Ekşi Duyuru

Yapmamışızdır

Öyle bir gücümüz olsa hükümet gelene geçene mahallenin delisi gibi sallaya sallaya gezerdi.

Atom bombası için zenginleştirilmiş uranyum ya da plutonyum lazım bunları öyle gizli gizli edinip atom bombası yapmamız çok mümkün değil. Zaten İran'ın da fi tarihinden beri uğraştığı konu bu; Uranyum zenginleştirmek çok zor bir süreç.

Savunma sanayisi atılımları atom bombası ile birlikte kullanmaktan çok uzakta henüz. Yani onlar üzerinden bakacaksak yapmış olmamız imkansıza yakın.

Öte yandan Türkiye'de soğuk savaş döneminde SSCB'yi vurmak için ABD tarafından ülkenin bir yerine getirilmiş/gizlenmiş atom bombası olabilir. Tıpkı SSCB'nin Küba için benzer bir şeyi yapmış olabileceği gibi.

Gerçi nükleer denizaltı diye bir şey var ve bombalar daha güçlü. Artık böyle birkaç üsse ihtiyacı yok. Karadeniz'in dibinde 20 yıl yatsa ruhun duymaz.

x.com

neden olmayacagi(ya da izinsiz olmayacagi) ile ilgili bir video ve flood.

Hayir yok. Olamaz da.

Uluslararasi bir anlasmaya göre ( adini unuttum) silahsizlasma, olasi bir savasta cok büyük zarar verememe adina o tarihten itibaren hali hazirda nükleer silahi olmayan ülkeler buna sahip olamazlar.
O sirada hali hazirda nükleer silahi olan ülkeler, iran abd rusya falandi.
Kuzey koreyi hatirlamiyorum.
Sadece o ülkelerin nükleer silah gelistirmeye ve sahip olmaya izni var.

Dünyada nükleer silahı olan ülkeler;
Amerika
Rusya
Çin
İngiltere
Fransa
Pakistan
Hindistan
Israil(tahmini olarak)
Kuzey kore

5 de anlasmada taninan ülke var;
Rusya, abd, çin, fransa, İngiltere
Bunun dışında yok ve yassah. Uretmeye calisanlar da ambargolar falanla uğraşıyor (iran misal)

Türkiye'de Amerika'nın falan nükleerleri var.

bunun olmasi icin bu alan da uzmanlasmis fizikcilerde lazim, hicbir isim duymadim.

atom bombasi yapmak öyle kolay bir sey degil. bugün baslasan, ambargo yemesen, ciddiyetle oturup ugrassan, ölümlü kazalar falan da hizini pek kesmese en az 20-25 yil gerekiyor. sen istedigin atilimi yap, know-how yok bir kere.

öncelikle madenden cikardigin uranyumu silaha takıp atabildigin bir sey degil nükleer silah. dogada bulunan uranyum 238'in, hadi atom enerjisi cok gelismis bir üllke ise platünyum 239"u da say, reaktörlerde zenginlestirilerek uranyum 235 haline getirilerek kullanilmasi gerekiyor. bunu yapacak know-how türkiye'de yok.

türkiye kalkip platünyum zenginlestiremiyor cünkü aninda bomba yapacagi anlasilir ama türkiye uranyum da zenginlestiremiyor cünkü
1. farki bir ülkeden uranyum aldigin an diger ülkelerin haberi oluyor.
2. kendi ülkemizdeki uranyum cevherini cikaracak ve isleyecek know-how yok.

- hadi diyelim yellowcake'i kazakistandan falan getirttik arap ülkelerine para yedirerek. uranyum dedigin madde kenara koyayim dursun diyebilecegin bir sey degil. uranyumu depolamak icin güclendirilmis kursun tesislere, gene bu tesis yaninda basincli su tesislerine ihtiyacin var. bu yapinin sadece insasi uc yil sürüyor. yani senin daha reaktör depon yok, ne bombesi yapiyorsun?

- uranyumu islerken santrifüje sokacaksin ama santrifüje sokmak icin bunu önce cürüfleyeceksin. cürüfleme sonucu uranyum tetraflorür elde edeceksin ki inanilmaz kontrolsüz bir madde bu. bunu handle edecek bir uzmanin yok, bu uzmanlar da öyle iki üc yilda yetismiyor. uranyumu santrifüjlemek de zaman gerektiren bir sey. bir atom bombesi icin 200 kg zenginlestirilmis uranyuma ihtiyacin var ki hadi ambargo falan yemedin diyelim ki tam gaz calisarak ve onlarca santrifüj cihaziyla anca 15 senede falan ulasabilecegin bir kg.

- hadi bunu da yaptilar diyelim. bombayi nah yaparlar. bomba dizayni sorun degil ama o bombanin kalbinde hangi madde ne kadar yatiyor tam olarak bir sir. hicbir ülke bunu paylasmaz. bunu bilebilecek uzmanin ve bir pratigin yok. seneler boyunca yüzlerce arastirma yürütmüs olman gerekiyor bunu yapabilmek icin.

-tüm bu asamaya kadar yaptigin her sey testti. bombe degildi. hadi tüm testleri gecip kazasiz belasiz bombeyi de ürettin diyelim, nasil atacaksin?
senin nükleer füze atacak bir basligin yok ki?

nükleer bombe öyle 3-5 yilda yapilacak bir sey degil. batida atomu ve uranyumu anlamak icin yürütülen calismalar 1800'lerin sonlarinda coktan hiz kazanmisti. abd 1942'de manhattan project'e basladiginda kenarda günümüz degeriyle 30 milyar dolari ve 130 bin calisani vardi. senin ne bu bilimsel know-how'i yaratacak egitimli insan gücün var, ne de bir projeye bu meblaglari ayiracak vizyonun.
birileri bir ara cikip 6 ayda nükleer bombe yapariz falan diyordu ama onlar anca atletle tank durdurdugunu zanneden kesimi inandirir buna.

Şu an için kendi nükleer silah teknolojimiz yok zaten bu teknolojiye sahip dünyada sayılı ülke var fakat caydırıcılık için ilerde bu teknolojiye sahip olacağımızı ve olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bazı analizlerde Türkiye'nin kardeş ülke Pakistan'dan bu teknolojiyi transfer etme ihtimali yer alıyor Ayrıca geçmişte İncirli Amerikan üssünde 90 adet nükleer başlıklı füze olduğu resmi makamlarca iddia edilmişti

tabii ki.
(bkz: ucuna da taramalı bağlarız)

Lisede inanılmaz gereksiz bir bilgi yükü var.

- Öğrenci hukuk okuyup avukat olmak istiyor, sistem ona türevi integrali logaritmayı permütasyonu trigonometriyi öğrenmelisin sınavda çıkacak diyor.
- Öğrenci bilgisayar mühendisliği okumak istiyor, sistem ona bitki biyolojisi, fotosentez, protein sentezi, organik kimya, asit-baz tepkimeleri, elektrokimya öğrenmelisin sınavda çıkacak diyor.

Sonra öğrencilerin çoğu üniversite sınavında bunları yapamıyor. Hatta bazıları eksi net yapıyor. Ama o kadar çok üniversite ve kontenjan var ki sistem "bak istediğin bölüme seni yerleştirdim" diyor.

Lise müfredatı çok gereksiz bilgi yüküyle dolu, bu bilgiyi alsan da almasan da bir yerlere yerleşiyorsun. Doğru düzgün integral bilenler zaten üniversite sınavında yüksek puanlar yapıp tıp kazanıyor. Sistem tam bir enerji ve kaynak israfı. Şimdi dediler integrali çıkaralım mühendislik okuyacak adam üniversite 1. sınıfta öğrensin.

Lise sonu geçtim, mezun olduktan sonra bile ne olmak istediğini bilmeyenler varken(normal bence) integrali öğrenmesi hukuk okumak isteyene yük değil. Zamanla başka bölümlere de geçmek isteyenler oluyor.

Bu tip konular beynini yormak istemeyenler için kaldırılıyor.

O zaman ilkokuldan sonra meslek edindirme okullarından devam edelim eğitime yav öyle saçma sebep mi olur? Lisede öğretilen şeyler saçma değil, hepsi en basit ifadeyle genel kültürdür. İntegrali öğrenmem benim okuduğum bölümde işe yaramadı ama başka bir alanda bir girişim yapmak istesem yarayabilir ya da en azından bir mühendisle konuşurken integralin ne olduğunu teorik olarak bilmek fayda sağlar. Aynı şekilde bir mühendisin lisede insan sistemlerini öğrenmesine de gereksiz mi diyeceğiz tıp okumadı zaten diye. Öğrenilen her şey bi yerde işe yarar. Ayrıca üniversitedeki hocanın görevi mi yani integrali öğretmek

@nundu+1
egitimin kalitesini artiramadigimizdan, bari kaliteyi dusurelim demis olabilirler.

Madem öğretemiyoruz, o zaman listeden çıkaralım mı demişler? İlginçmiş.

Bilgi çağında yaşıyoruz. Hukuk okuyacak adama integral niye yarasın diyorsun da, hukukçumuz daha sonra kendini yazılımda geliştirmek istiyor.

Bitki biyolojisi, fotosentez, protein sentezi bilgisayar mühendisinin neyine diyorsun da, bir bilgisayar mühendisi arkadaşım şu an bir ilaç firmasının ar-ge'sinde çalışıyor.

integrali müfredattan çıkartmanın tek açıklaması, bilerek ve isteyerek daha kötü öğrenciler ve daha kötü mühendisler yetiştirmeye çalışmaktır. integral kullanmasan bile böyle bir şey olduğunu bilmen lazım.

çünkü ufuk açar.

aynı şekilde, evrim de ufuk açar. etrafındaki her şeye "allahın hikmeti" diyip geçersen, hiç bir şeyi merak etmezsin, sorgulamazsın.

bilet bulabilirseniz gitmek mantıklı. gs tarafına 24bin bilet ayrılmış galiba. çıktığı gibi tükenecektir diye düşünüyorum.

sampiyonluk maci olmaz cunku hepsi ayni saatte oynanacak.

şampiyonluk maçından kastım gs karagümrük’ü yenerken fb berabere kalırsa ya da yenilirse karagümrük maçı sonunda şampiyon oluyoruz.o yüzden dedim.

Gidilir. Şampiyonluğu ilan etme ihtimali yüksek.

yani ben istanbul'da yaşamayan bir galatasaraylı olsam her türlü oradayken bir maça gitmek isterdim, hele ki bunun dediğiniz gibi şampiyonluk maçı olabileceğini düşünürsek bence süper seçim olur, imkanınız olursa gidin derim ama çok zor maalesef. deplasman maçı olduğu için karagümrük fazla bilet verse bile bulamayabilirsiniz. yine de denemeye değer.

bu tamamen kişisel tahmin ama bence zaten şampiyonluk maçı olacak. galatasaray berabere kalıp fener içeride kayseri'ye yenilirse şaşırmam.

kesinlikle gidilir

ilk kez yurtdışına çıkan biri için Japonya'da pişman olmazsınız ama zor gelebilir. Tokyo'da bile İngilizce bildiğim halde yer yön bulmak zor olmuştu.

Uzakdoğuda genelde ekvatora yaklaştıkça ve muson iklimi altında kalan yerlerde hava sıkıntılı olabilir. Japonya'da hava kaynaklı çok sorun yaşamazsınız.

Japonya'ya gidip bir hafta kalıp dönmek herhalde ucuzundan yapılırsa 100 bin TL civarında tutacaktır.
Bence önce 10-15 bin liralık 2-3 gecelik mesela Belgrad tatili yapın. Kendinizi bir sınayın.

Japonya'ya gitmedim ama çok az insanın İngilizce bildiğini söylüyorlar. Metro hatları çok karışık olsa gerek, alfabe bambaşka, kültür aşırı farklı.

Tek başına gidebileceğin en uygun yer.
Google maps iyi çalışıyor.
Metro alışınca kolay, çözersin.
Heryer de 7/11 falan var, yemek işi de problem değil.

dünyanin en güvenli ülkesi ama ilk defa yurtdisina cikacaksan zorlanabilirsin. dil farkli ama alfabe de farkli. gördügün seyi okuyamayacaksin mesela.
eylül-ekim degil de kasim basi git. japonya'da havalar o dönemde hala cok güzel ve momiji dönemi. yazin asla gitme, gezemezsin. kisi basi japonya'da 2200 euro harcadik 14 günde (ucak bileti, konaklama, yeme icme, alisveris, ulasim, müzeler, kaleler falan heeer sey dahil). hicbir seyden kismadik. yeme icme su an türkiye'ye göre cok ucuz mesela.

@michael_knight: yurtdışı seyahati bütçe ve zaman meselesi. ikisi de bende çok olmadığından belgrad'a gidip kendimi sınama fikri biraz lüks gibi. hiç görmediğim bir ülkeye tatile gidiyorsam 2-3 gün kalmak istemem bir kere. belgrad ve tokyo maliyeti kıyaslarsak uçak biletleri açısından 50k fark olacak evet ama kalma gezme masrafı çok farklı değil. yani tokyo'da 100'lük olacaksam belgrad'da da 50'lik olacağım o yüzden çok mantıklı gelmiyor. şartlara göre tokyo planından vazgeçip belgrad/balkanlar yapabilirim ama ikisi birlikte aynı yılda zor biraz.

@konusma: alfabe farklılığı o kadar sıkıntı olabilecek bir şey mi ya? yabancı dil olarak ingilizce biliyorum sadece zaten. yani fransa'ya gitsem de tabela falan okumak için translate kullanmam gerekecek. burada da google translate'in kamerasıyla hallederim çok sorun olmaz gibi geliyor bana. kaldı ki vazgeçersem alternatifim sırbistan orada da alfabe farklı.

telefonuna esim indir, internetin olsun sıkıntı yaşamazsın japonyada. tek başında da gayet gezilir, güvenli bir ülke japonya. ben aralık ayında gezdim hava mükemmeldi, ben olsam ekimde giderim, yazın çok sıcak oluyormus üstüne high season daha pahalı

farklı reklam setleri deneyip hangisinden daha çok verim alırsan onun üzerine gidebilirsin. hedef kitleyi daraltabildiğin kadar daralt. mesela seyahata çıkan ve pahalı bir iki markayı takip edenleri seçersen seyahate de çok para ayıran kitleye ulaşırsın gibi...

Valla onu ben de düşünüyorum hep tanıdığım 2 kaymakam oldu benim de.
İkisininde eşi öğretmendi ve okul yüzü görmeden sadece maaş alıyordu.
Çok ilginç.
Sanırım biraz da müsade ediliyor. Aman ağzımızın tadı kaçmasın diye.

bunları yapan keşke sadece kaymakamlar olsaydı. imam cemaat mevzu. öyle bir sistem oluşturdular ki göreve geldikten sonra malına mal katmayan tek bir belediye başkanı, emniyet müdürü, m.vekili, kaymakam vb. yok. -Çok nadir olan istisnalar kaideyi bozmaz- bu ülkede manisa belediye başkanı seçimi kaybettiği açıklandığı anda bilmem kaç milyon tl. lık gayrimenkulü değerinin çok altında sattı. peker doğru veya yalan bir sürü iddia ortaya attı. tek bir savcı soruşturma açıp doğru mu diye araştıramadı. böyle şeyleri deneyen dürüst insanlar ya sürüldü. veya fetöcü vb. diye içeri atıldı/korkutulup istifa ettirildi. giderken ağlayanlar ya çorbalarının kesileceğinden korkanlardır çoğunlukla. yeni Türkiye ye hoşgeldin bro.

Eskiden olsa açığa çıkınca medyanın, haberlerin ve hatta komedyenlerin diline düşüyordu. Mahkemede bir şekilde hasıraltı eden çıksa bile istifa ettirilene kadar ağır mobbing uygulanıyordu. Tansu Çiller'in oğlunun jetski skandalının %1'i kadar yaptırımı ya da etkisi olmadı RTE'nin oğullarına akan vakıflar üzerinden akan devlet paralarının ve gemiciklerin. Devir yolsuzlukla mücadele değil, yolsuzluktan pay kapma devri.

@unabomber, @nawar, bunlar hep sizin yüzünüzden zaten evet sizin yüzünüzden. o da yapıyor, o daha kötüsünü yapıyor. yapmasın kardeşim kuralları yok mu bunun? muhtemelen yasalarda açıklık var. ötekisi de berikisi de gelse yapıyor bunu. aldıkları maaş nelerine yetmiyor. bir iki daha çemkireyim belki sesimi duyan olur. tüyü bitmemiş yetim diyenlerle dalga geçen de yine böyleleri. evet kardeşim tüyü bitmemiş yetimin hakkı. yerken utanın.

Bu Türkiye'de genel bir sorun insanlar hak aramayı bilmiyor veya yanlış inançlara sahipler başlarına bir şey geleceğini fala düşünüp korkuyorlar hiç kimse bir konuda şikayetçi olmak hak aramak istemiyor. Herkes halinden memnun olduğuna göre sorun yok demek?

böyle çooook var. ama nedense patiswiss ceosu kadar tepki çekmiyor. daha beter linç edilmesi insan içine çıkamayacak duruma gelmesi gerekiyor.

devletin malı deniz yemeyen keriz mantığı var.

esnaflar boykot ediliyor. şirketler boykot ediliyor. ama konu siyaset olunca herkes fanatik gibi tuttugu adama söz söyletmiyor.

çünkü insanlarda şu düşünce var. yemeyecekse niçin devlet görevlisi olsun ki? ben olsam ben de yerim diye düşünüyorlar. en azından yiyenin yanında olayım belki bana da düşer. kafa böyle çalışıyor.

ayrıca kaymakamlarda büyük güç var. ilçedeki en büyük idari amir o. emniyet teşkilatı ve jandarma kaymakama bağlı. ülkede adalet olmayınca böyle oluyor işte.

@geveze yazar "yapmasın kardeşim kuralları yok mu bunun?" dedin ve yolsuzluk bitti. Teşekkürler. Bu kadar basit bir şeydi. Bu cümleyi kurmak kimsenin aklına gelmemişti bugüne kadar. Sayende kurtulduk. Burası cumhuriyet savcılarıyla dolu, hemen müdahale edip çözeceklerdi de bizim yorum yüzünden yolsuzluklar devam ediyor @unabomber. Gel emniyete teslim olalım.

"Neden izin veriliyor?" dedin, neden izin verildiğini anlattık. Sanki "şu da yapıyor, ona da bak" dedik.

@nawar, eskiler çok matahmış gibi örnek vermişsin ama bence al eskiyi vur yeniye. hep aynıydı. neyse hiç takatim yok sana laf anlatmaya. tabiki herkesin aklına gelmiştir ama ben siyasette şunu sevmiyorum, o daha fazlasını yapıyor, bu gene kötünün eyisi falan... bak yukarda arkadaşlar bütünü kapsayan yorumlar yapmışlar. aradığım kan bu. yolsuzluklarda el ele olmalıyız. hep beraber tükürmeliyiz.
öteki beriki yok. evet memleket kurtulmuyor ben burda saydırdım diye. ama ferahladım. du biraz da saydırcam. belki biri görür yüzü kızarır.
hatta dur karşımda o kaymakam varmış gibi kızayım.

bak beyim sana 2 çift lafım var: sen zaten mayışını almıyor musun, kişisel eşyalarını kurum arabasıyla çektirmekte neyin nesi yahu. yazık değil mi orda kimlerin hakkı var. zaten sana devletin ün üst makamlarından birinde yer verilmiş ona göre de hakkını alıyorsun daha da ne bu doymazlık. aaa. yeter. 90 yaşına gelince 1 odaya tıkılacaksın zaten. sarayın olsa ne yazar. bırak başkaları da yaşasın beee!!!

Çünkü Türkiye feodal bir ülke ve bürokrasi ortaçağlardaki derebeyliklerinin devamı. Ben de ilk farkettiğimde çok şaşırmıştım, lan cumhuriyet falan demiştim ama üzücü gerçek bu. Bir ülkenin adını "cumhuriyet" yapmakla toplumun eşit vatandaşlığı içselleştirmesi hızlıca olmuyormuş. İngiltere de bu süreç bir kaç yüzyılı bulmuş. Ki adında halen cumhuriyet yazmıyor. Türkiye de kanun önünde kim bir hakimle, bir savcıyla bir generalle veya bilmediğimiz bağlantıları olan orta kademe bir bürokratla eşit yargılanabileceğine inanıyor? Siyasetçiyi de katalım ama sayısal olarak siyaset derebeyleri bir kaç binse, bürokrasi yüzbinlerce küçük derebeylik şeklinde. Halk da aslında bu olayı benden çok önce -ve çok doğru bir şekilde- çözdüğü için; yoluna bakıyor. kısa vedede çıkarına olana ağam paşam deyip geçer en alttaki. Hiç öyle bir Fransız devrimi yapacak zahmete girmek niyeti yok halkın :) Anca senin benim gibi
okumuşlar(!) eşitlik masallarıyla büyütülmüşüz. Aslında bizi de bu bürokrasi şekillendirdi. Lan yoksa...

mesutaya katılıyorum. demokrasi eşitlik demektir. demokrasi ile yönetilmeyen -türkiye gib ülkelerde ayrıcalıklı bir sınıf vardır.

kimisinde soylular (örn: arap emirlikleri veya ortaçağ feodal devletleri),

kimisinde din adamları (örn: papalık, iran, ortaçağ teokratik devletleri),

kimisinde askerler (örn: askeri diktatörlükler, militarist rejimler),

kimisinde zenginler (örn: eski venedik, ceneviz devletleri)

türkiye ise bürokrasi devletidir. bürokratlar üstündür. yasalarda böyle olmasa bile hem halkın kabulü hem de uygulamada böyledir. hiç bir sade vatandaş savcı, hakim, kaymakam, vali, emniyet müdürü vb ile eşit olamaz.

@abelardo, "hiç bir sade vatandaş savcı, hakim, kaymakam, vali, emniyet müdürü vb ile eşit olamaz." yani kaymakam cebimdeki paramı alabilir Allah onu kaymakam olarak yaratmış diyorsun. bence sade bir vatandaşınkini almıyor aman ağzımın tadı bozulmasın diyenlerinkini alıyor.

@geveze yazar. bu yazdığım cevaptan bu durumu desteklediğim anlamını mı çıkardın?
soruna cevap olarak ülkedeki durumu anlattım. niçin böyle garip cevap verdin anlamadım.
allah kaymakam olarak yarattı demiyorum. uzun uzun açıkladım demokrasi olmayan ülkelerde egemen sınıf vardır diye. allah ile olayın ne alakası var?
mesela bir örneği aşağıda paylaşıyorum. bunun gibi olaylar her gün oluyor. gayet te herkesin başına gelebilecek bir olay.
www.sozcu.com.tr

@abelardo, evet öyle bir anlam çıkardım ve daha fazlasını.. bunu kabul etmelisin yapacak bir şey yok gibi. Eylem tok olayında belki aynı duyguyu hissetmişindir sen de. Öfke doluyuz ama kadın zengin ve Amerikan vatandaşı. Ama senin sadece tablo yorumladığını ve bu haliyle tablo çok güzel dokunmayın demek istemediğini de biliyorum. Yine de inşAllah değişir. Takatim bu kadarcığına yetiyor benim. Bu bile umarım etki yapar.

@geveze sen ciddi misin? yoksa devasa bir fanusta mı yaşıyorsun?

-yapmasın kardeşim kuralları yok mu bunun -ananı öpen kadı ise kime kime şikayet edeceksin? evet kurallar var evet yasalarımız mevcut. ancak yargıda korkunç bir çürüme mevcut. çok fazla para dönüyor. "itibarlı" tanıdığın mevcutsa kolayca sıyrılabiliyorsun. azınlıkta kalan dürüst yargı mensuplarını sindirdiler/emekliliğe zorladılar. evet yapmasın tabi. ama yapılıyor.
-muhtemelen yasalarda açıklık var. yasalarımızdan çok insanlarımızda sorun var. normal bir ülkede yasaları yargı işletir. halk takip eder. gerekirse tepkisini koyar. "anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz" diyenlerin yönettiği ve yönetilenlerin bir tepki veremediği ülkeden bir halt olmaz. bir ülkeye en sıkı yasaları da getirsen, eğer yargı sistemin çürümüşse o yasaların içinden geçerler.
-ötekisi de berikisi de gelse yapıyor bunu. eğer halk buna rağmen ötekisini de berikisini de destekliyorsa yapmaya devam ederler.
-aldıkları maaş nelerine yetmiyor. normal bir insana yeter tabi. ama bu güruh doymuyor. bunun cevabını onlara sorman gerekli.
-bir iki daha çemkireyim belki sesimi duyan olur. buna gerek yok. insanların bilmediği bir şey söylemiyorsun. bir kısım çarkın içinde çorbasına bakıyor. bir kısım fanatik. öteki veya berikinden. benim taraf yaparsa sorun yok diyor. bir kısım bazı olaylardan sonra bu işlerden soğudu. tabiri caiz ise her halk layık olduğu şekilde yönetilir. bizim hak ettiğimizi bu diyerek elini ayağını çekti. bir kısım sindirildi, korkutuldu. ama herkes biliyor işte.
-evet benim yüzümden. itfaiyesi olmayan aksaray topakkaya ya lüks audi itfaiye öncü aracını! ben aldım. 50kg uyuşturucu ile yakalanıp sadece içiciyim diye araya tanıdık sokup ben tahliye oldum. benim yüzmilyonlarca liralık vergilerim sürekli sıfırlanıyor. oğlumun çinden aldığı beş para etmez çelik yelekleri ben sattım hatırlı kişiler aracılığı ile fahiş fiyata tsk ya. ben seçimi kaybettiğim ysk tarafından netleştiğinde milyonlarca liralık belediye ait gayrimenkulu korkunç düşük fiyatlara sattım.
@nawar gerek yok bro, hatırlı tanıdıklar var, yırtarız:) güç bizde nasılsa

iyi boyacı bulmak çok çok zor. muhtemelen boyacının yapacağı boyayı sen de yapabilirsin. aklıma ilk gelen bu bahsettiğin parçaların folyo ile kaplanması oldu. boyadan çok daha dayanıklı ve usta kaynaklı hata payının çok daha azalaceğı kesin.

piano black gibi hem parlak hem de koyu renklerde parmak izi ve çiziklerin çok can sıkıcı olacağını göz önünde bulundur.

Ben hiç ilgilenmedim ama ilgilenen arkadaşlar cemalnur sargut’tan besleniyordu. Bir bakın isterseniz.

Selam hocam, aynı meraka ben de daldım, duyuruyu okuyunca şaşırdım ben yazmışım gibi. Ahmet yaşar ocak ın kitapları özellikle zındıklar ve mülhidler ilk aşama için bnce çok ilgili olacaktır. Anadoluda heterodoks islam yorumlarını yani bildiğimiz anlamda ilk tasavvuf denemelerini konu ediyor. Devamında şu sıra ibn arabi gibi bu işi başlatan yapı taşlarını araştırmaya koyuldum. Bir yandan da tarihselci kuran bakış açısıyla mustafa öztürk ün kuran mealinden ve youtubeda ankara palas buluşmalarındaki konuşmasını çok etkileyici buldum.

Bütün bunları, belki fikir verir diye bahsediyorum. Tasavvuf neticede bir yolda olma hali ve herkes kendine göre şekillendiriyor. Youtubedan ders alınacak kadaar teorize edilmesini olayın esprisine aykırı buluyorum, neticede sözlü geelenek ve bir şeylere muhalefet etmekten doğan bir durumu konuşuyoruz.


İşin diğer yanında, çevrem dümdüz seküler ve bu tür merakları paylaşabileceğim, al-ver yapabileceğim kimse de yok. Eğer özelden yazarsanız, belki bu yolculukta birbirimizi etkileme fırsatı doğabilir

Cemalnur Sargut bir çok yönden problemli görüşleri olan birisi.
İtalyadaki o meydanda yaptığı dans tarzı şeyler tasaabufla da uyuşmuyor.

Günümüzde de sorunlu tarikatların olduğu ortada. En azından selçuklu ve osmanlıdan beri gelen kaynak, arayışına girmek önemli.

Ayrıca kitap olarak imam birgivi - tarikatı muhammediyeye bakabilirsiniz.

Ama dikkat edin ki başta,itikad, fıkıh vs bakmadan tasavvuf yoluna doğrudan asla girilmez. Hata olur.

ben devam edemedim korktum gerçekten tuhaf şeyler hissediyor ve yaşıyorsun. marifatname yi önerebilirim erzurumlu ibrahim hakkı'dan.
mevla görelim neyler neylerse güzel eyler

ve kafayı bozanlar var dikkatli olun. başka bir arkadaşta açıldı saçıldı kocayı boşadı.

bence çok okumak iyi değil ya. ben hamurum kabarmış mı bakim bi.

cemalnur sargut nöööö

Cemalnur Sargut öneren arkadaşlara teşekkür ederim ama onu da araştırıp bayağı okuyup dinledim.
Samimi gelmedi bana. Bir şey var kadında olmamış. Aradığım onda yok.

Naçizane önerim direk kaynağına bakmanız. Uzakdoğu hindu ve budist pagan inançlar bu "tasavvuf" denen şeyin temeli. Neden bir şeyin kaynağı dururken suyunun suyu ile vakit harcayasınız? İslam tasavvufu denen şey peygamber tarafında anlatılmamış bir şey. Peygamberden sonraki ve sonraki nesillerde de görülmemiş bir ayinler, ritüeller, inançlar kümesi. Ancak islam devletinin sınırları hint altkıtasına ulaşınca oralardaki inançlar islama karışmış. Mesela bugün bir futbol maçı öncesi "totem yapan" taraftarlar bundan bir süre sonra totemli islam inancına temel olacaklar. Tasavvuf da bu gibi. Eski dinlerini islama karıştıran hinduların ürettiği bir islam versiyonu. O yüzden türeme ile vakit kaybetmek yerine direk hinduismden yürümek bence daha mantıklı.

uzakdoğu, pagan vs. orijinali demiş olan arkadaşa sorum, kaynak?

yok öyle bişi.

yahudi dese ha ok diyebilirim.

tarih iteratif ilerleyen bir birikim. köken bnzr olan olabilir. ancak tasavvufun kökeni ile doğu öğretileri alakasız.

@gurur vahdet-i vücut islamla ilgisi olmayan bir hindu inancıdır. Bu sadece biri. Mevlevi dönmeli ritüelini islam kaynaklarında bulabilir misin? Veya bıçak saplamalı kadiri ayinlerinin? Diğer tariklerin -yolların- fiziksel dansa kadar giden ayinleri var mı islam kaynaklarında? Peygamber böyle mi ibadet edermiş? Ve bütün diğer şeyler. İslam kaynaklarında olmayacak, hindu pratikte ve inanç da olacak. Ben bu ilişki için sana kaynak bulacağım? Sen islam kaynaklarında -kitap ve sünnet- de kurumsal tarikatların inanç veya fiziksel ritüelleri için kaynak getir. Ama emin ol, yüzlerce yıldır kendileri de bulamıyor. Tek getirebildikler bir kaç anlam kaydırması, çocuk mantığı seviyesinde te'viller.

Ek olarak; tarih iteratif ilerlesin de din iteratif ilerlemesin bi zahmet.

2. ek; yukarıda bir arkadaşın soruya cevap olarak önerdiği "Ahmet yaşar ocak" ismini tanımıyordum. Üstteki cevabımı yazdıktan sonra ismi googleladım. Gelen ilk video çok güzel bence; www.youtube.com
Tasavvuf daki "rical-ül gayb" -gaybubette olan üstün insanlar- konusu işlenmiş. İlk 10 dk'sında konunun çerçevesini çizerken zaten kendi veriyor kaynağı. Ya eski pagan inançlardan kalma bir inançtır ya da zorlama bir teville kurandan delil uydurulmuştur diyor kendisi. Bence yeterince dürüst konuşmuş hoca.

Bunun gibi bütün bu tasavvuf dini -ki ayrı bir dindir bence- peygamberden çok çok sonra başka inançların harmanlanmasıyla üretilmiş yapay dinlerdendir. Bir şeyin de aslı varken türeviyle oyalanmamalı insan. Gidip direkt hindu olmalı bence. Ki sosyal medyada bu konuları takip edenler bilirler, insanlar kitleler halinde hindu-budist oluyorlar. İnanarak bu dinlerin ibadetlerini yapıyorlar. Evlerinde tütsüler yakıp, manifestler yazıyorlar. Mantralar tekrarlıyorlar. Hindu tanrıları derilerine dövme yapıyorlar. Varenasilere gidip kutsal sularda yıkanıyorlar. vs vs. Bu yolu da tasavvuf denen şey döşüyor.

Bu da bonus; www.instagram.com

2. bonus; www.instagram.com Ki bu enerji konsepti bütünüyle budist-hindu kırması bir inanç. İslamda yok, tasavvufta var.

3. bonus; www.youtube.com Biorezonans uzmanı(!) abla şifa dağıtıyor. pseudo science eksisozluk.com olması bir tarafa bu rezonans, titreşim konsepti direkt budizmin tanımlaması. Müslüman olduğuna vehmedebileceğimiz birinin budist jargonla, budist şifa ritüllerini önermesini nereye koyacağız? Tasavvuf aynı şarlatanlığın yüzyıllar önce yapılmasının sonucu sadece.

telefondaki kaydedilen şifrelerinize bakın?

yillar once kullanmayip, sifresini unuttugum instagram hesabimi kapatmak icin destekle iletisime gecmistim. istedikleri bir kac sey vardi onlari gonderdigim zaman kapatmislardi hesabi, belki isinize yarar.

İnstagramda sonradan telefon ekleyebiliyorsun ben de az önce ne eposta şifresini me de ig hesap şifresini bilmeyen birine şifre değişikliğini ancak böyle yaptım.

@kediyi üzdün telefonu nereden ekliyoruz bulamadım

bütçe ne?

taksitle almayı düşünüyorum.1000 lira altı bulabiliyorsak iyi ama diğerleri daha işlevselse piyasayı bilmediğim için birşey diyemiyorum.

Sandalyelerin fiyatları 1000 TL civarında.
Bir koltuk aldıktan sonra sadece onu bir kamyonetin getirmesi ve bir işçinin sizin eve taşıması en ucuzundan 250 TL.

Sahibinden.com'da mahallenizdeki satılık koltuklara bakın bence. Güzel bir şey yakalayabilirsiniz.

poeng falan olabilir

ama ne kadar alan var, ne kadar bütçe var bunlar çok önemli

google'a en ucuz tekli koltuk yazıp, ucuzdan pahalıya doğru sıraladığımda baştan ikinci koltuk bu. bana rahat gözüktü

www.trendyol.com

bunun yorumlar daha iyi
www.trendyol.com

@gurur alan bir koltuk sığacak kadar sıkıntı yok. Ama odamda fazlalık olsun istemiyorum yani katlayıp koyabiliyim.

poeng çok güzel öneri sırtı geniş.
@fodera oturmak için çok güzeller ama yaslanıp izlemek için sıkıntı olur.

haklısın ama ben google tv koltuğu yazdım sen yazma, fiyatlar biraccık dudak uçuklatacak seviyede...

şöyle br şişme koltuk nasıl olur?

www.hepsiburada.com

tek kişilik yataklı koltuklar var. onlar süper oluyor o durumda.

Yürüyüş?

Kavede okeye dördüncü bekleyenlere dördüncü, o da olmazsa yancı

Poligon

havuz, hamam sauna, masaj

Skyline, Kaan havacılık gibi helikopter kiralama şirketlerine ulaşırdım. Gerisi çözülür elbet.

cam al direkt.

ty.gl

Hiçbirinin bulaşık makinesinde içi temizlenmiyor, ayrıca da asla yeterince durulanmıyor.

Ama yine de illa ki dersen ağzı en geniş olanını al.

@amaranta ursula

Sipariş verdim, teşekkürler :)

bir kısım bana kızacak şimdi ama; koliyle yarım litrelik su alıyorsunuz, her sefer temiz temiz içip atıyorsunuz.

ama fazlasıyla plastik atık çıkıyor. e matara alınca da onu yıkamak için, elini sokup ovalayamadığın için çalkalaya çalkalaya durulamak için dünyanın suyu boşa gidiyor. şişe en azından geri dönüşüme gidip başka bir işe yarıyor. matara durulamaya harcanan su doğrudan kanala akıyor.

Bambu olayı bana aşırı sağlıksız geliyor.

Ben contigo su matarası almıştım. Çok memnunum. 2 senedir kullanıyorum sorunsuz.

Bambu kapaklar koku yapıyor, küfleniyor.

domyos e shape 09 vardı bende, 9 kg volanı diye biliyorum. şu an satıyorum yer istanbul küçükçekmece, dizimde sıkıntı oldu artık kullanmıyorum. sarsılmayan çok güçlü dengeli bir alettir tavsiye ederim

fiyat fena değil 9kg volanlı model için ama istanbulda değilim nakliye işi sıkıntı... ikinci el garantisiz ürün, test etme imkanı yok, kargoda hasar görme riski var vs. mağazadan almıyoruz bi sorun olsa mağaza sıkıntı çıkarsa bile tüketici hakem heyeti vs. sorun çözülür sıfır üründe. istanbul içinde olsam ve deneme imkanım olsa düşünürdüm :) güzel fırsat kaçıyor :(

Ayağımız alçıda diye eve mi kapanalım hocam..

Bişiy olmaz

İlk defa kırık ile tanışınca ne yapacağımı bilemedim. Sağolun var olun

sıkıntı yok. ekstra muhabbetini yaparsınız

Yok ya bişey olmaz. Ben öyle kırığı çıkığı olan görünce hatta geçmiş olsun bile diyorum göz göze gelirsek :)

gittiğinde yanına keçeli kalem götür arkadaşlarına alçıya bişeyler yazdırır/imzalatırsın. güzel bir anı kalır

Abuk olmaz da sağlıklı olmaz.
Yıllar önce benim ayağımı alçıya aldıklarında doktor "şu kadar süre fazla hareket etme, üstüne sakın ağırlık verme" gibi şeyler söylemişti. Sizde de durumun farklı olduğunu sanmıyorum.
Daha bir gün önce kırılmış ayakla yemeğe gitmezdim ben. Daha 60-70 yıl kullanacaksınız o ayağı.
Kırıldıktan bir hafta sonra gidecek olsanız bu kadar garip gelmezdi bana.

1. bence de sağlıklı olmaz. uzanıp dinlenmek faydalı, otururken falan ayağınız şişebilir, kaşınabilir çok fena vs.
2. psiko-motor anlamında alışık olmadığınız için kayıp düşebilirsiniz, sendeleyebilirsiniz, tutunayım derken sendeleybilirsiniz vs.
3. koltuk değneği, sandalye vs. kullanırken veya birileri ekstradan koluma girse, bundan hoşlanmıyorum. subjektif nokta olarak belirteyim.
4. yani bir yemek ne tür bir öneme sahip olabilir ki en fazla; ben olsam gitmezdim. arkadaşlarınız da anlayışla karşılarlar bence.

Haftaya da benim var. Başlığı takip edeyim ben de.

Selam,
Emanetçiler otoparkçılar genelde ama tavsiye etmiyorum arabayla gidip arabada bırakabilirsin anahtarı alıyorlar çünkü.
Kapıdan itibaren 272772 kere güvenlik kontrolü var yönergeleri takip edersen kolay zaten.
Yukarı çıkınca tekrar form koduna bakıyorlar ve parmak izi alıyorlar sonra da sıraya geçip müsait bankoya ilerliyorsun. Hepsi ing ve türkçe biliyor. Ne zaman gideceksiniz ne kadar kalacaksınız daha önce hangi ülkelere gittiniz mesleğiniz evli misiniz gibi sorular soruyorlar. Hepsine net be doğru cevaplar vermek önemli. Tıkır tıkır bilgisayara birşeyler yazıyorlar eğer vizeniz onaylandıysa elinize bir kağıt veriyorlar, onaylanmadıysa pasaportunuzu geri verip size bu seferlik vize vermediklerini açıklıyorlar.

Teşekkür ederim. Bu arada araçla olmayacağım, eşyalarımı otelde bırakmak aklıma geldi..

ticari için gitmiştim. bana sadece niçin gidiyorsun dedi, iş dedim. ne işi dedi. şöyle bi iş dedim. vizen onaylandı dedi. 20 saniye falan sürdü, hiçbir evrağa da bakmadı.

Konsolosluk çevresi hep emanetçi. Sıkıntı yaşamazsınız.

Iki dakika havadan sudan muhabbet etmiştik. Neden gittiğimi sordu, nereye gideceğimi sormuştu. 5 dakika falan sürmüştür.

taylandda muson mevsimi oluyor o tarih fyi, bilet çok ucuz 30k git gel

saudia büyük kampanya yapmıştı 8k'ya tonla yere vardı kore more git gel 16k idi ama tarih ve detay bakmadım ilgimi çekmediğinden mütevellit

ucuzaucak diye bi site var ordan ben de kovalıyorum. daha denk getiremedim ama ağustos için

Dümdüz eşofman gibi pantolon olmayacak bir şey yok ki bunda, yırtık jeans ya da skinny deri pantolon değil normal bir pantolon genç işi değil bence.

olur çok da güzel rengi mengi. neden sabote ettiğinizi anlamadım

Olur

olur

ablamıza üzüldüm bir özür dileyin bari 50 çok yaşlı da değil ki haha

dusuk bel degil bu.

Olur da fit olması ve biraz uzun boy lazım bence.

Yasla bir alakasi olmaz da boyle pantolonlar genelde fotograftaki gibi crop top seylerle hos duruyor. Belinin kalinligi sebebiyle tisortun altinda kalsa bir acayip gorunebiliyor, bluzu icine soksaniz esofmanimsi bir goruntu.

Ben almakta tereddut etsem bu sebeple olurdu, yas sebebiyle degil.

bence olmaz, bu ürünün hitap ettiği yaş aralığına uygun değil. ha giyen var doğru diyorsunuz kim ne isterse giysin orası da ayrı mesele, ben genel geçer cevap veriyorum.

3 seneden fazladır günde 10 bin adımdan fazla adım atan birisi olarak çok fazla ayakkabı denedim. Skechers ayakkabılar rahat ancak yol tutuşu maalesef çok kötü. Her yüzeyde istediğiniz gibi yürüyemiyorsunuz, çoğunlukla kayıyor. Ayakkabıda yer tutuşu yürüme deneyimine çok etki ediyor.

New Balance 574 Classic. Beni yürüyüşe başlatan ayakkabıydı. Ayaklarım o kadar iyi hissetmişti ki o hissi kolay kolay unutamadım. Sonrasında bir süre 57/40 da kullandım ama bence 574 kadar rahat ve güvenilir değil. Geri kalan pek çok NB ayakkabıyı da denedim, genel olarak memnun kalmadım. Ayağı çok yayıyorlar tarak kısmında, bu da hız kesiyor yürürken.

Nike Air Fire. Şu anki favorim. 574'ün verdiği hissi bir üst noktaya çıkardı çünkü Almanya'nın -10 derece buzlu yollarında bile giyebildim. Şu anda da giyiyorum (20 derece, İstanbul). Çok tok, çok rahat. Kesinlikle tavsiye ederim.

Son not: Asics çok önerildi ve onu da denedim. Asics yürüyüş tasarımlı ayakkabı olmasına rağmen istediğim kadar güç vermedi bana yürürken. Tabanın biraz itmesi gerekiyor bence.

Ben de Salomon aldım 2-3 ay kadar önce, inanılmaz rahat ve skechers'a göre çok daha dayanıklı. Tavsiye ederim. Supercross 4 modeli benim kullandığım.

Alfa kuşağının.

alfa kuşağının.

Dile yeni eklenen şeylerin bir standardı olmuyor. Şimdi sorunuzu görünce bunlarla ilgili makaleler nasıl yazılmış diye baktım her türlü kullanım var.

Sadece birini seçip ona bağlı kalmanız iyi olur.

Dergipark'ta anahtar sözcüklerle arama yapın, saygın bulduğunuz bir yayında nasıl kullanıldıysa öyle kullanın.

Mantıken sınırları çizilmiş bir insan grubunu ifade eden grup isimleri özel ad olarak sınıflanabilir. Bu durumda "Alfa Kuşağı'nın" demek doğru olacaktır. Bunu yapan makaleler gördüm ben şimdi bakarken.

"Alfa kuşağının" derseniz Alfa'yı grup adı olarak tanımlamış olursunuz. Bu da kendi içinde mantıklı. Makalelerde de kullanılmış.

Ancak hepsini küçük yazmak biraz daha az tercih edilesi olur sanırım. Neticede konuştuğunuz şey sınırları çizili belli bir grubu ifade ediyor.

Modelle ilgili değil de, 7 kiloluk istediğinizden emin misiniz? Bende 4,8 var (Kitchenaid standart) ve her şeye fazla fazla yetiyor. Bundan büyük olanlar net bir şekilde sanayi tipi demektir. Kullanım amacı bu tarz üretim değilse ortalama boy olan 4-5 kg arasından şaşmamanızı öneririm...

Ben öküz gibi araştırdım bi ara bunu karaca süper deniyor çünkü vatı yüksekmiş ama hamurda pas izi bırakıyormuş bi süre sonra. çünkü o dönen şey çelik değilmiş Şikayetvarda görebilirsiniz. Şefırda öyle.

Ben bosh mum 2 aldım 5 olanı da var. Annenize söyleyin çok beklentiye girmesin. Sonuçta her şeyini siz hazırlayıp katıyorsunuz. O yoğuruyor ve son aşama da hamuru tertemiz yapıp buyur demiyor. Etrafındaki hamur kalıntılarını toplayıp düzleştirmek yine size düşüyor. Kol gücu vermek istemeyenler alabilir tabi.

Belki bosch tan pahalı olan daha iyidir.

Ben Fakir multiplex kullanıyorum ve memnunum.
4-5 kiloluktan fazlasına gerek yok +1

fakir için şöyle bir şikayet var, bunları gözönünde bulundurarak alınız. kadın sağlığını yolda bulmadı:

www.sikayetvar.com

karıştırma şeysi çelik olsun.

Şurada bir şeyler anlatmış. İşine yarayabilir.

eksiseyler.com

Bende de Kitchenaid standard olan var 4,8 lt bir şey. Gayet yeterli, bir de o aletler epey ağır, ağır olması da gerekiyor hamur yoğururken savrulmaması için. 7 lt olanı düşünemiyorum. Bir arkadaşım Kitchenaid'i olduğu halde değiştirip (annesine verip) Kenwood almıştı watt'ı daha yüksek diye. Ama fiyatlardan haberim yoktur.

diego lugano?

Tanıdığım yer mevcut fakat İstanbul'da. Fakat Botox mu uygun olur yoksa balon mu veya cerrahi mi, bunun için konsültasyon yapılması daha sağlıklı olur bence. Botox herkeste işe yarayan bir yöntem değil maalesef.

@le wild girl,

peki botoksun işe yarayıp yaramayacağı nasıl belli oluyor? bi kan testi gibi bişey falan mı yaplıyor yoksa sadece kiloyla mı iligli? 15 kilo civarı fazlalığım var. 178 boy 99kg

Açılıyor ama ne kadar geç?

Hicbirsey olmaz, zaten kimseyi de saatinde muayene edemiyorlar

Abartmadigin surece bir sey olmaz, araya sokarlar zaten.

Doktorun insafına kalmış bir durum.

hem abazalık hem açgözlüluk ama bunların hiçbirini reels izledi diye söylemiyorum Aşırı kasıyor özgüvensiz sal ipini gitsin Niye selam verirsiniz böyle erkeklere anlamam.

ve sen bu adamla hala berabersin çünkü?..

Erkekleri tanımamışsın daha. Neyse siz saf kadınlar

Uzak durun lütfen.
Sonra sonu daha kötü oluyor. Yol yakınken gitsin.
Ne olduğu ortada zaten.
Ayrıca yalvarıp özür dileyip bunun kabul olduğunu gördü ya bir kere devamlı daha üst versiyonuyla tepenize çikar

Bak ben evliyim, bırak sevgililiği yani evliyim diyorum şu yazdıklarından sadece bir tanesini yapsın (yapmasa bile şüpheye düşmem yeterli) avukata koşup boşamazsam kendime saygım var diye ortada gezemem.

Cevap sorunun kendisinde var zaten. Muhtemelen dört senedir beraber olmak artık onu sıktı, kendini vazgeçilmez görüyor ve bazı kaçamaklara hakkı olduğunu, gençliğini cinsel yönden tatmin olmadan kendi sınırlarını keşfetmeden heba ettiğini düşünüyor. Sana yol verecek cesarete sahip değil ve yaptığı dört senelik sosyal yatırım boşa gitsin istemiyor. Ayrılırsanız her ikinize de daha iyi gelecek gibi. Aklına girmiş bir kere, geri dönüşü olmayan bir yolda

Var böyle insanlar. Kötü oldukları söylenemez. Seni sevmedikleri de söylenemez. Bütün erkeklerin böyle oldukları da söylenemez. Ama instagramı olan birinin popo görmek istemediği de söylenemez.

sevgilin kötü insan diil^^ ama fazla düz adam.

Böyle ilişki eziyet olur, zaten keyif almayacaksınız. Direkt bağları kopartın. Güvenmediğiniz bir partner ile zaman harcamaya gerek yok

bakmak bir şey değil de şunlar red flag:

• gizlice eski kız arkadaşla görüşme
• Habersiz normal bir kız arkadaşla görüşme
• instada tanımadığı hesaplarla takipleşme (söyleyince sildi)

ben bekarım, arada tanımadığım kişilerle takiplesiyorum. buna rağmen acaba tanıdıklar akrabalar görüp "bu kim" der mi veya bu hesap eşe dosta salça olur mu diye çekiniyorum. (teşhirci hesap değil, normal işinde gücünde insanlar bu takip ettiklerim)

Evli insanların ilişkisinden çok da farklı değil okuduklarım. Çift terapisine gitseniz seks hayatınız nasıl diye sorarlar. Manitan belli ki düz bir adam, fantesizini (evet fantezi) yakalamışsın ve utandirmayi seçmişsin. Erkek gözüyle kadın kulağıyla sever derler. Gözü doymamış demek ki arkadaşın ki gözü dışarıya kaymış. Bu noktada olamaz olamaz kesinlikle olamaz da diyebilirsin veya Fatih'ten kalan yarım şarabı çakıp gel senin fantezini eğlenceli bir oyuna dönüştürelim de diyebilirsin. Sen bu düz adamı seviyorsan ve sadece sana bakmasını istiyorsan da sorumluluk alıp aksiyona geçebilirsin, sonra da karşılıklılık ihtiyacı gereği isteğini söylersin manitana. Kız erkek fark etmiyor açıkçası,. çiftler birbirine çok uzak ve ne istediklerini söylemeye utaniyorlar. Toplum ahlak feminizm görevler meli malılara tutunup hayatlarını sıkıcı yapıyorlar

Karton kutuya gerek yok.

E 31 K 33

31/31

32.
eğer bazı nedenlerden ötürü yasal bağ hayatımızı kolaylaştırmayacaktıysa evlenmezdik muhtemelen. zaten 5 yıldır beraber yaşıyorduk.

ben 28e, eşim 26k.

İkimiz de 27ydik

30/30

26/24. 2 senedir falan beraber yasiyorduk, hem o tr'de rahatça kalsın hem de biz rahatça onun ülkeye gidelim diye evlendik. Şaka maka birkaç seneye 10 sene olacak evleneli.

E 30 K 28

logisticsmanager, hanım evlenince Türk vatandaşı mı oldu?

e 27 k 23
e 31 k 35
e 38 k 32

E 29 - K 28
Dört senedir evliyiz. İnsan hayret ediyor nahdjsk

E:30, k:29. Bir senemiz dolacak

E40 k44, ikinci senemiz dolacak, doğum günlerimiz aynı, o tarihte de evlendik.

K24 E28. iki senedir de birlikte yasiyorduk zaten.

K:27
E: 36

2.5 senedir evliyiz. Ondan önce de 7 yıldır birlikte yaşıyorduk zaten.

32-32

Ben bekarım.

E 27 K 29

Ikimizde 32 yaşındaydık, erkek tarafıyım. 4 yıl olmuş öncesinde 2 yıllık birlikteliğiz var.

E 29 K 28.

sneaker kategorisinde mi tam bilmiyorum klasik olabilecek dedigin icin begendigim duz tabanlar

adidas samba (herkese yakisir)
nb ct302
adidas campus( yakisirsa olabilir)

Asics tam da bu tanımdaki ayakkabıdır. Senelerce adidas nike o bu dolandıktan sonra, bi süredir sadece asicsten alışveriş yapıyorum. Kalitesine diyecek yok, bu konuda sadece new balance onun rakibi olabilir

new balance'ın çeşitli modelleri var, bakabilirsiniz amaranta hocam. sizi sneaker duyurularınızdan fark ediyorum mütemadiyen. sanırım, her ay bir sneaker alıyorsunuz^^. hürmetler.

@ala09
Adidas'tan gazelle'yi gözüme kestirdim ben ama çok pahalı:(

@kel aynak kuşu
Hocam model öneriniz var mıdır?

@anlatamiyorum
Ahahha
Haklısınız hocam. Uygun ayakkabiyi bulamiyorum bir türlü. Geçen defa New balance almaktan vazgeçtim başka bir markadan aldım.
Şimdi de şunu düşünüyorum ama kalıbından emin olamadim:
www.amazon.com.tr

Adidas stan smith bana çok rahat geliyor. Sporda genelde asics kullanıyorum ama günlük hayatta tercihim stan smith,daha şık görünüyor.

Bence bu ayakkabı 1 ay sonra tarak kemiğine denk gelen kısımdan açılır. Bu tarz ayakkabıların genel sorunu,

Devlet hastanesinde yürüyor işlemler

Tamamen cahilim bu konuda ama fikrimi söylüyorum.
E-nabız'dan baktınız mı? Bazı tetkik ve raporlar önce oraya düşüyor. Doktor da zaten oradan bakıp değerlendiriyor. En azından içinizi rahatlatabilir anlaşılabilir bir şeyler yazıyorsa.

Maalesef oraya yansıyan bir şey yok

Pet genelde geç çıkar ama fark ödemesi varsa erken çıkar. hasta azsada erken çıkar

Bence krem keten pantolon+ beyaz/haki polo yaka t-shirt+ lacivert koyu renk blazer ceket.

Bence bu renkleri herhangi bir erkek giyim mağazasından bulabilirsiniz.

www2.hm.com

Şöyle bir look Olabilir. Zara, ds damat, h&m Tarzı markaların Klasiklerine göz atabilirsin beş tonlarında genellikle kullanıyor yaz düğünlerinde burada o klasiği kırmak için kumaş önemli daha ketenli şeylere yönelebilirsiniz ceket pantolon klasik kesim içine tişört bisiklet yaka

evet, vatandaşlığı geri alabiliyorsunuz. bir sorun yok.

Normalde kullanabilirsiniz el koymaya hakları yok fakat işgüzarlık yapmak isteyen düşük rütbeli bir asker el koymaya çalışabilir böyle bir durumda üstlere şikayet ederek sorunu çözebilirsiniz.

Askerlikle ilgili bu tarz şeylere izin verilip verilmemesi konuları askerlik yaptığınız yere göre değişir. İzin veriliyor olsa dahi çalınma riski vardır. Ben olsam yanıma birkaç kitap alır sonra ortamın durumuna göre hareket ederdim.

bence yaş, eğitim, şehir gibi hiçbir filtreden geçilmeden aynı koğuşa en az 28 gün konulacak 54 kişiye o kadar güvenmemek lazım.

tamamen keyfi. powerbanka bile bazı yer izin veriyor bazı yer el koyuyor.

tablet gibi görüp el koyabilirler. içeri sokabilirsen saklarsın.

Çalınır +1
Dolaplarda kilit olmayacak dostum devlet yurdu yatakhanesi gibi düşünme.
Aklına sıkıntı sokmayım ama neler neler çalındı bizim orda. Çalınma da demezler onlar yer değiştirme diyorlar çünkü sonuçta alıp evine götüremiyor alan kişi de, oralarda bir yerlerde oluyor. Durumun bu şekilde yumuşatılıp sulandırılması da biraz daha rahat hareket edebilecek hale sokuyor insanları orada. Daha da yüzsüz hareket edebiliyorlar yani sıkıntılı insanlar da olursa, gözünün içine baka baka bile yapabilirler.

www.dailymotion.com

şu videoyu anımsattı bana bu soru :-)

Abi askerde benim terliğimi çaldılar. Terlik bak. Kişisel bir şey. Yeni olduğu için onu çalabiliyorlar. Ben kantinin temizliğinden sorumluydum. Temizlik eşyalarını bıraktığımız bir depo vardı. Deponun kilidini kırıp fırça çalmışlar. Düşün. Kindle çok hızlı çalınır. Zaten şarj edemezsin. Yat saati geldiğinde bir şeyle uğraşmak yasaktır. Elinde telefon bile olmamalı.

yasak. girişte yazıyordu bizde

Giderken götürmen gereksiz risk olabilir. Neyle karşılaşacağını bilmiyorsun. Yerini yapıp düzenini oturttuktan sonra koşullara göre istediğin şeyi getirirsin. Bence daha sonraya bırak o işi.

Acemilik geçsin bir. Sonrasında dağıtımdan sonra gittiğiniz yerdeki duruma göre düşünürsünüz.

Sen ne anlatıyon be olm?

Askeri birliklerin kütüphanelerinde bulunan kitaplar bile, komutanın onayından geçmeden rafa koyulmuyor. Senin o aletle, ne okuyacağını kim ne bilecek? Ana kucağı değil orası, asker ocağı.

El koymaya hakları yok diyen arkadaşa gelince, hadi oradan çok bilmiş...

Bayım, akşam yatağınızda kitap okurken capucino mu arzu edersiniz, latte mi?

mevzuata göre normalde sadece görsel ve işitsel kayıt yapabilen cihazlara el koyuyorlar. kamerasız tuşlu telefona böyle belirtilmesinden dolayı izin verilir. kameralı tuşlu telefonlarda kameraları sökerek veya gözle görülür hasar vererek kullanıma izin veriyorlar. Powerbank gördükleri zaman "bu powerbank getirmişse akıllı telefonu vardır" mantığıyla powerbanke bile el koyuyorlar ki micro usb girişi olan tuşlu telefon gösterilmesine rağmen kendi bildiklerini okuyan işgüzar personeller var.

Kindle kullanmadım, herhangi bir görsel ve işitsel kayıt imkanı var mı bilmiyorum ama iki şekilde tavsiye verebilirim:

Bedelli olarak gidiyorsanız bu riske hiç girmeyin, fiziksel kitap götürmeniz daha iyi olacaktır.

Normal askerliğe gidiyorsanız yine yanınızda götürmeyin, ilk ay için kitap götürün, sonra zaten usta birliğinize gönderileceksiniz. Usta birliğinizde ilk ay içinde zaten birkaç rütbeliye kendinizi sevdirirseniz onların inisiyatifiyle kargo ile getirtebilirsiniz. Yine de çok dikkatli olun derim çünkü askerlikte hırsızlık olmaz, eşyalarınız "yer değiştirir."

Bence sosyal medyanın etkisi ile dolgu + botoks inanılmaz patladı moda oldu ama uzun dönemli etkileri ve yan etkilerini çok bildiklerini sanmıyorum. Özellikle 20'li yaşların başındaki genç kızların yüzüne dolgu doldurmaları korkunç çünkü dolgu ileride inanılmaz yüz sarkması yapıyor. (hayır dolgu tamamen eriyen bir şey değil, etici ile eritme olayı da %100 doğru değil. Şansa kalmış bu o yüzden masum bir işlem değil.) Botoksu da düzgün teknik yapan adam çok azdır bence çünkü kontrolsüz basıyorlar ve kırışıklığı silelim derken kaş kalkıyor ya da göz sarkıyor yani öyle yan etkisiz bir şey değil. Özellikle ünlülerin çoğunun bilinçli doktor seçtiğini düşünmüyorum menajeri nereye sürüklerse oraya gidiyorlar çünkü çoğunun yüzü korkunç, photoshopa filan aldanmayın özellikle çene dolgusu olanlarda mimiklerde deri tuhaf kırışıyor. Yabancı doktorlar çok az enjeksiyon yapıyorlar bizdekiler inanılmaz overfilled. 45 sonrası yüz germe öneriliyor ama şu an 20 yaşlarda yüz gerdirme olayı başladı, herkes fox eye olacam derken aşırı agresiz bir surat ifadesi ile dolaşıyor çok kötü bence.

Ekleme: Sertap bilmiyorum ama özellikle o jenerasyon ünlüler ''kalıcı'' erimeyen dolgu dönemine denk gelenler. Eritilemeyen dolgular çok temizlenmiyor ve yüz germeyi de bozuyor hatta burun dolgusu olanları plastik cerrahlar burun ameliyatı bile yapmıyor genelde. O yüzden yüzleri tam anlamıyla gergin olmuyor gerdirseler de. Eski jenerasyonda yine Ajda düzgün yaptırdı bence kesin yurtdışında yaptırmıştır:D

yuz gerdirmek cok acili ve iyilesmesi uzun bir surec. ayrica pahali. sertab erener de son 15-20 senede epey ameliyat oldu benim gozlemime gore, sadece botoks degil.

her estetiğe de botoks demeyin be kardeşim be.... evet her şey gibi artınca boku çıktı, iyisini bulamaz olduk, kalite düştü, beklentiler de değişti. o hayvan gibi dolgu yapanlar kendileri hayvan gibi dolgu istediği için böyle oldu. sırf asimetriyi düzeltmek için yapılan belli belirsiz dolgular da var yani çoğu taleple alakalı

Öncelikle yaptırdığı işlem Botox olmayabilir. Zira Botox öyle bir şişlik yaratmıyor, yaratsa da ertesi güne geçmiş olması gerekiyor. (Mezoterapi iğnesi ile işlem oluyor çünkü)

Yüz gerdirme işlemleri artık Ajda Pekkan zamanındaki gibi değil. Onun için de askılama yöntemi gibi alternatifler çıktı. Sebebi de eski türden germe operasyonlarının sonuçlarının geri döndürülemez oluşu (dolayısı ile ilerleyen zamanlarda ek işlem için zorluk çıkıyor) ve fazla invasif oluşu. Artık daha çok yaşlanmayı önleyici işlemler daha erken yaşlarda uygulanmaya başlıyor.

Sektör içinden konuştum ve öbtüm.

Eger cok nadiren yan etki veya kotu uygulama sebebiyle yuzunun yanlis kasi vs etkilenmemis ise bir kisinin botoks yaptirdigini kendisi soylemezse anlamaniz cok zor. Iyi yapildiysa diye altini cizmek isterim. Ben senelerdir yaptiriyorum, henuz fark eden birini gormedim. Soyledigimde de sasiriyorlar cunku botoks ile dolguyu ayni sey saniyor insanlar.

Botoks da yayginlasti cunku yanginlasti. Yani sacma bir cumle oldugunun farkindayim da, botoks yaptirmak icin uc vasita ile baska bir sehire falan gitmeniz gerekmiyor, guvenilir merkezler ve doktorlara erisim kolay. Bu kolaylik ve sosyal medya vs uygulamayi normallestirdi. Insanlar da disposable income'larinin bir kismini bu ulasilabilir hizmete ayirmayi secebiliyor.

Sertab Erener ve diger bazi baska insanlarin baska estetik operasyonlardan zarar gordugunu dusunuyorum botokstan ziyade.

geçen akşam bu programa yarısında denk geldim. hepsini tanıyorum 90'ları da severim. ama esmer kadın kim acaba falan diyorum içimden sonra sibel alaş olduğunu söylediler. inanılmaz olmuş. tanıyamadım. çok severdim zamanında, hala da severim ama bu nasıl bir estetiktir hiç tanıyamadım

www.youtube.com

bu tarz dokunuşlar çok yaygınlaştı. insanlar hep birbirine benzemeye başladı

evet yapabilir. hotels.com uygulamasına bakın uygulamada yoksa müşteri hizmetlerini arayarak rezervasyon isim değişikliği yapın. yada en son çare uygulama üzerinden otele mesaj atın konaklayacak kişinin ismini.

Taksiye çıkardım.

Evli ve çocukluysam ne iş bulursam yapardım. Kasiyerlik, taksicilik gibi

motorum varsa direkt kurye. yoksa restoranlara koşar kuryelik yapabileceğimi söylerdim illa 1-2'si ok derdi. olmadı mı, marketlerde iş bakardım. o da mı olmadı, benzincilerde pompacılık kovalardım.

"Bu iş sizi mutsuz eder miydi?", kendi işimle alakalı arayış yaparsam, fırsat bulursam benzer bir pozisyonda tekrar çalışacaksam bu iş zerre mutsuz etmezdi aksine keyifte alırdım.

avatar is back, kendi işinizde başvuru yapıyorsunuz. Kendi işinizi bulana kadar olan kısım için bu soru.

Evli ve çocukluysam iş bulana kadar ne iş olsa yaparım. En yakın A101'de kasiyer olurum mesela.

cok acil oldugu durumlarda bulasik yikadigim oldu gecmiste kisa sureli. gunluk fuar isleri falan da olabiliyor ama kisa sureli araniyorsa.

kisa sureli yaptiysam mutsuz olmam. surekli yapsam olabilirdim.

bana da kuryelik mantıklı geliyor. erk arkimi de gece mesaisi yapan bi işe gönderirdim barmenlik gibi. masa başı çalışan adam biraz hayata karışsın mk...

32 yaşında, bekar ve yalnız yaşayan bir erkeğim.
Öncelikle şu "Mutsuz eder miydi" sorusunu Allah bilir. Muhtemelen etmezdi çünkü böyle bir devirde evde çoluk çocuk varken kısa sürede iş bulduysam halime şükrederdim.
Ben daha önce yazılım şirketi (startup) batırdım ve ondan sonra girdiğim ilk işten hiç çıkmadım. Piyasayı hiç bilmiyorum o yüzden ama yapım gereği zihnen kendimi böyle durumlarda hep en kötü senaryoya hazırlarım. Şu an da ekmek aslanın ağzında malum, eğer mutsuz olacaksam da o bulduğum işe önce girer, sonra orada ekmek parası kazanırken daha iyi şartları aramaya başlardım.

Kendim a101e filan kasiyer diye girerdim kocamı da taksici yapardım şu kaçak olanlardan ya da kurye olsun. Mutsuz olmazdım böyle işler zaten geçici yapılıyor kimse kasiyerlik kuryelik kariyeri yapmak için çalışmıyor. Bir süre çalışılıp kendi mesleğine dönersin. Yerine göre eğlenceli bir deneyim olabilir.

b planım her zaman özel ders vermek oldu/olacak. evli ve çocukluyken de tek iş olarak yaptığım bir dönem oldu.

cocugum icin ne is olsa. legal oldugu sürece her sey.
yüzme kursu gibi lüks sayilabilecek bir aktivite icin bile yapmayacagim sey olmaz cocugumun mutlulugu, yetiskin olunca kendini eksik hissetmemesi icin.
K

ama söyle de bir sey de var ben büyük ihtimalle önlemimi önceden de alirdim. her sey bizim icin tabii bunu da unutmayarak.

Bir iki gune is bulunmuyor artik. Diger basit is yerleri de "kooskoca petrol muhendisi, Amerika'da okumus, Ingilizce Fransizca biliyor, bir suru ulkede calismis, herhalde yanlislikla basvuru yapti" vs diye basvurumu ciddiye almazdi saniyorum.

Onlyfansci baba falan olurdum herhalde, kader utansin :)

sert olur. çok bastırmadan uygulama gerekiyor. sert olduğu için alttaki dokuyu da hareketlendiriyor zaten.

bence sorun ingilizce degil senin bunu takinti yapman ve mukemmeliyetci olman. 5 aydir toplu ders alip 3,4 gramer kitabi bitirip speakinginin sifir olmasi imkansiz.

benim tavsiyem turistik bir yerde konusabilecegin bir ise gir, tur sat, barmenlik, garsonluk vs.

buenosdias, tespitin çok güzel, fakat bir çözüm yolu sunmadıkça etkisiz.

biz türklerin çoğunda bulunan konuşmaya çekinme durumuyla karşı karşıyasın. Önce çekinmeyi bırak. speaking konuştukça gelişir. kendini geriye çekme.

Ayrıca speaking demek kelime demek. Kelime eksiğini gidermen lazım. Kelime çalış. Okuduğunda kelimenin anlamını bilmekle kullanmak farklı şeyler. Bazen kelimenin anlamını bilirsin ama konuşurken aklına gelmez.

cambly vs bence çok faydalı değil. yüzyüze konuşmak her zaman faydalı. Yurt dışında bulunmak kesinlikle fayda sağlar. 3. maddedeki durum da fayda sağlar.

Ama herşeyden önce çekinmeyi bırak ve konuş. Karşındaki yine anlar seni merak etme.

nuevo, teşekkür ederim dostum.

Speaking sıfır diyerek ne söylemek istedin?

1. Cümle kurmayı mı bilmiyorsun?
2. Kelime mi bilmiyorsun ya da kelime o an aklına mı gelmiyor?
3. Telaffuz mu edemiyorsun?
4. Türkçe İngilizce çeviri yaparak zaman mı kaybediyorsun?

Neden sıfır olduğunu bulman gerekiyor. Bu zihinsel bir süreç. Panik yapıp para harcama. TL zaten değersiz. Yurt dışında o para kısa sürede yok olur. Önce sakin ol ve bu durumun sebeplerini anlamaya çalış.

Bir de konuşmana gerek var mı gerçek anlamda? İş hayatında ihracat departmanı dışında İngilizce konuşmakla kimsenin işi olmuyor genelde. Buradaki endişen müdür, yönetici olamama korkusuysa Türkiye'de İngilizcenin İ'sini bilmeyen yüzlerce yönetici var.

Çözüm olarak bir hoca dene tabii ki.

dissendium, teşekkür ederim dostum. Sektör itibariyle global şirketlerde konuşmama gibi bir lüksüm yok zaten. İş anlamında fırsatlarımı genişletmeye çalışıyorum, yönetici kaygısı taşımıyorum. Problemim, ingilizce olarak neredeyse hiç ağzımı açmış olmamam.. Sürekli listenin yapıyorum ama, türkçe düşünüp ingilizce konuşmaya çalışıyorum. Pratiğim yok.

3 aylık tatile çık. Kurs falan onlar hikaye, gözünü boyamaktan başka bişey değil. Tatile çık, sosyalleş, partiler, arkadaş edin, bomba gibi dönersin. Hem çok daha ucuz.

Gerekirse I go you come gibi olsun ama konuşmaya başla. Şu yazdığın cümleyi bi kerede söylemek istiyosun ama öyle olmaz. Bunu yazabiliyorum ama niye söyleyemiyorum diye düşünüp iyice kilitliyosun kendini. Dil konuştukça açılır. Şimdi A0 ile başlarsın konuşmaya, sonra gelişir. Konuşacak kimse bulamıyosan kendi kendine konuş. Kafanın içinde Türkçe olan düşünce konuşmalarını ingilizce yapmaya zorla, sonra da kendini kontrol et yanlış bir cümle mi kurdum doğru muydu diye.

Benim ingilizcem reading ve listeningde c2 seviyesinde ielts sonucuma göre ama speaking ve writing'im b2 civarı çünkü ikisini de çok kullanmıyorum günlük hayatta. Ama yurtdışına tatile gitsem ikinci günden sonra c1 seviyesine çıkar, 2 ay sonra eski hâline döner, böyledir yani bu iş.

Soruda ingilizcenizin gayet yeterli bir düzeye ulaştığından ama speaking konusunda zayıf kaldığınızdan bahsetmişsiniz.

Verdiğiniz cevapların birinde ingilizce olarak ağzınızı hiç açmadığınızdan bahsetmişsiniz.

Eh, 5 gramer kitabı bitirmek eminim size gramer konusunda bir şeyler katmıştır. Aynı şekilde uzun süreler listening çalışmak da öyle. Belli ki faydasını görmüşsünüz. Yöntem belli kısaca.

Verdiğiniz 3 örnek de yeterince uygun. Bence en az masraflıdan en masraflıya doğru temkinli bir süreçte ilerleyin. Sadece speakingi geliştirmek için tonla para harcamanın bir alemi yok. Diğer skiller nasıl geliştiyse bu da öyle gelişecek.

gramer kitabini karsiniza alip dert anlatmiyorsaniz o kadar gramer kitabina gerek yok. speaking icin konusma alistirmasi yapacaksiniz baska yolu yok. bunu desteklemek icin de kitap okuyacaksiniz.

gramer denen sey zaten b2 gibi biter genelde. atla deve degil ki. onemli olan kelime haznesi ve pratik kazanmak.

madem bu kadar takıntılısın en başta bu işe doğrudan yurt dışında başlayacaktın. türkiyede boşuna 1,5 yıl ve para harcamışsın.

malta, irlanda,ingiltere mümkünse kanada-abd arkana bakmadan koş git.

1 sene çok uzun bir süre 400 Bin TL'de ciddi bir rakam. Paranız cebinize kalsın. Belirttiğiniz gibiyse alt yapınız var size en fazla 3-4 ay yeterli. Yapmanız gereken yabancı bir gurbetçi (expat) bulup arkadaşlık etmek ya da ingilizce konuşma kulübü olan kafeler var haftada 1 defa gitseniz yeterli olur. Konuşma olmadığı sürece değişen bir şey olmaz.

yallah speaking cluba... evde kendi kendine konuşursan, günlük yazarsan vs iyidir. ydışı bilmiyom asosyalsen bi işe yaramaz ama o stresi atmana yarar bkz. malta en uygunu ama kitle önemli full göcmenlerle dil çalışmak no dostum

ingilizce konuşmak zorunda kalacağın bir yere 1-2 aylığına tatile git +1

aç kalmamak için illa alışveriş yapacaksın, mecbur kalıp konuşacaksın. sonra açılırsın zaten, kaldığın yerde arkadaş edinirsin falan. hostel, pansiyon gibi yerlerde senin gibi turistler bol olur, sohbet muhabbet ingilizce... gerisi gelir

Ingilizce okurken, yazip cizerken genellikle durup tense falan dusunecek zaman oluyor. Konusurken bu zaman olmuyor. Konusulani hizli anlamak, hizli cevap vermek gerekiyor. Pratik yapmak disinda bir cozumu yok. Ne kadar cok pratik yaparsan konusman da o kadar cok gelisir.

3-5 ay icin yurt disina gitmek de iyi ingilizce konusmanizi saglamaz. Yurt disinda da kimse saatlerce oturup sizinle konusmaz. En fazla havadan sudan konusursun bunun da faydasi sinirli olur. Hem isyerinde sunum yapmaya da bir faydasi olmaz. En temizi sunum videolari izle, ve ayni sekilde konusmaya calis. Kendi kendine soru sorup, cevapla.

Sunum yapmak ayri bir beceri gerekiyor. Robot gibi cikip konusmuyor kimse. Sakarlar yapiyor, hikayeler anlatiyor. Bence alaninda ilgili sunum videolari bulup, bunlari kendi kendine sun. Telaffuzu taklit et.

chat gpt ile bi pratik yapmayi dene bence

Cevap her zaman yurt disina gitmek degil, insanlar neden hep bunu oneriyor pek anlamiyorum. Yani 16 yasinda bir ogrenciyseniz ve yurtdisina gitmek demek egitim hayatinizi bir sure orada devam ettirip mufredati ingilizce gormek ve demek ise tabii kullanmak zorunda kalirsiniz ve ilerleme olabilir, ama yetiskin bir insan icin hicbir plan vs olmadan yurt disina gidip ingilizcenizin gelismesini beklemek luzumsuz. Turkiye'deki kendi hayatinizi dusunun, bircok sey her ulkede digital olarak yapiliyor artik. Markete gidip, alisverise gidip, restorana vs gidip tek kelime konusmamaniz mumkun. Insanlar da "ay bizim dili bilmeyen biri olsa da sohbet etsek" demiyor yani, herkesin vakti yok boyle seye. Bir sekilde denk gelmesi gerek oyle bir ortamin.

Guvenilir bir dil okulundan (yabanci bir ulkede de olabilir) birebir online ders alin derim ben. (Kullandiklari kitap, metod, ogretmen kalitesi vs icin guvenilir okul diyorum.) Bazi okullarda bu ders paketlerini online/yuzyuze olarak degistirme ihtimaliniz oluyor. Birkac hafta deneyip memnun kalirsaniz o ulkeye/sehre gitmeyi biraz da o kulturu tecrube etmeyi deneyebilirsiniz. Olmazsa en azindan ulasim, konaklama, vize masraflariniz cebinize kalmis olur.

Ben zaten Ingilizce ogretmeniyim. Yukarida bahsettigim sekilde baska bir yabanci dil ogreniyorum. Kendi calismam - online ders- ulkede ders kombinasyonunu kullanarak.

anadili ingilizce olan bir ulkeye gidip 400bin bitene kadar kalman, kursa gitmen ve bir yandan da mumkunse part time calisman lazim.

illa buyuk sehirlerden biri olmasina gerek yok, hatta olmasa daha iyi olur, irlandanin ucra kosesindeki bir kursa git ki ingilizce konusmak disinda bir sansin olmasin.

6 ay icinde ozellikle listening/speaking de baya bir fark hissedersin. 1 sene icinde de sunum yapacak kivama gelirsin eger gramer oturduysa ve biraz da yetenek varsa..

onun disinda yok camblyden yardir, yok ozel ders, yok guneye git turistleri parmakla.. bunlarla olmaz. vakit, para ve enerji kaybi..

hepinize çok teşekkür ederim seferoğulları.

Burada makasa girenlere, önüne kıranlara vs paniklemeden sürebilirsen şehir içi sıkıntı olmaz şehir dışı yol daha rahat zaten önemli olan şehir içi. İstanbul'da yine millet birbirinin hatasını kapatıyor bence Ankara daha tehlikeli diyorum, İstanbul ve Ankara'da da trafik kuralı filan çok bekleme hayatta kalan kazanır :D

Valla biz kullanamıyoruz kardeşimle. Ben İstanbul'da yaşadığım süre boyunca 5-10 kilometre zor gidiyordum, korkuyordum. Şimdi gayet rahat kullanıyorum yaşadığım ülkede.

Kardeşim de hep yurtdışında araba kullandı (10 yıldır ehliyeti var ve bir sürü ülkeye gitti); 3 yıl önce İstanbul'da kısa mesafe bir yere gidip gelmesi gerekti. direksiyonu bıraktığında elleri sırılsıklam olmuş, bacakları 2 saat agrimisti. Öyle gerilmiş.

Önemi varsa ben kadınim, kardeşim erkek. İstanbul'da trafik trafik değil, Survivor.

Adrenalin sevdalısı isen bir dene derim :) şehirler arası sağ şeritten tin tin gitsen bile acayip derecede algılarının açık olması lazım. Ben yaparsın diyorum ama. Ben ehliyeti aldım, arabayı aldım, bin kilometre yol gittim, hiçbir şey olmadı, istanbul'da mahalleye girince kaza yaptım (ufak).

Avusturyada şehir ve şehirlerarası trafiğe çıkmış olsanız rahatlıkla halledersiniz derdim de şu haliyle zor. Trafiğe çıktığınız bölgede tahminimce yeterince değişken, dış faktör yok. Türkiyede böyle değil. Yoksa İstanbuldan Edirne veya Ankaraya gitmek kolay. Dümdüz yol.

Üçü arasındaki açık ara en tehlikelisi ve kötüsü Ankara trafiği. İstanbul trafiği sıkışıklık ve park yeri yüzünden insanı intihara sürükler. Şehirler arası trafikte sorun yok.

muhtemelen yasar. ben istanbul'da aldim ehliyetimi, 10 sene kullandim. su an almanya'daki trafik beni geriyor. turkiye'ye gidince cok rahat kullaniyorum mesela.

Yaşar. Araba kullanmak bir kenara adam gibi agresif araba kullanmayan taksici bulmak bile imkansız gibi. Tavsiyem İstanbul'da şehiriçinde metro ve toplu taşıma kullanın uzun yolda otoyollarda fazla sıkıntı yaşamazsınız.

ist şehir içinin trafik yoğunluğu ürkütücü ama tr şartlarında trafik kurallarına uyulan iyi şehirlerden biri. şerit, ışık, sinyal gibi kavramlar var bu yüzden üzen şey saatlerce trafikte kalmak oluyor. bir randevuya yetişmedikçe gideri var. şehiriçi çok merkezi bir yere gideceksen raylı sistemi öneririm araba kiralasanız bile. en azından park sorunu hissetmezsin benim en büyük stresim bu çünkü. ankara'ya giderken de kocaeliyi anlatırsan sıkıntı kalmaz derim. note:ank şehir içinde navigasyonda bayağı sorun yaşadım 2 yıl oluyor ama güncelini bilmem.

@glamdr1ng şehirlerarası trafiğe haftaiçi her gün çıkıyoruz çünkü commuter'ız ama büyükşehir babında viyana'ya sadece 2-3 defa gittik.

Haha soruda kendimi gordum. Istanbulda 10 yil arac kullanmis kisiyim. Umraniye, dudullu, mecidiyekoy, sisli, taksim arasi hergun belki 100 km yaptim.
Son 4 yildir ingilterede arac kullaniyorum, turkiyeye tatile geldigimde arac kiralama fikri tuylerimi diken diken ediyor. Kac sefer dusundum, ama su an ustume coken buranin kurallari ve aliskanliklariyla "yok ya" deyip birakiyorum.

tr trafiğinin kendi kuralları ve kendi kültürü var ve hiçbir yerde yazılı değil. bu yüzden çok zorlanırsınız gerek yok bu strese.

bilerek yapilan birsey. bu asalaklari rehabilite, yakalama, cezaevi vs.. ekonomiye buyuk yuk. ondan bazi bolgelerinde bu birakiniz yapsinci politika guduluyor.

Bilerek yapılan bir şey.
ABD ve İngiltere sömürgeleri altındaki yerlerde bile yerli halkları uyuşturucuya alıştırmıştır.
Mesela ingiltere'nin sebep olduğu Çin'deki afyon savaşları ve yine ABD filmlerinde genelde zencilerin uyuşturucu işlerinde rol almaları..
Ve Afganistan a ABD müdahalesinden sonra uyuşturucu üretim ve ticaretinin artması..

Yerli Halkın uyanık ve bilinçli olması işlerine gelmez. Bilincin sürekli kapalı olması lazımdır.

Serbest eyaletler var yasak olanları da var. Serbest eyaletlerinde sokakta açık havada bile ot kokusu alıyorsun. Evsiz sayısı da çok oluyor.

Bilerek yapılma nedeni yukarıdakilere ek olarak bu maddelerin satışından gelen vergi. Yasaklasa el altından olsa devlet bu parayı alamayacak. Win-win durumu tam olarak.

eksisozluk.com

O videodaki tek bir uyusturucu bagimlisinin psikososyal rehabilitasyonu icin ne kadar zaman gerektigini, ne kadar caba gerektigini bilseniz siz de mudahale etmezsiniz.

Uyusturucu sorunun cozumu kisisel. Uyusturucu bagimliligini, kanunla, yonetmelikle cozemezsiniz. Parayla da cozulmuyor. Insanlar birakmaya hazir hissettiklerinde birakmaya calisiyorlar. Cogu zaman is isten gecmis oluyor.

Sen simdi sokaktan bir bagimliyi aldin. Bu adamin evi yok, isi yok, saglikli sosyal bir cevresi yok. Ev versen, evi idare edemez; faturalarini odeyemez, yangin cikarir, temizlik yapamaz, evine geleni gideni kontrol edemez, sosyal yardim versen hesap kitap yapamaz...

Dunyada hic bir yerde bu uyusturucu problemine kesin cozum yok. Bu adamlarin ihtiyaclari cok komplike. Herseyi dogru durust yapmalarina ragmen, basarili olup, uyusturucudan tamamen kurtulanlarin sayisi cok az. Bu grubun tekrar baslama riski de var. ABD yillik yaklasik 50 milyar dolar harcamasina ragmen cozulmuyor bu problem.

Bu bagimlilar dibe de vurmuyorlar. Sosyal yardim aliyorlar. Yemek icin gittileri yer var. Sizin para biriktirip aldiginiz bu outdoor montlar, botlar falan bedava veriliyor bu insalara. Kalabilecekleri shelterlar var. Tamamen dibe vurmadiklari icin bu sekilde takiliyorlar.

Ayrica bunlar insan dogasi geregi kommunite olusturuyorlar, birbirleriyle arkadas oluyorlar. Misery loves company hesabi birbirlerini daha da asagi cekiyorlar. Hicbir bagimlinin digeri ile bir olup bundan kurtuldugunu duymadim.

Bir suru sivil toplum orgutu var bunlara yardim etmeye calisan ama yetersiz. 10 tane calisan ancak 2-3 bagimliya yardimci olabiliyor. Bu adamlari kurtaracak bir kaynak yok. Hem zaten cogu da bu sekilde olmaktan memnun. Kendileri bu sekilde tercih ediyorlar.

Ayrica bu grup acayip acayip entitled. Hicbir sey yapmamalarina ragmen her seyin en iyisini hak ettiklerini dusunuyor. Hicbir sey icin calismadan herseyi istiyorlar. Kendi aileleri, sevdikleri bile ugrasamiyor bunlarla. Devlet kanun cikarsa neyi cozebilir? 3 tanesini kurtarmak icin 20 hemsirenin calistigi kurum mu acsinlar.

Bu insanlar disaridan gorundugu gibi degil, bu sekilde yasamayi tercih ediyorlar. Gercekten birakmak isteyen bir sekilde yardima ulasip birakiyor. Mesele ekonomi degil, para vererek de cozulmuyor. Devlet bunlara uyusturcu versin, bunlar her yeri sicip batirsin, calsin cirpsin surekli zarar versin bu sekilde yasamaya devam etsin isteyen tipler. Zaten uzun da yasamiyorlar. Kirli igne falan kullanip, hastalanip oluyorlar. Acliktan ya da soguktan olmuyorlar...

Bir cirpida yazdim, idare edin.

Yukarıda thetruenorthstrongandfree özetlemiş zaten komplike bir konu. Videolardan gördüğünüz kadarıyla algıda seçicilik fakat şu an Türkiye'de benzer durumda üstelik bizde ABD'de ki kadar imkanlarda yok.

abd'de devlet bireyi umursamaz. suc islemedikleri surece kimsenin umrunda degil bu arkadaslar. kimsenin de aman bunlari rehabilite edelim diye bir kaygisi yok. kultur olarak da acima, merhamet gibi kavramlar yok zaten. herkes kendi halinde takiliyor.

anglosaxon ekonomi modeli biraz boyle. sen devlete bir sey katmiyorsan devlet de seni umursamiyor. insanlara 35-40 yasinda emekli maasi baglanan turkiye ile kiyaslayinca algilamasi zor ama oyle.

non-profit vakiflar yemek vs dagitiyor bunlara hayatlarini idame ettirecek kadar.

Ben olsam okumayla ilgili bir hediye alırım, kitap veya bir çocuk dergisine abonelik gibi.

bence de en uygun hediye ilgisini çekebilecek bir kitap seti olur.

kendi adına yazılmış kitap alın. internetten alınıyor. Adı Ayşe diyelim, karakterin adını da Ayşe yapıyorlar. Şirin bir hediye. Resmini falan da sen seçiyorsun karakterin.

Ben olsam kızsa barbie çay kahve seti, erkekse araba filan alırım, geçen ben de yeğenimde gördüm, bir araba almış ama lego gibi parçalarını kendin birleştirip yapıyorsun. Baya hoşuna gitmişti söküp yapıp duruyor.

Ya da lego alınabilir. Yaşına uygun puzzle alınabilir. Tubitak yayınlarında ilgi çekici güzel kitaplar var. Yaz tatil kitabı parmak boya filan alınabilir.

Yankılı mikrofon

ty.gl

ty.gl

ty.gl

ty.gl

ty.gl

İlk sırada attığım bebeği sever bence. Sıkıcı olmak istemiyosan onu al, sıkıcı olsam da olur faydalı bişiy alayım dersen kitapları al. D&r ya da istanbul kitapçısı, mephisto tarzı bi yere gidip tubitak yayınlarından bilimsel kitaplar ya da başka yayınlardan yaşına uygun resimli boyalı perili büyülü filan bişiyler seçip hediye paketi yaptırabilirsiniz.

Parmak boya ve boyama kitabi ya da resim defteri alınabilir.

Çok kolay, şunu alıp mutsuz olan görmedim: www.trendyol.com

Hafıza kartını ayrı almanız gerekiyor. Total bütçenizi de aşmıyorsunuz, vintage efektli tatlı bi fotoğraf makinesi de oluyor.

squishmallow yumuşak oyuncak.

Hiçkimseyi yapmadığı bir şey için suçlama. "Bana kesin kötü davranırdı" diye düşünmen hem saçma hem de sağlıksız.
Bu düşünceyi kafandan attıktan sonra devam edip etmemeye karar ver. Bu düşünce kararını etkilemesin.

sal gitsin.
ben bana mobbing uygulayan tiplerin arkadaslarina da güvenmezdim. belki seni gidip onlara anlatacak? belki sana senle ugrasmak icin yakinlik gösteriyor? ahlaksizin arkadasi ahlaksizdir.
baska insan mi kalmadi iliski yasayacak?

ben olsam devam ettirmezdim çünkü ileride seninle olan durumu onlarla paylaştığında arkandan konuşacaklar vs bir sürü muhabbet dönecek, düşünmekten paranoyak olurdum. rahatsız edici bir durum. risk almaya gerek yok.

arkana bakmadan topukla.

flörtün en erken döneminde zaten karşıdaki kişiye anlamsız derecede güven ve olumlu hisler yüklenmesi gerekirken sizde tam tersi durum söz konusu, zorlamak için mantıklı bir sebep bulamadım ben :D

Adamın iyiliği için uzak dur derim, yapmadığı bir şey için karşıyı sorumlu tutmak nedir..

Ne çılgınca cevaplar ya.

Adamın ne günahı var? Mış, muş. Saçma bir düşünce bence sizdeki.

Ama bence de ayrılın, yeterince olgunlaşınca tekrar deneyin bence.

intikam soguk yenen bir yemektir ve sartlar nihayet olusuyor. devam et.

Selamlar
Ben bize birini getirdim böyle. 3 aydi totalde 6 aya uzattık.
Yalniz 6 aydan fazla olmadı çünkü Fransız yasalarına göre yassahti. Buna bakmanizi tavsiye ederim. Ama uzatılabilir evet yaptık yani Fransa'da, Avusturya'da da çok farklı olamaz.

Bence en iyi bilgiyi sirket ve yerel bolgedeki residence permit halleden kurum verir

vizeyi avusturyada iken uzatamazsınız. oturum iznine vs başvurmanız gerekebilir.

Uzatirsin, staj yaptigin kurum ve seni gonderen okulun erasmus koordinatoruyle gorusmeni tavsiye ederim.

Hp 107w. Çipli ama bu sadece yazılımda toner seviyesini görmenizi etkiliyor. Yazdırmada sorun yok.

toner doldurulabiliyor mu yoksa bitince illa orijinal mi almak gerekiyor?

Hp MFP 137 Fnw kullanıyorum. Çipli bu ama çipsiz toner alıp, önceki çipi çıkarıp yenisine takıyorum. Memnunum