www.gib.gov.tr

git rahatça uyu.

ben gönderdim pazartesi. sağ olsun program çoğu şeyi otomatik yaptı. kendinden beklenmedik performans sergiledi..

@dokuzonbeş muhasebenin işlemleri bitse ben de göndereceğim inş.

kibrit suyu nasıl halletti bilmiyorum ama.

çoğu şeyi program otomatik yaptı belge türü ve belge numarası gibi.

kolay gelsin..

e-defter kullanan mükellefim yok.

uzadı. ama geç uzatıldı. temiz sövdüm neyse duyuru da muhasebeci çokmuş. Bu arada

(bkz: inside i'm dancing)

izlemediysen izle, bana teşekkür edeceksin.

(bkz: dilekler zamanı)

leviathan: yüksek mertebeli bir devlet çalışanı ile klasik bir rus ailesinin yargı savaşı.

(bkz: incendies)

(bkz: seven pounds)

spoiler vermeden konuyu yazamam maalesef.

Schinder's list?

(bkz: the fall)

1920'lerin Los Angelesı'ndayız. Kolu kırıldığı için Los Angeles Hastanesi'nde yatmakta olan 10 yaşındaki Alexandria, burada filmlerde dublörlük yapmakta olan Roy ile tanışır.

Bir çekim sırasında sakatlandığı için yataktan çıkamayan Roy, Alexandria'ya Vali Odious'tan çeşitli sebeplerden nefret eden ve onu öldürmek isteyen 6 adamın hikayesini anlatmaya başlar. Fakat Roy, yaşadığı sorunlar sebebiyle hikayeyi giderek daha karamsar bir hale sokar. Bir süre sonra masal ile gerçeği birbirine karıştıran Roy, kendi acılarından kurtulmak için Alexandria'yı da kullanmaya başlayacaktır.

merkez istasyonu.

konusu kısaca annesi ölen bir çocugun (filmin hemen basında ölüyor spoiler degil) yalnız kalması ve onu istemeden de olsa sahiplenen bir yaşlı kadınla arasında geçen olaylar anlatılıyor. ilk zamanlar birbirinden nefret eden bu ikisi film ilerledikçe sıkı sıkı birbirine baglanıyorlar vs.

türk filmi olarak da deli deli olmayı öneririm. konusunu anlatamıyorum direk spoiler olacak çünkü.

isterdim.

yaşadıkların seni sen yapar, o yüzden unutmak ne olursa olsun seni başka bir insan haline getirir. bunu göze alamazdım ben.

üzüntü doğal süreçtir. gerektiği gibi yaşamazsan ergen ruhlu bir yaşlı olarak ölebilirsin. pek iyi bir ölüm süreci olacağını sanmam.

istemem deneyim hayattaki en önemli şey, hatta kötü deneyimler daha da değerli

kesinlikle istemem su anda. ama eski sevgili icin degil de, herhangi bir zaman herhangi bir sey icin kullanmak uzere oyle bir hakkim olsun isterdim :D

youtu.be

Yaşadığım iyi veya kötü, herhangi bir şeyi silmek istemem. Onlar olmasa ben ben olmazdım. İki üzülür, üç ağlarım, geçer.

Eski sevgili değil de travmatik bölümü komple silmek isterdim. format sırasında bozuk alan olarak işaretlenen disk sektörleri gibi. kalsın orada hiç kullanılmasın daha iyi.

sonra mal gibi hissiz dolanırdım ortada..gerek yok, anılar acı da verse hatırlandıkça güzel.

istemezdim.

İstemezdim. Unuttum zaten çünkü.

hayır.
olduğum kişiden çok memnunum.
istemezdim

Önümüzdeki hafta sonu için kiraladık, şirketimiz de aynı firmadan kiralıyor araçlarını.
Sözlükten yorumlara bakmak istersen, (bkz: central rent a car).

Sitesi de şu: www.centraltr.com

Kurumsal şirketlerden kiralayın.garenta iyidir biz şirket olarak en son oradan aldık.ek olarak citroen c-ellyse kiralayın en ucuzu ve iyisidir.

Notepad++

- TextCrawler
- Agent Ransack
- Advanced Find and Replace

saol saol saol.

carrefour

koton

c&a

banana republic , lcw , de facto

H&M; 9.90TL.

(bkz: life after people)

izlemediysen planet earth, human planet. bir de tufek, mikrop ve celik.

zaman geçirmelik ve dikkatini vermeden izleyeceğin türden

1 - firar hikayeleri (youtube'da 17 bolum mevcut)
2 - fbi dosyaları (oldukça var)
3 - inanılmaz kurtuluş (yine epey var)
4 - parmaklıklar ardında www.youtube.com

tv show'u türünden yapımlar ve dikkat vermeden izleyebilirsin.

tavsiyem ise;
2. dünya savaşı.

www.youtube.com (5 saate yakın sürüyor)

Farklı türde bir tavsiyem olacak, (bkz: sarayın sırları)

www.tvyo.com

Gerçi Haluk Dursun'a ne zaman denk gelsem oturur dinlerim. Çok başarılı.

bir de vazgeçilmezim olan uçak kazası raporu belgeselleri.

www.dailymotion.com

bbc belgesellerinden planet earth tavsiye ederim. daha kısa olarak aralarda sıkıldıkça izlemek için ise national geographic mega yapılar olabilir. ya da daha da kısa çok yormayan hem eğlendiren hem mutlaka bir şeyler öğreten için zihin oyunlarına bakabilirsin.

bizdeki müslümanlık faktörü diyorsun yani. müslümanlık zaten kendi içinde sosyal devlet anlayışını barındırdığı için solculuğa ihtiyaç yok diyorsun?

edit: avrupa yakasındaki volkan'ın çıktığı ekonomi programında arabesk müzikten bahsederken sunucunun olayı körfez sermayesine getirmesi gibi oldu.

yaşar kemal de çok serzenmiştir: (git: www.youtube.com anca bu salak videoyu buldum ama daha iyisi olması lazım.

düzenleme: daha iyi galiba (git: www.youtube.com

buldum buldum: (git: www.youtube.com en temizi bu diğerlerini salla.

CHPyi sadece sol parti olarak sınıflandırmak doğru değil
CHP ayni zamanda sosyal demokrat bir parti ve "ileri demokrasi" çığırtkanlığı da yapmıyor.
CHP tutumu son zamanlarda dolaylı demokrasiden, doğrudan demokrasiye yakınlaştı. Daha doğrusu eskinin şikayet edilen "halka inmeyen" CHP si halka bütünleşir oldu. Bunda ulusalcilarin tasfiyesi ve Kılıçdaroğlu onun payı büyük.

Neden elitler oy veriyor ?. Eğitim.
Kaliteli eğitim alanlar "insan gibi yasamak" ne demek biliyor. Hayati zaten yaşadığı hayat sanmıyor. Chpnin vaatleri insanları umitlendiriyor.

CHP'nin kurucu parti olmasından kaynaklanır daha çok.

Okumadim, cevaplari da. Sadece sunu soylemek icin geldim, chp sol parti degil. İcinde oldukca az sayida sosyal demokrat barindirsa bile.

yoo, chp elitist partisi falan değil, düşük gelirli bir sürü insan chp'ye oy veriyor. yahu neredeyse 3 kişiden biri chp'ye oy veriyor ülkede. bu kadar elit/zengin/beyaz insan var mı?

çok fena bir manipülasyon var ve senin gibi bir sürü insan bunu yiyor ne yazık ki.

edit: chp sol mu değil mi ölçütünüzü bilemem ama bu ülkeye göre fazlaca sol.

CHP sol bir parti. Yalnız sol denildiğinde aklına sadece komünizm gelenler bunu asla kabul etmiyorlar. CHP sosyal devlet anlayışına sahip, eşitlik ve üniter yapı taraftarı bir parti. parti ilkeleri gereği devletçilik ve halkçılığın yanında milliyetçilik de var. o milliyetçilik kısmı yüzünden sağ olarak görüyorlar fakat türkiye'de legal ve genele hitap eden sol böyle oluyor. türkiye silah zoru ile dayatılmadığı sürece komünizm ile yönetilmeyecek mesela. tabii bundan 150 yıl sonra yönetilir belki kendi isteği ile o başka.

işçiler: chp işçilerden oy alıyor. hepsinden oy alamamasının sebebi işin içine din girmesi. chp dinlere saygılı ve eşit uzaklıkta olmayı planlayan bir parti. zaten laiklik bunu gerektirir. fakat bizim sunni müslüman ağırlıklı ülkede bu kafa işe yaramıyor. ülkedeki işçiler kendi haklarının gözetilmesini ve daha iyi şartlarda çalışmayı istemiyor. onlar müslümanlığa odaklanmak istiyorlar. 1 mayıs'larda da sendika yürüyüşlerinde de çalışana oranla az işçinin destek olması sebebi bu. yani senin saydığın ülkelerdeki işçi ile bizim ülkedekilerin öncelikleri farklı.

azınlıklar: azınlıklardan kastın kürtler ise shp dönemi sonrası o olay da kesildi. chp kürtler ile bu ülkede yaşama üzerine adımlar atarken dth bağımsız kürdistan söylemlerine geçince chp ülkenin kötü çocuğu oldu. milliyetçileri de karşısına almış oldu. bu sırada üniter yapının elden gittiğini fark eden chp bu ilişkiye son verdi. sonrasında da malum işte. kürtlerin de büyük çoğunluğu chp'yi sevmiyor şu an. olay cumhuriyetin kuruluşundan daha sonralara dayanıyor yani.

fakirler: bunların konusu işçiler ile aynı. önceliği geçim derdi ve ailesi değil de islam olanlar oy vermiyor. çünkü laik sistem sunni müslüman hegemonyasına izin vermiyor. bu şekilde düşünmeyenlerden chp'ye oy çıkıyor yine. her ayı ya kredi borcu ile ya da kredi kartı borcu ile kapatan adam, "tayyip namaz kılıyor" deyip, oyunu ona verip, üstüne ekonominin iyiye gittiğini iddia ediyorken, chp olarak pek de bir şey gelmiyor elinden.

anti-militaristler: anti-militarizm bizim coğrafyamızda zor bir şey. terör sorunu varken ve orta-doğu'nun hali ortadayken haliyle anti-militarist bir politika yürütmek polyannacılık oluyor. bu gerçekleri göz önünde bulundurarak ve anti-militarist kesimin azlığını da hesaba katarak bu söylemlere girip o eksene kaymıyor.

yani aslında konu chp'nin solculuğu değil, türkiye'deki siyaset ekseni. türkiye merkezini göze aldığında chp sol, avrupa'yı ele aldığında ise daha çok merkez sol gibi bir şey oluyor.

CHP sol bi parti degil.

CHP tek parti olarak kurulmus ve onceligi de cumhuriyet rejiminin devami olan bir parti.

Gercek sol hareket gucunu tabandan alir. Turkiye'de cumhuriyet ya da demokrasi hicbir zaman halkin bir onceligi olmadi. Atlanilan nokta orasi. Bu icatlar halk devrimiyle, tabandan dogan bir hareket olarak gelmedi. Kurtulus savasinda hic kimse 'su osmanli artik bi bitse de cumhuriyeti kursak' diye savasmiyordu. Ulke dusman isgalinden kurtarildi, askeri orgutlenmenin basindaki ekip de bundan sonra boyle olacak dendi, ve oldu. Iyi oldu orasi ayri, ama ne seklen ne ruhen bu siyasi harekette sola ait herhangi bir sey yok. Insanlar solculugu din ve muhafazakarlik karsitligi zannettiginden oyle bir yanilgi doguyor.

CHP neden sol degil: Sol bir parti ulus-devletci olmaz. Politikasini milliyete degil sinifa dayandirir. Ilk olarak ve dogrudan isci sinifina hitap eder.

CHP tarihsel olarak -kurulustan itibaren onceliginin rejimin devami olmasi yuzunden- rejime tehdit olarak gordugu gruplari (etnik, dini vs.) dislayan bir partiydi. Dogrudur yanlistir oraya girmiyorum. Egmeden bukmeden siz de soyleyin: CHP yapi olarak Kurt ve dinci tehtidine karsi Turk ve laik kesime hitap eden bir partidir. Etnisite siyaseti yapan bir partinin sol olabilmesi mumkun degil. Hacca giden ateist gibi bisey bu.

çünkü chp sol bir parti değil.

en basit açıklamasıyla, sol olayları sınıf üzerinden, sağ ırk veya din üzerinden değerlendirir.

chp, tarihte sol bir parti degildi.

ecevit ile sol bir soylem kurdular. orgutlulukleri de sol soylem uzerine bina edildi. bazi devrimcilerin dahi destegini alarak 80 oncesinde onemli bir cikis yaptilar, secim kazandilar. ancak o donemki sistem, ve ulke panoramasi (ve derin devlet mekanizmasi) gerektiginde ecevit'e suikasta kalkisti, taksim'i kana buladi, ve chp'ye izin vermedi.

darbe sonrasinda shp, icinde devletci ve tabana uzak kadro egemen olsa da, bu sol mirastan beslenerek cagildadi. ancak donemin gundemi (komunist cozulme, yikilan duvar, ic savas, derin devlet operasyon ve provokasyonlari) oldukca zorlayiciydi. curume, kokusma shp'yi sardi. buna karsin, tehdit olarak gorulen shp'ye medya perdesinde galiz sovguleri, kiskirtmalari atlayamayiz.

yeniden acilan chp, baykal ile sol soylemden cok uzakti. kendileri de blair'ci ucuncu yola goz kirpiyordu zaten. ve onder sav'la, canan aritman'la filan sol olmaz. yine de kadrolar icinde kendini solcu goren insanlar yok degildi.

buradan sonra soruya odaklanalim.
soru son derece troll'vari sorulmus.
chp'ye su an yalniz varsillarin, elitistlerin, askerlerin oy verdigi bir safsatadir.

lula isci kokenli bir sosyal demokrattir, solculardan hem kendisi, hem de halefi dilma cok elestiri aldi / alir. chavez ile lula'nin adinin ayni cumlede gecmesi cok nadirdir, belki bu soruya ozgu bir garabet bile olabilir. evo'nun da ayri soylemleri, icraatlari var. latin amerika'daki ornekler uzerinden yurumek cok uygun degil, oranin gundemi ve damari ayri. bizimki baska.

asya'da sol kimdir? yoksullar, azinliklar kime oy verir? thaksin shinawatra sol mudur? sag midir? kimden oy alir?
guney afrika cumhuriyeti'nde sol kimdir? yoksullar, garibanlar kime oy verir? zuma, ki bizim akp tiplemesine de epey uyuyor, ama gecmisinde silahli mucadele var devrimci bir orgut icinde yamulmuyorsam. bugun "aids olmamak icin seksten sonra dus yapin" diyecek cahillikte, cahilligiyle de ovunmekte bir zat. bu mu soldur? degilse kim soldur?
rusya'da putin mi soldur?
ukrayna'da, ab'nin ve liberallerin destegini aksatmadigi neo naziler mi soldur?

troll de olsa o da insan, ama size bir kisa yol tusu gosteremiyoruz.
once yukaridaki sorulara calismanizi oneriyoruz.

yahu niye troll sorusu olsun? öğrenmek için sormuş olunamaz mı? gerçekten artık paranoya olmuş troll meselesi sizde. ben 2007 den beri duyurudayım ve verdiğim cevapların-açtığım duyuruların sayısı 1000'er olmuş neredeyse. bir tane trollük barındıran giri yoktur. kaldı ki siyasi düşüncemi yansıtan giri de yoktur.

bu değerler evrensel değil mi? sol soldur işte. güney amerikada da, burada da. "aöa bu türkiye solculuğu" demek bu evrelselliği en fazla ne kadar değiştirebilir?

kaldı ki chp sol değil diye kızanlara söylüyorum: bunu söyleyen ben değilim. partinin kendisi. partinin vizyon-misyon sayfasında vurgusu yapılan bir kavram sol.

nesine kızıyorsunuz anlamıyorum. şu sitede ne kadar iyi niyetle sorarsan sor,illaki birileri çıkıp bir öfkesini saçıyor etrafa.

@ya ben lan neyse

sizi su bolume alalim:
"dünyanın her yerinde sol partilere fakirler, işçiler, azınlıklar, anti militaristler oy verirken bizde neden an itibariyle en büyük sol partiye ZENGINLER, ELITISTLER, BEYAZ YAKALAR, ASKERLER oy veriyor?"
bu bir sorudan cok yargi cumlesidir.
belki (bkz: maiotik) kapsamina girebilir.
ancak, sevgili "ya ben lan neyse" burada kanisini, gozlemini, fikrini, genelgecer bir dogruymus, herkesin kabul ettigi bir olguymus gibi yansitarak bu dogrultuda yanit soruyor.
troll'vari demek, dogrudur yahut degildir, bundan oturudur.

soruya cevap: çünkü chp tarih boyunca asker eliyle iktidar ortağı yapılmış bir parti. kuruluşundan itibaren de "elit" zümrenin ilgi odağı olduğundan, böylece süregeliyor. şimdi de bakarsan aynı zihniyetle chpliler kendilerine oy vermeyen herkesi aşağılama, hakaret etme eylemindedir.

cevaplara cevap:

@viva paulista, öfkeni gelip bu arkadaştan çıkarma.

prntscr.com şuraya bir göz atalım. 2014 seçim sonuçları bu.

böyle bir "halkçı" parti olabilir mi? bu partinin elit olmayanlardan, fakirlerden, işçilerden destek aldığını kim söyleyebilir?

burada verdiğin basit cevapta bile "ya lan ben aslında her şeyi biliyorum da senin gibi cahillere laf anlatmakla uğraşamam, trollsün zaten" iması okunuyor rahatlıkla. bu mantık gelip "biz soluz, biz halktan yanayız" diyor. siz halktan yana değilsiniz, siz sizin gibi olanları seviyorsunuz sadece.

bunu bilen halk size her oy vermediği zaman da "din" gibi farklı bahaneler öne sürüyorsunuz. bu "halk" chp'yi hiçbir zaman sevmemiştir, hiçbir zaman da sevmeyecektir. bunun sebebi din olsa "şeriat getireceğiz" diyenlere oyunu verirdi. bu halk özgürlüğüne sizin sandığınızdan çok daha fazla önem veriyor.

@doxanikee, en büyük "halk" eyleminde kaç tane elitist olmayan, azınlıktan, anti-militarist insan vardı? eylemcilerin çoğu beyaz yakalı değil miydi? sözlükte hergün debe'ye giriyor bunu analizi yapan zaten. eylemlerin daha ikincü gününde ordu evlerinin önünde yatmaya başlanılmadı mı?

@nawar, bu ülkede herkes evine giren ekmeği umursar öncelikle. ne dini ne partiyi ne takımını. oy alamadığı her kesim için "din yüzünden oy vermiyor" demek muhalefetin kolaycılığıdır. yine bir seçim geliyor ve chp'nin ekonomik olarak en büyük vaadi emekliye çift ikramiye. hani nerde ekonomi politikası? iki anahtar vaadleri 30 sene öncesinde kaldı. 30 sene öncesinin zihniyetiyle muhalefet yapıp oy alamayınca da "ne yapalım laikiz ondan vermediler" demek dediğim gibi kolaycılıktan başka bir şey değildir.

Amerikan etkisi. Türk halkının beynine komunizm karşıtlığı o kadar ince işlenmiş ki, sosyalist her yapılanma şeytanla bir. Amerikada da bu böyle. Obama'ya komunist diyorlar. Bunu söyleyenler de götünde donu olmayan, açlıktan ağzı kokan adamlar. Obamanın sağlık reformuna karşı çıkanlar o reformdan en çok faydalanacak insanlar. Vahşi kapitalizmin en çok ezdiği insanlar kapitalizmi en çok savunanlar. Yeter ki komunizm gelmesin. Yoksa chp nin sol parti olup olmaması ile alakası yok. Türkiye'de kelimenin tam anlamıyla sol olan partiler de var barajı geçemiyorlar.

"Türkiye'de sağ sol, sol sağdır" diye bir lafı vardı İdris Küçükömer'in..tam katılmamakla birlikte yerinde bir tespittir..Türkiye'de sol gerçek manada yoktur..birkaç solcunun olması, sol örgütlerin olması Türkiye'de sol olduğunu manasına gelmez..Solun yükselmesine bu ülkede hiçbir zaman izin verilmemiştir..Her kendini göstermeye yükselmeye çalıştığında önünü kesmişlerdir..HDP de sol değildir..CHP de değildir..CHP zaten kendini sosyal demokrat olarak konumlandırır..Merkez sola tekabül eder bu da..Ancak, Türkiye'de politika bazında Demokrat Parti döneminden beri sağ partilerin söylemleri, programları ve eylemleri sol ideolojilerin argümanlarına daha yakın olmuştur..En önemli fark gelenekselcilikleri, milliyetçilikleri ve dine yaptıkları vurgudur..AKP de kuruluşunda ve yaklaşık 6 sene boyunca bu yoldan ilerledi..Ancak, güç kazandıkça totaliterleşmeye ve farklılıkları yok etmeye, sindirmeye başladı ve faşizme kaydı..bu noktada Duverger'in dediği noktaya geliyoruz: komünizm'le faşizm aynıdır..biri sol aşırılıkken öbürü sağ aşırılıktır..Ancak, ikisinin de söylemleri, devlet politikaları benzerdir..AKP'ye baktığımızda da bu görülüyor zaten..

En baştaki tespitin sorunlu olduğu kısım da sadece oy alınan statüler üzerinden ve buna bağlı olarak yürütülen politikalar üstünden söylenmiştir..yani bu tespit özetle şunu diyor aslında "CHP elitisttir, Demokrat Parti halkçıdır" ..He elitizmle suçlamak birini ya da bir partiyi ne kadar mantıklı bilemiyorum.."Sen elitistsin" lafı hakaret olarak almak da ayrı bir saçmalık..Herkes kendi çıkarına olan eliti destekler ve savunur..Siyasetin doğasında mekanizmasında bu vardır..

CHP Türkiyede tam merkezi bir konumdadır..Tam olarak merkez sağ ya da merkez sol demek cahilce bir davranış olur..tekabül ettiği yer ne kadar merkez sol gibi gözükse de..Türkiye'de artık bu sınıfsal ve siyaseten eskimiş tabirleri kullanmak doğru değil..sol-sağ ayrımı yaparak konuşmak.."Catch all party" tabiri MHP hariç meclisteki tüm partilerimize uyuyor..yani her kesimden insandan oy alma çabası..tüm partiler artık bunun bir "oyun" olduğunu fark ettiler çünkü..AKP en başta bunu ortaya koydu..CHP de geçen seçimde muhafazakarlara doğru bi açılım yaptı tutmadı şimdi sola doğru açılıyor..HDP'yle ikili ilişkilerini arttırıyor ve Doğu'da o şehirde ve bölgede sevilen, sayılan insanları aday yapıyor..CHP'nin eski zamanlarından uzaklaşarak Cumhuriyet partisine dönüşmeye başladığını görüyoruz bunu sağlayan da AKP'nin başarısı ve ülkeyi kutuplaştırmasıdır..

Dediğim gibi sol-sağ ve ideoloji gibi modern zamana ait siyasi kavram ve değerler Avrupada çoktan kayboldu aslında..Türkiye siyasetinde bir postmodernleşme dönemine girildi..Kimlik siyaseti öne çıkmaya başladı..bunun Türkiye'nin ileri ki zamanlarındaki siyasi hayatı için inanılmaz olumlu buluyorum..çoğulcu bir demokrasinin gelişimi açısından..gidişatın yavaş yavaş 7 hazirandan sonra buna kayacağı aşikar..Türkiye'de bir daha kolay kolay tek parti dönemi olmaz..10 seneye de bu 13 senenin izi zor silinir..Koalisyon konusunda ciddi tecrübelere sahip ve bunun geleneği oluşmuş bir ülke olarak, askerin kışlaya çekilmesi olumlu gelişmesiyle beraber, dinin de camiye çekilmesiyle, sürekli, dengeli ve kimlik ayrımıyla oluşmuş koalisyonlarla bugün için değil belki ama bir 10 sene sonrası için güzel şeyler olacak..

@ tescilli marka
- emrin olur yigidim.

simdi de suraya girelim:
"soruya cevap: çünkü chp tarih boyunca asker eliyle iktidar ortağı yapılmış bir parti. kuruluşundan itibaren de "elit" zümrenin ilgi odağı olduğundan, böylece süregeliyor. şimdi de bakarsan aynı zihniyetle chpliler kendilerine oy vermeyen herkesi aşağılama, hakaret etme eylemindedir."
burada chp'nin darbe ile kapatildigi, secimden zaferle cikmis parti liderine cigli'de turkiye'de o gune dek rastlanmamis ozel bir silahin ozel bir mermisiyle suikast yapildigi, askerlerin parti genel baskanina "halk degil, millet diyeceksin!" diye ayar vermeye calisildigi (parti genel baskani "halklar demedigime sukredin" diye yanitlamisti sanirim) bilerek gormezden mi geliniyor, yoksa gercekten bilinmiyor mu?
buradan sonrasinda da goruldugu uzere arkadas beni "chp'li" olmakla itham ediyor.

buradan da anlasilacagi uzere (yukaridaki ilk girdide tarafimca kaleme alinmis donemsel chpe - shp elestirilerini ve gozlemlerini goz onune alarak);
tescilli marka ya, a- okumayi ogrenmeden yazmayi ogrenmis, b- isine geldigi kismi isine geldigi gibi one cikaran bir goygoycu.

halkin egilimleri, oylarin nereden geldigi ile ilgili ciltlerce calisma, arastirma, inceleme, irdeleme var.
asagi koy nereye oy vermis, yukari koy nereye oy vermis? bunda ne rol oynamis? (kimlik, orgutluluk, egitim, gelir vb. vb.)
bunlarin sonuc ve oneri kismi bile binlerce sayfa tutar.

ancak sevgili "tescilli marka" ya hepimizi zekasiyla ezen bir sivri oldugu icin, yahut yukarida deginildigi uzere nalinci keseri gibi kendine yontan bir goygoycu oldugu icin butun bunlari tek bir harita ile cozmus, asmis, bitirmis, neticelendirmis.
eh, zaten cok okuyan arkadaslar simdi sefilleri oynamiyor mu?

her ne ise, goygoy ile fazla vakit kaybetmeden yineleyelim:
chp, latin amerika'daki secilmis hukumet gibi, yahut 80 oncesinde zafer kazanmis chp gibi solcu bir parti degildir bugunku cercevede.
ancak sol nedir? sol nerede, ne bicimdedir? buna daha cok odaklanmak gerek hakikatli bir yanit bulabilmek adina.

sonsoz: "chp'li babandir" imza vp

@viva: 2007 seçimlerinde üniversite öğrencisiyken sigara parasına seçmen sandıklarına gidip oy sayımlarına katılıyorduk. askeri lojmanların olduğu sandıklarda chp açık ara farkla birinciydi. sadece benim bulunduğum şehire has olamaz bu durum çünkü asker dağılımı türkiyede homojendir ve askerlik diğer meslek dallarına göre çok daha tek tiptir.

elitist meselesine gelince, bunu ispatlamaya bile gerek yoktu diye düşündüm yazarken. chp eğitim seviyesi yükseldikçe oylarını artıran bir partiyse bu elitistlik anlamına geliyor.

babam büyük bir fabrikada işçiydi. zaten eskişehirliyim. şehirde çok işçi var. belki diğer kesimlere göre sola daha yakınlar ama asla tüm dünyada olduğu kadar değil. onların sola yakınlığı bir tek dsp de, ecevit döneminde oldu.

yani, algı manipülasyonu falan yapmadım. zaten bunlar senin de dediğin gibi kötü şeyler değil.

Sol diye bir şey yok, dünyada yok, yıl 2015 olmuş hâlâ solculuk palavraları atılıyor. Bir ülke ilerlemek istiyorsa liberal olmak zorunda, başka çaresi yok. Türkiye'de de liberal partiye oy atacak kimse yok, millet liberalizmin ne olduğunu bile bilmiyor, AKP'yi liberal sanıyor. Öyle tipler işte.

@ya lan ben neyse

"...istatistik derslerinde, 'orneklem' secmenin mantigi anlatilirken bir kazan corba ornegi verilir. denir ki, corbanın tuzlu olup olmadigini anlamak icin kazandaki corbanin tamamini icmemiz gerekmez. bir kasik corba yeter. yeter ki, corba iyi karistirilmis ve sizin kasik corbayi o bolgeden almis olsun!
eger corba iyi karistirilmamissa, sizin aldiginiz kasik corba zehir gibi tuzlu ya da ic bayacak kadar yavan olabilir."

bu; askerlerin oy vermesine iliskin, elitizme iliskin gozlemlerinize isik tutabilir.
ve ekleyelim, benim cevremin gozlemlerine gore de askerler icinde akp'liler epeyce var. (bu nasil lafsa!)
ancak chp ve mhp'nin ust siralarda geldigi asikar.
egitim seviyesi, yukarida saydigimiz orgutluluk durumu vb'den oturudur. ayni noktada benzer bir seyi ifade ettik, ecevit'in kazandigi secimler chp'nin gorundugu son sol soylemle kazanilmisti muhtemelen. ve bu secimlerde chp'nin oy aldigi iller, kasabalar, kitleler, dernekler, gruplar; bugun chp icin hayale bile sigmaz.
bu noktada oturup dusunmek gerek.

örneğin master tablomuz ürün adında bir tablo olsun.


Tablo adı: Language_codes

L_ID(p_key) X KOLON Y KOLON

Tablo adı : URUN

UR_ID(P_KEY) X kolon Y kolon z KOLON

Tablo adı: URUN_ADLARI

UA_ID(P_KEY) UR_ID(F_KEY) LANGUAGE_ID(F_KEY) URUN ADI




en makulu, ve en optimize edilebilecek hali bence budur. ben hep bu yapıyı kullanırım.

sorgusu da şuna benzer;

SELECT U.UR_ID, UA.URUN_ADI FROM URUN U, URUN_ADLARI UA WHERE (U.UR_ID=UA.UR_ID AND UA.LANGUAGE_ID=1) AND .......

Verdiğiniz örnekten gidersem, her yeni dil istendiğinde bir sütun eklemeniz gerekecek.
Bu da ileride veri yükü arttıkça aksaklıklara sebep olur.

İlk aklıma gelen, ayrı bir tablo ayarlayıp oraya dil ve değer, kaynak olmak üzere bu şekilde bir yapılandırma yapılabilir.

Misal,

Dil(ID) - Table(ID) - Value(ID) - Değer

Tabi burada normalleştirme devreye girecek. Dillerin ve tablo isimlerinin tutulduğu bir config tablonuz olması gerekecek. Value ID ise örnekteki ürünün yer aldığı tablodaki ID değeri.

İlk etapta böyle bir model geldi aklıma ama nette daha oturaklı örnekleri illaki vardır.

URUN DİL KARSILI
SUT TR SUT
SUT EN MILK
SUT FR ...


genelde böyle oluyor yamulmuyorsam.

@rhan, evet ya senin dediğin baya mantıklı geldi şuan.

diğer arkadaşları da okuyorum hemen

hatta diğer arkadaşlar da aynını yazmış.
ben niye bunu akıl edemedim ya neyse :)

ürünler tablosu dil bağımsız bilgileri içerir, ekleme tarihi, fotoları, stok sayısı vs.

ürünler_i18n tablosu da ürün id ve dil primary key olarak şekilde relational olarak dil bağımlı hale getirilir, select ederken eğer çok fazla ürün ve ziyaretçi yoksa (milyonlardan bahsediyorum) join ile aksi halde primary key ile select yapılır.

örn:

create table products (
id integer auto_increment primary key,
stock integer not null default 1,
created_at datetime not null
);

create table product_i18n (
product_id integer not null,
lang varchar(2) not null,
product_name varchar(255) not null,
FOREIGN KEY (product_id) REFERENCES products(id),
PRIMARY KEY ( product_id, lang),
);



birde doctrine falan kullanırsan eğer bu işleri otomatik çözüyor.

link verseydin ya

dizilab.com

player'ın üst kısmında bölüm müziklerinde gösteriyor.

Linki unutmuşum pardon, başkası vermiş o arada.
@spadram orada listelenen müziklerden biri değil maalesef. Yemek sırasında arkada çok kısık sesle çalıyor, diziye efekt olarak konan müziklerden değil. Sanırım o yüzden listede yok.

anlattığın durum için makroya gerek olduğunu sanmıyorum. belki pivot tablo işini görür.

powerpivot'u araştırmanızı tavsiye ederim.

Çok basit istediğiniz. Grafik Oluşturma, Data Validation, Vlookup ve Match yeterli olacaktır. Tablonun durumuna göre de bir ihtimal Indirect...

Akşam örnek bir dosya paylaşabilirim.

Aşağıdaki bağlantıda örnek bir tane hazırladım sizin için. Ayrıntılı şekilde de adım adım anlattım.

dosya.co

Merhaba tekrardan.

Bahsettiğiniz şekilde tabloyu genişlettiğinizde de verilerin güncellenmesi için daha dinamik bir alan oluşturdum. Örnek tablo aşağıda...

dosya.co

Merhaba,

Özelden son sorduğunuz sorunun cevabı aşağıdaki dosyada mevcut.

dosya.co

Şuna bir göz atın son olarak.

dosya.co

@birdenbire, çok teşekkürler.

Sistem hakkında bilgi vermeniz gerekecek?

AMD mi Intel mi?
Anakart nasıl birşey, hangileri ile uyumlu olur?
Ekran kartını hangi işlemler için kullanacaksınız (oyun, çizim vs. vs.)?

Oyun merkezli seçim
intel işlemci
anakart güncel uyumlu

ekran kartı söyle gerekirse diğerleri de değiştirilir dert değil.

spadram +1,

bir de bütçe sınırsız mı ne kadar, onu da belirtmek lazım.

gtx 210 ile titan arasında değişen bir skalaya sahibiz açıkçası. Fiyat aralığı, şu anki sistemin ney tam söylersen nokta atışı yapabiliriz. 290 aldırırız işlemci kısar, 550 aldırırız sistemin hakkını veremezsin.

bütçe max 1500

Kerpetenle söküp alıyoruz valla bilgileri.

Ney hocam işlemcin anakartın ney? Sadece fiyat önemliyse git inventus'tan 290x al tam 1500 lira.

ekran kartı dışında diğerleri önemli değil çünkü. Tek tek soruyorsunuz. diyorum gerekirse ekran kartına bağlı diğer parçaları da değiştiririm diye. dikkate alınmamış sanırım.
Gerçekten ekran kartı performansına bağlı öneri istiyorum. gelen önerilerden kendi sistemime uyumlu varsa öncelikle onu yoksa diğer bileşenleri değiştirerek diğer seçenekler üzerinden gidicem çünkü.
o yüzden almış olduğunuz kullandığınız bi arkadaşta görüp ohaaa lan dediğiniz 1500tlye kadar olan ekran kartlarınızı önerin yeter benim için.

gtx 970

intel işlemci için nvidia
amd işlemci için radeon

derim.

(bkz: Dark City)

v for vendetta?

Equilibrium yaziyordum tam.

(bkz: The Thirteenth Floor)

district 9
1984
pan'ın labirenti

the hunger games?

gattaca
never let me go
snowpiecer
code 46
elysium
automata

Office'in kendi uygulaması olan scanpst.exe uygulaması ile belki sorununuz çözülebilir.
Aşağıda türkçe bir video var, işlemin nasıl yapılacağını belirtiyor.
Yine de mümkünse bu işlemi yapmadan önce dosyayı yedeklemenizi öneririm.

www.youtube.com

dailymotion'da playlist olarak bu belgesel yer alıyor ama aradığınız bölüm var mıdır bilemem.

örn: www.dailymotion.com

17-18 yaşına gelmiş adama yapılır mı bu ya. bırakın naparsa yapsın. gelecek onun geleceği.
bu işler interneti kesmekle, saat sınırlaması koymakla olmaz.

ne zannediyorsunuz? internet saati bitince "hadi ders çalışayım bari :)" falan mı? işler daha da karışacak. bırakın ergenliğini yaşasın.

aynı sorun kardeşimde de vardı. okula gitmiyordu, sınıfta kalmaktan kıl payı kurtuldu.
evet, bilgisayarı kaldırmak olmaz. kendisinin sıkılıp bırakması lazım.
biz kardeşime bisiklet aldık, sosyalleşmeye başladı ve bilgisayarı kaldırdı. 2 senedir evde bilgisayar yok.

böyle, sosyalleşmeye yönelik bir şeyler düşünebilirsiniz.

yaygın kanaat sorunun çözümünün diğer bagimliliklarda olduğu gibi azaltarak ve sonra kesilerek olduğu söyler ancak şahsi fikrim profesyonel yardım alınması yönünde.
"kendisinin sıkılıp bırakması" da bi bagimlilik icin kisa vadede ulasilabilecek bi cozum olmaz. "gelecek onun geleceği" yaklasimi da cok yanlis olur

benzer bir durumu yaşamış biri olarak tamamen kardeşinizin düşüncelerine bağlı.

ben de aynı durumdaydım. abim yapmaya çalışırdı sizin yaptığınız şeyleri. bazen gönül mevzusu da girince işin içine ben abartıyordum olayı. gezmeyi, internete girmeyi falan işte. ama genelde ayarındaydım yine de özellikle geç kalkma, sabahlama olaylarımız çok benzer sizinki ile.

abim karşısına alıp konuşmuştu. allah pek fazla tesiri olmadı ama benim düşünce stilimde ''bir şeyler başarmalıyım vardı, bu emekler boşa gitmemeli. şükür öyle de oldu. haa onları dinlese idim bahsettiğiniz şu derece olayı ki iğrenç bir baskıdır o. çok yapıldı bana da. oralara girebilirdim ama hiç hedefim olmadı. baskılarda hedefimi değiştirmedi.

yaşamış biri olarak tamamen kardeşinizin sizin hakkınızdaki düşüncelere bağlı bence. haa herkes annesini babasını sever. buna şüphe yok ama çok da sıkıntı değilse maddi durum bazen düşünce yapısı değişebiliyor. motivasyon kaynağı ne olacağı belli olmuyo.

yanlış bir şey yazdı isem de özürdilerim.

oynadığı oyun ne acaba merak ettim. ben de 2 sene önce knight online denen bi oyuna bulaşmıştım. 6 ay oynadım ve hesabımı 500 tl ye bi öğretmene satarak oyunu bıraktım ama insan yoksunluk hissediyo bi süre. yapacak bişey bulamıyo. eğer maddi durumunuz iyiyse dışarda gezip tozması için para verebilirsiniz bence. parasızlıktan da olabilir bu durum.

abi ne demek 17 18 yaşındaki çocuğun geleceği ya? dalga mı geçiyorsunuz siz? bi dönün bakın allah aşkına 17 18 yaşındaki halinize? hani gören bilen de aileler inanılmaz iyi yetiştiriyorlar çocukları, 17 18 yaşında herkes muhteşem mantıklı davranıyor zannedecek. yok öyle yağma.

alıp konuşacaksınız karşınıza, gerekirse her gün. profesyonel destek almanızı tavsiye ederim, öncelikle lisedeki rehberlik hocasından. gerçi onlar çok fazla umursamazlar ama, iyi biriyse yardımcı olmaya çalışır muhakkak. son çare ise bilgisayarı kaldırmak ancak iş bu aşamaya gelmeden önce profesyonel destek. siz şu sözlükteki duyurudaki kontlara konteslere bakmayın. havaya sıkmak en kolay şey.

ister 17-18 olsun ister daha 15lerinde olsun, o şu an geleceğini kendi başına çizecek olgunlukta değil. o yüzden sınırlama da koyacaksınız, gerekirse bilgisayarı da kaldıracaksınız. o yaşta çocuğun hayatı sadece ev+okuldan ibaret olduğu için bu kısıtlamalar illaki ders çalışmasına pozitif etki eder.

ebeyevn konuşmasını olayına katılıyorum. ders çalışması mesajını verin. sert konuşmaktan korkmayın. şunu yap, bunu yap demek yerine kendinizden örnek verirseniz daha etkili olur. böylece tepki vermesinin önüne geçersiniz. bu konu üzerinde düşünmeye sevk etmeyi başarırsanız o da daha sıkı tutunur. bana kalırsa sabahlaması çok yanlış. onu bir şekilde engellemeniz lazım. geç yatmak/sabahlamak verimli çalışmayı direkt bitirir. uzun vaadeli çözümlerin daha etkili olacağını biliyorum ama sizin böyle bir lüksünüz yok. ben olsam bilgisayarı şu an direkt kaldırırım. stres atmak istediği zaman size gelsin söylesin, o zaman o güne özel açılır. hatta sabah dersaneye gitmediği günler asla oynamamalı. bu arada artık telefonların bilgisayardan farklı bir yanı kalmadı. gerekirse onu da kısıtlayın. son sınıf diyorsunuz, şurada 3 ay kaldı. 3 ay dişini sıksın. bilgisayarı kaldırma konusunda ben eski yöntemden yanayım. olmazsa olmaz 1-2 kabloyu alın saklayın.

17-18 yaşında, kendi bileceği iş ne demek ya?

kendi parasını kazanır, ayakları üzerinde bir başına durabilir o zaman kendi geleceği olur.

ben 33 yaşında tez yazıyorum. bu yaşımda bile konsantre olamıyorum, lise öğrencisi hiç olamaz. tatlı sert konuşun bence.

bilgisayarla ilgilenmediği vakitlerde ders çalışıyorsa tamam ama her şekilde takılıyor sallıyorsa bilgisayarı engellemek çok iyi bir seçenek değil gibi. hatırlıyorum bilgisayarsız odaya kitaplarla gönderdikerinde beni, duvara bakardım. bir soru çözer yarım saat duvara bakardım 14-15 yaşındayken. bence yapılabilecek en iyi şey, evde istediğini yapmasına izin verip dersaneye gitmeye zorlamak. 0 uykuyla da olsun gitsin. orda dikkatinin dağılma şansı yok, hem diğer öğrencilerin ne yaptığını görüp bir ihtimal gaza gelebilir.

hatta sakince şu pazarlığı yapabilirsiniz, ya bilgisayarı kaldırıyoruz ve sen bunu hiç kullanamıyorsun + dersaneye gidiyorsun. ya da bilgisayarı bırakıyoruz ancak dersaneye bir gün bile devamsızlık yapmayacaksın.

İşin teknik tarafı için yorum yapmam gerekirse, Windows içinde "Aile Koruması" ile çözüm üretebilirsiniz. Yapmanız gereken yeni bir kullanıcı hesabı açıp o hesaba Aile koruması koymak. Bu sayede kullanım saatlerini kısıtlayabilir, hangi uygulamaları çalıştırabileceğini dahi belirleyebilirsiniz.

windows.microsoft.com

Açılan sayfada, sağ üstte işletim sistemini değiştirip kendi sisteminizdeki ayarları öğrenebilirsiniz.

abi kardeş birlikte ya da onun tek başına/arkadaşları ile yapabileceği başka bir aktivite bulunamaz mı? birisi bisiklet demiş, bence de mantıklı. örneğin düzenli olarak bisiklete binilse ya da açık havada başka bir sportif aktivite yapılsa, çocuk yorulsa, bilgisayar oynamaya vakit bulamasa, zamanla bir nebze bilgisayardan soğusa? yüksek sesle düşünüyorum sadece.

ama zaman kısıtı koymak ya da benzeri herhangi bir zorlama ters teper kanaatindeyim. çocuğun başka (ve daha yararlı) bir aktiviteyle uğraşması lazım sanki.

Profesyonel destek diyen herkese +1000.
Aile terapistinin nereden başlayacağına dair bir tahmin yapmak gerekirse; eğer anne babanız sağ ise bu konunun sizi ilgilendirmediğini, kenara çekilmenizi salık verecek ve ebeveynlerinizin bilgisayarı bir ödül olarak kullanacağı bir sistem geliştirip bunun uygulanmasını isteyecek. Tüm bu olup bitenin ailenin ilgisini toplamakla ilgili olduğunu, o evin içinde güvende hissetmediğini vs. anlatacak.
üniversite sınavına bu kadar az kalmışken ben olsam ilaç desteği de isterim, psikiyatriste giderim ki, sakinlesin biraz.
Koskoca adam diyenleri de anlamıyorum. 18 yaşını bitirene kadar çocuk o. Ve bu müdahaleye ihtiyacı var. 18 yaşımızdaki halimize söyleyeceğimiz laflar o zamanlar ebeveynlerimizden duymaya ihtiyacımız olan laflardır hep.

Microsoft sınavları için konuşursam öyle bir zorunluluk yok. Kursu istediğiniz yerde alın hatta hiç almayın, Microsoft o kısma bakmıyor zaten. Sadece yetkili merkezlerde girebiliyorsunuz ki zaten sınavı Microsoft sitesi üzerinden planladığınız için yanlış yapma şansınız yok.

Bence burada da durum aynı olmalı, sonuçta sınav ve kurs-eğitim birbirinden bağımsız şeyler.

Yalan söylemişler. Sınava girmek için kursa gitme zorunluluğun yok. 295 dolar sınav ücretini yatıran girebiliyor sınava.

sınav yapan yetkili kurum cisco ile anlaşmak zorunda değil. prometric veya vue ile cisco anlaşıyor kurum da prometric veya vue ile anlaşıyor. böylelikle sınav satın alabiliyorsun.

eğer bahsettikleri program cnap gibi ise evet, cnap da kursa gitmek zorunlu. ama zaten kendisi kurs, eğitim programı.

edit: cnap cok eski bir uygulamaydi, hala yapiliyor mu emin degilim.

Kendi kendine evde çalışıp giriyor insanlar.
Yok öyle bir şey kandırmışlar seni.
Bteğitime de bak mutlaka.

Kurs şart değil. Yalan söylemişler. Hazırlık ve 295$ varsa sınav merkezinden randevu alınıp girilebilir her zaman.

film değil ama dizi olarak mr. monk var.
spor falan yapmaz ama rutinlerine sadıktır:)

dexter

(bkz: as good as it gets)

as good as it gets +1

aslında rutinden daha ciddi bir durum olan okb var filmde ama bence uyar. çok da severim o filmi.

leon sayılır sanırım.

Bahsettiğiniz ağda Active Directory yapısı varsa kullanıcı bazlı klasöre erişim verebilirsiniz.

Active Directory icinde belli bir gurup olusturun ve o guruba o dosyayi görme hakki taniyin. Dosyada hakki olmasini istediginiz kisileride bu guruba dahil edin.

10 tane bilgisayardan bahsediliyor sanmıyorum active directory oldugunu

Active Directory yok. Sorun şu ki bu 10 bilgisayar sabit değil, notebooklar değişiyor. Benim derdim klasöre şifre verip sadece şifreyi bilenlerin o klasöre girebilmesi. Kullanıcı tanımlama, active directory vs. yapamıyorum çünkü server üzerinde çok önce kurulmuş bazı programlar var bunlara müdahale edemiyoruz.

işletim sistemleri ney

Genellikle Windows 7 ve Windows 8. Server yani paylaşacak bilgisayarda Win 7 var.

trueCrypt kullanarak yapılabiliyordu bu dediğiniz ama programı kaldırdılar yayından.

server'a bitane ftp programı kurabilirsin filezilla gibin onunla ftp üzerinden paylaştırdığında k.adı şifre ile kullanıcılar giriş yapabileceklerdir

Filezilla fikri iyiymiş, her gün kullanıyorum hiç aklıma gelmemişti.

Podcast dediğimiz şey zaten bahsettiğiniz gibi belli bir konu üzerinde bilgilendirme sağlayan ... ne diyeyim ... sesler işte. Konuşmalar, seslendirilmiş yazılar falan. Dil öğrenmek için de podcast'ler var, ne bileyim sitoloji üzerine var, bir oyuna yeni gelecek güncellemelerle ilgili var, var oğlu var. Telefonunuza veya bi şeyinize bi şey kurmanız gerekmiyor. Bulun ilgilendiğiniz konudaki podcasti, atın telefonunuza mp3 olarak veya müzik çalarınıza veya direk bilgisayarınızdan dinleyin. Komplike bi şey değil.

Belirttiğiniz konularda podcast'ler var. Yaygın olarak mobil cihazlarda dinleniyor ama bilgisayardan dinlemek de mümkün.
Podcast için bence en iyi kaynak iTunes (www.apple.com). Bilgisayarınıza kurup bir hesap oluşturursanız kategorilere ayrılmış sayısız podcast arasından seçim yapıp dinleyebilirsiniz.

soundcloud.com
burada müzik de bulabilirsiniz, ilgilendiğiniz konularda yayınlar da.
bu arada örneğin bir radyo programının kaydının yayınlanması da podcast içine dahil edilebilir.
itunes denen şeyi bilgisayarım 10 km yakınına yaklaştırmam:)

ne kadar programın kendisinden tiksinsem de itunes bu konuda oldukça geniş içerik sağlıyor. ben cenk erdem podcast'lerini indirmek için kurmuştum.

diskdigger belki yardımcı olur

recuva yı denediniz mi?
diskte tekrar yazma olmadıysa oldukça başarılı şekilde kurtarır genelde.

Sen dokunmasan da o bellek kendi işinde sürekli bir şeylerin yerini değiştirir. Biçimlendirdin ama içindeki dosyalara giriş falan yaptıysan büyük ihtimalle harddiskin içi karman çorman olmuş, eski verileninin üzerine yazılmalar olmuştur. Ufak bir aürtünme bile olsa o dosya kullanılamıyor. Önerime gelirsek, geçen annemin telefondaki reaimleri bilgisayra atarken kopyala yerine kes dedim. Sonra yapıştırmak uzun süre takılı kalınca iptal demiştim ve o kesili dosyalar bir anda silindi 400 kadar resim 20 kadar video. Gitti artık derken bir iki program indirdim ve aynı dosyaları buldular ve aynı şekilde kurtardılar. Birinin taraması yaklaşık 2 saat sürdü, sonra neredeyse klasörün tamamını kurtardı. 360 resim ve 15 video sorunsuz diğerleri de yarım yahut birbirine karışmış olarak bulundu. Yani gerçekten içerde çorba karıştırır gibi resimlerin altları üstleri birbirine girmişti. Sonra bu recuvayı kurdum taraması 3 dakika sürdü,birebir aynı dosyaları kurtardı. Rcuva hepsini bulup hangisi iyi hangisinin üzerine ne yazılmış hepsini gösteriyor. Recuva bulamadıysa ümidini kes.

(bkz: joker.org)

yeni keşfettim, oldukça kullanışlı. popcorn time'da yeni bölümleri eklenmeyenleri bu yöntemle izliyorum (forever dizisi gibi).

Alfred Hitchcock - (bkz: rope)

komedide big lebowski
dramda the fountain

big lebowski ve a torinói ló

The Bourne Trilogy

(bkz: the fall)

top menu maalesef okunmuyor ve göz yoruyor.
onun dışında sepetim kısmının background unun beyaz olması sırıtıyor.

ne aramıştınız kısmı okunmuyor.

bu arada kapattığın js kodlarını sil bence :)

ama gayet sevimli güzel bir site olmuş :)

Tamamdır, bir cok kisi soylediyse bir bildikleri vardır.

soldaki "giriş yap" menüsü sadece anasayfada çıkıyor. baskılı bardaklar veya stickerlar kısmına girdim orada yok oluyo. sitenin her yerinde olmalı bence.

sağol etna, hemen uyguluyorum.//uygulandı.

Tamamen görsellikle alakalı diyeceklerim, yani zevk meselesi biraz;

-- Genel olarak flat (metro) tasarım daha iyi durur sanki. Özellikle logo biraz gözüme battı.

-- Ana sayfadaki ürün listesi beyaz zemin üstüne gelirken, kategorilere girdiğimizde ürün listeleri transparan geliyor ki bence bu hali daha çok göz yoruyor. Arasını bulursanız daha iyi olacaktır.

Teşekkürler spadram. yapılacaklar listeme ekliyorum.

Denilenlerin çoğu uygulandı.

organlarımın bağışlanmasını çok isterim ama biraz tırsıyorum sanırım. neden olduğunu da bilmiyorum.

gömülmek (dini inanç). organ bağışının da caiz olduğuna dair görüşler daha yakın geliyor bana ama benm organlar bi boka yaramaz.

bilimsel araştırma

Başka insanlara yarayan bölümleri kullanabildikleri kadar kullansınlar. Bilimsel çalışma için lazımsa gerisini de kullansınlar. Onun dışında bunun geri kalanı bir halta yaramaz diyorlarsa ister gömsünler böcekler yesin, ister yaksınlar, umrumda olmaz.

Organlarımın bağışlanmasını isterim ama ailemin karar vermesini de isterim, daha doğrusu belli organlarımın bağışlanmasını kesin isterdim diğerleri için ailemden izin alınmasını isterdin, sonrasında gömülmek.

Organlarim bagislansin. Dini inancim da var ama organ bagislamak caiz mi degil mi tartismalari bana asiri derecede sacma geldigi icin konuyu hic incelemedim bile.
Ise yarayan organlarim baska insanlarda yasamaya devam etsin, geri kalani gomebilirler. Bilimsel arastirma icin kullanilmasi da beni mutlu ederdi.

aileme birden çok kez tembihledip, organlarımı bağışlamam mümkün olursa organ bağışı olsun, geri kalanı ne olursa olsun olmuyor zaten, nakil edilecek organlar çıkarıldıktan sonra beden paketleniyor normal cenaze yapılıp gömülüyor, mezar taşın dikiliyor. ha bir göz bir böbrek bir kalp eksik gömülüyorsun.

organ bağışından sonra krematoryum isterdim çok ancak Türkiye'de olmuyor maalesef.

Ise yarar her parcam alinsin.

geriye kalan incitilmeden gomulsun. It atar gibi atmasinlar, insanim ben.

organ bağışı + benden sonrası tufan

mükemmel bir insan olduğum için öldüğümde vücudumu mumyalayıp fransa'daki müzede sergilemelerini tavsiye ediyorum yetkililere.

organ bağışı artı gömülmek.

bana farkmaz

Organlarıma ne isterlerse yapabilirler, isterlerse bağış olur, isterlerse bilimsel araştırma olur, benim için sorun değil. Ama mümkünse bedenimin yakılıp, küllerimin de saklanmasını isterim :) Saklamak istemezlerse denize savurabilirler; o da kabulüm.

beowulf usulü kıymetli bir eşyamla sala koysunlar, ateşe verip açık denize salsınlar.

organ bağışı.
zaten organ bağışçısıyım ama sanırım aile kabul etmediği sürece bağışçı olsan bile organ bağışı mümkün olmuyor. bu nedenle anne ve babamın duygusal karar vermesine karşılık teyze hala gibi bilimum aile ferdine de kesin talimat verdim. birilerinin kullanabileceği organlarım olduğu müddetçe çürümeye bırakılması vicdansızlık ve israf gibi geliyor.

2007'den beri cüzdanımda taşıdığım organ bağışı kartını (bkz: when the air hits your brain) kitabını okuduğum 2009'da cüzdanımdan çıkarıp evde tutmaya başladım ama tabi bağışçı olduğumu ve isteğimin kesinlikle bu yönde olduğunu da biliyor ailem.

organlarım bağışlansın. gerisini ne yaparlarsa yapsınlar.

Sabun yapılsın :)

bilimsel araştırma

çokta önemli değil aslında nasıl olsa ölmüşsün. bunların sadece içinde organlarımı bağışlamazdım, güzel bir hayatım olmadı, kimse içinde güzel bir hayat, ikinci bir şans dilemiyorum. başkası versin.

ne olacağını hepiniz biliyorsunuz. boşuna debelenmeyin.

Organlara ihtiyacı olan varsa alsınlar. Gerisine nolduğunun pek önemi yok.

Mumyalayıp ,müzeye koysunlar,örnek adam diye :)

(bkz: gökyüzü defni) yapmasınlar da gerisi farketmez.

başlıktaki resimlere bakmayın, çok fena.

Organlarımı bağışladım. Onlar alındıktan sonra kalanını da ıssız bir yerde direkt toprağa değecek şekilde gömsünler isterim.

Sevmiyorum lan insaari. Cukumu yesinler.

babaannemi nasıl gömdüler?
mezarın dibine küçük sığ uzunca bir çukur kazıyorlar, kefenli bir şekilde yan yatırıyorlar, yüzün kıbleye dönük oluyor. üstünde biraz boşluk bırakıp tuğlayla kemer gibi örüyorlar, tuğlaların üstüne saman dolduruyorlar, samanların üstüne de toprak döküyorlar, üstüne de mezar taşı.

ben yakılıp küllerimin uzaya savurulmasını isterim, uzay olmazsa gulf stream, adriyatik ya da pasifik, organlarım bağışlanmasın.

bilimsel araştırma için kullanılsın. bi yandan da sağlam organlarımı bağışlamak istiyorum aslında, ikisi birden olabiliyorsa olsun.

Efendi gibi bi mezar yapıp içine koysunlar, aile üyeleri de arada bir gelip ziyaret etsinler. Macera yaratmaya gerek yok.

organ bağış kartımı üzerimde taşıyorum. ailemi de bu konuda tembihledim. ben onlardan önce gidersem mutlaka organ bağışına olur verin diye. çünkü bildiğim kadarı ile siz bağışlasanız bile öldükten sonra aileniz olmaz derse alamıyorlar organlarınızı. sonra kalan posa içinse ilk tercihim kadavra olmak. aslında gömülmek istemiyorum ama ne yazık ki türkiye'de tercihler kısıtlı. götürüp çukura gömüyorlar :)

organlarım bağışlandıktan sonra yakılmasını isterim.

organ bağışı. sonrasında kalanlar bilimsel araştırma için işe yarayacaksa o da olsun. yaramıyorsa farketmez ne olacağı

lazim organlarimi alsinlar, sonra gomsunler.

organ bagisi + yakilma.

bilimsel araştırma için kullanılsın ama ruhumy yok olmasın.
ruhuma bir şey olmasın da bedenime nolursa olsun.

Dikkatlice gomun dedim, derdim din min degil. Din falan isin susu. Dinde mezar zaten yok, mezar tasi uu cok kotu bise hatta.

bi gun anne olursam sonra da olursem, kuzum gelsin ozlemini gidersin. Mezarim olmazsa daha cok uzulur.

Anne olmadan olursem anam yasarsa bir muddet daha , gelip okumak ister inancli kadindir, mezarim olmazsa kahrolur.

ondan yani, arkamda biraktiklarim icin istiyorum guzelce gomulmeyi.

bilimsel araştırma ya da organ bağışı. yani insanlara ne şekilde katkısı olabilecekse. gömülmek istemiyorum ama türkiye'de yakılmak ya da başka türlü şekiller şüküller çok teferruatlı olabilir sanırım... eh ailem yapmaz da muhtemelen öyle bi şey. önceliğim kesinlikle organ bağışı ve bilimsel araştırma, hatta annem kendisi demişti zamanında "ölürsen bağışlarız ;) ;)" diye. o da niye öyle bi şey dediyse deli midir nedir.

ha organlarım hiçbi halta yaramayacaktır, bilimsel araştırmada kullanılabilecek bi olayım yoktur o zaman hangisi en kolaysa onu yapsınlar işte. gömsünler, taş bağlayıp denize atsınlar neblim. ne istiyolarsa.

organ bağışı önemli abi. herkesin kendi vücududur, bi' şey diyemem tabii ama bana inanılmaz saçma geliyor yani birinin organlarını bağışlamamak istemesi. lan ölmüşsün, mis gibi çalışır vaziyette organı niye gömüyorsun toprağa? ver ihtiyacı olan bissürü insan var, sen öldün bari onlar yaşasın.

varsa yani 2-3 tane dalağınız birini verin valla,

www.youtube.com

aa kimse dememiş.

dondurdatacam ben.

(bkz: cryonics)

zombi olsun biraz da o takılsın en bilinçsizinden

cenaze namazımı kılmasınlar da, cesede ne yapıldığının pek önemi yok bence.

dogru cevap fallthepieces'inki de madem burada biz seciyoruz, bir nekrofiliye versinler bari.

Valla ben 2600 küsürleri gördükten sonra bıraktım. Sarmadı nedense.
Oynarken en çok dikkat ettiğim şey, o devasa bloklar için her zaman yer bırakmaktı.
Çünkü genelde onlar yüzünden oyunum sonlanıyordu.
Başka da birşey gelmedi aklıma.

çetik ama çorap gibi olanlardan.

ben parça parça birleştirip ufak battaniyeler örüyorum. omuza atmalık, ya da diz battaniyesi. patchwork gibi. elbezi örer gibi oluyor.

@mea maxima culpa öyle daha da kolay biter sanırım tek parça oldu mu insanın gözü korkar ama parça parça rengarenk göze de daha hoş görünür

@snowflake örüp bağışlama fikrine bayıldım bu açıdan düşünmemiştim öyle yapmak daha iyi olacak

@for day to break listeye aldım senin bereyi de :)

pivot tablo, vlookup, sumıf, sumıfs formülleri.

countif countifs yi de ekleyin. IF siz zaten olmaz.

özel yapıştır diye bir şeyin olması.
hücrelere isim verip değerleri o isimle çağırmak.
sumproduct.
filtreleme.
if zaten "oku" gibi bir şey, söylemeye gerek bile yok aslında.

Koşullu biçimlendirme de zaman zaman hayat kurtarır.
Örneğin bir sütundaki tekrar eden verileri renklendirip daha sonra filtreden de renge göre filtrelediğinizde hızlı bir şekilde sonuç alabilirsiniz.

indirdim ama bahsettiğim kullanıcı şeylerini göremiyorum onda.

başka bir kullanıcı ile oturum açıp, daha sonra kullanıcılar klasöründeki kendi kullanıcı klasörünüzü silebilirsiniz.

tabi bu, mail dosyasının ve diğer programların ayarlarının kullanıcı klasörlerinde tutulduğu varsayımına dayanır.

ARkadaş windows oturumunu silmek istiyor, yeni bir yönetici hesabı açıp oradan kendinizinkini silmeyi deneyin.
Denetim masası - kullanıcı hesapları ve aile koruması - kullanıcı hesaplarını kaldır.

@atom karincanin torunu +1
bide okuduğunu anlasa şurda cevap vermeye çalışanlar.adam windows diyor millet browserdan bahsediyor :)

bizde onu dövebiliriz mesela?

İstanbul'daysanız beyaz masa ile bir görüşün. Ablam komşusunu şikayet etmişti, gelmişler sanırım.

@want2die
hayvanları koruma kanunu:
MADDE 14. - Hayvanlarla ilgili yasaklar şunlardır:

a) Hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce işlem yapmak, dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak, bakımlarını ihmal etmek, fiziksel ve psikolojik acı çektirmek.

Haysev grubuna mail atıp danışabilirsiniz. ilinizde görevlileri varsa belediyeyle irtibata geçip hayvanı kurtarabilirler belki. Tabi adamın adresini bulmak lazım. Yazık benim okurken içim acıdı.

Allah belasını versin öyle hayvan sahiplerinin.

www.facebook.com

[email protected]

ankaradayız bu arada, burada nereye başvurabiliriz bilen varsa?

o.ç 'na bak sen işte bunları duyunca kan beynime sıçrıyor senin neyine evinde can beslemek!

şimdi köpeği filan kaçırmamız mümkün dğil malını çalmış oluruz bunun en garanti yöntemi elimizde kanıt olması adına mutlaka bi video vs çek ondan sonra haysev in filan mutlaka avukatı vardır onlar araclığıa şikayet edebiliriz belki.

Bebek ben cehennemden kaçıp geleyim, sen, ben, e. birleşip dövelim, dayak öyle atılmaz böyle atılır deriz sonra da, en medeni halimizle, hiç ağzımızı bozmadan. Bilirsin, ben küfür yanlısı değilim şahsen. :p

Böyle dağdan inmeleri medeni medeni hukuka bırakmakla olmaz o iş. Gerek yok bu kadar medeniyete. Şahsen insana insan gibi, lağım çukuruna da içindeki gibi davranma taraftarıyım. Ne demek lan ağzı var dili yok hayvanı dövmek?!

@neferkitty sözlükte avukat bir ablamız var, ona danıştım. hukukun elinden gelen bir şey yok bu konuda dedi. çare hırsızlık. :/
@istinyede bekle. gel gülüm dövelim. çalma planı lazım?:/

o zaman etraftaki kameraları filan bi takip et yakayı ele verme durumu olmasın bir de köpek alınsa nereye götürülcek bunları organize etmek lazım, düşünmek laızm.

köpek alınırsa nereye nasıl gidecek belli. kamera da yok zaten de mahallenin kadınları sürekli camda işte. bi de hayvanın dışarda ve serbest olduğu zamanlar çok nadir. :/

Mahalle teyzelerini salla, tanımadıkları biri yaparsa, senden nasıl bilecekler? Evinize çok sık girip çıkmayan bir arkadaşınız gönüllü olursa, bir şekilde mahalleden çıkarılır o köpek de; sonra nereye gidecek? Olduğundan daha kötü duruma düşmeyeceğini garantilemeden böyle bir şey yapılmaz. Önce bu kısmını halletmek lazım.

sonra istanbul'a gidecek.

kafka'yla milena'yı sahiplendiğim ablam buradan çıktığı gibi araba yollayacak almak için.

oha goal 3'ünü de mi çekmişler. iyice sıvamışlardır.
listede izlediklerimden en iyisi damned united.

içlerinden sadece the damned'i izledim ama listede green street hooligans'a yer vermedikleri için sağlıklı bir liste olduğunu düşünüyorum.

çocukken ayıla bayıla izlemiştim o filmi. hiç kavga etmediğim halde o filmden sonra millete horozlanır olmuştum, yani o derece gaza getirmişti. geçenlerde tekrar izledim. oyunculuklar falan yine çok şahane ama filmin konusu çok aptalca geldi lan. futbolu o kadar severim, "taraftar grubu" dediğimiz adamların zeka seviyesinin bu kadar düşük olduğunu görmek soğuttu beni resmen.

pescador aynısı bana da oldu. ama sonradan beğenmeyişimi zorla unutturdum kendime. bizim delioğlan yine de delikanlı adamdı.

Looking for Eric de fena değil.

sadece united filmini izledim. kesinlikle güzel bir film. pişman olunacak bir film değil.

The damned united çok iyi bir filmdi.

Will de güzel filmdi aslında.

www.imdb.com

the damned united ile united'ı izledim. hem de 2-3 kere. ikisi de çok güzeldir. hatta bence futbolla alakalı en iyi film bu ikisidir. united'da ağlamıştım aq. manu'yu seviyorum diye herhal.

İDM ile internet explorer kullanarak yakalıyor URL'yi. Chromda yemiyo.

şu programla indirebilirsiniz.

www.nirsoft.net

Basit mantıkla, browser geçmişindeki videoları listeler, siz de ilgili videoyu seçip istediğiniz klasöre aktarabilirsiniz.

Programı açtığınızda birçok dosya listeler, boyuta veya site adresine göre sıralayıp dosyanızı bulabilirsiniz.

Not: izlediğiniz video yüklenmesi bittikten sonra (ne olur ne olmaz) sayfayı kapatmadan programı çalıştırmanızı tavsiye ederim.

metabolizma ya, olmayınca olmuyor. ben de 185-70 kg spora da gidiyorum yemeğimi de yiyorum devamlı ama alamıyorum. vermiyorum da. 70 kg'da sabitlendim yıllardır.

1.81 boy
65 kilo
normal alt vücut
göbek

bu dördü birlikteyse üst kısım 60'ı bırak 50-55 kiloluk biri gibidir herhalde. senin sorununu beslenme değil spor çözer. düzgün bir spor salonuna gidip beslenme programıyla birlikte düzenli çalışma yap derim ben. ne kadar sağlıklı beslensen de sporla desteklemeden o orantısız vücudu şekle sokamazsın.

ayrıca sporla birlikte kas kütlen artacağından tartıdaki kilon da artar. 1 yıl içinde 70'i geçebilirsin(yağlardan da yakacağın için sadece 5 kilo almak değil yapacağın) düzgün bir şekilde sporunu ve beslenmeni ayarlarsan.

merhaba!

öncelikle şunu söylemek lazım: kilo almak da kilo vermek kadar sabır ve özen ister. ve birbirine çok paraleldir aslında. yani "kilo almak kolay, kilo vermek zor" diye bir algı varsa çok yanlış bir algı bu.
aslında iki grubun da yapması gerekenler kısmen aynı.
sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz. başka bir deyişle: hareketli bir yaşam ve "temiz" gıdalar.
beslenmenin "miktarı" değişecek olan tek faktör.



alma-verme kıyaslamasını bir kenara bırakıp hikayenize dönersek:
zayıf şişman denen kategoriye girdiğinizi düşünüyorum yazdıklarınızdan.
"kilo alamıyorum" diyenler aslında kilo alacak kadar ve şekilde yemiyorlar demektir. siz yediğinizi sanıyorsunuz. bir oturuşta belki çok yiyorsunuz ama toplamı hesaplasak, mesela aylık bir hesaplama yapsak aylık yaktığınız kalori = aldığınız kalori olmalı ki kilo alımınız yok.


peki ne yapmanız lazım?
*düzenli bir beslenme programı oturtmalısınız. yani günlük ne kadar ve ne yediğinizin farkında olmalısınız. böylece herhangi bir gün şartlar gereği eksik yediğinizde bunu ertesi gün telafi edebilirsiniz.
*bu beslenme programınızda size faydalı yiyecekler, içecekler yer almalı. o sağlıksız fastfoodlar vsler size hiçbir fayda sağlamıyor. içinde ne olduğunu tam olarak bilemediğiniz yiyecek içecekten "mümkün mertebe" uzak durmalısınız.
*yediklerinizi sadece kalori bakımından değil, içerik bakımından da takip etmelisiniz. ilk başta biraz etiket okuyarak, internetten bakarak yapacaksınız bunu mecburen ama sonra gözünüz alışacak. yani 1 kalçalı tavuk budunda ne kadar protein, ne kadar kalori var vs... ya da 1 tabak bulgur pilavı size ne kadar karbonhidrat ve ne kadar kalori sağlıyor gibi gibi... bunları ilk başta teorik bir şekilde takip edin, sonra otomatiğe bağlanacak. zaten 3 aşağı 5 yukarı sapmalar hiç problem değil ama genel olarak bir fikriniz olmalı. bir tabağa baktığınızda "ben bundan neler alıyorum" bunu aşağı yukarı kestirebilmeniz gerekli. ki dediğim gibi bu 1 ayda falan otomatiğe bağlanıyor.
*düzenli beslenme kadar bunu düzenli egzersizle de desteklemek önemli. sağlıklı olmak istiyorsanız bu ikisi paralel şekilde gitmeli, başka yolu yok.
*bol su, bol sıvı tüketimi. bunu da takibe alıp bu konuda bir eksiğiniz mevcutsa alışkanlıklarınızı düzenlemeniz gerekli.




"bir sürü lakırdı ettin ama ben ne yemeliyim bunu söylemedin"
söyleyelim :)
özetle: protein ağırlıklı yiyecekleri kaliteli karbonhidratlar ile desteklemelisiniz.
bu ne demek oluyor?
protein ağırlıklılar: tavuk, et, balık, yumurta, lor, diğer peynirler, badem, ceviz, fındık.
kaliteli karbonhidratlar: bulgur pilavı ve türevleri, barbunya ve türevleri, yulaf, kuru meyveler, yoğurt, kefir, sebze yemekleri.
bunlara ilaveten sebze yemekleri zeytinyağı ile pişmeli ve salatalara zeytinyağı konmalı, bulgur veya omlet bunlar tereyağı ile pişebilir. yani belli oranda yağ alımını da ihmal etmemelisiniz.
programı çeşitlendirmek için: fıstık ezmesi, tahin & bal gibi eklemeler yapılabilir.

yine her zamanki gibi çok uzattım :)

özetle: alışkanlıkları değiştirmek ve süreklilik çok önemli.
niye kilo almak istiyorsunuz: daha sağlıklı olmak, görünmek için.
o zaman daha sağlıklı besleneceksiniz. ve bunu sporla destekleyeceksiniz.
kolay gelsin!

Parazit var bağırsaklarda

uzun süre ben de öyleydim (190-65). birkaç şey de denedim ama alamadım bir türlü.
ama yaş 30 a yaklaşmaya başlayınca önce 90'ı gördüm, sonra dengeye oturttum.
yaşla da alakalı olabiliyor.

siz diyabete doğru emin adımlarla ilerliyorsunuz. kilo alamamaktan şikâyetçi olmayın, bundan endişe edin.

Torrent'te bulabilirsin büyük ihtimal. Ama devexpress zorunlu değilse telerik kullanmanı tavsiye ederim.

Uzun süre devexpress kullanıp daha sonra mecburiyetten (lisanslı) telerik'e geçmiş biri olarak en azından şunu söyleyebilirim. en önemli kontrollerden biri olan grid konusunda devexpress telerik'ten oldukça üstün. telerik bir sürü bug barındırıyor halen.

Telerik'i ilk defa duydum. Var mı bulabileceğim bir yer?

en.wikipedia.org

Haber spikeri bir kadin diye hatirliyorum.

Edit: politikaciyi ilk kez duydum. Yalniz haber okurken kendini vuran kadini biliyordum.

@terra rossa mia

link?

budd dwyer

Amerikalı politikacı. Sanırım yolsuzluk iddiaları sebebiyle vuruyor kendini, basın önünde.
intihar videosu ilginç bir şekilde beni sakinleştiriyor.
hassas bünyelerin izlemesi tavsiye edilmez.

eksisozluk.com

better off ted

coupling

Archer

new girl

hannibal. dilin de gelişir, hannibal çok sağlam edebiyat parçalıyor.

friends:)

Arrow

Modern family

enourage

Aradığın dizi kesinlikle Eastbound and Down.

www.youtube.com
www.youtube.com

Epik Yaşar Usta: www.youtube.com

Haluk Bilginer anlamsızca etkileyen şiir: www.youtube.com

Bu da eğlencelik olsun: www.youtube.com

şurda yazdığım hindistan cevizi'ndeki sadri alışık'ın yaptığı güzeldi ama videosunu bulamadım.
(bkz: #18224117)

scent of a woman - duruşma sahnesi

www.youtube.com

oha kimse yazmamış: www.youtube.com

www.youtube.com

Misfit- 01x06 Nathan www.youtube.com

Office 2013 TR için söylersem, Dosya > Seçenekler > Yazım Denetleme ekranında Otomatik Düzeltme Seçenekleri butonuyla ulaşılıyor.

valla ben the fourth kind filmini çok beğenmiştim. benden başka da çok beğenen bulamadım gerçi :)

son zamanlardan:

the conjuring
dark skies
sinister

the conjuring :( Ben uyuyamamistim be o film yuzunden ilk gece. :/ Ama cok faniysan korku filmlerinin etkileyici gelmeyebilir biraz fakat yine de iyi.

the conjuring +1
Insidious

insidious serisi, rec serisi

Evil dead ve the exorcist önerdiler, baya ünlü filmler sanırım korku filmi pek izlemediğimden bilmiyorum onlar olur mu peki ?

"Evil dead" ve "the exorcist" filmleri kült. zamanına göre iyiydi. şimdi komik geliyor.

@spadram

korkabildiğim tek film 4th kind idi. cidden bir kaç gün etkisinden çıkamadım. Google'da falan araştırmasam mevzuyu daha uzun sürerdi.

Insidious cok net en etkileyendi beni.

Vlookup(düşeyara) formülü ile yapılabilir. X'leri önce 4. sayfaya kopyalayıp yapıştırmak gerek. sonrası için www.adilekin.net

Aslında istediğin şeyi powerpivot ile çok güzel yapabilirsin.
Her birini tablo olarak biçimlendirip, daha sonra powerpivot sayfasına bu 4 raporu da ekledikten ve gerekli ilişkileri kurduktan sonra istediğin raporları oluşturabilirsin.

Vaktin varsa bu konuyu araştır derim.

yanlış anlamadıysam o tabloyu ikiye ayırman yetecek gibi duruyor.
kurs kolonu ile beraber ikinci bir tablo açıp o üç kolonun (Kurs, Semest ve Note) yanına SNr kolonunu ekleyip ilk tablodaki SNr kolonuyla bağlarsan olur gibi.

Bildiğin gibi normalleştirmede amaç bir defa ve birden çok geçen bilgileri ayırmak.

=A1 & "." & B1 & "@eksiduyuru.com.tr"

ilgili satırdaki boş bir sütuna bu formülü yazıp listenin sonuna kadar kopyaladığınızda olacaktır.

d kolonuna @eksiduyuru.com.tr'yi ekleyin.
sonra e1 kolonuna text altında yer alan CONCATENATE formulünü seçerek sırayla a, b ve d kolonunu seçerseniz olur

soru sahibinin affına sığınarak birşey ekleyeyim.

eğer mail adresleri [email protected] olsaydı birşey yapabilir miydik?
yani a kolonunun ilk harfi + b kolonu + kelime?

@vadidekikaktus

=PARÇAAL

formülü ile bir hücredeki metnin bir bölümünü alabilirsiniz.

=PARÇAAL(A1;x;y) yaparsanız A1 hücresindeki metnin x. sırasından başlayarak y sayıda harfini alır.

arkadaşların söylediklerine ilaveten tüm türkçe karakterleri ingilizce karakterlere çevirmeniz gerekiyor önce.

Örneğin kişinin adı: Ayşe BİLİR olarak yazılmış olsun.

İsmin ve soy ismin yazılı olduğu sütünlar sütun harfinden tutularak seçilir. Daha sonra herbir Türçe karakter için Ctrl+H komutu ile değiştirme işlemi kullanılır.

ı->i
İ->I
ş->s

gibi.

Ayrıca e-posta isimlerinin tamamı küçük olsun derseniz =KÜÇÜKHARF formülü ile hücrenin içindeki metni küçültebilirsiniz. Türkçe karaktere çevirme işlemini küçülttükten sonra yaparsanız daha iyi olur. Küçük harfli isimlerin olduğu hücrelerde isimler değil formüller olacağından değiştirme işleminin çalışması için tüm hücreleri seçtikten sonra kopyala/özel yapıştır/değerleri işlemini yapmanız gerekir.

İlk cevap gayet işe yaradı, Türkçe karaktere çevirme olayını da hatırlatan arkadaşa teşekkür ediyorum.

Modemin yerini degistirdim ben. O daireden uzaklastir modemi

modemin şifresini değiştir. zor bişey değil bi googlelarsan halledersin.

sanrım arada daha önce verilmiş tavizler ve iyilikler olduğu için açık açık kullanma diyemiyorsun

eğer durum böyleyse modemi komşundan en uzak yere kur ve onun evde internette olduğu zamanlarda ara ara wireless özelliğini kapatıp aç, film izlerken falan yarıda kalsın rahatsız olsun "bu böyle olmuyor alayım bi abonelik kaç para bi flüt" desin

arada özel bir ilişki yok modem şifresini değiştirmeyi bilmediğinden sömürüye karşı duramıyorsan mahalledeki bir bilgisayarcının elemanına 20 lira ver eve getir göstersin öğretsin yada internetten bak çöz

en fazla selamlaşıyoruz ilişkimiz o kadar diyorsan kapısını çal "la insanlık yaptık şifremizi verdik ama abokunu çıkardın utanmaz herif" de kafa at yara ver.

modemin yerini değiştirmek aklımıza geldi ama pek kar etmicek gibi.

şifreyi değiştirmeyi biliyorum da , o etik değil , kadın gelip " çalışmıyo bu baksana bi " diyo =)

çaktırmadan yapılacak , elimden bişey gelmiyo çalışması lazım diyebileceğim bi yöntem lazım bana.

mac adresi izni koyabilirsin. bütün cihazlarını egelleyemesende bazılarını yasaklarsın. böylece bağlanmama sorununu kendinde sanır. şu cihaz bağlanıyodu bu bağlanamıyo diye.

arada kapatıp aç rahatsız olsun +1. ayrıca diğer kullanıcıların internet kullanımlarını sınırlayabileceğin programlar var. hız veya kota olarak. bana en mantıklı ve sağlam görünen yöntem bu. hem internet kesilmemiş olur çalışmıyor diyemez.

Modem'in arayuzunden MAC Filtreleme ile engelleyebilirsin. Senin belirledigin cihaz disindaki cihazlari engelliyor. Baska cihazla girmeye calisan kisi baglansa bile sinirli baglanti olarak goruyor (Bu son kisimdan cok emin degilim :))

çalışmıyor bu baksana bi diyorsa bozuldu ben de giremiyorum de, birkaç gün sonra gelip hala olmadı mı derse modem bozulmuş teknik servis gelip bakacak de oyala o şekilde birkaç defa en sonunda hala sormaya devam ediyorsa zaten o kadar yüzsüz bir kadın için de etik falan kasmanıza gerek olmadığını anlarsınız gönül rahatlığıyla ben kullanmıycam artık internet bile diyebilirsiniz. görünür adınızı değiştirmenize bakar bir tek ya da ağınızı gizli hale getirmeye.

kendi cihazlarına sabit ip ataması yap.
daha sonra da modem arayüzünde dhcp ip sayısını düşük tanımla.
örneğin otomatik ip sayısını 1 olarak belirle, bu sayede tek bir cihazı ip alıp bağlanabilir. bahanesi de size kalmış, artık ne uydurursunuz bilemem :)

modemin ne oldugunu bilmiyorum ama orta ustu bir modemse ayarlar bolumunde QoS(quality of service) bolumu vardir. oradan her bir cihaza ne kadar internet hizi verebileceginizi vs ayarlayabilirsiniz. 3-4kb'lik bir internet birak ona. baglanamiyom vs diyemez. niye yavas diye sorma yuzsuzlugunde bulunursa sucu ttnet'e atarsin. yada "param buna yetiyor, daha hizli olsun istiyorsan uc bes de sen ativer hizlandiralim" dersin

@crucio tam istediğim cevabı buldum.
ama modemin hiçbiyerinde bu tarz bi ayar bulamadım.

herkese teşekkürler , hepsinden bi harmanlama yapıp kurtulucaz bu illetten =)

Modem arayüzünden kablosuz bağlantı sinyal seviyesini düşürebilirsin. Kullandığım modem airties aynı marka/model ise modem sayfası benzerdir. Bu arada modem bozuldu demeni tavsiye etmem, olay yeni modem alayım tak kullana kadar gidiyor..

img600.imageshack.us

divit'e katiliyorum.

Bu devirde internet/IP paylasma isi cok ciddi.
Hele komsu x5 adet cihaz kullaniyorsa sizin kontrolunzdan cikiyor is.
Bir an once silkeleyin gitsin.

"Kotalıya geçtim komşu :("

beyler bayanlar , komşu dün evine internet bağlattı.

hayatta mucizelere inanmak lazım burdan da onu çıkaralım =)

mac adresi %100. babama yaptım adam 1-2 geldi artık mobilden bağlanıyor.

edit: e oha ne zamanın duyurusunu bulmuşum.

google docs?

google hesabi olmayanlar da editleyebiliyor mu?

tabi. paylaşım ayarlarından "linke sahip olanlar" seçip "allow edit" derseniz olur.

v for vandetta.

mr. nobody

sonra gelip bana teşekkür et.

intouchables.
sinemada da tamam mıyız var.

şu da damardan girer. www.imdb.com

tabii ki en klişesinden (bkz: the notebook)

forrest gump. ben çok ağlamıştım.

(bkz: marley and me)

çok farklı yaklaştım.

www.imdb.com

www.imdb.com

izleyip de sevmeyen tanımıyorum. tanımak da istemem.

bir de bu var kalbiniz dayanırsa: www.imdb.com

it crowd

Coupling, Spaced.

hiçbiri black books un yerini tutmamakla beraber şunlar var: father ted, little crackers, count arthur strong, not going out

Black Books denince genelde alternatif (ve haklı) olarak it crowd, spaced verilir.

Bunlardan farklı olarak Better Off Ted'i de inceleyebilirsiniz.

spaced

john newwman - love me again

elbette bu değil ama aklıma ilk gelen video şuydu;

alkislarlayasiyorum.com

"veritabanına bağlanamıyorum hacı" diyor. kurulu bir programsa kaldırıp yeniden kur (tabii db offline ise işe yarar bu, eğer db dışarıdaysa zaten senin yapacağın bir şey yok, bu durumu da kullanırken internt bağlantısı gerekip gerekmediğindden anlayabilirsin)

browserdan girip kullandığın bir şey ise, zaten sorun sende değil, sen düzeltemezsin.

Bilgisayarıma kurulan offline bir sözlük kendisi. www.siber.us

bende silip tekrar kurdum ama, aynı hata devam ediyor. veritabanına ulaşsın bu, nasıl ederiz onu?

Programı indirip kurdum. Access veritabanı kullanıyor.
Şunu deneyebilirsiniz; Denetim Masası > Yönetimsel Araçlar altında "Veri Kaynakları (ODBC)" uygulamasını açın. Kullanıcı DSN sekmesi seçiliyken "Ekle" butonuna tıklayın. Açılan listede Access seçeneği olması gerekiyor. Bunu seçip herhangi bir access dosyasına yada programın access dosyasına bağlanmaya çalışın.

bire bir değil ama yakın: the perks of being a wallflower.

suits'in ana metni. dizi buradan yürüdü diyeyim.

intouchables var ama olur mu ki?:)
50/50 var mesela.

İki filmde de ağlamıştım.

ice age

the blind side olur gibi.

the mighty

ve tabi

the iron giant

freaks and geeks

@freaks and geeks'in ilk 4 bölümünde aradığım gibi bir şey görmedim ben? ezilen grup var ama diğer güçlülerin onları ezmesi değil, onlara yardım etmesi gerekiyor. ileride böyle mi olacak?

dizinin asıl losers tayfası freaks'lerdi bence hayatla ilgili ciddi problemleri olan mutsuz insanlarken geeks tayfası daha pozitif ve eğlenceli tiplerdi. ilerde de kaynaşıyorlardı diye hatırlıyorum..

freaks and geeks güzel dizi ama belirttiğiniz konu ile alakası yok. amerika'da 70'lerdeki lise hayatını, gençlerin kimlik arayışlarını anlatıyor.

intouchables arkadaşlık ve farklılıklar üzerine çok güzel bir film. çok zengin ve felçli bir adamla, kötü bir mahallede yaşayan bir zencinin arasındaki iş ilişkisi ile ortaya çıkan dostluğu anlatıyor. birbirlerine yardım ediyorlar.

almost famous da olabilir. onda da penny lane karakteri güçsüz, zayıf karakter. esas karakter ona yardım ediyor ama bir yandan da penny lane ona yardım ediyor gibi. müzikleri de harika.

50/50

tchibodan alıyorum
farklı farklı alıyorum denemek için 100er gram fln
hepsi güzel yani
sonuçta nasıl bir içim sevdiğine bağlı (yumuşak, sert vs)
çok yardımcı oldum evet

metrodan alıyorum tschibo fiyatlarıyla aynı nerdeyse kilosu 40 lira ama başka yerde bulamadığım için lavazza çekirdek olarak alıyorum .bazende tchibodan guatemala.

baristasepeti'nden çekirdek kahve alıp el değirmeninde öğütüyordum. sert istiyorsan honduras al diyecektim ya listede görünmüyor artık. benim favorim costa rica tarrazu idi.

Ben tchibo'dan guatemala, african blue ve kahve dünyasından nane aromalı alıyorum. Bazen guatemala ve african blue ile karıştırıp bazende guatemala ve nane aromalı karıştırıp içiyorum.

tchibo guatemala grande güzel evet çok güzel ımşş ımmşşş

kahvefabrikasi.com üzerinden alıyorum. french press, filtre kahve vs. sipariş verirken istediğin gibi çekilmesini seçebiliyorsun. son favorim brezilya kahvesi. çok muazzam bir tadı var.

yeni keşfim kuru kahveci mehmet efendinin filtre kahvesi muazzam. deneyin pişman olmayacaksınız.

Kahve Fabrikasından alıyorum.

Özellikle, Kolombiya-Caturra ve Ethiopia-Heirloom Dry Proc. kahvelerini çok sevdim. Hem Espresso hem de Filtre için kullanabilirsiniz.

Çok sert olmamakla birlikte Jamaica(n) Blue Mountain iyidir, Coffeeshop Company'de içilebilir, biraz pahalıdır ancak en iyi kahvelerdendir, denemediyseniz tavsiye ederim.