Ekşi Duyuru

yarın bi doğum günü için bir arkadaşıma çiçek çikolata bi şey göndermek istiyorum. gönderi saatlerinde işte olacağı için evine gönderemiyorum. avrupa'da bi yerde bi kamu kuruluşunda çalışıyo. oradaki lokal çiçekçileri çikolatacıları falan buldum, online halledebilicem. çalıştığı yeri biliyorum ama kaçıncı kattadır, nedir onu bilmiyorum. adresini ve ismini yazsam kendisine ulaşır mı, binada bi güvenlik var bi de hangi ofisler hangi katlarda belli oluyo zaten. ama gittiğinde oralar çok karışsın, sorulsun edilsin de istemiyorum çok kdfjsdf.

bi de iyi bi fikir mi? arkadaşım erkek. o yüzden çikolata gönderirim diyodum ama. evet.


 

saçımı uzatıyorum, iyice çok uzatıp sonra perma yaptırıcam kıvırcık gibi dalgalı gibi mi artık nası oluyosa bişi olsun, su dalgası mı deniyor bi şey neyse. tabii kabarık durmaması için saçlarımı daha da uzatıcam gibi. şimdi kırıklarımı aldırıcam ama gitmişken biraz kat falan mı attırıyım diyorum. ileride perma yaptırmak istediğimde bu katların kısa olanları falan saçma mı olur nasıl olur?




 

Tor kullanıcılara anonim surf yapma imkanı sağlıyor. Peki bu şey gibi mi, mesela normalde girdiğimiz sitelerin bizim işlemlerimize göre istatistik tutup reklam amaçlı bilgi alma olayını elimine ediyor mu? Tor kullanınca gitmiyo mu o bilgiler? Login olduğumuz sitelerde mutlaka yine gidiyordur da, Tor'un böyle bir iddiası var mı mesela?

Ayrıca böyle reklamsız, kullanıcı istatistiği depolamayan internet site ve servisleri nelerdir? Aklıma reddit geldi ama, o da depolamıyor mu?

Beni bununla ilgili teknik anahtar sözcüklere de yönlendirebilirsiniz.

Teşekkürler. Tikler gecikebilir.

 

yani böyle özdemir asaf'ın, yusuf atılgan'ın falan eserleri var mıdır çevrilip yayınlanmış? mesela ingilizce aylak adam bulsam çok sevinirim. ya da çekçe hehe. ya da böyle şiirlerin ingilizcesini bulur muyum mesela? çünkü mesela bi şiiri kendim çevirip şeyapmak istemiyorum, ayıp etmek istemiyorum bozulur diye.




 

şimdi yurtdışındayım ve burada diane35 bulamıyorum. doktor bunu önermişti o yüzden kafama göre başka bi doğum kontrol ilacına falan başlamak istemedim. polikist gibi şeyler için verilmişti. avrupa'da bulunan bi muadili var mıdır bu ilacın, etken maddesi aynı olan falan?




 

çapulcunun anlamı hep böyle mi tasvir ediliyodu tdk'da bi bakabilir misiniz varsa? bana çünkü yağmacı falan gibi geliyodu eski tam anlamı.

www.tdk.gov.tr

tam link verememişim, çapulcu yazıp aratınca çıkan işte.

 

arkadaşlar bu "camiye ayakkabılarıyla girdiler, içki içtiler" muhabbetine "kanıt" niteliğinde hazırlanmış photoshoplu komik bi caps vardı. bobiler mi zaytung mu hatırlamıyorum. böyle elinde bira şişesi tutan siluetler yapıştırılmıştı fotoğrafa. aradım bulamadım. onu çok acil bana bi ulaştırabilir misiniz? (vala acil, bi yerde kullanıcam)




 

bilgisayar başında epey vakit geçiriyorum bi şeyler okuyup yazmak için. sırtıma falan yastık koyuyorum bi şekilde rahat ve sağlıklı tutuyorum da boynumu halledemiyorum ya. o kadar saat başında olunca fark etmeden de eğiyorum galiba. yani boynumu hiç doğru bi açıyla tutup sabitleyemiyorum. bunu nasıl yapıcam? boynumun arkasına yastık koyup kafamı mı bantlıyım?

çok zor durumdayım. bu sabah boynum tutuldu yeni yeni açılıyo. çalışırken "dur pozisyonumu ideal şekle getiriyim" diye düşünemiyorum haliyle. yani olduğum yerden rahat göreyim diye gözlüğü de takıyorum ama yok, o boyun doğru yerinde durmuyor olucak ki tutuluyo. napıcaz boyuna? vallahi çok zor.


 

yani birtakım sözlüklerde ya da üyelik isteyen yerlerde kullanmak üzere bi mail adresi açmak istiyorum ama bunun için normal hesaplarımdan log out yapmaya uğraşasım yok. güvenilir alternatif mail hesaplarını mainstream siteler dışında nereden açabilirim? telefon numarası, sms onayı filan da istememesini istiyorum. siz neleri kullanıyosunuz?

geçen de yahoo answers'tan fake alıyım demiştim, yahoo larımın şifrelerini unutmuşum. telefon numarası ve sms üzerinden teyit istedi. çok saçma olmuş bu işler ya, eskiden böyle değildi.


 

şimdi bi post yükledim, yükleyeli bi dakika olmadan bi sürü yabancı hesaptan like gelmiş. yani yüklediğimde orada post direkt 11 tane otomatik like gibi şeyle çıktı. niye öyle oluyo? instapic kullanıyorum, bi alakası var mı? hashtag takip edip onu mu otomatik like ediyo bu hesaplar?




 

Neden yani?




 

ya arkadaşlar bak yine aklıma geldi kötü hissettim. çok samimi olmadığım, e-mail dışında irtibat bilgilerimizin birbirimizde olmadığı bi arkadaşım var. ama iyi bi kız yani, aynı ortamdayken sempatiktik birbirimize karşı. ben bu kıza dönem sonunda birtakım kaynaklar bulması konusunda yardımcı olucaktım ödevi için, çünkü benim daha önce çalıştığım, uzmanı olduğum bi konu. ama kıza şöyle etraflıca güzelce yazıp göndereyim diye ötelerken oturup yazmaya vaktim olmamıştı. sonra hatta bana mail ile hatırlatmış, o ara da benim gerçekten çok yoğun ve moralimin bozuk olduğu bi dönemimdi. cevap da atmadım :/ öyle kaldı bu olay. üstünden şimdi aylar geçti. düzeltmenin bi yolu yok di mi? bi ara şeyapmayı düşündüm, işte kaynakları, kendi çalışmamı filan gönderip "ders için olmasa bile makale yazmak istersen faydası olur umarım" filan demeyi düşündüm ama zaman geçtikçe zorlaştı bunu yapması da. vala kaldı böyle ya. çok mahcubum. kızı da bir daha görür müyüm bilmiyorum ama böyle havada bırakmış olmayı sevmiyorum. inş iyi bi notla geçmiştir dersten de :/ siz olsanız naparsınız bu durumda?

yani şey diye de rahatlatabilirsiniz makul gerekçelerle, işte "senin göndereceğinle zaten ufacık bir şey eklemiş olucaktı, o kendi yazmıştır, unutmuştur bile" falan. :/


 

şimdi biraz araştırıyorum ama çok vaktim yok ve tam anlamadım. sanırım sorun bende. süreci bilen biri beni doğru prosedüre çıkır çıkır yönlendirse ne iyi olur.

bir ay sonra filan yurt dışına çıkıcam ve seçimde orda olucam. uzun süreliğine gidiyorum ama oturma izinli değil. seçmen kağıdım da normalde türkiye'deki adresime geliyo filan. ben napmalıyım? konsolosluğa gidip adres beyan formu vermekten bahsediliyo. oturma iznim olmadığı halde adres beyan edebilir miyim? bunu oradan mı yapmalıyım buradan mı? daha vizem çıkmadı, şimdi yapmak istesem nasıl olucak?


 

ya üşeniyorum. evrak teslim etmek, başvuru yapmak beklemek falan çok darlıyo beni. yani faturasını kirasını hemen gününde ödeyen bi insanım ama bu ofislere, dairelere uğramalı işleri hiç sevmiyor sürüncemede bırakmak istiyorum.

bu kadar insan nası uğraşıyosunuz bürokrasiyle ya? vallahi üşendim. şimdi evden çıkmam lazım candy crush oynuyorum. vallahi darlandım.


 

sb. bulgaristan'da ölçüyo mudur eczaneler gidip ölçtürmek istesem? yoksa hastane, doktor filan mı bulmak lazım?




 

beyler hazır aklımdayken sorayım. aradım bulamadım. karşıdaki evin terasından, muhtemelen plaktan çalan şarkılar geliyodu. smoke on the water ve bazı 80'ler oldieslerinin caz coverları çalıyodu. enstrümantal ve çok hoştu. bu albümü kim yapmış, kim çalmış? bilen eden var mı?




 

of. şimdi tanınmış ve saygın bi internet portalı, benim yıllar önce çektiğim bir fotoğrafın aynı açıdan, aynı yerden çekilmişini oluşturduğu bi içerikte kullanmış. görünce şoke oldum, benim gözüm, benim kompozisyonum resmen. muhtemelen daha sonra çekilmiş, benimkinden farklı olarak mekanda insanlar varken çekmişler filan ama orijinali benim fotoğrafım o görüşün ya. nasıl ulaştılar, gördüler de kopya ettiler bilemiyorum. ben bu fotoğrafı daha önce facebook ve pinterest'e upload etmiştim, pinterest'ten çektiğim yerin ismini girerek vs. bulunmuş olabilir. yani şimdi çok sinir oldum ben. bu telif olaylarıyla ilgili kanunları biraz biliyorum ama derdim dava açmak vs. değil. benim çektiğim fotoğrafın orijinaline şu an erişemeyebilirim ama yüklediğim yerlerdeki upload tarihleri belli.

şimdi çok çirkefleşmek ya da birilerinin "ee bunu başkası da görüp çekmiş olabilir, niye sana ait olsun" diyeceği bi izlenim oluşturmak istemiyorum. zaten fotoğrafı kullanan portalın ortamı birbirini tanıyan eden bi networkten oluşuyo. ama ayıp edildiğini düşünüyorum. bu konuyla ilgili napabilirim? sonuçta benim fotoğrafım oraya yüklenmemiş ama aynısının aynı yerden tekrar aynı açıyla çekildiğini düşünün işte. ikisini de kime gösterdiysem "zaa çalmışlar xd" dedi. bozuluyorum ya. napmak lazım böyle bi durumda?


 

ailemin yaşadığı evde çocukluğumun, gençliğimin döküntüleri var. ben bi yerde sabit otursam hepsini alır bi depoya koyarım ama sabit değilim. onlar da emeklilik için sakin bi sahil kasabasına gidicekler. asdlkjfad. döküntülerimi yük etmek istemiyorum. olabildiğince geri dönüşüm, komşunun çocuğuna verilecek vs. ayırıyorum ama bi sürü şey var. siz bunları napıyosunuz, nası değerlendiriyosunuz?

mesela yıllarca biriktirilmiş penguen, uykusuz vs. dergiler var. bunları artık ben de çok saklamak istemiyorum. çöpe de gitsinler istemiyorum. küçük bi meblağa satıyım mı sahafa mahafa?

resim dosyalarım, boyalarım da var mesela. onları hayatta vermem. asdflkjfads. ama hiç acımayıp kıymam gereken şeyler var mı mesela? bana bıraksan ilkokul defterime bile "ay çok naif" deyip kıyamıyorum çünkü. help.

 

analiz etmek için izlemem gereken yaklaşık 40 kadar kısa video var. maalesef bunu yapmam gereken süre içinde uzun bir otobüs yolculuğunda olucam. öf. otobüsün interneti zaten çok yavaş oluyo, mobil internet de yolun her yerinde çekmiyo. youtube'daki videoları mp4 falan olarak (herhangi bir video formatı olur aslında) kaydedebileceğim bi sistem var mı? ay çok mutsuzum. midişim çok bulanıcak. neyse.

google'dan bulduğum birkaç converter video demesine rağmen sadece ses olarak dönüştürdü. bana vidyoş lazım. görüntü kalitesi mühim değil, düşük çözünürlük de olur.


 

insanüstü bi çaba göstererek yarına kadar az zamanda büyük işler başarmam gerekiyo. daha önce böyle şeyler yapmışlığım var ama proje çizmek gibi daha el, göz uğraştırıcı şeylerdi. şimdi daha çok beynimi yakmam gerekiyo. bürokrasiyle uğraşmaktan paper ve sınav çalışmalarım son dakikaya kaldı maalesef. yapıcağım şeyde bilmediğim bi şey yok da bildiklerimi derliycem ve içim rahat etsin diye birkaç bir şeyi okuyacağım, bazıları tekrar. bu gece bitirmezsem araya bi sürü yolculuk, iş güç giricek, deadline'lara kadar sarkıtmak istemiyorum.

uyumamak bi opsiyon. bugün çok uyudum zaten. yarın sabah da erkenden evden çıkıcam. önümüzdeeee 9-10 saat var. ay böyle yazınca çok az geldi. sdşkljdaf. lütfen aslansın, kaplansın deyin. etrafımdaki insanlara gaz ver diyince "yani derslerin birini bırak bence" filan diyolar. onları dinlesem, şimdiye kadar iyi giden bi çizgim var, o olmıycaktı. molalarda burayı okuyup tikleri dağıtıcam. tişikkirlir.


 

gece gece bu gerçekten çok önemli meselemi danışmak istiyorum. şimdi benim gözlerim suratımın büyük çoğunluğunu kaplardı küçüklüğümden beri, yani büyük gözleri var diye tarif edilebilirdim. gerçekten de gözlerimin içi kocaman. fakat aşağı yukarı 20 yaşından sonra gözlerim daha küçük görünmeye başladı. bunun sebebi de göz kapaklarımın daha inik durması. yani kilo falan alma ve yüzümün formumun değişmesi gibi bi durum yok.

böyle bildiğin göz kapaklarım düştü ya. başlarda bir-iki fotoğrafta "hehe ölü balık ifadesi olmuş" dediğim şey birkaç senedir gözlerimin normal hali olmuş durumda. nasıl desem seri katil gibi, eroin bağımlısı falan gibi duruyor. göz altlarım pek şiş değil. yüzümde çok bi değişiklik de yok. makyaj hiç yapmıyorum gibi bir şey, cilt problemi yok. sigara çizgilerini saymazsak şimdilik çok bi kırışık yok. göz kapakları indi ama. resmen kocaman durmuyolar, açık durmuyolar. hep mutsuz ve sıkılmış gibi bakıyolar. göz kapaklarım o kadar yer kaplıyo ki göz bebeklerim parlamıycak diye korkuyorum. gözümün ışığı sönmüş resmen.

bu neden olmuş olabilir, başına böyle bi şey gelen ya da gözlemleyen var mı? bu göz kapaklarını nasıl kaldırıcaz? hayatıma eskisi gibi büyük gözlerle devam edebilmemin bi yolu var mı acaba? u_u

 

sorun başlıkta. sorun da değil belki onlar için güzel bi şey tabii de. insan bi tuhaf oluyo. bir değil, iki değil. 50 sene boyunca kendimden 75 yaş büyüklerle çıktığım için sanırım, adamların evlilik haberini alıyorum sürekli. asdfkjs. of.

daha önce yine ergene bağlayıp sonradan sildiğim duyurularımdan birinde, eski sevgililerimin iyi insanlar olduklarından, aslında geçmişten bi tanesiyle evlensem olur gibi geldiğinden bahsetmiştim. ama adamlar pek öyle düşünmüyomuş ya. eheh. çatır çatır evleniyolar. bi tanesi de "snape'ciğim seni unutamadım, senin gibisini de bulamadım zaten, ne iyiydik biz, gel evlenelim" demedi yani. kütür kütür evleniyorlar. çocuk bekleyen bile vardı en son. ciddi hayatlar kurup orta yaş triplerine adım atıyolar ya resmen. evler işler kurmalar, araba park etmeler filan yapıyolar. ben daha hala bohem öğrenci hayatı yaşıyorum. düşünsene onlar mutfak takımı filan bakıyolar. zigon sehpa, aynalı dolap, yeni evli çifte daire filan. tüylerim ürperdi. ahahah.

canım sıkıldı, anlatmak istedim. soru da sorayım. sizce nolucak, hepsinin tek tek evlendiğini seyredicek miyim? en sona ben mi kalıcam ya? hepsi mi evlenir, bi tanesi de "ya snape vardı" demez mi acaba? asdlşfjk. hayır sonra evlenmesek bile desinler. hehe. şaka yapıyorum. bazılarında buruk bi sevinç oluyo, bazılarına anlam veremiyorum. böyle böyle gülebileceğim bi şeye evriltmeye çalıştım ama aslında olmadı da pek. ühü.

naber?

edito: uyuycam, cevaplara sabah bakarım.

 

meraba. çok dikkatsiz ve unutkan, ayrıca çantasında aradığı şeyi beş saatte bulamayan bi insanım. yurtdışına giderken buu pasaporttur, nakittir, çeşitli kartlardır, bunları koyabileceğim hafif ve küçük bi çanta arıyorum. boyundan askılı keten çantalar filan oluyo, decathlon'da gördüğüm pasaport alabilicek boyda değildi. böyle bi çanta nereden bulabilirim, bu iş için ne kullanabilirim? bel çantası filan mantıklı olur mu? ay onlar da çok çirkin. sadfklşjdsf. bi de zaten belimden düşer sanki onlar ya, sıfır bedene uyan bel çantası var mı? skdfjlsfd.

normal çanta diil de çanta takmamışım, kimlikleri üstüme monte etmişim gibi, bi de rahat durucak bi şey almam lazım. link mink de atabilirsiniz. hafiflik çok önemli. teşekkürler şimdiden.


 

meraba. şimdi bi durum var eminim çoğunuz yaşıyosunuz. küçüklüğümden beri ara ara bana da olur. böyle göğüs ve karın boşluğu arasında gidip gelen bi korku, endişe gibi bi his var. sebepsiz yere geliyo böyle. soğuk rüzgarlar esiyomuş gibi oluyo. iç sıkıntısının daha adrenalinli hali gibi. anladınız di mi?

anladıysanız soruma geçiyorum. bu olayı siz nası geçiriyosunuz? benim daha çok pms dönemlerimde oluyo. kendimi yemeğe veriyorum ama iştahım yoksa onu da yapamıyorum. gerçekten çok tedirgin edici, mutsuz ve nedensiz bi his. kaç senedir yaşıyorum, hala anlamlandırıp çözemedim. sanki korkutucu bi şey olmuş gibi ama bi şey olduğu da yok falan. aman.


 

Bir de pazar günleri de açık mıdır? Bu saate kadar üşendim de.




 

hehe. yok öyle değil. ya bi sürü şey biliyor ve düşünüyorum. daha doğrusu öğrendiklerimi güzel yerlere bağlayıp fikirler üretiyorum, yani üretilmiş işlere bakınca benimkiler hayli hayli okunasıymış gibi geliyo. hehe. fakat sorun şurda ki, yazamıyorum. konuşurken, hatta neredeyse goygoy sohbetlerde veya birini bir şeye ikna edicekken bu fikirleri çogzel anlatıyorum, sunum, ders vb. ortamlarda da. bu yüzden konuştuğum yakın çevrem evet bi şeyler bildiğimin ayırdında ama yazıp yayınlamadığım için miniş çevreyle sınırlı kalıyo anlatmak istediklerim. yazamıyorum derken de ciddiyim. yani oturup word dosyasına bakarken, ay nası anlatsam, o tabula rasaya bakıp kafamdakileri dökmek çok zor bi şey. gerçekten yazasım var artık, kafamda bitakım taslaklar da var ama çok hızlı işliyolar. napsam da yazsam ya?

ses kayıt cihazı alıp konuşup sonra onun dökümünü yapmayı düşündüm. denemedim ama öyle bi şey yapsam bu sefer de heyecanlanır konuşamam kesin saldfkşjsadf.

bu duyuruyu bi süre tutucam, çok işe yarar bi öneri alamazsam da çok samimi içimi döktüğüm için sonra silerim. yazamıyorum yhea.

 

aman beş saat ne laf anlatmışım. kısalttım, kestim burayı.

pek az uykuyla, uykusuz filan nasıl yaşanır acaba? evet, ben buna dair önerileri alıyım. çünkü bana olmuyo belli ki uykulu bi düzen. uykusuz bi düzen deniycem.

şimdi bi şeyler okuycam, tikleri sabah atarım.

 

Evet.

Ya acaba cv mi oluşturmayı beceremiyorum, niyet mektubu mu yazamıyorum? Niteliklerim ve bitirdiğim, okuduğum üniversiteler de fena değil. Akademik olmayan hiçbir başvuruma kabul alamıyorum ya. Deliricem. Aynı niteliklere sahip, aynı bilgi vs. ile donanmış insanlar, hatta daha azı olanlar bi şekilde hayata tutundular. Özgeçmişime fotoğraf yüklemiyorum diye mi? Hiç anlamıyorum. Kafayı yiycem. Cv'mde yazdığım tezin başlığı da var, o çok politik diye mi almak istemiyolar? Gerçekten anlamıyorum.

Yüzyüze mülakatlarda fena değilim. Ezkaza görüşmeye çağırdıkları şeylerde mesela olumlu neticelenebiliyo, sonra başka şeylerden dolayı olmuyo iş başvuruları vs. Benden ötürü. asldfkjal. Ama arkadaşlar gerçekten, not ortalamam bile iyi yani, staj başvurularıma bile dönüş alamıyorum. Neden? Neden acaba ya? Hakikaten kafama takılıyo. Bi fikriniz var mı? Çünkü gerçekten çok saçma gelmeye başladı. Benim gözden kaçırdığım, sizin yakalayabileceğiniz bi şey vardır belki. Niye olmuyo, nedir? Görüşmeye çağırsalar, yüzyüze iletişimde hakikaten fena değilimdir. Master mülakatlarım falan mesela hep beklediğimden iyi geçip sonuçlanmıştır. Konuşarak çok güzel anlaşıyorum. Ama konuşma aşamasına bile geçirmiyor çoğu yer. Ben gerçekten anlayamıyorum. Bu insanlar bana senin akademisyen olmaktan başka çaren yok mu demeye çalışıyor? Ne demeye getiriyorlar?

Moralim bozuluyor :(

 

Ya şu aralar çok sinirliyim. Sinirden stresten uyuyamıyorum. O kadar sinirliyim ki pasif agresif miyim, değil miyim onu da anlamıyorum. Bi şeyler söylüyorum kızdıran insanlara ama. He biliyorum spor yapsam geçer, evet meditasyon evet bi şey. Ehm. Benim sinirim normal insan siniri gibi de diil arkadaşlar ya, sinirlenmiş olmama da sinirleniyorum çünkü "niye psikolojim bozuldu şimdi sçıym böyle işe" diye.

Sinirlenince acayip haksızlığa uğramış hissediyorum, kendimi iyi hissettiricek şeylere yönelicek motivasyonum hiç olmuyo. Ay çok yıpratıcı. Bi de stresten anksiyete bozukluğum filan dirilicek diye korkuyorum. Çünkü şuramda ağrı oluyo bazen, panik atak iken böyle oluyodu. Bundan önce bu ve depresyon için filan ilaçlar kullandım. O zaman daha cool yaşayabiliyodum, geniş geniş oh. Şimdi ilaç almamı gerektiricek bi olayım yok, açık kafayla stresi şeyapamadım resmen.

Ay ne öneriyosunuz bana? "stresi yenmenin 10 altın kuralı", "içindeki bi şeyi keşfet ve rahatla ;)", "sarı çayla gelen mucizevi mutluluk" tınılı düşünceler bile sinirimi zıplatıyo ayy. Geceleri kabuslarla uyanıyorum. Sanırım sinirden ölücem ben. Delirmeden yaşayabilen sinirliler de var mı? Moralim bozuluyo.

 

her yıl sonbahar sonu, kış başında güneşsizlikten depresyona giriyorum. normalde de aşırı sıcak ve yakıcı güneşi hiç sevmem ama aksinin daha kötü olduğunu fark ettim. ühühü.

evin içinde kendime ışık yaratmak istiyorum. perdeyi açmak, dışarıda durmak veya lambaları filan yakmak beni tatmin etmiyo. odada deli gibi ışık olsun, gözüm gönlüm açılsın istiyorum. ne yapabilirim? ampullerle alüminyum folyolu sistem mi kurayım? odayı mumlarla mı donatayım? çok fazla mum da kullanmak istemiyorum, kuş var, mumun kokusu filan havayı boğucu yapabilir onun için. benim bu aşırı ışığa en azından günde birkaç saat kavuşmam gerekiyo.

napmalıyım?

 

tüm şifrelerimin kayıtlı olduğu bilgisayarım çalındı da geçenlerde. büyük şifre değiştirme operasyonuna girişicem. en çok kullandığım, aklıma gelen hesapların dışında nerelere üye olmuşumdur şimdi hepsini hatırlamıyorum. aklınıza gelen üyelikli, şifreli web sitelerini filan yazar mısınız? unuttuğum yerler varsa onları da değiştireyim.

bi de microsoft hotmail hesabının şifresiyle açılan windows 8.1 yüklüydü bende. harddiskim de ikiye bölünüktü, c ve yedeklerimin durduğu d olarak. d'ye filan ulaşabilir mi hırsızlar ya? :(


 

evet gerçekten çok saçma. neden böyle oluyo olabilir? denediğim başka hiçbi sayfa açılmıyo. evdeki diğer bilgisayarlarda ve telefonda da aynı sorun var.




 

Ders çalışırken filan yeniden odaklanmak üzere metne dönmek için kısa süreli aralar verilip ne yapılabilir? Yani şöyle bir on-on beş dakika uzaklaşayım istiyorum, bu sırada dikkatimi daha iyi toplayabileyim, enerji depolayayım istiyorum. Böyle durumlarda genelde sigara içmeye çıkıyorum, alternatif varsa alırım.




 

cahiliye dönemi sorusu soruyorum, silicem. hehe.

buu kapalı bir mekanda çekim yaparken ekrana daha fazla alanın sığabilmesi için, yani odaktan çok uzaklaşmadan da etrafını daha geniş gösteren bi görüntü yakalayabilmek için kaçlık lens kullanmalı? bende 50'lik, 70-300'lük filan var, istediğim sonucu alamadım.


 

ya eski fotoğrafları filan kurcalıyodum da. böyle bi şeyler vesile oldu epey nostaljik incelemelerde bulundum. ve 20-21 yaşlarıma aşırı büyük bi özlem duydum ya. hatta 22, 23 de olur. önceki yaşlarım gözüme bi sempatik göründü böyle. hepsi de acayip geçmişte kalmış filan gibi. kendimi bunların çok da uzak geçmişte olmadıklarına ikna etmeye çalışırken buldum falan. 25 yaş krizine mi girdim acaba? böyle bi kriz mi var arkadaşlar, böyle bi şey mi?

size de oluyo mu bütün bunlar? şu an çok duygusalım. gerçekten çok enteresan. etrafımdakilerin kafasını şişirmek istemediğim için size soruyorum aşslfkj. ne şimdi bu?


 

böyle dönme dolap şeklinde bi hediyelik eşya bi şey bakıyorum da. tchibo kataloğunda müzik kutusu gibi bi şey gördüm mesela (ekte) ama daha güzel bi şey istiyorum. mudo'da da buldum direkt dönme dolap formlu biblo diye, ondan da emin değilim. böyle sevimli, kitsch durmayan bi dönme dolap şeyi nereden bulabilirim? var mı bildiğiniz, gördüğünüz bi yer? müzik kutusu ve biblo dışında dönme dolaptan ne yapmış olabilirler, herhalde bu minvalde bir şeyler bulurum en fazla.




 

yüksek lisansını yapmakta olan bir öğrenci, başka bir şehirdeki üniversiteye araştırma görevlisi olmak için başvurursa alınır mı oraya? okuduğu yere haftada bir filan derse girmek için gitse mesela, yürür mü öyle? ne diyosunuz?




 

ya benim kuşum, yavruluğundan beri veterinerden alıp devam ettiğimiz bi yem var, ona alıştı. ama her yerde bulamıyorum. başka da yemiyo, aç kaldı çocuk :(

ankara'da gop, kızılay filan civarında bildiğiniz petshop ya da kuş malzemeleri de satan veteriner var mı? bu yemi arayıp bulmam lazım. internetten sipariş edebilirim en kötü ama o da hemen gelmiyceği için yarın bulup almam lazım yani. veya direkt bu yemi şurda gördüm, satılıyo diyen varsa daha makbule geçer tabii. bahsettiğim yem şu:

wundervogel.com

böyle kırmızı pakette, wunder vogel budgies premium diye bişi. umarım bulurum ya.

 

son zamanlarda interneti eskisi kadar ve eski amaçlarımla kullanmadığımı fark ettim. bilgi edinme, bi şey öğrenme amaçlı siteleri ise zamanım olmadığı için kullanmıyorum o kadar. daha çok çevremdeki insanlarla iletişim kurmak için giriyo gibi bi şeyim, konuşmak istemediğimde ise çok bi şey yapmıyorum. sosyal medyada da gözlemlediğim bi durum bu, insanlar daha çok kendi ürettiği verileri paylaşabileceği facebook, twitter, sözlük gibi ağları kullanmayı tercih ediyo. internet aktiviteleri artık daha çok bunlardan oluşuyo yani. interneti tüketmiş olabilir miyiz? mesela akıllı telefondan da artık o kadar bir şeyleri takip edeyim, dışarıdayken de bakayım gibi tatlar alamıyorum. hatta internet paketimi iptal etmeyi düşündüm. haberleri zaten belli birkaç platformdan ve sosyal medyadan takip ediyodum. artık çok önemli bi şey olmamışsa onun için de girip bakmıyorum.

sizin internet kullanma alışkanlığınız ne durumda? bana bitti, tükendi de sonuna gelmiş bakıyomuşuz gibi geliyo. reddit falan bile kendini tekrar ediyomuş gibi gelmeye başladı artık. yeni hiçbi şey bulamıyorum.


 

hayır, procrastination'dan kaçınmak için napmalıyım, diye sormuyorum. yapıcam çünkü belli bi şey bu. sıçtın mavisi <3

procrastination yaparken zamanı nasıl daha verimli geçirebilirim? keyifli procrastination aktivite önerilerinizi bekliyorum. daha zevkli hale gelsin istiyorum. hehe.


 

eski teknolojik aletlerimi satma konusunda kararsızım ya. şöyle ki, bu aletler benim adıma alındığı için, şimdi sattığım adam siber bi suça karışır, bi şey yapar ne bileyim. bi yerde duymuşum da aklımda mı kalmış artık. bunları ikinci el olarak satarken nası bi prosedür izleniyo? elimde bi sürü telefon, laptop birikti yav. cihazların beni bağlamasıyla ilgili bi zaman aşımı filan var mı?

not: gülmeyin.


 

soru başlıkta. ilk gün değilse de 2., 3. gün filan açılır mı? bilemedin 4?




 

Ankara'da bu dediğim yerlerde ders çalışmalık, çalışırken kahve kurabiye falan istemelik, çıkıp sigara içilecek yeri de olan, sakin güzel yerler var mı? Yani mainstream kahvecilerin dışında diyorum. Bir de bayramda açık olması lazım tabii.

Bi de İstanbul'da bayram tatillerinde kimse kalmıyo; trafik akışkan, gezmelik yerler ferah oluyo filan hani. Ankara'da böyle nimetler var mı? Bayramda neresi çogzel ve açık olur?


 

ya çok uzun zamandır düşündüğüm ve vejetaryen olmamayı haklı çıkaramadığım bi konu bu. yani hayvansal ürün hiç tüketmemeyi düşünmüyorum sütüdür balıdır. gerçi vegan arkadaşlar buna da daha derin eleştiriler getiricektir ama ben o şeyde değilim henüz. neyse kuzucukların falan kesilip yeniyo olması beni üzüyo. acaba et tüketmeyi bıraksam yerine ne ikame ederim diye de düşünüyorum, o da bi konu. tamam böyle kaynaklar filan var. araştırıp bakıp bulabilirim. ama galiba asıl meselem şey benim ya. balık :( balıkları da çok seviyorum ama hayatım sahil kasabasına yerleşip balıkçı olma hayaliyle geçti yani. balıkları pişirip yemek istiyorum o yüzden vejetaryen olamıyorum. acaba kuşları ve sıcakkanlı hayvanları yemesem sadece olur mu ya?

şimdi ne kadar anlatabildim bilmiyorum ama benim gibi çok insan var. çevremdeki başka hayvanseverler de alışkanlık ve damak zevki veya işte başka türlü beslenmenin tahayyülünü kuramama gibi sebeplerle bu yola baş koymuyo. vicdan azabı duyuyo ama vejetaryenliğe yönelicek kadar radikal kararlar da veremiyoruz. yoksa hiçbi haklı gerekçesi yok bence onları katledip yemenin. hah. işte bu noktada naapsak da vejetaryenliğe kaysak ya? bi de eti falan az pişmiş yiyen böyle hannibal falan bi insanım yani ben :( balığı bırakmasak yine olmuyo mu? beyaz et demiyorum çünkü tavuklar da kuş :( balık? böyle balık diyince de kendime kızıyorum. bi balığım vardı, ölünce çok üzülmüştüm :(

ay napıcaz?

 

kuşum çok tatlı. havalar güzelken balkona filan götürüyodum, kuşlarla konuşuyodu. müzik dinlemeyi filan da çok seviyo, cıvıl cıvıl şarkı söylüyo resmen. başında kuş sesi olan bi şarkı dinletmiştim coştu çocuk. böyle arada kuş sesli müzik açıp dinletsem kafayı yemez di mi? morali bozulup delirir mi acaba? psikolojisini bozmayalım sevinsin derken.




 

ya beynim yandı. çok korkuyorum başlamaya. 150-200 gb'lık veri var eski bilgisayarımda. kendisi iyice sıçmadan, hazır açılabiliyoken içinden alıp yedeklemem lazım. verileri ayıklamaya aşırı üşeniyorum. aynı dosyalardan iki üç kopya da vardır, hiç lazım olmayacak şey de vardır, çok lazım olacak şey de vardır. ayıklamadan hepsini alsam yeni bilgisayarda aniden yükleme olacağı için yavaşlatır mı? hem alasım yok ya. belki ozalit virüs bulaştırdı, belki bi şey. gereklileri alıp kalan şeyleri sonsuza kadar yok etmek istiyorum. harici belleğimi yanıma almamışım. usb'yle halledicem ilkel gibi.

siz napıyosunuz böyle durumlarda? nasıl organize ediyim ben bunları şimdi?

ayrıca farklı bi alana geçtim mezun olunca. eski üniversiteyle ilgili çalışmalarımı (ayı gibi yer kaplıyolar) acımadan sileyim mi? çok lazım olurlarsa portfolyamdan orijinal olmayan boyuttaki görsellerini alırım? deli gibi makale biriktirmişim. insanlık dışı şartlardaymışım ve kıtlık varmış gibi ödevler, ödevlerin tashihli versiyonları, kırk türlü tez düzeltmesi. ayrı klasörlerde yeniden bulmaya üşeneceğim yüzlerce şarkı. ayh bin kunduz.

beyler :(

 

acıktım ya. bu saatte ne yesem böyle ağır olmayan? dişlerimi de yeni fırçalamıştım :(




 

Buu İngilizce cv'de eğitim kısmında lisans ve yüksek lisansı belirtirken, yüksek lisans için MA, lisans için de BS mi yazıyım? Bazı yerlerde BA. diye de geçiyo. Bunları nasıl belirteyim?

Ayı gibi undergraduate, graduate de yazabilirdim sonuçta.


 

ya böyle bi şeyin mümkün olduğunu duymuştum da nereden duydum, tam olarak nasıldı bilmiyorum. aynı enstitüde, farklı anabilim dallarında ama lisansı aynı fakültede olan iki bölümden kabul almışım. ikisi de çok tatlı bölümler. bi çılgınlık yapıp çift yüksek lisans yapabiliyo muyum acaba?

yani böyle bi şey oluyosa ikisine aynı anda mı kayıt yaptırmak gerekir yoksa ilk kazanma şeyine bakılmaksızın, birinde bi dönem alıcağım notlara bağlı olarak mı gelişiyo süreç? nasıl oluyo? ^.^


 

Başka bi şehre yerleşicem. Evcil kuşum da benimle gelicek tabii ki. Fakat kuşu neyle götürücem? Yani otobüsle on saat falan sürüyo, kısa bi yol da değil. Uçaklarda evcil hayvanlar için bi bölüm oluyo sanırım ama orada kedi köpekler vardır, kuşum çok korkar.

Kuşu hangi taşıma aracıyla götürmeliyim? Otobüste iki koltuk alıp kafesiyle yanıma koymayı da düşündüm ama izin verirler mi böyle bir şeye? Bi de otobüsün kliması falan, çocuk çarpılmasın diye üstünü örtmem gerekir. Yol uzun olduğu için de çok sıkılabilir öyle :( Uçaklarda hayvanların durumu nedir onu da pek bilmiyorum. Tren yok. Kuşu en sağlıklı biçimde nasıl götürebilirim?