Buraların klişe cevabıdır ama "spor yap". 5 aya ayrılıyormuşsunuz oradan, gideceğiniz yer için planlar yapabilirsin mesela. İş bulmak vs gibi. Tatil planları yapabilirsin. Uzaktan yüksek lisans okuyabilirsin. El işi yapabilirsin. Bi meşguliyet lazım.

@epistemic spor bile yapamıyoruz kadın hoca yok diye spor yok.yürüyüş içinde hava şartları maalesef hiç uygun değil. gideceğimi yer de belli olmadığı için ileriye yönelik hayal kurmak istemiyorum ki hayal kırıklığı daha büyük oluyor.

bilmiyorum hiç bu gibi durumu yaşadınız mı ama hiç bişey yapmak içinizden gelmiyor. 2.üniversiteye başladım kaldı, kitap okuyamıyorum, kpss başladım max 1 ay çalışabildim.

Tek çare yabancı diziler - belgeseller - filmler ve mutlaka Netflix üyelik.

Dostum beslenme cok onemli. Eger saglam bir vucudun yoksa saglam bir kafan da olmaz. Bunu anksiyete bozuklugu ile 20 yil gecirmis biri olarak soyluyorum sana. Eger sindirimsel sorunlarin varsa bunlari duzeltmeye calis. Dr deniz simsek diye arat internetten. Ilac kullanma. Magnesium l-threonate, b1 ve b12 Kullan. Fazla kilolarin varsa keto ya basla. Spor her zaman iyi gelir. Soguk su ile dus almaya calis. Ve ingilizcen varsa dr Berg diye youtube da aratip cok yararli seyler ogrenebilirsin.

evde kedni imkanlarınızla spor yapmak da bir destek olabilir, freeletics vb.
diğer önerim psikiyatrist değil, psikoloğa gitmeniz ve ilaç yerine terapiyi denemeniz olur. tabii ilçenizde böyle bir imkan var mı bilmiyorum.eğer güvenebileceğiniz bir psikolog yoksa online olarak destek alabileceğiniz iyi uzmanlar da mevcut.
biraz seyahat etmeniz de iyi gelebilir.3-4 hafta aralıklarla 3-4'er gün planlar gibi.

Aksam sanat okulu, halk egitim merkezi gibi kursa gidilebilecek yerler ya da esinizin is arkadaslarinin sizin gibi evde olan eşleriyle sosyallesip bir seyler yapmak olabilir. Yardim derneği vs arastirip aktiflesilebilir. Il merkezine otobus minibus varsa oradaki imkanlar da araştırılabilir. 5 ay sonra gececek bir sey icin ilac kullanmayi son care olarak ele alin bence.

yardim etmek ruha iyi gelir. hayir isleri dusunebilirsiniz. muhtar varsa yardimci olur ne yapilabilecegi konusunda. isaret dili ogrenebilirsiniz, korler icin kitap okuma aktiviteleri olabilir.

öneriler için çok teşekkür ederim ama ilçede gerçekten hiçbir şey yok. halk eğitim ama eğitim verecek kimse yok. eşimin arkadaşlarından evli olan yok, zaten onlarla da hayat tarzlarımız asla aynı değil(el sıkmayan tipler). ilçe merkeze 50 dakika ama maalesef kar var ve genelde araçlar sıkıntılı. ilçemizdeki hastanede psikolog yok ama online deneyebilirim teşekkür ederim.

anksiyete coşup, bir şeye odaklanamadığımda tekdüze bir şeylerle uğraşmak iyi geliyor. 5 ay sonra taşınacağınız eve asmak üzere bir goblen tablo işlemeye başlamayı deneyebilirsiniz. ilk kez yapacaksanız, şuradaki gibi baskılı olanlardan seçmenizi öneririm. www.goblenci.com

tabii işlemek yerine resim yapmaya başlamak da bir seçenek.

@playing star
3. dakikada antidepresan yazdı diyor yazar. belli ki içine sinmemiş. iyi bir psikolog ile terapiye başlanır ve eğer gerekliyse birlikte ilaç tedavisi de gündeme gelir. ancak arkadaşın yaşadıkları durumsal kaynaklı bir durum. terapi etkili olmuyor diyorsunuz da gayet etkili oluyor bu tip problemlerde ve özellikle depresyonda. online psikolog ile de görüşebileceğini yazdık. yoksa kimse (en azından ben) neden psikiyatriye gidiyorsun demiyor.

3. dakikada antidepresan yazan doktordan ziyade ilgili bir danışmanın yardımını denemekte fayda olabilir dedik. psikiyatrinin ne derece önemli bir tıp dalı olduğundan şahsen şüphem yok. zaten yazar da ilk ve tek çare olarak bunu denemiş. tabii ilacı ne kadar süre kullandığını bilmiyoruz ancak belli ki istemediği bir durum var ki alternatif soruyor. şahsi cevabım bu amaca yöneliktir.

guilty pleasure edinin hhhhh. cok basit seyleri takip etmek, yapmak depresiflikten uzaklastiracagini dusunuyorum yani magazinsel seyler veya vlog izlemek denildigi gibi dizi vs. surukleyiciligi veya komediligi ovulen dizileri tercih ederdim.harekete gecme kisminda zorlaniyorsunuz instagrami ben o acidan faydali buluyorum ozellikle evde yemek yapan insanlari takip etmeyi cok fikir verici seyler cikabiliyor yemek yapmayi sevmedigim icin orneklendirdim gorunce yapma istegi uyanabilir.makyaj yapmak, bakim, alisveris.gecici zevk icin yeterli buluyorum hatta bir ara beklerken bulmaca cozmek giibi yasli amca hobileri edinmistim o esnada hirslanmak iyi hissettiriyordu.

gecici bir surec oldugu icin bunlar aklima gelenler.

sanmıyorum zira bir sürü kimyasal kullanıyorlar onlarda.

sanmam. herifler ne katıyorsa, ben nescafe ve coffee mate ile bile o tadı yakalamayı beceremedim.

her gün tarayacaksın. vitaminini besinini güzel vereceksin. ekmek mayası seviyomuş bunlar araştır. yumurta da ver arada.
sonra elektrik süpürgeni de alırsın, ortalığı da süpürürsün. imkanın varsa torbasız al. suya çekene paran yeterse ne ala.

www.amazon.co.uk bunlardan bi tane al sen dışardayken süpürsün ortalığı

ikea'da ya da diğer marketlerde hayvan tüyleri için rulolar var, biz köpeğin kıyafetlerimize yapışan tüylerinden o şekilde kurtulabiliyoruz, koltuklar ve diğer mobilyalar için de kullanibilirsin süpürgeyle birlikte.

Maalesef, o binlerce liralık Dyson Animal serisi makineler dışında şansın yok. Ya rulo ya da Dyson. Tercih senin.

not: pisinin sahibi olmayı çok isterdim ama ben değilim :)
@ kediebesi iyi bakılıyor tosuna, royal canin maması, çimi, jeli neyin tamam ama tarama iş yoğunluğundan dolayı her gün olmayabiliyor. her zaman taratmak da istemiyor eşek üstelik. torba-su fark eder mi diyordum, su demişsin, teşekkürler.

@lpgli tosbağa hayvancık pek tırsak bir şey. öyle youtube videoları havası esmez evde yani alsak da... üstelik bu aletler kumaşlar için de çözüm değil.

@hypathia giysiler için geçerli bir yöntem ama koltuktu, yataktı o rulocuklar kesmiyor ama severek kullanıyoruz ikea rulolarını da elbet.

@ahmetcan44 zalımsın

elektrik süpürgesi dışında bir de fakir'in el süpürgesi var güçlü ve fırçalı, ondan tavsiye ederim.
fakir.saruhan.com.tr

çok ucuz bi tavsiye.fantom tr8500.haftasonu vatanda 135 tl.emiş gücü çok çok iyi ama tüylerde nasıl olur bilmem.ucuz zaten işini görmezse çöpe atarsın.dysona para vermektense bunu bi denemekte fayda var.olmadı philips in marathon serisi var onlara bak...

evde 5 kedim var, bir kaç ay önce rowenta'nın su filtreli süpürgesini aldım, 99 liraya aldım ama şu an 125 civarı olmuş. yine de çok uygun bence, ilk süpürdüğüm gün gözlerime inanamadım, meğersem biz bu evi hiç süpürememişiz diye düşündüm, tek bir tüy bile bırakmıyor halıda, koltuklarda falan.

327589217598 tane sebebi var, ipucu vermezsen nereden bilelim ?

Nasıl ipucu istiyorsun?

genel erişim sorunu var gibi görünüyor.

bende de var aynı sorun. öğlenden beri kuduruyorum sinirden. (git:#46228 )

bazen adapter i 30 saniye kapatip restart yaptiginda duzelebiliyor.

porno sitelere giremıyorum desene açıkça...

çözüm için mozilla anonymox yükle

zamanında eğitim danışmanlığı yaptığım için british değil de genel olarak tüm dil kursları için birkaç tüyo vereyim:

şubeye git, senin seviyen ve üzeri seviyelere ders veren öğretmenleri gör, konuş. "tüm eğitmenlerimiz yabancı" diyerek türkleri kakalamasınlar. yine senin seviyenin yeni sınıfını ne zaman açacaklar, öğren çünkü "hemen dolar" dedikleri sınıfları aylarca beklemen gerekebilir. olur da özel sebeplerden devam edemezsen iptal politikaları nedir, öğren (genelde yoktur, özel derse çevirirler).

sınıfta bir arkadaş grubu edinirseniz öğretmenlerle ders dışında da sohbet etme şansınız olur. yani, yeme-içme fasıllarını beleş speaking aktiviteleri haline getirebilirsiniz.

son olarak o cüzi dediğiniz ücretin gerçekten cüzi olduğundan emin olun. 1-2 seviyeden fazlası için kayıt olduğunuzda çok sıkı bir pazarlıkla deli indirimler kapabilirsiniz.

dns değiştirmeyi denediniz mi?

ya da zaten farklı bir dns kullanıyorsanız otomatiğe almayı?

google dns'lerini denedim, ttnet'ten de dns değiştirttiler durum aynı. "bizde bir şey yok, sizdendir" diye tutturdular. çocuk paketine falan mı geçirdiler diye kontrol ettim öyle bir şey de yok. bu saat oldu durum aynı.

3. filmle benzer:

hot tub time machine

2. için supernatural var. ama dizi :) 4. sezondan itibaren bir melek bolluğudur gidiyor.

dizi istemiyorum ya, film. böyle 2 saatte bitsin gitsin :P

bende şu model var. yıllar önce yataş'tan almıştım, içinde boncuk elyaf var. bendekinin yanlarındaki fermuarlar sayesinde elyaf miktarı yani yastık yüksekliği ayarlanabiliyor.
www.evimm.com

aynısından pedere de almıştım, o da hala kullanıyor. sonra baktım ki ortopedik yastık gerçekten rahatmış, visco yastık alalım dedim. annem de babam da nefret etti. hatta boyun sırt ağrılarından yakınan sevgilime de aldım, o da kullanamadı :) kuştüyü yastık seviyor kendisi, ben şahsen kuştüyü mont, yastık vs. kullanamam, tiskinirim. ben onda kalınca kullanıyorum ama visco olanı sorunsuz şekilde. ama boncuk elyaf daha bir pofuduk, daha bir alışkın olduğumuz yastık modeli sonuçta.

demem o ki, iyice bir deneyip alsın çünkü çeşit çok. geçmiş olsun.

modern family

20 dakika değil ama knedisi mini dizidir. filmiyle paralel: sherlock

edit: yabancidiziizle.com

weeds

hiç düşünmeden death note dal derim. bölüm başı 20 dakika.

gerçi süre sıkıntın varmış, bir bölüm bitince diğerine geçmemek sağlam yürek ister baştan uyarayım. hepi topu 37 bölüm zaten.

new girl
2 broken girls

izlemediysen friends

+new girl

7 bölümlük 'feyyaz' diye bir internet dizi var.20'şer dakikalık bölümlerden oluşuyor.Disko Kralı kadrosunda geçen yıl yer alan Feyyaz Yiğit'in dizisi,bence çok eğlenceli.Mynet Sebastiyan üzerinden yayınlanıyor.
Bir de Black Books var.2000'lerin başında çekilmiş ve 6şar bölümlük 3 sezondan oluşan adam akıllı bir komedi dizisi.olaydı da izleyeydik...

death note +1

1. friends
2. friends
3. friends

eğer hala izlemediysen the big bang theory.

it's always sunny in philadelphia

en eğlencelisi........ coupling

friends, coupling, modern family, seinfeld, flight of the conchords, episodes, entourage(28 dakika falan genelde), scrubs....

the IT crowd. geek, nerd dizisi. big bang theorynin british versiyonnu bir nevi.

pide


edit: lahmacun daha iyi kanka boşver pideyi

LAHMACUN

10 liraya seçeneklerin belli zaten.

dürüm
pide
tavuk şiş
ekmek arası
salata
hamburger
...

lahmacun olabilir. ya da çiğköfe? ya da içli köfte?

nerede olduğuna göre değişir. hava daha kararmadı dışarı çıkıp kendin bişeyler alsan daha iyi olabilir (ısıt ye olanlardan filan)

dominos'ta orta boy italiano pizza 12,90tl. gayet leziz.

üşenme, donmuş fish fingers al dışarıdan.

fish finger mı?
aman diyim abi uzak dur.

www.eksiduyuru.com

daha iki gün olmadı yani.

tantuni?

iki dakika markete insen , ufak bi karpuz beyaz peynir bi de ekmek aldınmı .. Oh mis walla :)

tost yaptım en sonunda, param da cebime kaldı:)
herkese ayrı ayrı tesekkurler bu arada.

usb ile bağlaıp denedin mi?

modem usb değil. ama başka bir usb modemi de denedim, sonuç aynı.

ekstrasistoller, aritmiler filan varsa, onlari da atim zannediyor olabilir hayvancik. cok cay kahve sigara var mi?

dijitale guvenme. saatini al, elinle 15 saniye nabzini say, 4'le carp. cikan sonuc neyse odur. hala 250 ise kos doktora :)

eğer o sıralarda çarpıntı da hissettiyseniz zaman geçirmeden bir kardiyologa görünmeniz lazım kalpte bir ritm problemi olabilir.

digital tansiyon aletlerine güvenmemekte fayda var bu arada. çok sağlıklı ölçmüyorlar tansiyonu da nabzı da. en sağlamı arkadaşların dediği yöntem. biz de hastanede o şekilde yapıyoruz zaten. 15 saniye say, 4le çarp:)

manuel nabız ölçmeyi ben de biliyorum da...zaten bu tantana olduğunda nabzı bilekten/boyundan almaya gerek kalmıyor :) tüm göğüs nahiyesinde gayet gözle görülebilir gelip vücudu da görünür şekilde sarsıyor. ama bilincim yerinde, feci bir göğüs sıkışması hariç öyle akla hayale sığmayan bir durum değil yani.

ayrıca daha biraz önce ölçtüm:111 çıktı. 15sn'de 28 saydım ben de...zaten normalde de öyle 70-80 falan hayatımda görmedim ben kendi nabzımı yahu :) doktor randevusu pazartesiye alındı, sonucu merakla bekliyoruz.

ben böyle yaran rakamlar görenler var mıdır demiştim, görünüşe göre varmış...

benim laptop hem eski hem feci halde ısınıyordu. o linkteki üründen aldım, çok süper bir şey değil ama işimi gördü cidden.
zaten o yüksekliği bile kendi başına yeterli oluyor.

hayır kesinlikle almamalısın. ben de notepal by cooler master var. bir arkadaşım gördü özendi gitti senin verdiğin linktekilerden aldı. 5 güne eve geldi 2 güne çöpe atti. hiç soğutmuyor. ışığı çok rahatsiz ediyor. fanlardan biri dışarıya değil içeri üflüyor.

sana tavsiyem metal olan bir tane al. metali ısıyı emer. fanların güçleri farklı farklı alırken ona da bak.

babamda aynı siteden aynı urunu almıstı. yukarıda ayiadamın dediği gibi ısıgı rahatsız ediyor ama onun dışında bence iyi. gecen eve gittiğimde 4 yıllık laptopumun altına koydum ve 10 gun boyunca hic kapatmadım laptopu surekli download yaptı bana mısın demedi. gerçi eger altına koymasam ne olurdu bilemiyorum cunku laptopda asırı ısınma pek olmuyor ben hic ısınmasın diye koydum hakkatende ısınmadı fanı nerdeyse hiç çalışmadı bile laptopun.
eyorllamam bu gaddar. hadi hayırrı işler.

2-1 alma yönünde cevaplar. ledlere giden kabloyu iptal ederim, ışık toptan gider. asıl mesele soğutmada işe yarıyor mu bunu öğrenmek istiyorum. yoksa farmville'i bile doğru düzgün oynayamadığım bir alet bu. ama şimdilik mecburum, 10-15tl'den fazlasını da harcamaya niyetim yok. ama önümüz yaz, bir gıdım da olsa soğutur mu bu zımbırtılar merak içerisindeyim.

tüm cevaplara teşekkürler, devamını bekliyorum.

bence almamalısın.. ucuz olanlar gerçekten işe yaramıyor ve çabuk bozuluyor..

eğer öneri istersen de Zalman'ın ürünlerine bakmanı tavsiye ediyorum.. 1 yıldır falan kullanıyorum ve çok memnunum..

ben şirkette aynı tarz başka bir marka kullanıyorum,
bende hem soğutması iş görüyor hem de yükseklik sağladığı için kalvye kullanımını arttırıyor.

mümkünse fanını bir temizleyin, rahatlar yavrucak. bir de mümkünse ram'ini artırıverin. zaten ucuzladı ram, o zaman çok daha rahat edersiniz.

soğutucu olarak cooler master'ın yarım (geniş, kısa) olanı var bende, hiç işe yaramıyor.

fanı temizlemeyi denedin mi? eğer denemediysen fanı temizledikten sonra muhtemlen bilgisayar rahatlayacaktır.

araya girmiş gibi oluyorum ama, fan nasıl temizleniyor?

fanı temizledim. performans ya da ısınma yönünden bir fark olmadı ne yazık ki.

@black sabahat; laptopu açıyorsun üfléyérék falan ya da méséla kuru bir béz yardımıyla témizliyorsun falan..
bazı laptoplarda alttaki kapakları açarak rahatça ulaşabiliyorkén bazılarında baya méşakatli iş.

şöyle bi şey buldum daha ucuza, sorunun cevabı değil ama...
www.ledshoppe.com

(bkz: flashing lights)

sezon 6 trailer'ıymış. timbaland feat. elton john - 2 man show.

ne tesadüf bende geçen ay 50 lira ödedim benim kotada 5-6 GB flndı.
Ben antivirüsten şüpheleniyorum zira benim de kaspersky kurulu.

2009 Aralık
6.143.025.151
(5,721 GB)

@tragamin e kaspersky beni hiç yarıyolda bırakmadı ki. normalde yakalayamadığı olsa bile, tam taramada muhakkak yakalar. kaldı ki, combofix de denedik.

ama durum gerçekten abuk yani.

geçenlerde bir duyuruda görmüştüm orada birisi yazmıştı antivirüs programınızın güncellemesinden kaynaklanabilir diye. Ben o nedenden dolayı aşabilir diyorum.

ama böyle olsa her ay kotanın aşmış olması lazım.
Öbür türlü virüs olsa kav'dan kaçmaz diye düşünüyorum.

Acaba 4gb yetmiyor olabilir mi? :))

antivirus yazilimlari oyle yuzlerce megabyte update dosyalari cekmezler. cok uzun sure update etmeseniz bile anca 10mb'i belki bulur (symantec endpoint protection'da gormustum bu civarda bir deger)
gunluk update'ler kb bazinda.

tavsiye: netlimiter ya da benzeri program kurup bilgisayarin trafigini kontrol edin. istatistiklere bakin. anormal trafik varsa engelleyebilirsiniz de hem netlimiter ile. (netlimiter 3 halen beta oldugu icin istatistik ozelligi yok, ancak netlimiter 2 sorunsuz. isinizi gorur)

@assert h versiyon tüyosu için sağol. eskiden du meter kullanırdım, bir de net limiter'ı deneyeyim.

aginiza baskasi giriyor olabilir. youtube un bokunu cikariyor olabilirsiniz.

wireless degilse, assert h in dedigi gibi netlimiter ile hangi programin kotaniza sulandigini bulmaniz lazim

sanayi tipi dikiş makinası sandım ama bu normal ev tipi dikiş makinası

seri üretim yapmıyacağı için yeterli makina,
şöyle örnekliyeyim: bi tane cep telefonu alıcaksınız özelliği 3.0 mekapiksel değilde 3.2 mkpiksel veya hafıza kartı 32mb değil de 64 mb. olsun gibi ekstremlere girmezseniz yeterlidir bu makina.

*19 adet dikiş yapbiliyormuş - yani 1cmdeki dikiş sayısını beliyorsunuz diyebiliriz buna
*çima dikişi yapabliriniz. - yani 1mm den dikiş yapabilirsiniz.
*ilik açabiliyor- yani düğme deliği açabiliyorsunuz ama düğme dikebiliyor mu onu göremedim ama yoktur büyük ihtimal.
* baskı ayağını değiştirerek farklı kalın kumaşlarda da dikim yapılabilir.

genel olarak ev tipi için yeterli özelliklere sahip makina alınabilir. ancak makinanın kalitesi kullanıbilirliği hakkında yorum yapıcam zira bu ev tipi makina hiç kullanmadım..ne dersem yalan olur sadec özellikleri açısından yorum getirdim.

@witcher aman yok almayalım :) kot paçası için terziye koşturmaktan kurtarsın ama lycralı kumaş da dikebilsin yeter.

evinde kullanan ya da kullanan tanıdıkları olanlardan fikir istiyorum sadece, olayı kadınlar forumuna çevirmeden :)

@kreider aslında ucuza bulabilirsen 2. el falan bir sanayi tipi makine al diyenler de var. ama o da biraz abartı kaçıyor. belki coşarsak daha ileride...

ama tabi zırt pırt arıza çıkarmasın, iplik koparıp iğne kırmasın isteriz :)

ben sunu kullaniyorum:
www.singer.com.tr
dikis programlari sizinkine göre daha az ama onlar bile yetiyor da artiyor bile. düz ve zigzag dikisi var iste, gerisine de pek gerek duyulmuyor.
ve digerine göre biraz daha ucuz olabilir.

@zeke kalın kumaş iğnesiyle yavaş dikmek koşuluyla dikebilir sanırım.

vectavir'in zovirax'tan daha etkili olduğu söyleniyor. etken maddesi farklıymış, ama mantık aynı tabi. ne kadar erken sürülürse o kadar iyi. dudağı pörtletip cilde sıçradıktan sonra kolay kolay iyileşmiyor bu meret.

Ve evet malesef daha uzun yıllar devam edecek bu kabus. Yapısal bir şey, o virüsü (bkz: herpes) taşıyorsun işte. Şerefsiz, çok zeki ve hızlı. Yanında ilaç taşımak durumundasın, zaten o yüzden bunları taşınabilir ufak tüpler halinde üretiyorlar. İlk paragrafta dediğim gibi "Ne kadar erken o kadar iyi" prensibi vardır bu ilaçların. uçuk oluşmadan önce hafif kaşıntı halindeyken yakalarsan ve sürersen 1 günde kurtulursun.

virüsten kurtulma şansın yok. bir defa bulaştıktan sonra ömür boyu vücudunda ikamet ediyorlar. uçuk çıkmasını önlemek için bağışıklık sisteminin iyi durumda olması gerekiyor. bunun için de sağlıklı beslenmek, düzenli yaşamak, stresten uzak durmak gerekiyor.

bir de blackdog'un dediği gibi ne kadar erken sürersen kremi o kadar iyi, en iyisi dudak civarında ufak bir yanma hissettiğin anda hemen sürmek, ben çantamdan kremi eksik etmiyorum. bir deacil durumlarda krem yoksa diş macunu da çok erken aşamada iş görüyor, tecrübeyle sabittir

herpes virusunu bi kere kapınca surekli nukseder, kurtulus su an icin yok.

çiçek aşısı ile geçtiğini söylemişti bir doktor.
sıcak ve soğuk uçuğu tetikler. kullandığınız ruj türü şeylerle bulaşır. her zaman oradadır, ancak vücut direnci azaldığında üremeye başlar, çiçek açar, o gördüğünüz uçuk onun yayılma ve çoğalma şeklidir. o yüzden ilaçlar ancak ilk kıpırtılarda etkili. bir kere çiçek açtı mı artık yara olacaktır.

kremin disinda bir de ilaclari var bunlarin. zovirax'in ilaci vardi, sanirim piyasada degil artik. asiviral diye bir ilac var, bir de aklovir benim bildigim. surekli ve agir ucuk cikartan kisilere (bel ustu olan herpes ama bahsettigim, dudak ucugu falan) bazi doktorlar yogun bir ilac tedavisi uyguluyorlar, soyle 6 gun boyunca gunde 5 tane icmek gibi. akabindeki 9 ayda da ucuk ya hic cikmiyor ya da cok hafiften cikip hemen geciyor. bu tedavinin faydasini goren zatlar ise, sonraki zamanlarda ucuklari ciktiklari vakit bir-iki tane ilaci yuvarlayivermek suretiyle halihazirdaki ucugun suregini ve siddetini azaltiyorlar. gelin gorun ki, bu ilaclar karacigere cok cok zararli. doktorlarin cogunlugu kesinlikle onermiyorlar. yani karacigere o zarari vereceginize kendinize iyi bakin, bagisiklik sisteminizi guclu tutmaya calisin, cikarsa da derdini cekin. nihai bir tedavisi yok cunku bu zimbirtinin.

evet az çok tahmin ettiğim gibi,sonuç: bundan kurtuluş yok.adı üstünde virüs maalesef.uçuk çıktığı zaman bi dudak balmı(ya da ne deniyosa ona) sürmek mecburiyetinde kalırsam aynı şeyi bidaha kullanamıyorum atıyorum.uçuk cıktığı zaman başına yetişemezsem bütün sinirlerim altüst oluyo,zovirax kurutuyo,nemli olsun diye bişi sürüyorum geçmiyo vs.

asiviral'i ilk başlarda kullanmıştım ama çok işe yaramıyodu,sonra zovirax'ı buldum bi şekilde ve en başında yakalrsam gercekten işe yarıyo.

bir de sormak istediğim,bu durum için hangi doktor'a ya da bölüme gitmek gerekir?ilaç tedavisi fikri karaciğeri etkileme yüzünden pek hoşuma gitmedi tabi ama yine de aklımda bulunsun diyorum..bi soru daha,anestol sürsem mesela nolur?mantıken anestol yaraları kurutmadan iyileştirmek içindi bildiğim kadaıyla.dövme falan yapılınca sürmüştüm.işe yarar mı yoksa cok saçma bi fikir mi? :/

cevaplar için hepinize cok teşekkürler arkadaşlar..

anestol yara iyileştirmek için değil. adından da hafif anlaşılabileceği üzere anestezik etkili bir ilaç. kaşıntı, çatlamış acıyan dudaklar, vs. için kullanılabilir örneğin. yara (hatta yanık) merhemi olarak da madecassol var. ama bu da uçuğu iyileşmesiyle alakalı değil. ağzı geçtim, burnunda bile uçuk çıkan bir insanda aklovir türevleri kesmeyince vectavir denendi, sonuç daha iyi.

özetle: öyle üstüne buz sür, ruj sür olaylarının işe yaramadığını düşünüyorum. şimdilik vectavir en iyisi gibi. bağışıklık sisteminin zayıflamasına ek olarak psikolojik olarak da sıkıntılı dönemlerinde hortluyor bu meret, aklında olsun. geçmiş olsun. sinir bozucu bir şey cidden ama takma kafana o kadar da artık derim ben..

teşekkür ederim 'tarantinoesque'.bu vectavir zovirax'dan daha bir işe yarayabilir gibi gözüküyor,herkes ondan bahsediyo,araştırdım zaten sözlükte de öyle yazılmış..demekki vectavir'i denemekte fayda var..

hiç bilimsel bir cevap olmayacak ama nazarı üstünden savuşturmayı öğren bence. ne zaman biri bana aman ne güzel kızmış dese patlar dudağım. hiç kaçırmam.
en son benim dudağım böyle bir patladı, valla tavşan dudaklılar gibi izi kaldı. aman dikkat. yara olunca çok yolmayın, aşırı nemlendirmeyin.

bilimsel değil ama doğru bişey söyledin 'kediebesi'.annem de nazar konusunda böyle düşünür ve hep söyler.ancak ben kendi kendine bile nazarı değen biri olarak nazardan nasıl korunucam hiç bilemiyorum :)

bizde var o dediğiniz yastıklardan. nette bulamazsınız heralde. gel bana beraber yatalım dicem de olmaz o da:)

Yorgancılarda satılır onlar. Yorgancı bulun :) (İnternet üzerinden satış yapan yorgancı varsa tabii)

valla bizim evde çok var pek kullanılmıyor da hatta. interneti bilmiyorum ama bi yorgancılar çarşısı filan varsa bulunduğun şehirde vardır onlarda muhtemelen. sahi, bi hastalığa iyi mi geliyor yoksa bu kadar arıyorsun:)

istanbul avrupa: besiktas kartal dan direk yukari vuruyoruz. saga sola baka baka gidiyoruz: aha da yorganci

istanbul anadolu: ethem efendiden caddeye inerken solda: iste bir diger yorganci.

ne bicim bi hayatim varmis ya, yorganci yeri biliyorum.

hediye olarak alacağım ve internet üzerinden satın alabiliyorum sadece ve maalesef :S

Aa hemen de buldum sincabı.

www.ceyizyorgan.8k.com

Yalnız ne kadar güvenilirdir bilmem. Bir de ürünler arasında "Sağlıklı yastık" filan diye geçiyor, yapmıyorsa bile çift kişilik yastık, yapar herhalde.

Aynı şekilde bkz google. Aratınız "online yastık"-çı , 'yastık fiyat' vb.

anlamış oluyorum ki bu konu da internet üzerinden bir şey yapılamıyor.

@oldu gorusuruz, tam aynı linki ben yazıyordum.
@lloporut, sağlıklılığıyla alakalı, evde babaannem de bolca yastık yapabildiğine ve kimse boyun fıtığı olmadığına göre al sen o yorgancı amcaların yastığını derim ben. iyi uykular

www.hepsiburada.com

bunlar olabilir mi acaba? hem visco daha sağlıklı diyorlar? :)

sankii mantıklı gibi geldi..ama orta boy bir şey çıkmasından çekiniyorum.
teşekkürler

kendin dik? istediğin boyutta kumaşı iki kat edip dik, sonra ters çevir, içini doldur bi şeyle. dışına yüz yap aynı şekilde. yastık yapmak zor değil, yastıkta beraber kocayacak birini bulmak zordur. arz ederim

sorun şu ki;ben şehir dışındayım ve bunu hediye olarak göndericem.o yüzden internetten araştırıyorum,ki satılmadığından da bizzat emin oldum.

(bkz: gilbert sendromu)
yalnız dehşet yorgunluk görülür.sağlıklıysanız bu olmayabilir.

ya aslında inanılmaz yorgunum :) ya böyle sendrom falan deyince insan bir tırsıyo. ama sağlıklıyımdır hani dikkat de ederim kendime ve az çok bilgim vardır bir sorun olsa anlardım gibi geliyor. sadece rengim gitti

safra kesesinden de kaynaklanması mümkün bunun. yani safra yolları tıkanıp bir nevi sarılık yapabilir (hepatit değil asla karıştırmayın), verdiği yegane belirti de bu olabilir. tabii, sizdeki bu olmayabilir. belki de sandığınız kadar sarı bile değilsiniz. tırsmayın, doktora gidin, içiniz rahatlasın. geçmiş olsun.

tarantinoesque'in açtığı konuyu genişleteyim.

Diyet yaptığınız için yağlı yiyecekler yemiyorsunuzdur. Yağlı yiyecekler yemedikçe yağları fiziksel olarak parçalayan safra enzimleri safra kesesinden çıkmıyorlar. Zamanla bu enzimler yoğunlaşıp katılaşarak taş oluşturuyorlar. Taşlar tıkanma yapmaya başladığında tıkanma sarılığı başgösteriyor.

Bu da ihtimaller arasında.

bakırköy'de var bir adet bildiğim. tarım ilacı gibi kuvvetli ilaçlar sattıkları gibi ilaçlama da yapıyorlar. vehbi bey ile görüşebilirsiniz.

denpa çevre sağlığı ve tarım ilaçları ltd. şti.
0212 542 31 27 / 0212 583 65 01

normalde ispiyon kabul edilip entry silinince yanmıyor zaten, hatalı olunca yanıyor benim bildiğim.

ya asıl benim de ispiyonlarım olumlu-olumsuz hiç gözükmemeye başladı. özel bilgiler bölümünden bakıyorum son ispiyonladığım 2 mesaj toplamda gözüküyor ama hatalı veya geçerli ispiyon bölümlerinde gösterilmiyor. yoğumluktan dolayı kontrol mü edilmiyor nedir, anlamadım. allah allah. (ki eskiden maksimum 2-3 günde sonuçlanırdı.)

benim kayboldu sandığım aylar önce ispiyonladığım entry'lerin taşınma-silinme mesajları daha yeni yeni geliyor. hiçbir şeyin bir yere gittiği yok bence o açıdan. geç oluyor, güç olmuyor.

ama evet, özel bilgiler kısmında bir ilginçlik var. önce taşınan entry'ler olumlu ispilere ekleniyordu, o değişti. sonra o da değişti, eklenmemeye başladı. son olarak hatalı ispi sayısı düştü. (4 doğru bir yanlışı götürür gibi). yoğundur illa ki ortalık, kaç kişiyiz şurada yahu. yanlış ispiler var, yanlış başlık taşımalar var...peheey modların da işi zor be abi (türk mantığı).

ben onu, en kendini bilmez gammazlarda üst sıralara oynadığımdan beri bana özel bir şey zannediyordum. var böyle bir şey.

şu anda sonucunu bilmediğim 2 tane "daha önce yazılmış bu" gerekçeli ispiyonumun olması lazım. istatistiklerime de yansımadı. e ben bunların kontrol edilip, edilmediğini anlayamayacak mıyım yani? ilgili entrylerin olduğu başlıkların taşınma\düzeltilme ihtimali de yok. böyle bilindik bi başlıkta olması lazım, çok entry olan. fakat 2sini de hatırlamıyorum şimdi.

evet, şimdi mesaj kutumu yeniden kontrol ettim arada kaynamış olabilir diye ama değil. hiç bir uyarı yok. 2 farklı kişinin entry'leriydi bunlar yani dediğiniz gibi düşük ihtimal.
zaten bendeki sorun mesaj da değil tam olarak. ispiyonladıklarım sanki işleme alınmıyor gibi. yani işlem yapılsa, onun da mesajı gelir muhtemelen. toplamda 6 ispiyonum var, bunlardan 2si geçerli ispiyon, diğer 2si de hatalı ispiyon ve kalan 2si soru işareti :)

Ben uzun bir süredir -her zaman iyi olmasa da- sağlıklı besleniyorum. Bir süre sonra hamur işlerini çok az istiyorsunuz zaten, keza abur cuburları. Ben genelde hiç istemem ama haftada bir iki defa belki.

Hamur işlerini kahvaltıda bile zor yiyorum.

Ha beyaz ekmek yiyorum o ayrı bak onu unuttum.


Demek istiyorum ki "alışkanlık" değiştiğinde geriye isteseniz de dönemezsiniz. Ben şu anda hamur işi olsun abur cubur olsun bunları seven insanları anlayamıyor ve nasıl yediklerine hayret ediyorum.

bana hep soda öcü gibi gelmiştir bikaç soruya böyle cevap verdim dayak yiycem yakında ama tutamıyorum kendimi soda mide genişletiyo gazlı falan..

geçen gün şunu keşfettim. insanlar gençken böyle umarsızca yaşıyor. aslında bunu stres odaklı düşündüm ilk olarak. insanlar ömür boyu bir şeyleri içine atıp duruyor. sonra gün olup devran dönüp mesela torununun düğünü, mezuniyeti geldiğinde bunu göremiyor çünkü hastalanıp ölmüş oluyor. hayatlarındaki en rahat noktaya ulaştıkları sırada ölen öyle çok insan tanıyorum ki. misal anneannem. çok saçma. bu durumu sizin olaya uyarlamak istedim. ha kendim çok mu iyiyim, yoo göt göbek yerinde hala buzdolabındaki pastayı hayal ediyorum, gidiyorum mutfağa su içip geliyorum. gidiyorum ananas yiyorum. bastır bastır en sonunda patlayıp üç dürüm tantuniyi hüpletiyorum. sonra gelsin savaşçı pozisyonu, gitsin pilates topu. yani ben de sütten çıkmış ak kaşık değilim. ama bunları düşünmek lazım. daha çok genciz. ha uzun yaşamak çok mu mükemmel bişi, orası sizin tasarrufunuz artık. ama ben kendimi böyle sevemiyorum. çok ağır ve hantal hissediyorum. hafif ve kuş gibi olmak istiyorum. dizim, belim, bileğim ağrısın istemiyorum. hele kıyafetlerle zorluk çekmekten nefret ediyorum. size pek bir öneri vermeden kendimi anlattım çoğunlukla, nasılsa herkes başka çareler önerir. sinirim patladı bi an :)

karşınızdakiler pizza yerken saman gibi bisküvileri yemek çok zor ama bunun alternatifi de bir büyük pizzayı tek başınıza yemek değil ki. bir dilim pizza yeseniz mesela canınız çok istediğinde öyle strese girmezsiniz belki. tüm ani geçişler tüm organizmalar için kötü, günde 6000 kalori alırken 1000 kaloriye düşürmek, sonra istenen kiloya ulaşınca yine 6000 kalori almak hiç kilo vermemekten daha kötüdür kanımca.

benim de buna benzer bir "gece yeme" problemim vardı. hala üstesinden gelip yeterince sağlıklı beslendiğimi söyleyemem. ancak düzenli olarak kendinizi gazlayarak spor yaptığınızda o harcadığınız emekler boşa gitmesin diye yemekleriniz ve yemek düzeniniz birden bire öyle sağlıklı olmaya başlıyor ve bundan rahatsızlık duymamaya başlıyorsunuz ki insan baya bir şaşırıyor bu duruma.

düzenli olarak spor yapın, bol bol meyve ile beraber su tüketin. elma gibi meyvelerle birlikte içilen su uzun süreli bir tokluk hissi yaratıyor özellikle.

İnsanların yedikleri, sizin sorununuzu onların da çekeceği anlamına geliyor. Belirli bir yaştan sonra sağlıklı beslenmenin dışına çıkınca "ne yesem yarıyor yeaaaa" tribine giriyorsunuz. O insanların yediklerinin onlar için iyi olmayacağını düşünün. çünkü ne kadar pizza götürürseniz o kadar kolesterol ve kalori demek oluyor. karaciğer yağlanması için öncelikle alkolü kesin, yapamıyorsanız azaltın.

Olay beyinde bitiyor. "onlar yapıyorsa ben de yapıcam bana neeee" mantığını kendi çocuğunuzda görürsünüz ancak. onlar yapıyorsa bu o işin iyi/doğru olduğu anlamına gelmez. öncelikle bunu kabullenmelisiniz.

eğer beyninize hükmetmekte zorluk çekiyorsanız, hipnoz deneyebilirsiniz.yakın bir arkadaşım obeziteden hipnoz ile kurtuldu. veya psikolojik destek alabilirsiniz. ama bence psikolojik destek almanız yine sizi kendi beyninizle baş başa bırakacak.

bu arada su içmiyorsanız çok fazla soda tüketmemenizi tavsiye ederim. çünkü bu sefer de mesanenizdeki taşla uğraşırsınız durduk yere.

son olarak: bol su için. öğün atlamayın ama öğünleri az tutun. ve saat 19:00'dan sonra ağzınıza bir şey koymayın.

bir de şu var. canınız bir şey çekiyorsa bu boş yere olmuyor. tabi alışkanlık büyük rol ama vücudunuzun bir şeylere ihtiyacı olduğunun da bir belirtisi. zamanında şöyle bir liste buldum: www.naturopathyworks.com
ingilizceniz yoksa bile liste halinde olduğundan kelime kelime bakabilirsiniz. soldakiler insanın canının çektiği yemekler, sağında vücudun ihtiyacı, en sağda ise bunu ihtiyacı karşılayacak besinler sıralanmış. bakın solda ne az yiyecek sayılmış ama sağda ne çok seçeneğiniz var :) mesela herkes hamburger yerken siz de az pilav üstü döner yiyebilirsiniz.

@hayali arkadaş
dediğin şeyi denedim,bi büyük boy pizza yerine,bi dilim yemek şeklinde bi olayı denediğimde,o güzel tadı aldığımda,1-2 derken bakmışım götürmüşüm çoğunu,hiç almasam daha iyi geliyor çoğunlukla,ama güzel yöntem kasıcam artık biraz daha kendimi,diğer arkadaşların da dediği gibi biraz daha sabredip güzel sonuçlarını görünce canım hiç istemez olucak inşallah,bi nevi adaptasyon sürecinden geçiyorum,biraz da yeme içmeye düşkün bi aileden geliyorum,çocukken her pazar illa dışarda mangaldır,brunchdır yer içerdik sınırsızca,tabi o döngüyü kırmak biraz zorluyor,yemek bizim için baya ritüel,önemli bişeydi.şahsen ayıp mı olur bilmiyorum dediğim ama,yemek yemek bana cinsel ilişki kadar zevk veriyor çoğu zaman,ohhh be işte bu diyerek acayip bi zevk alarak yemek yerim yavaş yavaş,yemek yerkenki yaptığım davranışlardan da aşırı keyif alırım,sevdiğim şeyi yiyerek dergi kitap gazete okumak,tv,pc ile uğraşmak,arkadaşlarımla muhabbet gibi,kim sevmez ki aslında,böyle işte,içimi döktüm biraz rahatladım,teşekkür ederim hepinize de

@kediebesi
teşekkür ederim,ingilizcem iyi seviyede,baya işime yaradı,gayet hoş bi liste olmuş,sağol,diğer bütün fikirlerini belirten arkadaşlara da teşekkür ederim,sağlıklı,uzun bi ömür diliyorum herkese

hocam en önemlisi kendini oyaliycak bişeyler bul onu söylemeyi unutmuşum film izle ya da bilgisayara playstationa ver kendini zamanın geçtiğini unut falan bi yerden sonra umursamamaya başlayacaksın.

kendinizi böyle bir adaptasyon beklentisine sokmayın bence. bağımlılık tedavisinde de böyle incelikler var. siz de anlatmışsınız yemek yemek sizin için büyük bir keyif kaynağı, hayatınızdaki diğer haz kaynakları ile de güçlü bağlantıları olması da normal. bence insanın gün gelip de çok sevdiği yiyecekleri istememesi çok da sık rastlanan birşey değil.
Daha sağlıklı ve daha gerçekçi bir beklenti bunları dengeli ve aşırıya kaçmadan yiyebilecek olmak bence. Bu başarılması daha kolay bişey.

zaten kilo vermenin yemek mantığını öğrenmisşiniz. buna göre alternatifler yaratın derim kendinize.

rejimdeyken canım pizza çektiğinde kepekli ya da light tost ekmeklerinin üzerine canımın istediği bilumum malzemeyi koyup elektrikli ızgarada birkaç dakika pişiriyordum (2 dilim ekmek için fırın çalıştırmak mantıksız geldi.) pizzacıların "ay layt bu inanın süper leziz" diye gazladıkları tatsız şeylerden (güya vicdanımızı rahatlatmak için yediğimiz) bin kat iyi.

hatta başkalarına fikir verir belki diye örnek vereyim: pizzacıklar: en alta domates rendesi/sosu/püresi, üstüne peynir, onun da üzerine yeşil biber, diyetinize uyuyorsa bir ince dilim salam ya da bir sosis, en sevdiğiniz baharatlar (benim için kekik&kırmızı biber). aynı mantıkla mis gibi hamburger de yapılabilir. benim gibi bir mayonez&acı sos delisi de çözümü kırmızı biberli yoğurtta buldu. alışınca mayonez tuhaf geliyor insana :)

zararın neresinden dönülse kardır. bozmayın moralinizi de ayrıca. aylarca, yıllarca canı çektiği gibi beslenmeye alışmış bünye illa ki arada yolunu şaşıracak. maksat yolu tamamen kaybetmemek.

Öncelikle, diyet esnasında spor yapmaya karşıyım. Vücut direncini düşürmekle kalmıyor, mızmız ve yeterince tahammül edilemez bir hal alıyorsun ister istemez. (Mevzu bahis 3-5 kg değilse tabii).

2 yıl önce gereksiz stress yüzünden 7 kilo almıştım, takribi 2,5 hafta içerisinde reductil sayesinde (sadece sıvıyla beslenerek) 8 kilo verdim şu an 49,4 kiloyum - boyum 1.74. O esnada yüzmeyi bırakmıştım, çok daha fazla uykum geliyordu vesaire.

Ayrıca kilo alıp vermek doğrudan metabolizmayla alakalı. Ilaçsız, salt irade ve otokontrol dahilinde yapılan rejim önerilerini pek makul bulmuyorum açıkçası...

Bu uzun süreli etkiler için oceral diye bir merhem var fakat lütfen prospektüs ve yan etkilerini iyice okumadan kullanma neme lazım:D

bebanten.

terramycin olabilir mi ?

bepanthen bence de. bi kremi bi de merhemi var.

yazdıklarınızda doğruluk payı olduğuna inanıyprum ama sözlükte okuduğum ilaçlar bunlar değildi.. sanki bi tanesi "s" ile başlıyordu ve hatta bi tane de muadili vardı.. başlıkta yönlendirmesi falan bulunuyodu.. fiyatı25-30tl arasındaydı ve sigorta karşılamıyordu vb..

silverdin ?

scarfade'i soruyorsun sanırım. muadili de contractubex. eskice yara izlerinde de işe yarar mı merak etmekteyim şahsen.

@tarantinoesque
Contractubex'in mudalili yok. scarfade ise ilaç değil. Yara izinin üzerinde silikon tabaka oluşturuyor. Böylece hipertrofik skar için basınç tedavisinde kullanılıyor. Contractubex devlet tarafından ödenen bir ilaç. Eğer sosyal güvenceniz yoksa 70 küsür lira fiyatı var. Scarfade ise yaklaşık 90 lira.

@achara
oluşan yara izleri tamamen geçmez. kullanılan ilaç veya destek tedaviler sadece izin daha az belirgin olmasına yönelik. Contractubex ve diğer ilaçların üzerinden çok zaman geçmiş yara izleri için herhangi bir faydası yok. Geçmiş olsun.

madecassol dür o krem. izleri vs yok etmede kullanılıyor. sivilce yada herhanbir bir yara izi vs. hatta vücutta oluşan çatlakların tedavisinde bile kullanılıyor.
ha bu değil diyorsanız da bu tür problemi olanlar kullanabilir. faydasını görürsünüz. duacı olursunuz.

mannish boy olabilir belki. ya da roadhouse blues. bugün roadhouse blues'da ısrarcıyım. kabul ettiricem birlerine :)

great balls of fire, rock around the clock.

"ben bu şarkıyı sürekli duyuyorum ama adını bilmiyorum çok güzel şarkı ya" denilir mi bilmiyorum ama senin yazdıklarından hareketle aklıma gelenler:

elvis presley - jailhouse rock
jerry lee lewis - high school confidential

the blues brothers band dinleyin. ya da 60 lar size iyi gelir. rock'n roll :)

şudur olay. üzerine tanımam;
Dexy's Midnight Runners - Come on Eileen

take it as it comes var. aslında the doors'un o tadı veren bi sürü şarkısı var

(bkz: get up i feel like being a sex machine)

Chris Isaak - Baby Did A Bad Bad Thing

love me two times - the doors

a short film about killing..

ayrıca bu tarz arayışlar için imdb keywords'leri de faydalı olur.

green mile

(bkz: in cold blood)

(bkz: changeling) idam sahnesi konuşmaları vardır. üstelik gerçek hikayeden alıntıdır.
(bkz: sin city) ne kadar gerçekçi olduğu tartışılır ama idam sahnesi vardır.
(bkz: Valkyrie) gerçek hikayeden alıntı idam sahnesi vardır.

a short film about killing'in üzerine tanımak mümkün değil sanırım.

seppuku'da guzeldir, tam idam degil ama bir seppuku toreni oncesi konusmalar seklinde (zaten capunyada samuraylari boyle idam ediyorlar, kendi canimi kendim aldim seklinde)

www.imdb.com

(bkz: reis bey)

en güzeli burada:

(bkz: danton)

kader yolcuları diye bir film var, ayhan ışık ve izzet günay oynuyor. dün akşam izlemiştim, filmin ilk yarısı bir hapishanede geçiyor ve bir idam sahnesi var, burada dediğiniz türden davranışları gözlemleyebilmeniz mümkün. filmi youtube'da izleyebilirsiniz.

the life of david gale

(bkz: capote)

nokia 1100 iyi bir seçim olur gibi... kullanımı kolay, sağlam, şarjı uzun gidiyor, ucuz daha ne olsun .

nokia 1100 üretimi durdu bulunmuyor diye biliyorum o nedenle nokia 1112 olabilir. 70 ytl falandı sanırım.

www.ereyon.com.tr

buradaki fazla mı basit olur?

samsung bakınız derim, kapaklı olmasının dışında ekrandaki yazılar heyvan gibi oluyo genelde. okuması da rahat olur.

paradoxical'a katılıyorum - babama ve anneanneme samsung'un kapalı eski bi modelini aldım, mis.

Hangi Samsung modeli?

samsung rx200 idi adı sanırım. var. kapaklı ve ucuz oluyoro seri. 80 tl sanırım.

www.kangurum.com.tr!-185970755?psi=6832909&categoryId=287&name=SAMSUNG+C260+Siyah

Kapağı zaten kolay olsun diye istedim. Açsın, konuşsun.

C260 aldım. Sağolasın sen git ben geliyorum

(bkz: altınoluk)
(bkz: kabatepe orman kampı)
(bkz: şile)

(bkz: marmara adası)
(bkz: avşa adası)
(bkz: erdek)

kesinlikle marmara adası, çınarlı köyü. geçen yıl ağustos dedik, ancak eylül'de gidebildik "bir arkadaş" ile :) sessiz, sakin, boş, miss...bu aralar da öyle olmalı. "yok ben bayarım o kadar sakinlikten" derseniz, komşu adaya, avşa'ya buyrunuz.

bu zamanlarda her yerde olduğu gibi: pazarlık yapınız.

genel olarak alkol vücuttaki suyu kaybettirir zaten. ama bira içmeyenlerin "ay hamallık yapamam ben öyle" tarzı söylemleri de mevcut.

aynı miktarda suyu aynı hızla içsek wc seansları arası biraz daha uzar gibime geliyor.

alkol böbrekte geri emilimi sağlayan siniri geçici olarak bloke eder (adını hatırlamıyorum şimdi); dolayısıyla geri emilim olmaz ve idrar torbası daha çabuk ve fazla dolar. olaylar gelişir.

(bkz: antidiuretik hormon)

kesinlikle aynı olmaz bence. 2 tane 50'lik içip 3 kere tuvalete gidiyorum ben :)

dostum bu durumun aynısı dayımın muhabbet kuşunda görüldü.

bir dişi ile aynı kafese koydular çok kötü binmişti dişiciğe sonra bir sürü yavrusu oldu.

bizim rahmetli de yapardı. aldığımız adam, ki petshop falan değil bildiğin kuşçuydu, konuşmaya başlar yakında demişti. iyi bi şey yani bu.

mutluyken ve kur yaparken yapıyolar.

hepsi yapar. hatta aç güzel bi müzik geç karşısına başla headbange, eşlik eder o da. :)

yakında aynı şekilde sağa sola sallanmaya başlarsa korkma. çok keyiflenince bir de böyle dans ediyorlar çünkü.

genellikle ayna karşısında yapıyorlar bu hareketi. bazen "cik" diye bir ses çıkarıp kafalarını hızlı hızlı sallıyorlar. aşırı mutluluk, şımarıklık gibi bir durum oluyor biraz. bir yerde okumuştum, gagalarını gıcırdatmaları da (bazen, özellikle uykuya dalmadan önce yaparlar) mutluluktanmış mesela.

eğer bahsettiğin hareketi daha yavaş yapıyorsa kur yapma durumu da var. üst katta oturuyorsan, cama konan güvercin ve kumrularda da görürsün bunu. o çıkarttığı sesi de bazen "hayır" demek için kullandığımız "cık"a benzetiyorum ben :)

sevin, öpün, koklayın, beraber "cık"layın hatta :) ilgi/sevgi delisi hayvancıklar bunlar.

damn zor bir durum gibi . 28 yaşındaki adamla senin beklentilerin çok farklı olucak bence ayrıl

ama bunu şimdi aşmazsam hiç aşamam yaş alıp başını giderse kedili kız kurusu olursam diye aklımdan binbir düşünce geçiyor =)

ablacım olmazsın merak etme ama 28 gerçekten büyük sen ilk atışları bence yaşıtlarınla denemelisin. kız kurusu olurum diye merak etme hiçbir kadın çirkin degildir.

hani diyorum azıcık cilve yapsan tavlanılmayacak erkek yoktur

yahu sakin biraz=) evet yaş farkı biraz fazlaymış ama hoşlanıyorsanız birbirinizden devam ediniz. ha yaşıtlarınla yaşamışsın bazı şeyleri ha kendinden büyük birisiyle. tek dezavantajın erkek arkadaşının senden cinsel konularda fazla beklentili olması olabilir bazen (öyle biri de olmayabilir gerçi, yani işleri aceleye getirmeye=)) zaten böyle bir durum olduğunda sana itici gelecektir; işte ondan sonra rahatlıkla ayrılırsın..

28 yaşındaki kişinin ihtiyaçlarıyla sizinki oldukça farklıdır. tahminimce şuan "kedili kız kurusu" olma korkunuzdan dolayı bu kişiyle çıkıyorsunuz, ve yine tahminimce uyumunuz da pek önemli değil size göre.

sizin bir ikiziniz ben 17-18 yaşındayken beni bulmuştu. bir sene sonra beni 29 yaşında birisi için tekmelemişti. sonuçta bir sene sonra bir kedi alıp yaşı yaşına huyu huyuna uygun birisiyle mutlu mesut bir hayat yaşamaya devam etti.

yaşınıza uygun birisiyle devam etmeniz sizin açınızdan daha iyi olur. 28 yaşındaki kişinin sizden istekleri beklediklerinizden fazla olacaktır.

not : "kedili kız kurusu" türü bana gayet çekici gelmiştir. o türü fazla küçümsemeyin, onların havası bir başka oluyor. yerim.

e ama sen sevgiline karşı neler hissettiğinden bahsetmemişsin ki...buradan ayrıl-kal öyle diye yorum yapacak bir durum yok ortada.

ne kadardır berabersiniz? eğer çok yeni değilse neden bunları konuşacak kadar yakın hissetmedin kendini? bir de gerçekten ona karşı ne hissediyorsun? bunları düşün biraz bence. 8 yaş fark da atla deve değil ayrıca. ama sen 20 değil de 25 olsaydın biraz daha farklı olurdu durum.

tarantino durum bence yaş farkı evet ama birde kızın daha önce flört deneyiminin olmaması.

ona aşık değilim zaten daha çok yeni, birbuçuk ay oldu, ama kız kurusu kalmak korkusuyla da birlikte değilim. yaşıtlarımla anlaşamadığım kadar iyi anlaşıyoruz, birşey anlattığımda saçmasapan hehöhe boşversene kızım salla yaaaa babuş gibi acaip yorumlar değil düzgün cevaplar alabiliyorum =))) mutlu olalım istiyorum, o da mutlu olsun istiyorum.. bu sorunu onunla aşmak istiyorum yalnızca nasıl aşarım bilmiyorum konuşursam ne söylemem gerekir bilmiyorum.. "bu devirde? yok artık!" gibi birşey söylemesinden çekiniyorum. sizin bu konuda ne düşündüğünüzü merak ediyorum..

yürümez bence...
niye hemen açıklayayım..
siz ilkokula giderken o liseye başlamış... sizin çocuklukta yaşadığınız her şeye yabancı olacak, siz ortaokuldayken üniversitede okumuş onun gittiği yerler, sevdiği şeyler, yetişme anlayışı çok farklı...
her şeyi geçtim sizinle sırf gençsiniz diye de birlikte olmak istiyor olabilir... bu çağları afedersiniz erkeklerin kimi götürsem kardır, evlenmekten korkuyorum çağları aynı zamanda...
bu adam için değmez bence... yaşına uygun biriyle birlikte olsan daha süper

yaşıtım biriyle olsam da ona bunu nasıl söylerim bilmiyorum ki. bizim jenerasyon öncekilerden daha fena ortaokuldan başlamıştı millet birbirini götürmeye =))) yaşıtım birine bu sorunu açıklamak daha güç bence

evet sizin yaşınız sevgili edinilecek, ilişki kurulacak yaşa gelmiş bu doğru ama buna adapte olmak ve tedirginliklerinizi aşmak için yaşanacak ilişki bu değil. 28 yaşında biriyle değil. bu şekilde çok daha fazla zorlanır ve çok daha zor aşarsınız. yaşıtınız biriyle yaşayacağınız bi ilişki adaptasyon süreci için çok daha uygundur. hemen hemen aynı şeyleri keşfedip öğreneceksiniz o zaman çünkü. bence pek sağlıklı bir ilişki kuramazsınız böyle. hatta sağlıksız bir ilişkiyle daha da güven kaybedip, yıpranıp yaşınız 25e filan geldiğinde şu anda olduğunuz noktadan daha geriye düşme ihtimaliniz var.

ohoo 1.5 ayda sen ona notunu vermişsindir zaten :) ilk ilişki önemlidir. çok da değildir aslında bir açıdan. şurda sorsak kadın veya erkek "ilk ilişkiniz nasıldı?" diye, kaç kişi "ohoovvv süferdi" diye anlatır merak ediyorum (okuyanlar anlatmasın, konu başka yerlere sapmasın:) bunu o aşamayı geride bırakmış biri olarak söylüyorum tabi...

ama senin durumunda küçümsenecek bir şey yok. ilk kez 10'lu yaşlarda seks yapanlar çok mu şey kazanmıştır acaba? ya da 20'li yaşlarında yapanlar çok mu şey kaybetmiştir?

o senden yaşca büyük olduğundan senin bocaladığın konularda seni rahatlatıyordur, hayat tecrübesi senden fazladır, doğrudur. ama biriyle seks yapmayı düşün ya da düşünme, eğer aşık değilsen, sevgili gibi sevmiyorsan, zaten onunla arkadaş olarak kalsan daha iyi.

o sizin jenerasyonu da öpüyorum ayrıca. aceleniz ne lan? hepsi değil ama bir kısmı pişman olacak 30 yaşına gelip de "oha lan 86 kişiyle yatmışım" dediğinde :)

mesajın sonuna gelmeden önce "ama hermafroditim" gibi birşey çıkacak zannettim, öyle bir yazmışsınız ki.

Ne var bunda? herşeyin bi ilki var ve ilk olan özel olmak, hayatınızın erkeğiyle yaşanmak zorunda diye bişey yok, öyle olsa herkesin sevgili hanesinde "1" yazardı. Anladığım kadarıyla ilişkinin gidişatına dair bunun dışında bir kaygınız yok, anlaştığınızı söylüyorsunuz. Doğru düzgün konuşun, bunda utanılacak hiç ama hiç birşey yok. Ben 20 yaşındayken yaşıtım olan arkadaşlarımın birkaçı hariç tamamı bakireydi.(çok da özgürlükçü bir çevredeydik) Hani kuşak farkı falan, belki artık cinsellik daha erken yaşanıyor ama erkek arkadaşınız da benim yaşıtım olduğuna göre onun "yok artık" diyeceğini zannetmiyorum. En fazla bakire olmanızdan dolayı kendisine sorumluluk yükleneceğini düşünebilir, bu konuda da onu rahatlatabilirsiniz sanırım tabi sizin de ilk seviştiğiniz insanla evlenmek gibi beklentileriniz olmadığını varsayıyorum.

Bir de neden ilk cinsellik deneyiminizi "aşılacak bir sorun"muş gibi görüyorsunuz ki? Ayaklarınızı yerden kesmesi ihtimali ne kadarsa fiyaskoyla sonuçlanma ihtimali de o kadar.

28 yaşında bir kadın olarak yazıyorum, 20 yaşındayken cinselliğe bakışım ya da ondan beklentilerim neydiyse bugün de o. diğer arkadaşların "28 yaşında erkeğin beklentileri"nin çok farklı olacağını söylemelerinin sebebini hiç anlayamadım bu yüzden. Herkesin beklentileri birbirinden farklı olabilir, bunun yaşla ilgisi yok. Yaşamadan bilemezsiniz kimin beklentisinin ne olacağını.

Bir de cinsellik de dahil kendi herhangi bir eyleminizi "karşınızdakini memnun edecek birşey" olarak düşünürseniz sizin memnun olma ihtimaliniz çok azalır. Sizin deneyiminiz yoksa bu budur, kimseye bunun için hesap vermek zorunda değilsiniz. Sizi küçük ve acayip bulacaksa da bu onun sorunu. Yaptıklarınızı ve yapmadıklarınızı sahiplenin ve kimsenin karşısında ezilip büzülmeyin. Ve tabi cinselliği de ne kendinizi bir yükten kurtarmak ne de karşınızdakinin beklentilerini karşılamak için değil, sadece kendiniz bunu istiyorsanız yaşayın.

şuradaki "jugador" un yazısı ve bir-iki yorum hariç diğer bütün yorumları kınıyorum.. ve onlara laflar hazırladım.. :)))
adamı tanımadan, 3 - 5 satır yazı ile anlatılan bir duruma, çok rahatça "ayrıl ondan" diye yorum yapabilecek kadar umursamaz, geniş, düşüncesiz olanları ayrıca kınıyorum..

ben 24 yaşındayım.. sevgilim 19 yaşında..
(ben 28, sevgilim 20 yaşında olsaydı da bir şey değişeceğini sanmıyorum)

benim sevgilim de pek bir şey (hiç bir şey) yaşamamış daha önce.. ve böyle şeylere, ilklere çok değer veriyor.. ve ben de bunu anladığım günden itibaren hiç bir şey için zorlamıyorum onu.. (öncesinde de zorlamıyordum zaten).. ne zaman kendini rahat hisseder, izin verir, o zaman olur ne olacaksa.. sadece benim elimi tutması, yanımda olması bile beni deli gibi mutlu yapıyor..

aldatmak durumu da olamaz, karakterim değil, iğrenç bir şey.. (evet, bağladım ucundan sımsıkı, oturuyorum evde uzun zamandır.) çünkü çok seviyorum onu.. tam aradığım insan, hemen herşeyi ile..

belki bu 28 yaşındaki arkadaş da genel olarak böyle düşünüyor, benim gibi..
neden hemen "ayrıl ondan, yürümez bu" falan diyorsunuz ki.. bu kadar basit mi böyle şeyler yaa!!

bence iyice, "zekice" takip et onu bir kaç ay..
eğer gerçekten seni seviyorsa, "sadece senin" ise, devam et..
küçük bir ihtimal bu ne yazık ki.. ama belki öyledir..

yaşıtlarını denemen gerekli diyen arkadaşlara katılmıyorum. kendinden yaşça büyük biriyle ilişki yaşamanın faydaları da var halbu ki... absürt bir yaş farkı olmadıkça tabii.. ve bence aranızdaki yaş farkı pek de fazla değil.

faydalarına gelirsek; ilk olarak daha önce yaşamadığın şeyleri daha tecrübeli biriyle yaşamak daha sağlıklı olacaktır. ikincisi aradaki 8 senede muhtemelen daha fazla görüp geçirdiği için seni daha iyi anlayabilir yaşıtlarına göre... gene bir diğer önemli nokta senin yaşıtlarının aksine bazı şeylere doymuş olması da muhtemel. bu yüzden daha uzun vadeli bi ilişki olma ihtimali yüksek.

kimseyi yaşına göre genelleyemezsiniz, ilk sevgili için 28 yaş biraz fazla olabilir ama istisnalar olabileceğini, bazen imkansız şeylerden güzellikler çıkabileceğini unutmayın.

aa niye yüremesin.ikinizin de ihityaçları aynı rahat olun.düşünmeyin böyle şeyler 20 yaş bu boru mu be.merak etmeyin sübyan deilsiniz.ha 10 yaşındayken 20lik biriyle olsaydı pek şans vermezdin o ilişkiye

bende 28 yaşındayım ve kız arkadaşımla aramızda aynen sizde ki gibi 8 yaş fark var:) . yaklaşık 2 aydır beraberiz, ilk günler yaş farkını oldukça kafama takmıştım ama beraber daha çok zaman geçirdikçe insanın aklında pek fazla soru işareti kalmıyor. tabi senin bu düşüncelerinden kurtulmanda onun tutumuda önemli. bence bu konuyu onunla açıkça konuş.. evet ben öyle yaptım:)

manıtanın ilk olacagını soylersen o da kendısını sana uyduracaktır, hic oyle panıge endiseye gerek yok. bunca zaman konusup anlasabildigine gore de bunu da konusmanda fayda var.

ben de şaşırdım 28 yaşındaki birisinin beklentileri çok farklı olur laflarına. sanki 14 yaşında kız var karşıda. siz cinselliği 25ten sonra yaşanması lazım bir şey mi zannediyorsunuz. kafana göre takıl sana kalmış sonucu.

ama işte küçükken seyrettiğiniz çizgi filmler filan farklı olur, sen mavi o siyah önlük giymiş olur filan. yoksa bir fark olmaz hiç. adamın kişiliğine de bağlı tabi, yaşa değil.

beklentileri farklı ne demek ? apartman teyzeleri mi bastı yoksa burayı

Bana sanki BIOS pili bitmiş gibi geldi..

tarih saat ayarlarının sıfırlanma nedeni bios pilinin bitmiş olması ama pilin bahsettiğin diğer sorunlarla pek ilgisi olmaması lazım.

f1 istiyorsa bir çok sorun oalbilir. özellikle şuan benim de yaşadığım S.M.A.R.T. taramasına takılması mümkün olabilir. eğer o dökülen yazılardan bir S.M.A.R.T. seçebildiyseniz, bios'unuz hdd'nizi eline vermeden önce haber vermek istiyor size. "hacı kurtarabildiğini kurtar bu gidici bak demedi deme" diye mesaj veriyor. an itibariyle aynı hatayı alıyorum. hatta elime verdi bile hdd'yi.

ben de aynı durumu yaşadım, göçtü gitti koca alet. mavi ekranda verdiği hataları ram arıza olarak buldum gugıldan, ramleri denedim tek tek gene olmadı. pc elimde kaldı :)

yahu böyle bir virüs falan olabilir mi cidden? birkaç kişi daha benzer şeyler yazmıştı diye anımsıyorum bir süre önce.

bios ile hiçbir alakası yok. anakartında donanımsal bir sorun oluşmuştur, yada işlemci ile alakalıdır. işlemci olma ihtimali düşük ama yinede denemek gerekli. Donanımsal sorunu da şu şekilde açayım, (bios sadece eproma yüklenmiş bir yazılımdır,olmasada pc açılır) Güney köprüsü yada kuzey köprüsü isimli chipsetlerden biri bozulmuş olabilir. Yani ısıya bağlı bir bozulmadır, büyük ihtimalle.

arkadaşlar hepinize tek tek teşekkür ederim. şu anda bilgisayarı vurdururak da olsa açmayı başardım:) bu akşam tavsiyeleriniz ışığında bir operasyon yapmaya çalışacağım.

kullan kullan :) kendisi suni gözyaşı tabir edilen damlaların bir üst modeli, jel olanı. orta-yüksek derecede göz kuruluğuna iyi gelir diye görüp ben de almıştım. onu kullanana kadar neredeyse sürekli suni gözyaşı kullanıyordum. bir şişeyi bitirdiğimde resmen tedavi etti yahu.

jel kıvamlı olanlar daha yoğun olduğu için nemlendirme/lens kayganlaştırma verimi daha çok oluyor haliyle.

ben de aynı sorunu yaşıyorum dönem dönem.

damak zevkine bağlı olarak daha ucuzlarına meyledebilirsin mesela. örneğin ben şu an dia'nın birasını içiyorum(var böyle bir şey evet), bir efes aşığı olaraktan...e gidiyor yahu serin serin mis...hediyesi 1.45 bu aralar :)

dia bira çok kötü ve 4.2 alkol, yani gene çok ucuz değil..
maddi olarak en karlı alkol çoğunlukla vodkadır, smirnoff falan değil ama diğer vodkalardan takılın bence..

absolut vardı da biz mi içtük? votka da bu sıcaklarda bira kadar bol içiliyor, %50-%50 hesabıyla bir şişe votka da iki gün dayanıyor anca daglien'le benzer oranlarda içtiğimizi göz önünde bulundurarak söylüyorum.

not: dia'ya birinci şişe bitmeden alışılıyor. marmara da efes'in olmasına rağmen idare ederdi mesela, ama hem pahalılaştı hem de tadı mı değişti ne?

not2: amaç sarhoş olmak mı, içkiden maksimum keyif almak mı o konu net belirtilmemiş.

not3: viskiye geçmeyin, abarmayın.

not4: en önemlisini unuttum. marketlerin indirimlerini takip edin. örneğin şok'ta 4lü efes'ler 6 küsür ytl'ye kadar düşüyor bazen.

Efes extra'ya geçmeyi deneyebilirsin.5 bira yetiyorsa 3-4 tane extra yeticektir sanıyorum..
Vodka'yı sek içmiyorsan ucuza türk vodkaları var yetmişlik seni 2 gün götürür sanıyorum ama gene günlüğü 10 kaada gelir ortalama.

o değil de derdin tam olarak sarhoş olmak mı ya da kafanının güzel olması mı onu öğrenmek lazım 5 bira ile bir şişe ortalama fiyatlı sarabın fiyatları denk te birisinde 2.5 lira sıvı alıyorsun birisinde 70cl hem ikisi de bambaska dunyalar,bambaska tatlar..

derdim şu aslında, öyle hemen lüp lüp içip sarhoş olup gidip yatmak (yada başka bişe yapmak) değil. Yani param olmadığından sizlere danıştım. Hee param olsa ne yapardım; alırdım 8 tane tuborg fıçı'mı 4-6 saat gibi bir süre zarfınca içerdim buz gibi içkimi sakin sakin, takılırdım. derdim bu işte. ama her gün içmekte bizim cüzdana uymuyor. Bende alkolun hemen hemen her türlüsüne alışık olduğumdan, en ucuz yöntem nedir diye hesaplamalar yapıyorum dostlar..

Mevsim yaz oldugu icin ekstra bira icmeni tavsiye ederim. Votka konusuna ise temkinli yaklasiyorum, zira erkekligi goturdugu hakkinda soylentiler mevcut malumunuz.

cevabınız: (bkz: dimitrakopulo)

diğer ucuz şaraplarla karıştırmayınız. en paralı olduğum zamanlarda bile tercihim ondan yana olur. mucizevi bir şarap.

soruyu bilmiyorum ama fiyat performansın hası istanblue ile oluyor. deneyin alkolik olacaksınız..

tercihiniz ne olursa olsun istanblue olmasın.günde 11 tl içkiye vermek ay sonunda ciddi bir yekün tutuyor aslında.ayda 20 gün alkol tüketimi olduğunu var sayarsak 220tl eder. 11x20 yaparak kaliteli votkalardan 11 şişe alınabilir ki günlük bence gayet yerinde bir çözümdür. (aslında 11 şişe etmemesi gerkiyor evet ama şu sitede gördüğüm şey beni baya mutlu etti =) getir.net )

Parasiz zamanlarda bana ilaç gibi gelen bir karışım vardı. Almanlar Dizel derdi buna sanırsam. Bir bira bardağının yarısını bira, üzerine 1 veya 2 ölcek (duble veya tek anlamında, ağız tadına göre) votka, ve kalanına da kola. Hem soguk olur, hem bira ile votka karisimi vurucu etki yapar, hem de kola ile icimi kolaylasir. Ayrica bunu pipet ile icersen de alkolun etkisi daha da artar. Garip garip bakmayin, deneyin gorun :)

(%alkol oranı x ml)/fiyat
en yüksek kırmızı tuborg tu 2003 te
şarap konusunda evet 2.5 liralıklar sirkeden bile kötü ki sirke severim

listesinin 2. sırasında votkalarla promosyonlu rakılar geliyo

ben de kırmızı tuborg diyenlerdenim. ya da istanblue alıp 20 liraya sade gazoz ile karıştırarak içeceksiniz. günde çeyreğin üzerine çıkmayın 4 gün gider. üstüne de 1 tane kırmızı tuborg. 7,5 lira falan oldu sanırsam günlük maliyet .. hakkaten çok masraflıymış bu içki de biz farkedemiyormuşuz. en iyisi biraz para biriktirip toplu olarak free shop tan 4 lü paketlerde satılan 70 lik votkalardan getirttirin yurt dısından gelen tanıdıklarınıza. onların fiyatı uygundu zannedersem. umarım anlık kampanya değildir de 4 şişesi bize 45 liraya gelmişti.

el altından dimitrakopulo satan yerler var kadıköy'de taksim'de. kadıköy'de 4 liraya taksim'de 4,5 liraya satılan yerler var. gayet de güzel şarap bence. tavsiye ederim.

gilbeys votka, 75lik %40 alkol. içimi de yumuşak, 20 ytl civarı benim bildiğim.

biz lisedeyken aynı bu sorun üzerine kafa yorup hesaplamıştık bi arkadaşımla, en ucuz alkol vokta çıkmıştı ama o zamandan bu zamana da çok şey değişti tabi tekel özelleşti falan. o zaman sadece tekelin voktası vardı standart.
Ama koladaki karbondioksitin alkolün emilimi üzerinde sizin tercih ettiğiniz anlamda olumlu bir etkisi olduğunu duymuştum, daha az alkolle daha çabuk sarhoş olmayı sağlıyormuş. Bana bunu anlatan çok pis sallamış da olabilir ama o zamanlar sürekli votka kola içerdik.

Bildiğin tele hat bu. 900'lüler gibi. Bana da geliyor.

Bu ve bunun gibi rahatsız eden yahut reklam içeren spam mesajları Turkcell 2780'e forward edebilirsiniz. 2780'e forward edilen bu mesajlar incelenmekte gerektiğinde size yeni spamler göndermeleri engellenmektedir. ve bu servis ücretsizdir. Bence eğer Turkcell kullanıyorsanız yollayın 2780'e.

3200 çok iyi söylediniz bunu, ben bu numarayı bir yere kaydedeyim. İlgili mesajı buraya ilan ettikten sonra silmiştim ama o gıcık İNCİ AYAKKABI'da indirim tarzı sinir bozucu mesajların alayını 2780'e ileteyim iyisi mi?

Teşekkürler.

Vodafone da da var mı bu forwardlama olayı? Benim de rahatsız olduğum baazı msjlar var...

ben gelen tüm abuk mesajları (bilmemnerde indirim tarzı olanlar dahil) 2780'e paslıyorum ama engellendiği falan yok gelmeye devam ediyorlar? kaldırıldı mı bu hizmet acep?

neyin ne olduğunu neden sözlükte aratıp öğrenmiyoruz?

1: (bkz: başucu eserleri)
2: (bkz: en beğenilen entry'leri)
3-4: yazar olduktan sonra duyuruyu keşfettim bilmiyorum, mail olayını felan
5: (bkz: oeehh)
6: aramaya inan, debelenme. bulursun.

1-2: sözlükte ilgili başlıklara bakarak bunların ne olduğunu öğrenebilirsin. aramaya inan :)
3: duyuru hesabını boşver, sözlük hesabını kullan direkt burada? senin için hatıraları olan duyuruların filan mı var nedir?

4:3'te dediğimi yap bence.

5: "öeeeh" iyidir ya, salak salak bişeyler yazılmışsa bas öeeeh'i. trollere filan bas.

6: maksat gıcıklık olsun. özellik eklendiğinde olan-biten bölümüne yazılır nasıl kullanılacağı. onun haricinde özelliğin başlığına bakabilirsin. ama bazen de ne olduğu doğru dürüst açıklanmaz, "uğraşsın dursun ipneler" denir. öyledir sözlük. mesela başucu eserleri neye göre oluyor ben tam bilmiyorum hala ama sık sık düzelttiğim, uzun entrylerim var genel olarak o bölümde.

1. tahminen 1000'den fazla karakter içeren ve 2'den fazla oylanmış entry'ler, gibi bir şey.

2. verilen kötü oylar da etkiliyor o listeyi.

3. moderatörü bilmem de compumaster hallediyor sanırım o işi.

5. şaibeli entry oylarken sıradaki entry'i görebilmene yarıyor. ikinci olarak da verdiğin oyu geri almaya yarıyor.

6. araştırmacı ruhun olsun, sözlükten ne olduklarını araştır, hazıra konma diye.

7. işine yarayan cevapların solundaki beyaz kutucuğa tıkla.

@tarantinoesque, @emraah, @fortisvita

sorumu bir daha okursaniz icindeki cok gizli sirlari kesfedebilirsiniz. bir kez daha sizler icin geliyor:

ilgili basliktaki butun entryler tahminler uzerine. var mi ne olduguna dair kesin bir bilgi?

@sanal uyku: tesekkurler ama bunlarda sanirim sennin tahmin(!)lerin. yani ssg veya diger yetkililerin bunlar verilmis cevaplari yok saniyorum? isime yarayan cevap seninkinden baska yok, seninkini de gec gordum.

edit/ekleme:
@fortisvita; 3 e verdigin cevap uzerine aklima ilk gelen sebep; bu duyuru hesabiyla daha onceden bir kac liste sorusu sormustum. mesela ona gelen cevaplari bu hespdan aninda tekrar gorebiliyorum. veya diger sorularima gelen cevaplari hatirlamak isteyebiliyorum.

kesin bilgi yok dediğim gibi, mesela karma sisteminin işleyişi de tam açıklanmamıştır.

1, 2, 5 ve 6'nın cevabı aynı.
karma atraksiyonu ilk olarak ortaya çıktığında suistimalin önlenmesi açısından ayrıntısının açıklanmayacağı söylenmişti. bak kaç yıl oldu adam sözünü tuttu :) en beğenilen, başucu ve karmanın tam olarak neye göre şekillendiğini ancak tahmin edebilirsin.

zeytinyağı katılabilir. sorumluluk kabul etmiyorum.

gerçi zeytinyağına da yazık.

hem de zeytinyağı derinin diplerine masaj şeklinde uygulanırsa, ayakkabıya da canlılık verecektir.

bir de nuri leflef? iyiymiş.

atıyorum ama renksiz, sıvı cilalar var ya, altta fısfıs kolonya gibi tüp, üstte sünger, sürünce bir miktar salıyor falan.
mantıken ondan biraz karıştırınca olması lazım. biri sıvı, biri sert, ver kıvamı...

vazelinle karıştır. zaten deriyi beslediği için önerilen doğal ciladır kendisi.

ağzını sıkıca kapatıp sıcak solu dolu bir kapta bekletsen, belki yine eski kıvamına döner :p çöpe atmaya karar vermeden önce denenebilir ^^

otrivine kullan tabi burnu aciyor. buğu yap bir de.

edit: yalniz ben buğu kelimesine bkz verdim bugu'ya gidiyor. anlamadim bu isi.

Otrivine burun tıkanmasını direk engeller. Yalnız sürekli kullanımının zararlı olduğu söylenir.

burun damarlariniz hassas ise otrivine kanamaya neden olabiliyor. farial bu konuda biraz daha iyi sanki. bir de burnunuz cok tikali degil ise tuzlu su ile temizleyebilirsiniz.

nasonex de işe yarıyor.

otrivine yada başka bir burun damlasını, 3 gün kullan 3 gün ara ver. bu şekilde kullanabilirsin.

otrivine surekli kullanımı onerilmeyen bir ilac ve tedavi edici degil. bikac saatlik rahatlık saglar yalnızca. benimde 7-8 sene once oyle bi sorunum oldu geceleri uyuyamıyodum falan. bir okul donemi boyunca her sabah usenmeden tuzlu su cektim burnuma. (lavaj diyolar hatta buna) o zamandan beri rahatım ilk defa bu sene yine yokladı biraz. hemen tuzlu su yine. gecti.

hemen eczaneye git.
nazoster burun spreyi
clarinase tablet 20 lik.
bunları al. dün doktor yazdı bana tableti aldıktan 6 saat sonra semptomlarım azaldı ve geçti diyebilirim. sürekli hapşıran ve burnu akan biriydim kaç gündür.

hava nemlendirici ve hava temizleyici ise yarayabilir. ben de odamin havasinda bir kuruluk bir bunalti hissediyordum, hava nemlendirici cozdu olayi.

vay be. aynisi bana oluyor son iki aydir.
ulan okulda falan hicbisi yok. eve gelince boyle bir tikanma falan.

rutubet/küf var mı duvarlarda? malum bunlar da alerjiyi azdıran şeyler. yerde halı-kilim tarzı bir şey var mı? varsa en son ne zaman yıkandı ya da güneş ışığıyla temas etti?

bu tarz bir şey durduk yerde bana da oldu çünkü. özellikle salon için geçerliydi aynı durum; dışarıda bir şey yok, eve gelince başlıyordu. evi ayaklandırdım köşe bucak temizledim (özellikle dolap üstleri, koltuk, yatak arkaları, vs.), perdeleri yıkadım falan. şimdi ancak yatmadan önce camları kapatıyorum, hazır havalar güzel, ev tüm gün havalanıyor. hiçbir sorun kalmadı.

umarım kısa zamanda problemin çözülür.

yok gündüzde oluyor
klostrofobim yok

takıntılarım psikolojik problemlerim yoktur alerjim olduğunu hesaba katıp odamın yeteri kadar temiz olmayacağına karar verdim
gerçi odada halı bile yok bomboş bi oda ama adi toz köşe bucak girmiş olabilir
odayı temizleyip döncem ben size

cam açın psikolojik olabilir

1. halı varsa kaldırmak gerekli alerjen bünyeler için. halı yerine makinada yıkanabilir, ince bir kilim serebilirsiniz. hem yıkaması hem de çırpması kolay olur.

2. rutin temizlikte dolap üstü ve de yatak altı daha az silinir. özellikle yatağın altındaki tozlar buna neden olabilir.

3. evin civarında ağaç yeşillik çoksa mevsimsel rüzgar ve polen salınımı, açık pencereyle odaya giriyor olabilir.

4. evde evcil hayvan varsa belki ona da alerjiniz başlamış olabilir. özellikle kedi tüyü bu konuda sabıkalıdır.

kenarda köşede, mesala dolap, yatak kütüphane arkası gibi eşyayı çekmeden görünmeyecek bir yerlerde/duvarda rutubete bağlı küflenme olmuş olabilir. onu iyice araştır derim ben. eğer öyle bir yamukluk bulursan odanda, bi bezin üzerine çamaşır suyunu dök, ve direk duvarı sil o karartı/küf çıkıncaya kadar ve kurutmadan eşyayı yerine itme.
benzeri bana da olmuştu, neler oluyor diye kafayı yerken yatağımın arkasında korkunç bi küf bulmuştum. bu da böyle bir şey olabilir gibi geldi bana.

çatı akmış duvarda iz var,
böle küf mü nem mi ne deniyorsa o var

bu yapar mı acaba?
onu sileyim çamaşır suyuyla ben gene de,
teşekkürler yardım için

ucuz olan her malın kalitesi düşüktür demek değilmiş, bu kampanyaları yapmanın sebebi defolu malları ellerinden çıkarmaktır.Birde bu kampanyadan verdikleri ürünleri mesela elektronik alanında olsun arızalı olsa bile bazı şirketler geri almıyor.

not: gelen sevgi mesajları dolayısıyla değiştirdim :)

bu konuda hiç bir bilgim yok ama tahminimce marketler bazı ürünlerde indirim yaparak göz boyuyorlar ve o zararı da başka ürünlerin fiyatını artırarak kapatıyorlar. yani deterjan vb. tüketim malzemeleri düşük kalite olmuyor.

bu sadece benim düşüncem.

Fiyatın düşmesinin tek nedeni kalite düşüklüğü değildir. Büyük süpermarket zincirleri, markalara sormadan böyle indirimler yapabilirler. Şöyle nedenleri olabilir:

i. Hızlı tüketim malıysa, son kullanma tarihi yaklaşmıştır.
ii. Moda bir ürünse, sezon bitiyordur, modası geçiyordur.
iii. Özellikle hacimli ürünlerde stok maliyeti, ürünün kendi maliyetinden fazla tutmaya başlamıştır.

Her üçünde de ana amaç "elden çıkarmak"tır. Velhasıl, bildiğiniz, güvendiğiniz bir markaysa alın ve tadını çıkarın derim. İyi markalar, ikinci kalite ürünlerini, üzerine belli bir ibare koymadan satmazlar zaten. İmaj her şeydir.

Ha, elektronik ürün konusunda, Migros değiştirme yapıyor mesela. Ama sakın garanti belgesi + fatura, fiş vb. evrakları yok etmeyin.

@madrigal
aslında söylemek istediğim kampanyanlar şunlar mesela:
"Bu haftasonu migrosta ariel 25 lira"
bi yamuk var mıdır bu tip kampanyalı ürünlerde?

madrigal, zaman zaman yapılan kampanyalarda; ürün satışını arttırmak, markayı, ürünü veya mekanı akılda bulunmasını sağlamak amaçlı indirimler yapılır. her indirimde olan eşyanın kalitesi düşüktür demek yanlıştır.

@ zeki baba

sadece bu kampanyalarda nasıl bir politika izliyorlar onu söyledim, zaten merak ettiklerini "pozitif düşünce de kazanır ve denizen" yazmış.Senin dediğinse sadece son kullanma tarihi yaklaşıyordur ve yeni mal gelecektir onları satmak için yapıyorlardır, zannetmem bir yamuk olsun deterjanda.

sağda sola hayvani indirimler yaptık diye yazı yazan işletme sahipleri illa bozuk mal saıyor ya da yalan söylüyor olmak zorunda değil. sezon açıkken 5 kuruşa mal olan ama 10 kuruşa satılan x malından yeterince kar edildiği düşünülüyorsa; artık maliyetinin de altına satılmaya başlanır ki depoyu boşaltıp daha yüksek kar getiren mallar stoklanabilsin.

Ekonomi bilimine göre büyük şirketler bir ürünü en ucuza sattıklarında bile maksimum karı elde ederler, yani normal satış fiyatı maksimum karın da ötesi deli bi şey oluyo. Bu yüzden o indirimler o şirkete çok da koymuyo, markası değişmediği sürece alın bi sorun olmaz (elektronik için bi şey demiyorum orada başka faktörler de var)

kıllandırmasın, bu tip kampanyaları takip ederek alışveriş yapmak iyi geliyor bütçeye :) deterjan gibi uzun süre saklanabilen şeyleri büyük boy almak daha mantıklı zaten. ama yiyeceklerden özellikle ucuzluk marketlerinde indirimde olan ürünler genelde son kullanma tarihi yaklaşmış olanlar oluyor.

bizim zamanımızda kızlar erkek arkadaşlarına bileklik örerlerdi.
bu tavır hep bana klas ve çok hediyenin üstünde gelmiştir.

uygun ip alıyorsun, bir gecede, hatta totalde 2-3 saatte tığ bilmemne kullanmadan, elde saç örer gibi örüyorlardı. bir karış kadar uzunluğunda, 6-7 mm kalınlığında bir şey, bitmiş hali bileğe kördüğüm edilip bağlanıyor. kaşkol ören insansan bunu hayli hayli yapabiliyor olman lazım.

ondan yap, yüzük gibi taksın. yaz şimdi, 2-3 canlı renk kullanırısn, şık olur. kotla, tişörtle falan gider. parası dediğin, belki iplere 1-2 lira. ya da sağdan soldan bulursun.

aferin.

süveter ör meselea :) ahuauhahuhu

ama zirvelere giymesin. :P

klasik olucak ama içinden geçenleri kağıda dök. artık ne geçiyorsa

power point'te falan slayt yap resimli müzikli yanarlı dönerli bir şey. kalpli fontlar sebil gibi google'da...1 yıl yeterli malzeme vermişse bunun için? ya da ufak beleş bir web sitesi(oha).

hani elinin altında bilgisayar var diye dedim.

Bacım senin sevdiceğin md. manyağı idi yamulmuyosam. Fotoşok biliyosan bu hauz amcanın resmini bul bi tane, yanında da hatun olanı varsa süper olur, Montele adamceyizi oraya, alta da manidar bi kaç satır ekle, kaydet. Printle, kırmızı kurdeleyle sar, ver :)
Bence sevinir yani :)

Not: Hatun kişiye kendi resmini montelemeyi unutma, ben unutmuştum, sevgilimin taş bi hatunla fotoşoku olmuştu :/

Not2: Kutlu yıl dönümleriiiiiiiii \o/

Erkek arkadasinin yerinde olsaydim ve bana gelip "canim 1 kurus para yok, sevdigin seyleri de biliyorum ama alamiyorum, yil donumuz kutlu olsun ..." desen basimla beraber, hediye falan istemez. Ama samimi, icten olacak, yalan olmayacak. Buradaki ilani bile gosterebilirsin "Bak cok ugrastim birseyler bulmak icin"

wii olmadıysa eski model game boy lar gittigidiyor da kokakola fiyatlarına gidiyor. oyunları da öyle.
kendim tekrar merak saldım ondan diyorum :)

aynı hastalık eve misafir bir yorkshire terrier kırması geldikten sonra benim valideye de bulaştı. bir köpek aşkıdır gidiyor. birkaç tanesiyle ilgilenme fırsatım oldu, onlar da gayet canayakın köpekler. köpekler hakkında kediler kadar çok şey bilmesem de şu bir gerçek: bunlar küçüldükçe cesaretli ve hareketli oluyorlar. ne bileyim dana kadar bir golden'ın güvercinlerle hiçbir alıp veremediği yokken, el kadar terrier'ler manyak gibi camdan cama koşabiliyor evde. birbirlerine karşı da durum aynı sanırım. ama bu resimdeki düğme burun da çok tatlı yahu.

ayrıca şimdi tüylerine takan anne böyle küçük emrah bakışlı bir şeyle birkaç önemli an geçirince yelkenleri suya indirebilir, ona peluş yatak almaya falan kalkabilir.

hayatını bir köpekle paylaşmak çok güzel bir şeydir. insana olan sevgisini köpek kadar belli edebilen başka bir hayvan bilmiyorum. Ancak maalesef zordur, köpekler ilgi ve sevgi isterler, her gün net 2 saat vakti (en azından)onunla geçiremeyecekseniz, bir süre sonra bıkacaksanız, aşısı, hastalığı bunaltacaksa, terbiyesiyle ilgilenemeyecekseniz. Almayın.

Köpek almak için ise, pet shop hariç her yolu deneyin, önce barınaklar ve tanıdıklar tabii. Küçük boy bir köpek daha az egzersiz ister ama daha çok ilgi sevgi ister öte yandan, büyüklere göre daha akıllıdır daha çok şey öğrenebilir ama akıllı olduğu için aklı çakallığa da çalışır tabii:)

Son 4 yıldır evimde bir Yorkshire Terrier ile birlikte yaşıyorum. Havlamaz (bu biraz köpeğin karakteri ve terbiyesiyle alakalı)tüyü dökülmez, mükemmel oyuncudur. Köpeğe allerjiniz olup olmadığını iyice denemeden de almayın ne size ne ona yazık olmasın. Kolay gelsin.

evde köpeğe bakabilir miyim diye çekinceleriniz varsa önce evde köpek misafir etmeyi deneyebilirsiniz bence. mesela yedikule hayvan barınağında bazen ozel bakım isteyen yavru köpekler, hasta köpekler oluyor. bu köpeciklere bir süreliğine evinizi açıyorsunuz. iyilesene kadar mesela. bu bir öneri. çünkü köpek bakmak zor iş.(bizim de var) gün geliyor hastalanıyor tuvaletini tutamıyor, bir yerlere tatile gidince her zaman yanınızda götüremiyorsunuz,yalnız kalınca çok üzülüyorlar vs vs. yani her zaman opup sevmek olmuyor.ama iyi bir arkadas olacağınıza kuskum yok.
fotodaki cok sevimliymis.petshoplardan köpek almayın bence.sorup sorusturun yavru bir terrier de bulabilirsiniz. onlar da cok kücük. oyle topak topak da tüy dokmuor. tüy dokme mevsiminde biz tüylerini kısaltıyoruz mesela. kapı calinca havlıyor bizimki genelde. ona da artık komsular birsey demez. nasıl büyütürseniz oyle alısır diyor ve noktalıyorum.

sizi şöyle alalım:
www.kadinlarkulubu.com

eczacı yakınıma kilo aldırdırığına dair şikayetler gelmiş, geçen gün konuşmuştuk.

baska bir duyuruya yazmistim. tekrar yazmaay usendim, copy paste'liyorum:


bakin soyle dusunun, fazla kilolu olmanin saglik uzerinde yuzlerce olumsuz etkisi var, kalp, dolasim sistemi zorlaniyor, iskelete asiri yuk biniyor, obez insnalarin kanser olma riski bile daha fazla. yani kilolu olmak kotu bir sey. sizce insanalara zarar vermeden gercekten zayiflatan bir sey olsaydi, doktorlar butun obez hastalarina bu ilaclari yazmaz miydi? bu tur para tuzaklari en iyi ihitmalle paranizi cope atip moralinizin bozulmasina en kotu ihtimalle de ciddi saglik problemlerine yol acar. icinde ne var ne yok bilmeden, ali bu haplari kullanamk bence hic akil kari degil.

keşke yarasa da, 50-60 kağıtla herkes fazlalıklarından kurtulsa. karşı komşum anlattı: kardeşini nöroloğa götürdüğünde beyninde ödem oluşan bir kadın hasta varmış bekleyenler arasında. doktorun ilk sorduğu sorulardan biri lahana veya elma&krom haplarından kullanıp kullanmadığı olmuş. cevap olumlu.

ben şahsen işe yarayıp yaramadığından çok, böyle bir yan etkisi olma ihtimalini merak etmekteyim. çatır çatır satılıyor çünkü. bu arada, aynı komşu bu aralar popüler zayıflama tekniklerinden birinin lavman olduğunu söyledi(oha). neyle, nasıl bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. bir süre sonra delinen bağırsak haberleri falan görmeye başlarız ortalıkta herhalde. ama bu elma&krom'u pek öven seda sayan'ın dizlerine bile estetik yaptırdığı söylenmişti zamanında. o yüzden yarar-zarar dengesi bir yana, samimi de gelmiyor bu tarz ürünler.

Kromun iştah kapadığı doğrudur, profesyoneller içinde krom ürünü kullananlar var. Ama ona bile çoğunluk tarafından "gereksiz" gözüyle bakılır. Bunun dışında da elma krom ürünlerinden hiçbir şey beklemeyin.

okuryazar, doktorlar zaten obezite hastalarına destek olarak haplar veriyorlar. tiroit hormonu gibi... hani ilaç kullanımı zaten var...
sağlıklı olduğunu iddia etmiyorum ama, tiroit bezlerinizi fazladan çalıştırmanız kilo vermenizi sağlar...
levotiron, tefor gibi ilaçları kullanmak bu ne olduğu belirsiz zayıflama haplarından daha mantıklı hem de çok daha ucuz

Merak edip araştırdım geçenlerde.Pubmed' de DNA hasarı yaptığına dair bir iki yayın okudum. Aman uzak durun..

alli hariç hepsi yalan
(bkz: alli)

(yukarıda bir başlığa da yazdım)
ev arkadaşım kullanıyor iki haftadır, hiç bir işe yaramadı :)
iştahını da kesse keşke :P

garanti belgesi yok ama fişi var. garanti belgesi verdiğini hatırlamıyorum. vermediler galiba. fiş işe yarar mı? yeterli olur mu?

www.sikayetvar.com da işe yarayabilir.

geri iade konusunu bilemeyeceğim ama sana şöyle bir önerim var, çerçevenin vida yerlerine vidayı sıktıktan sonra tırnak cilası sürersen daha uzun süre dayanacaktır. kendine bir tonavida yani şundan www.mekamak.com.tr alırsan işin daha da kolaylaşacaktır.

viaport gözlük mağazası değil ki. alışveriş merkezinin ismi. ümraniye karfurda viaport şubesini hiç anlamadım. şu mağazanın ismini bir zikretseniz biz de almayalım oradan.

Piyasada henkel in locktite diye bir ürünü var. Vidaların yerinden kolay kolay çıkmasını engelliyor. Ürünü iade edemezseniz bunu da deneyebilirsiniz...

göz grup'muş yaa, özür :) dikkatsizlik işte.. fikirler için teşekkürler. deneyeceğim. iade etmeye çalışacağım. olmadı, tırnak cilası vs :)

çerçeve tipini bilmiyorum ama eğer görüntüyü bozmayacaksa biraz uzun vida taktırıp arkasına somon taktırırsan da işe yarar. neyse kolay gelsin.

yaklaşık 10 yıldır hergün en az 6 lı paketlerden içiyorum henüz ölmedim kıçımdan kabakta çıkmadı :)(bkz: anüsteki kabak)

yok yahu, 1-2 biradan neyin alkolikliği...

alkolik olunmaz da göbeğe dikkat.

uzun vadede ciddi kilo artışına sebep olacaktır.

alkolik olunması için 1 bira 2 bira fark etmez kanımca. düzenli bir şekilde içiyorsanız, canınız istiyorsa alkoliksiniz. ha soru "bu yaptığım kötü bir şey mi?" ise o zaman da ne alaka 2 biranın nesi kötü olabilir ki derim.

"düzenli bir şekilde içiyorsanız, canınız istiyorsa alkoliksiniz"

Bu cok ama cok yanlis bir onerme. Alkolizm kisinin kendisine ve cevresine cok zararli bir hastaliktir ve bundan cok daha ciddiye alinmasi gerekir.

Kurtulan adam, her gun 1-2 bira icmek genelde alkolizm sayilmaz. Ama normalde de sadece ne kadar ve ne siklikta ictigine bakilmiyor, baska kriterler de var. Eger cok ictiginden rahatsiz oluyorsan daha az icmeye karar ver ve kararini uygula.

Ingilizce biliyorsan web'de cok fazla kaynak var alkolizmle alakali. Hatta basit "alkolik miyim?" testleri bulup onlari da yapabilirsin.

"Nefes alma Efes al."

aynen devam ;)

abi aynen devam da şu anda düşündüğüm tek şey eve gidip o 1-2 birayı içmek.rahatlatıyor beni.

ben ve bir kaç arkadaşım her gün işten- okuldan vs çıkınca nargileye gider 1-2 saat nargile içer öyle eve giderdik. Şimdi arkadaşlarımdan biri yeter nargile içtiğim diyip her gün bu sefer arkadaşlarıyla teachers pub'da takılmaya başladılar. hiç bir alkolik durumu da yok.

ben şöyle söyleyeyim zaten. işten çıkıp eve direkt gitmek iyi değil, şöyle 1 saat en az kafayı dağıtacak birşey yapın.

alkolik olunacağını sanmıyorum.hani bir aksam içersin ertesi gun gormek istemezsin. gerçek anlamda alkolik insanların gece içip içip ertesi gun daha oglen olmadan aradıklarını duymuştum.
ama karacigerine yazık değil mi. her ne kadar kendi kendini yenileyen bir organ olsa da cok da yuklenmemek gerek.hem durduk yere kilo.
işten sonra insanın canı cok sıkılmış oluyor ve rahatlıyacak birsey arıyor. ben derim ki sevdiginiz birseyle ama sagliga dokunmayan birseyle ugrasin.kafanız dağılsın ha.

alkolizm diyebilmek için bir sürü kriter gerekiyor olabilir, durum o tanıma girmiyor olabilir dert değil. zaten görünen o ki alkolün kendisine değil, o rutine bağlanmışsın, alışkanlık olmuş. ama içinde bulunduğun durum can sıkıcı bir durum. alkol olmasın mesela kahve olsun, download seyretmek olsun. bunlar gün içersinde sürekli aklına geliyor da ancak bunlara kavuştuğunda oh be dünya varmış diyorsan sık sık, problem budur, "bağımlı"sındır. hele bir de bırakmak isteyip bir türlü bırakamıyorsan sorun büyümüş demektir.

bırakmak istemiyorsan ama hiç bir sakıncası yok bence 1-2 biranın. çeşitlendir derim ben naçizane. her gün bira mı içilir? şarap var, viski var, o var bu var.

bağımlıysanız alkoliksiniz, bence.

şimdilik gayet normal durumdasın bence, hani akşamcı diye tabir edilen...
yalnız o 1-2 bira 3 oluyo bi zaman sonra, sonra 4, 5, 6,...

mesela ben bu aralar 8-10 arasında gidip gelmekteyim :)

ve evet, sen alkolik diilsin (henüz), ama ben öyleyim...

sigara bağımlılığı da günde bir-iki taneyle başlıyor. önceleri çok canın istemese de içiyorsun, sonra bir bakmışsın canın istiyor. şimdi günde bir paket içiyorum. allah bilir ileride kaç paket olacak.

her gün içmemenizi öneririm. eğer içmemek için kendinizi zorlamak zorunda kalıyorsanız belki de alkolik olma yolunda ilerlemektesinizdir.

Yalniz basina mi iciyorsun?

Is cikisi dostlarla icilen bir-iki birayla eve gidip yalniz basina icilen arasinda cok fark var, bu ayrimi gozetmelisin.

Su anda gunluk iki bira seni rahatlatmaya yetiyor olabilir. Fakat kisa bir sure sonra bu miktar yetersiz gelecek. Farkli alternatifler arayacaksin. Once saraba gececeksin, oradan votkaya kanyaga vs...

Seni anlayabiliyorum, benim de canim sıkkın oldugu donemlerde icmeden uyuyamadigim zamanlar oldu. Fakat her defasinda icme periyodlarini seyrelttim. Ipin ucunu kacirirsan alkolik olursun.

(bkz: alkolizme giris)

en önemli kriterlerden biri yalnız içmekmiş. psikiyatristim öyle söylemişti. ne kadar seyreltirsen o kadar iyi. bir de o anı beklediğini ve içince de rahatladığını söylemişsin. bence ciddiye alman gereken bir durumla karşı karşıyasın. ne kadar içtiğinin bir önemi yok. ya hemen vazgeç ya da baktın olmuyor profesyonel yardım al. ama acele etmeni öneririm.
psikiyatristle bu konuşmayı yaptığım dönemde her akşam en az bir bira içiyordum. yalnız içiyordum. ve bunları duyunca çok korkup o gün bıraktım. en önemlisi yalnızken rahatlamak, uykuya dalabilmek için vs içmemeye dikkat etmekmiş. sosyal ortamda ya da arkadaşlarla vs içmenin sakıncası olmayacağını söylemişti bana.
lütfen önemse bu durumu.

alkoliklik, alkol problem olmaya basladigi an baslar. yani eger düzenli alkol alimin sagligina ciddi bir sekilde zarar vermeye basliyor, sevdiklerinle arani aciyor ve hayat düzenini bozuyorsa o zaman alkoliksin. yalniz günde 2 birayla bunun olmasi fiziken imkansiz :). takil kafana göre.

ben de feci stresli bir sektörde çalıştığım için aynısını yapıyordum iş dönüşü. bazen rakam artıyordu da. evde yalnız içmenin de, iş arkadaşlarıyla, sevgiliyle, dostlarla içmenin de keyfi başkadır bana göre.

şimdi bir süredir çalışmıyorum, haftada bire fiksledim üniversitedeyken olduğu gibi. ha, para olsa her gün bir dörtlü efes götürürüm o ayrı :)

iki 50lik bira yaklaşık 500 kalori bildiğim kadarıyla, yanında cips, çerez, vb. de tırtıklıyorsan bunlar sana döt göbek olarak geri dönüyor o kesin ama...

özetle: normaldir. zevk meselesi.

alkolik olmayabilirsiniz ama risk altında olabilirsiniz.
şu entrynin en altında riskin nasıl hesaplanacağı yazıyo
sozluk.sourtimes.org

panjabi mc - jogi?

truth hurts feat. rakim - addictive

olabiler mi acaba?

nayırr nayırr, maalesef hiçbiri değil.

bunlar arasında melodik olarak en yakını truth hurts - addictive, fakat o da değil.

biraz geç mi kaldım ne:))
benim aradığım 'truth hurts feat. rakim - addictive' mış. Onu ararken şuna da rastladım ama:
Baby H - Mere Naseeb Mein

jumanji olmasin usta?

(bkz: sphere)
hem kitap, hem film.

Shallow Grave? Mezarımı Derin Kaz?

the mask?

shallow grave olabilir belki ama pek bir seyler uyanmadi aklimda, yarin sabah saatlerinde fragmanini bulabilirsem bir de goruntuye bakmayi denerim ama sanirim o degil. zira o olsa danny boyle falan hatirlardim yani sanirim hatirlardim.

bu yukaridaki hatirlayamadigim sey de absurd komedi olsa gerek diyorum ama lan ne bicim hafizam varmis, hay allahim ya.

beggin?

deniz olsun diyecegim ama o da unisex bir isim yine erkek oldugunu aciklamak zorunda kalacaksiniz büyük ihtimal.

kemalettin. al sana erkeksi bir isim.

Tuna iyidir

kerem. kıvırcık saçlı ise daha güzel gider ayrıca.

alper
yiğit

derya ile ilişkili olsun.
levent
yunus :)
ege gibi

ajlan :)
abi nasıl bi insan eğilimleri zevkleri nasıl madem isim değiştiriyo ona göre olsun. ömer?
anlam dersen

barış, özgür?
irfan?
erdem?

yabancı da olur dersen kesin maynard?
daryus?

öncelikle sonucu bildir!! duyuru ahalisi olarak çatlarız alimallah!!

çınar olur
emre olur
ege süper olur
attila olur
aman canım herkesin oğlum olsa kesin bunu koyardım dediği bir favori ismi vardır. onu koysun işte kendininki her neyse artık.

derya şahanedir, yapmayınız öyle bir hata.

derya'ya fonetik olarak yakın "hidayet" 'i önerdim :)

Simdi cocuga isim koyar gibi oldum ama sen cocuk degilsin.

Yani cocuga isim koyarsin, ki "adina benzesin" niyetiyle olur. Zaman icinde de benziyor nasil oluyorsa.

Sen yetiskin durumdayken ismini degistiriyorsun. O yuzden "Kesinlikle" karakterinle bir bag icermeli.

Bu yuzden bence once kendini anlatmalisin kisaca. Nasil birisin, ne yer ne icer, nasil davranislar gosterirsin, once bunu bilelim.

Mesela agirbasli mulayim bir adamsindir o zaman "Selim" ol derim. Yok ben kadinsi ozellikler gosteririm arada dersin "Derya kalsin" derim. Ne bileyim kasli-masli irice bir adamim ben dersin, o zaman "Tunç-Taygun" gibi bir sey ol derim.

Yani sozun ozu: Bircok seyde oldugu gibi isim kisiyi yansitmali, isim marka, soyisim model adidir.

tujuğ

çınar hoşuma gitti benim, derya ne diyecek bilmiyorum

üniversite mezunu görünümlü mülayim bir insandır. how i met your mother'daki ted'in sakin sessiz olanı, yani ted görünümlü marshall diyebiliriz. fotosunu gösterecektim ama facebook hesabını dondurmuş

doruk uyar mı?

taylan olsun. esmer ve yavşak ise istatistiklere katkısı olur. :P

isim değiştirilir mi yahu? bundan sonra yaşayacağı problemlerin yanında bu anlattıklarınız büyük bir problem değil bence. bi sürü derya var erkek.

unisex olarak: doğa
sadece erkek ismi olarak: alper

sevdiğim isimlerdir bunlar :) ama bence adını sevsin yahu. derya diye erkek de çok üstelik. hem mizacına da uygunmuş gibi.

favori : isik, plase : cinar

Evet cok sey istedigimi biliyorum ama bir kriter daha var, ki bu en onemlilerinden:

Soyadın!

Kesinlikle birlikte dusunulmeli bunlar, hatta ikisi yan yana gelince ince bir esprisi olursa tadindan yenmez, akilda kalir, unutamaz kimse seni...

Bu arada bizim ogrenci islerindeki hanimefendinin de ismi Cinar...

Iyi dusun derim.

murat
veya
atahan

derya gayet unisex bir isim. ilkokuldaki servis şoförümüzün adıydı aynı zamanda.
hiç kasmayın bence.