Ekşi Duyuru

kötü olunca etrafında insan kalmamış o da kendini hobiye vermiş. benim tahminim bu.

ayrıca gerçek hayatta hiç görmedim öyle hobisi olan katil. hobi başka takıntı başka.

sanatta kontrastın getirdiği insanı düşünmeye itme hissinden kaynaklanıyor bu olay. yan sen bunları izleyince ortadaki tersliği göreceksin ve kötü karakterin insansı yanını görüp şaşıracaksın. tek amacı bu. imrendirmek gibi bir amaç olduğunu sanmıyorum.

Eğleşmek, kafa dağıtmak için.

iyi karakterlerin de var, şerlok holmes, keman

bence şu yüzden insan birşeyle meşgul olurken beyni arka planda daha farklı şeyler planlayıp, yaratmasına, çözmesine olanak sağlıyor, tabi bunun bilinciyle değil daha çok bir ihtiyaçmış gibi bir istekle çeşitli uğraşlarla meşgul olma üzerine yoğunlaşıyorlar

ne kadar odaklanmış ve takıntılı bi adam olduğunu göstermek için.

karekteri biraz daha derinlestirmek istiyor bence senaristler
bi de vazgecme hobilerinden

ben demiyorum lütfen kendi adımıza konuşalım!!!

abi bence sonunda evlenme teklif edeceği çok bariz oluyo, bunu anlıyosun ve hadi artık olsun şu iş diye bakıyosun
sonuna gelebilelim yani filan gibi
bence ondan olablir

çünkü evlenen çift sevişir. bu yüzden...

ben demiyorum, hatta mümkünse hiçbiri evlenmesin, severek ayrılsınlar. sevmesinler hatta, nefret ederek ayrılsınlar. biri ölsün falan, ama diğeri ölmesinki öteki tarafta da buluşamasınlar.

piirsikli'yla divit olaya mantıklı yaklaşmışlar niye tiklemediniz anlamadım

sadece ''film icabı'' olduğundan olabilir.

Belli bir ders ise, o dersten nefret ediyordur, sayenizde zaten de sevmeyecektir, o yüzden konuyu anlaması yerine sınavlarda daha çok yardımcı olacak trickler öğretmeniz daha iyi olur.

pek çok derste ise, bilmiyorum, sıkıntılı bir durum. Ben sadece abim bana matematik anlatırken basit bir şeyi anlamadığım veya hata yaptığım için kızdığında gözlerime dolan yaşları hatırlıyorum, abi-abla çok önemlidir zira genelde.

sen rahatlayınca cıvıtıyosa evet devam et otoriter olmaya..

aşırıya kaçmadan, tatlı-sert yöntemi sanki mantıklı görünüyor.

kıllısı makbul.

killi.

ortası var bunun ama burada çıkmamış.. asıl o makbul..

kılsız

travesti olunacaksa kılsız, yok düz takılınacaksa kıllı diyorum.

kıllı

kılsız.

"Elinin kiridir" anlayışı ve "o benim erim" görüşü damarlarında dolaştığı için olabilir.

erkeğin başkasına aşkı kalıcı olabilir, bu halde de erkek kendisini terkedebilir, ondan korkuyordur. cinselliğe ise nasıl olsa one night standdir, quickie'dir, gelip geçicidir diye bakıyorlar ve kendilerini avutuyorlar/kandırıyorlar.

"ilişkide öncelikli değerler" sıralamasındaki farkla alakalı olabilir.. ben her türlü cinayet işlerim o ayrı =) (şaka lan şaka, her türlü yok sayarım kendisini, daha çok koyar..)

cinsel aldatma sadece ihtiyaç giderme gibi düşünüldüğü için..

Türkiyedeki yetiştirilme tarzının o yönde olmasından kaynaklanıyor. Kadının 2. planda olması burda da kendini gösteriyor. Diğer ülkelerde böyle olduğunu sanmıyorum.

kadınlar salak, erkekler daha salak oldukları için (duruma göre vica versa). insan soyu olarak hepimiz komple salağız.

erkeklerin aldatmasi "ihtiyac giderme" olarak goruluyor, e peki erkekler kadinlarin aldatmasini neden "ihtiyac giderme" olarak gormuyor o zaman diye sorumu tekrar sorayim.

hala evlenmek isteyen erkekler neden bakire kadın tercih ederken bayanlar buna takılmıyorsa o yüzden. kadına erkeğin namusu gibi bakılıyor

cinsel birliktelik öyle acaip birşeyki hiç manası yok ama
15 dk sonra o birleşmeden, erkek o kadını bile unutuyor eger sevgilisi falan degilse.

ama aşk, sevgi başka, hep aklında senin, başkasını seviyorsun tabii dert bu kız için.

ben mesela amsterdam da, red light çıkışı 15 dk sonra karının yüzünü bile unutuyordum.
Ama sevgililik başka, insanın aklından çıkmaz.

@vakvak, sorum ekonomik ozgurlugu elinde olan kadinlari da fazlasiyla kapsiyor zaten. sagduyu ile kastettigin nedir; "sadece bir eglence fazlasi degil" mi?

@unwanted, yani senin kiz arkadasin da benzer iliskiler yasasa, ayni yaklasimi "15 dakika sonra zaten yuzunu hatirlamayacak cocugun" diye gosterir misin?

tek kelimelik bi cevabı var: rationalization.

evrimsel olarak kadin icin onemli olan o erkegin onunla beraber olmaya devam edip ona bakmaya devam etmesi. onun disinda disardaki birine gidip asik olup ondan tamamen ayrilmadikca gidip baskasini sikmesinde o yuzden sakinca yok.
yin evrimsel olarak erkekler icin olemli olan bakmaya devam ettigi kadinin ve dogurdugu doguracagi cocuklarin ondan olmasi onemli ki elalemin dolu icin calisip kendini heba etmis olmasin. bu yuzden kadin gidip baskasina siktirirse adamin butun kaleleri yikilmis oluyor.
sonuc: hepimiz hala magarada yasayan atalarimizla ayni dusunceleri paylasiyoruz.
bonus: kendi ekonomik ozgurlugu olan kadinlar o adamin bakimina muhtac olmadiklari icin cinsel aldatmayi digeri kadar kotu karsilayip ayrilabiliyorlar.

@SevmeBeni:
ben bu arada bu olayı destekliyorum gibi görünmesin.
Yanlış anlaşıldım sanırım.

Hani kadınlar neden razı oluyordur? diyorsun ya
ben de diyorum ki sex daha gelip geçici birşey ondan razı oluyorlardır.

Yoksa böyle birşey ne yaparım, ne aklımdan bile geçer.
Biriyle berabersem, başkasına hayatta bakmam.

insan doğasının temeli ve her canlının varlığının tek amacı neslini devam ettirmektir.

bir kadın için sahip olduğu erkeğin bir başka kadınla sevişmesi bu manada çok büyük bir risk teşkil etmez. çünkü kadın bilir ki erkek duygusal olarak bağlı olduğu kadına dönecek ve tüm varlığını onun çocukları için kullanacaktır. seks ise bir oyun olarak kalır. buradaki en büyük risk adamın diğer kadına bağlanması veya ondan bir çocuk sahibi olmasıdır. bu durumda esas kadın adamı kaybetmiş olur.

ancak temelde kadın her zaman karnındaki çocuğun kendine ait olduğunu bilir. bir erkeğin bu şansı yoktur. sahiplendiği kadının başka bir erkek ile onu aldatması ve kendine ait olmayan bir çocuğa bakmak bir erkek için büyük bir risktir. çünkü erkek bunu hiçbir zaman bilemez.

işte bu yüzden içgüdüsel olarak erkek fiziksel aldatılmayı kadın duygusal aldatılmayı kabullenemez.

simdi tamamen bilimsel konusacagim:

bir arastirmaya gore erkegin, soyunun devami icin, cocuklarinin da onun gibi guzel olmasi icin guzel bir kadini istedigi, ama kadinin cocuklarinin rahat bir hayatta guvenli bir sekilde yasamasini ve de zeki olmasini istedigi icin guclü ve zeki erkekleri tercih ettigi bulunmus.
kadin icin onemli olan rahat ettirilmek oldugu icin adamin cinsel aldatmasi bir parca kabul edilebilir oluyor. bir ihtiyacti, adam antropoz donemine girdi ya da daha genc, kani kayniyor o yuzden yapmis olabilir gibi birtakim yuklemelere gidip olayla bas etmeye calisiyor.

erkekse evrimsel olarak, guzel kadinini kaptirdigi icin kuplere biniyor tabiri caizse. affetmesi cok daha zor ve agir bir surec haline geliyor.


cok onemli not! aslinda kadinlar cinsel aldatmayi affeder diye birsey yok. sadece duygusal aldatma daha agir oluyor, cinsel aldatmaya gore. mesela evliyse, evlilikleri her iki aldatma turunde de devam edebiliyor, yine beraber yaptiklari her seyleri yapiyorlar, ama kadin bunu kesinlikle affetmiyor. burada onemli olan, cinsel aldatmada daha fazla olumlu yukleme (attribution) yapmasi, olayin etkisini hafifletmeye calismasi.

ayrica kadin bence "yapmaz bir daha" demiyor kesinlikle. unutulmuyor olay hicbir zaman. hele ki "cani sagolsun"u hic demiyor!

banu el o melek ahhh ahhh dudaklarına kurban olurum

kendisine tüm gün bağırıp çağırıp, black metal dinletebilirsiniz.

akıl fikir..

yarım limon kesip verebilirsiniz, ya da turşu. çok şirin oluyor sıpalar (kendi çucuum üzerinde deniyorum, şimdi birileri gelip hayt huyt yapmasın)

senaryo dersimde bir belgesel izlemiştik. daha konuşmayı bilmeyen bir bebeğe annesi aynı cümleyi bir güler yüzle söylüyor, bir de kızgın/asık suratla söylüyor. cümleler aynı olsa bile anne kızgın suratlı olduğunda çocuk bunu fark ediyor ve ağlamaya başlıyor.

erken boşalan , ortalamadan küçük penisli bir milletiz.

bence türk erkeklerinin büyük bir çoğunluğu partnerini hiçbir zaman boşaltamıyor.

40 üstü erkeklerin bir kısmı öyle oluyor. dengesiz beslenme, sigara, hede hödö.

o zaman ben turk milletinden degilim lan,

ayrica, madem buyuk cogunlugu partnerini bosaltamiyor neden kadinlar bu kadar istekli ? sadece e. arkadasi mutlu olsun diye mi iliskiye giriyorlar?

türk kadınlarının maşallah ordu gibi bir görev bilinciyle konuya yaklaşımları takdire şayan. video'daki kadının "Kocalık vazifesi" diye tabir ettiği "ben yemek yapıcam sen de beni sikicen" gibi görev dağılımına dayalı yaklaşımını Türk kadınlarına genellersek bunun erkekler üzerinde bir psikojik baskı ve karılarına karşı isteksizlik olarak geri dönebileceğini savunabiliriz sanırım. zira ötmüyor dediğin kuşun sekreterle metresle şakıdığı da oluyor. bi de viegra diye bir şey yaptılar. 21. yy da ne iktidarsızlığı kardeşim.

genel sorunlar olarak gençlerde erken boşalma ileriki yaşlarda da sigara ve alkol yüzünden sertleşememe sorunu görünüyor. ne kadar yaygın olduğunu bilmek çok zor ama dikkat çekici bir oranda oldu belli.

Silikonlu evet ama Gül Gölge zaten iri yarı bir kadın.

kadın birinci çocuğu sütten kesilmeden ikinci çocuğunu doğurdu beyler. süt kulaktan çıkan bişi değil.

emziren hiçbir kadının göğsü durduk yerde manyak gibi büyümez. bu kadının çiçek taksi zamanlarını bilenler polis üniformasının altından göğüslerin neredeyse belli bile olmayacak kadar düz durduğunu da hatırlar. yüzde beş yüz silikon yani.

saatgeceninonikisi hakli beyler

Martin Heidegger

Yildirim Turker, ne alaka anlamadim. Bertrand Russell yazilarinda duygudan ziyade mantigini on plana koyarken, Turker ise mantigiyla edebiyatini harmanliyor ve hatta bazen edebiyat yonu agir kacarak agdali bile yazabiliyor. Kendisini cok okumadim, belki yanlis tanimis olabilirim. Sizce uslubu nedir, Russell'a yakin midir?

çok sıkıcı gelmiştir hep bana dama.

satranç bilmelerine rağmen damayı tercih ederek oynayan arkadaşlarım vardı okulda. damada daha bi "arcade" havası var sanki.

bence de farklı tadlar.

Dama sıkıcı.

kağıt oyunları yerine satranç oynanan kahveler vardı eskiden. çok iyi oyuncuların aynı zamanda çok iyi dama oynadığını da gördüm.

beyin tek yönlü çalışmayı sevmiyor. obsesiflerin bile kafa dağıtmaya ihtiyacı var. dikkat damaya yönlenince bilinçaltı arka planda satranç oynamaya devam ediyor, oyunları sindiriyor. ben satranç molalarında poker'i tercih ediyorum, şans faktörü yüzünden lanet ettirip koşa koşa geri döndürüyor zira =)


dama da güzel bir oyundur bu arada. iki ustayı saatlerce izleyebilirsiniz.

dama bana da her zaman sıkıcı gelmiştir satrancın yanında.

bunların atası var friends.

friends hepsinin babası.

friends 3

Formattan değil espri anlayışından gidersek 1 yaklaşık sonuç ile Big Bang Theory, 2 yaklaşık sonuç Seinfeld, 4 yaklaşık sonuç ile de Monthy Python'a ulaşırız.

friends +1
bir de, bu aralar Big Bang Theory hoşuma gitmeye başladı..

modern family

sitcom değildir ama komikli şaka dizisi severim diyenin izlemesi lazımdır.

friends+1

eğer istersen komedi çok var ama tam formatında başka aklıma gelmiyor.

friends ve big bang theory disinda olursa daha da makbule gecer sanki broooos!

two and a half men

friends it is.

hocam himym couplingin 1. dereceden türevi biliyorsun. coupling de ingiliz espri anlayışı olduğuna göre: cinsellik+absürtlük.
monty python (1969) bölümlerinden başlanabilir. oralardan hitch hikers guide to the galaxy (1982) dizi olarak izlenir. oralardan da zaten günümüze doğru it crowd (2005) olsun falan yardırılabilir. hatta bu espri anlayışının karikatür versiyonu da türkiyede yiğit özgürdür diyor yarışmacı arkadaşlara başarılar diliyorum.

ama diyorsan ki daha, o zaman amerikadan friends, seinfeild, taxi, roseanne, everybody love raymond, my name is earl (bunu seversin, yepisyeni), curb your enthusiasm (çok absurt, daha türkiyede popüler değil)

seinfeld'in kafasına alışabilirsen çok başka tatlar alıcaksın. hatta himym, coupling ve big bang theory (2. sezondan itibaren) gayet komik ama geleneksel mizah yaparlarken seinfeld başka dünyaların işidir. 9 sezonu temizleyip altyazısı çıktıkça da curb your enthusiasm dan devam edersin zaten, larry david'e doyaman zira.

(friends'in ilk sezonunun 6. bölümünde falan bıraktım, o kadar mal buluyorum o diziyi. buna göre değerlendirebilirsin önerilerimi)

@kelimeyounu

çok çabuk pes etmişsin 2 sezon sabretmek lazım, sonra bambaşka.

1,83 boyum var erkeğim 93 kiloyum sevişe.. öhöm şey işte birazcık göbek var ona bir 5 kilo veriyorum 88-85 iyi gibime geliyor.

75 iyidir.

75 çok az kibrit çöpü gibi durursun. bana iyi göründüğümü söylüyorlar göbek dışında. omuzlar kollar bacaklar fln.

göbek varsa 75, yoksa(veya iri bi yapınız varsa) 80.

su an 84 kiloyum. Az bir gobek var ve insanin canini sikiyor bu da. 80'in altina inmek en iyi cozum olacak galiba.

80 kilo idealse ben hayvanım demektir 93 nedir ya. intihar edicem şimdi.

1.80 ve 85 kiloyum. İriyim biraz ama en fazla 80, ideali 75 bence

75 iyi bence de. ama vücut yapısına da bağlı biraz. kas falan isteyen için 75 az olabilir.

5 santim uzamam lazim demek ki..

183 - 78 im ben ve allaha şükür iyiyim :) ama bir doktor arkadaşım 183 e 83 en ideali demişti. tabi göbekte biriktirmemek şartıyla.

80 iyi bence 1.82 84 üm ben göbek var biraz.

80 iyidir erkek adamsın.. 194üm 92 kiloyum gobek falan olmuyor..

(183 cm - 100) - (10% X (183 cm - 100)) = 74.7 kg.

1.83'üm 70'lerden zaman içinde 85'e kadar çıktım. şu an 81'im ve en iyi göründüğüm kilo bu.

1.,83 üm bende. 88 kiloydum verdim 85 im ama göbek var. onu vermeye çalışıyorum. galiba 80-81 gibi olduğumda göbekte gitmiş olacak. 80 iyidir.

80

1.83 ler kulübü kuralım lan. ben de öyleyim.

@ erobur kurarsanız ben gelirim :)

hep gecmise gitmenin mumkun olmadigini dusunmusumdur zaten. bence sadece gelecege gidebiliriz, gecmisi de gorebiliriz teknoloji cok gelisince bile. diger turlu cok sakat oluyor cunku gidip babani oldurursun evren filan coker kaliriz ortada.

izafiyet teorisine göre teorik olarak geleceğe gitmek mümkün fakat geçmişe gitmek mümkün değildir zira mevcut fizik bilgileri ile biliyoruzki ışık hızını aşmak mümkün değildir (E=mc2). yine teorik olarak aksi kanıtlanmadı henüz diye biliyorum.

hiç yaşanmamış ve hiçkimse için meydana gelmemiş bir geleceğe gitmenin mümkün olduğunu düşünebiliyorsak geçmişe gidebilmenin de mümkün olduğunu düşünmemiz gerek. o geçmişe sadece bakılabilir fikri bana hep manasız geliyor. o şekilde yapılan şey geleceğe gitmek de değildir, zamanı hızlandırmaktır zaten.

şimdi geleceği hepimiz için belirleyen sonsuz sayıda değişken var. herbirimizin ayrı ayrı özgür iradesiyle verdiği kararlar ve bunun dışında doğal etkenler şunlar bunlar var. şu an y=x ise on dakika sonrası y=123123x^a^1234341+43423b^123414cd......... gibi.

10 sene sonra dünyada herkes için varolacak tüm gerçeklik aslında belirlidir. belki sonsuz sayıda varyasyon vardır ama bunların hepsi teoride hesaplanabilir.

zaman makinesi ile geçmişe gidilip bir şeylerin değiştirilmesi ve bu değişikliklerin geleceği etkilemesi evreni falan yok etmez.

sonsuz sayıda gelecek varsa ve zaman makinesi ile geçmişe gidip geleceği değiştirirseniz en fazla sonsuz+sonsuz sayıda gelecek yaratırsınız o da yine sonsuza eşittir. basitçe ifade etmek gerekirse: geçmişe gidip babanı öldürürsen hiç varolmayacağını düşünmek mantıksız. çünkü evrende geleceği belirleyen o kadar değişken var ki tek bir adamın genleri ve çocuk yetiştirme stili çok küçük ve önemsiz. senin şu anda var olduğun gibi var olabilmenin tek mümkün yolu babandan olman değil diyorum yani.

ama tabi bizim için bu söz konusu değil. çünkü zaman makinesi henüz icat edilmedi.

burada ince bir detay var zaman makineniz yoksa zamanda yolculuk yapamazsınız. yani zaman makinesinin icat edildiği an zaman yolculuğu için 0 noktasını belirler. o andan daha geriye gidemezsiniz çünkü daha geride zaman makinesi yoktur.

bunu böyle kabul etmek zorundayız çünkü böyle olmasaydı zaman makinesinin olmaması diye bir şey söz konusu olamazdı.

belki de yoktur ve hiç olmayacaktır. bu da var tabi ama ben inanmıyorum buna.

(bkz: doktor kırmızı kütük patlamak üzre)

bende sorayım bi soru. o zamanki teknolojiyle nasıl yapmışlar lan bunu dediğimiz şeyler acaba zaman yolculuğunun bir ürünü olabilir mi? piramitler falan.

evet.

bir de;

blackdog birader biraz desteksiz sallamışsın gibi geldi bana, zamanda yolculuk için neden milat noktası makinenin icadı olsun eğer o makine icattan 1 saat sonra bile yarım saat geriye gidebiliyorsa? ayrıca evrenin kuralları için neyin önemli neyin önemsiz olduğuna nasıl karar veriyoruz? babam yoksa ben nasıl doğuyorum?

ufo diye daş attığımız şeyler gelecekten zaman makinesine binmiş gelen torunlarımız olabiler mi acaba? adamlar "lan şimdi insek ebemizi zikerler. en iyisi uzaktan alıştıra alıştıra" falan diyor olabilirler mi hep bunu düşünürüm.

Evet, zaman makinesinin icadını sadece beklemek mantıksız, siz de elinizi taşın altına sokun, çorbada sizin de tuzunuz olsun. Siz de araştırma yapın.

Başlangıç için bir makale:

M. Morris, K. Thorne, U. Yurtsever, "Wormholes, Time Machines, and the Weak Energy Condition", Phys. Rev. Lett. 61, 1446–1449 (1988)

belki de bi tane zaman vardır o da şimdi bizim bulunduğumuz zaman? gelecek biz yokken nasıl oluşcak ki? gelecekte icat edilmiş olsa ve geçmişe gelebiliyosa;misal şimdi bizim bulunduğumuz zamana gelse bunu anlıyamaz mıydık?

Türkiye'de moda olduğunda herkes viewmaster derdi. Başka ismi olduğunu sanmıyorum.

karı dürbünü değil mi bu yahu?

bende vardı ondan. içinde kabe resimleri vardı. dedem hacdan getirmişti.

n97 kadar tutar bence.

symbian 3 platformu qt ile geldiği için örneğin android için yazılan bi uygulamayı s^3 (meamo da aynı şekilde) de çalıştırabilecek.

@perloneth, her ne kadar qt'u android e uyarlamaya calisan amator calismalar olsa da, qt de yazilan uygulamalarin android'e uyarlanabilecegi soylenemez. zaten, qt de gelistirilen uygulamalar symbian s60'da da calistiriliyor ama ben hic bir android uygulamasinin s60'da calistirildigini gormedim. benzer olarak qt icin iphone portu da gelistiriyorlar ama o da amator duzeyde hala, official degil.

dokunmatiği hala iphonu yakalayamamış gibi duruyor. videoda iki üç yerde dokunmatik taklılıyor gibi geldi bana. yok eğer dokunmatiği takılmayacaksa ve uygulamalar akıcı bir şekilde çalışacaksa bu telefon tutar, yoksa yine tırt olur.

link düzelt

olmadı tinyurl den ver

böyle şarkı dinleyen bir arkadaşım, eşim, dostum olsaydı eğer, birdaha kendisiyle iletişim kurmazdım. minel ne güzel öngörmüş milletin düşüncelerine kulak asma diye. sen boşver dikkate alma beni. fikrimi söyledim sadece.

şu parçayıda ben sana önereyim. beğenmessende bu şarkıyla üzerimde masturbe edersin kendini. lan bu da dinlenir mi mınıskim fln dersin.

fizy.com

bu parça iğrenç.

anaaaaaa bikaç gundur bu parçayi ariyodum.
hepsi su videonun yuzunden.

www.youtube.com

@kedislike, ben de senin sayende/yuzunden o videoyu gorup bu parcayi dilime pelesenk ettim. klipteki kiz ise nilay kanlioglu imis. aaaaa-aa -aaa-aaa aym cilllliiin!

eski arabamda bana 450tl ye mal olmuştu bu arıza. keçeden yağ kaçırıyormuş, ilk önce yağ seviyenizi kontrol edin, eksik varsa tamamlayın zaten 10tl kutusu.

6 yaşında bir opelin garantisi olmaz herhalde. önce servise uğrayın fiyat çıkarsınlar, arkasından kaskoyu bir yoklarsınız.

pompa arızası da olabilir, ufak bir kelepçenin çıkmasından kaynaklı da olabilir. gene de mekanik bir hasar oluşmaması için aksatmayın.

@kimlanbu, 4 milyar gibi bir sey istemisler servisten galiba, meblag buyuk oldugundan bu parayi odemeden yaptirabilir miyiz diye sormustum. tesekkurler.

imalat hatasıysa uvretsiz olur fakat değilse imkanı yok onun. ya da kaza fln biseyler ayarlayıp kaskoya kitleyebilirsin.

@bryan fury, iste bu hata kullanici kaynakli olabilir mi, olamazsa imalat hatasidir ve adamlar bu sure zarfinda boyle bir sorun cikabilecegini kestirememislerdir diye dusunmek istiyorum. Benzer sorun ayni modeldeki cogu arabada mevcutmus cunku. Turkiye'deki opel bayisi sorumluluk kullanicindir diyor. Almanya'ya da email attim ama cevap gelmedi henuz.

mudur soyle bi olay var, imalat hatası olmayan hersey kullanım sırasında kullanıcı nedenıyle olmus kabul edilir. o bakımdan opel den boyle bi bilgi yoksa sana gelir konu.

ha dedigin gibi yaygın bir arıza ise opel tr ye cırlayın hatta bir tuketıı dernegi yardımıyla yapın bunu.

gsm sirketleri kullanilan aygiti test edebildiklerinden belki bu veriye de ulasilmis ve birileri de ogrenmistir diye sormustum.

Yavaş yavaş piyasaya giriyor galiba.Çünkü turkcell 3g modeli için mikro sim kart olayına girmiş.Fiyat şimdilik amerikadakinden oldukça pahalı olsa da zaman içerisinde normale döner sanırım

dava açılsa bile o dava sonuçlanıncaya kadar vurgunu yapanlar zaten ihya olmuş olur. kısa vadede bi çözüm de üretilebilceğini düşünmüyorum. şu durumda yapılacak pek bişey yok gibi.

cumbaba'ya twit attim o ilgilenir artik. baska kime yazsam bunu, ben mi abartiyorum yoksa?

şimdi nasıl izah etmeli konuya dışarıdan bakan birisine bilmiyorum da telaş etmeyiniz. böyle bir durum var. bunun olacağını da eczacıların kendisi öngörerek defalarca uyarı yapıldı ilgili makamlara. ama eczacılar bizzat hükümet tarafından "hain" ilan ettirildiği için halkın gözünde ne söylesek inanılmıyor. her neyse.

yalnız böyle anlatıldığı gibi bir anda herkesin elindeki malın katlanması gibi bir şey yok. olan şey sektörün içindeki (eczacısından doktoruna, mümessiline vs )şerefsizlere gün doğdurmak. soygun zaten vardı, böylece daha kolay hale gelmiş oldu. bakın zaten vardı diyorum. dün, bugün, yarın hep var. burası türkiye, soygunun olmadığı yer yok zaten. ha bunu da kimseyi savunmak için söylemiyorum. kendi bölgemizdeki bu çürük yumurtaları temizlemeye çalıştığımızda bizler suçlu çıkıyoruz. bu tip insanları da bölgelerindeki herkes bilir. niye bir şey yapılamaz? onu ben de bilmiyorum. neticede meclisinde bir sürü zanlı vekil olan bir memlekete burası.

neyse gereksiz uzattım. kısaca; olay doğrudur. ama yapılan yapıldı zaten. ama bu bir takım ahlaksızlar için sadece bir yöntem idi. kullanıldı geçti. onların yöntemleri bitmez. bir vatandaş olarak buradaki kaygınızı anlıyorum. benim üstüne bir kaygım daha var. o da zaten hain ilan edilmiş eczacıların adının bir de hırsıza çıkmaması.

@cubukkraker, keske hain ilan edileceklerine hirsiz ilan edilselerdi de kanun karsisinda taninan bir suclari olsaydi. En azindan bu yaptiklarina bir son verilmis olurdu. uzun cevabin icin de tesekkurler.

heheh dur ya hain ilan edilenler zaten suçsuz kesim :)
neyse boş ver düşünme çok fazla. insan kafayı yiyor bir yerden sonra. kendimden biliyorum :)

Otomobil vs montaj fabrikalarındaki bozulan robotları yapan bir firma var izmir'de okuldan alt dönemşm bşr çocuk çalışıyordui bütün programlama işini kendisi yapıyordu ve aldığı maaş asgari maaş...adamlar bok gibi para kazanırken eleman harçlık alıyordu.

Bir süre lunaparkta oyuncakların bakım onarımını yaptım, patronlarımız eskiden direkt oyuncak üretimi de yapıyorlardı,cihazların fiyatları milyon dolar mertebesinde. Çalışanların aldıkları ücret ise bugünün parasıyla en fazla 3000tl adam başı. Sadece oyuncak satıldığında konumuna göre 10000tl civarı bir ikramiye geliyormuş.

Demem odur ki şirket sahibi sen değilsen kazanmazsın, kazandırırsın.

tüm dünyada ticaret böyledir. hangi sektör olduğu ve asıl işi yapanın kim olduğu çok önemli değildir. önemli olan kim sermayeye sahip, kimin bağlantıları var kim risk alabiliyor kim elini taşın altına koyup o sözleşmeye imza atabiliyor ? para kazandıran şeyler bunlardır.

otomasyon firması açmak o kadar da zor değil. gidin perpadan ufak bir ofis tutun. alın bir kaç bayilik. hop artık bir otomasyon firmanız var. hadi kolay gelsin.

beyaz tenliler kazıklama olasılıgını artırıyor ondan.

malesef ülkemizde,mühendislere hak ettiği değer verilmiyor.

üretmeyen bir ülkede mühendislik mesleği tabi prim yapmaz. bırakın sanayi üretimini artık tarım ve hayvancılık da yok ki bu ülkede. yani hayvan yetiştiren çoban ve çiftçi mehmet efendi de işsiz.
doktorum parasını devlet veriyor neden piyasada mühendisliği bitirip iş arasın ki insanlar.

siz bu ülkenin bi vatandaşı olarak bunu gözlemlemiş olmalısınız.

bu entrimde 2001 krizinin rötarlı etkisi demiştim -> (bkz: öss 2008/@boshi). şimdi de 2008 krizinin rötarlı etkisi diyorum. tutarsa diye eheh. yani bence sebep garanticilik.

ayrıca bir de dot-com bubble diye bir şey vardı. internet boom, www boom ya da IT bubble olarak da geçer. bkz. en.wikipedia.org

2000'in başlarına kadar çok speküle etti bu olay piyasaları. dolayısıyla taze işgücü de etkilendi (bence) bu bubble'dan. elektroniğe, bilgisayara haldır haldır girişti gençler. sonra balon patladı, gerçeklerle yüzleşilince equilibrium oluştu.

ben gene de önümüzdeki birkaç sene içinde tekrar benzer bir trend bekliyorum açıkçası. neden derseniz bilmiyorum.

- ortalikta zibil gibi muhendis adayinin olmasi.
- mayış.

fizik tedavi ve tıp mezunları iş buluyorlar ama örneğin bilgisayar mühendisliği yerine eczacılık yazanlar babayı alacak ileride. bir ton eczacı var ve tutturabilen iş yapıyor. hakikaten anlamıyorum, esnaf olmak için bilgisayar mühendisliği yerine eczacılık yazanları. üstelik şu sıfatlarıyla yurt dışında iş bulmaları da zor.

ama dediğim gibi tıp ve fizik tedavi için bir şey diyemem. örneğin fizik tedavi mezunları izmir'de 2000-2500 liradan başlıyor. son zamanlarda çok revaçta çünkü bir ton fizik tedavi merkezi var özellikle yaşlılara iş yapan.

bir de tabi zamanın trendleri var. ben ilk kez 2000 yılında girdim öss'ye, o zaman işletme bölümlerinin puanı yüksekti, millet gördü iş bulmanın zorluğunu şimdi puanlar aşırı düşmüş. bilgisayar mühendisliği de neredeyse her üniversitede açılmaya başladı. iyi üniversiteler doğru düzgün öğretim elemanı bulamazken küçük şehirlerdekilerin bilgisayar mühendisliği bölümleri nasıl eğitim veriyor çok merak ediyorum açıkçası.

kısaca çok fazla niteliksiz bilgisayar mühendisi doldu ortalık kanımca. iş bulmak zorlaştı. donanımsız adama iş verilmiyor. o yüzden de tıp ve fizik tedavi aldı başını gitti, eczacılık yazan dimağları allaha havale ediyorum.

eger isin icinde oylama varsa turklerin gelistirdigi uygulamalarin hepsi 5 yildiz olurdu, kesin baska kriterler de vardir.

evet genelde gerçekten berbat uygulamalar var. ama tabi hangi app store'da 1 yıldız veriliyor, bunu da belirtmeniz gerekir. türkler zaten genelde mal, çok süper uygulamalara bile "açamadım, çalışmıyor" diye yorum bırakıp 1 yıldız verebiliyor.

genelde ucretsiz olan uygulamalar dusuk oy aliyor. ucretli olanlarin oylari daha duzgun oluyor. bunun sebebi ihtiyaci olan olmayan herkesin alip denemesi ve silerken 1 yildiz vermesi. gerci daha sonra bu silerken oy verme olayini kaldirdilar. zaten cok sacmaydi.

Dunyada bile uzerinde uygulama gelistirmeye degecek miktarda kullanici sayisina sahip degil.

Oysaki adamlar avrupa'nin en iyi telefonu vs. odulleri aliyorlar. Yurtdisinda bile artik gelistirilen uygulamalarda android'den sonra 3. sirayi aldi bu telefonlar diye biliyordum.

hepsi gercek.
hepsi nefes almakta.
para kazanmak zor sey degil.
selam saygi ve iftarla.

aziz amca demişti zamanında oran %60 diye.

tahminimce klavye ya da büyük olasılıkla elektronik müzik olarak geçen bilgisayar ortamında hazırlanmış seslerden..

pek çok katmandan oluşan bir ses, ama asıl enstrumana en yakın ses rhodes, buna benzer şarkılar da çok alakasız olabilir ama portishead hoşuna gidebilir gibi geldi sanki.

@kopek, cok hakliymissin, rhodes'a benziyor sesi. www.youtube.com
Bayildim! tavsiye edebileceginiz benzer gruplar, muzisyenler varsa dortgozle bekliyorum.

Tesekkurler.

jazz seversen chick corea amca çok pis çalar, biraz hafifli takılayım kolay dinlenebilir bişeyler olsun diyorsan late night alumni nin rhodes kullandığı çok güzel şarkıları vardır www.youtube.com şarkısında misler gibi gelmektedir mevzu bahis enstruman mesela.

seytan ayetleri denınce seytanın varlıgını ve mudahalesını degil de, gokten degil yerden birilerının uydurdugunu kastediyor bro ?

şahsen kıyamet kopması muhabbeti bi kadın olarak umrumda olmadı hatta çevremden kadın-erkek sallayan yoktu o yüzden genelleme yaparken daha geniş düşünmek gerekiyor sanırım.
doğaüstü olaylarla da fal-büyü falan kastediyorsun galiba, ki ona olan eğimde kadın erkek ayrımı yapmak oldukça saçma geldi bana. tarihte bir çok kral, imparator vb kişilerin fal, büyü, doğaüstü güçler olayıyla oldukça haşır neşir olduğu, danışman yerine koydukları da malum hani. belki toplumun bu tip olayları kadınsı yansıtmaya başlaması ile erkekler ilgilerini bilinçaltında bile olsa baskı altına almışlardır. pembenin dişi ile özdeşleşen bi renk olup erkeklerce pek tercih edilmemesi, bazı kesimler tarafından efemine bulunması gibi, falcılık vb şeyler kadına has hale gelmiş olabilir. (ki açıkçası çevremde faldan vs hoşlanan çok erkek de var, bariz sallıyorum yani şu an.) bi de şey olabilir, kadınların hayal gücü genelde daha geniştir, daha karmaşık düşünüp çoğu şeye ihtimal verebilirler. dolayısıyla "bu böyledir" diye pek kestirip atmazlar, yani inanmak sandığın şey; kötü bir şeye ihtimal vermek, iyi bir şeyi hayal etmek olabilir.
fiziksel gücünüzdeki eksiklik kısmını ise göreceli buluyor, fiziksel farklılık olarak yorumlamayı uygun görüyorum. ama eğer bunlar, başka kudretlere dayanıp telafi edilmesi gereken farklılıklarsa bir an önce yumurta üretmeye başlarsın umarım.

eminimki bahsettiğiniz kadınların bir tanesi bile körü körüne inanmamıştır. ama acaba?'lar barındırmışlardır kafalarında. bu da doğruluğundan/yanlışlığından asla emin olamayacağımız herhangi bir şey için "acaba" dememektir esas garip olan. komple inanmayı garipsiyorsunuz da emin olmadan komple inananmamayı neden garipsemiyorsunuz :) fiziksel gücü bikvikcik ile "telafi etmek"??? telafi etmek sözlük anlamı (tdk): ziyan olan veya elden çıkan bir şeyin yerini doldurmak, karşılamak. kadınların fiziksel gücü doğa gereği her zaman erkeklerinkinden az olmuştur. bu nedenle var olan güçlerini zaten kaybetmiş değiller, aksine zaten o şekilde doğmuşlardır. bence siz kadının fiziksel gücünü pek küçümsemeyin, belli ki hiç kadın tokadı yemediniz. teşekkürler mi? ne demek, rica ederim.

Erkekler de inanıyor ama erkekliğe bok sürdürmemek için açığa vurmuyorlar. Salaklığın cinsiyeti yok.

makarna stoğu elimde patladı

not: erkeğim.

sen çekici bir görünüme sahip olmak için çalışmak zorundasın. kasın yapısı olayı bu ne yapalım. erkeğin toplumsal rolüne bağlı birşey.

bu genelde erkeklerin abazalığından kaynaklanıyor. koca götlü suratına bakılmayacak kadar çirkin yada kimse alınmasın bakımsız diyelim bu şekilde bi kız mini etek giyince bile bakıyolar. yani orantılı olarak onlarında güzel bir vücut için yapmaları gereken şeyler var beslenmeye dikkat etmek belki spor yapmak bakımlı olmak yada kadınsal şeyler işte uğraşmak.. bunların hepsi birleşip senin badi salonundaki uğraşlarına eşitleniyolar.
edit: her erkekten bahsetmiyorum genellemedir bu alınmayınız.

Sen de giy mini etek kadın erkek herkesin ilgisini çekersin. Öte yandan bir hanım kızımızı gönder body salonuna gitsin çalışsın, döndüğünde çuval gibi giydirip sok bir ortama, bak bakalım herkes ilgileniyormu.

konu bin yıllara dayanır :)
senin bilincaltında bakmak var, onun da bakılmak. ha bu tam tersi olur muydu bilmiyorum.
sonucta sen ugrasıyorsan kız da ugrasıyor. kusanı mı yok yemekten sonra, spor yapanı mı yok, olesiye sevdigi seyi kilo almamam lazım diye yemeyen mi yok. var oglu var.
e sen de terlicen, cunku ben gaslıyem dicen. sac ekicen falan filan.
ayrıca her kıza da bakmamak lazım (dış gorunus olarak diyorum yanlıs anlasılmasın), disturbedün de dedigi gibi güzele bakacan, kapacan sevabı.
not: erkegim ve kızlara bakmak guzel bir sey.

ayıptır söylemesi geçen bir kız gördüm mini etek giymiş midem bulandı. kızın bir bacağı benim belim kadar. refleks olarak baktım -reflekse gel o ayrı konu- selülitli selülitli kusacaktım oraya. kız dikkatimi çekmeyi başardı ama pek iyi olmadı bence çekmeseydi daha iyiydi. anlıycaan her kıza yakışmıyor mini etek ama bunu anlamıyorlar.

ortak ve mutlak bir düşünceye ulaşmak düşününen adamın tıkandığı noktadır. çok okursan tıkanmazsın.(bence)

@sndnzr, katilmiyorum sana. Tabiki de eger mutlak bir dogru varsa buna okunarak ulasilmalidir. Bilim bu cikarimi destekliyor bence. Yeterli iterasyon, orneklem sayisiyla ve bu iterasyonu uygularken kullanilan bir filtre, fitness fonksiyonu - bu insanlarda olmasini umdugumuz akil, vicdan gibi ortak bir kavramdir bu durumda, iterasyonun ise 5000 yildir birikmis, yazili eserler ornekleminin uzerinde yapildigini varsayalim - bilimde hedefe ulasiliyor. Uygun ortam ve araclar var. 5000 yil da bayagi uzun bir suredir. Kisaca, kitaplari akil ve vicdan ya da baska bir kavram sucgecinden geciren insanlarin ortak bulgusu nedir ? Bu noktaya ulasmak icin surekli kitap okumak cok sacma geliyor bana. Bizden oncekiler bulmus iste soyleyin de biz de ogrenelim :)

farklı fikirlerden (edebiyat dışı okumalar) veya farklı dünyalardan (edebi okumalar) haberdar oluyoruz.

okuduğumuz fikirler bize yeni düşünceler için esin verebiliyor. hele ki sosyal bilimlerde mutlak doğrudan söz etmek herhalde imkansız sayılır. asgari müşterekler olabilir belki.

okuduğumuz dünyalar, kendi kısıtlı dünyamızın dışına çıkmamızı sağlıyor.

ortak bi fikir olarak, kız alırsan mugladan al hacım.

daha öğrenciyken baronun web sayfasına ilan verdiğimde 1 gün sonra iş buluyordum (iş aramıyordum, çalışmak istiyorum diye ilan veriyordum ve patronlar beni arıyordu) bu sene okul bitii ve staja başladım, çalışmaya da başladım tabi ki, yanında çalıştığım avukatın bir hareketine gıcık olduğumda istifayı basıp baroya ilan veriyordum ve 1-2 gün içinde yeni bir işe başlıyordum, 6 ay böyle geçti ve en sonunda süper bir şirkette (uluslararası bir şirket) staja başladım, 3 aydır buradayım, aldığım para beni tatmin ediyor, akşam 5bucukta mesaim bitiyor, haftasonları çalışmıyorum, işe gireli henüz 3 ay oldu ama yakında tatile çıkacağım, izin veriyorlar sorun çıkartmıyorlar...
bunun dışında da şirkette canım sıkıldığında adliyeye gidiyorum ben deyip geziyorum, yanında staj yaptığım avukat da, ofise öğleye doğru geliyor ve sabah adliyede işler vardı onları hallettim diyor, kimse karışmıyor-karışamıyor.
birimizi işten çıkarmaya kalksalar, diğeri de istifa eder, yüzlerce dosya var ve yerimize gelecek olan avukatın o dosyalarda nelerin eksik olduğunu-nelerin yapılması gerektiğini farketmesi aylar sürer, milyarlarca lira zarar eder şirket, onun için bu durum böyle sürüp gidecek.
benim hikayem bu, arkadaşlarımın da aşağı yukarı benle aynı.
hukuk yerine kamu yön. işletme vs. yazan arkadaşlarımsa işsiz, ne iş olsa yapacak durumdalar, banka sınavları-kpss vs. her sınava giriyorlar, ve bu sınavları kazandıklarında da alacakları benim aldığımın yanında devede kulak kalacak, benden çok daha fazla çalışacaklar, işe girseler bile her an işsiz kalma ihtimalleri olacak, işsiz kaldıklarında gene aylarca beklemek zorunda olacaklar.

eskiden vardı.
Artık yok.
Nerdeyse her özel üniversite hukuk fakültesi açtı.
Devlet üniversiteleri kontenjanlarını son 2 senede 2-3 kata çıkardı.(Örn: İÜHF 1200 kişi alıyor)
İş sıkıntısı olmayacak olsa bile uzun vadede hukuk sektöründe de bol miktarda mezundan doğan "asgari ücrete çalışma sendromu" olacak.
Hele yabancı dil öğrenmeyeceksen, uzmanlaşmayacaksan, işini iyi bilmeyeceksen hiç hayrı olmaz, alelade bir avukat olursun en fazla.

turcopolisin dediğini son zamanlarda herkesten duyuyorum, ama aslında yanlış düşünülüyor, asıl mesele avukat sayısının artması değil, avukatların birbiriyle rekabet etmesi (yasak olmasına rağmen)
kimisi asgari ücret tarifesinin altında iş alıyor, hatta müvekkilinden para almayan icracılar var, karşı taraftan alacağım vekalet ücreti bana yeter diyenler...
internette ilan verenler bile var, daha geçen gün hukuk bürosu ilanı vardı adwords olarak.
mesleğin bokunu çıkaranlar bunlar, kesinlikle avukat sayısının artması değil...
almanyanın nüfusu türkiyeyle neredeyse aynı ama almanyadaki avukat sayısı türkiyenin 2 nerdeyse ve almanyadaki yeni mezun bir avukat hiç düşünmeden kredisini çekip evini-arabasını alıyor, ben acaba işsiz kalır mıyım demiyor, ama türkiyede pek çok avukatın aldığı maaş zaten kendine anca yetiyor, kredi ödeyecek kadar ayıramıyor. eğer avukat sayısıyla alakalı olsa, almanyadakilerin durumu bizden daha kötü olmalıydı.

psikolojik sorunlari* var ayagina yatiyorlar sozde falan ama bildigin serefsiz.. ama seviyorduk yine de..

adam fuker ben yapiosam oda yapsin bana hoş diodur belki

5 yil oldu izlemeyeli hala duzelmedi mi bu christian! yuh diyorum yuh.

Christian Troy'a godoş diyeni Venice Beach'te asarlar, Zincirlikuyu'ya gömerler.

bu dizide godoş olmayan mı var allasen

Turkcellin var böyle bir hizmeti

getir.net

ben eczacıları çekemem. kazandıkları para bana çok kolay gelir. ama bu eczacıların olması gerekliliğini değiştirmez. önemli olan eczacıları ne kadar etkin kullanabildiğimiz. bu doktorlar için de geçerli. bir de şu önemli söz konusu sağlık sonuçta. hataya yer yok. bir şekilde ilaç konusunda sorumlu insanlar gerekli bunlar da eczacılar.

gerek var:

a. hem dendiği gibi boku çıkmasın diye,
b. ecaneler eskiden sen tüm etrafında kim yaşıyor tek tek sayabilecekken, çoğu şey gayet doğalken ve ne tv ne elektrik bok püsür daha yokken + ilaç sektörü trilyon dolarlık piyasa olmamışken; ilaçları doğal malzemelerden kendileri yapardı. bir eczacıyla konuştuğum kadarıyla, halen de olaylarından biri buymuş. bu yüzden de onlara gerek vardı en başından beri. eğer bu olayları hala varsa, teoride hala gerek vardır ;)

hayır alcohol 120 nolur kullanma. deamon tools candır

öle bişe yok.

Flowshakerz - Outro Lex

sadece müzik değil apaçi marşı :)

ülkemizdeki yasalar gereği sadece eczacı diplomasına sahip olanlar eczane açabilirler. yani diplomasını kiraladığınız eczacının üstüne oluyor herşey. 3 denetimde eczanesinin başında bulunmayan eczacının eczanesi kapatılır. yakalanma durumunda para cezası var mıdır bilemiyorum ama eczacının diplomasının geçersizliğine kadar gidiyor...

ayrıca bırakalım herkes kendi mesleğini yapsın, kalfa kalfalığını, eczacı eczacılığını...

muvaza olur eczacı kişi..bu uygulama özellikle doğuda baya baya yaygın...
tabiki yasak ancak kılıfına uydurulur...aslında kılıfı da yok..diploma sahibi eczane sahibi gibi görünecek, haftada 1-2 gelecek..kontrol olursa da tatilde, yemege gitti vs denilecek...
eczacı kişi için buyuk risk aslında keza saglıktan sorumlu birey o sonuçta, olurda özellikle majistral yapılır ve bununla ilgili hasta bir zarar görürse fena patlar olay...
ama canım ülkemde her şeyin bir yolu var...2-3 bin tl ye diploma kiralanabiliyor aylık..hatta daha garanti yol eczane acamayan bir eczacı bulunup diploma ucreti uzerine biraz daha konup surekli eczanede calısan gibi durması ve çalışması da istenebilir...
yasa dışıdır ama yapan var...
yapmayınız, eczane birinci derece sağlık kurulusudur ama yine de yapan var...
hatta devlet eczaneleri işine gelirine göre ticarethane gibi bile gormekte, muvazalığın sözleşmesi bile yapılmakta...

edit:anlarsa devlet ve canı isterse diploma geçici olarak çevrimdışı olur, ileride tekrarlanan bu durum diplomanın uçmasına kadar gider...

Buna muvazzalı eczane deniyor...
İşi ticarete dökmek isteyenler bu yolu tercih ediyor.
Ama iş eczacı'da bitiyor, ve eğer böyle birşey yaparsa meslekten atılıp diploma feshine kadar gidiyor olay arkadaşın dediği gibi.
Böyle bi' mesleğin ahlakı varken yapmayın bunu gidin bakkal açın bu kadar şerefsiz olmasınlar yaa...
Sen söylesene bu arada açarsa arkadaşın eczaneyi adamı hiç düşünmem ihbar ederim içeri de attırırım o adamı!

bu iş haddinden fazlaa yaygın olmaktadır. hatta bir tanesinin annesi eczacı kadın çok yaşlı almış yazlığını egede bilmem nerde kalıyor hep orda yani eczaneeye uğradığı yok. oğlu eczanenin başında yani işleetmeci gibi eleman kar kara düşünüyor annem ölürse ben ne yapacam diye. bunun gibi bir çok olay var smmm ruhsatı kiralanması gibi daha niceleri var. devletin denetim eksikliği, rüşvet gibi şeyler bu durumu devamlı kılmaktadır. böylesi bir eczane bana yanlışlıkla kalp hastalarına verilen ilaç vermişti. doktora kontrole gittiğimde benden ilaç kutusu yanındamı yanındaysa ver dedi adam deliye döndü eczaneye şikayet etti bizde eeczacılar odasına falan şikayet ettik eczaneye gidip bastıkı kalayı çıktık. bir sonraki gidişimde aynı eczane aynı adamlar orda hala duruyorlardı bir bok olmuyor ölsen öldüğünle kalıyorsun. sağolsun devletimizin insan hayatına verdiği değer bu kadar.

ilaçların marketlerde satılması bana çok uygun geliyor çünkü zaten eczacılarda işi ticarete dökmüş durumdalar. umarım bu olay gerçekleşir.

Gunaydiin :)

Doktorlar bile kiraliyor desem...

tabi cerrahlar kariologlar falan degil, mesela biyokimya uzmanlari diplomalarini labratuarlara kiraliyorlar...

kapıda kullanışsız olur koridora takarsan duvara da alt tarafı için iki çivi kaymayı engeller. artistik jimnastik bile yapıyorum.

bu benim içime pek sinmedi... sen bunu istanbuldaysan eğer... eminönü mercanda sor... barfiks istiyorumkapıya pratik monte edilebilen de 20 liraya çok daha kullanışlısını bulursun.. mercana beyazıttan daha rahat gidersin... eminönünden yokuş çıkarsın... hadi kolay gelsin

Bunun aynısından var bende ama sana tavsiye edemeyeceğim. Sorduğun "demirlerin kayması" türü bir olay gerçekleşmiyor. Hatta öyle bir sıkıştırıyor ki kapıyı iki yana genişletecek neredeyse.. Sadece tutunurken yanlışlıkla gevşetme riski olabilir. Ama her el atıldığında sıkılığı kontrol edilirse risk sıfıra iner.
Bunlar bu ürün hakkındaki tecrübelerim. Ama tekrar söylüyorum bence bunu alma. 85 kiloysan eğer, yaklaşık 175-180 boyun vardır. Benim boyum 170 ve kapıdaki çubuk çok alçak geldiği için rahat edemiyorum. babam 180, sığamıyor :D . Bence "isminivermekistemeyensuser" dediği gibi koridora monte edilenlerden al. Ben bile mevcut olanı bi kenara atıp koridor modellerin almayı düşünüyorum. (bulursam tabi)

en son gurup yapıyordu. o kargaşada kaçırdım kim kimi neyi...

geçen okulda sayıyorlardı böyle bir şey hatırladığım kadarıyla liste şöyleydi;
1-bihter
2-nihal
3-peyker
4-fotoğrafçı kız (kim olduğunu bilmiyorum)
5-eski nişanlısı (bunun da kim olduğunu bilmiyorum)
...
...
...

bir iki kişi daha vardı sanki ama saydıklarından bunları hatırlayabildim ancak. behlül listesi uzar gider ama.

bizim zamanımızda behlül yoktu coşkun vardı.

iyi ki inci sözlükte yazmadın bunu.

"domotics" deniyor buna soyle bir sey var en.wikipedia.org

thank you - the spoken project imiş

"spoken by dr. birgit lührs" albümünden

itunes.apple.com adresinden tek tek veya album olarak satin alinabilir.

plentiful?

yok oyle pek sik karsilasilan bir kelime degil.

thesaurus.com candır.

plenteous, plentiful, profitable, profuse, proliferant, propagating,procreant, producing, productive, proliferant, prolific, puberal, pubescent

@ahandanick, thesaurus.com a bakmistim. yazdiklarin arasinda yok malesef .

prosperous mu ki?

wordweb'e gore abundant'in benzerlerinde plethoric/plethora var dediginize uygun.

@ainothia, evet plethora. cok sagolasin; sabahtan beri aklima takilmisti.

bence azalt sonra belden yukarın yanı kolların cok gelısır cırkın durur bence normal ölcülerde tut

Sinav sadece kol kasi yapmaz ki, gogus, karin, omuz, bel, biceps ve tricepsleri hissedilir derecede gelistiriyor; kendini biraz zorlayan herkes bu bolgelerinin calistigini hissedecektir.

öncesine ve sonrasına dikkat etmek kaydıyla (ısınma, esneme vs...) yanlış birşey yapmıyorsun. ilaç falan almıyorsan, biryerlerinin aşırı gelişmesi, orantısız görünmesi gibi bir durum da olmaz.

Sadece şınav değil hangi fiziksel antrenmanı sürekli olarak yaparsan kasların buna alışır ve antrenmandan giderek daha düşük randıman alırsın. O yüzden çalışmanı zaman zaman çeşitlendir veyahut değiştir derim.

Su programa gecebilirsin:
www.hundredpushups.com

@wpi, o siteyi biliyordum ama uygulamasi gercekten zor geliyor bana :S

duzenli olarak sinavin sayisini arttirdigimi dusunursek, gogusumde filan anormal gelisim ortaya cikabilir mi; ust kasin cok gelismesi, alt kaslarin bunun yaninda guduk kalmasi ve sekil bozukluguna yol acmasi gibin?

"çember" diye hatırlıyorum ben.

Çelik Çomak değil miydi yaa?

çelik çomakta biri ufak biri küçük tahtalar var. küçük olan yerde büyük olan elinde. Elindeki ile küçüğü yerden kaldırıp havada vurarak en uzağa göndermeye çalışıyorsun.Tehlikeli bir oyun. Kafa göz çıkarabiliryor.

valla bende sordum geçenlerde google analytics olayını, host dosyasında 127.0.0.1'e yönlendirdim sorun kalmadı.

Beni ilgilendirmiyor ama bu servisi kullanan sitelerde saçma sapan istatistiklerin oluşmasına sebep olacak.

evet

o resim bence en çok etkilediği yerleri göstermiş bence.

çalıştırıyorsa bile çok önemsiz derecede. bisepslere bir katkısı olmaz.

İlla ki çalıştırıyo ama gözle görülür bi etkisi pek yok.

Şınav çekerken ayak parmağının ucundakikas dahi çalışır.Ama her hareketin hedef bölgeleri vardır.Hedef bölgeler elbette diğer kas gruplarına göre daha çok çalışır.Resimdeki bölgeler gayet doğru.Bicepslerini geliştirmek istiyorsan avuçların sana bakacak tutuş şekilde barfiks çekeceksin.Ama en etkilisi ağırlıklarla çalışılan biceps hareketleri.

www.coopersguns.com

bicepsleri bu calistirir

en.wikipedia.org

sinav pasif olarak calistirir cunku biceps dirsek eklemine bukulme hareketi yaptirir. yani sinavda asagi dogru inerken bicepslerin PASiF olarak calisiyo.

Biceps'in görevi dirseği bükmektir. Şınav çekerken gerilim dirseği bükerken değil açarken (kendinizi yukarı iterken) oluşur, o yüzden biceps çalışıyor diyemeyiz. Biceps için dumbell ile çalışabilirsiniz.

O sinavlarin hicbiri biceps calistirmiyor ki.. Resimlerde renkli bi biceps goremedim ben.. Ayrica sinav, kisisel deyenimlerimle soylim, biceps yani pazu icin ise yaramaz, ama ust vucudu, sirti, omuzlari, gogsu falan cok guzel calistirir.. Kocaman pazularim olsundiorsaniz Sinav bi ise yaramaz ama orada gosterilen hareketlerin her birini on kere yaparsaniz farki siz de gorursunuz.. Bencce agirliklarla gereksiz yere sismektense bunlar daha iidir..

biceps için itiş değil çekiş hareketlerini çalışmalısın. ha direkt biceps çalışıyım diyorsan zaten zibilyon tane hareket var. kısacası şınav itiş hareketidir ve triceps çalıştırır.

şınav daha çok triceps denilen kolun arka kısmındaki kasları ve üst gögüs-omuz kaslarını çalıştırır.

biceps için barfiks deneyebilisin.

kebaptandır.

biradandır.

genetiktir.

hayvan gibi yiyolar çünkü..

Digerleri bilmiyorum da Arda'ninki ekmek arasi taze fasulyeden kaynaklaniyor.

koşmuyor ki onlar. o para o rahat sende olsun sende gıdılı olursun. insanı gam duvarı nem yıkarmış.

kesinlikle fazla yemekten.

ne doğru düzgün diyetisyenleri ne de özel kondisyonerleri var bizimkilerin. her hafta -avrupa da varsa fikstürde 3 günde bir- maç yapmaktan da kilo vermeymiş zayıflamaymış takılmıyorlar böyle şeylere, idmanlar ve kulüp doktorlarıyla sabit kiloda takılıyorlar. apaçi cristiano'nun 2 gömlek bile altında bir vücuda sahip Türk futbolcuları türemeye başladığında dünyanın bütün dengeleri değişecek.

e yazmıs zaten.. "JavaScript's C-like syntax, including curly braces and the clunky for statement, makes it appear to be an ordinary procedural language. This is misleading because JavaScript has more in common with functional languages like Lisp or Scheme than with C or Java"