Ekşi Duyuru

Neden sadece kartal'da böyle daireler olsun? E5 hattının tamamı o tarz rezidanslarla dolu. Dumankaya İkon'a bakabilirsin, tam istediğin gibi bir sürü daire var, metroya yakın, caddebostan'a da bisiklet - scooter mesafesinde. Kartal sahilden daha nezih olur mesela.

@roketadam Haklisin fakat bahsettigin yerlerde ilan bulamiyorum dogru duzgun, 1+1 dusuk m2'li daireler en az 3k'dan basliyor mesela Dumankaya Ikon'da -- ve elbette bunun uzerine belki en az 1k'yi bulacak aidat + yakit masrafi var. Hatta kimisi kirayi direkt senelik falan istiyor. sahibinden.com uzerinden bakiyorum (hep emlak ofisleri oraya eklemis zaten daireleri), baska bir kaynak tavsiyen varsa duymak isterim.

rezidanslar bazında iyi araştırmak lazım. oturmuş bir site mi? garsoniyer tarzında yerler mi ve oturum tam anlamıyla başlamış mı? hem aidat ver hem de ıvır zıvır eksik şeyler mideni bulandırmasın.

bir de bütçe-araba vs yazsaydınız iyi olurdu. e-5 in altı-sahil kısmı yani güzeldir. fiyatlar da yine artıyor ama marmaray vs güzel olur sizin için.

1) Benim yasadan anladığım kadarıyla tecilin bitmeden bedelli başvurusu yapmak zorundasın. Yoksa bedelliden yararlanamama riskin var. Yani ilk işlemi başlattın birkaç sene de böyle tecillisin hadi iyisin mi diyecekler? Ben olsam hiç risk almazdım. Nisanda tamamlardım bedelli başvurumu.

2) 4-5 sene önce benzer durumu yaşadım. Aile hekimim okuduğum şehirdeydi. Bu yüzden başka bir yere (sağlık bi şeyiydi) yönlendirdiler. Bunu şubeye sorarak öğrenmen lazım, değişmiş olabilir.

bilumum copy center/ozalitçide bastırabilirsin. parlak düşük gramajlı kağıda a4 baskı genelde uygun oluyor, fakat a3 a2 falan oldu mu güzel yaslıyolar aklında bulunsun.

gitmeden bi ozalitçiyi telefonla arayıp "a4 parlak kağıt renkli çıktı" fiyatı sorabilirsin, gramaj sorarlarsa en düşük ne varsa ondan de.

ne kadar çıktı alacağını hesaplayıp gidip pazarlık yaparsan toptan fiyattan yaptırırsın. teker teker yaptırırsan pahalıya gelir

TSK'ya bağışlıyorsun, senin yerine kesip kavurma gönderiyorlar.

@malherios Bagislamali degil sordugum, kendimiz alip yiyeyecegiz. O yuzden soruyorum zaten farki, diger turlu ilgilenmezdim.

Migros çok daha iyi geliyor bana, çok seviyorum güvenim tam valla.

Sanırım iyonizer buhar makinesi dediğiniz alet. Yıllar önce burada sormuştum ben bu soruyu. Hepsi aynı. tankı biraz daha büyük olanı al geç demişlerdi.

Ultrasonik buhar makinası oluyor sanırım. Bunların bir kapasitesi oluyor, genellikle ürün özelliklerinde de yazar kaç metrekareye uygun diye. Ona göre seçin.

Bir de bana kalırsa sıcak buhar makinası da düşünebilirsiniz, soğuk buhar makinesinin buharı yerde duvarda falan damla damla kalıyor, sıcak buhar direk ortama karışıyor.

İçi temizlenebilen ve büyük olsun o kadar.

anker vortex

20 saat pil ömrü, kablolu ve kablosuz kullanım

Güncel operatörünüz hangisi?

Faturali Turkcell kullaniyorum fakat beni baglayan bir sey yok.

Türk Telekomda aylık 25 liraya mı ne 5gb'lı paketler vardı. İnternet kullanmıyorum diyorsunuz çok daha ucuza vardır.

Pttcell'e de bakabilirsiniz.

Bu kosullar altinda bimcell en mantiklisi, istedigimin cok daha fazlasini cok daha ucuza veriyor. Bimcell'e karsi verebileceginiz argumanlar var mi? 2019'dayiz, ne kadar cekmeyebilir ki?
Ayrica Bimcell'in sitesi mukemmel, tarifeler cok acik ve anlasilir. Diger operatorlerde ayni fiyata paketler olsa dahi bu basitlikte bulabilecegimi sanmiyorum, sirf bu yuzden bile bimcell bir tercih sebebi gibi.

bimcell/pttcell'in altyapısı türk telekom'un. çok fazla çekmeme problemi yaşayacağını düşünmüyorum.

Turk telekomda 3 aylık 65 liralık paketler var:

10gb internet + 1000 dk + 1000 sms.

Aylık 22 liraya geliyor, ortalamaya vurursak aylık 3.3gb internet, 333 dk ve 333 sms elde ediyorsunuz.

vodafone un devreden tarifeleri var. kullanmadigin dakika ve gb lar sonraki aya devrediyor. 28 tl falan heralde

cok uzun yazmissin okumadim

"Bunu dunyada sadece ben basaramiyormusum gibi bir his var icimde."

Bunu basaramadigimi dusunuyorum.

"Bahsettigim sey chat programlarindaki konusmalar uzerine."

Chat muhabbetlerinden bahsediyorum.

"Baska insanlarin sozgelimi whatsapp konusmalarima baktigimda 4-5 kelimeyi gecmeyen cumleler ile kurulan bir iletisim goruyorum."

Insanlarin kisa ve oz konustugunu goruyorum.

"Ben ise gonderecegim seyi 10 farkli revizyondan gecirip sadelestirmeye calissam da en sonunda elimde koca paragraflar kaliyor."

Bir sey yazmadan once 50 kere dusunuyorum.

" E insanlarin da pek ilgisini cekmiyor bunlar, hatta tahminim o ki bircok kisi bunu okumayi birkac cumle once birakti."

Insanlar bayiyor haliyle. Okumayi biraktiniz mi?

"Simdi norm kisa kisa yazmaksa ve ben kisa yazdigim zaman kendimin dahi ne dedigini anlamiyorsam ne yapmaliyim? Bana gunluk hayatinizdan kisa cumleli konusma/sohbet ornekleri verebilir misiniz?"

Kisa ve oz yazamiyorsam ne yapmaliyim? Tavsiyeler?

"Belirtmeden gecemeyecegim, uzun yazdigim seylere gelen kisa ve anlamsiz cevaplar da beni dellendirmiyor degil."

Destan gibi yazdigim mesaja kisa cevap alinca sinir oluyorum.

vs. vs. vs.

Umarim anlamissindir :D

Ben de sizin gibiyim, bir şey yazınca kontrol ediyorum biraz kısaltmaya çalışıyorum ama bazı yerleri değiştirip kısalttıkça başka şeyler de eklemeye devam ediyorum daha da arttırıyorum ve muhabbet gereksizce uzuyor.
Konuşurken tam tersi çok az konuşurum, kısa ve netim bazen sadece bakışlarımla yanıt veririm o derece ama yazarken bambaşka biri oluyorum.
O kadar uzatıyorum ki ben bile boğuluyorum, özellikle burada yaşıyorum mesela; bir soruya cevap yazmaya başlıyorum göndermeden önce bi okuyorum yarısında vazgeçip çıkıyorum sayfadan.
Ama sizin kadar da şikayetçi değilim bu durumdan çok sorun etmiyorum.

Emoji kullanmayı arttırmak belki işe yarayabilir.
Yazdığınızı göndermeden önce kontrol etmek ve üstteki arkadaşın yaptığı gibi daha sade hale getirmeye çalışarak bunu alışkanlığa döndürebilirsiniz ama şahsen böyle yapmanızı önermiyorum.
Değiştirilmesi gereken bir şey olarak görmüyorum bunu, nasıl daha rahat ifade edebiliyorsanız kendinizi öyle kalsın.
Rahatsız olan da okumasın kısa cevapla geçiştirsin vs.
O kadar takılmaya gerek yok.

konuyu anlatırken bile baymışsın seninle sohbet edenlere acıdım :)

@perfectum örneklerle açıklamış onu dinle.

perfectum sahane anlatmis :)

kısa ve öz bir cevap:
kılı kırk yaranlardansınız. böyle yapmayın. yıpranırsınız.

fazla düşünüyorsun
fazla düşünme

bunun empatik olmakla, yanlış anlaşılmaktan korkmakla ve anlatmayı sevmekle alakası olduğunu düşünüyorum. kısa yazınca anlam karışıklığı olacağından çekiniyor olabilirsin, kendini iyice ifade etmeye çalışıyor olabilirsin. kısa ve net cevaplar vermenin kabalık olduğunu düşünüyor olabilirsin, haliyle karşı tarafa nazik olmaya çalışmakla da ilgisi olabilir. benzer sorundan muzdaribim ve kendime ait tespitlerim bu yönde en azından.

aslında aşılmayacak bir şey değil, ben gerektiğinde gereken kişilerle bu şekilde konuşabiliyorum; ne yaptığının farkında olduğun sürece başarabilirsin. daha çok resmi ya da çok samimi olmadığın kişilerle olan konuşmaları bu şekilde sürdürmeyi dene, hele ki zaten kısa yazanlara kısa cevap vermeye çalışmak daha kolay. sakin olup yazdığın şeyi göndermeden önce gözden geçir, sonucunda ne anlam çıkacağını fazla irdelemeden yazmaya çalış; zamanla oturur bence.

Bunun sebebi dediğiniz gibi "kendini en doğru şekilde ifade etme isteği". Ben de ya uzun uzun yazıyorum ya da "meh" deyip geçiştiriyorum kendimi ifade etmeden -ki bu da genelde sohbetin sona ermesine sebep oluyor. Uzun yazmak sorun olmamalı bence. Yemişim uyumunu.

Tek sıkıntısı, bazen yazarken sanki bir öykü kurguluyormuşum gibi anlattıkça ana konudan uzaklaşıp destekleyici cümleleri açıklamaya giriyorum. O yorucu oluyor.

Edit: Bruce +1

yanlış anlaşılmaktan bu kadar korkmayın.

gerçekten bu yönünüzü değiştirmek istiyorsanız üstünde uğraşın. ama uzun uzun yazarak kendinizi daha iyi ifade ettiğinizi düşünüyorsanız, daha rahat ve huzurlu hissediyorsanız değişmek mecburiyetinde de hissetmeyin. başkaları ile kıyas doğru değil bu gibi durumlarda bence. belki de kısa yazmayı becerebileceksiniz ama içinizde hep bir tüh kendimi eksik ifade ettim endişesi olacak. ne gerek var ki. insanların hızlı tüketmesi, kısa anlatımlardan hoşlanması sizin probleminiz değil. kaldı ki sizin gibi uzun uzun meramını anlatan, uzun uzun dinleyende hatırı sayılır bir kitle var.

kısa yaz. aynı şeyi defalarca tekrarlamana gerek yok anlıyoruz. tek cümlelik soruyu 2 paragraf yapmışsın lafı dolandırarak. kızların makyaj muhabbeti gibi irdelemişsin. insalara laf çakmışsın bi de kendilerini ifade edemiyorlar emoji kullanıyorlar açığı kapatmak için diye. sen de roman yazıyorsun açığı kapatmak için.

Piranha 2101

amazon.co.uk ya da amazon.de polonyaya gönderiyorsa ekstra vergi ödemiyorsunuz. ama amerikadan alirsaniz ayni türkiyedeki gibi vergi+shipping vereceksiniz.

en ucuzu bence amazon.de.

Ben garanti bankasindaki tl hesabim ile western union üzerinden zloty olarak gondermistim. Banka hesabina degil kisinin ismine..

Bıtcoın olarak yolla:)

İnternet şubesinden swift yapacaksın. Ben garanti dolar hesabımdan tayland a baht yolladım. Garanti 55 TL aldı (2 gün valörlü) 2 kez kur çevrimi + karşı bankanın aldığı ücretlerle anasını ağlattılar paranın ama western uniondan daha ucuza geliyor yine de. Karşı taraf dolar hesabı açabiliyorsa biraz daha ucuza gelebilir (tek kur çevrimi olacağından), henüz denemedim.

Sen istediğin para biriminde gönder. Banka buna karışmaz. EUR olur Dolar olur.
Alıcı bankaya gidip para çekmek istediğinde bankacı alıcıya sorar;
gönderilen para biriminde mi istersiniz yoksa zloty olarak mı?
O da zloty desin olsun bitsin.
Kuruşu kuruşuna gönderilmesi zaten mümkün değil. Kah masraf çıkar, kah kur değişir,...

paint it black.
biraz benziyor ama tam değil.

@üğpoıuy, neden ki? Bence tam oturan bir kelime. Elbette dinlerdeki seçim bazlı kader sisteminden bahsetmiyorum. Nedenselliğin getirdiği kaderden bahsediyorum.

Olayın gelecekle ilgisini anlamadım. Belirsizlik durumuna ölçme yöntemi neden oluyor diye biliyorum. Bir gün parçacığın doğasına etki etmeyen bir ölçme yöntemi bulunursa bu durum değerini yitirebilir.

bu teolojik bir konu. determinizm dediğimizin zuhur edişi de öyle.
sonra kader demişsin, bizim kader dediğimizin gavurlardaki determinizm ile nedensellik ile doğrudan alakası yok, onlar olaya "predestination" olarak ele almışlar, onlar dediğim protestanlar, mesela katoliklerin teolojisinde "kader dediğimiz" neye tekabül ediyor bilmiyorum. ama predestination senin bütün yaşayacaklarını harfiyen planlamış tanrı demek, sen adeta sana yazılmış bir senaryoyu oynuyosun.

kısacası, bu mevzular teolojik tartışmalar ve esaslı bir okuma peşindeysen hristiyanların teolojilerini dönem dönem okumak lazım bugüne değin. sonra onların felsefedeki karşılıkları ve uzantıları.

rastgelelik denebilir sanki.

Konuya teorik fizikten girildiğine göre, tipik bir felsefi tartışma olduğunu unutmamak gerekir. Fizik hakkında bilgilerim oldukça kısıtlı, 1-2 felsefi noktalaya değineyim. a => x şeması nedensellik. Ancak a-b-c-d-e-(...) => x ise nedensellik değil contingency. Yani bugün gerçekleşen olaylar gelecekteki yapı ve olayları oluşturur ancak bu oluşturma sürecinin sonucunda zorunlu nedensellik (bütün nedenlerin ve nedensellik ilişkilerinin açığa çıkartılması) ortaya konamaz. Yani senin neden ya da nedensellik olarak sunduğun şey sadece bir perspektiften ibarettir. Hiçbir zaman onu evrensel ve genelgeçer kılamazsın; öyleymiş gibi davransan bile.

Burada kader var diyemeyiz, çünkü şu anda olan olayların gelecekte hangi bileşimleri oluşturacağını kestiremiyoruz. Üstelik eğer bu olayların birer bilinçleri olsaydı (ki bazı aktörlerin bilinçleri var) onlar da neyle sonuçlanacağını kestiremezlerdi (tarih amaçlar ile sonuçlar arasındaki uyuşmazlığın tarihidir neredeyse; hem bireysel hem de toplumsal düzeyde). Bahsedilen düşünce, yani bugünün olaylarının geleceği şekillendirmesi sadece formal bir tanım. Yani dili düşünürsen bir gramer gibi işliyor. Sadece sınırları çiziyor ancak hiçbir anlamı yok. Bu sebeple bu durum bir zorunluluk değildir. Zorunluluk içeriğin belirlenmesine ilişkindir, formun değil. Olayların şekillendirme sürecinin forma ilişkin olmaması (ki nedensellik içeriğe ilişkindir der) kaderin reddine bizi tekrar götürür.

Umarım anlatabilmişimdir. Ana sorun nedensellik kavramı ile neyin kast edildiğinin farkına varılmasıyla çözülüyor. Felsefe ve sosyal bilimler içinde kalınacaksa contingency/determinism, bireyselcilik/yapısalcılık gibi tartışmalara bakılabilir. Teorik fizikten devam edilecekse, fizik hakkında derin bilgilere sahip olmayanlar için yazılmış hawkings'in a brief history of time ile einstein'ın relativity kitapları okunabilir. Bu iki eser de contingency fikrinin içinde yer alan; sonucun aslında nedenden önce gelebileceği (sonucun kendi nedenini tayin etmesi- ki kaderin reddi için bir başka gösterge) fikrine bolca başvurmakta. Konu felsefenin ve fiziğin en ağır konularından biri. Kısa paragraflarda anlatmak ister istemez yazdıklarımda anlaşılmazlığa sürüklüyor. Ancak özellikle tartışmalardaki anahtar kelimeleri kullanmaya çalıştım, belki bu da bir işe yarar.

çekilin fizikçi geldi.

"gelecekte olacak şeylere neden olacak şeyler şu an burada ve geleceği şekillendirecek şeyler onların ta kendisi"

bu yanlış işte. geleceği şekillendirecek atomaltı parçacıklarının davranışlarından bazıları, tamamen rastgele. ölçümden bağımsız, gözlemden bağımsız.

mesela dengesiz ve hareket etmeyen bir parçacığın, kendiliğinden parçalandığı anda ortaya çıkacak yeni ve küçük parçacıkların hareket yönü, tamamen rastgele oluyor. zamanında Einstein bile buna karşı gelmişti, "tanrı zar atmaz" diyerek. bir süre, bu "belirsiz" durumların, aslında bizim bilmediğimiz veya gözlemleyemediğimiz ufak değişkenlere bağlı olduğu, parçacığın tüm detaylarını tam olarak bilirsek ve gözlemlersek, dağıldığı anda ortaya çıkacak parçacıkların ne tarafa ahreket edeceğini bilebileceğimiz zannediliyordu. Bunun adı da "gizli değişken teorisi" idi:

en.wikipedia.org

Ancak artık bu teori çürütüldü, kuantum mekaniğinin belirli kısımlarının tamamen rastgele olduğu; gizli değişkenlere, yani ölçülebilir veya ölçülemez ön koşullara bağlı olmadığı kabul edildi.

Büyük olaylarda bu olasılıklar converge ediyor (türkçesi yakınsamak sanırım). Yani bir topa bi taraftan vurunca topun nereye gideceği belli. Ancak bir pozitrona bir elektronla vurunca, ortaya çıkacak fotonların hareket yönü, ölçümden veya ön koşullardan bağımsız olarak, rastgele oluyor.

özetle, doğanın kendisi bile bir saniye sonra ne olacağını bilmiyor. o yüzden kader diye bişey yok.

@harzem, güzel cevabın için çok teşekkürler fakat takıldığım noktalar var.

"mesela dengesiz ve hareket etmeyen bir parçacığın, kendiliğinden parçalandığı anda ortaya çıkacak yeni ve küçük parçacıkların hareket yönü, tamamen rastgele oluyor."
ilk defa böyle bir şey duyuyorum, bunu anlatan herhangi bir link var mıdır acaba? çünkü şu ana kadar okuduğum şeylerde hiç "tamamen rastgelelik" kavramına rastlamadım. evet, "gizli değişken teorisi"den haberim var fakat bu teori belirsizlik ilkesine karşı çıkıyor. yani bizim bilmediğimiz bazı değişkenler var ve bunları da katarsak hesaplamamızı yapabiliriz diyor. diğer yandan da "indeterminism" ile "unpredictability"i aynı şey olarak sayıyorlar. fakat benim bahsettiğim şey, biz tam olarak "predict" edemesek de, şu an olan şeylerin sonucunda, meydana gelecek şeyler kesin. tabii ki, bazı şeylerin tamamen rastgele olduğu tam anlamıyla bir gerçekse dediklerimin hepsi çöp olur.

kavramsal hatalarım olabilir, mazur gör.

@protector, hocam gerekli araştırmamı yapıp sana döneceğim,çok fikrim olmadan konuşmak istemiyorum. verdiğin kavramlar ilgi çekici.

Kesin konusmak ne kadar dogru olur bilmiyorum ancak net olan bir sey var. Gelecek gecmisten bagimsiz degil. Yani gecmis, gelecegi etkiliyor. Tartismalari saniyorum bu etkinin gucu ile ilgili bir cerceveye oturtabiliriz. Benim kucuk gozlem kabiliyetime gore %100 nedensellik olmasi onemli degil. Deterministiktir diyebilecegim kadar bariz bir sekilde hayattaki olaylar rastgele degil.

@f_d, güzel nokta. bu nedenselliğin etkisini bulmak lazım. peki biraz ileri götürüp şunu desem: evrenin ilk anından, nedensellik sonucu, son anına kadar her şey belli olmuştu. bu derece bir etkiden söz edebilir miyiz? sonuçta zincirleme olaylar oluyorsa ve bu olayların bir başlangıcı varsa, aynı zamanda da bu olayların geçtiği sisteme dışarıdan müdahale olmuyorsa, sistemin ilk anı, aynı zamanda sonunu da belirlemez mi? ya da sonunu belirlemek iddialı oldu, sonuna kadar olacak her şeyi belirlemez mi?

devam ediyorum:
dış ortamdan yalıtılmış bir sistem olsun elimizde. sistem iki bilyeden oluşuyor. bu sistemin ilk anınında, bir bilye diğerine doğru x hızıyla gidiyor. eğer sistemle ilgili her şeyi bilirsek, klasik fizik bazında sistemin geleceğini tahmin edebiliriz. fakat atomaltı seviyede, belirsizlik ilkesi yüzünden, sistemin her değişkenini bilemeyeceğimizi biliyoruz. dolayısıyla geleceği tahmin edemeyiz. fakat sonuç olarak bu sistem, ilk andaki değişkenlere göre kendi geleceğini geliştirecektir. yani kısaca diyorum ki, gelecek belli, fakat biz asla bilemeyeceğiz. sanki daha açıklayıcı oldu anlatmak istediklerim.

"fakat sonuç olarak bu sistem, ilk andaki değişkenlere göre kendi geleceğini geliştirecektir. yani kısaca diyorum ki, gelecek belli, fakat biz asla bilemeyeceğiz."

hayır, bakınız benim üstteki cevabım. ilk andaki değişkenlerin yanında, henüz var olmayan ve rastgele ortaya çıkan değişkenler de var.

quantum teorisindeki probability fonksiyonunun temeli bu zaten. ilk değişkenler "biz bilemeyiz" değil, "yok".

bence hiçbir şey (esasında) rastlantısal değildir.
bir olay rastlantısal gibi gözüküyorsa, işin içinde bilmedeğimiz ya da ölçemediğimiz
etkenler var demektir. ilerde bunu çözebiliriz belki de çözemeyebiliriz.
ama bence teorik de olsa geleceği tahmin etmek mümkündür.

klasik fiziğin çözemediği şeyleri kuantum fiziği açıklıyor.
onun da açıklayamadığı şeyleri açıklayacak bir fizik bulunur elbet :)

Ben de devam edeyim, benim nedensellikten kastim daha iyi anlasilacaktir. Benim yazdigima devamen sordugunuz sorularin cevabini protector onceden isabetli sekilde vermis.

Gelecegi gecmisten ayiran sey degisimdir. Bir degisimden bahsediliyorsa bu, gecmise goredir. Yani gecmise bagimlidir. Yani gecmis gelecegi etkiler. Fakat gecmisin gelecege gerceklesmis etkisinin, gerceklesen sekilde olmak zorunda olup olmayacagi sizin varsayiminiz. Diger yandan, bu etkiler bizim algimiza gore gayet kucuk. Cunku yer ile gok kafasina gore yer degistirmiyor, bacagimiz da farkli noktalara durduk yere isinlanmiyor. Diger bir deyisle, degisim icerisinde baslangic noktasindan hic de uzaga gidemiyoruz. Bahsettiginiz klasik fizik kurallari genelgecer olmasa da bizim icin genelgecer. Bu, hic rastgele degil.

daha erken yat. 11-11.30 gibi
bir de uyumadan en az yarım saat evvel tüm teknolojik aletlerle bağını kes.

odanı havalandır, ses - ışık yalıtımını sağla. alarm erteleye erteleye uykunu bölmek yerine mümkün olan en geç saate alarmını kur. eski eşyalar satan dükkanın birinden bir kaç tane gürültülü saat al. odanın çeşitli yerlerine koyup hepsini aynı saate kur.

aynı dert bende de vardı, evlenince çözüldü :)

kan degerlerine baktir.

bi sise su icip yat. sabah net kalkip kosarsin tuvalete.

çözüm daha erken yatmak kesinlikle

kimse söylememiş ama daha erken yatmalısın..
erken yattığında vakit yetmiyor, hayatın iş-uyku ile geçiyor gibi gelecek ama işin gerçeği bu, belli ki diğer türlüsü yetmiyor vücuda.

su içip yatmak kesin çözüm:) sabah testislerin patlamasın diye kalkıyorsun korkudan.

çok bariz geç yatıyorsun en geç 7de kalkman gerekiyorsa ama bence sorun bu değil. sorun iş hayatına henüz alışamaman, muhtemelen işini sevmemen, bunu yük gibi görmen.

ben pazar günü hariç her gün 8 buçukta sürünerek uyanıyorum, mesaim 9'da başlıyor, üç senedir şirkete 9'da girdiğim günler yirmiyi geçmedi. pazar günü 7 buçukta son derece keyifli uyanıyorum. ne yapayım demişsin, kendini gün içerisinde yapacağın aktivitelerle motive et. aklıma bi' bu geldi.

akşamları bir saat erken yatmak o kadar çok fark yaratıyor ki. 11:45 te yatakta olmayı dene.

antidepresan vs. kullanıyor musun?

@evde liyakat kalmamis, aslında sevmiyorum diyemem, sadece sabahtan akşama kadar oturmak kıçımı ağrıtıyor, sevmediğim bir yön. elbette büyük bir heyecanla gitmiyorum ama.
@bushido77, hayır kullanmıyorum. öyle etkileri mi var? ben kullanırsam ölürüm herhalde.

hangi şehirdesin bilmiyorum ama bulunduğu mağzalara uğrayıp bir bak derim.
www.teknosa.com

geçen sene altus aldık 150 liraya, memnunum.

Homend bakin

trafik var trafik var şimdi. ben turhost kullanıyorum. cpu zorlamasına göre bir sınırları var. onun dışında sınırsız olarak geçiyor. biraz pahalı gibi ama memnunum.

@latsc, oldukça basit şeyler çalıştırıyorum, blog falan dolayısıyla cpu kullanımında bir sıkıntı olmayacaktır. trafikteki derdim şu, sadece kendime özel bir cloud'um var ve sürekli download/upload yapıyorum.

şuan canlı destekleri online en iyisi iletişime geç onlarla. ben şuan kullanıcısıyım. memnunum. goddady denemelik bir hizmet aldım devam ettirmeyi hiç düşünmüyorum.

hozzt a bakabilirsin millet memnun genelde

Bi kursa ya da spora dansa basliyorsun ve kendini kotu hissedince bu hobiye kendini zorla da olsa yonlendiriyorsun. Amacimiz insan icine karisman

sizin yüzünüzden gittim, cips alıp geldim bu saatte. ben de bu kadar kronik olmasa da benzer durum yaşıyorum.

çözüm olarak da başka bir hobi edinmek gerek. sonrası kendiliğinden gelir.

Biz Sinefili'lerin dunyasina hosgeldin.

o uzun entry yazdıktan sonra beğenmeyip silmek benim de çok fazla yaşadığım bir şey. yazmaya başlamadan önce kafamda kuruyorum, çok güzel olacağını düşünüyorum, yazıp bitirdikten sonra yollamadan hepsini siliyorum.

yaşlılık belirtisi olabiler:)

bende aynı dertten muzdaribim zira :p
benimki daha çok doğru cümle kuramamak yönünde. düşük cümle düzeltmekten imanım gevriyor. en sonunda bırakıyorum öyle. sağolsunlar duyurudakiler anlayışlı da "sen ne diyon aplacım" diyen olmadı şimdiye kadar.

ben kendimde şunu çözümledim, acele ediyorum. sanki atlı kovalıyor, ya da vakit o kadar değerli ki, hemen yazayım çarcabuk bitsin, başka şeye geçeyim. bakıyorum konuyla ilgili düşündüğüm her şeyi yazmamışım, arada bazı şeyler aklımda kalmış, yazıya geçmemiş. yazıdan hızlı düşünüyorum, bir iki adım sonrasını yazıyorum. son diyeceğini ilk demiş gibi oluyor. sonra okuyunca şunu da yazacaktım deyip yazıyorum bu sefer de yeri karışık oluyor. hadii, ctl+c, ctl+v.

vazgeçme, yaz. ilerleme oluyor.
mesela bunu hiç değiştirmeden yolluyorum, hatam varsa söyleyin, ben de kendime başka bir gözle bakmış olayım.

arada böyle metinler yazıp birbirimizden değerlendirme istesek ne güzel olur. herkes her şeyi dört dörtlük yapamıyor sonuçta değil mi? ben düzeltilmekten rahatsız olmam, olanlar/olacaklar da var biliyorum. onlar katılmaz olur biter.

Başvuru yaparken benim de gözüme takıldı. Son dönemlerde hızla yeni yurtlar inşa ediyorlar. Eski yurtlar da artık kapanıyor. Bilmiyorum oranı nedir ama büyük ihtimalle öncelikle yüksek ücretli yurtlara öğrencileri koyacaklar. Sonrasında da az sayıdaki eski yurtlara.

Öncelik sırası yok başvuru yaptığın zaman burs ve kredi için eş zamanlı olarak başvuru yapmış olursunç Sonuçlar açıklandığında da sana hibeli mi(burs) hibesiz mi(kredi) verileceği belli olmuş oluyor. Kyk sitesine takipte kal açıklıyorlar başvuru vakti gelince(geçen yıl eylül dolaylarını bulmuştu). Zaten başvuru yapsan bile ödemeler 2015 Ocakta başlayacak yeni kayıt yaptıranlar için o yüzden pek de aceleci davranıp, yakın zaman planlarını burs/kredi üstüne kurma, küçük çaplı bir hayalkırıklığına uğrarsın.

yurtlar ortalama devlet yurdu işte. şansın varsa yüksek ücretli yurtlara yerleşirsin ama o da osmangazi tarafında. apartlar var 250den başlar 800e kadar çıkar. özel yurtlardan uzak dur derim genel anlamda hiç özel yurttan memnun kalan görmedim eskişehirde. kayda geldiğinde bakarsın neler var neler yok diye zaten istemediğin kadar apart, yurt var. ev en mantıklısı tabi.yardımcı olabileceğim bişey olursa da mesaj atabilirsin.

erkekler yunusemre kampüsünün içindeki devlet yurdunda kalıyorlar, yurt hakkında arkadaşlarımın kimisi memnun kimisi değil, sanırım odada ki arkadaşlarıyla kafa yapısına bağlı daha çok anlaşmazlıklar o konuda çıkıyor.Onun dışında bağlarda 300 350 den başlayan fiyatlarla apart bulabilirsin. 1+1 evler 400 450 tl civarı. Yakınlık önemli demişsin ama onu bi geçcen kalacağın yer her türlü merkezde ama mühendislik fakültesine gidebilmen için her gün "kırmızı 4" çilesini tatman lazım. Hazırlık binası da yine uzak olan kampüste, şehrin içinde ki kampüse lab dersleri için geliyolardı sadece benim arkadaşlar.

Istanbul Bilisim'den alma, bu kesin. Garanti ve destek konusunda sorunlu.

Asus, Msi, Packard Bell, Casper gibi markalari alma. Fiziki olarak cok dayaniksizlar.

Dell alirsan Latitude serisini tercih et.

ben de mühendislik okuyorum daha bu sene asus aldım gayet de memnunum, ekran demişsin hd led'lere bak program yazcağın için de numpad garanti lazım yani rahat olur sana.

lenovolar genel olarak iyi servisleri çok harika hatta 1-2 günde teslim ediyorlar servisin yeri de mecidiyeköyde kolay ulaşılabilir bir yerde. ama harddisklerinde çok sıkıntı çıkıyor devirleri düşüyor yavaşlıyor.

verdiğin linkteki lenovo nun ssd'si 8 gb çok yetersiz kalacaktır sana.
asus'un işlemcisi ise 3. nesil. almışken 4. nesil almanda fayda var ve ekran kartı 720m ben 740m kullanıyorum. linklerdeki asusla lenovoyu karşılaştırcaksak lenovo derim ekran kartı daha iyi çünkü.

bir de asus'un servisi istanbul için baya bok gibi bi yerde onu da belirteyim.
hp'nin ram iyi ekran kartı iyi ama hp, hp'ler genelde çok ısınıyor durum bunda nasıldır bilemiyorum.

ben bunu almıştım 200 lira da ucuzlamış tabi haliyle:
www.istanbulbilisim.com.tr

sen şunu alabilirsin ekran kartı 840m
www.istanbulbilisim.com.tr

eğer internetten alacaksan istanbul bilişim yerine pcdepo'dan al. ben kargo beklemek istemediğim ve peşin vereceğim için istanbul bilişim'in mağazasından almıştım ama ben bile alırken pcdepoda aynı bilgisayar 200-300 arası daha ucuzdu. pcdepodan ssd'li modeli alabiliyordum hatta öyle diyim.

misal son linktekiyle burdaki fiyat farkı tek çekimde 100 lira :
www.pcdepo.com

edit: garanti konusunda sorunlu demişler şöyle söyleyim lenovo da alsan asus da alsan istanbul bilişim ile bir işin olmayacak direkt kendi distribütörüne götürceksin, bilgisayarımda bi sıkıntı çıksa kalkcam asus servisine götürcem yani.
bir de şunu söyleyim almışken freedos al çünkü linux diyorsun boşuna windows'a para verme.

@fever diğer yerlerde hep stokta yok diyordu o yüzden oradan araştırmıştım, diğer yerlere bakayım bari. pcdepo iyi gibi.
@metehan01 çok sağol hocam. zaten freedos bakıyorum hep. dediğin gibi lenovo daha iyi duruyor sanki. bir de senin kullandığın bilgisayar da 15.6" 1366 x 768 çözünürlüklü. şekli nedir bunun? yeterince büyük mü küçük mü? yıllardır 19" kare ekran kullanıyorum, çok garipsemiyeyim.

akakçe. com yoldaşın olsun dostum. ben asus aldım bi kaç ay oluyor. 2 ay araştırdım. çok da memnunum.

ben bu üç seçenek arasından tabiki lenova yı alırdım.daha iyi işlemci ssd farkı ile öne çıkıyor.tüm özellikler aynı ve aynı fiyat olsa asus daha kalitedir.

biraz bütçe artırımı yapıp şunda karar kıldım: www.pcdepo.com

benzer duyurulara hep yazdığım gibi: p90

Bence senin sorunun beslenme. Anteremandan 1-2 saat önce karbonhidrat agırlıklı beslen. En azindan calismayi cikaracak kadar gücün olur.

linkteki hareketler yeni başlayan biri için çok zor. şınav ve mekik çekerek başlamalısın. çekebildiğin kadarla başlar, güçlendikçe zaten kendin de hisseder ve sayıyı arttırırsın.

bu kadar hazırcıysan, yani her şeyi tek bir kaynak ya da kaynaklar dizisinden bekleyecek kadar, hiç bulaşma derim bu mevzuya. ingilizce aramalar, kaynaklar işini kolaylaştırır, türkçe pek fazla şey bulamazsın. google hacksi öğren biraz, daha fazla işine yarayacak şeyler bulabilirsin.

bunu ancak dr. ecco çözer

odtü yayınlarının kriptolojiyle ilgili bir kitabı var,adı şifrelerin matematiği:kriptoloji,elimde var fakat sindirerek incelemedim,o yüzden fazla bir bilgi veremeyeceğim ama odtü tanıtım günlerinde standda satılıyordu,başka yerlerde satılıyor mu bilmiyorum,bulabilirsen işini görür belki.

kriptoloji ve ben kitabını tavsiye ederim.

coursera'da cryptography diye lesson var güzel.

almanca mı? sittir et öğrenme daha iyi..

@ensalak, o niye? ne öğreneyim?

Dualingo falan ancak kelime ögrenmende yardimci olur. Harbiden dili ögrenmek istiyorsan 38 cd lik almanca görüntülü egitim seti dolasiyor nette, indir a dan z ye sinif ortaminda ögren.

şuradaki 2 entrymi okursan da bir nebze işine yarayacaktır.

antik.eksisozluk.com

Öncelikle gercekten güzel bir dil ama zor bir dil. bunu bastan kabul edip baslamalisin bence, böylece sonradan vazgecmek icin bahanen olmaz. Sana iki tane güzel site öneriyorum, bunlar muhtemelen online olarak bulabilecegin en kaliteli kaynaklar ve dedigin gibi seviye seviye gidiyor.

(git:www.dw.de )
(git: livemocha.com )

Disiplinli bir insansan sadece bunlardan bile gayet güzel ilerleme saglayabilirsin. Ama bütün bir dili böyle ögrenmek pek mümkün degil. Belli bir seviyede ( bence b1) Goetheye gitmeni tavsiye ederim. zaten o seviyeye yaklasirsan ne demek istedigimi anlarsin.

Kelime konusundaysa iki seye ihtiyacin var kelimeleri yazdigin kücük kagitlar ve onlari her sabah ve aksam tekrar edebilecek kadar sabir. Kagidin bir yüzüne kelimenin türkcesini diger yüzüne almancasini yaz ve tekrarla. Ben 3 kere türkcesini 3 kere de almancasini bilirsem kagidi listeden kaldiriyorum. sen baska bir taktik de bulabilirsin, kisiye kalmis bir sey. kolay gelsin.

Zooor bi olay değil. Tabii ki hiç bir dili tamamen öğrenemeyiz, ingilizce bile olsa. Kendi dilimizi de öyle keza.

Almanca öğrenmek bilimle uğraşmak gibi. Mantık işi. Denklem çözüyormuş hissi veriyor insana.

Almanca demek haben, sein ve werden'la uğraşmak demek. %80'i bu. Çoğu insanın gözünü artikeller korkutur ama onlar aslında hiçbir şey. Prapositionların mantığına alışmak daha zor gelmişti bana. Kelimeleri bir şekilde halledebilirsen, gramerle uğraşman problem çözmekten farksız.

Elimde bir pdf var ama sana nasıl yollayabilrim bilmiyorum. Ulaşırsan atabilirim. Yardımcı olur.

kuruttuktan sonra krem sür?

madem her türlü öneriye açıksın yeniden yıka

Aa ayni ben. Kurutma kendiliginden kurusun +1

Ipeksi yumusaklik diye satilan sampuan ve kremini kullanin.

Ben o kadar buyuk hevesle uzattim en sonunda bok gibi gorundugune karar verip kestim rahatladim.

@mindwars hangi kremi önerirsin. bir iki tane denemiştim(annemin kremleri) pek iş görmedi.
@rapon o kadar açık değilim.
@trumanshow ne çekteğimi bi bilsen. hergün ortalama bir insanın saçı kadar saç döküyorum. ayrıca ne gibi bi ürün önerebilirsin. cahilim.
@babamasoliimbananickaldirsin ben de vuracam 3'e en sonunda galiba.

Saç serumları var duş sonrası kullanılan. Sıvı saç kremleri de olabilir sprey gibi onlar da işe yarar çok da güzel kokuyorlar.

kanka ben acelem olduğunda kurutma makinesiyle kurutuyorum. aynen benim saçlar da kabarıyor. ben genelde kapişonlu aşurtman giyip kapişonu takıyorum, kuruyor en sonunda.

Saç serumlarına yanaşmalısın
Hem nemi saça hapsediyo hem kabarmasına engel oluyo
Hem de yumuşacık

Elidor sekillendirici, gliss sprey saç kremi ve benzeri ürünler kullan.

saçını benimkiyle değiş. ne yaparsam yapayım kabarmayan, seyrek ve ince telli saçlara sahibim.

benim hatun öylece bırakıyordu kuruması için. kabarmasın diye.

1)önce saçınızı tarayın (mümkünse erkeklerin kullandığı tarakla diş aralıkları sık olan bir tarak yani)

2) saç kurutma makinasını tepeden tutarak saçlarınızı tarayarak kurutun..

ya da
yine saçlarınızı tarayın aşağıya eğilip saçlarınızı tarayarak kurutun. .

Not : saç kurutma makinasını aşağıdan tutmayın hep tepeden kurutun.

Saçlarımı bu şekilde kuruttuğumda fön çektiğimi sanıyorlar.

bilgisayar tamircileri o kondansatör değişimlerini kolaylıkla yapıyor. İkinco kondansatör iyi durumda gibi gözükse de onu da değiştirt. Zaten kondansatör dediğin 10 kuruş civarında birşey. İyi bilgisayar tamircilerinde diognostic araçları da var. Onlara götürmeni tavsiye ederim.

İkinci ekran kartının durumu zayıf görünüyor anlattıklarına göre. Eğer ikisini de aynı sistem üzerinde kullanarak yaktıysan bence sisteminde de bir sorun olabilir.

hayır götümüze girecek bir şey yok başlıkta(gerçi bu hükümetten her şey beklenir de) ffakat anlamadığım nokta hemen sansüre uğramasıydı. yani otomatikleştirmişler bu artık. ki bu da saçmalıktan öte bir şey değil.

kanallara gitmeden, ilk entry yazıldığında çıkmamış. kanallarla bir ilgisi yok sanırım. oto-sansür olabilir.

sözlüğün sahibi hapis cezası aldı, hakaret içermeyen din ve tanrı yorumları nedeniyle.

şimdi şakirtler çıkıp "ALLAH (c.c)'ye anlamsız demiş bu mendebur kafir. Tiz kellesi vurula." derse sıkıntı olabilir senin için.

Ben de ayni sekilde hastayim takip.

ilk iki günü atlatmışsın zaten, geçer yakında.
yapacak bişi yok, burnun tıkalıysa tuzlu su çek veya otrivine kullan abartmadan.
burun kenarlarına krem sür yara olmasın.
bu kadar.

www.pcnet.com.tr

gelen sese göre problemin nereden kaynaklandığını bulabilirsiniz. ram'i çıkardığınızda ses gelmeden açıldığına göre ram'de sorun var gibi görünüyor. ram'i çıkarmadan açtığınızda da bilgisayarım özelliklerinden toplam ram miktarını kontrol edin. eskiye göre az ise ram bozulmuştur, değiştirirseniz düzelir.

yok hocam öyle on, on bir bip değil en az yüz elli tane geliyor kısa kısa, arada da nadiren uzun bipliyor.

evet bir engelleme gözükmüyor. asıl sorun bulunduğumuz lokasyondan siteye erişim sağlanamıyor.
ping gönderme başarısız.

sağ üstte google hesabın görünüyordur. sağ üstteki mavi ikona tıkla, hesabı değiştir'e tıkla oradan youtube hesabını seç.

işte hocam oradaki bütün hesaplar sıfırlanmış gözüküyor.

sorun çıkarmaları ihtimaline karşın yanınızda son zamanlarda (en azından size benzeyen) bi vesikalığınızı götürün. bu sana benzemiyor derlerse bunun 2. adımı sizden bu fotoğrafı isteyecekler, siz de tutanağa resimdeki kişi benim diye el yazınızla yazıp imza atacaksınız. sonra sınava devam edeceksiniz.

eğer yanınızda vesikalık yoksa bu resim size benzemiyor diyip sınavdan dışarı çıkarabilirler yada en baştan sınava Kabul etmeyebilirler.

bence bunları düşünüp strese girme bunlar ekstrem şeyler. herkes biraz değişir bi kaç senede. arkadaşın dediği gibi eski öğrnci kartı fotograf vs ni al gel kafan rahat edecekse.

yaşamazsın ben 3. kez sınava gireceğim internetten başvurduğum ve fotoğraf sürem hala geçerli olduğu için sınav belgemdeki fotoğraf aynı. kimliğimdeki tipime benziyor diğeri acayip değişik bişey. bi sorun çıkmadı çıkmaz boşuna sıkıntı yapma sen sınavına odaklan. başarılar

Aynen kardeş, herkes cinsiyetinin hakkını versin. uzun saçlı erkek eşittir kısa saçlı kız o da eşittir göz kusuru.

Yok, ve sıkıntısını çekiyorum. Yani 24 saat bilim, sanat ve felsefe üzerine sohbet etmek istemiyorum aslında. Yine %90 geyik muhabbeti olsun, ama arada ciddi, elle tutulur bir şeyler de konuşalım istiyorum. Olmuyor.

iki soruna da kocaman bir "yooo" çekiyorum.

Ben şanslıyım galiba. Çevremde televizyon izleyen pek yok, maç konuşan da pek yok. Ben de konuşmuyorum zaten. Geçen gün arkadaşın biri televizyondaki bir şeyle ilgili bir espri yapmış, çoğumuz anlamadık. Saatlerce saçmasapan konuşabiliyoruz. Çoğunlukla saçmasapan konuşuyoruz zaten.

1 kişiyle tanıştım bu şekilde. ama genel olarak aynı problemi yaşıyorum.

pek yok. sıkıntısını çekmiyorum ama olunca hoşuma gidiyor bu tarz insanlar. genelde internetten, özellikle sözlüklerden bu tarz insanlar bulunabiliyor. mümkün olduğunca mesaj yoluyla muhabbeti kurduğum için yüz yüze görüşmeden de bu tarz ihtiyaçlarımı karşılayabiliyorum ama yetmeyenler için tematik zirveler düzenleniyor, isteyen oradan yüz yüze tanışabilir.

var etrafımda böyle insanlar. felsefeden falan anladığımız da yok ama kendi aramızda tartışırız daha bu sabah en son güzellikten konuşuyorduk.

Bunları yapabildiğim 3-4 arkadaşım var uzun uzun sıkılmadan muhabbet ederiz ama o arkadaşlarımla pek sık görüşemediğim için konuşabilecek insan bulmakta sıkıntı yaşıyorum. mesela okulumdaki kişileri o arkadaşlarımdan daha sık görmeme rağmen onlarla konuşurken genellikle sıkılıyorum. Çoğu kendine basit bir hayat yaratmış verileni olduğu gibi alıyor verilen üstünde düşünmüyor; sorgulamaktan, düşünmekten hayli uzak. Ancak bazen bu pek çok şeyden habersiz hallederine imreniyorum dünya öyle daha güzel olmalı.

var ama yakınımda değiller, olmadıklarında eksikliklerini hissediyorum.

biri ile en son bir araya geldiğimizde 12 saati bulduk daldan dala giderek.

noktası virgülüne aychovsky +1.
ne tv var, ne futbol muhabbeti. hep derim, futbol oynanırsa güzel. diğer türlü kıraathane muhabbetine pezevenk.

ben buradan birkaç kişiyle de dediğin şekilde muhabbet edebiliyorum ayrıca. (sadece yüz yüze olması gerekmiyor anlayacağın)


ek: tüm metalseverlere;
www.youtube.com

Çevrem genel olarak böyle insanlardan oluşuyor. Nadiren televizyon izleyen bir insan olarak, kendim gibileri bulabildiğim için çok şanslıyım.(Bunu neden kriter olarak söyledim? Çünkü televizyona saran insanlar bir müddet sonra kaptırıyor ne hikmetse. Tartışma programı, dizi, maç vs. Ne izliyorsa sürekli onları anlatmaya başlıyor. Televizyonun böyle kötü bir etkisi var bana göre) İstemezdim şahsen dizi anlatan arkadaş. Yok da çok şükür. Etrafında olup biteni gören, sorgulayan, tartışan insanlar hep arkadaşlarım. Tabii ki tüm sohbetler bu şekilde gitmiyor, oturup sürekli bilim-sanat-felsefe-siyaset konuşmuyoruz ama konu geldiğinde de lafı nasıl çevireceğini şaşıran kimse yok.

Yalnız şu var ki; beraber saçmalayabilmek de tartışabilmek kadar kıymetli. Benimkiler de biraz fazla rasyonel kaçabiliyor kimi zaman ve saçmalayacak insan eksikliği yaşıyorum ara sıra. Tamam Avustralya'da yaşayan bilmem ne türü mavi örümcek benim de ilgimi çeker, ne bileyim buz heykellerinin nasıl yapıldığı da merak uyandırıcı elbette ama sürekli belgesel tadında sohbet de yorabiliyor.

Neyse ki kızlar var. Kız kıza sohbetler imdadıma yetişiyor böyle durumlarda. Kız arkadaş candır. Erkeklere kalsa yanmıştık. Biri led ışıkların tarihçesini falan anlatır, biri belgesel manyağı, öbürü savunma sanatları delisi, bir başkası kafayı yabancı dillerle bozmuş. Bir tanesi evrimi çözeyim derken, evrimin kayıp halkasına dönmek üzere; haberi yok.

Bi ayarını tutturmak lazım.

spotify

spotify, grooveshark gibi sitelerde dinlediğin gruplardan liste oluşturup karışık modda çalabilirsin.
bir de neverendingplaylist.com var ama onda tek bir grup seçiyorsun tüm şarkılarını liste halinde sunup dinletmeye başlıyor.

Anal Cunt

sonuna kadar sabretmeni umuyorum
www.youtube.com

pesttanz favorim bu konuda. izleyip dinleyince nazi olasım, milleti gaz odalarına kapatasım geliyor. yani o derece çıkıyosun insanlıktan. ben çıkıyorum. bana göre başarılı.

www.youtube.com

necrophagist

cult of luna

www.youtube.com

günde 3 doz Anaal Nathrakh

dostum buradan devam... Stoned Jesus - I'm The Mountain

www.youtube.com

kaliteli bir kulaklıkla karanlık saatlerde inişli çıkışlı melodisiyle duvarla sevişmeye kalkabilirsin.

bende var, benzer belirtiler. doktora gitmelisin...geçen sene bende iyi ağrı yapmıştı, o sebeple gitmiştim. bir tanesi hemen ameliyat ol demişti, bir diğeri de bende de var, bir problem hissetmiyorsan böyle devam et demişti.
ayrıca sperm testi adında ilginç bir hayat tecrübesi yaşayacaksın gibi...

@yasli ateist ağrı, aşırı, bir testiste aşırı şişlik, damarlarda belirginleşme gibi şikayetlerden bahsetmediğine göre bir sorun görmüyorum. çünkü normal olarak bir testis diğerinden aşağıda bulunur.

elle yokladiginizda tasaktan ziyade damarlar geliyorsa varikosel olma ihtimali var (%90 oraninda filan sol tasakta goruluyormus.) henuz agri yapmaya baslamamis olabilir ama yine de bir doktora danismakta fayda var. varikosel olsa dahi bu hemen ameliyat olacaginiz anlamina gelmiyor bildigim kadariyla. once sperm sayimi yapiyorlar, cocuk sahibi olmanizi engelleyecek bir durum yoksa ve agri da yapmiyorsa ameliyati erteleyebiliyorsunuz. ha bu arada tasaklari derli toplu tutmak da faydali oluyormus. yani slip don ya da slip boxer giymek gerkiyor.

benim bi hocam var 28 yaşında yrd. doç. oluyor.
ama yrd doç olduğunda doç. olmak için gereken herşeyi tam.
6 ay mı ne süresi varmış. yrd doç. olarak sadece 7 8 ay duruyor sonra sınav mınav 29 yaşında doç.

ben ondan duymadım ama bi kaç yıla prof olurum diyormuş.

4 yaşında kızı var.
adam aynı zamanda sporcu. kayıyor falan.


her gördüğümde konuştuğumda çok morelim bozuluyy.

sert bi kahveden aşağısı kurtarmaz.

"büyük adam olamadım ama kimsenin adamı da olmadım." diyerek övün. :(

buna cevap verilmemesi gerekir mesela her riski göze alıyorum dostum . doğru cevap vermesem bile tikliyebilme ihtimalini sevdim

kimisi daşşak geçiyor.tutup onun gibi yazanları doğru olarak işaretlemek bence doğru değil

takma o kadar

aralıksız mı gülüyosun?

yaşlılık tandır

güzel güzel. hep gül.

@rock n roll kesikli kesikli, yani böyle bi ahahahahaha durumu yok. nasıl bi ses çıkardığımı ben bile çözemedim daha. hani çok komik bi şey olur bi anda acayip bi ses çıkarırsın ya gülmek yerine, o tarz.

korkutmak istemem ama rahmetli anneanneme de böyle olmuştu.ben yatıyorum dedi,gitti yattı.bir yarım saat sonra kalktı gülüyor krize girmiş.ama nasıl gülüyor,bilinci açıktı.acile götürdük,beyin damarı tıkanmış,açamadılar 10 gün yoğun bakımda kaldı sonra da kaybettik.acile git bence.

sayende ben de başladım moruk aşdlkhsdşkjhdfihlk

bir yamyam lokantaya gitmiş,garsonu çağırmış yemiş.
eğer buna da gülersen mutlaka acilen acile git.

antidepresanı bırak.

tam zamanı o halde:

www.youtube.com

hepinize güldüm lan, kahretsin.
yarın metroda ne yapcam bilmiyorum, uyurum artık.

üflemeye ara ver +1

yüzüne bak sadece kemiklerin yapısından göz cevresınden karar ver.

tecrübe heralde, ayrıca 17-35 arası çok geniş bir zaman dilimi.
ben de artı eksi 3 yaşla doğru tahmin ediyorum mesela.

senle ayni durumdayim. bilen bilir, cennetten kovulan 30'lu yaslarda bir adam. bana kac yasindayimdir diye sordu 23-24 dedim.
hayir insan rezil oluyor bir yerde. asddsffd

kimseyle çok yakın olmadığın için tahmin edemiyorsundur. herkes genel olarak 17-35 senin için. ondandır o.

bak sana bir tip vereyim hiç şaşmaz bende; biri sürekli yıllardır şu işle uğraşıyorum, uzun zamandır şunu yapıyorum vs diyorsa bil ki ergendir.(anneni babanı düşün uzun yıllar bir işte çalışmış hatta emekli olmuşlardır ama kolay kolay yıllarımı verdim diyip övünme ihtiyacı hissetmezler, ergenler boylarından büyük konuşmaya meyilliler) Bak en son o ses türkiye'de teyit ettim bunu. yıllardır müzikle uğraşıyorum vs diye sallıyodu yaş: 19.

Yüzünde belirgin bir kırışık, sarkık gıdı, saçlarda beyaz, dişlerin durumu vs hepsi bir bütün. kıyafete bakarak karar verilmez yanılırsın. biraz da görüp geçirme işi. mesela 90 nesli daha yapılı, daha büyük gösteren bir nesil.

ben de tipten uyanamıyorum, konuşursam bi fikir sahibi olabilirim sadece

bir de 30+ için eller çok belirleyici oluyor yüzü cildi genç dursa bile elleri bayağı bi yaşlanmış görünebiliyor.

dikkat edilmesi gereken şeyler diye sıralayamayız ki, görünüşten-davranışlardan belli oluyor işte. ama her zaman değil tabi. bilemiyorsanız yerli yersiz tahminlerde bulunmayın bence hiç gerek yok, beni küçük sandıklarında cidden bozuluyorum mesela. soruyorum sanki kaç gösteriyorum diye.

bi parmağını kes, parmağın içindeki halkaları sayarak yaşını bulabilirsin.

işin sırrı dirsekte. ağaçlarda halka sayılır, insanda dirseğe bakılır. dirsek ne kadar eskiyse insan da o kadar eskidir.

ellere bakilir gunes lekesi var mi yok mu diye varsa 50 yas civari

gözlerin kenarlarindaki kirisikliklara (kaz ayaklari) bakilir

Çene cerrahisi olan bir hastaneye görünün derim, bende de benzeri bişi var ama diş hekimleri pek bişi yapamıyor.

bana da benzeri olmuştu. çapanın temporomandibuler eklem bölümüne gittim epey yardımcı oluyorlar ama randevuyu çok zor almıştım

diş eksikliğinden dolayı da olabiliyor en azından benimde aynı şikayetlerim vardı implant ve kaplamalardan sonra düzeldi.

can sikintisi

bir de bazen soru o kadar komik oluyor ki yazana veya cevaplayan tesekkur edesin geliyor

compumaster maaşa bagladi es olanlari. her ay üc bes ne verdiyse yatiriyor.

yardım edebileceğim konularda yardım etmek, yarım lazım olan konularda yardım istemek B) tanınma gibi bir amacım olmadığı için içimden gelen yorumu yapıyorum klasman dışı duyurularda. içinden geldiği gibi takılıyorsun ya güzel mekan

bilgi paylaşımı çok hoşuma gidiyor ve tatlı bir ortam burası.

Yardım almak istediğimde utanmamak için, elimden geldiğince. Yardım etmeyi seviyorum ayrıca.

bilgi paylasimini severim ama bazen sorularin cevabini bilsem de cevap vermiyorum. bakip geciyorum.
genelde bu sorularin cevabi bana gore cok kolay bulunabilir. bir de usengecim.

yanıt alabilmek için...
(bkz: karşılıklı yardımlaşma)

ekşi sözlüğün eski tadı kalmadığı için buraya daha çok giriyorum. girince de yardımcı olabildiğim konularda yardımcı oluyorum haliyle.

benim sorularıma cevap veren yok bilemiyorum o yüzden

1-işsizlik
2-can sıkıntısı
3-bazen ben de bişeyler öğreniyorum.
4-yapacak daha iyi bişey bulamıyorum.
5-bazen öyle şeyler okuyorum ki halime şükradiyorum. kendimi salak bilirdim filan ama akıllı olduğumu anlıyorum. ve evli filan olmadığım için + ciddi ilişkim olmadığı için şükrediyorum.

elimizden geleni esirgememek.
bilgi paylaşımı.

çok sebebi var da ağır basan yardım etmek.

bildiğim bişey sorulmuşsa, bilmiş bilmiş cevap vermek hoşuma gidiyor

yardım etmek. zira aciz duruma düştüğümde yüzüm olmalı.

eskiden saatlerce ekşide takılırdım, şimdiyse canım hiç bakmak istemiyor. burada güzel bir yardımlaşma ortamı var, sanki tanıdıklarla oturup sohbet eder gibi. hem başkalarına yardımcı olma hem de sorulan sorulardan bir şeyler öğrenme imkanı var.

can sıkıntısı.

hiç. bir sebebi yok.

dünyaya gelmem ellerimde olan bir şey değildi yani bir amaç için gelmiş olmam gerekmiyor. yaşıyorum çünkü doğdum ve çeşitli donanımlar kazandım. o donanımlar sayesinde de çeşitli yönelimler edindim. yaşıyorum çünkü yaşıyorum.

@kirazıseviyorum benim de düşüncem buna benzer, bir amaç uğruna yaşadığımızı düşünmüyorum, nedensizlik adına yaşıyoruz. ama sorum bu değil yani. bunu bi nedene bağlayan bir din var mı, bu olayı nasıl çözmüş diye merak ediyorum. çünkü düşününce örneğini verdiğim nedenlerden farklı bir şey gelmiyor akla bir din açısından.

@yasli ateist

vallahi bilgim yok benim de.

@straight gigolo, hocam ama dediğim gibi istediğim şey tam olarak bu değil. yani ibadet etmek, imtihan edilmek gibi bi cevap veren bir dini sormuyorum. daha bunların dışına çıkmış bir şeyler.

@mavijojobatanecigi, işte hepsinde öyleymiş gibi duruyor, belki farklısı, "yaratıcı" olanı vardır diye şeyettim ehehe.

"net" olarak yok. çünkü dinlerin tamamının metinleri evrensel ahlak iddiasındadır ve bu eksende birçok ortak noktaları var, çelişen yanları da var ama aynı zamanda metaforlarla bezeli ve iblis- adem ya da prometheus-epimetheus gibi zıt kilikler üzerinden meselesini anlatıyor, ama son yorumu da sana bırakıyor hep.

mesela yukarıdaki ayetler, "imtihan" demiş ama nasıl? kilit noktalar var her metinde, onlar bununla ilgili ipuçları veriyor ama genel olarak her çağda bir "gelenek-atalar dini ile yenilik dini" çatışması var ve peygamber diye anılan şahısların mücadelesi de bu eksende.imtihana kimisi "tanrı da bize ne zenginlik vermiş keh keh imtihan ediliyoruz yağla balla kırkta birini verelim de sınavı kazanalım keh keh ben 39 ekmekle götümü büyütürken pis fakirler bir ekmekle doysun işte" tipinde bakar ve hem burada hem öldükten sonra cenneti ister kendine açgözlülükle, kimisi "fakirlikle imtihan ediliyoruz cennette kralız" der ve tabiri caizse götü açıkta gözü cennette yaşar. halbuki yasin suresi 47. ayet bu iki yoruma da kocaman bir "siktir" çeker: "müminler kafirlere 'ellerinizdekini paylaşın' dediğinde onlar 'allahın dilediğince doyurabileceğini biz mi doyuracağız? sizapaçaık bir sapıklık içindesiniz'dediler"diyerek.
ya da nahl suresi 71. ayet.
Neyse, mesele şu ki, kilit noktaları yakalar ve yaşayanlara ve yaşananlara değil öze bakarsan; hepsinin temelinde mülksüzlük ve karşılıklı yardımlaşma var.
elmalılı hamdi yazır da t.c.nin halkı "türk-sünnileştirme" politikasına alet olmuş veya zorla edilmiş birisi. onun yaptığı meali okuyacaksan bunu da göz önünde bulundur derim.

elmalılı hamdi yazır mealinde müminun 5,6,7. ayetlerine, sonra da arapça biliyorsan aslına bilmiyorsan bunların latince okunuşuna bak.
Elmalılı birçok mealci gibi bilerek veya bilmeyerek "cariye" kelimesini kuran'a "eklemiş". Allah affetsin, belki gaflet; ne bilelim aklındakini, allah rahmet eylesin. Ayrıca birini "eleştirmek" onu toptan düşman ilan etmek değildir. Cariye arapça bir kelime ve meale eklenebilmesi için orijinalinde de olması gerekir değil mi? Ama yok. Aman elmalılı demiş yanlışsa bile öyledir deyip kuran'ı tahrif mi edelim?
Kestirme verelim, şuradan oku:
(bkz: diyanet işleri başkanlığı/@dafaiss)
Ek olarak, taraf olmayan bertaraf olur. Ümmet ne bilmeyen biri "mezhepçi" olur ancak, mezhebi dinin kendisi snır, sonra karşısındakini mezhepçi sanır.
Şuna da bakılabilir, mezhepçilerde sık gözlemlenen bir savunma mekanizması:
(bkz: yansıtma)

beyler bayanlar sakin, ben sadece böyle bir dinin var olup olmadığını sordum meraktan ki islam da bu kategoride değil.

arada bana şöyle bi düşünce geliyo. varoluşunun bi amacı belki olabilir, ama bu bulunduğun ortam/evren içinde bir mantığa oturuyodur, sana/egona/şartlanmalarına anlamlı (bir amaçmış gibi) gelmiyordur.

cevap olmayacak ama bende de aynı arayış var. film izlemeye başladığımda tüm olası sonuçları düşünüyorum dklar geçtikçe o olası sonuçları eliyorum falan. sonuçta hiç bi film şaşırtamıyor artık :s

duyuruyu takibe aldım :I

"the man from earth"
muhtemelen izlemişsindir. beni çok düşündürdü ve izlediğime mutlu etti.

gece uykulu izlemeye basladigim bu film, beni zınk diye ayaga kaldirmis ve oha oha dedirtmistir.

stand by me

@la traviata aga izledim ya.
@feykalade hemen bakıyorum.

bi de kendi duyuruma cevap vereyim de modlar silmesin: following

oldboy tabii ki.

stay var mesela. Meğer adamın kafasındaymış her şey.

i saw the devil. kore filmi. sonu felaket bir ikilemde bırakıyor insanı.
bir de bilebileceğin, bronson var. dr. strangelove var. chinatown var.

Now you see me

içimdeki yangın (incendies)

oldboy

www.imdb.com

ötesi yok

ben begendim. tek sikinti sagdaki kategoriler kismi nedeniyle postlarin dar gozukmesi ama yine de rahatsiz etmedi o kadar.

çok takılmayın bence. cok alkollü bi gecenin sabahında gözleri açınca her sefer "neden yaptım bunu" diye bağırıyorum. ama sonra kendimle dalga geçiyorum, geçiyor gidiyor.

üf salak falan diyorum aklıma geldikçe. sonra tamam diyorum düşünme oldu bitti. geçiyor sonra kendi kendine.

mesela bi arkadaşını düşün yaptığı bu utanç verici anları hatırlıyor musun? yada hep düşünür müsün? aynı şey işte unutuluyor gidiyor... içinde fazla dert etme ders çıkar yeter.

bu da unutulup gidecek zamanında buna mı üzülmüşüm diyeceğin günler gelecek hatta birer komik anı olarak kalacaklar öyle düşünürdüm.

aynı korku-tiksinme ve uyuyamama bende de var, baş ucumda sinek ilacıyla yatarım gördüğüm an sıkmak için. varsa öyle bir şey dene. ilaç yoksa da odanın kapısını aç, ışığı kapat, başka bir odanın ışığını aç. yaratık da oraya gider ama gittiğinden emin ol eğer bu fobi çok ekstremse.

kuyruğundan iple yakala, oyna. o dediğinin de çaresi yok, bende mevcut misalen.

ortalarda yok hala, genelde evde birisi varsa onu çağırır ona öldüttürürüm ama şu an böyle bir imkanım yok. hayır zaten böcek de ortada yok, başka odada yatacağım artık.

ama bu böcek fobisini ne yapacam onu bilmiyorum. böcekten kaçayım derken aniden elimi falan kestiğim bile oldu yanlışlıkla, bi gün böcekten kaçayım derken arabanın altında bile kalabilirim diye kaldırımda giderken yola uzak taraftan yürüyorum, öyle bir adamım.

geçmiyor o fobi. en fazla, kendi başına mücadele etmeyi öğreniyorsun. ben de evde birisi varken ona öldürtürüm, ama tek yaşadığım süre boyunca, baş edebileceğim büyüklükteyse sinek ilacıyla, değilse, ya da örümcek falansa direkt elektrikli süpürgeyle daldım hep.