Yaklaşık iki ay kadar oluyor sanırım, metrobüse gitmeye çalışırken üstgeçitte çalışan işçiler bir inşaat aletini (boru anahtarının 2-3 katı büyüklüğünde bir zamazingo ama tam onun şeklinde de değil) düşürdüler ve yaklaşık yarım saniye farkla kafama değil, ayağıma geldi. Üstgeçitte işçi olduğu bile görünmüyordu. Reklam panoları ile geçit kapatılmıştı. Eğilmiş çalışırken aradaki boşluklardan aleti düşürmüşler. Şu an hayattaysam, şansa.
Geçen sene bu zamanlar kapkaça uğradım. Bir miktar karşı koydum. Gaspa uğramadım iyi ki. Benden sonra iki kadının yakınlarda ve benzer eşgalde birileri tarafından bayılana kadar yumruklandığını, bunların ikisinin de gündüz gözü ve çok da tenha olmayan bir ana cadde üzerinde gerçekleştiğini öğrendim. İkinci kadına Facebook üzerinden ulaştım. Tabii ki aynı kişi olduğunu söylememiz zor ama montundaki ayrıntılar, vb tutuyordu. Artık geceleri tek başıma eve gidemiyorum. Evden birini çağırıyorum, kimse gelemiyorsa en yakın taksi durağına binip gidiyorum.
Birkaç sene önce bir tanıdığım alt tarafı Alibeyköy taraflarında bir yere gitmek için dolmuşa bindi. Dolmuş viyadükten çıkmış ve aşağıya düşmüş. Kaybettik o tanıdığımızı. Üstgeçite kamyon girer, yıkılır. Otobüsün freni boşalır, durağa dalar. Bunlar insanların başına geliyor ve senin-benim gibi insanlar.
Deprem konusunda, çalıştığım yer deprem yokken bile zor duruyor. Bir güvenlik camı vardı. O camın kırılması binanın yerinden oynadığı anlamına gelecekti. Cam kırılalı 5-6 sene oluyor. Çalıştığımız bina seneye boşaltılacak ve yeni binaya iki sene sonra geçeceğimiz söylenir. Eve test yaptırmıştık, sonuç iyiydi ama temeli ölçmediler, zaman içinde aşınmış olabileceğini söylediler.
IŞİD dibimize kadar girmiş. Ne zaman ne yapacağı belli olmaz. Konseri basıp, insanlara tek tek ailelerini arattıktan sonra vuran insanlar. Tabii ki bu da bir piyango. Olasılık düşük olsa bile huzursuzluk veriyor.
"Korkunun beni etkilemesine izin vermiyorum" dersem, kendi adıma saçmalamış olurum ama bu korku normalleşti gibi. Hani haberlerde okuruz ya, savaşın ve terörün yoğun olduğu yerlerde çocuklar oynamaya çıkar ve bahçeye bomba düşer, vb. İnsanoğlunda öyle bir uyum yeteneği var ki, içinde bulunduğu konumu çarçabuk normalleştirerek aklını kaçırmasını engelliyor. Kafanda bir şeylerin ters olduğunu ve hatta neyin ters olduğunu biliyorsun ama içinde olduğun duruma da bir şekilde uyum sağlıyorsun ve alışıyorsun. Öyle ki savaşı kanıksıyor insanlar ve çocukları dışarı oynamaya gönderebiliyorlar. Biz de bakıp "Savaş varken insan nasıl çocuğunu evden çıkarır ki" diyoruz. Bir keresinde karda ve bir dağ başında 36 saat kadar dışarıda kalmamız icap etmişti. Alt tarafı kıpkısacık 36 saat. O 36 saatten sonra şehre döndüğümüzde iki yıldır medeniyetten uzakta gibi hissettik; çünkü uyum sağlayabilmiştik olduğumuz yere. Yaşadığımız şartların normal olmadığını fark ediyorum ama içimi titretmiyor; bununla yaşıyorum. whimsical'ın dediği öğrenilmiş çaresizlik de bu noktada devreye giriyor. Bedava yaşıyoruz, kendi adıma şanslı olduğum için yaşadığımı düşünüyorum. Yine de olasılığı düşününce, o kadar yüksek bir olasılık değil. Bu nedenle, titremeye gerek yok.
Bu ara çok kalabalık yerlerde gerilebilirim sanırım. Senin yaşadığın bölgeye pek kimse uğramaz, IŞİD'li oraya üşenir; bu nedenle orayı biraz daha güvenli olarak görüyorum.
0