uyumadan önce rezene, papatya çayı, yoğurt, ayran, süt

Uyumadan önce su ve/veya papatya çayı/doğadanın nefis zencefil ve limon kabuklu çayı.

Uyanınca her şeyden önce su.

Yatmadan önce muzlu fındık sütü içmek sadece vücudu gereksiz sindirim işleriyle uğraştırıp uyku kalitesini bozmaktan başka bir işe yaramaz, aynı etkiyi Nutella yersen de görürsün bir farkı yok, yatmadan önce Nutella yemek ne kadar uyku düzenine iyi gelirse o kadar iyi gelir. Çaylar da belki ilk etapta işe yararmış gibi gözükse de onların da muhakkak bir rebound etkisi olacaktır. Onun dışında sabah da su iç işte.

ben uyumadan önce viski içiyorum üç parmak. dört buzlu. hemen uyku getiriyor.

uyandığımda da ılık su.

uyku sorunun yoksa gerek de yok bir sey icmenize. Sabah limonlu su olabilir veya elma sirkeli su.

İçtiğim bir şey yok ama başka bir tavsiyem var: benim uyku düzenime iyi gelen şey yatmadan önce 5-10dk meditasyon yapmak, kafamı boşaltmak.
meditasyonguru.com

Yatmadan önce (su dışında) yediğim içtiğim şeyler ise midemde şişkinlik hissi verip beni rahatsız ediyor.

Yani aslında background'ı anlatıyor geleceği değil. Galakside şöyle oldu, böyle oldu, birazdan izleyecekleriniz bunlar üzerine kurulmuş bir hikayedir diyor. Ancak velev ki spoiler olsun, zaten sonuç değil, süreç odaklı bir izleme yapıyoruz Star Wars'ta. Çoğu şeyde öyle.

Klasik edebiyat okurken "Tüh spoiler yedim, nasıl hırsızlığı Raskolnikov yapar? Bunu niye söyledin?" demeyiz.

LOTR izlerken iyilerin kazanacağını biliriz.

Star Wars da 20 film bile sürse, en son filmde elbette ki "iyiler" kazanacak. Sonuç değil, süreç bizi heyecanlandırıyor. O yüzden Sauron'un yenilmesi, Palpatine'in devrilmesi "spoiler" bile sayılmaz; ama Gandalf'ın ölüp geri gelmesi, Anakin'in Darth Vader olması gibi süreci şekillendiren unsurların bilinmesi gerçekten öyküyü "bozabilir."

geleceği anlatmıyor, spoiler vermiyor. iki film arasında geçen zamanı özetliyor.

Gerçeği temsil etmek diye anladım.

Edit: Gerçekliği temsil etmek daha iyi sanki sanat içinse.

ben " temsil etmek " yerine " var olmak" açıklamasını daha uygun buldum.

lisansı bitir.
yüksek için yurtdışına çık, oradan yürü. bkz hollanda.

Öff daha mezun olmamışsın hiçbir iş yapmamışsın ama sanat anlayışı ve özgürlük konusunda Orhan Pamukçuluk oynamaya başlamışsın... bence kendini kandırma, tr den ayrılma isteğini sanata bağlama. Önce üret sonra özgür olup olmadığını gör sayın sanatçı...

sen bizim gibi millete fazlasın. yaptığın işleri anlamadık. kusura bakma. yurtdışında film yapmakta haklıymışsın nuri bilge ceylan. yılmaz güney. reha erdem. metin erksan. zeki demirkubuz. serdar akar. derviş zaim. yavuz turgul. atıf yılmaz. ertem eğilmez. mustafa altıoklar ve daha niceleri.

ya, cocugu harcamayin...

@douglas, ortaya hic is koydunuz mu? elinizdekilerle birseyler yapabildiginizi ispat etmeniz beklenmez mi once?

Bu cahil toplumun sizi anlamasi beklenemezdi zaten. Yurtdisina kapagi atma fikrinizi destekliyorum. Turkiye'nin en iyi universitelerinden birinden, adini da vereyim istanbul universitesi'nden, sinema tv okuyarak mezun oldum. Ayni sanatsal sancilari ben de yasiyorum.

Bölüm okumakla sanatçı olunmuyor. Bunlardan her yerde var. Ben Berklee'ye gittim niye rock yıldızı olamıyorum niye gitmeyenler ünlü oluyor vs vs. Nuri Bilge Ceylan elektrik elektronik mezunu, Woody Allen üniversite terk. Aslında sinema mezunu olmayan yerine olanları saysak daha kısa sürer. Bu işler yetenek ve sıkı çalışma işi. Üniversitedeki edebiyat hocalarının değil Orhan Pamuk'un Nobel'i olması...

Bir de Türkiye'deki en iyi üniversitelerden biri lafı bir şey ifade etmiyor, Türkiye'de eğitim zaten boktan, en iyilerden biri değil en iyisi olsa kaç yazar.

Ek Bilgi: Orhan Pamuk'un İÜ diploması olmasının tek sebebi askerliği kısa dönem yapma amacıydı, sadece sınavlara giriyordu, bölümü de gazetecilikti.

İstanbul üniversitesini Türkiye nin en iyi üniversitesi olduğunu da öğrendik asdfaadd:)
İlk 20 ye girmez yahu İü... girmeyeni dövüyorlar

iranlı yönetmenler kendilerini çok özgür hissettikleri için bu kadar nitelikli eser üretiyorlar değil mi? geçiniz efendim.

bahaneciliği, kendine ve okuduğun bölüme gereğinden fazla anlam yüklemeyi bırak. önce bir şeyler üret de görelim yaratıcılığın ne düzeyde imiş.

kendini türkiye sınırlarına hapsedilmiş hissetmen de anlamsız. internet çağında olduğumuzu göz önüne alarak, sanat sepet işlerinde bazı trend belirleyicilerin dikkatini çekersen önün açılacaktır. fiziksel olarak nerede bulunduğun önemli değil.

Arkadaşlar birincisi ben bahçeşehir üniversitesinde okuyorum istanbulda değil.
İkincisi türkiyede sinema sektörü diye araştırınca hiçbir şekilde aydınlık bir tabloyla karşılaşamadığımdan ve bu sektörde bir yerlere gelmek için torpil ve benzeri yalakalık yöntemleri vs. gibi araçlara ihtiyaç duyulduğu bir atmosferde kendimi motive edecek bir mecra bulamamam. bu sektörde olmayan insan zaten beni anlayamaz. ama türkiyenin gerçekleri ortada... burada bu yorumları yazan arkadaşların kaçı türk dizileri türk filmlerini seviyor acaba merak ediyorum? kimlerin başta olduğu belli zaten. ülkenin zihniyeti ve televizyona beyaz perdeye vuran tarafıda belli. benim kendimi bir şey icra etmeden dev aynasında görmem gibi bir yanılgıya düşmeden önce objektif bir şekilde bakıp böyle bir atmosferde sanat icra etmek için her şeyden önce bir anlayışa, kültüre, sisteme, liyakata hatta ahlaka ihtiyaç duyduğum bir çevreye ihtiyaç duyduğumu anlardınız.

kısacası cidden yolun sonunda güzel bir noktaya ulaşabileceğimi bilsem hiç düşünmem var gücümle çabalarım.

İnternet bankacılığı kullanıyorsanız faturanızı ödeyecekmiş gibi işleme başlarsınız, tutarları görürsünüz. Faturaları online göremiyoruz maalesef.

enparaniz varsa, hizli islemlere kaydediyorsunuz. orda her ay fatura geldikce guncelleniyor. otomatik odeme talimati vermeye gerek de kalmiyor.

Bu tür kurumların birçoğunun zaten online fatura sorgulama yapılabilen web sayfası var, email ile gönderenler de olabilir, kendi kurumunuzun adını ve "borç sorgula" vs diye aratın.

ziraat mobil'de de faturalar hızlı ödemeye kaydediliyor. tıklıyorsun borcun var ise söylüyor devam edersen ödüyorsun. eğer borcun yoksa borç bulunamadı diyor.

Her firmadan ayrı ayrı faturanın mail olarak gelmesini isteyebilirsiniz.

Faturanın ayrıntısına ihtiyacım yok görmesem de olur derseniz verin otomatik talimat ödendikce ne geldiğini görürsünüz.

Ben fatura takip ettiğimi bilmem, hatta kaybolan iptal olan bir kartım olduğunda ona bağlı faturamın ödenmediğini uyarı için gelen sms/mail ile öğrenirim.

Bu yüzden tüm faturaları tek bir kaynaktan otomaitk ödemeye vermek daha mantıklı.

Bulantı kusma terleme soğuk ter dökme ishal gibi şeyler varsa zehirlenmişsindir, acile git. Yok sadece bu şekilde ise evveliyatında üşütmüş veya mikrobik hastalık kapmış olabilirsin, bi nane kaynat üstüne limon sık iç bakalım.

Psikolojin pek iyi gibi gelmedi bana gerçi, konuşmak istersen mesajlaşalım.

su içip kendini kustur, miden temizlenir en azından. rennie ya da talcid falan da deneyebilirsin, belki asitlendiği için ağrıyordur

dün biradan sonra midem bulanmıştı keşke kussaydım. hala etkisi devam ediyor. midemde gurul gurul bir şeyler oluyor sürekli.


ishal başladı. sabah nane limon içtim tam iki limon sıktım. sonra tost yedim ve mercimek çorbası içtim. daha iyi gibiyim ama benim gibi adam bir biraya nasıl yumuldu onu anlamadım.

kanunen yasak. yakınlarda market falan varsa telefonla getirir belki.

çevredeki tekelleri abi gece servis yapıyo musunuz diye yokla

mahalle tekeli getirir.

yutub üzerinden bulman zor olabilir. ben 3 bölümü buldum onlarda ispanyolca dublaj yapmışlar. nat geo. youtube üzerinde içeriklerini iyi bir şekilde koruyor :)

www.nationalgeographic.com.au şöyle bir şey buldum da vpn kapalı videolar bende göstermiyor. belki gerçekten de göstermiyor. belgeseli bulursan, paylaşırsan sevinirim.

malum yerlerde olabilir.

3d sinema açın.

bir modern sanat enstalasyonu yapın. ticari sinema tekellerine savaş açın.

imaxleri iade etmeniz gerekirdi. (parası alınmıyordu)
diğerleri paralı gözlüktür her gittiğinizde yanınızda götürürseniz 2-3 lira gözlük ücreti ödemezsiniz.

want2die den en mantıklı yorum geldi teşekkürler :D

Ben pasif 3d tv kullanan arkadaşlara verdim gözlükleri, gidip 15tl vermesinler bir gözlüğe...

iPad'in seslendirme olayı güzel. iPhone'da da vardır herhalde. İngiliz aksanı gördüm diye hatırlıyorum.

translate.google.co.uk

şimdi denedim tomeyto yerine tomato diyor

aynen cant yazıp anladım hemen farkı sağolasın

Çünkü bizdeki sosyal dinamikler bir masaya oturup sohbet etmeyi gerektiriyor.

olan yerler var ama az. sebebi de sosyal içici insan az. içip telefon kurcalıyo millet. bi de tek başına bara gidince öcü oluyosun erkeksen vs

istanbul kadıköyde revolte var güzel oranın barı. ankara bahçelievlerde route var last penny var celtic irish pub var. kızılayda soul var. hepsinde ilginç insanlarla tanıştım tavsiye ederim

taleple ilgili, işte jack of shadesin öcü dediği de doğru. sadece bar da değil mecburi olmayan bir halde sırf keyif çatmak kafa dinlemek için gidip bir yerde yiyip içmeyi bile yadırgayanla/ben yapamam öyle diyenle epeyce karşılaştım. elalem ne der değil tam ama beni orda görenler ne der ne düşünür düşüncesi de çoğunluk tahminim.

En sevmediğim ortamdır. abi o nedir öyle ya. Barmanim başında dikiliyormuş gibi, adam orda işini yapıyor, yarım metre önüne sandalye çekmiş adamı izliyormuşsun gibi. Hayır bakacak başka bir yer de yok, ulan dekolteye bakmamaya çalışmak bir bu iki valla.

öcü yerine 'aile salonumuz klimalıdır' kültürü diyelim bence.

bizde de böyle barlar var aslında.

muhabbet edesin varsa gayet keyifli olabiliyor, türkiye'de çok yaygın bi olay değil ama barı ve taburesi olan bi sürü mekan var.

Salt Galata'da persembe aksamlari film gosterimi oluyor, bakmak isteyebilirsiniz.

istanbul modern de de perşembeleri ücretsiz gösterimler var. akbank sanatta da bazı bazı böyle etkinlikler oluyor.

sildiğin keychain'ler gitti. mevlüdünü okutabilirsin.

gelelim sapıtan keychain'lere... onu resetlemenin yolu var. yeni doğmuş bebek gibi oluyor. keyhcain reset os x diye aratırsan zilyon tane çıkıyor.

keten kadife kanvas

bilmiyorum keten ile kadife aynı şey mi kafam çok karışık. bu işte ya. bu bu.

Kadife yasli dede isi sakin.
Keten candir

Kalın kumaşlı ketene kanvas deniyor.

urun.gittigidiyor.com

var ama bence bu paraya değmez. ekran kartı eski.

Uykunu kaçırabilir zaten o pek fobi değil. Çözüm yer yemez fırçalamak.

uyumadan önceki son yemek yeyişinden sonra fırçalayabilirsin. eğer uykuya çok yakın yemiyorsan.. (ki yeme)

bi gargara at öyle yat sen de.

Rutine bağlarsan problem kalmaz. En fazla 1 gün kaçar uykun ertesi gün az uykuyla yatağa girdiğinde her türlü uyursun. Bu kadar hassas olmayın, hayat zor.

Alakası bile yok.
Tango da yerine göre gayet hareketli ve estetik bir dans.

Basmakalip dusunceli arkadaslardan fikir almak abesle istigaldir.hosuna giden neyse onu yaparsin.tango her yasta guzeldir.

değildir.

www.youtube.com

yok artık.

cakabo +1, duptıs +1

İkisini de yaptım. Salsayı bıraktım ama halen 3 senedir tango yapıyorum. Tango yaşlı dansı kesinlikle değildir ama gerek sınıflarda, gerek milongalarda, yaş ortalamasının salsaya göre yüksek olduğunu söyleyebilirim.
Salsa ortamlarında üni öğrencileri çoğunluktayken, tangoda çalışan kesim ve orta yaş grubu çoğunlukta.
Latin dansları daha hareketli, kıpır kıpır ve yorucu olduğu için sanırım böyle bir tercih yapılıyor. Oysa tango da dışarıdan öyle gözükmese de aynı şekilde hareketli ve yorucu.
Tavsiyem tango yani çok asil bir dans bence:)

arkadasinin sana neyin uygun oldugunu soylemesini degil kendi icinden gelen sesi dinle. merak ediyorsan once birine basla 1 ay dene sonra oburunu 1 ay dene. hangisinden daha cok keyif aliyorsan onunla devam et.

100 tl civari tamamen deri olsaydi ya :)
o fiyatlara zaten deri bulamazsin
tahtakale civarindaki dukkanlara bak

biz geçenlerde pull and beardan aldık 130 lira civarındaydı, deri değil tabi, deri görünümlü.

killi wax kullanabilirsin, olabildiğince doğal ve hiç belli olmaz.

Gliserin sür ama çok çok az Bi damla al eline dağıt saçı topladıktan sonra toplu kışıma sür

dreadlock yaptir

Tel toka kullan

Eğer vantilatör varsa kasayı açık havaya çıkarıp üstüne hava gönderebilirsin. Vantilatörlerin en hızlı modu bayağı hava yolluyor. Bu şekilde tozlar uçup gider. Fanları sökebilirsen yıka. Bazı tozlar çamur gibi katılaşıyor. Kapanma sorunu varsa termal macun değiştirmekte yarar var.

Kompresörle de olur mahallede bisikletçi falan varsa hallolur öyle

Abi zaten elektrikli süpürge ile bilgisayar temizlenmez, hele bi de fırça uç demişsin. Süpürge parçalarda statik elektrik birikmesine sebep olur, anakartın yanmasına kadar tonla sorun yaratabilir. Senin ihtiyacın olan böyle bir hava spreyi.
www.hepsiburada.com

Haldamir doğru söylemiş elektrik süpürgesiyle olmaz. 2000 watt fön makinanız var ise 3. seviyeye getirip sogut modta bilgisayarınızın içine tutun. kasada açabildiğiniz heryeri açın o şekilde uygulayın. bunun dısında macun değiştirme sansınız varsa tabi ki onuda yapın bunun ustune hala saçmalıyorsa pc bir parçası gümlemiştir.

söylememe gerek var mı bilmiyorum ama açık alanda yapmanız şart çıkacak tozları hayal edemezsiniz .(

neyi riskli bu isin?

hacı ne diyon pek anlamadım ama onlara toplatma. muhtemelen geçirirler sana. buraya akşam saatinde bütçeni ve ne amaçla kullanacağını yazarak bi duyuru aç toplarlar 5dkda.

pcpartpicker'ı biraz kurcalayıp parçaları tek tek alıp eli tornavida tutan bir arkadaşına taktır derim.

Önce kendin yapamam diyorsan inventus.com.tr. Nesi riskli bu işin anlamadım ama

Mendeley

Böyle bir gözlemim olmadı ama şöyle bir açıklama bulabilirim belki. Gençken bir 'Hayatı çözdüm, anladım. Ben bu hayatı parmağımda oynatırım' duygusu oluyor. Belki o pompalanmış özgüvenin getirdiği bir kibirdir. Yaşla beraber daha da anlamadıklarını görebiliyorsun. Bir ton hatadan geçtikten sonra her şey daha insani görünüyor. Daha az kendinden ve başkalarından emin oluyorsun. Dolayısıyla yargılama düzeyi gençliğe göre düşüyor olabilir.

yeni neslin bok olmasından.

Gençler harika, boş yapma devam et.

Olgunluk hocam mesele. Yaşlılar olgun olduklarından öyle. Keza genç olgunlar ya da götü kalkık yaşlılar da var.

Metabolizmayla da ilgili. Yavaş yaşayan insanlardan hızlı tepkiler beklemezsin. Hızlı yaşayanlardan da yavaş tepkiler. Tersi bu yüzden mantıklı değil.

kimse kusura bakmasın, gençler bok falan değil. ha gençler boksa, bu sizin bokluğunuzdan. iş bunun anasında babasında bitmiyor, çevresi, öğretmenleri, komşuları, orda burda gördükleri. bunların bokluğundan. bunlar kim? ben, sen o, şu, bu.. herkes. bitmek bilmeyen yeni nesil bozdu geyiklerinizi de alın yürüyün gidin allah aşkına.

@norek'e katılıyorum. götü arşa değenlerin sayısına bakacaksak çoğunluğuna gençlerden çıkacağına zerre inanmıyorum. hatta bu 'götü arşa değmecilik' davranışları en çok gençlerin üstüne uygulanır, gittiğiniz markette, devlet kurumunda bilmem nerede falan dikkat edin. e bu insanların üstüne bu kadar gidince de içlerinden yetişkinlere benzeyenler çıkınca da kimse şaşırıp bok demesin.

boş insan, sessiz insan, atarlı insan.. bunlar her yaş grubunda var. olgunluktan kast edilen şey ne mesela?! sessiz, baston yutmuş gibi oturan çocuklara 'olgun' diyen insanları gördü bu gözler. neyin olgunu lan?! olgunluktan kasıt belki doğuştan, belki acı deneyimlerden, belki artık enerji bitikliğinden olan bi şey. deneyimleri acı olmasaydı da başarılı olsaydı, o zaman olmayacaktı öyle belki. olgunluk ders çıkarmak değil tam aksine çıkaramayıp köşende pısmaktan öte bi şey değil, 'toplum anlayışında.' gerçek anlamını ben tartışacak değilim.

ama gençler hep göze batar. babalarınıza da battı, dedelerinize de battı, şimdi de size batıyor. yarın öbür gün bugünkü gençlere de batacak ama sizden az batar, ona eminim. gençliğinde atari, bilardo salonlarından çıkmayan, karı kız peşinde ordan oraya savrulan adamlar 'bu yeni nesil kafasını fesyden tıvaytırdan kaldırmıyor yea' diye atar yapıyor. senin gibi olacağına kaldırmasın lan! en azından iyi ya da kötü dünyanın öbür ucundaki adamın fikirlerini bile okuyabilme imkanına sahip, yani sen bu yaşına kadar hayatta kaldıysan, o gençler hayli hayli kalır, baya da bi idareli kalır hem de.

arkadaşım kime söyleniyorsun bu topiği açanda bir genç ve dediklerine katılıyorum ama serzenişin kime neye o belli değil. kimse gençlerin enerjisini sömürüp mal mal bir köşede sus pus oturan çocuğu ideal çocuk yapıp ona örnek, olgun genç demedi. bu senin kafandaki ürün. topiği açan kişi ben ve alttaki cevaplarda senin dediklerini karşılayacak şekilde gençliğe söven bir önerme yok. burada bahsedilen başka bir şey. ama yeri gelmişken ifade edeyim. mesele bu sanırım sende bir gençsin ve enerjini yönetemiyorsun. ve bu başlığı açma hikayemide söyleyeyim. burada iki model yarattım genç ve yaşlı diye. orada yazdığım tüm genç özelliklerine sahibim ve o bakış açısıyla yazdım. orta yaş üstü biri ulan bu gençler çok salak bakın biz çok olgunuz oturayımda bir söveyim diye açmadı bu başlığı.

E hormonlar? Yasli beyni ile genc beyni farkli. Tipki erkek ile kadin beyni gibi.

gençlikte bir şeylere dahil olarak varlığını kanıtlama ihtiyacı çok baskın. çoğu atarlı davranışın ve yüksek sesli kahkaha nöbetlerinin altında parçası olduğu toplulukta kendini gösterme endişesi var ve bu topluluklar genelde pozitif düşüncenin hüküm sürdüğü coğrafyalar değil, adamı bir yanlışında yiyen ortamlar. yani aslında o örneğinizdeki delifişek arkadaşlar yalnızken öyle insanlar olmayabilirler, gayet hoşsohbet iyi çocuklar olmaları çok mümkün.

yaşla beraber noluyor, iyi kötü toplumda bir yer edinmiş oluyorsun o işler bitiyor. bunun yanında, yaptıklarının iyi yada kötü sonuçlarını defalarca gözlemleyecek zamanın oluyor. gece yatarken aklına gelince seni saatlerce uyutmayacak onlarca aptalca şeyi çoktan yapmış oluyorsun. davranışların planlanandan çok farklı sonuçlar ortaya çıkarabildiğine defalarca tanık oluyorsun, bunlar seni daha temkinli ve duyarlı olmaya itiyor. bir noktada "yaşam boyu yaptıklarımız, sonsuzlukta yankılanır" gibi bir aydınlanma yaşıyorsun. en kötü iş hayatı insanları bir nizama sokuyor.. bunlar gençlikte de gayet güzel olabilecek şeyler ama ortalama bir arkadaş grubunda geçer akçe tarafları pek olmadığından gizlenmesi tercih ediliyor maalesef. diye düşünüyorum.

o yaşlarda, ölüm diye birşeyin olmadığı yanılsamasındandır.

Öf hiç sevmiyorum :(
Bir tek kestane çıkıyor ve kış ortasında ucuzluyor, onu seviyorum.

Bu soru daha önce de sorulmuştu gerçi ama ben yine kışa homurdanayım biraz. Kat kat giyinmeyi, rüzgar yemeyi, atkıyla, eldivenle, şemsiyeyle bilmemneyle uğraşmayı, yağmurda yürürken insanların şemsiyesinden kaçmaya çalışmayı, kar yağınca buzlu/çamurlu yollarda düşmemek için yavaş yavaş yürümek zorunda kalmayı, kapalı havayı hiç sevmiyorum. Keşke hep bahar olsa yaz olsa :(

Evet çok seviyorum, soğuk olunca istediğim şeyi giyebiliyorum terleme kaygısı olmadan. Yanmadan rahatça evde takılabiliyorum. Kış gibisi var mı ya.

Yazın pek çok kişinin üstünde olan rehavet ve tembellik duygusunun olmamasını seviyorum. Kışla özdeşleşen yiyecek ve içecekleri seviyorum. Hava durumunu özellikle çok seviyorum, karlı ve yağmurlu günler çok güzel. Güneşli günler yine oluyor, oldu mu daha kıymetli oluyor. Kış güneşini seviyorum. Onun dışında da soğuktan rahatsız olmuyorum zaten.

sıcaktan nefret ediyorum, kertenkele değilim sonuçta; ama kışı da sevmiyorum. soğuk. sonbahar seviyorum ben. hava kapalı, serin, sıcak değil, soğuk değil. mis.

her mevsimi ayrı seviyorum. hepsinin kendince güzel yanları var, onu yaşamayı seviyorum.

Çok da sevilesi değil sanki

sabah soğuk ve karanlıkta uyanmak dışında pek sıkıntım yok kışla.. ama yaz candır +35 dışında..

İnsanlar daha samimi geliyor bana kışları. Tüm insanların ortak bir mücadelesi var kışın aynı yağmurda ıslanıyorsun, aynı rüzgarı yiyorsun bağrına bağrına. Diğer her şey daha az öneme sahip oluyor. Belki de bu yüzden seviyorum.

Evet belki en çok Ankara'ya yakışırdı Kar ama
İstanbul'da Kış bambaşka

Kış'ı İstanbul'da, İstanbul'u Kış'la sevdim diyebilirim.

Ne yazı ne kışı severim. Tam geçiş mevsimi insanıyım, bana hep bahar olsun.

Ha yaz mı kış mı diye soracak olursan koşulsuz şartsız kış derim.

soğuk ama güneşli bir kış günü gibisi yok bence. yağışsız kapalı hava da iyidir tabii ama güneşli gibi değil. kar severim ancak çok yağacak. az yağacaksa hiç yağmasın daha iyi, o çamurlaşan zemini sevmiyorum. yaz mevsimini ise sevmem, biraz pis geliyor bana. ayrıca kışın bere, atkı takmayı seviyorum. kat kat giyinmeyi bile seviyorum. kış gelince huzur da geliyor bana, çok acayip. 10 dereceden düşük havalarda hakikaten kendimi daha iyi hissediyorum, daha rahat motive olabiliyorum. neden böyleyim, neye dayanarak böyle oldum bilemiyorum, saçma da biraz aslında.

kış gibisi var mı ya. mis mis. mevsim dediğin karakterli olucak ne öyle yağsam mı yağmasam mı gündüz kavurayım gece serin olun üşüteyim felan. kış öyle mi gece gündüz soğuk net. yazın beynim kaynıyo ne giyeceğimi şaşırıyorum. kışın giy kazağı parkayı çık git. hele mevsim geçişlerine de iyice gıcığım.

seviyorum. yazdan da tiksinirim.

eveeeet coook <3
kisin dogdugum icin sanirim ayri bir sempatim var. yazin surekli bir arayista hissediyorum kendimi surekli bir yerlere gitmem gerekiyormus gibi ama kisin evde takilmak bile cok guzel geliyor. ruhuma bir sakinlik ve dinginlik geliyor.

Hayır hiç sevmem.
Küçükken en büyük hayalim çok zengin olup hayatımı sürekli yaz olan ülkelerde geçirmekti.
Bir yerde kış yaklaşınca hemen başka bir ülkeye yaza gitmek isterdim.

Ben de yazın doğdum diye herhalde ayrı bir sevgim var yaza karşı.

yazı ayrı kışı ayrı severim. baharları sevmem. sıcak mı soğuk mu belli değil. elde ceket,belirsizlik almış başını gidiyor.

Sevmiyorum hatta nefret ediyorum. Islak, pis, soğuk, renksiz. Bunları seven insan normal olamaz.

kışçıyız elbette. yazın özellikle deniz kenarında nemle boğuşmaktansa kapalı havada donacak da olsam dolaşmayı severim. soğuğa çare var ama sıcağa çare yok demiş atalarımız ben de bu düşüncedeyim. kış sevenlere anormal diyenler olmuş, hadi ordan!

sonbaharı seviyorum aslında. kışı da severim ama en çok sonbahar.

yağmur, toprak, doğanın her hali, renklerin uv ışığı olmadan daha doğal görünmesi...

sonbahar sanattır, diğerleri mevsim.

karın sakin sakin yağmasına, üzerinde kütür kütür ses çıkararak yürümeye bayılıyorum. sonra dışarıda olan insanlar, hayvanlar, evinde ısınamayanlar aklıma geliyor. bütün keyfim kaçıyor.

Eskisi kadar sevmiyorum.

-Kar çok güzel-Çok az yağsa da-
-Sokaklar yaza göre daha temiz ve boş oluyor
-Yandım piştim derdin olmuyor
-Mutlu değilsen günlerin kısalığı ve bulutlu havalar da bir artı sayılabilir

soğuktan korunma ihtimali olduğu için seviyorum

sevmiyorum. yazı da sevmem.

Yazıda kisida sevmiyorum ya terliyorsun ya usuyor

sonbahar hariç her mevsimi seviyorum.

sevmiyorum hatta nefret ediyorum. karanlık havalar ve güneşsiz günler beni daraltıyor.
diğer yandan fakir büyüdük biz. fakirler kışı sevmez.

çok seviyorum kışı. öyle böyle değil. toplu taşımada koku yok denecek kadar aza iniyor. havanın kapalı olması da güzel bence. üstümde ağırlık neden olsun? kafamda buhar ile dolaşacağıma, kıyafetimi taşırım mis gibi. gereksiz gürültü azalıyor mesela kışın. yürümek keyifli hale geliyor. kışın hasta da olmam mesela. bütün hastalıkları yazın geçiriyorum. dinç uyanıyorum, uykumu alabiliyorum. arabanın camını açıp manasız müziklerini yoldakilere dinletenler bile azalıyor kışın. kimse sallanarak yürümüyor, bundan güzeli var mı? yazın hep bir yolun ortasında durma eğilimi var.

tiyatro yok yazın mesela, genelde kapalı. sinemalarda kötü filmler oluyor genel olarak. kışın öyle mi? kış güneşini de severim ben. soğuğa dair her şeyi seviyorum.

gündüzlerin kısa olması ve kış saati uygulamasının kaldırılması haricinde seviyorum. soğuk oluyor soğuk iyidir. rahat spor yapabiliyorum (doğa sporları ve kış sporlarını seviyorum)

bir tek sokak hayvanları konusunda üzüntülerim oluyor. onlara da elimden geldiğince mama barınak vb ayarlayıp kışı rahat geçirmelerini sağlıyorum.

mutekebbir + 1

Hep yaz olan bir yerde yaşamak isterim. Kışı hayatım boyunca görmesem en büyük mutluluğum olur. Hani, "Yazın soyunsam bile terliyorum, kışın giyinince üşümüyorum" derler ya, bende tam tersi. Milletin "Yandım Allah" dediği sıcaklıkta çok rahat dışarıda gezineviliyoruö. Terlersem bir duş alırım, o bana tüm gün yeter. Kışın kaç kat giyinsem bile donuyorum, örneğin burnum ve yanağım açıktaysa iğne gibi batıyor soğuk hava o 3-5 cm2 açıklıktan. 5 kiloluk bir paltom var, tutması bile ayrı sorun ama Kanada'da gitiyorlarmış onu. Tam bir soğuk hava paltosu. O bile zar zor yetiyor. Titremekten yürümekte zorlanıyorum. Dişlerim takır takır titriyor. Kışın dışarı çıkamıyorum, 10 derecenin altında evde hapisim. Şu an bulunduğun yerde de sık sık 10 derecenin altında. Şöyle söyleyeyim "Norveç'te insan gibi yaşayacaksın ya da Suudi Arabistan'da hiçbir özgürlüğün kalmayacak" deseler, Suudi Arabistan'ı tercih ederim. Hayatımda bir iki çok sıcak gün dışında "Yandım, çok sıcak" derdim olmadı, anca ısınıyorum ve şarj oluyorum. Hele İstanbul'dayken yaz o kadar sıcak gelmiyor.

soğuğu sevmem, yağmuru sevmem; bir tek karı severim. o da çok az yağdığı için kış mevsimi totalde hoş bir tecrübe olmuyor.

yalnız @mkrk'nin hakkını vermem lazım, şu ana kadar gördüğüm en güzel kışı sevme sebebini yazmış. cidden de insanların o çaresizliği, beraber hareketi, bir şekilde dayanışma göstermesi, aynı kaderi paylaşması detayları daha önce düşünemediğim ve güzel, izlemesi hoş detaylar. önceden "nesini seviyorsunuz be" derken bunu düşünüp "hmm" diyebilirim.

yağmuru sevmiyorum ama soğuk havaları, karı, buzu seviyorum.

kurumsal kullanıcısıyım. ayda bir oto yıkama yaptırıyorum bedavaya. sabiha gökçende ücretsiz hızlı geçişi kullandım daha önce. bir sinema bileti alana bir bilet bedava ve kahve dünyası kampanyalarını da kullandım.

Turkcell platinum ve rrd kullanıcısıyım. Red aslında çok daha iyi. Fast track, lounge, oto yıkama falan iyi aslında.
Alışveriş konusunda haklı olabilirsin ama direkt hediye çeki vermez kimse. Çok önceden turkcell platinumda vardı ama kalktı. Büyük ihtimal bizim aç halkımız çok sömürmüştür. Ondan kaldırılmıştır.

Hocam ısınma değerlerini de kontrol ettiniz mi? İşlemciler 85'de kapanır genelde. Grafik kartları için de aşağı yukarı aynı.

bu da tam olarak power ile alakalı değil mi :) fanlar ve soğutma olabilir mi? ona ne yapabilirimki..

cdn.osxdaily.com

VLC

vlc

velece. aynısını yazmiim dedim :))

inna kullaniyorum ben, vlc'nin gorunumunu begenmedim pek.

MPlayerX -5 yıldır tek tercihim.

mplayerx'te guvenlik sikintilari var bu arada, kullanim olarak en guzel player ama bi donem download dosyasinda malware bulundu falan, sogudum

malware değildi o ya, soruyordu şunu da bunu da yükleyeyim mi diye. mal mal okumadan kabul edenler oldu, hepsi o.

vlcde nedense altyazı ekleyemedim. üstüne sürükle ekle vs. ne deneyiysem olmadı. o kadar kişi yazdıysa ben bir şeyleri yanlış yapıyorum bakayım tekrar :)

turkiye'de ben dilencileri bir sirket olarak goruyorum, greenpeace benzeri. o cocuklardan bir tanesine para verince arkasindan 10 farkli cocuk daha geliyor, bir seyler satmaya calisan insanlara saldiran zabitalar nedense bu dilencileri es geciyor. en iyisi yokmus gibi davranip dusunmemek.

Ben hepsinden nefret ediyorum. Çocuk vs fark etmiyor. Baya nefret ediyorum. Zarar vermekten başka bişey bilmiyorlar.

normalde insanların bu arkadaşım bile olsa bana dokunmalarından sürekli temas etmelerinden bile çok hoşlanan biri değilim ama çocukları çok fazla seviyorum hatta bazırları çok şirin bile nedense onlara karşı hiç rahatsızlık duymuyorum. 7 yaşa kadar falan tahamülüm var daha sonraki yaşlardaki çocukların bana dokunmalarından rahatsız olurum açıkcası.

Bazen metrobüste otobüste vs küçücük çocuklara çok kötü şekilde bağırıyorlar özellikle şöförler onlara bile kızasın geliyor çocuk şan bunlar sonuçta tertemiz kalpler var ne olursa olsun bu kadar bağırmayı haketmiyorlar sevgiyle birçok şey çözülebilir gerçekten buna inanıyorım özellikle bir eğitmen olarak ama maalesef biz hep kırmayı yıkmayı bağırıp çağırmayı tercih ediyoruz.

siz sevgi gösterseniz dahi bu çocukların aileleri tarafından her türlü şiddeti gördüğünden eminim. siz sanıyor musunuz ki bunların aileleri başını okşuyor ilk okulda önlüğünü giydirip sütünü içirip gönderir gibi dilenmeye gönderiyor. komik olmayın bu çocuklar aileleri tarafından insan yerine koyulsa süistimal edilmezler. ve siz onlara dilenmek normaldir mesajını verdikçe bu sömürü düzeni sürecek.

sadece baş harfler daha şık

Bunun raconu ismin ve soyismin ilk harfleridir

Fantastik bir istek kesinlikle değil, böyle yaşayan, bunu normali haline getirmiş bir sürü insan var dünyada.
Ben kitap okumak için ayrılan zamanın kesinlikle bir tercih meselesi olduğunu düşünüyorum. Misal, full time çalışan, nispeten zaman ayırması gereken bir ailesi olan (sıradan bir insan yani), arkadaşlarıyla sosyalleşmeyi de seven falan bir insansanız başka bir şey yerine kitap okumayı tercih etmeniz gerekiyor. Akşam tv izlemeyeceksiniz de kitap okuyacaksınız yani. Ya da otobüste giderken boş boş dışarı bakıp, telefonda konuşmayacaksınız da kitap okuyacaksınız. (Bunları da yapın istiyorsanız tabii de, demek istediğim bir gün herkes gibi sizin için de 24 saat ise o zamanı düzgün kullanmak gerekiyor.)

Ben "kitap okumak ciddi bir iştir" veya "kitap kokusu önemli azizim" tarzı bakmayan bir insan olarak, kindle'dan her yerde okuyorum kitap. Otobüste de, yolda yürürken de, gürültüde de, kahvecide otururken de, yatmadan önce de, yemek yerken de vs vs. Zihnim kaldırıyor. Hatta başka nasıl yaşanır, aklıma bir alternatif gelmiyor. Ha, biri de çıkıp der ki "yahu senin gibi oluyorsak kitap okuyunca, okumam daha iyi", onlar da haklıdır, bilemem.

tomato timer
tomato-timer.com

Q. What is Pomodoro Technique?
A. The time management technique created by Francesco Cirillo for a more productive way to work and study. For more information, click here.

valla ne olursa olsun her gün kitabımı yanımda taşıyorum. sabah işe giderken metrobüste 15-20 sayfa, akşam dönerken de yine aynı oranda sayfa okuyabiliyorum. yoksa eve gidince yorgunluk vs. okunmuyor.

"kitap okumak için zamanım yok yha şekerim" bence saçma bir bahane. yanınızda kitap taşıyın, her türlü okursunuz. ben böyle böyle kitap okuma alışkanlığı edindim.

ayrıca goodreads'in yıllık challenge'ı da çok motive ediyor beni. 25 hedef koymuştum. 24 kitap okumuşum yılbaşından beri.

valla ben de istiyorum da basaramiyorum. gecen bos zamana baktigimda hergun on sayfa okusam bitmisti dedigi kitabi bir turlu okumaya firsat bulamiyorum. internet vs daha cok yer kapliyor.

bunun için özel bir çaba sarf etmene gerek olmadığını düşünüyorum. eğer kitap okumayı seviyorsan, okumak için zaman da yaratacaksındır.

okuduğun kitapları bir köşeye üst üste dizdikçe de bir bakmışsın kütüphane olmuş. mevzu bu kadar kolay aslında.

25 yaşındayım, yaklaşık 10 yıldır bu dediğim şekilde biriktiriyorum kitaplarımı. yaklaşık olarak 500 tane kitabım oldu. ne kitap okumak için özel bir zaman ayırdım ne de kütüphanem için. birikiyorlar işte.

Dronu götürün ucuna göre bir şey bulunur.

oradaki outdoorcuları gezin belki denk gelir indirim. ama sezon başlıyor şansınız pek yok.

Ben beşiktaş'taki tnf mağazasından almıştım, en uygun orada bulmuştum ama indirim vardı. Şu an sezon başı, max fiyattan alırsın büyük ihtimal.

Karaköy'deki Everest Outdoor dışındakilere bir bakabilirsin. (Everest outdoor'u her fırsatta kötülüyorum valla adamlar çakal esnaf resmen.)

Yere islak gecirmeyecek piknik ortulerinden serin.

çare praseat

Taşımaya üşenmem derseniz kamp matı götürün, ıslak ve soğuğu keser ayrıca daha konforlu oturmayı sağlar. Üzeriniz de çok ince değilse rüzgar da olsa hasta olmazsınız ama muhtemelen rüzgar sebebiyle baş ağrısı yaşarsınız.

heheh geçmiş olsun. bu mevsimde yere oturursan hasta olursun tabi. kamp sandalyesi al bir tane. taşımaya üşenme, kesin çözüm o.

illa totoyu koruyacağız yani yoksa hastalığa davetiye teşekkürler

youtu.be

Leonard cohen in şiiri
www.azlyrics.com

çok teşekkürler.

senin anlatımına benzer şeyler anlatan kardeşime tam da anlamayarak urun.n11.com bu modeli tavsiye ettim. kulaklığı beğendik. sağlam düzgün ses veren akarı kokarı olmayan bir kulaklık.

m.n11.com

Fiyatı uygun kulaklıklar arasında iyi sesi var, kulakiçi değil ve kulakta rahat duruyor kullanıp memnun kalmıştım, yedek olarak tekrar alabilirim hatta bu fiyata :) siyah rengi güzel

1. linkteki çok güzel ona benzer ürünlerden sevebileceğim diğer modellerede ulaştım. teşekkürler :)

İzlemedim ama keyifli olacağı şüphesiz

Matrix'i bu mesele için özel kılan nedir ki? Onu anlamadım. Bence bu deneyimde önemli olacak olan ses-görüntü kesişiminin hızlı bir biçimde akması olacaktır. Bu sebeple belki 2001: A Space Odyssey'in son kısmındaki akış veya Ron Fricke ile Godfrey Reggio gibi isimlerin belgeselleri ilginç olabilir.

oha, hiç aklıma gelmemişti. müzik dinlemiştim ben sadece. matrix harika olur.

ayrıca deneyimle sabit ki interstate 60 ve what if (yunan filmi) de çok iyi gidiyor.

matrix'i tekrar izlemeye ikna edilmem için zaten kafamın güzel olması gerekir.

(içki veya başka madde kullanmıyorum maalesef. Matrix'i ilk defa geçen sene izledim. O zamanki erkek arkadaşım çok ısrar etmişti. Nusaybin Nusaybin olalı böyle eziyet görmedi diyebilirim.)

evet. ayıkkenki aynı etkiyi yaptı. zaten matrix'i izlerken kafam güzel oluyor benim.

adult swim kanalın adı:) adult cartoon denebilir.

adult swim kanalın adı abi naptın :(

"animated" diye geçiyor bir çok yerde.

Cizgi dizi

Simpsons south park ve family guy direkt çizgi komedi.

Rick and morty'ye ben dramedy derim, Bojack ise direkt dram(içinde esprileri olan, house gibi düşün).

Bu arada bojack gibi varsa bildiginiz baska animated adult swim veya dreamedy yada adult cartoon tavsiye alirim

f is for family. bill burr seslendiriyor. <3

Onların bir klübü, grubu bir şeysi vardı okulda. Cpp kullanıyoruz demişlerdi sanki kodlama kısmı için. Grupla iletişime geçersen sorularına daha kolay cevap alabilirsin.

üzmek istemem ama 2. elcilerin de vereceği para o.

ben koskoca evin tum esyalarını sattım elıme gecen 250 liraydı.

kayseri veya hereke civarindan halicilari arayabilirsin.

bende de var bi tane.

yeni halı alırken halıcıya sordum, dedi istanbul'a yolun düşerse çemberlitaş'a git. orada imiş bu işin piyasası.

dedim buradaki (ankara) halıcılar, internet falan? onlar ölücü dedi, yazık dersin halıya.

ara sıra takılıp zaman geçirmelik forumlar arayışına giriyorum ama yok malesef. tüken

hayır ama azaldığı doğru.

Bitti. Rep kazanmak için ne paylaşımlar yapardık eskiden aklım almıyor.

bitti.
Program yamaları programlar filmler vs yükleme rapidshare den indirme olayları falan artık kalmadı.

bildiğimiz anlamda bitti ama sözlüklerde, burada vb. az buçuk yaşıyor.

olucu diye dalga gectigimi adamlardan baskandogru duzgun kalmadi gibi.

Donanımhaber'de gayet güzel devam ediyoruz. Ekşiye girdiğim kadar donanımhabere de giriyorum hergün:)

tabii donanımhaber bir başka :)

türkiye'de nispeten bitti diyebiliriz de yurtdışı kaynaklı, çeşitli konularda baya aktif forumlar var. gerçi belki türkiye'de de belirli konularda forumlar mevcuttur da biz bilmiyoruzdur. atıyorum kedi-köpek sahiplerinin yazdığı forumlar falan var bildiğim kadarıyla türkiye'de, aynı şekilde sporla alakalı vardır, bahçecilik-ağaçlar ile alakalı olduğunu biliyorum. bunun gibi forumlar vardır elbet daha. kendi kendimi çürüttüm iki satırda.

belli spesifik bir konuya ait kendi içinde makro popülasyon kurmuş topluluklar forum kültürünü yaşatmaya devam ediyor...

Akıllı telefon ise ios için cihazım nerede, android için android cihaz yöneticisini deneseniz?
3 kere dıt dıt, hattın düşmemesi galiba. tekrar arayın

telefonunuzun mecidiyeköydeki ışıklarda çalınma ihtimali yok. o ışıklarda özellikle kırmızı ışıklarda bekleyenlerin telefonunu çalmak yasaklandı khk ile.

Telefon çekmiyor olduğu zaman 3 kere "dıt" sesi gelir bazen.

gitme oralara.
(bkz: maraş otu)

Maraş otu, snus, yavuz ot vs. gibi bir sürü ismi var. Yüksek nikotin içerir. Uyuşturucu olarak görüldüğü yerler var. Damağa çok zararlı, diş etini eritir uzun kullanımda.

"Form doldurma süresi sona ermiştir. Teşekkür ederiz."

yazıyor bende. siz nereye tıklıyorsunuz?

www.ikdm.hho.edu.tr bu linke?

Server Error

404 - File or directory not found.
The resource you are looking for might have been removed, had its name changed, or is temporarily unavailable.



Bende yazan bu siz nereye tıklıyorsunuz?

404 veriyor da süre bitmiş zaten: Başvurular 17 Kasım 2016 - 12 Ocak 2017 tarihleri arasında internet sitemiz üzerinden alınacaktır.

Msi'in da var ama ne kadar "tasinabilirler" tartisilir tabii.

merhaba, yok. istediğin tüm özellikler birbirine zıt kalıyor. şöyle ki;

-bisiklette hafifleşme oldukça bir yere çarptığında zarar görme/ezilme/kırılma olasılığı artar.

-sağlam parçalar hiçbir zaman az bakım gerektirmez, bakımı hep belli bir düzeyde devam ettirmek gerekir. ayrıca gene ne derece sağlamlıktır kast ettiğin bilemiyorum ama "sağlamlık" seviyesi arttıkça, harcaman gereken miktar da artar ve 1100 TL belli bir seviye sağlamlığı temin edebilecek bir bütçe değil.

-hafif ve hızlı bisikletleri -ki hızlı dediğinde istediğin seviye nedir bilmiyorum ama kendi anladığım biçimde yorumlarsam eğer- dağa, çamura, her yere sokamazsın. ki bu da gene pahalı bir istek, bütçenle çelişiyor.

-son olarak üzülerek ve buradaki diğer bisiklet önerilerine de cevap verirken bahsettiğim gibi; 1500 TL altı alınacak hiçbir bisiklet yeterince ergonomik olamıyor. istisnai performans/fiyat oranı yüksek olan bisikletleri hariç tutarsak yaratabileceği sorunlar; boyun ağrısı, sırt ağrısı, diz kapağı ağrısı, bel ağrısı, el bileği ağrısı, ayak bileği ağrısı ve popo ağrısı. bisiklet alırken maddi açıdan izlenecek en iyi taktik minimum 1500 TL'ye ikinci el bir bisiklet almak. 1500 TL'yi sıfır bisikletler için bu noktada alt limit olarak koyarken eğer bu fiyata ikinci el bisiklet alınırsa o bisikletin sıfır ederi 2000-2500 TL civarı demektir ve bu fiyat bandında ergonomik konfor 1500'lüğe göre daha da iyi oluyor. tabii, ikinci ele asla güvenememe ya da bisikletin eskime durumunu kontrol edememe varsa sıfır bisiklet almaya sadık kalmak gerek. sonra kaş yapayım derken göz çıkarırcasına kelek karpuz seçmiş olabilir kullanıcılar.

peki 1500 TL'ye istediklerime en yakın bisiklet olarak önerebileceğiniz bir seçenek mevcut mu?

çok çeşitli özellikler istemişsin. bu kadar çeşitliliği bir arada barındıran bisiklet yok. dağa, çamura sokmaya mı öncelik vereceksin yoksa şehirde kullanmaya mı? 4 tür bisiklet var kabaca, ben özelliklerini söyleyeyim sen seç.

-dağ bisikleti: ön tarafı amortisörlü olur. toprak arazi koşullarında kullanmak için alınır çünkü o yollar çok engebeli olduğundan amortisör gereklidir. şehir içinde de kullanılır ama tekerlekleri kalın olduğu için sabit bir hızı korumak adına diğer bisiklet türlerinden daha fazla çaba gerektirir. ağır(12-16 kg) olur genelde.

-şehir bisikleti: şu tchibolarda falan gördüğümüz bisikletlerdir. tekerleri dağ bisikletine göre daha incedir. genelde aydınlatma çözümünü bir yerlerine dinamo takarak sunar. bisiklet yollarında öyle etrafa bakına bakına gezmek için ve kısa mesafe ulaşım için alınır.

-tur bisikleti: tekerleri arazide belli bir seviyede tutuş, asfaltta da çok fazla performans kaybı vermeyecek kalınlık ayarındadır. arkasına port bagaj takılır, kamp falan yapmak isteyene idealdir. araziye girmesi pek fazla mümkün olmaz ama bozuk bir asfalt üzerinde sürülebilecek yapıdadır.

-yol bisikleti: tamamıyla asfaltta sürmek için kullanılır. sanılanın aksine engebeli yolda sürülmeme ya da ufak bir kaldırımdan bisiklet üstünde inilememe durumu gibi şeyler yoktur, o kadar çıt kırıldı değildir. bisiklet kültürünün öncüsüdür, gerçeğidir. genelde performans amaçlı kullanılır ama asfalt zemin üstünde kaldığınız sürece her şekilde kullanabilirsiniz. tekerlerinin o kadar ince olması bir güvenlik riski teşkil etmez, yol tutuşu iyidir.

aksaray. rusundan zencisine her milletten insan var.

fatih. suriyeli kaynaması bir kenara, artık tabelalar bile arapça olmuş.

mikro topluluk dersen miniatürk'te araplar bol oluyor, laleli'de insanlar karışık ayırt etmek zor ama çalışanlar genelde yabancı uyruklu oluyor, sultanahmet/ayasofya civarında da bolca asyalı var.

Polonezköy mesela.

fatih genel olarak küçük suriye ye dönmüş durumda.
aksaray yusufpasada yanyana arap lokantaları var. hepsi tıklım tıklım arap dolu.

Nayah'ta zencileri bulabilirsin :D

arkadaşlar arap istemiyorum öyle bir halim olsaydı burada olmazdım sanırım dalga geçer gibi her gün içimi acıtan bir gerçeğe değinmişsiniz. avrupalı, asyalı, rus veya zencilerden bahsetmiştim. teşekkürler.

zeytinburnunda kazakistanlıları bulacaksın.

Baskent Iletisim Akademisi iyi diyorlar.

Taksav kadikoy ile gorusun. Kayit tarihlerini bilemiyorum.

Kayıt yaptıranların bir kısmı gelmediği için birçok üniversitede ilk gün sabah yarım saat erken gidip sıraya girerek kaydolabilir ve katılabilirsiniz.
En azından biz öyle bir sistem kurmuştuk çünkü kayıt yaptıranların yarısının gelmediği bile oluyordu. Maymun iştahlı arkadaşlar ne kadar üniversite varsa kaydolup çoğuna gitmiyorlar çünkü :/

Aç gözlü olabilirim ama gidiyorum. Teşekkürler bilgi için :)

Sizin için söylemedim, kaydolup gitmeyenler içindi o serzeniş,çünkü o tipler yüsünden gerçekten gitmek isteyenlere kalmıyor kontenjan :/
Ben bana denk geldikçe size linkini yollarım isterseniz :)

Ama ben laptop istemiyorum kendi laptobum var. Donanımın var ve gayet güzel bir donanım. Kasa istiyorum ama mini performanslı bir kasa..