Tövbe ediyorsun hemen.

derin nefes alin, kafanizdaki yargilari bir kenara birakin.. senlik baslayacak.. o sezonu girizgah olarak kabul edin..

diziyi beğenmeyebilirsin saygı duyarım da, ciddi ciddi bunu mu diyorsun şimdi? arka sokaklar izle o zaman, hiç vaktini kaybetme walter'la falan.

breaking bad dogru zamanda baslanmasi gereken bir dizidir.
ben iki kez ilk bolumu izleyemeden bu ne yea demistim, 3. de tum sezonu oturup izlemistim ve jesse karakterini yasatiyordum icimde filan :) güzel oyunculuk ve iyi bir kurgusu var.. bagliyor insani.

izleme.

izleme.+1

ne bu breaking bad'e en süper dizi yorumları yapmak, beğenmeyenleri de git arka sokakları izle diye aşağılamak, sonradan açılıyor olabilir ama ben de büyük bi beklentiyle oturup izlemeye koyulmuştum, sonra kendimi sıkıntıdan kendimi jiletlerken buldum ve maalesef arka sokaklar'ı da sevecek biri değilim, dizi özürlüsü de değilim, hayatım boyunca 100'e yakın dizi bitirdim, buna buffy, angel, it's always sunny, it crowd, modern family ve sayısız dizi de dahil.

ben breaking bad in ilk beş bölümünü geçen sene izlemiş ve acayip sıktığı için bırakmıştım. bu sene herkesin dilinde olunca ve bir arkadaşım da "yau bir dizi her sezon daha da güzelleşebilir mi" deyince dur devam edeyim bari dedim ve ilk sezonun sonuna gelince baya bir sardığını gördüm. beğenmediysen zorlama tabi ama benim de ilk görüşüm sıkıcı olduğu yönündeydi.

dizinin temposu yavaş. bayabiliyor. bu dizinin özelliği o. sıkıntıda ileri sarmak istersin. fakat olay örgüsü karmaşıklaştıkça zevkli oluyor sarıyor... her sezon gittikçe güzelleşiyor. bu dizi sabır isteyen bir dizi.

Breaking Bad'in hızından şikayetçiysen ya ciddi anlamda hiperaktifsin (genelde ekranda aksiyon, bir olay göremeyince sıkılıyor hiperaktif insanlar), ya da izlediğin bir diziden beklentilerin 16 yaşında bir çocuğunkinden farksız. Darılma, gücenme; duymak istediğin bu olmayabilir ama gerçek bu. Breaking Bad cidden HİÇ yavaş bir dizi veya film değil, ne filmler var. Biraz daha o boşlukların ne ifade ettiğini anlamaya çalış veya hiç olmayacak gibiyse başka diziye geç derim.

Cevap, evet bu.

Not: Hiç sabır istemedi Breaking Bad benim için, tam tersine ilk bölümden itibaren bir bütün olarak oldukça hızlı ve keyifli geldi, bu kadar "sabır istiyor" diyeni görünce şaşırdım. İlginç, demek ki ana akım eğlence formları bu yüzden daha sofistike hale gelmiyor, bu kitleye hitap edebilmek için...

Konu belli, olay belli... Abartılacak bir dizi değil kanımca. Walter white ve jesse pinkman(özellikle) hatrına izliyorum bende. 4 bölüm kaldı şunun şurasında, sonunu öğrenmeden bırakmam fakat tekrar ediyorum aldığı 6 emmy'e rağmen benim nazarımda hala efsane değildir.

senin nazarında hangi dizi(ler) efsanedir dersen: prison break, lost ve oz derim.

İzleme, herkes aynı şeylerden hoşlanmak zorunda değil. Ne breyking bet izleyip detaylarına bayılmak birini üstün kılıyor ne de izlemeyip üstüne nefret etmek.

ben de 1-2 sezon izleyip bırakanlardanım. sıkıcılığından değil de daha çok karakterlerle empati kuramamaktan şikayetçiydim özellikle walter white karakterinin değişimi acayip yüzeysel gelmişti. olmuyorsa zorlama yani herkesin sevebileceği bir dizi değil daha izlenecek bir sürü güzel dizi var.

Gangster olmak istiyo ama gereken ozelliklere tam olarak sahip degil, a wannabe gangster.

a gangster wannabe.

eindaclub +1

mantıksız.

açacağı yere, hedef kitlesine ve maaş durumuna göre iyi yada kötü olabilir bence.

yani şöyle 30'a yakın ps4'ü olan, kadıköy bahariyenin dershanelerinin yakınında bir yer açabilirsen müthiş olur bence.

devlet hayvan gibi vergi alıyor öyle yerlerden, o yüzden herkes sadece en işlek yerlere açıyor ve iş yapamayan da kepenk kapatıyor ya. vergiler yüzünden inanılmaz karlı bir iş de değil, haberin olsun.

Internet Download Manager.

(bkz: internet download manager)

"%100 haklısınız efendim, doğrusunuz padişahım, siz nasıl emrederseniz sultanım". Fatih bunları dedi, diğerini de dinlemedim.

Başbakan sordu, Fatih 'Evet, haklısınız' diyerek cevapladı.

izlemedim ama twitter'da şunu gördüm, hala gülüyorum.

"İçki içen alkoliktir" dedi önce, Altaylı "ama size oy verip iki kadeh atan da var" deyince "ONLAR O ZAMAN ALKOLİK OLMAMIŞ OLUYOR" dedi.

www.youtube.com

tayyip saçmaladı:

"akm yıkılacak, oraya kültür merkezi lazım, sahne sanatlarında geriyiz mesela, şu ana kadar yaptığımız merkezler böyle birşey yok. oraya böyle bir merkez yapsak içine iyi bir ses sistemi koysak, sahne koysak; baroksa barok, güzel mimarisi olsa, nefis." dedi

"baroksa barok" nedir, "iyi bir ses sistemi koyalım" nedir ya? başka yere koyamadın mı sistemini? ayrıca barok nedir öğren önce.

"Gölge- Beyaz Açısı: 290 derece"

gönderme.

bence çiçekçi'ye buraya yazdığın gibi anlat. o ayarlar. ama not yazacaksan kendi el yazınla kendi kelimelerini yazarak kendine ait bir cümle oluştur. yoksa çiçek solar not kalır.

ben böyle durumlarda casablanca gönderirim genelde, anlamı "asalet"dir. böyle durumlara gider zira içinde "aşk" barındırmaz (ama duruma göre aşık olunan kadına da gönderilebilir). anlamı pek önemli değil benim için gerçi, çiçeği seviyorum. daha iyi öneriler gelecektir muhtemelen. göndermende çok büyük bir sakınca yok da bir beklentiye girme tabi ki, herhangi bir anlama gelmeyen, karşındakini mutlu etmek amaçlı küçük bir jest bu, başka bir şey değil.

10 yil kadar once bu sekilde ben de kararsiz kalmistim ve bir cicekciye girip guzel gozukenleri almistim. Uzerine not bile yazmistim. Sonra o aksam sevgili olmustuk direk. Uzun surmedi ama onu kiskanmiyorum diye olay cikarmisti, ayrilmistim. Gonder yani kisaca :)

yüz yüze görüşmediyseniz gönderme

kasma arkadasim, icinden gelmis gonder. not da yazma. ters tepse bile dunyanin sonu degil ya.

anlar sorarsa da, burada bize anlattigin gibi, temiz, seffaf, durust bir sekilde anlat. "hicbir amac gutmeden, icimden geldi gonderdim." dersin. hatta, "keske herkes icinden geldigi gibi davransa" diye de eklersin.

ha sunu da ekleyeyim: insanlara cicek hediye edilmesine prensiben karsi bir insanim. bana gore, sacma ve yapay bir hareket. bir insana, bildigin "insan" hediye edilmesinden bir farki yok benim gozumde. fakat icinden gelmis, kendi penceremden bakmayarak yorumladim.

tamamını okumadım bı yerı okudum sadece bı bastan bı ortadan
madem bı yerını kaldırmak ıstemıyosun o zaman gondermeyeceksın.

bu kadar net.

durup dururken çiçek gönderip yea ben tavlamaya çalışmıyorum demek çelişiktir öyle içten gelme mi olur ki hadi olur belki ama sevgililerinden onlarca laf sokmaya rağmen bir tek gül alamamış yurdum kızlarında bu çiçek gönderme işi çok farklı anlaşılabilir. hani doğum günüdür, işe yeni başlamıştır, aranızda öyle bir espri geçmiştir filan olur da açıkçası ben kız olsam ve böyle muhabbetim olan biri bana çiçek gönderse a-ha yazıyor derim, ilgim varsa heveslenirim vs eğer gerçekten tavlamak istemiyorum o istese bile ilişki olmaz kısaca friend-zone durumu varsa hiç kurcalamayın göndermeyin, çok çiçek gönderesiniz geldiyse annenize gönderin, tema vakfına bağış yapın vs.

gördüğünüz üzere bunun abuk olup olmayacağı direkt kızın kezbanlık seviyesiyle orantılı. çok sevimli de bulabilir, yok yere tribe de girebilir. siz daha iyi tanıyorsunuzdur, kendinizce bir karar verin.

bu çiçek senin içinden gelmiş bence biraz bekle ne göndereceğin de gelsin ..

5 kilo vermek için yapacağın şey basit arkadaşım: günde bir saat koş. ekmeği, yağı, şekeri azalt. proteini eksik etme.

en fazla iki ay sonra beş kilo gider.

eğer 15+ kilodan bahsediyorsak, diyetisyene git.

...kadın işinin uzmanı. yıllarını vermiş. benden tabii ki daha iyi bilecektir. ama ben meyvenin niye yasak olduğunu merak ettim.

bana çok saçma geliyor. o kadar aç kalınca insülin direnci ne olacak?
ekmek yemezsek, meyve yemezsek lifleri nereden alıyoruz? ben bir şeyi kesinlikle yasaklayan diyetlere pek itibar göstermiyorum. kızartmayı yasaklasa anlarım ama meyve bence doğal olan ve tüketilmesi gereken bir şey. "ama kilo verdiriyor" benim için geçerli bir sebep değil.

Canan Karatay'ın meyve hakkında söyledikleri:

Meyvenin içindeki fruktoz; glikoz, sakkaroz ve laktozdan daha tehlikeli. Fruktoz kandaki yağları yükseltiyor. Bu yağların yükselmesi insülin direncini başlatır, bu da tüm hastalıklara neden oluyor. Kilo vermek isteyenler bir tepsi meyveyi alıp akşam televizyonun karşısına geçip yemesin. İsterseniz sabah kahvaltıda yiyebilirsiniz ama başka da bir şey yemeyin.

www.elmaelma.com

ben karatay stili beslenmeyle 5 kilo aldım. bana göre son derece uygun bir diyet, et, ceviz, badem, pirzola, kebap, balık, peynir süper.. elbette bir bildiği vardır, pekmez yemeyin diyor, meyveyi sınırlı yiyin diyor. ama eti yağlı yiyin ve kuruyemişi sınırsız yiyin dediği için kalori limitinde sorun çıkıyor. sağlıklı olduğuna şüphem yok ama bana kilo aldırdı. 1.71, diyetin uygulandığı tarihte 61 kg ve bayan.

@narcissa black,

Nerdeyse karbonhidratı,glikoz şurubu içeren ürünleri,kızartmaları,şekeri vb tamamen çıkartarak nasıl kilo aldınız ki?Belki zayıf olan insanlarda bu sağlıklı beslenme düzeni kilo aldırıyordur ama kendisinin ağzından böyle bir şey duymadım.

Bildiğin normal diyetisyene git. Ben bildiğin normal diyetisyen sayesinde 1,5 ayda 12 kilo verdim. Ancak ağzıma tatlı, çikolata, hamburger sürmedim ve hala devam ediyorum, ideal kilom olan 77 kiloya kadar devam edeceğim. 1.77 boyunda şu anda 88 kilo olan bir erkeğim.

Ayrıca günde bir saat herhangi bir tempoda yaptığın yürüyüş vücut için paha biçilemez bir şey, haberin olsun. Yukarıda birisi "koş" demiş ama vücudunda fazla yağ varsa aman diyeyim, sakın koşma. En azından bu konuda sağlıksal bir engelin olmadığını anlamadan yapma bunu, kalp sorunlarından kalp krizine bir sürü sonucu olabilir.

@böhü; bir su bardağı kırılmış ceviz, iki avuç çiğ badem, etin yağlı pişirilmesi, peynirde yoğurtta sınır tanımamak gibi ölçeklerden dolayı olduğunu tahmin ediyorum.

ekmek, kızartma ve şekeri zaten yemezdim. diyete başlayınca yaptığım tek şey meyveyi sınırlandırmak oldu, bu da serbest olan yağlı gıdalara abanmama yol açtı.

@sharksmile,

5kg için diyetisyene gitmek mantıklı mı bilmiyorum.Hem diyetten çok artık alışkanlık haline gelecek bir beslenme alışkanlığı oluşturma amacındayım.Yani her durumda neler yiyip neler yiyemeyeceğimin kararını verebilmek istiyorum.Öğrenciyken listeye uymak zor malum.

@divit,

yemek sonrası hemen meyve zaten kimsenin tavsiye ettiği bir şey değil.Midede alkole dönüşüyor diye biliyorum.

işin içinde biri olarak canan karatay'ın ciddi anlamda bunadığını düşünüyorum. bunu kötü anlamda bir hakaret olarak değil tıbbi görüşüm olarak dile getiriyorum. çünkü birkaç tv programını izledim ve hareketleri/dedikleri böyle düşündürdü.

dönem dönem moda diyetler olur. atkins, dukan, karatay falan aynı tarzda diyetlerdir. ancak bilimsel kanıtları "sağlık" üzerine yoktur. 1 kişiyi gösterip onu kanıt olarak sunamazsınız. o kadar proteinle böbreğe nasıl zarar verildiğini anlatamam.

meyve yani ! biz/hayvanlar yemeyecekse niye var, çürüsün diye mi? bi kere doğa kanunlarına ters. meyvelerin bir kısmı "sindirilmeden" toprağa düşerse tutmuyor.

kilo vermenin yöntemi absit aslında. aç kalacaksın. evet bu meşhur diyetlerle de kilo verirsin ama kilonun yanında neleri kaybettiğini de belki 10 sene fark edemeyebilirsin.

bu arada canan karatay bir diyetisyen değil. fakültede toplamda 2 saat diyet dersimiz vardır. hani doktor oldu diye dünyada sağlıkla ilgili her şeyi bilecek diye bir kaide yok. yoksa niye uzmanlaşıyoruz ki? apandisitte dermatologa gitmek gibi bir şey bu.

yasal yollardan indirdiğim oyunları derken :)

çünkü korsan oyun oynamıyoruz, yasak ve günahtır. işalla dinimiz amin.

oyun oynayacak mısın?

lg marka alan arkadaşlarımın hepsi memnun. Samsung kesinlikle alma diyorlar.

yok, oyun oynamayı düşünmüyorum.

lg ama hangi modeli @inanmazsan inanma

oyun oynamayacaksan istediğini alabilirsin, kafandaki tercihlere ve kesene hangisi uygunsa. lg'nin uygun ve güzel modelleri var.

ivit. kelime fransızca kökenliği olduğu için öyleymiş okunuşu.

şöyle ki: "körnıl". :)

vay anasini, bin yil düsünsem colonel'in "kö(r)nıl" diye okundugu aklima gelmezdi.

Doğru.

Hayır, have falan olmamalı. Cümle doğru. "they are of priceless value" doğru bir söyleyiş şekli. Oradaki "of" nitelik belirtiyor.

"This city is of great importance" gibi.

ikisi de aciklanmadi.
edit: www.eksisozluk.com

400 pound deniyor ön sipariş fiyatı.

tanıtımda yanlış duymadıysam holiday 2013 dendi
bu da yaz tatili oluyor sanırsam

Şurada biskuvigaming.com fiyat hariç tüm bilgileri ve açıklanan oyunların videolarını bulabilirsiniz.

Orada çok hızlı basman lazım, oyun oynuyormuş gibi değil de yaratığı ikiye ayırırmış gibi düşün ve öyle bas. O zaman olacak.

@sharksmile hocam öğrendiğime göre sistem yetmiyormuş. buraya kadar sorunsuz geldim aslında. ama sistemden kaynaklıymış. hey allahım ya ne sinir bişey:( aynı şey max payne 1'de de olmuştu. doktor asansöre binmiyordu:) ama onu silip yeniden yükleyip hallettim. bu hallolmayacak galiba.

Sistemin nedir? Dead Space 3 komik sistem gereksinimleri isteyen bir oyun. Ayarları ve çözünürlüğü düşür geç eğer sorun input latency ise.

ayarlar en düşükte zaten. low'da oynuyorum. sistemim 1 gb ram, ekran kartı ati x1550.

greyfurt yağ yakımını uyarır diyorlar.

öncelikle çeşit çeşit marul almalıalısın, migroslarda kutu halinde çeşitli otlardan oluşan kutular oluyor, akdeniz salatası çıtır marul falan yazan onlar da güzel.
bunun dışında kurtarıcı bir yemek olarak semizotu hep aklında bulunsun, yarım soğanı iki kaşık zeytinyağında kavurup bir tatlı kaşığı salça, bir demet semizotu(yıkanmış, kökleri kesilmiş, doğranmış) atıp, yanına bir kaşık oğurtla mis gibi semizotu yemeği olur.ya da yine semizotunu temizler ayıklar doğrar yoğurtla karıştırırsın şahane salata olur.
bir de brokoli tabi hep evde bulunsun, yıkayıp doğrayıp kaynar suya atarsın 5 dakka sonra çıkarıp üstüne limonu basarsın şahane salata olur.ya da brokolinin yanına bir de doğranmış havuç atar öyle haşlarsın, suyunu süzüp borcama koyar üstüne azıcık peynir rendelersin, mis gibi fırında sebze.
kahvaltıda meyve yediğinde insanın şekeri şekerli meyve dolayısıyla çabuk yükseliyor, hemen karnı acıkıyor.o yüzden ben rejim yaptığımda kahvaltıda bir iki tane badem salatalık ve beyaz peynir, yanında da küçük bir fincan sade kahve içiyorum, daha uzun süre tok tutuyor beni salatalık peynir gibi tuzlu şeyler.
akşam yemeklerinde de hep bir salata ve bir protein içeren şey olsun bence, ekmek yerine salataya abanın, yani bir kaşık zeytinyağı kekik ve kırmızı biber atılmış tavaya şu 2li tavuk göğsü paketleri halinde satılan göğüslerden birini koyun, o kadarcık zeytinyağından bir şey olmaz zaten, yanında esas midenizi dolduracak şişkinlik yapacak şey ise marul salatası olsun.sonraki gün de mesela 4 tane ızgara köfte yanında yoğurtlu semizotu salatası olsun(köfteyle güzel oluyo) sonraki gün de mesela mantar sote yanında rendelenmiş havuç-turp karışımı satalatası olsun falan.
benim tamamen kişisel deneyimime dayanıyor.zayıf bir insan da değilim.ancak bu konuda okuduklarımdan, kilo verdiğim dönemlerden bunu çıkardım.

ben hiç bi şeyden kısmadım hayvan gibi kilo verdim. bildiğin sadece limon, greyfurt falan yiyorum böyle kilo kilo.

yok be şaka, hayvan gibi diyet yapıyorum. diyetisyene git, uğraşma. en güzelini söyler sana. kendi kendine kilo vermen biraz sıkıntı, vücut öyle düşündüğün gibi işlemiyor ve herkesin vücudu, yemek konusunda eğilimleri ve kilo verme eğilimleri farklı. eğer önceden kendi kendine kilo verme deneyimin yoksa deneme, kilo alabilirsin bu işin sonunda.

Arkadaş ne ukala, ne ukala insanlar var şu dünyada. Sen mesela biliyor musun ki greyfurt bağırsaklarda CYP3A diye bir enzimi inhibe ediyor? Hayır bilmiyorsun. Biliyor musun ki bazı ilaçların farmakokinetik mekanizmasında bile rol oynuyor ve prospektüslerde ilacı kullanırken greyfurt yemeyin diye bir ibare bulunur? Onu da bilmiyorsun ki limonla bir tutuyorsun.
Ama atıp tutun siz daha. En iyisini siz biliyorsunuz çünkü.
Tey Allah'ım.

@intechaos, iyi misin? senin dediğinle dalga geçmedim ben, hani "limon suyu iyi gelir" falan diyorlar ya şu diyetle ilgili yazılarda, greyfurtu da senden esinlendim, orada burada "şundan kilo kilo yiyerek zayıfladım, diyet yapmadan zayıfladım" diyenlerle dalga geçme amaçlı yazdım onu. seninle veya konuyu açanla bir ilgisi yoktu. öyle salak bi şaka yani. sakin :)

Iyiyim. Duyurunun yuzde seksenine kizgin oldugum icin onyargili yaklasiyorum sanirim. Sakinim. Devam.

watch your step/ or you face the consequences

Tread carefully or you may suffer the consequences.

"be careful or else." yoksa karismam gibi. else'ten sonrasi yok hehe :}

absolution

hitman sniper challenge, hitman absolution'ın pre-order bonusudur. Maksimum yarım saat sürer.

absolution çok güzel.

9 volt bile dili acitiyorsa 4m voltu dusunemiyorum.
ayrica volt gerilim birimi degil miydi yahu?

4 milyon volt mu!? yanlışın vardır, 4 milyon volt seni aya yollar. standart şok cihazlarındansa seni sadece sersemletir biraz.

mazoşist misin arkadaş niye kendi üstünde deniyorsun

Yıldırımlar en az 10 milyon, genelde de 100 milyon civarında volt tepe değere sahiptir.

diyor google efendi.

denerseniz yedi günü falan bırakın. hayatınızın gözlerinizn önünde geçtiği ana odaklanın

kendi elinle boynunu kiramadin bunu mu deniyorsun?
www.eksiduyuru.com

5 santigrat dereceden az soğuk ortamda dene, ayrıca tişörtle bi 5 dakika bekle o halde. derin ısıl dengeye gelsin bir miktar. titremen falan kesilsin. (neden diye sorma)
o zımbırtılar adamın tekini kameralar önünde öldürdü bu arada, onu da söyleyeyim.

bence yapma. yapman halinde, kalbinin durup ölmene %100 gözüyle bakıyorum.

1- tam donanımlı bir hastanenin acil servisinde insanların görebileceği şekilde yap.

2- ölebilirsin. felç, havale, sinir krizi geçirebilirsin. her şey olabilir amk mal mısın?

"Tam 4.000.000 volt anlık elektrik akımı!"????

resmen sıkmışlar 4.000.000 nedir amk zaten akımın birimi volt bile değil, volt gerilim farkının birimidir.

cidden akıl fikir diliyorum.

4 milyon volt elektrik akımı diye bi kavram yok. 4 MV oluşturur belki ama onun vücudunuza etkisi 8 Amper olacaktır. Bu da sizi yerde kıvrandırmaya yeter.. yalnızken sakın denemeyin. toprakla temasınız olmasın, ayağınızda kalın tabanlı bişi olsun.

haju adam olmek istiyor, acisizca.

polis cagirin eger elemanin kendi vucut butunlugune zarar verecegini dusunuyorsaniz.

o nasıl bir alet lan öyle?
yapacaksan yanında ilkyardımdan anlayan birisi olsun,olmalı bence.

1.si o elektroşok cihazı değil defibrilatör olabilir
2.si o ne için üretilmiş dinazorlarda mı kullancan 4 milyon voltu insana verilen değer kilo başına 1 j falan veriliyor yani sen bi yetişkinsen 70 80 falan daya kendine :D
apex ve sternumu iyi yerleştir vücuduna sonra tünelin sonunda ki ışığı göremedim deme :/

Amper olarak
1 mA algılama(hissetme) eşiği
5 mA karıncalanma eşiği
10 mA ağrı eşiği
20 mA bırakamama eşiği
50 mA şiddetli kas kasılması
100 mA ventrikül fibrilasyonu eşiği
1-6 A solunum felci, kalp durması, elektrot yanığı
>6 A kömürleşme

Games for Windows Live'a kayıt ol ve sign-in ol? Tamam, biliyorum, çok gerzek bir sistem ama çok fazla şansın yok.

evet, sonsuza kadar gider onlar.

skyrim de görevleri yaptıkça oyun yeni görevler üretir. bu dawnguard'a özel bişey değil misal dark brotherhood görevleri filan hep sonsuza gider. Dragonborn dlc'si çıktı konsollara, şubat ayı içinde pc'ye gelecek, ordan devam edersin.

kendinden hilesi yok. şurada www.youtube.com bir arkadaş anlatıyor gibi ama izlemedim. oyunun dosyalarını değiştirmek gerekiyormuş.

var. oyun çekip koyup çalıştırmayı denersen anlarsın. ayrıca bootscreen gördüğün bir çip modeli var mı bilmiyorum.

bir gün gelicek hiç beklemediğin anda hoşlanmayı bırak seveceksin.
o zaman da vazgeçmiyorum diye duyuru açıcaksın.

kolay gelsin.

aseksüelliğe hoşgeldin.

aynından bende de var. ne ola ki

bunlar hep fazla x-art yada xhamster izlemekten oluyor , biraz az izle ...

bende de öyle. olur da es kaza hoşlanır gibi olduğumu düşünürsem falan da hemen geçiyor. gün gelecek hiç beklemediğin bir anda hoşlanmayı bırak sevecek misin bilmiyorum ama insan kimseye karşı bir şey hissedemeyince çok duygusuz hissediyor.

insanlarin hep kotu yanlarini gorursen oyle oluyor

birazdan cecilia gelecek ve "hiç beklemediğin anda" durumu nasıl oluyor diye merak ediyorum diyecek :)

Şu soruları kendine sorduğun zaman ne cevaplar alıyorsun?

Karşı cinsten ve bir ilişkiden beklentilerin ne?
Kriterlerin nelerdir?
Bulunmaz hint kumaşı mısın?
Başak burcu musun?

@east en boule aseksüel değilim yav
@eksi_kisilik kararında izliyorum :)
@sakura haklısın sanırım...biraz öyle bi durum var bende
@raif_efendi yay burcuyum ahah bulunmaz hint kumaşı da değilim ama öyle birini arıyorum sanırım

valla burada gönül duyurularını gördükçe özeniyorum yahu..ne kadar umutsuz olursa olsun

Caaannn +1
tam olarak öyle oldu, hiç eğlenceli değil. geç olsun da, karşılıklı olsun.

ama o isinde bir kirilma noktasi var biliyor musun, ben de ayni senin gibiydim, artik eskiden kactigim insanlarin yanina gidip muhabbet aciyorum hatta taksiye bindigimde taksiciyle kanka oluyorum falan

hahahah geldim geldim :D

kahkaha attım raif beyciğim. hakkat nedir bu hiç beklemediğin an olayı?


az sonra da fader gelip silecek.

saygılar fader, öptüm.

dur ya cevap vereyim de silinmesin :)

uzuuuuun zamandır yalnızsın, bi ucundan tutmalısın. yum gözünü ve aşık olacağım ben diye aç gözlerini şöööyle iiicene alıcı gözüynen bak etrafına.

@sakura ben de aslında herkesle muhabbet ederim çevrede böyle herkes baya dostu var sanar da işte gelip geçici sohbetler pek mutluluk vermiyor artık...ben de kırılma noktası arıyorum sanırım :) biri çıksın ki o muhabbeti görünce diyeyim ki "işte bu"

@cecilia denerim ama göz açıp kapayıncaya kadar olsa herkes evlenir giderdi yahu :)

bir eksiklik değil. hayatınızı ve duygularınızı akışına bırakınız, fazla kurcalamayınız. hayatta her şey kendiliğinden olur.

çok mükemmelliyetçi olabilirsin.

genelde en beklemedigin anda cikiyor iste o kisi karsina :) umudu oldurmeden beklentiyi yok etmek ve o biri cikinca turlu turlu malliklar yapip kaybetmemek gerekiyor :)

sevgili terk edince olur genelde bu. ya da unutulmayan sevgili diyelim...

birinden hoşlanmak için illa vurulmak gerekmiyor. beklemediğiniz birinin gösterdiği ilgiye aşık olabiliyorsunuz. ki zaten karşılıklı aşk böyle oluyor heralde...

sonra bir gün bırakıp gidiyor tabi o da...

Passion rules the game, passion kalmamış game in tadı kaçmış anladığım kadarıyla,kafaya takma, beklentiye girme, an gelir oluverir.

1. filmlerdeki gibi şeyler beklersen daha çok beklersin.
2. kitaplardaki gibi şeyler beklersen daha çok beklersin.
3. çevrenin abartmalarına bakıp kendine şartlar koşuyosan daha çok beklersin.
4. ona buna kulp takıp insanları hor görüyosan daha çok beklersin.
5. ayh aşık olamıyorom tribini iyi bir şey sanıyorsan daha çok kaybedersin.
6. bunların hiçbiriyse cinsel tercihlerini gözden geçir.

kötü.
nerede taş gibi, kondisyonu yerinde bir beyefendi nerede hemen yorulan, hımbıl, göbekli bir beyefendi. hem görsel olarak hem kondisyon olarak sınıfta kaldı bahsettiğiniz beyefendi.

her kilolu hımbıl olmayabilir ya:/ olur mu yoksa?

kavga ederek yollarımızı ayırdıklarımdan bile laf işitmedim şu ana kadar göbeklinin biraz üstü bi adam olarak. tecrübe her şey ya, belki o kadar iyidir ki sen kilosuna hiç takılmayacaksın bile o an. belki de hüsran...

çok terlerler.

ben bunu çokça düşünürüm, ve geldiğim nokta, kilolu bi erkekle öyle bi yakınlaşmam bile olmaz.

çok güzel.

(evet, göbeğim var)

benneydim +1
jamsweet'e ek olarak kilolu insanların beni rahatsız eden bir kokuları oluyor.
hemen her kilolu insandan aynı kokuyu alıyorum. (çok iyi koku alırım malesef.)
bu yüzden yatağa girmeyi bırak çekici bile gelmez.

muhtemelen altta kalanın canı çıkar diye düşünüyorum.

medyanın "ince güzeldir" şeklinde beslediği insanlar bir bir ortaya çıkıyor. "yakınlaşmam bile olmaz" falan. net böyle. güldüm :) seninle bizim çok yakınlaşmamız olurdu ya, hafif kilolu erkekler olarak seninle yatmak için çıldırıyoruz.

tam dediğin gibi bir adamım, şikayetçi olunmayı bırak, bayağı bir övgü aldım. ve bu övgüyü aldığım kişinin eski sevgilisi bayağı kaslı ve fit bir arkadaştı. hiç ama hiç şaka yapmıyorum ve kesinlikle övünmek için söylemiyorum. just trying to prove a point.

ha kilo verirsem görüntüye artı katacak mı, elbette. ama sexual prowess'ımı zerre etkileyen bir durum değil.

seks en üst düzeyde fazlasıyla mental ve ruhsal bir şeydir. ruhsalı duygu anlamında kullanmıyorum, hımbıllığın tamamen ruhla ilgili bir şey olduğunu düşünüyorum. ayrıca zamanında bayağı bir kız arkadaşı olan bir adamdım (şimdi hepsi ayrı yerlere dağıldı arkadaşlarımın, çoğuyla pek görüşmüyoruz) ve ne kadar çok "taş gibi ama yatakta berbat erkek" hikayesi dinledim bir bilseniz.

dokunmak kiloyla alakalı değildir ama yorulmak kiloyla alakalıdır. yorulan adamın da performansı falan olmaz ama kadının yaşadığı duygusal tatmin de performansa o kadar bağlı değil.(miş) Sadece sevişmek değil sürekli beraber oldumaktan mutlu birini yatakta tolare eden çok kadın var(dır). nispeten daha kilolu halimle hiç bir sorun yaşatacak tepki almadım hatta fazla yorulup, uzanıp sadece yarım kaldı diye devam edilen deneyimler hatırlıyorum. sizi seven bir kadının böyle anlarda iltifat ettiği de oluyor ama gerçek iltifat dur durak bitmeyen bir deneyimden sonra partnerin yatağın eninin boyunun hangi taraf olduğunu kestirememesi :)
ha illa sert oynamak gerek diye birşey de yok, duygusal tatmin tarafı daha alakasız bir konu.

aynısını sen kendin için düşün.

yakışıklısın, vucüdün yerinde. performansın yüksek.

yatağında göbeklinin biraz üstü bir kadın var. ne düşünürsün?

'keşke biraz daha zayıf olaydı' demez misin?

hiç bilmiorum

başlığa yazan herkes sanırsın j.sins :) hep partnerleri yorulmuş kendileri sağlam hepsinde erken boşalma sorunu yoksa bende birşey bilmiyorum. evet ben aralıksız 2saat yorulmadan yapıyorum referanslarımda saglam .p

Hayir o degil de, populer mevzularda dunyanin en humanist insani, adeta bir sevgi kelebegi kesilen insanlar, karsilarinda tepki gostermicek bir guruh oldu mu asagilamanin, ayrimciligin en alasini yapmakta bir beis gormuyorlar. Sisman insanlari adeta kendilerinden dusuk bir yasam formu olarak niteleyenleri gorunce insanliktan sogudum yemin ediyorum. Soruya gelince de bu is tek basina yapilan bir sey olmadigindan, partnerine de baglidir diyorum.

tersi de olmaz bunun. taş gibiyim, yazık olur o kadar emeğe.

sanırım gameboy & gameboy advance & ds'teki geleneksel pokemon oyunlarının (ki asıl olay oyunlardır zaten, anime oyunların promosyon materyali olarak yaratılmış, sonra da düzenli seri haline gelmiştir) online versiyonunu diyorsun. böyle bir şey vardı, beta aşamasındaydı sanırım. sonra ne oldu bilmem.

benim de hep aklımda bu soru. Yapsalar şöyle bi adam gibi, bomba olur.

herşey zamanında güzel, ne kadar olsa oynarız çıksa izleriz falan desekte boş, artık güzel tatlı anılar onlar bizim için

Bir de telif hakki meselesi var. Cok yuksekse eger hic bir firma o riski almak istemeyebilir.

Cevabı kendin vermişsin. Alttan al herşeyi, easy going denilen kişilerden ol.

Bir yazı okudum şöyle diyor,
"Düşmanların mı var? Ne hoş. Bu hayatta bazı konularda karakterli bir duruş sergilemişsin demektir."
İşte bu züğürt teselli, bazı insanlarla anlaşması zordur, sevilmezler, çünkü iletişimde kabadırlar. O insanlardaysan, olmamaya çalış.

Ciddi şeylerden hiç konuşmayan, hiç bir konuda olumsuz konuşmayan insanları herkes sever, hem de çoook severler, bence onlardan olma; ama kaba ve sürekli olumsuz konuşanlardan da olma. Arada bir şey ol. Çok güzel oluyor.

bence cok sıktın.cidden bıktım usandım artık.burda harcadığın zamanı dışarda harcasan kesin sevgili yapmıştın.nick değiştirip geliyosun bide beni iyice delirtiyosun.
bırak artık oluruna bırak bu kadar takma kafana yeter artık.

benim annem babam da ben 5 yaşındayken ayrıldı. tek kelime edemedim çocukken. çünkü bir şey söyleme hakkım yoktu. babam arayıp "böyle olması gerekiyor oğlum, anneni artık sevmiyorum ben" dedi. bi şey diyemedim. ne diyebilirdim ki? sustum. gözümden tek damla yaş bile akmadı. yıllarca. sonraki yıllarda her konuda inanılmaz derecede konuşkandım zira bu konuyu düşünmeye vaktim kalmasın istiyordum. aklımda bir boşluk olmasın.

her bi boka ağlarım bi de mesela. çoğu duygumu ağlayarak gösteriyorum. bua çocukken ağlayamadığım için muhtemelen bir kadınla birlikteysem ve bazı durumlarda, duygu yoğunluğu yaşadığım durumlarda ağlamamı garip karşılıyorsa gönderiyorum hayatımdan. tek bir konuşmayla. bunun yanında çok çok çok iyi niyetliyim her ilişkimde ve net bir adamım. her şeyden çok sevgi ve ilgi istiyorum. onun hayatının BİR PARÇASI OLMAK. sevgilimin. çünkü çocukken annemin ya da babamın hayatının bir parçası olamadım yıllarca. belki bununla ilgilidir.

çok eğlenceli bir adamım ama bir anda aşırı sert ve öfkeli bir adam da olabiliyorum. duygusal olarak aşırı değil ama azıcık bir dengesizliğim oluyor nadiren de olsa.

ne yap? benim gibi yap. sadece hayatını yaşa. ve KİM NE DERSE DESİN, TOPLUMUN ERKEKLER, İNSANLAR HAKKINDAKİ GEREKSİZ VE GERZEKÇE KONSEPTLERİ NE OLURSA OLSUN, DUYGULARINI YAŞAMAKTAN ÇEKİNME. AĞLAMAK İSTİYORSAN AĞLA. ÜZÜLMEK İSTİYORSAN ÜZÜL. ne hissediyorsan onu yaşa. sadece yaşa. sevgili senin sorununa çözüm değil. sorun sen de. ama bir sorun da olmayabilir bu. nasıl baktığına bağlı. ancak ilk cümlenden kendinin de anlayacağı üzere, annenin babanın ayrılması fena damgalamış seni, bilinçaltına oturmuş. TEK PROBLEM BU DEMİYORUM, ama bu büyük bir faktör.

insanlardan korkuyorsun ve uzaksın zira SANA EN YAKIN İKİ KİŞİ canını fena yaktı. bunun sebebi de bu. birisine bağlandığın anda, BAM, canının yanacağını düşünüyorsun. en azından ben böyleyim. özellikle arkadaşlıklarımda aşırı seçiciyim.

ben de babama karşı çıkıyordum. annem de çok ilgilenmedi benimle, ona da. biraz öfke oluyor böyle durumlarda. durumu kabullenemiyorsun, çocuk da olsan, büyük de.

bunları bir psikoloğa anlat. hiçbir çözüm alamazsan rahatlarsın, ciddiyim.

"ateri" dediğiniz şey sahte famicom'dur. save edemediği için bunlarla earthbound gibi save özellikli oyunlar oynanamaz. ayrıca orjinal famicom'un içinde mario gelmez. sizinki herkesin ki gibi sahte famicom'dur. eğer bir bundle'la geliyorduysa da ben bilmiyorum ama çok büyük ihtimalle sahte, hiç duymadım öyle bi bundle, ki video oyunları kültürü ve tarihiyle ilgiliyimdir.

micro genius'lar içinde farklı programlar bulunan sahte bir famicom'dur. orjinal famicom'a bir kaç tane ekstra ofis programına benzer program yükleyip mouse'u emulate etmesini sağlamışlar.

orjinal famicom'u ebay'den bulabilirsiniz. ancak save gerektirmeyen mario gibi oyunlar oynayacaksanız bunu micro genius vs ile de yapabilirsiniz.

bir de pc'de emülatör alternatifi var tabi ama siz kontrolörle, tv'de oynamak, eski günleri yad etmek istiyorsunuz sanırım, o yüzden hiç girmedim...

biz iki arkadaş muhabbet ederken konusu açıldı bu aterilerin. mariolar, tank 90lar, contralar falan, aklımıza düştü alalım oynayalım dedik de. o yüzden şeyettim.

emülatörle pc'de oynayabilirsiniz. nes emulator yazarsanız çıkar. bu konuda size bilgi verebilecek bir sürü arkadaş vardır, ben şu anda azıcık meşgul olduğum için daha fazla yardımcı olamıyorum :) topu onlara atıyorum o yüzden.

amiga da iyi bir tercih olabilir sanki veya comodore :)

en kolayi gidip etraftan micro genius almak ve o igrenc kollarla oynamak.

nes ile oynamak fena olmuyor ama o kol olayi yok mu... simdiki kollar cok teknolojik

amiga veya comodore oyunu bulmak sıkıntı olur sanırsam, ki amiga görmüş bile değilim hayatımda. bir micro genius'um vardı benim, belki de onlarca kez tamire gitmiştir. sonra verdik benim dayıoğluna, iki günde kırdı. kardeşimle az contra oynamadık, özledim o zamanları be. 8 bitlik mutluluk...

edit: 93 doğumluyum beyler, commodore nedir internetten öğrendim.

Bu kadar zahmete ne gerek var ki? İnternette sürüyle emülatör ve oyun mevcut. Goal 3, Captain Tsubasa 2 gibi oyunların Türkçe versiyonları (çeviri tabi) bile mevcut.

emulatör olmasa da olur derseniz küçük ekranda klavyeyle şurdan da oynayabilirisniz.
nesbox.com
veya nintendo8.com

evet gayet hoş. yanlız yanında ninem uyuyor ayıp etmiş biraz. gerçi sesi de nini gibi kızamadım kızcağıza.

evet baya güzel.

gayet sıradan bir ses, pek bir özelliği yok. Dümdüz söylüyor işte.

evet de neden zaz demek istiyorum tüm zaz söyleyenlere... sıktı artık.

www.youtube.com

alın size güzel kız sesi.

byakuya, zaten nineye kızman gerekmiyor muydu? uyuyan o:)

sese gelince fena değil ama kızın yaşı küçük galiba. ileride daha iyi çıkabilir sesi.

oldukça samimi. yollarda elime veren çok kişi tanıyorum, bilgi olarak verenler de var.

ikisi de mümkün kişisine göre gerçekten özentilik de yapıyor olabilir gerçekten seviyor da olabilir. her iki tür insan da tanıdım çünkü görmek lazım

onun yanındayken sen arabalarla ilgilenme geçer.

acikcasi ben de bir kiz olarak, arabalara ve hiza asiri duskunum ama bunu sadece erkeklerin yaninda dile getirmiyorum mesela, kizlarla da konusuyorum. Muhabbeti gecerse konusurum ama sirf bu konuyla ilgi cekmek istermis gibi olmasin diye, yanlis anlasilmasin diye cok fazla erkeklerle muhabbetini yapmiyorum

alışılmadık şekilde samimi.

etkilemek konusunda ise ben böyle bi kızdan soğurum olsa olsa

kadın kişi olarak arabalara , hıza düşkünüm en çok da beşiktaşa düşkünüm.beni uzun süredir tanıyanlar ne kadar samimi olduğumu bilir , tanımadığım insanın yanında bu konulara girmem ama kız arkadaşlarım da bu konulardan hoşlanmadığı için erkek arkadaşlarımla konuşurum , onların da benimle konuşmaktan zevk aldığını düşünüyorum

Benim de sinirlerimi sizin gibi "kadın-araba, kadın-futbol, erkek-yemek, erkek-ev işi" gibi sikko şeylere takılanlar bozuyor. Onu ne yapacağuk?

O anda o konuya dair muhatap olduğunuz kadın samimi mi onu sorgulamak lazım önce? Kadın samimi değilse, değil futbol fanatizmi ya da araba tutkusu diğer konularda da samimi değildir. Ha siz neden özellikle araba-futbol olayına takıldınız? Çünkü bunlar "erkek" işi. Erkekler de kesin kadın "versin" diye yemek yapıyor değil mi? Yoksa yemek yapmak da "kadın işi"

Ben sizin standartlarınızı, kalıplarınızı yiyeyim ya. Canlarım benim.

Düşkünlük ne kelime Impreza WRX STi(kocaman 555 çıkartması vardı) ile okula gelen bi kız vardı bölümde. Çok güzel böyle insanları görmek.

yahu ne ilgisi var? bir erkek olarak futbol zerre ilgimi çekmiyor ama bunu toplum içinde konusu açılınca normal bir biçimde dile getirdiğim zaman ilgi çekmek için mi söylemiş oluyorum? nedir bu farklı cinsiyetlere farklı görevler yükleme derdi, daha mı kafanızda tanımlı oluyor her şey, rahatlıyor musunuz? sosyal anlamda sizden beklenen şeyleri yapıp farklı bir şeyler yapan birisini görünce onu garipseyip "ilgi çekmeye çalışıyor" diyerek kendinizi mi rahatlatıyorsunuz?

kafanızdaki şu kalıplardan kurtulun artık. yıl 2012.

Bir kadın olarak arabaları, silahları ve video oyunlarını seviyorum. Porno filan da izlerim. Bu ilgi alanları yalnızca erkeklere özgülenmiş değil. Aşınız bunları.

cinsiyet ve genderdan bağımsız olarak söylüyorum:

1. aşırı fanatiklik psikolojik olarak sağlıklı bir şey değil. (ben kişisel olarak akıl sağlığına inanmıyorum, ama batı bilimini kullanarak haklı çıkabilirsin diye diyorum)
2. bir şeyin fanatiği isen, -karşı görüşü geçtim- diğer görüşlere kör hale gelebilirsin. ne kadar az fanatik olursan, başkalarını duyabilme ve dinleyebilme şansın o kadar artar. (diyalog kültürü)
3. futbol takımı, araba markası fanatiği olmak bana göre çok itici şeyler. benim çevremde hiç yok, hiç hoşlanmam. en son terk ettiğim üniversitede falan vardı bu tipler. bu baya baya senedir yoklar demek. bu tarz şeyleri çok dile getiren yabancıları ise zaten cahil ve fakir olarak etiketler, bir daha da konuşmamak ve karşılaşmamak için çaba sarf ederim, çöpe atarım.
4. mesela futbol kültürüne ilgilidir insan, o ayrı mesele. araba tasarımlarına ilgilidir, fevkalade ayrı bir mesele. işin mühendisliğindedir; bambaşka bir mesele. koçtur, antrenördür, sporcudur, o da ayrı mesele. ama bir şeyi altını doldurmadan yapmak basitlik, cahillik.

5. genel olarak insanlar çok üzücü durumdalar. çok sevgisiz yetişiyorlar. bunun üzerine bir de belli kültürleri alamıyorlar (aileden, yetişirken etrafta bulunan insanlardan, arkadaşlardan etc.)sokakta artık ne kültür buldularsa onu alıyorlar. futbol, dedikodu kültürü, araba, (maaşının ederinde) smartphone almak bunlardan birkaçı.

!!. fakat bu senin de o insana sevgisizlikle yaklaşmanı gerektirmiyor. anlıyorum, bu kız bu işi performansa dönüştürmüş, bu da seni fena halde rahatsız etmiş. ama "erkekleri etkilemek için" diye bir çıkarıma varmamalısın. yeterince iyi tanıyor musun bu insanı? bu kadar rahatsız oluyorsan; bulunma bu insanın yanında? seni bu kadar rahatsız ediyorsa, nasıl oluyor da aynı arkadaş çevresinde / grubundasınız? ya da hala neden? sana bu kadar ters gelen bir insan yakın çevrendeyse ve kopamıyorsan, ama o çevredeki insanlar seviyorsa bu sende bir sıkıntı, bir öfke yaratabilir. tercih edilmiyor hissedebilirsin. gruptaki konumu yüksekse kızın, onun kuralları daha geçerli olur. bundan rahatsız olmuş olabilir misin?

bence senin durumunda bu farklı detaylar var. neden bu kız seni buraya özel bir soru olarak taşıyabileceğin kadar rahatsız ediyor? biraz onu sorman lazım, olabildiğince adil bir şekilde.

yoksa ben de yay burçluğumu yapıp, kıza özenti-ezik-fakir-cahil-aptal-çirkin-bokçik derim. ama önce kızın niyetlerinin kökeninden ve neden ikinizin de aynı arkadaş grubunda yer aldığınızdan emin olmalısın. yoksa çok kolay aşağılamak. kız-erkek olarak da bakman da doğru değil bence. böyle saçmalıkların cinsiyeti olmaz.

evet

evet

hayır, hiç de sevmem.

evet

hayır

evet

evet.

evet

evet, seiko'cuyum.

Evet

hayır, aklıma yatan tek saat sony smart watch oldu. onu da sürekli takmam muhtemelen.

evet. rolex'ciyim. ama bir rolex'im yok.

hayır, hiç takmadım çok rahatsız ediyor.

evet. sağ kola takarım ayrıca.

bi ara takmıştım, duruyor hâlâ kolumda. o derece.

hayır. ne gerek var ki, cep telefonu da aynı işlevi görüyo zaten, ekstra bişey niye taşıyayım. hem rahatsız da edici zaten.

evet

evet ilkokuldan beri bir tek o terketmedi beni.

hayır. en çok saate ihtiyaç duyulan yer olan askerde takmadım ya daha da takmam.

değişiyo.

evet.

2 sene önceye kadar takmazdım, sonra başladım, vazgeçemedim.

Muhakkak, takmayınca eksik(lik) hissediyorum.

evet. saatsiz dışarı çıkmam

evet

bazen

hayır

evet

evet yeni yeni başladım bence olması gereken bi aksesuar.

heralde. telefondan bakçak halimiz yok ya.

hayır.

evet

hayır

evet. çıkardığım nadirdir.

saatli iş yapıyorsan takmak zorundasın. takıyorum ben de.

hayır

1- artık çok yok, elektronik müzik, apaçi style takılanlar daha fazla
2- genelde dinlemiyorum ama zamanında nefret, cartel gibi grupları dinlediğim olmuştur
3- yaşla da alakalı . bu yaştan sonra ihtimal vermiyorum
4- bendeki imajı: ergen müziği

1. genelde çoluk çocuk dinliyor.
2. sadece gangsta rap dinlerim. oz, the wire gibi diziler yüzünden
3. no comment
5. eğlence işte. kalkıp müzik türü için kendini paralamaya değmez.

1- Azımsanmayacak derecede çok dinleyicisi var fakat bu dinleyici kitlesi bile rap yapan insaların kendilerini dinlemesini istediği kitle değil. Yaş ortalaması çok düşük.
2- 98'den 2008'e kadar diğer anti-popülerler tarzlarla birlikle ağırlıklı olarak dinliyordum. çünkü,amacına uygun yapılanları dinlenmeyi hak ediyor. 2008'den sonraki dinleyici kitlesi mafetti her şeyi. dinleyen herkes icra edebileceğini sandı. Artık sadece tanıdık eş-dost şarkı yaptıgında bakınıyorum.
3- Dinlemeyenlerin, bu saatten sonra dinleme ihtimali yok.
4- Fazlasıyla bilgi sahibiyim. Bir imajı yok, bir şey ifade etmiyor artık.

1- var, benim gibi çok alakasız adamlar da dinliyor, çoluk çocukta. ama dinlenilenler/anlama seviyeleri çok farklı elbette.

2- evet, bağımlılık. progressive british rock (kasabian, porcupine tree) da aynı şekilde, ona da bağımlıyım mesela. fort minor: cigarettes'de shinoda bu bağımlılığı çok iyi bir şekilde anlatır: www.youtube.com

3- bu müziği dinlemek farklı bir mindset gerektirir. çoğu insanın yaptığı hata sadece arkaplanda çalan müziği dinleyip sözlerle müziği bağdaştırmamalarıdır. oysa rap/hiphop her şeyiyle bir bütündür ve öyle değerlendirilmelidir. dolayısıyla bu mindset'e sahip olmayan birisi ne gelirse gelsin bu müzikten hiç bir şey anlamayacaktır (suçlamıyorum, müzik diyince insan "arkadaki müziği dinleyeceğim herhalde" diye düşünüyor, doğal, oysa bu çok farklı, çok farklı bir düşünce türü gerektiren bir müzik türü). bu arada türk rap falan dinlemiyorum, sadece tech n9ne, eminem, jedi mind tricks vs. müzik kısmı kaliteli ve çeşitli olmalı dinlediğim bir şarkının, yoksa çekmiyor beni.

4- bilgi sahibiyim, çok kötüsü de var çok iyisi de. kötüler ön planda daha çok ama bu rap'i/hiphop'ı kötü bir müzik/dinlence/her neyse o yapmıyor (ancak kesinlikle imajın düzeltilmesi gerekiyor, kaliko'nun şu şarkısı bunu çok iyi anlatıyor: www.youtube.com hayatımda hiç kavramlara takılmadım ama müzik mi değil mi tartışmasına girmicem çünkü genelde insanlar bu konuyu sokaktaki taksici gibi değerlendiriyor, hiç bir şey bilmedikleri bir konuda bıdı bıdı yorum yapıyorlar.

bu arada, uzun süre rap dinledikten sonra başka bir müzik türü harika geliyor ama sonra yine dönmek istiyorsun. bağımlılık işte. ayrıca sevmeyen kimseyi benimle dinlemeye zorlamıyorum, bu benim kişisel zevkim tamamen, kimse benimle paylaşmak zorunda değil. zaten bu ikisinden sonra özellikle jazz olmak üzere neredeyse her tür (elbette en açık olan müzik türleri hariç) müziği dinleyip haz alan bir adamım.

son olarak, bu kadar konuştuk, kaliko'dan hello walls gelsin de sizi de bunalıma sokayım: www.youtube.com

hiphop, hiperaktif, kaotik ve linguist bir şekilde kendini ifade eden zihnin ilacıdır.

1- 13-18 yaş arasındakiler dinler genellikle.
2- ben dinlemiyorum rock dinliyorum çünkü rockta emek vardır enstrüman çalıyorlar sonuçta ama rapde böyle bir şey yok
3- benim hayattımda beğendim tek rap şarkısı dj. khaledin bir şarkısı vardı I'm on one diye onu çok beğendim.
4- 12 yaşlarında ludacris falan dinlerdim 1-2 sene dinledim sonra bıraktım.

1. ülkemizde, yaş ortalaması düşük, doğru insanları dinlememiş ve dinlemeyen bir topluluk var. türkçe rap ise, bana sorarsan şu an yerlerde, öyle bir kültürün oluştuğunu bile düşünmüyorum açıkçası. müzikten bihaber insanların tekelinde olan birşey yani şu an.

2. ben eskiden daha fazla olmak üzere, şu anda da ara ara dinlerim. genelde old school dediğimiz eskilerin hiphop kültürünü severim, dinlerim. tabi biraz olsun yeni diyebileceğimiz wu-tang topluluğundan belli bir takım adamları dinlerim, sayarım, severim. tabi company flow'a da bayılırım, mf doom'u unutmam mümkün değil, yani dinleyin dinletin.
neden dinliyorum sorusunun cevabı olarak pek manevi bir değer katamayacağım duruma. tamam başkaldırı, özgürlük, şu bu apayrı olaylar. ama apayrı bir türden müzikle uğraşmama rağmen, sample kullanımı olsun, ritm kurguları olsun, bana teknik açıdan da birşeyler katan isimlere sahip bir kültür/tür. dolayısıyla dinliyorum ama doğru insanları.

3. dinleyen kesimden olduğum için bana gelmemiş soru tabi ama dinlemeyenlerin dinleme ihtimali hep vardır. yeter ki adam gibisine denk gelsin.

4. mütevazi olamayacağım bu konuda. hem tarihi hem teknik bilgi açısından birçok insanın bildiğinden fazlasını biliyorumdur. ancak öğrenecek şeyler tükenmez tabii ki. imaj dersen, bir imajı yok bende. herhangi bir müzik türünün de bir imajı olması gerektiğini düşünmüyorum, geçiniz.

turkce rap coluk coluk isi degil artikin taammi ?!
soundcloud.com
soundcloud.com
www.youtube.com
ozellikle 'sansar salvo - ne' dinlenesi parcalardir
sansar salvoda bi snoop dogg havasi var amk

it's my treat

it's on me (tonight)

tam çeviri:

drinks are on me.

the drinks are on me. ya da all drinks on me

drinks on me

Drinks on me bitches.

tureng.com

abi bi dizi buldum on numara +1

diğerlerini söylersen bütün hesap sana kitlenir.

cennetin bile ayaklarının altında olduğu birine küfür ediyorsun.yeterlimi ?

Siz bana sinirlenmemenizin sebebini söyleyin, ben size sinirlenilmesinin sebebini derin derin, uzun uzun anlatacağım. Zira ben de annesine küfür edilince sinirlenmeyen, işi taşşağa vuran erkekleri merak ediyorum.

sebebi; toplumun kadınları koyduğu yer onları güçsüz, saf, kırılgan, savunmasız kıldığından onlara gelen hakaretin onları aşağıladığını düşündürmesi.

yahu ben sinirlenirim-sinirlenmem diye bir fikir beyan etmedim, sadece fikirleri soruyorum :)

@savina y., harbiden uzun uzun anlatabilirsen çok sevinirim.

"amk, orospu çocuğu, piç" gibi kadını aşağılayıcı ifadelerin noktalama işareti niyetine kullanıldığı, birine sinir olunca suçsuz güçsüz annesine hakaret edilen bir toplumda ben de bu sorunun cevabını merak ediyorum. çifte standardın dik alası sanki (bu bahsettiğim ifadeleri kendi de kullanmayanları saymıyorum).

Bu soruyu sorduğunuza göre ben sinirlenmediğinizi düşündüm, sinirleniyor olsaydınız zaten cevabı sizde olurdu, buraya sormazdınız mantığından yola çıkarak söyledim onu.
İnsanların sevdikleri, bağlandıkları, inandıkları değerler vardır. Anne, baba, kardeş en çekirdekten, en içlerine doğduğumuz kavramlardır.
Normal şartlar için konuşuyorum ki; doğarız anne-baba vardır, okula başlarız onlar vardır, üniversiteye gideriz onlar vardır, bizi 9 ay boyunca karnında taşıyan annedir, baba evden "siktir git" diye kovduğunda bizi koruyup kollayan annedir, sofradaki son lokmayı baba iç rahatlığı ile götürür, anne götüremez evladına ayırır, yemeklerin en güzel yerini evladına verir, bir tek kelimeyi öğretmek için günlerce aylarca çabalayan annedir, çocuğu düştüğünde koşan, ateşi çıktığında kahırlanan, üniversiteyi kazanıp başka şehre gittiğinizde anneniz yemekler yapıp yollar, evlenirsiniz annenizin elleri hala üstünüzdedir.
Babanın bedduası tutar da, annenin tutmaz evladına. Çünkü bir anne hiçbir zaman içinden gelerek etmez o bedduayı.
Üzerimizde bu kadar emeği olan bir insana, bizi o yaşa getiren insana küfür edilmesi elbette insanı sinirlendirebilir, hatta biraz zaaflarına yenik düşen birisi için cinayet sebebi bile olabilir.
Tekrar söylüyorum ki bu anlattıklarım normal durumlar için geçerli. Yoksa tabii ki doğurup sokağa atan, bakmayan, ilgilenmeyen anneler de var. Onlar için demiyorum bunu. Gerçek anneler için diyorum.
Ve en başa gelecek olursak, ne demiştim? Herkesin sevdiği, koruyup kolladığı, inandığı değerler vardır. Bu kimi insan için bir din de olabilir, bir futbol takımı da olabilir, dinlediği müzik de olabilir. Fakat bunların içinde anneler bu kutsallığı en çok hak eden kişilerdir.
Onca yıl kutsalın saydığın kadına, bir gün gavatın teki çıksın "ananı sikeyim senin" desin, "kıvır da kendi götünü sik" diye gırtlağına sarılırdım herhalde ben olsaydım.
"Nolcak ki? Ben o anlamda demedim ki? Ehe. Hehe" derken derken her şeyi normalleştirip, bokunu çıkarıyoruz. Bırakın bari bazı konularda dokunulmazlarımız, hassasiyetlerimiz olsun.

bence sadece oturmus bir sistem, hic anneye verilen degerle falan alakasi yok. cocuk kufurleri ogrenmeye basliyor, evde falan test edip hangisine en cok tepki verildigini gozlemliyor farkinda olmasa da. e simdi sen babanin yaninda kardesine "orospu cocugu" deyince "amina koyayim"dan daha fazla tepki alirsin herhalde. cocuk orospu cocugu'nu en kufur kufur olarak kodluyor. tabi daha o zaman daha turkishmusic.org'daki sezen aksu tartışması falan cikmamis. neyse, bunun mantigini dusunmuyor, kabul edip geciyor. bir gruptaki bir cocuk bu sekilde ogrenince kendisine orospu cocugu denildigi zaman asiri tepki verecegi icin diger cocuklar da oyle ogreniyor falann derken uzayip gidiyor ama anneyle alakasi yok. kufur hiyerarsisi oyle kurulmus sadece.

savina +1
"orospu çocuğu" ve türevleri şakalaşma ya da sırf ağza yapıştı diye kullanılan ifadeler olmamalı. söylemek istediğimiz şeyi ifade etmek için kullanılabilecek pek çok küfür var dilimizde. alışkanlık oldu ve öyle süregelmiş diye "orospu çocuğu"nu gülünüp geçilecek laf sayacağımıza o alışkanlıktan kurtulup küfür dağarcığımıza cinsiyetçi olmayan küfürler eklesek hayat daha süper olmaz mı?

@Savina Y., "normalleştirmek" ayrı bir şey, bir şeyin normalleştirildiği falan yok Tükriye'de, normalleşmesi gereken şeylerin bile normalleştiği yok, aynı Türkiye'de mi yaşıyoruz? Güzel kardeşim, her anne aynı değildir, çocuğunu 10. kattan aşağıya atan anne de var, neden herkesi kendi anneniz sayıyorsunuz, "annelik" mertebesine böyle insanlık dışı roller veriyorsunuz? Kendi anneniz çok harika, şahane bir insandır, ama her "anne" öyle değil, geçenlerde ABD'de bir anne 2 yaşında kızını öldürüp (kanıtlanamadı ama ben öldürdüğünü düşünüyorum) kız "kaybolduktan" bir hafta sonra da partilerde sürtüyordu. Ne "değeri" allah aşkına, aynı Türkiye'yi de geçtim, aynı Dünya'da mı yaşıyoruz? Senin annen değerlidir, ama senin annenin çok iyi bir insan olması "annelik" mertebesini yüceltmez. Annelik, anneliktir arkadaşım. Çok güzel bir şey de olabilir, korkunç bir şey de. Ben de normal hayatta düşündüğüm zaman aklıma tatlı, hoş fikirler geliyor ama gerçek bu değil ne yazık ki, dünya çok çirkin, iğrenç bir yer.

@slackerbitch katılıyorum cinsiyetçi olmayan küfür ve esprilere, ben sadece düşünce yapısındaki çarpıklığı ifade ettim. cinsiyetçilik konusunda haklısın.

@sharksmile,

rotario arkadaşımızın sorduğunu ben ciddi anlamda söylendiğinde neden sinirlenilir olarak cevapladım. Erkekler arasında "orospu çocuğu" "ananı sikeyim" gibi küfürler zaten şaka yollu yoğunluklu olarak kullanılmakta ve karşı taraf bir tepki vermemektedir. Cem Yılmaz'ın gösterisini izlemiş miydiniz bilmiyorum, birisinin başarısını, zekasını överken de "Lan ne orospu çocuğu herif" deriz demişti. Keza ben de The Walking Dead'in sonlara doğru bir bölümünü izlediğimde "Glenn ne orospu çocuğu çıktı ya, nasıl dayandı onca eziyete" demiştim.
Küfre karşı değilim, çok da sık kullanırım. Dediğim gibi, ben soruyu okurken "ciddi bir şekilde edildiğinde neden sinirlenilir" şeklinde algıladım, benim de yanlışım olabilir, varsa rotario arkadaşımız düzeltsin. Neticede iki arkadaş şakalaşırken annelerine "orospu" demek istemediklerini ben de biliyorum ama bazı taraflar bu konuda çok daha hassas olabilir, o şakayı bile kaldıramıyor olabilir, ben bunu pek zeka yaşına bağlamıyorum, "adam söyletmez söyletmez, herkes o küfrü senin benim gibi eylem olarak değil de kalıo olarak algılayacak diye bir kural yok" diye düşünürüm.
Annenizle meslektaşmışız, ellerinden öperim kendisinin.
Saygılarımla...

@Savina Y. teşekkür ederim kendisi adına :) yok, ben sadece düşüncedeki, genel zihniyetteki çarplık üzerinden gittim, zaten dediğim gibi sapkın düşünceli hemcinslerimden birisine agresiflik yapmam için öyle bir şey demesine bile gerek yok :)

doğruyu söylemek gerekirse, ne yalan söyleyeyim, azıcık semantik bilgisi olan herkes kalıp olduğunu bilir. ama, haklısın bir noktada...

@sharksmile,

Bakın ne demişim yazdığım yazının bir yerinde; "Tekrar söylüyorum ki bu anlattıklarım normal durumlar için geçerli. Yoksa tabii ki doğurup sokağa atan, bakmayan, ilgilenmeyen anneler de var. Onlar için demiyorum bunu. Gerçek anneler için diyorum."

Kendi anneme, x'in annesine göre değerlendirmedim. Genel anlamda anneler böyledir dedim. Yoksa sadece 9 ay karnında taşıyan, sonrasında binbir eziyet eden, cinnet geçirip çocuğunu bıçaklayan, çocuğunu başka adamlara satan, kocasının tecavüz etmesine göz yuman, dayaktan öldüren annecikler de var. Takdir edersiniz ki uzayda yaşamıyorum, bu anlattıklarınızın hepsini ben de biliyorum. Ama baştan belirtmişim zaten, o anneler için konuşmuyorum diye.

Savina Y., görmemişim ben o kısmı, pardon o zaman :) daha doğrusu "normal şartlar"ın ne olduğunu anlamamışım :D

@sharksmile
bana göre cinsiyetçiliğe karşı olduğunu vurgulayıp bir taraftan "orospu çocuğu bir kalıptır, kelime anlamına göre kullanılmıyor, şaka yollu söylenmesinde bir sorun yok" demek biraz oksimoron tadında. eleştirdiğin cinsiyetçi kültüre katkıda bulunmak bence. şahsen bir kadın olarak o ifade hangi bağlamda/amaçla kullanılmış olursa olsun benim sinirlerimi tepeme çıkarıyor.

@slackerbitch
kullanılan kalıpları değiştirmek o kadar hızlı olamıyor zira "şaka yollu söylenmesinde sorun yok" demedim asla, sadece "beni kızdırmaz" dedim, lafın cinsiyetçi olmasını düşünmem o anda, yoksa ben de dilin cinsiyetçi küfürlerden arındırılması taraftarıyım. ben kullanırım da demedim, dikkatini çekerim.

zaten çok şeye kızıyorum, ona da kızarsam vücut dayanamacak artık :) katılıyorum sana yine de, haklısın.

@sharksmile, evet bunlara takılmak insanın sinir katsayısını ona katlıyor gerçekten. :)

anneye atfedilen kiymeti kendinden menkul kutsallik kisvesini bir cinsiyetci hakaret olarak algilayip saldiriyor, diger bir cinsiyetci de ayni hakaret üzerinden "kadinin kutsalligini" korumanin erkege verilmis bir sorumluluk oldugu fikrinden hareketle kadini korumaya kalkiyor.

kimse kimseye orospu demesin, ama orospuluk da bir hakaret olarak algilanmasin. neticede, her gece bu memlekette onbinlerce kadin şu ya da bu cikar icin erkeklerle sevisiyor, onlari orospu olmaktan devletin kiydigi nikah kurtariyor.

olayın tamamen annede olduğunu düşünmüyorum.kavga ortamında kız kardeş için de aynı şeyler söylendiğinde yine aynı şekilde sinirlenir bir erkek,böyle güdülenmiştir.ailedeki kadın erkeğin savunmasına muhtaç bir bayandır çünkü.hele namus söz konusuysa.tamamen toplum içindeki rollerle ilgili.

themeforest.net

kambocya diasporasi + 1, themeforest'tan bir tema aldım sitem için, destek falan süperdi.

silverballer'ları geri aldığınız bir bölüm var, birkaç bölüm sonra alıyorsunuz.

"birkaç bölüm"den biraz daha uzun sürüyor almanız.

mesela ben oyunu tek kurşun sıkmadan, herkesi bayıltarak ve tüm hedeflerimi piano teliyle boğarak bitirdim. tavsiye ederim :) silahların yokluğunu hissetmemek için birebir.

Valla ben böyle zamanlarda harici harddisk alacak param da hiçbir zaman olmadığı için geçici sevdaya tutuluyorum: DVDye çekmek.

21gb gayet yeterli bir alan. Yavaşlığın nedeni o değildir muhtemelen.

Bilgisayarın yavaşlamasının 21.6 gb ile hiç bir ilgisi yok. Başka bir durumlar var muhtemelen. Virüs taraması, malware taraması vs yapın bi bana kalırsa.

@hallerlale onları da bi yere atıyorum, ondan sonra kim öle kim kala ama o çözüm de aklımda
@puro 1080p film?

@sharksmile önereceğiniz programlar var mı acaba?

IMDB'ye gir, bir hesap aç, izlediğin filmleri işaretle oradan. Sonra sil gitsin. Kafan rahatlar. Hem filmleri unutma durumun da yok. Filmleri niye saklayasın ki? DVDRip arşiv yapardım, sonra DVD9'a geçtim, Sonra 720p'ye... Orada bıraktım. Sonu yok ki. 1080p'si var, 3D var. Aynı filmin daha iyi görüntülüsü çıkıyor sürekli ve eskisi gibi bulamam olayı da yok.

Sharksmile'ın da bahsettiği gibi, yavaşlıyor nedeni bilgisayarınız içerisinde yer tutan dosyalar değildir. Ya çalışan bir program ya da bir virüs gibi bir programcık neden oluyordur. Boştan yere silmeyin dosyalarınızı.

registry temizliği yap

bir kişinin obsesif olması takıntılı, kompulsif olması ise bu takıntılara bağlı olarak ritüelleri olduğunda işaret eder. obsesivite daha çok düşüncenin bir noktaya takılması iken, kompulsiflik musluğun kapanıp kapanmadığını 20-30 kere kontrol etmek, kontrol etmeden yaşayamamak, kendini huzursuz hissetmektir. obsesif-kompulsif insanlarda bu iki olay bir arada gelişir.

bir insan sadece obsesif veya obsesif-kompulsif olabilir.

son zamanlarda kendi kendine ayol ben manik depresifim yeri gelir bağırıveririm ona göre, yok ben obsesif kompulsifim çoraplarımı önce renklerine sonra kalınlık inceliklerine göre ayırırım diyenlerdense ciddiye alınması gerekmeyebilir. herkesin türlü obsesyonu vardır. bu takıntılar günlük rutin hayatını engellemiyorsa o kişinin muhtemelen obsesif kompulsif de değildir.

öyle olduğunu iddia edene teşhisin kimin koyduğunu sorun bence. kendi karar verdiyse öyle olduğuna da kaçın. o bozukluk başka bi başlıkta inceleniyor çünkü.

takıntılı olduklarını anlıyorum ama ne kadarı hastalık. herkeste takıntı var sonuçta.

mesela bu hastalığa sahip birisi neyi takar kafaya da hayatını bozacak kadar hasta olur. kafamda canlanmıyor yani

Doktorlar dizisinden aklıma şu sahne geldi;

www.youtube.com

Hayatını bozacak kadar obsesyon türünün bir örneği işte.
Tabii ki bu ciddi bir kaynak değil, üzerine çok yazı, video, makale bulunur derinlemesine araştırmak isterseniz ama en azından aklınızda bir şey oluşturması açısından...

Bunun dışında aklıma gelen yakın çevremden birkaç örnek var, bir akrabam her gece yatmadan önce mutfakta ocağın başına gidiyor ve ateşleme düğmelerini elinle kontrol edip "1, 2, 3, 4... tamam." dedikten sonra, evinin kapısını kilitlemek için anahtarı çevirişinde 1, 2, 3...tamam diyor, zinciri çekiyor, var gücüyle kapıya asılıp tekrar anahtar kilidini kontrol edip öyle yatıyordu. Sonra içine sinmiyor, kalkıyor, tekrar ocak gözlerini kontrol edip "1, 2, 3, 4... tamam." şeklinde al başa yapıyordu ve bunun gibi daha bir sürü şey.

Bir diğer örneği ise obsesyonu temizlik konusunda olan bir arkadaşım, onunki de hayatını etkileyecek derecedeydi.

İkisi de tedavi oldu, ikisi de düzeldi.

Bir şeyleri sürekli ama sürekli saymak en belirgin özelliklerindendir. Yer mozaikleri, parke taşları, kalebodurlar vs gibi.
Tabii kimi insan oturduğu yerde can sıkıntısından da sayabilir, bahsettiğim şey bu değil. Daha ziyade günlük yaşamı etkileyecek şekilde "bitirmeliyim, sonuna kadar saymalıyım, saymadan x işe geçersem başıma kötü bir şey gelecek" vs şeklinde...

elini yıkamadan huzur bulamıyor iç sıkıntısı artıyor. bu da hayatını olumsuz etkiliyor. örnektir.

öyle oldugunu söyleyenlerin büyük kismi bunun havali oldugunu saniyorlar, ilginc , cool oldugunu zannettiginden öyle diyorlar. son zamanlarda moda oldu psikolojik rahatsizliga sahip oldugunu söylemek.

ama bilgi icin
en.wikipedia.org

Abi zaten şu "sosyal" platform denilen yerlerden 5 kişi cevir, mutlaka biri manik depresif, biri ocd, biri antisosyal biri de borderline dir. Beşinci de profilinin bi yerine şizoyu iliştirmiştir. Günün modasi bunlar şimdi. Antidepresan kullanmak ele ayaga dusup eskisi kadar prim yapmamaya baslayinca yine ayni tipler kendine bir psikolojik rahatsizlik yakistirmaya basladi.

Aşık erkeğin testosteron salgısı düşüyor. Alakalı olabilir.

neden yapılmasın ki. cinsellik bir ihtiyaçtır elinle yapmazsan rüyana girer kendiliğinden boşalırsın. ;)

bu sorun benim için bir nevi aşk testi.. eğer sevgilimi masturbasyon sırasında aklıma getirmiyorsam uzak tutuyorsam aşığım diyorum kendime.. eğer en arsız utanmaz fantezilerime konu oluyorsa aşık olmadığımı anlıyorum..

aşık olunca kesiliyor panpa, yapasın gelmez.

aynen ya, vay amk. demek yalniz degilmisim.

ben aşık olduğumda testesteron salgım artıyor. istediğim kadar aşık olayım belli bir noktadan sonra pompa odaklı bir yaşam tarzı benimsiyorum. dolayısıyla sorunun cevabı evet.

"eğer sevgilimi masturbasyon sırasında aklıma getirmiyorsam uzak tutuyorsam aşığım diyorum kendime" falan yazılmış yukarda, insanlar aşık oldukları insanlarla değil kimle yapıcak bu aktiviteyi? diyerek sözlerime burada son veriyor, hepinize bol güneşli, bol pompalı kış sabahları diliyorum.

yeterli hormonları hissettiğin duygular sayesinde salgılıyorsun. bi nevi feedback mekanizması denebilir.

evet, türk erkeklerinin büyük çoğunluğu anasına aşık olup aşık olduğu kadını kafasında anasıyla eşleştirdiği için öyle olması normaldir (ensest gibi algılamayalım, dediğim şeyin onunla alakası yok, zaten anneyle öyle bir şey düşünülmeyeceği için aşık olduğunuz kadınla da düşünemiyorsunuz işte).

ben o kişiyle birlikte olmak istediğim için yapmam öyle bir şey. zaten normalde de aşık olduğun kişiyle sevişmek de istersin, normali bu (yani tek sevişmek olmaz kafanda ama onu tanımanın, yanında olmanın yanında onu da çok istersin). sizin psikolojiniz bir acayip, ben anlayamıyorum pek.

sevmekten bahsediyorsan, sevginin içinde tutku olmayabilir. ancak aşkın içinde tutku ve şehvet %100 vardır, yoksa ya aşık değilsin, ya da cinsel psikolojin ne yazık ki düzgün değil.

eğer bir kişiyle sadece konuşmak, yanında olmak, onu tanımak istiyorsan, şefkat duyuyorsan seviyorsundur (sonradan aşk eklenir mi bilmem); eğer bir kişiyle hem sohbet edip, yanında olup hem de deliler gibi öpmek, sevişmek istiyorsan aşıksındır; eğer bir kişiyle sadece sevişmek istiyorsan, ağzından çıkan hiç bir şey seni ilgilendirmiyorsa, onu tanımak istemiyorsan ona sadece şehvet hissediyorsundur. türk toplumunun acayip değer yargıları sonucunda türk erkeğinin "aşk" kavramında büyük bir sıkıntı oluşmuştur, çözülmesi ise değer yargılarının tamamen değişmesini gerektirmektedir.

kısacası, türk erkeklerinin büyük çoğunluğu gerçek anlamda aşık olabilme kapasitesine sahip değil.

@sharksmile asik oldugu insanla sevismek isteyen ve sevisen ama yine de masturbasyondan soguyanlar da var -kendimden biliyorum-, bu aciklama yeterli degil. bence porno ile alakali olabilir. ciplak hatunlar falan, boyle sanki aldatma gibi bir his ama tam da degil. tabi porno falan izlemeden masturbasyon da mumkun, ona karsi bir argumanim yok.

@sendelemeden aşık olduğun kişiyle sevişmek istediğim için oluyor ben de ama "soğumak" gibi değil. canım istemiyor yapmak, çünkü onu istiyorum :) porno izleyerek mastürbasyonu hiç karıştırmadım zaten işin içine porno girince aldatma gibi bir his gelebilir herhalde, doğrudur. bunun dışında açıklama yeterli, istisnalar olabilir ancak genel durum budur.

sisteminle bir ilgisi yok mevzunun. 64 bit java yüklemeyi dene. windows 8 yüklediğin için bir şey de söyleyemiyorum pek, bir çok şeyden kaynaklanabilir dediğin şey.

windows 7 iken de aynı sorundu, bu sefer windows 7 64bit, 32bit java vardı.

oy oy oy geçmiş olsun fazla sürmez bu ilişki ben sana diyim yapacak bir şey yok hiç bir şey eskisi gibi olmayacak aklının bir yerinde hep o görüntüler kalacak.

kendi -(varsa) eski sevgili aklına getir. yoksa eğer; ayrlamanız halinde bu sevgilinin eski sevgilin olacağını ve bir sonrakinde aynı şeylerin tekrar edeceğini hatırla.

Bu ilişkiden hayır gelmez artık ama şunları yaz bir kenara.

Bir kız seni seviyorum dediği anda senin söz hakkın vardır. Onun öncesinde yaşadığı hayat seni ilgilendirmez. Sana bir sözü ya da vaadi yoktu seni seviyorum dediği ana kadar. O andan sonrası ise sevgiline olan güvenine bağlıdır. Ha kendine bir şans vermek istiyorsan, sevgili değil de sevgili adayı gibi bak ve takip et bakalım o fotoğraflar silinecek mi bir süre sonra.

Resimlerin içeriği de önemli tabi ama normal resimlerse eğer bence kaygın yersiz. Eğer eski sevgilisinden kavgalı, gürültülü; nefret eder bir şekilde ayrılmadılarsa ona ait diye birşeyleri atması çok da mantıklı değil. Netice itibariyle değer vermiş ve bir ilişki yaşamış. Ayrıldıktan sonra da ona saygı duyması normal. Bu hala onu sevdiği manasına gelmez. Yaşadıklarına dair hatıralar kalması anormal bir durum değil.

Netice itibariyle sizinki de daha 2 haftalık bir ilişki. Belki çok güçlü bir bağ olacak aranızda. Ne biliyim belki çılgınlar gibi aşık olup evlenmeye karar vericeksiniz. Karşındaki kişi de hayatımda daha önce olanların artık bir önemi yok benim için diyecek ve eskiye dair ne varsa atacak. Ama bunlar belki. Yapmak zorunda değil. 2 haftalık bir ilişki için hayatına 0'dan başlamasını bekleyemezsin. Saçma olur.

Resimlerin içeriği aleladeden fazlasıysa kendimi senin yerine koyunca evet çok da hoşuma gitmezdi. Her an da aklıma gelirdi. Ama bunu onunla konuşup baştan yollarını ayırmanız veya bir çözüm bulmanız en doğrusu.

psikolojinin yerinde olduğunu sanmıyorum. kesinlikle kıskanabilirsin ama kusmak normal bir tepki değil. bu konuda psikolojik destek almanı tavsiye ederim (işini bilen bir psikolog/psikiyatrist seni rahatlatacaktır). ayrıca muhtemelen o kadını da gerçekten sevmiyorsun.

mide bulantısı çok normal psikolojik olarak sindiremiyorsun. görmemen daha iyi olurdu ama bunlar normal şeyler. sen zaten geçmişini biliyordun ve kabullenmiştin. şimdi çıkıp kıza ben kabullenemiyorum dersen baya bildiğin ayıp etmiş olursun.

gerçekten kustun mu çok merak ediyorum bunu? bence psikolojik destek al, bu derece soğumak falan çok sağlıksız çünkü. bi anlık bi his gelir de kusmak, dokunamamak falan çok abartı.

@april12th gerçekten kustum başımdan aşşağı kaynar sular döküldü tüylerim kabardı

seriler bağlantısız, 3. oyundan çat diye başlayabilirsin, ilk oyunu çok iyiydi, 2de sıçtılar, 3de toplamışlar baya güzel olmuş yeni başladım bende

ilk oyun mutlaka bitirmen gereken oyun serileri listesine girmez zira eğlenceli ama eğlenceden fazlası değil. ancak ikinci oyunun politik anlamda verdiği mesajlar falan iyiydi (kendini aşırı derecede tekrarlayan oynanışa dayanbilmen lazım tabi), üçüncü oyunda da insanın yapısına ve nasıl kendi kendine, kendi doğasına karşı çıktığına bayağı bir eğilmişler. iki kadar derinleşir mi bilmiyorum ancak fena durmuyor şu anda da.

ben ilkini oynadım kesinlikle tavsiyemdir.ilkinde hikaye bitti ama devamlı bir hikaye olduğunu düşünmüyorum 2 ve 3 hiç oynamadım

8. Ben hiç bir zaman doymam ama 8 bu sorduğun sorunun cevabı.

sekiz saat yirmi dakika

Single player oyunlardaki hikaye örgüsü, karakterler vs. ilgini hiç çekmiyor mu? Oldum olası sadece online fikrini çiğ bulmuşumdur. Olabilir tabi, tercih meselesi. Bioshock gibi çok sağlam single player oyunlar da var ama sadece online tercih ediyorum diyorsun. Star Wars oyunu yok popüler bildiğim kadarıyla. Sadece Star Wars: The Old Republic var PC'de.

Bunun dışında FPS oyunları var işte PS3'te online oynayabileceğin. MMO'lardan DC Universe Online var PS3'te, o da "meh" bir oyun fazlasıyla. LittleBigPlanet falan var platform olarak mesela. Yarış oyunları var, Burnout Paradise falan çok popülerdi ben oynadığım dönem, hala öyledir muhtemelen. Aklıma gelirse yazarım daha.

Komik buluyorum kedileri ^^

evciller.

sevimli oluyor keratalar .

sevmeyeni daha çok bence. ben de sevmem kendilerini.

köpek kadar uğraştırmıyor. temiz hayvan. tuvaletini falan kendi yapabiliyor. çok salaklar bi de. utanınca falan yorganın içine giriyor çıkmıyor benimkisi.

bu "nankör" muhabbeti nedir? ben anlayamıyorum bu konuyu. nankör falan değil kedi, sadece ne olursa olsun bir insana pek güvenmez ve bireysellik duygusu çok güçlüdür. insan egosu da her şeye sahip olmak ister, kedi egosu da insan egosuna benzerdir, dolayısıyla ikisi çatışır. kediye "ben sana sahibim" dersiniz, kedi "hayır, ben sana sahibim" der hareketleriyle. bu nankörlük değildir. köpekler biraz fazla sadık ve çok çabuk güveniyorlar sadece, insanın sahiplenici, her şeye "benim" diyen yapısına daha uygun hayvanlar. kedi "kusura bakma senin değilim canım" dedi diye nankör muamelesi görüyor...

cevap vermeyi unutmuşum, çok sevimli ve karakterli oldukları için :)

kedileri sevmiyorum, sevemem, onların varlık amacı beni çok aşıyor, onları sevmem sanki onlardan daha üstün olabilmemle mümkün gibi ama değil, yani onlardan üstün bir şeyin olması imkansız gibi. onlardan üstün olamayınca onları hakkıyla takdir edebilmem mümkün olmuyor haliyle. hayranlıktan daha adi, daha bayağı bir his bu. onları daha yüksek bir bilinç seviyesiyle anlayabilsem ve onlara hakkını verecek kadar yoğun bir bağlılıkla hayranlık duyabilsem keşke. böyle utanç verici düşkün hallerini gördüğümde, en ufak bir rahatsızlıklarında, yaşlandıklarında, çaresiz bir hastalığa tutulduklarında.. içimden bir parça kopuyor. evrenin şefkat dolu bir yer olmadığını anlıyorum tekrar tekrar. onlara layık olabilecek kadar sevgimi gösterebilsem ve bana istedikleri nankörlüğü yapabilseler daha ne isterim?

nankor, iyilik bilmez demek. kediler icin bunu soylemek tamamen kedileri tanimayanlarin yakistirmasi olabilir ancak. sarki marki yazmislar bir de boyle, deyimler uretmisler. baya bilince islemisler bunu. ama yok yani oyle bir sey.

insanlara iyilik yapinca insanlar nasil davraniyorsa kedilerden de bize oyle davranmalarini istiyoruz. bu cok insanbicimci bir yaklasim.

ben tum turlerin yasam hakkini savunuyorum. iletisim kurabildiklerime ise dogal olarak yakinlik duyuyorum. kedi veya kopek; onemli olan bir turun digeriyle bir seyler paylasabilecegi sekilde iletisim ve empati kurabilmesi.

kopege kediyi, kediyi de kopege tercih etmem. ikisi de ayri bakim istiyor. insan hangisine en iyi bakimi saglayabilecegine inaniyorsa ona yoneliyor. bende oyle en azindan.

@sharksmile

kedigiller çift göz kapaklı göze sahip. doğal etoburlar ve avladıkları hayvanları yerken yüzleri kan içinde kaldığından bu ikinci göz kapakları kanı göz yüzeyinden olabildiğince uzak tutmak için evrimleşmiş bir avantaj. tabii avlanmasalar da, bir insan tarafından beslendiklerinde de gözlerini ihtiyaten kapattıklarından bu verilen yemeğe saygısızlık, yemek verene nankörlük olarak algılanıyormuş falan hesapta. o yüzden nankör deniyormuş. cahillik işte..

ben hıc sevmem mesela,gayet ıtıcı hayvanlar.

@kargn

iyi de yemek yerken gözlerini kapatmaları aşırı sevimli bi şey :D insanlar ilginç tabi, ne diyeyim...

köpek bahçede kedi evin içinde bakılır.

kedi bu kardeşim, bütün ihtiyaçlarını karşılayamaz ki! ihaleye mi gireceğim de beni son dakikada satacak.

tüylü, kucağa alınca mırlıyor. bi ipe tav olup beni eğlendiriyor. çok büyük bir buhran yaşamıyorsa ortalığa da pislemiyor.

daha ne? canlarım benim ^^

kedi nankor kopek sadik meselesine bir aciklik getirelim.
kopekler bildiginiz gibi grup halinde hareket eder. kopek sahibini grubun lideri bilir dolayisiyla onu takip eder. kedilerde grup durumu yok. bireysel hareket eden avcilar. dolayisiyla sahibini takip etmesini beklemek sacma.
tabi bu demek degil ki kediler sosyal degil. gayet sosyal hayvanlar. sadece grup mantalitesi yok.

ben izmir'e taşınana dek kedilerle pek muhattap olmamıştım, Ankara 4. Cadde Mado yanındaki sokakta yaşayan ve ne zaman pisi pisi desem koşarak gelen kedi hariç. her neyse. abi bi geldim buraya, evde 5 kedi, 1'i kocaman tek gözlü canavar bir şey, seviyorum onu da ama korkuyorum bir yandan da. 4 tane de yavru var, geldiğimde iki avucuma sığıyorlardı (hani bu twilight kitabının kapağında kalp tutma şekli var ya avuçlarımı öyle düşünün) şimdi büyüdüler.

hepsinin kendi huyu var (mutlaka köpeklerin de vardır ama köpeklerle hiç muhattap olmadım neredeyse).

Tekir, yakışıklım benim; oyuncu, sevecen, arsız, sevgi arsızı bir de. kucakta göğüste, omuzda, bacak arasında, sırtta uyumayı seviyor. bir de bazen kıçını burnuma dayayıp uyumasa. bıraksan saatlerce nereyi bulursa yalayacak. ha bir de mama tasına abanması yok mu?

Pika, salako; aslında çok zeki bir çocuktu bu püsük ama ne olduysa bir gün tırnaklarının kesilip, azarlanması ile değişti, önce küstü bize bir iki gün evin içinde küs küs dolaştı. çok sevdiği dudak emme eylemini bile yapmadı. köşelerde yattı durdu. salako demiştim ya, sabahları uyanınca unuttu küstüğünü aradan biraz zaman geçince anımsadı. neyseki atlattık o süreci. şimdi yine arsız. bir de midesine düşkün sormayın. buzdolabı, fırın kapağını açtığımızda bitiyor mutfakta, elimizde eğer bir şey görürse miyavlamaya, elimize ulaşmaya çalışıyor. kek manyağı bir de. dudak emme huyuna da geri döndü ama artık aşk ısırıkları da veriyor. (malesef) yere konmayı bile bilmiyor garibim. salako işte.

üstübü, sinsi prenses, kezban; aman efendim bir küsmeler, triplenmeler. tam kezban. kardeşleri mama yerken uzaktan kesmeler, katılmamalar. kendi başına bir yerlerde uyumalar hep bunda. bir odaya mı girmek istiyor, miiv miiv o kapı açılacak yoksa susmak yok. bir yerden çıkmak mı istiyor, yine miiv miiv. kucağa gelmek ister, alırsın ama yok 1 dakika dolmadan gidesi gelir.

Oscar, prenses, leydi; uzun tüyleri, sessiz, sakin yapısı, efendiliği ile en prensesi en hanım hanımcığı kardeşlerin. kucağa gelir, yanında, koynunda, ayakucunda, göğsünde uyur insanın. kardeşleri kadar arsız değil ne yemek konusunda ne de şımarıklık da. "-oscar, gel." dersin gelir. kapı mı açılacak? miiv miiv, o kadar. açılmıyor mu? bir köşeye geçer uyur. dertsiz tasasızım benim.

panter, canavar; kocaman bir şey bu, ben diyeyim 10 kilo sen de 3 kilo ama görelidir ya hani algılarımız bana 100 kiloluk bir "gerçek" panter gibi geliyor. korkuyorum abi. arada patiliyor 4 ufaklığı bir tek o zaman kendimde cesaret bulabiliyorum buna kızacak. sevmeye çabalıyorum ama tırnak geçiriyor. olmayınca olmuyor işte.

abi nasıl sevmezsin ki bunları?

kedi alıcam, hangi tür alıyım?

"Tarihe baktığımızda ilk kedilerin oligacene döneminde Afrika'da ortaya çıktığı sanılıyor. Keskin dişli kaplan (Halaphoneus) ve günümüzün modern kedisi (Dimictisti) olmak üzere iki tür... Evcil kedilerin nasıl ve ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmiyor ancak en eski kayıtlar, evcil kedilerin 5 bin yıldır var olduklarını ve Mısır'dan geldiğini gösteriyor.

İnsanoğlu, ilk olarak 20 bin yıl önce köpeği evcilleştirdi. Bundan ancak 15 bin yıl sonra vahşi kediyi evcilleştirebildi. Yani, 5 bin yıl önce Nil vadisinde tarım yaparak yaşayan insanlar, ürünlerini depoladıkları ambarları haşare ve fare basınca kedilerin fareleri yakaladığını fark ettiler. İşte, kedilerin mısırda kutsallaşmaya başlaması bu tarihlerde oldu. Ambarlar doldukca fare nüfusu da arttı. Bunun üzerine firavun devreye girdi ve kedileri korunması için üstün yaratıklar ilan etti.

Mısırlılar, Yunanlılar gibi doğa güçleriyle özdeşleşen tanrı ve tanrıçalar sisteminden geldiler. Tanrıları arkalarına alan kralların her zaman kral olmaktan öte bir ayrıcalıkları vardı. Bu üstünlükleri krallara, önce yarı-tanrı, daha sonra da tanrı kral -firavun- olma özelliğini de getirdi. Kedilerin firavunla ilgisi ise; kedilerin tarihe ve mitolojiye konu olmalarının tek nedeni fare ve haşare yakalamadaki hünerleri değil. Bütün kediler firavunun olduğu için kediyi incitmek ya da öldürmek çok büyük suç sayılırdı. Kedi öldürenlerse idam edilirdi. Ev yansa önce kedi kurtarılırdı çünkü insanlar sadece insandı ama kediler firavunlar gibi yarı-tanrıydılar. Kedi eceliyle öldüğünde öteki dünyada birlikte olabilmek için hemen mumyalanırdı.

Öykülere, efsanelere konu olan kediler, Tanrılık katına çıkartıldı. Nil vadisinin insanları kediyi, neşe ve müziğin, güzel şarkıların, kıvrak dansların temsilcisi kedi kafalı tanrıça Bastet (Bast) ile özdeşleştirdiler. İnanışa göre, kedi miyavladıkça evin içi tanrıçanın insanlara hediyesi sayılan neşeyle dolarmış. Mısır mitolojisine göre Bastet, tanrılar tanrısı Ra'nın ve İsis'in kızıydı. Efsaneye göre, Bastet bir gün babası Ra'ya kızarak Mısır'ın güneyindeki Nubia çölünde inzivaya çekilmiş ve bir aslana dönüşmüş. Bir süre sonra Ra kızını affedip Mısır'a geri çağırmış. Bunun üzerine aslan görüntülü Bastet, Assuan yakınlarında Nil'in suyunda yıkanmış ve hemen orda bir kediye dönüşerek, üzerine bindiği kayıkla Bubastis'e gitmiş ve bu bölgede tanrısal yaşamına devam etmiş. Babasına kırgın olan Bastet, bu neşe dağıtan, uysal, sevimli yaratık kedinin simgelendiği güzel bir tanrıça oluvermiş. Bastet'in tanrısal özellikleri bununla bitmemiş. Başta cinsellik ve doğurganlık tanrıçasıyken, daha sonra ölüleri koruma, yağmur yağdırma, hastalara ve çocuklara şifa verme, müzik ve dans, ay, analık ve aşk tanrıçası haline de gelmiş. Mısırda kedinin tanrılaştırılmasının nedeni, fare yakalaması dışında, kedinin avlanma yeteneğine duyulan saygı, güzelliğine duyulan sevgi, ve gizemli kişiliğine duyulan korkuyla karışık hayranlıktı. Bir başka efsaneye göre, M.Ö. 525 yılında pers kralı 2. Kambis, askerleriyle mısırın kapılarına dayandığında peluzda bekleyen Mısır ordularının direnişiyle karşılaştı. Ancak kurnaz pers kralı, Mısırlıların hassasiyetini göz önüne alarak çevrede ne kadar kedi varsa, askerlerine toplattırıp onları birer kalkan olarak kullanmış. Mısırlılar da tanrıça Bastet'in temsilcisi kedilere zarar gelmesin diye silahlarını bırakarak teslim olmuşlar. Kimi zaman tanrıça kimi zaman şeytan sayılan kediler, erkeğe oranla kadına daha yakın olmuştur. Kedi tanrıça Bastet, dişiliğin simgesiydi. Bir tarihçi, "kedi tanrıça, garip bakışı, çekik gözleri, kıvrak beli, soylu duruşu ve hayvani hayasızlığıyla, her mısırlı kadının aklını karıştıran ve benzemek istediği bir yaratıktı,"diye yazıyor. Bir başka tarihçi de, "kadınlar -günümüzün vamp kadını gibi-kedinin yürüyüşüyle salınarak yürüyebilmek için çok uğraşırlardı. Hatta Kleopatra da bu hevese kendini kaptırmıştı, diye ekler."

e1211.hizliresim.com

e1211.hizliresim.com

@solo,

bizi kafaya mi aliyorsunuz anlamadim ama benzer bir soru soracak herkes icin yazmis olayim; kedinin turu degil sizin kediyle nasil iletisim kurdugunuz onemli. kedilere iyilik yapmak istiyorsaniz petshoptan degil sokaklardaki bakima muhtac kedilerden veya gecici bakimevlerindeki kedilerden birinin sorumlulugunu ustlenin.

bana çok estetik geliyorlar. yürüyüşleri olsun, oturuşları olsun vs.
bir de patilerini sıkasım geliyor.

ama köpekleri daha çok severim. daha enseye şaplak hayvanlar.

ezio'nun ataları vakti zamanı gelince bizim assassinler rahat etsin yeğen mantığı ile döşemiştir.

çatılar üzerinde bulunan muhafızlar, çatılar arasında gezebilsin diye.

yersen.

oyun panpa oyun

Bayrak, Flama vs. asmak için.

e revelationstaki teller ne alaka asıl o garip değil mi. kancayı takıp takıp kayalım diye yapılmış sadece :D

asssassin's creed'de bazı şeyleri animus siz rahat rahat atalarınızın anısını deneyimleyebilin diye koyuyor (çok iğrenç bi cümle oldu bu). mesela her yerde olan saman arabaları bunlardan birisi. bu da böyle bir şey olabilir.

The elder scrolls 5: skyrim, sadece skyrim olarak aratırsanız da yeterlidir. Büyük zevkle oynadım, tavsiye ederim. Beğenen arkadasım da çoktur.

portal 2'yi oynayın eğer oynamadıysanız, writing'i, karakterleri çok çok iyi onun da tıpkı portal gibi. dedektiflik hikayeleri hoşunuza gidiyorsa l.a. noire oynayın, her ne kadar harika bir oyun olmasa da size istediğinizi verecektir. eski macera oyunlarına girersek grim fandango'dan tutun monkey island'a bir sürü oyun var zaten.

postal , postal 2
saints row the third

ben sıkıldığım zaman call of duty i yüklerim(ilk oyunu) bitiririm ve silerim :)

Eski oyunları severseniz commandos bel,1,2 bitirmeye çalışın sizi rahat 1 ay oyalar garanti veriyorum.

Oynamadı isen hayran kalacağın bir oyun...

www.vazgectimsenden.com

kardeşim manyak gibi starcraft 2 oynuyor, rts seviyorsan oyna :)

call of duty black ops 2 iyi. diablo 3'ün kullanıcısı her geçen gün azalıyor, online olan kişi sayısı yakında yüzlerle ifade edilecek neredeyse. torchlight II hem ucuz hem de güzel bir alternatif. starcraft 2 çok sağlam gidiyor her zamanki gibi, o da bi seçenek. ne tarzda oyun oynamak istediğine bağlı aslında sorunun cevabı.

chivalry medieval warfare.

Yeni patchde geldikten sonra acayip eglenceli bir hale geldi.

PlanetSide 2 çıktı yeni ücretsiz

duygu katmaları gerektiğini bilmiyor bir çoğu. sadece dümdüz ellerindeki metinleri okuyorlar. türkiye'dekiler bu konuda iyi. ayrıca evet eklemeyi unutmuşum, 9kuyruklukedi'nin dediği gibi bazı ülkelerde her ses için ayrı aktörlerle bile uğraşmayıp birisine dümdüz metni okutuyorlar.

tek ses bütün metni okuyor, sen de görüntüye göre takip ediyorsun, dublaj falan uğraşmıyorlar.

Polonya'da bir süre yaşamış biri olarak bilgilendirmemi yapayım.
Bu arkadaşlara konuşma dilinde lektör derler. Bizdeki okuyucuya karşılık gelir kelime anlamı.
Dublaj yapmak yerine, altyazıyı bu lektör abiye okuturlar. Bizdeki altyazının birebir aynısı fakat yazılı değil de sesli olanı yani.
Ve bu berbatmış falan gibi yorumlara da Polonyalılar şiddetle karşı çıkarlar. Çok ateşli bi şekilde "Dublaj olunca aktörün orjinal sesini duyamıyoruz. Filmden bir şey anlamıyoruz o zaman." derler. Çünkü lektör konuşurken filmin orjinal sesleri kaatılmaz. Orjinal sesle lektör aynı anda konuşur.
Bir müddet sonra alışılsa da başlarda çok keyifsiz dakikalar geçirirsin.

(git: 454408)

pbs.twimg.com :large

ünlem işareti ve 1 sayısı aynı tuş üzerinde olduğundan zaman zaman yanlış basmalar sonucunda "kalıp" olmuş işte.

Yani bu geyigin ciktigi, genclerin etkisinde kaldigi bir durum yok mu? Neden birden patlayiverdi bu boyle?

inci sözlük galiba ama emin değilim.

inci sözlükle alakası yok çok daha önce.

ergenler abartarak !!!!1 yaparken en sonda elini shiftten çekince böyle bi görüntü oluşuyor işte. bu da onun abartılı hali. aynı şey :)))))9 bunda da geçerli.

edit:
yazıya başlarken ulan açıklaması da çok zor şimdi nası açıklıycam derken bi de baktım çok süper açıklamışım. takdir ettim kendimi. kendi kendime tik atasım geldi.

O ibare, internet üzerinde birisinin bir şeyi "gereksiz bir heyecanla" yazdığı anlamına gelir ve 2000'li yılların başından beri vardır. Nasıl ama, ansiklopedik anlattım

Mesajı yazarken oluşan heyecan ve agresifliği alaya alır.