[]

bursa osmangazi mehmet aker ilkokulu vs tolga taştan ilkokulu

merhaba arkadaşlar, kısmetse 2-3 haftaya kadar bursaya taşınıyoruz, tayin yazımız onaylandı.

tuttuğumuz evin yakınında 2 tane ilkokul görünüyor yakın olarak. kızım bu sene 1. sınıfa başlayacağı için iyi bir okul arayışımız sürüyor.

adrese dayalı sistemden otomatik olarak tolga taştan çıkıyor ama mehmet aker aslında daha yakın mesafede fakat farklı mahalleye bağlı olduğu için çıkmıyor. internetten biraz araştırdım, çok bir bilgi bulamadım ama mehmet aker sanki ders dışı etkinlikler olarak daha başarılı gibi, bir de okul binası 2 katlı ve öğrenci sayısı daha az olduğu için daha çok hoşuma gitti. daha yakın oluşu da cazip geldi çünkü ağustosta doğum yapıp ufak bebekle kızımı okula götürüp getireceğim, daha az yol yürümek daha çok işime geliyor.

bu 2 okul hakkında bilgisi olanlar varsa duymak isterim. cevap verenlere şimdiden teşekkürler, sevgiler...

 
[]

bursa özel yapım uygun fiyatlı mobilya

merhaba arkadaşlar, kısmetse 2-3 haftaya taşınıyoruz bursaya. taşınacağımız ev bitmiş, bu hafta içinde eşimle gelip mobilya siparişlerini vermek istiyoruz ama mobilyayı özellikle de gardrobu özel ölçü yaptıracağız çünkü yatak odası dubleksin üst katı ve çatı hizası biraz alçak. biz de pay kazanmak için uzunlamasına 3-4 parça halinde bir gardrop yaptırmak istiyoruz ki bu evden çıkıp başka eve taşındığımızda yan yana koyamasak bile gittiğimiz eve göre bir yerleşim yapıp durduk yere yine gardrop değiştirmek zorunda kalmayalım.

bursada osmangazi ya da nilüfere yakın uygun fiyatlı yapacak ve çok gecikmeden teslim edebilecek mobilyacılar varsa önerebileceğiniz harika olur. inegöl mobilyacılar çarşısı varmış, fiyat performans açısından gidip bakmaya değer mi, çok aşırı kaliteli olmasına gerek yok ama 2 seneye de elimizde kalacak kadar kötü olmasın yeter ki. şu tarafa gidin, şuradaki çarşılara bakın dediğiniz neresi varsa, hatta yalnızca mobilya olarak da değil perdedir, halıdır önerebileceğiniz yerler varsa süper olur çünkü max 2 gün içinde siparişleri verip dönmemiz gerekiyor. haziran ortası gibi taşınacağız ve muhtemelen temmuz sonu gibi doğum yapacağım için eşyaların en geç temmuz ortası teslim edilmesi gerekiyor.

yardımcı olanlara şimdiden teşekkürler

 
fiyatlar ne durumdadir bilmiyorum ama ismo mobilya var karaman (nilufer)'de biz orada yaptirdik, iscilikten memnun kaldik


  • bollocks44  (30.05.23 15:44:49) 
İnegölde ufak üretim yerlerine girip güzel fiyata yaptırılabilir. Mobilya fiyatları el işçiliğinden dolayı artacaktır ama öncesinde numaralarını arayarak ön fiyat almanız mümkündür diye tahmin ediyorum. Nakliye işini de hallederler


  • Unde bach canim  (30.05.23 15:58:23) 
[]

bursalı ya da bursayı iyi bilen duyuruculara soru

merhaba arkadaşlar, 2 senedir nilüferdi, ihsaniyeydi, altınşehirdi diye arandıktan sonra artık taşınma vakti daralmışken bütçemize göre tanıdık vasıtasıyla osmangazi istiklal mahallesinde bir ev bulduk. sıfır bina, yaklaşık 1 ay sonra teslim edilecek, sahibi tanıdık olduğu için ben kiracı aramayayım aklım kalmasın evi size emanet edeyim, siz de ev aramakla, kaporayla, depozitoyla uğraşmayın gönlünüze göre dolaplarını, boyasını vs yaptırayım siz geçin dedi uygun fiyata. 2 aya taşınacağız, 3 aya doğum var ve ben ücretsiz izne çıkacağım orada bebeği emanet edecek kimseyi tanımadığımız için. tek maaşa düşeceğimizden maddi olanak olarak içimize sindi. bir de deprem gündemi varken binanın sıfır oluşu, 3 katlı binanın üst 2 katı dublex daire oluşu ve otoparklı oluşu içimize sindi.

ev sahibinin bize dediği bulgarların oturduğu, eski mahalle kültürünün yaşadığı, komşuluğun çok iyi olduğu, kendimizi yalnız hissetmeyeceğimiz ve zeminin de sağlam olduğuydu. evi gittik gördük, küçük bir ev, 2 çocuklu bir aile için biraz sıkışık olacak ama şartları çok iyi. bununla beraber güvenlik ve 1. sınıfa başlayacak kızım için okul kalitesi açısından hiçbir bilgimiz yok. biraz mahalleyi dolandık ne market görebildim, ne manav, ne kasap, ne üç buçukçu tarzı bir yer. sanki sanayi bölgesi gibi geldi bana. biraz aşağısında askeriye ve yunuseli havalimanı var, ecza koop var, anayola çıkıp az yürüyünce timsah arena görünüyor. otobüs durağına 200 metre falan ama metro durağı yürüyerek 20 dk görünüyor karaman metro istasyonu. ee işe giderken metro beklemesiydi, 3-4 durak yol gitmesiydi derken benim işe gidişim olacak 40-50 dk. ben istanbulda max 35 dk.da evden çıkıp işe giriyorum söylene söylene. bu da işime gelmedi açıkçası.

en kötü ihtimalle ücretsiz izin bitene kadar idare edip işe döndüğümde daha uygun bir yere geçeriz diye düşünüyoruz. muhitle ilgili olumlu ya da olumsuz bildiklerinizi yazabilir misiniz? hele ilkokul önerisi gelirse şahane olur. cevap verenlere şimdiden teşekkürler...

 
Halamın elli yıldır yaşadığı mahalledir. Çocukluğumda daha sık olmak üzere her sene bir iki defa gidiyorum ben de o taraflara. Evet göçmen mahallesidir, insanları iyidir. Diğer ev baktığınız yerler daha elit kesimler. Hemen hemen yaşadığınız yerden sonra gelen semtler yeni Bursa'yı oluşturan yerler o yüzden Nilüfer'den bakmayı bıraktığınız anda bakabileceğiniz en iyi yere bakmışsınız. Eski Bursa, mahalle kültürü vs İstiklal-Adalet-Hürriyet'te bitiyor gibi. Çevre yoluna bağlantısı yakın, şehir merkezine de Nilüfer tarafına da erişim o kadar zor değil. Metro konusunda haklısınız ama muhakkak ring seferleri vardır diye düşünüyorum komşulardan soruşturmak lazım.

Aslında market şudur budur olması lazım o taraflarda ama tam olarak neresinde olduğunuzu kestiremedim. Birkaç fabrika gibi yer var o yüzden sanayi bölgesi gibi gelmiş olabilir. Altınşehir'de yürüdüğüm kadar gece rahat yürümem açıkçası ama yine de Bursa'nın çok daha kötü yerleri var oturmak için o yüzden güvenlik konusunda da endişeniz çok olmamalı diye düşünüyorum.

Olumsuz şeyler düşünmeye çalışıyorum açıkçası direkt orada yaşamadığım için çok bir şey gelmiyor aklıma. Belki çocukların dışarıda oynaması için sokaklar çok dar bir durumda şu an çünkü her tarafı araba dolu. Aslında Karaman metrodan yürürken geniş bir park vardı, adını hatırlamıyorum orası olabilir nicedir oradan yürümedim.
  • black holes in the sky  (24.04.23 10:57:37) 
Açılın, Hürriyetli geldi. Doğduğum topraklar, 38 sene önce. O zaman Bursa'nın en yaşanılası yerlerindendi. Hürriyet İlkokulu'nda okudum, ekseri göçmen ailelerin çocukları olduğu için en başarılı ilkokullardan biriydi. Mahalle ortamını dibine kadar tecrübe ettik, taşınalı 25 sene oldu, komşularla annem hala görüşür. Market, manav vs her şey var, sizin gözününüze çarpmamış olabilir. Konum itibarıyla merkeze, batıya ve yeşil alanlara yakındır.

En son babaannemin vefatında gittim. Hala eski mahalle ortamı vardı ancak çok da göç almış halamın söylediğine göre. Önceleri evlerin kapıları açıktı, sokakta otururdu insanlar, şimdi herkes evinde ve cam pencere kapalıydı mesela. Ancak yine de bence oradaki Bulgaristan Konsolosluğu kapanana kadar aşırı bir değişime uğramamıştır, uğramayacaktır. Karaman çıkışında bir veteriner abi vardı, parazit ilacı almak için gittiğimde bisikleti dikkatimi çekmişti ve üzerine muhabbet ederken bulmuştuk kendimizi. Bu arada yaşlılar sağa sola hala bisikletle gider, herneyse, Bursa'ya tayini çıktığında sormuş neresi oturmak için iyidir diye, Avrupa'ya bak istersen demişler. Adam aramış durmuş Avrupa Mahallesi diye bir yer, sonunda anlamış ki Hürriyet için Bursa'nın Avrupa'sı diyorlar o zamanlarda. Tabi yıl 1970. İnsanlar çok açık görüşlüydü benim çocukluğumda, toplumun dönüşümüyle neye evrilmiştir bilmiyorum.
  • habarbey  (24.04.23 11:36:18) 
[]

kulak tıkanıklığı

günaydın sevgili duyurucular,

yaklaşık 3 haftadır korkunç bir boğaz enfeksiyonu yaşıyorum. ilk başladığında doktora gittim, hamile olduğum için çok bir ilaç yazamadı ama bir hafta boyunca antibiyotik, minoset ve boğaz gargarası kullandım. biraz hafifletti ama ilaçlar biteli 10 gün olmasına rağmen hala başım ağrıyor, burnum akıyor ve felaket öksürüyorum. ciğerlerim sökülüyor artık öksürmekten ve hala geniz akıntım bitmedi.

1 hafta önce muhtemelen sert bir şekilde burnumu silmekten ve geniz akıntısının rahatsızlığıyla burnumu çekip durmamdan sağ kulağım tıkandı. ağrı sızı yok yalnızca tıkalı. sanki kafamda basınç varmış gibi hissediyorum, ben suyun dibindeyim de yukarıdaki sesleri duyuyorum gibi geliyor.

bazen açılır gibi oluyor, bazen ikisi birden tıkanıyor. sakız çiğnedim, pipetle içecekler içtim, esnedim, yutkundum vs bi tık açılır gibi olup tekrar kapanıyor. kulak enfeksiyonu ya da kulak kirinden dolayı tıkanıklık olsa böyle açılıp kapanmaz sürekli kapalı kalır diye düşünüyorum ama emin de olamadım sizlerden fikir almak istedim.

burnumu çekmeye ve silmeye devam ettiğim, geniz akıntım geçmediği sürece geçmemesi normal mi, yoksa doktora gitmeli miyim sıkıntılı bir durum olabilir mi? ofiste 2 hafta boyunca tekim doktora gitmek de sıkıntı olacak diye erteleyip duruyorum ama kulakları elime vermezler dimi

cevap verenlere şimdiden teşekkürler, sevgiler

 
bi kulak burun boğazcıya görünün bence, geçmesini beklemeyin. çok rahatsız edici bi şey o. kulak kirinden de olabilir direkt. öyleyse zaten görür doktor ve temizler. geçmiş olsun çok


  • nathanieltroy  (16.03.23 11:06:53 ~ 11:07:25) 
Sinüs temizleme yapabilirsiniz tuzlu su ile. Etkisi olur diye düşünüyorum.
Sinüs rinse diye aratın

  • zimbirik  (16.03.23 13:50:29) 
sinüs rinse tam tersine kulak iltihabına neden olabilir. iç ve orta kulaktaysa antibiyotiksiz geçmez. dış kulak ise damlalar var. oksibor + siprogut ile çözersiniz.

tekrar okudum. çok sert burun çektiğin için akıntı kulak yoluna kaçmış. antibiyotiksiz geçmez.
  • gabe h coud  (16.03.23 17:02:51 ~ 17:03:57) 
[]

barbaros hayrettin'in hayatını anlatan kitap önerisi

hatıratları da olabilir. internette biraz baktım hep adı sanı duyulmamış yayınevleri var güvenip alamıyorum. bilindik yayınevlerinden hiç yok sanırım hep şakirt şakirt isimler görüyorum.

okuyup memnun kaldığınız kitap varsa önerileri duymaktan çok memnun olurum.

sevgiler...

 
Bro Türkçe kaynaklardan öyle bir kitap bulamazsın çünkü Barbaros Hayrettin 14-15. yüzyılda yaşamış bir kişi, o çağlarda da insanların hayatını kaleme alalım ileride bunlar değerlenir gibi bir mekanizma oluşmamış, olanlar da Barbaros Hayrettin'in savaşmaya gittiği ülkelerin tarihçilerinin yazdığı şeylerdir, onlar da yine büyük oranda akademik yayınlar. Benim Barbaros Hayrettin'e özel bir ilgim olmadığı için bu yayınları incelemedim ama bulursan bu şekilde bulursun, diğer türlü aradığında TRT dizileri gibi gerçekle alakası olmayan yaşam öyküleri bulursun.


  • Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet  (07.03.23 11:07:04) 
Ernle Bradford - Barbaros Hayrettin, Alfa Yayınları


  • oldtimer  (07.03.23 11:40:37) 
Abdullah Ziya kozanoglu nün türk korsanlari isimli romanini sahaflarda bulabilirseniz çok başarılıdır


  • deer hunter  (07.03.23 13:09:00) 
[]

ilçe tarım kedi çip randevusu alma

nasıl oluyor arkadaşlar? internetten bakınca çiple ilgili milyon tane bilgi ile veterinerler ve tarım müdürlüklerinden yapılıyor yazıyor ama e-devlete de baktım nereden nasıl randevu alacağımızı yazmıyor? Telefonla da ulaşmak imkansız gibi, arıyorum açmıyorlar bir türlü.




 
Size en yakın olanın telefonunu bulun google'dan, telefonla alın randevuyu.


  • chicha_v2  (08.12.22 14:45:04) 
[]

bilgisayardan anlayanlar bakabilir mi?

evdeki laptopa ssd alıp taktık 240gb.lık. dvd-rom'u iptal edip 1tb hdd'yi de caddy ile dvd-rom kısmına taktırdık. 4 ayrı kızak alıp denedik bilgisayar caddy ile takılan hdd'yi görmüyor. kızakları başka bilgisayarlara takıp denediğimizde çalışıyor ancak bizimkinde asla görmesini sağlayamadık. bilgisayarcıya götürdük bizim bilmediğimiz bir detay vardır diye, bios ayarları vs her şeyi yapıldı, format atıldı vs ama hala durumda değişiklik yok.

dvd-rom geri takıldığında da sıkıntısız çalışıyor bu arada. o kısımda da arıza vz yok.

hdd takılı olunca pc yavaşlıktan kullanılamıyor. ssd takılı kalsın desek o da hepi topu 240 gb, hiçbir şeye yetmeyecek.

ne yapılabilir bu durumda? cevap verenlere şimdiden teşekkürler

 
bilgisyar sağ tıklayıp yönet kısmında disk yönetimine bakar mısınız?

Belki sürücü harfi atanmamış olabilir.
  • demirKamil  (07.12.22 11:30:47 ~ 12:08:06) 
bir üstteki yanıtı da deneyin tabi. bizede sonucu yazarsanız, merak ettim.

görünmeyen hdd için format atılmasını anlayamadım. o bilgisayarcıya bence bir daha gitmeyin.

hdd-dvd rom uyumsuzluğu da hiç duymadım ama ve yaşanabilecek birşey değil gibi geliyor. hdd'nin takıldığında çalıştığından emin misiniz peki? hdd'yi bilgisayarcıda başka bir pc ye takıp denediniz mi?

istanbulda iseniz kadıköy yazıcılar'da -1.katta merdivenden iner inmez sol çaprazda notebook'cu var. oraya bir gösterebilirsiniz yakınsanız.
  • baldan kaymak  (07.12.22 12:41:07) 
@baldan kaymak evet farklı bilgisayarlara takıldı yedekler almak için herhangi bir sıkıntı yok hdd çalışıyor. çevremde pek öyle iyi bir bilgisayarcı da yok açıkcası, dediğiniz yere bir götürüp baktırabilirim en azından işinin ehline gitmiş olur.


  • kakamelsokoban  (07.12.22 12:44:32) 
o laptopun gücü hdd'yi beslemeye yetmiyordur belki? çok çekmiyor aslında, baktım 10 watt çekiyor demişler. ama laptop için her watt kıymetli. e hdd yerine zaten hdd kadar elektrik çeken ssd takmışsınız. tahmindir.


  • comp  (07.12.22 14:45:18 ~ 14:47:14) 
caddy'e ssd'yi taktığınızda çalışıyor mu? hdd'yi kendi yerinde ssd'yi caddy'de kullanmayı deneyebilirsiniz belki.

comp "hdd kadar elektrik çeken ssd" demiş de bu yanlış. ssd çok daha az güç tüketir. bu yüzden caddy'e ssd denenebilir diyorum zaten. dvd-rw için olan port hdd'ye yetecek gücü veremiyor olabilir. düşük ihtimal tabi bu çünkü sata güç muhtemelen iki slotta da paylaşılıyordur ayrı bi rail yoktur ama denenebilir.
  • konetsu  (07.12.22 16:04:59) 
hemen hemen aynısı başıma geldi işten anlayan bir arkadaşa götürdüm bazen slotlar yerine tam geçmiyor dedi biraz daha ittirdi ve hdd yi gördü.


  • jamswety  (07.12.22 18:14:51) 
@jamswety +1 bunu demek için gelmiştim. Bence %100 bu.


  • guitarissimo  (07.12.22 18:41:03) 
[]

age of mythology portable versiyon var mı?

yıllar önce ayıla bayıla oynuyordum steam indirimleriyle aldım daha oynamaya doyamadan şehir dışına eğitime çıkmam gerekti. buradaki pc.ye admin şifresi olmadan steam kurulmuyor işyeri pc.si olduğu için, oynayamıyorum ama çok da oynayasım var.

portable versiyonu varsa beni linkler misiniz oradan indirip oynayayım da dönene kadar idare etsin. eski yeni versiyon hiç farketmez. aom olsun yeter.

nette aradım, rus porno sitelerine kadar gittim bulamadım ordan burdan yönlendire yönlendire. bi buldurun be.

cevap verenlere şimdiden teşekkürler.

 
[]

erkek çorap ve boxer nereden alabilirim?

black fridaylerle eşime kaliteli ve güzel boxerlar ve çoraplar ve hatta atlet almak istiyorum. eminönüde falan dükkanları gezdim ama genç işi olanlarda fiyatlar çok yüksekti. trendyol ve hepsiburadada baktım nispeten daha uyguna kutulu güzel setler var fakat yorumları çok değişken. biri diyor xl 6lı set aldım içinde 2 tanesi m beden çıktı, diğeri diyor çok ince kumaş 2 yıkamada yırtılıyor vs. hediye olacağı için riske atmak istemiyorum ucuza kaçmış ya da uğraşmamış gibi olması ciddi paralar çünkü.

alıp da memnun kaldığınız markalar ya da trendyol, hepsiburadada falan mağaza ismi verirseniz çok şahane olur. cevap verenlere şimdiden teşekkürler, sevgiler...


 
Kaliteli ve güzel için intimissimi. Ben çok memnunum. Eminönü dediğiniz için fiyatlar yüksek gelebilir ancak hediye için değer kesinlikle. Marks and spencer'in ürünleri de kaliteli, modelleri de intimissimi'ye göre daha klasik. Oraya da bir göz atabilirsiniz. Rahatlık ve kalite olarak ikisi de oldukça memnun eder.


  • sele zeytini  (31.10.22 14:36:13) 
boxer da er kişi olarak mark@spancer süperdir.


  • jamswety  (31.10.22 14:41:54) 
Çorap; m&s
Boxer; h&m ve blackspade.

  • logisticsmanager  (31.10.22 14:49:23) 
m&s
h&m +1

  • ala09  (31.10.22 14:59:56) 
Modal tekstil malzemesi taşıyan boxerlar güzel.

Blackspade
Tchibo da satılan boxer
Ve Calvin Klein

Ayrıca atlet konusunda miorre iyidir.yada diğer markalar
  • Gebeş kaplumbağası  (31.10.22 15:00:10) 
hm uygun, mavi fena değil. boynerde ds damatta indirim oluyor bazen.


  • ayin yazari  (31.10.22 16:50:25) 
corap- h&m mavi jeans.
boxer - mavi
LCW hic almadim ama gecen baktim gayet iyi duruyor, tekrar ihtiyacim olsa ordan alirdim.
  • bay b  (31.10.22 16:58:54) 
çiftkaplan tabiki.


  • Hallegadola  (31.10.22 17:54:47) 
boxer icin mavi hayir ya, cok cabuk eskidi. ds damat olabilir bir de tommy falan da kotu degil. dagi olabilir


  • ala09  (31.10.22 20:08:26) 
[]

bursa nilüfer kaymakamlığında çalışan var mı aramızda?

selam sevgili duyurucular. kısmetse yaza ailecek bursaya tayin alıp gitmeyi istiyoruz. nilüfer kaymakamlığında çalışan biri varsa bana yardımcı olursa çok sevinirim. tayin için sormak istediğim bazı şeyler var. cevap verenlere şimdiden teşekkürler...




 
[]

kindle paperwhite 5 istanbulda uygun fiyatlı nereden alınır?

selamlar sevgili duyurucular...

elimde ilk versiyon paperwhite var hala sapasağlam ama artık desteklenmediği için ve fazlasıyla hantal olduğu için kendime yeni versiyonunu almak istiyorum.

hem kullananlara 4 ile 5 arasında fiyat farkını yansıtacak kadar çok yenilik olup olmadığını bilenlerden öğreneyim hem de mevcut ekonomik durumda istanbulda görerek en uyguna nereden alabirim onu öğrenmek istedim.

cevap verenlere şimdiden teşekkürler

 
fiyatları öğrenmek için sahibinden ve letgoda zaman geçirin:
sahibindende favori aramaları kaydedin ve bütün kindle pw. 5'leri favorileyin, bildirimleri açın, satılanlar zamanla size dip fiyatı tarif eder aşağı yukarı
letgoda site içinde ve gugıl üzerinden "kindle ppw. 5 letgo.com" diye aramalar yapın

istanbulda yazıcıoğlu civarında 2. el satanlar var heralde
ama belki internetteki istanbul konumlular daha uygundur, yazıcıoğlunda da internette de indirim sormayı unutmayın
  • comp  (21.10.22 11:36:05) 
[]

mariana çukuru belgeseli

merhaba arkadaşlar...

youtube'da falan kısa kısa videolara denk geldim ancak şöyle güzel bir belgesel var mı diye araştırdığımda bir sonuca ulaşamadım. okyanusun derinliklerinde yaşayan az bilinen canlılarla ilgili de olabilir. netflixteki denk geldiklerimi izledim ama daha da varsa izlemek isterim. bu tarz bildiğiniz güzel belgesellerden önerebilir misiniz?


 
deniz kıyısında küçük bir ahtapot, arkadaşın ayağına sarılıp şöyle bi tartmış, ağır gelince de vazgeçip kaçmıştı. biz bunun bayağı makarasını yapmıştık. netflix'te 'ahtapottan öğrendiklerim' diye belgesel var hacı tam senlik puhahaha derken dur bakalım nasıl bişeymiş diye bi izledik... bayağı beğendik. adamla ahtapot arkadaş oluyor, giderek yakınlaşıyorlar, sonra adam bi gün gelmeyince bu küsüp trip atıyor, sonra barışıyorlar falan derken izlenebilir.


  • onemoremile  (13.10.22 17:15:39) 
  • iwasbornonamountainside  (13.10.22 17:40:59) 
[]

kedi için hazneli mama ve su kabı

selamlar sevgili duyurucular. bu sene sevgili ailelerimiz sağolsun kudurmuş gibi evlenen evlenene, çoğu da şehir dışında. 4 düğün + 1 tatil olunca ortalama 8-10 günlüğüne evden uzak kalacağız.

annemler yakında oturuyorlar ama benim ev 5. kat ve asansörsüz. annem babam yaşlı insanlar, her gün gelip yoklayamıyorlar kediyi.

şu hazneli kaplardan alayım mama ve su için hem normal kaplarını doldurayım, hem de onlarda yedek dursun en azından annem ya da babam 2-3 günde bir gelip baksınlar, bizim yüzümüzden yorulmasınlar istiyorum.

internette yorumlarına baktım, genelde memnun kalmamışlar. şöyle bir tutup sallamayınca mama kendi dökülmüyor, su haznesi sıkmadan kaba dolmuyor gibi yorumlar var.

otomatik olanlarından düşünmüyorum çünkü çok pahalılar. biz normalde pek evden uzaklaşan insanlar değiliz, tatile de kediyle gidiyoruz ama bu sene gideceğimiz yerler kediye uygun değil diye götüremiyoruz. o yüzden idarelik, uygun fiyatlı bir şey arıyorum. 2 tane alacağım mama ve su için ayrı ayrı. çünkü yan yana hazneli olanlarda suyun içine mama düşüp suyu kirletiyormuş.

kullandığınız ve memnun kaldığınız ürünlerin linklerini atarsanız çok sevinirim. cevap verenlere şimdiden teşekkürler, sevgiler...

 
Biz kedilere normal kâselerle su ve mama bıraktığımızda da arkadaşlar 2-3 günde bir gelip bakıyor, ailenizin her gün gitmesine gerek yok ki?

Suyu farklı 3-4 yere bol bol koyun, mamayı da iki kapta bol doldurursanız rahat idare eder 2-3 gün. Hava sıcak, Aralık bırakabileceğiniz bir vasistas pencere de varsa yeter.
  • kobuzchu kiz  (03.06.22 11:41:56) 
KobuzchuKız+1 ... Fakat vasisdas pencereyi açık bırakmayın. Son iki yılda 3 kedinin ölümüne şahit oldum. Çok fena malesef. Sıcakta evin içinde sorun yaşamazlar. Endişeniz varsa banyo kapısını açık bırakın, yeterli serinlik sağlanır.

Bir de, su ve mama kabı olarak büyük boy tencereleri kullanabilirsiniz, ağır olduğu için devrilmez.
  • alfired  (03.06.22 12:18:15) 
[]

Düz vites araba almak enayilik midir?

Bir süredir almak istediğimizden bile daha iyi özelliklerde, paramızın da yettiği çok güzel bir araç bulduk 2.elde. Güzel de pazarlık oldu amcak sonradan fark ettik ki araç manuel vitesmiş. Sitede emsallerine göre 30 bin daha uygun. Satan kişi ev alacağımdan acil satmak için uyguna bırakıyor ve tam da o kadar paramız var. Onun üstü için kredi çekmemiz gerekiyordu.

Bize şu an için cazip geliyor, senede max 3-4 kez uzun yol yapıyoruz. Onun dışında haftasonu şehir içinde kullanıyoruz, ortalama haftada 1 gün.

Bu şartlarda bu arabayı almak yatırım olarak mantıklı mıdır? Yoksa borca da girsek 30-40 neyse daha fazlasını verip otomatik mi almalı?

Ben alıp çok zorlarsa yine satışa koyma taraftarıyım,aynı paraya bile gitse bindiğimiz kar kalır. Eşim de elimizde patlar, satamayız diye çekiniyor.

Ağır hasar, değişen vs yok bu arada, gıcır gıcır araba.

Sizlerden de fikir almak istedik, çok karıştı kafamız. Yarın almaya gidecektik normalde.

edit: araç skoda superb arkadaşlar, 2013 model elegance paket. henüz ilana düşmemiş link atamıyorum o yüzden. bir tanıdığımız aracılığıyla bulduk, suberb arıyoruz diye haber vermiştik arkadaşlarımıza.

 
bu tamamen kisisel bir karar. size dert olmuyorsa alin, yoksa almayin.


  • bora benim lan aslında  (27.05.22 01:12:06) 
kullanım için mantıklı, ama satmak içinse manuel almayın.

ucuzaysa bence alınır. ama manueller daha az değerleniyor daha zor satılıyor ona göre alın.
  • jelly bear  (27.05.22 01:14:13 ~ 17:21:59) 
Bu yoklukta her araba satilir. Ikinci elde duz vites otomatige gore sikintisizdir. Ben olsam alirdim. Sonucta sehir icin 1. Ve 2. Vites kullaniliyor. Mesele etmeye degmez. Arac icinize sinmis kacirmayin.


  • halk  (27.05.22 05:26:59) 
Yanlış anlamadıysam ayda 4 gün kullanacaksınız arabayı?
Uzun yolda düz vites daha iyi bile olabiliyor.

Ayda 4 gün için araba almak bile absürt denebilir, hiç değmez otomatik farkı vermeye, satarken de düşük km olarak satabileceksiniz nasılsa.
  • anneterligi  (27.05.22 07:35:39) 
Acaba satabilirmiyim diye dert ediyorsanız hızlı satılması için önemli olan aracın marka ve modeli. TR piyasasında sevilen bir araçsa manuel olması çok da önemli değil. Trafikteki araçların büyük çoğunluğu manuel, hatta bazı modellerin otomatik versiyonları problemli ve manuel olanları tercih ediliyor. Bence burada tek kriter eşinizin manuel kullanıp kullanamayacağı.

İkinci el piyasasında temiz araç denk getirip almak gerçekten çok zor, siz temiz bir otomatik bulana kadar aylar geçmiş olabilir ve otomobillere zam geldikçe bütçeye yama yapmak zorunda kalabilirsiniz.

Ne olursa olsun aracı alırken aceleye getirmeyin mutlaka işini düzgün yapan bir ekspere sokun, dış görünüşe aldanmayın.
  • Tutkun  (27.05.22 07:42:45) 
neden enayilik olsun?

ben satış sonrası hizmetlerde otomatik vitesli araçların (ki iyi olduğu söylenen aisinler falan bu) başına gelenleri söylesem dumur olursunuz.

ha bu arada emisyon normlarını karşılamak için markaların işine geliyor 8 ileri 10 ileri otomatik şanzımanlı araba yapmak. bu arada manuel şanzımanların da kalitesini yine maliyetten (ve bence sürtünme azaltma kaygısından dolayı - yine emisyon) kaliteyi düşürenler var.

------

ben manuelciyim. hem kullanım tarzı, hem de hizmet kolaylığı açısından.
  • rain when i die  (27.05.22 08:35:26) 
Bir an önce al


  • etna  (27.05.22 08:36:33) 
enayilik değil ama pişmanlıktır. 30 bin daha verilir otomatik vites için. ben almazdım. haftada bir gün şehir içi, yılda 3-4 uzun yol az değil. otomatik verken düz vites asla kullanmam.


  • gabe h coud  (27.05.22 09:54:03) 
Sizin gibi arabayı haftada bir yada iki kullanan biriyim. Benimki de manuel. Sırf az kullandığımdan dolayı otomatiğe geçmiyorum. Bir rahatsızlıkta vermiyor bana manuel kullanıyor olmak. Bence direk alın temiz araba bulduysanız. Daha düşük fiyata satarsınız ama daha düşük fiyattan alıyorsunuz zaten. Olması gereken o.


  • mysticriver  (27.05.22 10:12:11 ~ 10:12:28) 
Benzer bir durumda geçen sene kendimizi çok zorlamamak adına 2020 model manuel bir araç aldık çok memnunuz. Keşke daha önce alsaymışız.

Biz de haftada bir kullanıyoruz çoğunlukla, arada da uzun yola memleketlere veya gezmeye falan gidiyoruz.

Açıkçası o zamana kadar kiraladım hep, şimdi de araba olmasa olurdu belki ama kapının önünde dursa dahi araba büyük konfor. İstanbul gibi yerde bile toplu taşımada aktarmadan aktarmaya koşarak gideceğim yerlere trafiğe rağmen daha kısa sürede gidiyorum.

Maalesef evler çok pahalı olduğu için araba artık en ulaşılabilir yatırım aracı oldu. Durduğu yerde de km az olduğu için değer kazanıyor günden güne.

Dediğiniz gibi en kötü piyasasına satarsınız hayal ettiğiniz gibi olmazsa.
  • chicha_v2  (27.05.22 10:30:47) 
enayilik değişken bir kavram. otomatik vitesli araç fiyat farkı tr de çok yüksek. araç fiyatları zaten şu an akıl almaz bir durumda. eğer araç 300bin tl üzeri ise almayın satarken zorlanırsınız. araç 300bin altı ise daha rahat satılır.


  • mikahakkinen  (27.05.22 10:32:00) 
Eğer büyükşehir trafiğinde yoğun bir şekilde kullanılacak olsaydı her türlü otomatik vites derdim ama anlattığınız şartlarda ekstra 30 bin vermek çok gereksiz olur bence. Bulmuşken alın geçin derim.


  • thracia  (27.05.22 10:33:52) 
Benim takıldığım başka nokta var, emsallerine göre 30 bin daha uygunsa bu zamanda havada kapışılması lazım aracın!

Yani siz "alsam mı almasam mı" diye düşünürken çoktan satılırdı, bir sıkıntı olmasın?

Otomatik konusu ile tamamen kullanıcı ve aracın piyasadaki potansiyel alıcılarıyla alakalı.

Mesela piyasada daha çok kadınların tercih ettiği bir model ise, manueli zor satılır.
  • John Bloor  (27.05.22 10:34:37) 
istanbul'da satisi zor oluyor.
Yatirimlik olarak almazdim eger istanbul'daysan.
Ben kendi aracimi cok zor satmistim, arayan butun kadinlar manuel deyince kapatiyordu.
Zaten musterinin yarisi boyle elendi gitti.

Ama bu araba esnafin sevdigi bir modelse kimse manuele falan takilmaz alir.
Ornegin opel manuel araci kolay satamazsin ama egea aninda gider. Esnaf manuel kullanabiliyor.
  • divit  (27.05.22 10:46:15) 
Alıp satma olayını bilmiyorum ama manuel bu şartlarda çok rahat kullanılır. Zaten bir süre sonra manuel mi otomatik mi anlamıyorsun sürerken.


  • kaptan maydanoz  (27.05.22 11:22:26) 
Keşke model de yazsaydın, daha güzel cevaplar verilirdi, modelin piyasasını ve modeli tanıyan insanlar net cevaplardı.


  • John Bloor  (27.05.22 11:33:05) 
Bence tek problem superb nin manuel olması. Üst segment bir aracı kullanacak / alacak kişiler otomatik olsun isteyebilir. Ha bana sorsanız araba alacak olsam manuel alırdım. Bakımı tamiri kolay, eh haftada 1 kez kullanacaksanız da büyük dert olmaz. Temiz olduğuna eminseniz üstüne piyasaya göre ucuza alacaksanız kaçırmayın. Suberb güzel araba.


  • yercekimini kendine ceken adam  (27.05.22 12:31:08) 
Enayilik değil ama kullanım zorluğu oluyor.

Özellikle İstanbul'daysan trafik, yolların inişli-çıkışlı-virajlı yapısı, trafik ışıkları derken ben kesinlikle manuel vites kullanmak istemezdim. Tabi bütçe meselesi. Bunları göz önünde bulundurup tercih yapmak lazım.
  • Lethe  (27.05.22 14:46:01) 
Çevremden gördüğüm kimse manuel araba almak istemiyor. İlerde satarken zorluk yaşayabilirsiniz. Bunun dışında kişisel bir tercih siz okayseniz neden almayasınız. Benim fikrim, ikisini de sürmeyi biliyorum ama araba gibi şu şartlarda sık değiştiremeyeceğim bir şeyi asla manual almazdım.


  • bubiruyaolmali  (28.05.22 13:13:25) 
Araba superb ise hayatta manuel almam. Hele aradaki fark 30binse alinmaz.

O seviyedeki(para olarak) arabalari manuel uretmek bile sacmalik.
  • divit  (28.05.22 13:29:16) 
[]

skoda octavia ve dsg şanzıman sorunu

selam sevgili duyurucular. malum ev almak artık hayal oldu, son faiz indirimiyle 1 milyon altındaki tüm evler 2 milyon bandına tırmandı hiç boş hayalin peşinde koşmayalım arabayı değiştirelim dedik.

elimizdeki arabayı satıp üstüne biraz daha koyup minimum 2015 model skoda octivia alalım istiyoruz. bunu tercih etme sebebimiz tamamen içinin ve bagajının geniş oluşu. arkada gerektiğinde 2 çocuk koltuğunun arasına ben rahatça sığayım, uzun tatillerde sorunsuz gidebilelim, 4-5 sene rahatça kullanabilelim düşüncesi

2. çocuğumuz henüz yok ama seçimden sonra mülteci sorunu çözülüp ekonomi biraz düzelirse kızımızın bir kardeşi olsun istiyoruz, en çok da kendisi istiyor işin aslı.
edit: arabayı çok beğenerek aldık, tüm expertiz sürecini ve sonrasındaki bakımlarını yaptırdık ancak 1 sene bile kullanmadan dsg şanzımanı elimize verdiler ve 45-50 bin tl arası masraf açtı bize. onu yaptırdık daha 1 ay bile sağlam binemeden yakıt pompasından, alt takımlardan ses gelmeye başladı. elde avuçta ne varsa tamire verdiğimiz için götürüp baktıramıyoruz bile nasılsa yaptıramayız şu aralar diye. diyeceğim o ki bizim gibi benzer endişeleri yaşayıp alayım mi diyen olursa almayın kardeşim. bundan sonra dsg araçlar Allaha yakın bize uzak :(
aynısını seat leon isterken de yaşamıştık aman dsg şanzımandan uzak durun dedi herkes diye almaktan vazgeçtik. şimdi baktık octavia da dsg şanzımanlı ve skoda kullanan kimle konuştuysam herkesin bi elinde patlamış. 5 sene önce 5 bin lira girdi, 3 sene önce 9 bin lira girdi, geçen yaz 15 bin girdi diye anlatıyorlar. satacağımız arabayı ekspere soktuğumuzda eksperle görüştük seneye kafadan 20 bini var dsg şanzıman arızasının dedi hepten korkuttu.

ne dersiniz dsg şanzımanlı araba alınır mı, yoksa hiç riske girmeyip şunu al o da geniştir dediğiniz araba tavsiyelerine açığım.

opel insignia baktık, turbo arızası var o da 20 bin civarı tutuyor dediler, ona da korktuk.

cevap verenlere şimdiden teşekkürler

 
Ben dsg şanzımanlı araç tercih etmiyorum. Ama her araçta kronik sorunlar var. İnsignia'nın dizel olanları (1.6 cdti) ile aynı motor bir aracı kullanıyorum, turbo sorunu duymadım. Benzinli olanlarında turbo manifold çatlağı problemi vardı. Ama ne alırsanız alın masraf riski hepsinde var. En sorunsuz denilen Japon araçlarında bile bu risk var. Ben dsg gibi kronik sorunlarını artık herkesin bildiği araçları tercih etmiyorum. Bunun dışında abartılı olmayan sorunları kabullerek araç alıyorum.

Not: İş arkadaşım Skoda Octavia dizel dsg aracının şanzımanını 17 bin liraya yetkili serviste yeni yaptırdı.
  • Abdurrahman  (10.05.22 11:13:46 ~ 11:16:31) 
Sorun istemiyorsanız Japon alacaksınız ama tabi onlarda bir 0 sorun gibi bir durum yok. Toyata modellerine bakın.
Diğerlerine gelecek olursak, Fransızların motor ve şanzımanını beğeniyorum ama onların da elektrik ve aksam arızası eksik olmuyor. DSG şanzımanın 2020 sonrası araçlarda yeni versiyon ile sorunsuz olduğu söyleniyordu ancak, bir yandan da pandemi sonrası düşük kalitede üretime geçilmesi nedeni ile de yeni sorunların görüldüğü söylenir oldu.

Neyse işin özü 2015 DSG almak kumar, bir şey olmaya da bilir elinizde patlyadabilir. Sorun istemiyorsan, servisle çok işim olmasın diyorsan Japon alacaksın ama onlarda da bu sorunsuzluk politikası nedeni ile özellikler ve konforun daha düşük olduğunu gözlemliyorum.
  • yeninesiltupcu  (10.05.22 11:33:54) 
türkiye değil sadece, başka hiç bir ülkede başkasının 6-7 sene kullandığı otomatik şanzımanlı arabayı almam. ne tork konvertörlü olsun, ne dsg tarzı çift debriyaj olsun. güvenmem çünkü.

--------

opel insignia B'lerden bahsediyorsan B16DTH dizel motorlarda göreceğin problemler uç noktalarda şunlardır;

1) sürekli kısa mesafe giden arabalarda silindir dengesizliği hata kodları çıkar. kurum bağlıyor çünkü motor (euro 6).

2) kurum birikmesi ve dengesiz çalışma triger zincirinin erkenden ses yapmasına da neden olur.

3) turbo problemi dediğin aslında p2598, genelde turbodan çıkmaz. wastegate kurum yapar, yağ pompası yeterli yağlamaz vesaire.

4) bir de dizel otomatik kombinasyonu, kullanım tarzına göre narindir. şanzımanı eline alan çok var özellikle filo araçlarında.

5) euro 6.2 (2019 üstü) insignia dizellerde bir de adblue var, düşman başına (2.0 dizellerde euro 6.1'de de var).

tabi bu problemler kullanım tarzına göre de değişebilir. kullanıcı her gün kontağı açar, en az 50 - 60 km otobanda basa basa gider, motor temiz kalır, düzgün çalışır, bu problemler yaşanmaz.

nadir olsa da insignia 1.5 turbo benzin (LFV motor) almak daha mantıklı. İşte o motorda uygun yağ kullanıldığı vakit evladiyelik oluyor. ben 65 yaşındaki aileme ikinci el araba konusunda bunu tavsiye ettim. buldular. aldılar ve memnunlar.

not: otomotiv satış sonrası hizmetlerciyim (makina mühendisi).


--------

edit: sakın ha euro 6 dizel almak gibi bir hata yapmayın. bakkala bile arabayla giden insanın arabasının her yeri kurum bağlamıştır. yakıt kalitesi de malum zaten. o kurum ilaçla vesaire de temizlenmez. çatır çatır zımpara, sand blasting vesaire yapmanız gerekir. ne alırsanız alın mutlaka benzinli alın, benden sizlere tavsiye.
  • rain when i die  (10.05.22 11:38:16 ~ 11:40:19) 
5-6 senedir dsg'li araç kullanıyorum, biri 2015 a3 sedan 1.6 tdi şirket aracıydı, diğeri 2018 a3 1.5 tfsi. ikisi de hayvan gibi kullanmama rağmen saat gibi çalışıyor, km de 70 bin bandında. keza 2016 golf kullanan arkadaşım var 1.2 tsi, 90 binde hiç bir sıkıntısı yok. yani bu biraz şans işi sanırım. tek yaptığımız şey bakımları mutlaka zamanında yetkili serviste yaptırmak, yetkili servis bakımlı bir araç bulursan bence alınabilir diye düşünüyorum.

bu arada hangi arabayı alırsan al 7-8 yaşında bir araçta ufak tefek arızalar çıkacaktır, yani sen her halükarda bi 10-15 bin kenarda tutacaksın öyle düşün. kesinlikle sorunsuz araç istiyorum dersen atmosferik motorlu bir toyota alabilirsin ama performansıyla hayattan soğutacak bir emekli dede arabası olduğunu da unutmamak lazım.
  • roket adam  (10.05.22 11:44:20 ~ 11:45:42) 
sıkıntısı olmayan belli problemleri olmayan araç yok. risk almak istemezseniz japon konfor performans alman. bir yerden feragat etmen lazım. dsg illa sıkıntı yapcak diye bir şey yok ancak yapma ihtimali yüksek. 2015 model bir araç preminyum değil ve otomatikse risk her zaman vardır. artık tamir ücretleride artıyor 2sene önce iyi niyetler 4bin tlye halletmişlerdi şimdi 3le çarpın. suva yönelmenizi öneririm suvun tek sıkıntısı sedan kadar değer kazanmaz.


  • mikahakkinen  (10.05.22 12:18:27) 
[]

arsa alıp prefabrik ev kondurmak

selam sevgili duyurucular, malum artık istanbulda ev almak imkansız hale geldi, istanbuldan da kaçıp gidemiyoruz iş durumlarından. bari haftasonları kaçacak bir yer alalım diye düşünüyoruz.

istanbula yakın yerlere bakıyorum sahibindende. pek bir yer de bilmiyorum ama akla ilk gelen yerler çatalca, sakarya vs şu an için.

ilk olarak istanbul avrupa yakasında araçla rahatla ulaşılacak nerelere bakabilirim bunlar için öneri alabilirim.

ikinci olarak da diyelim bulduk aldık bir arsa 300 - 500 m2 bir yer. buraya tatillerde gidip konaklamaya yetecek kadarlık bir prefabrik ev ya da tiny house tarzı bir şey kondurabiliyor muyuz? yoksa onu kondurabilmek için ilanda şöyle böyle yazması gerek diye şartları var mı?

tek amacımız pandemi yüzünden 4 duvar arasında büyümüş kızımızı haftasonları ve resmi tatillerde oraya götürüp rahatça koşup oynamasını ve temiz hava alabilmesini sağlamak. gitmişken de 3-5 gün kalacak bir standarda sahip, nispeten uygun fiyatlı bir konut uydurmak.

bazısının durumu tarla, bazısının durumu bağ&bahçe diye geçiyor. tarla olursa konut olmaz bağ bahçeye izin var ya da tam tersi bir durum var mı?

başka dikkat etmem gereken detaylar da varsa duymak isterim. cevap verenlere şimdiden teşekkürler, sevgiler...

 
söküp çalıyolar. haberlerde bile çıktı.

yaptırırsın evi, bakarlar kimse yok yer tenha sırf hurda parasına bile söküp söküp parçalar satarlar.
  • killerbee  (19.04.22 11:11:43) 
İmarlı arsaysa normal inşaat prosedürünü uygulayarak yapabilirsin.
Tarla vs ise arazi en az 5000 metrekare olmalı, evin yüksekliğine, büyüklüğüne, yola uzaklığına falan çeşitli kısıtlar var.
Yani betonarme bina ile prefabrik konut arasında hiçbir fark yok.
  • Mirket  (19.04.22 11:28:38) 
Tiny house tekerlekli olduğu için tarlaya koyabilirsiniz. Bu anlamda arsa bakmanıza gerek yok. Ama tavsiyem elektiriği suyu olması yönünde, bu anlamda 200.000 tl civarı bütçede çatalca subaşında bir arkadaşımın İlgilendiği bir proje var , yanyana parsellenmiş yerler. Elektiriği suyu kapısına kadar getirilmiş. Yanlış hatırlamıyorsam 160-200.000 tl civarında fiyatları var. Özelden numaranızı paylaşırsanız sizi arattırayım.


  • lekesiz zihin  (19.04.22 11:31:37) 
Mirket +1

Ayrıca uygun fiyatlı diyorsanız prefabrik eleniyor zaten. Çelik maliyetleri korkunç derecede arttığı için prefabrik yapı ucuz değil. Tek katlı küçük bir ev istiyorsanız betonarmeye bile girmeden yığma yapı yapabilirsiniz.
  • temasettin  (19.04.22 11:40:36) 
Ayni motivasyonla favoriye ekledigim 3-5 ilani mimar arkadasa gonderdim, bu ilanlarin hepsi dolandirici demisti.

Ozellikle satin alma karari verdikten sonra mutlaka bir bilenle isi yurutmek lazim. Hissedar vs varsa o arazide tam bir kaos.
  • brkylmz  (19.04.22 11:53:22) 
Bunlar da çok uygun değil artık.
Geçen sene bile 700bin liralardan fiyat veriyorlardı ki 2 milyona kadar teklif gördüm:)

Bir de altyapısı vs oldukça uğraştırabilir.

En önemli maliyet ise arsa... Ne olursa olsun merkezi noktalara ve yollara yakın bir yer isteyeceksiniz. Ormanın içinde rahat edemezsiniz hem ulaşım hem güvenlik yüzünden. Haliyle arsa fiyatları yine kafa kafaya gelecek.

Yani arsa+prefabrik ev ya da tinyhouse derseniz o bölgede ortalama bir daire maliyetine yaklaşırsınız. Bir de uğraşması var tabi inşaatı, altyapısı, izinleri vs.

Bir de tüm bu maliyetin ve uğraşın üstüne evi söküp götüreceklerini düşünmek, stresi bile yeter.

Bir diğer konu komşuluk... Bölge...
Maalesef bu tarz işlerin yapılabileceği kırsal bölgelerde insanlar sizi bezdirebilir. Özellikle şehirden gelenleri yolunacak tavuk gören bir güruh var.
Hemen komşu arsanızın sahibi bir sabah bahçenizin ortasına çit çekebilir. "Burası tapuda benim görünüyor, sen şu kadar geçmişsin" der. Arsayı aldığınız adamın 3. dereceden kuzeni çıkar gelir. "bu arsada benim dayımın da hakkı vardı, paylıydı bu arsa, tapuya işlenmedi ama bak noter tastiği var, yazılı vasiyet var, kayıtları var 50bin ver yoksa tapuya gidicem" der. Antik mısır'da çok basit geometri hesaplarıyla çözülebilen konular 2022 Türkiye'sinde maalesef hala çözülemiyor:D

Maalesef ülkemizin bürokrasisi ve imar düzeni bu tarz romantik planlar için fazla kaotik.

Nef'in falan arsa projeleri oluyor. Onlardan makul bir şeyler yakalanabilir ki geçen sene görüştüğümde 60 70 binliraya tiny house konulabilecek arsalar satıyorlardı. En azından muhatap alınabilecek bir şirket var.

En azından şunu vadediyor, etrafta bir altyapı, bağlantı yolları, elektrik, su, civarda dükkanlar ve hastane okul gibi tesisler. Belki güvenlik vs... TAbii bunu vadediyor ne oranda tamamlayacak onu zaman gösterecek:)

Çanakkale, sakarya gibi yerlerde bu tarz projeleri var. Ama son fiyatlar nedir inanın bilmiyorum.
  • anten  (19.04.22 11:53:55 ~ 15:38:34) 
arkadaşlar konuya ilişkin hiçbir şey bilmediğimi biliyordum duyuruyu açarken ama kendimi bilgi anlamında 0 noktasında sanıyordum, yorumları okudukça görüyorum ki -8 falanmışım, iyi ki de bu duyuruyu açmışım bodoslama gidip dağın başında kurdun kuşun ortasında dolandırılmadım.


  • kakamelsokoban  (19.04.22 12:59:49) 
belediye isterse gelip yıkar ama onun yerine tekerlekli tiny house'lar var. aracın trafik sigortası falan oluyor, bu şekilde yapınca hiç sorun olmuyor.

www.vagoonhouse.com

5.000 metrekare arsan varsa oraya dam yapabilirsin.
  • liberal  (19.04.22 14:44:12) 
Arkadaşların bazısı fazla evhamlı çıkmış. Yakın zamanda hisseli arazi alıp satmış biri olarak, hisse konusunda çekinmeniz gereken bir şey olmadığını söyleyebilirim.

Yani tapuya gidiyorsunuz, arazinin tüm hissedarları kayıtta çıkıyor zaten. Satın alırken bütün hissedarlar gelip imza veriyor, parasını alıyor, konu kapanıyor. Gelmezlerse satın al(a)mıyorsunuz. Sonradan "burası aslında benimdi" diye bir şey çıkma durumu yok. Satın almadan önce kadastrosunu da yaptırıp, tarlanın sınırlarını net belirleyip, kendinizi iyice garantiye alabilirsiniz. Yine arıza çıkaran olursa polisi arıyorsunuz, gelip çok güzel ilgileniyorlar.

Evin altyapısını off-grid yöntemlerle çözmek de çok zor şeyler değil. Yani 50-100 bin arasına çıkabiliyorsunuz işin içinden, nasıl bir şey istediğinize göre değişir.

Fakat belediyeyle uğraşmak sıkıntı. Prefabrik ev için bile evi onaylatmanız gerekiyor, ve tüm bu kağıt kürek işleri 30-40 bin lira tutabiliyormuş, ki belediyeden belediyeye değişiyor bu da. Yani her belediyenin kendi kuralları var, o yüzden başınıza ne geleceğini önceden kestirmek güç.

Prefabrik ev fiyatları ucuz değil. Yani minimum temel inşaat için 250-300 bin lira gibi düşünün. Üstüne yukarıda söylediğim maliyetleri + arsa maliyetini eklerseniz yarım milyondan aşağı çıkmak zor.
  • plutongezegendegilmi  (19.04.22 14:48:32) 
[]

göz kapağı alerjisi

selam sevgili duyurucular, bu seneki bahar alerjim gözlerime vurdu. alerjik rinit yüzünden aksırmalar, tıksırmalar, hapşurmalar, burun akmaları derken sağ üst göz kapağım şiş, kızarık ve kaşınıyor. kendimi tutamayıp kaşırsam hepten kuruyup pul pul dökülmeye başlıyor.

evde zyrtec, allerset falan antihistaminik bir şey kalmamış. eczaneden ilaç alacağım. en son aerius vermişti doktor hap olarak ama hiçbir işime yaramadı açıkçası.

ofisteki 2 arkadaşın ikisi de 2 hafta izinli, bir şekilde doktora randevu bulabilsem bile işyerim izin vermez, onların gelmesini beklerken de kaşımaktan gözümü kör etmek istemiyorum.

eczaneye gidip ilaç alacağım. kortizonlu kremler falan kullanmak istemiyorum açıkçası. kullanıp memnun olduğunuz antihistaminik özellikle göz damlası varsa yazar mısınız çıkışta alıp kullanmaya başlayayım.

cevap veren herkese şimdiden teşekkürler.

 
DELODAY, alerjik rinit ile ilişkili, hapşırık, burunda akıntı ve kaşınma, konjesyon/burun tıkanıklığı, aynı zamanda gözlerde kaşınma, yaşarma ve kızarıklık, damakta kaşınma ve öksürük gibi semptomların giderilmesinde endikedir.

artı oalrak benim yaptığım poşet çayı bardağa at demlendikten sonra çıkar hafif sulu kalacak şekilde gözlerinin üstüne koy çok rahatlatıyor.
  • jamswety  (04.04.22 16:10:16 ~ 16:11:37) 
[]

balıkyağı kokusu halıdan nasıl çıkar?

neredeyse dolu şişe elimizden düştü kırıldı, 2 halıya birden yayıldı. şişede mis gibi tutti frutti kokarken şimdi leş gibi kokuyor halılar, parkeler durulmuyor evde kokudan.

halıları 3 kere yıkadım bol deterjanla makinede ama yıkandıkça hepten içine işledi sanki. kapalı balkona astım, koku bütün odalara yayıldı. aksi gibi de istanbulda hava kötü. ne halıları balkona asabiliyorum, ne evi havalandırabiliyorum.

ay balık kokusundan da nefret ederim, gerçekten oturamıyorum evde.

ben bu kokudan nasıl kurtulabilirim? cevap verenlere şimdiden teşekkürler

 
Lysol gibi koku bakteri gidericileri deneyin bir de


  • freebird5406_2  (08.03.22 14:22:37) 
Sirkeyle silmeyi deneyebilirsiniz


  • nax  (08.03.22 14:39:35) 
[]

3. doz covid aşısı sonrası adet düzeninde bozulma

ilk 2 dozdan sonra sorun yaşamadım. hatta 2. dozdan sonra ağrısız, sızısız ve daha bile düzenli oluyordum adetlerimi.

kasım ayında covid geçirdim, aralık ayında aşımı oldum. covid sonrası bozulabiliyor dediler ama geçen ay sorunsuz adet gördüm.

bugün itibariyle 12 gün gecikti adetim. geçen hafta perşembe günü test yaptım, negatif çıktı. bugün yine yapacağım ama negatif çıkarsa yine gidip kan vermeyi düşünüyorum.

başka aşı sonrası adet düzeni bozulan var mı? özellikle aşıya bağlıyorum olayı çünkü farklı olarak içtiğim bir ilaç, geçirdiğim hastalık ya da düzenimi bozacak herhangi bir şey olmadı.

cevap verenlere şimdiden teşekkürler, sevgiler...

 
ben 3. aşıdan sonra 10 gün erken regl olmuştum, etrafımda aşıdan sonra regl gecikmesi yaşayan arkadaşlarım da oldu. bence gitmişken bir kadın doğum uzmanına da görünmenizde fayda var, belki başka bir sorun vardır.


  • evde liyakat kalmamis  (04.02.22 14:42:30) 
sözlüğe bakarsanız pek çok kişinin yaşadığını görebilirsiniz.


  • rose parks  (04.02.22 14:45:04) 
  • komando kani var bende  (04.02.22 15:20:17) 
[]

bursayı bilenler bakabilir misiniz? (anksiyete krizi içerir)

Selam sevgili duyurucular. eşimin işi dolayısıyla 2 3 aya bursaya taşınma durumumuz var. uzun zamandır bunu konuşuyorduk, bir anda netleşmeye başladı işler ancak biz pek araştırma yapmamıştık. önümüzdeki süreci iyi değerlendirmemiz lazım.

şöyle bir üstünkörü yaptığımız araştırmayla oturmak için en iyi yerlerin nilüfer ve mudanya olduğunu söylediler. 4 yaşında bir kızımız var iyi anaokulu, ilkokul vs imkanları bulunan, çok kalabalık ve gürültülü olmayan (istanbuldan biraz da o yüzden kaçıyoruz çünkü) bir yer bulmak istiyoruz.

lakin bir yandan da inanılmaz bir deprem korkum var benim. biz bursaya gidiyoruz heyoo diye müjdeyi verdiğim herkes naptın sen bütün şehrin altından fay hattı geçiyor güle oynaya ölüme gidiyorsun vs diyerek anksiyete krizlerimi azdırdı resmen! haritalar falan attılar nilüferin altı komple fay hatta bursa tamamen deprem bölgesiymiş. google'a yazdığımda da zeminin tamamen alüvyal toprak olduğu, binaların %65i civarının depreme dayanıksız olduğu falan yazıyor.

durum böyle olunca önceliğimiz sağlam zemin ve sağlam ev oldu haliyle. hem sağlam hem de iyi okullara yakın nereleri önerirsiniz? bir de tutacağımız evin sağlam olup olmadığını nasıl anlayabiliriz? mesela maks 5 yıllık bina olursa kafamız rahat olur mu?

maks 3000-3500 kirayla en fazla 3 katlı hatta mümkünse 1-2 katlı ve bahçeli ev bulabilir miyiz? müstakil olarak değil de az katlı apartman dairesi. lüks vs değil de güvenlik peşindeyiz daha çok. ikinci olarak da iyi okullara yakınlık.

bir de önerebileceğiniz kreş ve anaokulu varsa süper olur, muhiti belirledikten sonra okul araştırmasına da gireceğiz çünkü.

bilgi verenlere şimdiden teşekkürler

 
Ailem bursada oturuyor (bursalı değiliz) o yüzden yanlarına giderken mudanyadan çok geçtim özellikle sahile yakın bir çok yeni bina var. 2019 sonrası (yapı denetim sistemi katılaştı, beton numunelere aselsan üretimi takip çipleri koyma zorunluluğu, yapı denetim-müteahhit müşteri ilişkisi kaldırıldı) yapılan binalar daha bir projeye uygun yapılsa da 5 senelik binalarda da problem çıkacağını sanmıyorum. Yönetmelikte güvenlik katsayısı gayet yüksek şekilde üretime izin veriliyor. Ama burası türkiye, canın garantisi yok diyelim. Bir de izmirdeki deprem gibi kötü duvar ve sıva işçilikleri nedeniyle depremde üzerinize sıva düşmeyeceğini bilemeyiz tabii ki

Fay hattına yakındır evet fakat bu deprem merkez üssünün nerede olduğuna göre değişir.

Nilüferi görmüşlüğüm var fakat pek gezme imkanım olmadı. Dediğim gibi mudanya sahil gayet lüks konutların yapıldığı yerler. Emek metroya doğru bu yapılar devam ediyor.
  • Unde bach canim  (21.12.21 12:07:38) 
hocam öncelikle bu iş şans işi.
,
yani tabi bina yeni olsun, deprem gözetilerek yapılsın ama 12 binalık sitede, 4 tanesi un gibi olurken, 4 tanesi 90 derece öne yatmış, 4 tanesinde hiç zarar yok camları bile kırılmamış. yani tamamen o binanın oturduğu zeminin yapısından dolayı. bu dediğim olayı gölcük depremi helikopter görüntüleri diye yazarsanız bulabilirsiniz.

google haritalardan bi bakın, setbaşı denilen bi semt var, se başı'nın sonunda yukarıda dümdüz bir cadde var ve bu cadde böyle polis okuluna kadar dediğiniz gibi müstakil evlerle dolu. lokasyon uyar mı uymaz mı hiç fikrim yok.

ama tabi öyle villa tipi bursa içinde haliyle çok zordur bütçeye göre.
  • killerbee  (21.12.21 12:47:09 ~ 12:49:47) 
eğer evden çalışacaksanız mudanya bir ihtimal olabilir derim. aksi halde düşünmeyin bile. çünkü trafiği berbattır. bütün şehir bir gidiş bir geliş 2 yolda günü geçiriyor. sokaklar dar, park imkanı azdır. ve hafta sonu tüm bursa mudanya'ya akar. çıldırırsınız. gerçek manada çıldırırsınız.

ayrıca gemlik üzerinden geçen fay hatta körfezden mudanya'nın çok yakınından geçiyor. verdiğiniz fiyat aralığında en iyi ve en yeni evleri Özlüce bölgesinde bulabilirsiniz. Burası Bursa'nın Ataşehiri denilebilir. Gerçi burasının zemini büyük oranda bataklık ama uzmanların da dediği gibi deprem değil konut öldürür, jetgroud kazıkla yapılan temele sahip bir binada endişeniz minimum seviyeye düşebilir. Ayrıca bölgede çocuğunuz için çok iyi kreşler ve okullar da mevcut. Metroya yakın bir ev tutarsanız arabanıza gerek bile kalmaz. Ha eğer deprem korkunuz çok ağır basarsa Bursa'da en iyi zemin Çekirge semtinde olduğu söylenir. Burası 70 ve 80'li yılların en lüks semtiydi Bursa'nın. Hala oturan kalitesi diğer yerlere göre bir nebze de daha iyidir. Oraya bakabilirsiniz.
  • duster  (21.12.21 13:10:39 ~ 16:37:37) 
Daha önce benzer durumda bir süre Bursa'da yaşamış biri olarak Özlüce ve Balat bölgesine bakmanızı öneririm, evlerin çoğunluğu yeni ve merkezi güzel yerler.


  • mysql34  (21.12.21 13:54:59) 
Deprem konusu o kadar tesadüf ki... Haklısınız korkmakta ama bence bunun için bir destek alın derim yoksa yaşanmaz öyle.

İki örnek vereyim, 17 ağustos marmara depreminde eskişehir'de bir bina yıkılmış. Ne alaka değil mi? ama olmuş.

Bir diğer arkadaşımsa en çok etkilenen bölgelerden birinde sağlam bir evde kurtardı kendini.

Sanıyorum şehrin bir tarafının zemini daha iyi. o fiyatlara belki mudanya dolaylarında ev bulursunuz.
  • anten  (21.12.21 14:11:21) 
Üçevler veya çamlica bolgelerine bakin. Hem sakin hem de az katli binalar, villa tipi konutlar vardir. Ozluce yeni yerlesim elbet binalar saglamdir ama ova ve zemin bataklik. Dedigim bolgeler ise yuksek bolgeler. Ozel okul bakimindan oldukca zengin bir ildir bursa.


  • rockinside  (21.12.21 16:18:12) 
[]

İstanbul eminönü ps3 oyun kolu almalık yer vs kol tamir ettirmelik yer

Selamlar sevgili duyurucular. Doların henüz şahlanmadığı günlerde çıksın da ps5 alırız diyerek ihmal ettiğimiz ps3'e güncel ekonomik şartlar neticesinde ağlayarak geri dönmeye karar verdik. Bir süredir kullanılmayınca kollar şarj olmuyor, zaten eski bayağı sanırım artık ömrünü tamamladı. 3 tane orijinal kol var üçü de saatlerce şarjda kalıp şarj ışığı yansa bile tepki vermiyor.

Eğer istanbul avrupa yakasında uygun fiyata tamir ettirebilecrğimiz bir yer varsa ilk tercihimiz bu olur ama tamir görse de 3 5 güne pert olur derseniz yenisini almak daha cazip olur.

Eminönü, mercan, tahtakale vs o civarlarda uygun fiyata kablosuz dualshock kol nerede bulabilirim? Ya da istanbul avrupa yakasında nerede tamir ettirebilirim?

Cevap verenlere şimdiden teşekkür ederim. Sevgiler...

 
altınhan'ın 2 ve 3. katlarında tamirciler var.
doğubank'ta da ps malzemeleri satan bir sürü dükyan var.

  • ankarakecisi  (10.12.21 19:10:01) 
[]

birlikte yaşadığınız kişi böyle davransa sinirlenmek normal mi?

merhaba arkadaşlar. öncelikle hesap sahibi değilim. benim duyuru hesabım olmadığı için arkadaşımdan ödünç aldım bu soruyu sorabilmek için.

eşiniz olur, kardeşiniz olur, ev arkadaşınız ya da anne babanız farketmez.

Diyelim ki tost yapıyorsunuz ikinize de, onunkini hazırladınız pişiyor, sizinkinin de malzemeleri kesme tahtasının üzerinde. gelip sohbet ederken sizin tostunuzun malzemelerini yiyip gidiyor.

yemek yaptınız tabaklara pay ettiniz. onun tabağını mutfaktan sofraya götürdünüz, taşımana yardım edeyim diye geldi, sizin tabağınızdan yiye yiye götürüyor içeri. tabak sofraya bir geliyor yarısı yok. ya da tam tersi siz kendi tabağınızı önce sofraya koydunuz diyelim, siz onunkini getirene kadar çok da acıktım he diyip yine sizin tabağınıza yumuluyor.

dışarıda yemek söylüyorsunuz, hızlıca kendininkini bitirip sizin tabağınızdan yemeğe, içeceğinizden içmeye başlıyor.

meyve soyuyorsunuz, soruyorsunuz sen de ister misin diye, yok ben yemeyeceğim diyor. meyve tabağını içeri koyup geldiğinizde yarısından fazlasını yenmiş buluyorsunuz, meyve de güzelmiş ama diyor gülerek.

bir yanım kendime kızıyor bu kafaya takılıp büyütülecek bir mesele değil diye, ama bir yanım da yıllardır neredeyse her yemekte bunun tekrarlandığını ve normal bir davranış olmadığını hatırlatıyor.

paylaşmaktan kaçan biri değilim, sadece yiyeceğimin mıncıklanmasını, benden başkasının ellemesini istemiyorum. her seferinde soruyorum sen ne kadar istersin diye, onun söylediğinden de fazla payı ona veriyorum ama her seferinde tabağımdan yeniyor, bardağımdan içiliyor. kendisine hiçbir şey söylemedim bu arada, dile getirmeye utandım açıkçası ne küçük hesapların insanıymışsın diye düşünür gibi geliyor.

ya bundan bahsetmek bile ayıp geliyor bu arada ama tanıdığım kimselere anlatıp normal mi diye soramadım. buranın anonimliğinden faydalanmak istiyorum şu an.

canımın sıkılmasına değecek bir durum mu bu, yoksa abartıyor muyum? cevaplar için teşekkürler.

 
evet bu sinir bozucu bir durum :)

"sadece yiyeceğimin mıncıklanmasını, benden başkasının ellemesini istemiyorum."

yeterince açık bunu ona da söyleyecen işte
  • freebird5406_2  (08.11.21 14:18:00 ~ 14:19:20) 
sen haklısın, ben olsam bir ayar verirdim ufaktan ortamı da çok germeden.


  • veritaslibertas  (08.11.21 14:18:56) 
Birlikte yaşadığınız kişinin asalak olduğunu gösteren bir durum. Böylesi evlat olsa eldivenle bile sevilmez.


  • apocalipy  (08.11.21 14:19:30) 
Buradaki sorun iletişim eksikliği bence. Ben açıkça söylerim mesela. Ben tabağimdan yiyecek alınmasından hoşlanmıyorum. Ne kadar yediğimi bilmek istiyorum al bak senin tabağın burda, daha da istiyorsan git mutfaktan al. Bitti. Halen yaparsa kavga çıkarırım net. O bana kabalık yapacak ben dile getirmeye mi utanicam yani.


  • old possum  (08.11.21 14:20:56) 
bu duyurunun aynısını noktası noktasına kadar bir ara açmayı düşündüm (yıllar önceye ait bir arkadaşımın durumu aklıma gelmişti) ama sonlarda yazdığın "bundan bahsetmek bile ayıp geliyor" meselesinden dolayı yazmamıştım. bu kadar benzerlik olamaz şok oldum duyuruyu okurken. aynılarını yaşadım neredeyse.

bir zamanlar benim de böyle bir arkadaşım oldu üniversite 2 falandık. çocuk biraz yiyici biriydi. olabilir benim için problem değil. ne zaman dışarıdan yemek söylesem "yok olm ya ben zaten çok yiyorum dikkat edeyim kendime" der, gelen siparişimdeki patatesi, pizzaysa yarısını, tavuk falansa 3-5 çatal alır, ne kendisi doyar ne de bana keyifle yemek yedirmezdi. bu huyu iyice batınca bir gün biraz sert çıkıp olm bak hamburger alıcam sana da söylüyorum falan dedim de, giyinip yok ya çıkacam 10 dk'ya saçmalama falan dedi. 40 dk'da gelen siparişe kadar evden çıkmayı uzattı ve tahmin ettiğim gibi benim siparişteki kolayı "kanka ben şunu alıp çıkayım" falan deyince iyice patlayıp buna bağırdım sinirden. o da 10 dk tirat attı yok ev arkadaşına bir kolayı çok gördün bilmem ne ne açgözlüsün edebiyatı yaptı. böyle çok olayı var. bir defada bimden temizlik eşyası almaya gitmişken sabah okula götürmelik sandviçler için 2-3 çeşit peynir malzeme falan almıştım da ona sorduğumda "huahah bimden alınır mı ya? abi bim ürünü yenmez" demişti de nerdeyse her şeyi kendisi yemişti bir gün bile yapamamıştım okul için sandviç falan :d

şimdi tabi senin tanıdığa ve benim arkadaşa falan genel olarak baktığımızda muhtemelen yaptıklarının ne kadar kalitesizce ve aptalca olduğunun farkında değillerdir. yani "ulan ayıp olacak ama napim çok açım yiyim ya" de se başım gözüm üstüne omzunu sıvazlar afiyet olsun derim ama bunlar farklı bir vaka. benim inanılmaz canımı sıktığı için kendisinden ev arkadaşlığı mevzusunu kapatıp ayrılmıştım. size de tavsiye ederim çünkü bunu yazıp iyice kafanıza dert ettiğniizden sonra kurtuluşu pek olmuyor maalesef. abarttığın bir durum da değil, böyle çok insan var. empati herkesin yaptığı bir şey değil haklısınız
  • avatar is back  (08.11.21 14:24:08) 
Sinirlenmek normal de bunu soylememek anormal.

Dunyanin en titiz insaniyla yasayan onun bile pis huylari oluyor. Soyledin duzelmediyse o zaman problem edersin.
Sen adama soylemezsen iyi bir sey yaptigini bile dusunuyor olabilir.
  • divit  (08.11.21 15:46:46) 
Abartmıyorsunuz. Bundan bahsetmek de ayıp falan değil, çok normal bir şey.

Lakin siz bu tarz tiplere bu davranışlardan hoşlanmadığınızı belirttiğinizde kuvvetle muhtemel "senin malın da amma kıymetliymiş, al yemeğin senin olsun" tarzında trip yiyeceksiniz. Olsun.

Ben olsam konuştuktan sonra işler düzelmiyorsa sırf bu sebepten ev arkadaşlığımı sonlandırırdım.

Not: pinti değilim.
  • pispinti  (08.11.21 15:54:11) 
ben joey gibiyim. yemek paylaşmayı hiç sevmem. ilk seferde tepki gösteririm.

joey doesn't share food.

aslında ben hiç bir şeyi paylaşmayı sevmem. dasdsada
  • dafuq  (08.11.21 16:01:14) 
Bahsettiginiz kisinin cok yuksek ihtimalle duygusal yeme bozuklugu var, durtu kontrol problemleri olmasi da cok olasi. Bu konularda profesyonel yardim almasi da gerekiyor her seyden bagimsiz.


  • cleric  (08.11.21 16:02:10 ~ 16:02:19) 
normal değil, abartmıyorsun. başıma geldi erkek arkadaşımdı, yazılacak çok şey var ama noktayı koyayım, ayrıldım.


  • mobydick  (08.11.21 16:02:45) 
Bunun tam tersini yaşadık biz evde. Tabağımdaki bitiremediğim yiyeceği sessizce eşimin tabağına bırakma huyu geliştirdim. Eşim 2-3 hafta dayanabildi, "Şunu yapacağına sen yer misin diye sor, ben yine senin tabağından alır yerim ama bir şey demeden önüme bırakma, hiç hoşlanmıyorum," dedi. Ben de adam haklı lan dedim kendi kendime, özür diledim, ondan sonra dikkat ettim aynı şeyi yapmamaya.

Yani demek istediğim şu ki, açık açık konuşun. Sinirlenmek normal de bunu soylememek anormal. +1
  • kobuzchu kiz  (08.11.21 16:20:05) 
Benim kuzenim de böyleydi. Öncelerden problem etmiyordum ama ev arkadaşı olup birlikte yaşamaya başladıktan sonra bu iş daha fazla gözüme batmaya başladı haliyle. Ben de açıkça söyledim, dokunma diye. Düzgün bir insan olduğu için bu uyarıdan sonra trip falan yemedim. Davranışını sonlandırdı.


  • invictae  (08.11.21 16:20:42) 
Siz haklisiniz yemege cok duskun biriyim yiyen kisiyi anlamaya calisiyorum ama yok bu yemekle ilgili degil asiri ayip ve gulerek kamufle ediyor ayibini. kesinlikle soylemelisiniz ister ciddi ister sakali. ozel alan ihlali gbii bir sey bu da


  • ala09  (08.11.21 16:35:32) 
43 kiloluk hiçbir şey yemeyen bir tip olarak ben bile sinirlenirim. açgözlülük bu işte.


  • rose parks  (08.11.21 18:03:44) 
şu hareketi bana karşı 2. kez yapmaya yeltendiği an benden alacağı tepki kimseye aynı şeyi bir daha yapmamasını sağlar. o kadar diyeyim.


  • erenderk  (08.11.21 18:06:15) 
bunu kendisine aktardınız mı? bize, buraya aktardığınız gibi... Bence haklısınız fakat insanca belirtildiğinde sorun olacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bazı insanlar kendisinden çok karşısındakinin yediğini beğenir, hoşuna gider. Çapraz sipariş verdiğim zamanlar oldu. Büyütmeyin böyle şeyleri, çözüverin.


  • sparkle kiddle  (08.11.21 19:15:18) 
Valla yillardir tekrarlanan ve senin uyuz oldugun biseye ses cikarmamak da ilginc cidden. Bu durumu dillendirmeme bence sorunun kendisinden daha buyuk bir sikinti. Yillarca bu duruma bisey demediysen ya da tepki gostermediysen senin icin sikinti olmadigini da dusunmus olabilir.

Ben olsam direkt 'yeter tikindigin, bize de birak' falan derdim. Olmadi ben de onun tabagindan yemeye baslardim. O durumda o zararli cikacagi icin bir daha yapmazdi sanirim.
  • j r r tolkien hayrani  (08.11.21 20:44:22) 
Unutamayacağı bisey yapmalısın. Öncesinde ben yemem dediği biseyi orana burana (mesela burun deliğine ya da başka bi yerine) sürüp o yediğinde de sürerkenki videosunu kendisine gosterebilirsin.


  • Kirmizibavul  (08.11.21 20:45:13) 
normalleştirme çabalarınıza hayranım. bildiğin sana saygısı olmayan birisiyle yaşıyorsun, kan da olsa sınır koymak lazım, kan değilse zaten bir daha görüşmeyin bile. bunu yapan neler yapmaz.


  • do you remember me  (08.11.21 20:48:26) 
Bence aşırı sinir bozucu. Bir daha olduğunda "Sana sordum ne kadar istiyorsun diye. Daha da fazla istiyorsan bir dahakine daha da fazla söyle ona göre koyalım ben yiyeceğim kadar koyuyorum kendime" şeklinde düzgünce uyarabilirsiniz. Çekinecek bir şey yok o yerken çekiniyor mu :)


  • eatpraylaw  (08.11.21 21:41:39) 
[]

ev wifi ağından telefonda video izleyememek

merhaba sevgili duyurucular. evde 24mbit vdsl paket kullanıyoruz internet için. bilgisayar ve tv üzerinden bağlandığımızda youtube, stremio, iptv gibi uygulamalarda rahatça video izleyebiliyorum ve hız testinde de 24 olmasa bile 21 22 mbit hız çıkıyor. telefondan bağlanınca ise videolarda sürekli donmalar, takılmalar oluyor ve hız testi yaptığımda maksimum aldığım hız 6-7 mbit civarı oluyor fakat o kadar bile alamıyorum çoğu zaman. telefondan bir şey izlemek azap oluyor. tv'den bir şey izlerken aynı anda eşim, kızım ve ben telefondan internete bağlansak bile donma, yavaşlama olmazken yalnız telefon üzerinden bağlandığım zamanlarda bile tek cihaz aktif olmasına rağmen sıkıntı yaratıyor. mobil internette sorun yaşamıyorum ancak wifi ağındayken tek bağlı cihaz telefon olsa bile videoları izlettirmiyor.

sorun neyden kaynaklanıyor olabilir? cevap verenlere şimdiden teşekkür ederim, sevgiler...


 
modemden kanal değiştirebilirsiniz, modemin konumunu ya da açısını da değiştirebilirsiniz. gerçi 6-7 mbit ile bile takılmamalı ama muhtemelen sinyalle alakalıdır.


  • orient blue  (21.10.21 13:24:15) 
[]

iptv içerik sorusu

selam arkadaşlar. geçen hafta eve iptv aldık. genel olarak memnunum ama içerikler umduğum kadar çok değil. örnek vermek gerekirse sex and the city uzuun zamandır blutv'de var ama iptv'deki blutv içerikleri içinde yok. diğer platformlardaki çoğu dizinin de yalnızca 1-2 sezonu var gerisi yok. tüm iptv sunucuları aynı içeriği mi kullanıyor yoksa başka bir yerden üyelik açsaydım daha dolu içerikli yayınlar elde eder miydim? ortalama fiyatları çok bilmiyorum bir yakınımın tavsiyesiyle güvenilir diye burayı seçtim ve gerçekten cüzi bir miktar verdiğim için şikayet etmiyorum. ama üyelikten üyeliğe içerik farkediyorsa yenileyeceğim zaman ona göre seçeyim en azından diye bilgi almak istedim.

cevap verenlere şimdiden teşekkürler.


 
hayir hepsi ayni icerigi kullanmiyor. baska iptv saticisi deneyin. almadan once deneme yayini isteyin. ona gore icerige bakip karar verin.


  • buenosdias  (20.09.21 10:42:30) 
Her üyeliğe ayrı kanal var


  • monicapp  (20.09.21 10:52:00) 
iptv'lerin çıkış noktası spor kanalları olduğu için blutv vs içerikler biraz göz ardı edilmiş olabilir. bir de dizilerin genelde şu anda ünlü olanlarını koyuyorlar. sex and the city gibi eski dizileri koymakla uğraşmalarına değmez diye düşünüyorlar herhalde.


  • co2s2  (20.09.21 12:15:53) 
[]

masal ve oyun terapisi eğitimi

merhaba sevgili duyurucular, ben masal terapisi eğitimi almak istiyorum. psikolojiyle ilgiliyim, bulduğum kaynakları okumaktan keyif alıyorum ama konuyla ilgili bir eğitimim yok. yalnızca kişisel ilgim sonucu araştırma ve okuma yapıyorum.

instagramda falan dolaşırken daha önce yaptığım araştırmalardan ötürü sanırım bir sürü kurumun eğitim reklamları çıkıyor. hepsi sertifika/diploma e-devletten sorgulanabilir vs yazıyor ama benim için öncelik bir sertifika olmasından ziyade kaliteli eğitim olması.

ileride bu alanda çalışmak istemekle beraber hiçbir şey olmasa bile 4 yaşında kızım var, ona faydam dokunur diye düşünüyorum. illa maddi bir getirisi olması şart değil şu an için işimden memnunum.

eğitim kalitesini bildiğiniz ve bu eğitimi veren önerebileceğiniz kurumlar varsa yazın lütfen, çok memnun olurum. şimdiden hepinize teşekkürler, sevgiler...

 
Hepsi para tuzagi sakin gitmeyin.


  • dedim ben sana  (31.08.21 15:29:32) 
Hepsi para tuzağı +1
Geçen bir reklam çıktı fundem ece erdem diye bir kadınmış. Katılayım dedim ama alandaki arkadaşlarım kadının her konuda eğitim verdiği ve hiç yetkinliğinin olmadığını söylediler mesela

  • anais  (31.08.21 17:12:07) 
Bu kadar boş bir eğitim görmedim. 1.000 küsür liraya power point sunumu atıp yalandan bir sınav yapıyorlar. Berat görmese gurur duyardı.


  • neymis  (01.09.21 00:35:19) 
[]

anksiyete atağı geçiriyorum sanırım

günlerdir, hatta haftalardır üst üste felaket haberleri duymaktan psikolojim çok kötü bozuldu. 4 yaşında bir kızım var. zaten o doğduğundan beri sürekli korku halindeyim ona bir şey olursa diye. durduk yere aklıma kötü ihtimalleri getiriyorum şöyle olursa naparım, böyle olursa naparım diye çözüm yolları üretiyorum. yolda giderken araba caddeye azıcık hızlı girse bi anda yoldan çıkacak bizi ezecek gibi geliyor, ya da kızım elimi bırakıp birden caddeye fırlayacakmış ve ben tutamayacakmışım gibi hissediyorum bazen. evdeyken de şu anda deprem olursa ne yaparız korkusu var. çok şükür evi olabildiğince korunaklı hale getirdim her türlü ev kazası ve depremde devrilebilecek şeylere karşı ama zihnim sürekli alarm halinde. genel olarak sakinleşemiyorum, gece yatağa yattığımda bile saatlerce uyuyamıyorum bazen olabilecek kötü şeyleri düşünmekten.

önce ülkeye mültecilerin dolması, kızım genç kız olduğunda sokakta rahatça dolaşabilecek mi endişesi, ya yolunu keserlerse, ya zarar verirlerse, nasıl korurum, dışarı çıkma diyemem ama çıkınca da hep bir risk vs. önceden korkularım nispeten önceye aitti. sonra yangınlar, yanan insanlar, hayvanlar, evsiz barksız kalanlar... tam yangınlar söndü yardımlar yerine ulaşıyor derken suriyeliler yetmezmiş gibi tipi bozuk afganlar doluştu ülkeye. on sene sonra naparım derken şimdi bile kızımı okula götürüp getirirken huzursuzum. oturduğum yer istanbul, fatih suriçi. buralar zaten birleşmiş milletler gibi her milletten insan var. hep diken üstündeyim, hep gergin ve savunma halindeyim. ülkenin durumu zaten belli ekonomik ve sosyolojik çöküş hali ayrı geriyor. ben çok mutlu bir çocukluk ve gençlik yaşadım ama kızım benim o yaşlarıma geldiğinde başka ülkede mülteci olmak zorunda mı kalacak, iç savaşın ortasında mı yaşayacak diye düşünmekten delireceğimden korkuyorum.

şimdi de bozkurttaki sel videolarına denk geldim salak gibi oturdum izledim bir de. videonun sonunda biri "çocukların cesetlerini poşetlere dolduruyorlardı anne" dediği yerde videoyu aniden kapattım ve nefesimin kesildiğini hissettim.

direkt sahne geliyor aklıma kızım sokakta oynarken sel sularına kapılıyor ve bir şey yapamıyorum. yazdıkça biraz daha nefes alabilir haldeyim ama ofiste yalnızım, dışarı çıkma şansım yok ve bu duyuruyu yazmaya başlayalı yaklaşık 25 dk oldu ben ara vere vere yazıyorum. nefes alamıyorum kalbim çok hızlı atıyor. bağıra bağıra ağlamak istiyorum içim yanıyor. o annelerin yaşadıklarını, o çocukların yaşadıklarını düşünüyorum elimde olmadan.

düşünmemi durduramıyorum! zihnimi susturamıyorum kendime de kızıyorum benim daha empati yaparken fenalaştığım şeyi insanlar yaşadı, yaşıyor. daha başımıza neler gelecek belli değil üstelik başımızda beklenen büyük istanbul depremi var.

bilmiyorum yazarak rahatlayabiliyorum şu an çünkü konuşabileceğim kimsem yok, sanırım en kısa zamanda da psikolojik yardım almaya başlamam lazım. sıtma tutmuş gibi titriyorum şu an, dişlerim bile birbirine vuruyor, sakinleşemiyorum, ağlamaya başlarsam susamayacağımdan korkuyorum.

hiç mi güzel gün göremeyeceğiz artık, bir daha gülüp eğlenemeyecek miyiz? evde bile 1 2 dk mutlu olsam vicdan azabı gibi oluyor insanlar ne halde ben burda gülüp eğleniyorum tuzum kuru tabii diye. hayatı kendime zindan etmeye başladım.

üstelik sosyal medya olmasa bunların hiçbirinden haberimiz olmayacak. haberlerde şöyle bi kısa özet verip geçiyorlar sanki ufak bir şeyden bahseder gibi. durumun vehametinden çoğu kişinin haberi yok!

ben artık kafayı sıyırıyorum diye eşim kafamızı dağıtmak için tatil ayarladı, yola çıktığımız andan eve girinceye kadar da haber izlemek, sosyal medyaya bakmak yok dedik. normalde yolculuğa gideceğimiz zaman aşırı mutlu olurdum, müzik açıp valiz hazırlardım güle oynaya. onu bile yapmak gelmiyor içimden.

sürekli kötüyü düşüne düşüne kötüyü çağırıyorum gibi geliyor. elimden geldiğince felaket bölgesindeki insanlara yardım ediyorum, kendi çevremde de çantamda mamalarla, su kaplarıyla geziyorum ama benim etim ne budum ne elimden gelin sadece bu kadarı.

bu kadar üzüntü yeter, ben artık mutlu olmak istiyorum diye düşünmek bencillik midir? elimden gelen yardımı yaptım bundan sonrası beni aşar zaten diyip içimi ferahlatmak istiyorum ama olmuyor. sosyal medyaya giriyorum bakıyorum kimsenin umrunda değil o tatil storisi atıyor, beriki yediği yemeği paylaşmış, ötekisi birilerine atarlı giderli laflar sokarak gönderi paylaşıyor. ya son 10 günde yüzlerce belki binlerce can öldü bu ülkede. ben mi abartıyorum nasıl bu kadar umursamaz olunabilir?

nolur arkadaşlar gelin dertleşelim, konuşup rahatlayalım, ben en büyük derdimin yuh 450 lira doğalgaz faturası mı olur olduğu günleri çok özledim. çocuğum diş çıkardığı için günlerdir uyumuyor diye dünyamın karardığı günleri çok özledim. dertsizlikten sikko sorunları büyütüp aşılmaz dağlar gibi şımarıklık yaptığım günleri çok özledim. işyerindekilerle takışıp iş üstüne iş kitleniyor diye söylenmeyi özledim.

sizin psikolojileriniz nasıl?

edit: gerçekten bok gibi bir psikolojiyle ve nefes alamadıkça dura kalka yazdım. bazı yerlerde saçmaladıysam ya da kendimi tam ifade edemediysem kusuruma bakmayın lütfen.

 
hepimizin psikolojisi böyle. ben ve eşim de tam olarak böyle hissediyoruz. özellikle pandemi ve sonrasındaki süreç hepimizi etkiledi. ama bu süreçte mesela twitter'ı kaldırdık, ekşiye girmemeye çalışıyoruz, instada haber paylaşan siteleri engelledik, yani bilmemnerdeki afganın bilmemnesine maruz bırakmıyoruz kendimizi, bunları bilmek zorunda da değiliz esasında. eğer bu uyaranlardan uzaklaşmazsanız psikolojik problem yaşamamak elden değil. 7 24 olumsuz haberlere maruz kalan bir insan normal kalamaz. gerekirse gidin bir 3310 telefon alın, bilgisayarda bu siteleri engelleyin ama bu haberlere (ve özellikle video - fotolara) maruz kalmayın derim.


  • roket adam  (13.08.21 14:29:44) 
Twitter ve Instagram'ı kaldırdım. Twitter hesabımı dondurdum hatta. Ekşi'deki haber başlıklarını okumuyorum. Ankara'daki saldırıdan dün arkadaşlarım konuşurken haberdar oldum, sel felaketini de ailem söyledi. Duymak, bunlardan kaçınmak mümkün değil gibi ama sosyal medyadan kaçınmak kesinlikle işe yarıyor.

Ben henüz üniversite öğrencisiyim, TR'de önü açık 2 3 bölüm var bence ve onlarda okumuyorum :D Yeğenim 2.5 yaşında, yaz aylarında vakit geçirme fırsatımız oluyor ve ona baktıkça hem onun hem kendim için güzel bir gelecek pek hayal edemiyorum ben de...

Bütün bu felaketler yaşanırken insanların normal hayatlarını sürdürmesine bir şey diyemiyorum ben. Evet belki hiçbir şey yokmuş gibi davranmak duyarsızlık çoğumuzun hayatı zaten kötü. İnsan başına gelmedikçe bilmez böyle şeyleri ama şahsen benim yapabildiğim tek şey bağış oldu. Afet bölgelerine gidip yardım etme imkanım olmadı ne yazık ki. Birçok insan da sosyal medyada bağış kampanyalarını vs paylaşıp bağış yapıp vicdanını rahatlatıyor ben de dahil olmak üzere. Bir insana ufak bir yardım bile önemli sonuçta.

Ben kendimi sizin kadar yıpratmazdım ama. Hakikaten zor günler geçiriyoruz ve kendiniz için daha da zorlaştırmayın :(
  • black holes in the sky  (13.08.21 14:37:47) 
Sizin durumunuz cok kotuymus, bence bir psikiyatra gorunun. Evet herkesin psikolojisi cok bozuk ama siz bu olaylardan once de anksiyeteli bir insanmissiniz (kizim elimi birakirsa, tutamazsam vs yazmaniz bana bunu dusundurdu) o yuzden hayati kendinize ve sevdiklerinize daha da zorlastirmamak adina modern tiptan yararlanin derim. Gecmis olsun.


  • kuehles blondes  (13.08.21 15:54:24) 
psikolojik olarak benzer bir durumdayım. neyse ki çocuğum yok, ama olmamasının en büyük sebebinin çocuk istemeyişim olmasını isterdim. ülke bu haldeyken, biz bu psikolojideyken çocuk sahibi olmak çocuğa haksızlık gibi geliyor artık. en çok da bu sebeple aile kurmak istemiyorum. zorlasam yurt dışına gitme şansım var ama ya geride bırakacaklarımız? ailem, kardeşlerim. küçük kız kardeşimin çocukluğu pandemiye denk geldi mesela, ne okula gidebildi ne dışarı çıkabildi. gençliğinde kim bilir nelerle uğraşacak. her şey hep kötüye evriliyor gibi geliyor. hiçbir sorunu sağlıklı bir ortamda tartışamıyoruz. kim olduğu belli olmayan insanlar hiçbir sağlık veya kimlik kontrolü olmadan yaşam alanlarımıza yığılıyor, ama "bu iş normal değil, olacaksa da bir uyum politikası/eğitim programı vs olsun" diyorsunuz ne hikmetse ırkçı oluyorsunuz. tecavüz-taciz korkusu çok gerçek bir korku benim için, ama bu veya benzeri kaygılar en ummadığımız insanlar tarafından 3 kuruşluk konfor olarak addediliyor. kaldı ki, ülke doğalında da güvenli bir yer değil zaten. devlet mevlet de yok. herhangi bir şeyi paylaşıp tartışamadığımız ortamda neye nasıl çözüm üretilebilir onu da bilmiyorum. ne kendim güvende hissediyorum ne de yakınlarım için olduğundan daha güvenli bir ortam sağlayabileceğimi sanıyorum. keşke hiç doğmasaydık gerçekten.


  • kimberly  (13.08.21 16:18:41) 
Öncelikle bütün bu konularda endişelenmekte son derece haklısınız. Ancak yorumlarda yazdığı gibi haber siterlerini onu bunu engelleyip "olanı görmezden gelmek" sadece kafanızı kuma gömmekten ibaret olur. Evet daha az kötü habere maruz kalırsınız ve bir miktar psikolojiniz rahatlayabilir ancak etraftan haberiniz yokken nereden nasıl bir tehlike geleceğini de kestiremeyip hazırlıksız yakalanma ihtimalleriniz her bir olay için artar ve en önemlisi de gerçeklerden nereye kadar kaçabilirsiniz?

Gün içinde o kadar çok habere olaya maruz kalıyoruz ki herşey artık anlık gibi geliyor. Biri yangınla boğuşurken diğeri selle boğuşuyor başkası ise denizde keyif yapıyor ve diğer yandan günlük çalışmalar, koşturmalar, zamlar vs vs.. Normal bir psikoloji zaten bu kadar şeyi dengeleyemez. Sağlık bakanı son bir yılda artan antidepresan kullanımı ve psikolojik tıbbi destek alan hasta sayılarından bahsetti bu çok normal. Diyorlar ya avrupada sıradan bir ülkede bir yılda yaşacanacak gündem bizde 3-5 günde yaşanıyor diye, tam olarak öyle gibi hissediyorum.

Eşimle yıllardır çocuk sahibi olmama sebebimiz tam olarak bugünleri ve daha ilerisini öngörmemizle alakalı. Eminim çocuğumuz olsa şu an kafaları yiyor olurduk. ben küçük çocuklara, yiğenlerime vs bakarken bile üzülüyor, üç gün sonası dahi bu kadar belirsizken onlarca yıl sonrası nasıl olur kestiremiyorken
kendi çocuğum olsa ne olurdu hiç tahmin edemiyorum. Akıl işi değil çünkü. sizin adınıza üzgünüm.

Diğer taraftan 20 yıl önce var olmayan şeyler şu an hayatımızın olmazsa olmazlarıyken bir 20 yıl sonrasını düşünmek gerçekten çok zor. Hele ki küresel ısınma etkisinin her geçen gün artacağı, iklim ve su krizlerinin kapımızı çalacağı gerçeği karşımızdayken ben huzurun geçmişte kalıp artık oradan bize el salladığını düşünüyorum. Günden güne borçlarımız artıyor ve fakirleşiyoruz ve anlık kısmi mutluluklar yşarsak onunla avunuyoruz.
  • foolrules  (13.08.21 17:12:21) 
Herkesin psikolojisi son donemde olan olaylardan cok etkilendi.
Ama sizin durumunuz sadece bu durumdan etkilenmek degil, zaten oncesinde de farkinda olmasaniz da bir seyler varmis.

Profesyonel yardim alacaginizi soylemissiniz zaten, bir an once baslayin bence.
  • blatta hiberna  (13.08.21 18:04:02) 
medyadan uzak durulmalı haber medyası insanların korkularından beslenir.


  • aegina  (14.08.21 12:21:10) 
[]

kırık parmak için aile hekimi rapor verir mi?

cumartesi günü sol elimin işaret parmağını kırdım eklem yerinden. orta ve yüzük parmağımda da çatlaklar var. çatlağa bir şey yapmadılar ama kırık parmağı atele aldılar. solak olduğum için çok zorlanıyorum. işyerinde yazışmaları diğer parmaklarla yapmaya çalışsam da az da olsa büktüğüm için şişip morardı yine. işe gelip yazı yazmasam da olmaz. aciller rapor vermiyor, ortopediye de randavu bulamıyorum. aile hekimine gitsem rapor verir mi?




 
10 güne kadar yazabiliyor aile hekimleri, uğrayın bence o halde çalışmanız her şeyden önce şirketinizin başını ağrıtabilir


  • my leave requests  (02.08.21 11:09:47) 
E nabizdan raporun olmadigina baktin mi? Normalde ona rapor verilmeli zaten. Belki vermislerdir ama soylemeyi unutmuslardir.


  • proletarier aller lander vereinigt euch  (02.08.21 11:58:26) 
şimdi siz söyleyince baktım ama rapor girmemişler sanırım rapor için de yine aynı yere gitmem gerekiyormuş


  • kakamelsokoban  (02.08.21 12:03:04) 
bana vermemişti maalsef. umarım verir. aciller 1 gecelik verebiliyor diye biliyorum. gerçi bana özel hastane acili raporu verdi. gece gitmiştim. yarın gel normal doktor baksın rapor yazar dedi.


  • ShadowOfMoon  (02.08.21 12:23:13) 
Muhtemelen sevk yazacak ama doktorun insafına kalmış


  • neysene  (02.08.21 13:46:16) 
[]

xiaomi redmi note 8 pro, selfie çubuğu çalışmıyor

jak girişiyle bağlanan selfie çubuklarının envai çeşidini denedim hiçbirini çalıştıramadım. kulaklık kısmında sorun yok, kulaklık da taksam, selfie çubuğunu da taksam yukarıda yeni aksesuar bağlandı diye görünüyor. ama selfie çubuğunun tuşuna basınca fotoğraf ya da çekmiyor.

Benzer sorunu yaşayıp çözüm bulanlar varsa cevaplarını bekliyorum. Şimdiden teşekkürler


 
Hocam kamerada ayarlara girip ses tuşları fonksiyonuna baktınız mı? Ses tuşu fonksiyonu deklanşör / geri sayım olmalı.


  • materyalist imam  (29.07.21 15:46:24) 
@materyalist imam evet ayarlarını o şekilde yaptım ama yine de olmadı. muhtemelen daha detay başka bir ayar var ama bulamadım.


  • kakamelsokoban  (29.07.21 16:00:59) 
[]

yalnızca micro usb girişi olan araba için

çakmaklık şarjı mı almak daha iyi olur, yoksa micro usb'yi normal usb'ye çeviren otg'lerden alıp onunla telefonu şarj etmek mi?

çakmaklık şarjı sanki tam temas etmez, yanda oturan kıpırdandıkça yerinden oynayıp sıkıntı çıkarır gibi geliyor. ama otg'ler de ne kadar işlevseldir, hızlı şarj destekleyen kablo olsa bile arada otg olduğu için hızlı şarjı engeller mi bilemiyorum.

cevap yazanlara şimdiden teşekkürler, sevgiler...

 
çakmaklık her zaman daha hızlı şarj ediyor. kendi girişleri baya yavaş şarj ediyor.


  • jelly bear  (28.07.21 13:32:00) 
cakmaklik amperi daha yuksektir oteki baglantilar hep dert. Hele bir de srabayla data baglantisi varsa telefon arabayi sarj ediyor. bir bakiyorsun sarji bitmis.

Basima geldi :)
  • divit  (28.07.21 13:33:07) 
[]

ankara sigorta tamamlayıcı sağlık sigortası

merhaba arkadaşlar. işyerim ankara sigorta ile tamamlayıcı sağlık sigortası anlaşması yapmış. fiyatı da fena değil gibi geldi bana. evde ufak çocuk da olunca yaptıralım diye niyetlendik. daha önce axa oyaktan yaptırmıştık çok memnunduk provizyon aşamasında bekletme vs olmamıştı.

ankara sigortadan tss yaptıran varsa artı ve eksilerini paylaşabilir mi? başa bela olacaksa hiç uğraşmayalım 3 5 fazla verip adam gibi bir şey yaptıralım.

cevap verenlere şimdiden teşekkürler, sevgiler

 
sağlık sigortası sigorta şirketlerini ayıran en önemli konudur. Kasko, konut vs hepsinde 3 aşağı 5 yukarı aynı veya anlık bir işlem gerektirmez çoğu zaman ama provizyonda beklemek vs sıkıntı olabilir. Tavsiyem sağlık sigortasında 3-5 fazla verin adam gibi güvenebileceğiniz bir şirkete yaptırın ki geçmiş deneyiminiz var zaten.


  • hlt1985  (02.07.21 14:23:52) 
[]

yüz yogası guruları bir bakar mısınız? (gua sha içerir)

bir süredir cilt bakımı ve yüz yogasını araştırıyorum, malum 30lu yaşlar kritik zamanlar. yüz yogası videoları izlediğimde genelde cilt bakımına uygun yağlar sürüp bunu roller ya da gua sha denilen bir taşla yediriyorlar ciltlerine.

ilgimi çekti, eminönüne yolum düştü bugün oralarda baktım set olarak 110-120 liraya satılıyor doğal taş satan dükkanlarda. sonra aklım çelindi trendyola bakayım dedim orada aynı set 75 liraya var yine ikili. pembe kuvars baktım ben çok da bildiğimden değil de, hassas ciltler için pembe kuvars iyi gelir dediler bir de pembe sevdiğimden :) ama dükkanlarda envai çeşit taş vardı, yeşim, lapis lazuli, yıldız taşı vs...

neyse lafı uzatmadan sorayım, netten de alsam dükkandan da alsam sertifika falan vermiyorlar. gerçekten pembe kuvars mı, değil mi anlama şansım da yok gerçeğini sahtesinden ayırt edecek bilgiye sahip değilim.

internetten alıp da memnun kaldığınız ve çok uçuk fiyatlı olmayan yerler varsa linklerini rica edeceğim, ya da doğaltaş satan dükkanlardaki garanti doğaldır derseniz gidip onu da alabilirim.

bide etkili mi ya gerçekten, almaya niyetlendik ama yaş ilerliyor gençlik elden gitmeden ucundan yakalayıp tutalım diye, sazan.avi değildir inşallah

cevap yazanlara şimdiden teşekkürler

 
Gerçek taşı 100,200 tllere almak mümkün değil. Gua sha , roller vs benim gördüğüm ve denediğim pazarlama taktiğinden ibaret. Gerçek taş olmasının da bir etkisi var mı tartışılır olduğundan en ucuzunu almak mantıklı olan. Ben öyle yaptım. Düzenli kullandığımı söyleyemem o nedenle sonuçları hakkında net konuşmayayım ama yüzdeki şişlikleri hafifletip, kan dolaşımını arttırmak dışında ciddi bir fayda göreni de okumadım hiç.


  • tuborg yesili  (12.04.21 15:57:28) 
Doğal taşların bir etkisi yok. Önemli olan şekli ve yapılan hareketler. En ucuzu al +1

Ben bu tip şeylerden ziyade microcurret cihazları daha faydalı buluyorum ama sürekli yapmak gerekiyor. (Foreo bear, nuface gibi)
  • jazzabel  (12.04.21 16:00:19) 
[]

4 yaş kız çocuk için hediye

merhaba arkadaşlar haftaya kızımın doğumgünü var. malum pandemi zamanı kimseyle görüşemiyoruz annem babam da hediyesini gönderelim dediler.

annem scooter, kask, dirseklik kolluk vs takım almış delirdi kızım evde mutluluktan.

babam da altta kalmak istemiyor ancak pandemi var diye çıkıp gezemiyor, internete de pek hakim değil. sen annesisin ne ihtiyacı var bilirsin ona göre söyle alayım dedi.

fakat düşünüyorum aklıma hiçbir şey gelmiyor. ev kıyafet, kitap ve oyuncak dolu. eğitici oyuncaklar, boyalar, legolar hepsi var. amazonu, trendyolu falan bi kolaçan ettim ama bir şey bulamadım.

başka ne olabilir dedesinden hediye vermek için? öyle hemen hevesini alacağı bir şey değil de, scooter gibi birkaç sene elinde kalsın istiyorum.

Önerilerinize açığım, sevgiler..

 
bisiklet?


  • elorelia  (30.03.21 15:11:49) 
aaa onu yazmamışım o da var.


  • kakamelsokoban  (30.03.21 15:13:15) 
maddi bir sey degil de mesela bale vs gibi bir kurs olsa? online bale dersleri oluyor pandemi doneminde evden de yapar guzel guzel. boyle bir seye ilgisi varsa cok sevinir bence.


  • in vino veritas  (30.03.21 16:38:55) 
paten


  • ala09  (30.03.21 16:42:50) 
[]

blefarit (kirpik dibi iltihabı)

selam blefaritliler. bu zımbırtı 4 5 senedir ara ara hortlar gözümde, hemen ya dalinle ya blefaroshampoo ile yıkar 1 2 sıcak pansuman yapar geçirirdim doktorun söylediği gibi.

bu seferki inatçı çıktı neredeyse 1 ayı geçti hala bitmiyor. ilk 10 gün falan pansuman ve dalinle geçirmeye çalıştım ama kaşıntısı ve kepeklenmesi geçmedi.

sonrasında doktora gittim suni gözyaşı damlası ve antibiyotikli krem verdi 1 hafta da onu kullandım. geçmediği gibi aksine gözkapağımda şişlikler başladı.

eczaneye gidip anlattım tobrased damla verdi bunsuz zaten geçmezdi ki diyerek. onu da kullanmaya başlayalı 1 hafta oldu bugün ama hala geçmiş değil.

lens takmıyorum, makyaj yapmıyorum, günde 2 kere göz şampuanıyla yıkıyorum (blefaroshampoo artık yokmuş blefaritto kullanıyorum), yine günde 1 2 kere sıcak pansuman yapıyorum ama hala kaşınıyor, kepekleniyor ve sanki kesik atılmış gibi yara açıldı gözkapağımın üstünde.

yine doktora gitmek istemiyorum çünkü hastaneler çok kalabalık. zaten gidip kullanabileceğim ilaçları da kullandım. yine eczaneye gidip sorsam başka ilaç denesem faydası olma şansı var mı yoksa gereksiz bir risk mi olur?

ya da bunlar dışında deneyebileceğim neler var bitkisel vs? en azından şişliği, kırmızılığı biraz alsın da insan içine rahat çıkayım. şimdiden teşekkürler.

 
Viscotears'ı (göz jeli) araştırır mısın? Yanılmıyorsam biz bunu kullanıp kurtulmuştuk.


  • prole  (30.03.21 10:10:40) 
Blefarit vücudunuzdaki enflamasyonun habercisidir. Başka sorunlar vardır ya da bir vadede oluşacaktır. Çektim biliyorum.

Bende blefarit fibromiyalji, ülseratif kolit gibi oto-imün hastalıklarla birlikte seyretti. vücudunuz yediğiniz, içtiğiniz gıdalar ve belki de soluğdunuz hava yüzünden oluşan hasarı baskılama amaçlı enflamasyon / yangı üretiyor. Yani beslenmenizi ve yaşam biçiminizi düzeltmeden yapılıcak her şey yangına damlalalıkla su dökmek gibidir.
Yangını söndürmek için önce gaz vanasını kapatmanız gerekiyor.

Beslenmemi düzenleyerek aslında sadece fibromiyaljiden değil reaktif hipoglisemi, uykusuzluk, yüksek kolesterol ve trigliserit, sık yaşadığım konjüvit ve blefarit gibi sorunlardan da kurtuldum
  • spankenstein  (30.03.21 11:18:48) 
her duşta kirpiklerinize dalin şampuan ile masaj yaparak yıkayın.


  • kablelvuku  (30.03.21 11:35:34) 
Benim de yıllardır denemediğim damla, bebe şampuanı, blefarit şampuanı kalmadı. Her şampuan denememde önce iyi geldi sonra gözlerimi kuruttuğu için blefarit i iyice azdırdı. Cidden fayda gördüğüm 2 şey var:
1- çay banyosu. Demlenmiş çayı soğutup minik bi tasa koyarak gözümü içine sokmak. Yeşil çaydan da fayda gördüğünü söyleyenler var fakat benim gözümü kurutuyor. Siyah çaydan daha fayda gördüm.
2- düzenli balık yağı hapı kullanmak. Göz kuruluğu blefariti tetikliyor, blefarit göz kuruluğunu ve bir kısır döngüye giriliyor. Kaliteli bir balık yağı (carlson, big joy, möller) göz kuruluğunu önlüyor. İçindeki e vitamini de iltihabik öğeler ve alerjilerle savaşıyor.
Özetle, gözümü artık hiç bi tür şampuanla yıkamıyorum, çay banyosu yapıyorum, balık yağı içiyorum ve yüzüme krem dahil hiç bir kozmetik sürmüyorum ve artık bu problemi yaşamıyorum.
  • joker the one  (08.04.21 20:54:23) 
Bana dalin iyi gelmişti. Doktor vermişti.


  • adetsancısı  (08.04.21 21:03:39) 
[]

yds çalışmak için ydstime ve youtube kanalları

selam arkadaşlar, her gün ingilizce yazışırım, telefonda konuşurum, karşı tarafı da rahat anlarım, diyalogda da tekleme olmaz buna güvenerek bari yds'ye gireyim de dil tazminatı alayım dedim ancak ben galiba ingilizce bilmiyormuşum ya :(

bu kadar rahat iletişim kuruyorken nasıl bu kadar eksik olabilirim anlayamadım. elimde cesur öztürk ve ahmet akın kitapları var. cesur hocanınkiler zaten çıta Allahüekber dağlarında, belli ki o kadar ileri değil düzeyim. Ahmet hocanın kitaplarından bakıyorum ama bazı konuları iyice unutmuşum birisi anlatmadan da sadece okuyarak tam olarak yerleşmiyor.

artık nisan için yetiştireem zaten diye çok da üstünde durmayacağım, nisan sınavını bir ön deneme gibi düşünüp sonrasında ekimdeki sınav için ydstime'dan paket alıp video izleyerek çalışayım diyorum. ydstime ile hazırlanan varsa yorumlarını duymaktan memnun olurum.

ama nisan sınavı için de youtube'dan konu anlatımları da dinleyeyim diyorum. memnun kaldığınız, anlatımı güzel kanallar varsa onları da öğrenmek isterim.

onun dışında taktik olarak verebileceğiniz bilgiler de harika olur, çıkmış sorulara mı abanayım, kelimeye mi ağırlık vereyim, full gramer mi kasayım mesela?

cevap yazanlara şimdiden teşekkürler, sevgiler...

 
ydstime iyidir. Yunus hoca derslerde o kadar akıcı konuşuyor ki dikkatiniz başka şeye veremiyorsunuz.


  • Restclean  (17.03.21 12:14:48) 
Ben çok memnun kaldım Yunus Hocadan. Özellikle kelime bilgimin neredeyse tamamını ona borçluyum. Sıfıra yakındı seviyem 47.5 aldım iki buçuk üç aylık bir çalışma ile. Kesinlikle taktik öğretmiyor zaten önermiyorda. Ama o kelimeleri bir şekilde aklınıza yerleştiriyor. Benim için ders dinlediğim kişinin ses tonu, enerjisi çok önemli. Enerjiside yüksek bir hoca. Vakit bulabilsem bu dönem içinde alacaktım.Kesinlikle tavsiye ederim. Kaynaklarıda güzel. (Ben 2017-2018 döneminde almıştım kursu. Kitapları bitirmemişim Nisan için onlardan çözüyorum.)
Biraz reklam gibi oldu ama o dönem en uygun fiyatlı kurs buydu ondan tercih etmiştim. Şimdi fiyatlara bakmadım. Ama iyiki almışım

  • hayalhayal  (17.03.21 18:59:11) 
bence kursa kaydolmadan youtube üzerinden de iyi sonuçlar alabilirsiniz temeliniz de varmış madem. bunun için öncelikle tema dil, taç dil, ankara dil akademisi gibi kanallardan soru çözüm videolarını izleyip soru tiplerini tanımakla başlayabilirsiniz. taktik gibi değil ama sorulara nasıl yaklaşılacağını görmek açısından bana çok yararı olmuştu.
sonra bol bol deneme çözmelisiniz, mümkünse bir oturuşta süre tutarak. bağımsız çözünce sorun yaşanmazken 80 soru tek seferde cidden beyin yakıyor, mental olarak buna kendinizi olabildiğince hazırlamaya çalışın derim. bir de karşınıza çıkan bilmediğiniz kelimeleri not edip arada göz atmayı ihmal etmeyin. soru çözdükçe eksiklerinizi tespit edip onlar üzerinden ilerleyerek bir yol haritası oluşturabilirsiniz.

  • i think therefore i am  (18.03.21 00:53:05) 
[]

tatlı krizi

selam arkadaşlar. malum karantina sürecinde bir takım gereksiz kilolar alındı. sıkıntıdan kendimizi yemeğe verdik, insan içine girmek istemediğimiz için spora, yürüyüşe gidemedik hareket azaldı. ama artık aktif şekilde işe döndüm ve bu durumu kazanca çevirip yeniden eski hareketliliğime dönüp kilo vermek istiyorum.

haftasonu evdeyken kahvaltı ve akşam yemeği şeklinde 2 sağlam öğün yiyoruz.

günlük rutinim haftaiçi için şu şekilde. kahvaltı yerine 1 bardak sütlü filtre kahve, öğlenleri 1 saat yürüyüş, öğleden sonra 2 gibi 1 bardak süte 2 yemek kaşığı yulaf ve yarım yemek kaşığı çiya tohumu, 4 gibi ikinci bardak sütlü kahve, sonrasında yarım saat daha yürüyüş.

akşam yemeğini ufak kızıma sofra adabını öğretebilmek için atlayamıyorum bayağı çorbalı, salatalı, ana yemekli bir sofra kurup yiyoruz. ama ekmek yemiyorum hiçbir öğünde.

buraya kadar iyi ancak akşam yemeğinden sonra birden tatlı krizi başlıyor ve o tatlıyı yiyene kadar yerimde duramıyorum resmen. aklımda tatlı yemekten başka bir şey olmuyor, başka şeylere odaklanamıyorum. yemezsem de başım falan ağrıyor. o tatlıyı bir şekilde yedirtiyorum kendime. yoksa rahat edemiyorum.

öncesinde çok tatlı yemezdim ama karantinada evden çalışınca sıkıldıkça kızımla kek, kurabiye vs yapa yapa tatlı yiyebilme limitim yükseldi. eskiden 2 kare sütlü çikolata yesem ay bayılcam derken şimdi gayet rahat çikolatalı muslar, pastalar 2 3 dilim kekler kurabiyeler yiyebiliyorum içim bayılmadan.

kendime yeniden tatlıyı unutturmam lazım, her akşam böyle yemeye devam edersem aldığım kiloları veremediğim gibi yenileri de eklenecek üstüne.

canım deliler gibi tatlı istediğinde bu isteği bastırmak için ne yapmalıyım? özellikle de pms döneminde bu işi kalıp kalıp çikolata yemeden nasıl çözebilirim?

cevap yazanlara şimdiden teşekkürler...

 
yulaf, sut, seker, yiyorsaniz pilav, makarna turevinden karbonhidratlari cikardiginizda insulininiz kendine gelir ve en gec 1-2 hafta icinde o krizler ortadan kalkar.

Arti kahvaltiyi zaten atliyorsunuz hepten yok sayin. oglen sacma sapan yulaf ve sut yiyeceginize ya sebze yemegi, et yemegi yiyin veya ogleni de atlayip direkt aksama cekin olayi.

Ayni seyden ben de muzdariptim. Insulin direnci denilen seyi aralikli oruc + keto ile kirabilirsiniz ancak. karbonhidrat almaya devam ettiginiz surece o dongu kirilmiyor.


12 kilo verdim keto ve gunde tek ogun duzeniyle aralikli oruc ile.
  • 2oda1salon  (03.03.21 15:06:10) 
Hurma, tahin, kakao, keçiboynuzu ve tozu, elma. Bunlarla ölmeden kurtulursunuz, krizi bastırırsınız.
Mesela hurmanın içine ceviz koyup üstüne tahin dökebilirsiniz.

Elmaya kakao veya keçiboynuzu serpebilirsiniz. Keçiboynuzunu kemirebilirsiniz. Tozundan türk kahvesine katabilirsiniz.
  • jalapeno  (03.03.21 15:07:41) 
Bi de sütü azaltmalısınız. Sütsüz filtre kahveyi içip sütlü yulaf daha iyi. Yulafın fazlası saçma sapan olabilir, kararındaysa (2-3 yk) kökten kesmeye gerek yok bence.
Ekmek yemiyormuşsunuz zaten.

  • jalapeno  (03.03.21 15:11:17) 
yangina benzinle gidip tatli krizini meyve falan yiyerek sozde bastirmaya calismayin.

meyve de yasak olmali.

Edit: hurma falan da yok.
  • 2oda1salon  (03.03.21 15:21:29 ~ 15:22:02) 
senin çözümün krom pikolinat.


  • false pretension  (03.03.21 15:25:39) 
sırf tatlı aşkından obez olmuş biriyim. yemeği ölçülü yemeyi başarabilirim ama bir günümün dahi şekersiz, kolasız vs. geçmesi benim için imkansızdı. bu yüzden asla kilo veremiyordum çünkü takdir edersiniz ki neyden kısarsanız kısın bir oturuşta sadece şekerden 1000 kalori alınca insan hem şüşko hem de çok sağlıksız kalmaya devam ediyor. krizlerimi şöyle ifade edeyim bu arada: bayağı dünyam başıma yıkılıyor, utanmasam ağlayacağım. inanılmaz agresifleşiyorum, pisleşiyorum. sigarayı bırakırken çok daha az zorlanmıştım. öyle korkunç bir istek.

lafı uzatmayayım, ben bu problemi en azından şimdilik ketojenik olmasa da onun sınırlarında gezen bir düşük karbonhidrat diyetiyle çözdüm. şüşkoluğumdan mütevellit kalori hesabı da yapıyorum ama genel prensibim karbonhidratı 100 gramın altında tutmak. normalde karbı azaltınca kudururdum, sebebi onun yerine bi şey koymamakmış. artık sevdiğim bir insana sarılacak olsam onun üstüne bile zeytinyağı, köy tereyağı veya kuruyemiş döküyorum.

intermittent fasting'le beraber bu bana inanılmaz yardımcı oldu. acıkmıyorum, canım şeker de çekmiyor. ara sıra sırf can sıkıntısından ve eski alışkanlıktan dolayı vuruyor tabii ama asla eskisi kadar şiddetli değil. bir gün yemek yemesem aramayacak hale geldim.

keto çok çok sıkı bir diyet olduğu için uygulaması zor olabilir (ki ben de uygulamıyorum zaten) ama bence intermittent fasting tarzı bir şey (kahvaltı-akşam yemeği değil de öğle-akşam yapsanız olur mesela, veya kahvaltıyı çok seviyorsanız kahvaltı-öğleden sonra ikilisi de iş görür) çok yardımcı olur. üstüne bolca protein ve sağlıklı yağ alırsanız yoluna girer diye tahmin ediyorum. ilk günlerin zor geçmesi muhtemel tabii ama açıkçası ben ilk üç gün bile neredeyse hiç zayıf/kötü hissetmedim, güzeldi.

özetle kan şekerini fazla oynatmamanız ve insülini yoluna sokmanız lazım ki bunun en iyi yolu sık sık yememek ve karbonhidrattan uzak durmak. öte yandan vücuda ihtiyacı olanı da vermek lazım, o yüzden az sayıda öğün fakat protein & sağlıklı yağ yönünden zengin besinler şahane olur.
  • der meister  (03.03.21 15:53:11 ~ 16:07:10) 
2oda1salon, ne ketoda ne aralıklı oruçta yasak var. Yasakladıkça cazibe artar, klasik.
Meyveyi minimuma indirebilir ama kime göre yasak ki yani. Meyve yemesin, bir avuç yulaf yemesin, diyetten farkı ne. Aralıklı oruç zamanımda canım deli gibi meyve çekiyordu, yememem lazım kafasından çıktım ve az az yiyerek rahatladım. Canı şeker istiyorsa ölsün mü. Bir porsiyon tatlı yiyeceğine hurma yesin, elma yesin. Katılmıyorum bu katılığa.

  • jalapeno  (03.03.21 18:13:22) 
[]

uyku apnesi

selam arkadaşlar. eşim 1 seneden fazladır inanılmaz derecede horluyordu. önce kbb'ye oradan da uyku polikliniğine yönlendirildi ve bir gece orada yatıp testler yapıldı.

sonuç olarak ileri derecede uyku apnesi teşhisi koyuldu. uzun süreli nefessiz kaldığı oluyormuş ve yüksek riskliymiş. müdahale edilmezse bu nefessizlikler kalbi gittikçe yorup erken yaşta kalp krizi ya da felçle bile sonuçlanabilirmiş.

eşim 35 yaşında, kilolu da değil ve yaklaşık 1 buçuk sene önce başladı bu horlama durumu, öncesinde çok yorgun dahi olsa horladığını hatırlamam.

ilaçlı tedavi ve ameliyat için çok geç kalındığını söylemiş doktor. şu an için tek çözüm uyku maskesi kullanmak. bunun için 2 hafta sonra yeniden uyku polikliniğinde yatacak ve kendisine uygun cihaz seçimi yapılacak.

bu rahatsızlığın bu kadar kısa sürede ortaya çıkıp böyle hızlı ilerlemiş olması çok şaşırttı bizi. keza ömrünün sonuna kadar maske kullanmak zorunda kalması da bir o kadar üzdü. yapılması gereken buysa mecbur kullanılacak ona itirazımız yok ama bu şekilde olup da maske dışında çözüm bulabilen oldu mu? mesela başka bir hastanede yeniden aynı testleri yaptırsa, ameliyatla ya da başka bir tedaviyle iyileşme şansı hiç olmaz mı?

tetkikler cerrahpaşa hastanesinde yapıldı, çok iyi bir hastane ancak bilgi alma konusunda sıkıntı yaşıyoruz. vakitleri dar olduğu için sorularımıza tam anlamıyla cevap alamadık. yeniden yatmaya gittiğinde eşim yine soracak ancak buradan da fikir almak istedim.

tek çözüm cpap cihazı denildiği halde başka bir tedaviyle uyku apnesinden kurtulan varsa, ya da maske kullanımıyla ilgili fikir verebilecek olan varsa duymak isterim.

cevap verenlere şimdiden teşekkürler.

 
Şöyle bir aparat duymuştum deneyebilir ya da araştırabilirsiniz. (Ben denemedim bu konu ile ilgili de bir tecrübem yok)

dormio.com.tr
  • fezagezgini_4  (03.03.21 14:52:29) 
Ön not CPAP kullanan bir ileri derecede bir Uyku Apnesi hastası olarak tecrübelerimi yazıyorum, tıbbi öneri değildir.

Horlama ile ilişikli yazdığınız için eşinizin apnesinin yoğunlukla Obstrüktif Apne şekilde görüldüğünü tahmin ediyorum. Bu tür apnelerde, nefes yolunun durumuna göre ameliyatlı tedavi veya sadece yatış şekilini düzenleyerek bile apne-hipopne indeksi'nde (AHİ) düşüş görülebildiğini doktorlarımla pek çok kez konuşmuştum. Bununla birlikte CPAP tedavisi zaten en yaygın tedavi. Bu arada Ameliyat veya diğer tedaviler uygulansa bile Ağır seviyedeki AHİ değerinin yok olmasını sağlamaz, yine büyük ihtimalle CPAP gerekecektir.

Diğer seçenek olan Merkezi Uyku Apnesi görülüyorsa (bende olduğu gibi) o zaman, ameliyat çözümü pek mümkün olmuyor, CPAP bile belli bir noktaya kadar destek oluyor. Ama yine de kişisel tecrübeme göre çok korkulacak bir durum yok, uyku durumunuzu kontrol edeceksiniz, CPAP'i mümkün olduğu kadar kullanacaksınız, gece boyu oksijen değerlerinizde ciddi düşüşler olmuyorsa normal hayatınızı yaşıyor olacaksınız. Ancak tabi yaş ilerledikçe dikkati arttırmak gerekecektir.

CPAP alınacak, bunun için öncelikle dediğiniz gibi yeniden hastaneye yatması lazım. Hastaneye yatmadan önce de bir medikalciye giderek, CPAP maskelerine ve makinelerine bakabilirsiniz. Zira maskeler burun ve tam yüz olarak çeşitlilik göstermekte ve kullanımı kişiden kişiye değişmekte. Ve ben CPAP ayarı için uyku polikliniğinde yatacağımda hangi tip maskeyi tercih ettiğimi bana sormuşlardı. Mümkünse çoğu kişinin kullandığı gibi sadece burun için olanları kullanın derim ben, kendi tecrübelerime dayanarak. (Ancak dediğim gibi bu durum oldukça kişisel). Zaten burnunuzdan hava basılırken, ağzınız kolay kolay açılmıyor. :)

CPAP cihazlarında da teknik olarak çeşitler bulunur. Auto-CPAP(APAP), CPAP ve BiPAP, bunların farklarını netten araştırabilirsiniz. Ancak zaten hastanede yatışınızın ardından Doktorunuzun size yazacağı rapor hangi cihazı kullanmanız gerektiğini söyleyecektir.

Son olarak, olurda CPAP alırsanız, bence SGK üzerinden almayın, şimdi burada yazmak için uzun bir konu ama gücünüz varsa, gidin kendinize güzel bir makine alın. Nemlendirme fonksiyonu olsun, çalışması stabil olsun, bilinen markalardan birisi olsun vs. Maskeyi de yukarıda belirtmiştim makineden ayrı olarak seçmeniz gerekiyor ve maskeyi değiştirmeniz gerekeceğinde ileriki yıllarda SGK üzerinden alabilirsiniz.

Ayrıca ek not: SÜRÜCÜLERDE ARANACAK SAĞLIK ŞARTLARI İLE MUAYENELERİNE DAİR YÖNETMELİK'te aşağıdaki gibi bir hüküm vardır. Periyodik ehliyet muayenesinde kişi Apne hastası olduğunu bildirmelidir. Hoş bunu söyleseniz bile bazı sağlık ocaklarının uyku hali hissetmiyorsan çok önemli değil diyerek rapor verdiklerini duyabilirsiniz.

(5) Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu ile ilgili olarak;

a) Ağır derecede apnesi olanlar (AHI>30/saat) veya orta derecede apne (15<AHI<30) ile birlikte gündüz uyuklama hali tespit edilenler tedavi görmeden sürücü belgesi alamazlar.

b) Uyku apnesinin kontrol altına alındığı veya tedavi edildiği; en az bir uyku sertifikalı doktor (göğüs hastalıkları, psikiyatri, nöroloji, KBB uzmanı) ve bir KBB uzmanı olan üçlü heyet tarafından tespit edilen kişilere sürücü belgesi verilebilir. Hastalığın şiddeti, tedaviden alınan cevap, hasta PAP tedavisi uyumu gibi faktörler dikkate alınarak; ikinci grup sürücü belgesi sınıflarından alıp alamayacağı ile ambulans, resmi veya ticari araç kullanıp kullanamayacağı raporda belirtilir.

c) Vücut kitle endeksi (VKE) 33 ve üzerinde olan kişilerden şikayetine bakılmaksızın tüm gece polisomnografi testi istenir.

ç) Tanıklı apnesi ve gündüz uyuklama hali olan kişilerden vücut kitle endeksine bakılmaksızın tüm gece polisomnografi testi istenir.
  • cursor  (03.03.21 15:46:20 ~ 15:47:44) 
[]

gıda boyası ile çikolata boyanır mı?

besan mutfakta çikolata boyası buldum ama renk seçeneği çok az, istediğim pastel tonlar yerine hep koyu ve parlak renkleri var.

normal jel, yağ bazlı ya da toz gıda boyası alsam çikolata kalıbında dondurduğum beyaz çikolatayı boyayabilir miyim?


 
Yağ bazlılarla boyayabilirsiniz, su bazlı boyalar olmaz.

Bir de kıvamı yoğunsa ve açmak isterseniz su değil votka gibi renksiz bir alkol ya da kakao yağı kullanmanız gerekiyor.

Bir de, aklıma geldikçe ekliyorum, çikolatayı değil kalıbı boyayıp sonra kalıba çikolata dökeceksiniz. www.youtube.com gibi.
  • kobuzchu kiz  (17.02.21 16:07:57 ~ 16:11:40) 
Aaa sondakini öğrendiğim süper oldu asla aklıma gelmezdi kalıbı boyamak :) beceremezdim kesin. Çok teşekkür ederim, yağ bazlı boyalar bakayım ben.


  • kakamelsokoban  (17.02.21 22:57:26) 
[]

Belediyeden ruhsatlı, imarlı, iskanlı ama tapusuz daire alınır mı?

Sahibindende eğlencesine yakındaki ilanlara bakarken oturduğum eve çok yakın güzel bir eve denk geldim. Açıklamasında da dairenin tapusuz olduğu 88de turgut özal affıyla belediyeden ruhsatı alındığı, imar projelerinin çizilip iskanı alındığı, yapı kullanın izninin olduğu ve vergilerinin düzenli ödendiği, satın alanın da evi kendi adına kaydettirip vergi ödemeye devam edebileceği yazıyor.

Hiç anladığım şeyler değil emlak işleri, krediye uygun olmadığı için fiyatı da uygun.

Bu şekilde imarlı, iskanlı ama tapusuz bir evi almanın artı (uygun fiyata almanın dışında artısı varsa tabii) ve eksileri nelerdir? Sonradan tapu alma şansı olur mu?

Cevap verenlere şimdiden teşekkür, sevgiler...

 
tapusu olmayan daire olmaz. tapusu yoksa dairenin, kasapta mı satışını yapacaklar? tapusu vardır ama kat irtifakıdır. iskan aldıktan sonra, kat mülkiyetine çevirmemişlerdir. bunun bazı nedenleri oluyor, en basiti iskanı daha sonra alınca, kat maliklerinin bir araya gelip de o dönüşümü yaptıramamaları. veya yaptırmak istemişler fakat, binanın çeşitli vergi veya sgk borçları kalmış, kat malikerinin de müteahhitin borcunu ödemeye yanaşmamış olmaları olabilir.

şahsen, ben almam. ama tapusu yok değil diye değil. eski olduğu için. o binaın problemi hiç bitmez. türkiye'de de yeni daire stoğu varken eskilerden almak bence saçma bir iş...
  • malheiros  (11.01.21 14:25:14) 
geçen senelerdeki imar aflarında neden tapu almamışlar acaba?

tapusuz evin problemi bankadan kredi alamamaktır. başka eksisi yok bence.
artısı da yok.
  • co2s2  (11.01.21 14:32:06) 
Tapusu olmayan mülkün imarı da olmaz iskanı da ruhsatı da, laf kalabalığı bunlar. İşgaliye pozisyonundadır, bu yüzden belediyeye vergisi ödeniyordur.

Büyük ihtimal Sarıyer ya da Beykoz gibi ormana sınırları olan eski bir ilçededir bu mülk. Bir taşınmaz mülkün size ait tapusu yoksa o mülk ya başka bir şahısa aittir ya da devlete, yani hazine malıdır.

Arsa tapusu vardır, zamanında kaçak göçek bina yapılmıştır, resmiyette hala arsa olarak görünür orası ama üzerinde belediyenin tanıdığı daireler vardır, o başka konu. Ona zaten tapusu yok demezler, tapusu yok dediklerine göre arsa tapusu bile yok.
  • John Bloor  (11.01.21 14:50:41) 
Bir de yanilmiyorsam boyle apartmanlarda su filan ortak birileri odemiyor, kesiliyor, cezalar birikiyor vs sevimsiz. Bi de kredi cikmaz soylendigi gibi


  • red g  (11.01.21 15:33:56) 
Hocam bulaşma boşver, bunca zaman tapusunu çıkarmadılarsa kesin bi mevzusu vardır.

Belediyeden tanıdık varsa araştırt gör altında baya pislik çıkar kesin.
  • lcha  (11.01.21 16:06:09) 
[]

elbiseye çorap uydurma

selam arkadaşlar.

açık pembe, açık mavi, mint yeşili ve lila rengi elbiselerim var tam kışlık gibi değil de sonbaharlık gibi almıştım. istanbula hala kış gelmediği için uzun kabanla giyiyorum işe giderken. ama tam kış gelmese de hava yine de serin oluyor ince ten renği çorapla giyemiyorum bunları. kalın siyah çorapla da abes duruyor hiç yakışmıyor diye geçen hafta gittim pentiden açık sahra 70 den külotlu çorap aldım dün elbisenin altına giydim. altına da kısa çizme giymiştim evdeyken kendime çok bakmadan çıktım ama sonra işyerinde boy aynasında farkettim ki o da çok güzel görünmüyor. bir de parlak çorap hem bacakları kalın gösteriyor, hem de zarif durmuyor. arkadaşlarım akşama kadar babaanne gelmiş diye dalga geçtiler bir daha giyemem onu artık :)

siz açık renk elbiselerle hangi kalın çorapları giyiyorsunuz? kombin uzmanlarının yardımlarına ihtiyacım var. çok da üşüyor bacaklarım, gerçekten 15 20 den çoraplarla yürüyemiyorum kışın.

yardımcı olanlara şimdiden teşekkürler.

 
Beyaz olur hepsinin altına. Anime karakteri gibi olur. Ben severim açıkçası. Krem ten çorapları sevmiyorum.

İsterseniz hepsinin altına sur ton sur gibi düşünüp birer ton açık ya da koyularını alabilirsiniz. Ben kış da dahil çorapsız giyerim elbiselerimi. Bacaklarım üşümez.
  • tessera  (06.01.21 11:35:19) 
penti yok gibi bronz olabilir


  • delidiyorum  (06.01.21 12:08:14) 
beyaz+1

Ama beyaz çorap giydiğim bir dönemde denyo bir arkadaşım bu ne yeaaa lise çocuğu musun demişti, sinir olmuştum. Böyle birine denk gelirseniz hevesiniz kırılmasın, bence beyaz çorap gayet sevimli duruyor pastel renkte kıyafetlerle.

Ekleme: Bak gelmiş antibeyazcılar.
  • buff  (06.01.21 12:42:55 ~ 07.01.21 00:48:03) 
Beyaz giyme çünkü 20 yaşın üstünde hiç bir bireye yakışmıyor. Siyah bile daha iyi.


  • kaptan maydanoz  (06.01.21 12:48:29) 
O renklerin farkli tonlarinda corap alabilirsiniz sanki, bi kac tom koyusu filan. Mint yesiline acik yesil gibi. Elbiseler tek renkse daha kolay desenliyse deneye deneye bulursunuz ama beyaz yapmqyqcaksani isiniz zor.


  • red g  (06.01.21 13:09:48) 
Arkadaşlar da iş yerinde çalışanlar da bi zahmet milletin çorabına da karışmasın. Hadsizce. Sorulmayan şeyle ilgili fikir beyan edilmez. Öğrensin artık insanlar.

Beyaz çorap her yaşa yakışır. İnsan kendine yakıltırsın, giyince mutlu olsun yeter.

Lütfen insanların kıyafetinizle ilgili söylediği olumsuz şeyleri duymayın, sormadık sana filan diyin geçiştirin. Bu kadar dışa bağımlı yaşanmaz.

Çorabımızı da mı seçemicez yahu.
  • tessera  (06.01.21 13:25:04) 
Ton sur ton mu ne denşyor ya ondan yapsanız. Elbiselerin renginin bikaç ton koyusu olacak şekilde.


  • yazdonumu  (06.01.21 13:53:51) 
Sanki bunların altına antrasit olabilir gibi:

www.penti.com

bu hem ince hem yine de 40den belki buna bakılabilir.

kül rengi gibi renkler gidebilir:
www.penti.com

yani bence siyahtansa grilere açık grilere bakılabilir bu renklerin altına, renkler pastelse böyle pastelimsi griler neden olmasın sanki.
  • nimberjack  (06.01.21 14:50:57) 
çorabımızı mı da seçemicez diyorsun. peki erkekler de fosforlu turuncu takım elbise ile işe gitsin?

imho, beyaz çorap olmaz bu elbiselere.
  • stewie  (06.01.21 15:21:12 ~ 15:23:47) 
Stewie e gitsin zaten.

Neden beyaz olmasın ki.
  • tessera  (06.01.21 18:41:23) 
[]

psikolojiden anlayanlar, özellikle çocuk psikolojisi

bir yakınımızın kızı var şu an 11 yaşında.
doğduğundan 4 yaşına kadar hep babaanne baktı desem yeridir. aynı evin içinde anne gönüllü olarak pasifize oldu, baba zaten varla yok arası. çocuğu esas olarak babaanne büyüttü, ikincil olarak da 2 küçük amca ilgilendi. hatta çocuk en baştan beri babannesine anne diyor, annesine ise ismiyle hitap ediyor ve bu duruma kimse yıllarca müdahale etmedi. son 1 2 senedir okulda öğretmenleri konuşmuşlar öyle olmaz diye, yeni yeni annesine anne demeye başladı fakat anneye karşı da inanılmaz öfkeli.

mesela yazları annesi 2 küçük kardeşini alıp kendi memleketine gider 1 2 ay kalır, o sürede bu kız babaannesinin yanına gider ve geri döndüklerinde annesine sarılmaz, orada kaldığı süre boyunca da ne arayıp soruyor, ne de annesi aradığında açıyormuş. zoraki 1 2 cümle konuşup kapatıyormuş mecbur kalırsa.

kardeşleri de biri 4 buçuk biri 6 yaşında. onlara karşı da sürekli öfkeli ve alenen şiddet uyguluyor buna da kimse bir tepki vermiyor.

bu kız 4 yaşına gelince elinde büyüdüğü babaanne emekli olup köyüne yerleşti. kimse bu kızcağıza bir açıklama bile yapmadı ve hayatının en büyük travmasını yaşadığını fark etmedi. o kadar el bebek, gül bebek, şımartılarak büyütülen çocuk bir anda kendi başına kaldı üstüne bir de çok kısa aralıklarla 2 kardeş geldi. bunu da tabii öncesinde anlatıp çocuğa kardeş geleceğini açıklayan olmadı. hatta ikinci kardeşi olduğunda annesi kendi memleketinde doğum yaptı yine 2 3 ay kadar görüşmediler.

bakınca babaannesini çok seviyor, hatta bir tek babaannesini seviyor gibi ama onunla konuşunca yazın yanında kaldığında bir bardak su bile getirtemedim diyor. asla sözünü dinlemiyormuş, asla söyleneni yapmıyormuş görsen benden de nefret ediyor dersin dedi.

ben de senede 3 4 kere görüyorum kızı ama şöyle bir durum var kız çok donuk, robot gibi. konuşması, hareketleri, davranışları vs. mesela babaannesiyleydi yine, babaannesi çay koyar mısın dedi, hayır dedi kestirdi attı. babaanne ısrar ediyor hadi yavrum çok yoruldum ayağa kalkamıyorum vs, bana ne, koymak istemiyorum, yapmayacağım diye diretiyor her ısrarda.

ama bunu söylerken ya da herhangi bir şey söylerken zerrece mimik oynamıyor, herhangi bir duygu belirtisi göstermiyor. sinir yok, öfke yok. sadece gözünü bile kırpmadan dümdüz babaannesine bakarak hayır diyor. yukarıda anneye öfkeli dediğim de öyle aslında herhangi bir sinir krizi, bağırış, çağırış asla yok. sadece dediğim dedik, yapmayacağım diyor ve yapmıyor.

herhangi bir hobisi, ilgi alanı yok. konuştuğu tek şey youtuberlar, tiktokçular, çektiği videolar vs bomboş bir çocuk. sohbet etmek istedim edemedim bütün gün bana enes batur kaza yaptığı için onun ve 6 yaşındaki kız kardeşinin bütün gün ne kadar çok ağladıklarını anlattı.

karşısındaki insanı boğduğunu, bunalttığını da hissedemiyor. toplumsal kurallardan haberi yok gibi, gittiği yerde her yeri karıştırıyor, yapma denildiğinde tekdüze bir sesle yapmak istiyorum, yapacağım diyip devam ediyor mesela çekmeceleri dolapları karıştırmaya.

nasıl gidiyor hayat anlatmak ister misin dedim, saatlerce tiktok akımlarını, youtuberların videolarını anlattı. ben bunları bilmiyorum, bu insanları tanımıyorum o yüzden sohbete giremiyorum mesela en son hangi filmi izledin onu konuşalım dedim. film konuşmak istemiyorum dedi devam etti anlatmaya. hatta bi ara bunaldım tuvalete kaçtım orda bile tuvaletin kapısında bekleyip anlatmaya devam etti. bir şey yüzüne direkt söylenmedikçe karşısındakinin ne hissettiğini, ne düşündüğünü anlayamıyor, işaretleri algılayamıyor gibi.

okulunu özledin mi, arkadaşlarınla görüşüyor musun dedim, benim zaten arkadaşım yok kuzenlerim de beni sevmiyor aralarına almıyorlar dedi. sonra okulda atmaca çetesi var onun lideri benim kankam ama erkek dedi. kızla erkek arkadaş olabilir bunda bir sakınca yok ama çete lideri diyorsun arkadaş olmak için tehlikeli biri değil mi sence dedim, o da enes baturu seviyor dedi yine enes batur muhabbeti başladı.

tamamen sessizce bir anda insanın arkasında beliriyor, odada giyinirken içeri giriveriyor, birinin tuvalette olduğunu bile bile çişim geldi diye tuvaletin kapısını zorluyor. kızım babaannen içeride bekle o çıksın diyoruz mesela, çok çişim geldi girmem gerek diyor hala kilitli kapıyı açmaya zorluyor sanki üzerine işeyecek kadının.

tamamen kuralsız bir hayat yaşıyor doğduğundan beri istediği saatte yatar istediği saatte kalkar. daha 2 3 yaşlarında yemek yemiyor diye babaannesinin bakkala götürüp cipsler çikolatalar aldığına, giyinmek istemedi diye kış günü kaloriferi köklediğine şahit oldum defalarca. o emekli olup gidince anne baba da ilgilenmediği için kendi kendini büyüttü resmen bu çocuk. babaannenin emekli olmasından kısa süre önce amcalar da evlenip evden ayrıldı. öncelikli bakımı veren kimse kalmadı çocuğa 4 yaştan sonra.

neyse bu kızın davranışları bana çok tuhaf geldi. babaannesi şehre gelince o nereye kız da oraya gidiyormuş. onu kandırıp eve döner diye kadın tuvalete girince bile kapıda bekliyormuş haber vermeden kaçamasın diye. hatta kadın oğlunda kalmaya gelmiş, markete giderken bile kız babaannesini bacaklarına sarılıyormuş gideceksin biliyorum kaçacaksın diye, 4 buçuk yaşındaki kardeşi diyormuş gidemez abla bak çantaları burada mecbur geri gelecek diye. 4 yaşındakinin algıladığını, o algılayamıyor. ikna edememişler markete de birlikte gitmek zorunda kalmışlar. 20 yaş altını öğlen 1 ve 4 arası markete aldıkları için 1e kadar bekleyip öyle gitmişler markete mesela. anası babası da yanında ama dememiş kızım rahat bırak babaanneni gel şuraya otur diye.

neyse çok uzatmak da istemiyorum ama detayları vermek istedim ki ben mi abartıyorum yoksa gerçekten bir gariplik var mı diye. babannesiyle konuştum bi doktora mı götürseniz acaba diye, zaten annesi psikoloğa götürmüş ama psikolog çocuğun bir şeyi yok abartıyorsunuz demiş dedi. bana çok doğruluk payı var gibi gelmedi çünkü sanmıyorum ki bu çocuğun bir şeyi yok abartıyorsunuz diyen bir psikolog olsun hem de ilk görüşte. bence çocukta bariz bir sosyal beceri sıkıntısı var. tabii ki uzman değilim ama tarif edemediğim bir eksiklik var halinde, tavrında, konuşmasında.

siz ne düşünüyorsunuz? o yaş grubu yeğenim, kuzenim falan da olmadığı için kıyas yapamıyorum şimdikilerin normali mi bu, yoksa kızda mı sıkıntı var diye. sizce babaanneye ısrar etmeli miyim yeniden doktora götürmeleri konusunda?

 
İnşallah duyuru gerçek değildir. Belki troll, belki şaka amaçlı yazılmıştır dşyeceğim ama ne yazıkki ülkede bu şekilde yetişmek zorunda kalan çok zavallı insan var. Bu duyuruda bahsi geçen çocukta o zavallılardan biri.

Öncelikle merak ettiğim bir şey var. Etrafınızda çocuk olmayabilir ama hayatınızda hiç çocuk görmediniz mi? Film/dizi izlemez misiniz orada çocuk görmediniz mi? Hadi en kötü siz hiç çocuk olmadınız mı? Şuan 11, siz görüştüğünüzde 11 yaşından küçük olan bir çocuktan hobi beklemek, izlediği son filmi sormak nasıl bir bakış açısı?

Çocuğun hayatını mahvetmişler. Çocuk doğsun annelik babalık yapma, babaannesine baktır, üstüne babaanneyi anne bilecek şekilde yetiştir, babaannesi orada ona içi kaynar su dolu çaydanlıkla çay doldurtsun, büyük ihtimal arada yaptırılan ufak tefek ev işleri var. Sonra okula başlayınca kimsenin ailesi böylr çıkmayınca küçük çocuk şok yaşasın, haliyle arkadaş edinemesin. Ne desin çocuk aklı ile arkadaşlarına benim annem bana bakmadı babaannem baktı bende onu anne bildim mi? Benim iki annem var sizin nasıl bir anneniz var mı desin? Çocuk aile kavramından uzak büyüsün. 4 yaşından sonra düzgün şekilde bakımını yapan kimse olmasın. Yeri yurdu belli olmasın, zaten çocukta anne kavramı dahi belirsiz.

Bu şartlarda yetişmiş, yetişmeye devam eden bir çocuktan cidden etrafına neşe saçmasını mı bekliyoruz? Mümkün değil. Çocuğun bu hali iyi bile sayılır, şimdilik. Çocuğun değil, çocuğu yetiştiren kişilerin bir psikoloğa gitmesi lazım. Çocuğun hayatını mahvetmişler. Bunu fark edip, düzgün çocuk bakmayı öğrenmeleri lazım. Yoksa zavallının hayatı çok zor olacaktır.
  • GoodMorningTeacher  (01.12.20 12:10:09) 
@goodmorningteacher bakış açımda yanlış olan ne var anlamadım açıkçası? 11 yaşından küçük değil daha dün beraberdik dünkü konuşmalar bunlar. kaldı ki 11 yaş hobi edinmek için küçük sayılmaz bana göre. resim yapmak, müzik dinlemek de bir hobidir. kaldı ki bu çocuk akşama kadar elinde tablette telefonda bir şeyler izleyen bir çocuk. en son izlediği filmi sorarak benim orada tek yaptığım ortak payda bulup onun üzerinden sohbet etmeye çalışmaktı. etrafımda çocuk olmadığını belirttim zaten, bu yaş grubuna aşina değilim. kendi 11 yaşım üzerinden 20 sene geçti o zamanki düşüncelerimi, davranışlarımı hatırlayamıyorum ama bu şekilde olmadığıma da eminim. benim kızım henüz 3 yaşında ve ben o yaş grubuna hakimim kızımla ilgilendiğim için. bana neden çıkıştığınızı da anlamadım ben kendimce yardım etmek istiyorum zaten ama yalnızca bir komşu olarak yapabileceğim tek şey çocuğun psikolojisini düzeltebilmek için bir uzmana görünmesi için babaannesine ısrarcı olmak. aileden olmadığım için bundan fazlası elimden gelmez.


  • kakamelsokoban  (01.12.20 12:29:53) 
Psikolog değilim diyerek başlayayım.

11 yaşında çocukları çok küçük düşünüyor olabiliriz ama kendi 11 yaşımdaki halimi düşüdüğümde şunlar çıktı:
-düzenli sokakta arkadaşlarımla oyun oynuyordum
-benden 10 yaş büyük komşu ablalarla akşam okey oynardık ve onlarla çok eğlenirdim
-annemle kuzenimle sinemaya giderdik.
-TV'de Karamelek izliyordum
-boy, kilo ve ayakkabı numaramı kaydettiğim defterim vardı

Evet çoğu açıdan çocuk işlerim vardı tabii düşününce, SpiceGirls dansları öğreniyorduk. Ama diğer taraftan yukarıdaki listeyi de yapıyordum. Anne babası çalışan arkadaşlarım evde kendini idare ediyordu. O nedenle evet 11 yaşında biri çocuk ama o kadar da çocuk değil.

- Anne baba ilgilenmemiş babaanne şımartmış. Babaannesinin şımartmasına alıştığı için de o lüksü yakaladığında bırakmak istemiyor. Tuvalet vs. konusu, iş yapmaması vs hep aynı şımarıklık.
- Tiktok youtube vs. normal geliyor, bizim dönemin çizgifilmi tasosu oldu bu artık. ondan bahseder, ilgilenmesen de heyecanlandırıyorsa paylaşmak istemiş.

Bence çocukta çok ciddi bir absurdluk yok, yani en azından kalıcı bir rahatsızlığı yok sadece ilgisizlik/ilgi konusunda saçmalamış. Ama karakteri oturmadan önce bi psikolog yardımıyla şekillenmeli gibi hissediyorum. Aksi halde geri dönülmez şekilde zarar görecek ve düzelmeyecek gibi geldi bana.
  • lcha  (01.12.20 12:55:39) 
Öncelikle sizden başlayayım. Galiba çocukla iletişim kurmak istediniz, onu anlamak istediniz gibi düşündüm? Çünkü ona izlediği şeyler ve hayatıyla ilgili sorular sorduğunuzu söylediniz. Eğer çocuk size sizin bilmediğiniz bir dünyayı açıyorsa, siz de orda kalmayı deneyip, onu anlamaya çalışmak iyi bi yöntem. Tiktok kültürünüz olmamasına gerek yok, çocuğu anlamaya çalışabilirsiniz. Tiktok videolarından aslında ne anlıyor, neden izliyor, en çok neyi beğeniyor, neyi beğenmiyor vs vs. Ama tabii size bir psikologluk görevi vermek gibi de olabilir bu, bunu yapmak zorunda değilsiniz de gerçekten orada bu kızın ne düşündüğünü anlamak için yollar var. Tiktok videolarının izleme serüveninde hayata bakışını da pek tabii bulabilirsiniz.

Bu arada sizin peşinizden de ayrılmamış, anlatmak istemiş. Muhtemelen kimse ona hayatıyla ilgili sorular sormuyordur, sizin sormanız için için kıymetli olmuştur eminim. Teşekkürler size de.

Çocuk sosyal kuralları bilmiyor gibi görünüyor evet, ya psikiyatriste gidilmesi gerekir ya da bu çocuk büyümemiş bir bebek hala o yüzden böyle davranıyor olabilir. Annesi onu bırakıp gitmiş gibi algıladı muhtemelen ki, babaannenin onu “terk etmesinden” korkuyor. Terk edilen çocuk sevgisiz hissetmiş olabilir, sevilmediğini düşünüyor olabilir. Kendini değerli görmez o zaman, hem kendine hem çevresine acı çektirebilir. Siz MacBook Pro’nuz olsa yerlere atıp, onu herkesin eline verir misiniz? Ama değersiz hisseden insan kimle arkadaşlık ettiğine, kimle dost olduğuna aldırmayabilir, kendine değer verme muhafaza değerleri gelişmemiştir çünkü. Neyse belki ebeveyni reddetti ve bu zamana kadar kimseyi model almadı, o yüzden de toplumsal kuralları bilmiyor olabilir? Biz çocukken gözlem yoluyla vs öğreniriz bu tuvalette biri varken içeri girilmemesi gerektiğini, ya da bize söylerler. Ya o kız gözlemi reddetti, gözlemlediğini yok saydı ya da başka bir şey ya da başka bir şey... işte o kadar çok ihtimal var ki yardım alması gerekiyor tabii ki. Burda bir şeyler söyleriz, yanlış olur, daha da çok zarar veririz.

Annesine de onu bıraktığı için öfke duyuyordur bence, kardeşleri de onun yaşaması gerektiği hayatı yaşadı, yani ne olursa olsun kardeşler annelerinin yanında yaşadılar. Bu çok acı hayattaki en büyük bakım vericisi olarak gördüğü kişi tarafından “terk edildiğini düşünen” bir çocuk için.

Söylenecek çok şey var. Keşke çocuklar sevgi dolu, sağlıklı ortamlarda büyüseler.
  • kırmızıayakkabılıgargamel  (01.12.20 15:07:43) 
[]

kaprisli iş arkadaşları

selam arkadaşlar.
aslında soru değil de dertleşmek gibi yazmak istedim buraya, çok daraldım çünkü.

bi devlet kurumunda çalışıyorum, kadınların yoğun ağırlıklı olduğu ancak bu kadınların yaklaşık %80inin 30 yaş üstü ve bekar olduğu bir kurum. evli olanlarımız %20lik kısım kadar ve bunun da aşağı yukarı %5i çocuklu kısmını oluşturuyoruz.

malum kamuda esnek çalışmaya geçildi, tüm personel işe bir hafta gidiyor bir hafta gitmiyor. yalnızca işe gittikleri hafta çalışıyorlar, diğer hafta idari izinli sayılıyorlar. 10 yaş altı çocuğu olanlar için de evden çalışma getirildi. kimi kurumlar direkt idari izin vermişler ama bizde iş yoğunluğu olduğu için gelip gitmekle uğraşmayın siz hep evden çalışın dediler, yani diğerleri gibi bir hafta çalışıp bir hafta izinli değiliz, hep iş başında olacağız ama memnun olduk toparlanıp eve geldik bugün de ilk haftamız bitiyor.

şimdi bu %80lik kısım için şöyle bir bilgi vericem. bu kadınlar evlenmek isteyip evlenememiş değiller. evlenip de koca kahrı mı çekicem diyip evlenmeyi hiç düşünmemiş olan, çok güzel, çok bakımlı ve hayatı doya doya yaşayan kadınlar. pandemi patlayana kadar en az 2 ayda bir farklı ülkelere giden, geniş arkadaş çevreleri olan, ekonomik bağımsızlıkları olan, kendi ayakları üzerinde duran, akıllı, kültürlü, birikimli kadınlar. bir kısmı çocukları çok seviyor ama sırf çocuk sahibi olmak için biriyle evlenip kaynana, görümce, elti saçmalıklarına bulaşmak istememişler. bunlar onların açıklamaları, benim yorumum değil bu arada. dışarıdan bakınca "yaşıyorsunuz bu hayatı" denilecek, zaman zaman kendi seçimlerimi bile sorgulatacak kadar hayatın keyfini çıkararak yaşayan bir tayfa. içlerini bilemem tabii ki.

aynı arkadaşlar çocuklularla ilgili herhangi bir pozitif ayrımcılık yapıldığında ise çıldırıyorlar. hem kendi seçimleri sonucu bunu tercih etmişler, ama en basiti 10 yaş altı kadınların evden çalışma hakkına o kadar kızmışlar ki bakanlığa kadar arayıp iptal ettirmekle uğraşıyorlar. en sonunda onların gazını almak için de çocuklular da haftada 2 gün işe gelsin o zaman diye karar çıkmış. pazartesi ve salı günleri işe gideceğim ama haftada 2 gün kızımı kime bırakıp gideceğim kara kara düşünüyorum şu an. eşim de sağlıkçı olduğu için izinleri kapalı, ne yazık ki onunla dönüşümlü çalışma şansım yok, eve bile zor geliyor yoğunluktan. evet evde çocuklu çalışmak işyerinde çalışmak kadar verimli olmuyor kabul ediyorum, en az %20 kapasite kaybım var ama bunu da akşamları kızımı uyuttuktan sonra çalışmaya devam ederek kapatmaya çalışıyorum mesela. benim çocuğum var çalışamıyorum deyip kenara çekilmiyorum. kimsenin ağzına laf vermiş olmayayım diye ekstra dikkat ediyorum. asla çocuğumu kullanıp kafa izni vs gibi ayrımcılık istemedim, istemem de. ama bunu yapmayacağımı bile bile benim dışımda verilmiş bir kararda bile bana düşman oluyorlar. kararı veren ben değilim, uygulamaya koyan ben değilim. ben sadece bana verilmiş bir hakkı kullanıyorum. şikayeti olanlar gidip üstlerle konuşmak yerine bize surat yapıp laf sokarak huzursuz ediyorlar, düşmanca davranıyorlar. bu sürekli kalacak bir uygulama değil en nihayetinde. bir süre sonra yine yüzyüze çalışacağız ama yarınlar yokmuşcasına kin gütmeye başladılar iyiden iyiye. benim kızdığım ve eleştirdiğim nokta bu. şikayet merci ben değilim neticede.

kızımı bırakacak birini bulmak biraz da şu açıdan zor, hem evde kedimiz var kedi olduğu için ne temizliğe ne çocuk bakımına gelecek birini bulmak kolay olmuyordu zaten. bir de eşim sağlıkçı olduğu için pandemide yüksek risk grubunda bir çalışan olduğu için bulduğumuz bakıcılar da riske girip bizimle çalışmak istemiyor. ben de kızımı başkasının evine götürüp bırakmak istemiyorum dünya kadar kötü şey görüyoruz duyuyoruz açıkçası güvenemiyorum.

geçen hafta cuma günü işlerimi toparlamaya çalışırken bile bir afra tafralar, laf sokmaya çalışmalar, yok eve gidenler kendilerini izinli sanmasın, evden de çalışılacak sonuçta bu bir idari izin değil vs kendi aralarında konuşur gibi bize duyurmaya çalışmalar. hayırdır bir problem mi var desem, ay yok canıım sadece konuşuyoruz vs diyecekler mesela sanki ben yok yere problem çıkarıyormuş gibi olacağım. lanetler olsun zaten son gün diye sustum, duymamaya çalıştım, bütün dertleri üzerimize oynayıp birimizle kavga çıkartıp içlerini dökmekti ama ne ben ne de diğer anneler sesimizi çıkartmadık nasılsa uzun süre görüşmeyeceğiz diye.

şimdi de pazartesi salı 2 gün kızımı kime nasıl bırakıp gideceğimi düşünmek zorundayım sırf onların çekememezliği yüzünden.

daha önce de buna benzer bir şey oldu mesela, aldım karşıma konuştum en çok sesi çıkan bir tanesini. dedim ki neden böyle yapıyorsun bu senin tercihinse sen kendi seçiminin ben kendi seçimimin sonuçlarına katlanacağız. ben 3 senedir işe uykusuz geliyorum, kakasıydı, kusmuğuydu, hastalığıydı, dişiydi bilmem ne derken bütün hayatımın ekseni kaydı ama ben istedim ben doğurdum bunları göze alarak yaptım bu çocuğu. bir yandan eşimin ailesi de sorunlu insanlardan oluşuyor, bir sürü ailevi sorunla da boğuşuyorum. sen bunların hiçbiriyle uğraşmak istemediğin için kendini bunlardan uzak tuttun. ben bu sorunlarla boğuşurken sen norveçte kuzey ışıklarını izliyordun örneğin. ya da dünyanın herhangi bir yerinde arkadaşlarında geziyor, eğleniyordun. herkesin hayatının kendine göre artısı eksisi var, neden böyle kendi işine yaramayan bir şey olduğunda düşman kesiliyorsun diye sordum.

verdiği cevap şu oldu.

"senin seni seven bir kocan, mutlu bir evin, güzel sağlıklı bir çocuğun var. benimse ne sevenim, ne de sevdiğim var. sen üzülsen bile evine gider ailenle teselli bulursun benim bunları yapma şansım yok. o yüzden sen üzülsen bile tolere edebilirsin ama ben edemem. o yüzden işime gelmeyince sesimi çıkarıp durumun düzeltilmesini istemek benim hakkım."

belki de yanlış düşünüyorum ama bu düşünce tarzı bana bencillik gibi geldi. ben böyle bir şey düşünsem dahi karşımdakine bu kadar açık konuşacak kadar cesur olabileceğimi sanmıyorum açıkçası.

ben bunu saf bir bencillik olarak değerlendirdim. siz olsanız ne düşünürdünüz?

Cevap verenlere şimdiden teşekkürler, sevgiler.

 
Akıllı, kültürlü, birikimli demişsin de bence bunlar geri zekâlı. Siz de onları üstünüze şikâyet edin.


  • dissendium  (13.11.20 14:29:12) 
Kadınların çalışmasının yasaklanması lazım slkdgjsdgj. Şaka bi yana ortam çok kötüymüş hocam geçmiş olsun.

İkiniz de haksızsınız bence.

İşyerinde verilen maaşın, tanınan hakların sadece işle ilgisi olması lazım, aileyle, iş dışındaki hayatla ilgili değil. O açıdan arkadaşlarınız "ortada bir haksızlık var" demekte haklılar. "Benim çocuğum var zaten hayatım zor vs." şeklinde düşünmeniz hatalı.

Öte yandan devlette çalışıyorsunuz ve bu konuda kararların akıllı mantıklı bir şekilde alınması zaten imkansız. O durumda "o da gelsin" yerine "ben de gitmeyeyim" demek lazım. Bunu kişisel bir mesele haline getirmek manyaklık.

Yine de "onlar yüzünden böyle oldu" diye düşünmeyin, yani size verilen o hak zaten adil değildi, hiç verilmeseydi zaten bakıcı vs. bir şey ayarlamanız gerekecekti. Bakıcınızı ayarlayın. Sadece annelere özel bir düzenleme yapıldığında "yahu onların ne suçu var, onlara da bu hakkın tanınması gerek" diyin, siz de bencillik yapmayın. Belki zamanla düzgün bir iletişiminiz olur.
  • plutongezegendegilmi  (13.11.20 14:40:41) 
Aslında sorunun kaynağı bu evden çalışma konusunun tüm çalışanlara eşit olmaması. Çalıştığınız kurumun çalışanlar arasında bir tartışma ortamı oluşmayacak şekilde bunu planlaması gerekirdi. İş yerine çalışmaya gelenlere ek izin mi eklenir, ek maaş mı eklenirdi bu tartışma ortamı oluşmasın diye ayarlamaları gerekirdi. Sizin bahsettiğiniz durumda ister istemez çalışanlar arasında bu şekilde tartışma ortamı oluşması normal.

Siz nasıl iş arkadaşlarınız için dışarıdan baktığınızda "hayatlarını yaşıyorlar, keyifleri yerinde, şanslılar" diye düşünüyorsanız şuan onlarda siz evli, çocuklu olduğunuz için sahip olduğunuz haklar için "ne kadar şanslı, evinde çalışırken keyfi ne kadar yerinde" diye düşünüyorlar. Bu düşüncenin kaynağı da iş yerinin yanlış planlaması.

Onların yaptıkları yanlış size böyle tavırlı davranmaları doğru değil. Sonuçta bu sizin kendi düzenlemeniz değil. Ama sizin tavrınız aynı şekilde yanlış. İnsanların ne yaşadıklarını bilmeden bu şekilde konuşmanız hiç doğru değil. Onların evlilikleriyle ilgili sorunları yok, çocuklarıyla ilgili sorunları yok, eşlerinin aileleriyle ilgili sorunları yok ama başka sorunları olup olmadığını bilemeyiz. Bir insanın dışarıdan hayatı yaşıyor gibi gözükmesi, hayatında sorunlar olmadığı anlamına gelmez. Ben bebek bakıp sabaha kadar uyumuyorken sen gezip tozdun diyemezsiniz. Bilemezsiniz insanlar ne yaşıyor.
  • GoodMorningTeacher  (13.11.20 14:50:28) 
Ben bu hikayedeki evlenmemeyi tercih etmiş olan tarafım. Benzer bir durum benim çalıştığım yerde de yaşansa ben de karşı çıkardım. Ama tutup "onlar da işe gelsin" diye değil, hep beraber evden çalışalım madem" olarak ayaklanırdım muhtemelen.

Çocuğu olan birine pozitif ayrımcılık yapılmasını doğru bulmuyorum. Üremek ya da ürememek kişinin kendi tercihidir. Evlenmek de öyle. Ama sırf biri üredi diye ona ek avantaj sağlanıyorsa, hayatında tercih etmediği bir şey yüzünden karşıdaki kişi neden haksızlığa uğrasın ki?

Not: Kendi açından baktığında haklı görebilirsin ama ben de kendi açımdan baktığımda eksik kısımlar görüyorum.
  • lcha  (13.11.20 15:01:51) 
Yukarıda yazan arkadaşlara katılmakla birlikte, o insanlar bir şeyler yaşamıyor da olabilir. Keyifleri inanılmaz yerinde de olabilir. Bu da kendi hayatlarını planlamaları sayesinde oluşan bir durum olur. Durup düşünmüşler bir şeylerden fedakarlık etmişler. Siz ise bunları göze almışsınız, böyle bir sorumluluğun altına girmişsiniz. Bu yanlış demiyorum bu arada, ama iki tarafın da seçimleri ve sonuçları söz konusu.

Ancak bunlar iş hayatından bağımsız şeyler. Size “siz çile çektiniz bebek baktınız, bu da ödülünüz, evden çalışın.” Denmemiş. Nedense öyleymiş, bu doğal bir hakkınızmış gibi yazmışsınız. Üzgünüm ama değil. Çocuğunuzu bırakacak yer olmaması vs büyük sıkıntı anlıyorum ama günün sonunda işyerindeki kimseyi ilgilendirmez bu. Tamamen sizin sorununuz. Bunları göze alan sizsiniz. Bu bir pozitif ayrımcılık hakkı doğurmuyor. İnsanlar pandemin ortasında işe gitmek zorundaysa siz de gitmelisiniz, evden çalışılabiliyorsa onlar da çalışabilmeli. Özel hayatınızda ne olduğu burada bir parametre değil.

Arkadaşınız da inanılmaz saçmalamış bu arada eklemeden geçmeyeyim. İkinizin argümanlarını da haksız buldum.
  • anneboleyn  (13.11.20 15:07:05) 
Ben de arkadaşlara katılıyorum. Bu noktada "benim çocuğum var, öyleyse başkalarına tanınmayan bir rahatlık hakkı bana tanınmalı" gibi bir şey bana biraz ayrımcılık gibi geliyor. Bu devlete göre pozitif olabilir ama çocuksuz bir vatandaş olduğum için bana bildiğin negatif ayrımcılık yani. Sizin çalışma rahatlığınız, başkalarına ekstra iş yükü olarak da yansıyor veya yansıyacak olabilir. Sizin covid olma riskinizi neden bekar takım arkadaşlarınız üstlensin?

Ancak, bu insanlarla neden bu münakaşaya girdiğinizi anlayamıyorum. Ben olsam devlet vermiş kardeş, paşa paşa hakkımı kullanıyorum der geçerdim. Bunu niye bu kadar kafaya takıyorsunuz ki?
  • roket adam  (13.11.20 15:11:17) 
arkadaşlar genel olarak şunu söylemek istiyorum ben burada evden çalışmak benim hakkım demedim yalnızca bana böyle bir hak verilmiş ve ben bunu kullanıyorum dedim. ama arkadaşların sinirlenip muhatap alacağı bir merci değilim ben, şikayet olanlar üst merciye gerekli başvuruyu yapmak yerine gelip bana ve diğer annelere çemkirmeleri, laf sokmaları sizce normal mi yani? eleştirdiğim nokta bu. evet ortada bir haksızlık var ama bu haksızlığı yaratan ben değilim, çözüm noktası da ben değilim bunun için idari kısım var. onlar bana, ben onlara kavga ederek çözülecek bir şey değil bu. hoşuma gitmeyen bir uygulama olduğunda ben de o uygulamaya katılanlara mı surat yaparak çözmeliyim yani?

bir de sen de geziyorsun tozuyorsun diye ona söylememin sebebi başta o arkadaşın senin çocuğun var eşin var hayat sana güzel demesi üzerineydi zaten. sen benim hayatımın olumlu yanlarını görüyorsun ama senin hayatının da bana göre olumlu yanları bunlar dedim. tamamen seçim meselesi sonuçta. kimse kimsenin kişisel tercihlerini ve sonuçlarını eleştirememeli bana göre.
  • kakamelsokoban  (13.11.20 15:16:11) 
bu tiplere ne dendiğini herkes biliyor ama haklılar. çocuğu olana neden pozitif ayrımcılık yapılıyormuş? bak kendin söylemişsin "benim tercihim" diye.

sadece küçük çocuğa üzüldüm.
  • ya ben lan neyse  (13.11.20 15:47:05) 
Yav zaten haftanın 3 günü, adamları ne zaman görüyorsun da sana surat yapıyorlar da sinirleniyorsun onu gerçekten tam anlayamadım ben. 2 gün de gözünü kapat devam et derim.


  • roket adam  (13.11.20 15:50:50) 
@j r r tolkien hayranı evet onlar bir hafta işe gelip çalışıyor diğer hafta idari izinli sayılıyor. biz her hafta evden çalışacaktık. şu an için yapılan uygulamaysa 2 gün işyerinde diğer günler evden çalışma, bizim için idari izin yok.


  • kakamelsokoban  (13.11.20 15:52:57) 
Kadınların kadınlara yaptıkları eziyeti çekememezliği kimse kimseye yapmıyor. Bekar kadınların siz çocuklu çalışanlara çemkirmeleri evet yanlış. Bu sorun bence de böyle çözülmemeli.
Bu kararı üst mercilere şikayet edip sorgulatmaları gerekir üst merci de kolaya kaçıp çözümü sizleri iki gün işe getirtmekte bulmuş. Asıl ben o arkadaşın yerinde olsam buna ses çıkarırım. Hep beraber iyi şartlarda çalışmak varken, benim şartım kötüyse onlar da iki gün gelsin madem diyip sakinleşmek çok anlamsız.
Bekar çocuksuz olup evinde yaşlı ya da kronik hasta bakan kadınlar ne olacak peki, onlara sorsak bize de izin verilsin diyecekler.
İş arkadaşınız ya da sizin için tamamen haksızsınız diyemiyorum. Ama bu süreçte işe gitmek zorunda olanlara da fazla mesai, siz evdekilerden bir saat işe geç başlama hakkı gibi iş yükünü az da olsa hafifletecek şeyler yapılsaydı keşke
  • umutsuzevjınıkı  (13.11.20 15:53:13) 
Benim durumum birazcık farklı.
Erkeğim. 9 senedir otizmli kardeşime, yasal vasisi olarak tek başıma bakıyorum.
O süre içinde hiçbir çalıştığım iş yerinden bir ayrıcalık istemedim. Hatta ne evli insanların sahip olduğu ek haklara sahip olabildim ne de bekarlar gibi "hayatımı" yaşayabildim.

İnsani açıdan bakarsak:
Ofise zırt pırt çocuk getirilmesi, buldumcuk anne babalar, anne babaların sürekli/bazen ayrıcalık istemeleri duygusal olarak benim de canımı sıkıyor ve kendimi eksik hissetmeme yol açabiliyor. Bu konuda hayatının bir dönemine gelmiş olup da bir şekilde evlenememiş/çocuk sahibi olamamış insanlarla empati kuruyorum.

İş olarak bakarsak: Mevcut haklar neyse o. Evli çocuklu kendine verilmiş haklardan yararlanır, eşi çocuğu olmayan da avucunu yalar. Kimsenin de itiraz etmeye hakkı olmaz.

Orta yol: karşılıklı anlayış.
  • trixi  (13.11.20 16:48:28 ~ 16:49:02) 
çocuk yapmak gibi tamamen bir yaşam tercihi olan bir konuyla, "bacağını kırsaydın da işe gidemeseydin ama yine de gel deselerdi ne olurdu" gibi tamamen istem dışı olan ve iş yapmaya engel olan bireysel bir sağlık sorununu nasıl bir tutabiliyorsunuz anlam veremiyorum açıkçası.


  • roket adam  (13.11.20 17:04:12) 
çocuklu insanlara ayrıcalık tanınması gayet makul bir şey
yasal hakkını hiç acımadan kullan

o çocukların en güzel şekilde yetiştirilmesi, çocuksuz insanların kuzey yıldızlarını izledikten sonra ülkelerine döndüklerinde rahat etmelerini, emekli olduktan sonra emekli maaşlarının yatmalarını sağlayacak

hepimizin vergileri tanımadığımız çocukların okumalarına, insanların tedavi ve sosyal yardım almalarını sağlıyor
böylece sokakta yürürken cüzdanımız için bıçaklanma ihtmalimiz bir nebze engelleniyor
işimizi kaybedersek açlıktan ölme ihtimalimiz azalıyor

bi tek kirli havamız bedava
  • bir soru sorcam  (13.11.20 17:28:56) 
çocuklu insanlara pozitif ayrımcılık avrupanın çoğu ülkesinde olan bir şey, bu tiplere sorsak avrupa şöyle güzel böyle güzel ama kıskançlık çekememezlik olunca şark kültürü damarları tutar.
çoğu ülkede çocuklu ailelere vergi indirimi, çocuk parası v.s olur. demek ülkede bunlar olsa bu tipler hasetinden kendi kendilerini yermiş.

bu anlattığın hikayedeki tipler bizim milletin genel çekememezliği aslında, sozlukte de sık sık görürüz, bu meslek niye bu kadar maaş alıyor, niye bu kadar rahat çalışıyor ben eziliyorum o da ezilsin v.s. diye her gün farklı bir konu.

sizin yerinizde olsam alttan almaz direk, hatta bu konuda sert çıkardım bir daha sizin 100metre çevrenizde bu konuyu açmaya cesaret edemezlerdi.
  • nuisance  (13.11.20 19:33:26) 
hepsi gerizekalı +1
haklısınız

  • basond  (13.11.20 21:55:21) 
Bence haklisiniz. Digerlerinin size gicik olmasi yanlis, size verilmis bir hakki kullaniyorsunuz alti ustu. Bu kurali da siz koymamissiniz neticede. Olmasi gereken sorunu is yerinin cozmesi, en bastan "madem evden calisilabiliyor, herkes evden calissin" idi. Veya illa ofise gitmesi gerekiyorsa birilerinin is yerinin bu durumu bir sekilde kompanze etmesi gerekirdi (ek ucret, ek izin gunu vs).

Sikayetler "hayir onlar da evden calismasin madem, bize mi sordular cocuk yaparken" ekseninden ziyade, "ee oluyormus demek ki biz de evden calisalim o zaman" ekseninde olmasi lazimdi.
  • taurina  (14.11.20 11:02:25) 
[]

renkli numaralı lens kullananlar

selam sevgili duyurucular. bu ay lenslerim bitti, belirsiz bir süreye kadar da evden çalışacağız. kendi gözlerim kahverengi. öyle yeşiller maviler değil de, oldum olası gri renkli lensleri denemek istiyordum ama yaratık gibi durursa kullanamam para boşa gider diye de şeffaf numaralı alıyordum hep. hazır evdeyim dandik de dursa en kötü çöpe atar gözlükle idare ederim bi dahaki maaşı alınca da şeffaf numaralı alırım yine diye düşündüm.

kullanıp da memnun kaldığınız, doğal görünen ve kayma, batma, yanma yapmayan lens markası önerebilir misiniz?

lensmarketten alacağım, gördüğüm kadarıyla stokta olanlar air optix colors, freshlook colors ve rainbow color elite var.

starcolor 2 çok iyi demişlerdi ama üretimden kalkmış stokta görünmüyor.

cevap verenlere şimdiden teşekkür ederim.

 
Ben zamanında freshlook kullanmıştım. Gözlerim ela gibi, ben turkuaz almıştım. Arkadaşlarımdan biri bana "gözlerinin bu renk olduğunu şimdiye kadar fark etmemiş olduğuma inanamıyorum" demişti. Colorblends olanlar içine kendi göz rengini de aldıkları için çok gerçekçi duruyor.
Sadece bir uyarı; renkli lenslerin çapı normal şeffaf lenslere göre biraz daha büyük sanki. Bütün gün bilgisayar başında olacaksan konforlu olmayabilir.

  • SiyamkedisiZorro  (06.11.20 11:26:28) 
air optix gri almıştım. gözlerim kahve normalde. karışımları yeşil/koyu turkuaz gibi bir şey oldu ve gayet doğal duruyordu. hangi lens olursa olsun çok yakınınızdan bakanlar lens olduğunu anlar, ama normal mesafede hiç anlaşılmıyor. 2 sene kullandım, çok memnundum. değişiklik iyidir, alın kullanın.


  • hazen  (06.11.20 11:39:41) 
renkli lenslerin çapı şeffaftan daha büyük +1
şeffafın konforunu vermiyor maalesef, her gün takmak için mantıklı değil (bence).

  • aynenbencede  (06.11.20 12:16:23) 
[]

narnia günlükleri

hazır enpara kampanyası yılbaşına kadar da uzamışken birkaç kitap daha alayım diye düşünüyorum. fantastik serileri çok seviyorum ancak bu seriyi hiç okumadım yalnızca filmlerinden biliyorum.

genel olarak kitaplarımı kızım büyüdüğünde elinin altında kültürel bir miras olsun diye alsam da 30lu yaşlarda da okuyunca keyif verir mi sizce?


 
Şöyle söyleyeyim; Narnia’yı okudum 10-11 yaşlarım civarında okudum. Kütüphanemde durur. Tekrar elime alıp arada karıştırıyor muyum? Hayır.

Harry Potter’ı 10-11 yaşlarım civarında okudum. 14ümde tekrar okudum. 15imde tekrar okudum. 17im 18imde ara ara kütüphaneden çekip sevdiğim bölümleri okudum.
Şimdi 20lerimdeyim, hala okur muyum? Evet.
Gelecekte okuyacağıma da eminim.

not: harry’nin ilk 4 filmi dışında filmlerini izlemedim.
  • helena  (12.10.20 15:45:32 ~ 15:49:23) 
Tabii ki. Narnia fantastik edebiyatın önemli bir serisidir. Bu kadar popüler olmaması edebi başarısızlığından değil, sinema uyarlamalarının başarısızlığından kaynaklanıyor.


  • BuddyGuy  (12.10.20 15:54:01) 
Ilk kez 22 yaşında okuyup çok sevmiştim. Genel olarak okunması falan basit ama güzel gerçekten.


  • kljgslsdkjsd  (12.10.20 15:58:13) 
[]

Yeme isteğimi durduramıyorum mental sağlığım elden gidiyor

selam sevgili arkadaşlar,
geçtiğimiz cuma üst üste kötü haberler aldım. işyerinde çok yakın olmasak da muhabbetimiz olan bir arkadaşımın covid olduğunu ve evde karantinadayken zaten doğuştan olan kalp rahatsızlığının tetiklenip kalp krizi geçirip öldüğünü öğrendim. aynı yaştayız, onun iki tane çocuğu vardı büyüğü kızımla yaşıt daha 3.5 yaşında küçüğü henüz birkaç aylık bebek. haberi alınca mahvoldum. büyük olan bile babasını ancak hayal meyal hatırlayacak, küçük olan tanıyamadı bile doğru düzgün. normalde çok kolay ağlayabilen bir insanım ama ağlayamadım öküz oturdu resmen göğsüme. eşim işten geç geliyor, yoğun çalışıyor kızımız ona doyamıyor çok özlüyor diye üzülürken bir daha babasını göremeyecek olan o çocuklar beni inanılmaz üzdü.

alt katımızdaki komşularımızı çok severiz. diyebilirim ki beni lohusa depresyonunda intiharın eşiğinden çekip aldılar hamilelikten bugüne kadar hep elleri üstümüzdeydi. kızım babanne dede der o kadar yakınız, çocuklarına hala ve amca der eşimin ilgilenmeyen, arayıp sormayan ailesi yerine geçtiler resmen dünya tatlısı insanlardır. benle yaşıt kızları da covid pozitifmiş, anne şeker hastası, baba kalp hastası ve ikisi birden çok sigara içiyorlar birini söndürüp birini yakıyorlar resmen. ödüm kopuyor onlara bir şey olacak diye.

annem daha bayramın önceki günü kalp krizi geçirdi hiçbir belirti yokken. bende yemekteydi eve gideyim işlerimi halledeyim dedi kardeşim daha sonra içim çok sıkıldı eve geçeyim ben diye kalktı gitti evde annemi yarı baygın bulmuş hemen hastaneye yetiştirdik kurtardık şükür ama ilk darbeyi orada aldım ben. onun üstüne de bu haberler.

zaten çok evhamlı bir insanım. ödüm kopuyor sevdiğim birine bir şey olacak diye. düşünmekten kendimi alamıyorum mantıksızca kafa yoruyorum buna. elimden gelse herkesi her yerini çamaşır sularıyla temizlediğim bir eve kilitleyip kimseyi dışarı göndürmeyeceğim ki başlarına bir şey gelmesin o derece.

hele söz konusu kızım olunca hepten zıvanadan çıkıyorum hiç alakası yokken kötü kötü senaryolar gözümde canlanıyor ya ona da olursa diye. haber izlemeyi bırakalı çok oldu zaten bu sebepten.

her neyse çok uzattım kusura bakmayın içimi döktüm bir yandan da. normalde yediğime içtiğime çok dikkat ederim. kronik astım hastasıyım ve kilo alınca hayatımı çok zorlaştırdığından almamaya gayret ederim. kahvaltı etmem, öğle yemeği yerine öğlenleri yürüyüş yaparım günlük en az 10 12 bin adım atar haftada 2 3 gün ek egzersizler de yapar sağlıklı kalmaya çalışırdım. yalnızca akşamları hafif şekilde beslenirim. kızıma sofra adabını öğretmek için akşam yemeklerinde besleyici, sağlıklı menüler yaparım. he arada pizzaya, hamburgere, tatlıya düştüğümüz de olur ki aslında yemeye de düşkünümdür ama bir şekilde hep dizginledim kendimi. hiçbir zaman çok zayıf olmadım hep balıketliydim ama orantılıydım.

annemin kalp krizi geçirmesiyle hafiften zıvanadan çıkar gibi olmuştum sonrasında bu bahsettiğim haberler ve burada bahsedemediğim başka kötü haberlerden dolayı önceki cumadan beri durmadan bir şeyler yiyorum. artık aşırı yemekten karnım ağrıyor ama yemeyi içmeyi bırakamıyorum resmen teselliyi yemekte arıyorum. sürekli aç gibiyim durduramıyorum kendimi.

günler oldu artık yemek yemekten kusacak noktaya geldim ama tuzlu yiyorum tatlıya başlıyorum o bitiyo içim kıyıldı diyip tuzluya geçiyorum o bitiyo çay kahve başlıyor.

işin kötüsü eskiden böyle durumlarda hobilerime sarardım. etamin, kanaviçe, amigurumi gibi el sanatlarını çok severim senelerdir de yaparım. o kadar yoğun geçiyor ki günlerim, işyerinde zaten mevcudun yarısı covid pozitif evde karantinada olunca işler bizlere kaldı 2 aya yakındır 3 büronun işini tek başıma yapıp eve tükenmiş halde gidiyorum.

kızım daha çok ufak beni özlüyor, oyun oynamak istiyor kalan gücüm ve vaktimle onunla oynayıp yemeğini hazırlayıp birlikte kaliteli zaman geçirmeye çalışıyoruz. eşim sağlıkçı ve geç geliyor ona ayrı korkuyorum hastalanacak diye aklım çıkıyor. hem birbirimize hasret kalıyoruz, hem aile bütünlüğümüz kalmadı resmen.

kendime ayırabileceğim 5 dakikam bile yokken nasıl rahatlayıp kendimi rehabilite edebilirim hiç bilmiyorum. eskiden olsa kızımı 1 2 saatliğine annemlere bırakıp en kötü bi film falan izler rahatlardım. şimdi ya hastalık taşıyorsak kızımdan anneme babama bulaşırsa ikisi de kronik hastalıklı, ben dinleneyim diye onları canından edersem korkusundan onu da yapamıyorum.

deliriyorum resmen adım adım. ne yapayım, nasıl rahatlatayım kendimi. profesyonel yardım almayı düşünsem de şu an ona bile vaktim yok. personel azlığından izin bile alamıyoruz işyerinden çünkü.

güzel fikirlerinize ihtiyacım var. buraya kadar sabredip okuyan, cevap yazan herkese çok teşekkürler...

 
Kayıplarınız için başınız sağ olsun. Rahatsızlıklar da geçmiş olsun gitsin. Kısa zaman içerisinde her şeyin kendiliğinden sorunsuzca düzeleceğine inanıyorum. Yoğunum demişsiniz ama mümkünse ailecek 10-15 gün her şeyden uzaklaşmalı bir tatil planı yapmaya çalışın. Tebdil-i mekan yapın. Havanın sıcak olduğu son günler.

Bir de elinizden geldiğince kötü şeyler düşünmemeye çalışın. Kötü bir şey başınıza gelmeden onun ruh halini yaşatmamaya çalışın zihninize çünkü kötü olanın gelip gelmeyeceği kesin bile değil sadece bir ihtimal. Başınıza gelirse hissedeceğiniz, yaşayacağınız şeyler de önceden yapılan felaket senaryosu idmanlarındakiyle alakasız oluyor. Aynısını ben de yapıyorum bazen, ordan biliyorum. Neler neler kuruyorum kafamda... Hiçbirisinin bir mesneti yok.
  • pass  (06.10.20 11:00:23) 
Yalnız değilsiniz, bu durumun geçeceğini bilin lütfen. Özellikle bu dönemde inanılmaz sayıda insan bunalmış durumda ve anksiyete bozukluğu yaşıyor. Hayatta karşımıza ne zaman neyin çıkacağı belli olmuyor, en kötü ihtimaller bile hep var fakat çok mutlu olduğunuz çocukluk, gençlik zamanlarınızı düşünün. O zamanlar da kötü şeyler olma ihtimali vardı, şimdi ne değişti? İnsanlık on binlerce yıldır varlığını sürdürüyor, bu kısa hayatımızda koca evrende neredeyse hiçbir şey değişmedi.

İmkanınız varsa bir haftalığına izin alıp çok sevdiğiniz bir şeyler yapın. Bu mucizevi bir değişiklik yaratmayacak tabii, sadece kendinizin farkına varın. Pozitif bilince ulaşabilmek sizin elinizde. Mutluluğumuz çevremizdeki olaylara direkt bağlı değil, kendi ruhumuzla ve perspektifimizle alakalı. Başka bir şey önermek istemiyorum çünkü herkesin kişiliği ve ilgi alanları farklı fakat nefes egzersizlerine ve mindfulness konusuna bakabilirsiniz eğer ilginizi çekerse, gerçekten çok işe yarıyor.

Mutlu günler :)
  • hadi ya la  (06.10.20 21:15:00) 
[]

bal guruları gelebilir mi?

arkadaşlar bugüne kadar balı hep tanıdık birilerinden getirtmiştik, birkaç kez de marketten balparmak falan almıştım. şimdi evde kızıma da yedireceğim için mümkün mertebe gerçek bal arayışına girdim ancak kendi yapıp satan kimseyi tanımadığım için de birilerine güvenip alamıyorum. internette inceledim eğriçayırda şu seti gördüm.

www.egricayir.com

bunu alıp da kullanmış olan varsa yorumlarını almak şahane olur. ya da başka bildiğiniz ve memnun kaldığınız markalar, internet siteleri vs varsa o da işime yarar. Cevap yazanlara şimdiden teşekkürler

 
bizzat tanıdığın balcı yoksa balparmak bence


  • owaki  (29.09.20 14:49:47) 
marketten alacaksanız anavarza, bizzat tanıyorum.


  • tss  (29.09.20 15:07:04) 
www.harsena.net

2 Yıldır buradan alışveriş yapıyorum. Karakovan ballarını soluksuz yutuyorum :)
Kristalize balı nefis (fıstık ezmesi kıvamında) , süzme çiçek balı da çok güzel. Hiç yanıltmadılar beni , sitesini inceleyin derim.
  • synax  (29.09.20 15:07:08) 
Bizzat tanıdığın balcı bile arılara şeker vermek zorunda neredeyse, insaflı olanlar glikoz değil de doğal şeker verir.

Tanıdığım balcılar var, kendileri yemek için bile şeker vermeden bal üretemiyor. Tavuk değil ki bu kafese kapatasın, uçup gidip başka kovan önlerindeki şekerden yiyor hayvan.

Ha bu tamamen arılara şker verilerek bal üretiliyor demek değil, arı zaten doğadan topluyor ama topladıklarıyla insanlığa yetecek oranda bal üretmek imkansız. Şeker sadece balı çoğaltıyor.

Karadeniz gibi uçsuz bucaksız ormanlarda dağlarda arıcılık yapsan mutlaka saf bal üretilir, ama onu da almaya güç yetmez, yetmiyor da zaten.
  • John Bloor  (29.09.20 15:14:24) 
Bu ikisini öneririm:

www.kocamaar.com
pehlivandatca.com

Marketten ise yukarıda önerildiğini gibi Anavarza.
  • fotrsapka  (29.09.20 15:18:54) 
Babam dedem ölünce bırakmıştı ama şimdi iki kovanla tekrar başlamış köyde. Dilerseniz bir sorayım, iç anadolu - çiçek balı. Şuan satmak için yapmıyor ama fiyat olarak kilosu için 100'e yakın bişey der sanırım :/ Şeker de vermiyor bu arada, peteğin bir tanesini arılara bırakıyor. 5 sene önce falan burada biraz satmıştım hatırlayanlar olursa referans olabilirler belki. O zamanlar 60tl idi.


  • ananiyimioguz  (29.09.20 15:56:26 ~ 15:57:27) 
tanidik bakin. tekrar soyluyorum, arilara seker vermek kotu degil. sadece ne zaman verecegini bileceksin.
ek olarak ben ariya depo biraktim vs olayi bende yok baskasinda da olacagimi sanmiyorum. 500 kg bal petekte birakilsa dahi zamani gelince ari sayet kendisi hasat yapmaz ise ari yavrulamiyor. arinin omru ise belli. insanlari kandirmanin manasi yok.

  • turbo sadık  (29.09.20 17:41:56 ~ 17:42:29) 
@turbo sadık, buna neden kimse inanmıyor anlamıyorum. Babamın ticari bir kaygısı yok, öğretmen emeklisi zaten. Akraba gelse hürmetten bedava verip yolculuyor öyle söyleyeyim. Bahçelerde de tonla meyve var, eş dost ve hobi için yetiştiriyor. Onları da satmıyor. O zaman onlara da hormon veriyor/vermiyor kavgası mı yapalım? Kendisi için yetiştirdiği şeylerde neden hile yapsın. Arayan duyarsam ben isteyip satıyorum, öğrenciyken hocalarım alıyordu.

Bu arada gönderebileceğim bir laboratuvar falan biliyorsanız örnek göndereyim elimde belgesi olsun katkı maddesi, ek şeker vs. var mı diye. Alıcı da rahatlasın ben de enerjimi tüketmeyim.
  • ananiyimioguz  (30.09.20 00:09:58 ~ 00:10:28) 
Dedesi arıcılık yapan, işin kıyısından köşesinden geçmiş biri olarak cevaplıyorum:

Piyasadan, özellikle de marketlerden %100 doğal bal bulmak imkansız. Gerçekten, %100 doğal balı “arıcılığı para için yapanlardan” bulman çok çok zor. Çünkü baldan para kazanmak isteyenler doğal bal beklentisine giremezler. Arıcılık riskli bir meslektir. Sürekli para kazanmak istiyor, maliyetlerden kurtulmak istiyorsanız arınıza şerbet, glikoz vermek zorundasınız. Dedem bu işi doğrudan ticaret için yapmadığı için arıya şeker olayını kovalamaz.

Arıya şerbet mutlaka verilir ama bu kışın sonuna doğru yapılır. Arı, bu şerbeti bal yapmak için değil, kendi beslenmesi için kullanır. Şeker balı dediğimiz kofti ballar için arılara yazın şerbet verilir. Bazen şanslı olursunuz ve arı o sene öyle bir çalışır ki bir petekten 4 kiloya yakın bal alabilirsiniz. Tek katlı kovanda 12 petek vardır. Oradan hesap edin :)

Bundan 20 sene önce öyle bir bal olmuştu ki bir daha o çapta bal olmadı hiç.. 100’e yakın 2 katlı kovanı vardı dedemin. Ağzına kadar bal doluydu o kovanlar..
  • silah taciri  (30.09.20 01:10:47) 
egricayırı ben kullanmadım ama kullanıp memnun kalanlar biliyorum. özellikle propolis. bi de ödüllü balları falan vardı yanlıs hatırlamıyorsam.


  • galandar kostumu  (30.09.20 01:14:06 ~ 01:14:33) 
(bkz: Toros Dağı Bal) üzerine tanımıyorum. Gerçek bal ve adamlar yıllardır bozmuyor. Kendine ait küçük bir çevresi var ona satıyor Türkiyede gerisini avrupaya gönderiyorlar.
(bkz: www.torosdagibal.com)

  • motozanoglu  (05.10.22 20:35:19) 
[]

android tv için film dizi izleme uygulaması

bizim evde 7 8 yıllık yarı akıllı bi smart tv vardı lg marka. yakın zamanda amazon prime video türkiyeye gelince eski model olduğundan kullanamıyoruz diye xiaomi tv stick aldım android tv olarak kullanmaya başladım. gayet güzel işimi görüyor.

ama onun dışında telefondaki ya da pc'deki gibi stremio, popcorn time tarzı programlar yükleyip hariçten film dizi falan da yükleyeyim istedim. uygulamalarda aratınca stremio da, popcorn time da çıkmadı.

kodi ve torrentium tv diye 2 uygulama buldum kurdum ancak işleyiş sistemini anlamadım. ikisine de add-ons yükleyemiyorum. uygulama üzerinden add-ons yükleme kısmı yok yalnızca yüklü olanları düzenlemeye izin veriyor ama en başta nasıl yükleyebileceğimi çözemedim. hariçi bir usb belleğe indirip onu mu tv'ye takıp kullanacağım ve neye göre indireceğim mesela hiç anlamadım.

bunları kullanmayı bilen ya da daha zahmetsiz bu tarz uygulamalar önerebilecekler varsa şimdiden teşekkür ederim.

 
Bence hatalı bir seçim olmuş, günümüz için oldukça güçsüz bir cihaz. Kodi çok kastırır, artık alternatifi çok fazla.

Google play cihaza göre filtreleme yapıyor o yüzden aptoide market kurup oradan indirebilirsin.

tr.aptoide.com
  • kimlanbu  (21.09.20 11:40:44) 
stremio beta.


  • sparkle kiddle  (21.09.20 14:19:03) 
[]

amazon prime eski akıllı tv'de çalıştırma

7 8 senelik lg tv var evde, 55la640s. dün sevine sevine amazon prime kurayım dedim baktım 2016 yılından önceki tv.lere destek vermiyormuş lg için. bunu uygulama marketten programı bulup kurma şansım yok gördüğüm kadarıyla. ama iptv gibi dosyaları usb belleğe atıp onu tv'ye takıp çalıştırma vs gibi yöntemler var mı? hevesim kursağımda kaldı :(




 
lg uygulamasını bilmem de android tv'de rezalet bir uygulaması var bence bir şey kaybetmiyor olabilirsin.


  • proletarier aller lander vereinigt euch  (16.09.20 09:43:47) 
Benim eski LG artık youtube bile açmıyor desteği çekilmiş :D

Biraz umutsuz vaka.

Tek çare şunlar: www.hepsiburada.com
  • ananiyimioguz  (16.09.20 10:13:25) 
Mibox s ya da mibox stick alıp izleyebilirsiniz,prime uygulaması gömülü geliyor.
Benim emektar mibox 3 te yoktu Prime,akşam apk sını bulup kurabildim.

  • arenas  (16.09.20 10:13:49) 
[]

çanakkale assos bungalow tavsiyesi

arkadaşlar 2 yetişkin ve 1 adet 3 yaşında çocukla konaklayabileceğimiz denizi temiz, denize yakın, bahçeli ve odasında buzdolabı bulunan iyi pansiyon önerebilir misiniz? ya da çanakkale içinde başka yerde de olabilir aslında assos şart değil ama 3 günlük de olsa kızımız toprağa bassın özgürce koşsun istiyorum çocuk aylardır şehrin ortasında 4 duvar içine kapandı.




 
  • kaset  (01.09.20 23:14:26) 
[]

çanakkaleliler bir bakar mısınız?

perşembe günü bir iş için çanakkalede olacağız. deniz kenarında bir ev ya da pansiyon kiralayıp 2 3 gece kalalım hem bu sene hastalık korkusuna tatile gitmedik onun acısını çıkarırız biraz da kafa dinleriz diye düşündük. eşim sağlıkta çalışıyor bugün yarın izinler kapanacak, benim kurumum da esnek çalışmaya sıcak bakmıyor dolayısıyla aynı yoğun tempoda çalışacağım ve eşim izinsiz olacağından evin ve kızımızın bütün yükü bana kalacak biraz rahatlamaya çok ihtiyacımız var açıkçası.

günlük 300 350 lirayı geçmeyecek şekilde ev pansiyon bungalow ya da otel kiralayabileceğimiz, denize sıfır ya da 3 yaşında çocukla yürünebilecek kadar yakın, suyu temiz ve çok insan kalabalığı olmayan nereye gidebiliriz? aklıma assos ve küçükkuyu geldi ama çok da hakim değilim çanakkaleye. hatta bildiğiniz güzel pansiyon otel vs varsa isimlerini verirseniz şahane olur. yardımcı olanlara şimdiden teşekkürler


 
Dardanos yerleşkesi üniversite konukevi
Ama uzak kalır biraz. Yarım saate yakın sürer yol.Denizi aman aman tertemiz değil ama.

  • coca cola  (01.09.20 09:07:46) 
[]

yatırım tavsiyeleri

elimizde 35 40 bin kadar birikmişimiz var. onların bir kısmını dolara bir kısmını altına yatırmıştık. en son bayram öncesi bir de gidip gümüş hesabı açtırdım. ona da haftadan haftaya elimde kalanları maaş zamanı da ödemelerden artanı falan atıyorum. şu an 2bin civarı da orada var.

arefe gününden bugüne gümüş hesabı %20 kazandırdı, diğerleri de arttı ama gümüş kadar değil.

kafam karıştı dolar ya da altını da bozdurup gümüşe yatırmalı mıyım yoksa böyle 3e bölünmüş şekilde daha mı mantıklı olur.

para biriktirme amacım ilerisi için ev peşinatı çıkarmak. faizler düşüp ev fiyatları fırlayınca soğuduk ev alma fikrinden çünkü niyetlendiğimiz evler üstüne en az 70 80 bin koydular göz göre göre kazıklanmak işimize gelmedi. onun yerine bütün evi krediyle almaktansa faizler yeniden yükselip ev fiyatları düşene kadar bekleyelim yüksekten kredi çeksek de zamanla düşünce yapılandırırız totalde daha az ödemiş oluruz diye niyetleniyoruz ama bilmiyorum ne kadar mantıklı olur.

siz olsanız ne yapardınız?

 
Soruya kaynak gümüşü nereden alıyorsunuz?


  • mekaniker  (07.08.20 11:34:36) 
@mekaniker denizbanktan gümüş hesabı açtırdım oradan alıyorum.


  • kakamelsokoban  (07.08.20 11:37:58) 
şu an gümüşüm olsa elden çıkarırım, kar'ı alır altının gerilemesini beklerim. dolar da düşecek tabi 7 altında alım fırsatı verirse alırım. YTD


  • marlonbranda  (07.08.20 12:09:21) 
123456  Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.