ekşi sözlük yazarları sözlük içinden mesaj atabildiğinden daha kolay iletişim sağlıyorlar bunun dışında bir fark olduğunu sanmıyorum. bi de malazgirtle ne alakası var anlayamadım.

bir internet kullanıcısı olarak ben hiç böyle bir ayrım hissetmedim şu güne kadar. vakti zamanında bir arkadaşım kayıplara karışmıştı ben de buraya ilan vermiştim. sonra bir baktım (ben herhangi bir talepte bulunmamama rağmen) duyuru sabitlenmiş ve günlerce (hatırlamıyorum ne kadar) öyle kalmıştı.

önemliyse duyuru'nun içinde rica edebilirsin üste taşınmasını, mesajlaşma fasilitesi düşünülebilir ilerde

sözlük yazarları mesaj atarak duyurunun sabitlenmesini isteyebiliyorlar. maalesef sizin böyle bir olanağınız yok.(bu konuda birkaç fikrim var compumaster'a söyleyeceğim görünce) mail adresine atmışsınızdır ama compumaster orayı ne kadar sıklıkla kontrol ediyor bilemiyorum. bir duyurunun önemli olması için gereken nitelik de sadece kullanıcının duyurusunu pek önemli olarak görmesi. tabii bunu abuse etmemesi de önemli.(size abuse ediyorsunuz falan demiyorum yanlış anlamayın.)

ayrıca compumaster'ın modere edenlere ve ekşi duyuru'da da özellikle belirttiği gibi burada özgürlük esas. bir duyurunun önemli olarak yukarıda kalma süresi belli değil. yani 1 hafta dursun sileriz gibi bir şey yok. moderasyonun değerlendirmesine göre bir süre sonra indiriliyor aşağıya. sadece "acil" kan aranıyor duyurularına binaen 5 gün sonra indirilir diye bir kural var o kadar.

Ben böyle bir ayrım görmedim, ilanı sabitlenen internet kullanıcıları da oldu, oluyor. İletişim problemlerinden kaynaklıdır diye düşünüyorum, bu kadar büyütülmesine gerek yok.

iletisimle ilgili oldugu konusuna tamamen katiliyorum. duyuru'daki yazarlarla okurlari birbirinden ayiran tek sey yazarlarin sozluk uzerinden de iletisim kurabilmesi. mailinize cevap gelmedigi icin siz zaten kararinizi 2 okuldan birinin digerine gore daha onemli oldugu seklinde vermissiniz. tanidigim ve bildigim kadariyla neyse ki eksi duyuru moderasyonunda sizin yaptiginizi yapanlar yok. tarziniz hic hos degil. bu konuda elestiri hakkiniz olabilir sonuna kadar ama onyargiyla dolu bu mesajinizdan ziyade buraya ' mail attim gormediniz belki de, durumum sudur vs vs' seklinde yazmaniz daha uygun olurdu. size neyi nasil yapmaniz gerektigini ogretmek degil amacim, sadece kizgin ve hak edilmeyen suclamarla dolu mesajinizdan duydugum rahatsizligi dile getirmek. her hangi bir soruya ( yazar ya da okur kimin yazdiginin bir onemi yok dememe gerek yok sanirim ama olsun ekleyeyim, dursun parantez icinde) cevap verirken karsimizdaki insandan bir beklentimiz yok, haa cevabin begenilirse kutunun yanina tik kazaniyorsun ( bunun da onemi yok). yardim almak, yardim vermek burdaki toplasma amacimiz ve de karsiliksiz. demem su ki; kizginligiza lutfen bizleri ya da moderasyonu alet etmeyiniz. varsa elestiriniz buyrun yapin ama bunun icin once lutfen onyargilarinizdan kurtulunuz.
iyi aksamlar

valla tartışmaya geç kalmışım ama yinede söylemek istiyorum geçen arabamız çalınmıştı buraya duyuru vermıştım hemen önemli'ye almışlardı tekrar teşekkürler moderetörlere ie'yi kapatırlarsa o zaman daha güzel olur işte !!

ben buna katılmıyorum bence herkez eşit fakat bazen yazdığım duyurular durup dururken uçuyor tekrar yazıyorum gene uçuyor yahu önemli diyorum tekrar yazıyorum gene uçuyor.nasıl oluyor neden oluyor biri bana kıl mı oluyor bilmiyorum.
yahu adam sileceğine editlese mesajını sildim bak böle böle dese eywallah ama ne yaptığımı bile bilmiyorum.canımı sıkıyo bol bol béla okuyorum.

@omer460

(git: 6274) şurdakilerden biriyle ters düşüyordur duyurun.

400 ytl den düşük diyorsanız siz oda kiralamak için bakının, 1+1 lere hiç bakmayın çünkü fiyatları 700 den aşağı değil maalesef, hele ki istediğiniz muhitte..

merkezi noktalarda 1.000 ytl'ye şanslıysanız belki uzun uğraşlar sonucu bir ev bulabilirsiniz ama 400 e bulmanız im-kan-sız. 800 de merkezi yerlerin uzağında bir yerler bulabilirsiniz. Netten ev ilanlarına bakarak sağlıklı bir fikir edinebilirsiniz. 2 ay için eşya vs ile uğraşmakta anlamsız . En iyisi eşyalı bir oda kiralamanız. onları 500 - 800 aralığında bulmak mümkün. 400 e de var. kolay gelsin.

öncelikle ortalıkta kemirilecek bir şey bırakmamaya çalışın, girmemesini istediğiniz yerleri kapalı tutun, kemirmemesini istediğiniz şelere acı biber sürün. Ama hayvan tüm bunları yalnız kalmaktan sıkıldığı için yapıyor olabilir, yalnız bırakmayın. Bu dönem köpeğin öğrenme/oynama dönemi merak ettiği şeyleri ısırıp koklayarak dener eğer sizin yanınızdayken bir şeyleri kemirirken yakalarsanız yüksek sesle kızın, kızarken hep aynı kelimeleri kullanmaya özen gösterin HAYIR gibi. asla dövmeyin faydası olmayacağıgibi pısırık karaktersiz bir köpeğiniz olur. Zor zamanlar,Kolay gelsin. benim köpeğim notebook adaptörünü resmen yedi,hoparlör kablolarını kopardı falan,zamanla geçiyor ama üzerine eğilmezseniz tekrar eder.

kardesimin terrieri vardi, bir yil kadar ikisi bende kaldilar. siz yine sanslisiniz, birakin esya parcalamayi, bizimki kesinlikle evde yalniz kalamiyordu. bir gun birakmak zorunda kaldik, aksama kadar kesintisiz havlayip aglamis. kiz kardesim delicesine simarmisti onu, kucagindan indirmez, kopek ne isterse o olurdu vs.. kucuk ya da orta irk kopeklerde bu sorun daha cok oluyorum sanirim. galiba zen spider bahsetmisti. yalniz kalmaya alistirmak icin evden uzak kaldiginiz sureyi misal 10 dakkayla baslayip, zamanla uzatarak yalnizliga alistirabiliyormussunuz. muhtemelen size kizdigi icin normal kemirme, parcalama olayini biraz abartmis, sizi cezalandirmaya calistigini dusunuyorum. en temel cozum yalniz kalmaya alistirmak gibi gozukuyor.

11 aylık bir köpeğin diş değişimi de olmuştur, sosyalizasyon periyodu da bitmiştir. yani bu saatten sonra, karakteri oturan bir köpek ile başbaşasınız. öncelikle bu konunun önemini kavramalısınız, şu anda köpeğin istediklerini yapıp, kendi hayatınızı kısıtlar iseniz ( oda kapısı kapatmak, eşya kaldırmak, yatağa çıkmak, protesto için işemek vs) , bu kısıtlamalarınız artarak devam edecek ve eviniz köpeğinizin egemenliği altına girecektir.

ne yapılabilir? burada iki yöntem uygulanabilir;

zıt koşullandırma : mesela köpeğiniz sizin istemediğiniz bir şeyi kemirdiği an, suç üstü yaparak bir korkutabilirsiniz. balon patlatmak veya refleks tetikleyici bir ses olabilir. köpek davranış ile korkuyu bağdaştıracağı için kemirme olayını azaltacaktır, bu kısımda duyu tetikleyen (acı sos, sıcak demir, iğne vs) bir şey olduğu zaman, köpek sadece o eşya ile acıyı bağdaştıracaktır.

standart ceza : köpeğinizin mutlaka ceza eşiği vardır, bu sert bir bağırış olabilir, boğma tasma ile uyarım olabilir veya dayak olabilir. mutlaka ama mutlaka köpeğinizin bir eşiği vardır. gene suçüstü halde yakalarsanız, direk cezaya girişebilirsiniz, ancak burada cezanın sürekliliği esastır. köpek olumsuz davranışlarını söndürdüğü zaman, ceza eşiğini düşürmelisiniz.

ancak bunlar köpek açısından yapılabilecek şeyler. bence ana sorun sizde. mesela siz köpeğinizi ne kadar çalıştırıyorsunuz? neticede köpek enerjini bu yolla atıyor, mesela bir teriyer olarak ne kadar burnunu kullanacağı çalışmalar yapıyor, günde ne kadar geziyor? bir şeyleri takip ediyor mu? mesela duyularını zorladınız mı, birden fazla uyaran ile karşılaştırıp enerji harcamasına izin verdiniz mi? bunların hepsi faktördür. rutin gezdirme ve tuvalet ihtiyacı için dışarı çıkartma köpek için yeterli değildir, köpeği yormaz.

köpek düzenli eğitim ve tekrar ile adam olur ve sahip ilişkisini pekiştirir, zaten otoritenizi hissettiği zaman da dizinizin dibinden ayrılmaz.

kolay gelsin şimdiden, gelişmelerden haberdar ederseniz sevinirim.

@ galahad

öncelikle cevabınız ve zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim.

bir şeyleri kemirdiği gördüğüm zaman ceza veriyorum ama en büyük sıkıntı onun enerjisini atmaya yardımcı olmak konusunda. çok hareketli ve sürekli oyun isteyen bir köpek ancak ben çalıştığım için sabahları ve akşamları yarım saatlik tuvalet gezintisi dışında dışarıda zaman geçiremiyoruz. eve zaten çok yorgun geldiğim için akşamları da 1 saatlik oyundan fazlasına enerjim kalmıyor.

bir de eve döndüğüm zaman parçaladığı eşyaları gösterip koklatıp, ceza veriyordum ancak nette okudğum kadarı ile bunun bir faydasının olmadığını öğrendim. anlık hafızlaları olduğu için bunu anlamıyorlarmış ve bir süre sonra geldiğimde kaçması eve gelişimle ona ceza vereciğimi sanmasıymış. açıkçası bunun doğru olduğuna inanıyorum çünkü bir şeyleri parçalamadığında bile geldiğimde ceza alacağını sanarak , pısarak yanıma geliyor.

sanırım en büyük sorun yeterli otoriteyi bir türlü kuramamış olmam. fazla zaman geçiremediğimiz için beraber olduğumuz zamanlarda da sürekli ona kızmak, eğitmek için küsmek içimi kaldırmıyor. Çok sevdiğim için bu duruma üzülüyorum ve çaresiz hiisediyorum kendimi.

zaman ayırıp ayırmamak bir yere kadar önemlidir, misal ben sabah 6 da evden çıkıp akşam 8 de eve giren birisiyim. köpeğim ile bütün gün babam ilgilenir, 3 sefer çıkartır, ona peynirli kanepeler hazırlar, sofradan yemek verir, tarar, sever vs. ama ikimiz birden eş zamanlı çağırdığımız zaman bana gelir, zaten gelmek durumunda, çünkü ben köpeğime köpekmiş gibi davranıyorum.

bunu zaten çözdüğünüz an, köpek buyruğunuz altına girer, neticede köpeklerin evcilleşme sürecine bakarsanız , insan köpeği evcilleştirmemiştir. köpek evcilleşmek için insanın buyruğuna altına girmiştir.buradaki bu küçük nüansı yakaladığınız an pek çok şey olacaktır.

ben açıkçası günde 30 dakikamı ayırıyorum köpeğime. iz sürdürüyorum, koku koklatıyorum, gerekirse sokak köpekleri ile oynatıyorum, onlar tarafından hırpalanmasına ses çıkartmıyorum vs. çünkü köpeğim o aman köpek olduğunu anlıyor. ödül alırken mutlu oluyor, çünkü hak ettiğini biliyor, ceza alırsa da boynunu büküyor, çünkü bir sebebi olduğunu biliyor.

köpeğin anlık zekası olduğu bir şehir efsanesidir, köpeğe ceza verileceği zaman verilir. köpek kabahatinin farkındaysa bunu zaten anlar. köpeğin zekası anlık ise, neden protesto için sahibi evden gittiği zaman yatağına işiyor?

burada bir şeyi çok iyi oturtmanız lazım. ceza nedir? ödül nedir? bunların sürekliliğini ve standartını sağlamak zorundasınız. zaten sonrası çorap söküğü gibi gelir.

köpekler her ne cins olursa olsun.yanlız kalıp sıkıldıkları zaman.kemirmekten başlarlar ortalık yere tuvaletini yapmaya kadar giderler.
yanlız bırakmamak kesin çözüm zira bunu size kızdıkları için yapıyolar.

not: çok ender zamanlarda kendi köpeğimizi evde 12 saat yanlız bırakabiliyorduk.ve hiçbişey yapmıyodu.bunun sebebi sanırım annemin onunla konuşmasıydı.bak paco ben gidiyorum sen gelmiyorsun akşama görüşürüz gibi.hayvan anlıyodu bunu abi.

www.petarkadas.com

hazır tartışılmışı var.

sagol link icin ama tam olarak bir merciden haberdar degil sanirim kimse, tam bekledigim cevaplar yaziyor, yok vicdanin el verir mi, yok ne bicim adamsin sen..vicdanim cok muthis el veriyor valla uyutulsun bu kopek. tam bir merci yok sanirim bu tur sikayetler icin, belediyeyi deneyeyim ben de.

ben öyle bişey oldu mu(parkta tasmasız dolaşanköpek ) direk 155 i arıyorum, gelip hemen ilgileniyorlar sagolsunlar.

bide o köpegi beslemenin yasak oldugunu da anlatırsın polise

ben de sana katılıyorum o köpekler birer canavar ve insan elinde evde beslenmeleri beyinsizlik, kesinlikle polisi aramalısın diye düşünüyorum.
birinin bir yerini parçalamadan, birilerini öldürmeden..

şöyle de bir şey var bildiğim, eğer belediyeye kayıtlı değilse o köpek (hani şu verdikleri bi numaralı künye var ya, ondan yoksa) şikayetiniz halinde köpeği alır götürürler bile.

pitbull neden beslenir anlamıyorum. 2 fakir çocuğun karnını doyursan, yüzünü güldürsen olmaz mı? apartmanında oturan velede avukattan ihtarname çek... sonra öteki beyinsiz arkadaşıyla ikisini bana gönder beraber karamürsel çocuk esirgeme yurduna gidelim. görsünsen anyayı konyayı. köpek besleyince medeni olunuyor ya...

155 gereken ilgi ve alakayı gösteriyor kendilerine... arayın arattırın...

konuyla ilgili bir yazı yazmıştım, 'fatih çekirge' başlığında, orada olayın genel olarak fırıldaklarından bahsettim, ama eğer çok isnerise daha detaylı anlatabilirim.

öncelikle çok uzun süredir köpeklerin içindeyim. zaten kendim de bir köpek sahibiyim, bunun yanında türkiye' de köpek camiası için elimden geleni yapıyorum, bir zamanlarda gerek köpek eğitimi ve psikolojisi, gerekse köpeklerin sosyal hayatta takılmaları ve bunları sağlayan kurallar - kanunlar hakkında baya araştırmam oldu.

şimdi şurada okuduğum bir kaç yazı, arkadaşların cehaletinden veya araştırma güdülerinin eksikliğinden olsa gerek, sizi yanlış yönlendirmekte. pitbull beslemek yasak değildir. yani elinde bir pitbull olan kişinin elinden köpeği aldırtabilmeniz için, köpeğin aktif saldırı yapması veya kanuni olarak bir suça karışması gerekli. mesela o köpek kullanılarak banka soydurulur, birisi ısırtılır, veya birisi o köpek vasıtasıyla tehdit edilirse, o köpek sahibin elinden alınır. bu sadece pitbull için değil, bütün ırk köpekler için geçerlidir. yani komşunun kanişini bile tehdit olarak görürseniz, işleyecek prosedür aynıdır.

öncelikli olarak köpeği ne için şikayet edeceksiniz? gürültü çıkarttığı için? saldırgan olduğu için? sahibinin gerekli önlemi almayarak çevre sağlığını tehdit ettiği için? yani burada sizin her şikayetinize bir argümanla karşılık verilecek, mesela benim köpeğim havladığı için şikayet edilse, ben mühürlü bir desibel ölçer ile, köpeğimden şikayetçi olan kat malikinin evinden 90 desibel sesi ölçtürürüm, duyulmaz ise, şikayet düşer, veya saldırgan olduğu için şikayet edilse, önlerine eğitim sertifikasını koyup, bilirkişi isterim. sizin burada tek vurucu noktanız, köpek ile değil, sahip ile ilgili olmalı.

ne yapılabilir? öncelikle il çevre ve orman müdürlüğünü arıyorsunuz, tutanak tutulacak ise onlar vasıtasıyla zabıta tutar, konu adli olay olmadığı için polisi ilgilendirmez, bu konunun muhattabı öncelikli olarak zabıta ve belediye veterineridir. polisin girişi ancak bu birimlerin yetersizliği halinde olur. mesela siz köyde olan kangalı jandarmaya şikayet eden birisini gördünüz mü?

müdürlüğü aramadan önce, apartman dairesinde yaşıyor iseniz, apartman yönetim planında köpek beslemek ile ilgili madde olup olmadığını araştırın, eğer köpek beslemek yasaksa, zabıta tutanağı sonucu açılacak dava ile kişiyi apartmandan tahliye bile ettirebilirsiniz. aksi durumda hiç bir şey yapamazsınız.

sizin şu anda yapacağınız şikayet şu maddeleri içermelidir :
2. kısım, Madde 5- Bir hayvanı, bakımının gerektirdiği yaygın eğitim programına katılarak sahiplenen veya ona bakan kişi, hayvanı barındırmak, hayvanın türüne ve üreme yöntemine uygun olan etolojik ihtiyaçlarını temin etmek, sağlığına dikkat etmek, insan, hayvan ve çevre sağlığı açısından gerekli tüm önlemleri almakla yükümlüdür. Hayvan sahipleri, sahip oldukları hayvanlardan kaynaklanan çevre kirliliğini ve insanlara verilebilecek zarar ve rahatsızlıkları önleyici tedbirleri almakla yükümlü olup; zamanında ve yeterli seviyede tedbir alınmamasından kaynaklanan zararları tazmin etmek zorundadırlar.

bunun dışında hiç bir şekilde şikayet edemezsiniz, nedeni'fatih çekirge' başlığında.

oncelikle arka bahcenizde oynayan yavru bir kopekten uzak durmaniz ya da ornek vereyim kopek yaniniza yaklastiginda ondan uzaklasmaniz o kopegi sosyallesmekten uzaklastirir. ama bi dakka, turkiye'nin en iyi belki de tek kopek psikologu tamer dodurka'nin bu konuya tam isabet eden bir yazisini eklyeyim . bir hayvansever olarak benim ifadelerimden ziyade,konusunda uzman birisinin goruslerine su soru basligi altinda ihtiyac oldugunu gordum. uzun oldugu icin okumak istemeyen olursa diye ilk paragrafta tarihsel gecmisinden bahsediyor, ikinci paragraftan baslayabilirsiniz. su satirlari yazmama neden olan sey kopeklerin tasmasiz dolastirabilmesini savunmak degil, medyanin bayildigi pitbull ya da rottweiler vahseti haberlerinin etkisi altinda kalmis ve yanlis bilgilendirilip, yonlendirilmis olmanizdir. ve buyrun:
www.fatihbelediyesiyedikulehayvanbarinagi.com

pitbull besleyen kişiler, çok çok özel zevkleri olmadıkları sürece bilerek şiddet göstersin diye pitbull besleyerek diğer köpeklerin üzerine salmaya çalışıyorlar. bu sebeple bence acilen zabıta ekiplerine şikayet edin. onların yapamazsa polis zaten el koyar.

pit bull sözcüğüne takılmayın derim ben.pitbula gelene kadar bir labrador,bir golden hatta bir kaniş bile sebepsiz yere saldırabilir yada türler içinde aşırı psikopatlık besleyen hayvanlar olabilir.ayrıca köpeklere tasma takıldığında daha saldırgan bia hale geliyolar :)
eğer tasmalıyken size saldırırsa muhtamelen sahibi bile korkup kaçacaktır :)
ayrıca köpeği elinden alsalar ne yapacaklar?yakındaki bir hayvan barınağına bırakacaklar ve sahibide oradan alıcak.
biri benim köpeğime el koydursa durup dururken köpeği bırak ben ısırırdım o adamı :)

O elemana son kez git, "- Bu köpeği burada bırakma, ölür burada, zehirliyor psikopat apartman sahipleri..." de.

Su hayatta hic bir sey insan hayatindan daha kiymetli degil. Sen iki kopek besleyceksin diye ben colugumu cocugumu tehlikeye atamam. Pittbull yasak degil diyenler asagadaki linke tiklamasin. Zira cok uzulecek puppyler

www.tbmm.gov.tr

sevgili Os,
Alpay'in 1964'te baslayan diskografisi iceriginde ' saklidir' diye bir eser goremedim. En olabilir gibisi 1997 muhabbet kuslari track 11 ' sakladim seni kendimden' Eserin isminden emin misin diyerek sozlerimi bitirir ve saklandigi yerden cikarma hususndaki cabalariniza sonsuz destek vererek kendisini sobeleyebilecegimizi belirterekten satirlarima son vermek isterim.
isik ve sevgiyle kal :P pardon bu ilhan irem'di :s ay kis yu

albumlerinin birinde sakli ama bulamadim henuz.. azim devam ediyor ama..

Efsane değildir, evet gerçekten işe yarar. İçindeki etken bileşik(biliyordum unuttum), mevcut oksitlenmiş bölgeyi temizler. Hatta tam olarak tepkime formülleri de vardı diye hatırlıyorum ama vasat bir mühendis adayı olarak elimden bu kadarı geliyor;)
Bu arada oksitlenmeyi temizleyen sigara izmariti değil, kül onu belirteyim. Yani odun külü gibi benzer küller de etkili olacaktır. Daha doğrusu dediğim, hani adını unuttuğum, kimyasalı içermesi önemlidir. Keramet izmaritte değil...

www.newton.dep.anl.gov

iTunes varsa, Food Science adli podcasti bul iTunes store'dan, "fun with shining silver" bolumunu indir. Izle. Guzel guzel anlatiyor (tabi Ingilizce).

pek kimyasal bir etki sayılmaz, külün aşındırıcı etkisi gümüşün üzerinden oluşan oksitlenmiş mat tabakayı koparır, alır. sadece sigara külü de değildir diş macunu da işe yarar. ayrıca bu külleri çaydanlık içinde oluşan tortuyu temizlemek içinde kullanabilirsiniz.

@s man chen
"pek kimyasal bir etki sayılmaz" diye bir şey yok, kesinlikle kimyasal. Vasatız dedikse o kadar da değil, derste anlatılıyor sonuçta, ben kimsayalın adını hatırlayamadım yalnızca. Yoksa her aşındırıcı işe yarardı... Ki "aşındırıcı" demek de tek başına tam karşılık vermez. Zira kimyasal aşındırıcılar da var, fiziksel aşındırıcılar da.

eskiden de sabun yokken çamaşırların külle yıkandığını duymuştum. ama sadece kulaktan duyma birşey bu, aslı var mı bilmiyorum. kimyasal bir etkisi olacağını düşünmüyorum, kül ovalamadıkça gümüşü parlatmaz, sanırım uygulanan silme işleminde hikmet aramak lazım. fikir işte

@dreamkeeper
Hocam ovalamak burada katalizör etki yapıyor, bazı kimyasallar tepkimeye yatkın olmaz ya da hız çok düşüktür farkedilmez. Ancak katalizör etki ile bu iş hızlandırılabilir, bunun illa kimyasal olması da gerekmez.
Misal sabunun elimizdeki yağı/kiri tutup su ile akması da kimyasal bir olaydır, ancak sabunu köpürtüp elinizi hafif de olsa ovmazsanız eldeki yağ/kir gitmez.
İsterseniz sabunun formülünü verip, yağ/su ilişkisini de yazarım. Gece gece beni uğraştırmaksa niyetiniz;)

siz sayın sözlük insanları arasında geçen "yok kimyasal tepkimedi, yok değildir" tartışması bana istediğim yanıtı verdi.

bu zor görevde size güvenebileceğimi biliyordum, amerikan halkı size minnettar.

eski sabunların yapımında yağ ve odun külü kullanılıyormuş. bununla ilgisi olabilir. bakın vikipedi ne diyor?

"Historically, the alkalis used were sodium hydroxide, potassium hydroxide, and sodium carbonate leeched from hardwood ashes."

en.wikipedia.org

demek ki kimyasal bi olay.

kul mevzusu acilmisken, annemler genclik donemlerine kadar camasir yikamakta kullaniyorlarmis.bir gun merak ettim ve yapti. kovaya bir miktar odun kulu koyup( komur olmazmis)ustune su ekliyorsun. bir sure bekledikten sonra kul zaten dibe cokuyor, kovadaki su deterjanli gibi, kaygan ve beyazimsi sulu raki halini aliyor. yikama islemi icinse bu suyu suzuyorsun cunku kova dibindeki artik kuller camasirda leke yapabilir ve camasirlar da bu suyla yikanip tertemiz oluyor..

koala geldim aklima

malesef değil. benim de ilk aklıma gelen koala olmuştu:)

the coral ?

the coral da değil. bu grubun yaptığı müzik daha bir ağırdı, daha bir depresifti, ne bileyim, daha başka bir şeydi.

en.wikipedia.org

belki bir faydası olur

ben de sallayıp şunu buldum: calla?
www.callamusic.com
olmadı, anca akıl edip baktım, amerikalıymış bunlar.

the cooler
trt 'de ingiliz aksanlı spikerler koğula şeklinde okumuş olabilir.

kim 1 milyon ister başlığındaki son entry'lerde yazdığına göre yarışmacı 250bin'lik soruyu bilemeyip yarışmadan çekilmiş ve 125bin yetele ile evine dönmüş.

kim 500 milyar ister basligina bakmistim da goremediydim. 1 trilyon veriyolar ha :s Tesekkur ederim sofistike.
bu vesileyle sevgili arkadasim lykos'un ve de arkadasim oldugunu inkar eden egotm'nin katilimci olmalari hususunda gaz vermek firsatini degerlendirmek isterim.

250.000 ytl.'lik soru olarak kendisine "verdi, hangisini daha önce bestelemiştir? a) otello, b) il trovatore c) rigoletto d) la traviata" şeklinde bir soru soruldu. düşündü, mantık yürüttü, bilemedi. soru değiştirme hakkını kullandı. (la traviata diye tahminde bulundu, doğru cevap rigoletto çıktı, soruyu değiştirdiğine sevindi) ikinci soru olarak kendisine "silvikültör'lerin uğraş alanı nedir? a) ağaçlar b) toprak c) bahçe bitkileri d) hayvancılık" diye bir soru soruldu. bu soruya cevap vermedi ve 125.000 ytl.'sini aldı.

@kibritsuyu: sorulari da merak ediyordum, cok sagol. silvukultor e bakayim bi, onu da merak ettim, cevabi da b) toprak diye salladim. :P

cevabı ağaçmış o sorunun, bahçe bitkileri demeyi düşünüyordu.

hayatımda gördüğüm en şanslı yarışmacıydı kendisi.125000ytl kazandığı soru bile çok zor sayılmazdı.onu da hocasına sordu zaten.

forum gibi olacak ama, bence gayet başarılı bir yarışmacıydı. ödülü de hakederek kazandı.

son sordukları soru da yarışmada gördüğüm en zor soruydu. google'da bile sadece 5 tane sonuç çıktı yani düşünün...

genel olarak böcekler için evde karınlarını doyuracağı ortam olursa yaşıyorlar ve çoğalıyorlar. öldürmekten ziyade onların beslenmesini engellemek lazım. öyle ya boş duvarlardan, tahta dolaplardan oluşan mutfakta hangi canlı yaşar. ne zamanki yiyecek girer, böcekler de girer o zaman

özellikle mutfakta kırıntı ve çöp, bakliyat artıkları asla bırakmamak ve temizlemek lazım

özet olarak kaynak evindeki artık gıdalar

bazı bitki türleri örümcek üretiyorlar resmen. (gerçi öğrenci evi, bitki mitki ne arar diyecem..) eğer yeni bi bitki, saksı maksı geldiyse eve son zamanlarda o yüzden olabilir.

Bir de devekuşu yumurtası kaçırıyormuş örümcekleri.

örümcek adamın çizgi filminde akrebin örümceklerin ölümcül düşmanları olduğu anlatılıyordu. hatta bu yüzden akrep adam gibisinden bir düşman yaratmışlardı örümcek adamı ele geçirmek için. evde akrep beslemek çözüm olabilir yani. ha sonra akrep adam "beni ne hale getirdiniz lanet olasıcalar" diyerek kendisini yaratanlara saldırıyordu, beslediğiniz akrebin size saldırma ihtimali de varmış yani.

ben evi temizlemeyi kırıntıları süpürmeyi deneyeyim.akrep adamla pek anlaşamayabilirim,uyumsuzumdur biraz.

orumcekler etobur degil midir? yani benim evdekiler sinekle besleniyorlar. ozellikle mutfagi bazen istila edebilen uvez tadindaki kucuk sinekler en leziz ogunleri. temizlik anlaminda sinek populasyonunu yok etmeyi de ihmal etmeyiniz.

karınca duası var..örümcekler de eklemli falanya belki faidesi olur..

1. Havalimani vergisi ve hizmet bedeli ucak bileti alirken de verilir. Tur degil de kendiniz bilet alsaniz da veriyorsunuz yani. ALinmasinin sebebi sizin havalimanindan bir hizmet aliyor olmaniz ve bunun bedava olmamasi. Ucak biletinin fiyatina dahil olabilir ama limandan limana degisebilecegi ve ucak biletinin fiyatini yuksek gosterebilecegi icin ayri olaraktan soyleniyor.

2. Schengen'i giris yapacaginiz ulkeden almak en iyisi. Baska yerden alanlarin cok sorunla karsilastigini duydum.

1) wpi de yazmış, bileti ne şekil alırsanız alın ödüyorsunuz o vergiyi.firmaya göre değil havaalanına ödeniyor.ama bilet ücretinden kısmak için dediğiniz şekil çalışan firmalar da var, örnek germanwings.

atatürk yerine sabiha gökçene uçuyor, uçuşlar da gece saatlerinde.bunlar da vergiyi düşürüyor tabi.23 euro idi bildiğim kadarıyla sabiha gökçenin vergisi.germanwings.com'dan girip bakabilirsin şehir seçtikten sonra neresi ne kadar vergi alıyor diye.

2) o dediğiniz daha önce de sorulmuştu sanırım bir kaç kez.genel kanı öyle bir hakkınızın olduğu (ya da olabileceği diyeyim) fekat uygulamada sorun çıkacağı idi.şahsen ben de öyle düşünüyorum, uçakla gideceğiniz ülkeye indikten sonra yapacakları şey belki bir kaç saat sizi oyalamak olur en fazla.ama gümrükte türkiyeden çıkarken sorun yaşamanız çook daha yüksek bi ihtimal.

ilk soruya yeterli cevap gelmiş herhalde.
ikincisi için muamelenin ülkeden ülkeye değiştiğini duymuştum.
schengen schengen'dir aslında. yani kağıt üstünde sırf "siz buradan almışsınız ama şuraya girmeye çalışıyorsunuz" diye girişinizi engelleyemezler. ama tabii sınır polisi bu, neden göstermek zorunda değil.
mesela almanlar gıcık oluyormuş, bir sürü soru soruyorlarmış "neden başka ülkeden aldın da almanya'ya giriş yapıyorsun? falan diye.

2. Schengen'e ait olsalar bile bazi ulkeler ilk giris kendi sinir kapisindan yapilacaksa vizenin kendi konsoloslugundan alinmasini isteyebiliyor. Bunu gideceginiz ulkenin vizeyle ilgili aciklamalarinda bulmak mumkun ya da vize islemi yapan bir acentaya da sorabilirsiniz belki yardimci olurlar.

özelden yazdım ama gene yazayım yanlış bir bilgi var ortada.
2. sorunun cevabı şu: schengen vizesi türlü türlüdür, her schengen her ülkeye giriş için geçerli değildir, mesela tursit vizesi aldınız şengen üyesi ülkeye ve o ülkeden başkasına gidemezsiniz eğer belirip ona göre almadıysanız, ve çoğu tek girişliktir ve kısa sürelidir. ikiincisi oturum izni olan schengen ve bununla bütün ülkelere girme hakkınız var hatta isviçre gibi şengen üyesi olmayan ama belli anlaşmalarla böyle güzellik yaparlar eskiden çek slovakya slovanya da bunu yapardı dahalede yapıyorlardır schengen e geçmedilese.
yani scengen bile olsa özelliği önemlidir, deneme yanılma yolu ise sınırdan dönmeyle sonuçlanır, tecrübeyle sabittir (çek sınırında turist vizesi olan arkadaşı almadılar içeri gibi).

Uçuş dersleri,Düşünce ve Yüz Mıh'ı gözüme kestirdim ben ama bakalım :)
Fiyatlar da uygun,bence fırsatını bulan kaçırmasın festivali.

www.iksv.org

Broşürü okuyup ön izlenim edinmek en iyisi bence. Genel bir eğilim olsa da beğeni, beklenti kişiye göre değişebiliyor. Misal şahsın normalde sinemada izleyemeyeceği türlere ağırlık veriyor, belgesel ya da hint filmleri gibi.

"Dünya Festivallerinden", "Genç Ustalar", "Mayınlı Bölge" ve "Canlandırma Sineması" kuşaklarının her birinden en az 1 film görmenizi tavsiye ederim. Zaten "Canlandırma Sineması" kuşağında bulunan 5 kısa film aynı matinede gösteriliyor.

(git: 24358)
bence yaki$maz :P

oha 2 gün sonra sormuşum hem de hıyar gibi.
ama deneriz be abi:))

rasta degil ama dreadlock yakisir sana bence, ama once yanaklar azalcak biraz tabii :P

sahi, benim bu işin ustası bir tanıdığım var (dreadlock).

bana bu konuda mesaj atanları kendisine yönlendirebilirim.

istanbul kadife sokakta negatif te yapiliyordu.
www.hadiyap.com

hem size, hem bu soruyu soranlara genel bir cevap olsun. kediniz vauuuvv maauvaaaaauuu diye bağırıyorsa olmuştur o. çiftleşebilir. "daha yavru" diye düşünmeyin.

bence biraz dusunmenizde fayda var kediniz daha kendi gelişimini tamamlamış degildir . iş bu sebepten en az 1,5 yaşına kadar bekleyin .

8 aylik dogum oldukca erken. Dodocan'a 1,5 yil konusunda sonuna kadar katiliyorum. Haaa 8 aylikken de dogum yapabilir ama olu yavru sayisi ve ihtimali daha yuksektir. Dogum, yavrularin bakimi kucuk anne icin zor olacaktir. Insandan ornek verirsek, misal 14 yasinda da dogum yapanlar var. En az 2 kizginlik surecini atlatip, ucuncude onericem dogumu.
Imza: Cocuklugundan beri sayisiz kediyle hasir nesir olmus ve onlarca kediye ebelik yapmis biri.

kedi neşeliyse uyutmaya gerek yok.kendi haline yaşasın bence.

Yara enfekte olmadıysa kendiliğinden iyileşebilir ama enfekte olduysa tedavi gerekebilir. Bence veterinere götürüp tedavi gerekip gerekmediğini bir sorun. Siz istemezseniz veteriner zaten zorla uyutamaz kediyi, bilginiz olsun.

aynen veterinere götürün, antibiyotik tedavisi ile "façalı" bir şekilde yaşama şansı yüksek. veterinerler genellikle sokak kedilerine toleranslı oluyorlar.

Yalnız kediye dikkat edin bir yerinizi çizmesin, uysal değilse yaklaşmayın.

New english file - elementary kitabini edinsin arti workbook ve de onlarin cd lerini de. ( listenin egzersizi icin olanlari diyom, yollayabilirim cd yi bulamazsaniz) kitaptan calisip, o konunun gramer ve kelimelerini baska bir ing ogrenme cd'sinden den calissin. bir de defter bir tarafi gramer, diger tarafini da kelime ogrenmek icin kullansin. Sadece cd den calismanin bazi avantajlari olabiliyor, ilk baslarda da neyi nasil calisacagini bilmemek gibi sikintilar yasayabilir. duzenini oturtuncuya kadar yardimci olursaniz gecinip gider. cd seti olarak onerim en guzeli english plus. speakin, vocab vs pratigi de yapabilir bu sekilde, zira yalniz calismanin en buyuk dezavantaji interaction eksikligidir. kitabi calisirken pair work leri 2 kisiymis gibi yapsin, cok dogal degil ama baska care yok gibi.. gerci kendi kendine konusmak speaking i daha kolay ve rahat gelistirir belli olculerde.

bu pek de olağan bir durum gibi görünmüyor
tabi benim tecrübelerim bu yönde
bir çok kedim ve kedilerimin de yavruları oldu ama böyle bir durumla hiç karşılaşmadım
ama veteriner bir arkadaşım da olayın olağan olmadığını söylüyor ve
bıyıklar tekrar çıkar, yavrular bu durumdan başka zarar görmüyorlarsa müdahale etmene gerek olmadığını söylüyor
annedir hem sever hem bıyıklarını yer durumu galiba

o biyiklar kedilerin dengesini sagliyor diye biliyorum. lazim yani biyik yavrulara :s iki neden aklima geldi; birincisi oyun oynamak' ikincisi de psikolojik. aslinda ikincisi daha cok aklima yatti, bebekler buyudu ve onlari cok seviyorsaniz kiskaniyor olabilir. Eskisine oranla bebeklere ayirdiginiz ilgi suresini azaltip anneyle ilgilenip sorun kiskanclik mi diye bir kontrol edebilirsiniz. yavrulara dayak ve size trip atma yerine bu sekil bir tepkide karar kilmis olabilir.

@pyro clustic flow: modern sabahlar dinlerken ege, ogrenci evlerindeki kedilerinin biyiklarini kestiklerini ve hicbir denge kaybi gozlemlemediklerini soylemisti :)
bu biyik-denge iliskisi gercek mi acaba?

anne ile yavrulari ayirin bence. psikolojik bir sorun gibi gozukuyor, yavrularla bir sorunu oldugu belli...

efenim biyik dedigimiz sey kediler icin hayati onem tasir. kesilmesi kediyi belki oldurmez ancak onun hayatini altust edebilir. o yuzden kedilerin biyiklarini bilerek kesenler icin diyebilecegim tek sey insanliktan cikmis olduklaridir. ha gelelim biyik kedi de ne ise yarar... biyik bi tur duyu organidir kedi icin. hatta biraz abartip radar da diebiliriz. biyiklar kedinin yon tayin etmesini saglar, bir cisimle arasindaki uzakligi olcmesine yarar bir nevi lazerli metre gibi :), ve bir tur mimiktir o anki ruh halini gosterir. ozetle neymis efenim; biyik kedi icin onemliymis.. ne yapmiyormusuz kedilerin biyiklarini kesmiyormusuz... ne yapiyormusuz kedileri seviyor ve koruyor kolluyormusuz...

www.istanbul.net.tr

moda'da ali usta'nın ordan koço ya ınen yolun hemen başında, solda..

adını unuttum yerıne ama super bır kafe-kütüphane dir..

isam

zaten kumu gösterirseniz kendisi ilk seferde kullanır büyük ihtimal ama içeri yaparsa da alıp kuma koyun kakasını. anlar o zaman.

al kediyi kumun içine at patileriyle kazmasını sağla oturt falan alışır hemen

palyacopapi selam. kedilerle ilgili bir şey demeyecegim ama sana rastlamam hos oldu burda.. 24 nisanda cocuklarımıza bir etkinlik yapacagız, bana palyaco kıyafeti bulabilir miyiz? eoo soyle yapalım; [email protected] dan bana mail atar mısın bu konu ile ilgili cevabını?

kumun içine koyman bence de en mantıklı çözüm olucaktır. dışarıya yapmaya alştıından gösterince anlar mı bilmem. ama hele de kumun içine koyup iki poposunu sürttürdünmüydü o iş tamam.

@ Prettyinpink: Gardrobumdan bir kaç giysi ödünç verebilirim, aynı işi görür. :P

@ Papi: Neden dışarı salmak istemiyorsun ki? En güvende hissettiği yer evi olacağı için az kullanılan bir odada ona doğum için yer yaparsan sorun olmaz bence.

sevgili payrocum;
iyi diyorsun hoş diyorsun... ancak biliyorsun ozellikle geceleri sokaklar biz kadinlar icin pek guvenilir olmuyor... haliyle ben de kizim icin endiseleniyorum. ayrica evimizde henuz bahsettigin gibi bir oda yok. o yuzden bu kaka meselesini kumla halledip torunlarimi kendim dogurtmak niyetindeyim. cok tesekkurler ilgin ve destegin icin :)

tebokan diye bir ilaç var galiba bunun muadili ve daha ucuz. içeriğinin birebir aynı olması gerek.
1) içerikleri aynıdır ama mg değerleri farklı olabilir, olmaya da bilir.
2) bilmiyorum ama yan etkiler gözlenebilir böyle bir durumda.
3) doğru bir beslenme düzeni herşeyi destekler ama olmazsa da olmaz değil.
4) aktara sor bence bunu
5) no comment.

Geçenlerde de yazdıydım bir unutkanlık ilanına, tekrarlamam gerekirse, bir arkadaşım yaprağından çay yaparak kullandı bu bitkiyi. Şu sağlıklı yaşam doktorlarından birinin kitabında okumuş ve denilen miktarda içmiş. Sonra elleri titremeye başladı ve bıraktı. Daha sonra aynı doktor başka bir yazısında el titremesi yaptığı uyarısını yapmış, sanırım miktarda sorun vardı. O nedenle önerilen miktarda tablet kullanmak daha akıllıca olur kanaatindeyim. Ek olaraktan bu işi en güzel omega 3 ve 6 çözüyor bilimsel olarak. Balık yağı tabletlerini önercem. Amerikan malları satan dükkanlarda Alaska balıklarından yapılmış tabletler bulunuyor kolayca. Temin edemezsen yollarım, konuşuruz, tabii bana hatırlatmak gerekiyor :P

1. tebokan fort ile gnc ya da solgar'ın ginkgo biloba ürünleri arasında mg olarak fark var. tebokan fort'ta 40 mg solgar'da 90 mg Ginkgo biloba ekstresi bulunuyor. tebokan'ın 50 tabletlik paketi 21 ytl civarı, solgar'ın 60 tabletlik kutusu ise 40-45 ytl civarı. Yani Solgar'dan ya da GNC'den pek bir farkı yok Tebokanın, daha bile pahalıya geliyor sanırım hatta.

2. günlük doz olarak 120-240 mg arasını öneriyorlar demans sendromu yaşayanlar için ama bana kalırsa normal düzeydeki unutkanlıklar için 80-120 mg yeterli. Yani iki tablet tebokan ya da bir tablet solgar gibi. 3 tablet içseniz de başağrısı, gastrointestinal rahatsızlıklar ve alerjik deri reaksiyonları dışında bir yan etkisinin olmadığı yazıyor prospektüsünde.

3. Bir B vitamini kompleksi ile desteklerseniz cillop olur. Apikobal, neurovit vb. vitaminleri kullanabilirsiniz.

4. Muhtemelen her aktarda bulunur ve nasıl kullanacağınızı onlar size anlatırlar.

5. Etkisini hissedebilmeniz içinminimum 3-4 hafta düzenli olarak içmelisiniz.

Mail adresine akşam ikisini de gönderebilirim.

:) arşivinin önünde saygıyla eğiliyorum, sözlükten attım mesaj.

son maddeye cevap vereyim. ürünü alıp para iadesi yapacaklarını düşünürsek, eğer taksitle aldıysan parayı da taksit taksit iade ederler. yani kredi kartı ekstrende hem o ürün için taksit ödemesini, hem de aynı taksidin (eğer kredi kartının ödeme dönemini geçirdiysen bir öncekinin) iadesini görürsün. yani yapılmış taksit iptal edilmiyor. aynen çıkıp, aynen geri giriyor.

İade ettiysen parayı da hemen kredi kartına iade ediyorlar, şu ana kadar farklı online alışveriş sitelerinde iade işlemi yaptırdım ve ödemeyle ilgili bir sorun yaşamadım. Taksitli olunca kibritsuyu'nun da dediği gibi, ekstrende eksi harcama şeklinde gözüküyor iade ( online bankacılık kullanıyorsan eksi harcama kırmızı rakamla oluyor) ve aylık düşüyor.

Chariot racing. Araştırma için ingilizcesini soruyosun sanırım, zaten grekçesini bilmiyorum :s :P

yunancası tethrippon, latincesi de quadriga. (4 atın çektiği arabalarla yapılan yarış anlamında.) yine yunanca "synoris" (iki at) ve apene (iki katır) gibi oyunlar da var.

bunun türkçesi yok mudur? :D
bi arkadaşın - kendisi biraz müdürüm olur - karşısına çıkmış bi bilgi yarışması sorusu.
internette bulamadım buradan bi sorayım dedim.
şıklar şöyleydi yanlış hatırlamıyorsam.
-kalpe -pistole - salanji - kondütan
gibi gibi...

geneldwe savaş arabası diye geçer bu chariot zımbırtıları türkçede.

www.bilgi-egitim.com
Son zamanlar yunanca pek açılmıyor bildiğim kadarıyla ( en az 6 kişi olması gerekiyor sınıfın)ama yunanca ders veren arkadaşım. Bazen 3, 4 kişilik özel ders isteyen gruplar olabiliyor. İletişim adresi ya da tel yazarsanız ona ileteyim ya da onun telefonunu vereyim size, bir konuşun.

Netron Bilişim Akademisinde pek çok dilin eğitimi verilmekte. Yunanca olması gerekiyor.

www.dilmer.com
ben bu sene kısa bir süre gittim. diğer derslerim dolayısıyla bırakmak zorunda kaldım kursu. bu sene derslere giren hoca despina adında cok iyi biri, bence yunanca için dilmer iyi bir yer. taksimde gümüssuyunda.

sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=dilmer

Çaktırmadan ondan uzakta yiyebilirsin yani masada birlikte yiyorsanız, yemek vakti tabağını alıp bilgisayarın önünde yemeyi deneyebilirsin, sanki yapman gereken bir iş varmış gibi. Konuşup kırmaktan çekiniyorsan, en güzeli ortamdan mümkün olduğunca uzaklaşmak. Yemek sırasında müziğin sesini açmayı da deneyebilirsin ama şapurdatma sesini azcık olsa bile duyuyorsan, insan direk kitlenir ve yine de duyabilir o sesi. Açıkça konuşmak istemiyorsan, en güzeli kendi koordinatlarını değiştirmen derim. Gerçi ben olsam açık açık konuşurdum ama konuşmada da 'sen xxxxx yapıyorsun, beni gıcık ediyorsun' formatında değil de, ' abi bazı konularda takığım, sarıyorum ve çok rahatsız oluyorum' şeklinde, kendin odaklı, onu suçlamadan anlatırsan, belki kırılmadan önce seni ve hissiyatını anlayabilir.

bence de onu kırmadan kibar bir dille uyarman yerinde olacaktır. biriktirip bir anda patlamandan ve onu da kendini de üzmenden daha iyidir. sen uyar ama baktın devam ediyor o zaman ayrı ayrı odalarda yemekten başka çare yok gibi..

Yemekte değilken, normal bir zamanda öylesine sohbet ediyorken konuyu açın. Bu konuda ne kadar hassas olduğunuzu, midenizin nasıl bulandığını ve nasıl aç kaldığınızı ayrıntılarıyla anlatın. Denek huyundan vazgeçmiyorsa son çare olarak yemek esnasında hassasiyetinizi uygun bir dille hatırlatın. Bu yolla benim başarı oranım %85.

simdi cok uzgunum boyle bir cevap yazdigim icin, ayni dertten kismen muzdarip biri olarak en dogru cozum 4. kibarlik denemesinden sonra aaassssssssiktirin sapirdatmayin lan agzinizi diye kukremektir. saygilar.

Buraya yazdığın şeyleri harfi harfine not al bir kâğıda...
Git söz konusu kişinin karşısına..
Kâğıttakileri oku.

Bundan basit çözüm olamaz. Bundan kesin çözüm de olamaz. E karşındaki de insan sonuçta, onun da bir beyni var, neden kıçından anlasın ki.

yalnız yemek en guzeli. ben yıllarca babaannemlere gidip aç kaldım eve gelince iki katını yedim o ayrı. yalnız gecen gun zayıflama kemeri falan diyodun bence onun yerine bu arkadaşı eve alsan daha iyi olur:P şaka bi tarafa gercekten insanın sinirlerini inanılmaz bozan bir şey bu. yemek yerken aynı anda geğirmeyi başaran bi büyükbabanem var 102 yaşında alzheimer hastası ona soyleyemiyosun tabi soylesen de küfreder zaten. ama onun dışında ben genelde belirtiyorum belirtemesem de suratına tip tip bakıp masayı terkedersen muhtemelen anlayacaktır. ha bi de uzakdoğulularla yemek yemek zorunda kalmazsın umarım bi gün :)

"Ben böyle yemeyi seviyorum"

şimdi burda kilit nokta bu cümle sanırım.. Anladığıma göre, siz nazikçe ya da kabaca kendisine ağzını şaplatmamasını söyleseniz bile ben böyle seviyorum diye aynen devam edecek. Ve siz bu kişiyi kırmak istemiyorsunuz/kırmamak zorundasınız. ... Çok zor durum, Allah sabır versin.

Pek uygun bir çözüm önerisi olmayacak ama, yemek sırasında abartılı şaplatma sesleri çıkararak yemeyi deneyin.
Kişi hatasını anlarsa zaten sizindir.
Yok eğer anlamazsa, zaten hiç sizin olmamıştır.

:P

evet işte sorun "ben böyle yemeyi seviyorum" cümlesinde zaten.

bu şapırdatan kişinin kinayeli cümlelerden anlamayan bir yapısı var. yani o bahsettiğim "ben böyle yemeyi seviyorum" dediği konuşmada biraz anlatmaya çalışmıştım rahatsız olduğumu ama ı-ıh... kısacası dan dun konuşmadığım sürece pek bir tesiri olacağını sanmıyorum.

"ya ağzını kapatıp şapırdatmadan yer misin lütfen?" dersem kırılacağını biliyorum. heralde sevgilimle eve ortak bir arkadaşımızı çağırıp bu arkadaşın yanında şapırdatma konusunu açmasını ve ne kadar hayvanca olduğunu belirtmesini isteyeceğiz. sanıyorum çözüme bu yoldan ulaşacağız. sevgilim de ben de illallah bu şap şup seslerinden ama bunun haricinde bir kötülüğü yok arkadaşın işte oof of..

ben olsam açık açık söylerim
inceden söylemişsiniz ama ben böyle seviyorum demiş. e biraz da o sizi kırmamayı düşünsün dimi?

hem kendisi için de iyi olur çünkü sırf rahatsız olan siz degilsiniz yani yarın öbür gün yakın olmayan biri söyler kalbini kırar. hiç olmazsa siz çeki düzen vermesini saglamış olursunuz

yaklaşık 15 yıldır aynı çileyi çekiyorum (babam dolayısıyla). küçükken çocukluğa vurup bir şeyler diyordum da artık o da olmuyor. kendisi de vazgeçmedi bu huyundan. yıllardır yemeklere çorba vesaire faslı bittikten sonra giderim bu nedenle.

çorbayı hep soğuk içmek zorunda kalırım ve ailem bilgisayar bağımlısı olduğum için yemek yemeyi unuttuğumu falan söylüyor hep. bir iki kere söyledim yine de yakın zamanda fakat değişmeyince değişmiyorlar...

Çekip konuşmaktan başka çare yok, sanırım ciddiye almamış ilk seferinde. Ben konuşamam dersen başka bir arkadaşından rica edersen kendisi rahatsız olmuş gibi konuşabilir.

Hala "ben böyle yemeyi seviyorum" diyorsa bencilliğe son noktayı koymuştur, uzak durmak lazım.

birlikte yediğiginiz öğünlerde sadece leblebi tozu yeseniz? zaten yanlis hatirlamiosam leblebi tozu yerken agzını sapirdatabilene çorum'un il anahtarını veriolardı...

bu konuda gvz isimli programin iyi olduğunu ve kullanan arkadaşımın memnun olduğunu hatırlıyorum. ama evet, ses biraz mekanikti.

O bahsedilen programi sabah gazetesi de kullaniyor, ornek olmasi amaciyla su haberi sol taraftaki etkilesim kutusundaki ucgen/oynat 'a basarak dinleyebilirsiniz.

www.sabah.com.tr

begenirseniz bu programa asagidaki siteden urunlere tiklayarak ulasabilirsiniz:

www.gvz.com.tr

ama ben sizin yerinizde olsam , mecbur kalmadikca, bu programlari ufakligin dil ve isitme gelisimini engelleyebilecegi icin kullanmam, sesli kitaplari tercih ederim.

ayrica, bu ilk verdigim sitedeki programlar isinize gormezse yok yere googledan daha fazla arama yapmayin daha iyi bir program bulmak icin; turkiye'de bu isi en iyi yapan firma kendileridir. sahibi zaten bogazici universitesi'nde ogretim gorevlisi.

umarim yardimci olabilmisimdir.

Alti nokta ile irtibata gectiniz mi? Kutuphanelerinde cocuk kitaplari oldugundan eminim.

sesli kitap gönüllüleri gibi organizasyonlarla ilişki halindeyiz zaten ama elimizdeki e-kitapları da değerlendirmek istedik. gvz'yi denemiştik ama yeterli gelmedi. yine de ilginiz için teşekkür ederim

luxor var

www.popcap.com
yahoo games'e de bir bak ama zuma'dan daha güzelini bulamadım şahsen. Bir de feeding frenzy'yi de sevebilirsiniz.

notere gidip notaları onaylatan bi arkadaşım vardı ama ücret konusunda ne söylesem yalan olur.

5 Ytl gibi bir ücreti var.

Edit: 20 Ytl imiş.

Edit 2: Beste değil sözlermiş bu.

Farzı-ı misal, arak bir şiir yazdım ya da derledim, daha ileri gidelim bir arkadaşımın şiirini çaldım. Notere gidip benim bu diye onaylattım. Matbu değilse ( kitap halinde olanlarda, noter tasdiğine rağmen yayımlanmış olması tasdik anlamında yeterlidir gibime geldi) bir şiir, kim onaylatırsa onun mu olur? Noter her önüne gelen talebe evet mi der? Gerçi araştıracak halleri yok ama bunu yapmaları da bir tuhaf geldi.

istanbul da bunu yapan bir kurum var ama dilimin ucunda bir turlu adini hatirlayamiyorum. ozellikle amator muzisyenlerin basvurdugu bi yer turkrock'ta ne kadar artist basci varsa burda bestelerini tescilletiyordu once sonra rapidshare e yukluyordu felan. uzgunum adini hatirlayamadim

www.tasdix.com

noterin hukuki geçerliliği vardır. eserin notalarını yazıyorsunuz . eğer şarkı sözleri varsa onları da şan notalarının altına yazıyorsunuz. her sayfa için ayrı para alıyorlar. o yüzden arkalı önlü yazmanız paradan tasarruf sağlar..

Bir eser(şiir, müzik,senaryo vb.), zihinden çıkan bir şeydir. Bunu nereden çaldığınızı ya da hangi fikirden ilham aldığınızı, aldıysanız ne kadar aldığınızı kimse bilemez. Suçluluğu ispatlanamıyorsa herkes masumdur mantığıyla, "bunu ben yarattım" dediğinizde noter de yayınevi de plak şirketi de size "peki, tamam" der. Eğer eseriniz çalıntıysa, gerçek eser sahibi ya da onun haklarını koruyan kuruluş size itiraz eder ve herkes eser sahibi olduğuna dair belgelerini ortaya koyar.Bu noktada eser sahipliğinizi kanıtlayabiliyor olmanız önemlidir.Bir eserin telif hakları otomatik olarak eseri yaratan kişiye aittir; sonrasında süreli ya da süresiz olarak plak şirketine, icracıya, şuna buna devredilebilir. Bu nedenle eseriniz yaratın ve hemen hangi tarihte yarattığınızı kayıt altına alın. İster notere götürün, ister kendiniz damgalayın (www.tasdix.com, eserinizi yasalara uygun biçimde zaman damgasıyla damgalayarak ne zaman yarattığınızı belgelemeye yarar). Noter eserinizi kağıt ortamında ister (nota vb.), Tasdix'te her türlü bilgisayar dosyası (mp3, jpeg, word, pdf, zip vb) tasdixlenebilir. Noterde sayfa başına ücret ödersiniz, Tasdix'te dosya başına 5 YTL'lik kontör harcarsınız, dosya büyüklüğü önemli değildir. Ayrıntılı bilgi için www.tasdix.com

Silüetler ve Mavi Çocuklar; eskilerden güzel abi grupları.

Aslında en güzeli sık sık yurt dışına çıkan birini bulmak. Duty free'de hem ucuz oluyor hem de orjinal. Kıbrıs'a gidip gelen birileri de olur. Eskiden havaalanında çalışanlar ( yer ekibi) kolayca alabiliyordu ama şimdiki durumu bilmiyorum.

pyronun dedigi gibi havaalanında bir tanıdık bu isi cok guzel cozer,yer ekibi de hala kolayca girip alabilir istedigini,tabi cok gıcık bir gumrukcuye denk gelmedikten sonra,ozellikle british airways ucuslarında golden virginia cok ucuza satılır aklınızda olsun.

şöyle ki, beyazıt'ta buldum, tonlarca var ;)

alzheimer ırsi değil.

ginkgo biloba kullan.

Kesin tanı için doktora gitmelisin.

Bol bol bulmaca çöz. Alzheimer başlangıcı tanısı koyulan bir yakınım beş yıl boyunca e vitamini desteği ve her gün bulmaca çözerek hastalığın ilerlemesini durdurmuştu.

Tabii ki öncelikle doktora danışmalısın. Sadece burdaki yorumlarla menfi-müspet bir sonuca ulaşamazsın. Aksi halde Tribal Abi döver :=)
B12 vitamini alabilirsin.

Benimde ananem Alzheimer(dı) oradan bilmekteyim

Alzheimer belirtisi sadece bu bahsettiklerin değil, tanı konulması için çok daha fazlası gerekir ki ancak uzmanı bu konuda sana yardımcı olabilir.

şimdi bi gibi "ruhsal" sorunlara hastalık diyebilmek için günlük yaşamı aksatıyor (ciddi düzeyde) olması gerekiyor yani bu bahsettiğiniz aşağı-yukarı herkeste vardır. bende yaşıyorum bu tür unutkanlık hallerini, mesela 10 yaşımdan öncesini hiç hatırlamam bende, ya da bazen iki ay öncesini hiç hatırlamam, bir dönem olarak tamamen silinmiş gibidir...çok sorun mu hayır değil, o yüzden sallamıyorum pek. hastalık olarak da görmüyorum çünkü birçok etkeni vardır (patolojik olmayan etkenler). ben işime bağlıyorum mesela, bir sürü tıbbi terimi aklımda tutmam gerekiyor, bunun da diğer şeyleir hatırlamamı (tamamen yani) engellediğini düşünüyorum, çocukluk dönemi konusunda bir açıklamam yok ama öyle ya da böyle "hasta" olmadığımı bunun "normal" olduğunu düşünüyorum...

satırlarıma son verirken; merak etme alzheimer değilsindir, yaşın çok erken daha bunun için ama illa emin olmak istiyorsan git bi doktora...unutkanlık için de önerebileceğim belki iyi uyumak olur sadece...

depresyondan ötürü olduğunu sanmıyorum. son bir kaç senedir sürekli olan bir şey bu, sürekli depresif değilim neyseki:)

diğer yandan beyin gereksiz gördüğü şeyleri siliyormuş gibi geliyor.

balık ye. ciddiyim. bu yaşta alzheimer olmaz.

BBC'nin belgeselinde bunun çaresi olarak omega 3 ve 6 takviyesi demişlerdi. Çok sık balık yiyemeyecekseniz balık yağı hapları da iş görür kanımca.
Ben de yaklaşık 20'lerimden sonra çok unutkan oldum. Üstünden çok zaman geçti ama alıştım buna, çevremdekiler de alıştı. İki insanı 3, 4 kez tanıştırdığım bile oluyor. Hafıza hiç yok değil ama tuhaf çalışıyor. Misal gereksiz detayları unutmayabiliyor ama insanlarla ne konuşup, kime ne anlatttığımı ya da bana anlatılan bir şeyi kimin anlattığı gibi şeyleri direk siliyorum ama abuk sabuk bir belgeseldeki çok önemsiz bir ayrıntı aklımda kalıyor. Tekrar anlatmaktan kaçınmak için de bir şeyi anlatmadan önce - bir kaç kelime sonra duraksayıp, soruyorum 'bahsettim mi? ' diye. Bir avatantajı da kimse dedikodu yapmıyo senle. Sıkıcı oluyosun çünkü ya da herkes rahatça anlatıyo derdini, nasılsa unutcan diye :)
Not: Bu arada gingko bilobayı hap değil de bitki çayı şeklinde kullanacaksan aldığın orana dikkat et. Bir arkadaşımda el titremesi yaptı, ondanmış. Tırstı bıraktı iyice.

Havuç kürü diye bir şey var, %30'a varan oranda etki gösterdiği olduğu iddia ediliyor.

www.alzheimerpostasi.com

Ayrıca Alzheimer'da genetik faktörler gayet etkili bildiğim kadarıyla, özellikle erken başlayan Alzheimer vakalarında.

one dimensional man - herbert marcuse o yillarda elden düsmeyen kitap diyor kaynaklar. ecnebi memleketler de elbette. buralarda bilemem.

ronald fraser'in "isyancı bir öğrenci kuşağı 1968" adlı belge yayınevinden çıkan çalışması işine yarayabilir.

Gofret Beyin'e bir sorsanız ya sözlük mesajından.

çok teşekkürler sağolunuz...

antonio negri & félix guattari, bizim gibi komünistler, otonom yayıncılık.

sözlük yazarı babaerenler'e de sorun, o çok fazla biliyor batı literatürünü.
türkiye için itaatsiz'e başvurun.

gofret beyin ve in nuce gibi çok kıymetli yazarlar var sözlükte, onların da fikrini almadan bir şeyler eksik kalır.

tekrardan tesekkur ediyorum. ismini verdiginiz yazarlara da ulasip danisacagim.

verdiğiniz örneklerden yola çıkarak sadece yabancı şarkılar mı bilmek istedikleriniz?

evet. belirtmeyi unutmuşum.

alanis morissette - utopia

scorpions - wind of change

bilimum metallica sarkilari

sting-russians

rage against the machine şarkıları

john lennon - working class hero
cranberries - zombie
u2- sunday bloody sunday
ennio morricone - sacco e vanzetti (joan baez - here's to you)

valla şimdi aklıma gelenler bunlar...

inti illimani ve victor jara'ya ait bütün şarkılar

bilimum u2 şarkıları.

+

"skin" şarkıları.

inti ilimani - el pueblo unido jamas sera vencido

Bilumum Megadeth şarkıları.

Pink - Dear mr president
Pink Floyd, çoğu albümü ama özellikle The Wall ve de Bob Geldof'un çoğu şarkısı
Joan Osborne- What if god was one of us
Bob Dylan- Blow' in the wind ve Senor
Yine eskilerden Joan Baez şarkıları.
Biricik Janis Joplin ablamızdan Mercedes Benz.
Yenileri yazan olur diye, hafıza yokladım azıcık. Aklıma geldikçe eklerim.

bilimum radiohead ve pink floyd şarkıları

the beatles - revolution 1

arctic monkeys - brianstorm (über)

Kişisel yansımaları bazında: Korn şarkıları

unutmadan; Quilapayún'un bütün şarkıları nerdeyse.

www.kedigen.com buraya da bakabilirsin.

petshop'tan alacaksanız abuk subuk fiyatlarla karşılaşabilirsiniz. google dan azıcık araştırın, forumlarda bir ihtimal ücretsiz yakalama şansınız var. Sahibi iyi bakabileceğinize inanırsa verebiliyor. Eğer öğrenciyseniz ücretsiz edinme şansını unutun derim.

Çoğu kedi sahibi için yavrular evlatları gibidir ve paradan önce iyi bakacak birileri onlar için daha önemlidir ama şöyle de bir şey var, sembolik bir ücrette olsa bir şeyler talep edebilirler. Misal 100 ytl ise petshop'ta, belki sizden 50 ytl isteyebilirler( fiyatı salladım). Kediye harcadıkları para emin olun bundan çok daha fazlasıdır ama işte parayla satın almak biraz da bakacak kişinin kediye verdiği değerin göstergesi gibi. ( Bu tartışılabilir ama genelde böyledir) İyi bakacak olduğuna inanınca tanıdıklara ücretsiz verilebilir ama yabancılar için bu pek geçerli olmayabilir. Neyse, bu faslı geçersek: Kedisi yavrulayacak insanlar ilanları genelde kedi gebeyken ya da doğumdan hemen sonra verirler. Siz de evcil hayvan sitelerindeki forumları takip edin ve yavruları daha küçükken görüp seçin. Sahibinden kişilikleri hakkında bilgi alın vs. Bebek sütten kesilince de eve götürürsünüz. Direkt anne kedinin sahibiyle muhatap olmak en iyisidir ve size de yardımcı olmak steyeceklerdir.
Not: Petshop'tan alırsanız bir kere hastalıklı yavru ihtimali daha yüksek. Virüse açık bir ortamdalar ve de bakımlarına çok özen gösterilmez, ortam çok steril değildir. Orda kaptığı bir hastalıktan ola ki yavrunun başına bir şey gelse, genelde sorumluluk almak istemezler, yavruların annesi, babası bilinmez gibi gibi bir sürü dezavantajları var. Başka bir konu ama yavru hayvanları kafese tıkıp, sektör oluşturup onların üzerinden para kazanan insanlara da para kazandırılmamalı kanımca, onlar mama, malzeme satsın yeterli. Üfff gaza geldim yine. Neyse iyi akşamlar.

evde tekirim var en kral iran kedisini cebinden çıkarır. mart ayındayız sokaklar 1 2 hafta içinde kedi yavrusu kaynayacak illa bir iran arayanacağınıza lütfen bakkala ekmek almaya giderken sağınıza falan bakının. emin olun çok daha güzel yavrularla karşılaşacaksınız...

www.dostturkuler.net

Mail adresini yazar mısın lütfen, müjdem var da :P

[email protected] mail adresim.

ben arsenal derim, ama mesela siyasi bişiler de temsil etsin istiyosan livorno, st pauli gibi takımları da tutabilirsin ikisi de komünist bildiğim kadarıyla. ha bi de lazio var ırkçı, ama onu tutmak istemiyeceğini varsayıyorum.

altyapı tesisleri ve futbolcu fabrikası olması açısından ajax olabilir.bir kere kesinlikle italyan takımı olmasın, italya' da şike ve maç satınalmalar gırla gidiyor, tuttuğunuz takım ertesi sene 2. ligde olabiliyor. ingiltere' de güzel kulüpler var, mesela tottenham, arsenal veya manchester city, tabi bu takımlar her sene şampiyon olan veya çok iddialı takımlar değil ( arsenal hariç :) .

pyrocum, ben de aileden denizliliyim (oraya his gitmemis olsam ve istanbulda dogmus olsam da) ama fenerbahce delisiyim : ))

gel seni de denizli özlü, fenerbahceli yapalim. ilk forman benden. hallettik sorunu iste.

fenerbahce yada roma..

Türkiye olmasın demiş, Fenerbahçe diyorsunuz...

ben çocukken bi forma sevdası başladı.babam sordu ne forması alayım sana diye beşiktaş dedim çünkü siyah beyaz hoşuma gidiyodu.neyse bir gün babamla beraber bir tanıdığın dükkanına gittik.o günde beşiktaş forması vardı üstümde.o amca dediki sana bi fruko alsam fenerli olurmusun bende tamam dedim.o günden beri fenerliyim :)

Aç bir "championship manager" ya da "football manager" oradan seç beğen al... Misal birkirkara ya da torquay

Bir de başta yazdığım Fc Barcelona cevabını da sildim, zira büyük bilindik olmasın demişsin, cevap yazan diğer arkadaşlar da lütfen bunu göz önünde bulundursun.

liverpool'u bırakmak hata olmuş bence : ) dünyada kaç takımın taraftarı kulübü satın almaya kalkışır? şu sıralar amerikalı sahipleri de sıkıntıda, dubaili bi şirkete geçebilir liverpool. onun dışında tarihi de sağlam ama olmaz dersen; valencia önerebilirim.

Çok bilindik takım olsun istemiyorum ama şu da biraz tuhaf kaçcak:
Sınıf: Hocam hangi takımlısınız?
p c f: birkirkara
sınıf: puahhhh ( 10 dakka ders kaynar) :P
Çok popüler olmayan, orta halli bir takım. Hah tam yazarken aklıma geldi. Bir ingiliz takımı var, adı westnam gibi de değil gibi, 'h' ile de başlıyor olabilir. hestnam gibi bir şey. Hatta holiganlarının anlatıldığı bir ingiliz filmi de vardı, çok güzel. Hafıza yok ki hiç birisinin ismini hatırlayamadım. Adını hatırlayabilirsek onu tutayım.
Not: Fahri Liverpol ( tişörtlerimi giyiyorum arada) fahri Fener, GS, Barcelona, Ajax, onların hepsini tutuyorum zaten :s

liverpool dan vazgeçmeyin en köklü ingiliz takımı 90 larda bir düşüş yaşasada toparlanmış durumda daha da iyi olacak. beşiktaş'a da 8 attı:) ben liverpool luyum şahsen winning eleven 4 ten beri:) süper taraftarıda cabası siz de onlardan biri olun derim. her maç stadı doldurma yüzdesi en yuksek olan klub aynı zamanda. 44bin gibi bir kapasiteside olsada genelde %98lik bir doluluk yakalıyor.

steaua bucuresti nasıl, yani bildiğin steau bükreş.

o takım west ham united, şu anda liverpool karşısında 1-0 yenik (liverpoollu olarak söylemezsem çatlardım :]) filmi de green street, green street hooligans falan diye geçiyor.

liverpool güzelini bulamassın bence de. ögrencin sorunca liverpool de bitsin olay:)

Sanırım takımımı buldum: West Ham United. Yenilsin varsın, biraz da ezik bir takım istiyordum zaten :) Orta halli böyle, hem köklü ama çok popüler değil. Liverpol de ikinci takımım. Biraz gidip takımımın durumuna, oyuncularına falan bakayım. Hepiniz çok sağolun.

takımınızı buldugunuzu söylemenize rağmen ben yine de gönülden bağlı olduğum sochaux takımını önerebilirim. hem soşo şeklinde söylemesi güzel hem de durumu belki kötü olsa da kendine özgü bir ağırlıgı ve karizması var..üstleik fransa liginde en çok maça çıkmış takım ünvanına da sahip aslan parçaları :) yani avrupa daki takımım diye söylemiyorum öyle can bir takımdır :)

Payrom böyle olmaz bana göre. Her insanın zaten hangi takımı tuttuğu büyük oranda anlaşılır. Sen de Türkiye'den Beşiktaş ya da dışarıdan Liverpool taraftarısın. Öyle olman lazım. Tıpatıp uyuyor.

pyro duymamış olayim ahahaha beraber samiyen e gidip şereftiiir seni sevmeek diye haykıracagımız günleri bekliyorum ahaha.:(.

ama bak espanyol güzel takım. sempati duyuluyor en azından.

doğru yolu bulmuşsun pyro :) west ham'lıyım ezelden beri. hem asil hem iyi bir takım west ham. west ham united'dan @whufc.com şeklinde mail adresim bile var.

west ham iyidir... Kendilerini cm0102'den dolayı severim, az kupa kaldırmamıştım zamanında. Hatta ilk aklıma o geldi ama yazmamışım nedense...

Ama 3 büyüklerden birini söylemedikçe, hep bir kaynama payı olcaktır. 3 büyüklerde de kaynar ama o haftaki maç sonuçlarına bağlı;)

saint etienne

otuz senedir tutuyorum, pişman değilim. (gel bunu tut diyenlere gönül koyarım)

arkadaşlar soruyu soran kişinin yazısını sonuna kadar okuyan yok sanırım.. ben dahil olmak üzere. ama şunu seçtim aradan: "büyük bilindik bir takım olmasın"

ona göre yazarsanız ben de nasiplenirim.

yaşadığın semtin takımını tut, en güzeli öyledir. şimdi bana kalsa beşiktaşlı ol derim ama manasız olur. bak mesela beşiktaş diye bir kulüp olmasaydı ve bana "bir kulüp seç" deselerdi ben altay'ı seçerdim.. böyle yani..

fulham, real betis

birkaç yıl önce sorulsa kesinlikle alaves derdim. uefa finali oynamışlardı zamanında.

@ Adunaphel: Her insan Iron Maiden sever, sadece bazıları bunu farkedemez :P (Çalıntı tadı verse de güzel aforizma oldu bu )

villareal en güzel seçimdir.

Ağaç ekilebilecek en güzel yerler ağaç olmayan ve toprak olan yerlerdir. Hangi şehirdesin peki?

Bitki örtüsü, iklim ve dikilen ağacın cinsine bağlı olarak fidanlar ilgi isteyebiliyor. Diktikten sonra bakıp, sulayabileceğiniz bir koordinatta olması da önemli. İlkokulda okulca ağaç dikmeye giderdik ama sonrasında o alanları hiç ormanlık görmedim, kururlardı hep.

@ermanen, balıkesirdeyim okul dolayısıyla. ama böyle gidipte ormanın derinliklerine dikmek istemiyorum ağacı böyle en uygun yer bulmaya çalışıyorum yani şehrin içinde dikeceğim bir ağaç için birilerine bişeyler sormam gerekir mi acaba sonra kesmesin sökmesinler emeklerimi yerinden diye düşünüdüm aslında işte her şeyiyle uygun bir yer arıyorum aslında.

www.agaclar.gen.tr

kaç tane ağaç dikeceğinize bağlı.. belki park ve bahçeler müdürlüğü ya da orman müdürlüğü (böyle bir kurum var mı) gibi bir kuruma başvurup yer göstermelerini isteyebilirsiniz..

En temizi sulama yapılan refüjlere dik. yolunun üstünde bir yer seçersen devamlı gözünün önünde olur. Hem belediye bedavaya sular, fazla zahmete de girmezsin :)

agac dikmeye en musait yer hanzonun en az bulundugu yerdir. diktiginiz agac boyunuzu astiktan sonra birgun yerinde bulamazsaniz "bi cinnet herseyi cozer"...

Yerli için, 90'lar zirvesi için Poetaster'ın da katkılarıyla, Robin'de olcaktı. Bir sorun isterseniz.
Yabancı için de p2p'lerde '90s' vari şeylerle aratırsan, collection albümler çıkar çok sayıda.

Bende bulunur Robin'deki Cd, zirvede çekmiştim

mail adresinizi yazın, göndereyim. iyi akşamlar

kedimiz bok makinesi sipsi'ye (15 günde 1 kum değiştirmek gerekiyor) daha geçen gün weblebi.com dan sipariş verdik. 3 adet silica kum 12ytldi sanıyorum. 3 adet aldık yani 9 adet 46 ytl kadar bir fiyat verdik bilginiz olsun. sanıyorum aynı paraya denk gelmiş.

"1980" adlı yazara sor o silikalı bilmemneli kumları çok araştırmıştı. hatta bana özel mesaj at kendisinin e-mailini vereyim.

migroslarda "carli" diye bir marka var ayrica "miril" var. 7.5 kilo olani cok ekonomik aylardir aliyorum tavsiye ederim.

öncelikle herkes gibi ben de silica kumu tavsiye ediyorum diğer kumlara göre daha iyi olduğu kanaatindeyim. Online nerden alabileceğini yazmışlar ama bunun dışında hemen hemen bütün büyük marketlerde (migros tansaş) bulabilirsin.

www.zureyfa.com Yıllardır alışverişimi burdan yapıyorum. Belli bir meblağ üstü kargo ücretsiz.

www.langtolang.com Buradan arattığınız kelimelerin ispanyolcasını öğrenerek, bir de ispanyolca yapın aramayı derim.

tahmin ediyorum dediginiz yer avinguda diagonal ile passeig de sant joan'in kesistigi yer veya civari fakat ilgili keyword'lerle google'da aramalar poster icin sonucsuz kaldi. tahmin ettigim yeri google maps'de satellite secenegiyle gorebilirsiniz: maps.google.com

1. youtube ya da google video'da ' noise pollution' diye aratınız.
2. Şehirde yaşıyorsanız, cuma akşamı ve de cumartesi öğle saatlerinde trafiğin yoğun olduğu bir noktada kameraya kayıt yapınız.
3. Aramayı traffic diye de yapabilirsiniz, onda daha çok veri bulunur sanırım. Hatta india yazarsanız, enfes trafik senfonileri bulmak mümkün.
Kolay gelsin
Fotoğraf bulup, slaytı kendiniz de hazırlayabilirsiniz bu arada.

Bir de gürültü kirliliği olarak aratın isterseniz google'da. Ses kirliliği yerine gürültü kirliliği daha yaygın kullanılıyor sanırım.

istanbul trafik, inşaat, kentleşme gibi anahtar kelimelerle de şenlendirebilirsiniz sunumunuzu.

Bir de aklıma ne geldi. Çok civcivli bir saatinde okul kantininden ses kaydı alın. Bunu çoğu mp3 çalar ya da cep telefonu yapabiliyor artık. Sonra da sunuma hiç bir şey söylemeden - bilgi babında yani- direktoman bu kaydı yüksek seste dinletrek başlayın. Veletler rahatsız olcak kadar dinleyince, sorun neler oldu, ne hissettiniz? neden? vs diye.. Çocuklar duygularını ve durumu anlatırken zaten gürültü/ ses kirliliğini tarif etcekler ve kişisel olarak tecrübe etcekler. Bizim literatürde buna ' involve' deniyor :P Böyle bir giriş enfes olur. Görsel malzemenin yanı sıra yanınızda tencere, tepsi gibi malzemeler götürün. Metal kaşıkla dan dan diye vurun misal. Zil de iş görür biraz büyükçe olursa hele, offf nassıl da çınlar :)

Evet, hayatımda böyke bir insan tanıdım: Olay şöyle gelişir. ( Bazı safhalarına tanık oldum maalesef)
Gazetelerden lüks araba ilanı veren ve nispeten genç olmaya aday bir isim seçilir. Misal klasik bir isim değil ama diyelim ki Berk. Sonra bu numaraya şöyle bir mesaj atılır. ' Selam Selin, akşam kızlarla xxx'e(ciks mekan adı) gidiyoruz. Son durum nedir? Geliyor musun?' Sonra bu Berk kardeşimiz alemlere akan ve de aranan bir tipse tanışma amaçlı bir mesaj atar ya da telefon eder ama şöyle der 'Hık, bık yanlış numara vesaire de cart cur..t'. Sonra da kızlar 'ayyy çok pardon, çok özür dilerim, hık bık' tadında şeyler yazar. Sonra Berk: ' yok canım, rica ederim' vs , sonra kızlarımız' böyle ince erkekler hala var mı?' yazar, yazarlar karşılıklı.
Not: mesajı editlerken bir şeyler oldu buna.. yarısı silindi, ben bi şey yapmadım ama.. Neyse özetlersek.. Bu şekil tanışılır, koklaşılır vs vs..

Ekleme: @ egotm: Cicim güzel doğamızda evrimleşme kimi kadın kısmında farklı zuhul etmiş.. avcı olmuşlar. Bunlar, her an her yerdeler. Aydınlanın istedim. Güzel İstanbul'umuza b.k atmayalım lütfen ve tabii ki, zaman kötü, ...

sayin pyro bu olayda tanimis oldugunuz ve numarayi yapan kisi, yanlis anlamadiysam bir bayan, degil mi? eger oyleyse, hakkat istanbul'da kizlar teklif ediyormus! :P

hahahahahaahahah

pyrocum bu durumda ben gazeteye satılık motor ilanı verip ismimi de mete yaparsam gece dorock'ta takılmak üzere hatun düşürebilirim mi demek oluyor bu?

@ Yersen: I- ıh, Dorock olmaz, mekan için Etiler civarı gerekli sanırım. Ayrıca metalsever hanım kızlarımız öyle şeyler yapmaz. \m/

Şahsi fikrim bunun birilerine yaptırıldığı. Vokaller türkçe 'drooummm bouumm doummm' derken türkmüş gibi geldi. Çok saykedelikmiş. O zamanlar çokmuş böyle gruplar, Milliyet Liselarası Şarkı yarışması finalistlerindeki liselileri hatırlamak bile yeter bunun için. 20 saniyelik bir sipariş şeklinde salladığımı belirterek iyi geceler dilerim :)
Not: Hatta abartayım grup, 'Silüetler' galiba :P

öncelikle taktik olarak 4-2-1-3 öneririm hem defansta sağlam olur hemde atak gücün azalmaz. Bu taktikte defansı hiç bozma defansın kanatlarına hızlı adamları koy. önlerindeki ikiliyi ise defansı ve body balance denen şeyi yüksek oyunculardan seç ve aralarını birazcık aç, yani ortadaki iki defans oyuncusunun önlerinde oynasınlar. Forvetleri ise bi tanesi ortada kaleye doğru yaklaştır diğer ikisini ise ceza sahasının köşelerine koy ve bu iki adam hızlı olsun ortadaki adamın ise kafa vuruşları falan iyi olsun. duvar pası yapmak için pası atarken L1 tuşuna basılı tutarsan senin pas atan adamın pası attıktan sonra ileriye doğru koşu yapar sende onun önüne ara pas atarsın al sana duvar pası. Kendini yere atma olayına hiç girme sarı kart gösteriyor çoğunlukla hakem.

ben sana 3-6-1 b1'i öneririm. bu taktikte orta sahada çift ön libero, iki kanat ve forvetin arkasında iki tane amc oluyor ki bu da hücum için yeterli olduğunu gördüm şimdiye kadar. ön liberoya iki güçlü adam hızlı bir forvet ve oyun stiline göre hızlı ve güçlü olması gerekebilir kanat oyuncularının. (bu taktikle oynamak için en ideal takımlardan biri kamerundur) ver-kaçı zaten redstreak anlatmış. random konusunda bir bilgim yok.

bence 5 3 2 yap ama şöyle dizilcek. :P ( Karışmasam olmazdı :P )

x x

x x x

x x
x x x

K

K: kaleci
x: futbolcu adam
Not: Oyuncuları aynı hizada dizdi mesajı yollayınca. x'leri ortalayıp dağıtıyoruz.

taktikle olacak iş değil o. menude individual diye bi seçenek olmalı, oyuncaların bireysel tercihlerine sataşabiliosun. yap aga gene sen 4 4 2'ni ama bu sefer orta sahadaki veya defanstaki kanat oyuncalarını individual seçeneklerinde adamın kanada çektiği oyuncalara aggressive markaja ayarla. oyuncuların gölge gibi dolaşsın o kanat oyuncularının peşinde. bu arada defansını da olabildiğince geriye çek ve adamın çalım atmasını engellemek için kaleye çok yaklaşmadıkça topa atak yapma. zaten oyuncusunu yavaşlattığın zaman markaja ayarladığın arkadaş çılgınca saldırıp topu kapar.

l1 + r1 + l2 de kendini yere atma tuşu

hmm teşekkür ederim. ya son zamanlarda 4-3-3 yapiyorum..orta sahanın ortası 3 oyuncu forvetteki 2 adam kanatlarda tek forvet tarzı ama çok gol atılabilio süratli adamları koyarsan da bu taktikte şöyle bi şey var defanstaki adamlar sanki derin pas yediğinde bir ileri çıkıp öyle geri koşmaya başlıyolar eheh bunun bi çözümü yok heralde.hepinize teşekkür ederim.
ayrıca pyro yorumuna koptum ya asfkljklfsa.i5-3-2 senle oynayalım bi gün :))

dancer in the dark

singing in the rain

notre dame de paris

hisseli harikalar kumpanyası

hair
jesus christ superstar

zaten yazılmış ama, hair'den ötesini tanımam...

Chicago

The Phantom of the Opera, Notre Dame de Paris

Cabaret

tabiki de they are on a mission from god. yani
blues brothers

romance and cigarettes
all tahat jazz
ve elbette herkese katılıyorum, hair

Bir kaç tane daha ekleyelim:
Cats
Queen at the opera
West side story
Tommy
Chess
Starlight Express
Fame
ve tabii ki Hair :P

moulin rouge
sound of music
grease

yani bi kural döküman vs bilmiyorum ama ben de böyle hediye olsun diye kolajlar yaptım daa önce.
ben şöyle bi yol izliyorum,
eklemek istediğim o kişiye özel fotoğraf gibi şeyleri seçtikten sonra (bi kere doğumgünü için yapmıştım, saatli marif takviminden o günün yaprağını yapıştırmıştım mesela ortaya) önüme biraz dergi yığıyorum. belli bi şey düşünmeden rastgele hızlı hızlı bakıyorum, bi çağrışım yaratan, bi şekilde gözüme çarpıp dikkatimi çeken resim ve yazıları kesiyorum kenara koyuyorum.
bu da bittikten sonra kolajı üzerine yapacağım kartonu koyuyorum önüme, belli bir anlamı olan resim fotoğraf ve yazıları ayırdıktan sonra, geri kalanını fon oluşturacak şekilde rastgele yapıştırıyorum birbirinin üstüne altına filan. zaten yaptıkça az çok bi tema filan beliriyo insanın aklında.
en son da o o fotoğraf filan gibi şeyleri yapıştırıyorum en üste. guaj boyayla bazı yerlerini renklendirdiğim de olmuştu güzel olabiliyo.

bunlar geldi aklıma..

yaptığın örneklerinin fotoları var mı?
bi de kırtasiyede satılan normal karton olur mu?

benim böyle çeşitli örnekler görmem lazım ki çeşitlendireyim. harfler keseyim, pastel boyayla boyayım kimi yerleri, onunla alakalı resimleri ve onun da olduğu fotoğrafları filan yapiim diyorum ama ilginç bir tema bulmam lazım.
takvim yaprağı fena fikir diil aslında. ;) bi de bakiim o gün başka önemli bi olay var mı..

bir fikir verebilirim, çok orijinal olmasa da yazıları gazeteden veya dergiden kestiğin harflerle yazabilirsin.

Kağıda ek olarak kurutulmuş bitki, yaprak, çiçek ekleyebilirsin. Sevdiği hayvan figürü (küçük, plastik)ya da renkli pullar, boncuklar ve de boya kalemleriyle yapılacak desen ve figürlerle zenginleştirebilirsin ortamı.

neyle yapıştırayım???

Beşiktaş'ta Speed Playstation Cafe'nin alt katında oynanıyordu. Ihlamurdere Caddesi üzerinde.

Firuzağa'daki Ağa bilardonun alt katında vardı. Sonra yandı alt katı, tekrar açtılar mı bilmiyorum ama uğrayıp bakınabilir.

proofreader . yurt disinda aranan bir meslektir, turkiye'de ise pek tutuldugunu zannetmiyorum.

bahsedilen mesleğin redaktör olması lazım. ama getirisi ne alemde bilemeyeceğim
(bkz: redaktör)

Redaktör ve redaksiyon var bir de. Çalıştığınız kuruma göre değişir geliri, net bir şey söylemek pek kolay olmaz.
Stereo yapıyomuşuz yukardaki ilanla az kalsın :s Freelance yapmakta mümkün bu işi. Metis yayınevi'nde bir arkadaşım yapıyordu yıllar önce, o normal işte geçincek kadar kazanıyordu. Bir arkadaşım daha yapıyor şimdi ama o genelde saftorik bir tip olduğundan çoğu zaman para bile almıyor ya da alamıyor. Değişiyor işte..

redaktör / düzeltmen.

bu iş freelance nasıl yapılır, nereye başvurulur? ek gelire ihtiyacım var ve türkçe bilgime çok güvenirim (bakmayın burada her şeyi küçük harfle yazdığıma)

@ Kibritsuyu: Tecrübeniz yoksa herhangi bir işte olduğu gibi ilk kez başlamak pek kolay olmayabilir. Şayet yayınevlerine çevirmenlik yapan arkadaşlarınız varsa onlara bir sordurabilirsiniz ya da cv yazıp yayınevi, dergi, gazete vs ye gönderebilirsiniz ama sanki tanıdık olmadan biraz zor olur gibime geldi.
Bir öğrencim başlıycak, ek gelir için, bilmem ilginizi çeker mi? Tuhaf ama köpek gezdiriciliği :s İlk işvereni ben olcam ama mahalleden bulcaz ona başkalarını da. Şayet evcil hayvanın çok olduğu büyük bir şehirde yaşıyorsanız, veteriner ya da petshop'lara ilan asarak böyle bi işe de başlayabilirsiniz. Alakası olmayabilir ama aklıma geldi, önereyim dedim.

valla ben de bir süredir bu işi freelance olarak bir yayınevinde yapıyorum ancak kadrolu olarak çalışmadığım için düzenli olarak iş almıyorum, dolayısıyla düzenli olarak bir gelir de elde edilmiyor maalesef ama kadrolu olarak çalışsan da iyi bir ücret önerileceğini sanmıyorum çünkü bilgili bilgisiz, tecrübeli tecrübesiz herkes bu tip işleri yapmaya çalışıyor. kaldı ki pek çok yayınevi bu düzeltme işini ciddiye bile almıyor. yine de çeşitli yerlere cv yollayarak şansını deneyebilirsin.

think martini, düzenli olarak almasam da olur zaten. ben de freelance düşünüyorum. ortalama ne kadar veriyolar mesela iş başına? ya da artık neye göre hesaplanıyosa, sayfa falan? ve sen nası buldun bu işi?

Fiyatlandırma kelime başı olur. Bir ara yurtdışı bağlantılı işlerde 200 kelime 4 euro civarıydı. Tabii tür - ing ve ing - tür tercümeler için geçerli redaksiyondan bahsediyorum. Artık o piyasanın içinde olmadığım için emin değilim şimdiki durumdan.

ben bir tanıdıgım vasıtasıyla gidip yayınevinin baş editörüyle görüştüm. önce birkaç dene işi verdiler, şimdi de ara ara bir şey olduğunda mail yoluyla haberleşiyoruz. belki tanıdıkla yapmak daha zor çünkü iş başına ücret almadım hiç. hep birkaç iş teslim ettikten sonra ödeme yapıldı bana. ama kitap başı 150-200ytl kadar diyebilirim ortalama. başka bir arkadaşım daha küçük çaplı bir yayınevinde çalışıyor ama ona da şimdiye kadar sadece bir iş verdiler, o da bu kitaptan 150ytl civarı bir para almıştı. dediğim gibi, en iyisi yayınevlerine cv yollamak ya da özellikle küçük çaplı birkaç yayınevine gidip bizzat yüzyüze görüşmek. büyükler bu konuda daha tutucu oluyorlar çünkü, öncelik hep kadrolu elemenlarda:)

istanbullu değilim her yeri bilmiyorum haliyle ama kafe pi güzeldir taksimde.. birası ucuz değil pek, illa ucuz olsun diyorsan nevizadeye gitmelisiniz :)

Nevizade'de Sokak Birahenesinin (balık pazarından girince ilk soldaki sokakta, Peyote'nin sokağı) üst katını tamamen kapatabilirsiniz. 6-8 kişilik masalar var.

Nevizade'ye Balık pazarı'ndan sapılınca soldaki ilk sokakta MAROON,oldukça geniş bir mekandır.
Balık pazarındaki Ritim ama ucuz olduğu için kalabalık olur. Rezervasyomlar sakata gelir ama giriş bölümüne birileri erken gidip masa kapmaca yapabilir.
Mihrimah Sultan, Asmalı mescit'in karşısındaki sokakta. Bira fiyatları ne alemde bilmiyorum ama.
Şiirci'de müzik kısıktır, sohbete müsaittir. İmam Adnan bitince sola dönüyoruz, hemen sağda.
Çok mekan var ama düşününce aklıma pek gelmiyor ama haftasonu gitcekseniz her yer kalabalık ve uğultulu ama Mihrimah Sulatn'ın masaları birbirine çok yakın değildir ve yüksek tavandan ötürü daha bi müsait gibi geldi bana.

beşiktaş olmaz mı? misket şarap evi var, her katını bir gruba tahsis edebiliyorlar.. şarabı güzel, fiyatlar uygun sayılır..

@ Hobele: Evet evet, Misket şarap evi :)

tüm ilçe devlet hastaneleri tam teşekküllüdür. 8-9 farklı doktor birşeyin var mı diye sorar, bir de kan ölçülür.

hastanesine göre 60-100 ytl arası masrafı var.

haseki ucuz diye duymuştum.

ben sarıyer devlet hastanesinden'den aldım.(2007 şubat 90 ytl) istinye devlet hastanesinden de alınabilir. sarıyer'den her gün alınabiliyor, istinye'de bazı günler.

sağlık kurulu raporu diğer adı heyet raporudur. bu raporu veren hastanelerdeki doktorlar haftanın belirli "heyet günü\günleri"nde toplanır ve başvuruları değerlendirir, rapor verirler. basit bir şey değildir heyet raporu almak, uğraştırır.

öncelikle hastanenin baş hekimlik kısmındaki döner sermeyaye mi muhasebeye mi ne gidilmesi gerekir, tarafıma şu şundan dolayı sağlık raporu verilmesini arz ederim şeklinde bir dilekçeyle başvuru sürecini başlatıyorsun, ve bunun yanında heyet raporu ücretini yatırman gerekiyor. fotoğraf isterler ki bu fotolardan biri doktorların ihtisas alanına göre "sağlamdır" yahut "şurada sorun var" yazacağı kağıtta bulunması gerekir, bu kağıtla doktorları dolaşman gerekiyor. (en az 4 fotoğraf bulundurman tavsiyemdir ama almak istediğin hastaneye sorabilme imkanın varsa sor.)

genelde sağlık kurulunun toplanması öğleden sonra 14:00 civarında olur, sen bu zamana kadar görmen gerekecek doktorları dolaşabilirsin fakat şöyle bir sıkıntı doğuyor. her ne kadar sadece imza alabilmek için doktorun zamanını alman gerekse de, hastanelerde o bildiğimiz tedavi için sırada bekleyen hasta kuyruklarından bulunduğundan, o insanlara laf anlatmak zorunda kalıyorsun.

senin heyet raporu için tabi ki sırada beklemen gerekmiyor fakat bunu insanlara güzel bir şekilde aktarman gerekiyor. "ben heyet raporu için imza alacaktım, işim uzun sürmez o yüzden müsaadenizle doktoru görmem lazım." demek en makul açıklama olmasına rağmen bazı hastalar bizde imza alıcaz, bizde sıradayız, demin biri geldi senin gibi 30 dk sonra dışarı çıktı, gibi laflar edebiliyorlar, yılmamak lazım biraz sıkıntılı bir iştir bu yüzden. eğer çok zorlanırsan o bölümü pas geç en son oraya uğrarsın bir daha. zaten en zorlanacağın kısımlar cerrahi, dahiliye ve göz sıralarıdır. bazı bölümlerde şöyle bir şey söyleyebiliyor, "biz heyet raporu için muayeneye öğleden sonra bakıyoruz." gibi bir şeyler söylüyorlar, o vakit direk tüm ikna gücünü kullanmanı öneriyorum bir şekilde tav olabiliyorlar ama fazla zorlamamak lazım.

sabahtan bu maratona başlarsan ve eğer işlerin rast giderse, öğle vaktinde toplanacak olan heyete evraklarını yetiştirirsin. (dikkat: heyetin toplanması haftanın 1.-3.-5. günleri olabiliyor demek istediğim heyeti kaçırırsan işin sonraki heyet gününe sarkar.) evrağın kurulun önünde geldiği zaman dışarda bulunan görevli yüksek sesle adını okur, içeri girersin ve seni şöyle bir süzerler ve ne amaçla heyet raporu almak istediğini sorarlar ardından bekleme faslı girer araya, tüm heyet raporu almak isteyenlerin (çok olmuyor bu sayı 25-30, başka şartlara göre değişebilir) heyet tarafından süzülmeleri bittikten sonra 15:30 16:00 gibi seni içeri alan görevli adını bir daha okur ve rapor elinde olur.

*arama yapınca da şöyle bir şeyle karşılaştım bununda faydası dokunabilir,
forum.memurlar.net

Beşiktaş, Barboros'ta Sait Çiftçi'ydi galiba adı, yıllar önce ordan almıştım ve çok rahat olmuştu, bir kaç saat kadar sürmüştü ama sonra da bir kez Bakırköy Devlet hastanesi'nden aldım, çok koşturmuştum- sabahtan akşama kadar, hatta belki 2 gün- En son psikiatrist imzası almaya gittiğimde hekim bana ' psikolojik bir sorununuz var mı?' diye sorduğunda ' yok ama sayenizde birazdan olcak' şeklinde bir diyalog yaşamıştık. Her aklıma geleni yazıyorum ya şuraya, neyse cevap bitti ve ben de gittim.
Ek uyarı: Her şey çok hızlı değişiyor ya, Sait Çiftçi'ye gidecekseniz, önceden bir arayı sorun isterseniz. Önceden randevu sistemi var artık zaten aramak gerekiyor da olabilir.