aynı durumdayım, hemen hemen zaman aynı, ameliyat sayıları aynı (benimki biraz daha fazla sanki).
kardeşlerim olmasına rağmen üstelik, geçen süreçte yoğunlukla babamla ben ilgilendim. şimdi yurt dışına çıktım bir süre. geri döndüğümde aynı şeyleri yaşayacağımı biliyorum. buna hazırlıklıyım. ama zor biraz, biraz işin içinde kendini kaybetmeyi, kendini o sürecin bir parçası haline getirmeyi öğrenmek ve sen olmayınca sanki hiçbir şeyin yolunda gitmeyecek olmasını düşünmek gerekiyor.
benim babam üstelik küçük bir çocuk gibidir hasta olduğunda. oldukça zor bir de kanserle uğraşırken. aklına gelebilecek birçok şeyi üstelik babamla ilişkilerimizin çok güçlü olmamasına karşın yaptım ve yine yaparım (13 yaşından beri yatılı okul, üniversite vs aileden ayrı büyüdüm).
bundan başka hayat-ı hususim ile ilgili de bir sürü problem olmasına rağmen, hiç profesyoneld estek almadım. almayı böyle ciddi olmayacak şekilde aklımdan geçirdim doğru ama, hep şunu düşündüm: kendimi bir uçurumdan aşağıya bıraktım ve yere düşene kadar bana ne olacağını asla bilemeyeceğim. ve hatta belki yere düşmeyeceğim bile. onun için havada panik yapmama gerek yok. bırakayım ne olacaksa olsun. zira bir mekanizma var ve o benim müdahalelerimle pek ilgiliymiş gibi görünmüyor. o zaman bana verdiği rolleri hakkıyla yerine getirmeliyim.
emin ol bu süreçte gece değil gündüz değil, bir değil beş değil. sürekli tetikte olmak, yemekteyken, spor yaparken, yatarken vs birden gelen telefonlarla ürpermek ve hele babanın veya hanımının telefonundan arandığında elin aç tuşuna gidememesi ne demektir çok iyi bilirim. biraz kendini akışına bırakmalısın. bu bir süreç, olacak ve bitecek. ama sonucu asla bilemeyeceksin yaşamadıktan sonra. kendini her türlü sona hazırlaman gerekli. her şekilde birinin en güçlü durması gerekiyor. o gizli mekanizma sadece bir kişiye kahraman olma şansı veriyor. o sen isen, bir kahraman gibi davranmak zorundasın. benim abim var örneğin, ama her şeyle ben ilgilenirim. çok da sorun etmem bunu.
seni çok iyi anlayabiliyorum. zira doktorla görüşürsün, tahlil sonuçlarını alırsın, yeni tedavi önerileri sana anlatılır kısası sürecin hepsinden sen haberdar olursun, ama kimseye bir şey anlatamazsın. hep içine gömmek durumunda kalırsın. zira bu hastaların morale ihtiyacı vardır. çevreden birine en ufak bir şey anlatsan, o gidip başkasına anlatıyor. sonra biri gelip hastaya "e kardeş ölüyormuşsun" diyebiliyor. ayrıca senin acın, senin parçalanman; genelde başkası için magazinel veya üzerinde dedikodu yapılabilecek bir öyküye dönebiliyor. bu nedenle kendi acını, gerilimi kendi içinde yaşamak zorunda kalırsın. bu durumu sözlükte yazabildim, deşilmem gerekiyordu. ve kimse beni tanımadığından, gizlice sözlüğe aktardım içimdekileri (babanın ölmesi başlığında okuyabilirsin istersen).
uzun oldu farkındayım.
ben, kendimce biraz kaderci olmayı tercih ediyorum anlayacağın üzere. biraz teslim olmak gerekiyor. işler böyle yürüyormuş, bunun da böyle olması gerekiyormuş demek gerekiyor. biraz daha tanrıyla (benim için Allahla) yakın olan gerekiyor. biraz o taraftan destek almak gerekiyor (kabul edelim ki, bunlar benin hayatım için uygun gereklilikler. belki sana uyar, belki uymaz).
Türkiye'de bu tip hastaların ortak terapi gibi veya buluşup dertleşmesi gibi veya ne bileyim bir üzüntü terapisti gibi kurumlar olmadığından, insanlar acemilerin veya konusunda uzman olmayanların eline düşüyor ne yazık ki! umarım herşey dilediğin gibi olur. umarım baban bir an evvel sağlığına kavuşur ve fazla acı çekmez. kolay gelsin demek isterim ve ne zaman bir şeyler anlatmak istersen, buradan, sözlükte veya
[email protected] üzerinden yazabileceğini bir öneri olarak sunmak isterim. ne de olsa bir kesişim kümesinin unsurlarıyız değil mi?