aşılar ve bakım için belediyenin veterinerliğine götürmek, evde ikinci bir tuvalet varsa kumdansa onu oraya tuvalete alıştırmak ve en önemlisi yavru değil ama kısırlaştırılmış 1 yaşından küçük (illa küçük olsun diyosan yani) masraflarını azaltacaktır. hem kısırlaştırma hem de küçükken yapılan aylık aşı masrafından kurtulursun. büyüyünce aşı araları artıyor.

aylık masrafı 100 lirayı geçecektir normal şartlarda ama dediklerimi yaparak bu masrafı minimalize edebilirsin.

dolmabahçedeki veteriner için konuşuyorum belediyenin olan, 40 ar lira aşılara 20şer lira da hap ve damlalara alıyor. gereksiz aşı kaktırmıyor. kumu 3 paketi 20 lira olan bi yerden alıyorum kristal, bir aydan fazla iki aya yakın idare ediyor. mama bilemicem ben tavuğun bilumum yerlerini, kıymalı yemeklerden falan veriyorum soğan-sarımsaksız. akciğer severler kasaplar beleş verir. her ay 100 lira tutmaz, ilk aylar aşı damla vb sık oluyor sonra baya seyrekleşiyor.

marks&spencer'a baktınız mı?

Kalıpları küçüüük...

Elimde 2 tane 40/30 Celvin Klein kanvans var sıfır usa dan geldi bana olmadı.. Baya büyük.. Olur mu sana

sizin bedeninizdekiler ürünler taze gelmişken alıp bitirirler. bu yüzden sezon başlarında bulduğunuzu hemen almalısınız.
mudo'da iki hafta önce xxxl tişört vardı mesela, mavi jeans ve lcw de 3x üretiyor.
marks&spencer'ın kalıpları çok değişken aslında. orada da kesin vardır ama kalmamıştır.
levis'da kot bulabilmeniz lazım, sizden bir kalıp büyük abimden biliyorum.
edit: buarada ata demirer artık öyle kalıplı biri değil. adam bildiğin süzülmüş.

profiloda çok büyük benden kıyafet satan dükkan görmüştüm. adını hatırlayamıyorum ama belki sitesinde bilgi bulabilirsiniz.

@kerem75
Teşekkürler mesajın için kalıp küçük..

@nax
Yok ya 2 senedir böyle. En azından yeni sezon mallarını takip edip gidip alıyordum. Bu senede böyle yapacaktım ama yok. Mudo, LCW 3xl olmuyor. 1-2 beden üstü lazım...

@ruz
Orayı da dolaşalım .. Teşekkürler...

eczanelerde mevcut. gratis'te de satılıyordu ama eczaneden alın siz.

ayakkabı tamircilerinde de satıyorlar

gratis veya watsons'lardakiler eczanelere göre daha ucuz, topuk, parmak arası, vs her yer için uygun modeli var.

deodorant, hıyarlı dove.

roll on, atmosfere daha az zarar verdiğine inanmak istediğim için- portakallı dove.

roll-on'lar kist oluşumuna neden oluyo gibi bi şey diyolardı sanki. nivea'nın okyanuslu gibi bir şeyi var onu kullanıyorum ben.

roll-on. Daha uzun süre koruyor sanki.

Şunu kullanıyorum: www.nivea.com.tr

www.vimjo.com aha da bu

ben çift kat yapıyorum yazları.:)

Roll-on. Deodorantın atmosferle ilişkisi nedeniyle.

sebamed spey, roll-onu hijyenik bulmuyorum

pudralı olanları gözenekleri tıkadığı için ben de sebamed sprey diyorum, terlemeyi engellemez, sadece kötü kokuyu engeller.

axe africa deodorant.neden mi? cunku daha iyisi yok

4 leventte var , hergün görüyorum işe gidip gelirken .

Avcılarda öğrenciyken evimin sokağında da vardı. gümüşpala mahallesinde şimdi duruyormu bilmiyorum ama.

nerde istiyosun ? sana koordinat atayım bu iki yerden biri işine yarayacaksan..

rumeli hisarüstü mahallesi son durağı(otobüslerin beklediği alan) nın karşısında birkaç mobilyacı var. hemen arka sokaklarında atölyeleri var.

@kennym fatih semti civarı arıyorum ama bulamazsam heryere giderim küçük atölye aradığım da

ortalamanı yüksek tut, hocalarına olabildiğince yalakalık yap. bu kadar biliyorum

hocalarla aranı iyi tutacaksın öcelikle aynen, ortalamadan ziyade ales üds yüksek olursa daha iyi, önce yüksek lisans programına başlaman lazım, doktoraya lisans mezunu adamı kolay kolay almazlar, başvurana da gülerler genelde. okurken de okulunun asistan kadrosu açması lazım ki ona başvurabilesin, bir ay sonra da açılabilir bir sene sonra da, sabırlı olmak lazım. öyp bambaşka bi durum, orada asistan olarak atanmak için bir yer seçiyorsun, seçtiğin yerde y.lisans programı da varsa ona başlıyorsun yoksa başka bi üniversiteye atama oluyor diye biliyorum kendin araştırsan daha net bişiler öğrenebilirsin, işin uzmanı değilim. ama öypde her yer kadro açmaz hele belli başlı üniversitelerden biriyse puanlamada gerilere düşebilirsin ki kolay kolay da kadro açmazlar, zorla olur genelde o işler. az buçuk bilgim bu.

1.Yabancı dil sınavı ve alesten en yüksek puanları alıyoruz,
2.Yüksek Lisans'a başlıyoruz,
3.Bölüme araştırma görevlisi alımı için ilan verilmesini bekliyoruz,
4.İlan çıkarsa, siz ve sizin gibi akademisyenlik düşünenler başvuruyor,
5.Kazanan aday görevine başlıyor.
6.Yüksek lisans ve doktorası boyunca Araştırma görevlisi oluyor,
7.Kadro çıkınca Yrd.Doç.Dr. oluyor,
8.Belli bilimsel çalışmaları yapıp, Doçentlik sınavına giriliyor,
9.Doçentlik ünvanı kazanılınca üniversite sizi doçent kadrosuna atıyor,
10.Doçentlikten 5 sene sonra profesörsünüz.

Dipnot: Keşke yazdığım her bir adım yazıldığı kadar kolay olsa!

Kabataş'tan funiküler ile Taksim'e çıkıp oradan metro ile 4. Levent'e gitmeniz daha kolay olacaktır.

hacıosman, maslak falan yazan otobüsler geçer, 29c 29d en sık geçen otobüslerdendir

27SE direk gider

tanıdık bulamazsan civardaki nakliyecileri tek tek arayıp pazarlık etmen gerekir. mesela biz bi buzdolabı taşıtmıştık 300 diyen 250 diyen oldu, 250 den 120 ye inen oldu.çoğunluk aynı parayı söyler ağız birliği etmiş gibi ama yılma biri indirir fiyatı. kolay gelsin

Defne yaprağı.

kereviz sapı da çorbalarda iyi olur

kimyon olabilir diye düşünüyorum.

gene kafa karışıklığı kaldı bana. yukarıdakilerin hangisi yaygın olarak ekleniyor? yani bazı kişi ve restaurantların değil de herkesin kullandığı hangisi? çünkü netteki tariflere bakınca üçü de görünmüyor.

İki kişinin, aynı malzemelerle yaptığı yemeğin tadı bile farklı oluyor. Çok zor soru sormuş senin misafir de.

kimyon ve defne yaprağı.

açıklıyorum;
kesinlikle baharat değil. tencerede önce biraz un kavrulur susuz ve yağsız şekilde, sonra yağ ile kavrulur en son haşlanmış mercimek dökülerek karıştırılır. bu da enteresan bir koku yayar. daha çok fırında yapılan mamüllerdeki tada benzer is gibi bir kokudur, nefistir.

o halde ground'un verdiği başka bir tarif. ben annemden öğrendiğim şekilde sebze, defne ve mercimeği haşlayarak yapıyorum sonra el blendırıyla pürüzsüz çorba formuna getiriyorum. kimyonu tuzu yağıyla beraber tam kendine has lezzeti alıyor. başka çorbalar için kıvam verme amacıyla un kavrulabilir, ama mercimek çorbasına o lezzeti veren un değil.

siz yemediniz mi aynı çorbadan?

büyük ihtimalle kimyondur, baskın bir tat katar çünkü.
hem de bu coğrafyalardan bir baharat kendileri yamulmuyorsam...
soran kişinin kendisi nereli o da önemli... çinli falansa kimyon için "size özgü" bir tat demez mesela :)

tahin.

un güzel bi koku ve tat verir evet, ayrıca patates ve havuç konduğunda da aroması güzel olur. üzerine yağda nane kavurur dökerseniz de tadından yenmez.

promarker serisi ve güzel eskiz defterleri alabilirsin.
(git: www.kitapkirtasiyem.com bunun gibi eskiz kalemleri var kalın uçlu, güzellerinden alınabilir. kurşuun kalem olup su sürdüğünde sulu boyaya dönüşen kalem setleri var onlar da güzeldir.

mimar sinanda da dans kursu açılıyor, göz önünde bulundurursunuz.

taksim viva dans.. gayet düzgün ve temiz bir yer.. isletmecisi bir bayan sanirim bundan olsa gerek.. laçkalik yok..

tescil alabilirsiniz. en kısa ve ucuz yöntem noter onayı ve (git: tasdix.com)
ek olarak tescil için üretimde ya da tasarımda bir farklılık yapmış olmanız lazım ve görselleştirme de istenir somut bir fikirse. kolay yapılabilecek bir şey ise zaten tescille hiş uğraşmayın, hem uzun sürer hem kataloğa girmek var, herkes görür...o kadar iyiyse üretip olabildiğince kar etmeye bakın, en mantıklı şey ayrıntılı bir şekilde yazıp tasdix'lemek. kimler neleri çalıyor da peşinden koşmaya tenezzül edilmiyor.

Is fikri icin patent alinmaz. Is fikrini korumanin bir yolu yok, oyle olsa ilk emaili bulan fikri tescil ederdi sonra kimse email servisi kuramazdi. Ya da ilk sosyal ag, arama motoru, cep telefonu, araba vs. fikirleri koruma altina alamazsiniz ki almamaniz da mantikli yoksa sektor gelisip buyuyemez.

noterin bi bağlayıcılığı yok bu konuda.. ortaya somut bir şey koyup bunu üzerine tescilletmen lazım. ama fikrin somut değilse zaten bi şey yapamazsın. ama bir alet, bir cihazsa patent enstitüsüne planlarınla başvurursun, kabul edilirse sağlama alırsın fikrin, aletin.

Kimseye söyleme. Bu kadar basit.

İş fikrinin herhangi bir koruması yok dendiği gibi. Eğer yapılması kolaysa, zaten siz ufak girişimlerle uğraşana kadar büyüklerden biri farkına varır, çat diye eşini yaparlar, reklamı basarlar arkadaki sermayeyle, sizi batırırlar. Zaten fikir bulma olayının zorluğu buradan kaynaklanıyor. Yapılması/eşlenmesi çok kolay bir iş fikri ile büyük ihtimalle yatırım da alamazsın.

vaktin varsa okul civarındaki fotokopicilerde var örnekler özellikle writing kısmı için.

dokuman.osym.gov.tr

abi önce bi' ziraat atm'sinden sınav harcı yatıracaksın. zaten çoğu atm'nin yanına kağıt yapıştırmışlar ama yine de söyleyeyim: eğitim ödemeleri > ösym ödemeleri mi ne, ordan yardıracaksın.

yalnız, oturum 2'yi seç. oturum 1 var bi de... o ne tam bilmiyorum. ben 2'yi seçtim oldu, sende de olur muhtemelen.

parayı yatırdıktan sonra hemen bir liseye koşuyorsun, müdür yardımcısına gidip ygs'ye kaydolmak istediğini söylüyorsun. sonrasında bir şey yok zaten. başvuru ücreti olarak 3 lira aldıklarını da hatırlatayım.

hakaten o 1. oturum, 2. oturum muhabbeti ne acaba? ben mesela hazirandaki sınavlara girmeyeceğim, martta yapılan ilk sınava giricem yalnızca, acaba 1'i mi seçmeliyim?

evet, kötü.
keşke hiç almasaydınız.

bence fena değildi ya allah alah

ben su yerine süt süt yerine su koyuyorum, daha bol sütle daha iyi oluyor. üzerine sarımsaklı yoğurt onun da üzerine kırmızı biberli yağ gezdirmenizi öneririm, güzel oluyor baya

iyi değil. beğenmemen normal.

ek olarak knorr mercimek köftesi de çok kötü bir ürün.

üzgünüm artık gidilse de yardımcı olabileceklerini zannetmiyorum.

www.eksisozluk.com

telefon açıp sormak lazım önce.

şişliye gitme hiç, ben gittim ordan biliyorum sadece sokak hayvanlarına bakıyorlar, sahipliyse kapı gözüküyor yani. beşiktaşı tavsiye ederim ortaköy yolunda, bir ay kadar önce gittim hizmet vermişti bana, isterseniz arayın orayı kesin cevap alırsınız.

Ankara'da GürÖzalit'te olması lazım, ama sadece iki renk satılıyor diye biliyorum. E-bayden çok uyguna alabilirsin, orayı dene bence.

istanbulda beşiktaştaki kırtasiyelerde var, hani şu duragın arkasında koca nejdet ozalit mi ne var onun az daha aşağısında var bir iki yer. sonra sirkeciden cacğaloğluna doğrı çıkışta bir çok kırtasiyede var, tavsiyem hakikat

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

limapark

üniversite içinde kampüs otel de var

yanlış şeyleri istediğimi farkeder ve gerçekte ne istediğimi bulmaya çalışırdım.

muhtemelen küçüklükten beri farkında olmadan toplumun isteklerini kendi isteğin olarak benimseyip başardın ve kendini boşlukta buldun.

cıvık yorum da eklemek istiyorum: os1 çekerdim

sana da bu yakisir :P rahat batmis birader. az haberlere falan bak moralin bozulsun, sonra etkisi gecince mutlu olursun.

affedersin ama g*tümü parmaklardım.

@herman hesse gönül isterdi ki konu buna gelmeseydi =)
@yok zaten empati yeteneğinden yoksun değilim,ülkenin can yakıcı durumunun farkındayım fazlasıyla.bu durumlar karşında elbette moralim bozuluyor ve kötü hissediyorum kendimi...ama insan ister istemez herşeyden önce kendisini düşünüyor.hayatımızın merkezinde biz varız.evet hiç birimiz eşsiz değiliz belki kar taneleri gibi ama hepimiz kendimizi öyle görüyoruz.o yüzden konu toplumsal olayların bünyemize etkisi değil.bizim hissettiklerimiz ve bunlarla başa çıkışımız....

@dieselsingle2 evet toplumsal dayatmalar fazlası ile var benimde hayatımda her insanda olduğu gibi ama bu konu beni o kadar da rahatsız etmiyor.çünkü ben dayatmaların bi çoğunu kırdım zamanında ve şu anda istediğim mesleği yapıyorum hemde kendi şirketimi kurarak..

röbdeşambırımı giyer şöminenin karşısında oturur viskimi yudumlayarak kuul iş adamı tribine girer, o boşluğu da etrafa kuulluk olarak yansıtırdım, ondan mutlu olurdum.

insanların neredeyse hepsi istemediği mesleklerde istemediği hayatlarda tıkılı kalmış durumda, serçe gibi birer birer ölüyo herkes, emin ol yaşadığımız ülkede intihar çok yaygın bişey, kimseye bişey söylemeden pat diye birden ölen o kadar çok insan gördüm ki hayata tutunamamaktan korkar hale geldim.

zamana bırak hacıt, paran varsa bi terapist bul kendine, haftada bir git konuş, acayip rahatlatır.

smashing pumpkins dinle, o da iyi gelir.

@berker kilicli kısmen bi yanılgı var...
ailemin isteklerini yerine getirmedim.tam tersi sadece kendi isteklerim doğrultusunda hareket ettim.ama ailem benimle aynı düşünce yapısında olduğundan dolayı beni yargılamadı ve bana destek oldu hep...bende kendi isteklerimi ypaarken onları hiç utandırmadım veya da hayal kırıklığına uğratmadım.

@biz boylemi gorduk babamizdan alok her zaman mutlu eder insanı hele birde yıllanmış bir viski ise...ayrıca düzenli olarak spor olsun diye haftanın 3 günü yüzmeye gidiyorum ve sabahları koşuya çıkıyorum...yani spor hayatımda var.

çevrendeki herkesin seninle gurur duyması çok kolay bir olay. türkiye öyle bi yer ki, sivrilmek çok kolay, ufak bir iki şeyle çılgınca övgü alıp, götün kalkabiliyor. senin durumun ne biliyo musun, senin çevren yetersiz. senden iyileri ile takılmıyorsun ya da denk gelmiyorsun. mühendissin ya mesela, doktoralı amerikan bi mühendisle çalış. ya da sallıyorum iş bankasında çalışıyorsan mckinsey'de çalışan birine denk gel. yani kendini yetersiz hisset, ve onlara erişmek için yeni hedefler koy.

sen en üste neredeyse ulaştığını düşünüyorsun, zira dediğim gibi insanlar seni bu düşünceye yönlendiriyorlar, ve belki de hedeflerin düşük. daha iyisini yap. her zaman daha iyisi vardır.

ben benzer durumları yaşadım yaşıyorum belli konularda. çok götüm kalkıyordu ilk başlarda haklı olarak, ama fark ettim ki aslında hiç bir şeyim. hiç bir şey olduğunu kabullenmek muhteşem bir şey. sürekli bir şeyler okuyup, yapacak motivasyonun oluyor.

ama boğaziçi işletmeyi birincilikle bitirip p&gde işe girmek gibi hedeflerin varsa hiç bi zaman mutlu olamıyorsun işte. bi de hedeflerin neydi merak ettim. belki de bir multi milyonerle konuşuyoruz ahahha, quora'da denk geliyo, burada da gelir, belli mi olur :p

@roket adam
yok milyarder değilim ne yazık ki..öyle bi amacım var elbet ama biraz zor şu anda :)
ama onun dışında elbette ki rol modellerim sadece türk değil.
ben web ve grafik tasarımcısıyım ve front-end yazılımları yapıyorum.
2 hafta önce kendi şirketimi kurdum ve rol modellerim şu an için türkiyenin en iyileri ve adım adım yaklaşıyorum bu duruma...

ama benim asıl derdim kendimi geliştirmek değil.zaten bu konuda yeteri kadar çaba sarfediyorum en iyilerden biri olmak için.
hee asıl derdiniz ne diye sorarsınız onu bilemiyorum işte =))

Ne güzel. Öyleyse dünyanın en iyilerine yaklaşmaya çalışacaksın. Bu böyle gidecek.

O değil de bizim bir siteye UX designer lazımdı, proje bazlı iş yapıyorsanız ÖM'den yazıyorum. Yazdım. Konu değişti ama. asdkjlasd. Neyse.

Güzel yani, tebrik ederim.

(hitap olarak "siz" yerine "sen" kullanacağım, alınmayın, tavsiyeleri böyle vermeyi seviyorum.)

1. (bkz: frp)

frp ile tanış, hayal gücünü kullanarak farklı karakterlere bürün oyun boyunca. ya da "yok hayal kısmı fazla bunun" dersen, tiyatroya falan yazılabilirsin. sonuç olarak, farklı kişilikleri de bu sayede göreceksin, farklı tatlar alacaksın kendi yaşamından.


2. (bkz: tebdili mekanda ferahlık vardır)

mekan değiştir. bir süre farklı bir yerde farklı uğraşlar içine gir. tatil gibi de olabilir, daha uzun da olabilir.

3. hobi edinmek de güzel bir şey. bu her konuda olabilir. mesela "origamiye başlıyorum" deyip başlayabilirsin, "uçmak istiyorum" deyip yamaç paraşütü yapabilirsin, paran da varmış, hobi malzemeleri de rahatça halledilir.

4. düşün; yani daha kötü durumda olanları düşün, ki ülkemizde senden, benden kötü durumda o kadar çok kişi var ki. yani mutlu olmak için sebebi sen yaratmış olursun böylece. "iyi ki buradayım, iyi ki şu şu kişiler yanımda" gibi. elindekilerinin kıymetini bilme durumu. yani biliyorsun da, hatırlama durumu...

5. ürün ortaya koy. yazı olabilir, şarkı olabilir, resim olabilir falan... basit de olsa "bunu ben yaptım ve sadece estetik duygular ile yaptım, kimseye satmayacağım ama isteyene gösteririm; ama bunu ben yaptım" diyebileceğin bir şey. onu baş ucuna koy sonra, gördükçe mutlu olursun.

6. iyi şeylerin, değerli şeylerin "az olduğunda" değerli olduklarını bil ve bundan da mutlu ol. yani sadece bazı zamanlarda mutlu oluyorsan, bunun değerini anla ve o zamanı bir bonus olarak gör. normal şekilde yaşa, mutlu olduğun zamanlar "artı" olarak gelsin, hediye gibi de olabilir.

7. gerçekten hiçbir şekilde mutlu olamadığınızı, hatta mutsuz olduğunuzu hissediyorsanız, bir psikoloğa gidebilirsiniz, o da sizi bir psikiyatriste yönlendirebilir ve belki ilaç da gerekebilir.

Evlen benle.

@nıç =))
tamam adresi verin siz,yarın bi çiçek,birde bir paket çikolata alıp geliyorum :)

gülüyosun dimi ah ah :(

şaka bir yana belki sevgiliye ihtiyacın vardır.

noktalardan sonra boşluk bırakırdım.

Planladığınız şeylere adım adım yaklaşıyorsunuz ama kendinizi çok mutlu hissetmiyorsunuz. Çünkü bünyeniz "challenge" arıyor. Yeni hedef belirleyin kendinizde. İş başarılarınızın yanına sosyal başarılar, arkadaşlıklar eklemek istiyor olabilirsiniz.

daha önce ilgi duymadığınız-dinlemediğiniz müzikleri dinleyin

googlea diy yazıp çıkan sonuçlardan beğendiğiniz bi şeyi yapın

kedi-köpek mıncıklayın

spor+1

gönüllülük falan yapın çocuk esirgeme olur darülaceze olur

günlük hayattaki bi probleminize çözüm bulun ya da eksikliğini giderin, yeni bi tasarım yapmaya çalışın, kafanızı bir hayli meşgul edecektir.

frp+1 hobi-rc+1

yoksa sevgili edinin+1

dans kursuna yazılın (özellikle üniversite bünyesinde olanlara)

bozuk bir şey tamir edin

resim-çizim yapmayı öğrenin

bi bilgisayar programı öğrenin pshop olsun flash olsun sketchbook olsun

gerçekten satın alacakmış gibi pazarlık yapın- sonra almayın (tavsiyem perde seçimi)

falan

yapacak bir sey yok. insan butun hedeflerini gerceklestirdigini dusunuyorsa artik genetigini yeni nesle aktarmali. asagi yukari insani intihardan alikoyan genin aktarimi ve devami icin survive etmek yasamin asil amaci oluyor.

kendimi antropolog(nasi yaziliyo?) hissettim bi an ,idare et.

Hacım aç bi bar. 1 yılda felan yap. o sırada da senin gibi fakat senden farklı insanları nasıl o mekana çekebilirsin düşün. ömrünün geri kalanını orada geçirebilirsin bence.
good luck

bence böylesine "hayatının ikinci en değerli hediyesi" gibi bişeyi bu sene verip tüketmek istiyor musun, bunu bi düşün derim.

hediye olarak kitap, dvd ve kazakla sınırlı beynim buna cevap veremedi, üzgünüm.

eğer özel bir yeteneğin yoksa çok mümkün gözükmüyor. illa kendin yapmak istiyorsan, biraz klişe de olsa kek, pasta filan yap, en azından hoşuna gideceği kesin...

gitar vs. çalıyorsan, cemal süreya oku bu gece biraz, biraz ilham al, sonra tuvalete sıçmaya git, kalem ve defterle, biraz edebi altyapın varsa güzel bir şeyler çıkar. sonra da bestele onu 3-5 saatte. ayrıca bi' mantık hatası var. madem bahsi geçen kişi o kadar özel ne diye son dakikaya bıraktın oğlum? en son iki yıl önce "hayatı boyunca unutamayacağı" bir hediye planlaması yapmıştım, bi' buçuk ayda tamamladım lan.

takvim yapmam mümkün, her günkü ruh halini ya da iyi ya da kötü oluşunu smiley olarak çizdiğin bir örnek vardı. kısacası günlüğü minimalize ve karakterize ederek hediyeye çevirebilirsin.
(git: 1.bp.blogspot.com )

sorunun ikonu kalp oldugu icin cok onyargıyla yaklasıyorum maalesef:/ şöyle dusundum okuyunca,emegine yazık zaten bi sure sonra hersey anlamsızlasacak

2 metreye 3 metrelik dev bir tuvalete dört dörtlük bir resim yap öyleyse.

ya da bize el becerilerinden birini söyle de ona göre örnek verelim :(

ince, güzel bir defter alıp baştan sona her sayfasına, her satırına seni seviyorum yaz.
biri bana böyle bir şey yapsa aklım çıkar lan. o yüzden yap yani.

www.youtube.com

bachelorette - björk
l.o.v.e. – nat king cole
Julie London - Fly Me To The Moon
Historia De Un Amor - Guadalupe Pineda Con Los Tres Ase
edith piaf & aznavur charles - besame mucho
Goran Karan - Stay With Me
pink martini - donde estas, yolanda(
quando quando

Neil sadaka- you mean everything to me

leonard cohen - dance me to the end of love
elvis costello - she
frank sinatra - can't take my eyes off you
pink martini - amado mio
ben e. king - stand by me
ibrahim ferrer - dos gardenias
percy sledge - when a man loves a woman
garbage - the world is not enough (çok bond bir çift olursunuz :p)
tori amos - a sorta fairytale

bir de you belong to me coverı tavsiye ederim, tori amos da çok güzel söyler, carla bruni de.

kurgu bilim olmayan, fazlasıyla ticari kaygılı ancak gerçekçi projeler için;

www.kurzweilai.net

direkt site gelmedi aklıma ama stumbleupon.com dan futurism başlığıyla arama yaparsanız baya güzel siteler çıkabiliyor karşınıza

bende babyliss kullanıyorum memnunum gayet

bende bu modelden var
www.babyliss.com.tr
tuşlarına basarak her iki yöne de döndürmek mümkün, özellikle kısa saçlara çok güzel hacim veriyo, ben saç uçlarına kullanıyorum uzunluğundan dolayı, tavsiye ederim, 95 e almıştım yanlış hatırlamıyorsam.
link paylaştıklarınızın fırçaları saça çok takılıyo bence.

ben remington in 2 farkli urununu kullaniyorum, biri sac kurutma makinesi digeri sac duzlestirici. ikisinden de gayet pek cok memnunum.

kuaförlerin kullanması bizim de aynı sonuçları elde edeceğimiz anlamına gelse keşke @evegirmekistemiyorum; onlara sorunca asla kullanmayın diyorlar bi de :)

@ruz
açıkçası benim en büyük arada kalma sebebim fırça opsiyonları. ikisi de güzel görünüyo, ama hangisi daha kullanışlı ve sağlıklı olur bilemiyorum :( bi kaç senedir arzum'un yine böyle metal uçlu metal fırçalı olanını kullanıyorum. süper kaliteli değil ama daha saçımı yakmadım :) bütün işimi de görüyodu.
şimdi remington'un hem düzleştirme (büyük fırça) hem de bukle için uygun fırçaları var, ama babyliss de ise hem kıl fırça hem metal gibi olanlardan var. acaba hangisi daha sağlıklı? :/

linkini verdiğimin bir de kuaför seti var onda birkaç başlık var, belki öyle bi çözüm bulabilirsin. benimkiyle fön de çekiyorum ben, saçlarım şekil çok tutmuyo ama kardeşimin bukle yapmışlığı da var bu aletle. benden on numara, yakın zamanda diğer uçlardan hiç kullanmadım bişi diyemicim.

cinsiyet dişiyse eski ev sahibimi önerebilirim, ama erkek kabul etmiyor.

uzaktan bulmaya çalışmak yerine gidip bi hafta gerekirse hostelde kalıp sokak sokak gezerek bulabilirsiniz, genel olarak hep pahalı gelecektir, ona yapacak bişi yok. ben öyle yapmadım diye pişman olmuştum zamanında.

başka bi şehrine gitmiştim. son zamana bırakmak hep sıkıntılıdır ev işlerinde. türklerden falan yardım almaya çalış. benim gittiğim yerde de okulun yurdu yoktu ama okul apartlarla ev sahipleriyle ortaklaşa kontrat imzaladığı için, okulun garantörlüğünde oluyordun. tek başına öğrenci olmayan bir yerde kalma. erasmus'un tadı öyle çıkmaz.

59r ya da dt2 ye binerek gidilir. her iki otobüsün iniş durağı farklı yalnız. emin olmamakla birlikte dt1 de gidiyor olabilir.

akmerkezin tam ounde mı ınıyor pekı?

59r evet,durağın adı akmerkez, dt2 ise çok az gerisinde,durağın adı belediye sitesi olması lazım, yürüme mesafesi 1 dk falan yani, sadece dt2 araya ulusa dönüyor durağı kaçırmayasın diye.

atla taksiye 7 lira yazar.

her yöne 300 olması lazım türkcellde 300 sms 300 dk 300 mb internet

Ha bir de aylık 30 lirayı geçmesin.

bunu bilemiycem ama sanırım ancak operatör değiştirirsen mümkün olur. baya imkanlar sunuyorlar hem numaran aynı kalıyor.

ben avea'dan vodafone'a geçmiştim. şimdi tekrar avea'ya geçsem operatör taşıdığımızda bize sunulacak olan imkanlardan faydalanabiliyor muyum?

evet faydalanabiliyorsun, 90 gün geçmiş olması lazım taşıma işlemi üzerinden. ben de aynını yapmıştım.

35 lira ama baya iyi
cepmerkezi.vodafone.com.tr

zaten şu an aşağıdaki tarifenin 500mb içermeyenindeyim ve 30 lira ödüyorum. 500dk ve 5000sms i bitiremiyorum. son 4 aydır aylık en fazla 173dk görüşme yapmışım. boşa para ödüyorum o yüzden.

cepmerkezi.vodafone.com.tr

Hastanelerde ördek diye bişeyenyaptırtıyorlar ama tam olarak aradığınız seymi bilemem

bunun türkçe adı "ördek"
her medikalde ve çoğu eczanede olması lazım.

çapada büyük bi han var medikal ürünler satan ismini hatırlamıyorum ama tramvayın olduğu caddede, orada bulabilmeniz mümkün

ruz'un dediği fındıkzade'deki karagül pasajı:
harita.yandex.com.tr

Medikal ürün satan tüm eczanelerde bulabilirsiniz, çok yaygın bir şey.

The X Files
www.imdb.com

Cube
www.imdb.com

bilimkurgu diyene önerdiğim tek film:

www.imdb.com

3ünüde izledim

in the mouth of madness, tam istediğin tarz.

The Fountain
Cargo
Sunshine
Kôkaku kidôtai
Dead Space: Downfall

en pahalısı yani nivea

kardeşim oriflame ürünlerini satıyo. bana ordan bi tane mini minnacık kutuda bi balm getirmişti acayip bişi. her kurumaya birebir. hem ben sadece dudağımda da kullanmadım onu =) ayak bileğimde yıllardır süregelen madeni 1 TL büyüklüğünde bi kuruma vardı, oraya da akşamları sürerek yattım falan 1 haftaya kalmadan geçirdi.

kesinlikle neutrogena

blistex

blistex +1
yves rocher

neutrogena +111111111111
nivea ilk sürdüğün an iyi geliyor fakat etkisi geçince öncekinden daha kötü hale geliyor dudaklar

eğer renk de versin diyorsan kesinlikle clinique chubby stick. biraz pahalı ama hem nemlendirici, hem ruj niyetine kullanılıyor.

dandik kalite gitar kullanma. elektrik çarpma riski yüksek. dandik kaliteden kastım markasız gitarlar. mesela ibanez'in en alt model gitarlarında bile bu soruna rastlanmaz ama markasız gitarlarda rastlanabilir. önlemini al derim.

Toprak hattı olan priz kullanman lazım.

geçen senelerde bi çocuk ölmüştü o şekilde, sanırım kaçak amfidendi, haberlerde izlemiştim, sallamaya gelmez

shall we dance vardı richard gere'in

- Prime (2005)
- The Rebound (2009)

çift denemez ama lolita var meşhur www.imdb.com

harold and maude

leon

www.imdb.com

Sorry If I Love You / Scusa Ma Ti Chiamo Amore

The door on the floor

4. levent te ups in yaninda oyle bi magza var. tavsiye olarak da madem para muhim degil, cohiba siglo 4 veya 3 derim.

ayrıca internet üzerinde nerden alabiliriz puro satan tabacco shop tarzında bildiğiniz alışveriş sitesi var mı?

oha yurtışında 24 dolar diyo tanesine türkiye'de kaç paradır kimbilir.

COHIBA SIGLO VI TUBOS (3 CIGARS)[ Ver Detalle ] € 89,00
:D

taksim atlas pasajı girişinde solda bi dükkan var baya bi çeşit puro sattıklarını görmüştüm.

female

kuyumcularda madalyon şeklinde çok örnek var, madalyon olmasına gerek yok, normal kolye de olabilir ama şık ve spor arasındaki o ince çizgiyi çok iyi tutturmak lazım. kolye iyi bi hediyedir.

dublor

Bence bir değişiklik yoktur.

fransizcadan yola cikarsak doubleur-doubleuse olur ama türkce'de degismez.

dublöz olması mantıklı olurdu (dansör dansöz falan) ama kimsenin öyle bi kelime kullandığını duymadım şimdiye kadar.

TDK'da host ve aktrist (aktrisdir o) diye de bir şey yok mesela. Dublöz diyerek bir akım başlatabilirsin.

dublor. şantör fransızcadan geçmiştir ama dişi formu şantöz yoktur mesela. host da hostesin eril formu değil.

dedektör diye biliyorum.

www.magazakoruma.com

RF ID sistemi ile çalışan zımbırtılar sen satınalmasız çıkış yaparken yada alıp çıkarken seni tarıyor ahan da şu: www.magazaguvenlikmerkezi.com

çok teşekkür ediyorum

modellemede değişiklik yapıyorsan gözükmesi gerek.
Doku, material atama da değişiklik yapıyorsan gözükmeyebilir, zira photoview'in kendi içerisinde material library var, orayı kullan...

ayrıca keyshot da var lakin ki soliddeki face atama özelliğini burada kullanamıyorum, iges e çevirip rhinoya ordan tekrar keyshot a aktardım sonuç çok fena.

neden iges'e çeviriyorsun? 3dxml ve diğer türevler material özelliklerini yanında götürmeyebiliyor bazen, 3d model exportu onlar.
Edit: keyshot kullanmadım, yalnız export da tecrübelerime göre en kalitelisi 3dxml. Bir de bunu dene.

ne yapmak istiyorsun tam olarak?
Real perspektif görünümden render mı?
Katalog gibi bi mecrada kullanılmak üzre, modelin vektör gibi çizimlerini mi edinmeye çalışıyosun?

bitirme için pafta hazırlamam gerekiyor, yüksek çözünürlükte rendera ihtiyacım var, rhino da layer layer işlemek zor oluyor çünkü büyük boyutta bi model ve detaylı baya, renkleri atıyorum bu sefer ve soliddeki renkle photoviewdaki renk birbirini tutmuyor aynı materyal aynı renk olmasına rağmen. tek tek bütün renkleri atamak da çin işkencesi gibi olacak

solidworks için v ray plug in indirebilirsin.
Sahneye kamera ekle, materialleri ayarla solid ortamında, vray ile render et.
Bu söylediğin iki programı da kullanmadım ama bu da yeterli gelmezse, 3dsmax e at. Orada dünya kadar material çeşitleri var, umduğundan daha kaliteli render lar alırsın.
Ama export ettiğin takdirde, material özelliklerini kaybedersin.

patent alırsın.
dünya çapında değil, aldığın bölgede geçer.
Bu işi yapan danışmanlar var, önce türkiye de patent alırsın, geçerli olmasını istediğin ülkeleri söylersin, misal 80 ülke var ise; o hepsine senin adına başvurur, takip eder. Ayrıca patentten farklı tasarım tescilleri var, ürün kabının şeklinin tescili gibi, bunlar patent konusu olamaz zaten, bunlar içinde bu işi yapan bir danışman bul, onlarla görüş.

ufak bir detay var, sadece fikire patent alamazsiniz, endustriyel tasarim veya faydali model olarak tasdik edebilirsiniz ama. patent icin bir icadinizin olmasi gerekiyor ve basvuru asamasi bitene kadar fonksiyonel bir prototip yapmaniz lazim.

(git: tasdix.com) da öncelikli çözüm olabilir, malum tescil/patent uzun sürer, incelemenizi öneririm

fikir iyi ise siz uygulayip kazanin parayi.yoksa telifi susu busu olmuyo o islerin kolay kolay.

@yadigar aklıma geldi aslında ama patso denemesi için kabuk olur mu? bilemedim hiç

teknik değil ama domatesleri bile soymak için kullanabileceğin bi ürün bu, baya güzeldir.
(git: www.bicakcim.com )

@ruz teşekkürler kullanışlı bir şeye benziyor ama an itibariyle fileto bıçağı ve ekmek bıçağı dışında bir malzeme yok maalesef.

(bkz: patates soyacağı)

görsellerden de bakabilirsin nasıl bişey olduğuna. marketlerde bulunur genelde.

edit: o an için sormuşsun ya, neyse genel cevap olsun.

bir miktar su kaynat. at patatesleri içine birkaç dakika beklesin kabuklar hafiften yumuşar. çok daha rahat soyabilirsin. aynı şey domates için de geçerlidir.

patates soyma eldiveni

google.

Patatesleri haşla elinle bile soyulur. ondan sonra ister rendeleyerek ister doğrayarak kızartabilirsin. güzel de olur.

cevaplar için teşekkürler ileri günlerdeki patates maceralarımda çok yardımcı olacaklar.

sonuç ise; onu önermeyin dedim dedim ama her zamanki gibi dediğimi yapamayıp şu şekilde hallettim.
www.youtube.com

kızartma yerine fırına vermenizi tavsiye ederim
çok daha sağlıklı

tepsiye yaydığınız yağlı kağıdın üzerine dilimlediğiniz patatesleri fırına veriyoruz, arkasından afiyetle yiyoruz.

fotoğrafını koyarsanız fikir belirtmek daha kolay olur.

s019.radikal.ru fotosu bu..renkli olan

sadece iplerden örülme değil gibi görünüyor. içinde bir malzeme var bunun sanki (plastik bileklik,vs gibi)

fotodan yapılma şekli de pek anlaşılmıyor, belki ben hiç öyle bir modelle karşılaşmadığım içindir.

işportada incik boncuk ve bu tür bileklik satan yerlere baktınız mı? belki benzerini bulursunuz. bulamasanız bile, satıcılara fotoyu gösterince yapabilecek biri çıkar belki?

ilk ortaköy geliyor aklıma. taksim ve kadıköy de olabilir.

tesekkurler..bu gidisle hall edemicem bu isi..bakiyim birsey cikiyormu dediklerinizden. yine de tesekkurler

özel makreme ipimsi bişi bu, küçükken yapardık ama bu modeli hiç bilmiyorum, yapmadım yani, ama yapanı boldur, bulursun yani, kolay gelsin

Taç linens reklamında kadir inanır perde asıyordu?

yine o döneme denk geliyo, reklamlarda erkek kullanma modası vardı, ozan güvenli rinso reklamı gibi.. aradım bulamadım çıldırıcim. 3-5 erkek vardı bütün reklamlarda. çok net mutfak önlükleri taktıklarını hatırlıyorum. birinde de bahçede çamaşır astıklarını. hatta o reklam çamaşırlara zum yaparak başlıyordu, arkada erkekleri görünce dumur oluyoduk, klasik gibi ama değildi yani. aklımda hep bingo-rinso gibi kalmış ama yanlış yönlendirmeyeyim.

3 ay yalın interneti tarifesiz kullandım. aylık 69 lira civarı bir faturası oluyor ve adil kullanım kotası filan yalan oluyor. istediğinde kadar indirir ya da upload edersin. beceremiyorlar yani.

tabii bunun için modem bulman şart.

benim hat avea. aylık 19 liraya 1 gb internet, 1k sms, 1k aveaya doğru konuşma olan paketten var. tavsiye ederim. telefonu takıyorum laptopa interneti öyle kullanıyorum yazlıkta. sakın o vinn tarzı birşey alıyım deme çok sorunlu oluyor.

edit: tabi şu da var 1 gb yetmeyebiliyor. bu olay sadece çok ekonomik oluyor.

babam ttnetten almış bi paket 19 liraya 4 gb internet, vınn gibi bi aletle giriyorsun, modem kuruluma falan gerektirmiyor.

haşlama nereden çıktı? yapın tabi ızgara

bir arkadaşım yalnızca haşlama yiyordu da tavuğu ondan sordum. haşlayıp karabiberliyordu. benim de midem kaldırmaz öyle bişiyi :)

edit: bir de maksimum bir sınır var mı? yani günde x adet göğüs tavuk yiyebilirsin en fazla gibi.

Dukan Diyeti'nin kitabı var. Diyeti uygulayacaksan bence kitabı al bir oku.
Yağsız olduğu sürece her türlü şekilde pişirip yiyebilirsin, doyana kadar.

tost makinası varsa onda da pişirebilirsin, ben neredeyse her şeyi orada pişiriyorum, tavada yağ koymak gerekiyo, yoksa yapışıyor falan işte.

Tavuğu ince fileto haline getirip teflon tavada yapabilirsin yağsız olarak. Teflonu iyice ısıt sonra tavuğu koy.

Sınır yok, sadece aynı şeyi mümkünse iki porsiyon yemeyin diyor Dukan amca. İki porsiyon yiyecekseniz farklı şeyler yiyin diyor.

"çocukluğumuz"??? kaç yaşındasın müdür sen? :))


aradığın şeyin adı bu zaten "üç boyutlu kitap"

www.google.com.tr

bunu kendim yapabilir miyim ya da yaptırabileceğim bir yer var mı?

araştırdım ama bulamadım.

pop-up diye ararsan kullanabileceğin pdfler bulabilirsin.

google'da how to make pop up books (ya da cards) diye aratırsanız birşeyler çıkacaktır.

şunlara bir bak istersen :

www.curbly.com

robertsabuda.com

hiçbir şey yapamazsınız.
geneli öyle. tek tek anlatıp halden anlayanını görmedim.

gerçi bir tanesi bizim fakülte hastanesinde öğrencisine anlatır gibi örneklerle falan anlatıyormuş diye duydum ama.

özel hastanede

müdür
müdür yardımcısı
hasta hakları
şef

vs vs ye çıkın. derdinizi anlatın.

ozel hastanenin yogun bakiminin bir gecesine essek yukuyle para odersiniz. hos, para odemeseniz dahi, her hal ve karda, bilgi alma hakkiniz tabii ki var.

maalesef ulkemizde, doktorlar hastalarina ve hasta yakinlarina gereken vakti ayirip, yeterli ve tatmin edici bilgiyi vermiyorlar ya da veremiyorlar. bu genel olarak boyle. is yukleri cok fazla, canlarindan bezmis haldeler. ama gene de bu durum onlari bir dereceye kadar mazur gormemize yol acsa da, sizin burada anlattiginiz magduriyet daha agir basiyor. onlarin bitmis, tukenmis halde olmasi, sizin bilgi alma hakkinizi ortadan kaldirmiyor.

bu genel olarak boyle. bi de soyle bir durum vardir: hastanin sahibine "hastaniz iyi" dersin. sonra aniden bi sey gelisir ve hasta kaybedilir. hasta sahibi de, "eee, siz dun durumu iyi demistiniz?" diye doktoru suclar, ustune yurur, döver hatta öldürür. belki o daha once, o doktorun basindan, buna benzer bir saldiriya ugrama hadisesi gecmistir. kim bilir?

eger o hastane akilli bir hastane ise, siz cikip hastane mudurune veya bashekime, SiKAYET EDERMiS GiBi DEGiL, dert yanarmis gibi anlatirsaniz durumu, mesela isim vermeden "doktorlarimiz cok yoruluyolar, insan ustu bir fedakarlikla calisiyolar ve bizimle konusmaya artik mecalleri kalmiyor ama biz de cok tedirgin bir sekilde bekliyoruz haber almak icin, bu magduriyetimize bir cozum bulabilir misiniz acaba?" filan gibilerden yumusak basli bir sekilde sorununuzu dile getirirseniz, sonuca ulasirsiniz. ya da bu soyledigimi once o doktora bir mektup falan gibi yazili olarak ulastirmayi deneyin. Allah sizden razi olsun, cok yoruluyorsunuz ama biz de cok bilgi alma ihtiyaci icindeyiz, meraktayiz, acaba, biraz daha fazla bilgi alabilir miyiz gibilerden, eger o girisimden sonuc alamazsaniz bir gun sonra hastane idaresiyle konusmayi deneyebilirsiniz.

bonus: www.mevzuat.adalet.gov.tr

durumda bir değişiklik olsa zaten size söyler. o yüzden sormanıza gerek yok. hep aynı şeyleri dinlemek hoşunuza gidecek mi onu düşünün. durumu durağan demek ki. tedavi devam ediyor. şu an için bir gelişme yok.

şimdi bir şey dicem de konu farklı olacak:

ülkemizin "bazı" yerlerinde hasta yakınları gelir acili kırar dağıtır, hastane başhekimi kaymakam falan da gider onların kalbini alır "halkı" kazanmak babında.

Yoğun bakım servisi hastanenin diğer servislerine benzemez. İnsanlar günlerce tedavisinde bir değişiklik olmaksızın yatabilir. Hastalar günde sadece 1 kez o da 10 dakika kadar ve yalnız 1 kisi tarafından ziyaret ettirilir. Doktorlar sürekli başka servislerde durumu ağırlaşan hastalara gitmek durumunda kalır... vs. Anlayacağın yogun bakımın Ruhsal ortamı bambaskadir. Ve burada doktorlara, hemşirelere güvenmek ve sabırla beklemek gerekir.

@sinematematikci:

beklesin beklesinler de, doktorun yapacağı 2dk açıklama yani.

kimse doktora "hastamı ayağı kaldır sıkıldım sabrım tükendi" DEMİYOR Kİ.

@truvaiti zaten farklı bir açıklama verebilseler, verirler. faaip'in de dediği gibi durumunda bir değişiklik yok muhtemelen.
ayrıca doktorların her bir hasta için 2 dakika açıklama yapması demek, başka bir hastanın tedavisinin 2 dakika yapılamaması demektir. ne yazık ki durum budur.

@sinematematikci:

o zaman farklı bir şey yok desinler olur biter, o da bir açıklama. "eee açıklamadığına göre demek ki bir şey değişmemiştir" ne demek yahu? bu ne saygısızca bir bakış açısı. oha!!! yuh!!! benim içerde anam babam olacak doktor açıklama yapmıcak yapmıcak yapmıcak sonra da "eee farklı olsa açıklardık" dicek. inan "zevkine açıklamıyorum" dese bundan iyi. oturup 20 saniye özet geçemeyip bana "eee farklı olsa açıklardık" diyen adam sopa yemeyi hak eder.

ben açıklama yapsın diyorum, sen güven ve sabret diyorsun.

ben açıklama yapsın diyorum, sen e farklı bir şey olsa söylerler diyorsun.

3. kez tekrar edeyim:

"açıklama yapsın"

duyuruyu açan insan:

ya doktorun başının etini yiyoruz sabırsız insanlarız dememiş ki sen "ee sabretmek lazım" diyorsun. demiş mi? hayır.

ya da "yaa doktor her gün aynı açıklamayı yapıyor azıcık çeşitlendirsin eğlendirsin" dememiş ki sen kalkmış "eee farklılık olsa açıklar zaten" diyorsun.

adam "doktor asla konuşmuyor kaçıyor" demiş. çıkarsın ortaya 5 kelime edersin olur biter.

tekrar edeyim::: farklılık olsa da olmasa da ne olursa olsun 5 kelimede özetlersin hastanı olur biter.

-----

2 dakika ne demek allah aşkına? 2 dakika aralıksız konuşan insan oturur 3 tane hasta sunar. isteyen kronometre ile konuşsun, 20 saniyede bile rahat rahat özetlersin hastanı.

ha durum değişmişmişmiş ya da değişmemişmiş ben anlamam. adam 20 saniyede değişmediğini anlatır.

kaldı ki tedavi falan da aksamaz. yoğun bakımda tek doktor kaç ayrı hastadan sorumlu? 10? 20? tanesi 1 dakika olsa gunde 20 dk eder. hasta ve hasta yakınlarını rahatlatmak da doktorun gorevi. o da tedavının bır parçası. mesaide sanki yogun bakım doktoru 8 saatin tam ama tam 8 saati nefes almadan çalışıyor mu?

ben bir avukata dava vermiştim. duruşmada hiçbir gelişme olmadığını bildiğim halde, sekreteri avukata bağlamadı "eee zaten ileri tarihe ertelendi" dedi. ben de kızdım ben kendisinden duymak istiyorum dedim, sonra avukat aradı vs vs. bana ne yahu sekreterden? burada da eğer değişiklik yoksa DEĞİŞİKLİK OLMADIĞINI çıkar dr kendisi söyler. söylemelidir. o da bunun AYRICA İŞİDİR.

peki

hasta yakınlarını rahatlatmak doktorun görevi değildir. doktorun görevi tanı-teşhis ve tedavi etmektir.
1 doktor günde yüzlerce hastaya bakıyor. her hasta yakınına her gün 1dk ayırsa min 100dk eder ki o da hepsine sıralı bi şekilde baktığını söylersek. hadi yuvarlayalım 1.5 saat eder. 1.5 saat! 1.5 saat o kadar fazla bir süre ki o sürede ameliyat bile yapılıyor.
o yüzden doktor zaten bir değişiklik olsa paylaşır. kimseden kaçtığı da yoktur. niye kaçsın? ama doktorun görevleri arasında "hasta yakınlarını rahatlatmak. 2 çay ısmarlamak. vb." gibi bir şey yoktur.

@ruz: hacım tekrar geçmiş olsun. acil şifalar.

@faaip de oiad:

günlerce doktorun peşinden koşuyoruz diyor adam sen çay ısmarlamaktan bahsediyorsun.

kimsenin kaçtığı da yoktur ===> duyuruyu açan yalan söylüyor yani, ha peki.

tıp mezunu veya doktor olabilirsin ama hekim olamazsın. hasta yakınlarına bilgi vermek onları aydınlatmak görevidir, ha kanunen nedir ne değildir geyiğine giremicem ama "hekim" olmak bunu gerektirir.

100 hasta bakan insan zaten poliklinik yapıyordur o apayrı bir konu.

ben sana "x" diyorum sen bana "yaa xxxxxxxxxxx olur mu" diyorsun.

"doktor çay ısmarlasın bari" benzetmen de edep sınırını belli ediyor. kimse kimseden ÇAY DİLENMİYOR görevi olan açıklamayı yapmasını bekliyor.

çok güveniyorsan kendine bulundugun yerdekı hasta haklarına, tabıpler bırlıgıne, etık kurula yazılı olarak sor. "ben doktorum hasta yakınlarına bilgi vermek ZORUNDA DEGILIM. haklı mıyım haksız mıyım" dıye dılekce yaz.

sanırım rahatlatmak deyınce sen "farklı" anlıyorsun ama durum ortada.

rahatlatmak = bilgi vermek.

umarım aynı sıkıntı senın basına gelınce, seni bol bol "rahatlatır"lar.

biz burada yoğun bakımdan bahsedıyoruz::: ee gunde yuz hasta...

hasta yakınını rahatlatmak::: dr çay mı ısmarlıcak

bilgi vermek::: ee farklılık olsa anlatırız.

bu da doktorluksa ben ne diyim. ad hominemin önde gideni. daha konuyu çarpıtmaktan sadede gelemiyoruz.

yani sen şimdi:

"ben yogun bakım doktoru olsam, hastanın durumu degısmedıkce hasta yakınlarına bılgı vermem bu bılgı vermemek de benım hakkımdır, yaptıgım da dogrudur 10-20 hastam varsa tanesı ıcın 1dk olsa bıle konusmam bu da hekımlıge etıge hakka hukuka kanuna uygundur bunun da sonuna kadar arkasındayım"

bunu mu diyorsun ?

@truvaiti:


1: doktor değilim
2: hiç bir hekimin hasta yakınlarını rahatlatma gibi bir görevi yoktur. bunu kendi kendine sen doktora görev olarak yüklüyorsun farkındaysan. kendi kendine doktora sorumluluk veriyorsun.
3: sen sanıyor musun ki yoğun bakımdaki doktorlar sadece yoğun bakımda duruyor. bir çok doktor gündüz poliklinik yapar öğleden sonra viziteye çıkar. yatılı hastalara bakar. yani bu tahmin ettiğin gibi bir şey değil. hele akp'nin sağlık politikaları gereği 1 doktorun günlük minimum hasta bakma limiti var. eğer o sayıdan az hastayla ilgilenirse maaş kesintisi yapılıyor. devam etmesi durumunda soruşturma ve açığa alma gerçekleştiriyor.

4: ben burada ki hasta ya da hasta yakını ile tek kelime dahi etmedim. tek söylediğim zaten durum stabil olmasa doktor bilgi verir. hastaneye gittiğiniz de bir tek siz varsınız. bir tek siz hastasınız sanıyorsunuz sonra sanki doktorun sizin emrinizde bir uşak olduğunu düşünerek her saniye sizinle olması gerektiğini düşünüyorsunuz. doktor gelip ne diyecek. "antibiyotik tedavisi devam ediyor." diyecek. her gün her gün bunu mu duymak istiyorsun?

5: kendi kendine kurallar uydurup sonra o kuralları senden yetkili ve bilgili kişilere dayatmak istemek nasıl bir zihnin ürünü acaba?



@ruz: hacım sorunun altında bu şekilde saçma bir tartışma içerisinde olmak istemezdim. eğer gerçekten doktorun ya da hemşirelerin sizinle hiç ama hiç ilgilenmediğini düşünüyorsanız ve hastanın durumu kötüye gidiyorsa hastaneyi, hastayı başka hastaneye nakil etmekle tehdit edebilirsiniz. ama kesinlikle içiniz rahat olsun kötü bir durum olsa %100 doktorunuz size detayları bildirirdi. aynı şekilde iyi bir gelişme olduğunda da haber vereceğine emin olabilirsiniz. tekrar geçmiş olsun.

(maddelendirmeler seninkisi ile uyumsuz... karışmasın)

1. benim uydurdugum falan yok.

ortada bir hasta varsa, doktor da görevi gereği bilgi verecektir, bu kadar basit. hangi doktorun ne kadar mesai yaptıgını cok ıyı bılıyorum, farkındaysan da bilmiyor gibi değil, biliyor gibi yazıyorum.

adamın dedesi içerse ise, 5 kelime edersin bu kadar basit.

2. "ağzından iki kelime almak için peşinden koşuyoruz hep bi kaçma modunda, hemşirelerden bi görüşelim diye haber yolluyoruz,sıkboğaz da etmiyoruz günde bi defa, adam ben gerekli bilgiyi vermiştim diye haber yolluyor bi çıkıp yüzümüze dahi bakmıyor, hal böyle olunca da insanın morali bozuluyor."

zaten ben eminim bu duyuruyu açan adamı karşına alıp 5 kelime etsen adam dünden razı olur.

adam senden yazılı basın açıklaması, 3 dilde vaka sunumu beklemiyor ki? "hastanız durumu iyi bu bu bu" dersin biter.

adam hasta yakını yahu? belki cahil belki manyak veya doğal olarak gergin sinirli. adama 5 kelime açıklama yapma ama onun "evet hastamızın bital bulgularının stabilize olmasından ötürü doktor beyin açıklama yapmamasını doğal buluyorum" yaklaşımı bekle.

3. neden iki de bir bunu mu duymak istiyorsun diyorsun ki? adam bunu duymak istiyorsa istiyordur. adam "doktor aynı şeyleri söylüyor ya off sıktı" demiyor ki.

4. neden rahatlatma kelimesinde huzur buluyorsun bilemiyorum ama buna rahatlatmak de, açıklamak de, beyan etmek de, xyz de.

5. saçma bir tartışma evet.

neyi konuşuyoruz biz burda? dedem içerde yatıcak dr bana 5 kelime etmeyecek 5 kelime yahu.

neyin savunmasını yapıyorsun anlamak mümkün değil.

6. "hastaneye gittiğiniz de bir tek siz varsınız. bir tek siz hastasınız sanıyorsunuz sonra sanki doktorun sizin emrinizde bir uşak olduğunu düşünerek her saniye sizinle olması gerektiğini düşünüyorsunuz."

adam kalkmış kaç gündür dr kovalıyoruz ağzından kelime alamıyoruz diyor, sen kalkmış uşak mı o doktor diyorsun.

valla harikasın.

soru: kaç gündür doktor kovalıyoruz bir kelime yanıt yok
yanıt: doktor senin uşağın mı

özetin de özeti:

yoğun bakımda yakınım varsa:

ben de doktora durumunu sormuşsam:

o da bir şekilde (sabah akşam benimle gelsin takılsın çay ısmarlasın bana uşaklık yapsın DEMİYORUM, bunlar senin anlamsız yakıştırmaların ben ısrarla 1 dakika bile olsa diyorum)

5 kelime açıklama yapmak yerine bana :

"durumu stabil olan hasta hakkında açıklama yapmıyorum bana gelip bir daha sorma, gereği olsa ben açıklama yaparım"

diyorsa ve hatta bunu bile demeden basıp gidiyorsa:

yani ısrar ile hastam hakkında bana 5 kelime bilgi vermiyorsa, beni RAHATLATMIYORSA, beni xyz'lemiyorsa

kanunen de, tıbben de, dinen de, ahlaken de, insanlık olarak da o adamın bunu yapmaya hakkı yoktur.

kanunun verdiği her imkanı da kullanarak ben de onunla uğraşırım.

hatta: bu doktor yakınım abim babam akrabam olsa, bu nedenle de (AYNEN AMA BU NEDENLE.. ÇAYDAN UŞAKTAN BAHSEDEN YOK, 5 kelime açıklama yapmak yerine basıp gidiyorsa) sopa yiyorsa da iyi olmuş derim.

bir doktorun hasta yakına BİR DAKİKALIK BİLE OLSA açıklama yapmama gibi bir HAKKI YOKTUR, OLAMAZ. bu konuda da ISRARCIYIM.

ha kanunen yırtar mı ama etik kurula takılır veya özel hastane kendisini şutlar vs vs vs.

hiçbir hekim de kalkıp bunun altına imza atamaz.

"ben stabil olan hastanın yakınına asla ve asla bilgi vermem bu benim hakkımdır" böyle bir şey olabilir mi?

bir de şu var:

adam "hastan iyi olsa doktor söylerdi rahat ol" lafını senden duymak İSTEMİYOR Kİ? biz neden rahatlatıyoruz kendisini? doktorundan duymak istiyor.

ama sende şu var:

ruz: doktor benimle asla konuşmuyor
sen: doktor senin uşağın değil

ruz: doktor benimle asla konuşmuyor
sen: doktorun böyle bir görevi yok

ruz: doktor benimle asla konuşmuyor
sen: hastan iyi sen meraklanma

ruz: doktor benimle asla konuşmuyor
sen: hastan stabil sen rahat ol

ruz: doktor benimle asla konuşmuyor
sen: akp ama falan 100 hasta

ruz: doktor benimle asla konuşmuyor
sen: ama aynı duymak istememelisin bunu mu duymak istiyorsun?

böyle iş mi olur ?

yani şu ruz'u

tırnak içinde:

rahatlatmanın

bilgilendirmenin

gönlünü almanın

"tavlamanın"

yolu doktorun edeceği 5 cümledir. ha stabil ha ne zıkkımsa. doktoru çıkar, insanlık görevidir.

ama lütfen rica minnet de değil. doktor bu konuda inat ediyorsa, dediğim gibi illa ki bir şekilde hatalıdır, suçludur.

fikirleriniz için teşekkürler ama kaybettik dedemi, ağırlaştığını bile söylemediler, bir kere kalbi durmuş tekrar çalıştırmışlar ondan da haberimiz olmadı, ikincisine de dayanamamış zaten dedecim, her şey bittikten sonra söylediler bize anca, olan oldu artık

Başınız sağolsun, mekânı cennet olsun. Allah sizlere sabır versin...

sorun sümükse bugün yarın birer tylol-hot için geçer. tıkanıklık namına birşey kalmaz içtiğiniz sürece.

Aynısı başıma gelmişti yıllar önce. Hastalığı çok ağır geçirdiğim için midir bilmiyorum bahsettiğiniz sorun uzun sürdü bende. Moralinizi bozmamak için ne kadar sürdüğünü söylemeyeyim ama meraklanmayın, illa ki geçecek.

bol su tüketin.

@cro magnon: abi hic sumuk yok ya. hasta degil gibiyim. ama iste koku alirken zorlaniyorum.

@godo: abi soyleme evet ya, bir gun gececekse ama sorun yok. tesekkur ederim.

farenjitten sonra bana da sigara mide bulandırıcı geliyor, yemeklerden sonra keyifle içerken şimdi kokusuna bile tahammül edemiyorum. başka kokularda sıkıntı olmadı ama

bence hic baslamadan bitir, pek iyi seyler denmiyor islenmis kahvaltiliklar hakkinda.

ama illaha yiycem diyorsan 30 gr kadar yani ince belli bir caybardagi (tepeleme olmayack) nesfit kalani arzuna gore sut, az yada cok sana kalmis.

ooo ince çay bardağı kadar mı yeniliyor ben kaseyi dolduruyorum 3 çay bardağı falan

portakal suyu koyuyorm ben

bir paketi 1059 kalori muhtemelen 4 gunde bitiyordur senin paket:) diyet yaptigini dusunerek 30 gr dedim yoksa istedigin kadar koy:)30 gr diyet icin onerilen olcu cunku.

ama gereksiz seker yuklemesi yapiyorusn vucuduna yazik.

besin degerlerine bir bak ne kadar carb. ne kadar seker var icinde diye.sabahlarini protein agirlikli alirsan daha uzun sure tok kalman mumkun.

bence onu yiyeceğine yoğurt ile yulafı karıştır ye hem baya tok tutuyor.

içinde glikoz şurubu var onların, sağlıklı olayım derken sağlığınızdan olmayın. içindekiler'i okuyun, bilinçli beslenin.

ama yenme reconu olarak geveğin üzerini biraz geçecek kadar süt seviyordum ben.

işlenmiş kahvaltılıklarda çok fazla şeker oluyor, yulafı sütle karıştırıp biraz kuru üzüm/kuru kayısı vb at içine çok daha iyidir.

sadece nesfit bulabildim, o yulaflı musli mi diyorlar o gerçekten daha guzel ve daha sağlıklıdır o zaman dediğinize göre.. nesfitide atayım çöpe madem, yulaflı bi şeyler bulayım ben

www.etietieti.com

direk linkini vereyim.

bunların besin değeri yok
işlenmiş gıda onlar zaten mayalanmadıkça veya çimlendirilmedikçe tahılların besin değeri az kuruyemişler daha iyi.
peynir tereyağı yumurta zeytin ceviz yeşillik filan öneririm.
ama nesfitin içinde tropik meyve kuruları var onlara hastayım o başka.

citibank'ın veya HSBC'nin avrupada şube sayısı fazla. başka bir banka üzerinden işlem yaparsan gereksiz yere işlm ücreti ödersin. HSBC yi bilmiyorum ancak citibank'ın hesap işletim ücreti muadillerine göre daha düşüktü (amerika için söylüyorum bunu)

ing'ye de bakabilirsin. hollanda menşeili banka. kuvvetle muhtemel belçika'da da bulabilirsin. hesap işletim ücreti hakkında bilgim yok ama.

belçikada en az ücreti ziraat kartından çekerek yapıyorsun. citibankın da bi olayı var vaktin varsa onu yaparsın 1 ay ya da 3 ay onu tam hatırlamıyorum hesabında belli bi miktar para bekletmeni istiyorlar, sonrasında belçikada hiçbir kesinti olmadan paranı çekebiliyorsun.

paket yap

paketle

paketine de fazlaca özen göster hatta

paket her zmn heyecan yaratır ve özen göstergesidir bence.

Eğer parfümü free-shop'tan almayacaksanız paket yaptırmanız yerinde olur.

ender gerçekleşen bir durum daha gerçek oluyor ve tüm duyuru tek bir cevapta ortak karara varıyor. negzel..

kesin paketle hem güzel olsun, hem de kutusu büyük olsun..

eğer sana verdikleri poşet kartonsa gerek yok.

süt ve süt ürünleri ağırlıklı beslenmelerde özellikle bol su tüketilmesi gerekiyor diyorlar, böbrekleri yorar diyorlar. taş/kum yapması konusunda bir şey bilemiyorum.

yapmaması lazım. böbrek rahatsızlığından yatarken diyetisyen, kum yapmaması için mineral suyu içme ve sebze yeme demişti. fakat yoğurt yememi desteklemişti.

aynen sebze marul falan yiyince yanında yoğurt önerilir. marul yapar yani