inn.

inn sakarya rıhtımın karşısıydı sanırım, değil mi? baydanın karşısı.

keisnlikle al.

Ömründe kaç kere gideceksin ya.Hiç acımasın için. Sonra ulan gittiydim de bir görememiştim falan dersin. Daha zaman var başka şeylerden tasarruf yaparsın. Gaz için söylemiyorum. Samimi fikirlerim.

Soruna gelince düz stadyum işte.Böyle normal :) Nebilim olum büyük tabi.

bence roger waters'ta saha içi gayet akar. en arkalardan bile izlesen, zaten dev gibi duvar üzerinde hayvani ışık oyunları, çarpan uçaklar, alevler malevler derken tadını alırsın olayın. roger waters dediğimiz adamın da affedersin g.tündeki kıllar kadayıf olmuş, çok hareketli bir şov vaadetmiyor, hakkı bulut gibi elinde mikrofon söylüyor şarkısını genelde...

Hocam kesinlikle değer. Roger Waters'ı kaçırmamak gerek zira bir daha ne zaman gelir muallak. Bir önceki konser 2006'da idi.

Roger Waters konserlerinde lazer şovları, arkadaki dev ekranda çeşitli animasyonlar vb. oluyor. O nedenle sahneyi cepheden geniş şekilde gören bir yerden izlemek bence doğru olacaktır. Dolayısıyla saha içi ayakta alıp, erkenden sıraya girmek makul (çok da geride kalmamak lazım). Ben muhtemelen Golden Circle alacağım.

Bu arada 1300 TL'lik bilet kategorisi de vardı ama satılmıyor galiba. Bilet fiyatları abartılı, Avrupa konserlerine bakarsanız öyle olduğunu göreceksiniz.

şimdi ben bir pink floyd hayranı, 70lik mehmet akif müdavimi olarak gidilir dicem ama bir yandanda satıcıyım:) bende biletler var 2 çeşit. istersen bir bak. eksiduyu.ru

not: ki bu arada 70liğin çaldıkları cafe bilinmsede cafenin ismi herkes tarafndan bilinir, turne ismi ile aynıdır.

yoktur, hatta gidiş dönüşse artıdır bile

iyi yaptınız iyi, kimse atarlanamaz, raadolun.

bilgisayarı kapatmalısın.

onların bi işe yaramayacağı gerçeğini kabullen, kendine bi playlist hazırlayarak biraz daha oyalan ve sonra notlarını oku.

Bir de şunu izle:

www.youtube.com

seni bu paklar anca.
alkislarlayasiyorum.com

nazar boncuklu bir sey. duvar susu olur, kolye, bilekli, kupe.. bayiliyorlar.

nargile takımı

biraz da taşınabilir bir şey olursa iyi tabii, havaalanından halı, nargile filan zor :P

madem evinde kalacaksın , @1 in söylediği gibi evine orta boy bir nazar boncuğu alabilirsin ne olduğunu anlatırsın muhabbet döner

Türkiş desenli renkli bi uzun basma etek al ben öyle bi hediye almıstım eminönünden arkadasın annesine bayılmıştı hatun.

Duyuruya soru sorucak kadar bilgisayardan anlıyorsanız geçersiniz. Sözlükte is 100 başlığına bakmanız yeterli. Çalışılacak bir şey değil.

Duyuruya soru soracak kadar anlamaktan kasıt: Fare ile istenen yere tıklayabiliyor musun, istenen bir paragrafı seçebiliyor musun, pencere kapatmak için köşedeki x'e basabiliyor musun tarzı şeyler.

çalışma, gerçekten. sorular şu ayarda:

.jpg ne uzantısıdır?

cevap: resim

gibi.

ashdasd çıkmış soru diyor yavv. direk gir hiç uğraşma, mouse tutmayı bilen adam kalmaz o sınavdan.

ben izmit ailem istanbul'da.iki günde bir konuşuruz.

2 günde bir. tek çocuğum vs.

üniversitenin ilk senesinde 3 günde bir konuşurdum. 3. senem şimdi, onlar aramadıkça konuşmuyoruz.

her gün konuşuyorum, 3.senem

annemle her gün bir kez. babamla iki günde bazen üç günde bir. anneler alınıyor ama bekliyorlar çok. babalar öyle değil, onlar iyi haberini anneden alınca iki gün idare ediyor onları.

oha ben 10 günde 1 konuşuyorum :S

haftada 3 falan, haftasonlarinda genellikle gidiyorum zaten.

ilk başlarda her gün ararlardı.. sonra bu her geçen gün azaldı.. artık sadece işi düştüklerinde arıyorlar..

5. sene ve hala hergün konuşuruz.

Haftada bir video konferans yapiyoruz.

hergün.

2 veya 3 günde bir. bazı bazı hergün

her gün, günde birkaç kez. epey uzağım.

annemle her gün konuşurum birden fazla... babamla alakam yok.

annemle:
ilk yıl haftada 1 gibiydi.
şimdi (4. yılım) günde 3 ile haftada 1 arası değişiyor.

babamla:
ayda 1 gibi. bazen iki haftada bir. bazen iki ayda bir.

hafta ne demek her gün:)

haftada 2-3 kez.

anne 4-6 gün
baba 6-9 gün

distıns: 1000 km

yurtdışındayım, ailemin tek oğluyum, öğrenciyim. 3 4 günde bir, telefonla bi kaç dk konuşuyorum, genelde babamla. ailemle video görüşmesi de 10günde bir gibi oluyor.

ablam, evli, her gün yarım saat kadar konuşur annemle. ne anlatırlar o kadar bilmiyorum.

her gün. bazen ikisiyle de bazen biriyle. hatta annemle günde iki-üç kez bile konuştuğumuz oluyor.

öceden farklı şehirlerdeydik, her gün.

şu an aynı şehirdeyiz, ayrı evlerdeyiz, her gün. hatta günde bir kaç kere.

3 kere falan. bazen 4.

2 güne 1. aramadığım zaman panik yapıyorlar.

3 günde bir onlar arar, aramazlarsa ben 4. günde merak eder ararım.

annemle iki günde bir
babamla ayda bir

ben istanbul'dayım, babam tekirdağ'da, annem kocaeli'de.

annemi normalde haftada 1 ararım ama o aradığı için gerek kalmaz, haftada 2-3.

babam aradığında çoğu zaman açmam, onunla da 15 günde 1 "naber napıyosun", o kadar.

bu veriler karar vermek için yetersiz.

huyu suyu nasıl, hiç bahsetmemişsin. yazdıkların kadar önem vermiyorsun kişiliğine sanırım

ayrıca erkeğin yaşı kaç.

anlaşıyorlarsa evlenirler tabi neden olmasın

ben=hayır.

seni de birlikte düşünelim bence. kendinden bahset biraz da.

erkek değilim bilemem ama kendimce diyeceğim şu:
1. evlenilmez çok küçük karakteri daha oturmamıştır.
2. evlenilmez hayatı daha oturmamıştır.

ama karşısındaki adama da bağlı o da böyle bir hayat yaşıyosa cazip gelse de yine yürümez.

erkek olsam böyle biriyle asla evlenmezdim.

olmaz.

yaşı küçük, karakteri hakkında yeterli veri yok. kafa yapısı için de aynı şekilde...

ben zaten evlenmek niyetiyle biriyle tanışmaktan sakındığım için evlenmem o ayrı ama kız da evlenmek için küçük, ayrıca karakterler uyuşmayacak yüksek ihtimal.

öncelikle değil bu tip bir kız, bu tip bir insan diyerek genelleme yapmak, insanı bir kalıba sokmak hoş değil. ayarımı verdikten sonra hikayeme başlayayım:

yengem dayımla evlenmeden önce köyde lise okuyormuş. görücü usulü ile evlendikten sonra yengem çalışıp, sınavlara girip maliyede çalışmaya başladı, açıköğretimi falan bitirdi. şu an askeri saymanlıkta çalışıyor. yani 17 sene önceki hali ile şimdiki hali arasındaki uçurumu burada pek anlatamam. özetle olmaz diye bir şey yok, kaldı ki bahsettiğin çevresel şartlar insanın mental düzeyi hakkında yanıltıcı olabilir.

direk evlenmek niyetiyle tanışmamak lazım tabii. sen tanış yine de belki sonradan bir şeyler olur.

büyük konuşmamak lazım ama cevabım hayır.

okumuşunu da görüyoruz! o yüzden cevabım evet. nereye imza atıyoruz?

komşu çocuğu kısmını yeni gördüm. benim de liseden sonrasını okumayan lakin kate upton'ın ikizi bi "komşu çocuğum" vardı. geçen sene evlendi. kaçırdık :/

erken hocam. hem sana işkence hem ona işkence.
23-24 yaşına gelsin kişiliği otursun evlilik düşüncesi o zaman olabilir.

bence yaş farkı az gibi gözükse de kuşak farkı olacak bunu 94'lü biri olarak diyorum.

evlenmek=no
pompa=yes

sen zaten şu özellikleri yazarken sanki bunlar büyük sorun büyük farklılar da zaten hiç olacak iş değil bizimki gibi yazmışsın. önce kendi kafandaki tabuları yıkman lazım bi şeyler istiyorsan.
çok farklı gibi duruyorsunuz ama birbirinizden. güzelliğinin olmadığını düşün, o zaman konuşacak, paylaşacak şeylerinizin olduğuna inanıyor musun?

kuaförde çalışıyor ve lise terk..cıks olmaz.zaten kuaför kadınlar cadaloz oluyor.Uğraşılmaz onla.

Ben şahsen evlenmem ama senin tarifine tıpatıp uyan bir arkadaşım var.Kendisi kamuda oldukça iyi bir işe sahip ve hem okurken hem de çalışırken Avrupa,Amerika gezmiş bir insan.26 yaşında iken 17'sinde lise mezunu,köylü bir kızla evlendi.Arkadaşım içine kapanık,tutucu ...vb. biri değil.İstese yaşına uygun,eğitimli,çalışan birini kendi başına bulabilirdi fakat kendisinin hayata dair basma kalıp düşünceleri vardır.Bu basma kalıp düşünceleri eşi olarak seçeceği kişi içinde geçerli.Bu düşüncelerine göre eşi kesinlikle gözü açık biri olmamalı,paragöz olmamalı,genç güzel,bakire ve taze olmalı(Kendisinin tabirleri),işten eve geldiğinde seks ve beslenme ihtiyaçlarını aksatmadan yerine getirmeli vs. Bana evliliğinden gayet memnun olduğunu söylüyor.Kız da muhtemelen kocasının kariyerine,parasına bakarak kendisini avutuyordur.Bu yüzden bu tür evlilikler kesin yürümez diye peşin fikirli olmamak lazım.

yas: bu kadar genc biriyle evlenmem, insanin o yasta karakteri oturmamistir henuz.
fiziksel olarak guzel: sukela!
kalan her sey: kararimi etkileyecek faktorler degil. kisiligine ve muhabbetine bakarim evlenecegim kadinin, egitim seviyesine degil.

olmaz o iş. ortak bir paydada buluşulmaz. birlikte ortamlarda sıkıntı çıkar. yürümez...

nicotr'nin hikayesine benzer bir hikaye de bende var. Bir arkadaşım var diş hekimi. tusu fln da kazandı aldı yürüdü ve 18 yaşında, muhtemelen bakire, gözü açılmamış, kapalı, ortaokul terk biz kızla aha 10 gün sonra evleniyor. Nikahına gidicez. Yani bu tür kızlara talep çok. Bilseydim yüksek lisansa kadar kasmazdım valla.

Sorunuza gelince, uyuşamazsınız derim, yaşı çok küçük 18 yaşındaki haliyle 23-25 yaşındaki hali bambaşka olacak. En basiti işten gelir mobbingden,ast-üst ilişkisinden dert yanarsınız anlayamaz belki, bunalırsınız. Her şeyi düşünmek gerek.

Kesinlikle unutmayın: güzellik geçici. yaşlılığı var, hastalığı var, doğurması var vs vs...

valla evlenecek kiz degil, cocuguma anne arardim.
yoksa ask mesk gecici isler. her iki evlilikten biri bosanma ile sonuclaniyor.

kuaförde çalışması işi baştan yokuşa sürüyor. cıks.

Annene sor, seni ve muhtemelen o kızı en iyi tanıyan, olup olmayacağını söyleyen odur.

2-3 kitap okuyan herkes lise eğitimi almış kadar olur, fonksiyonları, yassıçemen savaşının tarihini ve sebeblerini kim hatırlıyor veya hatırlasa da ne işine yarayacak?

Evlilik bilgi yarışması değil, uyumluluk. Lise okumadı diye insanlar mal olmuyor, karakteri iyiyse, güzel huyluysa, yemek ve ev işlerinde iyiyse yüksek lisansın dibine vurmuş, her türlü ortamın dibine kadar inmiş, cinselliğini yaşayan sevgigileri olan bir hatunla olacağın kadar hatta daha fazla mutlu olabilrsin

tanışmadan evlen.

imzayı nereye atıyoruz?

dertlerim bitmiyor diyor iste panpa adam, daha ne desin?

olur öyle şeyler minik serçe de bu dünya ne sana ne de bana kalmaz demiyor muydu ?

tdk'dan bir de 'dert'in anlamina bak, her sey yerine oturacak. olur bu saatlerde boyle.

ahhahha... bence orada "sonu gelmez" demek istemiş ama melodiye uydurmak için "arkası gelmez" demiş...

senin kafan karışmış.

seni ellerin olsun diye mi sevdim elsizdin halbuki seni sevdiğimde diye şarkı var boşver. belki arkası yarın gibi hani çözümleri gelmez dertlerin demek istemiş.

adamın dertleri kafasını karıştırmış, bence canım.

manda yuva ya...

hiç girmiyorum.

olum bi tek ben mi dogru anliyorum; 'arkasi gelmez', 'devam eder' anlamina gelmiyor mu, cok acik degil mi lan bu?

@nawres,

arkası gelmek: devam etmek
arkası gelmemek: devam etmemek

dertlerin arkası gelmeyince, dertler de bitmiş oluyor. ama erkin baba üzgün. erkin baba mutsuz.

bence erkin baba dertlerini seviyor. hani orhan baba hesabı... dertler benim olsun. hayat senin senin olsun. olamaz mı, olabilir.

adam haklı lan, yıllardır dinliyoruz yuh bize

haklısın. vay arkadaş.

çok fena oldum şu an haklısın. o neymiş öyle yıkıldım resmen. neden öyle demiş acaba, biz hakkaten anlamıyor olabilir miyiz?

lan biseyin arkasi gelmisse o sey bitmistir, mesela treni dusunun asdklasdf

erkin baba sizin kadar bilmiyor muydu amk!!11

lan hepiniz lsd mi kullanıyo bu kafaya nasıl ulaştınız?

arkası gelmeyen bir şey devam ediyor demektir. arkasını göremiyorum manasında. devam eden bir tren için "ohooo bunun da arkası gelmiyor arkadaş." devam eden bir konvoy için "vay amk arkası da gelmiyo bunun" denir. bitişini, bittiği anı görememe anlamı vardır.

vay amına koyayım bu kadar mı uzak kaldınız lan türkçe'ye?

ilk bir hafta kayıtsız kullanabiliyorsunuz. o arada yaparsanız boşluk olmaz.

net bir süresi yok mu, vasati mi?

samet aybaba yıllık 1.400.000 tl alıyor.

www.gazete5.com

aykut kocaman yıllık 1.750.000 $ (3 yıllık)
samet aybaba:
2012-2013 sezonu : 1.400.000 TL
2013-2014 sezonu : 1.550.000 TL
2014-2015 sezonu : 1.650.000 TL
2015-2016 sezonu : 1.750.000 TL
fatih terim: yıllık 2.000.000 €

live.sporx.com

adamın 2 senede saçlaro beyazladı..
işi yapamıyor ama çok acayip stres altında acıyorum..
bir de aziz in pisliklerine göz yummak zorunda olması var.
istifa bile ettirmiyor

ben de ona bakıyordum. galiba kan kanseri olmuş, sonra atlatmış, sonra allah'a kitaba sarılmış, umreye gitmiş ve daha türlü acıklı olaylar...

yeni albümünün PR çalışması. kanseri dualarla yenip, tayyip erdoğan ile umreye mi ne gitmiş.

kanser hastası olduğu sırada eşi terk etmişti galiba. aklımda öyle kalmış.

Kanser hastasıyken karısı genç bir basketbolcuyla aldattı bunu, sonrasında karısından ayrıldı hastalığı yendi, zaten dine bağlı biriydi bu bağını daha da arttırdı

çok uzun yıllardır menzil tarikatına bağlı olarak yaşıyor.

Prag'da yilbasi baskadir lakin ucak biletlerine bakip karar verin. Bu aralar tuzlu olabilir.

ikinizin de yeşil pasaportu mu var? yurtdışı tatili için 19 aralık çok geç bir tarih değil mi? vizesi falan var bunun. "şengenimiz var cnm kes" derseniz bi şey demem, bi yer öneremem, bilmiyom ben gitmedim.

heidelberg.

kıyametse herkese kıyamet. bu açıdan yaklaş

farz et gerçek ve gerçekten dünya yok olacak. ne bok yapabilirsin? hiçbir şey. çok rahatlamak istiyorsan şirince'ye git. milletin gittiği gibi. onun dışında yapabileceğin HİÇBİR ŞEY yok. rahatlamanı sağlayacak bir şey yapamazsın yani.

ergenlik dönemi normaldir.

şirincedeki turizmciler zeki adammış, bütün dünya orayı konuşuyo herkes ordan geceliği binlerce dolardan rezervasyon yaptırdı.

adamlar parayı kırdı.

21 aralıkta ise bi bok olmayacak tırsmayın.

islamiyete inanıyorsan büyük alametler gerçekleşmedi henüz. inanmıyorsan kendi fikrim öyle "pat" diye olacak bisey değil belki de olaylar zincirinin baslaması olacaktır. zamanla olacaktır yani. hiç dert etmeyin.

Çocukken annemin gençliğinden kalma kitaplarını bulmuştum bi sandıkta. Orda bi kitap dikkatimi çekmişti: "Halley kuyruklu yıldızı... Dünyanın sonu mu geliyor?" tarzında. Tercüman gazetesi mi ne vermiş. Gördüğü her kitabı çat diye açıp okumaya başlayan biri olduğum için bu salak kitabı ben okudum ve hatırladığım kadarıyla şimdiki bu 21 aralık'ın aynısı o yıllar (baktım, 1986'ymış) insanlar dünyanın sonu gelecek diye korkmuş. E noldu, vızt diye geldi geçti bu mal halley. Ondan sonra bize kalan bisküvisini yemek oldu.

Ben o günden itibaren bu halkı korkutma çabalarına hep bir para tuzağı olarak ve daha da beteri, din alternatifi bir korkuyla kontrol altına alma projesi olarak baktım. Hiçbir zaman da böyle şeylere inanmadım. Yok ömer çelakıl 2006'da kıyamet demiş, yok 2012, yok 2023, 2071, yok güneş tutulması, yok manyetik alanın değişmesi, yok domuz gribi, yok at hapşuruğu... hiçbiri bende zerre etki yapmadı. Mutluyum, huzurluyum.

Sana da tavsiyem takma. Bir bok olmayacak. Olmadıktan sonra "takvimi yanlış okumuşuz, meğer 2018'deymiş!!!!!" gibi bir şey diyeceklerine her türlü de iddiaya giriyorum. O olmazsa mutlaka dünyanın yakınından geçecek bir yıldız, bir göktaşı, bir kıl, tüy bulunur ve o korku yaratılır.

Enayi paralarını yiyor şirince işte. Ohh, ak süt gibi helal o para. Yiyin amk.

Sen de korkma.

korkacak birşey yok koçum gideceksek acımayacak. hatırlamayacaksın bile. neyden korkuyorsun.

www.nasa.gov

korkacak bir şey yok. ölümden en çok korkmamızın sebebi arkamızda bıraktıklarımız ve hayatın güzel olması.

kıyamet olursa tüm insanlar ölecek, arkamızda kimse kalmayacak, yaşanacak güzel bir hayat olmayacak, o sebepten korkmanın manası yok. en fazla bir an canınız acır.

bol bol iç eğer gerçek değilse zaten 22sinde anca kendine gelirsin ne olduğunu bile hatırlamazsın. diğer türlü de fark etmeden ölürsün. win-win derler ya he öyle işte. her türlü kâr.

@milan baros

en güzel önerilerden biri :)

haber geldi bişey olmayacakmış, dont worry be happy

ya bi de tüm nüfusun %95'i ölse, sadece sen ve kalan %5 hayatta kalsanız, onların da çoğunluğu zombi olsa?... (bkz: buyur burdan yak)

@reso aga

o daha kötüymüş :))

şimdi biraz da olsa rahatlamışsındır? .)

annem 2 kutu mum almış ben yırttım. şimdi onlar düşünsün.

t24.com.tr
21 Aralık 1,2,3 ü okuyabilirsiniz.

Bol bol su iç ve turunçgillerden tüket. Yatmadan önce de tylol hot içersen birşeyciğin kalmaz.

bi de şöyle düşün bütün tanıdıkların öldü sen yaşıyosun. bi anlamı kalır mı?

Evet. Korkmaya devam ediyo musun?

1) Nokia 1100 ve Philips Xenium kullanıyorum
2) Çok memnunum
3) Çok akıllı telefonlar, şarjları çok uzun süre gidiyor. Ayrıcana çok sağlamlar.

1) Blackberry 9700
2) çok
3) Para harcayacak yer arıyordum sonra gittim aldım hemen. Parayı bi yere gömmem lazımdı.

1)sony xperia mini pro
2)aramak ve mesaj atmak için kullanıyorum. ikisini de iyi yapıyor.
3)ucuz, küçük, klavyesi var.

Galaxy Nexus aşırı memnunum.

Samsung Galaxy S2
Memnunum ama bi Jelly Bean gelse daha da memnun olucam.
Gayet şık olduğunu düşünüyorum s3e vs oranla. Ben aldığımda en iyisi buydu.

Sony Ericsson Live With Walkman (WT19i). Şarj süresi haricinde son derece memnunum. Onu da eBay'den hallettim, 2 pil + pil şarj aletini 10 dolara aldım.

Aldığım dönemin neredeyse en ucuz akıllı telefonuydu. Adreno 205 GPU, Snapdragon 1 GHz CPU ve 512MB RAM mevcut. Kendisinden daha pahalı olan ve daha kötü özelliklere sahip Galaxy Ace gibi telefonlara plaka okutuyor, maaşallahı var. Ayrıca root-ROM işlerine pek meraklıyım, Cyanogenmod 7.2 kullanıyorum. AnTuTu benchmark uygulamasından 6600 puan alabiliyor. İşlemci gerektiğinde 2 GHz'ye kadar hız aşırtılabiliyor. Alet akıyor da akıyor. Walkman serisi ama walkman özelliği falan yok, laf olsun diye koyulmuş. Manuel ekolayzırı bile yok. :D

En güzeli de, ikinci eli şu sıralar 350-400'e rahatlıkla bulunabiliyor. Daha ne olsun? :)

Bundan sonra alacağım telefon Nexus olacak. Artık hangisine param yeterse.

1. iphone4s
2. evet
3. sağlamlık, uygulama ve oyun arşivi

1-) Nokia 5800 XpressMusic Kırmızı
2-) İdare eder
3-) Alalı bayağı bir zaman oldu. Alırken hem Nokia olduğu hem fiyatı uygun olduğu için aldım.

sıradaki telefonum Lumia 920 olacak gibi geliyor.

1) Apple iPhone 3GS
2) Memnunum ama bana çok yavaş kalmaya başladı. 5S çıkınca onunla değiştirmek istiyorum artık.
3) 2010 başında almıştım. Valla iPhone işte :)

Şaka bi yana, app'lerinin çeşitliliği, dış görüntüsü, işlerimi hızla halledebilmeme yardımcı olması (dosyalarıma, slaytlarıma bakabiliyorum, müzik, podcast, sesli kitap dinleyebiliyorum, jb yapınca modem diye kullanabiliyorum, vesaire...) Androidin klavyesi filan da hiç akıcı gelmiyor. Nokia'da çok hızlı yazabiliyordum, aynı hızda burada da mesaj yazabiliyorum. Kısacası uzunca bir süre daha bu konuda apple'dan şaşmam.

iphone 5
normal işte bildiğin iphone
apple'a aıştım

1. samsung galaxy s2
2. custom rom'larla iyi.
3. bir yıl kadar önce aldım, daha iyisi yoktu.

1) iphone ilk versiyonu
2) işimi görüyor (arama ve mesaj)
3) hediye gelmişti.

1)Samsung Galaxy Note
2)Çok memnunum
3)Kaliteli, hızlı, pili uzun süre idare ediyor, işimden dolayı büyük ekran olması artısı

iphone 4 (o zamanlar bu vardı)
-memnumum.
-stabilize ve kullanışlı,ios.

1) nokia lumia 610
2) hastasıyım
3) pasaport kaydıyla birlikte bana maliyeti 470 lira oldu. aynı fiyata alınabilecek türlü s.kimsonik android telefona basacak kalitede.

daha önce akşamları hiç bir problem yaşamadım. üstelik bir iki kez de değil baya oturmuşluğumuz var. gündüz saatleri için bilemiyorum ama akşam bir problem olacağını sanmıyorum

hiçbir şey olmaz, için.

bu mevsimde kıçınız donar. başka da birsey olmaz.

tipiniz yamuksa gbt alırlar. yoksa gece gündüz fark etmez, şikayet olmadığı sürece sorun olmaz. ama gidipte çocuk parkının yanında içmeyin tabi.

Geliyorlar kimlik istiyorlar düzgün konuşursanız bırakıyorlar yoksa on saat soru sorup yokluyorlar. Bir keresinde biz otururken gelmişlerdi şu bankada çalışıyoruz diyince kimlik bile sormadan gittiler.

saçma. zaten anlamadım bile :)

evlilik modern toplumun cinselliği yasal izin altına almasından başka bişey değildir.

evliliğin erkeğin aklından çıktığını sanmıyorum. şu gün bile evlilik isteyen ısrar eden taraf genelde kadındır.

buna da "erkeğin kendi korkusunu kadına yansıtmadaki hüneri ve kadını mahkum ettiği konumun kadınlarca bir arzu nesnesine dönüşmesi" diyebilir miyiz? :P

insanlar tabii genellemeleri kendi gördükleri ve deneyimleri üzerinden yapıyorlar, zaten bu yüzden sapmalar çok yüksek. mesela benim bulunduğum ortamlarda da kadınlar evlilik fikrinden soyutlanmış durumda. bazılarının erkek arkadaşları gündeme getiriyor bu konuyu, bazılarıysa zaten anlaşmalı bir biçimde konusunu dahi etmiyor.

evliliğiyse erkeklerin icat etmiş olması mantıklı geldi bana. evlilik cinsellik emniyetinden ziyade mülkiyet hakkı ve paylaşımından doğduğu için -modern anlamıyla- yasa koyucular ve devlet de erkek egemen olduğu için.

Kısmen katılırım. Evlilik aşkın veya cinsel arzunun yasalara dayandırılmış ekonomik karşılığıdır. Ancak ona anlam katan gene çiftlerin kendisidir, nasıl bakıldığına göre güzel bir karşılıklı jest olarak da görülebilir. Onun dışında erkek yaratmış kısmı tartışmaya açık zira şu an kadınlar daha inanmış görünüyor. En azından cinsiyet üstü bir anlayışla evliliği devlet icat etmiş diyebiliriz.

kadin erkek ayrimciligina ve toplumda kadinin erkekten daha statusuz sayilmasina kendince karsi cikan fakat soylemleriyle cinsiyet konusunda ayrimciligin ve esitsizligin kralini sergileyen bir zihniyetin urunu soz obegi.

evlilik birlikte yaşamak isteyen iki kişinin hayatlarını birleştirmesi ve soylarını devam ettirmek üzere çocuk yapıp aile oluşturmalarıdır. cinsellik, eşe baskınlık ve ekonomik takıntıları olan veya bu minvaldeki olumsuz tecrübeleri öne sürmeyi tercih eden kimselerce modern toplumun bir oyunu olarak gösterilir. halbuki evlilik, cinsellik, eşler ve ekonomik/sosyal unsurlar insanın varlığından beri vardır. insanlığın hem evrimsel, hem sosyal/kültürel devamlılığı evlilik ve aileyle sürdürülmüş ve korunmuştur.

insanları bilmem ama kendi adıma konuşursam evlenmek istemiyorum. aşık olduğum kadınla evlenmek istiyordum, olmadı. evlilik gibi bir beklentim yok. bir insanla geçirilecek bir ömür isteği var. gel gelelim evlilik olmadan da olur birlikte yaşarsın falan. o da kişinin kendine kalmış. ben mesela sahiplenilmeyi ve sahiplenmeyi seven bir insan olduğumdan, düğündür dernektir böyle zevkli şeyler olacağından ve kimsenin önyargılarına kurban gitmeden yanımdakine eşim diyebileceğimden isterdim. cidden de isterdim ama olmadı. terk etti amk.

cennetin bile ayaklarının altında olduğu birine küfür ediyorsun.yeterlimi ?

Siz bana sinirlenmemenizin sebebini söyleyin, ben size sinirlenilmesinin sebebini derin derin, uzun uzun anlatacağım. Zira ben de annesine küfür edilince sinirlenmeyen, işi taşşağa vuran erkekleri merak ediyorum.

sebebi; toplumun kadınları koyduğu yer onları güçsüz, saf, kırılgan, savunmasız kıldığından onlara gelen hakaretin onları aşağıladığını düşündürmesi.

yahu ben sinirlenirim-sinirlenmem diye bir fikir beyan etmedim, sadece fikirleri soruyorum :)

@savina y., harbiden uzun uzun anlatabilirsen çok sevinirim.

"amk, orospu çocuğu, piç" gibi kadını aşağılayıcı ifadelerin noktalama işareti niyetine kullanıldığı, birine sinir olunca suçsuz güçsüz annesine hakaret edilen bir toplumda ben de bu sorunun cevabını merak ediyorum. çifte standardın dik alası sanki (bu bahsettiğim ifadeleri kendi de kullanmayanları saymıyorum).

Bu soruyu sorduğunuza göre ben sinirlenmediğinizi düşündüm, sinirleniyor olsaydınız zaten cevabı sizde olurdu, buraya sormazdınız mantığından yola çıkarak söyledim onu.
İnsanların sevdikleri, bağlandıkları, inandıkları değerler vardır. Anne, baba, kardeş en çekirdekten, en içlerine doğduğumuz kavramlardır.
Normal şartlar için konuşuyorum ki; doğarız anne-baba vardır, okula başlarız onlar vardır, üniversiteye gideriz onlar vardır, bizi 9 ay boyunca karnında taşıyan annedir, baba evden "siktir git" diye kovduğunda bizi koruyup kollayan annedir, sofradaki son lokmayı baba iç rahatlığı ile götürür, anne götüremez evladına ayırır, yemeklerin en güzel yerini evladına verir, bir tek kelimeyi öğretmek için günlerce aylarca çabalayan annedir, çocuğu düştüğünde koşan, ateşi çıktığında kahırlanan, üniversiteyi kazanıp başka şehre gittiğinizde anneniz yemekler yapıp yollar, evlenirsiniz annenizin elleri hala üstünüzdedir.
Babanın bedduası tutar da, annenin tutmaz evladına. Çünkü bir anne hiçbir zaman içinden gelerek etmez o bedduayı.
Üzerimizde bu kadar emeği olan bir insana, bizi o yaşa getiren insana küfür edilmesi elbette insanı sinirlendirebilir, hatta biraz zaaflarına yenik düşen birisi için cinayet sebebi bile olabilir.
Tekrar söylüyorum ki bu anlattıklarım normal durumlar için geçerli. Yoksa tabii ki doğurup sokağa atan, bakmayan, ilgilenmeyen anneler de var. Onlar için demiyorum bunu. Gerçek anneler için diyorum.
Ve en başa gelecek olursak, ne demiştim? Herkesin sevdiği, koruyup kolladığı, inandığı değerler vardır. Bu kimi insan için bir din de olabilir, bir futbol takımı da olabilir, dinlediği müzik de olabilir. Fakat bunların içinde anneler bu kutsallığı en çok hak eden kişilerdir.
Onca yıl kutsalın saydığın kadına, bir gün gavatın teki çıksın "ananı sikeyim senin" desin, "kıvır da kendi götünü sik" diye gırtlağına sarılırdım herhalde ben olsaydım.
"Nolcak ki? Ben o anlamda demedim ki? Ehe. Hehe" derken derken her şeyi normalleştirip, bokunu çıkarıyoruz. Bırakın bari bazı konularda dokunulmazlarımız, hassasiyetlerimiz olsun.

bence sadece oturmus bir sistem, hic anneye verilen degerle falan alakasi yok. cocuk kufurleri ogrenmeye basliyor, evde falan test edip hangisine en cok tepki verildigini gozlemliyor farkinda olmasa da. e simdi sen babanin yaninda kardesine "orospu cocugu" deyince "amina koyayim"dan daha fazla tepki alirsin herhalde. cocuk orospu cocugu'nu en kufur kufur olarak kodluyor. tabi daha o zaman daha turkishmusic.org'daki sezen aksu tartışması falan cikmamis. neyse, bunun mantigini dusunmuyor, kabul edip geciyor. bir gruptaki bir cocuk bu sekilde ogrenince kendisine orospu cocugu denildigi zaman asiri tepki verecegi icin diger cocuklar da oyle ogreniyor falann derken uzayip gidiyor ama anneyle alakasi yok. kufur hiyerarsisi oyle kurulmus sadece.

savina +1
"orospu çocuğu" ve türevleri şakalaşma ya da sırf ağza yapıştı diye kullanılan ifadeler olmamalı. söylemek istediğimiz şeyi ifade etmek için kullanılabilecek pek çok küfür var dilimizde. alışkanlık oldu ve öyle süregelmiş diye "orospu çocuğu"nu gülünüp geçilecek laf sayacağımıza o alışkanlıktan kurtulup küfür dağarcığımıza cinsiyetçi olmayan küfürler eklesek hayat daha süper olmaz mı?

@Savina Y., "normalleştirmek" ayrı bir şey, bir şeyin normalleştirildiği falan yok Tükriye'de, normalleşmesi gereken şeylerin bile normalleştiği yok, aynı Türkiye'de mi yaşıyoruz? Güzel kardeşim, her anne aynı değildir, çocuğunu 10. kattan aşağıya atan anne de var, neden herkesi kendi anneniz sayıyorsunuz, "annelik" mertebesine böyle insanlık dışı roller veriyorsunuz? Kendi anneniz çok harika, şahane bir insandır, ama her "anne" öyle değil, geçenlerde ABD'de bir anne 2 yaşında kızını öldürüp (kanıtlanamadı ama ben öldürdüğünü düşünüyorum) kız "kaybolduktan" bir hafta sonra da partilerde sürtüyordu. Ne "değeri" allah aşkına, aynı Türkiye'yi de geçtim, aynı Dünya'da mı yaşıyoruz? Senin annen değerlidir, ama senin annenin çok iyi bir insan olması "annelik" mertebesini yüceltmez. Annelik, anneliktir arkadaşım. Çok güzel bir şey de olabilir, korkunç bir şey de. Ben de normal hayatta düşündüğüm zaman aklıma tatlı, hoş fikirler geliyor ama gerçek bu değil ne yazık ki, dünya çok çirkin, iğrenç bir yer.

@slackerbitch katılıyorum cinsiyetçi olmayan küfür ve esprilere, ben sadece düşünce yapısındaki çarpıklığı ifade ettim. cinsiyetçilik konusunda haklısın.

@sharksmile,

rotario arkadaşımızın sorduğunu ben ciddi anlamda söylendiğinde neden sinirlenilir olarak cevapladım. Erkekler arasında "orospu çocuğu" "ananı sikeyim" gibi küfürler zaten şaka yollu yoğunluklu olarak kullanılmakta ve karşı taraf bir tepki vermemektedir. Cem Yılmaz'ın gösterisini izlemiş miydiniz bilmiyorum, birisinin başarısını, zekasını överken de "Lan ne orospu çocuğu herif" deriz demişti. Keza ben de The Walking Dead'in sonlara doğru bir bölümünü izlediğimde "Glenn ne orospu çocuğu çıktı ya, nasıl dayandı onca eziyete" demiştim.
Küfre karşı değilim, çok da sık kullanırım. Dediğim gibi, ben soruyu okurken "ciddi bir şekilde edildiğinde neden sinirlenilir" şeklinde algıladım, benim de yanlışım olabilir, varsa rotario arkadaşımız düzeltsin. Neticede iki arkadaş şakalaşırken annelerine "orospu" demek istemediklerini ben de biliyorum ama bazı taraflar bu konuda çok daha hassas olabilir, o şakayı bile kaldıramıyor olabilir, ben bunu pek zeka yaşına bağlamıyorum, "adam söyletmez söyletmez, herkes o küfrü senin benim gibi eylem olarak değil de kalıo olarak algılayacak diye bir kural yok" diye düşünürüm.
Annenizle meslektaşmışız, ellerinden öperim kendisinin.
Saygılarımla...

@Savina Y. teşekkür ederim kendisi adına :) yok, ben sadece düşüncedeki, genel zihniyetteki çarplık üzerinden gittim, zaten dediğim gibi sapkın düşünceli hemcinslerimden birisine agresiflik yapmam için öyle bir şey demesine bile gerek yok :)

doğruyu söylemek gerekirse, ne yalan söyleyeyim, azıcık semantik bilgisi olan herkes kalıp olduğunu bilir. ama, haklısın bir noktada...

@sharksmile,

Bakın ne demişim yazdığım yazının bir yerinde; "Tekrar söylüyorum ki bu anlattıklarım normal durumlar için geçerli. Yoksa tabii ki doğurup sokağa atan, bakmayan, ilgilenmeyen anneler de var. Onlar için demiyorum bunu. Gerçek anneler için diyorum."

Kendi anneme, x'in annesine göre değerlendirmedim. Genel anlamda anneler böyledir dedim. Yoksa sadece 9 ay karnında taşıyan, sonrasında binbir eziyet eden, cinnet geçirip çocuğunu bıçaklayan, çocuğunu başka adamlara satan, kocasının tecavüz etmesine göz yuman, dayaktan öldüren annecikler de var. Takdir edersiniz ki uzayda yaşamıyorum, bu anlattıklarınızın hepsini ben de biliyorum. Ama baştan belirtmişim zaten, o anneler için konuşmuyorum diye.

Savina Y., görmemişim ben o kısmı, pardon o zaman :) daha doğrusu "normal şartlar"ın ne olduğunu anlamamışım :D

@sharksmile
bana göre cinsiyetçiliğe karşı olduğunu vurgulayıp bir taraftan "orospu çocuğu bir kalıptır, kelime anlamına göre kullanılmıyor, şaka yollu söylenmesinde bir sorun yok" demek biraz oksimoron tadında. eleştirdiğin cinsiyetçi kültüre katkıda bulunmak bence. şahsen bir kadın olarak o ifade hangi bağlamda/amaçla kullanılmış olursa olsun benim sinirlerimi tepeme çıkarıyor.

@slackerbitch
kullanılan kalıpları değiştirmek o kadar hızlı olamıyor zira "şaka yollu söylenmesinde sorun yok" demedim asla, sadece "beni kızdırmaz" dedim, lafın cinsiyetçi olmasını düşünmem o anda, yoksa ben de dilin cinsiyetçi küfürlerden arındırılması taraftarıyım. ben kullanırım da demedim, dikkatini çekerim.

zaten çok şeye kızıyorum, ona da kızarsam vücut dayanamacak artık :) katılıyorum sana yine de, haklısın.

@sharksmile, evet bunlara takılmak insanın sinir katsayısını ona katlıyor gerçekten. :)

anneye atfedilen kiymeti kendinden menkul kutsallik kisvesini bir cinsiyetci hakaret olarak algilayip saldiriyor, diger bir cinsiyetci de ayni hakaret üzerinden "kadinin kutsalligini" korumanin erkege verilmis bir sorumluluk oldugu fikrinden hareketle kadini korumaya kalkiyor.

kimse kimseye orospu demesin, ama orospuluk da bir hakaret olarak algilanmasin. neticede, her gece bu memlekette onbinlerce kadin şu ya da bu cikar icin erkeklerle sevisiyor, onlari orospu olmaktan devletin kiydigi nikah kurtariyor.

olayın tamamen annede olduğunu düşünmüyorum.kavga ortamında kız kardeş için de aynı şeyler söylendiğinde yine aynı şekilde sinirlenir bir erkek,böyle güdülenmiştir.ailedeki kadın erkeğin savunmasına muhtaç bir bayandır çünkü.hele namus söz konusuysa.tamamen toplum içindeki rollerle ilgili.

takımı sahaya çıkarmam

istifa ederim. genede oynatmam.

edu'yu neredeyse hiç izlemedim ama batuhan'ı çıkarmayacağım kesin.

10 kişi oynarım.

edu. uzaktan muzaktan düzgün vuruyor en azından.

2si arasında seçim yapacak olsam fenerli (bkz: edu dracena)'yu forvete koyarım:)

midnight cowboy

kesinlikle a moment to remember. salya sümük ağlatıyor.

black

million dollar baby.
resmen alıp bir kenara fırlatıyor. çarpıyor, darmaduman ediyor. tavsiye ederim kesinlikle.
ve elbette: incendies

kadınsanız; ana-kız ilişkisine odaklanan filmler olabilir.

Bergman'ın Höstsonaten filmi bir harikadır.
Woody Allen'ın Interiors filmi de fena değildir.
Ağlayalım derseniz Steel Magnolias, Terms Of Endearment olabilir.
Annenin ürkütücü olduğu bir film için; White Oleander.

erkekseniz; ana-oğul ilişkisine odaklanan filmler olabilir.

Ağlamak için Ordinary People veya Mask.
Anneden kurtuluş için The Bay Boy.
Tam olarak anne-oğul olmasalar da Geena Rowlands'ı izleme keyfi adına Gloria (1980)

ben görmüyorum şahsen. erkeğinde orospusu oluyor bana göre.

Cocukluktan itibaren toplumun getirdigi bir sey bu. Erkek evlatlarin pipisini gostermekle baslayan aslan oglum'la devam eden macerasi kadinlar icin farkli. Toplumun onlara verdigi gorev ise "ailesini utandiracak bir sey yapmamasi". Kucuk kizlar bile nispeten "aykiri" elbiseler giyse bile baskasi ne der mantiginda olundugu icin.. Gerisini sen biliyorsun zaten.

peki şöyle diyim, yarın öbür gün kız arkadaşınızın alemlerde sarhoş kafayla biriyle yiyiştiğini haber alsanız ne yaparsınız? ya da siz erkek halinizle sarhoş kafayla birileriyle yiyişince ertesi gün sevgilinize tavrınız ne olur? benzer durumlar elbet yaşanmıştır, bana fact ile gelin :P

bende görmüyorum. kadında erkeğe oruspu desin altta kalmasın arkadaş. boşasın gitsin hatta kaçamak neymiş, çüküne sahip olamayan adamdan eş mi olur?

er kişiyim.

şakirt filan değilim ama bize öğretilen kadın namustur kavramı.kız arkadaşımı biriyle yiyişirken filan görsem değil ağzıyla kuş yakalamak,uzaya zıplasa benim için bitmiştir ve ömür boyu kaşar kalaacaktır gözümde.

@mehmetoloji

peki aynı şeyi sen yapsan kendin hakkında da böyle düşünür müsün? yargılayıcı bir soru sormuyorum, harbiden merak ediyorum.

ben her iki tarafın aldatmaması kanısındayım.ben aldatırsam o da beni affetmesin.yani şöyle bir şey var; @she was my baby'in dediği gibi bizim toplumumuz bunu bizim iliklerimize kadar işlemiş.kadın namustur,erkek yaparsa fazla abes değildir,olağandır.ama dediğim gibi iki tarafında aldatması iğrenç ötesi durumdur.ve yine bana göre kadının yapması çok çok öte bir şeydir,dönüşü asla olamaz.

tam olarak şundan kaynaklı; yaşadığımız toplumda erkeklerin kadınlarla ilişkisi 1)anne-oğul ilişkisi
2)ne yazık ki yok.Yani yolda sokakta okulda işte bir kadınla normal insan gibi vakit geçirip nebilim yemek yiyip, gezip tozup,(erkek arkadaşıyla nasıl vakit geçiriyorsa öyle) bir şey paylaşamıyor.Bu anlamda sosyalleşemiyor.Hatta bunu "yapamıyor"dan ziyade, yapmıyor.Gerek bile duymuyor.

Anne/bacı dan sonra karşılaşabildiği tek kadın figürüne - bakın yine sosyalleşmek amaçlı değil- seks amaçlı para karşılığında ulaşıyor. Bu durum da anne-kardeş-eş dışında erkekle vakit geçiren her kadın fahişedir algısı oluşturuyor. Böyle.

Şimdi olay "bir gecelik kaçamak" kelimesinden başlıyor. Erkekler için "bir gecelik kaçamak" kadınlar için kaşarlık(?).

Mehmetoloji'ye göre iki tarafın da yapması kötü ama kadınınki daha kötü. Kişisel algılamasını asla istemem ama bu ikiyüzlülüktür.

Yukarda bir arkadaşın da dediği gibi bu yetiştirilmeden başlıyor aslında.

Ayrıca "sadakat" cinsiyeti olmayan bir kelimedir. Erkeğin aldatmasını "bir gecelik kaçamak" ya da daha da iğrenci "yaa erkek sonuçta ihtiyaç" gibi kalıplarla örtemezsiniz. Ha örtüyorsanız aynısını kadına da yapmalısınız. Yapmazsanız bu bir zamanlar siyah ve beyazlar için çıkan "eşit ama farklı" yasasına benzer. Başlıca adı cinsiyetçilik, ayrımcılıktır.

Dediğim gibi sadakatin cinsiyeti yoktur. Aldatan insan - er ya da dişi - sadakatsizdir.

Ve son olarak: iyi ki lezbiyenim arkadaş ya!

aldatmak namustan önce karşıdaki kişiye saygıyla alakalıdır
kimse bilmeyecek garantisi dahi verilse bu saygısızlıktır
başkası bilir mi başkası ne der diyerek kendinize hakim oluyorsanız durumunuz çok kötü zaten
eğer biz erkek yapınca kaçamak kadın yapınca orospuluk olarak görüyorsak toplumun kafasıyla alakalı bir durumdur
toplum kafasıyla değil de etik kurallar dahilinde çocuk yetiştirerek uzun vadede faydalı olabilirsiniz
sarhoş olmak hiçbir konuya bahane olamaz

er kişisiyim

@babamsagolsun

Yazıp yazıp sonra "cevap yazmayın" demek tuhaf geldi bana.

Senin feminist olarak nitelendirdiğin insanlar gibi bir çıkış yapacağım. Evet annelik kutsaldır ama her kadın anaç doğmaz. Pembe cüzdanı olan herkes mükemmel bir anne, hatta anne olmak zorunda bile değildir. Bu yüzden anne figürü üzerinden örnek vermen saçma geldi bana.

İkinci olarak kimse hiçkimseye "kadınsa böyle olmalıdır" diyemez/dememeli.

Okuduğunu sanmıyorum ama tekrar aynı şeyi yazmamak için yukarda yazdığım cevabı okumanı rica ediyorum. Şimdi ya da yarın ya da ne zaman sınavın yoksa. Hiçbir zaman geç değil çünkü "senin tabirinle" evet gerikafalı birini kazanmak için.

İbrahim tandogan haric herkesin yorumu tam eksici entel yorumu. Yok toplum dayatmasiymis da falan da filan da. Arkadas bu is biyolojik. Kadin dedigin erkekle ayni mi hissediyor? Sadece ami oldugu icin mi kadin? Neden toplum dayatmasi olmayan yerlerde de kadinin aldatmasi igrenc geliyor onu aciklayin hele?

çok net değil mi? erkek egemen bir dünyada yaşıyoruz. erkek de sahip olarak hepsi benim olsun istiyor. dışardakini skeyim çapkınlık diyeyim, evdeki yapmasın diye de namısımmm diyerek kalın ahlak duvarları arasına hapsedeyim, toplum nezdinde orospu olmakla tehdit edeyim. hatta bu cümleyi kurana da sıs lan feminist garı diyeyim o da çok kurcalamasın. mis gibi düzen.

Sevgilisi varken tek gecelik iliski yasayan erkek de orospudur. Boyle bir seyi affeden erkek hic gormedim duymadim ama kadin tarafindan bir hayli var. Kanaatimce bunu affetmek de ayri bir karaktersizlik ornegidir.

o dediğiniz erkeklerin bakış açısı..

yorumları okumadım bişeyler dönmüş de neyse..

bir kadının aldatması için (uç rahat-bağımsız bi karakter değilse) çoook zordur. o adam içinde fena yara açmıştır, haketmiştir. erkeklerinki gibi öylesine ya da hemen unutacağı türden de olmaz. aldatır ve gider, geri de dönmez..

teoride ikisi arasında da fark yok, ikisinde de o ilişki çoktan bitmiştir.
evet, bir ilişkiyi üçüncü kişi bitirmez, ancak biten bir ilişkiye üçüncü kişi girebilir.

her olaya önyargısız yaklaşan neredeyse ütopik bir seviyeden baktığımda içimden gerçekten demek istediğim şey tabiki fark yok, kadına yakıştırılan orospuluksa erkeğe de aynı etiket konmalı olur. bunu samimiyetle söylüyorum. toplumda kadın erkek eşitliği varsa bu böyledir. fakat ekstrem durumlar haricinde ilişkide kadınlar erkeğin korumasında himayesinde olmak ister. her ne kadar bir birey olarak erkekle aynı statüde olsa da, kadın erkeğin himayesini hissetmek ister. bunun tamamen duygusal boyutta olduğunu düşünüyorum. yani iş hayatı paylaşmaya gelince kesinlikle eşitlik söz konusudur. işte bu himayeyi isteyen kadın aynı zamanda gidip barda çakır keyif olup önüne gelen adamla yiyiştiği zaman benim gözümde aynı durumdaki erkekten daha iticidir. sonuçta ikisininde tüm sosyal durumlarda eşit olduğunu savunsam da ister ataerkil aile yapısı diyin, ister anadolu düşünce tarzı diyin eşitlik ilkesini savunan biri olarak, belkide sahiplenme duygusundan da olabibilir, burda kadına negatif ayrımcılk yaparım. ayrıca sadakat bir toplum kuralı değil insanlarn birbirine duyduğu saygıyla alakalıdır.

ibrahim ve mikail +1

katılıyorum.

her zman söyledim yine söylerim ilişkide sadakat önemlidir eger sadık kalamıycaksan baslamıycaksın hic birseye. ayrıca insanın ruhu orospu olmasın yeterki gerisi bos. er kisiyim

görmüyorum. kiz arkadasim sarhos biriyle yiyisse de bisey demem. Daha uzun boylu bir olay icin ise kendi icinde degerlendirilmesi gerek diye düsünüyorum.

bu ülkede kadına değer verilmez,saygı duyulmaz,insan yerine konmaz,kadınların duyguları yoktur,kocan ne yaparsa yapsın susmak zorundasındır ve aynısını sen yapamazsın.kadın bu ülkede sadece mal gözüyle görülür.alınıp satılabilir.o yüzden bu çok da sorgulanması gerekli birşey değil,eskiden hep bir umudum vardı.kadınların da insanca yaşayabileceği bir ülke oluruz diye düşündüm ama artık hiç umudum yok.kadınlar bile haklarından habersiz,onlar bile bu zihniyetteler,herkes olmasada.galiba saldırganca davranmaktan başka şans yok.

Ekşici entellere bir sorudaha sorayim madem toplum dayatmasiymis, neden erkek eşcinseller tum dunyada insanlarin asiri tepkisini cekerken kadin escinseller cok tepki cekmez? Neden erkek calisirken kimse yadirgamaz da, erkek evde cocuk bakip karisi calisirken tum gelismis toplumlar da dahil digerleri bu durumu yadirgar? Ya da yine sizin biyolojinizi ilgilendiren bir sey sorayim, neden boceklerden tiksindiginiz halde ugur bocegi sevimli gelir, renkli oldugu icin mi?

Bir fikir beyan etmeden once bilginiz yoksa az biraz arastirin. Okuma ozurluyseniz belgesel izleyin, kadinlar ile erkek ayni degildir, ikisinin yaptigi seylerin sonuclari da ayni degildir ve bunlarin tamami psikolojik degil fizyolojik nedenlerdendir hatta burada ikisi ayni seydir diyen ergen ve entel kitlenin bile yaptigi fizyolojiktir, amac kadinlar arasinda farkedilmek. Aldatmak elbette kotu bir sey ancak dunyanin her yerinde aldatan kadin toplumdan bizzat kadinlar tarafindan dislanir. Dunyada gelismis toplum yok diyen d bir zahmet siktirsin gitsin.

mikail bey +1

bence de tamamen fizyolojik nedenlere bağlı bir durum. örnek verecek olursak;

bir erkek iki kadınla birlikte yaşayıp, onlardan çocuğu olsa çocukların annesi de babası da bellidir.

kadın iki erkekle birlikte yaşayıp çocuk sahibi olsa, dna testi yaptırmadan bebeğin babasının kim olduğu anlaşılmaz, hatta milyonda bir ihtimalde olsa testte iki erkekte %50 babası çıkabilir (amerikada mı ne olmuştu öyle bir olay kadın aynı gün hem kocasıyla hem sevgilisiyle birlikte olmuş, spermler aynı yumurtayı dölleyince babalıkları eşitmiş filan).

bu yüzden temel dürtüsü hayatta kalmak ve üremek olan insan için ikisi birbirinden farklıdır.

sonuç olarak uğurböceğini severiz ve çocuğumuz iki babalı olabilir. o yüzden tek gecelik ilişkilerde kadına düşen sıfat orospuluktur. zuhaaa:D

@yassa leyn, okulda öğle arası zili çaldı galiba:)

ilahi mikail beycim:) sorun yok nöbetçiyim bugün^_^

kadın aldatırsa bir gecelik kaçamak, şımarıklık olarak görürüm. erkek aldatıyorsa orospudur. benim görüşüm bu.

doğu-batı-şakirt-ateist-avrupa-asya fark etmez.

yeryüzünün her yerinde ideal kadın miti,
kolay ulaşılamayan güzellik ve zarafet nesnesi olarak tasvir edilir. kadın bu özellikleri ne kadar taşıyorsa o kadar idealdir. karşı cinse cinsel zaafı olması ve çok kolay yatağa atılabiliyor olması "kolay ulaşılamazlık" puanını düşürür. bu yüzden cinsel aldatma gerçekleştiren kadınların erkek gözünde değersizleşmesinin sebebi budur. bence.

her ikisini de karaktersizlik olarak değerlendirip konuyu kapatırıyorum.

erkeğin yaptığı kaçamak deil şerefsiz pezevenklik kadının yaptığı da orospuluk adam gibi adamlar aldatmaz ama kadınlar adam gibi adamları sevmezler kimse alınmasın darılmasın bu benim yorumum

sciences po siyaset bilimi alanında dünyanın en iyi okullarından biri, düşünme bile bence.

middlesex dandik bir üniversite. leeds de orta karar. diğerleri hakkında yorum yapamıyorum.

italyayı ele geç, mutlu çok az tanıdım.

freie universitaet iyidir, fazlaca bir uluslararası durumu da var. istersen humboldt'tan da ders alabilirsin mesela. berlin çok ucuz ve çok güzel bir şehir. 1200 euro parayla geçinmenin üstüne para artırabilirsin. bu da bol bol gezmek için bir avantaj. 250€ civarı konaklama yurtlar, evler biraz daha pahalı haliyle. gerçi pahalı dediysem de en fazla 350 gibi,daha ucuza da var tabii. paris'te ise 1200€ ile geçinmen çok zor, berlin'in 2.5 katı pahalı.

ulan 650 euro konaklama neymiş ya... bana sorarsan erasmus'a çok da akademik bir serüven olarak bakma. bir sosyal bilim öğrencisi olarak 5-6 aylık bir avrupa deneyiminin sana kazandıracağı vizyon zaten nice derslere bedel. ben de sana berlin'i öneririm. belirttiğin bütçeyle mutlaka para artırır, bol miktarda gezersin. gezebildiğin kadar gez zaten, son damlasına kadar... belki kağıt üzerinde akademik olarak bir sciences po olmaz, bilmiyorum, ama çok takılma buna. ayrıca freie da sosyal bilimler alanında, dediğin gibi, ismi olan bir üniversitedir.

ingilterenin konaklama ücretlerini tekrar kontrol etmenizi tavsiye ederim. orada fiyatlar haftalık olarak verilir p/w yazıyordur o zaman. 150X4 olmasın aylık konaklama ücreti?

muk +1.

şimdi leeds uni sitesine baktım, o fiyat haftalık. ayda 650 pound civarı ediyor yani.

Evet baktım da haftalık olarak yazmışlar; ama bir yandan da hep 40 haftalık kontrat yazmışlar. Bana zaten 20-25 haftalık kontrat lazım. Buradaki konaklama gelse gelse en ucuz 400 pounda gelecek o zaman.

mılanoyu sktıret , yakınında floransa var oraya gıt 2 gunlugune.. cok daha guzel bı sehır.

mılano venedık arasında tren kullan , zırt dıye ordasın zaten.

venedik'te sokakların arasında şuursuzca yürüyüp kaybolmak en güzeli... onun dışında san marco meydanını göreceksin zaten. yakındaki adalardan murano ve lido'yu tavsiye ederim. ulaşım için vaporetto'lar var ve bir hayli kazık.

milano'dan 3 saat kadar sürer herhalde arabayla. kiralama işini internetten yapmak en iyisi, gidip havaalanında filan kazığı sokabilirler, en azından bize öyle demişlerdi, biz de netten almıştık. ücretlere filan buradan bakabilirsin: www.skyscanner.com.tr

aynen arkadaşlara katılıyorum.milano metropol filan ama gezmek için mantıklı değil ha ben modacıyım , metropol insanıyım gece takılırım filan diyosan milanoya git.yoksa sana önerim pisa-floransa-venedik olacaktır.pisa-floransa 7€ trenle.floransa-venedik 22 € filandı gene trenle.illa milanoya gitcem diyosan beyaz bi kilise var kocaman o on numaraydı başka bi forsu yok.ha bide arada parklarda moda çekimi yapan mankenler görebilirsin ^^

çoğu ülkede müzeler genelde pazartesi kapalı olur.

floransa +1

floransaya gidersen, hava güzel olursa yere resim serip satan adamlara dikkat et. ben üzerine basıp geçmiştim birinin, sonra baya kavga etmiştik.

venedik ve floransada yürünür. milanoyu bilmiyorum.
floransada gece 12de açık olan, toprak kapta sebze çorbası veren bir büfe var. ne yerini ne de adını hatırlıyorum. gidersen ve oraya denk gelirsen mutlaka iç o çorbadan.
venedikte de çok ilginç şeyler satan dükkanlar var. ben minyatür mızıka almıştım. bir de cam kolye almak klişedir ama güzeldir.

floransa.

milano'ya gitmen gerekmiyorsa gitme. değmez.

tüm bunları her gün kullanarak 2 gb eşiğini belki geçersiniz diye düşünüyorum. zor yani. tarayıcı kullanımı artırır bu arada.

saydıkların arasında bir tek youtube kritik. video kullanımına göre çok değişir. ben de dediğine yakın bir kullanım yapıyorum, youtube'dan ayda izlediğim video 4-5 tanedir... wireless olan ortamlarda izlerim videoyu filan daha çok. 500 mb yetiyor.

Evde wireless var. İş yerinde zaten çok fazla kullanamıyorum. Kırk yılın başı cafe'ye giderimfalan. Orada belki kullanırım. Bir de arabayla çıktığım zaman GPS olarak kullanmak istiyorum.
Onun dışında işyerimde de aslında internet var wireless, ama pek çekmiyor.

Bu arada, Whatsapp'i eklemeyi unutmuşum. O da var. Aslında en yoğun da o.

whatsapp hiç sıkıntı değil, herhangi bir etkisi olmaz. gps konusunu bilmiyorum ama mantıken bayaa kota harcaması lazım.

Note 2 var bende, bundan önce de başka android telefondu ve çok kullanıyordum. Evdeyken otomatik olarak evdeki Wi-Fi'ya bağlanacak şekilde ayarlarsan ayda 1 GB internet en fazla harcarsın mobil üzerinden. Ben boş durduğumda hemen telefonu elime alıp giriyorum bi yerlere, ayda 1 GB bitiremiyorum. Zaten cihazda takip sistemi var, özel uygulamalar da var, gerekirse 500 Mb paket alırsın ve 400 Mb kullanınca uyarı ver diye ayarlarsın.

Bazı operatörlerde kota aşımı sonrası hız düşüren ama fiyatı etkilemeyen paketler de var.

Youtube'a çok dikkat, bir video sen fark etmeden 200 Mb bile götürebilir.

Whatsapp'ın bütün dünyada toplam kullanımı ancak ayda 1 Gb eder, çünkü her seferinde yaklaşık 50 byte falan veri gönderiyorsun :) Whatsapp'tan hiç korkma.

Maps'ı da sık kullanırım ve kota aşımı olmadı şimdiye kadar. harita indirirken yüzey şekilleri falan değil sadece yollar ve sokak/dükkan isimleri olan harita görünümü kullanırsan maps da bişeycik harcamaz.

1-pentax forum üyesi olduğunuza göre telefonla fotoğraf çekmezsiniz sanırım ama çekecek olursan eğer ve dropbox kullanıcısı olarak otomatik senkronizasyonu seçerseniz fotoğraf sayısı * fotoğraf boyutu kadar düşecek.

2- note 2 ile sanırım 720 p izlersiniz youtube'dan videoları bu durumda dakika başına yaklaşık 20 Mb harcamanız olası.

3- twitter, sözlük, sub-etha (except for bition) text based olduğu için çok fazla data harcamaz.

4- forum sitelerinde reklamlar eğer flash temelli ise bir miktar onlar götürür ama gömülü fotoğraflar da kotadan yer (genelde küçük olurlar ama)

5- güncel haberlerin düştüğü programlar text tabanlı ise pek bir şey yemez.

6- oyun/program güncellemeleri ise sıkıntılı biraz zira programların kimi 300 kb iken kimi 100 mb olabiliyor o değişir.

7- gmail/hotmail ise sizin eklerinize bağlı, sık sık ataçlanmış dosya alıyorsanız ve dosyalar büyük boyutlu ise onlar da yer.

8 ve en önemlisi TR'da bütün mobil operatörler hem download hem upload'u aynı kotadan veriyor.

1. Dropbox sadece wifi üzerinden senkronize yapacak şekilde ayarlı geliyor zaten, sen istersen data üzerinden de yapsın diye ayarlayabiliyorsun.

2. 720p izleme videoları data üzerinden, hatta video'nun acelesi yok akşam evde izlersin.

4. Zaten android 4.1'de flash desteği yok, adobe'nin sitesine girip flash uygulamasını kendin indiriyorsun. Bu durumda bile tarayıcılar flash'ları otomatik açmıyor, sadece sen bir sayfadaki flashları gçster dediğinde o sayfaya özel bir defalığına gösteriyor. ayarı değiştirmezsen bu durum böyle.

ya youtube aslında.. çok kullanıyorum ben youtube'u. özellikle leyla ile mecnun olsun, burhan altıntop olsun, cem yılmaz olsun.. sürekli izliyorum.
ha wireless olmayan yerlerde izlememeye çalışırım. sorun olmaz o kadar :)
1 gb internet standart diyorsunuz o zaman?
çünkü gps bana ayda 1 ancak lazım olur.

harzem haklı, dropbox sync wi-fi ile geliyor ilk ama ben her durumda sync ettirdiğim için uyarayım dedim.

gps için de offline bir app kullanıverirsin hocam.

Bendeki istatistikler (note 2)

20 günde harcama: 508 MB

Dolphin browser: 146 MB
Google Play Store: 65 MB (mobile üzerinden app indirince olmuş)
Facebook: 61 MB
Twitter: 55 MB
Maps: 34 MB
Gmail: 30 MB
Güncel haberleri otomatik göster: 30 MB
İşletim sistemi: 19 MB
Youtube: 14 MB
Chrome: 10 MB
...
Drawfree: 2 MB
Whatsapp: 2 MB (resim falan da gönderdim mobil üzerinden)
Bir sürü ıvır zıvır, uygulamalar içindeki reklamlar vs: geri kalanı.

Gördüğün gibi browser çok harcar. Twitter ve Facebook bende otomatik güncellemeye ayarlı, 15 dakikada bir güncelliyor nerede olursam olayım. Gmail zaten anında geliyor, 15 dakika değil 1 saniyede düşer telefona. Bu şekilde bir pozisyonda ayda 750 MB harcıyorum demektir.

Ben kendi tarayıcısını kullanıyorum ya. Şu anda HTC Incredible S var. Onu satııp Note 2 almayı planlıyorum. Tarayıcılarla pek işim yok açıkçası. Kendi orjinal haliyle :)
Bu arada Note 2 kullananlara sormak istiyorum; flash işi nasıl oluyor? Sıkıntı yaratıyor mu?

youtube'u çıkar 1gb yeter.

abi kendi tarayıcısı ya da ne bileyim chrome mobile arasında fark yok ki. sadece opera mini gibi bir iki tarayıcı sıkıştırma uyguluyor o kadar.

oldschool değil ama rammstein - live aus berlin

anathema - live in krakow

Dark Tranquillity - Live in Milan

big four da iyiydi.

opeth - lamentations

red hot chili peppers - live at slane castle akar. seyirci aksiyonu yok ama, performans on numara.

in flames - live at sticky fingers süperdir.

ayrıca aynı grubun, used and abused diye de dvd'leri var.

metallica - S&M ve niceleri

hacı satılıyo da 200 300 lira onlar. evdekini bulmayı tercih ederdim.

benim tabletin kalemi de geçen sene çalınan çantanın içinde gitmişti... harbiden bayaa sıkıntılı bi durum, türkiye'de bulamamıştım.

www.coolgraphicstuff.com

bu sitede vardır aradığın muhtemelen. türkiye'ye shipping yapıyorlar mı bilmiyorum, ben amerika'daki bir arkadaşıma yollatıp sonra kendisinden teslim almıştım.

ebay'de bulursun muhtemelen.

turistik açıdan çok bir beklentin olmasın, yaşamak için harika bir şehir olsa da kısa süreli gezi için pek bir şey vaadetmiyor.

-zeil var, alışveriş cenneti gibi bir yer, bin bir türlü mağaza. hemen yakınında römerplatz, şirin bir meydan. meydanın hemen yanındaki modern sanat müzesi iyidir. yanındaki kilise de görmeye değer.

-meydanın yanından main nehrine çıkıp çimlerde yayıla yayıla biranı içebilirsin. nehri gezdiren tekne gezileri var, 6-7 euro olması lazım, onlara takılmak iyi bir alternatif.

-gece için, karşı tarafta alt sachsenhausen'de irili ufaklı bir sürü pub var. konstablerwache-zeil tarafında daha klas clublar var. bockenheim bölgesi de publarla dolu, üniversiteye yakın olduğu için çok öğrenci olur.

-merkezde euro heykeli, merkez bankası filan görülebilir.

-vaktin varsa 1 saatlik mesafede marburg, heidelberg gibi gayet şirin yerleri görmeni tavsiye ederim.

-aklıma başka bir şey gelirse yazarım, derse yetişicem şimdi :P

@rotario çok teşekkür ederim. sadece 1 günüm olacak gezmek için. o yüzden en önemli noktaları gezmek istiyorum.

daha onceki duyurularda hep gidiliyor dendi. aratirsaniz bulursunuz.

ben de soruşturmuştum zamanında

www.eksiduyuru.com

daha önce pasaportunuza schengen vizesi basılmış olması gerekiyor. daha önce şengen aldıysanız yeni bir vize istemiyorlar.

geçen ay Mytilini'deki limana vardığımızda ' vize başvurusu' pankartı tutan birisi vardı. cosmicstring'in de dediği gibi jale tur'u arayın, feribot onların. ortalıkta çok çelişkili bilgiler var, onlardan kesin cevabı alırsınız.

şahsi fikrim: işlemler, yolculuk, giriş sırası derken oraya varış öğleni bulabiliyor. o nedenle; kalabalıksanız 40 euro civarı araba kiralayarak gezebilirsiniz ya da Jale tur'un günübirlik turuyla gidin. Limanın olduğu Mytilini pek cazip sayılmaz, balıkçı köyleri, kasabalarını görmeden pek olmaz sanki.

kendinize ya da hediye olarak üzeri fıstık reçelli sakız reçeli almanızı öneririm.
uzo alacaksanız da 'aphrodite' marka en iyisi.

teşekkürler cevap için. jale tur'a sordum. yeşil pasaport yoksa vizesiz gidilmiyormuş.

win 7 den 8 e upgrade olmayacakmış, o yüzden çöp olur

niye çöp olsun abi... ne için kullanacaksın telefonu? lumia'lar filan mesela, taş gibi nete de girer, app'leri de çalıştırır, müziğini de dinlersin, her şeyini de yaparsın. hem de çok ucuzladı. telefonu ne için alacaksın, önemli olan o...

şarjı android gibi hemen bitmesin istiyorum. eposta, twitter, facebook, whatsapp kullanırım. müzik dinlemem telefonda. oyun da oynamam. bunlar için yeterlidir sanırım?

yeterli, fazla bile. pişman olmazsın merak etme.

alinmaz. 2 ay sonra 8 gelicek. 8 alirsin. olmadi bunlar ucuzlar yine karli olursun.