tatilin 15. günü ver istifayı mesela hem işin içinde bir piçlik var mı yok mu anlayamazlar. konu ciddiye binerse tatilde karar verdim dersin

formula 1'de de oluyorsun?

gladyatör dövüşünden farkı karşı tarafın kolunu başını kesmiyor oluşun. aynı zamanda maça hür iradenle çıkıyor oluşun ve dilediğin zaman maçı bitirebilme özgürlüğün. ayrıca karın tokluğuna değil dünyanın parasına bu işi yapıyor oluşun.

neden iki kişinin birbirini dövmesini izliyoruz? çünkü iki tarafın da ciddi bir zarar görmeyeceğini biliyoruz ve kavganın estetikliğinden zevk alıyoruz. iki insana kılıç verip birbirini öldürtsen iki saniye bakamam; ama üç saat aralıksız boks izleyebilirim.

şimdi üşendim ama eminim sözlük'te entry'lerine baksam benim de senin için "bir insan bunu niye yapar?" diyeceğim hobilerini, zevklerini, tercihlerini içeren entry'lerin vardır.

@baldur2 ne diyorsun anlamadım?
@sen olay bir insan bunu neden yapar değil, neden fiziksel olarak bilerek zarar verir ve bunu izler?
her türlü kavga türünden zevk alan insan bence hastadır ve tedavi edilmelidir.

Cevabımda açıkladığım gibi, verilen zararın gerçek zarar olduğunu düşünmüyoruz. bence iki hür insan kendi iradeleriyle ringe çıkıp belli kurallar dahilinde birbirlerini dövmek istiyorlarsa bunda hiçbir sakınca yok. tedavi görmemiz gerektiğine de kesinlikle katılmıyorum. bence, dünyada farklı insanlar olduğunu ve herkesin zevklerinin farklı olduğunu ve bu zevkler başkalarına zarar vermediği sürece sorun yapmaman gerektiğini ne kadar erken kavrarsan hayat senin için o kadar çekilir olur.

misal, kişisel olarak nefret ettiğim şeyleri yazayım sana: futbol, her türlü araba yarışı, tekno müzik, pop müzik, sosyal medyada yediğinin fotoğrafını paylaşanlar, android telefonlar, iki kapılı arabalar, keçi sakalı, piercing... bunların hepsinden enfret ediyorum ama çıkıp da bunları sevenler tedavi olsun demiyorum.

Fiziksel zarar diyorum gelmiş keçi sakalı demişsin. Ringde ölen insanlar var nasıl gerçek zarar olduğunu düşünmüyorsun?

dünyada farklı insanlar olduğunu ve herkesin farklı zevkleri olduğunu söylemişim gelip verdiğim örneği eleştiriyorsun. yahu dünyada kelimenin tam anlamıyla her şeyden ölebilirsin. sanki her ringe çıkan ölüyormuş gibi hava yaratmaya çalışıyorsun. baldur2 demiş işte: formula 1'de de ölüyorsun. araba kazasında da ölüyorsun, sigara içince de ölüyorsun, ameliyatta da ölüyorsun. sanki zevk aldğın hiçbir şeyde insanlar ölmüyormuş gibi davranmayı bırak. teniste ölen insanlar da var.

sonuç: sen sevmiyorsun diye kimsenin tedavi olması gerekmiyor. duyarlılığa gerek yok. adam senin hayatın boyunca göremeyeceğin parayı alıyor 30 dakika dövüşünce. aldığı risk şehirler arası otobüs şoföründen çok çok daha az.

boksun su anda olmasinin nedenlerinden biri milattan onceki zamanlardan beri olimpiyatlarin bir parcasi olmasi biraz. boksun hala olmasini savunan insanlar boksun karsindakine zarar vermek icin olan bir spor degil, vucudun belli yerlerine vurmayi basardigin zaman puan (ki boksun puanlamasi budur hakikaten) aldigin bir spor oldugudur. Bunun taekwondo veya biraz ucundan guresten bir farki olmamis oluyor. Bir de boks oyle ringe cikip karsindakini dovmek gibi basit bir sey degil, cesitli taktiklerin uygulandigi daha kompleks bir spor olarak gorulebilir.

ben boksu gectim, UFC denen sey var, deli populer amerikada, ama tabii bu tam show amacli bir olay.

Fiziksel olarak kalıcı hasar verilmediği sürece sporda alınan zararlar çok ciddi şeyler değil bence. @sen git ben geliyorum'a katılıyorum bu anlamda.

Daha geçtiğimiz günlerde bir kalecei maçta aldığı darbe yüzünden yaşamını yitirdi. Sanki sadece ringte ölüyor insanlar gibi düşümemek lazım. En çok kalıcı hasar ya da ölüm olan sporlrı listeleseler bence boks birinci sırada olmayacaktır.

insanlar şiddetten hoşlanıyor bence o yüzden. vahşet duygularını besliyor. aynısı futbol için de geçerli. basit bir top oyunu değil. savaşın bir simülasyonu. taraftarların tepkilerine bakınca maça değil de savaşa gidiyor gibi gelmelerinin nedeni de bu.

ufc de bana göre insanlık dışı ve saçma. öyle spor mu olur millet birbirini yere düşünce öldüresiye dövüyor

yanında biri olsun öyle geç. dersi boşver artık.

Yoğun saatlerde çıkma bence. Gece 1-2 gibi yollar boşken çıkman daha sağlıklı olabilir. Hem stres yapmazsın.

Keşmekeşin nispeten az olduğu saatlere (sabah vb) denk getirmeye çalışırdım eğer çıkacaksam ben olsam.

Levent, Mecidiyeköy vb özellikle haftaiçi, delilik.

PS. Evet dissendium'la saniyesi saniyesine aynı fikirdeyiz :)

Normal trafikte gitsen de bisey olmaz bence. Insanlar biraz sabirli olsun, sonucta kendin kullanmaya basladiginda "ay ise gitcem ama is saatinde gitmeyim" demeyeceksin :D . Ama bence kendi arabanla da 1-2 kez hocayla git. Diyelim bisey oldu, yer filan degistirirsiniz. (Bi kere stop ettirdim diye minibus soforu ustume yuruyup cama vurmustu filan, aglamaktan kaldiramadim arabayi. Yanimdakiyle degistim hemen)

Ben de bu yaz ders aldim, is cikisi trafiginde acibadem/caferaga/bagdat cad/fikirtepe/minibus cad filan yaptik. Gercege en yakin zamanlarda kullan. Gece, bos yolda filan herkes kullanir zaten.

Ben de sabah erken turlayayim diyordum aslinda :) mahallede baslarim, hatta basarabilirsem belki arabayi ofise birakirim, hocayla is cikisi ofisten cikip yogun zamanda kullanabilirim mesela.
Ya ne bileyim hocanin pek bi mudahalesi olmayinca acaba dedim yeter mi 3-4 ders. 4'e tamamlayip biraz kendime ve surusume bakayim o zaman.

bence çık gez artık gerisi tecrübenle gelişeceği için çekinmeden bol bol kullan

Sürmeden öğrenilmez. Çık tabi.

Bildiğin güzergahın tenha zamanında çık bence de. Araç kullanmaktan başka planın olmasın yani bir yere yetişme telaşı falan, e yol da bildiğin yok geriye sadece şoförlüğe odaklanmak kalır. Kendi aracın kursunkinden büyük değilse sıkıntı yaşamazsın diye düşünüyorum.

Hafta içi sabah erken çıkıyorum arkadaşlar, tek başıma hem de. Şans dileyin :))

Yanında hoca bulunsun. Herhani biri, aksi bir durumda gereksiz tehlikeye attığın biei olmaktan oteye geçmez.

Bence Trafik Kurallarını tam anlamı ile öğren; geçiş üstünlükleri, levhalar gibi konular biraz teorik bilgi istiyor, bu bilgilere hakimsen, her gün evden 3-5 km çapında uzaklaş sonra zaten gerisi gelir.

Alınır. Uzun süre (> 5 yıl) sorunsuz kullanırsın, parasını çıkarır.

hayır air artık çıkmıyor bildiğim kadarıyla
normal macbook alın. pro olmayan. yani air in yenisi. sıfır ayarında 3500 e bulunur

alinabilir ama burstan ayrilan parayla alinmasini tavsiye etmem. eski laptop'a aliexpress'ten batarya alip satin ikinci el hafif sarji uzun giden baska bir model bakin. core 2 duo'lu acer almistik babam hala kullaniyor 9 sene oldu 5+ sene uzeri gitmesi mac'e ozel degil.

Air hâlâ çıkıyor, daha temmuzda güncellendi. Normal Macbook daha güzel tabii ama pahalı.

MACBOOK AIR MQD32TU/A olarak geçiyor model,
2017 model mi acaba, nereden öğrenebilirim?

2014'te aldığım Macbook Air'i çatır çatır kullanıyorum, performans düşüşü çok az oldu.

Al derim.

bu duyuruyu macbook air'imle cevaplıyorum. 2015te aldım, hala çatır çatır, ipad hızında çalışıyor. bataryada en ufak sorun yok. ve hiç güncellemedim diyebilirim.

bu modeli arkadaşıma baktık, kendim de macbook kullandığımdan ben tavsiye etmiştim ama maalesef ekranı bariz kötü.canlı gözle bir bakmanızı tavsiye ederim öncesinde, yazdığınız çoğu özelliği karşılar ama ekran da önemli bir unsur bence.

air yerine bunu bakmıştık sonrasında www.vatanbilgisayar.com

Ekranı daha önce retina ile kıyaslama şansım olmuştu çok kez. Evet retina mükemmel ama air'ın ekranı kabul edebileceğim düzeyde.

ben retina ile kıyaslamıştım benim için kabul edilemez düzeydeydi ama sizin için tamamsa air üzmez bence.

2015 macbook air kullanıyordum, elime fırsat geçince 2017 macbook air'e geçtim. bu cihaz gittiği sürece de yeni cihaza geçmeyi düşünmüyorum.

ekran denmiş; tamam retina ekranlar kadar iyi değil ama bence piyasadaki çoğu cihazdan çok daha iyi.

1440*900 çözünürlük ile yine çoğu cihazdan daha verimli bir çalışma alanı sağlıyor.

2015 macbook air'i iş arkadaşıma devretmiştim, 2 yaşında olmasına rağmen bataryası hala 8 saat civarında gidiyor.

yanında taşımak için oldukça hafif, bazen bilgisayarı unuttum mu diye çantayı yokladığım oluyor.

macos sorunsuz, tıkır tıkır çalışıyor. benim beklentilerim için piyasadaki fiyat/performans oranı en iyi bilgisayar.

ilk yorumumda dediğim gibi; kesinlikle öneririm.

alınmaz.

o işler için tablet alınır. her şeyiniz icould'da ise ipad alınır, yarısı kadar para verilir. yanına klavye alınır, mis gibi kullanılır.

bence.

hometech ht14b 700 lira. homtekte alabilirsin.

Bence kesinlikle alınır. Ben de ayni şekilde bursumdan aldım, asla pişman olmadım. Yazılacak her şeyi arkadaşlar yazmış zaten. Fiyatı da çok iyi.

bilişsel davranışçı terapi var. bu yaklaşıma göre düşünceler duyguları şekillendiriyor. biliş denilen şey kişinin kabulleri, ön yargıları, genel düşünceleri. bu düşünceler insanın duygularını ve doğal olarak davranışlarını etkiliyor. o yüzden bu terapide kişinin bilişleri değiştirilip rahatsız olduğu davranışları kaldırılmaya çalışılıyor. mesela fobi tedavisi böyle sanırım.

şimdi tam aradığın cevap mı bilmiyorum ama aklıma gelenleri yazacağım.

her canlı ana rahmine düştüğü andan itibaren bir altbeyini ve oradan çıkan sinirleri oluyor. ilk oluşan yer o. bu altbeyin, bugün sahip olduğumuz beynimizin 72%lik bir kısmını oluşturuyor ve ana rahmine düştüğümüz andan ölümümüze dek vücudun işleyişini kontrol ediyor. altbeynimizle nefes alıyoruz, hasta olunca hücrelerimiz onu yenmeye çalışıyor, kalbimiz kan pompalıyor, üreme, acıkma gibi içgüdülerimiz oluyor, birilerinden hoşlanıyoruz falan. kontrolsüz hareketlerimiz yani.

doğduktan sonra da korteksimiz oluşmaya başlıyor. bu da beynin 28%lik kısmı. korteksle düşünüyoruz, konuşuyoruz, matematik öğreniyoruz, üniversiteyi kazanıyoruz, işe giriyoruz. ya da birinden çok hoşlandığımızda (altbeyinle hoşlandık) bunu pat diye gidip söylemiyoruz çünkü korteksimizle "biliyoruz" ki her şeyin bir adabı var, taktiksel ilerlemeliyiz ki o da bizden hoşlansın. planlar yapıyoruz, ne yapsak onu tavlarız diyoruz.

bu durumda önce varolan şey duygular, daha doğrusu duyular oluyor. bunlar her canlıda daha ana rahmindeyken bile var. bilgi ise kortekste bulunuyor ve doğduktan sonra yavaş yavaş şekilleniyor.

burada atlanmaması gereken nokta şu, herkes korteksiyle düşünüp öyle yaşıyor yani günümüzde bilgimiz düşüncelerimizi şekillendiriyor diyebiliriz. ama aslında olması gereken bu değil. altbeynimizi de dinlemek ve altbeyinle korteksi dengeli olarak çalıştırmak lazım.

şöyle bir yazı önereyim. tam istediğini karşılar mı bilmiyorum.
www.psikoestetik.com

Düşünceler duyguları etkiliyor ama hepsinin üstünde içgüdü var bence.

Hissetmek tanım olarak, bir duygunun hissedilme belirliliğinden hemen öncesindeki istemli veya istemsiz bilgi işlenmesidir.

Bence sırasıyla,

Bilgi
Bilginin istemsiz yorumu, yani reflexler
Bilginin istemli yorumu, yani düşünceler
Hisler
Duygular

Sonrasında duygular başka hislere, düşünceler başka duygulara yol açar hepsi birbirine bağlı.

Sorduğunuz soruya dönersek,

Duygularımız mı bilgimizi, düşüncemizi, bilincimizi şekillendirir yoksa tam tersi bilgi/düşünce mi duyguları, davranışları şekillendirir

Bence bilincin burda kullanımı yersiz o yüzden soruyu kendime şöyle soruyorum,

Duygularımız mı bilgimizi, düşüncemizi, şekillendirir yoksa tam tersi mi?

Bence burda anahtar nokta yönelimler. Aşırı zor bir soru sormuşsumuz hatta bu cevabı bulmak bence bireyin yaşamdaki amacıyla doğrudan ilişkili ipuçları içeriyor.

referandumda büyük şehirlerde destek azaldı akp'ye.
kötü durumu başkanların üstlerine yıkıp biz değiştik, yenilendik imajı vermek.
yeni gelenlerlerin daha hırslı ve itaatkar olacağı da cabası.

gibime geliyor.

Kısaca yenilenme diyebiliriz.
Adam dediğini yapıyor abi. Suriye dahil inlere de girildi, tek bir sözle teog da kalktı. Sırada bu var.
Muhalefet bence liderlik ve muktedir olma konusunda ders almalı cumhurbaşkanımızdan. çünkü siyaset adına hiç bir etkileri yok. Ha toplama işlemindeki 0, ha bu muhalefet ikisi de aynı. Bu arada muhalefet, şimdi de bunu fırsat bilip istifası istenen kişileri savunursa hiç şaşırmam.

Gülen ile arası bozulunca kendinden yana olmayanları terörist ilan etmesi sebebiyle olabilir. Topbaş ve Gökçek kendisinden olsa böyle zorlamazdı güvenemiyor eski dostundan yana mı kendisinden yana mı emin olamıyor zaten ülkenin en büyük ana damarları istanbul ve ankara ve zaten kendisine oy çıkmayacağı belli. Oyuna gelmemek için mecburen içi rahat olsun diye çocuk oyuncağı gibi oynuyorlar işte

tabii ki sebebi kılışdarın etkisizliği. kılışdar etkisiz olmasa erdoğan gökçek'i başbakan yapacaktı ama kılışdar yüzünden suriye'ye girdik; doğal yani doların bu kadar yükselmesi.

belki de referandum günü performanslarını beğenmemiştir.

karşı taraf maçı satarsa mat edilir. yani bariz hatalar yapması lazım.

Edilebilir:

Rakibin şahının tahtanın sağ üst köşesinde olduğunu var sayın, diyelim ki h8'de olsun.

Şahınız h6'da, kaleniz e8'de ve rakibin fili alakasız bir yerde ise mat edebilirsiniz.

Rakip oyuncu deneyimsizse evet.

usta oyunuysa fili olan maçı bırakır zaten. amatör oyunuysa beraberliğe doğru yolu var ama hata gelmezse kalesi olan alır. acemi oyunuysa ölümüne kaçış ve hamle saymalar falan :)

Ustteki cevaplarin hepsi hatali. Genel olarak ideal savunma mat edilemiyor fakat ideal savunma basit degil. Yani baslangic durumu onemli. Yani ters bir yerden baslarsan da ideal savunmaya ragmen fili kaybedip mat olabilirsin.

şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Paul(bir adet papadan bahsedildiğini varsayarak devam ediyorum), kendi döneminin bozulmamış(kaymaya/değişime uğramamış) Galile Yahudilerinin dünyasında, yüzyıllar boyunca süregelen ve yeni ahit'in, İsa'yı tamamen yahudilik konsepti içerisinde yorumlayan ve kesinlikle karizmatik olan kısmını göz ardı etmeyi tercih etti. perfectly at home tabirini vatikan ve etki alanı olarak düşünüyorum.

dolayısıyla, eliyah benzeri karizmatik peygamber vinyeti ile isa, hakikatin tüm özelliklerine sahiptir.

(yatırım tavsiyesi değildir.)

Beklendiği gibi Paul konuyu ihmal etti ve bir başkası yeni ahitin yüzlerce yıllık serüveni boyunca gözlemlenen en net ihmallerden biri olan, isa peygamberin, kendi çağındaki Galilean yahudileri tarafından yapılan en değişmemiş yorumlarının tam olarak yahudi konseptiyle yapılmış tefsirlerle örtüştüğünü gözlemledi.

önce güldüm
sonrasında sıkıntı yapma olur böyle vakalar beterin beteri var caaaart diye gaz çıkarsn daha mı iyi fermuar gene istemsiz senden bağımsız olur yani.

bende de var böyle bi pantolon. yandan fermuarlı ve fermuar açma kapama zımbırtısındaki bozukluk sebebiyle kendiliğinden açılıyor. giydikten sonra o zımbırtının hemen altına iğne takıyorum. valla o riski alıp pantolon giydiysen ne bekliyodun ki?

Fermuarı değiştir.

Ne olacak ya, sen de gul gec.

:)))
Fermuar değişimi yada fermuarın deliğine minik çatal iğne takıp kumaşa tutturmak. Ama oturup kalktıkça çatal iğne açılıp düşebilir, batabilir.

Düğmesiz, dikişli boxer giymekle başlayabilirsin.

"çocuğun canı sıkılmış hocam, keh keh keh" deyip geyiğe vursaydın.

demişler yukarıda, beterin beteri vardır, bir anda tutamayıp "zortike" diye bir ses çıkarsaydın ne olacaktı?

o pantolonu hemen at, vakti zamanında böyle bir pantolonla tanışmıştım.

yapıcak bişey yok, beyaz don giymediğin için dua et, en azından fermuarları açık ama karizma çocuk siyah giyiyor deyip 2 gün sonra hiç bişey hatırlamazlar.

Komik mi ki gülmüsler buna?
Fermuar inebilir, normal. Buna gülmek gerizekalilik.

fermuarın ucuna şu anahtarlıklara takılan yuvarlaklardan takıyorsun, sonra o yuvarlağı pantolonun düğmesine takıyorsun. bir daha pantul açılmıyor. geçmiş olsun.

ben sana doçent olamazsın demedim adam olamazsın dedim diyip üste çık

Anahtarlıgın yuvarlAk halkasını fermuar baslıgına tak fermuarı cek halkayı pantolonun dugmesıne gecir ve ılikle sorun cozulur

www.random.org

python ve gtk ile 2-3 dakikada yazilir. hazirini bulmak bence zor.

Tarayicida Google'a random numbers generator yazin, Google'in kendi generator'u cikacak. Orada sayi araligi verip sayi uretebilirsiniz.

Chrome penceresini de iztediginiz gibiboyutlandirabilirsiniz.

Excel

Al sana yaptim hemen, yeni pencerede ac, pencereyi kucult istedigin kadar sonra ekranin sag alt kosesine surukle oradan kullanirsin (cunku benim browser'da pencere belli bir boyuta kadar kucultulebiliyor sadece): pste.eu

Edit: 1-100 arasi istemissin, ilk yolladigim 0-99 arasi, 1-100 istiyorsan bunu kullan: pste.eu

/dev/random

@robokot, teşekkürler.

haha ben de son zamanlara dair duvardaki gizli fare deneyini merak ediyorum

Bir tane Adam vardi kardesi bu adamin evine cokmustu vekaletnameyi kullanip, intihar etmeyi vs dusunuyordu en son dava aciyordu.! Ne oldu acaba

komşusu tarafından balkonuna soğan fırlatılan biri vardı soğanı napsam diye soruyordu. o soğanın akıbetini merak ederim ara sıra.

babasinin gay oldugunu ogrenen vardi.

2011'de acilmis duyuru, birkac ay once uplanmisti ama duyuruyu acan ortalarda yok.

evine oda kiralamak bahanesiyle kız atmaya çalışan abazan bir tip vardı, 1 ay falan oldu sanırım.

Evet o fare ne oldu foto koysa ya ben düzeneği çok merak etmiştim

benim bildigim en efsane ve sonunu merak ettigim duyuru bir arsivcinin duyurusuydu.
elemanin elinde eski tv programlari arsivi vardi, ama kimsede olmayan programlar.
100 bin liraya satisa cikarmisti arsivini

kelime aslında bu kökten gelmiyor ama eloborate ve fluent olan bir durum düşün, etkileyiciliği net oluşunda gizli olsun. güçlü yönü berraklığı, netliği, vurgusu, anlaşılırlığı

bana bunları çağrıştırıyor ama hiçbir zaman sık kullanmadım
hikayeleştirme kısmıyla ilgilenmiyorum :)

bir şey hissetmezdim. önce ben onu öldürürdüm.

hic bir sey hissetmezdim, kendimi korumak icin gerekenleri yapardim, gerekirse kacacaksin, gerekirse oldureceksin.

@der meister sende guzel sallamissin guzel kardesim.

güzel diyorsunuz da kozların eşit olmadığı durumdaki ruh halinden bahsettim ben. mesela boğazınızda bıçak dayanmış, kafanızda silah vs.

Doğmak gibi işte? Doğmak bu kadar kolayken ölmek çok zor olsaydı dengesizlik olurdu.

doğmak kolay mı? bence doğmak zor, 9 aylık bir gelişim sonrasında acı içinde doğuyorsun, 9 ay boyunca ebeveynlerin senin sağlıklı olman için didinip duruyor, neresi kolay? ölmek ise anlık bir şey. pat bitti gitti, bir anda yoksun, duyguların, düşüncelerin, hayallerin hepsi siliniyor.

bir kere yaklaşır gibi oldum, bir parkta arkadaşla oturup sigara içerken 3 tane barzo önümüzden geçiyordu gürültülü konuşarak, ben kafamı kaldırıp bakınca bildiğin "ne bakıyon gardaş" modunda geldiler, bir anda oldu her şey, ayağa kalktım en öndeki yakama yapıştı, arkadakilerin bıçak çektiğini görünce benim arkadaşa koş dedim, elimdeki sigarayı adamın gözüne doğru bastırıp topukladım. gözüne geldi mi gelmedi mi bilmiyorum umarım gelmiştir, kalıcı bir hasar vermişimdir. şimdi burda anlatırken kaç tane kelime kullandım ama aslında 4 - 5 saniyede olup bitti hepsi. ne düşündüm? o an hiç bir şey, otomatiğe bağlanmış gibi arkadakilerin ellerinde tuttukları emanetleri görünce bastım sigarayı. tam olarak senin kastettiğin olay değil belki, sen daha çok kaçma imkanının olmadığı kişinin düşünmek için fırsatının olduğu bir olaydan bahsediyorsun sanırım.

bir kişi kendisi ölmedikce, yani ölmeyi kendi benliği ile tecrübe etmedikce yaşamda ölünüp ölünmediğini bilemez
bunu tecrübe edip bize aktaran hiçbir kimse olmadı

aynı şekilde bir kişinin etrafında birinin ölebiliyor olması dahi kendisinin ölebileceği anlamına gelemiyor çünkü her birey evrende bir gözlemci

ölmek ve ölünce kalanların yaşamlarına devam edeceği inancı yalnızca bir inanç, bir sanrı, budizme veya yahudiliğe inanmak kadar desteksiz bir insan öğretisi, bu konuda insanların vardığı akıl birliği yalnızca bu durumu hiç tecrübe etmeyen atalarımızdan gelen bir insan öğretisi, ve muhtemelen yanlış. öğrenilenlerin neredeyse tamamı yanlış olduğu düşünülürse ölmek muhtemelen sanıldığı gibi bir sonuca varmayacak.

yani ölmek kolay diye düşünmeyin. muhtemelen sanıldığı gibi işlemiyor, muhtemelen bu gizem aynen doğmadan öncesi gibi hiç hayal edilemeyecek bir şekilde işliyor

verilen örneklerle tam olarak aynı kategoride değil (yani belli bir kişiyle tartışma ve yüz yüze gelip başıma silah dayanması türünden değil) ama ana haber bültenlerine çıkan bir pkk saldırısına nöbet tutan asker olarak dahil olup, nöbet tuttuğum yere epey mermi isabet etmiş, başımın kıçımın yanından mermiler geçip durmuştu.

açıkçası anlık bir adrenalin patlaması yaşayıp, duruma adapte olup başka bir şey düşünmeden nasıl hayatta kalırıma uğraşıp, canıma kast eden biri o an karşıma çıkarsa o beni vurmadan ben onu nasıl bertaraf ederime odaklandım.

Duygusalligi tutuyordur size oylesi denk gelmis demek ki.

Asik olabilir

duyuruda gördüğüm en güzel sorulardan biri bence bu. kendi adıma cevaplıyım, çünkü ben de bunu yaptığımı fark ettim. ben kadınların ellerini seviyorum ve belirli bir karakter gösterdiğini düşünüyorum. çocukken de annemin elleriyle oynarmışım hep bana elini verirmiş ben saatlerce oynarmışım.

kadında el, bilek(ayakta da elde de), sırt ben de çok severim. sırtın kötüsünü görmedim ama eller çirkinse bi hevesim düşer.

hemen uyuyakalmamak için.

Oral dönemle alakalı psikolojik bir açıklaması olabilir.

İlgili arkadaşlar vardır belki böyle araştırmalardan haberdar olan.

bence ilgili görünmek için yapanlar çoğunluktadır. özellikle el beğenme konusu erkeklerden çok kadınlarda yaygın diye biliyorum ben, sizin gruptaki herkesin bu tip sıradan olmayan biriyle karşılaşmış olma ihtimali bence daha düşük. el falına inanan da vardır belki içlerinde, o da mümkün ama ben bu konuda zampara arkadaşlarımdan bir "pattern" oluşturacak kadar çok bişey duymadım.

benim de gönül ilişkisi değil de, ons, fwb ya da fuckbuddy gibi daha takılmalık birlikte olduğum kadınlarda hepten götünü döndü yattı öküz olmasın diye seks sonrası ilgilenmek için çeşitli ilgi gösterme hareketlerim oluyor. bunları özellikle yapmıyorum, o an ortam nasıl gelişirse; elini tutup incelediğim de olmuştur. tabii bahsettiğin gibi bişey arama modunda değil. evde azar yerken halı deseni incelemek gibi bişey gibi diyebilirim sanırım, tam anlatamadım.

gönül ilişkisinde böyle olmuyor mu, fark ne konusuna açıklama getirmek için: gönül ilişkisi olunca o eli öpüyorsun kokluyorsun zaten. yani herkes böyle yapmaz da, işin içinde daha yoğun duygular varsa böyle "tuhaf" şeylerdense daha sevgi ve duygu gösterici eylemlerde bulunuyor insan.

edit: estetik de olabilir sebebi ama bahsi geçenlerin elleri incelenecek kadar güzel mi bilmediğim için bunu katmadım.

estetik diye bence. bunu daha önce düşünmemiştim ama güzel tespit. ince kemikli eller parmaklar sırt falan öyle estetiğini incelemek hoş

henüz karşılıklı tatminler yaşanmadan bakılanları samimi bulmuyorum

yedi kat göğü ve yeri yaratan tanrinin ustune yemin ederim ki duyuru tarihindeki en iyi soru

elle ilgili o bahsettiğin şeyleri yapmak çok hoş, çok severim. öpmek de öyle.

ayrıca yüze de çok dikkatli bakarım çünkü herkesi ezberlemeye çalışıyorum. sevilen kadın özelinde düşünürsek, her detayı ayrı mutlu ediyor. bir süre sonra; aaa kaşının kenarı, göz bebekleri, orası, burası, şurası ne güzel diye düşünmeye başlıyor insan. ayrı kalındığı sürede de unutmamayı sağlıyor bir yandan.

ek: ben de söylemeden edemedim: bayağı iyi tespit/soru.

o işin doğrusu sevişmeden sonra değil önce yapılandır. bi çeşit ön sevişme gibi düşünmek lazım. sonra yapanlar unuttuğum bişey kaldı mı diye düşünüyor olabilir heralde galiba sanırsam.
bu neden yapılıyor sorusunun cevabı ise bir arayış/arama olabilir. peki aranan şey nedir?işte orası bir muamma.

ağır aşıklar yapar.aşk işte.bebek gibi, bakarsın seversin.

çok güzel şeyler çünkü kadınların elleri, yüzleri. mümkün olsa da hep izlesek.

1- böyle tam olarak anlam verilemeyen hareketler yapıp sonra bana bir getirisi olma ihtimali çook az bile olsa, ismim geçmicek olsa bile, kadın kadına toplanıp yaptığım bir şeye dair konuşacak olduklarını bilmek haz veriyor. sorduğun şeyler de onların en basiti. çünkü benim anlayabildiğim kadarıyla kadınların bu ve benzeri şeyleri (yani aha böyle diye bariz açıklaması yapılamayacak, müphem, sebebi sonucu belirsiz hal ve davranışlar) mistisize etmeye daha meyyal bir zihinleri var. çene kemiğinin etrafını hafif hafif ısırırım mesela seviştikten sonra, hiçbir sebebi yok ama hem garip hem açıklamasız bişey olmasından ötürü özel hissettirdiği söylüyo sevgilim.

2- viral reklam oluyor, bu reklam sadece bir kere işime yaradı ama olsun. bir birdir.

3- (bu diğer erkeklerde nasıl bir fikrim yok) boşaldıktan sonra kısa bir süreliğine kadın bedeni algımda cinsel uyaran olmaktan çıkıyor. sadece ööyle bakıyorum boşluğa bakarmışçasına; bu da her istenildiğinde erişilebilen bir kafa değil. gökyüzüne/boşluğa, bulutlara bakmak neyse kadının sırtına, yüzüne, kıvrımlarına... bakmak da öyle oluyo. hiçbir şey düşünmeyebiliyorum.

4- bakılmak (taciz mevzubahis değilse ya da psikolojik sorunları yoksa); ya da sevdiği biri tarafından bakılmak diyeyim; herhangi bir kadının hoşuna gider. istisnası var mı bilemiyorum ama ben rastlamadım. burada da bir özne-nesne (av-avcı diyeyim mi) ilişkisi oluştuğundan bir nevi sonrası belirsiz, heyecanlı bir oyun oynuyoruz demek oluyo bu. eğlenceli oyun, sonra arkadaşlarıyla da hakkında konuştukları bir oyun.

evet milletçe hasret kaldığımız duygular oluşu bir etken olabilir ama bence daha kuvvetlisi sizin duygusal eğilimlerinizle ilgili. ağlayacak kadar bir konuya benzetemedim

ağlayamayan çocuk yetiştiremez.
iyi yapmışsınız.

evet, insanlığa aç kalmak bu. ve evet, daha duygusal anlarımızda böyle şeyler olabiliyor. bana yabancı bir his gibi gelmedi yaşadığınız. yani olur olmadık bir an vurabiliyor ama muhakkak bir nedeni de oluyor.

böyle bir şeyle ne zaman karşılaştığınız, neyin ne kadar biriktiği etken oluyor vs ama bu bir toplumun profilinden ufak bir kesit sonuçta ve yaratacağı izolasyon, yadırgama duygusu üzerine, mağdur edilen kişiye sempatiyle yaklaşanlara tanık olunca hasıl olan "yalnız değilim" duygusu falan... gayet normal şeyler. insanlar ruh hastası. çağ garip. ya hissedeceksiniz ya hissetmeyeceksiniz. ya da görmemek duymamak için akla karayı seçeceksiniz. duygusal olarak sağlam durumda olmayabileceğinizi ben de düşünüyorum ama sinirlerinizin genel anlamda bozulmuş olabileceğini düşündürüyor bana daha ziyade, gelip geçici bir dönemden ziyade ilgilenmeniz gerekebilecek bir şey gibi geldi bana. durum şayet buysa bile, insanı gerçekten kanser ediyor bunlar ve işin bu tarafını normal buluyorum ben.

insanlığı yemeseniz iyiymiş.
insanlığa hasret kalmak da bir seçenek olabilir bu tür durumlarda:)

o mülklerin hepsini araplar alıyor sadece insan olarak aramızda olduklarını düşünenler bu işin ciddiyetini anlamıyor işte

cevap basit.

Çünkü başka iş bilmşyorlar. mikroçip mi üretsinler? kafa ona basıyor.

O evler birileri yaşasın diye yapılmıyor temelde. Soğuyan kapitalin sirkülasyon için kaçış yaptığı bir sektör sadece. Yani o binaları gördüğünde aklına bir yaşam alanı gelmesin maddeleşmiş sermaye bloklarından bir farkı yok. İspanyada inşaat krizinden oluşan hayalet şehirleri hatırla. Tipik verimsiz yatırım örneğidir ayrıca.

para para!
konut fazlası var, hala bina dikiyorlar.
babasının hayrına bina yapmaz kimse.
suudiler, katarlılar mülk manyağıdır. alıyorlar. bizimkiler de satıyorlar.
fazla ağırlıktan çökene kadar yüklenecekler istanbul'a.

suudi, katar, genel olarak arap +1

öyle batırdılar ki ülkeyi. sonun nereye varacağına dair yazılabilecek birkaç şey var ama son istanbul ziyaretimde yaşadığım afallama yüzünden bunu pas geçeceğim.

bu işin sonunu yokuşa sürüyorlar. hiç gerek yokken. sonuç onların dönemine gelir ya da gelmez. ancak suudiler de bitti (katar'ın doğalgazına el koymak için çevirdikleri dolap zaten işi ayyuka çıkardı), sıcak para da bitti, üretim ekonomisi şart, baas ağırlıklı avrasya'ya girip de karşıdevrimci ajandanı sokuşturmaya devam edemezsin. ecnebiler ne demiş, kekini ya yiyeceksin, ya saklayacaksın, ikisini birden yapamazsın. bu yüzyıl ortadoğunun rönesansına ve siyasi islamın bitişine sahne olur da arada insanlar, hayatlar, doğa heder oluyor.

yuto'nun dediğine de katılıyorum bu arada. ancak alıcılar arasında ciddi ölçüde arap var.

satışlar azaldı götleri tutuştu reklama abanıp elden çıkarmaya çalışıyolar gibi geliyo bana

@yuto doğru tahmin. satışlarda büyük düşüş var. özellikle kentsel dönüşüm işi yapan müteahhitler patır patır patlıyor bu ara. bir doygunluğa ulaşılmış durumda.

onemli olan, onemli olan seyi onemli tutmak.

Ana düşünceden uzaklaşmamak için yapılması gereken ana düşünceye bağlı kalmaktır

Üstteki de doğru

Asıl olan aslın kendisini korumaktır.

cümle manasız. main thing to keep the main thing is the main thing denseydi yukarıdaki arkadaşların dediği gibi çevrilebilirdi.

dantellinin dediği gibi orda is eksik gibi geldi ama yanlış diyecek kadar emin olamadım

çünkü olayı anlatınca normalleştiriyorsun. olay normalleşince rahatlıyorsun.

Hiç kimseye bir şey anlatmayan bir insan olarak geçenlerde bütün dürüstlüğümle bir daha görmeyeceğimi düşündüğüm birisine kendimi açtım.

Hayatımda hem stresin bir nebze de olsa azaldığını hem de olayları, düşüncelerimi, hareketlerimi tekrar değerlendirmemi sağladı.

çünkü insanlar kendi evrenlerinin ortak kabul görmüş gerçekliğe yakınlığından emin olamadıklarında, kendisini haklı bulacağına inandığı bir kişiye anlatma yöntemine başvurarak, genel kabul gören gerçeklik ve kişinin kafasındaki gerçekliği benzeştirmek ister böylece haklı olma ihtiyacı tatminlik yaşar

Kime ve neden anlattığına bağlı. Aktif olarak ve empati yaparak dinleyebilecek biri ise anlatmak tahatlatanilir. Birinin destekçi olması belirli problemlerle baş etmeyi kolaylaştırabilir. En azından soruna bir de dışarıdan bakıp aslında içinde büyüttüğün kadar dev gibi olmadığını görebilir. Çözüm bulmanın ötesine geçip akıl verme zevzekliğinde bulunacak, seninle empati yapamayacak biriyse, "Hay dilimi eşşek arısı soksaydı" pişmanlığında da olabilir insan. Bir de anlatmak için hazır olmak lazım, insan her an anlatamayabilir ya da o an farklı bir ruh halinde de olabilir. Bunlar sorunun devam etmediğini göstermez.

Bir de şu var. Uzun zamandır süregelen bir şeyse, insanlar çözüm önerirken senin taa en başından başladığın noktadan başlayabilirler. Yani sen onu otuz kere yapmış ama sonuç alamamış olabilirsin ama ilk akla gelecek şeydir ve hemen onu söyleyebilirler. İnsanların senin derdinle ilgili o anki durumu yakalaması için senin aklına gelen çözümleri üretmeleri gerekebilir. O arada "He anam, o benim aklıma gelmedi sanki" dememek önemli. Karşındaki kişi senin olduğun yollardan geçmedi, henüz senin derdinle yeni tanışıyor ve sana yetişmesi için senin tecrübelerinin ya bir kısmından ya da hepsinden geçmesi gerekiyor.

Katarsis

bana genelde iyi geliyor. neden? çünkü birincisi, anlatırken bir anlamda o olayla yüzleşmiş oluyorsun. canın mı sıkkın, sevgilin mi terk etti, bir işin mi ters gidiyor... bunu karşındaki kişiyle paylaşırken olabildiğince somutlaştırmış oluyorsun. bazen kendi kendine düşünürken aklına gelmeyen bir fikir veya yön çıkıyor ortaya, sorunu çözmen ya da en azından anlaşılabilir hale getirmen kolaylaşıyor. "abi biz kokaini normalde bizim kamyonların taşıdığı çekyatların içine saklıyoruz, durdurmuşlar üç tanesini, yarım ton kaybettik" gibi bir sır veya bana karşı koz olarak kullanılabilecek bir şey olmadığı sürece ben her problemimi paylaşmayı seviyorum açıkçası - hatta bu yüzden çok memnuniyetsiz ve mızmız olduğum düşünülür. yanlış değildir belki ama benim paylaşmamın sebebi her şeyin dayanılmaz acı vermesi değil; çoğu insanın aksine paylaşmayı sevmem ya da paylaşma konusunda o kadar katı olmamam. herhangi birine de anlatabilirim mesela, illa yakın arkadaş olmasına gerek yok. mühim olan paylaşmak, karşıdaki taraftan ziyade.

paylaşmak en başta yaralıyor aslında. çünkü o canını sıkan şeyin olanca gücüyle üzerine geldiğini hissediyorsun anlatırken. yine yoğunlaşıyor, yine canını sıkıyor. hele ki karşıdan olumsuz bir tepki alırsan daha da üzülüyorsun. ama uzun vadede bu bence daha iyi. acıyı kalbime ya da aklıma gömmektense, o ilk sağlam darbeyi yiyip, zehri akıtmayı tercih ediyorum. sevgilim mi terk etti? bir ay boyunca toplamda 200-300 mail atıyorum kıza. word'e döksen 100-150 sayfa yazı çıkar. ama sonuç olarak kafamda hiçbir şey kalmıyor. söyleyebileceğim her şeyi, yapabileceğim her şeyi yapmış olarak terk ediliyorum. "bu iş benden çıktı"nın psikolojik rahatlığı oluyor. terk edilince "TAMAM O ZAMAN SİE" diyen adam bir ay sonra özlemeye, "bir şeyleri değiştirebilir miydim?" diye düşünmeye başlıyorsa, ben ayrıldıktan sonraki bir ay kendimi paralıyorum ama sonrasında onu arkamda bırakmış olarak devam ediyorum. yani arkada bırakmış olarak değil de, uzun vadede yaralamayacak diyelim. "bu iş bitti, bitirdim" diyebiliyorum.

beni bu yüzden rahatlatıyor. bir de ben yazmayı, anlatmayı seviyorum. karakter meselesi biraz. nasıl desem, bendeki depo küçük... insanların kimseye anlatmadan saklayabildiği şeyler olabilir. ben o kadar güçlü değilim. paylaşmam, atmam, kafamı boşaltmam lazım. delireceksem de en azından insanlar neden delirdiğimi bilsin, ne olduğunu görsün istiyorum.

şöyle bir şey var: dertlerini fazla insanla paylaştığında biraz savunmasızlaşıyorsun. çünkü zayıflığını, seni neyin üzdüğünü, mental anlamda ne kadar dirayetli ya da aptal olduğunu vs. çok fazla insan görmüş oluyor. üstelik sürekli insanların kafasını skiyor olmak da cabası. bunu da kendimce biraz daha cesur olarak çözdüm, yani kezo tribi gibi biraz ama "ben böyleyim kardeşim, seviyorsanız böyle sevin; kimseyi zorla tutmuyoruz" havasındayım.

çok şükür ki şu kısa hayatımda (23) bu konuda sorun yaşamadım, tek bir insan bile durum ne olursa olsun bana gelip kendisine anlattığım şeyle canımı yakmaya kalkmadı. kendi çapımda "modern zaman kekesi" olmaya çalışıyorum. sevdiğim insanlara yakınlık göstermekten, onların yanında olmaktan, onlarla kendimi paylaşmaktan çekinmiyorum. şu zamana kadar da gördüm ki insanlar buna değer veriyor, belli bir noktadan sonra onlar da senin yoluna giriyor hatta. iyi bir arkadaşım, iyi bir insanım vs. diyemem ama hayattaki en büyük mutluluklarımdan biri, normalde bayağı sert mizaçlı ve duvar gibi bir herif olan ukraynalı arkadaşımın bana sarılıp "herkesin senin gibi bir arkadaşa ihtiyacı var" demesi. bildiğin iki tane koskoca adamız. çok mu samimiyiz? sayılmaz. ama sonuç olarak bu adam bir şey olduğunda gelip bana anlatıyor. ben ona anlattığımda "mna kodumun delisi" demiyor. birbirimiz için bir çeşit acil çıkış gibi bi' şey olduk yani.

seviyorum ben böyle şeyleri. bunlar parayla, tecrübeyle alınabilen şeyler değil. içmeye, dolaşmaya çıkacak insan bulursun mesela. duyuruya yazsan bile. ama işte "iyi ki varsın" deyip sarılabileceğin ya da sana sarılabilecek insanlar kolay bulunmuyor. böyle insanlar kazanabilmek için de fedakarlık yapmak lazım bence. kimse gelip sana en derin sırlarını anlatmaz. o yüzden ben kendimce inisiyatif alıyorum. ben sana güvendim, kendime yakın buldum; bu da benim skim hüsnü deyip, yakınlık gösteriyorum. şu zamana kadar bundan asla pişman olmadım. karşı tarafın yaptığından bağımsız olarak, olacağımı da zannetmiyorum. ben buyum. aptal değilim, kimseye "anlatılmayacak" şey anlatacak halim yok.

gerçi böyle yazınca da anlatmayı seven samimi bir arkadaştan ziyade, insanları manipüle edip küçük çocukları şeker vaadiyle kandıran şerefsiz biriymişim izlenimi uyandırdım ama demek istediğim anlaşılmıştır sanırım. hem belki de öyleyimdir zaten, mühim olan niyet değil sonuç bence...

well lets start the insanity then!
i.hizliresim.com

görürsem artırabilirim

yaptım oldu.

ses ifşası oldu sanki bi ara

ben başlıyorum.

bit.ly

gelen olursa yapabilirim :)

+1

bıktırdı bu ifşalar da. gidin flört sitelerinde takılın.

Ay yapmayın uyuyacağım ya ne zaman bu halde olsam yapıyorsunuz en merak ettiklerimi kaçırıyorum :/

ilgi ihtiyacınız hiç bitmeyecek mi :(

olm bi bildirim mekanızması yapın ifşa başlayınca telfona bildirim gelsin parası neyse vercem :D

yapak.

buradan ayçaya bir alkış gönderiyoruz. oh be hareketlilik oldu duyuruda.

@dedi ayca, mavi saçın gitti mi yoksa fotoğraf renginden dolayı mı belli olmuyor?

Ayça Erasmus'ta partilemiş kız tipi. :)

Edit: Dalga geçmedim yahu. Asosyalim diyorsun ama asosyal görünmüyorsun demek istedim.

@oddyseus renkten dolayı. muhtemelen akmıştır o sırada, her zaman mavi kullanamıyorum yıkadıkça yeşilimsi oluyor. fotoğraf da siyah beyaz olunca sarı/kumral gibi çıkmış

@dissendium partileMEmiş kız. pls. ;_;

dalga geçilecek bir tarafı yok yahu. asosyalsem asosyalim napayım. eğlence anlayışım illa kusana kadar içip, ışıkların yanıp söndüğü bir mekanda zıplamak mı olmalı?

ben de varım.

d1212.hizliresim.com

10 saniye arayla iki ifşa vardı ikisi birden niye sildiler nasıl 10 saniye arayla geldi onlar öğrenemedim

Valla ben iphone umla gelen şarj aletini 3.5 sene kullandım, sonunda çok yıprandığı için değiştirdim. Tekrar yenisini aldım 100 tl gibi bi fiyata ve 1 yıldır sorunsuzca kullanıyorum. Orjinal olmayan ürünler ya telefonun çok ısınmasına yol açıyo ya da telefon hata veriyo.

Sonuç olarak paraya kıyıp orjinal almanızı tavsiye ediyorum

son duyurumu okur musun?
eksiduyu.ru

Ya hemen götür hemen

internetten vet telefonları bulursun, deneme yanılmayla yakında bile bulursun, ama açık yer zor. sizin oralar ciks yerler gerçi.

gerçi ciks yer olmasa ne? götürücen valla.. yolu yok başka.

İç kanama bile olabilir, köpek ısırığı çok tehlikeli, ölümcüldür. Hemen götürün. :(

(bkz: 7 gün 24 saat açık veteriner klinikleri veritabanı)

yeşilköyde ve bahçeşehirde 24 saat açık veteriner var

Ucuz kurtulmuş. Geçmiş olsun.

Nasıl kedinin son durumu iyi mi?

iç kanama, kuduz, iç organlarda bir şey, iltihap, tetanoz...
hemen götürsen iyi olur. kuduz sana da bulaşabilir.

www.youtube.com

The Great Gig in the Sky
www.youtube.com

ya da Space Oddity
www.youtube.com

god is an astronaut'un tüm şarkıları.
özellikle tempus horizon
www.youtube.com

www.youtube.com

esaretin bedelinde opera sahnesi var.

www.youtube.com

tam da venusun uzerinde koltukta uzanmis ayaklarimi merkure uzatmis gunesi izlemek isterdim o muzikle. ama korkmayin gunes gozlugu var bende, ciplak gozle bakmiyorum

m.youtube.com

Space Oddity+1

merveyasar + 1

mono - a speeding car

durun yahu, benim dünyamın arka planında zaten o çalıyor...

Gustav Holst'un Gezegenler suiti ya da God is an Astronaut.

aklımıza direkt klasik müzik geliyor ama ben bunu da dinlerdim www.youtube.com cenneti çağrıştırsın :)

vallahi 2008'de nasa, deep space'e across the universe yayini yapmisti. hani oralarda kimse varsa evrenin backgroundinda bunu dinlediler. bence pek de guzel olmus.

www.youtube.com

Anathema - one last goodbye
Veya
Rhcp - californication.

hareket ettiginiz surece 2.

araba dizelse korkma, 2 viteste stop etmesi için duracak kadar yavaşlaman lazım. tabii arabadan arabaya değişen bir şey bu, o yüzden boş bir yolda 2. viteste arabanın hangi şartlarda stop ettiğini, hangi şartlarda titreme yaptığını deneyimleyip ona göre karar verebilirsin.

benzin mi dizel mi?

araç benzinliyse yokuşta olmadıktan sonra 1. vitesi sadece kalkış için kullanabilirsin, onda sıkıntı yok. vites uygunluğunu da hıza göre değil devire göre algılaman lazım. aracı titretmeyeceksin işte.

hocam eğer tecrübe sahibiysen, tam da senin durumunda uygulanan bir sürüş tekniği var. (ki bu soruyu sormandan biraz daha tecrübelenmen gerektiğini düşünüyorum). hell n toe, taktiği var ralli pilotlarının kullandığı. 3-4 saniye uzunluğunda, internette de nasıl yapıldığını anlatan yavaş çekim videolar var bunlara bak derim.

Viraja yaklaşıyorsunuz. Sağ ayağınız ile frene basarken sol ile debriyaja basıp vitesi küçültün. Bundan sonra sağ ayağınızın topuğuyla veya yanıyla (sağ ayağınızın burnu hala fren üzerinde kalacak şekilde bileğinizi bükerek) gaz pedalına hafifçe dokunup motoru hızlandırın ve debriyajı bırakın. Evet hepsi bu.. Böylece darbesiz ve yumuşak bir şekilde vitesinizi küçülttünüz.

bu tamamen aracın marke modeline (vites aralıklarına), hızına ve yolun eğimine bağlı olarak değişir. bir standardı olamaz. mesela yeni 1.16 dizel motorlarda tümseklerden geçecek kadar yavaşladıysanız araba saçma şekilde 1. vitesi istiyor ama ille de genelleme yapmak gerekiyorsa çoğunlukla 2. vites daha uygun kalır

2'de debriyaja bas, yavaşla dön toparlayınca da kaldırıp debriyajdan gaza bas bu kadar basit. stop etmez giden araba öyle lank diye çekmezsen.

Benzin lpg.

Stop ettirme korkusu haricinde donusten sonraki hizlanma berbat oluyor 2' de olunca. Devir 1200'e kadar inmis oluyor mesela 1200-2000 arasi yillar geciyor sanki gazi yemiyor. 2000'Den sonra hissediyorum gaza bastigimi. baska araba kullanmadim benim arabada olabilir sikinti

Hell n toe beni asar hocam :-

www.youtube.com sürücü dediğimi 11. saniyede yapıyor dikkatli izleyin. Siz bunun yavaşını düşünün, yani pilot 1 saniyede bunu hallediyorsa siz bunu 4-5 saniyede yapsanız da kafidir. Tam virajın iç kısmında stop ediyorsunuz muhtemelen, bunu yapın ve virajdan hızlanarak çıkın.
Vites küçültmeden dolayı oluşacak ve viraj dengesini bozacak motor freninide (yağmurlu havalarda çok tehlikeli oluyor) önlemiş olursunuz. Bir taşla 2 kuş, mis gibi :D

Ben sorununuzu daha ince sanmıştım. yoksa araba gitmiyorsa yetmiyorsa vites küçültün. Bu kadar basit. ya da otomatik bir araç alın.

Donerken stop ettirmedim henuz sadece devir cok dustugu icin stop eder mi lan diyorum donerken onu sorun ediyorum. Video harikaymis bu arada

bir şey söyleyeyim; araç çok az da olsa belli bir hıza giderken, boşta stop etme ihtimali, viteste stop etme ihtimalinden daha çok. vitesteki arabanın stop etmesi için rölanti devrine inmek gerekir (çoğu araçta bu 800 devirdir). diğer durumlarda mesela 2. viteste iken gazı komple bırak araç istediği kadar yavaşlasın, 1000 devrin altına indiğinde sabit devir ve hızla gitmeye devam eder. stop etmek için rölanti devrinin altına inecek kadar frenlemek lazım. bu bir anlamda durmak demek.

arabayı boşa almak tehlikelidir, boşta viraj dönüldüğünü ilk defa duyuyorum, yapılamayacak en büyük hata araba hareket halindeyken hele bi de viraj dönerken boşa almak olur(kırmızı ışığa yanaşma haricinde) aracın hakimiyetini kaybedersiniz elinizde sadece fren kalır bu da kaza yapmaya sebebiyet verir, misal viraj dönerken boşa aldınız sağ viraj dönüyorsunuz diyelim arabayı boşa aldınız tam dönerken sol yanınızdan aracın hakimiyetini kaybedip size doğru geldiğini düşünün veya da boşa alıp dönerken karşınıza bir araba çıktı ve çok ani hareket etmeniz gerekti, gaza basıp manevra yaomanız gerektiğinde vitesi boşa aldığınızda ışık görmüş tavşan gibi kalırsınız.

trafikte böyle şeyler yapmayın, güvenli sürüş için araç her zaman hakimiyetinizde olmalı, sizin için ve trafikteki bizler için.

edit:viraj derken dönüşleri kastettim soru soran arkadaşın dediği gibi viraj ifadesini kullanmam yanlış oldu.

normal yolda virajda ikinci vites olabilir ama sokak kösesi dönerken 1. vitese atmaniz gerekli. Sokak kösesi dönerken trafik kuralarini dikkate alirsan normalde önce durup sonra devam etmen gerekli (cocuk, bisiklet felan cikabilir). Türkiyede bu durum bircok durumda uygulanmiyor, o nedenle en kötü ihtimalle iyice yavaslayip dönmelisin, bu durumda da 1. vitese atmalisin. 2.vitesle dönersen araba cok az daha hizli dönecektir ayagini gazdan ceksen bile, bu durumda hafiften frene dokunman gerekli. Frene dokunup yavaslayacaksan ve tekrar kalkista arabanin devirini alirken zaman kaybetmektense. 1.vitese al, araba motor freniyle cok fazla hizlanmadan dönsün. Dedigim gibi bu durum sokak kösesi dönerken (cünkü hiz bircok durumda 10 km/h nin altina, cok düsük devire düsmen gerekiyor), yoksa normal yolda viraj dönerken yolun seyri, hiz ve devrine göre ayarlamak zaten cok zor degil. Farkli arabalarda farkli istisnalar da olabilir, tamamen arabayi tanimak lazim.

emrahday'ın dediği gibi en sağlıklısı 1.vitese düşürmen veya dönüşün durumuna göre yarım debriyaj yapman(balatalar için iyi değil ama)

dönüş yapmadan önce hızınızı iyice düşürmeniz, dönüşü yapabilecek hıza inmeniz lazım ki dönüş sırasında frene basmayın, aynı şekilde gaza da basmayın araç savrulabilir ağrılık dağılımndan ve yol şartından dolayı.

öl lütfen.

yarım saat dayanamadım, fenalıklar geçiriyordum o dizide.

hiç konu olmasa, reyiz için bile izlenir. go go go.

doğru yoldasın

true detective'in ozelligi karakterleridir sonunun epik olmamasi bir sey ifade etmiyor.

80mi cevabı?

90 mı?

kafama takıldı ya :D çözemiyorum da bir türlü. cevabı bilsem ona doğru ilerlerim belki.

@ssyumusakg
BCD üçgeninde eşit açılar 5 derece 5 derece ayrılacak.

sonucu ben de bulamadım.

son kararım 85. başka olacağını sanmıyorum

Sanki etrafına çember çizsek çıkacak ama bakalım.

Edit: E taam işte C merkezli, BC ve CD yarıçaplı olacak şekilde bir çember çizin. Geldi sonuç.

90 çıktı kesin çözüm yayalım. muhtemelen 8 yıldır falan hiç geometri çözmemiştim doğruysa pek sevinicem

edit: sevinemedim

@üğpoıuy hiç x ve alfa ile uğraşmaya gerek yok. orada ikizkenar üçgen oluştuğu için zaten orada 60-x diye gösterdiğin yer 25 çıkıyor. diğer taraf da 25 olduğu için 110-25=85 çıkıyor.

sıradakini alalım :D

Cevap 85 gencler.

Cozum de su sekilde. abc acisindan alttan 60 derece yapacak sekilde bir dogru cikarin. O dogrunun ad'yi kestigi yere kadarki uzunlugunun ab'nin uzunluguna esit oldugunu goreceksiniz.

images1.westword.com

aslına bakarsan en kolayı çember çizmek. capitatum sağolsun çizmiş göndermiş. pratiklik sağlıyor çember. bence bi yanlışlık yok :D

Çember benim fikrimdi lütfen onu şey etmeyelim :D

yok valla ben baya unutmuşum geometriyi, soru geldiği vakit yaptım yaptım olmadı pes etmiştim.çemberle çözülüyormuş öğrenmiş oldum

ben anlamadım. çemberin ad doğrusu üzerinde TAM O NOKTADAN geçtiğini nereden biliyorsunuz? ya da o noktaya c den çizdiğiniz doğrunun 60 derece ile geldiğini nereden biliyorsunuz?

evet çember çözümünde sıkıntı var. fark etmemişim zamanında. en iyisi yine ikizkenar özelliklerini kullanıp çözmek.

Doğruluğundan emin olamadığım için en başta buraya koymadım arkadaşlara sordum kimseye yanlış gibi görünmeyince buraya da koydum. Ama hayalgücüm o çemberi çok istedi :D neyse kaldırdım :D

Gencler sagolun bombayi atip gitmisim gibi oldu resmen, cevap 85.mis. tesekkurler

ya çok yaşlı ya da eski sulukulede bi 10 yıl geçirmiş. olama mı?

El yapımı kemanlar 200 tl den başlıyor zaten fabrikasyon kemanı yeni öğrenler hariç kimse kullanmaz yani el yapımı olması pek bir değer katmaz. Sizin keman nedir bilmiyorum o kadar anlamam

son 20 yılı evde geçirdi. sulukule'yi görmüş olabilir mi bilmiyorum.

100 lira. IBAN gönder.

eşiğin kemikten olması ve dediğiniz gibi üst kısmının dar olması ve bence kemanın o koyu cila rengi yaklaşık 40 senelik eski bir el yapımı olduğunu doğruluyabilir ayrıntılar. kendi hocamınkini hatırlıyorum.kendisi ermeniydi kemanı oldukça eski ve fotograftakine oldukça benziyordu.
fakat 200 senelik olması büyük bir iddia. bu konuda buraya değil de antikacılara yada sanat tarihçilerine sormak gerekir.
orjinal eşik duruyorsa oyma motifi bile işi bilene fikir verecektir menşei konusunda.

arşesinde yorumlanacak bi iz var mıdır ki acaba?

arşe oldukça yıpranmış olmasına rağmen kemanla çağdaş olduğunu düşünmüyorum. çünkü yeni arşelerle aynı teknoloji. deri parçanın altında çentik atılmış şu işaret var: I I V
I'ların çentiksiz düz çizgi ve italik gibi sağa yatık olduğunu düşünelim.

Tartışmanın seyri turkishmusic.org'daki sezen aksu tartışmasına dönerse diye yerimi şimdiden alıyorum:

i.hizliresim.com


zorunlu cevabın: kaşarlığın kadını erkeği olmaz.

bak elaleme kaşar demeye getiriyorsun ama bak şimdi senin anana bacına kaşar deseler mesela?

kasarlik karakterle olculebilen bisi bence ve kadini erkegi yok.
atiyorum x kisisi vardir simdiye kadar 2 sevgilisi olmustur, ama orda burda
ona buna yazar, karsisindakinin ilgisini somurur, ego boost yapar vs
y kisisinin ise 10 sevgilisi olmustur ve her sevgilisine de sadik kalmistir
hicbirine yanlis yapmamistir.
x ve y arasindaki kasar olani soylememe gerek yok sanirim.
Kisaca rakamda degil, karakterdedir kasarlik.

@i ve been mistreated

sen adamın orada yazdığı kaşar ifadesindeki inceliği anlayamamışsın.

@cthulhu
sağol savundugun icin.

kaşarlık diye adlandırılmış belki ama çapkın karakterli denilmeli bence. kız erkek sadece bir cinsiyet, hayata baslarken zar atıyorsun yüzde 51 erkek yüzde 49 kız olma ihtimalin var. ama karakter baska bir şey, kadınında çapkını olur erkeğinde. erkek yapınca helal diyip kız yapınca kaşar diye damgalamamak lazım. ayran gönüllü/çapkın kızmış derim geçerim. herkesin karakteri farklı özellikle aşk meşk konularında.

ayrıca, 21 öyle ucuk bir sayı değil bu devirde yetişkin bir kadın için. bu tür damgalamalar yüzünden gizliyor cogu kişi işte, yoksa bence ortalama bir sayı.

troll'lüğün lüzümu yok.
Anneniz,teyzeniz,halanız,kardeşiniz,sevdiğiniz ya da ileride seveceğiniz kadın da bu topumda yaşıyor. Ve siz bu insanlara "kaşar" dendiğinde ne reaksiyon gösterirseniz kadınlar da aynı tepkiyi gösterir/göstermeli.
Sen,ben çükümle 3298423 kadınla beraber olup madalya almışım gibi bunu sağda solda anlatabiliyorsam izmirli kız da 21 erkek arkadaşını anlatabilir.
Dahası bir kadın sahiden kaşar ya da orospu ruhlu dahi olsa eleştirmek,yaftalamak haddimize bile değil.

samikarikaturleri.blogspot.com.tr

Orospu diye dusunup kasar demek incelikmis. Kafalara gel.

Ayrica basliktaki sorun icerikten bagimsiz olarak manasiz. "Cocuklarda sirinlik bir toplum damgasi mi yoksa gercekten var mi? Ben sirinlik algisinin sonradan olusturulmus bir kilif oldugunu dusunuyorum." Sacma olmadi mi simdi bunlar? Oldu.

@f-d sen daha güzelini yap o zaman bebeyim.

"21. erkek arkadaşı oldugunu söylemişti, ama görseniz bakmaya doyamazsınız, o kadar zarif ve kibar bir hanımkızdı."

işte şu cümleyi kuracak insan kalmadığında, ülke olarak kalkınmaya başlayabiliriz.

kafanız güzelmiş güle güle kullanın.

@lynda.com
sağol. bi milyoncudan aldım.

Daha guzelini yaptim guzelim, merak etme.

ayrica,
(bkz: senan yonetimi bunlarin sorumlusu sensin)

@fransız+1
Panpa sen nerde yaşıyorsun bilmem ama bu devir için bence iyi bile söylemiş senle kızın yaşlar kaç bilmiyorum tabii ana 25-30 yaş arası İstanbul İzmir'in göbeğinde bu işler böyle artık . Kaşarlık vs ise bu hanımkızlarımızı baskılamak ve engellemenin toplumsal bir yolu sadece.
Not: eski sevgilim izmirliydi bacanak sayılırız kanks

sadece soruya yanıt verip kaçıyorum. kimisinde gerçekten vardır ama kimi erkekte de vardır cinsiyete özel bir şey değil.

Anlamadik biz. Kasar derken nasil? 21. sevgiliye sahip olmak kasarlik degil bence. Siz erkekler hayatiniz boyunca 1-2 sevgiliyle takilip bu dunyadan gocuyor musunuz?
Kasarliktan kastini tam anlamadim gerci.

duyuru kişileri arasında özgürlüğünü doya doya yaşamış halk arasında folloş olarak adlandırılabilecek bi arkadaş. kaşar diyemeyiz , özgür bir birey.

çevresi falan hesaplanırken değil de, oraya giderken ciddi sapmalara neden olabilir.
1 derece başlangıçta küçük bir farktır ama 1 km ötede aradaki mesafe uzar.

ha 2 milyar basamak lazım mı bilemiyorum ama :) belki birkaç bin yeter :)

dostum kusura bakma ama sahan'in komedi programlarindaki dunya duzdur diyen adam gibi geldi bi an yazi.

tabii ki de metre olcme islemlerinde hassaslik artsin diye hesaplamiyorlar. ilerilerde bi kirilma noktasi ariyorlar sayilarin duzenini cozmek sonu var mi bilmek icin.

Daha çok böyle bir oranın sonsuza kadar rastlantısal şekilde gitmediğini, bi yerlerde kendini tekrar etmeye başladığını görmek için gizemini çözmeye çalışıyorlar. Rastgelelik olayının özellikle bilgisayarlarda ne kadar random sonuçlar verdiği tartışılırken pi sayısının kendi içinde tamamen düzensiz olması insanda merak uyandırıyor. Örneğin içinde senin on haneli telefon numaran bile vardır.

Bir de yaşadığımız evreni düşünürsek, milyarlarca ışık yılından bahsedilir. Hesapta sapma olmaması için yüz milyarıncı sayıya kadar bilmek gerekebilir. Bu tarz büyüklükler günlük hayattan uzak biraz, insan beyni algılamakta güçlük çekiyor.

işsizlikten kendilerine uğraş arıyorlar

100 basamağa falan bile gerek yok, dünyada/galakside yüz basamaklı hassasiyet gerektirecek ne bir ölçüm aleti ne de ihtiyaç var. @benaaymi'nin dediği gibi "çünkü hesaplayabiliyoruz".

süper bilgisayar denemeleri vs. vs. sadece pi değil buna benzer bir sürü örnek var. en büyük asal sayı falan gibisinden. bir uğraş işte, bilinmeyenin çekiciliği falan ne dersen de.

bir araba 100km yol yapıyor. 100km boyunca 1cm 1cm eksik hesapladığını düşün. 1cm eksik hesaplarsan hedefine ulaşamaz, başarısız olursun.

benaaymi, calligrapher +1. Bırakın milyarıncı, bininci basamağı evrenin ölçülebilen hacmi 39 basamak kullanılarak hesaplanıyor. Bu kadar basamak hesabının sebepleri keyif, hobi, ilgi çekmesi vb.

pi gizemini çözmek için

biraz sek votka ekleseniz?

portakal suyu ile çok hoş oluyor tadı.

sodayla karışır

kumaşına bakmam, tipine bakarım.

Markaya bakarım. Karılar markaya geliyy

Kumaştır dikiştir hic dikkat etmedim şimdiye kadar.

Baskısına bakarım, tipine bakarım. Kol ölçüsüne bakarım.

pamuklu olmasına ve kalıbına.
baskı varsa baskı kalitesine de dikkat ederim.

Pamuklu degilse almam. Ucuz diye okuz gibi terleten sentetik tshirtlerden almam bi de tipine bakarim tabii ki.

gecen lcw yuzde yuz cotton t-shirt vardı 15 tl. ucuzada cotton oluyor ama...

yazıklarından sonra hiçbir şeye bakmadığı anladım. deniyorum yakışıyorsa alıyorum. bu ara mustang t-shirtlerine taktım.

v yaka olmalı. kumaşı sert olmamalı. dandik olmamalı.

baskısı çok az ya da olmamalı.

Baskısına, rengine, pamuklu olmasına. Her zaman bisiklet yaka giyerim zaten.

ince olmamasına, inceden kastım baklava yufkası misal. ve yakasının meme ucuma kadar inmemesine. o ne lan öyle. bu nedenle sadece polo yaka giyiyorum

önce kumaşa, dikişe ve kalıba bakıyorum.

sonra boyaya. boyanın tamamen kumaşla birleşmediğini hissedersem bana sağlıksız boya kullanılmış hissi verir.

tabi gözüme çarpmasını sağlayan ilk özellikler rengi, baskısı vb. oluyor ama sırf rengi baskısı için yukarıdakilere bakmaksızın hiçbir şey almam.

denemeden de almam. vücudumda nasıl duracağı önemli. omuzlarım zaten geniş, iyice geniş gösteriyor mesela kol kısmı bol ve yuvarlak kesim olanlar.

sevdiğim/kullandığım markanın mağazasında olduğumu varsayarak;

tipi, rengi, baskısı hoşuma gidiyorsa ve boya/baskı sağlık açısından çok sıkıntılı görünmüyorsa etiketinde %100 pamuk olmasına ve nerede üretildiğine bakarım. Türkiye'de üretilmiş olması benim için artı puan ama Vietnam, Kamboçya gibi insan sömürüsünün dibine vurulan yerlerde üretilmişse asla almıyoum.

En önce görüntüsüne. Baskısı yakası falan. Sonra kumaşına. Çoğu zaman yüzde 50\50 etkili oluyorlar. Yani ikisi de iyi olmalı. Ama bazen baskının etkisi 70e çıkabiliyor.

ben düz olmasına ve kollarının tam oturmasına bakıyorum kolları bol geliyorsa imkanı yok giyemiyorum

Kumaşına, %100 koton mu değil mi öncelikle ona bakıyorum çünkü alerjik bir bünyem var, sentetik ürünler kaşıntı yapıyor. Sonra dikiş kalitesine ve kesimine bakıyorum.

Yakası ribana olmazsa tercih etmem bu arada.

cevap anahtarı

o çözlenler miydi.

optik form vardı

türkçesi "yanıt anahtarı"

Cevap Anahtarı desek, sanki doğru cevap şıklarının verildiği şeymiş gibi anlaşılıyor. ne demeli bundan başka?

al işte:

cevap anahtarı: isim Sınavlarda sorulan soruların çözülmüş biçimi (TDK)

aldatmaca kanmayın böyle ürünlere. bu tip ürünlerin hepsi 70 tl bandındadır.

15.03.2015 - 21:30 Azra şu yorumdaki tipe bakar mısın hiç Azra tipi var mı?

ayrıca yorumlardan aldatmaca olduğunu çıkartmadım aldatmaca olduğunu biliyorum

umut tacirliği. her zaman prim yapacak böyle şeyler ne yazık ki.

Almak gibi bi niyetim yoktu zaten bana da aldatmaca geldi de, emin olamadım işte.

Vay be! İnanılmaz vu! Böyle olmak için bir yıldır sert bir diyet tutmal lazımdır!

ve

Goji Üzümü alınca şimdi 51 kiloyum, düşünülemez bu! Ve kilo geri almıyorum! Ben bu kadar zayıflayacağıma inanamıyordum!

yorumları açıklıyor aslında. adamlar sitelerini google translate le yapmışlar.

onun dışında bilmemne çileği, bilmemne yağı, bilmemne zıkkımı kökü furyaları çıkıyor böyle, kilo vermek için. makul mantıklı bilimsel bir yolla zayıflamaya üşenenlere, umut satıyorlar.

göremez ama senin js çalıştıran sayfanın aktif olması alt tab yapmanla aynı kapıya çıkar. yanda başka bir bilgisayar açıp öyle baksan bakacağın şeylere?

sinavlarimiz sinifta oluyor. ben bir seye bakmiyorum, javascript kodu kendi bakiyor ve bana dofru sikki isaretliyor.

moodle'in o ozelligini bilmiyorum acikcasi o yuzden tam nasil calisiyor nasil bertaraf edilir detayli arama yapamiyorum.
javascript client tarafindan calistirildigindan manipule edilmesi kolay olabiliyor, o yuzden kesin yontemi vardir ozellikle sayfanin deaktif oldugunu detect eden bir kod parcasi icin. sey yapabilirsin, chrome/firefox eklentileri ile no-js modu acip sayfalardaki js kodlarinin calistirmazsin, sanirim o zaman sikinti cikmaz. riski budur ;D

şehir de belirtirseniz belki yardımcı olabilecek birileri çıkar.

@neferkitty dalgınlığa gelmiş, ekledim şimdi.

cinsi nedir?

@ssyumusakg cinsi ve fotoğrafıda eklendi

Tam olarak hangi günlere geliyor?

@equine hangi günlere derken. 40 günlük bir süre işte. dönem olarak yaza doğru ama daha öncesindede ihtiyaç olabilir. ben gemiye gitmeden mümkünse evinde hali hazırda köpek besleyen bir hayvanseverle tanışıp anneme numarasını vermeyi planlıyorum. çünkü ben gemideyken iletişimim olmayacak. yani düzenli bu işi yapabilecek birisi lazım.

mesaj attım size.

paran olduğunu söylediğin için bu yorumu yapıyorum, kaliteli şeyler seviyorsan iphone. nerd isen android alabilirsin

nexus 6

iPhone.

Nexus 6 nin pil sorunu yoksa al. Ya da xperia z3.

Tabiki iphone almalısın. ios işlemcisi yeter. Android lerde belki bir çok uygulama ücretsiz olabilir ama kesinlikle kalite istiyorsan iphone.

Z3 compact, g3 nexus 6.

sorunu oku,adan yanit vermistim. Para dert degilse git iphone 6 plus al.

ios'u işlemci sananların tavsiyelerini takma yeter. Android artık nerd işi değil, telefonları al kurcala, eline cuk oturanı, şeklini şemalini sevdiğini al. önce kullanıcı yorumlarını da oku, kronik sıkıntısı var mı diye.

teknolojiden anlamam diyorsan ayfon al. teknolojiyi severim dersen android.

adam telefon önerisi istemiş, altta android mi ios mu muhabbetleri yürümüş. oğlum siz nasıl bir kafaya sahipsiniz lan? sosyal hayatınızda nasıl ilişkilerinizi sürdürebiliyorsunuz yeminle hayret.


hacı iphone 6 ve plus kullanmadım ama kullananlardan gördüğüm kadarıyla taş gibi telefon. pişman etmez. elime aldım kurcaladım, ben kaliteyim iimajını veriyor ve performansı da çoğu telefonu osurtacak cinsten.

m8 düşünebilirsin ki bu da aynı şekilde performansıyla amına koyuyor ortalığın.

note 4 ü 2 gün önce arkadaşın elinde görüp kurcalama fırsatım oldu, olmuş diyebileceğim bir telefon. ileride ne olur bilmiyorum tabi zaman geçince.


ben z2 kullanıcısıyım. z2 buysa z3 fazla fazla yeter sanırım. 6-7 aylık z2 kullanıcısıyım, hiç bir an niye bu telefonu aldım ki lan demedim?


telefon alırken insanda en iyisini almak diye bir yönelim oluyor. ama en iyisi diye bir şey yok. birinde bir fazla varken, aynı zaman da bir eksik var. sen kendine uyanı alacaksın. hepsinin bir arada olduğu bir telefon yok. m8 tasarımı mükemmel, apple performansı harika ama ios un kronik faşist sorunları var, z2 su geçirmez performansı iyi falan filan. zibilyon tane + - var yani.

gerçeğin suratıma ilk çarpması midnight ile olmuştu. film festivalinde koşa koşa bilet almıştım hemen yıllardır beklediğimden.

gerçeğin daha da suratıma çarpması bu eylül viyana'da oldu. filmin çekildiği yerleri baştan sona gezdim ve yalnızdım. lanet olsun bu hayat dedim.

en güzeli ise 2.film, ilkinin çocuksuluğu, sonuncusunun ağır gerçekliği yok. her şey kararınca güzel.

eskiden julie delpy hayranıydım. ilk iki filmin bende özel bir yeri var çok severim. bence de en güzeli ikinci fimdir.

ben ilk filme aşık olmuş hemen ikinciyi izlemiştim. ikincide az da olsa hayal kırıklığına uğradım ama yine de güzeldi, üçüncüyü izleyemedim bile. cidden normalde filmi beğenmeyip kapama, ortasında çıkma gibi bi huyum yoktur, ama nedense bunu 15. dakikadan sonra kapattım, ve bitirmeyi bikaç kez denediğimi de belirtmeliyim, malesef olmadı.
sanırım başroldeki adamın yaşlanmış haldeki tipine uyuz oldum, bi de fransız abla çok gıcık davranmaya başlamıştı, o yüzden.

İlk film her ne kadar güzel olsa da gerçeküstü bir aşk hikayesiydi. İkinci film bu aşk hikayesinin gerçeğe yaklaşması, üçüncü ise gerçekle buluşmasıydı bence. Üçünü de ayrı beğeniyorum bu yüzden, seç deseniz seçemem yani.

İyi hatırlattın, bir ara seriyi yeniden izleyeyim.

Ben seriyi 2. filmden izleme şanssızlığını yakaladım. Pek sorun olmadı aslında.

Her bir film beni ayrı etkiledi de, seri olarak düşününce daha bir etkiliyor. Godfartherdaki gibi zaman gerçekten geçmiş, yaşlanmışlar mesela.

2. film yayınlandıktan sonra Hawke gerçek hayatta boşanmış, hamileyken evlenediği eşinden.

Bence de sık sık seyredilip real dünyadan uzaklaşıp sürrealiteye dalmak,r omantizmi hatırlamak için iyi bir seri.

www.youtube.com

cake

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com
film:quantum love

billie holiday şarkıları. kafa yormazlar. yorulmuşu dinlendirirler.
gloomy sunday'den başla; www.youtube.com

m.youtube.com

www.youtube.com
la stanza del figlio'da da kullanılmıştı bir sahnede.

intihar etmeye kalkma da,

www.youtube.com

film,

(bkz: klass)

www.youtube.com

Altyazısız olanını izlemiştim bu süper olmuş :)

Daha evlenmeden işin sonunun düşünülmesi hoş değil tabii ama hayat, her şey olabilir, herkes kendini garantiye almak ister..
Kabul ederdim..
Kadın..

Samimiyetsizlik gibi geliyor bana bu durum asla böyle bir şey istemem.
28 E

Boşanmak için evlenilmez. Yol verirdim.

dur bir soluklan derim.

(erkek)

evlenmem ki o adamla. daha evlenmeden boşanma durumunda ne olacağının planını projesini yapıyor, kaldı ki kimsenin onun parasına, malına ihtiyacı yok. beni ne olarak görüyor acaba diye düşünürüm ve ona da sorarım. kadın

Sözleşmeyi eline verir ortamı terk ederim. Kadın


Pardon da neyin güvencesi bu?

kadın olsam eyvallah der imzalar, yarın bir gün benden cocuk istediginde bir sözleşme de ben uzatirdim ona. hemde hazır bulundurur, yatakta verirdim eline al bakalim nasil oluyomus diye.

cabbar17f

edit: ha bu demek degil ki ''alcak erkek al sana bombe'' diye cakma feministlik yapıyorum erkek halimle, zira evliligi karsisindaki erkegin iligini kemigini sömürmek, kanını emmek, rahat bir hayata konmak olarak algılayan kezbanların sayısı hiç de az değil ve bunlar degil sözlesme, en aşağılık muameleleri hak eden cinsler.
üstteki yorum bu tarz kezbanlardan olmadiginiz önkabulu ile yapıldı.

olur derim. neden eşimin ailesinden kalacak olan ya da kendi kazanıp aldığı malı isteyeyim?

başlamadan sonunu düşünüyorsun diye de suçlamam. kağıdı yüzüne fırlatmak falan çok çocukça geliyor.

Bunu isteyen tarafta guvensizlik sozkonusu.
Suphe icinde gecen bir evlilik yurumez bence.

Ayıplamam. Mantıklı ve makul bulurum; hatta son bir madde de ben eklerim,

"Eğer boşanma durumunda eşlerin birbirinden bağımsız malvarlıkları arasında gözle görülür bir dengesizlik söz konusuysa, iyi niyet ve dürüstlük kuralları dahilinde, bir taraf, diğer tarafa, hakim tarafından belirlenecek miktarda nafaka vereceğini temin eder. Gelir ve malvarlığı olarak diğerinden daha varlıklı olan taraf, boşanma ya da ayrılık halinde, doğacak çocukların masraflarını da üstlenmeyi kabul eder."

E ama konusu hiç mal nafaka istenmeyecek şeklinde olan evlilik sözleşmesiydi demeyin. Daha da ilerisini için düşünerek söylüyorum. Nasıl olsa benim ekonomik güvencem az çok var. Onun olmayabilir.

23, E.

Elbette ki hayatıma girecek kadını, hayatımdan çıktıktan sonra mağdur edecek değilim.

pinkpeony, madem istemezsin boşanırken istemezsin. istememek için sözleşme imzalamak istemen ilginç bir kafaymış.

bu sözleşmeyi yapan adamlar 1. zengin oluyor 2. daha önce boşanmış oluyor. sadece bu vakalarda duyuyorum. artık adamlarda ya da kadınlarda eş 'boşanılabilen' bir şey çünkü. işim gücüm yerindeyse kabul ederim ama çocuk için madde ekletirim.
sımdı hem cocuk sorumlulugu sana vercek işinden olcaksın, hem adam senı boynuzlayacak hemde bosandın basını sokacak bır evın dahı olmayacak. öyle bir dünya yok. eger cocuktan oturu çalışamazsam atıyorum bir ev alır ve cocugun masraflarını karsılar. onun dısında cocuk olmazsa ısım gucume de karısmazsa atarım ımzayı. kadın.

biriyle evlenecek olursam zaten birlikte oturup karar veririz böyle bir sözleşmeye, getirip imzala şunu durumu olmaz yani. gayet mantıklı geliyor bana, olması gereken bir şey bence. kadınım.

neden sadece erkeğin malını koruduğu düşünülüyor ki zaten. belki ben adamdan daha zengin olcam:D boşanırsak niye paylaşıyım ki kendi kazandığımı.

öncelikle sen ne diyon la denişik derdim

ardından da

ohooo arkadaşım evleniyor muyuz, yoksa esnafız birbirimize mal mı satıyoruz onun sözleşmesini mi imzalıyoruz. ayrıca para neymiş önce onu anlat da bilelim der sadri alışık vari bir laf da sokardım. tövbe tövbe de get işine diyerek kapanışı da yapardım.

erkek olduğum için nafaka alma durumum olmaz sanıyorum gerçi de, gene de aynı şeyleri söylerim ya ne itici.

bir iki madde de ben eklerim.

mesela eşin akrabalarıyla yüz göz olmaktan korunmak gibi önlemler.

28 E

normal karşılarım - oturup sözleşmeye bakar, çift taraflı yapar sözleşmeyi ve eksik varsa tamamlar imzalardım.

burada "ama nasıl, n'ayır, kaba adamlar =/" diyen arkadaşları da garipseyerek kaçar adım uzaklaştım.

sözleşme şartlarına göre değişir
nafaka istemeyeceksin diyorsa, baybay bebişim
evlenmeden önceki malları paylaşmam diyorsa, bana uyar, ben de paylaşmak istemiyorum zaten

ayrıca sözleşmede ne yazıyor olursa olsun kanun üstündür

Kendimi kötü hissederim. "Bu ne ya seninle maddiyat için mi evleniyorum ya da sana kazık atabileceğime, çirkef biri olduğuma mı inanıyorsun?!" der ortamı ter kederim sanırım. (Kadın)

Gururum kırılır, kabul etmezdim. -kadın-

kabul ederim. Boşanma hayatın gerçeği.

Sokaklar ölene kadar eski eşiyle evli kalacağını düşünen dullarla dolu.

evlenmeyi düşünmüyorum, ama evlenecek olsam evlilik sözleşmesi isteyen ben olurdum zaten.

en başından olası bir güvensizlik kaygısı bünyeyi sarıyorsa zaten doğru insanla birlikte değilizdir.

Devir mantik devri. Bu sozlesmeyi hazirlamak ve imzalamak bosanacaginiz anlamina gelmez ya da bosanma ihtimalini arttirmaz.

Ama tek tarafli da olmamali bence. Iki tarafin da fikirleri alinmali ona gore bir sozlesme hazirlanmali

Bu şu demek değil mi ya; "Bir gün boşanacak olursak sen benim malımı mülkümü her şeyimi sömürmeye çalışırsın, hakkın olmayanı benden koparmaya çalışırsın, aman diyim." Karşısındakinin böyle biri olduğunu böyle şeyler yapacağını düşünen biri hiç evlenmesin zaten diyerek ben o evliliği iptal ederdim heralde. Böyle hesaplar yapmak çirkin geliyor.

ssyumusakg ee tamam aynısı işte. fark etmez yani, imzalarım. ayrıca yazanlara da katılıyorum, sözleşme tek taraflı olmaz, diğer tarafın da istekleri olabilir, aynı şekilde eklenmeli.

Bence bu sözleşme olayı evliliklerde gerekli standart prosedürlerden biri olmalı. gidip müstakbel karına "şuraya bi barnah bas hele bakalım" çakallığından bahsetmiyorum. ama bu sözleşme iki tarafında evlilik ve olursa evlilik sonrası haklarınıınn korunması için elzem. hele hele türkiyede.

Kabul ederdim, olabilir yani, bence bir sikinti yok

tek taraflı olmamak şartıyla imzalanabilir neden olmasın, eğer sadece kendine yontmak istiyorsa o zaman kesinlikle o iş yürümez.
kadınım
ama şunu da eklemek istiyorum çevremde bir sürü boşanmış kadın ve nafaka ödemeyen baba var. adamlar yeni genç kız arkadaslarıyla sürterken, kadınların çocuklarına yetememe duygusunu gördükçe o kadar üzülüyorum ki bazen bu psikoloji yüzünden ağır kredi kartı borcuna bile giriyorlar. iki taraflı düşünmek lazım hem kadın hem erkek de mağdur olmamalı. benim cevremde nafaka ödeyip çok mağdur olan cocuksuz bosanmıs erkek yok, tam tersine nafaka ödenmeyen cocuklu kadınlar var.

Evlilik sözleşmeleri, Türk dizilerinde de çok işlenmesiyle gündemini hep koruyan bir konu olsa da, Türk medeni kanununda aslında pek yeri yoktur.

Kadın bir şey almayacağına dair imza atmış da olsa hukukun ona boşanma ile sağlayacağını alır yani... Evlilik sonrası alınan mallarda hem kadının hem erkeğin hakkı vardır, bunu sözleşme değiştiremez.

çok mantıklı. evlenmeden önce mutlaka böyle bir sözleşme hazırlayacağım.çocuk falan yoksa tabi. boşandıktan sonra maaşın 3 de birini pis karıya vermek çok koyar zaten.

Evlenmekten sogurdum.

bunu söyleyen taraf aşık değildir, seviyordur, bu bağlamda:

eğer bunu teklif eden taraf genç ise yadırgarım, bu yaşlarda aşk evliliği yapılır ve göz hiçbir şey görmez, aşık değilsen evlenme birader, daha yolun başındasın, derim

eğer bunu teklif eden taraf 30 civarı ve üstüyse yadırgamam, çünkü evlilik treni kaçmadan son vagona atlayayım bari ama kendimi de güvenceye alayım kafası anlaşılabilir bir kafa. mantık evliliği yani. bu durumdaki birinden gelen evlilik sözleşmesi şartını anlayabilirim.

29 yaşında bir insan evladıyım. (oha lan, yaşlanmışım! en son 23tüm ne zaman 29 olmuşum)

sen erkeksen eğer kadın büyük ihtimalle üstüne alınmıştır.

yalnız fotoğrafını çektiğin kişi yaşlı bi insan da olsa bu yaptığın şey hoş değil. ben istemezdim yabancının biri annemin, babamın, dedemin, ninemin fotosunu çeksin. kötü bi niyetin yok ama hoş değil yani. o kişinin yaşlı olması durumu kurtarmıyo bence.

s3.amazonaws.com

Hahaha hemen indiğin için sapık sanmıştır seni , üzgünüm :D

İneceğim durak geldi indim ben de. Kalsaydım da sapık zannedebilirdi. Gerçekten yanaklarımın kızardığını hissettim. Çok utandım.

insanların fotoğrafını izinsiz çekip nasıl başkalarına gönderebiliyorsun? mahremiyete saygın yok mu? kadın düşünmüştür benim fotoğrafımı mı çekti diye tabi ki.

bir daha görmeyeceğim insanlara rezil olsan nolur olmasan nolur boşver

la amma abarttınız, izinsiz fotoğraf çekmek tabii ki hoş değil ama tonton amca görmüş çekmiş adam sanki mahremiyete saygın yok mu bilmem ne ohoo.

rezil olmuşsun evet ama olsan ne olmasan ne ya otobüs sonuçta, bi daha nerde göreceksin o insanları. gül geç.

heidi demişken geçenlerde biri onun hikayesini neden hep çıplak ayaklı olduğunu anlatan bir duyuru açmıştı alın okuyun diye bulursanız okuyun :)

der meister, ne münasebet? kimsenin ne olursa olsun izinsiz fotoğrafını çekip birilerine yollayamazsın. abartılan nedir? o tonton amca belki istemeyecek bunu?
soru sahibi yapma bir daha bunu, hoş değil. sen bunu yaptığında kötü bir durum da olabilirdi.

Bulmuşken sorayım sizde utanma duygusu var mıydı lan. Bir de kadın üstüne alınmış mıdır diye düşünüyor ince ruhlu. Kim bilir beni ne sandılar diye mahçup oldun ya niye oluyor o bu karaktersizlikle. Ne demek lan elin adamını ifşa edip üstüne espri yapmak. Biri seni çekip altına tipini sikeyim yazıp internete yüklese ne hissederdin. Ya da biri babanı fotoğraflayıp metroyla mordora gidiyoz yazsa, annenin fotoğrafını çekip emrahın anasını buldum beyler yazsa mesela. Gerzek misiniz kardeş siz? Flaşın patlamasa yediğin bok için iki saniye bile pişman olmayacaktın öyle mi? Ne biçim insansınız lan siz?

Daha önce almadım ama ordayken soruşturdum. Ciddi bir fark yok, pasaporta işletme vesaireyle sadece 300 tl falan daha ucuza geliyordu. Ben de değmez diyerek burdan garantili, servis destekli almayı tercih ettim.

evet ordan almanın pek bir avantajı yok ben de gittiğimde aynı kanıya varmıştım.

bana dua edermisiniz ?

Vallaha dua varsa bende alırım :) iyi güzl ve ucuz bi ev bulayım inşallah ya :)) aminnn :))

Ederim tabi. Ettim bile.

Fazla kola içen birisi değilim (çünkü normal kolanın tadı değişti, eskiden daha asitliydi) aradaki farkı anlayamıyorum.

coca cola ve diğer colaları içemiyorum. bana çok tatlı geliyor hepsi. lezzetli de değiller bana göre. normal ve diyet olunca ne fark var diyorsan, diyet olanlar daha da tatlı ve lezzet olarak da daha kötü.

ne fark var bilmiyorum da diet cola dunyanin en kotu icecegi.

zero'nun tadi coca cola'ya daha yakin. bi de pazarlama stratejileri farkli diye biliyorum.

zero'nun hedef kitlesi 30 yas alti erkekler. reklamlari falan da daha erkeksi zaten. light falan daha bi kadinsi.

daha detayli bilenler aciklar birazdan.

Diet cola'nın tadı farklı normal cola'dan zero ise normal cola tadında olma iddiasında.

(bkz: virgül)

Benim bildigim aralarinda sadece cok az kafein farki var ve zero tam bir pazarlama harikasi.

Deneylerde, fışkırmaya koladaki kafein ya da asitin neden olmadığı anlaşıldı. Sert ve delikli yüzeyi olan Mentos, diyet kola şişesinin içine atıldığında, su meloküllerinin çekim gücü yok oluyor ve hızla köpük oluşuyor. Ayrıca, Mentos’ta bulunan etkin madde "akasya sakızı" da suyun yüzey gerilimini hızla düşürüyor. Yüzey geriliminin hızla düşmesine diyet koladaki tatlandırıcı madde aspartam, ekstra katkı yapınca, hızlı köpürme ve tazyikli fışkırma gerçekleşiyor. Aynı sonuç, şekerli kola ile veya Mentos’un ezilerek kolaya atılması durumunda elde edilemiyor.
Adamlar böyle bulmuş.

pazarlama stratejisi. dieti erkekler cok tercih etmedigi icin zeroyu cıkardılar.

kesinlikle aklım işlerimle dolu değilse bunu aynı şekilde hissediyorum

www.endokrin.org
" insan vücudundaki serotonin düzeyini, çeşitli hormonlar da etkilemektedir. Örneğin kadın vücudundaki östrojende artma, serotonin düzeyinde de bir artışa neden olmakta; aynı şekilde, kadınların âdet görmeleri sırasında, östrojen hormonlarında düşüş olması, serotonin düzeyini de düşürmekte ve bu durum, kan damarlarının aşırı genişlemesi sonucu, kadınlarda migren başlamasına neden olabilmektedir."

www.nutrismart.com.tr
"serotonin güneş ışığında beyinde artar. kapalı ve karanlık yerde sarotonin düzeyi azalır. o nedenle kış aylarında depresyon artar."

ben hava kapalı olunca daha mutlu oluyorum.

mutlu olmak için baharın gelmesini bekliyorum, o kadar diyeyim.

Kapalı havalarda, yağmur yağarken özellikle de kar yağarken dünyanın en mutlu insanı benim... Kişiden kişiye değişir bu..

benim iki ayrı kuzey ülkesinde yaşayan iki ayrı yakınım var ikisi de iklim yüzünden depresyona girmiş durumda, onca refaha rağmen. gerçekten çok ilginç.

Güzel havada tam bir sevgi pıtırcığı oluyorum ^_^
Kapalı havada dışarı çıkmak zorunda olmak dünyanın en zor şeyi benim için.

Of Puf.

Kuru kuru "Hormon" demeye gelmiştim, daha fazlası uzunuzunilgi'den gelmiş. Bazı şeyler kişiden kişiye değişse bile kronik güneş ile kronik güneşsizliğin fark edecektir. Ülkenin güneşli ve güneşsiz günleri arasında bir denge var, millet seçebiliyor hangisini sevdiğini.

Ben de klorofili olup fotosentez yaparak mutlu olan arkadaşlardanım.

asiri etkileniyorum :D ayni seyi daha demin arkadasimla konustum. direkt buna bagli ruh halim, o derece.

Aynen, ben de öyleyim. Evden sokağa adım atasım gelmiyor hava kapalıyken.

Güneşli olsun, buz gibi olsa da sorun değil. Aydınlık olduğu sürece mutluyum.

bana olmuyor.

hava kapalıysa mutluyum, açıksa depresyondayım. kabloları ters bağlamışlar.

Aynen, birebir bende de öyle oluyor.

güneş olmadığı zaman çöküyorum. sonbahar kış depresyonda geçiyor. burçlara inanmaya başlicam yakında bu yüzden.