ışıldatıp pırıldatıyor. Bazı nedenlerden 1.5 aydır yaptıramadım ama genelde yaptırıyorum. Yine de seni gördüm, günlük bakımın sana yeteceğine inanıyorum.

Problemli olmayan ciltlerin yaptırmaması gerektiği doğru sanırım. Bir arkadaşım yaptırmıştı sadece burnunda siyah noktaları vardı. Geri kalan yerler pürüssüzdü. Cilt bakımında o pürüssüz görünen yerlerdeki minik gözenekleri de sıktılar sanırım. Küçük küçük yağ kesecikleri oluştu. Siyah noktaların ucu kapalı olanlardan. Şu an cilt bakımını bıraktı üstüne roaccutane kullandı aylarca. Pütürcükler daha sonra tekrar geri geldi şu an öylece duruyor. Belki de gittiği yer çok iyi bir yer değildi, bilemiyorum. Bana kalırsa sorunlu değilse cildiniz cilt bakımı elzem değil. Klasik yıkama jeli, nemlendirici, peeling falan yeterli.

Hiç yaptırmadım . Hiçbirşey kullanmıyorum bakım adına. Sadece banyo sonrası yüzüme bepanthol krem sürerim kurumasın diye ve bol su içiyorum . Yasım 34 olcak yakında ve hala 25 gösteriyosun diyorlar

senin yaşını ve cildini düşünürsek bence yaptırma
mesela benim yaptırmam lazım 32 yaşındayım siyah noktam filan çok ama yaptırmıyorum
nerede yapıldığı ve içeriği de önemli bir de yaptıranlar fiyat yazaymış keşke :)
duyumlarıma göre bu kuponlu kampanyalı yerlerde 30-40 liraya cilt bakımı oluyormuş o nasıl oluyor da oluyor onu merak ettim. zira bildiğim kadarıyla normalde cilt bakımı dediğimiz komple hizmet aşamalarla 1.5 saat filan sürüyor. 30 liraya yapmazlar gibi.

Denizlideyken hic burnum akmazdi. Ara tatilde falan istanbula gelir gelmez baslardi burun akintisi artik ucaga binene kadar...meger cocukluktan kalan pelus hayvanlarim ve halidan kaynaklaniyormus. Atinca hepsini gecti

Esas önemli olan ev içindeki toz miktarı. İstanbul'dayken bana da sürekli oluyordu. Kıbrıs'ta ailemin yanına taşındım, geçti. Geçenlerde istanbul'daki abimin yanına gittim, gene fena... Yani ortamdaki toz, halı, hayvan vb etkiliyor elbette.

Ama bizzat şehrin de nemlilik olarak etkileme ihtimali olabilir, emin değilim. Ben istanbul'da dışarıdayken pek olmazdı ama, evde olurdu. Evde değiştiremeyeceğin bir faktör olarak rutubetten de kaynaklanıyor olabilir.

Long live, evim öyle toz içinde çok kirli değil aslında. 2 günde bir supurup toz alıyorum ama süpürge çok iyi değil. Hepsini çekmiyor olabilir, haklısın.

Ek olarak; nevresimler ve özellikle yastık kılıflarını da ara sıra değiştirmeyi unutma.

Yine geçenlerde abimin evinde bir köşede atıl duran bir bereyi taktığım anda deli gibi hapşırmaya başladım, burnum aktı. Ya da şınav çekmeyi deneyince başlamıştı, yüzüm yere ve dolayısıyla tozlara yaklaştığı için. Uzun süre bir yerde duran eşyaların yerini değiştirince, çekmece vb karıştırınca da olabiliyor. Yani özet olarak, sen yerleri süpürüyorsun filan ama bazı küçük köşelerde kalmış büyük miktarda tozlara temas olunca havaya yayılıyorlar ve seni etkileyebiliyor.

Temizlik olayını didik didik yapamıyor olabilirsin (ben de yapmıyor(d)um). Zaten alerjik durumun varken böyle didik didik temizlik yaparsan da alerjin azar (yaparken maske belki?). Yeterli temizliği yapamadığını düşünüyorsan 2 haftada bir muntazam temizlik olması için birini tutabilirsin, 1-2 ay dene bakalım değişen bişey oluyor mu.

antrenmanlarla matematik 4'lü set alın,hiçbir konuyu küçümsemeden her sorusunu çözün.
bana da mesaj atabilirsiniz özelden çözemediğiniz zaman

not: bütün ales kitaplarını da çöpe atın.

mathematics with training pek yararlı olmayabilir, zamanında geometri özrüm için kullanmıştım ama pek faydalı olmamıştı, size daha nokta atışı, beyninizdeki cevheri ortaya çıkaracak bir kaynak gerekiyor.

matematiğe bakış açım ve başarımı tamamen değiştiren fem'in matematik serisini öneriyorum. ben mat 2 için kullanmıştım, türevdir integraldir filan, eminim mat 1 içinde seri kitapları vardır. cidden işe yarıyordu.

www.femmarket.com

bu set, buldum.

ezberden ziyade anlayarak çözmen lazım. maalesef ülkemizde herkes integral çözüyor, ama günlük hayatta herhangi bir mantığa oturtamıyor.

küçüklüğümden beri babam özenle anlattı bana matematiği. ben de elimden geldiğince arkadaşlarıma anlatıyordum. temelin kötüyse eğer, anlaşılır ama her soru tipinin bulunduğu bir kitapla başla. ama kolay bir kitap olmasın. ezberlemen gereken formülleri ezberlersin zaten. ama mantığına oturtmazsan çözemezsin.

bir de internette bir sürü ücretsiz konu anlatımı var artık. düzenli takip edersen olmayacak iş değil.

3 şubat 2 gün önce değil miydi?

son dakika işim çıkmazsa ben gelirim, tarih farketmez. akşam vakti daha uygun olur bence.

Nrm teşekkür ederim 13 şubat olacakti o :)

Bana her iki tarih de uygun.
Beşiktaş diyecek isek gündüz, en geç 4 gibi;
Kadıköy dersek saat fark etmeksizin tamamım.

aaaa ben de isterim gelmek.

Ayyy ben geliyorum! Bir aksilik çıkmazsa ben de artık aranıza katılayım :)

özlemiştim süper oldu :) çoğunluğun tarihine uyarım ben. akşam olması daha iyi olur benim için.

Ankara'da da yapılsa keşkem!

Duruma göre gelirim ben de. :)

beşiktaş olursa çok büyük ihtimal gelirim:)

ya biz izmite taşındık :(
ama hava güzel olursa ve kadıköy olursa gelmeyi çok isterim :)

beşiktaş olursa ben de gelirim :)

Gunduz olursa hava da guzel olursa +1'imle gelirim. Benim icin kadikoy daha rahat olur

13'ü imkansız, 20'si olursa bir ihtimal gelebilirim :) Yer olarak akşam vakti Kadıköy olması şansımı yükseltir. Tişikkirlir :)

yav niye izmir kızlar buluşması yapılmıyor, yoksa yapılıyor mu, kıskanıyorum :( ben açmam ama hazıra konarım. :/

kararlıyım, bu sefer geleceğim!

edit: 13 şubat olacaksa akşam olması tercihimdir

13 şubat, gündüz ve kadıköy olursa vallahi gelebileceğim bu kez.

Sen nerdeydin, duyuru zirvesi yapmak isteyen olursa ona da katılabiliriz ama biz kızlar buluşmasi düzenliyoruz :)

cinsiyetcilik yapmayin diye aglayanlar gelsin bi beyler, bi' sey yapcam.

20 Şubat, Beşiktaş.

Ankara ağlasın zaten :( Ankara ölsun. Ankara pis, Ankara kaka..

Kadıköy ve gündüz olursa ben de yeni bir yazar olarak sonunda gelebilirim:)

Ankaralılar, siz de artik toplasin da bir zirve düzenleyin yahu! :)

Ben de gelirim, cok iyi dusunmussunuz :)

Ben biraz yaşlıyım ama gelmek isterim eğer kabul ederseniz aranıza.

Old possum, yaş sınırlamamiz yok ki, herkes gelebilir tabii ki bekleriz :))

Yalnız gelmek isteyenler yer, saat, tarih gibi konularda da fikirlerini belirtilerse çok güzel olur :)

Oyumu 20 subat kadikoy den yana kullaniyorum.

20 şubat kadıköy'de olursa ben de gelirim :)

20 şubat.
Kadıköy ya da Beşiktaş olması fark etmez. teşekkürler.

@fraise, istersen Surveymonkey'den anket aç, daha kolay olur. Tek tek uğraşmazsın, anket senin yerine sonuçları filtre eder.

Yav etek peruk diyen arkadaşa selam vermek için yorum yapıyorum kusura bakmayın.

Kardeş hadi kafan çalışmıyor onu espri yapamamandan anladık da elin de mi çalışmıyor?
Elizabet bişey var bu kadar alçalma ak kuzum.
Biz de erkeğiz. Olduğu oluyor olmadığı oluyor halden anlarız yokluk olabilir ama lütfen.

Espri desen değil ciddi desen değil. İki halde de komik değil. Bi çek kendine gelirsin.

dediğim gibi beşiktaş tercihimdir.
beşiktaş: %95 gelirim.
kadıköy: %50 gelebilirim.

tarih, saat fark etmez:)

idit: pfff yeni gördüm. ne kıskanmış ya dırdır dırdır. ahahah. kız kıza buluşmak istemek de suç oldu:)

@voyage paşa gönlümüz öyle istiyor

5. Keredir aynı zirveyi düzenliyoruz hala gelip saçma sapan yorum arkadaşlar mevcut, bir bitmediniz sahiden.

Duyuru erkeklerinı sevmiyorum, görmek istemiyorum, feministim, dünyadaki tüm erkeklerden nefret ediyorum Vs gibi bir cevap mi bekliyorsunuz benden?


Biz kız kıza eğlenmek için böyle bir organizasyon hazirliyoruz. Karma zirve istiyoruz diyorsanız acarsiniz bir başlık, toplarsınız milleti. Belki biz de geliriz. Ya da erkek erkeğe futbol maçı yaparsınız, bizi ilgilendirmez.

Bir şey yazmamak için direndim şu saate kadar ama rica ediyorum rahat bırakın bü duyurunun altını.

Gündüz ve kadıköy olursa ben de gelebilirim

Late viper, özel mesaj bölümü var yukarıda, farkında mısın? Benim duyurumun altını kirletmeye de benimle bu tarz konuşmaya da hakkınız yok.

Kadıköy olsun bence de. Gündüz başlayabilir. İsteyen geceye de kalır. :)

20 şubat kadıköy / gündüz olursa %90-95 gelebiliyorum

Bu haftasonu olma ihtimali var mı? Yoksa plan yapacağım. Bence bir an önce ankete yönelelim, bir deadline koyalım ^_^

Dessy, duyuruyu bu aksam güncelleyecegim ama çoğunluk 20 subat istiyor gibi diyelim.

ben de yaşlı bir ablanız olarak gelebilirim :)
13 de 20 de bana uygun. yer olarak kadıköy diyorum.

Malesef 20 Şubat'tan sonra olursa ancak gelebilirim. Kısmet diilmiş. :/

Beşiktaş olursa ben de gelebilirim duruma göre :)

merhaba,

ben de katilmak isterim. bana 13'u ogleden sonra ya da aksam saatleri uygun.

edit: mekan fark etmez ama kadikoy daha uygun tabii :D

Tarih fark etmez, beşiktaş süper olur :)

evet beşiktaş bana da uyar

20 şubat'ta akşam saatlerinde olursa beşiktaş veya kadıköy farketmez gelebilirim.

gelirim iki tarihte uygun.

Kizlar benim +1'im bi biscolata erkegi lutfen gunduz olsuuuuuuuun :)

yer ve tarih belli oldu mu?

Editledim duyuruyu dün akşam :) kadıköy, 20 subat.

ben de varım saat mekan fark etmeksizin.

kadıköy bana biraz ters kalıyor? ankara'da olsa gelirdim ://

Saati de belirledik :)

haberleşmek için whatsapp grubu gibi bi şey kurulsa? son günlerde planı değişen haberleşebilse? tanışıp kaynaşıp dedikodu kazanını orda yakmaya devam edilebilse? çok tatlış olmaz mı?

Bir nick var, o herkesin kabul edecegi vir şey olur mu emin değilim. Bir de her buluşmada yeni birileri ekleniyor, başkaları gelemiyor vs sıkıntı olacak durum yani. Ha oralarda tanışıp kuralım bir grup denirse ne ala.

Zaten önceki buluşmalarà katılanlar bilir, ben bulusma haftasi içinde yer mekan bildirimi, kesin dönüşler için ara ara mesajlar atıyorum. Kendi numaramı da isteyene veriyorum. Haberleşme konusunda sıkıntı yaşamadık şimdiye kadar, merakın olmasın :)

Keşke İzmir'de de yapılsa bu olay.
Yerim çok ters olmasa sevine sevine geleceğim ama, peh. :(
İyi eğlenceler :)

Hiç kimseyi tanımıyorum ama aksi bir durum çıkmazsa ben de geliyorum :)

Kimseyi tanımıyorum gelen herkes birbirini tanıyor mu, deneyimlenek isterim aslında, hem yaşlı mı kalırım ki, aslında keyifli olur.

Grup içinde birbirini tanımayan çok fazla insan var :) zaten amaç tanismak, eğlenmek değil mi? Ben de yazanlarin büyük bir kısmını tanımıyorum. Yaş kısmına gelince, her yaştan insan olduğu için sorun olacağını hiic sanmam. Böyle şeylerden cekinmenize gerek yok :))

Cok buyuk ihtimal geliyoruuuuz :)

Düşük bir ihtimal ama ben de gelebilirim. Mekanı bana da yollayın. :)

Ahahhaha la noix, biscolota erkeğini büyük bir heyecanla bekliyorum :)

Whimsical, mekani belirleyebilirsem sana da mesaj atarım mutlaka :)

Mekanı pmden paylaşın yoksa orayı yıkarlar :) iyi eğlenceler.

Six packsiz, genelde oyle yapıyoruz zaten.

Merhaba, ben de gelmek isterim :) daha önce hiç böyle bir etkinliğe katılmadım, tanıdığım kimse de yok. Sorun değildir umarım.

benim 20 şubat riske girdi :(((

Gelmek isterim ancak şehir dışından arkadaşım gelecek o tarihte. Bi ihtimal diyeyim

Beauty, maalesef. Kadıköy'ü hiç bilmediğim için hala bakiniyorum. Yarına kadar karar vermiş olurum.

Benim program elimde olmayan sebeplerden ötürü değişti :( çok istedim ama gelemiyorum maalesef :(

Mekan rezervasyonunu yaptırabildim sonunda :) aksama herkese mesaj atıp detaylarla ilgili bilgi vereceğim :)

tüh beşiktaş olmadı mı ya herkes mi karşıda oturuyor:) ben şartları zorladım, bir aksilik çıkmadığı sürece geleceğim gibi görünüyor:)
hatta beşiktaşlılar varsa buluşup birlikte geçebiliriz:) vapur qeyfi.

@fraise ben bu sene de mi gelemiyorum? :(

Truva atı olarak soktugumuz arkadas mekan bilgisini paylassin boyle anlasmadik.

yer uygun olursa kısa süreliğine gelirim

C1b2k3, ben sana karma zirve yap, hep beraber gelelim demiştim. Tarihleri tutturamiyorsun, napalım? :)

Yaaaa, programım değişti, geliyorum! :D Vallahi bir şeyi çok isteyince oluyormuş demek :D Hadi bana da mekan bilgisi pm ^_^

sizin için bugün hususi kuaföre gittim ahahahah

adres verin de kapıya köfteci veya turşucu tezgâhı çekeyim. :)

Bi aksilik olmazsa ben de geliyorum

gelen var mı?

Ben geldim bile

Yoldayım, ben gelmeden biscolata erkeğini salmayın!!

Burda burda, kendisi pek cool, uyuyor öyle :)

fraise, öncelikle ellerine sağlık, eminim çok güzel bir organizasyon olmuştur, koşturdun ettin. Ben son ana kadar gelecek gibiydim fakat memleketime gitmem gerekti cumartesi günü, bir yakınımız zor bir süreçten geçmişti, onun ricası üzerine gittik, keyfinin yerine gelmesi için bu önemliydi, Ayça'dan da rica ettim iletmesini, gerçekten çok özür dilerim :(

İnşallah başka bir sefere.

Biscolata erkeği en son kime kaldı? :)))

Dessy, aychovsky gelemeyecegini iletmisti. Umarım bir dahaki sefer hep beraber görüşebiliriz. Buraya yazıp gelmeyen/ gelemeyen çok kişi oldu zaten, böyle organizasyonlarda normal bir durum sanırım :)

Ben çok güzel vakit geçirdim, katılan diğer arkadaşlar için de iyi geçmiştir umarım, herkese çok teşekkür ederim bu arada :)


Biscolota erkeği herkesin prensi oldu, paylasilamadi :)))

bizim için de süper bi buluşma oldu :))

kuzenim bıyık bölgesine iğneli yaptırmıştı. iz kaldı. bunun sebebi; güneş ışığıydı.

eğer ekstra farklı bir etki yoksa, güneş ışığı ize sebep olabilir.

Ben boyun bölgeme yaptırdım, iz kalmadı. Üstelik, her şey iz bırakıyor. Eylül ayında düştüm, izi hala geçmedi.
Şu entry'yi vereyim.
eksisozluk.com
Özellikle dikkat edilecek şeyler şunlar:
"gelelim yasaklara, ek bilgi olarak, iğneli epilasyon yapılmış bölgeye 24 saat boyunca su değmemelidir, çünkü kıl kökleri iltihap yapar. ayrıca mümkün olduğunca terlememeye de çalışılmalıdır, terin etkisi yüksek değildir ama etki etkidir. bir epilasyoncu ilk banyoda kese yapılmaması gerektiğinden de söz etmişti ama bunu başkasından duymadım, ne derece doğru bunu bilmiyorum. ayrıca koltuk altındaysa bir kaç gün parfüm sıkılması yasaktır. yüz bölgesindeyse fondöten ve diğer makyaj ürünleri gözenekleri tıkayıp iltihaba sebep olacağından bir kaç gün yasaktır. bir de güneşlenmek de iltihaba sebep olur, o da en az bir hafta yasaktır. güneşlenmek zaten lazer epilasyonda hepten yasaktır. ayrıca bu bölgeye bir daha cımbızı değdirmeyeceksiniz. çünkü cımbız sizin iğneli epilasyonla incelttiğiniz tüylerin kalınlaşmasına neden olur, yani boşuna elektrik yemiş olursunuz. ama isterseniz tüylerinizi makasla kesebilirmişsiniz. ben buna güvenmediğim için pek yapmadım sonuçlarını bilmiyorum."

45 lira. normalde de 40-50 civarında geliyor zaten. iki kişiyiz.

17 normalde de 15-25 arası zaten.

tek kişiyim, 35-40 gibi öderdim hep bu ay yine 38 gelmiş.

25 lira 3 kişi. Günaşırı da duş alıyoruz. Genelde de 25-35 arası geliyor zaten.

Merak ettiğim bir konuydu bu, fraise gündeme getirmiş.

Tek kişi kalıyorum, 42 lira gelmiş. Neredeyse sadece duşta kullanıyorum suyu. Garip. Öncekileri ikiye katlamamış.

30. tek kişiyim ben hala.

şu son zamanlardaki fatura duyurularını okuyorum da, garip geliyor yazılanlar. bana önceki zamanlarda ne geliyorsa, yine aynısı geliyor çünkü. elektrik 40, doğalgaz 140, su, 30, teledünya 77. bu ay da değişen bir şey olmadı yani.

Mermize, bize de hep standart geliyor zaten, o yüzden şaşırdık. Hatta 'aaaa bu ay çok gelmiş, 23 lira'diye dalga geçerdik şu faturasıyla. Birden iki katı gelmesine şaşırdık. Kademeli artsa neyse.

28 gelmisti, tek yasiyorum ama benim hem banyo hem de mutfak muslugum akitiyo

28 gelmişti sanırım

Ankara için de gecen aykinin neredeyse iki katı su faturası geldi. Biz de şaşkınız. Bir tek biz de değil, etrafımdaki insanlar da hep aynı durumdan bahsediyor.

gönderin gitsin zaten düzelmemiş yurt dışında kalması için bir sebep yok bence.

eşek kadar adam olmuş gönderin gitsin. kendi annesini kandırmalara doyamamış sıra teyzesine gelmiş.

Kocaman insan olmuş. Salak salak işler yapacaksa yapsın da görsün hanyayı konyayı. Onun yüzünden sizler dert küpü olmayın.

bence gönderin gitsin, birde restorant açacak parayı nereden bulacak kuzenin teyzenler vermesin parayı.

Genel kanıya katılıyorum. Bu tarz tiplerde "yanımızda durdu ve baştan yarattık, artık şöyle mükemmel huyları var" diyebileceğiniz çok az istisna çıkar, o da daha işin başında belli olur. Bir şey yapamayacağınız oldukça açık, bari size zarar vermesin. Baba haklı.

Yolla gitsin. Ne bok yerse yesin. Koca adam.

daha kesin bir sonuç vereyim, 20ye birşey kalmamış askere gönderin.

40 yıl düşünsem bunu söyleyeceğim aklıma gelmezdi ama bazıları için lazım cidden

Islak odun.

bu kafayla her yerde başına iş açar zaten.
huzurunuzu bozduğunuza değmez, gönderin bence.

bosan gıt,

4 yıllık bırısı karı/kocadan pek farklı degıl sanırım. geliyorsa adamla/kadınla gelmıyorsa tek basına git.

Farkında mısınız bilmiyorum de evli değilim. Zaten sorun da erkek arkadaşımın olup olmaması değil, çok daha farklı.

her ülkenin kendine özel olan bölümlerinden birini okumasaymışsın keşke ama mesela kendi ülkene dönüp yakın sayılabilecek ama genel geçerliliği olan bir konuda yüksek yapsan mesela uluslararası ilişkilerle alakalı olur, siyasetle alakalı olur falan, ona göre de bir meslek seçsen? ben senin yerinde olsam yol yakınken eğitim olanakları için şartları zorlardım (denklik - yüksek vs) o kadar okuduktan sonra kafe açmak seni üzmeyecek aynı parayı kazandıracaksa o da olur neden olmasın. erkek arkadaşın da canına susamadıysa zamaniçinde fikre alışacaktır bence :')

avrupada bir ülkede hukuk alaninda yüksek lisans yapip bu yüksek lisans diplomasi ile hukuk alaninda calismanin bir yolu var mi peki, yoksa hukuk alaninda calismak icin iki diplomani (bachelor ve master) birlikte mi sunman gerekiyor. bunu inceledin mi?

Ya da avrupa ülkelerinden birinde yine hukuk alaninda akademik bir yol cizebilirsin kendine.

artilarini eksilerini yaz türkiye'de kalmanin, diger ülkeye gitmenin, hangileri senin icin önemli düsün tasin.

ben almanya'dayim mesela, ülkenin vatandaslarina verdigi haklar, güvenlik, sosyal devlet falan süper. ama insanlar iyrenc, o yüzden burada kalmak istemiyorum cok.

sanirim bölümünü, cok gelecek plani yapmadan secmissin. yurtdisina gitsen yine international law falan devam edebilirsin heralde. ya da akademide de devam edebilirsin diye tahmin ediyorum.

sonuc olarak bryan fury'e katiliyorum. ayril, dön ülkene.

keske universiteye baslamdan once duyuruda sorsaydin, eminim bir cok kisi seni en azindan hukuk gibi denklik gerektirecek bir bolumu okumaman konusunda uyarirdi.

asil konuya donersek, senin yerinde olsam turkiye'de kalmazdim. tekrar 4 yillik bir universite okumak (maddiyat elveriyorsa) hic de dusundugun kadar kotu bir secenek degil. muhtemelen gencsin ve o 4 yilin cok uzun oldugunu dusunuyorsun ama degil. 60 yasina kadar calisacagini varsayalim. 35 yil boyunca cafe isletmek mi istersin (ki aslinda zevkli olabilecek de bir is) yoksa 4 yil daha okuyup 31 yil boyunca sevecegin uzmanlik gerektiren baska bir isi mi yapmak istersin? 35-40 yil calisacagini dusununce 4 yillik kaybin (ki aslinda kayip degil, cift diploman olacak) hic de onemi olmadigini anlayacaksin.

ben 5-6 yildir yurtdisinda (Amerika + Avrupa) yasiyor ve calisiyorum. odum patliyor isimle, vizemle ilgili sorun cikar da geri donmek zorunda kalirim diye. Senin oyle bir derdin de yok. Erkek arkadasin da seninle gelirse onun da hayati kurtulur.

Bir de senden ricam geldigin yere dondugun zaman oradaki Turklere isin TRT haberde gorduklerinden cok daha farkli oldugunu, ulkenin epey bir boka sardigini anlat lutfen.

5 - 6 yıl korkutuğun kadar uzun bir süre değil. zaman öyle çabuk geçiyor ki. imkan ve istek varsa hiç durma ve git. 5 sene sonra keşke demekten iyidir.

mutlu değilsen dön bence.

Avrupa vatandasligin varken gelip Turkiye'de okuman bile bayagi fantastik bence.

Bir de hukuk sorunlu bolum, eger Turkiye'de hukuk diplomasi alirsan baska ulkede hukuk alaninda calisman cok zor. Muhendis, mimar bir sekilde denklik aliyor ama hukuk icin bayagi zor. Hukuk bitirip Turkiye'de 1000 lira maasla, berbat calisma saatleriyle staja baslarsin, sonra kadrolasmis mahkemelerde tecavuzlere verilen indirimleri izlersin.

Bas git arkadasim, durdugun hata. Ben Kanada'da kalmak icin yirtiniyorum su anda, Avrupa vatandasligim olsa, hele ki ailem Avrupa'da yasiyorsa donup arkama bakmam bile. Elemani bir sekilde getirirsin yanina.

Ben de aynı sıkıntıyı yaşıyorum. Tamam yabancı ülkelerde kollarını açmış oraya taşınması beklemiyor fakat, hukuk okuduğum için denklik almak herhangi bir meslek dalından çok daha zor. Benim de bu sene bitiyor.
İki çare kalıyor: ya hayat boyu hukuk icra etmeden farklı bir yaşam standardı yakalayacaksın. Ya da meslek uğruna burada kalacaksın.
Ben hukuku seviyorum, o yüzden içimde icra etme hevesi var ve beni kararsız bırakan bu. Ama senin yerinde olsam kesinlikle giderdim. Aman aman sevmedikten sonra, burada avukat olmanın hayatına ne etkisi var ki? Git, mutlu ol.

kaç ablacım. vatandaşlığın da var kasma mevzuyu.

türkiyedeki hukuk diplomanın avrupada veya başka yerde hiç bir geçerliliği yok. hukuk sistemleri ve kanunlar komple farklı olduğu için ondan o düşünceyi bi kafandan at en başta. erkek arkadaşının diploması EUA'ya göre akredite mi bi baktır. akredite ise avrupada geçerlidir. değilse ülkeye göre 200 ile 600 euro arasında değişen ücretle denklik alabiliyosun.

bence dön geri aç cafeni biraz para biriktir ardında da eğer aklına yatıyosa mesleğe yönelik işletme veya şirket yönetimi gibi dallarda eğitim al. en temizi bu olur.

belki dört yıldır üniversite okuyup da hala birinci sınıfta olduğum için bu kadar kolay geliyor bana söylemek ama senin yerinde olsam ben basıp giderdim herhalde.

vatandaşlığın da varmış ne güzel. açıkçası üniversite mezunu olup burada yaşamaktansa, atıyorum isveç'te lise mezunu olarak sıradan bir işte çalışmayı tercih ederdim ben. çalışma şartlarım insani mi? tamam. gerisi çok mühim değil. senin önceki duyurularından hatırladığım kadarıyla isviçre veya avusturya sanırım ülke. buralarda da öyle gidip asgari ücretle türkiye'deki gibi 12 saat çalışacağını sanmıyorum. hem bissürü kursu, okulu falan vardır bi şeylerin. ne biliyim benim bi arkadaş elektrik okuyodu 2 senelik mi ne, gayet güzel yaşıyo şimdi isveç'te.

dediğim gibi belki avrupa'yı görmediğimden belki de okul için emek sarf etmediğimden bu kadar kolay geliyor söylemek ama şu an bi avrupa ülkesinde oturum iznine sahip olmak için çok şey verebilirdim sanırım. türkiye'de üniversite mezunu olup iyi para kazansan ne olacak sanki.

türkiyede hukuk okumuş, mannheim'de bürosu olan eniştem var oradaki türklerin buradaki davalarına bakıyor
orada göç-azınlıklar- konularında AB filan gibi kurumlarda derneklerde örgütlerde yerel yönetimlerde ya da akademide işin olabilir belki
yani kafe açmak da berbat değil ama neden tek seçeneğin bu diye düşünüyorsun? (biliyorum aklımız hep ilk gastronomiye çalışıyor ben de okurken o alanda çalışmıştım ama daha geniş bakmaya çalış, böyle yerlerde staj yapmaya çalış bence hazır evin var, kalacak yerin var, vatandaşsın para bile vermeseler olur)
bence böyle "keskin" karar almaya çalışma, dene, deneyin. erkek arkdaşın da sen de hem orayı hem burayı deneyimleyin, gerekirse bir süre gidip gelin. bi bakın.gerçekten gençsin daha böyle büyük büyük kararlar almak, kesin dönüm noktaları yaşamak zorunda değilsin ki sıkma kendini.

Biraz daha detay verseniz hoş olurdu. Mesela neresi bu sayılı hukuk fakültesi, ya da vatandaşlığınız hangi ülkeden?

Mesela AB üyesi bi ülke vatandaşı ve galatasaray hukuk mezunuysanız direkt fransa'ya, belçika'ya gidin derim, illaki iş bulursunuz.

Bir de alan değiştirmeyi düşünebilirsiniz, özellikle business school'lar alan değiştirenleri kabul ediyor. Gmat'te 700+ alabilirseniz o okullara da şansınız olur. Hem AB üyesiyseniz görece daha ucuza okursunuz, hem de sonrasında çalışma izni derdiniz olmadığından rahat iş bulursunuz. Tabii yatırımcı bankacı veya pazarlamacı olmak istemeyebilirsiniz o ayrı.

Ben 3 sene Avrupa'da yaşadıktan sonra 2 sene önce Türkiyeye döndüm, biraz daha zorlasam kalma şansım da vardı Avrupa'da. Yeterince çabalamadığım için kendime her gün kızıyorum.

Şimdi tekrar gitmek için uğraşıyorum ama hiç kolay değil, yeniden bir başlangıç yapma şansım olsa, hiç düşünmez basar giderim. bence siz de öyle yapın.

yazmayacaktım size verebileceğim bir fikrim olmadığı için ama dayanamadım: YA BUNDA DÜŞÜNÜCEK NE VAR ARKADAŞIM ARKANA BİLE BAKMA BAS GİT. bırak standart bir yaşam için avrupaya gitmeyi standart altı bir yaşam için bile bir an olsun düşünmeden giderim. hiç birşeyin olmasa bile medeni bir toplumda yaşayacaksın, tecavüze uğramak, saçma sapan bir sebeple öldürülmek risklerini en aza indireceksin. adaletle bir sorunun olduğunda güvenebileceksin. insan olarak bir değerin olacak.ileride canından çok seveceğin çocucuğunu gönül rahatlığıyla ve bir sürü sosyal imkanla büyüteceksin. en önemlisi ailen orada zaten arkana bile bakmana gerek kalmayacak. k.bakma çok doluyum içimi döktüm birazda buraya. yeni hayatında bol şans.

sen galiba gsü mezunuydun ablacım, basıp fransaya belçikaya gidip yüksek lisans yapsana? hukukla ilgili hiçbir alanda çalışamayacağına emin misin? belki avukat olamazsın ama danışman olursun, akademisyen olursun, niye cafe açasın?

benim hukuk mezunu arkadaşım londrada 9 ay london school of economicsde master yaptı.
türkiyede de deneyimi var tabii ve imf'ye girdi.. sen de bir lse yapıp 1 yıl avrupada böyle international kuruluşlara başvursan, hani vatandaşlığın da var, gsü mezunuysan zaten fransızcan da vardır, baya kapılar açılmaz mı?

seni gerçekten anlıyorum ve bu aralar benim de kafam çok karışık, ama akademisyenlik falan çok kolay değil artık yani mezun olunca iş bulamayanlar üniversitede kalmaya uğraşıyor gerçekten bunu istemese bile iş olsun diye geliyorlar akademi de istediğin gibi olmayabilir sonra üzülebilirsin. üniversite denkliğini kesin olarak araştırdın mı? eğer olmuyorsa master için o ülkeye gitsen sonra çalışmaya başlayabilirsin belki? bunu da bi düşün.
erkek arkadaşının kafası da net olsun şimdi tamam deyip seninle gittikten sonra uyum sağlayamazsa seni bahane etmesin. çok ciddi bi konuşma yap.
kısacası bence git yani bir yolunu bulup git.

Yüksek lisans veya denklik için fırsat olacaktır ama diyelim ki olmadı vve en kötü durum oldu. En kötü durumla bile 5-6 yıl hiçbir şey değil. Ben de 8-9 yılımı çöpe atmanın planlarını yapıyorum şu an mesela. Şöyle düşünebilirsin, diyelim ki denklik olmadı, yüksek lisans da olmadı. Orada yeniden üniversiteye başlaman gerekti ve diyelim ki okumadın. 4 sene sonra yine aynı ikilemle debeleniyor olacaksın. Başa alırsan, 4 sene sonra orada bir üniversiteden mezun olacaksın, üstüne bir de hukuk mezunu olacaksın. Avrupa, disiplinler arası çalışma için cennet. Bu iki temel sende olursa, onların güzel bir kombinasyonunu bulabilirsin. Örneğin, burada hukuk okuyan bir arkadaşım yurtdışında moda ile ilgili bir şeyler yaptı. Şimdi, modaevlerinde hukuk bölümlerine danışmanlık yapıyor. Hukuğa niş bir alan her zaman gerekli. Hatta denklik alsan bile, niş bir yüksek lisans iyi olabilir.

Ek olarak, İstanbul her zaman dönüp dolaşıp gelinebilecek bir yer. Farz edelim ki gittin ve gittiğin yerde mutlu olmadın. İstanbul'da her zaman iş bulursun. Yurtdışı tecrüben olduğu için avantajlı olursun. İstanbul hep burada, istediğin zaman gel ve yerleş.

Erkek arkadaşın da yüksek lisans yapabilir yurtdışında. O da senden 5-10 ay sonra gelir ama gelebilir. O da yüksek lisans yaparsa, orada kendini kanıtlamasına gerek kalmaz. Mühendis zaten, orada da iş bulabilir.

Ya ikinci bir bavula koyup gotureceksin ya da goturmeyeceksin. Tek bavulla yolculuk yapiyorsan, senden dana gibi aleti tasimani istemeleri makul degil zaten.

sırf bir şey istemek için isteyenlere ayarım. annenin kuzeni nedir? çok yakının bile değil. bence bavula sığmadı diyerek getirme.

Goturmeme opsiyonu yok bu seferlik maalesef zira isteyen kişiyi çok severim. Bir kere tamam dedim ne istediğini bilmeden. Bir dahaki sefer kibar bir dille kim ne isterse reddeceğim zaten.

Ucaga niye almiyomus thy? Dev karaflar (3-4 kg olanlardan) yine dev metal tabela (sokaktan soktugum araciniz cekilir tabelasi, baya buyuk ve agir) hepsini kabine soktum. Havalimanina tek gitmiyosan al yanina, sansini dene bence.

o zaman kabine sokacaksın başka çaren yok.

(bkz: umca), beni her zaman yatağa düşmekten kurtarmıştır, şiddetle tavsiye.

duş alıp dinlenmelisin.

Ben ki 6 senedir hiç hasta olmamış, bir kez hapşırmamış asla sümkürmemiştim. Ne olduysa bundan 2 hafta kadar önce oldu. Rekorumu elimden aldı toplu taşımadaki sümüklüler.
:(

Mandalina portakal falan yedim biraz, iki üç tane de pastil attım iki gün sonra geçti.
İlaç falan olmasa da oluyor. Geçmiş olsun.

Zencefilli ıhlamur iç.

Umca ic mutlaka, beni kac defa hastaligin kosesinden kurtardi. Baska hicbirsey icmedim.

Evet sakliyorum sirf ona ozel kutu aldim :D

ben saklıyorum. hep bir gün lazım olacakmış hissiyatından sanırım..

eve fatura geliyor mu gelmiyor mu bilmiyorum bile. hepsi otomatik ödemede. saklamıyorum yani :)

Neden saklanır diye düşündüm cevabını bulamadım. Eksik ödediğini iddia etseler zaten tutar otomatikman geliyor internetten yatırırken sen belirlemiyorsun. Yatırmadığını zaten iddia edemezler. Bence saklamanın bir mantığı yok.

Bizim ailede de böyle hiçbirşeyi atmama geleneği var. Geçen eski albümleri karıştırırken 1987 genel seçimlerinin oy pusulalarını buldum. Böyle psikopatça herşeyi saklayan bir ailede büyüyünce ben tam tersi yönde eğilim gösterdim. İşime yaramayan hiçbirşeyi biriktirmiyorum. Faturalar zaten artık otomatik ödemede. Dekontları mailde saklarım her ihtimale karşı. Faturaların kendisini biriktirmem.

Sakliyorum

Denizliiden tasindiktan sonra 3 sene onceki borcu cikardilar. La noix durur mu, belediyeye odendi makbuzunu ve sonraki faturadaki borcunuz yokturu slak diye patlatti

ben saklıyorum ama makbuzu da yani borç falan çıkarsa yapıştırırım hemen. benim saklama hastalığım var ama başka şeyleri de atamıyorum o yüzden saklanmalı diye akıl veremem.

Bütün faturalar internette var zaten yav. En az üç dört sene geçmişe yönelik tüm faturalar var hatta. Devlet güvencesiyle.

Massimo Dutti cok mu genc isi kacar acaba?

Massimo + 1

Babam yasindaki patronuma ordan hediye aldim, cok begendi.

Erkek arkadasima da oradan aldim, her yasa hitap eden seyler var.

Massimo Duttti +1

Ayrıca Network'te deli indirimler var. %50 + %20 mailleri falan geliyor. Networkten de alabilirsin

Massimo + 100

benim favorı markamdır, kombinleri de çok guzel
devamlı ordan gıyınıyorum ben ve her yasa gore var sadece babana bakma derim :)

Ramsey

network fena değil

US Polo, Lacoste ve TH tarzında ama daha bütçe dostu.

ramsey ve network +1 diyorum.

Kim ne söylüyorsa +100 diyorum

Hayır, düşünmüyorum. Daha sakin yerlerde takılabilirsin çok endişen varsa.

ilk geldiğimde topluluk içinde tırsıyordum. sonradan alışıyor insan. deprem konusunda hala kafamda deli sorular ama. ilk fırsatım olsa bu yüzden kaçarım istanbul'dan.

Evim isime uzakken korkuyordum, ozellikle de vapur ve motor iskelesi/ metro/ otobus vs gibi toplu tasima araclarina binerken kabalalik had safhada yoruyor. Ama isime yakin tasininca mahalleden pek cikmiyorum gibi oldu, bayagi rahatladim. Haftasonu geziyoruz onda da aklime pek gelmiyor boyle endiseler.

Ama en cok deprem olayi korkutuyor, cunku depreme dayaniksiz bir ilcede oturuyorum. Su aralar istanbul'dan ziyade kombimden korkuyorum ben.

bahsettiklerinin hepsinden korkuyorum, muhtemelen bu bahsettiklerinin biri yüzünden de öleceğim. şahane hayat.

İŞİD bitse, PKK gitse biz yine sorun çıkarmaya devam ederiz. Birileri çıkar başka bir terör örgütü kurar. Terör nefretten besleniyor. Bu nedenle sorun yalnızca İstanbul'da değil, her yerde başka bir tehlike var. İstanbul, Türkiye nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturuyor. Bu nedenle iyi ve kötü şeylerin olabilme olasaılığı da yükseliyor. Bir de ekonomik merkez olduğu için dikkat de çekiyor. Başka şehirdeki depremle bu kadar çok ilgilenmiyorlar.

Korkuyorum elbette ama nüfus fazla olduğundan kendi kafama en fazla uygun insanları da burada buluyorum.

deprem korkutuyor bir tek.

Korkuyorum. Hatta su an ofiste titreme krizi tuttu beni korkudan. Patlama sesini duydum. Pilimi pirtimi kedimi toplayıp gitmek istiyorum. Arti deprem +1

Korkmuyorum çünkü korkarsam yaşayamam.

Böyle öğrenilmiş çaresizlikli bir ruh halindeyim.

Hayatta hiç bir şeyden korkmadım. Arabayla giderken birisi bir yamuk yapsa aç kapıyı dalayım diyen bagaj maymunu gibiyim hep hazır.

youtu.be

korkmuyorum.

Korkmuyorum

asiri deprem korkumdan dolayi 2008'de nerdeyse metallica konser biletimi bedavadan verecektim baskalarina sirf istanbulda bulunmamak icin. bir de korku mu bilmiyorum, ne zaman istanbul aktarmali bir ucusum olsa hep bir an once bulundugum yerden kacip kurtulmak istiyorum. boyle bi panik havasi, her an her sey olabilir, her an orada sikisip kalabilirim dusuncesi oluyor. sirf bu yuzden havaalanindan bile cikmadan, nerdeyse butun gun pasaport kontrolun gerisinde takilmisligim var, belki en guvenli yer diye.

su son olaylardan sonra kesinlikle korkardim heralde orada yasamaya. hatta almanyadan bir grup arkadasim subatta gitmeyi planliyordu, sultanahmet falan da dogal olarak rotalarinda var. her ne kadar gidilip gorulmesi gereken bir yer oldugunu dusunsem de su donemde hala istanbula gitmeyi planlayanlara aklini mi kacirdin derim.

not: hep buyuk sehirlerde yasadim.

iş yerim ve evim depreme dayınıklı bölgelerde ve binalarda, buralardayken korkmuyorum. ancak her gün 2 sefer metro kullanıyorum. metroda bomba patlaması veya metrodayken depreme yakalanmak en büyük korkularımdan biri. veya bunlar olduktan sonra kaos çıkması, herkesin birbirini ezerek izdiham yaratması çok korkunç geliyor.

evet korkuyorum. türkiyeye ziyarete gittiğimde bile sosyal hayatım ev ile kadıköy arasında geçiyor. türkiye güzel yeaa diyen ya batıyı görmemiştir ya da görüp anlamamıştır. bu arada daha sakin yerde takıl diyen arkadaşlara söylüyorum babam neve şalom patlaması olmadan sadece 5 dakika önce o sokaktan geçmişti. ha neve şalomun olduğu sokağa gidip kaldırımda oturur tavla oynarız biz hep diyosanız onu bilmem tabi.

Olası bir depremde risk boyutu yüksek olan semtleri uzmanlar acıklamıştı oralarda yaşamama bir nebze olsun önlem olabilir.
Bomba,saldırı olayı küresel boyutta(bkz: paris 2 yılda 2 büyük katliam)

korkuyorum ama başka çarem olmadığı için katlanmak zorunda olduğumu düşünüyorum.

kalabalığa alışmışım galiba artık memleketime ya da anadolu'nun küçük şehirlerine gittiğimde caddelere yürürken çok tenha geliyor. sanki herkes bana bakıyomuş hissine kapılıyorum ama istanbul'da kalabalıkta daha rahat hissediyorum kendimi.

asosyal olduğum için korkmuyorum. gittiğim, takıldığım yerlerde saldırı sonucu ölme ihtimalim avrupa'da saldırıda ölme ihtimalimle aynı oluyor genelde. gerçi sonuçta ben de metrobüse biniyorum ama ne bileyim ya kendim için korkmuyorum. annem, kardeşim istanbul'da olsa onlar için endişelenirdim ama kendi adıma çok tırsmıyorum.

korkmuyorum. deprem de, bombalı saldırılar da, trafik kazaları da, taciz ve tecavüz de, havaya kurşun sıkan magandalar da istanbul'un gerçeği. alıştık. istersen "pis xenophobe" de ama bir şehir büyük göç alırsa böyle rezil hale gelir. istanbul hiçbir zaman bundan iyiye gitmeyecek.

ha iki ihtimal var istanbul'un daha iyiye gitmesi için. ya büyük istanbul depremi ya da bir atom bombası istanbul'a zarar verir, kalanlar yağma sırasında birbirini katleder ve yeni bir toplum oluşur burada o başka.

bir diğer ihtimal de bu kentsel dönüşüm projeleri hızlanır, yoksul ve göç ile gelen halk şehir dışına itilir yükselen fiyatlardan dolayı. yine şehir arınmış olur -tabii zenginlerin elinde kalır- suç oranı azalır.

onun dışında göç aldıkça artacak bu suç ve rezalet. sonuçta göç ile gelenler buranın yaşayanlarından daha kaliteli, daha eğitimli, daha zeki ya da daha zengin oldukları için gelmiyorlar.

No problem.

Korkmuyorum, umursamıyorum. Terör, boba, deprem pek umrumda değil.

Ya ölürüm ya ölmem. Ölmezsem sıkıntı yok, ölürsem zaten umursayanilecfğim bir şey kalmayacak.

Ignorance is bliss

Korkmuyorum

korkmamak için algılarının kapalı olması lazım. Hayatta kalmak içgüdüsünü tehdit eden her türlü sebep var burada, ama zamanla algıyı düşürüyor herhalde insanlar. ben korkuyorum. bu sebeple sokağa çıkmadığım da oluyor. Adam sırf canı istediği için, şaka diye, eğlence diye arabayla seni ezebilir ve parasını ödeyip çıkar. niye yapmasın ki.
Burada yaşaynalar olarak, toptan ruh hastasıyız bence. Bazıları aktif, bazıları pasif tarafta.

çok korkuyorum o yüzden evden dışarı çıkmıyorum. çünkü bu çok mantıklı. dışarıda araba falan ezer. bomba patlar, kafama inşaattan parça düşer. evdeyse çok güvenliyim ve ölmeyi düşünmüyorum.

Yaklaşık iki ay kadar oluyor sanırım, metrobüse gitmeye çalışırken üstgeçitte çalışan işçiler bir inşaat aletini (boru anahtarının 2-3 katı büyüklüğünde bir zamazingo ama tam onun şeklinde de değil) düşürdüler ve yaklaşık yarım saniye farkla kafama değil, ayağıma geldi. Üstgeçitte işçi olduğu bile görünmüyordu. Reklam panoları ile geçit kapatılmıştı. Eğilmiş çalışırken aradaki boşluklardan aleti düşürmüşler. Şu an hayattaysam, şansa.

Geçen sene bu zamanlar kapkaça uğradım. Bir miktar karşı koydum. Gaspa uğramadım iyi ki. Benden sonra iki kadının yakınlarda ve benzer eşgalde birileri tarafından bayılana kadar yumruklandığını, bunların ikisinin de gündüz gözü ve çok da tenha olmayan bir ana cadde üzerinde gerçekleştiğini öğrendim. İkinci kadına Facebook üzerinden ulaştım. Tabii ki aynı kişi olduğunu söylememiz zor ama montundaki ayrıntılar, vb tutuyordu. Artık geceleri tek başıma eve gidemiyorum. Evden birini çağırıyorum, kimse gelemiyorsa en yakın taksi durağına binip gidiyorum.

Birkaç sene önce bir tanıdığım alt tarafı Alibeyköy taraflarında bir yere gitmek için dolmuşa bindi. Dolmuş viyadükten çıkmış ve aşağıya düşmüş. Kaybettik o tanıdığımızı. Üstgeçite kamyon girer, yıkılır. Otobüsün freni boşalır, durağa dalar. Bunlar insanların başına geliyor ve senin-benim gibi insanlar.

Deprem konusunda, çalıştığım yer deprem yokken bile zor duruyor. Bir güvenlik camı vardı. O camın kırılması binanın yerinden oynadığı anlamına gelecekti. Cam kırılalı 5-6 sene oluyor. Çalıştığımız bina seneye boşaltılacak ve yeni binaya iki sene sonra geçeceğimiz söylenir. Eve test yaptırmıştık, sonuç iyiydi ama temeli ölçmediler, zaman içinde aşınmış olabileceğini söylediler.

IŞİD dibimize kadar girmiş. Ne zaman ne yapacağı belli olmaz. Konseri basıp, insanlara tek tek ailelerini arattıktan sonra vuran insanlar. Tabii ki bu da bir piyango. Olasılık düşük olsa bile huzursuzluk veriyor.

"Korkunun beni etkilemesine izin vermiyorum" dersem, kendi adıma saçmalamış olurum ama bu korku normalleşti gibi. Hani haberlerde okuruz ya, savaşın ve terörün yoğun olduğu yerlerde çocuklar oynamaya çıkar ve bahçeye bomba düşer, vb. İnsanoğlunda öyle bir uyum yeteneği var ki, içinde bulunduğu konumu çarçabuk normalleştirerek aklını kaçırmasını engelliyor. Kafanda bir şeylerin ters olduğunu ve hatta neyin ters olduğunu biliyorsun ama içinde olduğun duruma da bir şekilde uyum sağlıyorsun ve alışıyorsun. Öyle ki savaşı kanıksıyor insanlar ve çocukları dışarı oynamaya gönderebiliyorlar. Biz de bakıp "Savaş varken insan nasıl çocuğunu evden çıkarır ki" diyoruz. Bir keresinde karda ve bir dağ başında 36 saat kadar dışarıda kalmamız icap etmişti. Alt tarafı kıpkısacık 36 saat. O 36 saatten sonra şehre döndüğümüzde iki yıldır medeniyetten uzakta gibi hissettik; çünkü uyum sağlayabilmiştik olduğumuz yere. Yaşadığımız şartların normal olmadığını fark ediyorum ama içimi titretmiyor; bununla yaşıyorum. whimsical'ın dediği öğrenilmiş çaresizlik de bu noktada devreye giriyor. Bedava yaşıyoruz, kendi adıma şanslı olduğum için yaşadığımı düşünüyorum. Yine de olasılığı düşününce, o kadar yüksek bir olasılık değil. Bu nedenle, titremeye gerek yok.

Bu ara çok kalabalık yerlerde gerilebilirim sanırım. Senin yaşadığın bölgeye pek kimse uğramaz, IŞİD'li oraya üşenir; bu nedenle orayı biraz daha güvenli olarak görüyorum.

Fıccın olabilir.

Cafevari bir yer arıyorsan Lumiere var (Çukurcuma'da)

Ortaköy The house cafe gayet nezih, düzgün, manzaralı sohbet edilebilitesi yüksek bir mekandır.

taksim - my house

Ben şehir dışından gelenleri Cezayir (Fransız) Sokağına götürüyorum genelde. Gözümüze güzel gelen herhangi bir yere oturuyoruz.

ben çok beğendim, ince ve uzunsan güzel durur ama tam tersiysen hiç yakışmaz.

güzel ben beğendim. bu arada telefonun sarjı azalmıs.

şapkası falan güzel duruyor. bence de güzel.

Bu kızın üstünde iyi de bu kız çuval giyse de yakışır zaten

bence guzel.

I ve been, biz de tam aksine kızı hiç beğenmedik mesela. Bir arkadaşım eblek suratlı filan dedi hatta :)

Kızın üstünde iyi durmuş tamam ama daha çok elbisenin modelinin nasıl olduğunu soruyorum ben aslında.

çok ucuz duruyor. güzel olacağını zannetmiyorum bu elbisenin.

böyle fiziğiniz yoksa uğraşmayın, bunda bile zar zor güzel durmuş. :D

Kızın yüzü değil önemli olan, vücudu ince ve uzun. Bacaklara baksana. Koca popolu belsiz şişman birine gitmez demeye çalışmıştım

Zayıf değilsen alma.

bu elbiseleri instagramdan almak mantıksız bence. instagramda satanlar da aliexpress ve benzeri yerlerden alıyorlar. daha çeşitlilerini bulabilirsiniz.

elbise ise bence de basit duruyor.

kumaşı çok dandik duruyor.

elbise güzel de, iade edebiliyorsan al.

funchoke.com

Elbise çok güzel, sana da çok yakışır fraise. Kesin bilgi, yayabilirsin. (Eğer bedeni büyük gelirse de bana gönderebilirsin :D)

Ha, ama kalite olarak fotoğraftaki gibi gelmeme ihtimali yüksek bence de. Eğer iade şansın varsa ya da vereceğin para senin için çok önemli değilse, al gitsin :)

Hah, kayranin kedisi asıl merak ettiğim buydu zira ben kumaştan Vs hiç anlamıyorum. Saçma sapan bir elbise gelir de üzülürüm diye korkuyorum.

kiloyla vs ilgili sıkıntım olsa almayi bile düşünmedizdim zaten. Dediğim gibi elbisenin modeli ve kumaşının nasıl durduğunu soruyorum ben.

fermuarı hoşuma gitmedi.

bence güzel değil. kuması olsun modeli olsun. elbisede kapşon çok sinir bozucu bence.

Elbise güzel, sana da yakışır bence ama kumaşını ellemeden alma, polyester ağırlıklı bir kumaş ise terden mahveder/üşütür. Keçe karışık ise tüylenme ihtimali mevcut.
Ben fermuarlı elbiselerden/eteklerden pek hoşlanmıyorum, çorap kaçırma ihtimalleri sebebiyle. Bir de yıkanınca bir süre sonra fermuara yakın kısımlar büzüşebiliyor, aksi şekilde fermuar ağırlığı ile sarkabiliyor.

Hevesini kırmak gibi olmasın ama sırf bu sebeplerle mesafeli durdum kendisine

Çok güzel valla ben de çok beğendim , ben de siparis vercem şimdi :) teşekkür ederim

Sadece L ve M kalmış bu arada ben verdim sipariş :)

hakikaten düşününce kumaşı dandik sanırım. böyle evde giydiğimiz günlük sweatshirt'lere benziyor. dirsek kısımları falan çıkıyor ya bir de bunların. onlar gibi. yoksa model güzel gayet.

L ve M kaldıysa ben zaten siparis veremem :)

Ben yıllardır kullanıyorum. Her şey için telefon kullanmayı sevmediğimden hoşuma gidiyor. Her türlü arkadaş buluşması, doktor randevusu, seyahat tarihi, iş toplantısı, deadline vesaire not ediyorum. Önemli doğum günlerini, yıl dönümlerini de yazdığım oluyor unutmamak için.

Liseden beri kullaniyorum. Telefon pratik gelmiyor, ahandaya daha kolay not aliyorum

Toplantilar, deadlinelar, reservasyon kodlari, rezervasyon yapilan yerlerin adres ve telefonlarini not ediyorum genelde. Bazen yanimda kagit yoksa toplanti notlari icin de kullaniyorum

ben kullanıyorum. telefona hiçbir şey not etmem nedense, yazılı olarak teslim ya da ödeme tarihleri, unutmamam gereken cümleler. özetle hayatta olan ne varsa aklımda kalmasını istediğim onları hemen not alırım. ama buna elverişli olması için de ufak bir şey alıyorum. çok yer kaplayan saçma bir şey değil.

Evet kullanıyorum, yazı yazmayı çok sevdiğim için gayet keyifli geliyor. İş yerinde çok kullanışlı oluyor, günlük yaptığım işleri ya da planlanmış işleri not alıyorum. Masamda 2 tane ajanda var, farklı işler için not tutuyorum. Birisi daha resmi sadece iş için, diğeri hem iş hem kişisel.

ya aslında hayır da, ece ajandası hep masamda.

yoksa ajandaya inanmıyorum ama google keep diye bir güç var.

isyerinde kulaniyorum sadece. her daim masamda aciktir, ortasinda da kalemim. yapmam gerekenleri, is listemi, toplanti notlarimi alirim. hesap yaparken kucuk notlar, karalama falan da yaparim. bakkal defteri gibi oldu ajandam

Cantamda hep kucuk bi not defteri tasirim ajanda gibi. Randevulari, sinav tarihlerini filan oraya yazarim.
Telefonuma daha ivir zivir seyleri kaydediyorum izledigim dizinin bolumunu ya da biri bisey onerdiyse filan onu yazarim.

telefonda kullanıyorum çok. bi tane minik boy ajandam var çok beğendiğim için aldığım ama ne kadar kullanmayı istesem de kullanamıyorum, pratik gelmiyor, çantamda ekstra bir yük taşımayı da istemiyorum.

Ne isim olur ajandayla? Google calendar rocks!

Kullanıyorum, ajandasız bir hiçim, hep yanımda taşırım. Bol bol yapılacaklar listesi var, toplantı tarihleri, kiminle ne zaman buluşulacağı, saat kaçta ne yapılacağı var hep. İşleri yaptıkça üstünü çizerim. Telefonumda da ilgili uygulamalar var ama ajanda çok daha pratik, telefondakiler çok dağınık duruyor. Cep ajandasının bir boy büyüğünü kullanıyorum. A5 defterin yarısı gibi.

mesleğim gereği duruşma günlerini kaydetmek için mecburen kullanıyorum. hakim yeni duruşma günü verdiğinde telefonu çıkarıp o güne gelip müsait miyim, saati uygun mudur gibi sorgulamalar yapmak çok zaman alıyor. defter bu konuda daha pratik.

böyle bir zorunluluğum olmasa kullanmazdım.

yıllardır Metis Ajanda kullanıyorum. Önemli günleri not ediyorum. Özel bir günse günün anlam ve önemini belirten tek cümlelik hatırlatmalar yazıyorum. Bazen de kendimce oluşturduğum şifrelerle yazıyorum. Yazı yazmayı ve defter kullanmayı sevdiğim için alışkanlık oldu. Bir de Metis Yayınları'nın ajandası her sene farklı bir konuyla ilgili bilgi ile dolu olduğundan yeni şeyler öğreniyorum.

Yaza dogru eksi bakiyeden biriktirme moduna gecip seneye kadar ciddi bir birikim yapmayi planliyorum.

Evin eksiklerini yazmaya basladim, ihtiyac/luks, ufak/buyuk demeden her ay bi kismini alacagim eve yatirim yapmak cok mutlu ediyor beni.

Istedigim asiri pahali kitaplari birkac ay sonrasinda belki alabilirim heyecani var, belki de alamam, kesin degil.

Bu yul guzel basladi hep boyle gider insallah.

Bir de bilgisayarim bozuldu en yakin hedefimiz onu halletmek :))

Kendime hedef bulmak.

Maddi olarak sikintim olmadigindan maddiyatla ilgili bir hedefim yok, istedigim her seyi aldim. Herhangi bir borcum da yok, bilakis alacaklarim var.

Kariyer olarak zaten yurt disinda, dunyanin en cok calisilmak istenen sirketinde calisiyorum.

Ek olarak bazi online projelerim var, onlar da cok guzel gidiyor.

Keyfim yerinde, mutluyum. 2016 ozelinde mevcut durumumu korumak disinda bir derdim yok.

şubatın başında işten mayıs sonunda ayrılacağımı iş yeriyle paylaşacağım. o dönem içinde ankara'da iş aramaya başlayacağım. bir de ek olarak ticarete atılmak istiyorum o konuya odaklanacağım. mayıs sonunda belgrad tatilim var. bayram tatillerinde de bir şeyler yaparım sanırım. aşık olacağım kızın artık önüne bakmamasını bu yüzden artık onunla çarpışmayı istiyorum. 2016'ya aşkı da sığdırır isem mükemmel olur.

iş değiştirmek, cma yapmak,

oruç tutmak, zekat vermek, hacca gitmek :)

Alacaklilarimdan parami almak iyi olurdu 2016'da

Asiri pahali kitaplari merak ettim bu arada, ne kadar pahali diye:)

kadı botu notu çok etkili oldu, çirkinler.

Yaa o kadar mı kötü, güzel modeller ya şu geçiriyor ya da kayıyor. Bu klasik not işte diye düşünmüştüm.

bana fazla maskülen göründü, bilemedim. beğendiysen giy gitsin be

tip olarak iyi de bana bunlar su geçirirmiş gibi geldi.

onemli olan ayak sagligi ve sicak tutmasi
+yapistir

Sta, su geçirmeme garantisi varmis. O yüzden aldım zaten.

normal bot işte o kadar çirkin değil abartmışlar. sen bunu güzel skinny jeans ve renkli kazakla giysen gayet tatlı olur.

umarım geçirmezler ama geçen sene eşime dockers almıştık onun da garantisi vardı ama çorabı en ufak yağmurda ıpıslak olmuştu iade etmiştik. o yüzden dockersa pek güvenemiyorum. ama umarım seninki geçirmez. güle güle giy :)

Valla konu ısınmak, ıslanmamak ve kaymamaksa herşey giyilir. Ben de dışarı çam ağacı gibi çıkıyorum, devasa montlarla... Bence tipind ziyade işlvine bakın bu havalarda. Ayrica bu tarz botlar arasında dockers en zarif olanı, hemi de siyah <3 harley davidsonlar kütük gibi mesela. Güle güle giyin caaanım

1. Cok erkeksi.
2. Deri olmasi bir avantaj degil(hatta dezavantaj, hava almaz terletir kokutur.)
3. Bu madde en onemlisi. Dockers botlar berbattir bi tane memnun kalan gormedim kullanip da. Ben dahil.

Ben dockers seviyorum ya, şimdiye kadar ne erkek arkadaşımın ne de benim ayakkabılarım su geçirdi. Markadan ziyade modelden emin olamadım ben.

Bana kötü gelmedi, ben geri vermez giyerdim.

model güzel bence de sıkıntı yok, ayrıca erkeksi dusunen de dusunsun saglıgın daha önemli. ama dockers bana da cok guven vermiyor. benim at gibi columbialar bile geciriyor, yurtdısından aldıgım icin iade de edemiyorum:/

bence güzel, neresi çirkin anlamadım normal bot işte. hatta bir bot için kibar bile. inşallah su geçirmiyordur dediğin gibi, benim dockers çizmelerim biraz su geçiriyor ama öyle su geçirmeme garantisi var mıydı onlarda unuttum şimdi.

Model iyi de su gecirir gibi geldi bana

1 ay giydikten sonra en karli yerde bile gram su gecirmedigini ayağımı da baya sıcak tuttuğunu yazmak istedim. Rahat rahat karların içine girip çıkıyorum, cok mutluyum.

ekranı açınca fark ediliyor mu?
görüntü kalitesini etkiliyor mu?
hayırsa bence gerek yok.

Sadece ekran kapalıyken görünüyor ama çok var çizikler minik minik. Derin değiller.

degistirmenin masrafina muhtemelen degmez, cok bilindik bir model degilse parca bulmak ya da degistirecek yer bulmak zor olur. sadece görsel sorun ise, fonksiyonellige etkisi yoksa, kabullenmekte yarar var.

Bir şey olmaz, zaten bir süre sonra kendi kendine oluşuyor onlar. Siz bir ekran koruyucu takın.

ekran koruyucu denince aklima geldi, @simrug +1.

hem korur hem de adam gibi kalin spigen gibi markalarin altindaki coating kismi, bu yariklari adam gibi doldurup yokmus gibi yapabiliyor. tabi derinlerse tam tersine orda kabarcik yapar, ama gene de orta halli bir ekran filmi alip dene, en kötü korur, en iyi ihtimalle ciziklerin belirginligini azaltir.

kış çayı diye bitki karışımı var marketlerde, aktarlarda. ondan alıp yapıyorum ben. şuna benziyor: www.dogapazari.com.tr

Zencefil, nane, ıhlamur, zerdeçal vs kesin olur

kış çayının vazgeçilmezi zencefildir.
yaptığın karışımın içine bulabilirsen nar çiçeği de ekle, çok hoş renk ve aroma veriyor.

havlucan, ıhlamur, tarçın, zencefil.

tercihe göre kuşburnu ya da zerdeçal eklenebilir.

valla taze zencefil ve çubuk tarçın olsun da, istersen sadece suda o ikisini kaynat. ama tadı da kötü olmasın dersen ıhlamur çok yakışıyor bunlara. kaynarken içine bir de kabuğu soyulmuş elma ve o elmanın kabuğu, oh. :)
bir de ekinezya çok öneriyorlar, bağışıklık arttırıcıymış ama denemedim, tadını da etkisini de bilmiyorum.

çıkmıyor onlar

Süprem kumaş kullan. Penye süprem, sorun devam etmeyecektir.

İyi de çok sevdiğim ve baya da pahalıya aldigim gömleklerim var, napayım? Atayım mi onları şimdi? Süprem değil diye?

bu yüzden roll on kullanmayı 5 yıl evvel kestim. 100'lerce lira para verdiğim beyaz gömleklerim heder oldu!!

yaşasın deotak, yaşasın ozonu delen deodorant.

ozonun delinmesi, benim gömleklerimin sararması yanında sıfır.

Geçmiyo o şrfszlr. Kristal deodorant diye bir şey var, ben de yeni keşfettim, onu kullanırsanız iz olmuyo.

Oluşmuş lekeler için Kosla nın kutularda satılan vanish oksi moksi bişey diye ürünü var. O tozu suyla karıştırıp, üstünde nasıl kullanılacağı yazıyor zaten, lekenin üstünde bir süre bekletiyorsunuz sonra da ılık suyla çalıştırdığınız makinede yıkıyorsunuz. Yıkama gözüne de bir ölçek oksi moksi koyuyorsunuz, afedersiniz it var bende bir tane o yüzden beyaz hiç birşey giyemiyorum lekelenmeden. Bu biraz işe yarıyor.

Öncelikle leke bırakmayan roll-on kullan, o beyaz olanlar mahvediyor gömlekleri. Ben makinede yıkadıktan sonra Ariel toz deterjanı lekeli bölgeye döküp elle çitileyip bir daha yıkamaya atmıştım lekeler çıkmıştı.

Haci sakir'in beyaz sabunundan al. Sari yerleri bi guzel citile. Sonra da sabunlu suda 1 gece beklet

Epey bi leke cikariyor bu yontem

Aspirini toz haline getirip bi bardak suda eritip sararmış kısımları o suda bekletince çıkıyo diye okumuştum bi yerde, ama denemedim.

Açlık. Knut Hamsun.

Hayvanlardan tanrilara sapiens

Kitty, sapiens'i aldık, ben henüz okumadım ama erkek arkadaşım 3 günde bitirdi. Çok güzel deyip duruyor :)

Angelus, duydum bu kitabı, ekleyeyim listeye. Teşekkür ederim.

Sadakatsiz, goodreads ne ola ki?

marquez külliyatı +1
bir de john fowles öneririm. okumadıysan 'büyücü' ile başla.

Incecik bir kitap ama mutsuzluk kılavuzu nu öneririm. Ben sevdim. Bir de ilhami algör ikircikli biricik diyorum.

sınava giren herkes mükemmel değildir ki. müthiş bilgi birikimi yok kimsenin.
kendini bir adım geride hissetmeyerek başlayabilirsin

sabah 1
akşam 1

www.youtube.com

sözlü mülakatlarda hiç stres olmuyorum kendim oluyorum sordukları sorulara aklıma o an ne gelirse o cevapları söylüyorum.

bu mülakatlarda asıl seçici olan verdiğin cevabın yanında ne kadar kendinden emin cevap verdiğindir.

www.youtube.com

www.youtube.com

Eskiden senin gibi düşünüp çizmezdim ama sonra kitapları daha da kendime göre özelleştirdiğimi düşündüm. Çiziyorum sen de çiz

Basılı kitapta altını çizmem ama Kindle'da okurken yapıyorum sadece. Çizili kitap hiç hoş gelmiyor gözüme.

şu zamana kadar yapmıyordum da en son okuduğum kitapta ilgimi çeken yerler oldu 3-5 cümlenin altını çizdim

Kindle aldığımdan beri evet. Eskiden kitaba zarar vermekten çok üşendiğim için yapmazdım, kindle ile çok kolay.

çok çok elzem birşey değilse çizmem, ama kindle'da çılgınlar gibi çizer ve not alırım.

cümlenin kenarına bir işaret koyup sayfayı kıvırıyorum

Su fosforlu kalemlerle uzerini ciziyorum hatta cayir cayir. Kindle'da da ciziyorum.
Ciziyorum yani acimam. Kitap benim. Kitap degis tokus yapma, verme huyum yok. Vermissem de çizdiğim yerler onda ne uyandiracak merak ederim.

@doxanikee +1
Sadece e-reader'da çiziyorum, basılı kitaba çizmek benim de içime sinmiyor.

çizmek sorun değil de çizip ikinci el olarak satmaya çalışmayın o kitapları sahafçılara. hele hele çizik kitaplara teklif edilen fiyatları beğenmeyip can sıkmayın. çok küfür yersiniz. kendi kütüphanem kitapları kesinlikle vermem kimseye diyorsanız çizmek sorun değil bence.

ders kitabını bile cizmedim kiyamadigim için. pişmanım şimdi, nedir yani cizsem ne olacakti

Acemi, mesela sevdiğin bir cümle kuruluyor ya da ne bileyim önemli bir bilgi oluyor ciziveriyorsun. İlerde baktığında da 'aaa burada bu yazıyordu diyorsun.' yazdığın kağıdı kaybedersen olacak? Her şeyi ozentilik olarak algılamasak daha iyi sanki.


Tercih etmeme ya da benim gibi sebeklerden çizmeme kısmına bir şey diyemem tabii.

Kitabi bozmak istemiyorum, o yuzden onemli kismin oldugu sayfanin koseni katlarim.
Ama tam 45 derece olmali katladigim yerin acisi:)

hayir.

Asla ve kat'a. Begendigim bir yer oldugunda telefonla fotografini cekip o kismi kirpiyorum.

Kitaba zeval gelmesin diye neredeyse kapagini bile tam acmiyorum ben. O derece titizim bu konuda. Lutfen.

Ders kitabini hunharca cizerim ama. Hic affetmem. Kiymet vermiyorum cunku. Ama bir roman/siir kitabi oyle mi? Canini yerim onun ya, kokusunu sevdigim.

kindle ı herkes söylemiş zaten ben de orda okuyorsam yapıyorum. Normal kitaplarda da bu senelere kadar hiç çizmezdim, artık cümlelerin başına kurşun kalemle hafif nokta, çizgi ya da minicik çarpı atıyorum.

bundan önce sayfa ve sırasını not ederdim ama bu notlar hangi kitaba ait yazmadığım olmuş, hiç bir işe yaramıyor, karışıyor gidiyor.

elektronikse çiziyorum tabi ki, basılıysa fotoğrafını çekiyor veya not alıyorum. basılıya kıyamıyorum.

asla çizmem

romanları çizmem -yani gerek duymadım şu zamana kadar, ondan sanırım. bir de romanlarıma mümkün mertebe özen göstermeye çalışıyorum okurken diyeceğim ama, üstünde mandalina/portakal suyu lekesi olan varrr, çikolata lekesi olan varrrr, ne bileyim çay/kahve lekesi varrr, çoğu yırtılmışşş.. vs. vs. yani okuduğun kitap bir şekilde senden bir parça alıyor :) bu da çok kötü bir şey değil, sen de çizerek yapıyorsun işte :)

ama ders kitaplarını ya da makaleleri çiziyorum. ve özentilik olarak da görmüyorum zira benim ders kitaplarım genelde fotokopi olduğu için başka türlü göremiyorum, zaten görme ve algılamada bir sürü sorunum var, zaten çizme işi bu nedenle yapılır?? ek olarak, çoğu makale de zaten çıktı alındığında korkunç oluyor, artı her tarafı bazen bana yaramıyor oluyor -mesela şu anda yüzey karakterizasyonu ile ilgili bir ödev yapıyorum ve okuduğum makalelerin ödev konusu dışında ele aldığı diğer karakterizasyon yöntemleri umrumda değil, zira onlarla alakalı olmayacak ödev, altı üstü kim nerede hangi amaçla kullanmış onu anlatacağım, kalkıp da zaten karınca duası gibi yazılmış bir makalede işaretlemem gereken yeri işaretlemezsem, işimi uzatmış olurum. ki bilgisayardan okumak zorunda kalıyorsam onda bile hunharca adobe'un işaretleyicisini kullanıyorum, hatta firefox üzerinde kullanılan işaretleyici var, kimi internet sayfalarında onu bile kullanıyorum. işaretle gitsin yani.

rayde+1

çiziyorum. yıllar sonra okuduğun satırları çizilmiş görmek bile güzel. ki bence gayet iyi oluyor. geleceğe yatırım. ayrıca her kitabı zeval gelmesin diye çizmeyenleri de anlamıyorum.

Şimdi yapmıyorum. Eskiden çizerdim, şimdi bakıyorum o zamanki etkiyi uyandırmıyor bende.

romanlarda çizmem genelde de çizmem en fazla sayfayı kıvırırım.

Çizmesi önemli değil de, herhangi bir işaret eklemeyen (köşeli parantez) ve notlar almayan kişi kitabı okumuyordur. Elbette bu yorum akademik eserler için geçerli. Çünkü kitapla uğraşmazsa 1 seneye kalmadan (en fazla 2 sene) ne varsa unutacaktır.

Romanda daha az gerekli oluyor tabii ki çizim. Ancak yine notlar almazsa, önemli yerleri işaretlemezse; 5-6 sene içinde o romanı okurken girdiği düşünsel üretimi unutacaktır.

Şekilci olacağız derken; yazma ve düşünsel üretim alışkanlığını kaybediyor insanlar. Ki bu kitap okuma alışkanlığından daha önemli bir alışkanlık, onsuz kitap okumanın değeri oldukça düşüyor. Kitap okumak basit; sistemli düşünsel/yazınsal üretim zor.

ek: en önemli edebiyat eleştirmenlerinden susan sontag'dan roman nasıl okunur/çözümlenir örneği: pbs.twimg.com :large

Ders kitapları, akademik yayınlar vs. dışında dokunmuyorum. Kitabın cilt kısmının aşınması, biraz kabarması vs. hoşuma gidiyor biraz ama çizmek, sayfa kıvırmak falan aşırı geliyor. aslında yapmak lazım. hem tekrar okuduğun zaman için hem de bazen gerçekten güzel cümleler oluyor not tutmak için vs. ama sonuç olarak yapmıyorum :D

Ders amaçlı okuduğum kitapları çizerim not alırım yazarim. Aynen @protector arkadaşımızın verdiği örnek gibi olur hatta. Bundan zevk de alırım. Bana aitmiş hissi veriyor galiba o.
Ama ders dışındaki kitapları çizmem karalamam. Cizilmesini de istemem.

sontag'ın örneğini göze sokmak için verdim. Elbette herkes o kadar çizmeyecek ve her roman o kadar çizilmeyi hak etmiyor (resimdeki finnegans wake, apayrı bir roman). Ancak bir kitabı okuyorsan ve 5 yıl sonra hala o kitabı okumuş olmak istiyorsan; belli bir miktar çizim ve karalama yapman gerekiyor.

Kitap okuyucusu bir program kullanıcısı değil; kitap okuyucusu kitabı ikinci olarak zihninde parçalayıp tekrar kurar. Bunu yapmıyorsa, zaten kitabı okumamış, televizyon reklamı izler gibi göz gezdirmiştir. Belli bir süre sonra unutacaktır. Bu sebeple gerçekten okumuş olması için, kendi bağlamını unutmaması lazım.

Neden bu 'nasıl okunur' muhabbetine taktığımı da söyleyeyim; yoksa çok gereksiz duruyor yaptığım açıklama. Türkiye'de bu kadar roman basılıyor ve satılıyor. En önemli isimler hem de. Selim ileri de demişti bir keresinde "bu kadar ulysses baskısı var ve satılıyor, o zaman insanlar nasıl hala bu halde?" diye. İşte bundan dolayı; herkes okuduğunu iddia ediyor ama tahammülsüzlük, araştırma eksikliği ve ideolojik çağırmalara kapılıp gitme son sürat devam ediyor. Demek ki insanların okuma eyleminden anladıkları şey yanlış. İnsanlara kitap okuyun demekten ziyade, nasıl okuyacaklarını göstermek gerekiyor.

Her tarafını çiziyorum çizmeden anlayamam

çiziyorum, soru işaterleri, ünlemler vs. koyuyorum, yanlarına notlar alıyorum. yetmiyor arka sayfaya notlar alıyorum. kalemsiz kitap okuduğum nadirdir. romanları kalem olmadan okuyorum.
kitap başvuru kitabı gibiyse notlar kolaylık sağlıyor. hımm şu bölümde şu konu vardı filan diyorsun. veya şimdi yaptığım gibi aradan uzun zaman geçip tekrar okuyunca eski senle yeni seni karşılaştırabiliyorsun. iki üç gündür 21 yıl önce okuduğum bi kitabı okuyorum, o zaman aldığım notları görüyorum. bazı notları şimdi almazdım, bazılarını alırdım, yeni notlar ekliyorum.
kitabın sayfaları sararmış, yaprakları gevremiş... duygular şelale:)

Nö

çizerim, çok da severim. kitabın okunmuş olduğunu hatırlatıyor bana. bir de aylar sonra kitabı karıştırıp neresini çizmişim acaba diye bakarım. altını çizdiğim yerleri okurum, o an ne düşünüyordum acaba diye düşünürüm filan. sırf çizemiyorum diye arkadaşlardan ödünç kitap almayı sevmiyorum.

bence gitmediğini bildiğin bir oyunun biletini falan al.

afili istanbul gezileri oluyor. sadece karaköy, işte kadıköy gezisi falan. böyle baya ciddi rehberlerle. facebook'ta chocolate tour'du galiba, oraya bakabilirsin

çok var deseniz de yünlü, güzel bir şal alabilirsiniz. yargıcının şalları çok güzel oluyor.
anne- oğul başbaşa vakit geçirebileceği akşam yemeği gibi bir organizasyon ayarlayabilirsiniz.

bu profildeki birisi için iksv lale kart da güzel bir hediye olabilir. ayrıca @la noix+1

masaj hediye etmeye ne dersiniz? ama tek kişilik olursa canı sıkılabilir, iki kişilik bütçeniz varsa çok hoş olur bence.

yoksa, paşabahçe'den fatma ananın eli veya bir şahmaran tablosu da olabilir, seviyorsa dolu duvarları.

ama aktif bir hediye en iyisi. turdur vs dir.

Şık bir eldiven

drone al.

bu sıralar ne alim diyen herkese bunu diyorum. kadın belki sever hem, nerden biliyorsun?

Sen biraz takintilisin evet.

ben sessiz esniyorum. kahvemi çayımı da sessiz içiyorum. bunlar sessiz yapılabiliyor yani gayet. sesli yapan özellikle yapıyor gibi geliyor bana da, o yüzden ben de soğuyorum.

içecek höpürdetmek hadi neyse de esniyorum diye benden soğuyacak arkadaş istemem ben şahsen. insani bir şey bu, doğal olduğunu fark edersen aşabilirsin belki.

Yok doğal olduğunun farkındayım zaten esnemenin ama insan biraz sessiz olabilir değil mi bunları yaparken? O anlık soguyorum diyelim, arkadaşlık bitirecek durumum yok. Derste yaparlarsa derse konsantre olamıyorum mesela.

ya böyle kollarını yanlara aça aça, gerine gerine, "hhhağğhhhhh" diye ses çıkararak esneyenler var; onları diyor bence.

Hah, aynen onlardan söz ediyorum whimsical.

var öyle orospu çocukları. ben de sinir oluyorum o çay mevzuna. bazen şaka yaptıklarını düşünüp dik dik bakıyorum ama değil.

@fraise

Seni burada bir ben anlarım. Sakız patlatma sesi ve ağız şapırdatma da kızdırıyor mu seni

Siradanbirigibi, hem de ne! Anlayamazlar, o derece kızıyorum.

Hayırlı olsun o zaman, Misofonya hastalığı deniyor buna.

Ve bu hastalığa muzdarip olanı en iyi bir diğeri anlar, uydurma bir hastalık değil. O sesleri duyduğumda oluşan öfkeyi tanımlayamıyorum.

bende daha beter o. esnemeye değil de ağız şapırdatana, burun çekene falan. o sesleri duyunca acayip geriliyorum.

(bkz: misophonia)

Yaşlanıyorsun.

yemek yerken agzini sapirdatanlar disinda rahatsiz olmuyorum. esneme falan normal.

2 aylık bir kızım var, esnerken çığlık atıyor. gel benim kızımı görüp sevimliliğine aşık ol o an. ondan sonraki bütün esneme sesleri seni mutlu eder. bende nefret ederdim halbuse höpürdeterek birşey içenlerden, esnerken 32 dişini gösterenlerden ama kızım yapınca başka oluyo be.

not: soruya yorum yapmaktan ziyade kızımı övdüğüm için kusura bakma:)

bana da saygisizca ve kiro geliyor boyle seyler. en cok da sakiz sapirdatma. bizim ofiste mesela agzinda lokmayla konusmaya calisan bir tip var ama surekli. surekli birseyler atistiriyor ama surekli de konusuyor. tiksindim artik. elmayi kuturdeterek yiyen vardi, deli olurdum. ama bakiyorum, her yerde var bunlardan ve tepki gosteren yok, demek ki normal dedim. bir de esnerken konusmaya calisanlar var tabi.

6 aralık günü aristocrats konserine gittin aynı mekanda ve yazıların hepsi doğru. Ben konser sonu gömleği sıktım baya su aktı yani rezillikti. İnanılmaz sıcak oluyor, çok kötü...

Valla ben İngiltere'ye kargo gönderdim PTT ile 4 güne vardı. Kargo dediğim de zarf, 12 lira mı ne tuttu. Gider yani.

Ptt risk budur yurt disi icin kesinlikle tavsiye etmem ciddi bir seyse. Ups dhl tnt fedex veya bunlarla anlasmasi olan baska bir kargo sirketi dusunebilirsin. Mng yanilmiyorsam fedex ile anlasmaliydi.

christmas sezonu tehlikeli sezon, riske girmeyin. ups veya dhl iyidir.

tnt ve ups ertesi gün teslim eder. mektubu 20 lira civarına götürüyor olmaları lazımdı en son.

Tnt ile gönderdim, pazartesi teslim edilecekış. 120 lira ödedim.

şu sitede her yaş grubu için uzun listeler ve listedeki kitaplar hakkında yazılar mevcut. www.birdolapkitap.com

uzun vadede de işinize yarar. ama bence okudukça alsanız da hevesi canlı kalsa daha iyi olur.

klasik olacak ama ergenliğe girmeden okunacak kitaplar arasında keloğlan masalları da lazım.

Hakan, yeni kıtap okudukça zaten alınır da doğum gününde tek kitap olmaz. Bu sekilde de hoş olur diye düşündük. İlk etapta 10 15 kitap zaten, cok değil.

Dünyanın Merkezine Yolculuk

Bozkurtların ölümü
Bozkurtlar diriliyor

Ömer Seyfettin - kisisel gelisimi icin de etkili olabilir.

-kırmızı balon (filmi de var hem çocuklara hem yetişkenlere)
-pinokyo
-binbir gece masalları (çocuklar için olan basımı)
-oscar wilde'ın çocuk öykü kitapları var.
-alice harikalar diyarında.

Rifat ilgaz'in bacaksiz serisini mutlaka alın.
Bir de pıtırcık serisini şiddetle öneririm.
Yalvaç ural'in kitapları için de şimdi tam zamani ( or: gozuboynuz ile iziyaldiz)
Muzaffer izgü'nün kitapları 10 yas civari mutlaka olmali.
Yine o yaşlarda aziz nesin serisine başlanabilir. (Or:pirtlatan bal)

Bir kütüphane defteri de oluşturun isterseniz. Ben çocuklara ilkokul zamanlarında hazırlamıştım, okudukları tarihleri yazıyorlardı, ödünç verdikleri kitapları takip ediyorlardı. Kütüphaneyi benimseme, değer verme gibi kazanımlar sağlıyor. Ayrı bir deftere de kısacık özet yazıyorlardı. Geçen gün eski eşyaları ayıklarken o defterleri buldum. 20 yıl önceye döndük :)

kahve ne kahvesi ? belki kafeinsizdir. Sütlü içiyorsan etkisi olmaz zaten ama filteryse illa ki olması lazım. Ben 1 sabah 1 akşama doğru içiyorum 12-1 gibi anca uykum geliyo. ama akşam içmessem 11de yatarım

tl;dr:

içtiğin saate. kahveye bağlı.

Espresso, americano vs. Espresso bazlı kahveler içiyorum kisacasi ama her kahvede aynı durum söz konusu, bir tek kahve üzerinden konuşmuyorum. Senelerdir durum aynı.

bazi insanlara etki yapmiyor. bilimsel olarak test edilmis.

gunde 7-8 fincan (filtre, cozulebilir, espresso) iciyorum. uykuyu etkilemez. türk kahvesi konusunda bir deneyimde bulunmadi o ayri :)

no.
içer sonra da hayvan gibi uyurum.

bana da hiç etki etmiyor. filtre kahve seviyorum, mesela geçen gün saat gece on bir gibi geçtim bir saat sonra uyuyakalmışım.

hayır kaçırmıyor ben çayı, kahveyi sık tükettiğim için etki etmiyor bana. sizinki de psikolojik olabilir çoğu öğrenci aynı şeyi söyler.

litreyle de içsem, çay kahve bana etki etmiyor.

Etkiler beni. Uyumadan bir iki saat önce içersem uyku saatim üç dört saat kayar

Kahve pek etki etmiyo ama disarda buz gibi havada kahve-sigara yapinca uykum aciliyo.

kahve de çay da uyumamı engelliyor. sabah dersim olduğunda ve erken kalktığımda uyumamak için kahve içerdim.

beni gram etkilemez, gün içinde rahat 15 saat uyuduğum oluyor. hiç etkilemedi.

beni de etkilemiyor

beni etkiliyor ama ben su içsem bile uykusu kaçan biriyim, kahvenin ne kadar payı vardır bilemiyorum. nba & nhl play-off dönemlerinde hiç "sabah 6'ya kadar nasıl oturacağım?" derdim olmaz mesela. gece 11-12 gibi yemeğimi yer üzerine kahvemi gömerim, rahat 3-4 saat götürür o. tabii bunu senede sadece 2 ay falan yapıyorum. her akşam böyle yapsam bi' yerden sonra o da etki etmez herhalde. sonra aşırı doz kahveden ölürüm.

aynı şekilde enerji içecekleri de güzel vuruyor bana. hiç unutmuyorum, lisedeyken bir kere "yolda üşümeyelim" diye burn almıştık arkadaşla. halbuki minibüs 75 kuruş mu ne o zaman, burn onun üç katı ajshfasjk. bayağı kar yağıyodu, yolumuz da at temposuyla yarım saat. eldiveni geçtim beremiz bile yok. burn içtik yol boyu. cidden çok daha az üşüdüğümü hissettim. belki plasebo etkisi bilmiyorum ama kahvedir, enerji içeceğidir bana eğer o anlık lazımsa iyi geliyor. normalde hiç tükettiğim şeyler değil, onun etkisi de olabilir sanırım. her sabah "ayılamıyorum ya pff" tribiyle kahve içen biri olsam mesela etkilemezdi bence.

aaa öyle bir şey mi varmış? bunca yıldır lens kullanırım, bitmeden hiçbir solisyonu atmadım.

Ona hiç dikkat etmemiştim hep üstündeki en en son kullanma tarihini baz alıyordum. şimdiye kadar kötü birşey yaşamadım, optifree kullanıyorum kötü yeşil kurulu.

evet açıtmaya başlıyor

Görmüştüm ama benim lens sularım taş çatlasa iki ay dayanıyor. İki buçuk ayı gören olmadı daha

sen deyince baktım bende 6 ay yazıyor (opti-free)
5 senedir lens kullanıyorum, bitene kadar da solüsyonu atmam.

Ben 300 ml olanlarından siparis veriyorum her seferinde (bio true), 3. Ayın sonunda yarilanmis oluyor ancak. Kalanı boşa gidiyor.

Hayır.

iş bankası'ndan açtırmıştım ben normal vadesiz hesap. herhangi bir ücret yoktu. bankaya gidip hesap açtırmak istiyorum diyin. öğrenci olduğunuzu da söyleyin. öğrenci kimliğiniz de yanınızda olsun.

ziraat bankasında var benim 5 yıldır tek kuruş ödemedim..

enpara ya da cepteteb kullansana vadeli/vadesiz hesap işletim ücreti yok. eft havale bedava...

benim iş bankasındaki öğrenci kredi kartıma bağlı vadesiz tl hesabı için 28 yaşına kadar işletim ücreti alınmıyor mesela. www.isteuniversiteli.com.tr

Müşteri segmenti genç/öğrenci olarak ayarlanıyor, hesapla ilgili bir şey değil.

Her bankanın politikası farklı, iş bankası senelerdir almaz, alınırsa iade eder, garanti bankasında şube alınacağını söylüyordu, bonus genç'in sayfasında hesaptan ücret alınmadığı yazıyor ama, yani yine bir kalitesizlik var garanti'de.
Finansbank, kredi kartını kullanırsan almıyor, akbank ile yapı kredide almadığını söylüyordu en son.

Ben iş bankası kullanıyorum şubeli bankacılıkta, dediğim gibi senelerdir oturmuş öğrenciden hesap işletim ücreti alınmaz sistemi var, diğer bankaları bunun verdiği güveni vermiyor.

masaüstünde sağ tıklayınca ekran çözünürlüğüne gir. orada ayar yok mu hiç?
olmadı teamviewerdan bakayım.

Merhaba, ben de kimi zaman az uyuyorum ve kahveyle ayakta duruyorum. Birkaç bardak öneririm alerjin falan yoksa.

Öğrenci misin ?

Öğrenciyim ama bunun öğrencilikle ne ilgisi var ki?

psikolojik olarak rahatsız olduğun, içten de olsa üzgün olduğun bir durumun var mı? (sevgiliden ayrılma vs.)
Bu gibi durumlarda insan uykuya doyamıyor çünkü.

Ciiik, öyle sorunlarım da yok aslında. Bir de dediğim gibi 1 senedir devam ediyor bu durum, yeni değil yani. İlaca ilk başladığım dönem duzelmisti, yine başladı.

uyku apnesi olabilir. Bir uyku labaratuvarında incelenmenizi öneririm.

Kan değerlerimde demir eksikliği hariç bir sorunum yok, 3 ay oldu daha baktirali depresyon, sigara da yok. Kırmızı et yemiyorum, yiyemiyorum. Onunla mi ilgili acaba cidden?

Tchibodaki şuruplar iyi. Monin di galiba markası. Vanilya ve karamel seviyorum ben. Ama bir yerden sonra, yani hevesinizi aldıktan sonra büyük ihtimal sade kahve içmek isteyeceksiniz :)

ben almıyorum da içtiğim kadarıyla fındık çok kötü hiç sevemedim. vanilya en çok yakışanı. diğerleriyle ilgili pek bir şey kalmamış hatrımda demek ki ne çok iyilermiş ne çok kötülermiş. vanilya çokhoş vanilya al mutlaka. fındık kaka fındık alma. bence.

irish cream. metroda var

irish cream +1

Evin yıkılacağı şiddette deprem oluyorsa zemin katta olması tavanın alçak olması bir şey değiştirmez. Rahat olun.

normal değil.

Kalibrasyonda hata var. Modeli yaz ve battery calibration diye ekle. Sana yol gösterir.

Benim aldıklarımda da aynı sorun oldu. Yanına muz koyunca daha hızlı olgunlaşıyor. Hatta, tam olgunlaşmamışlarını, bütün olarak mikrodalgaya koyunca, süreci daha da kısaltmak mümkün.

pirincr yatirin ilaci o

Yanına elma da koyabilirsin, o da hızlandırıyor, bazen çok uzuyor olgunlaşma süreleri.

Hava almayacak şekilde saklamalısınız. Olgunlaşmasını sağlayan şey etilen hormonu ve meyveler bulundukları ortama salgılıyorlar bunu, o yüzden hava değişimi olmazsa daha fazla etilen olur daha hızlı olgunlaşır.

ben migrostan almıştım 5 tane. gazete kağıdına sarıp çekmecede beklettim 8-9 günde ancak yenecek kıvama geldiler valla.

Rihtimdaki starbuckstan yukari dogru cikarken sagda gratis var, hemen onun yanindaki kapidan gir 4. katta siginak cafe var, bulabilecegin en sakin yerlerden biri kadikoydeki.

postanenin karşısındaki starbucks çok büyük 4 katlı filan, muhakkak sakin bir alan bulursun orada. beşiktaş iskelesinin karşısındaki, postanenin karşısı desem sorarak bulunur herhalde:)

çaykur'un üst katları da fena diil. ben çalışırken falan bazen orayı tercih ediyorum.

Parola, kadıköy cahiliyim demistim. Caykur da neresi?

çaykur rıhtımda bi yer. saray muhallebicisinin yakınındaydı

Rıhtım starbucks'ın karşısında coldstone diye bir yer var. Oraya pek giden yok sakin.

Starbucks'ı soluna alıp sokağa girersen solda kitapçı var mephisto orası sakin.

Daha yerler var da 2 saat kalacaksan o kadar diplerr gitme. Yoksa moda tam aradığın gibiydi.

Gerçekten çok önemli ve geçerli bir açıklaması yoksa bahsettiğiniz şekilde davranan bir insanla ilişkimi keserim. İnsanlık hali; bir işi çıkar, rahatsızlanır, uyuya kalır ama haber verip şu sebepten dolayı gelemiyorum demek çok da zor olmamalı.

Sevgilim böyle bir şey yapmaz da arkadaşım yaparsa çok uzatmam konuyu ama bir daha böyle bir organizasyon içine girmemeye çalışırım kendisiyle.

eğer önemli bir konu yok ve bir şey olmadı ise ayıp etmiş. cevap yazmışsın sonra da aramışsın ki bunlar normal, olması gereken şeyler. aranır buluşma saatine yaklaşıldığında ve/veya geçildiğinde

Bu şekilde davranan insanları hayatımdan komple attığım için, çevremde böyle bir arkadaşım kalmadı. Şimdi düşünüyorum da uzun senelerdir böyle bişey yaşamamışım ama eğer bir gün yine yaşarsam, bahsettiğin senaryoda asla tekrar aramam. Insanın annesi bile ölmüş olsa "annem öldü" yazabilir. Kolları kopmuş olsa Başkasına yazdırabilir. Telefonu bozulsa başka yerden ulaşabilir. Benim aklım almıyor yani cevap vermemeyi :)

tekrar aramam (basta ararim senin yaptigin gibi), dogru duzgun bir bahanesi yoksa daha da bulusmam.

ben zamanında çok çektim bundan

yok kanka akşam geleyim takılak mı (gelmedi), xyzye in gel oturuyoz orda (oturmuyorlar), vs vs

ben akıllandım. akşam takılak mı dedi, normal işime bakıyorum ne yapacaksam ertelemiyorum. gelirse iniyorum gelmezse devam. geç mi kaldı, cevaplamıyorum başka güne kalıyor.

şuraya gel mi dedi, oraya gidiyorum baktım yok. 2. çayımı içip kalkıp evime gidiyorum.

bana bir şey verecek mesela. ama gittiğimiz yere getirmemiş. aa tamam kanka biraz takılak dönüşte alırız dediğinde başka güne sarkıtıyorum.

uğraşamam, herkes akıllı olsun. baba yorgun çünkü

yuh çok ayıp etmiş.

Böyle bir şey bence ikili ilişkilerde yapılabilecek en ağır şey. Tam olarak affedemem hiçbir zaman. Eskisi gibi de güvenmem. Baktım buluşmaya yakın hiçbir şey yazmamış "buluşmuyor muyuz?" Diye mesaj atarım hayır falan derse zaten birdaha istesede yüzümü göremez veya çok çabalayıp kendini affettirmesi lazım anca öyle. Ama ben genelde gerçekten kırıldığım insanlara "umursamıyor gibi davranırım" bu şekilde sinirlendiğim için diğer buluşmalarına da gitmem çok önemsesem bile takmıyormuş gibi davranır kendi çapımda cezalandırırım. Bağırıp çağırıp daha fazla totişini kaldırmam

İletişimi kesersin, yapılacak bir şey yok.