[]

dizüstü bilgisayarımın sorunu ne olabilir? kamyon gibi oluyor arada

son 2-3 ayda olmaya başladı, önceden yoktu. normalde çok sessiz, pırıl pırıl çalışabilen bir cihaz ama kaldırıp yan odaya taşıdığımda (genelde fiziksel temas sonrasında) bazen VIRRRRR diye ötmeye başlıyor. ses belli bir yerden geldiği için parça gevşemiş olabilir diye düşündüm ama ilginçtir ki bilgisayarı kapatıp açtığımda o ses kesiliyor. yani mantıken parça yerinden oynamışsa tekrar açtığımda aynı şekilde gürlemesi gerekmez mi?

bazen hafifçe şöyle pıt diye vuruyorum ses olmaya başlayınca, kesiliyor. sabit dururken hiç sorun yok. ama kaldırdım, bi yere götürdüm diyelim yine başlıyor tor tor tor tor.

gürlediği anlarda performans düşüşü yok bu arada. normalde nasıl çalışıyorsa yine öyle çalışabiliyor. tek fark ses.

ben bu işlerden hiç anlamadığım için açıp kendim bakmaya cesaret edemiyorum makineyi elime almayayım diye.

bu yazılımsal kaynaklı bi şey olabilir mi yoksa kesinlikle bir parçası mı gevşemiştir? başka ne olabilir ya da?

 
yazılımsal da olabilir donanımsal da olabilir. muhtemelen fanlardan gelen bir sestir. bios'un fan ayarıyla oynayan bir program kurmuş olabilirsiniz, fanların vidası gevşemiş olabilir, küçük bir kısmında kırılma olmuş olabilir. harddisk arada sırada yoğun çalışıyorsa ondan geliyor olabilir. donanımsal ve yazılımsal olarak hiçbir sıkıntısı yoktur ama toz birikmiştir. yani aslında çoğu şeyden olabilir aklıma bin türlü sebep geliyor.

garantisi bittiyse bence açıp bakın. atla deve değil. youtube'a marka model yazarak video izleyerek bile söker takarsınız. açmışken güzelce temizlik de yapmış olursunuz.
  • coldegezenkutupayisi  (12.10.22 13:25:24) 
büyük ihtimal fanı bozulmuştur. internetten aynısını alıp kendin de yapabilirsin.


  • nothing in my way  (12.10.22 15:16:24) 
[]

ankara'da ukraynalı mültecilere destek

sağlayan bir oluşum filan var mı? gerçi parası olmayan zaten ülkeden çıkamıyor, parası olan da kalkıp ankara'ya gelmez ama şey diye düşündüm zaten bomboş yaşıyorum belki yaşadığım yerde insanlara faydam dokunur. rusçam ve ingilizcem var. maddi bir şey sunamam ama gönüllü iş yapabilirim. ulaşmamı tavsiye edebileceğiniz bir oluşum/kuruluş var mı bununla ilgili?




 
Ukrayna elciligi bir ara yardim topluyordu ama son durum nedir bilmiyorum.. onlar bilebilir olusumlari da..


  • omonia  (10.10.22 21:50:12) 
Ben olsam girmem o işlere ajan diye yaftalararlar, ingilizce Rusça bilen gönüllü of of bu daha tehlikeli :)


  • Gebeş kaplumbağası  (10.10.22 21:59:56) 
Kırım Türkleri derneği var, belki onlar bişeyler yapıyorlardır, bi arayıp sorabilirsin.


  • plutongezegendegilmi  (10.10.22 22:02:52) 
Kocatepe'de dernekleri var. Benim Ukraynalı sınıf arkadaşım hep orada takılırdı. Bence uğranabilir.


  • Amaranta ursula  (11.10.22 00:50:46) 
Facebook ta grupları vardır. İhtiyaçları olan malzemelerin listesini yapıp, etrafa duyurun. Toplama merkezleri belirleyin, gönüllüler çıkar belki. Sonra bunları ihtiyaç sahiplerine ulaştırın. Zürih te böyle çalışıyor bir dernek. Google form oluşturun ihtiyaç listesinden.


  • bir varmis bir yokmus  (11.10.22 05:06:53) 
[]

better call saul vs breaking bad (spoiler'sız)

ben BB aşığı bir insanım. baştan sona 6-7 kez izlemişimdir. bu kadar bağlanmamın sebebi sanıyorum ki çok gerçekçi bir boğuculuğa sahip olması, hissiyatı müthiş aksettirmesi.

haliyle BCS'yi izlemek istedim, zamanında ilk dokuz bölümden sonra bıraktım. şimdi tekrar en baştan başladım. asla kötü değil ama BB gibi "hemen bir sonraki bölümü izleyeyim" heyecanı yaratmıyor, yer yer temposu düşük ve sıkıcı geldi bana.

diğer taraftan bakıyorum millet saul'un bb'den bile iyi olduğunu söylüyor. bana ilginç geldi.

ikisini de izlemiş olanlara sorum: siz hangisinden daha çok keyif aldınız? en azından ilk sezon için kıyaslama yapacak olursanız BCS'nin temposunun düşük olduğu fikrine katılır mısınız? ileride daha olaylı hale geliyor mu?

***

bu arada ben BB'nin sanırım en çok birinci sezonunu seviyorum. yani çoğu kişinin düşük tempolu bulduğu, "sabret daha iyi olacak" dediği kısımlar. kısacası bu dizilerden boş aksiyon, dıkşın dıkşın bekliyor değilim. bana hissiyatı yansıttıktan sonra isterlerse koca bölüm boş duvara baksınlar, keyifle izlerim.

ama BCS bana çok daha ağır geldi açıkçası. siz ne diyorsunuz bu konuda?

 
bb'den daha çok keyif aldım. bcs'de daha sakin bir akış olduğunu kabul ediyorum ama yine de sürükleyiciydi benim için. sıkıldığım 2 3 bölüm olmuştur.


  • oldz  (09.10.22 21:10:19) 
BB hayatımda bitirdiğim tek dizi. BCS sadece bir bölüm dayanabildim. Abi dizi dediğimiz şeyi keyif almak için izliyoruz. Keyif almıyorsak birileri beğendiği için izlemek zorunda değiliz. BB'den daha çok keyif aldım. Hatta bu diziyi ben yazın izledim. Albuquerque sıcağını hissetmiştim. Bir de ben şuna inanıyorum. İzleyeceğin dizi zaten kendini izletiyor. Senin bir şey yapmana gerek kalmıyor. Ben Instagram'da Gibi dizininin kesitlerini izleye izleye sevdim, sonra kendiliğimden başladım. İlk sezonu bitireceğim neredeyse.


  • dissendium  (09.10.22 21:13:09) 
İkisinide izleyip bitirmiş biri olarak bcs daha iyi bana göre. Mike, Saul, Kim, Nacho, Lalo, Gus gibi karakterler çok iyi işlendi dizi boyunca. Her bir bölüm film havasındaydı.


  • Depik  (09.10.22 21:55:43) 
Bb harika, bcs iki uc bolumdu. bence zamanlamayla alakali olabilir ya breaking bad guzel dizi ok ama bir de o zaman kac tane guzel dizi vardi ki ZAMANINDA YOKTU BU PLATFORMLAR... OZLAR BBLER OFFF <3


  • ala09  (09.10.22 22:18:59) 
Bcs tum zamanlar favori dizi listemde. Boyle yapim bir daha zor gelir. Bb'yi bcs izlerken tekrar izlemeye basladim, birinci sezonu bitiremedim, asiri sıkıldıgımı hatirliyorum. Hem de 2. Kez deneyisimdi. Bcs'den once de bb izlemeye calisip birinci sezon yavasligindan gecememistim. Bcs gayet tempolu bence, Bb en azindan ilk sezon kaplumbaga gibiydi. Bb'nin en cok ilk sezonunu seven biri olarak Bcs temposu daha dusuk gorusunuze felaket derecede katilmiyorum. Bence siz zaten temposuz, sıkıcı olani sevdiginizden bcs hizli gelmis ve bu yuzden sevmememissiniz gibi geldi, yoksa biz ayni seyleri izlemis olamayiz :)


  • summer timetable  (10.10.22 08:49:16) 
BB çok kolay izlediğim hala da sevdiğim bir dizi. BCS ilk 7-8 bölüm izledim çok sıkılıp bıraktım. 6-7 ay sonra kaldığım yerden devam ettim, ilerleyen sezonlar çok daha keyifli geldi onu da bitirdim ama asla bir BB akıcılığında değil. Bir oturuşta 5-6 bölüm izlediğimi hatırlıyorum BB’de. BCS daima 2 bölüm sonra sıkıyor beni.


  • but that was just a dream  (10.10.22 08:58:44) 
bsc deki karakter gelişimi, direk günlük yaşamı aktarması, neredeyse gün gün geçiyor dizi ama yine de tempo düşmüyor
konular basit olsa da işlenişi hoşuma gitti benim

  • bir soru sorcam  (10.10.22 09:12:52) 
bcs bb'deki yan karakterlerden birinin dönüşüm hikayesini anlatan bir dizi. bb izlemiş biri saul goodman'ın nasıl bir karaktere evrildiğini biliyor. nihai sonucu bildiğimiz için bcs'de anlatılan hikaye yer yer sıkıcı geliyor.

bb izlerken ne olacağını bilmiyorduk. sıfırdan yaratılmış bir hikaye vardı ve bu hikaye sıradan bir öğretmenin uyuşturucu mafyasına dönüşümünü anlatıyordu. hem hikaye ilgi çekiciydi hem ana karakterle empati yapıp kendimizden bir şeyler buluyorduk. bcs başarısız bir adamın hayat yolculuğunu sunuyor. herkesin kendinden bir şey bulması zor. karakterin hitap ettiği kitle daralıyor haliyle.

bb hikayesine sonradan eklenen yan karakterlerde kim haricinde ilgi çekici biri yok. çoğu karakteri zaten önceden tanıyoruz, hepsinin nereye geldiğini biliyoruz. bu da bir hikayedeki en önemli şey olan karakterin son halinin nasıl olacağı gizemini bozuyor. yani evet gus fring bcs'de bir şeyler yaşıyor ama ben o adamın öyle ya da böyle uyuşturucu baronu olacağını biliyorum. dizide çarpıcı, vurucu bir sürpriz eksikliği oluyor haliyle. bb'nin son bölümüne kadar walter white'ın ölüp ölmeyeceği bile belli değildi misal. mike vurulduğunda bir hafta kendime gelememiştim.

bence iki dizi de taş gibi dizi. sıralama yapmak gerekse bb'yi her zaman daha öne koyarım.
  • coldegezenkutupayisi  (10.10.22 09:44:04) 
Breaking bad gelmis gecmis en iyi dizi. Bcs ise en az onun kadar iyi;)


  • baldur2  (10.10.22 13:15:38) 
bcs'yi ilk sezonlar sevdim ama sonra biraz aksiyona bağladı gibime geldi.


//////////////////////////////////////////////////
===== Dikkat Spoiler ==========
//////////////////////////////////////////////////




zzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz
kadın avukatın tatminsizliği, ayakta zor duran yaşlı abinin sokak serserilerini pert etmesi, saul'un çöle hiçbir önlem almadan gitmesi, lalo denen adamın süper kahraman gibi takılması bana sıkıcı geldi
zzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz


========== spoiler ===============
  • vizivozo  (10.10.22 13:24:35 ~ 13:28:30) 
[]

potasyum iyodür tableti

bunu internet üzerinden satın almak mümkün mü veya sorsam eczanelerde var mıdır, bulunabilen bir ürün mü? internette baktıklarım hep sıvı formda. tablet hiç görmedim.




 
Ne için hocam ?


  • thatisthedoctor  (03.10.22 14:26:57) 
Jodid tablet var 100 mcg 'lık, eczacılarda satılıyor.


  • cekcekli  (03.10.22 15:41:10) 
@thatisthedoctor,

nükleer savaş için. kenarda bulunsun diye. şimdi bazılarınız "abartma lan sen de" diyebilir ama ben bu işleri araştrımayı çok seven bir boş adam olduğum için covid daha çin'de bile belli belirsizken bu kapanmaların olacağını, rusya ile ukrayna arasında savaş çıkacağını vs. öngörmüştüm. nükleer savaş çıkar demiyorum ama geldiğimiz noktada bu tarz şeylere hazırlıklı olmak iyidir bence, sonuçta bir kutu hap yani alsak elimize yapışmaz. o yüzden düşünüyorum almayı. apartman yöneticisi de tanıdık zaten bodrumu da bunker yaptırıcam.
  • der meister  (03.10.22 15:54:53) 
apartman yöneticisi de tanıdık zaten bodrumu da bunker yaptırıcam.


:D

bu sefer yanılman dileğiyle
  • bir ileti paylastim  (03.10.22 16:23:35) 
Hocam o zaman 100 mg işinizi görmez daha fazlası lazım


  • thatisthedoctor  (03.10.22 17:56:40) 
Vücuda alınan fazla potasyumun kalpte ritim bozukluğu yapma ihtimali var ( güçlü bir şekilde) o yüzden sormuştum.


  • thatisthedoctor  (03.10.22 17:57:14) 
ben nükleer bulutların gelme ihtimaline karşı 10 kutu hap almıştım zamanında.
1-2 kutu kesmez en az 10 kutu alın.
nükleer silah kullanıldığında ecza depoları ve eczanelerin satışları bir anda sonlanır.
herkes eşine dostuna yada siyaseten emir verebilen kişilere ayırır hapları.
  • aslindasorunumpsikolojik  (03.10.22 19:35:33) 
[]

kyk faiz silinmesi olayı ne zaman?

vergi dairesine düşmüş, yapılandırılmış, sonrasında taksitleri ödenmediği için yapılandırması bozulmuş kyk borcum var. taksitle ödeyemiyorum artık, interaktif vergi dairesi izin vermiyor. geçenlerde vergi dairesini arayıp durumu izah ettim, "ben bu borcu herhangi bir yerdeki daireden ödeyebilir miyim? borcun bağlı olduğu şehirde değilim" dedim. iki farklı kişiye yönlendirildim, ikisi de "şimdi ödeme bekle, faizleri silinir" dedi; resmen aktif bir şekilde ödetmemeye çalıştılar.

bir yandan he diyorum iyi olur ama diğer taraftan elimde kapatabilecek para da varken borçlu gezmek istemiyorum. açıkçası bu faiz silinme olayının beni etkileyeceğinden de emin değilim çünkü benimki yapılandırılmış, üstüne bozulmuş bir borç. aynı kapsamda değerlendirmeyebilirler belki. hepsini geçtim ben bu iş zaten yapıldı sanıyordum... meclis açılınca olacak dedi memur.

şimdi onların benden daha iyi biliyor olması muhtemel ama neticede bu ülkede memurların söylediğine güvenip iş yapmak da çok akıl karı olmuyor her zaman.

sizin bu konuda bilginiz var mı? ne bileyim borcunun faizi silinen vs. oldu mu? bu iş eğer olmadıysa ne zaman olur tahminen? faizi silinecek derken aylar sonra daha da artmış borçla dımdızlak kalmayayım ortada. kafam karıştı.

 
Meclis Ekim'de açılıyor eyt, vergi affı,ehliyet affı, imar affı, banka sicil affı, mahkumlara genel af, adlı sicil affı gündemde ayrıca KYK borçlarının tamamı hibe edilecek kulis bilgisi.


  • beemaker  (29.09.22 11:47:15) 
[]

ankara'da yeni öğrencilerin ego kart alma süreci nasıl işliyor?

ben 2017'de almıştım ama unuttum. tek hatırladığım ilk günlerde kartımızın olmadığıydı; gölbaşı'ndaydık, ben işlemler için merkeze giderken arkadaşımın kartını kullanmıştım. onlarda nasıl vardı da bende niye yoktu hiç bilmiyorum.

bildiğim kadarıyla fotoğraf, öğrenci belgesi gibi şeyleri toplayıp metro duraklarındaki düldüllere gidiyorlar ama mesela şimdi bu çocuğu ben gölbaşı'na bırakacağım pazar günü, ertesi gün kızılay'a gelmek istese illa para verip dolmuşa mı binmesi gerekecek? kartı alana kadar ne yapıyor bu çocuklar?

yoksa daha okul açılmadan kart almak mümkündü de ben mi almamışım?

 
sistemden alınacak öğrenci belgesi (e-devletten de alınıyor sanırım)
fotoğraf
kart ücreti

yukarıdakileri hazır edince kızılay metrodaki düldüllerden hallediliyor.
başka yapan yer var mı bilmiyorum. sorduğum tüm görevliler beni kızılay'a yönlendirmişti.
  • lesmiserables  (23.09.22 16:54:57) 
kızılaydan yaptırabilir. 5 tane yer var toplamda. öğrenci belgesi yeterli olur. dolmuşla gider ya da birinden kart rica eder ya da temassız kredi kartı varsa okutabilir. ya da tam kart alır gitmeden.

www.ankarakart.com.tr
  • jelly bear  (23.09.22 16:56:25) 
[]

profesyonel satranç maçlarını izlemek / niemann olayı

profesyonellerin satranç maçlarını izlemek istiyorum. hatta açıklamalı, az bilenlerin anlayacağı şekilde anlatan yayınlar olursa daha bile iyi. şu an sanırım turnuva var mesela ama chess.com'a ne zaman baksam maç olmadığını görüyorum.

1) maç veya turnuva programlarını toplu olarak görüp takip edebileceğim bir adres var mı?

2) bu maçların, turnuvaların vs. formatı nasıl oluyor? takip ettiğim sporlardan dolayı ilgilendiğim şeyin ıncığını cıncığını bilme takıntım var, o yüzden kim kimle oynuyor, format nasıl vs. bunları öğrenmezsem rahat edemiyorum. bu bilgilere nereden erişebilirim?

3) niemann sizce gerçekten hile yapıyor mu, bu konuda görüşünüz ne?

4) benim bilgim taşların nereye gittiğini bilmekle sınırlı. kesinlikle strateji geliştiremiyorum. açılışlar, belli başlı hamleler olmak üzere teorik bilgim de yok denecek kadar az. o kadar ki piyonun tehdit ettiği vezirini geri çekmeyi bile akıl edemeyen yapay gerizekayı, şahı sıkıştıramadığım için anca iki vezir yapınca filan yenebiliyorum. profesyonel maçları izlemek bu açıdan bana bi şey katar mı yoksa belli bi seviyeye gelmeden önce orada gördüğüm hamleler/düşünceler zaten işime yaramaz mı?

 
Bu inanılmaz bir kanal.

youtube.com

Bu maçları izle. Durdurup düşün, ben olsam ne yapardım gibi.

Ben lisede çok satranç oynadım. Okul bitince her gün bir saat oynuyordum, eve geç gidiyordum.

Çok satranç oynamak gerekiyor gelişmek için. Bir süre sonra kendin fark edeceksin tehlikeleri ve sen plan yapmaya başlayacaksın. O maçlar sana vizyon katar ama her gördüğünü kısa sürede uygulaman zor.

3. soru için de ateş olmayan yerden duman çıkmaz diyorum. Bir şüphe oluştuysa büyük ihtimalle hile vardır.
  • dissendium  (23.09.22 14:42:10) 
[]

yoklama kaçağıyken çalışma hk.

sene sonunda tecilim bitiyor. uzatma şansım yok ama okulun bitmesine var daha biraz. aynı zamanda çalışıyorum.

"okul bitene kadar ortalıkta çok görünme, gbt'lere takılma, yaparsın bu işi koçum" diyordum ama sanırım işyerine asker kaçağı olduğumuza dair bilgi gidiyormuş. ben bir yere çalışıyorum ancak vergi mükellefiyim, yani kağıt üstünde kendime ait firmam var, çalıştığım yerden yaptığım iş karşılığı ücret alıyorum kısacası.

bu durumda firmanın bundan haberdar olması, "asker kaçağıymışsın seninle çalışamayız" demesi mümkün mü? yoksa kendi işinin sahibi bağkur boyz olduğumdan dolayı devam edebilir miyim?

askere okulu bitirdikten sonra gitmek istiyorum, o yüzden diplomayı alınca teslim olurum ve o zamana kadar fazla göze batmadan idare ederim diyordum ama çalışamayacak olursam okuma şansım da yok.

hadi okulu dondurup askere gideyim desem en az bir, muhtemelen iki dönem çöp olacak. bu durumda atılma riskim olur.

ne yapacağımı şaşırdım, tecrübesi olan varsa yardımcı olabilir mi? başka bir şey olsa gider askerlik şubesiyle konuşurum ama tsk'nın "ya bana bi sene daha verseniz :))" diye şirinlik yapılacak bir kurum olduğunu hiç sanmam, kanunda açıkça yazıyor zaten benim tecil hakkımın kalmadığı.

 
Çalışabilirsiniz bakaya olmak farklı asker kaçağı olmak farklı şeyler GBT'lere takılırsanız zabıt tutturuyorlar o kadar


  • beemaker  (22.09.22 12:01:48) 
Askerlik şubesinden iş yerine mektup gönderiyorlar. Eğer kurumsal bir yer değil ise sorun olmaz. Ama kurumsallar ciddiye alıyor. Bizzat yaşandı.


  • goodman  (22.09.22 12:45:02) 
[]

los lunes al sol tarzı film

izlemeyenler için kısaca özetlemem gerekirse,

(spoiler'lık çok bir şey yok, zaten o tarz bir film değil ama yine de uyarmış olayım)

çalıştıkları tersane güney kore firması tarafından satın alınan iş arkadaşlarının sefilliklerini anlatan bir film. kimisi bar açıyordu, kimisi sersefil kalıyordu, javier bardem'in canlandırdığı efsane karakter ise kapitalizmin dininden girip kitabından çıkıp her şeye tepki gösteriyordu. birinin eşiyle arası bozuluyordu, biri saçlarını ayakkabı boyasıyla boyayıp (yaşlıcaydı) iş başvurularına gidiyordu...

benim önerdiğim veya birlikte izlediğim hemen herkes sıkıcı bulmuştu ama şahsen en sevdiğim, kalbimde yeri hep ayrı olacak bir film. ondaki samimiyeti, sıcaklığı çok az işte bulmuşumdur. çok çok güzel bir şeydi.

benzer konular işleyebilir ama önceliğim HAYATIN İÇİNDEN olması. aynı böyle. insani dertlerden, senden benden bahseden bir film. kapitalizm eleştirisi ya da garibanlık olması şart değil, olması ve avrupa'da geçmesi artı puan.

bu tür böyle sıradan insanların hikayesi olan, kendinize yakın bulduğunuz, çok sevdiğiniz filmler var mı?

 
Ken Loach filmleri.
Looking for Eric
Sorry We Missed You
Jimmy's Hall

plase Lucia y el Sexo
  • heritage  (18.09.22 21:57:03 ~ 21:57:26) 
benzer şekilde işini kaybeden bir grup insanı anlatan the full monty de güzeldi, acı-tatlı türden bir film. uk yapımı.

abd yapımı olarak da what’s eating gilbert grape çok severim. sıradan insanların hayatını anlatan sakin filmler hoşuma gidiyor. 83 yapımı local hero’yu da çok severim bu sakinliğinden ötürü. fazla politik olmasa da mesajı olan filmlerden.
  • phoarbix  (18.09.22 22:14:32) 
Ben de Ken Loach önerecektim @heritage yazmış. O vakit I Daniel Blake diyeyim ben de.


  • Amaranta ursula  (19.09.22 10:47:22) 
[]

esenler'den söğütlüçeşme'ye

eskiden esenler > merter > metrobüsle söğütlüçeşme yapıyordum ama artık marmaray var sanırım. metroyla yenikapı ve oradan söğütlüçeşme yapmak mümkün mü? eğer öyleyse esenler'den söğütlüçeşme'ye aşağı yukarı kaç dakikada giderim, aradaki yürüyüş mesafesini de sayarsak? yenikapı'da biraz yürünüyordu sanki.

ikinci sorum söğütlüçeşme marmaray (veya metrobüs) çıkışından recep peker caddesi (stadın o taraf) yürüyerek ne kadar sürer tahminen? 15-16 yeterli olur mu? ona göre plan yapacağım ama o tarafları pek bilmiyorum, emin olamadım.


 
esenler'den söğütlüçeşme marmaray'a maksimum 45 dakikada gidersin, metrobüsten çok daha rahat ve hızlı olur.

ikinci sorun için normal bir tempoda 15 dk yeter sanırım.
  • south park in kapusonlu uyesi  (13.09.22 21:08:49) 
[]

bu e-okuyucu alınır mı? benzer diğer sorular

ürün şu: www.trendyol.com

piyasayı hiç bilmiyorum ama ömür boyu tüm kitaplarımı yanımda taşıyabileceğim bir alete bu parayı veririm, o açıdan makul geldi. kullanan var mı acaba burada? alınırsa neden alınır, alınmazsa neden alınmamalı?

bunun dışında genel olarak e-okuyucu almakla ilgili bazı sorularım var yine de... şimdi benim için en büyük problem sürekli yer değiştirdiğim için kitaplarımı bir arada bulamamak. ayrıca yabancı dilde okumak istediğim zaman erişim büyük sıkıntı. hikaye kitabı ayarındaki şeyler bile çok pahalı oluyor. o açıdan e-okuyucu tam benlik diye düşündüm ama bunlara kitap nasıl yüklenir, mesela kitapları nereden satın alabilirim, fiyatları nasıldır vs. hiç bilmiyorum. kısacası alıp kullanamamak konusunda çekincelerim var. o yüzden her türlü fikir ve öneriye açığım.

 
Bence yıllarca kullanma anlamında Kindle Oasis daha mantıklı. PDF okuyacaksanız Kobo Sage'e de bakabilirsiniz.
Kitap yükleme kısmında hiçbir dert yok. Calibre isimli program aracılığıyla bilgisayardan istediğiniz kitabı yükleyebilirsiniz. Bazı e-okuyucularda Dropbox vs desteği de var artık, telefonunuza/bilgisayarınıza indirdiğiniz kitabı Dropbox hesabınıza atıp direkt e-okuyucudan ulaşabiliyorsunuz.

Benim tavsiyem Android sistemli okuyuculardan uzak durmanız. Kindle ve Kobo bu işin kralları, bu iki markadan şaşmamak lazım.
  • gallienus  (11.09.22 20:17:32) 
Benim tavsiyem letgo vs. gibi yerlerden ikinci elini bulmandır. Çünkü bir hevesle alıp bu readerlerı kullanmayan bir ton adam var.

Bunları satanların çoğu da eli yüzü düzgün dürüst tipler.

Alır da kullanmazsan aldığın fiyata satarsın zoruna da gitmez.

Aksi halde 1859 liraya alıp kullanmazsan satmaya kalksan en iyi ihtimal 1000 liraya gider, yarı yarıya zarar edersin.
  • soper  (11.09.22 20:52:38) 
kindle paperwhite kullanıyorum. bu linktekinin farkı ekranının büyük olması sanırım, diğer özellikler aynı.

kitap gönderme kısmı çok basit. kindle sana bir e-mail adresi atıyor ve o adrese gönderdiğin kitaplar kindle'ı açtığında otomatik olarak cihaza yükleniyor.

şimdi kimse kimseyi kandırmasın, e-reader'ların en büyük avantajı bedava kitap okuyabilmek, çünkü internette iki linkle ulaşabileceğin binlerce e-kitap var. böyle bir niyetin varsa hiç düşünmeden al, kısa sürede verdiğin parayı amorti edersin.
  • sir gawain  (11.09.22 21:24:07) 
'Korsan'a Hayır' dersen e kitapların fiyat olarak normal kitaplardan aşağı kalır hali yok.
İnternetteki kitap satıcılarından (varsa) e kitap da alman mümkün.
İdefix şurada aldığın kitabı nasıl yükleyeceğini açıklamış.
www.idefix.com

Yıllar önce bir e kitap okuyucu hediye geldi. İçinde epey bi kitapla.
O günden sonra bütün pantolonlarımı kargo pantolon aldım. E kitap okuyucu hep yan cepte. Açar açmaz kaldığın yerdesin, sayfa çevir derdin yok. Tuğla gibi kitap taşıma derdin yok. Hayatı kolaylaştıran şeyler listesinde başlara oynar.
  • Mirket  (11.09.22 21:58:43) 
[]

savaş romanı önerir misiniz

doğrudan savaşın kendisini anlatmasına gerek yok. bir savaşın herhangi bir toplum/grup üzerindeki etkilerini de anlatabilir. isteğim ana temasının savaş olması. direkt kendisiyle ilgili de olabilir o açıdan.

metal fırtına'ya niyet etmiştim aslında ama okuduğum yorumları pek beğenmedim. değilse eğer haksızlık etmek istemem de tırt bir şey gibi geldi bana.

gerçek bir savaşla ilgili olabilir, tamamen kurgu olabilir... içinde kavga dövüş, strateji, mümkünse bir parça insanlık olsun. boş kahramanlık ve propaganda işi olmasın.

ne olur?

 
Metal Fırtına'yı ortaokulda okumuştum. Çok beğenmiştim. Tırt bir kitap değil. Yazarı da Ekşi Sözlük yazarıydı. Nick'ini unuttum. Metal Fırtına'nın serisi var. Kayıp Naaş'ı okumuştum. Bir süre sonra bozdu.

Şu Çılgın Türkler de okunabilir.
  • dissendium  (07.09.22 22:30:36) 
Çanlar kimin için çalıyor


  • mevsimler  (07.09.22 22:43:07) 
Slaughterhouse No.5 - Kurt Vonnegut.

ingilizce oku ama. zaten senin iyi.

kavga dövüşten ziyade biraz savaşın ne demek olduğu ne hissettirdiği ile alakalı.
  • AlsterWasser  (07.09.22 22:44:57 ~ 22:47:02) 
@dissendium, abi benim çekincem de o aslında ya. o yaşlarda muhakkak sarardı ama güncel politikaya, durumlara hakim birisi için pek etkileyici olmaz gibi duruyor. en azından spoiler yememek için pek de derine dalmadığım küçük çaplı araştırmalarım bunu düşündürdü bana.

@mevsimler, onu okudum. hatta en merak ettiğim, heyecanı kaybolmasın diye bilerek okumayı geciktirdiğim bir romandı... kötü değildi ama beklediğimin yanından bile geçmedi ne yazık ki. dağ bayır gezen amerikalı kendini beğenmiş bir dayıtın şovu gibi gelmişti bana. ne ispanya iç savaşıyla ilgili bir şey öğrendik, ne toplumdaki yansımasını. 3-5 kişinin kamp hikayesi gibi geldi bana daha çok.

@alsterwasser, teşekkür ederim. savaşın ne olduğunu hissettirmesi aradığım özelliklerden biri zaten, güzel olur.
  • der meister  (07.09.22 22:51:12) 
Savaş ve Barış
Çanlar kimin için çalıyor +1

Gerçek savaş istiyorsan:
Medine Müdafası
93 Moskof Harbi ve Başımıza gelenler
  • Mirket  (07.09.22 23:15:52) 
Boyalı kuş. Efsanedir


  • alimcgraw  (08.09.22 00:19:15) 
@playing star again, teşekkür ederim ama onları uzun yıllar önce okumuştum evet :) çok da sevmiştim, hala ne zaman tren görsem aklıma cengiz aytmatov geliyor desem yeridir. o tarz romanlara bayılıyorum işte.


  • der meister  (08.09.22 00:55:09) 
batı cephesinde yen bir şey yok
oku ve sonra bana teşekkür etmeye gel :)) yaşar kemal in yüz yılın kitapları arasında saydığı kitabı es geçmek olmaz

  • high hopes of the sozluk  (08.09.22 01:27:25) 
batı cephesinde yeni bir şey yok ("batıda yeni bir şey yok" diye de geçer).


  • ahm1  (08.09.22 01:44:22) 
günümüzde çok fark edilmeyen bir yazar olarak; "arthur koestler" - gün ortasında karanlık. (iç savaş temalı)


  • dark-tower  (08.09.22 08:10:20 ~ 08:11:18) 
Roman değil kısa hikayeler o nedenle aradığınız olmayabilir ama Vsevolod Garshin'in öykülerini tavsiye ederim.


  • peki madem  (08.09.22 11:29:04) 
[]

paranın değerini korumak için ne yapayım?

elimde bir miktar para var. güvence olarak kenarda dursun, ihtiyaç olursa oradan tırtıklarım diyorum. amacım lirada kalmamak, değer düşüşünü olabildiğince engellemek. borsaymış hisseymiş kriptoymuş vs. girmem. en mantıklı araç ne olur? üçe bölüp euro, altın ve dolar hesabı yapsam mesela? makul mu?

bir de altın için enpara'daki altın hesabını kullanayım mı? artık bildiğim kadarıyla her bankanın var böyle işleri ama fiyatları ne kadar oynuyor bilmiyorum. her ay az miktarda da olsa bozdurmam gerekebilir mesela, bu durumda çok kaybım olsun istemem. fiziksel olarak saklamayı düşünmüyorum, ya kaybeder ya da nereye koyduğumu unuturum.

hayatımda hiç kenara koyacak kadar param olmadı o yüzden kafam karıştı biraz.

 
dediğin gibi üçe böl üçüne de yatır ama ihtiyac halinde altını bozma dolar yada euro dan bozdur kullan bankalarda onların komisyonu daha az çıkıyor birde yatırırken iyice araştır hangi banka ne kadar komisyon kesiyor


  • mehmetcayofficial  (31.08.22 14:42:17) 
Dürüst olmak gerekirse tam bir kapan kurulmuş durumda. Borsa dışında her şey enflasyona karşı değer kaybediyor, borsa ise tam bir muamma (son haberlere bakarsan anlarsın). En az risk bence yine de altın-dolar-sterlin-euro sepet yapmakta. Ya da KKM deneyebilirsin ama vade bozmak pahalıya patlar. Yatırım tavsiyesi değildir.


  • prole  (31.08.22 14:44:01) 
Borsayla kendiniz uğraşmak istemiyorsanız güvendiğiniz bankaların fonlarına da yatırabilirsiniz parayı. Fon konusu da kendi içinde riskli gerçi, sonuçta paranın yönetimi sizden çıkıyor bir yerde, ama en azından "bir bilen" faktörü devreye giriyor.


  • akhenaten  (31.08.22 15:14:55) 
Borsa ve kripto işi eğer takipte kalacaksınız ya da yeteri kadar bilgi sahibiyseniz girilebilir gibi geliyor bana. Ben de üçe bölmeyi uzun vadede mantıklı buluyorum. Alıp unutmak en mantıklısı.


  • Amaranta ursula  (31.08.22 15:44:14) 
şu fonlardan eşit miktarda al: hvs, aoy, tge, yay, otj


  • alperz  (31.08.22 16:47:44) 
2-3 sene içinde almayı planladığın şeyleri satın al. herşey şu an 4x ama 6-7x olmaya gidecek bir kaç aya. o yüzden alacağın şeyleri al bence.


  • ayseee  (31.08.22 19:18:16) 
icinde oturmalik ev alacak kadar bir para degilse, senin profilinde biri %50 dolar %50 euro alip bankada birakmali. borsa, kripto, 2-3 senelik ivir zivir satin almak (???) sonu kabusla bitme ihtimali cok yuksek seyler. bir sey surekli takipte kalmani gerektiriyorsa kumar gibi risklidir ve kasa eninde sonunda kazanir. insan dogasi geregi az gozlu, kendini sabote etme.


  • hot potato  (31.08.22 19:22:41 ~ 19:41:53) 
Bazı fonlar enflasyonun hatta dövizin bile üzerinde getiri sağlıyor. Tefaş üzerinden takip edebilirsiniz.


  • anten  (01.09.22 10:24:06) 
[]

ankara'da psikiyatrist önerisi

elime bir miktar para geçti ve risk alarak bunu mental sağlığıma yatırma kararı aldım çünkü "para kaybedilir kazanılır ama böyle devam edersen senin hiçbir şey kazannma şansın olmayacak" dediğim noktadayım. tabii ki fiyatının olabildiğince uygun olmasını istiyorum ama alanında gerçekten ön plana çıkan, işinin rock yıldızı, iki dakika konuşunca bile güven aşılayabilen nefis bir uzman arayışındayım. daha önce istanbul'da böyle birini görme şansım olmuştu ama ne yazık ki o zaman parasızlıktan devam edememiştim.

açıkçası terapiye de ihtiyacım olduğunu düşünüyorum ama öncelikli problemim ciddi anksiyete, dikkat dağınıklığı gibi şeyler olduğu için ilaç desteği almam gerekeceğini tahmin ediyorum. hem öyle biraz daha hesaplı oluyor, arada kontroller yeterli olabiliyor. o yüzden ben öncelikle psikiyatrist dedim ama psikologunuz varsa onu da alırım.


biliyorum sağlıklı ve sürdürülebilir bir şey değil ama artık gemileri yakıp adderall, meth vs. almayı normal karşılayacak noktaya geldim. mevcut beyin fonksiyonlarım sadece çok temel düzeyde faaliyet göstermeme müsaade ediyor. bu kadarı yeterli değil.

 
yıllar önceydi istanbul, orada yaşamıyorum artık


  • der meister  (30.08.22 21:57:07 ~ 21:57:20) 
Beni bir başka densiz psikiyatrın dayadığı günlük 7 ilaçtan kurtaran hakiki insan doktorum: Dilek Türkoğlu.

www.google.com

www.google.com
  • muhayyer divan  (30.08.22 23:07:39) 
ben de Ceren Göker'i tavsiye edebilirim


  • hikaye mesture  (31.08.22 15:11:34) 
[]

hgs iptali

merhaba,

babamdan miras kalan aracı satmadan önce hgs'yi kapattırmak istiyorum. ptt'de yapıyorlarmış. yalnız ben e-devlet'e girdiğimde "adınıza kayıtlı herhangi bir hgs hesabı bulunamadı" uyarısı alıyorum. araçta hgs olduğundan eminim. hgs numarasını nereden öğrenebilirim?

bir de ptt'de form veriyorlarmış sanırım, onu doldurmak için ihtiyaç duyduğum bilgiler neler? ruhsatı almam gerekir mi örneğin? süreci bilen birisi yardımcı olabilirse çok sevinirim.

benim ehliyetim yok, dolayısıyla bu işlerden hiç anlamıyorum. bana da "kapattır, satıldıktan sonra sana borç yazmasın" dediler o yüzden gideceğim, hiç bilmem etmem.

 
Hgs'nin PTT'den olduğundan emin misin?
Bankalardan da olabilir.

  • Mirket  (13.08.22 22:30:30) 
işte aslında ondan da emin değilim :/ onları nasıl öğrenebilirim? aracı üç kardeş hisseli olarak üstümüze aldık, e-devlet'te görünüyor ama hgs'ye dair hiçbir kayıt çıkmıyor.


  • der meister  (13.08.22 23:06:03) 
Babanızın hesabı olan bankaları dolaşacaksınız.
Bir de HGS çağrı merkeziyle konuşmayı deneyin.
0850 460 60 60 HGS çağrı merkezi
Önce araçta HGS etiketi varsa, barkodun altında etiket numarası vardır. o numarayı, sorulma ihtimaline karşılık hazır bulundurun.
  • Mirket  (13.08.22 23:49:23) 
Babanızın hesabı olan bankaları edevletinizden tespit edebilirsiniz, bunun için veraset ilamı aldığınızı varsayıyorum yakın zamanda. Kapattırmak için veraset ilamina illaki ihtiyacınız var bu arada.


  • o sopa bi gun elimize gecmez mi  (14.08.22 00:15:37) 
hesabı olan bankaları e-devlet'ten nasıl tespit edebiliriz? benim bildiğim öyle bir imkan yok... biz tek tek bankaları dolaşmıştık veraset ilamıyla. ben şu an başka bir şehirdeyim, vefat ettiği yerdeki bankalara mı gitmem gerekecek yine? o zamanlar daha arabayı üstümüze almakla uğraştığımız için açıkçası hgs hiç aklımıza gelmemişti, bankalardan hgs konusunda da hiçbir şey duymadık.

ben böyle saçma şey görmedim ya hadi ben işsiz güçsüz adamım bakıyorum, çalışan insanlar nasıl uğraşacak bu kadar şeyle? ÜÇ AY oldu, hala bitmiyor işlemler. kalan da mirasçısı belli bir tane araç yani normal şartlarda karışık bir şey olmaması lazım o kadar. çıldırmak üzereyim artık bu kadar bürokrasiye ihtiyaç olmamalı bunun için.
  • der meister  (14.08.22 00:56:11) 
"Murise Ait Mevduat / Katılım Fonu Hesabı Bulunan Banka Sorgulama" şeklinde bir arama yapabilirsiniz edevletinizde.


  • o sopa bi gun elimize gecmez mi  (14.08.22 01:02:58) 
Ben de çok bilgili değilim ama araç camından hgs yi sökmeniz lazım. En azından satıştan sonraki geçişler size yazmaz.

E devlette hgs diye aratınca bir kaç bölüm çıkıyor onlardan tıklayarak borç ve bankaysa hangi banka olduğunu öğrenebilirsiz. Hgs, otoyol geçiş ihlali falan gibi aramalarla çıkıyor bir takım başlıklar.

Yine e devlette hgs için ptt sayfasına yönlendiren bir bölüm var. Aynı aşamalarda görebilirsin, benim üzerimde borç yok, banka talimatı da var, ancak ptt sayfasına plakayla bakınca ceza görüyorum. Sanırım önceki kullanıcının cezası geçmediğim yollar, tarih de eski zaten. Ama o borç bana mı kaldı, ptt’ye mi başvurmalıyım bu kısmı bilmiyorum ama satıştan önce hgs etiketini sökün bilgisini okumuştum araştırırken. Önce bunu unutmayın.

E devlette hesabı olan bankaları gösteren bir başlık var, daha önce duyurudan öğrenmiştim. Banka dolaşmadan hangi bankalarda hesabı varmış öğrenilebilir. Üstteki cevaptaki yöntem olur sanırım
  • epitaf  (14.08.22 02:10:17) 
Araç camından hgs sökülse de satış sonrası plaka aynı kalırsa otomatik olarak sistem plakadan da hgs eşleştirmesi yapar.

En rahatı camdaki hgs'de hangi bankanın adı yazıyor diye bakıp, o bankaya ulaşmak. Garanti bankasında online işlemlerden bile hgs kapatmak mümkün örneğin.
  • denizgonen  (14.08.22 10:31:53) 
[]

ben bu arabayı ne yapayım? vay başıma gelenler

babamdan miras kalan arabayı satmam lazım. hem onun borçları var hem de bizim paraya ihtiyacımız olacak, elimde tutmam mümkün değil. 2020 model corsa, birkaç yeri boyalı ama fabrika çıkışı öyle, tarcanlar'dan ekspertiz raporumuz var, 20 bin kilometrede tertemiz araç. 530'dan koymuştuk daha ortalık karışmamışken. bir kişi bile aramadı. henüz üstüme alma sürecinde olduğum için ben de ağırdan aldım. 510'a kadar düşürdüm. 1000 küsür görüntüleme, 20'den fazla favori var sahibinden'de ama ne bileyim letgo ölücüsü tadında bile olsa TEK BİR KİŞİ dahi aramadı. "bu arabaya bu fiyat verilir mi ruh hastası" demediler, "dostum sa 530 yazmışsın 450 olur mu" demediler... hiçbir şey yok.

zamanım daralıyor. ay sonuna kadar elden çıkarmam gerekir çünkü babam kredisini bitirmemişti henüz, aracı üstümüze alabilmek için borcunu kapatmamız gerekti ki onun için de sağolsun eniştem yardımcı oldu.

benim ehliyetim bile yok, bu işlerden hiç anlamam. dayım ilgileniyor. "şimdilik düşürme" diyor o da. satamadığım her geçen gün sinir stres düzeyim daha da artıyor, bir sürü borç var ödenmesi gereken. vavacars'ın teklifi 471'di mesela onlar bile 460'a düştü.

en azından ayın 20'sine kadar bekleyeyim mi? yoksa letgo'dur, vava'dır ne koparabiliyorsam koparıp hemen elden çıkarayım mı? siz ne dersiniz? piyasa ne olur?

şimdi nebati'nin yine ötv muhabbeti çıkmış, piyasaya etkisi olur mu sizce? gerçi onun dediklerinden sonra daha da yavaşlayacak gibi sanki. eeeh.

 
Ötv muhabbeti sebebiyle ve al sat yapanlara 0 araç satışını zorlaştırmaları yüzüne 2.el piyasası düşüş seyrinde benim 1 ay önce 500 bandında olan araçlar şuan 100 bin civarı fiyat kırmış durumdalar. Bu da piyasada domino etkisi yapıyor. Aslına bakarsanız anormal bir durum yok. Piyasa zaten olması gereken seviyelere dogru yol alıyor. Size tavsiyem borç durum aciliyetine göre fiyatı biraz daha kırmanız. Benim beklentim ötv konusunun arkası boş çıkmazsa daha da düşeceği yönde. Ytd


  • limonlu eksi  (11.08.22 18:10:35) 
460’ı kabul et.


  • gabe h coud  (11.08.22 19:49:06) 
tr'de arac piyasasi kurtlar sofrasi, sen ehliyetim bile yok diyorsun :)

460'a ver gitsin +1
sonra da git ehliyet isini hallet..
  • cooperr  (11.08.22 19:59:45) 
Araba temiz. Ben 460'a vermezdim. 490'a kadar düşürebilirsin.


  • dissendium  (11.08.22 21:02:21) 
sat gitsin. hırsızlık , yağma, sel... biliyosun hep sıkıntı. al paranı tertemiz otur. üçü beşi mesele etme.


  • halk  (12.08.22 06:01:58) 
Acil ödemeler varsa beklemenin anlamı yok. Vavacars gibi oluşumlar gayet iyi fiyatlar veriyor aslında. Otomobil gruplarında pek çok kişi buralara satıyor araçlarını. Gerçi 460'ı online olarak veriyor ama gidince de illaki bi 5-10 kırıyorlar.

Ek olarak bir de Corsa'nın hangi paketi acaba? Sahibinden'de aynı model yılında boyasız düşük km daha uygun fiyatlar gördüm şöyle bi kabaca bakınca.
  • msb  (12.08.22 09:40:42 ~ 09:41:23) 
[]

bu sıralamayla bu bölüm gelir mi?

diğer duyuruyu görünce aklıma geldi. eskiden burada tercih duyuruları olurdu, herkes birbirine yardım ederdi filan hey gidi. önceki dört senede şöyle sıralama, dil bölümü,

20.692 (2021)
19.000 (2020)
16.637 (2019)
14.900 (2018)

kardeşimin sıralaması 21 bin 100 küsür. istediği yer burası, aynı zamanda benim de okuduğum bölüm. diğer seçenekleri sadece burası tutmazsa diye yazacak yani. her sene en az 1000 düştüğü için gelir diye düşündüm ama emin olamadım. bu seneki durum nasıl, sınava kaç kişi girdi, herhangi bir konuda farklı bir şey oldu mu vs. ben hiç bilmiyorum. o yüzden fikir almak istedim.

lehimize olabileceğini düşündüğüm şey bölümün rus dili ve edebiyatı olması. savaş dolayısıyla pek tercih edilmez diye düşünüyorum, yani hem gençler hem de aileleri "aman rusya mı kaldı" veya "onların dilini öğrenip ne yapacaksın" vs. diyebilirler sanki. yani eskiden cazipti, şimdi o ortadan kalkmış gibi. o yüzden belki kıl payı değil de çok rahat bile girer diye düşündüm ama bilemedim.

olur mu sizce?

 
dediklerin mantıklı ama şu da var, çok rus da geldi ülkeye. onlar rus dili ve edebiyatı tercih edebilirler sırf kolaydan bi diploma almak için.


  • floydian  (20.07.22 17:22:08) 
sıralama genelde hep düşer bence neden olmasın, ama özel üniversiteler fiyatlarını arşa çıkardığı için devlet üniversitelerine talep artabilir diye bir haber okudum az evvel. sizin bölüm nezdinde etkiler mi bilemiyorum.


  • pide  (20.07.22 17:28:19) 
Birak puanin dusmesini bolumu belki cok az kisi tercih ettiği icin ogrenciler baska okula bile yonlendirilebilir. Bunun ornegi onlarca bolum oldu gecen yil.


  • halk  (21.07.22 05:37:17) 
[]

telefon ekranından yayın ne kadar veri kullanır tahminen?

s sport uzerinden mumkun olan en yuksek kalitede izlemeyi planliyorum. dag basinda olacagim icin mobil internetten baska sansim yok. toplam sure olarak 120 dakika diyelim, hadi maksimum 150 olsun.

bu kullanim icin kac gb gerekir sizce asagi yukari? mesela bes dakika yayin acip kontrol etsem, o veri kullanimini oranlamak isabetli fikir verir mi?


 
1080p yayın izleyecek kadar hızlı bir bağlantın olursa(ve tabii yayın buna izin veriyorsa) saatte 1.5 GB civarı tüketir. 720p'de 0.9 denebilir.


  • Bruce  (06.07.22 00:44:13) 
[]

bu mutabakat nedir? çalıştığım yere borçlu mu çıktım şimdi?

işyerinden salı günü mail atmışlar. normalde hiç olmaz, o yüzden geç gördüm. hafta sonu keyfim yerindeydi hiç üzerinde durmadım, yarın mesai saatleri içinde direkt arayacağım zaten ama şimdi pazar pazar yine gerildim, size de sormak istedim.

bana ve mali işler müdürlüğü'ne hitaben bir ek gönderilmiş mayıs mutakabat başlığıyla.

"Şirketimiz nezdindeki hesabınız 01.01.2022 - 31.05.2022 tarihleri itibariyle ile – 5.000,00 TRY Alacak bakiyesi vermektedir" yazıyor. sayıyı farazi yazdım.

iki yıl civarıdır çalışıyoruz, ilk kez böyle bir mail aldım ve inanın bu metinde yazandan da hiçbir şey anlamadım.

bana bir kuruş fazla ödenmiş değil şu ana kadar, şimdi beş bin borçlu çıksam ne olacak yani maaşı mı vermeyecekler? nedir bu bilen var mı?

 
Bu metinden senin 5000 alacagin var olarak anliyorum ben


  • floydian  (26.06.22 18:21:28) 
01.01.2022’den bugüne kadarki süreçte maaş zammı farkı gibi duruyor.


  • yankee jumping  (26.06.22 18:33:02) 
iş avansı kullanmış olabilir misiniz? öyle bi,r şey de olabilir


  • benaslinda  (26.06.22 21:29:01) 
ben de floydiyan gibi anladim. sirketten alacakliymissin. belki soylendigi gibi maas zammi farki olabilir, mantiksiz degil.


  • in vino veritas  (26.06.22 22:55:03) 
[]

4b bağkur borcunu ödememek/sildirmek mümkün mü?

şöyle bir şey buldum: www.pwc.com.tr

bu kanun hala geçerli mi?

şöyle ki çalıştığım firma devam edebilmemiz için benden kendi firmamı kurmamı ve vergi mükellefi olmamı istemişti, herkes o şekilde yapıyor şu an. dolayısıyla başka yere çalışıyor olmama rağmen resmiyette kendi işini yapan birisi oldum. normalde maaşım X liraysa ben her ay X+Y ödemesi alıyorum; Y kısmı iş sahibi olmamdan kaynaklı (bağkur primi, vergiler vs.) masrafları karşılıyor.

sorun şu ki ben birkaç ay ödemeyi kaçırmıştım. yakın zamanda babamı kaybettiğim için hem geçinebilmek hem de hastane, bakım vb. konularda masraflara biraz olsun yetişebilmek için yine ödemedim bunları.

gelinen noktada öğrenci olarak 10 bin kyk kredisi, 12 bin lira bağkur primi borcum var.

benim derdim sigortalı olmak filan değil, zaten şunun şurasında 20-30 yıl yaşarsam anca yaşarım, şu an sadece aç kalmadan okulu bitirmenin derdindeyim.

bir yılı doldurduktan sonra "benim bu borcumu silin, o günleri de sigortadan saymayın" deme şansım var mı acaba gerçekten? böyle bir şey yapsam işyeri verdiği para için "olm biz sana prim öde diye para verdik sen yemişsin hepsini" vs. diyebilir mi, legal olarak sorun yaratacak bir durum söz konusu mu?

yoksa bunu yapılandırarak, erteleyerek veya herhangi bir şekilde kesinlikle ödemem şart mı?

 
Emin değilim ama eğer hiç prim ödememişsen ve borç çok birikmemişse mümkün olduğunu zannediyorum. Ben o şekilde sildirdim ama 1-2 aylık borç vardı. En iyi SMMM'ler bilir.


  • malheiros  (04.06.22 10:06:27) 
Başınız sağolsun.

Sanmıyorum, çünkü mantıken vergisiz çalışmış oluyorsunuz. Veya sigortasız iş gücü sağlıyorsunuz gibi düşünün. Bunun daha fazla cezası da çıkabilir. Kaçırdığınız bir kaç aysa eğer çok geçmeden yapılandırırsınız.
Yani konu sizin emeklilik hak edişiniz falan değil, para kaçırmak gibi değelendirilir.
  • rewlack  (04.06.22 13:43:04) 
teşekkürler ama bağkur sigorta değil mi yahu niye para kaçırmış olayım, para vermiyorum karşılığında da verecekleri hizmeti istemiyorum. vergiler ayrı bir kalem, onları zaten ödüyorum, 10 gün geç yatırsam yapıştırıyorlar tebligatı ondan kaçış yok.


  • der meister  (04.06.22 14:02:33) 
[]

dikkat ve odak için reçetesiz alınabilecek ilaç var mı?

şöyle atınca robota bağlamalık, kafanın sağa sola gitmesini engelleyen, adderall tarzı bir şeyler almak mümkün mü reçetesiz ve yasal olarak acaba? kısa süre içinde etki gösterecek, yoğun çalışma temposunda yardımcı olabilecek?




 
O tür ilaçların bildiğim kadarıyla hiçbiri kırmızı reçetesiz verilmiyor. Adderall zaten Türkiye'de yok.

Şekersiz kahve ve kuruyemiş (özellikle ceviz ve fındık) tavsiye ederim, çok faydası olur. Hemen ilaca sarılmayın derim :)

Umarım yanlış anlamazsınız, ben bunları tavsiye ederim.
  • hayirsiz  (02.06.22 19:29:36 ~ 19:29:59) 
aynı şikayetle psikiyatriye gittim,
abartısız 10-12 değişik ilacı denedik.
toplamda hiçbirisi işe yaramadı.

en işe yarayanda kafanızın başka konulara dalmasını engelliyor ama odaklanacağınız konuyada odaklanamıyorsunuz.
dehb teşhiside konmuştu bana
  • aslindasorunumpsikolojik  (02.06.22 21:31:15 ~ 21:31:45) 
stimulantlar kırmızı reçeteye tabidir. bir ihtimal modiodal/modiwake alabilirsin ama çoğu eczacı vermez.

o hapların da bahsettiğin gibi bir dikkat arttırma etkisi yok zaten. ADHD teşhisin yoksa kendini yormaktan başka işe yaramaz.
  • orpheus  (03.06.22 02:21:54) 
Pharmaton diye bir b vitamin kompleksi vardi.. o olmadi iherb den aratin cikar kesin.


  • bir varmis bir yokmus  (07.10.22 23:31:24) 
deb teşhisi konmuş bir başka kişi olarak söylüyorum, o "ritalin atıp günlerce çalışan tıp öğrencileri" falan efsane. yani aslindasorunumpsikolojik çok iyi açıklamış. bu tarz ilaçlar odaklanmayı sağlamıyor, sadece odaklanmayı engelleyen etkenleri baskılıyor. sonrasında odaklanmak yine sana kalıyor yani.


  • knight of cydonia  (08.10.22 00:22:45) 
[]

stüdyoda çekilen fotoğrafı çabuk almak mümkün mü

yarın kimlik randevusu için gideceğim de fotoğrafım yok. çok vaktim de olmayacak randevudan önce. spesifik olarak ankara'da kızılay taraflarında dalacağım herhangi bir fotoğrafçı mesela rica etsem yarım saat, en geç bir saat içinde verir mi fotoğrafları? daha önce hep 2-3 saat sonra gelmem söylenmişti çünkü başka yerlerde. yok riskli iş, yetişmez vs. derseniz ona göre başka bir şey düşüneceğim.




 
Anında veriyorlar. Hatta Sakarya'da ki nüfusun tam karşısında gözde color var. Orada cektir, al git kimliğini çıkar


  • primetime  (01.06.22 17:46:08) 
On dakikada veriyorlar.


  • pro9it9is9  (01.06.22 17:49:21) 
yuh teknoloji o kadar gelişti mi ya diyecektim ki sonradan aklıma geldi çektiği fotoğrafı anında bastıran makinalar bile ta ne zaman vardı pii bu kafayla iyi gelmişim bu yaşa, teşekkür ederim cevaplar için


  • der meister  (01.06.22 17:55:44 ~ 17:56:41) 
Vakit alan rotus. Bebeksi bir cilt istemiyorsa hemen dandik rotusle alirsi


  • floydian  (01.06.22 18:55:28) 
gardaş bizim bacanak çektirdi geçen gün abartısız söylüyorum 2 dakikada baskıyı aldı çıktı.


  • joooper  (02.06.22 10:50:34) 
[]

ivd.gib.gov.tr'ye girebiliyor musunuz?

"kullanıcı bilgileri okunurken veritabanında hata oluştu" uyarısı alıyorum. bazen "Doğrulama hatası java.lang.Exception: Verilen key 'VDKODU' veriler içinde bulunamadı!" şeklinde geliyor bu uyarı. doğrulama kodunu doğru yazdığımdan eminim. defalarca oldu aynı şey.

e-devlet şifresiyle girmeye çalıştığımda da giriş sağlaması gereken ekranda hata veriyor bu sefer bembeyaz ekran geliyor bi şey bi şey unauthorized diye.

nette aradım biraz ama hiç benzer bir şey görmedim. rica etsem siz girip kontrol eder misiniz, erişebiliyor musunuz sisteme? genel bir sıkıntı mı var yoksa devlet bana permaban filan mı attı nedir?

 
E arşiv fatura sisteminde sıkıntı var öğleden beri, herhalde bişeyleri kurcalıyolar.


  • John Bloor  (30.05.22 16:45:15) 
[]

sebze ağırlıklı beslenirken nasıl yeteri kadar kalori alıyorsunuz?

sağlıklı yaşamaya çalıştığım her girişimde önüme çıkan tek engel bu. işin içine zeytinyağı, et, istemediğim karbonhidratlar vs. girmeden 1700-1800'lere ulaşamıyorum. bunları yemek sorun değil ama maddi olarak çok zorluyor beni, yani her gün salataya zeytinyağı boca edecek durumum yok açıkçası.

görüyorum insanları akşam bir tabak ıspanak yemeği yiyip kalkıyorlar mesela. abur cubur yok, ambalajlı ürün yok. ne halsizlik var ne bi şey, taş gibiler. bense glisemik indeksi düşük, tertemiz şeyler yesem bile "sağlıklı" beslendiğimde maksimum 1000-1200 kaloriye ulaşabiliyorum ki kendimi halsiz, keyifsiz hissetmeye başlıyorum sonra.

mevcut kilomu korumak için günde 2300 kalori almam gerekiyormuş hesap zımbırtılarına göre. haliyle ben 1700-2000 aralığında tutmaya çalışıyorum stabil, sağlıklı bir düşüş için ama işte o zaman da bu duyurunun konusu olan sıkıntı giriyor devreye.

bu alışmamakla alakalı bir şey mi? çünkü hiçbir zaman bu düzeni bir ayın ötesine taşıyamadım. yanlışı nerede yapıyorum? ne bileyim salata, ıspanak yemeği, mercimek çorbası vs. öyle birer tabak filan yiyip nasıl kendini enerjik hissedebiliyor yahu koca koca adamlar?

hesaplayıp fazla yağ vs. koyarak 2000 kaloriyi bulduğumda gerçekten fişek gibi oluyorum, yani sorun bence net olarak kalorinin çok az kalması ama işte dediğim gibi orada da maddiyata tosluyorum, her gün affedersiniz ayı gibi 5-6 yumurta yiyip tereyağında banyo yapmak maddi olarak çökertiyor beni.

ne yapabiliriz bu durumda? neblim glisemik indeksi düşük, nispeten uygun fiyatlı, tadı da cehennem gibi olmayan doğal ürün ne olabilir?

(iki öğün yiyorum bu arada günde üç kere uğraşamam, biraz ondan kaynaklı oluyor zaten açık)

 
Hocam sana dünyanın en basit formülünü vereyim. Günlük alman gereken kalorilerden kısıtlama yapamayacağın tek makro protein, eğer beslenme dikkat edeceksen bunu minimum kilon kadar alacaksın, bak minimum o da. Kalan açığı iki şekilde kapatabilirsin ya yağı artıracaksın ya da karbonhidratı, senin beslenmene uygun olan hangisiyse onu artıracaksın. Karb'ı artıracaksan kompleks karb'lar vs işini görür, yağı artıracaksan kuruyemişler en büyük yağ yağ kaynakları, (bak araba bagajlarında falan yerfıstığı satılır her yerde baya ucuz oluyor onlar, 100 gramı 600 kalori daha ne olsun.) ikisinden de kısayım şeklinde bir hayatın olamaz. Yani karb almayacam ama yağa da param yetmiyor dediğinde olmuyor yani ne yazık ki formül bu bi yerden enerji girişi gelmesi lazım yoksa son çare kaslardan harcamaya başlarsın. Ben kendim dönem dönem bu dediğim şekilde kalori dağılımı yapıyorum bir tek proteinle oynamıyorum; bazı dönemler karb artıyor bazı dönemler yağ.


  • Kaleci Saçlı Forvet  (30.05.22 14:37:03 ~ 14:45:32) 
Baklagiller

Buğday, yeşil mercimek, nohut yaz geldi artık bunları haşlayıp salatalara karıştırabilirsin

Atıştırmalık olarak cips yerine kuruyemişler, leblebi badem beyaz leblebi

Yine atıştırmalık fakat kontrollü olarak, abartmadan fıstık ezmesi, bunu elma ya da muz dilimleri üzerine sürüp yiyebilirsin
  • freebird5406_2  (30.05.22 14:37:12) 
"akşam bir tabak ıspanak yemeği yiyip kalkıyorlar mesela"

Abi bunlar istisna insanlar, bunlari kafaya takma.
Normal adam 1 tabak ispanakla o tabagi kaldiracak enerjiyi bile alamaz.

Normal aksam yemegini ye, tavugun yanina pilavi gom gitsin.
Ama pilavi cok koyma iste, yanina ekmek yeme.
Esas kilo aldiran seyler yedigin degil porsiyonun buyuklugu.

Ben hayatimda bir kere bile yedigim seye bakmadim, hep ayni seyleri yerim asla sebze yemem.
Sebze bende sikinti yapiyor.

Hep normal fit gorunumdeyim, ne zaman aile yanina gitsem 1.5 porsiyon yemeye baslasam kilo aliyorum.

Tabi bu dediklerim normal aktiviteni yapiyorsan gecerli, sen gunde en az 5bin adim atmiyorsan ispanakla bile kilo alirsin.
  • divit  (30.05.22 15:28:21) 
ciddi kilolar almış ve vermiş biri olarak kim ne derse desin kalori hesabı tamamen yanlış diyorum.

önemli olan bir günde en az 7 bardağı dolduracak kadar yeşillik yemek.
bu yeşillik de mümkünse kıvırcık, marul, iceberg tarzı su ağırlıklı boş yeşillik değil, semizotu, roka, tere, ıspanak, pazı vb. gibi koyu yeşil yapraklılardan olmalı.
brokoli, pırasa, her türlü biber, mantar vb. dahil.

aldığın saf protein 3-4 yumurta ya da avuç için kadar et-tavuk-balık olabilir.
mercimek, bulgur falan yersen karbonhidrat alırsın, gerek yok.
mantar ve peynir vb. gibi şeyler de protein alımını destekler.

illa tereyağına ya da zeytinyağına abanman şart değil, yani evet yiyebilirsin tabii.
yaptığın salataya normal insanlar kadar zeytinyağı koyman yeter ama.

bunun dışında tavuk göğüs değil, derili olan pirzola, kanat, but, baget vb. de yiyebilirsin.

yani yağdan, proteinden ve özellikle ottan yana çok zengin beslenmen lazım.
bir öğünde üç demet roka ye, bak bakalım aç kalıyor musun?
gerçi yeşillik de artık pahalı ama tereyağıyla falan kıyas kabul etmez tabii.

bunların yanında çok fazla su içmen lazım.
zaten vücut kitle endeksine uygun miktarda su içersen acıkman da azalır.
bu su miktarı kabızlık yaşamaman için de gerekli.

o kadar sebze yemeye alışık olmadığın için ilk başta keto flu ya da 1-2 gün baş ağrısı falan çekebilirsin.
sonra fişek gibi olursun.
çoooook fazla ot ye.
koyun gibi otlaman lazım.

enginar, patates, yer elması, barbunya, bezelye, fasulye, mısır yeme.
bunların bir kısmında şeker, bir kısmında karbonhidrat çok yüksek.
havuçta da şeker var ama içindeki lif oranı çok yüksek olduğu için yenebilir düzeyde.
havuç piştiği zaman şekeri daha zararlı hâle geliyor, çiğ tüket mümkünse.

fazla kilolu olduğun için günde beş bin adım gerekli değil, oturduğun yerden kar gibi erirsin, merak etme.
kilo verirken spor neredeyse gereksiz.
sağlığın ve kas kaybını önlemen için egzersiz yapman lazım, o ayrı.
ama ciddi ciddi spor, günde beş bin adım, bir saat yüzme falan gibi idealist olman şart değil.
  • blatta hiberna  (30.05.22 15:38:42 ~ 15:48:08) 
[]

veraset ilamı, miras vs. konusu

her kafadan farklı ses çıkıyor, ne yapacağımı şaşırdım.

babamı salı günü defnettik. elimizde ölüm belgesi var. e-devlet'ten sorguladığımda veraset ilamı için kayıt görünmüyor.

benim ankara'ya dönmem lazım en kısa zamanda, git-gel 700 lira yapıyor, gidersem bir daha iki hafta sonra gelebileceğim. bir an önce miras işini halletmem gerekiyor ama ne yapacağımı bile anlamadım.

üç kardeş (evlatları) olarak resmi mirasçılarıyız. öncelikle ölüm belgesiyle yapmamız gereken bir işlem var mı? yoksa sisteme düşmesini, e-devlet'te görebilmeyi mi beklememiz gerekiyor?

bu aşamayı atlattıktan sonra nasıl ilerleyeceğiz?

daha da önemlisi bu işleri iki hafta sonraya bıraksam mevcut borçların faiz dolayısıyla artması dışında bir sorun yaşanır mı? vefat sonrası aciliyeti olan, hemen yapılması gereken vs. bir işlem var mı?

çok saçma olduysa özür dilerim ama uzakta olduğum için sürece istediğim kadar dahil olamadım, amcalarımla da görüşmüyorum biri hariç. normalde en ufak normal dışılıkta bile kurabiye gibi dağılıyorum zaten şimdi iyice elim ayağıma dolaştı, ilk kez sevdiğim biri ölüyo, ne yapacağımı bilmiyorum. babama sorardım normalde.

 
Öncelikle allah sabır versin, veraset ilamını siz veya diğer mirasçılardan biri noterden alabilir, veraset ilamının lazım olduğu banka vs gibi yerlerde kullanabilirsiniz. Fakat noterden alınan veraset ilamı e devlette gözükmüyor, e devlete işlenip dava vs dosyalarını görüntüleyebileceğiniz veraset ilamı için yine siz veya diğer mirasçılardan biri sulh hukuk mahkemesine başvurup berasrt ilamını alabilirsiniz.


  • delikedidilimiyedi  (20.05.22 16:59:12) 
başın sağolsun, allah sabır versin.

veraset ilamı çıkarmanın bir süresi yok. çetrefilli miras, varis olayları yoksa mahkemeye falan gerek yok. mirasçılardan biri herhangi bir notere gidip veraset ilamı çıkartmak istediğini söylüyor, noter de hazırlayıp veriyor.

sonraki yapılacak işlem veraset intikal beyannamesi vermek. bunun süresi vefat tarihinden itibaren 4 ay, herhangi bir acele durumu yok. bu beyanname ile pederin varlıkları, borçları bir beyannameye yazılıp vergi dairesine veriliyor, mirasçılar da veraset ilamındaki oranlarla yazılıyor. vergi dairesi eğer çıkıyorsa vergisini hesaplıyor, ödeyince borcu yoktur kağıdı veriyor. vergi çıkmıyorsa doğrudan borcu yoktur kağıdı veriyor. o kağıtlarla gidip varlıkları, borçları üstünüze alıyorsunuz.
  • kibritsuyu  (20.05.22 19:35:14 ~ 19:36:13) 
allah rahmet eylesin. İnsan yas sürecinde oraya git buraya git, kafa olarak yoruluyor ve anladığım şu ki tek başına halledilecek çile değil. ben de 2 haftadır bu işlerle uğraşıyorum, bugün en nihayetinde bitirebildim gibi. süreçten geçerken öğrendiğim kadarıyla 3 başlık altında toplayabilirim:

Veraset ilamını noterden çıkardıktan sonra (ölüm belgesi ve yaklaşık 400 tlye çıkıyor)

1) babanın üzerine olan mallar ve borçlarla ilgili bilgi toplama
2) malların babanla olan ilişiğini kesme
3) ilişiği kesilen malların varislere intikalini gerçekleştirme

1 (bir kişi herkesin kimliğini alıp bu adımı halledebilir)
a) ev arsa varsa belediyeden rayiç bedel gösterir belge ve tapu dökümü alıyorsun.
b) banka hesaplarının olduğu bankadan beyan alıyorsun borcu yoktur, hesabında şu kadar para vardır diye.
c) yukarda topladığın bilgilere dayanaraktan "emlak vergisi bildirimi" diye bir kağıt da doldurman gerekiyor bi sonraki adıma geçmeden önce.

2 (yine herkesin gitmesine gerek yok)
ölenin mallarıyla ilişiğini kesme aşamasında ikametinin olduğu ilçenin veraset intikalini yapan vergi dairesini öğrenip oradan randevu alarak gitmen gerekiyor(istanbul için konuşuyorum) her belediyenin kendi vergi dairesi veraset intikaliyle uğraşmıyor. şu linkten gitmeden önce toplaman gereken evrakları(1. adımda saydığım ve daha fazlası) ve istanbulda hangi vergi dairesine gitmen gerektiğine bakabilirsin. araç varsa baban adına kasko değer belgesinin ekran görüntüsünü eklemeyi unutma.

vergi dairesinde 2 saatten fazla bekledik haberin olsun. orada damga vergisi diye ufak bi makbuz kesiyorlar ödüyorsun ve mallarının bulunduğu belediyeye, bankalara, ve araç varsa ilişiğinin kesilmesi için yazı çıkartıp veriyorlar.

3) bu adımda artık varislerin hepsine ihtiyaç var çünkü malları üzerinize alırken herkesten imza alıyorlar
a) araç varsa vergi dairesinin araç için verdiği yazı ile notere gidiyorsun orada tüm hissedarların üzerine ruhsat çıkarıyorlar.
b) vergi dairesinin banka için verdiği yazıyla bankaya gidiyorsun ve hesapta kalan tutarı size verip hesapları kapatıyorlar.
c) vergi dairesinin ev/arsa için verdiği yazı varsa bunu tapuya zaten direkt gönderiyor ama tapuları da halletmek istiyorsan web tapu internet sitesi üzerinden online başvuru oluşturuyorsun. başvuru oluştururken diğer işlemler> miras intikal adımlarını izliyorsun. senden 2 belge fotoğrafı yüklemeni istiyor sistem( veraset belgesi ve vergi dairesinin ev/arsa için yazdığı yazı). başvurunu oluşturduktan sonra bekliyorsun, mesaj atıyorlar. mesaj atımından itibaren tapuya gitmek için bi ay süren varmış.

bunlarla da bitmiyor, elektrik su doğalgaz abonelikleri varsa eğer onları da üzerinize alma meselesi var. ama bunu sona bırakabilirsiniz. igdaş ve su uzaktan halloluyor da ck elektrik ille de müşteri hizmet merkezine gelmeniz gerek diyor ve elektrik taşıma için dask poliçe no soruyor. bu abonelik taşıma işlemlerini kendi müşteri hizmetlerini arayıp ayrıntılı öğrenebilirsin.

umarım unuttuğum bir şey yoktur. yazının uzun olması gözünü korkutmasın desem de uzun ve yorucu bir süreç. çok detaylı da anlatmadım. umarım atladığım bir şey olmamıştır. takıldığın bir yer olursa sorabilirsin elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım.
  • olutaklidi  (20.05.22 22:09:46 ~ 22:15:52) 
Başın sağ olsun öncelikle...ben noterden on dakikada çıkardım. İlk yanıtın aksine e-devlette de görünüyor. Noterde masrafı 20-30 tl kadar daha fazlaydı sadece. Ölüm belgesi falan götürmedim, sadece annemin tc numarası ile işlem yaptım.


  • Phoebe  (21.05.22 00:37:04) 
[]

ankara'da tek başıma bilardo oynayabileceğim yer

yer çok önemli değil toplu taşımayla ulaşılabilir olduğu sürece. bir de hani çok dikkat çekmeyeceğim, ağzına kadar dolu olmayan bir yer olsa iyi olur jdkdls. yalnız kalmak, tekniğim üzerinde çalışmak istiyorum. gerçi belki o tarz ortamlarda yalnız takılmak çok dikkat çekmiyordur, benim gibi çalışanlar vardır ama bilemedim ben hep kafelerde filan oynadım ve o ortamlarda masayı tek başına işgal etmek pek hoş karşılanmazdı diye düşünüyorum.




 
Bilardoyu pek bilmiyorum ama masa kiralanmıyor mu onda? Herhangi bir yerde masa kiralayınca tek başınıza oynuyorsunuz işte. Sizin aradığınız şey tam olarak nedir ki?


  • michael_knight  (11.05.22 00:26:25) 
champs iyidir. sıkış sıkış bir yer değil.


  • axl  (11.05.22 08:26:58) 
cebeci'de baron var. kimsenin ilişeceğini sanmam. siyasalın az berisinde, dikimevine doğru sağda kalıyor.


  • Improbable  (11.05.22 09:47:41) 
[]

enpara'nın ekpara özelliği nasıl çalışıyor?

soracaktım da unutuyordum, enparalı duyuruyu görünce aklıma geldi.

normalde 2 bin liracık kredi talep etsem bile ŞRAK diye "hadi len fakir" diyen enpara geçenlerde bana 1000 lira ekpara hakkı tanımlamış. bu yönde bir talebim ya da herhangi bir hareketim olmadı. bu hesabımın eksi 1000 liraya düşmesine mi yarıyor? başka bir özelliği var mı? bunu test etmek için hesabı delmek istemiyorum şimdi ama ihtiyaç olursa kafam rahat eder en azından.

kyk bursunun bağlı olduğu ziraat hesabında da vardı bu, hesap eksi 200'e düşerdi de 500 burs yatınca 300 olurdu, onun gibi bir şey mi?

 
evet eksiye düşmesine yarıyor ama kredi gibi. faiz vuruyor. şu an mesela 1000 tl çeksen ekparadan 30 gün içinde 21.6 tl faiz çıkıyor.


  • jelly bear  (23.04.22 18:40:21 ~ 18:40:32) 
[]

özel ders verme konusunda bazı sorularım var

merhaba,

ek gelire ihtiyacım olacağı için aklıma gelen ilk seçeneklerden biri rusça özel ders vermek oldu. kendi seviyem b2 civarında ama zaten sadece giriş seviyesi dersi vermeyi düşünüyorum, yani temel bilgiler, ismin halleri gibi başlayanları çok zorlayan konular. yalnız bu konuda (hatta açıkçası insan ilişkisi gerektiren hiçbir işte) tecrübem yok. o yüzden bazı sorularım olacak,

1) en başta şunu sorayım oluru var mı sizce? rus dili ve edebiyatı bölümü öğrencisiyim, sınıfta kendi arkadaşlarıma özel ders formatında olmasa da ders anlattığım olmuştu ve gerçekten çok memnun kalmışlardı. talep olur mu acaba? (ankara)

2) materyal konusu nasıl hallediliyor? çalışmak için kullanılabilecek birkaç kaynak düşündüm. öğrenciye "bunları al gel" mi diyorsunuz? öğretmen olarak dil dersinde mesela siz ne sağlıyorsunuz, konu anlatımı dışında nasıl bir yol izliyorsunuz herhangi bir dilde başlangıç seviyesinde?

bunun dışında genel olarak her türlü fikir/tavsiyenize açığım çünkü dediğim gibi çok yabancı olduğum bir konsept sayılır ve sheldon cooper'dan hallice bir tip olduğum için çekiniyorum biraz. genel olarak şu şöyledir, bu böyledir şeklinde en azından özel ders vermiş yahut almış olanlar kendi tecrübelerini paylaşırlarsa çok mutlu olurum. aynı şekilde öğrenci gözüyle bakıp şunu sevmem/sevmedim, hocam şöyle yapsa iyi olurdu vs. dediğiniz şeyler varsa çok iyi olur. teşekkürler.

(iyi düzeyde yazmalı konuşmalı ingilizcem var bu arada, yaz sonuna kadar tam zamanlı olarak çalışabilirim, sonrasında da ders programıma göre part-time'a dönüş yapabilirim, olursa eğer iş tekliflerinize açığım)

 
Matematik ve İngilizce dersleri verdim üniversitedeyken. İlkokul ve lise öğrencileri için tecrübem var.

Oluru var. Özel ders sitelerine üye olman lazım. Ama Rusça için şöyle bir durum var. Türkiye'de yaşayan Ruslar da özel ders verebiliyor. Onlarınki ana dil olduğu için daha çok tercih ediliyor.

Hedef kitle önemli. Öğrenci ve yetişkin arasında çok fark var. Yetişkinler hiç grammar konularına girmeyelim, direkt öğret diyebiliyor. Öğrencilere öğretmek daha kolay. Okullarda Rusça gösterilmediği için hedef kitlen büyük ihtimalle yetişkinler olur. Öğrenci olsa daha kolay. Çünkü öğrencilerin kitapları oluyor zaten. İlk dersten kitap almak istemeyenler de oluyor. Önce başlayalım, sonra bakarız diyorlar.

Özel ders verirken biraz samimi oluyorsun. İnsanların evine gidiyorsun. Gittiğim birçok öğrencinin ailesi ikramda bulunmuştu. Kuru yemiş, içecek veren de var, poğaça yapıp veren de var. O açıdan samimi oluyor. Kendi arabalarıyla defalarca durağa bırakan da oldu. Özel ders diyelim 1 saat. Ama hiçbir zaman 1 saat olmuyor. Evden çıkman, öğrencinin evine gitmen, evine dönmen ekstra 1 saat. Hatta bir öğrencimin babası Instagram hesabımda var. Doğum günümü kutlar genelde. Kısaca özel ders senin gününden en az 2 3 saat götürür. Fiyat belirlerken bunu da dikkate al. En iyisi öğrencinin sana gelmesi. Bu şekilde düzenin daha az bozulur. Masrafın azalır.

Ben hep yazı yazdırdım. Anlatılan şeylerin akılda kalması önemli.
  • dissendium  (09.04.22 20:08:06) 
Özel ders işi en zor işlerden biri, öncelikle bunu iyi bilin ki ileride kendinize haksızlık edip çok canınızı sıkmayın tatsız durumlarla karşılaştığınızda.
Dil dersini hele bir de Rusça ise muhtemelen yetişkin grupta insanlar talep edeceği için bir avantaj; ne istediğini bilen, muhtemelen çalışıp gelen, birlikte ilerleyebileceğiniz bir kitle olacak. Dezavantaj ise yaş açısından daha zor anlayan, otorite ve dersi lead etme gibi konularda size daha çok zorluk çıkartacak bir grup.

Oluru var, bölümüzünü falan parlatın, altını çizin. Mutlaka bir iki popüler/kullanışlı kitap olsun konuları takip etme açısından. Ödevlerin içeriğini de buralardaki konulara göre belirlersiniz ama bu ödev/alıştırmalar için başka kaynaklar da kullanın.

Özellikle ilk öğrencileriniz için Saatlik değil kurluk paket halinde ders programı satın.
  • rewlack  (09.04.22 20:11:58) 
[]

snooker'la ilgili sorularım

kurallarına genel olarak hakimim ama sanırım baştan sona izlediğim tek bir maç dahi olmadı. şimdi türkiye'de bir turnuva varmış, onu takip etmeye çalışıyorum amma kafamı karıştıran bazı hususlar var,

1) buradaki turnuvanın şampiyonluk favorisi kim sizce? onun dışında "sürpriz at" olarak veya birden fazla favori olduğunu düşünüyorsanız onları da paylaşabilirsiniz.

2) final 19 frame üzerinden oynanacakmış. bazen bir frame bile bir ömür sürüyor. rakip dünyanın en boş adamı olsa bile 10 frame almak lazım. ne kadar sürer mesela 15 frame'lik bir maç yaklaşık? ara veriliyor mu? finali izlemek istiyorsak bütün pazar gününü ona mı ayırmamız lazım mesela?

3) bildiğim kadarıyla renkli topların puan değeri var ve onları sadece kırmızıdan sonra (bir kırmızı bir renkli şeklinde) sokabiliyoruz. ama dün çinli bir dayıt kırmızıların hepsini sokmasına rağmen frame bitmedi. geride olan oyuncunun kırmızılar bittikten sonra renklileri sokarak frame'i kazanma şansı var mı? yani "son kırmızıyı ben soktum daha kırmızı yok hadi bitti" durumu söz konusu değil mi?

4) yine dün aynı maçta (ding-wilson idi sanırım isimler) masada sadece renkli toplar kalmışken iki tarafın da değişik değişik şutlar denediğini gördüm. ikisi de sokmamakta ısrarcıydı resmen. "ben müsait pozisyonda değilim, öyleyse faul yapmadan rakibimi de namüsait bir pozisyonda tutayım" diye mi düşündüler? defansif bir hamle miydi yani? bu şekilde oyun sonsuza kadar sürmez mi yav?

 
ilk iki sorunun cevabı bende yok.

3) kırmızı toplar bitince, değerlerinin sırasında göre renkli topları sokmaları gerekli. Burada da epey bir puan var. Birde faul yaparlarsa eksi puan alma durumları var. Puanlar yakınsa devam ediyorlar.

4) renkli topların da sırası var. Kendisi sıradaki topu sokamayacaksa rakibin hata yapmasını bekliyorlar. Sonsuza kadar sürmüyor. Bir de eğer beyaz top, kırmızı topların hiçbirini direkt olarak görmüyorsa buna "snooker" deniyor ve rakibini bu duruma düşüren kişi (hiçbir topu deliğe sokmadan) puan alıyor.
Kırmızılar bittikten sonra renkliler için snooker oluyor mu bilmiyorum.
  • burfak  (11.03.22 14:46:14) 
1) Alt taraftan Judd Trump veya Shaun Murphy diyorum ben. Higgins isterdim de elendi.

2) Bir frame'e ortalama 20-25 dakika desek yine 6-7 saat sürebilir. Mesela dünya şampiyonası finali 35 frame, 2 gün 4 seans şeklinde oluyor. Bunda da 10-9 gibi iki seans şeklinde (sabah-akşam) oynanır. 4 frame'den sonra da 15 dakika ara oluyor.

3) Son kırmızıdan sonraki renkli de cebe girince sıralama şöyle: sarı, yeşil, kahverengi, mavi, pembe, siyah. Bunlar 2'den 7'ye kadar toplam 27 puan. Tabi ki fark 20 ise renklileri sokarak frame'i kazanmak mümkün. Yani sorunuzun cevabı "değil" oluyor bu durumda. Siyah dahil masa tamamen pot yapıldığında ise PUANLAR EŞİTSE siyah çıkarılır, yerine koyulur, taktiksel savaş başlar, sokan kazanır. Bir de ek olarak, bazen pembeden sonra siyaha vurmadıklarını görürsünüz çünkü siyah 7 puan, fark 7'den fazla ise siyahta faul bile yapılsa kazanan o siyaha vurmayan oyuncudur.

4) Tam olarak dediğiniz gibi. Sırada sokulması gereken topu, (kırmızı da olabilir, kırmızılar bittiyse renkli de olabilir) göremeyecek şekilde pozisyon bırakırsınız, karşı tarafın yaptığı hataya göre 4 ila 7 puan alırsınız. Ne durumda bu denenir, kendinize saçma sapan bir pozisyon bırakmış ve bir sonraki pozisyona geçemiyor olabilirsiniz ya da masada 35 sayı kalmıştır, fark 37 sayıdır, rakip hata yapsın da puan alayım dersiniz. Snooker çözmek bir sanattır :) rakibe hata yaptırmaya yönelik defansif hamle denebilir evet. Sonsuza kadar sürmüyor çünkü ya şans potu oluyor, ya snooker arayan taraf istediği gibi vuramayıp açık bırakıyor vs vs. Ya da snooker çözmeye çalışan taraf faul yapıp cillop gibi pozisyon bırakıyor, bir şekilde bitiyor yani.

Detaylar için dm :)
  • infernal majesty  (11.03.22 15:47:03 ~ 15:50:45) 
[]

hollanda'da yaşayan veya iyi derecede felemenkçe bilen var mı? çeviri değil

die antwoord dinlerken aklıma geldi: afrikaans'ı anlayabiliyor musunuz? ne kadar benzerler? bizde hani bazen cv'ye azerice bilindiği filan da yazılır ya jdfjd hollandalılar da bunu yapıyor mu veya yapabilecek durumdalar mı? bir portakal, güney afrika'ya gitse örneğin afrikaans konuşarak işini görebilir mi? yoksa ciddi farklar var mı arada?




 
felemenkçe bilmiyorum ama hollandalı ve güney afrikalılarla birlikte okudum. güney afrikalı arkadaşlar afrikaans konuştuklarında aralarında hollandalılar konuştuklarının %30 unu anlayabiliyorum ama genel çerçeveyi tam anlamıyorum diyorlardı


  • wendyangelamoiradarling  (10.03.22 12:20:32) 
tipik felelemenkce bilen birinin sadece afrikaans bilen biriyle anlasmasi, bizim azerilerle anlasmamizdan bi tik daha zor. kelimelerin cogunun kokeni ayni, ama formu ve telaffuzu degisik.
fakat birazcik afrikaans dilinde kelimelerin telaffuzuna hakimsen, goreceli olarak konusmak/anlamak oldukca kolay. yani azicik ekmek, cok kofte.

soyle diyim, anadili afrikaans olan bi sevgilim vardi, hollandada hep ingilizce konusurduk. anca ulke disina cikinca birinin muhabbetimizi anlamasini istemiyosak ben hollandaca, o afrikaans konusurdu, ki bunda benim afrikaans'a kulak asinaligimin olmasinin etkisi buyuktu.

bi de o eski sevgilim flamanlari hollandalilardan daha rahat anladigini soyluyodu. ki hakikaten ben belcikada bazen bazi isanlarin aksanindan flamanca mi afrikaans mi konustuklarinin farkina varamiyodum.

ama afrikaans metinleri okumak felemenkce bilen biri icin anlamak oldukca kolay.
  • lamartin  (10.03.22 14:20:39) 
[]

lisansın uzaması ve askerlik durumu

haziran 94 doğumluyum, 2022 sonuna kadar tecilliyim. dört yıllık lisans bölümü öğrencisiyim şu an (bir yıl da hazırlık okudum) ve dört yılın dördüncüsündeyim fakat alttan derslerim olduğu için bir yıl uzayacak gibi. yazın 28'i dolduruyorum. normal şartlarda bir aksilik olmazsa 2023 yazında okul bitecek haziran gibi, ben de 29'u doldurmuş olacağım.

bildiğim kadarıyla lisansta yaş limiti 29 şu an. allah korusun bir salaklık edip seneye yazın mezun olamazsam alttan 2-3 dersim kalmışken "e yeter birader senin bitireceğin yok" deyip sivas'a gönderirler mi? yoksa ne kadar süre kaldığına göre tolerans gösterilme durumu var mı? ikinci bir soru: eğer alıp götüreceklerse okulu dondurup askerden sonra bitirme şansım olur mu acaba?

bu arada önemi var mı bilmiyorum ama şu anki bölümüme eylül 2017'de girdim; yani beş yıl okudum, dördünü sorunsuz atlattım. 8-9 yıldır aynı bölümde değilim. gomtan senpai bunu göz önünde bulunduruyor mu?

 
askerde senin durumunda olan, okulu bitiremediği için uzun dönem yapanlar vardı. ben askerliği 2010'da yaptım. eski bilgi olabilir.


  • gabe h coud  (07.03.22 12:33:11) 
Sistem senin kaç dersinin kaldığını bilmez. Yaşına ve öğrencilik durumuna bakar. Erteleme hakkın yoksa büyük ihtimalle gidersin.

Artık uzun dönem yok, bitiremeyip lise mezunu olarak gitsen de 6 ay yaparsın.
  • dissendium  (07.03.22 12:37:46 ~ 12:38:24) 
abi gitmek sorun değil zaten, ite kaka o kadar uğraştım tam sonuna gelmişken 4-5 yılın emeği çöp olursa çok üzülürüm. benim korkum o. yoksa deseler ki askere gideceksen okulu dondurabilirsin gider şimdi de yaparım. korkum askere gitmekten ziyade bu yüzden işin sonuna gelmişken tamamen başa dönmek.


  • der meister  (07.03.22 12:40:21) 
7179 numaralı asker alma kanununun 20. Madddesi sorunuzun cevabını veriyor.
“Yükümlülerin askerlikleri, lise veya dengi okullarda öğrenim görenler için 22 yaşını, fakülte ve yüksekokullar ile meslek yüksekokullarında öğrenim görenler için 28 yaşını tamamladıkları yılın sonunu geçmemek kaydıyla, mezun oluncaya veya ilişikleri kesilinceye kadar ertelenir.”
Okulunuz devam etse bile erteleme hakkınız 28 yaşını doldurduğunuz yıl sonuna kadar geçerli. Yani bu yılın sonuna kadar tecil hakkınız var.
  • delikedidilimiyedi  (07.03.22 12:56:40) 
[]

okul uzadığında ne kadar harç ödüyoruz?

devlet üniversitesinde lisans öğrencisiyim. bildiğim kadarıyla normal öğrenim süresini aştıktan sonra harç ödemeye başlıyoruz. benim şu an dördüncü senem ama bu yaz bitmeyecek. seneye ne kadar ödeyeceğimi nereden görebilirim? kendi okulum için (ankara üni) araştırdım ama hep ikinci öğretim ve yüksek lisans bölümleri için bilgiler görüyorum. ders başına mı ödüyoruz, kredi başına mı yoksa bundan bağımsız sabit bir ücret mi var, varsa ne kadar vs. hiç bilmiyorum şu an. bilgisi/fikri olan var mı? ona göre çoksa şimdiden biriktirmeye başlayayım.




 
trakya üniversinde normal dönem aktsye bağlı kalmadan mühendislik tam 764 tl idi senelerce sabit bu ücret alındı.


  • alp9900  (27.02.22 20:58:22 ~ 20:59:01) 
Bir dersiniz de olsa 10 dersiniz de olsa dönemlik harç ödüyorsunuz. Harç da fakülteye göre değişiyor. Ekteki linkten bakabilirsiniz.

www.karar.com

Linkteki harçlar yıllık yalnız, 1 dönem için yarısını ödüyorsunuz.

Bu yıl %10 zam geldi harçlara, yaklaşık o kadar zam geleceğini düşünebilirsiniz yine.
  • opucuk baligi  (27.02.22 21:35:37) 
[]

instagram reels hep aynı şeyleri gösteriyor, reddetme şansımız yok mu

adı reels sanırım, bu "önerilenler" gibi postlar arasında bir yerde çıkan videolardan söz ediyorum.

ne alakaysa bana ielts videoları göstermeye başladı sürekli. bir sonrakine geçtiğimde izlemiş saydığı için herhalde sürekli aynı şeyleri yağdırıyor. inanılmaz sinir oluyorum çünkü "basic english vs expert english" diye saçmasapan zorlama örnekler verip duruyorlar, ingilizce bilmesek yiyeceğiz.

ben hint sokak yemekleri, carrom oynayan dayılar, pendirhan yöresel ürünler, %100 zeytinyağıyla yapılmış çiğ köfte, efendime söyliyim ayakkabı dükkanlarının reklamlarındaki müthiş ayakları olan kadınlarla çok mutluydum (şikayet etmiyorum ama bunun nerden geldiğini de anlamadım ilk başta, insta'yı kullanmayı pek bilmediğim için fake hesapla abazanlık yapıp cümle aleme rezil olan dayılardan biri olmamak adına insta'da hiç öyle ayaktır bacaktır filan aratmam yani). şimdi paso salak salak ielts reels görüyorum.

"bana bu içeriği gösterme" gibi bir ayar yok mu ya da ne bileyim aşağı yerine sağa sola filan kaydıramıyor muyuz tinder gibi "istemezük" demek için?

 
Senin takip ettiğin kişilerin like'ları izledikleri vs de etkiliyor oraları.


  • Kaleci Saçlı Forvet  (27.02.22 10:48:13) 
Ios uygulamasında sağ altta üç nokta var, oraya basınca “ilgilenmiyorum” seçeneği çıkıyor. Onu kullanmayı deneyn.


  • kaptan memo  (27.02.22 11:34:00) 
[]

ukrayna'ya ve ordusuna bağış yapmak isterseniz

ankara'daki ukrayna büyükelçiliği'nin açmış olduğu hesabı kullanabilirsiniz. direkt olarak facebook sayfasının linkini bırakıyorum, sabitlenmiş gönderide tüm detaylar mevcut,

www.facebook.com


 
[]

tır şoförü olma fikrimi olumlu ve olumsuz değerlendirir misiniz?

27 yaşındayım, normal şartlarda bir aksilik olmazsa rus dili ve edebiyatı bölümünden 2023 yazında (üç dönem kaldı) mezun olacağım. iyi derecede ingilizcem var. bölümümü severek ve isteyerek seçtim, bir nevi ilke meselesiydi benim için, sonrasında ne yapacağımı ekonomik anlamda açıkçası pek düşünmedim. çocukluğumdan beri en büyük hevesim ve merakım EKONOMİK KOŞULLARDAN BAĞIMSIZ OLARAK türkiye'den ayrılmak, farklı kültürler ve çevreler görmekti; geldiğimiz noktada bir yetişkin olarak bunun zaten "romantizm"den çıkıp düzgün bir hayat için adeta "gereklilik" haline geldiğini düşünüyorum en azından kendi adıma.

tır ne alaka derseniz çocukluğumdan beri zaten tırları çok seviyorum. söylememe gerek yoktur, 10 yıldan uzun süredir (ilk oyunla beraber) iflah olmaz bir euro truck simulator hastasıyım. yapı olarak da işe uygun olabileceğimi düşünüyorum zira bayağı introvert, grup çalışmasına yatkın olmayan (hehe), sevdiği işte çok çalışabilen ama sevmediği şeye hiç dikkat vermeyen, insan ilişkileri pek gelişmemiş birisiyim. plaza ortamı, sürekli iş arama derdi, 4-5 bin lira için türlü türlü insanla muhatap olma vs. fikri beni inanılmaz korkutuyor. yapsam yine yaparım ama sevmiyorum, istemiyorum, içimden gelmiyor.

geçenlerde ekşi'den benzer yollardan geçmiş (no pun intended), ilk ehliyetini 29 yaşında almış ve sadece bir yıldır tır şoförlüğü yapan bir arkadaşla konuştum. telefonlaştık, sağolsun uzun uzun anlattı. adam sadece bir yıllık tecrübeyle belçika firmasıyla anlaşmış, direkt ab oturumlu olarak orada çalışacakmış. sektörde genel olarak zaten açık olduğunu biliyorum dünya genelinde. haliyle yabancı dilim de olduğu için ilk birkaç yılımda çok saçmalamazsam o taraflara gidebilirim diye düşündüm. avrupa içinde tır sürdükten sonra gitmesem de olur zaten, sonuçta 30 günümün 23'ü ab'de şoförlük yapmakla geçiyorsa bi hafta türkiye'de kalırım ne olacak.

bu zamana kadar neden hamle yapmadım? çünkü açık konuşayım "daha iyisini" yapabileceğimi düşünüyordum. egom "kamyoncu" olmak için çok büyüktü. yalnız sonra gördüm ki ülkenin gerçekliği farklı. üstelik "yeni nesil tırcı" diye bi şey var, çıtı pıtı kızlar heyvan gibi tırları sürüyor avrupa'da. ne toplum nezdinde kötü muamele görüyorlar ne başka bi şey... e sonuç olarak ben bu işi zaten çok seveceğimi düşünüyorum, mutlu olacak ve iyi kötü para kazanacaksam niye kendimi kısıtlayayım ki?

siz ne dersiniz, özellikle beni buradaki 10 yılımdan az buçuk tanıyan abilerimin/ablalarımın fikirlerini duymak isterim açıkçası. aslında olumludan ziyade olumsuz değerlendirmeleri duymak istiyorum, yani "yapma" diyorsanız neden diyorsunuz? bu sayede daha iyi bir değerlendirme yapabilirim belki, hani dikkate almadığım noktalar vardır vs...

örneğin, "arkadaşın şanslıymış, bir sene tır sürdü diye kimse avrupa'ya gidemez, o umutla girersin bölümden mezun arkadaşların moskova'ya yerleşirken sen samsun-konya arasında limon taşırsın" gibi fikirleri merak ediyorum, hele ki sektör içinden birileri paylaşırsa çok daha mutlu olurum.

ben şu an kendi adıma "niye olmayayım?" sorusuna net cevap bulamıyorum çünkü gerçekten. en kötü bir sene deneyip bırakırım yani ne olacak zaten 500 yaşına geldim, sonuçta doktorluğu bırakıp şoför olmuyorum ki, elimde şu an bir şey yok. diplomamla yapacağım muhtemel işleri 30 yaşında yapabiliyorsam 32 yaşında da yapabilirim sanırım, hatta belki cv'de tır şoförlüğünü görünce "bu adam kesin manyağın teki, değişik birine benziyo, bunu bi deneyelim" derler hehe.

 
Bu duyuru bana ETS2 açtırır. Şu cevabı yazayım sonra ben kaçar.

Yani bana mantıksız gelmedi. En başta anlatış tarzın bile bu işi severek yapacağını gösteriyor zaten. Severek yaptığın iş olduğu sürece negatif tarafları olsa da çok odaklanmana gerek kalmaz. Ama illa olumsuz taraflarını duymak istiyorsun diye yazayım aklıma gelenleri (ki bunlar benim tecrübelerim değil, tahminlerim). Gerçek hayat ETS gibi değil tabii bunu biliyorsun. Yani ben ETS'de 50 dakika süren bir teslimatta bile sıkılabiliyorum bazen. Şimdi o teslimatın 11-12 gün sürdüğünü düşün. İş gereği sürekli mobilsin. Yani "Avrupa'da geçireceğin 23 gün" Avrupa hayalini yaşıyor olmayacaksın. Zamanının çok az bir kısmını kendine ayırabilirsin. Sürekli yollarda olursun. Yani bu iş memur gibi ya da beyaz yaka gibi akşam mesaini bitirip evine gidip biranı açabileceğin, ayaklarını uzatıp keyif yapabileceğin bir iş değil. Günlerce yoldasın ve yalnızsın.

İnsanla muhatap olmamak güzel geliyor ama insanoğlu sosyal bir varlık. Bir yerden sonra insan sesine bile muhtaç olursun. Hiç insan görmezsin demiyorum tabii ama iyi bir ofis ortamında çalışırken ara verip 10-15 dk. geyik çevirebilirsin iş arkadaşlarınla.

Son olarak CV'de tır şoförlüğünü gören bir işe alımcı "bu adam kesin manyağın teki, bunu bi deneyelim" demez. Böyle bir dünya yok maalesef. Kariyer anlamında (eğer ilerde diplomanı kullanacağın bir mesleğe döneceksen) sana hiçbir katkısı olmaz. Hatta olumsuz tarafı olur. Ben şahsen iş hayatından kaçmayı tercih etmiş birini işe almazdım işe alım kararını veren biri olsam. Sen iş hayatından kaçıyorsun demiyorum ama senin özgeçmişin öyle görünecek. "Bu adam bir yıl sonra sıkılır burada durmaz" diye düşündürtür.
  • himmet dayi  (19.02.22 16:51:31) 
@himmet dayı,

abi bak güzel bir noktaya değinmişsin, ben orayı atlamıştım. ben normalde spor hastası biriyim. bırak 7/24 maç izlerim. çok seviyorum. şu an bununla ilgili bir iş yapıyorum zaten (ama uzun vadede kazancımın artması mümkün değil, o yüzden tam zamanlı iş olarak değerlendirmiyorum). beni iş hayatıyla ilgili en çok korkutan şey kendime vakit ayıramama fikri... sabah 7'de uyan. akşam 6-7'ye kadar iş güç. temizlik, yemek, diğer sosyal işler vs. derken sana bir şey kalmıyor. ben İYİ KAZANSAM DAHİ böyle bir hayat istemiyorum. gece 11'de şampiyonlar ligi maçı varken "sabah işe kalkmam lazım tüh" diye yatağa gitmek istemiyorum mesela. düşüncesi bile psikolojik olarak yıpratıyor beni, özgür hissetmiyorum. ülkenin hali de ortada şimdi... ben çalışsam ne olacak? alacağım 5-6 bin lira. şanslıysam pazar günü boş olurum. terminatör gibi enerjim olmadıktan sonra ben ne biriktireceğim, nereyi göreceğim, hayatımın bana kalan süresini ayı gibi yatmak dışında nasıl bir aktiviteyle değerlendireceğim mesela? bunu kendim için söylüyorum tabii ki, yani kimi insan asgari ücretle bile çok dolu yaşayabilir ona itirazım yok ama ben kendi halimi tavrımı az çok biliyorum.

tır şoförlüğü ise tam olarak "maç varsa var olum napalım, işimiz gücümüz var, boş vaktimize denk geleni izleriz o zaman" dedirten bir iş bana. kısacası tır şoförü olma fikrinde hayatı kaçırma korkusunu yaşamıyorum, dolayısıyla yapmak için çok daha istekli ve motive olduğum bir meslek bu açıdan. kendimi kapana kısılmış, hayat boyu hiçbir şeye sahip olmayacak, bir şirketi zengin etmek için sinir stres sahibi olacak birisi gibi hissetmiyorum. ha baktığında tır şoförü de bunu yapıyor elbet, hatta çok daha stresli ve sinir bozucu bir iş ama dediğim gibi ben plazada yapamam derken tırda yaparım diyebiliyorum en azından.

avrupa'da geçirdiğim sürece hayali yaşamayacağım konusunda haklısın ama beni zaten en çok heyecanlandıran şey sürekli yolda olma fikri. yani 30 günün 4-5'ini evde geçirebiliyorsam gerisi sorun değil. ben zaten dediğim gibi maç izlerim, kitap okurum, internette sürterim vs. tırda da yapılır yani bu benim için problem değil :)

son olarak bir de şunu ekleyeyim, türkiye'de çalışırsam akşam evde ayaklarımı uzatıp bira içebileceğim bir hayatım olacağını düşünmüyorum. biraz da ondan bu kadar yöneldim zaten tır fikrine. avrupa'da €2500 kazanacağım bir ofis işi olsa mesela yine tır şoförlüğü düşünmeyebilirim... ama öyle bir dünya yok benim için ne yazık ki. en azından şimdilik.
  • der meister  (19.02.22 17:00:00 ~ 17:02:31) 
Belçika 5 yıl oturumu olana vatandaşlık veriyor. Oradan yürürsün zaten. Avrupa'da her türlü işte çalışılır hiç düşünme


  • spankenstein  (19.02.22 17:07:18) 
almışsın narkozu hayırlı olsun. Yıl 2018 işten bıkmışın gittim tır ehliyeti aldım src 3 aldım. Dedim ilerde lazım olur ülkenin durumu kötü :) şimdi ce ehliyet cüzdanda kuzu kuzu yatıyor yine de aldığım için pişman değilim. Belki bir gün lazım olur. Ben bankacıyım, ben de terfi vb durumları olduğu için tırcı olma durumunu erteledim bakalım ilerde olur mu bilinmez, nasip. Yaş 33.


  • Kresto  (19.02.22 17:07:34) 
Valla seni anlıyorum. Bu kadar istekliyken "yok o iş olmaz, boşver." demem zaten. Ben de herhangi bir konuda bu kadar hevesli olsam kesin şansımı denerdim.

Sadece eklemek istediğim bazı noktalar var. Birini zengin etmek uğruna sabah akşam çalışma fikri konusunda katılıyorum sana. Ama bundan kaçış tır şoförlüğü değil. Çünkü kaçtığın şeyin temelinde stres, emeğinin karşılığını alamamak, bir yere zincirlenmiş gibi hissetmek gibi olgular var. TIR şoförü olunca bunlar değişecek mi? En azından büyük bir kısmı hayır. Yani kendi kamyonunun olduğu ve ETS'deki gibi istediğin ülkedeki istediğin işi tıklayarak seçebildiğin bir hayat olsa belki daha özgür hissedersin kendini ama öyle bir şey seni beklemiyor (diye tahmin ediyorum). Yine bir şirkete bağlı şoför olacaksın. Bu kez gecen gündüzün belli olmayacak. 9 saat kamyon sür. Sonra dur, uyu. Sonra 9 saat daha sür falan. Şimdi sana çok heyecan verici geliyor olabilir ama bu iş de rutine bindikten sonra sıkıcı olacak. 1 yıl tecrübeli birinden ziyade en azından en az 5 yıldır falan bu işin içinde olan birilerini bulmaya çalış konuşmak için. Ama "işini seviyor musun?" gibi sorulardan ziyade seni zorlayabileceğini düşündüğün şeylere odaklan.

"Yarın iş var." diye 23.00'teki maçı izleyemediğin bir hayatı kötüleyip "benim işim zaten bu o yüzden maçı anca denk gelirsem izlerim" gibi bir hayatı benimsemen bana biraz anlamsız geliyor. Meslek uğruna özel hayatının büyük bölümünden feragat edeceğinin farkında değilsin gibi.
  • himmet dayi  (19.02.22 17:13:44) 
Ben senin yerinde olsam kesin tır işine girerdim. YouTuberlik da yapabilir aynı anda. Alican diye biri vardı, rahmetli oldu, Almancı bir tır şoförüydü, aynı zamanda YouTube'a video çekerdi. Acayip keyifliydi izlemesi. Senin de muhabbetin satarsa milleti, YouTubedan da para kazanırsın.


  • mezarkabul  (19.02.22 17:29:53) 
Önce B sınıfı manuel ehliyet al. B sınıfı manuel ehliyet ilkokul ise tır şoförlüğü doktoradır. Belki yeteneğin yoktur. Bu da bir olumsuz sebep.

youtu.be

Bu kız bayağı bilgi paylaşıyor.
  • dissendium  (19.02.22 17:39:45) 
@himmet dayi, son kısımla ilgili: anlatmak istediğim şey şu abi, ben normalde ofis işi yaparken, her akşam eve gelirken falan kendi hayatımı istediğim gibi yaşayamadığım için üzülürüm. huzursuz olurum. tırda ise şartlar daha ağır olmasına rağmen o işi sevdiğim için "maçı da izlemeyiverelim ne olacak" diyebilirim. yani kar-zarar ilişkisi aslında biraz. ben kendime 3-4 saat ayırabileceksem, üç kuruş paraya öyle ot gibi bi ilçede/şehirde 30 sene yaşayacaksam maç izleyememek ve sevdiğim işlerle ilgilenememek beni üzer mesela. ama yok ben tır şoförüysem, sürekli yoldaysam o zaman özel hayatımdan feragat etmek daha az koyar, çünkü genel olarak daha mutlu ve iyi hissederim. demek istediğim buydu.

@mezarkabul, yazdığını okurken istemsiz DÖŞE BAH DÖŞE diye bağırdım :) hala arada izlerim videolarını. ben ama kendim yutubırlık neyin düşünmüyorum hiç, becerebileceğimi sanmıyorum. bi de şu var: şimdi ben kendi tecrübelerini paylaşan insanlara minnettarım ama türkiye'de yaşayan bir genç olarak "isveç'te tır şoförüyüm bi günde 3000 kazanıyorum" gibi videoları izleyince depresyona giriyorum... yeterince içerik var zaten. onlar kötü niyetle yapmıyor belki ama ben oralara gidersem elime kamerayı alıp şu kadar kazanıyom, bu kadar kazanıyom diye konuşmak istemiyorum. en fazla burda filan hava atarım yani tüm dünyaya açılmak gibi bir isteğim yok. o yüzden ben yaparsam anca günlük tutup onu yayınlarım okumak isteyen olursa. yoksa vlogger'lık filan benlik değil, sevmiyorum. tutacağını da sanmam.

@dissendium, aga artistik patinajda olimpiyat madalyası alıcam demedim ki ne yeteneği? işin zorluğuna ayak uyduramazsın, sıkılırsın, bırakırsın vs. orası ayrı konu da fiziksel/zihinsel engeli olmayan birisi (hatta yerine göre olan biri bile) niye tır süremesin ne var onda. "bu iş yapılmaz" deyip pes eden adam vardır elbet ama ben sanmıyorum ehliyetini alıp işe başladıktan sonra "oha tır sürmek çok zor benim yeteneğim yokmuş" diye bırakan birisi olsun.
  • der meister  (19.02.22 17:41:58 ~ 17:44:24) 
YouTuber deyince yanlış anlaşıldım ama işte Alican gibi bir şeyler yap, adam YouTuber değildi ama YouTubea güzel bir renk katıyordu. Adamı profesöründen, hizmetlisine her kesimden izleyen vardı. Doğaldı. Sen de doğal doğal takıl bir yandan müzik dinle, bir yandan da sigaranı iç, üç beş bir şeyler anlat günün nasıl geçtiğine dair, tutarsa tutar tutmazsa sana anı kalır. Yap sen bu tır işini. Valla bak.


  • mezarkabul  (19.02.22 17:49:52) 
Tırcılık iyi hoş güzelde. Millet henüz deneyimi olmayan birine milyon liralık mallarını emanet eder mi? Bir tırcının yanında staj gibi birşey yapmak mümkün mü? ya da bir tırcı bulup yanında gidip gelmek gerekir diye düşünüyorum.


  • komando kani var bende  (19.02.22 17:50:28) 
Bu işi yapan bilen birine işin artısını eksisini, nasıl başlanacağını, merak ediyorsan yurt dışı imkanlarını sor. Bir eksisi yola çıkıp uzun süre evden uzak kalmak dolayısıyla aile ile ilgili olabilir. Bir artısı muhtemelen insanın mevcut sistemde en özgür ve kendi başına olabileceği işlerden biridir diye düşünüyorum. Yaşında bir sorun yok ama tavsiye almak için doğru yerleri bul.


  • osssy  (19.02.22 17:55:34) 
@komando, konuştuğum arkadaşın bana söylediği iş bulmak ilk etapta çok kolay olmayabiliyor ama sektörde açık olduğu için ehliyetin, gerekli belgelerin vs. varsa bir şekilde tutuyorsun bir ucundan. hatta abd'de filan direkt eğitimi kendi veren, ücretini de sonra maaşından kesen firmalar var. onlarda aynen dediğin şekilde bazen altı hafta boyunca yanında bir eğitmenle birlikte gidiyorsun, sonra komple sana bırakıyorlar. türkiye'de nasıldır bilmiyorum.

yalnız erkan zey'in videosunda izlemiştim, yükün sigortalı olduğunu ve dolayısıyla o tip durumlarda sorun çıkmadığını söylüyordu. tecrübesizim tamam da sonuç olarak gerekli donanıma sahibim, atıyorum kendi salaklığımla 120 basıp tırı paramparça etmediğim sürece bir şey olmaz sanırım. hem firma için hem de benim için. bi' de tırın gittiği yolun %90'ı dümdüz zaten, dikkatli ve özenli bir şoför için olacak en kötü şey en fazla dorseyi çizdirmek olur sanırım çok ekstrem durumlar dışında. kağnı gibi araç sonuçta büyük zarar vermek için bile isteye uğraşmak lazım bence.
  • der meister  (19.02.22 17:57:31) 
romanya'daki çürük yolla sosyalliğin bence ilgisi yok, sosyal birisi olsam oradaki köyden tanıdıklarım mı olacak? ne yapılması gerektiğine dair prosedür bellidir, yabancı dilim zaten var. insanlarla aram iyi değil dediysem tırda sorun yaşayınca direksiyona kapanıp ağlarım, insanlarla kesinlikle muhatap olmam demedim ki. bu tarz sorunlar, beklenmedik durumlar her meslekte var zaten.

yani yanlış anlama ama bana bu spesifik örnek biraz zorlama geldi, romanya'da frenimin tutmamasıyla network'ün ne alakası var yani elimin altında teknoloji var yabancı dilim var mağaradan çıkmadık sonuçta. fren patlayınca network'üm mü gelip durduracak tırı sanki.
  • der meister  (19.02.22 18:16:48) 
sık sık tırcılarla muhatap olan biri olarak söyleyebilirim ki, ekseriyetle pek parlak değiller. iş yapılır bence ama bu tamamen kişisel bir konu. ben biraz daha sosyal açıdan değerlendireyim.

pek parlak değiller dedim ya, aslında daha kaba söylerdim de burada bu kadar oluyor. yani bir kere tırcılık kariyerine girdin mi geriye dönüşü zor olur.
  • floydian  (19.02.22 18:22:00) 
@floydian, açık konuşmak gerekirse en büyük motivasyonu yurtdışına çıkma imkanı olması. gerek Türk firmasında uluslararası çalışarak gerekse oradan bir firmayla anlaşarak... Türkiye'deki imaj olumsuz ve kitle de GENEL OLARAK iyi değil, onun farkındayım ama son yıllarda benim gibi eli iyi kötü kalem tutmuş bir sürü insanın bu sektöre yönelmesi biraz yüreklendiriyor beni. belki bizim nesille biraz değişir ilerleyen yıllarda.


  • der meister  (19.02.22 18:27:14) 
Ben de sınırda yasiyom. Tircilarla iç içe sayilirim xd gorduklerimi yazayim.

Olumsuz;

*Günlerce arabanin içinde sıra bekliyorsun. Karda kışta, sıcakta sogukta günlerce tırın içinde bekliceksin. Sürekli 1-2 arabalik ilerle-dur şeklinde

*Aile hayatı ya da ilişki için çok işlevsel degil.

*O 3 gün bekledigin siralarda sürekli birileri öne falan gececek, saclarini yolacaksin.

*O sırada muhatap olacağın tircilar genelde o citi pıtı kizlarin profilinde olmayacak. Türlü mafyatik tipler...

*Arabanla ilgili yurt dışında bir sorun yasadiginda sektör icindeki biri kadar kolay halledemeyebilirsin baslarda.
  • abuzer  (19.02.22 18:35:20) 
ya sana son söz olarak şunu diyeyim; adını sanını bilmediğim ama meşhur bir artiz de oyunculuğu bırakıp tırcı oldu abdde, yaprak dökümünde mi ne oynamıştı, o adam işte.


  • mezarkabul  (19.02.22 18:37:52) 
Der meister selam. Seni buradan az çok tanıyan bir arkadaşın olarak bu hevesinin geçici olacağı kanısındayım. Bol şans.


  • but that was just a dream  (19.02.22 18:46:23) 
playing star again'e katiliyorum. bu tarz durumlarda insan iliskileri masa basi ofis isinden cok daha kritik.

but that was just a dream'e de katiliyorum. yani bu kacinci duyuru/girdi bununla ilgili. acma demiyorum ama yapacak olan adam sessizce yapardi. sen daha cok geyigini yapmayi seviyorsun gibi gozukuyor. bu sebeptendir ki yapamazsin.
  • hot potato  (19.02.22 19:36:15) 
avrupa'da çalışmak istesen de önce türkiye'de bir tır şoförü olacaksın. burada da şöyle bir durum var benim açımdan, türkiye'de tır şoförü olmak için ehliyet ve psiko-motor becerilerine ek olarak biraz yırtık ve açıkgöz olmak gerekiyor. yani bitirim bir tarafın yoksa hiç bulaşma derim.


  • makarnavodka  (19.02.22 19:51:51) 
Hocam bu iş benim de ara ara ciddi hayalini kurduğum bir durum. Ama memleketteki sektör, çalışma koşulları, kendi araban yoksa kazanç işleri vb. çok tatsız maalesef. Üstüne, işveren altında o özgürlük hissinden uzakta çalışılıyor genelde. Fakat –büyük ihtimalle bir ukde olarak kalacak olsa da– birinci dünya ülkelerinde tırcı olma fikri içimi kıpır kıpır yapıyor.

Ben ideal koşullarda tırcılık yaparsan mutsuz olacağını düşünmüyorum bu arada. Tek ve belki de en büyük dezavantajı, sevdiğin/sevdiklerinden pratikte resmen ayrı bir hayat yaşıyor olmak.

Kısa vadede önerim de şöyle: yukarıda biri daha yazmış, nasıl yapılabilir emin değilim ama bir iki farklı araba bulup yan koltukta iki üç kez Samsun-Konya, Ankara-Antep yapmak lazım. En azından karar verme yolunda gerçekten fikir sahibi olmuş olursun. Bir de dediğin gibi, başladın baktın olmadı en kötü bir sene deneyip bırakmış olursun.
  • 038576  (19.02.22 19:54:05) 
Nazim diye bi elwman var fenomen tirci. Onu takip et.


Bu arada neden olmasin. 2 cocuklu 35 yasinda akademisyenim. Ben de tir ehliyetine kaydoluyorum bu ay.

Hedefim seninkine benzer ama sebebim baska. Yurtdisinda yasamak degil hedefim. Ama sebebim yurtdisi is garantisinin verecegi emniyet duygusu.

Neden mi? Hicbir siyasi parti ile alakam olmadigi icin 32 yasima kadar atanamadim. Freelance islerle gecindim. Hasbelkader liyakatle persinel alinacak bir kadro cikti ben de kazandim bilegimin hakkiyla. Simdi de x donemde atanan biri olarak kesin x'ci muamelesi gorup issiz kalma ihtinalim var ulkede olusabilecek cesitli siyasi degisikliklerde.

Olasi bir durum icin en azindan baslangic seviyeso gereklilikleri simdiden yerine getirmek istiyorum.

Olmayacak sey degil. Hedsfin buysa yuru. Imkansiz bir hedef degil.
  • celebi efendi  (19.02.22 20:07:37) 
yalnızca başlığı okudum, gerisi çok uzundu.

cevabım şu: tır şöförlüğü en maskülen işlerden birisi. küçümsenecek bir iş değil. pelinsular falan bakmaz belki ama yine de iş yapar.

selvi boylum al yazmalımdaki kadir inanırı düşün :)

zor iş ama yapabilirsen bir erkek için en zevkli işlerden birisi bence. ben olsam ben de isterdim tır şoförü olmak. tır ile istanbuldan yükü alıp almanyadaki depoya teslim etmek. geliri çok iyi bu arada
  • dafuq  (19.02.22 20:24:19) 
Ben onaylıyorum güzel fikir. Kanada bir ara tır şoförü arıyordu vatandaşlık vermek için ama 30 günün 23'ü yurtdışında geçtikten sonra 7 gün Türkiye'de yaşarım ne olacak diyorsanız vatandaşlık, oturum izni falan hiç önemli değil. Dediğiniz gibi AB ülkelerine mal taşır durursunuz. Tek bir noktaya dikkat etmenizi tavsiye ederim. Vaktinizin çoğu gelişmiş ülkelerdeki caddelerde sokaklarda geçmeyecek, gelişmiş ülkelerde hareket halinde olan bir tırın kabininde geçecek.


  • grgn  (19.02.22 21:06:40) 
Ne var onda diyerek bence küçümsüyorsun. Neredeyse 15 metre uzunluğundaki bir aracı yönetmekten bahsediyoruz. Burada yetenek dediğim şey doğuştan gelen bir şey anlamında değil, beceri anlamında. Kimi insan çivi çakamaz, becerisi yoktur. Kimi insan da 10 metre ağaca tırmanıp ceviz toplar. Beceriyi tamamen yok sayamayız. Yapamazsın demiyorum, yapabilirsin, fikir güzel. Bence dene.

Aklıma bir olumsuz nokta daha geldi. Belki de en önemlisi. Taşıyacağın şeylerin sorumluluğu. Örnek olarak bir tır dolusu bakır telin maliyeti milyonlarca lirayı bulabilir. Tırı durdurup önünü kesebilirler. İşin güvenlik tarafı da var.
  • dissendium  (19.02.22 21:20:44) 
mayster seni duyurudan bildiğim kadarı ile tanıyorum ve severim de.

sana tır mır vermem ben.

kızma bana ama güvenmiyorum.

¯\_(ツ)_/¯


ha başka işler olur yapar bu çocuk derim.

burda okul biterken arayış içine girip YouTube , ETS falan derken heveslenmişsin. güzel tabi bazı şeyler böyle başlar.

ama senin 1 ay sonra bunu unutup başka temalar ile bambaşka bir şeyi aşırısı istemene de şaşırmam.

ha gaza gelir beni yanıltırsın. üzülmem tabii. ne güzel.

tır işi de öyle çok dışardan göründüğü gibi değil.
  • AlsterWasser  (19.02.22 21:43:48) 
Güzel fikir. Günümüzde artık diploma ile masabaşında iş bulmak dünyanın hemen her yerinde zor. Artık bu bu tarz işler hem daha çok para kazandırıyor hem de iş bulmak daha kolay.

Dezavantaj ise dikkat gerektiren bir iş. En basitinden gün içinde telefon ekranına bakmak bile zor olabilir.

Her koşulda senin gibi biri için mantıklı bir iş. Cv'de tır şöförlüğünün olumsuz etkisi olur falan demişler de alakası bile yok... Günümüzde zengin bir aileden gelip de avrupa'nın iyi okullarında okumamışsan, sağlam referansların yoksa, üst düzey yetenekli değilsen zaten Cv'ne bakan olmaz. Türkiye özel sektörü gerçekten çok kötü. İnsanların şirket dedikleri yer kurumsallığı zayıf sömürü merkezleri.
  • garylineker  (19.02.22 22:39:11) 
3-4 sene sonra cl maçı izlemek umrunda bile olmayacak hayatına buna göre planlama


  • bir soru sorcam  (19.02.22 22:53:04) 
@bir soru sorcam, neden olmasın ki? şimdi şöyle düşünebilirsin, işte yaşın ilerleyecek, eş-dost, çoluk çocuk vs... ama ben zaten 27 yaşındayım. şu an yaptığım iş de sporla ilgili. tabii ki daha az vakit ayırabileceğim tam zamanlı çalışırken, elbette hayatımı maçlara göre planlamam ama tam olarak bundan söz ediyorum işte: ofis işi, kariyer fikri vs. beni zerre heyecanlandırmıyor. "bunun için mi hayatımdan vazgeçiyorum?" diye düşünüyorum... işin içinde tır olunca ama her şeyi kenara koyabilirim gibime geliyor. yani emek ettiğime, özgürlüğümden feragat ettiğime değecek bir şey. en azından şu anki fikrim o yönde.

bunu o yüzden söylüyorum yani yoksa zaten "akşam maç var" diye çalışmayı reddedecek değilim ama biraz sabit kafalı ve uyuz olduğum doğrudur bu konuda. şımarığım da hatta. sevmediğim şeyi yapmak istemiyorum. bu çoğu insan için lüks... ama "tır sürerek mutlu olacağım diyorsan git sür madem" demeden de edemiyorum. böyle bir şansım varsa, böyle mutlu olacaksam niye değerlendirmeyeyim ki?
  • der meister  (19.02.22 22:57:36) 
seyretmek yerine direk spor yapabileceğin aktiveteler daha çok ilgini çeker
90 dk maç izlemenin "aptalca" olduğunu farkedebilirsin

yaptığın iş izlemeni gerektiriyorsa başka tabi
  • bir soru sorcam  (20.02.22 00:14:57) 
ayrıca bu kadar tır şoförü fikrinin pompalanma sebebi 2 yıldır süren konteyner krizi.

temeli de çin vs. amerika bunun sebebi. ipler gerilirse iyice artar bu sorun ama bir diğer ihtimal de çözülür ve tır şoförleri yine değersizleşir(talep azalacağı için) ama bu sefer bir sürü gaza gelip tır şoförü olmuş genç kalakalır.

ha dersen ki 2 sene önceden tır şoförlüğü çok popiydi, ben hiç hatırlamıyorum valla.

şu an nakliyeciler/müşteriler full karayolu çalışıyorlar çünkü kimse konteyner ile uğraşmak istemiyor. bir de üstüne brexit ile iyice hype'landı ama UK EU vatandaşlarına 3 aylık çalışma vizesi vermeye başladı bile tır şoförü olarak.

son bir şey de, ekonomi her geçen gün high tech ürünlere kayıyor, tren ve gemi hatları gelişiyor, high tech ürünler hava yolu ile gönderilir hale geliyor. ben tır şoförlüğünün ölü yatırım olduğunu düşünüyorum.

bir de demişler zaten ama çok leş ya, mal yüklemeye gidersin 10 saat orada mahsur kalırsın. indirmeye gidersin 2 gün kalırsın. gümrük sırasında beklersin, evraklarda sıkıntı olur sıradan çıkarsın başkasının hatasının bedelini sen çekersin.

elektronik cihaz tamirciliği öğrensen yerel esnaf olarak ufak dükkan açsan da istediğin şeylere ulaşabilirsin.
  • floydian  (20.02.22 01:46:01 ~ 01:57:05) 
@floydian,

abi valla inan 10 sene önce tır şoförlüğü düşündüğümde "yauuu teknoloji gelişecek, kendini süren tırlar olacak" diye vazgeçirmişti millet... her konuda aynı geyiği görüyorum. ha belki sen haklı çıkarsın, 10 sene içinde cidden tır şoförlüğü diye bir iş kalmaz ama ben her şeyi bu şekilde değerlendirip vazgeçmekten sıkıldım açıkçası kendi adıma. bak o zamanlar okul okumayıp şoför olsaymışım şimdi 7-8 sene tecrübem olurmuş, gördüğüm kadarıyla iş de var yani... böyle böyle en sonunda hiçbir şey yapmayacağım, o olacak.

elektronik cihaz tamirciliği nedir inan hiç bilmiyorum, hiç ilgim de yok açıkçası :/
  • der meister  (20.02.22 01:59:06) 
şey ya işte, sana tv kumandası getirecekler bu tuş basmıyor diye açıp bakacaksın belki devrede bir çipin bir ayağı kopmuş olacak lehimleyeceksin falan.

benim dediğim olay aslında kendini süren tır olacak değil, tır şoförü hep lazım olacak ama ihracat kg değeri denen bir şey var. ona bakmanı öneririm. benim bildiğim kadarıyla dünya trendi yükselişte. bu da şu demek oluyor, artık hafif mal para getiriyor ağır değil.
  • floydian  (20.02.22 02:05:55) 
Benim dayım yurtdışından kesin dönüş yapıp tır şöförü oldu. Avrupa tarafına gidiyor genelde.
Zorlukları yukarda yeterince açıklamışlar. Benim dayımın en çok zorlandığı şey sevdiklerinden uzakta olmak ve başına bir şey geldiğinde yalnız olmak. İki ay önce tırın üzerinden düşmüş ayağı kırılmış. Fransadan o şekilde gelmiş. Yalnızlığı öyle anladım baya koydu diye dert yanıyordu.
Dayım gibi uzun süre araba kullanmayı ve yolcuğu seven kişiler deneyebilir bence.
  • jazzabel  (20.02.22 09:18:48) 
Turkiye den avrupa ya giderken Tirin dorsesine multeciler kacak giriyor.
Yakiti calan hirsizlar.

Bunlar disinda problem yok. Turk tirci olmak hep oteki muamelesi gormek demek. Avrupa ici dolasirsan sikinti yok.
  • halk  (21.02.22 13:05:01) 
[]

ehliyet sürecini en başından anlatır mısınız?

merhaba,

adım samuel, 27 yaşım. yazın ehliyetimi almak istiyorum. anladığım kadarıyla belli bir kuruma bağlı olarak faaliyet gösteren çok sayıda sürücü kursu var, bunlara gidip teorik/pratik eğitimi alıp sınavları da geçersek alıyoruz ehliyeti ama ben zaten üç beyin hücresiyle faaliyet gösterdiğim için bu süreci yine de karışık buldum. soruları doğrudan geçip süreci anlatabilirsiniz ama ben soru olarak gitmek istiyorum yine de,

1) şu an b sınıfı ehliyet almak isteyen birinin cebinden çıkacak para toplamda ne kadar? 2022 yazı için düşünürsek?

2) kurs seçimi konusunda dikkat etmem gereken bir şey var mı yoksa hepsi üç aşağı beş yukarı aynı kalitede mi?

3) kurs ne kadar sürüyor? teorik ders olsun, direksiyon dersi olsun vs. toplamda ne kadar vakit geçiriyoruz? program nasıl oluyor? ne bileyim cumartesi-pazar günleri 10-14 arasında iki ay boyunca mı sürer mesela, toplamda ne kadar vakit/emek ayırmak gerekiyor?

4) daha önce babasının arabasını kaçırmamış, direksiyon başına hiç geçmemiş biri SIFIR ekstra destekle, sadece kursta öğrendikleriyle ehliyetini alıp trafiğe çıkabilecek yeterliliğe ulaşır mı? "ulaşamayacak olsa niye ehliyet versinler ulan" diyebilirsiniz ama ne bileyim burası türkiye sonuçta, boş yolda 20 metre sürdürüp dönerken sinyal verdim diye "ooo iyisin karşim :))" deyip vermesinler ehliyeti hehe sonra ölürüz filan neme lazım.

5) dediğim gibi daha önce araç kullanmışlığım yok fakat 10 yılı aşkın süredir logitech driving force gt ile bilfiil tır şoförlüğü yapmaktayım. debriyaj olmadığı için vites değiştirme eylemi sadece kolu ileri-geri ittirmekten ibaret tabii, yani oyunda tır sürdüm diye gerçek hayatta ralli pilotu olmayı beklemiyorum ama sizce bunun ufak da olsa faydasını görme şansım olur mu koordinasyon ve motor becerileri açısından, hani hayatında araba görmemiş birine kıyasla azıcık daha rahat hisseder miyim direksiyonda?

***

kısacası elinde bu işe ayırabileceği para olan birini ne bekliyor, bunun belli dönemleri mi var yoksa kafama göre gidip kayıt olabilir miyim vs. genel olarak bu süreci merak ediyorum. teşekkür ederim.

 
Ben ehliyeti alalı 10+ yıl oluyor, o yüzden sadece 3 ve 4'e cevap vereceğim.

3- Teorik derslere kimse gitmiyor. Kitaba 1-2 saat bakıyorsun geçiyorsun. Direksiyon dersi opsiyonel. Öğrenmek istiyorsan gidiyorsun, süresi de yine sana bağlı.

4- Eskiden her başvurana veriyorlardı ehliyeti, artık sınav zorlaşmış. Dolayısıyla ehliyet alıyorsan biraz daha iyi durumdasındır. Yine de bi 2-3 ay bilen biriyle trafiğe çıkmak lazım diye düşünüyorum. Araba kullanmayı bilmek başka şey, trafiğe alışmak başka.
  • plutongezegendegilmi  (18.02.22 15:32:30) 
1. kurs ücreti + sınav ücretleri + ehliyet harcı. Ehliyet harcını, sınavları geçtikten sonra bir sene içinde yatırıp ehliyetini alabilirsin, acil değil. Herhangi bir kursa gidip "ehliyet elime geçene kadar cebimden ne kadar çıkacak" diye sorarsan tane tane anlatır zaten.

2. Direksiyon derslerinin sayısı ve süresi ne? 40 dk mı, 60 dk mı? Birer birer yapılabiliyor mu? Mesela toplamda 8 saattir, ama 2şer saatten 4 defa gidiyorsundur, bu kötü. Çünkü önemli olan 8 farklı günde gidip ders almak, o yetenekleri canlı tutmak. Bir de ard arda olunca hoca 2 saatlik dersi erken bitirmeye çalışabilir. Bir de direksiyon dersi senin saatlerine göre ayarlanabilecek mi, bir işin çıkarsa önceden haber vermek şartıyla başka bir güne aktarılabiliyor mu, bunları da sorabilirsin.

3. teorik derse kimse gitmiyor, direksiyon dersi yukarıda anlattığım gibi.

4. artık sınavlar zor ama yine de trafikte insanın sonradan öğrendiği birçok şey oluyor.

5. zannetmiyorum
  • vatanperver  (18.02.22 15:51:01 ~ 15:53:24) 
1. Ehliyet işi pahalı hacı. Ben sadece kursa 1700 ödedim geçen sene. E sınav 100 TL'ydi. 3.'de geçtim direksiyon sınavını. Her sınav için sınav ücreti ve bir özel ders ücreti ödüyorsun. Sertifikamı aldım ama onu ehliyete dönüştürmedim acil ihtiyaç olmadığı için. O da şu an 1500 lira kabaca. Kısaca zamlarla beraber cebinden 3500 4000 arası para çıkar.

2. Kursun ilgili olması önemli. Bizim eski komşumuzdu. İlgi gösterdi her aşamada.

3. Teorik ders 5 gün. Akşam online olmuştu. O dersler kolay.

4. Buna güldüm. Komisyon üyeleri sınavdan para alıyor. Bu yüzden F1 pilotu olsan da bırakabilirler. Kardeş bura Türkiye ne bekliyon.

5. Benim ilk dersim kötüydü. Daha önce hiç kullanmamıştım. İkinci gün çağ atlamıştım. Debriyaj mantığını anlarsan kolay.
  • dissendium  (18.02.22 16:04:30 ~ 19:08:32) 
ben de aynı şekilde sıfır olarak, 26 yaşımda bu sene aldım ehliyetimi. biraz yardımcı olayım. ilk kurstan önce araba kaldırmayı öğreneyim diye bir arkadaşın arabayla yarım saat kullandım öyle, çok bir katkısı olmadı ama varsa böyle bir imkan iyi olur. sorulara gelecek olursak;

1- bir arkadaş vasıtasıyla kursla epey ucuz fiyata anlaştım, 1100 tl verdim. sınavları tek seferde verirsen (yazılıyı verirsin) bu yaz için yaklaşık 2000-2500 civarı bir para sadece kurs + sınavlaraa gider. ayrıca kazandıktan sonra da bir harç ödemesi yapılıyor yaklaşık 1500 lira. 4000'e yakın diyebiliriz yani, ama 0 biri için ilk seferde geçmek zor. ben de, kardeşim de, kuzenim de aynı durumdaydık hiçbirimiz ilk seferde geçemedik direksiyon sınavını.

2- bence aynılar ama tabi biraz araştırma yapmak iyidir. dersleri çok sallayan, vermemeye/eksik vermeye çalışan kurslar oluyor.

3- teorikleri boşver hocam, uygulamalar var teorik sınav çıkmış sorular şeklinde. sadece 1 - 2 saat civarı bakarak rahat geçmiştim. direksiyon dersleri ise kurstan kursa değişebiliyor, anlaşacağınız paraya göre kimi 12 saat, kimi 14, kimi 16. alabileceğiniz kadar fazla saat alın bence, kalınca tekrar dersleri çok pahalı. yapabildiğiniz kadar pratik yapın. dersler genelde 2'şer saatlik belirleniyor, haftaiçi gündüzler boş. akşam ve haftasonuna çok talep oluyor. erken konuşup programı belirlemek gerek. toplam 6-7 sefer gidersiniz yani derslere.

4- sınavlar artık öyle düz yolda sürünce geçtin şeklinde olmuyor. l parkı, paralel parkı, ani freni, yokuş kalkışı gibi direkt yapılan uygulamalar var. youtube'da sürücü kurslarının videolarında görebilirsiniz. sinyal çok mühim, unuttuğun an çek sağa diyorlar, çok moral çökertici bir şey o cümle. :) ha tüm bu zorluklara rağmen ehliyeti aldım trafiğe çıkabilir miyim diye sorduğumda ben çıkamam dedim. ehliyeti alalı 2 ay oluyor ama daha hiç çıkmadım. çekiniyorum da açıkçası. aracım yok, bence en ideal öğrenme şekli bir araç bulup/alıp geceleri yollar boşken yakın çevrede arabayla turlaya turlaya alışmak-ısınmak. sonrasında da hafif hafif normal vakitlerde trafiğe çıkmak. 2 arkadaşım da bu şekilde denedi ve gayet iyi durumdalar şu an, şehirlerarası gidip geliyorlar.

5- oyunla ilgili hiçbir fikrim yok ama şöyle söyleyeyim, benim kursum dersimin ilk 2 saatini bu tarz bir konsolda simülasyon olarak vermişti. keyifli gelmişti ama faydası oldu mu emin değilim. tabi yıllarca oynamış olmak başka bir şey. faydası olur bence az da olsa.
  • furry burns  (18.02.22 16:34:25) 
Sertifikayı aldıktan sonra ehliyeti almak için 2 yıl süreniz var aksi takdirde hakkınız yanar tüm süreci baştan alırsınız.


  • zoque  (18.02.22 18:35:53) 
ben de aynen boyleydim ehliyete yazildigimda. ilk kursum sinifi surekli erteledi ben de baska bir sahtekar kursa yazildim. onlar da surekli oyaladi ama allem edip kallem edip aldim sonunda. fiyat konusunda pazarliga aciklar. yeni ehliyet alan bir tanidik varsa o faydali olabilir indirim konusunda "bak birini getirdim" babinda...

teorik ders ne kadar suruyordu hatirlamiyorum ama kursa teorik dersler icin hic gitmedim. giden de gormedim. bir kere simulasyonda araba surdum, bir de pratik dersler icin gittim.

dersleri yaptigimiz yer tirlarin gectigi bir yoldu ve dolayisiyla cok saglikli degildi. daha direksiyon, pedal hakimiyetim yokken aynalara bakmaya calistigim icin hep urkek sekilde surdum. (yani ok yolda da oyle olacak ama once bi hareketleri otomatige alayimdi di mi) zaten hocam surekli pedala abandi o acidan geri kaldim. direksiyon sinavinda 4 kisiydik sadece ben gectim. bence sordugu teorik sorular sayesinde oldu biraz. ona bile sevinemedim cunku diger kalanlar hep arkadasimdi...

yazili sinav darbe gununde oldugu icin 2 ay ertelendi, kursun da ertelmesi derken 1 yil rahat surdu kursum. yani sinavlar boyle ertelenebiliyor. kurs kafasina gore de erteleyebiliyor.

ben basili karti alamadan yurtdisina yerlestim. sansima burda da hicbir ise yaramiyor, hani yurtdisina yerlesme gibi bi fikrin varsa, aklinda olsun. ulke Yunanistan, burda sadece turist olarak o ehliyeti kullanabiliyorsun, yasiyorsan buranin ehliyetini alman gerekiyor. donusturme yok. diger bazi ulkeler de ayni... TR'ye ilk ziyaretimde aldim ehliyeti elime ama bir kere bile Turk ehliyetini kullanmis degilim. keske hic almasaydim cunku bana stresten baska hicbir faydasi olmadi Turk ehliyetinin...
  • supergirl  (18.02.22 18:39:49) 
Bosver b sinifini. Nasil olsa bu neslin arabasi olmayacak. Tir ya da otobus ehliyeti al. Maas garantin olur.


  • halk  (19.02.22 11:39:02) 
Kurs ücretleri 2500den başlayıp 5binlere kadar gidiyor. Tabii bu şu anki durum,2022 yazında ülkemizde o ücretler kalmaz gibi. Teori sınavı 160 sanırım,direksiyon sınavı da. Olur da kalırsanız her sınav için 500 daha ödüyorsunuz. Ehliyet çıkartmak için de 1500 ödüyorsunuz. Bunlar da her an değişebilir.

Manuel ya da otomatik diye ikiye ayrılıyor ehliyet. Başvururken iyi karar verin,sonra değiştiremiyorsunuz. Teori derslerinde genelde devamsızlık sorun olmaz derler ama benim kursa dil dökmem gerekmişti. Yani onu da baştan konuşun,devamsızlığı takan kurslar da var. Sanırım 7-8 gün,günde ikişer saatti teori dersleri. O sınavı geçince direksiyon dersleri başlıyor. 14 saat direksiyon dersi var,ders saati denilen 45 dakika. Blok yapıyorlar gibi düşünün,saatleri beraber ayarlıyorsunuz. Sınav eskiden çok kolaymış. Şu anki durum 0dan başlayan biri için çok kolay değil. Geri gitme,l park,paralel park,yokuşta kalkış,ani fren kısımları var. Sınavın %80ini yaparsam geçtim gibi bir durum yok ve esas insanı geren bu. Genelde ilk hatada sınav bitiyor. Kaportada bilmediğiniz bir şey olursa sınav devam eder ama sinyal,duba,yok tekrar manevra filan kırmızı hata olarak geçiyor.

Kurstan kursa da değişiyordur ama esas hocadan hocaya değişiyor. Sabrı,ciddiyeti,yaklaşımı etkiliyor.
  • asteriks  (19.02.22 13:19:03 ~ 13:19:36) 
@halk, benim isteğim zaten mezun olduktan sonra tır şoförlüğünü denemek. şu an ne arabam var ne de alacak imkanım, B sınıfıyla önümüzdeki 6-7 sene işim olacağını sanmam.

yalnız tır şoförü olabilmek için önce B, sonra C, en son CE almam gerekiyor. haliyle önce minnak binek arabaları sürebilmem lazım. sonrasında C ve CE'yi sadece direksiyon sınavıyla alabiliyormuşuz.

1.5 sene sonra mezun olacağım. baktım alanımla ilgili bir şey bulamadım, tır işine gireceğim direkt. zaten çocukluk hayallerimden biriydi.

bir sene çalışıp Belçika'ya yerleşen bir sözlükçü tanıyorum mesela. ben yıldım artık o kadar okuduk bir halt olmuyor yani açıkçası, plaza hayatı filan da hiç benlik değil, en azından bir alternatifim olsun diye bu yolu denemek istiyorum. ilk 1-2 senede ölmezsem yurtdışına yerleşme şansım da olur hem.
  • der meister  (19.02.22 14:52:52) 
[]

iddaa'da handikap ve çifte şans oranları neden değişiyor? kafayı yicem

bunu son zamanlarda fark ettim. diyelim ki A-B maçı var. handikap b'ye verilmiş. normalde "handikaplı b galibiyeti" ve "b yenilmez" bahislerinin oranı aynı olur. son zamanlarda bunların bayağı farklı olduğunu görüyorum, biri 1.40'ken diğeri 1.60 oluyor filan...

abi "handikaplı b galibiyeti" demek, b maça 1-0 önde başlamış sayılır ve böyle kazanır demek. kısacası berabere kalırlarsa veya kazanırlarsa bu bahis tutar. 1-1 berabere bitti diyelim, handikaptan dolayı 2-1 kazanmış olurlar. keza "b yenilmez" bahsinde yine takım berabere kalsa ya da galip gelse tutturmuş oluyorsun.

bunlar aynı şey değil mi? gözden kaçırdığım detay nedir? birinin oranı 1.40'ken diğerininki niye 1.60? bir değil bir sürü maçta böyle.

fark etmeyenleri silkelemek için çifte şansın oranını düşük mü veriyorlar? yıllardır bizatihi sektörün içindeyim, kendimi rezil etme pahasına açtım bu duyuruyu, gerçekten anlamıyorum gözden kaçırdığım nedir?

 
Hiçbir fark yok, iddaa'nın saçmalığı. Muhtemelen çifte şansa çok daha fazla oynandığı için, oradaki kar marjını daha yüksek tutuyorlar.


  • kakam gelmis olamaz mi  (17.02.22 16:54:28) 
fark yok iddaa'nın kazıklamaya çalışması.


  • kanasla intihar eden adam  (17.02.22 20:21:23) 
[]

iki basketbol faul sorusu

artık eskisi kadar sık değil ama çocuk yaştan beri basketbol izleyicisiyim, genel olarak kurallara hakim olduğumu düşünüyordum. az önce olympiakos-efes maçını izlerken şaşırdım, tövbe estağfurullah. singleton rakibin hücum süresi 0.4 saniyeyken faul yaptı. tekrar 14 saniye aldı adamlar... e normalde takımlar faul hakları varsa son hücumlarda filan oyunu bozmak için faul yapıyor. orada sürenin artmamasının sebebi zaten 14 saniyeden az kalmış olması mı? hani ayakla müdahalede 14 saniyeye çıkıyor onu biliyorum ama faulde de mi oluyor bu, daha önce hiç fark etmemiştim ben.

ikinci sorum yıllar öncesinden içimde kalan bir ukte. arkadaşlarla basket oynuyoruz. ben hareketsiz durdum. top elinde olan arkadaş çarpıp düşürdü beni. hücum faul dedim, ver topu. itiraz etti. kuralı açıkladım. "e iyi o zaman herkes yolda dursun, dokunursak faul olsun" diye ters yaptı. o gün tartışmak istemedim, iyi senin dediğin olsun dedim ama gördüğünüz gibi yıllar sonra hala aklımda. sinir oldum.

hücum faul değil mi abi bu? mantık tam olarak o zaten: önünde durup senin hareketini bozmak. ben zaten hareketsizim, sana hiçbir müdahalede bulunmuyorum. benim avantajım seni farklı hamleye zorlamak, senin avantajın da benim sana karşılık verme şansımın olmaması... iki ayağını yere yerleştirmiş, sabit duran adama çarpıp devirmek hücum faul değil mi? bu değilse ney?

 
14 saniyenin altında faul olursa 14 saniyeye tamamlanıyor hucüm süresi.

son saniyelerde yapılan faul aslında atış kullandırıp hucüm sırasını almak, serbest atışı kaçırmalarını beklemek (faul hakkı dolduysa ya da doldurma amaçlı)

ikinci soru 3 saniye sabit kaldıysan ve rakip sana çarptıysa evet hucum faul. ama potanın hemen altında bulunan yarım çember içindeysen hucum faul olmaz.
  • a darkness coming  (10.02.22 22:26:52 ~ 22:29:04) 
yok pota altında değildim, perdede gibiydim biraz. yani benim takım arkadaşımı geçti, ben de oradan geleceğini bildiğim için orada duruyordum kazık gibi, bana tosladı. tamamen hareketsizdim. hücum faul olmadığını iddia etti kdjfdjfd çünkü öyle duruyormuşum... hey allahım. ulan keşke savunsaymışım hakkımı, aman ağzımızın tadı kaçmasın diye mis gibi topumuzu vermişiz.

son saniyelerde topu geri almak için rakibi serbest atışa zorlamayı biliyorum ama bahsettiğim o değil. hatta bu dediğim şeyi önde olan takımlar yapıyor zaten. misal 9 saniye kalmış periyodun bitmesine (maç sonu olmak zorunda değil). savunan takımın faul hakkı var. iyi paslaştılar diyelim, hani 1-2 top sonra boş atış bulacak gibiler, hop savunan takım kafa göz dalıp (faul hakkı varsa) faul yapıyor ki tekrar kenardan sokmak zorunda kalsınlar, hücumları bozulsun.

ama soruyu sorarken fark ettim ben de... periyodun bitmesine 4 saniye kalmışsa adamlara nasıl 14 saniye hücum hakkı vereceksin ki. kafa zehir.
  • der meister  (10.02.22 22:34:27 ~ 22:34:51) 
İkinci soru; a darkness coming +1 fakat potanın hemen altında bulunan yarım çember içindeysen hucum faul olmaz kısmını bilmiyorum.

Birkaç defa denk geldim. Hücum oyuncusu dribbling yaparken (ya da başlayacakken), defans oyuncusu çat diye kazık gibi duruyor. Gayet bilinçli yaptığı açık.
  • put it in your appropriate place  (10.02.22 23:04:59) 
Bir soru da ben sorayım. Eskiden her çeyrekte 5 faul hakkı vardı diye hatırlıyorum. Maç yayınlarında faul kısımlarında 5 çizgi oluyordu. Şimdi 4 faul hakkı diyorlar yine 5 çizgi var. Beşinci faulle birlikte her faul sonrası atış oluyor. Bu durumda bir mantık hatası yok mu? Dört faul hakkı varsa niye 5 çizgi var?


  • bayc  (10.02.22 23:34:26) 
0.4 saniye de faul yapıldığında süre 14 saniyeye tamamlandı sebebi şu. 2 atıştan biri girmezse ve ribaundu şutu atan takım atıyorsa hücum devam eder, eskiden 24 sn yenileme süresi 14 sn oldu. eğer kalan süre 14 sn üstünde olsaydı örneğin 16 sn , o zaman 16 sn hücum tabelasında yazardı.

çizgili alanda 5 sn kuralı vardır. sen kafana göre içerde sabit durup beklersen 5 sn hareketsiz kalma süresini bozmuş olursun. yani 5 sn içinde boyalı alanı terkedip tekrar girmen lazım. rakip oyuncu turnikeye başladıktan sonra sen sabit durursan bu hareketi bozmak olarak algılanıyor.

sabit durmanın kuraları var belli sn önce başlamış ve kuralları uygun olması gerekir. yani savunmak varken sabit durmak bence çakallık. her önüne gelen sabit dursun o zaman.

@bayc sorusunun cevabı: 4 çizgi yandımı artık her faul serbest atış çizgisine gitmek anlamına geliyor. 4 faul serbest atış artık.
  • mikahakkinen  (11.02.22 09:12:30) 
ilk soruyu herkes açıklamış zaten.

ikinci soru;
faule siz karar verdiğinize göre sokakta oynuyordunuz. sokakta öyle hücum faul olmaz. sokak basketbolunda hücum faul demek için çok bariz bir faul olması lazım, o da pota altında anca. akan bir set hücumunda zaten kimse hücum faul kovalamaz. bahsettiğin hğcum faul profesyonel maçlarda bile kolay kolay çalınmıyor. yani bizim zamanımızda (20 sene önce) öyleydi :)

@bayc: 4. faule kadar (4. faul dahil) atış yok(faul atış pozisyonunda yapılmadıysa tabi). 4. faulden sonraki her faulde serbest atış kullanılır.
  • teritori  (11.02.22 10:45:26 ~ 10:46:35) 
@mikahakkinen, @teritori cevaplar için teşekkürler ama benim anlamadığım o zaman niye 5 çizgi var :) 4 çizgi olsa ve hepsi yandıktan sonraki faullerin hepsinde atış yapılsa daha mantıklı sanki :)

Ayrıca eksiden maç yayınlarınde 5 faul hakkından bahsediliyordu şimdi 4 faul hakkı diyorlar. Değişen bir şey yok aslında ama kafama takıldı. Gereksiz soru için kusura bakmayım. @der meister senin soru başlığını sabote etmiş gibi oldum kusura bakma :)
  • bayc  (11.02.22 12:06:17) 
14 saniye veriliyor. evet doğru.

hücum faul için savunmanın hareketsiz olması lazım. hatta şöyle bir şey de var, teması kimin sağladığı da artık önemli olmaya başladı. yani savunma hareketli olsa bile, hücumcu "aaaa bu adam hareketli ben buna toslayayım faul alayım" diyemiyor artık. hücumcunun hareketi hücum etmeye yönelik DOĞAL bir hareket olmalı.
  • co2s2  (11.02.22 14:19:21) 
bahsettiğin 5. çizgi farklı renktir. aşağıda oyuncular için bir örnek var bak.
onun aynısı veya benzeri masa hakemlerinin oturduğu masa da var ama sadece bir tane.

hatta sen oyuncu faul sayısı ile takım sayısını karıştırıyor olabilirsin :)

www.adenspor.com
  • teritori  (11.02.22 14:22:59) 
Takımların bir çeyrek 4 faul yapma hakkı bulunur. Ardından gelen her faul serbest atış olarak değerlendirilir.


  • mikahakkinen  (11.02.22 14:35:51) 
[]

açık lise tam olarak nedir acaba? kardeşim kaydolmuş, delircem

konuya vakıf değilim, bilen birisi varsa sistemi açıklayabilir mi?

erkek kardeşim lise son sınıf öğrencisi. son dönemi. çok tembel. online derslerle zaten hiç işi olmadı, açıldığından beri de annem zorla gönderiyor okula. anca cips yiyip lol izlesin. okula dair hiçbir isteği, hedefi yok. dil okuyor, kazanmak istediği yerler/bölümler var ama sıfır çaba; ayrıca ingilizcesi sandığı kadar iyi değil.

birkaç arkadaşı açık liseye kaydolmuş, bizim eleman zaten ısrar ediyordu, "burda kalırsam kafayı yicem" filan diye aramış annemi sanki hapis hayatı yaşıyor hıyar. annem de iyi ne halin varsa gör dedi, çok üstelemedi ama üzülüyor hiç değilse okula gidiyordu şimdi yatacak akşama kadar diye.

bunun bir avantajı, dezavantajı var mı? çocuklar niye böyle hevesle açığa geçmeye çalışıyorlar, okula gitme zorunluluğu ortadan kalkacağı için mi? diplomayı nereden alacak mesela şimdi bizim oğlan, mis gibi ilçenin anadolu lisesi dururken açıktan mı alacak? annem ona kızıyor zaten, "oğlum ben okuyamadım, açık liseyi 40 yaşında bitirdim, sen niye efendi gibi kendi okuluna gidip lisenden mezun olmuyorsun da benimle aynı diplomayı alıyorsun" diye.

bunun haricinde biraderimle neler yapabileceğimize dair fikriniz varsa onları da seve seve alırım. geçenlerde ankara'ya geldi yanıma. behzat ç'den dolayı çok seviyor ankara'yı. e ben de oradayım. kaleye gittik, müzeye gittik, kızılay'da takıldık, gençlerbirliği maçına gittik... dedim belki biraz heveslenir, ankara'da okul kazanayım der.

yok abi yok. sıfır. adam sabah yataktan kalkıp okula gitmiyor ya. depresyonda filan olduğunu düşünmüyorum. güzel bir arkadaş grubu var. her türlü etkinliği de sever, benim gibi sessiz sakin bir çocuk filan olmadı hiçbir zaman. okulda zorbalığa maruz kaldı ondan mı istemiyor diyorum ama hiç sanmam, tam aksine öyle bir durum varsa bu zırtapoz "bully tayfa"dandır kesin, hem aramız iyidir öyle bir şey olsa paylaşırdı diye düşünüyorum.

kendi haline bıraksak iyice mal olacak, bu sene kazanamayan adam daha hiç kazanamaz. ne yapacağımızı şaşırdık. en çok üzüldüğüm şey de boş çocuk olmaması. yani ne bileyim tarihi çok sever mesela. çoğu konuda az buçuk bilgisi vardır, iyi kötü bir ergen için vizyonu olan, düzgün eğitilse ve bir şeylerin üstüne düşse iyi işler başarabilecek, mutlu olabilecek birisi ama adam herhangi bir şey için ekstra bir nefes dahi almak istemiyor. yıldık cidden.

 
bu aralar ben de çok sık duyuyorum bu tür şeyleri. hatta baldızın oğlu da aynı macera peşinde. benim konuşup ikna etmemi istiyorlar. dayısı ile ticaret işlerine takılıyor bir yandan. para da tatlı gelince okuma hevesi hepten kaçtı. son sınıfı açıktan okuyacağım diye baldızın kafasını şişiriyor her gün. okumaya gönlü olmayanlar için fırsat kapısı. çocuklar birbirinden duyuyor muhtemelen.

diğer yandan okuyup işsiz kalanların halini de kendilerine dayanak yapıyorlar.
bizim zamanımızda okumak level atlamanın birinci koşuluydu. şimdi çok zorlaştı.
  • lazpalle  (10.02.22 16:20:04 ~ 16:20:14) 
Konuya hakimim. Meslek lisesi mudur yardimcisiyim. Acik liseye çok ogrenci gönderiyoruz. Söyle ki, bu dönem zaten açık liseye kayıt yaptıramaz. Kayit donemi geçti. E zaten son sinif. Su an okuduğu okulda bitirmekten başka alternatifi yok zaten.


  • wilhelmwasmuss  (10.02.22 16:30:06) 
köy den mezun ol açık liseden olma. cv sini ortaya koyduğunda açık lise diye burun kıvıran yöneticileri görünce ileride çok pişmanlık duyar.


  • jamswety  (10.02.22 17:42:04) 
üniversitedeki açıköğretimin lise versiyonu. yılda iki defa gidip sınavlara girer o kadar.
anlattığın durum pek iç açıcı değil. benzer hedefsizlikte öğrencilerim oldu. aile için gerçekten zor bir durum.
pedagog veya artık yaş gereği normal psikolog ile görüşülmesini ısrarla tavsiye ederim.
o kadar amaçsızlık hiçbir zaman sağlıklı bir durum değil.
sabır diliyorum.
  • d e j i n  (10.02.22 18:24:26) 
Yukarıda artık geçemez denmiş ama yanlış bilgi, 11 şubat mesai bitimi itibari ile örgünden açığa geçiş sonlanıyor. Yani eğer isterse geçebilir. Ara dönemde de geçiş mümkün, geçen öğrencilerim var.

Benim öğrencilerimden bahsettiğim gibi (12. sınıf) bu sene başında ve bu ara dönemde geçenler oldu, fakat bu öğrenciler halihazırda sınava hazırlanan dershaneye kayıtlı devam eden başarılı öğrencilerdi, ve argümanları da okulda farklı branş derslerinin sınavları ve okul yoğunluğunun yorgunluğu ile verim alamayacak olmalarıydı. Bence mantıklıydı da, eğer çalışan, disiplinli bir öğrenci olsa idi kardeşiniz ya da devam ettiği bir dershanesi/ kursu vs. olsaydı üzerine düşünülebilirdi. ( fakat sizin söyledikleriniz tam aksini işaret ediyor.)

Açık liseye geçtiklerinde almaları gereken kredi çok çok daha az oluyormuş, sadece zorunlu ortak dersleri alıp bitirecekler, hatta bu sene başında geçen öğrencim kendisinin mezun olma kredisini bile doldurduğunu söylemişti, sadece bu yıldaki zorunlu ortak dersler ( TDE, Mat, ing, anımsayamadığım bir kaç ders daha) sınavlarını verecekti. Ki bunlarda okul sınavlarına kıyasla daha az zorlayıcı. (hatta bu sene online sanırım)

Yanlış bilgi vermiş olmayayım ama sanırım diplomasını da Halk Eğitim Merkezinden alacak, orada gerekli bilgiyi verirler diye düşünmekteyim.
  • kucukne  (10.02.22 18:45:54 ~ 18:48:09) 
yazar başlıkta "kaydolmuş" demiş. Altta kaydolabilir mi tartışması dönüyor.
Konuya dönersek, öğrencilerde moda oldu açık liseye geçme hadisesi. En başta başarılı öğrencilerin sınava daha çok vakit ayırabilmek amacıyla başlattıkları bir akımdı. Fakat gördüğünüz üzere evde yatayım, kim gitçek sabahın köründe tayfası da akıma dahil oldu.
Bence bu saatten sonra sizin müdahaleniz yeterli olmaz. Yaratılış, yetiştirilme tarzı ve çevre faktörü buraya getirmiştir. Gerekirse sene kaybeder, arkadaşları üniversite kazanır, gruptan elenir; o da yeni bir yol çizmek için motive olur. Bu durumun daha az enerji ve emek harcamalı varyasyonu ise özel üniversite talebi olacaktır.
  • adivar  (10.02.22 18:57:37) 
Lise diplomasının kendisi pek etkili değil artık biliyorsunuz. Onun için nereden alındığının pek bir önemi olmasa gerekir. Robert ve Galatasaray gibi diplomalara değer veren özel sektör firmaları belki vardır, ancak geri kalanının sizce bir önemi var mı? CV'sine okuduğu liseyi zaten yazmayacaktır bile.

Ancak esas problem kardeşinizin eğitim hevesindeki kırılmada sanırım. Bence lisesinden çok bu konuya eğilseniz daha iyi gibi. Evet iyi bir eğitim görmüş kimseler şu sıralar hak ettiği değeri hissedemiyor olabilir, ancak bu bir kriz durumu. Normal şartlarda bu böyle olmamalıydı. Gelecekte de bu böyle kalmayacaktır, kalamaz. Bunu anlamasını sağlayın bence.

Eğitim hevesi yerindeyse, açık ya da örgün çok fark edeceğini sanmıyorum ben.
  • akhenaten  (10.02.22 19:29:57 ~ 19:31:04) 
Acik lise 2.donem ilk kayıt basvuru suresi bitti. İsteyen herhangi bir halk eğitim merkezi müdürlüğünü arayıp kolaylıkla teyit edebilir.


  • wilhelmwasmuss  (10.02.22 21:56:10) 
arkadaşlar kaydolmuş yazmışım ama kaydolmamış daha. onu düzelteyim. okuldan transkript almış. yarın halk eğitim merkezine gidecek. bu duyuruyu gösterdim, bak dedim süresi geçmiş diyorlar, "yoo bizimkiler hala gidiyo" dedi. bilmiyorum artık nasıl olacak ya da olacak mı...

ama sanırım üç aylığına da olsa dershaneye yazdıracak annemler. arkadaşları da orada olduğu için biraz heveslenmiş görünüyor. bugün eve gelince kendisi direkt gelip bana çalışacağını söyledi. hatta bizim okula girmek için kaç net gerektiğini hesaplamış; aslında çok uzak olmadığını, çalışsa yapacağını anlayınca gaza gelmiş gibi biraz... hadi inşallah.
  • der meister  (10.02.22 22:20:45) 
[]

mezuniyete yakın "aa şu dersi vermemişim mezun olamadım" durumu yaşayan

oldu mu acaba?

sorun şu ki erasmus'u, pandemisi, alttan dersi, üstten dersi vs. derken bende kayış koptu. takip edebildiğim tek şey kaç kredi verdiğim, bölüm derslerimden hangilerini verdiğim ve vermediğim... mesela bu dönem için bölüm dışından daha önce veremediğim bir seçmeliyi değiştirdim. onun yerine kendi bölümümden seçmeli yazdım. sistem kabul etti. kendisi sordu zaten "başka bir ders yerine almak istiyor musunuz?" diye.

diyelim ki ben 2-3 dönem daha böyle yüklendim, en sonunda 240 krediyi doldurdum. tüm derslerimi verdikten sonra vermem gereken bir dersi vermediğim için (seçmeli) koca bir sene daha okulla uğraşmam gerekir mi? bu tarz bir sıkıntı yaşayan oldu mu hiç?

yani görünürde aslında bir problem yok, haliyle öğrenci işlerine gidip net bir soru dahi soramıyorum ama bu nedense aklımı kurcalıyor. bazen dönemden döneme dersler değişiyor; bir dönem ders almak istesem "seçmeli alman lazım önce kankito bunu seçemezsin" uyarısı geliyor, diğer dönem hiç seçmeli filan tercih etmeyip kendi bölümümden ders seçebiliyorum vs...

gönül dostları zaten noel'de evde olmayı bekleyip kendini stalingrad'da bulan alman askeri gibi 10 yıldır bu bataklığa saplandığımı bilir, bitirmeye yaklaşmışken (yaklaşmak dediğim iki sene gerçi) saçmasapan sebepten problem yaşamaktan korkuyorum açıkçası.

o yüzden merak ettim, hani böyle lisansta 240 krediyi tamamlayan ama filanca dersi vermemiş olduğu için diplomayı alamayan, bu dersi almadığını ve alması gerektiğini de herhangi bir şekilde fark edememiş (otomasyondan uyarı almamış) biri var mı aramızda?

 
ben yaşamadım da, 239 kredide kalan, bir dersi almayıp da mezun olamayan falan çevremde çok oldu.

bu soruyu öğrenci işlerine sorabileceğiniz gibi, danışman hocanıza da sorabilirsiniz. üniversitedeki danışman hocanın temel görevi budur zaten.
  • a darkness coming  (09.02.22 15:23:07) 
Ben varım. 140 krediyle (eski sistem) biten bölümü 180 krediyle bitirdim o yüzden.

Şöyle oldu, zaten belalı bi dersim var bi türlü geçemiyorum. Tek ders için okula gidilmez malum, gitmeye bahane olsun diye de yanında 2-3 ekstra ders ala ala aşırı fazla okumuş oldum.

Sonra bi ortaya çıktı ki zorunlu başka bi dersim de varmış ama unutmuşum ben onu. Transkript 15 sayfa olunca kolay farkedilmiyor, sistem de ben okula girdiğimden beri 5 kere falan değiştiği için otomasyon çalışmıyor bende doğru düzgün. Benim dönemin kurallarını tozlu arşiv raflarından falan bulabiliyorsun anca.

Ben de gittim dönemin ortasında hocaya yalvar yakar dilekçeyle dersi aldım, "boşuna 1 sene daha uzatmayayım okulu" diye. Sonra o dersi geçtim ama belalı olandan yine kaldım 2 yıl daha uzadı okul.

Mesela ben girdiğimde zorunlu olmayan, ama sonradan zorunlu olan bi ders vardı. Sistem diyor ki bunu alacan kardeşim, halbuki gerçekte işler öyle değil. Diplomayı elime alana kadar onun stresiyle yaşadım hakkaten, her an okul yine uzayabilirmiş gibi. Dersi almışım, sonra onun kodu değişmiş, yerine gelen dersle uyuşmuyor, bana dersi veren hoca emekli olup gitmiş, ne neyin yerine geçiyor bilen yok, otomasyonu kim yazdıysa böyle bir case'i düşünmemiş bile falan.

Bi de şey olmuştu, belalı dersi geçtim, diplomayı gel al diye okula çağırdılar. Gittim, dediler ki senin sınav iptal, yönetmelik değişmiş, o sınavın yapılmaması gerekiyormuş zaten. Napcam dedim, seneye gelir tekrar alırsın dersi dediler. Diploma rektörün imzasından dönmüş, imzalamış olsa kapıp koşarak kaçardım okuldan.

Yani danışmanın iyiyse aslında onun halletmesi lazım böyle şeyleri. Ama en garantisi sen durumu ortaya bi dök, bütün case'leri sırala, 3-4 kişiden (sekreter, bölüm başkanı, danışman vs) onay al, ona göre hareket et.

Üniversite bürokrasisi ölüm.
  • plutongezegendegilmi  (09.02.22 15:26:41 ~ 15:35:32) 
eger toplaman gereken, toplam krediyi hallettiysen, secmeli ders icin okul uzamaz. ama ders secmeli degil de zorunlu ise fazla kredi bile toplasan, zorunlu dersi almadan mezun olmazsin. ve bu durumda olan epeyce ogrenci gordum. ozellikle af ile donen ogrencilerin transkripti cok karisik oldugu icin donem basi danismani veya ogrenci isleri ile kontrol etmesi faydali olur.


  • helenart  (09.02.22 15:30:19) 
benim de erasmus vs hikayesi var, sonra 5. senemde sistem değişikliği oldu, durduk yere bi seçmeli ders eklediler diploma alacakken bi dönem uzattılar sana bunu da vermemiz lazımmış diye, sinirden çatladım seçmeli dersin bi de devam zorunluluğu vardı hem işe hem okula gittim, sonra o dersi de veremedim, sonra da dediler ki aa sen mezunsun zaten, bu seçmeliyi almana gerek yokmuş :) nereye dava edersen et deyip geçtiler.

türk üniversitelerinde okuyorsan bu durumları en az 3-4 kişiden onaylatacaksın. sisteme falan güvenme ben bizzat yaşadım.
  • roket adam  (09.02.22 15:30:30) 
lisansta aynı hocadan bitirme projesi aldığım bi eleman vardı. 1 sene falan uğraştı etti. sunum günü, haziran sonunda finaller bitmiş, artık son resmi notumuzu almak için sunumlarımızı yapacağımız günün sabahında bu arkadaşta takım elbiseyle okuldayken hoca bu elemanı arıyordu etrafta sonra bulmuştu sanırım. hoca çocuğa ders kaydını yapmadığını sınav notu giremeyeceğini falan söylemişti. ilk dönem bitirme ödevini seçince ikinci dönem heralde seçmeme gerek yok sanmış.

çok üzülmüştüm. değişik bi tipti falan ama işte acıdım. geldi biraz oturdu seminer salonunda bir kaç kişiyi izleyip gitti. dediğinden daha acayip ve zor bir durum bence. mezun olacam diye geldiği gün okulunun 1 sene uzadığını öğrenip gitti
  • avatar is back  (09.02.22 15:40:46 ~ 15:41:50) 
Bölümlerin öğretim planını içeren, hangi zorunlu derslerin alınması gerektiği, kaç kredi seçmeli ders alınması gerektiği ve bunların kaçının bölüm dışı olabileceği, mezun olmak için toplam kaç kredi gerektiğine dair bilgileri içeren katalogları vardır. Bu kataloglarla birlikte ilgili yönetmelik/yönergeleri, transkriptinizi açıp önünüze koyacaksınız. Okuyup, anlayıp, tutarsız bir durum var mı tespit edeceksiniz. Bir tutarsızlık veya aklınıza takılan bir konu varsa danışmanınıza veya öğrenci işlerine sorabilirsiniz.

Yoksa oturup her öğrencisi için tek tek mezun olabiliyor mu, olamıyor mu kontrol etmek danışmanın görevi değildir. Üniversite çağındaki kişilerin bu takibi kendisinin yapması, yönetmelik-yönerge okumayı bilmesi gerekir.
  • gmzo  (09.02.22 15:47:38) 
Yaşamadım ama son saniyede kurtuldum.
Hocayla konuşurken bilmem bilmem ne olduğunu (ya kredi yetiyor ama ects yetmiyordu ya da öyle garip olaydi) söyledi. Hemen bir ders yapistirmistim son saniyede. Ve oraya başka bir arkadaş için beraber gitmiştik, hoca arkadaşa konusurken ulan ben kontrol edeyim dedim ve patladığımi fark ettim.

Bölümden birinci, okuldan 3. Mezun oldum ama şu olayı fark etmesem olamiyordum. Hayatımda yaşadığım en telasli zamanlardan...
  • logisticsmanager  (09.02.22 16:07:51) 
Ay evet bizzat tanıştım bu kişiyle. Korkumdan geçici mezuniyet belgesi verilene kadar mezun olduğuma inanmamıştım.

Bizde şöyle oldu, bölüm aslında eşit ağırlık ama okul endüstri mühendisliğinden dersler koyarak mühendisliğe almak istemiş olamamış. Biz girdiğimiz sene 100 küsür kişiden 60 kişi sınıfta kalınca bu dersleri kaldırdılar ama biz o müfredattan sorumluyduk. Normalde sistemde ne ders varsa hepsini alıyoruz, bazı kaldırılan dersler sistemde hiç yok, bunu fark edersek dilekçe yazıp sisteme getirilmesini istememiz lazım. O kişi bunu fark etmemiş bu yüzden de bir dönem uzatmıştı.
  • jazzabel  (09.02.22 21:03:47) 
[]

30 günde fit uygulamasını kullanan oldu mu? sonuç aldınız mı?

iki şişko gaza gelip başladık buna yaklaşık bir ay önce. arkadaşım zamanında çok iyi sonuçlar aldığını ama sonra bıraktığını söyledi ki eşi antrenör zaten, o "yapın yapın iyi olur" dedi. tüm vücut yeni başlayanlar programına daldık, sadece onu yapıyoruz.

şimdi allah için 27 gün sonunda iyi verim aldığımı düşünüyorum, karnım hayvan gibi sıkılaştı ve ayı yavrusu biraderimle güreşirken kondisyon-güç farkını çok net görüyorum ama arka arkaya 35 crunch, 40 kuş-köpek (orijinal ismi bu mu bilmiyorum ama böyle yazıyor uygulamada djdk) yaptırmaya başladı ve doğal olarak abdürrahim albayrak'a bağladım her gün uygulamayı açınca şu tepkiyi veriyorum: youtube.com

merak ettiğim şu ki bu programa sıfırdan, kendisi de sıfırken başlayıp iki ay sonunda güzel gelişim kaydeden oldu mu ya da işin ustaları eşek gibi 35 kez crunch yapmak hakkında ne düşünüyor, yani bunu 20-15 iki set yapsam mesela verim olarak çok mu kayıp yaşarım?

bir de ben üç hafta sonunda kiloda değişiklik yaşamadım. açıkçası kalori saymıyorum ama if yapıyorum ve normalden az yiyorum, 100 kalori yakan egzersizden sonra gidip çikolata yemiyorum. karbonhidratı çok azaltmadım. şişko olduğum için sporla hem biraz kas alma, hem de işte ödem filan derken aslında yağ yakmama rağmen kilomun değişmemiş olması normal mi? yoksa şunu üç hafta yağıp bir kilocuk dahi vermediysem diyetimi tekrar gözden geçirmem gerekir mi? teşekkürler.

 
Sporun iştah açıcı özelliği var. Spora yeni başlayanlarda da 'Nasıl olsa sporda yakarım.' düşüncesiyle yemeğe abanma yanılgısı oluyor. Ona dikkat etmelisin.

Hem İf yapıp hem spor yapıyorsan, beslenmende de dikkatliysen yağ yakıp kas kazanıyorsundur. Bu durum kilonu düşürmeden hacmini azaltır. Yani sporun işe yaradığını tartıda değil, aynada, pantolonunda, gömleğinde görürsün.

Onun için, kilona değil, vücut yağ oranına bakmalısın.

www.agirsaglam.com

gucvefitness.com
  • Mirket  (28.01.22 15:11:16 ~ 15:15:25) 
if yaptığım dönemlerde ki senin gibi fit uygulaması falan yapmadan kilo vermesem bile 4-5 hafta içinde bir beden küçük kıyafetlerime girebiliyorum. if yaparken kilo verme bende yaklaşık 2 ay sonra başlıyor ve hızlı ilerliyor. tabi tüm bunlar cinsiyet, başladığın kg vb bir sürü şeye de bağlı.

go go go :)!
  • Phoebe  (28.01.22 15:40:28) 
hocam kilo verme ve yağ yakma işleri spordan çok ne yediğinle ilgili. bununla ilgili çok meşhur bir laf var: Built in the kitchen, Sculpted in the Gym.


süreçte kesinlikle kas yapmışsındır ve fakat, yaktığın yağ/karbonhidrat kadar kas inşa etmiş olman imkansız. bu da şu anlama geliyor: arzu ettiğin kadar yakmamışsın :)

basit karbonhidratları tamamen hayatından çıkarmanı öneririm. ekmek, tatlı, şekerli her şey, ve tüm hamurişleri.

daha komplike karbonhidratlarla yola devam edebilirsin: bakliyatlar, bulgur pilavı, sebzeler gibi.

sağlıklı yağ tüketimini artırmak yağ yakmaya çok yardımcı olur: zeytinyağı, tereyağı, hindistan cevizi yağı, avokado, gibi.

vücuduna gerektiğinde çok da direnmeden yağ yakmayı öğretmek için dönüşümlü olarak bir gün uzun (>60dk) ve düşük tempolu (< 120bpm), diğer gün çok kısa (<15dk) ama yüksek tempolu (>140bpm) kardio yapabilirsin.

IF'i de 16/8 düzeninde yapıyorsan, 2 ay kadar sonra epey yalınlaşman gerek.
  • kaptankedi  (28.01.22 15:56:45) 
[]

spor sonrası bolu dağı'ndan geçmiş gibi olmak normal mi?

her zaman olmuyor bu. bazen. spor bittikten 3-4 dakika sonra başlıyor, 10-15 dakika sürüyor. mesela bulaşık yıkıyorum diyelim, bir tabak çarpıyor, kafamın içinde çok daha güçlü ama farklı bir ses duyuyorum. ani irtifa değişiminde olan tarzda, hani uçak inerken ya da otobüsle bolu dağı'ndan geçerken kulaklara olan şeyden oluyor... o yüzden basınçla ilgili olduğunu düşündüm.

bu dikkate alınması gereken tehlikeli bir durum mu yoksa ağır fiziksel aktivite sonrasında kısa süreliğine olması normal midir? ağır dediysem benim için ağır, az buçuk hareket eden sağlıklı bir insanın tek ayak üstünde tamamlayabileceği egzersizlerden söz ediyorum.


 
Kulak çınlaması, kulak uğultusu durumundan bahsediyorsan yüksek tansiyon olabilir. Bunu hissettiğin an tansiyonuna bak.


  • dissendium  (23.01.22 15:19:26) 
aynen tam olarak bundan bahsediyorum, başka bir şey yok. genel olarak gayet iyi hissediyorum ama yere bir çatal düşsün mesela kafamın içinde VOVUGFODFDFOF diye sesler çıkıyor. böyle kafama iğne batırıp fısss diye fazla havayı alasım geliyor.

iyi fikirmiş bu, hazır evde aleti de varken yarın bakacağım tansiyonuma hemen sonra.
  • der meister  (23.01.22 15:25:47 ~ 15:26:03) 
bi dönem fazla kardiyo yaptığım için spor sonrası şekerim düşüyordu benzer durumları yaşıyordum, bi paket jelibon yediğimde kendime geliyordum.


  • marlonbranda  (23.01.22 17:19:02) 
[]

anadolu medeniyetleri müzesi hk

yakın zamanda giden oldu mu acaba? ben zamanında müzekart ile ucuza girmiştim ama onun süresi dolmuştur herhalde. ücret 50 lira diye duydum. öğrenciyim. bu kartı yeniletmek internet üzerinden ya da müzede filan mümkün mü? daha ucuza girme şansım var mı? yanımda bir de kardeşim olacak, sadece bu müze için kart çıkarttırsak daha kârlı olma ihtimali var mı yoksa 50 lirayı verip kurtulmak daha mı iyi?

kısacası iki öğrenci için şu an müzeyi en ucuz nasıl gezebiliriz, alternatif bir yol var mı? çünkü zamanında 30 liraya çıkarttığımız kartla bir sürü yer gezmiştik, halbuki normalde sadece topkapı filan 100 müydü neydi... o yüzden merak ettim.


 
müzekart öğrenciye 30 tl.
öğrenci belgesi + fotoğraf ile alman mantıklı

  • mtgs  (16.01.22 14:42:20) 
+1 mtgs

ve her müzenin girişinde yapıyorlar, ki anadolu medeniyetleri müzesi gibi büyük bir müzenin girişinde olmazsa olmaz.

bir ara iş bankası kartları ile de girilebiliyordu, yılda bir kere, müzekart mantığı ile.
kart varsa önce onu sorgulamanızı tavsiye ederim.
sonra parayla kart almayı düşünün.
beleş kısmı bu.

o da yoksa, ben size haftaya cuma para yollayayım :)
  • janderzel zartanyan  (16.01.22 18:26:50) 
İş bankası kampanyası bir hayli zaman önce bitti.

Öğrenci müzekartı en mantıklısı. Burdan alabiliyorsun;
muze.gov.tr
  • Phoebe  (16.01.22 18:50:42) 
[]

adanasporlu var mı acaba? gençler maçında oranınız niye bu kadar yüksek?

bize (gençler) 1.21 oran vermiş iddaa, şaştım kaldım. normal şartlarda böyle bir şey olması mümkün değil. adana üç maçtır kazanıyor, kadro olarak ahım şahım değiller ama takır takır top oynuyor adamlar. çok fazla covid vakası olabileceğini düşündüm ama bu konuda da hiçbir bilgiye rastlamadım.

sizin bildiğiniz bir şey var mı? yani şu an ligde belki balıkesir'in rakibine 1.20 verirsin, diğer hiçbir takım bu kadar ezilmez hiçbir maçta. gençler'e karşı hiç ezilmez hele... neden böyle bir oranlama yapılmış?

kardeşim ilk kez yanıma geldi, maça götürecektim çocuğu, umarım covid'den dolayı filan ertelenmez ya, güçlü kal adana, #adanamınyanındayım :((

 
[]

ego cepte uygulaması isabetli mi? otobüs yok görünüyor

gitmeyeli uzun zaman oldu ama gölbaşı'nda yaşadığım dönemde birden fazla hat oradan kızılay'a gider gelirdi. şimdi bakıyorum hafta sonu için tek sefer dahi görünmüyor. bahsettiğim konumdan (üniversitelerin olduğu yer) kızılay'a ulaşım olmama ihtimali bence yok, orada hastane filan da var sonuçta.

hangi hattın saat kaçta nereden geçtiğine nereden bakabilirim? yok eğer ego uygulaması doğruysa skandal değil mi abi bu özel aracı olmayan kızılay'dan gölbaşı'na hafta sonu gidemeyecek mi yani aşırı saçma bence bir hata olmalı.


 
otobüs saatleri kesin de, durak numarası girince gelen otobüsleri gösteren şey kesin ve doğru değil her zaman.


  • jelly bear  (14.01.22 00:48:11) 
abi nasıl ya hafta sonu göle gidemiyor muyuz o zaman, ne saçma iş


  • der meister  (14.01.22 00:53:01) 
hangi otobüs? belki başka hat vardır.


  • jelly bear  (14.01.22 00:54:19) 
evet ben heyecan yapmışım, 106-1 değil ama 106-4 gidiyormuş mesela, ona dikkat etmemiştim. hafta sonu hatlarının isimleri farklıymış.


  • der meister  (14.01.22 00:55:07) 
Toplu taşıma Ankara'da öleli çok oldu


  • baal  (14.01.22 01:25:38) 
[]

ankara'da masa tenisi ve (veya bilardo) oynanabilecek yer önerisi

kızılay-cebeci tarafları daha iyi olur ama bu uğurda gerekirse gölbaşı'na da giderim. pinpon için raketi ve topları kendileri verecek, tabii 500 liralık adidas raketi beklemiyorum ama azıcık eli yüzü düzgün, oyun alanının geniş olduğu bir yer olsa iyi olur. benzer şekilde bilardo için de aslında daha ziyade salaş, nispeten ucuz bir yer arıyorum; yan yana 6-7 masanın dizildiği pub ortamından çok "KARDEŞLER BİLARDO SALONU" filan gibi. önerebileceğiniz yer var mı? zamanında cebeci'de hep gördüğüm bi yer vardı cemal gürsel'de ama hiç girip de bakmadıydım yalnız olduğum için pii.




 
Kızılay'da Champ's bilardo var yılların mekanı.


  • archmage mahmut  (12.01.22 16:52:54) 
champs biraz luks kalabilir. pahali da zaten. oyle barlarda, cafelerde buldugunuz bilardo olur ancak istediginiz gibi. cemal gursel'deki o mekanin da onunden cok gectim ama hic girmedim. maltepede bilardo salonu vardi universite gittigimiz ama duruyor mu bilmiyorum. gmk uzerinde tandogan'a dogru.

masa tenisi icin universitelerde arkadaslariniz varsa salonlari oluyor.
  • antikadimag  (12.01.22 17:03:16) 
Champs pahalı. Play Bilardo var demirtepede daha uygun. Güzel Bi masa tenisi mekanı ben de bulamadım.


  • glamdr1ng  (12.01.22 17:43:03) 
[]

süt içiyor musunuz?

"ne alaka" diyeceksiniz belki ama şunu fark ettim ki çevremde tanıdığım hiçbir yetişkin kendine bir bardak süt döküp içmiyor, yani seven veya içen kimseyi görmedim. bildiğim kadarıyla yetişkinler için zaten sütün kendisi çok matah bir şey değil, ondan gelecek fayda zaten diğer süt ürünlerinden filan karşılanıyor diye biliyorum ama yine de merak ettim: sütü seven, içen var mı? hani oturduğu yerden kalkıp "dur ulan süt içeyim" diye su içer gibi bardağa süt döküp içmekten bahsediyorum, öyle kek yapıyordum da biraz kaldı ziyan olmasın diye diktim kafaya vs. değil... düzenli, kaliteli, istikrarlı, nefis bir süt içişi aradığım. var mı içen hiç?




 
İçmem. Hem sevmem hem bi faydası yok da hem de yetişkinler için gerekli bir ürün değil, ayrıca gaz maz etkilerine girmiyorum.


  • Zaman Tamircisi  (11.01.22 20:33:39) 
bu bir alışkanlık.
ailem ve onların büyükleri de içerdi. bizim evde sürekli olarak "içmelik" süt bulunur. süt içilir.
bahsettiğim uht değil günlük, olabildiğince besin değeri yüksek süt. yazlıkta köylülerden manda, keçi vb taze çiğ süt alınır mesela.
yoğurdu da marketteki günlük şişe sütlerden yaptığımız için biraz fazla alıp içmek için de ayırıyoruz.
tam tarif ettiğiniz gibi düzenli, istikrarlı severek çeşit çeşit süt içiyorum.
aşırıya kaçmadan içiyorum, içiyoruz.

bir de yine beslenme alışkanlığı açısından hayvansal gıdayı çok tüketen bir aile olmadık hiç. mevsiminde bol balık alıyoruz, beyaz et hormonlu/antibiyotikli diye almaz olduk. kırmızı et yemekleri dağarcığımız dar. dolayısıyla hayvansal proteini de karşılıyor biraz vs.

*özellikle inek sütü, doğrudan ve çok fazla tüketildiğinde (herhalde günde 2 bardak ve üzeri) yetişkinler için faydalı değil.
  • rewlack  (11.01.22 20:36:02 ~ 20:40:02) 
Soğuk süt içmem. Isıtıp içerim. Genelde hava soğukken olur.


  • dissendium  (11.01.22 20:37:49) 
İçmem. Psikolojik olarak rahatsız oluyorum. Memeden çıkıyor diye :(((


  • ruhen hastayim ben  (11.01.22 20:39:06) 
Düzenli olarak sek içmiyorum. Daha önceleri özellikle geceleri bir bardak süt ve bir dilim kaliteli ekmek tükettiğim olurdu, onu da bıraktım.

Ama şunu yapıyorum. Sütü sık sık porridge yapmak için kullanıyorum. Aman kalmasın diye değil, baya baya sadece porridge için süt alıyorum artık eve.
  • kojonotsuki  (11.01.22 20:40:36) 
cok kucuklugumden beri sut sevmiyorum. anaokulu yasinda bile ancak zar zor kakaolu sut icerdim. simdi de oyleyim. tadi midemi bulandiriyor.
ama kakaolu veya balli tarcinli sicak sute bayilirim.

  • la lykia  (11.01.22 20:41:21) 
ben içiyorum.
bebekliğimde de, çocukluğumda da çok içerdim.
öyle ki, bir keresinde 3-4 yaşlarındayken bir litreye yakın içmişim, daha da isteyince annem vermemiş artık.
çok severim.

hatta daha dün gece bir arkadaşımla bunu konuştuk, canım süt istedi ve evde yoktu.
gecenin 11'inde banabi'den sipariş verip yarım litre süt içtim resmen.
ayrıca evde toz nesquik de bulundururum arada bir canım istediği için.
36 yaşındayım.
  • blatta hiberna  (11.01.22 20:43:05 ~ 20:43:57) 
direkt sek içmiyorum, ama bol sütlü kahve ve yulaf lapası ile baya süt tüketiyorum günlük olarak. dolapta hep süt bulunur, bitmeden yenisi alıyorum sütsüz kahvaltı ettiğim nadirdir.


  • anthemis nobilis  (11.01.22 20:49:36) 
sadece günlük süt içebiliyorum. aoç'nin şişe sütü güzel. pastorize sütler midemi rahatsız ediyor. markette gözüme çarparsa alıyorum yoksa gidip süt alayım diye düşünmüyorum.


  • jepa  (11.01.22 20:51:30) 
Küçüklüğümden beri severek düzenli içerim. Annemle babam pek içmez ama anneannem ve dedem de çok süt içerler.


  • birmilyonunvarmi  (11.01.22 20:55:05) 
normalde kalkıp da asla içmem. iki durumda içiyorum.
bir, mısır gevreği yiyeceğim zaman,
iki, hasta olduğumda ballı şekilde
  • timariot  (11.01.22 21:00:04) 
Hahah 32 yaşındayım ve ben içiyorum valla, özellikle eşim kakaolu cookie, brownie falan yapınca yanında 3-4 bardak içiyorum hatta. Tadı güzel diye içiyorum yani direkt.


  • roket adam  (11.01.22 21:13:05) 
ben içiyorum. hemen hemen her gün sabah veya akşam süt içerim. bazen yarım yağlı süt bazen protein süt içerim.


  • dafuq  (11.01.22 21:21:55) 
Sabahları cicibebe'ye katıp yiyorum, sayılır mı? Mısır gevreği ya da yulaf bir de.

Sek günlük süt, kakaolu kek ve muz üçlüsünü seviyorum ama en son ne zaman böyle süt içtiğimi hatırlamıyorum.

Yazları nadiren muzlu, ballı ve bol buzlu süt yapıyorum. Sıcak süt kokusundan tiksiniyorum.
  • kobuzchu kiz  (11.01.22 21:28:28) 
içmiyorum, gerekli değil inek sütü selüloz sindirebilen ineğin yavrusu için gerekli bir besin insan için değil + toplumun çoğunda kazein hassasiyeti var ve haberi yok.


  • orpheus  (11.01.22 21:33:47 ~ 21:34:36) 
Düzenli olarak değil ama içiyorum. Yani haftada bir falan demem ama bazen günde, bazen haftada, bazen ayda olmak üzere birkaç bardak içerim. Sütü severim. Küçükken de severdim. Küçükken bir yere kadar soğuk süt içemiyordum bir şey ile karıştırmadan (nesquik vs.) sonra değişti. Şimdi arada canım çekiyor, gidiyor içiyorum.


  • nawar  (11.01.22 21:38:32) 
sek içmiyorum, sütlü kahve yaparken kullanıyorum bir tek.


  • hlot  (11.01.22 21:44:23) 
Bazen çok tatlı bir şey yediğimde o tadı kesecek tek şey soğuk bir bardak süt oluyor. Onun dışında düzenli süt içme alışkanlığım yok.


  • peki madem  (11.01.22 21:59:15) 
latte içiyorum, o da kahveli süt.
haftasonumu da donmuş muzla milkshake yapar, 1 öğün yerine onu içerim.

  • marla is in my head  (11.01.22 22:01:34) 
ben şirkette içiyorum soğuk soğuk ohh


  • regina phalange  (11.01.22 22:08:32) 
Yerken yanında içmeyi sevdiğim birkaç şey var, onları yersem ki ayda yılda bir yerim mesela fındık ezmesi, kakao kremasıni ekmeğe sürmek ya da kakaolu kek ile birlikte.

Bazen de yazın dolaba koyduysam soğuk su ikamesi olarak yarım kalmış kutuyu kafama diktigim oluyor.

Ama düzenli içici değilim, hiç olmadim.
  • encokbenisevinnolur  (11.01.22 22:21:03) 
Çok nadir, eski günlerin anısına, kaynatıp yanında cookie ile içtiğim olur. Düzenli içmem.

Süt cilde zararlı.
  • gabe h coud  (11.01.22 22:22:33 ~ 22:23:35) 
annem icer dumduz sut. IYY!


  • ala09  (11.01.22 22:24:42) 
süt sadece cilde değil, komple zararlı bir ürün.

hayvanların sütünü bebekleri içer, insan da anne sütü içer doğunca.

bunun harici süt zararlıdır.
  • çih  (11.01.22 22:25:58) 
sadece nesquik yiyeceğim zaman kullandığım bir şey :D


  • rose parks  (11.01.22 22:34:38) 
Sade süt, soğuk süt, çikolatalı süt, ballı süt, tarçınlı süt. Hastasıyım.

Sivilce yaptığı için az içiyorum ama :/
  • jazzabel  (11.01.22 22:42:30) 
her sabah kahvaltıda 1 bardak süt içiyorum, bazen yatmadan önce de içiyorum. bizim milletimizin çay bağımlılığından gözü kör olmuş ama kahvaltılık ürünlerle harika gidiyor süt.


  • semaforo de medianoche  (11.01.22 22:46:06) 
Ben içerim. Yaz, kış, soğuk, sıcak, muzlu, ballı, sade, Kahvaltıda, akşam, gün içinde, durup dururken... hiç farketmez.


  • invictae  (11.01.22 23:38:20) 
yuzde 90'ini su oldugunu ogrenince arama mesafe koydum.
Yogurtu da artik eskisi kadar yemiyorum o da komple sudan olusuyor.

Yokluk zamani icecegi bence.
Cocukken de nefret ederdim.
  • divit  (11.01.22 23:57:19) 
Küçükken çok içmişimdir artık reflüden dolayı bayıyor, faydası da yok diyorlardı. Şişkinlik, mide ekşimesi yapıyor. Ama mısır gevreği, yulaf benzeri bir şey yersem sadece onlarla birlikte içerim.


  • izza  (12.01.22 00:11:01) 
Çok severim. Bazen bir litre sütü soğuk soğuk gün içinde içerim ama laktozsuz.

Ama öyle çok aklıma gelmez. Yani sürekli içtiğim bir şey değil.
  • logisticsmanager  (12.01.22 00:25:37) 
Mide asidimi düzenlemek istediğimde yarım çay bardağı şat vurmak haricinde içmiyorum.


  • Bruce  (12.01.22 00:42:38) 
Bekarken annem her gece ballı süt yapar getirirdi.
Ben evlenince düzenli devam etmedim ama annem ve kardeşim hala her gün içiyor. Annem 55 kardeşim 26 yaşında.
Ben de düzenli olmasa da canım çektikçe dolaptan alır içerim. Daha çok soğuk seviyorum. Mesela su açmak için dolabı açarım süt gözüme çarpar dur süt içeyim derim.

Bu ara her sabah mısır gevreği yiyip, o şekilde tüketmeye çalışıyorum.
  • hrvl  (12.01.22 00:47:30) 
Ofise her daim 3-5 tane ufak sütüm olur. Pandemiden evvel her sabah bir tane içerdim şimdi hibrite geçince düzen bozuldu.


  • cilekli pasta  (12.01.22 01:06:21) 
divit arti 1.

ben ictigimiz sutlerin ciddi ciddi ineklerden falan sagildigini dusunmuyorum artik.
  • baldur2  (12.01.22 04:45:41) 
bu dünyada bir pırasa bir süt. hayatta içmem yemem.


  • mikahakkinen  (12.01.22 09:24:51) 
[]

harry potter'ın setini şimdi alsam sarar mı sizce? yaş 27

okumanın yaşı yok tabii ama kitapyurdu "çocuk ve gençlik kitapları" arasında listelediği için biraz bozuldum hehe.

ben 11-12 yaşındayken filan bunu ta ortasından okumaya başlamıştım, melez prens'ti galiba yeşil olan. büyük keyif alıyordum okurken. yine çocuk yaşta kuzenle bir filmini de izlemiştik, hoşuma gitmişti. okuduğum kitabı da yengem almıştı bana, annem paramız yok diye almak istememişti, o yüzden aslında içimde uktedir baştan sona okuyabilmek ama bu yaştan sonra kurgusu sarar mı emin olamadım ya, az para da değil yani indirimde 230 küsür lira şu an.

tavsiye eder misiniz, almaya değer mi? en kötü ilerde 13-14 yaşında birilerine veririm diye düşündüm, baktılar ki hoşlarına gitti bir çocuğu/ergeni okumaya teşvik etmiş oluruz en azından.

bunun dışında farklı evrende geçen, kurgusu sağlam bu tarz seri önerebilir misiniz? george martin şüşkosunu okumak istiyordum da bunun bitireceği yok, yarım kalacak bir 5 bin sayfalık hikaye okumak istemiyorum açıkçası. asoiaf gibi var mı başka mesela öyle bi şeyler?

 
Hem de nasıl sarar, bak şimdi çok özledim:)
Harry Potter ile büyümüş şanslı kuşaktanım. İki sene önce (yaş 27'ken) açtım yeniden bitirdim mesela yedi kitabı, yine aynı heyecan ve keyifle okudum.

Eminim şu an açsam yine yedi kitabı arka arkaya okuyabilirim.
  • bir fincan kahve ile film izlemek  (11.01.22 19:06:51) 
Ben sarmayacağını düşünüyorum. Yaşım 30 şimdi açsam ben de okurum tekrar ama hiç okumamış olsam bu yaşımda okumazdım.

Set olarak değil de sadece ilk kitabı alıp okumak daha mantıklı olabilir.
  • nickimin hakkini veremedim  (11.01.22 19:10:11) 
Ben kitap karakterleri ile aynı yaşta iken okuyordum ve adeta onlarla birlikte büyüyorduk. Çok keyifliydi ve bizi adeta girdap gibi içine çekiyordu. Aynı dönemde pek çok yetişkin de zevkle okuyordu Harry Potter kitaplarını.

Ben şimdi okusam aynı keyfi alır mıyım bilemem ama ilk defa okuyan kişi bence hoşlanabilir. Ayrıca; ilk kitaplar daha çocuksu seyrederken 3-4 ile birlikte daha karanlık ve grift bir yapıya bürünüyor. Hızlı okunur zaten.

Satın alma kısmını bilemeyeceğim. Kütüphanelerden ödünç alma imkanınız varsa öyle okuyun derim.
  • burka  (11.01.22 19:10:53) 
28 yaşındayım. Daha geçen Harry Potter ve Felsefe Taşı'nın resimli kitabını okudum. Her canım istediğinde açıp okurum. Teyzemin çocuğuna da Harry Potter sevgisi aşıladım. Harry Potter koleksiyonu yapmaya başlamış. İnsanın elinin altında sevdiği birkaç kitap olması güzel bir şey. O yüzden seviyorsan tavsiye ederim ama hepsini almak zorunda değilsin. Benim okumayı en sevdiğim kitap Ölüm Yadigârları. En çok onu okudum, okuyorum. Sen de sevdiğin kitabı alabilirsin sadece. Sonra istersen zaten diğerlerini de alırsın. Ben şu an gidip de set almam çünkü koyacak yer yok. İndirimi kaçırmayayım diyorsan al ama yeni kapak tasarımlarını ben beğenmedim.


  • dissendium  (11.01.22 19:13:37) 
Valla ilk kitaplar pek sarmayabilir belki anca sonradan oldukça sarar bence. İlk kitaplarda falan cidden atmosfer daha çok sanki masalsı ve çocuksu gibi. Sonraki kitaplarda kademe kademe atmosfer değişip daha bir rayına oturuyor ve o çocuksuluk gidiyor.

Başka seri için de herkese şiddetle tavsiye ettiğim fırtınaışığı arşivi serisine bak derim. Her kitap tuğla gibi olmasına rağmen herif resmen roman yazma makinesi gibi pat pat çıkarıyor kitapları.
  • j r r tolkien hayrani  (11.01.22 19:39:54) 
Nerede indirimde ya, yeni kutulu sette benim de gözüm var, link atsana. :)

37 yaşındayım, bir buçuk yıldır sesli kitaplarını dinliyorum çünkü resmen özledim kitapları. Al tabii, çok keyifli seri.
  • kobuzchu kiz  (11.01.22 21:33:22) 
@kobuzchu, kitapyurdu'nda indirimde görünüyor, eğer gerçek fiyatına bindirip geri indirdiyseler onu bilmiyorum tabii: www.kitapyurdu.com&filter_name=harry+potter


  • der meister  (11.01.22 21:39:36) 
Sarmama ihtimali var. İlk 2 kitap direkt çocuk kitabı. 3'te biraz olay ciddileşse de 4'ten öncesi zor. Ben (33) resmen Harry Potter ile büyümüş oldum. O yüzden şimdi gidip aynı hevesle ilk filmi de izleyebiliyorum ilk kitabı da okuyabiliyorum ama ilk kitabı okurken yorumum hala çocuk kitabı olduğu yönünde.

ASOIAF için %100 haklısın. 124214 yıldır ortada kaldık bekliyoruz ve bu can sıkıcı. Dune, Zaman Çarkı, Unutulmuş Diyarlar, Ejderha Mızrağı ve bunlara bağlı başka seriler var. Yüzüklerin Efendisi'ni okuyabilirsin bütün diğer kitapları ile.
  • nawar  (11.01.22 21:43:40) 
Meh, Kitapyurdu'nu boykot ediyorum ben fakat YKY'nin kendi sitesinde de 236 lira, haberin olsun :)

(Mobilden edit yapamadım.)

Azmettim edit yapmaya. Eganba'da daha ucuz. www.eganba.com
  • kobuzchu kiz  (11.01.22 21:43:51 ~ 21:46:09) 
Degmez. Bence alisveris yapasin gelmis. Bana da oluyor arada. Ortaokul/lisede okunacak kitaplar, yetiskin olarak para vermeye degmez. Bende kitaplarin bazilari var (4/5/6 sanirim), 30 sene bos kalsam tekrar acip okumam.


  • hot potato  (11.01.22 21:53:19 ~ 21:56:59) 
Gecen sene sesli kitap ile ilk 3 kitabi tekrar bitirdim
Potter ile buyumedim 26 27 yaslarimda okumistum ilk, cokta keyif almistim.

  • eja  (11.01.22 22:06:59) 
Abi filmleri izle gec vaktine yazik


  • floydian  (11.01.22 23:10:19) 
Harry Potter o yaşta gayet de sarar eğer genel olarak ilgiliyseniz o türe. Filmleri de güzeldir ama kitapların yerini tutmaz.


  • salihdt  (12.01.22 08:02:38) 
Ilk 25 yas civari okumustum ben de, gayet de sardi ama ilk iki uc kitap ve filmin cocuksu olduguna katiliyorum ben de. Onlari asarsaniz arkasi gelir yani.

Zaman Carki'ni deneyebilirsiniz, dizisi de var artik.

Edit: burada falan bir sorsaniz belki elden cikarmak isteyen veya odunc verebilecek kisiler vardir seriyi ya da bazi kitaplari.
  • sopiro  (12.01.22 08:08:52 ~ 08:09:56) 
Ben de yeni okudum sayılır ve okuduğumda yaşım 39'du. Tüm kitapları çok kısa bir süre içinde yutar gibi okumuştum. Kitaplar da, Harry Potter büyüdükçe onunla birlikte büyüyor ve dili, anlatımı olgunlaşıyor.

Bazı kitaplar bazı mevsimlerle çok iyi eşleşiyor. Bence içinde bulunduğumuz aylar Harry Potter okumak için mükemmel seçim olurdu.
  • thracia  (12.01.22 09:18:36) 
30 yaşındayım ve bu sene tüm serisini aldım ve okuyorum. gayet de sarıyor.


  • drako  (12.01.22 09:59:57) 
Harry Potter her yaşta okunur. Her zaman sarar. Bence hiç geç değil. İlk 3 kitabın çocuksu olmasının sebebi bence Harry'den kaynaklı. O büyüdükçe kitaplar karanlık bir hal alıyor. Dili de sürükleyici. Güzel..
Yüzüklerin Efendisi olabilir başka. Dili Harry Potter kadar sürükleyici değil ama.

  • matilda  (12.01.22 11:52:11) 
[]

ankara'ya ilk kez gelen biri için toplu taşıma kartı

merhaba,

kardeşim hafta sonu ankara'ya gelecek. toplu taşımada kullanabilmesi için ayrı kart çıkarmama gerek olur mu? benimleyken zaten benim kartımdan iki kez basarız diye düşündük, ben yanında değilken de benim kartımı kullanır dedim. normalde böyle çok yaptık biz arkadaşlarla ama istanbul'da mesela artık covid dolayısıyla kişiselleştirilmiş kart olduğu için (en azından bir ara öyleydi, şu an durum nedir bilmiyorum) aynı kartla iki kez geçmek sıkıntıydı, kartı başkasına vermek de olası kontrol durumunda riskliydi.

şu an covid ya da başka sebepten aynı kartı iki kişi kullanırsa "hop hemşehrim nereye" derler mi? derlerse en avantajlı kart/bilet hangisi olur en az 7-8 kez kullanılacağı varsayılırsa?

 
sorun olmaz ankarada.


  • jelly bear  (11.01.22 16:34:24) 
Olmaz da aktarma yapacaksaniz daha maliyetli olabilir.


  • floydian  (11.01.22 17:13:23) 
[]

türkiye'de sanırım ilk kez basılan bir dergiyi arıyorum, savaş, gavga dövüş

geçenlerde insta'da reklam olarak çıkmıştı karşıma. sanırım dünya genelinde popüler bir dergiydi, üç ayda bir yayınlanıyordu, türkiye'deki ilk sayısı olacaktı ve ikinci dünya savaşı'yla ilgiliydi. aradım taradım fakat bulamadım. ismini, cismini bilen var mıdır?




 
history of war olabilir mi?


  • south park in kapusonlu uyesi  (11.01.22 14:28:00) 
hay yaşa hocam


  • der meister  (11.01.22 14:29:24) 
12  Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.