her kim olursa olsun, herkesin doğuştan sahip olduğu bir mutlak hak olan kişilik hakkı kapsamındaki şerefine ve haysiyetine hakaret etmek, o kişinin kişilik hakkını ihlal etmek, hukuk düzeni içerisinde korunamaz. doğal olarak bu kişinin apo olması veya sokaktaki vatandaş olması, hukuk düzeni karşısında fark yaratmaz.

cevap da apo'ya da olsa hakaretin hukuki sonuçları vardır. tabi, karşı tarafın şikayeti veya kanun korumasının ihlali halinde bu durum soruşturulacaktır. yani apo'ya şerefsiz dediniz, apo'nun şikayeti yoksa bir sorun yaratmaz.

hırsıza, hırsız demenin bile yaptırımı olabileceğini unutmamak gerek. bu da sorunuzu bir nevi açıklayıcıdır.

iyi günler.

vallahi ben ağzıma gelen her yerde, her şekilde edebildiğim tüm küfürleri ediyorum. yerli yabancı subay/sivil/bürokrat vs. gibi kişilerin olduğu toplantı ve konferanslarda da hak ettiğinden çok daha az olmasına rağmen ağzıma geleni söylemekten çekinmedim "Sayın Öcalan" hakkında, başıma da bir şey gelmedi. hukuk kitaplarında ütopik dünyada yaşamıyoruz. Ha kendisinden daha aşağı nefret etmediğim Aliyev hakkında dediklerimden dolayı Azerbaycan telekomünikasyon dairesiyle hukuki anlamda papaz olmak mümkün olmuştu.

hukuken herhangi birine hakaret etmenin yaptırımı ile aynıdır. tck 125'inci maddeye göre "gıyapta hakaret" suçudur, cezası 3 ay hapis veya adli para cezasıdır.

bu suçun kovuşturulması şikayete bağlıdır. apo kalkıp sizin sözlerinizden şikayetçi olursa, dava açılıp yargılanabilirsiniz.

apo'nun şikayeti olmazsa kimse bir şey yapamaz.

MEDENİ KANUN
III. Geçici önlemler
MADDE 169.- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.

kanun diyor ki; dava sonuçlanıncaya kadar hakim geçici olarak eşlerin ayrı evlerde oturmalarına hükmedebilir ve daha sonra dava sonucunda göre bu geçici halle ilgili karar alabilir. ancak kanun hükmünün dediği durum; dava ilk ve tek celsede sona ermeyecek durumdaysa, uzuyorsa bu karara hükmedebilir. bunun yanında daha önce tarafların durumun vahameti ve acilliği nedeniyle tarafların böyle yapmış oldukları bir harekete davanın seyri sırasında hakim anlayış gösterebilir.

özetle; benim cevabım, evet. kadın evi terk edebilir. mantıklı olan da budur. aynı evin içinde boşanma davası açılan eşle oturulması beklenemez. hatta evden ayrılmak zorunda kalma sebebi, kötü muamele vb. durumlardansa, daha sonra kadının evden ayrılma ile yapmış olduğu masraflar, kocadan talep edilebilinir. yani ayrı eve çıkmışsa bu evin kirasını boşanma sonrası kocadan talep edebilir.

çocukların reşit olmaması ve anneye muhtaç olmaları da dava sırasında hakim tarafından göz önüne alınacaktır, bu sebeple bu da mümkündür.

kanun hükmü de bunu belirtmiş zaten. belirttiğiniz durumla arasındaki tek fark birine hakimin karar vermiş olması, diğerinde tarafların buna mecbur kaldıkları için bunu yapmış olmaları. ancak hakim kıyasen de olsa bu hükmü kabul edecek ve durumu koruyacaktır.

işine yarar mı bilmem ama;
www.sinanasaygi.org

bu adresten mimar sinan'ın eserlerinin gösterildiği gezi haritalarını kargo ücreti karşılığı edinebilirsin. istanbul, trakya ve anadolu üzerinde gösterilmiş 3 haritasını edinmiştim.

ehh harita diyince piri reis'i de unutmamak lazım.

www.oldmapgallery.com
www.helmink.com
strangemaps.wordpress.com

www.petersmap.com
gercek olcekli dunya haritasi.

tepetaklak olan dunya harialari da var, "upside down world map" "australia no longer land down under" gibi aratin google'da, cikiyor. bir de bu alternatif haritalardan asyayi merkeze alanlar var, "asia-centered" deyince cikar onlar da. Bizim klasik bildigimiz dunya haritasinin Bati merkezli oldugu elestirisi ustune yapilmis haritalar bunlar.

www.macivert.com

burada kategorik birkaç atlas var, bir bakın isterseniz.

demli bir çaya peçete veya kağıt havlu, mendil tarzı bir şeyi bastırıp, göz üzerinde bekletmek bir çare olabilir. çocukluğumuzun göz ağrı kesicisidir, bu. geçmiş olsun.

ha birkaç gündür sürüyor ve gripten kaynaklanıyorsa, pek işe yaramayabilir; en iyisi sanırım uyumak, dinlenmek. tekrar geçmiş olsun.

sinüslerden kaynaklı sanırım.

bir yere girip, kış uykusuna bile yatabilir. 4-5 ay sonra bile ortaya çıkabiliyorlar.

dışarıda günlerce dayanabilir. bir akrabamızın kaplumbağası kaçmıştı. onun firarının ardından ev köşe bucak ilaçlanmasına rağmen, günler sonra banyo küvetinin altından çıkmıştı. sonra o hayvana biz baktık. biz de başkasına verdik. yaşıyor hala. bizi de gömecek.

neyse, bizimkisi de defalarca kaçtı. salon içerisinde kuytu köşelerden çıkmıştı. nemli yerleri kontrol edin. evin dış duvar kenarlarını, kabının bulunduğu oda içindeki eşyaların arkalarını, mesela vitrin arkasını, vs. kontrol edin.

seveceği bir şey koysan da o hayvanın onu görmesi, bulması zor olur. kuru yemi varsa farklı farklı yerlere biraz dökebilirsin ama nasıl takip edeceksin, üstelik evi kirletirsin.

kaçan, ötekinin üstüne çıkmış olabilir. standart kaplar dayanmıyor bu canavarlara. ama bulursunuz endişe etmeyin. dediğim gibi eşyaların altını, arkasını kontrol edin. aradığınız zaman çıkmayabilir; ama mutlaka aradığınız yerlerden birinden çıkacaktır.

ben vitrin arkasındaki poşetin hışırtısına hamle yapmış, altında yakalamıştım, bir seferinde. sürekli bakamayacağınız yerlere böyle ses çıkaran poşetler, vs. koyabilirsiniz. üstüne gelince o sesten yakalarsınız; ama bu da şans tabi.

kolay gelsin.

ha evet, kış uykusu tehlikesi var. kışın yatanların kalkmadığı söyleniyor. ancak biz 3-4 sene baktık, hiçbiri uyumamıştı, kışın. ev ortamı yaşanacak derecede olduğuna göre uyumayacaktır muhtemelen. ama dikkat edin tabi.

eğer kış uykusuna yattıysa allah belasını versin modundayım
kendisi özünde kırmızı yanaklı su kaplumbağası ama beni ayar etti şu anda

Kalorifer çevresinde olabilir.Oralara da bakın.Ayrıca denildiği gibi kış uykusuna yatabilir.Kaplumbağaların koku alma organları iyi gelişmiştir ama gelir mi gelmez mi bilmiyorum,varsa evinizde balık ya da yemlerinden koyun oraya buraya.

abicim öncelikle kapta, yoğurt kabında, leğende falan kaplumbağa bakılmaz. o hayvanlar çok dayanıklı bünyeye sahip olan küçük bir azınlıktan değilse birkaç aya işkence çeke çeke ölür. öncelikle şu başlıklara bir bak lütfen:

su kaplumbağası/@tekosin
yeni başlayanlar için su kaplumbağası/@tekosin

Sorularına gelince:

1) 1 ay boyunca dışarıda kalıp dayanan kaplumbağalar var, ancak 1 haftadan sonrası şanstır. bakım koşullarında çok hassastırlar ve hemen hastalanıp ölürler, ancak yemsizliğe çok iyi dayanırlar.

2) zor. daha yavru oldukları için görmeleri, kokusunu almaları çok zor. Yemden öte büyükçe ıslak marul koy ve biraz aşağıda belirttiğim karanlıkta bekleme yöntemini dene.

3) Birisi diğerinin üstüne çıkıp firar etmiştir.

Ayrıca ek olarak bulabileceğin yerler çok izbe yerler olabilir ancak. korktuklarında suya atlarlar ancak su olmayınca çok kuytu ve karanlık yerlere kaçarlar.

yapabileceğin şey tek tek tüm ışıkları kapatıp evin odalarında, banyoda (nemli yer olduğundan oraya kaçabilir) ve her yerde ses çıkarmadan hayvanın çıkarabileceği sesleri dinlemek. ayrıca bir yere büyük bir leğenin içine iyice su doldur, kaplumbağanın çıkabileceği bir rampa ve içine de üstüne tırmanıp suyun dışında kalabileceği bir taş koy, evden çıksan dahi bu sistemi kaldırma ki suyu hissedip gidebilsin.

ancak tekrar söylüyorum, bu hayvanlara kapta falan bakılmaz.

Ayrıca kış uykusuna da ev ortamında yatmaz, ancak suyu 20 derecenin altına, genelde 15 derece civarına düşürünce kış uykusuna yatarlar. yavrular kolay kolay kaldıramaz kış uykusunu ve ölür.

@tekosin

çok sağolun verdiğiniz bilgiler için
internette de okuduğum kadarıyla ciddi bir iş olan kaplumbağa bakımının petshop sahipleri ve bilinçsiz hayvan sahipleri(bkz. annem ve kardeşim) tarafından ne hale getirildiğini görmüş oldum ve kendimi suçlu hissettim desem yeridir.

tolga çevik askere gitti. zaten bunun ömrü bir sezon daha sürmez diyordu. son bölümde de final yapmışlardı. ama belli olmaz, türk televizyonculuğunun işi.

komedi dükkanının ajansından alınan bilgiye göre;
tolga'yı oyundan hemen önce askere alacaklarmışdı da, ertesi gün teslim olması üzerine zar zor anlaşılmış. yine aynı kaynaktan gelen bilgiye göre, ajansın öyle veya böyle her koşulda iş yapan event ı komedi dükkanıymış. bir de funda arar varmışdı onun gibi iş yapan fakat tolga gidende ve bir kaç işte paylayanda ajans batma tehlikesiyle yüz yüze gelmiş.

tekrar merkezdeyiz.

sozluk.sourtimes.org

5.entry

(bkz: paşalimanı cafe)

kahvaltıyı kendisi sunan bir yer değil ama moda çay bahçesi, yakınlardaki süper pastanelerden kahvaltılık alan herkesin favori kahvaltı mekanıdır. tamamen de deniz manzaralı.

hisarda sade kahve... idealdir..

kaymakçı pando ya da diğer ismiyle bulgar'ın yeri.

çengelköy çınaraltı kahvesi de güzeldir. havanın güzel olduğu bir günü tutturmak lazım ama oraya gitmek için.

araba var ise uzunya. şahanedir.

en alttaki genelde iliklenmez

en alttaki iliklenmez, sanırsam kötü bir anlamı vardı.

En alt dugmeyi iliklememek, Kral VII. Edward'dan geldigi soyleniyor. Ama adam, bel olcusu genis diye iliklemiyormus. :)

en alttaki iliklenmez, oturman gerekip te düğme çözecek vaktin olmaz ise düğme kopmasın diye şeklinde duymuştum ben de...

en alttaki ceketler genelde uzun olduğu ve oturuş, kalkış, yürüyüş hareketlerini kısıtlayabildiği için iliklenmez. tabi, nasıl istiyorsan öyle yaparsın.

Iliklenecegi varsa:

Double-breasted > Ictekiler iliklenilir

Single-breasted > Iki dugme: En altaki iliklenmez
Single-breasted > Uc dugme: En altaki iliklenmez (Orta tek basina veya orta ve ustteki iliklenilir - ceket kesimine gore)

Takim elbise isinden anlamiyorum, cok giymisligim de yok! Oyle atiyorum!.. :P

cevaplar fazlasıyla doyurucu. hatta mülakatta neden alt düğme ililenmez diye bi soru gelirse döktürürüm artık :P çok teşekkürler vakit ayırıp cevaplayanlara.

bi de 3 dugme gecmiste kaldi hala 3 dugmeli takim yapan var mi yaw??

fabrika altınyıldız yapıyor demekki.. gerçi bikaç sene önce almıştım.

borçlar hukuku sınavı mı var yakında?

en basit icap, icaba davet ayrımının kabul beyanının ulaştığı anda sözleşmenin kurulmasından çıkarıldığını göz önüne alarak inceleyelim;

-kilosu 50 kuruştan un satıyorum abi, alır mısın?
-alırım!

bu anda sadece kilosu 50 kuruştan un satımının kabulü gerçekleşmiştir. peki ama bu un stoklarda ne kadar vardır, bilinmemektedir. ancak şöyle de bir madde var ki borçlar kanununda, esaslı noktalarda anlaşıldığı takdirde, yan noktaların görüşülmemesi sözleşmenin kurulmasına engel değildir. o halde sizin için stoktaki miktardan fazla veya olağanüstü bir alım yapacağınız hali, sizin açınızdan sözleşmenin olmazsa olmaz unsuru veya sizin açınızdan esaslı noktayı oluşturduğunu söyleyebiliyorsak, bu noktada sözleşme kurulmuş sayılmaz. doğal olarak, kilosu 50 kuruştan satıyorum, denilmesi icaba daveti oluşturur. ancak borçlar kanununda bir madde daha var ki, fiyatı belirtilerek malın teşhir edilmesi, icaptır, der. buna göre eğer bu un bir markette, bakkalda satılıyor olsaydı icap olcaktı, bu teklif.

yani kanaatimce bu noktada sizin için 50 kg. un olması mı, kilosunun 50 kuruş olması mı önemli, bunu tartışmak gerekir.
eğer ki siz, kilosu 50 kuruştan un alıyorsanız, 50 kg. isteğiniz karşı tarafa ulaşan icaba davettir. karşı tarafın abi 30 kg. var, demesi de icaptır. alıyorum uleynn, dediğin anda kabul etmiş olursun. sözleşme kurulmuştur.

öteki hali düşünürsek, 50 kg. un lazım diyelim size.
kanka unun kilosu ne kadar dediniz? (sözleşme müzakeresidir)
abi 50 kuruş, dedi. (icaba davettir)
kanka 50 kg. ver, dediniz. (icaptır)
abi 30 kg. var, dedi. (icaptır ve önceki icabı reddetmiştir, zımnen.)
ver uleynn, dediniz. (kabuldür, sözleşme kurulur.)

rivayete göre 80 öncesi solcular ucu aşağıya dönük bıyıklarıyla Marksizmin M'sini, L şeklindeki favorileriyle de Leninizmin L'sini sembolize etmekteydiler.

Sağcılar da gene ucu aşağıya dönük bıyıklarıyla mhpnin m'sini tabi.

ucu aşağıya dönük bıyıklar mhpnin msini değil kaşlarla beraber üç hilali temsil eder : )

3 numara bıyık var bir de. takiye bıyığı diyorlar. ya da rte bıyığı. mantığı da hem bıyığım olsun hem de altına su kaçmasını engelleyip abdesti yarım bırakmasın imiş. her ne kadar dini amaç taşısa da son dönemde aşırı siyasi eğilim göstermektedir.

ülkücü bıyığı da 3 hilali temsil eder.

uçları yukarı vurulan bıyık, osmanlı'nın son döneminde askerlerde görüleceği üzere, daha çok alman sempatizanlığını temsil eder.

sağcıların ucu aşağı dönük bıyığının mhp'nin m'siyle hiç ilgisi yok. amaç, iki kaş ve bıyıkla aşağı dönük üç hilali sembolize etmek.

hepinize teşekkürler ama bunlarla ilgili bildiğiniz yazılı bi kaynak yok mu?

www.kedimveben.com

Bildiğim kadarıyla askerlik işlemleri public olmadığı için henüz oradan askerlik işlemi yapamıyorsunuz.

Yoklama ve sevk harici askerlik işlemleri, E-Devlet kapsamında turkiye.gov.tr üzerinden (şahsa özel, hüviyet ve kimlik no. ile başvurularak alınan şifre ile giriş yapmak şartıyla) açılmıştı. Hepsini geçtim, en azından durum sorgulaması yapılabilmesi gerekiyordu. Seçenekler hâlâ mevcut lakin hata veriyor, sayfa görüntülenemiyor, kayıt bulunamıyor vs.

ben de sırf askerlik işlemlerim için gittim şu şifreyi aldım. lakin hiçbir işe yaramadı. şimdilik bir şey çıkmayacak gibi duruyor, buradan.

İletişime geçmiştim kendileriyle, mail olarak gelen cevabı aynen yapıştırıyorum:

"Öncelikle www.turkiye.gov.tr’ye göstermiş olduğunuz ilgiden ötürü teşekkür ederiz.
e-postanızda belirtmiş olduğunuz Askerlik Durum belgesi e-Devlet kapısı üzerinden verilmemektedir. Ancak bu hizmetlerin ilgili kurumlar tarafından geliştirilmesi ve elektronik ortamdan sunulması halinde, bu hizmetler e-Devlet Kapısı üzerinden de sunulabilecektir.

Yedeklik Yoklama hizmetimizde teknik bir sorun yaşanılmaktadır. Teknik birimlerimiz bu sorun üzerinde hızlı bir şekilde çalışmaktadır. Mümkün olan en kısa sürede hizmete girecektir.

Saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.
www.turkiye.gov.tr"

En azından sorulara cevap yollamakta bayağı hızlılar.

Özel kişi, tüzel kişi, bunların ehliyet türleri diye arayın, bulursunuz. Hukuk sitelerine girip içlerinde de arama yapabilirsiniz.

"gerçek kişiler olgunlaşma ile; tüzel kişiler organlaşma ile, kişiliklerini kazanırlar."
rona serozan

@uyuklayankedi, haklı.

bizim üniversitenin (koç üniversitesi) kitapçısında (pandora kitapevi) bolca vardı bir dönem.

anladığım kadarı ile bu pandroa'nun taksim'de yeni melek'e yakın taraflarda bir yerde bir şubesi daha olması lazım oraya sorarsanız muhtemelen stoklarında olup olmadığını öğrenebilirsiniz.

geçen gün hocamız bu kitaptan ödev vermişti. sonra ödev iptal oldu ama kitabı alanları görmüştüm. beyazıt sahaflar çarşısına ve özbek pasajına bakın. mutlaka diyemem ama muhtemelen bulacaksınızdır.

bir ay kadar önce alkım da vardı diye hatırlıyorum

velayet davasında hakimin göz önünde tutacağı şey, çocuğun üstün yararıdır. bu her esas kuraldır.

çocuğun kimin yanında daha rahat, daha mutlu, daha sağlıklı, vb. hallerde yetişeceği önemlidir.

2 yaşındaki çocuğun annesine olan ihtiyacı göz önünde bulundurulursa muhtemelen velayet annede kalacaktır. ancak son takdir tabi ki hakimindir. iyi bir avukat, bu velayeti anneye kazandırabilir.

birkaç yıl sonra karşı taraf, şartlarda bir değişikliklik olmadan anneye karşı velayet davası açarlarsa, muhtemelen bir şey kazanamazlar. çocuk büyüdükten sonra, tabi onun da fikri sorulacaktır bu konuyla ilgili olarak.

dediğim gibi son söz hakimin. ancak iyi bir avukat, bu velayeti anneye sağlayabilir.

iyi günler.

şiddet gören kadın nerede ise baroya başvursun. baroların bu konu ile ilgili birimleri var. yardımcı olurlar. ankara izmir gibi büyük bir şehirde ise ilgili derneklere başvursun. konunun uzmanı bir avukatla velayeti de alır nafakayı da tazminatı da. ama bir daha şiddet gördüğünde de rapor alsın mutlaka.

"bir arkadaş"ın anne ve babası arkadaş henüz 3 yaşındayken ayrılıyorlar baba devlet kurumlarında ciddi bir yerde (daire başkanı) ki 12 eylül yeni gerçekleşmiş, benzer tehditlerin olduğunu ve en nihayetinde velayetin anne'ye verildiğini biliyorum.

arkadaşınız şiddet görüyorsa hiç düşünmeden açsın boşanma davasını derim.

1 ya da 2 kez konuları okuyarak geç. konu altlarındaki örnek soruları çöz veya çözümlerini izle. daha sonra çalışma kitaplarındaki, soru kitaplarındaki sorulara saldır. sürekli soru çöz. matematik dersinin başarısının sırrı budur. çok soru çözüp, çıkabilecek tüm soru modellerini görmektir. kolay gelsin.

sanırım biri alaylı biri mektepli oluyor.

stajyer'de ; almakta oldugu egitimle ilgili olarak, birey'in okul'dan kalan zamanların'da yada okul yönetiminin istedigi takdirde, kişinin iş hayatın'da almış oldugu egitim, yada çalışma.

yetiştirilmek üzere ; temalı iş ilanlarında ise, o işi daha önce'den bilmeyen vasıfsız bireyi, iş ögreterek işveren'nin istihdam işçiye istihdam saglaması.

aralarındaki en büyük ve en belirgin fark, stajyer ; işi hem işyerinde, hem okulda ögrenir. digeri ise, cogunlukla bir meslege sahip olmadıgı icin, iş'le ilgili bütün herşeyi işyerinde ögrenir.

biraz karışık oldu :)

Yok, aslında açıklayıcı oldu bence, teşekkürler ikinize de. Bir de: Stajyer, işi öğrenirken maaş almaz. -değil mi?- Yetiştirilmek üzere alınan eleman da mı ücretsiz çalışır peki?

tek anlamı baya bi sure para vermeyeckeler oluyor.

yetiştirilmek üzere olan karın tokluğuna çalışır stajyere ise onu bile reva görmezler çoğu zaman.

"Yetiştirilmek üzere" ilanındaki insanlara genelde çırak muamelesi yapılır -normal olarak- eğitim verilir bolca veya tecrübeli çalışanın yanında işi öğrenmesi sağlanır. Dolayısı ile az para verilir yani. Buna çok takmayın derim, en geç 6 ay içinde zaten işi kaparsınız ve daha fazla ücret isteme & farklı firmalara geçme şansınız olur. Ücretsiz çalışma diye bir durum söz konusu olamaz, "asgari ücret" diye bir kavram var bunun için. Ha firma 1-2 ay "deneme" kavramı altında çalışana para vermeyebilir, baktınız kıvırıyorlar 3-5 kuruş için, ilişiğinizi kesersiniz. Bu tip firmalardan da uzak durmakta fayda var kanımca.

Stajyerde durum daha farklı. Ben yaptığım stajlardan maaş aldım. Firmaya bağlı, vermeyebilir de. 1-2 aylık staj ise çok büyük ihtimalle ücret ödenmez. Daha uzun süreli veya yarı-zamanlı çalışma şeklinde ise -öğrenim devam ederken- ücret ödenmesi muhtemeldir, stajyer de ücret isteyebilir böyle bir durumda. Madem uzun dönem çalışacaksınız, çekinmeyin ücret isteyin.

1) "Yetiştirilmek üzere" bence vasıfsız kişiler için değildir, örneğin fakülte mezunu ve iş tecrübesi olmamış biri de yetiştirilebilir.

2) "Stajyer" ise, ücret ödenmeyecekse ilanlarda belirtiliyor gördüğüm kadarıyla.

3) Deneme süresi, kesinlikle ücret ödenmemesi anlamına gelmez. Ücret de ödenir, sigorta da yapılır. Sadece bu deneme süresi sonunda olumsuz karar verilebileceği olasılığı vurgulanmaktadır. (Aksi yönde hareket eden işveren, işgöreni keklemeye çalışıyor demektir.)

4) Her iki nitelemeye konu görev de, ücretin düşüklüğüne işaret eder. Ancak iş bulma ve tecrübe problemi varsa bir yıl kadar sabredilmeli, bence.

@merlina : stajyer ögrenci oldugundan mütevellit, iş yaşamında belli bir sorumlulugu yoktur. cogunluk olarak aileleri masraflarını karşılar, harclık, yol parası gibi.. alacagı yada aldıgı parayı gözünden büyütmez.

yetiştirilmek üzere olan eleman, kendisinden bilgi ve birikim yüksek olan, ustaları ve amirleri, yada işyerinn diger calısan elemanları maaş alırkeni kendisi harçlık alır :)
işi ögrenip, belli bir bilgi ve birikime sahip olana kadar.

yetiştirilmek üzere kadroludur. fasulyeden çalışandır (kadrolu çalışan olarak). stajer kadrolu değildir.

bazı firmalar (sektörde o işi yapan çok az firma varsa) yetiştirdiği elemanın başka bir fimada çalışmasını (elemanı kaptırmamak için) önlemek için (şirket sırları, gizliliğin korunması, haksız rekabetin önlenmesi amacıyla) çeşitli sözleşmeler (5 yıl aynı sektörde çalışamaz gibi) de yaparlar

son 30 gün demişti bu sezon için. her programın başında da söylüyor, son x program diye. ama şu an kaç kaldı bilmiyorum. aşağı yukarı 10 program falan sanırım.

ya bana kesin tarih lazım. 2 hafta önce başvuruda bulunmuştum, 1 hafta önce mülakata çağırdılar, daha sonra dedim, bu akşam yine çağırdılar yarınki program için ama şehir dışındayım şu anda, istanbul a bu aralar dönecektim zaten ama yarın akşam yetişmem zor, bi de program bitecekse, yani yarışamayacaksam sadece stüdyoyu doldurmak için gitmeyi de mantıklı bulmuyorum çünkü çok kişi çağrılıyo mülakata biliyorum. ama yine de aklıma takılıyo acaba yarın gelsem mi istanbul a, sonuçta ne olacağı belli olmaz belki seçilirim yarışmaya fln. ya kafam karıştı bilmiyorum naapacağımı.. :(:(

boncuk nickli suser'un yarışma başlığına sözlükte yazdığı bir yazı vardı. onu okuyabilirsiniz mesela, konuyla ilgili.

çünkü onun anlattığına göre yalandan bir yarışma organize ediliyor. herkes kendini tanıtıyor falan, o kutuların başında. ilgi çekici bir tipseniz, kabul ediliyorsunuz.

siz de ilgi çekici, garip bir tipseniz, kabul edilebilirsiniz.

şansım olabileceğini düşünüyorum zaten ama bi de 3 mülakat yapılıyormuş ve her mülakatın arasında 10-15 günlük süre varmış. o zamana kadar sürer mi ki yani yarışma?? ya lütfen bilen biri acil cvp versin ona göre cvp vercem mülakat çağrısına.

sourberry'de güzel bir muhabbet dönüyor. onu dinliyoruz ki sıkıntımız geçsin, deyu.

Sen de bendensin:) 5 adet bira aldım youtube'dan Bana Yalan Söylediler adlı şarkıyı dinliyorum elim f5'te duyuruyu yenileyip duruyorum

- filim izle, eğer uykun varsa uyuya kalırsın
- ev tekin bir yerdeyse yürüyüşe çıkabilirsin (evet bu saatte)
- eğer yarın işe gitmeyeceksen ve evin taksim civarlarına yakınsa barlarda takılabilirsin
- kitap oku (biliyorum klişe)
- arkadaş/öğrenci eviyse, onları kaldırıp sabaha kadar eldeki lojistik imkanlarlar batak, okey, tavla vs. oynanabilinir.
- uyuna bilinir.

john hart'ın dejavu adlı kitabını okumaya başlamak üzereyim,ekşiden ayrılabilirsem..

bu film izleme olayı güzel ama interneti fazla kurcalamadığım ya da kurcaladığım zaman amacıma ulaşamadığımdan olsa gerek bu seçenek eleniyor. böyle siteyi açıp player'e tıkladığım anda kesintisiz izleyebileceğim bir site bulamadım anasını satayım..

yarın çok pis gg olacağım, onu düşünüyorum. işin içinden çıkmanın yollarını arıyorum ve bulamıyorum.

bir yandan ben de sourberry dinliyorum..

gomlek utuluyorum. uzay cagında gomlek utuluyorum.

annemin yapıp gönderdiği poçaları yiyorum duyuruya bakarken.
gece birde uyuyordum tabi (ahaha).

ağlıyorum biliyor musun?

tabi ki; sevgilisini öldürenler mi istersiniz, sevgisine karşılık vermeyenleri öldürenler mi, sevgilisine tecavüz edenler mi? hepsi var, üstelik çok uzakta değil, her gün geçtiğiniz sokakta. belki selam verdikleriniz arasında. belki arkadaşlarınız arasında. belki burada da.

yüklemede bir sorun olmuş olabilir. tekrar denediniz mi?
benim makinem de avi uzantısıyla kaydediyor videoları ama facebook'a eklemek için denemedim. yine de facebook'un bir uzantı ile sınırlı kalacağını sanmıyorum. iyisi mi bir daha deneyin siz. olmazsa videoyu youtube'a ekleyin, oradan facebook'a linkle eklersiniz.
kolay gelsin.

betterencoding.com a üye olun. videonuzu upload edip flv ya da h264 videonuzu download edip istediğiniz siteye yükleyin. bir sürü gereksiz işten kurtulursunuz.

youtube boyutu büyük diye kabul etmiyor olmasın sakın?

benimki .mov (quicktime) formatında kaydediyor. genelde bi yere upload etmek için değil de boyutu küçülsün diye convert ediyorum. çünkü 1 dakikalık vidyo 50 mb civarı yer tutuyor. mpeg4 avi'ye dönüştürüyorum. kalitede önemli bi değişiklik olmadan 15 mb filan oluyor. youtube da facebook da bu haliyle kabul ediyor.

hiç yükleme yapmadan direkt bu hata çıktı da o yüzden. facebook'ta denemedim daha. youtube'a .avi olarak kaydedilebiliyor diye biliyordum. deneme için çektiğim video 640x480 ve 23MB.
---
DSCF0017.AVI
Upload Failed: An unknown error occurred.
---

bu saatlerde yavas oluyor ama bugun ekstra bir yavaslik var.

son yazar alımlarından sonra bir yavaşlama görüyorum ben. ama nawres'in de dediği gibi bugün ayrıca bir yavaşlama var.

24 saat değilse de 16 saat hızlı çalıştığına rastlamışımdır ben.

ankara hukuk'u 0,7 puanla kaçırmıştım, geçen sene. ve çok da sevinmiştim, kaçırdığıma. ikinci tercih olarak istanbul hukuk'a yerleştiğime, sevinmiştim.

hocalarımız ve istanbul baro başkanından duyduğum söz şöyledir; iki tane hukuk fakültesi vardır. biri ankara, diğeri istanbul. o kadar. ayrıcalıktır ikisi de. (gs hukuk'u neden saymadıklarını anlamadık ya, neyse.)

böyle söylerlerdi onlar da, biz de öyle düşünüyorduk zaten. ankara hukuk fakültesi öğretim üyeleri eskiden, savcılık, hakimlik sınav sorularını hazırladıkları için bu okuldan yetişen savcı, hakim sayısı oldukça çoktu. ancak şimdi ortaklaşa hazırlandığı söyleniyor. yine de okulun temelinde bürokrat, savcı, hakim yetiştirmek var. bizim okuldan ise mezunlar ya avukat olmuş ya da gazeteci. böyle bir temelleri var.

ailen istanbul'da ise ki benim böyle, ailenin yanında okumak büyük avantajdır. ayrıca, ankara hukuk'ta derslerden geçmek daha zor. sınav yönetmeliğinde dersi geçmek için aranan not daha yüksek. ama istanbul hukuk'ta bu not biraz daha düşüktür. yine de ders geçme oranları hayli düşüktür. bir derse giren 1000 kişinin olduğunu ve yarısından fazlasının kaldığını gördük. eh bu açıdan ankara hukuk'un da kolay bir okul olduğunu söyleyemem.

senin istanbul hukuk'la ilgili merak ettiğin, öğrenmek istediğin bir şey varsa, bunla ilgili yardımcı olabilirim. ama tıpkı öss tercihlerinde olduğu gibi ikisi arasındaki mukayeseyi sen yapmalısın. sonra pişman olmamak için. sırf ankara'yı sevmedi diye de ankara hukuk'u bırakana laf yapar, bizim ahali.

pomolilik hakim savcı sınavının öğretim üyeleri tarafından ortaklaşa hazırlandığını söyleyerek bilmeden konuştuğunu gösteriyorsun. şayet kazandırılan hakim savcı sayısına göre tercih yapılacak olsaydı gazi hukuk diğer iki ünv.yi geçerdi (toplam sayı olarak değil kazandırma oranı olarak tabi)ayrıca sınavı öğretim üyeleri hazırlamaz ösym hazırlar. ankara veya istanbul hukukta bir hoca ösym ye soru gönderse bile kesinlikle o göndereceği sorulara göre eğitim yapmaz zira hukukçu o soruları cevaplayacak şekilde yetiştirilemez.

ankara ünv. istanbul hukuk arasında artıları eksileri koyulduğunda önemli bir fark yoktur. tercihi belirleyecek sadece şehirler olabilecektir.

@modesttiago bilmeden konuştuğumu söyleyerek asıl senin bir şey bilmediğin anlaşılıyor. işkembe-i kübra'dan değil bu bilgiler. bizzat kürsüden öğretim üyesinin söylediği laftır bu. "savcılık hakimlik sınav sorularını daha önceden ankara üniversitesi hukuk fakültesi öğretim üyeleri hazırlardı; artık o da kalktı, ortaklaşa hazırlanıyor, havuzda." diyen adam bilmeden konuşuyor, onun sözünü aktaran bilmeden konuşuyor; ama sen bilerek konuşuyorsun öyle mi?

sınavı kimin düzenlediğini, kimin yaptığını ben de biliyorum. ama oraya o sınav sorularını kimin hazırladığını ifade ettim. gazi hukuk'tan çok savcı, hakim çıkar mı, bilmiyorum. ankara hukuk'un yetiştirdikleri genelde savcı hakim oluyor dedik. çoktur dedik.

öss'de bu sene soruları tübitak hazırlıyor demedik.

ya düzgün oku, ya düzgün anla. benim ne demek istediğimi, mesajı yazdığım arkadaş anlayacaktır. ankara üniversitesi ile istanbul üniversitesi arasında artılar, eksiler konularak hesap yapılacaksa, farkların olduğunu görülebilir. öğrenci sayısında, okulun öğrenciye sağladığı imkanlar açısından, okul açısından, okulun ileride iş hayatında sağlayacağı ayrıcalık açısından...

cevap yazanlara çok teşekkür ederim,yardımcı oldu söyledikleriniz..

vakıf bank 40 lira alıyordu, halk bank 45 idi sanırım. ziraat bankasına da yatırılıyor galiba ama emin değilim. ben vakıf bank'a 40 lira yatırmıştım, bir önceki sınav için.

Tavsiyem halk bank'a gidin. orada yoğunluk daha az olur.

Az önce halkbanka a yatırdım bu sınavın harc ücretini , orda da 40tl bilginize.

d-hepsi. ancak konferans asıl metni oluşturduğu için, kitabın da zaten konferanstan alıntılandığını düşünürsek, siz doğrudan konferansı kaynak gösterebilir, oradan alıntı yaptığınızı söyleyebilirsiniz.

telif hakları yönünden kitabın adı gerekli ve yeterlidir, gerisi ise keyfine kalmış.
not: kim lan o muhteşem insan?

kanuna göz attım ama tam yanıt bulamadım fakat şahsi görüşüm konferansın metninin, basılı halinin telif değeri olduğu yönünde çünkü konferansı dinleyip aktarmak ile kağıda dökülmüş halinden alıntı yapmak farklı şeyler. hem d'ye gerek yok sanki, a hepsini içeriyor zaten.

bilgi arayan insana hepsi gerekebileceğinden, hepsini kapsayan a şıkkı çok şık durur gibime geliyor.
(bence de..)

sezon sonu diye tabir edilen dönemlerde oluyor. sezon dediğimiz yaz ve kıştır. yaz sonu sonbahara gelmeden yazlık giysilerde indirimler başlar, sonbahara 1-2 hafta kala. kış versiyonunu da açıklamaya gerek yok herhal lskdj

teşekkürler dambil ama benim bahsettiğim klasik sezon sonu indirimleri değil de kısa bir süreliğine çok pahalı giysiler bile özellikle bazı markalarda bayaa ucuz fiyatlara satılıyor bilen biliyordur bu indirimleri, her markada yok bu şekilde.

lacoste'n yenibosna'daki fabrikasında, senede bir ya da iki haftalığına çok ucuz fiyatlarla satışın açıldığı söylenir. buradan ürün aldığını söyleyen ve gösteren arkadaşlarım da vardı. ama tam olarak hangi tarih olduğunu bilmiyorum. doğrudan bu şekilde arayabilmeniz için söylüyorum bunu da. sonbahar- kış arası böyle bir olay oluyor diye hatırlıyorum ben.

(bkz: markafoni)
(bkz: limango)

Lacoste sanrım ekim ve mart aylarında 15 er gün fabrika mağazasını açıyor sanırsın içeride halkekmek dağıtıyorlar inanılmaz kalabalık oluyor. tam tarih için gidip sorman gerek ben öyle öğrenmiştim :)

avm'lere gidip gezin. yazlık ürünlerin hemen hemen hepsi %70lik indirime girdi.

peki bu polo garage in indirim dönemleri ne zaman oluyor tam olarak bilen var mı?

kalem şeklindeki casus kameralar 1 mp'in altında bir kalite ile çekim yapıyor, bildiğim kadarıyla. ama görüntüler anlaşılacak şekildedir. yani işinizi görebilir. ben de olsam, kamera kullanırım. bir ihtimal daha var ki, yem atarım. seri numaraları alınmış paraları, çalmasını beklerim. ispatını yapacağım zaman da polis çağırırım. tabi işi polise götürmek istemiyorsanız, sadece ispatlamaksa niyetiniz, kimseye belli etmeden, bir kalem kamerayı yerleştirin. bu şekilde ispatlayın. kimseye güvenmemek lazım. hırsız kim, belli olmaz.

herhangi bir webcam de isinizi gorur aslinda. fiyati da eminim casus kalemlerden ucuzdur. yalniz kamera calisinca uzerindeki isiklar yaniyor ya, onlara bi modifikasyon yapmak gerekebilir.

benim daha farklı bir önerim olacak. kimin yaptığından emin iseniz, bir ses kaydı yapmanız kafi olacaktır. öncelikle kaliteli bir ses kayıt cihazı edinin bir yerlerden. sonra bir toplantı yapar gibi herkesi bir araya toplayın ve kayıt cihazı çalışırken toplantıya başlayın. toplantının konusu da "son günlerde artan hırsızlıklar" olsun. şimdi iş sizin ustalığınıza kalıyor. muhabbeti öyle bir konuma getireceksiniz ki, o kişi suçunu ikrar edecek. bunun için de aranızdan biri çalma olayını gördüğünü ve suçluyu "birazdan toplantının sonunda" açıklayacağını öne sürmeli. biliyorum belki biraz zor bir metod olabilir, hatta maceraperest bir hamledir ama işinize yarayabilir.

kalem şeklindeki kameralar çok güzel çekim yapıyor. yani gayet yazılar bile okunabiliyordu çektiklerini izledim ben. gittigidiyordan falan yorumlara göre alırsanız başınız ağrımaz sanırım.

Derdimiz mahkeme degil zaten. Sadece caldigi paralari geri istemek icin koz olsun elimizde. Yalnız neden mahkemede kullanamadigimizi merak ettim.

Hakim kararı olmadan hiç kimsenin ses veya görüntüsünü habersiz kaydedemezsiniz. Kaydetseniz bile mahkemede delil olarak kullanamazsınız. Bu uygulamanın bir çok nedeni vardır. Bir iki tanesi:
1. Bu tür bir kayıt yaptığınıza göre bir suçun işleneceğini tahmin etmektesiniz. Bu durumda göreviniz hırsızı yakalamak değil değil olayı polise intikal ettirmek olmalı(tamam, sizin olayınızda polise gitmek pek pratik olmayabilir ama mesela bir uyuşturucu kuryesini veya kiralık katili iş başında görüntülemeye çalışmak polisin işidir. kanun koyucu içinse bütün bu suçlar arasında bir fark yoktur.)
2. Bu tür bir kayıt hazırlığı yaparken bir yandan da tahmini suçlunun bir daha suç işlemesi için uygun ortam hazırlamaktasınız. Mesela ortaya kolayca çalabileceği bir para koyuyorsunuz. Kendiniz ortalıktan kaybolarak parayı kolayca çalmasını sağlıyorsunuz. Bu düzenekler olmasa belki de parayı çalmayacaktı. Bu durumda siz de kişiyi suça teşvik etmiş oluyorsunuz.
3. Siz hırsızın parayı çalarken kaydını alsanız bile bu onun önceki hırsızlıkları da kendisinin yaptığını ispatlamaz.
4. Eğer adam parayı çalmazsa(aslında çalsa da fazla farketmez) adamın özel hayatına müdahalede bulunmuş oluyorsunuz.
Hukukçu değilim ama hukukçulardan cevap veren olmadığı için son soruya cevaben bunları yazdım, yanlışlarım olabilir. Bu kamera işini kendi aranızda sorunu çözmek için kullananacak olsanız bile hukuki problemler yaratabilir.
Benim tavsiyem, aranızdan uygun birisi(en yaşlınız, en kıdemliniz veya sözünü en çok dinleyebileceği biri) vasıtasıyla kendisinden şüphelendiğinizi söyleyip, paraları iade etmesini istemeniz. İnkar etse bile bir daha yapma ihtimali çok düşüktür. Kameraya çekip kayıtları önüne atmakla da bundan daha fazla bir şey kazanamazsınız. "Evet bu son hırsızlığı ben yaptım ama öncekiler benim işim değil" diyebilir. Siz de hiç bir şey yapamazsınız. Yok biz adamı süründürmek istiyoruz derseniz o zaman da polise gidin derim.

acaba şu filmlerdeki tuzak paralardan falan bulunamaz mı o geldi aklıma. hani parayı çantadan alınca çaat diye patlayıp elini yüzünü mora boyasın.

1-adakale doğru. baraj suları altında kalmış, şimdinin romanya topraklarındaki bir ada. nufüsu da çoğunlukla türk. lozan'da romanya'ya bırakılmış.

2-amerika'yı haraca bağlaması da doğru. amerika'dan yıllık haraç alınacağına dair anlaşma yapılmış. sanırım 1700'lerin sonu olmalı. ama çok sürmemiş, amerika tek taraflı fesh etmiş. tabi osmanlı da ters gidememiş. hatırladığım kadarıyla bir deniz savaşından sonra oluyor bu olay.

3-amerikan tarihindeki tek yabancı dildeki anlaşmanın türkçe olduğuna emin değilim. üstelik bu, bugünkü anlamda türkçe sayılmaz. doğru tabir osmanlıca'dır. anlaşmalar iki tarafın dilinde de yapılabilir, ortak bir dil de kullanılabilir.

4-izlanda ile ilgili böyle bir şey ilk defa duyuyorum. biraz internetten de baktım şimdi. wikipedia'dan böyle bir bilgi doğrulayamadım. izlanda sahiden uzak yav.

5-barbaros'un fransa kıyılarına gelerek, fransa'ya yardım ettiği doğrudur. ama köylünün müslüman olmasından korktular da köylüyü sürgün ettiler, olayını kim nasıl doğrular bilmiyorum. o dönemin tarihçilerinden okumak lazım. böyle bir bilgi de bulamadım ben.

6-londra sokaklarında bir osmanlı'nın insan sayılmadığı zaman, tam olarak hangi dönem acaba. bu da önemli olmalı. osmanlı'nın güçlü zamanı ise, elbette saygı görür. ancak osmanlı vatandaşı bir insan londra'da ya diplomatik ya da eğitim amaçlı bulunur. eh bu insanlar da sokaklarda yatmıyordu herhalde. ama bolluk içinde de yüzmüyordu herhalde. paran varsa, her zaman her yerde iyi olursun. iyi muamele görürsün. tarihin her devrinde böyledir. ha, ipin ucu kaçarsa, parandan da olursun, canından da. osmanlı'da da din gerekçeli olarak insanlara kötü muameleler yapıldığı oldu.

7-marks ve engels'in silistre savunmasıyla ilgili yazıları var.

8-bizans imparator'unu yeniçeriler korudu! iddialı bir söz ama belgeli mi, onu bilmek lazım. kronolojik olarak mümkün gözüküyor. belki, orhan gazi döneminde, bizanslılara yapılan yardımlarda böyle bir durum söz konusu olabilir ama orada da bizans tekfuruna yardım edilmiştir, doğrudan imparatoru korumak gibi bir durum söz konusu değildir.

belki de istanbul'un fethinden sonra, böyle bir koruma olmuş olabilir. o da esaretle ilgili bir durumdur.

9-yemen de bir zamanlar osmanlı toprağıydı. tabi ki osmanlı sayesinde işledi, sattı, aldı, vs. ama o toprağın ürünü sonuçta bu da. şimdi bu mantıkla, ırak'ın en önemli geliri petrolü ingilizler'e borçludur, demek lazım.

10-93 metre yüksekliğindeki Özgürlük Anıtı ilk olarak 1860’lerde, o zamanlar Osmanlı Devleti toprağı olan Mısır’da Süveyş Kanalı’nın açılışı anısına Mısır Hidivi tarafından Fransız bir heykeltraşa (Frederic Auguste Bartholdi) ısmarlanmış, bakır ve çelikten yapılarak tamamlanmış, ama sonradan yaşanan bazı korkular yüzünden (müslüman bir ülkede bu kadar büyük bir heykelin tepki göreceği düşüncesiyle ) Mısır’a dikilmesinden vazgeçilmiş ve Paris’te bir depoya kaldırılmış. Tasarlanan bu ilk heykel Kızıldeniz ile Akdeniz’in birleştiği yere koyulacak firavunlar zamanının giysilerine bürünmüş bir kadın şeklindeymiş ve elinde 'Asya'nın ışığının Mısır'dan geldiğini' sembolize eden bir meşale tutuyormuş. Bu olaydan 20 yıl sonra 1885’te Fransa hükümeti A.B.D ile olan iyi ilişkilerinin bir göstergesi olarak büyük bir heykel yaptırmak istediğinde yine aynı heykeltraşın kapısı çalınmış. Hazır durumda olan heykel depodan çıkarılmış, heykeltraş Bartholdi ve Gustave Eiffel (Eyfel kulesinin mühendisi) birlikte çalışarak bazı değişikliklerle heykeli yenilemişler ve New York sahilinde Liberty Adasına yerleştirilmiş.

11- 1914 yılının döviz kurunu incelemek lazım. net bir bilgi yok.

umarım yardımcı olmuşumdur. iyi geceler.

Tarihçi değilim ancak;

George Washington ve Cezayir Beylerbeyi Hasan Paşa/Dayı arasında imzalanan anlaşmanın İngilizce versiyonunu şurdan görebilirsiniz. avalon.law.yale.edu

edit: ben yazamayı bitirene kadar üstteki cevap çoktan verilmiş olduğundan artık işe yarayacak tek kısmı bıraktım :)

5- (bkz: #16557827)

11- wikiden
Between 1844 and 1881, the lira was on a bimetallic standard, with 1 lira = 6.61519 grams pure gold = 99.8292 grams pure silver. In 1881, the gold standard was adopted and continued until 1914. World War I saw Turkey effectively depart from the gold standard with the gold lira being worth about nine lira in paper money by the early 1920s

muhtemelen videoda bahsedilen lira, altın sikke liradır

"sktir la" derler bence. benim kitabımı basın diye gelen yüzlerde adam olduğuna eminim. "parasını da verirsen neden olmasın" da diyebilirler.

Yayınevi de sizi sevip yakın bulmuyorsa biraz zor iş. Bir ihtimal yazıyı alırlar, "biz inceleyip size dönelim" derler. Uzun süre de dönmezler.
"Yok parasıyla bastıracam" derseniz onu yapan yayınevleri var. 1000 adet 1500 lira falan oluyor sanırım pek emin değilim.

parasını verdikten sonra neden olmasın? ama bunu yapacak bir yayınevi olmalı. ders kitabı basana gidip, kafadan 200 tane sipariş veremezsiniz. usulüne uygun olarak yapılabilir.

merhaba derler... buyurun bir soluklanın istersen derler. bir şey içer misin derler. tebrik ederiz kitap yazmışsınız ama sizi tanımak da isteriz derler. neden tanımak isterler? sen onları kendine yakın hissediyor olabilirsin ama bakalım onlar seni kendine yakın hissedecek mi? onlar için bunu anlamanın bazı yolları var . mesela yazdığın kitabın nüshasını isteyebilirler. ve sanırım iyi niyetli editörleri varsa gerçekten okunacak ve değerlendirilecektir. ve eğer kitap yazacak kadar dolmuş isen bu doluluk başka mecralara da taşmıştır. ve onlar da bunu görmek isteyeceklerdir. adının bir şekilde edebiyat çetelerinden birine bulaşmış olması anlaşılır bir kaygıdır. yoksa düşünsene ben muzip bir adamım ve x yayınevinin tembel editörüne daha önce basılmış ama kıyıda köşede kalmış bir romanı benim romanımmış gibi yutturuyorum. sakınırlar , kıskanırlar. yani kısaca yanıtım şu: basarız demezler hemen. zaten hemen basarız , biz de sizi bekliyoruz diyen bir yayınevi bulursan durumda bir yamukluk var demektir.

edit: bence...

cok guzel moral veriyorsunuz lan :(

dedem suralardan iki donum yayinevi kapamamis vakti zamaninda! a.k illa amca, dayi mi gerekiyor?

bence iki yol var;

birincisi, bir yayınevine kitabını basmaları için gitmeden önce kendine bir referanslar bütünü hazırlamak . Bir yarışmada derece almak, edebiyat sitelerinin birinde düzenli hikaye yayınlatmak, dergilerde basılmış işlerin olması ya da en azından düzenli yazdığın bir blogunun olması. Yayınevlerine giden yazar çok fazla, ülkemizde okunan kitap sayısı bu kadar az olunca yayınevleri de doğal olarak yatırım gibi gördükleri yazarlarda çok özellik arıyorlar. bence cesaretiniz kırılmasın, ilk kitabını bastırmak dünyanın her yerindeki bir genç yazar için çok zordur.

İkinci ihtimal, dünyada daha gelişmiş bir sistem olan, kendi kitabınızı kendiniz bastırıp dağıtılmasını sağlamak. Bunu şu an için profesyonel anlamda yapan cinius yayınları var, google dan sitelerine ulaşabilir, profesyonelce hazırlanmış sayfalarından detaylı bilgi alabilirsiniz.

Güçlü olun, kitap yazmak kadar zor işi başarmış adam, onu bastırmayı hayli hayli başarır :)

ben ilettim kendisine.

@osuruklu sağ olsun, uyarısıyla geldim.

ben hukuk fakültesindeyim. ama bildiğim kadarıyla hemen herkes aşağı yukarı aynı sınava girdi. benim girdiğim muafiyet sınavının ilk sorusu aşağıdaki gibiydi;

my name ... veli. boşluğa ne gelecek?

a-is b-mine c-was d-do

yani bunun gibi bir şeydi ama ilk soruda my name is'i soruyordu. muafiyet sınavı 1 kez yapılması gerekirken, ilk sınava girmeyenler için birkaç kez daha yaptılar. ve hemen herkes muaf oldu ingilizce dersinden. ama muaf olmayan arkadaşlarım da vardı. onlar da ortalamalarını yükseltmek için bu 2 kredilik dersi alıyorlardı. kolay olduğunu söylüyorlardı. ama ingilizce öğrettiğini sanmıyorum. onlardan da, okuldan da böyle bir şey duymadım. daha çok öğrenciler bu dersi muaf olarak geçer ya da ortalama yükseltme amacıyla alırlar. kolay bir derstir.

ben düz lise mezunuyum. hayatımda sadece orta 1'de okulun ingilizce kursuna gittim. internetten ve kendi çabamla ne öğrendiysem onu biliyorum. ama bu sınavdan 20 dakikada çıktım. ve 50 üzeri bir notla muaf oldum. bana kalırsa muaf olunur, kurtulunur. sonra ikide bir yabancı diller bölümüne git gel olmaz.

ikinizede çok teşekkürler.tam aradığım cevaptı.
bi gencin hayatına ufak da olsa bi katkıda bulundunuz,bulunduk =)

rica ederim, yardım edebildiysek ne mutlu.

girer heralde. bir anlamda hakaret sayılır o.

tdk'ya göre; Cünüp veya cenabet, İslam'a göre cinsel ilişkide bulunduğu halde veya vücudundan cinsel sıvı çıktığı halde henüz boy abdesti alarak temizlenmemiş olan (kişi). Bununla birlikte bu sözcükler gündelik konuşmada pis veya hoşlanılmayan kimseleri tanımlamak amacıyla da kullanılırlar.

yerinde ve doğru anlamında kullanırsan sorun olmaz. ama birine hakaret amaçlı kullanırsan sorun olabilir. bir de biz küçükken, işi rast gitmeyene derdik böyle. bir anlamda bu da legal sayılabilir. yine de kullanmamak en güzelidir.

kime dedigine baglı mesela kankana dersen girmeyebilir.:)

Belli olmaz. Zaten silinme/ispiyon gerekçesi de götümüze girer değil, girebilir şeklinde. Eğer girer mi diye sorma ihtiyacı duyuyorsanız girebilir diye düşünüyorsunuz, bu durumuda aynen sizin de düşündüğünüz gibi "götümüze girebilir" gerekçesiyle silinir entry.

anneannem, anneme vekalet vermişti. anneannem adına, sadece hesap açmak için iki farklı iş bankası şubesine gittik.

şubelerden birinde, adam sadece vekaleti okudu ve tamam dedi. işlemimizi yaptı.
diğer şubede ise, katmer karı bizi hem oyaladı, hem bekletti, hem de saçmaladı. vekalet almanya'daki türk konsolosluğunda verilmişti. konsolosluğu aramaya kalktı. ulaşamayınca, buradaki alman büyükelçiliğini aramayı denedi. onu da beceremedi. oraya buraya telefon açtı. en sonunda işlemi yaptı. ama bizi saatlerce bekletmiş oldu. yani tamamen insiyatiflerine kalmış.

bir önceki işleminizi geriye alamazlar. geriye dönük belki bir araştırmaya giderler ancak bu kadar büyüteceklerini sanmıyorum. 1 yıldan eski de olsa vekalet, vekalet veren yaşıyorsa geçerlidir. banka personeli saçmalamış. takılmayın bu kadar. ne yazık ki herkes işini iyi yapmıyor.

ben hukukçuyum, cevap vermeye çalışıyım;
efendim elinizdeki vekaletname geçerli bir sorun yok, ancak canım ülkemde vekalet vermek o kadar basit algılanıyor ki bankalar kendilerince günümüzde böyle bir çözüm bulduklarını zannediyorlar. o kadar çok ki vekalet verdiğini unutanlar ya da vekaleti kötüye kullananlar. aslında bankaların bu kuralın asıl uygulama alanı şirketler, şirket adına kredi almak istediğinizde 1 yıldan yeni vekaletname şarttır. böyle bir yetkileri yok tabi ama sonuçta müşterilerini ve kendilerini korumaya çalışıyorlar. siz eski bir vekaletnameyle oraya gidebilirsiniz, size vekalet veren kişi ölmüş olabilir.
sizden ücreti ne adı altında aldılar, başka bir şubeden çektiğiniz için olabilir mi? bir de hesap sahibinin size talimat yazması, (parayı şu kişiye ödeyiniz demesi kimlik bilgilerinizle birlikte) bu gibi durumlarda hem sıkıntı çekmemenizi hem de ücret ödememenizi sağlayabilir. (bankaya faks çekmesi falan da işinizi kolaylaştıabilir elden alınamıyorsa bile)
sonuçta parayı almışsınız mahkemeden ne talep edeceksiniz? gecikmeden dolayı maddi zararınız var mı? yok sinirim bozuldu manevi zararım var diyorsanız yanlış yere 20 sene hapis yatan insanlara tazminat olarak günlük 3-5 lira veren bir ülkede yaşadığımızı unutmayın!

Sorunun kaynağını arkadaşlar anlatmış. Vekaletnamenin hala yürürlükte olup olmadığını böyle komik bir şekilde anlamaya çalışıyor bankalar.

Size komik ve vekaletname çıkartmaya göre nispeten basit bir önerim olacak. Elinizdeki vekaletnamenin fotokopisini noterde çektirin. Noter orjinal belgenin üzerine fotokopi tarihini kaşeleyecek. Bizim zeki gişe memurlarımız da vekaletname 1 seneden yeni diye işlem yapacak.

western union ile anlaşması varsa, karşı taraftaki bankanın, buradan rahatlıkla gönderebilirsiniz.

western union anlaşması yok

swift deniyor galiba bu işleme.

galiba not ortalaması 2.5 u geçmesi lazımdı ama matematiğin bir gelmesi biraz sıkıntı yaratabilir.

lise 1 de tek zayıfım matematikti. o da 1 di. kendisini hala kötü andığım müdür yardımcım beni zorla sözel bölüme gönderdi. araya adam soktum yalvardım yakardım fayda etmedi. adam yönetmelikler çerçevesinde sözel bölüme gitmem gerektiğini söyledi ve ben bir şey yapamadım. daha sonra sözel bölümden mezun oldum.

müdür yardımcınız da bizimki gibiyse sanıyorum ki yapabilecek bir şey yok. fizik 1 sayısal olmaz, matematik 1 tm olmaz.

bi de şu var. yeni sistemde üniversitede alan farketmeyecek. isteyen istediği alanı puanı kırılmadan seçebilecek. iyi tarafından bakın ki bu çok iyi bir taraftır.

benim okulumda da fizik, kimya, biyoloji, matematik derslerinden bütünlemeye kalan arkadaşlarımız, sayısal bölüme rahatlıkla geçebilmişlerdi. tabi son sınıfta, tekrar sözele geçenler oldu, bunların arasında; ancak öyle gözüküyor ki okulun insiyatifinde bu durum.

matematiği iyi olan bir adam, fizikte de çok fazla zorlanmaz. kimya ve biyolojisi 1 gelmediğine göre, matematikle ilgili bir sorunu olmalı. kardeşinizin tercihi önemli burada. matematik konuları ilerde zorlaşacak ve garipleşecektir. yaparım ben be, diyorsa, tm seçmeli. tm güzeldir, tm candır.

matematiği liseyi bitirdikten sonra öğrenip, dershane hocalarına bile soru çözebilecek seviyeye gelen, matematik bilgisi ile üniversite sınavında fizik çözen, tm öğrencisi olarak söylüyorum bunu. korkulacak bir yanı yok.

kolay gelsin, başarılar.

dil anlatım ve matematik derslerinin ağırlıklı ortalamasının 2.50 olması halinde tm alanını seçebilir.
alan seçimi okulların kullandığı e-okul programıyla yapılır. eğer notları yeterli değilse sistem o alanı seçmeye imkan tanımıyor. yani torpille, yalvarmayla olacak şey değil.
ha bi de şu var; ortalama yükseltme sınavlarında da matematiği kurtaramadıysa zaten bu derste çok zorlanan bir öğrencidir. tm sınıfında bilmem kaç saat matematik+ geometriyle nasıl başa çıkacak, bunu da düşünmek lazım.

iki sene daha matematik ve fizik kasacak, ayrıca matematik biraz daha kasacak. notları büyük ihtimalle düşük gelecek. bu ağırlıklı orta öğretim başarı puanını falan etkileyecek. sınav puanı da düşecek tabi böylece falan filan. kendisi tm mi istiyor, yoksa başkası mı sözele gitmesini istemiyor? (hadi itiraf edin :P )

o dersler 1 geldiyse tm bölümünde ne yapabilecek o da var. geçiliyor diye biliyorum. ama sorumlu olunuyor o derslerden.

1-hukuk fakültesi 14 eylül'de derslere başlıyor. derslerin tam olarak başlaması, belli olmaz. ilk hafta ders yapan hoca da oluyor, ilk hafta gelmeyen de oluyor.

2-dogrutercih.com'dan bunu öğrenebilirsiniz.

iyi günler.

çok teşekkür ederim ilk soru için ama dogrutercihte kayboldum pomolilik

2)www.dogrutercih.com

ahanda bu linkten dil bölümüne gelip ingiliz dili veya dili ve edebiyatı bölümleri nerede var nerede yok bilgisi var.

Hangi üniversitelerde var diyorum çıkmıyor "2008 ÖSS'de Öğrenci Alan Bölümler" yazısı var o kadar

copy-past, doğru tercih'ten.

Devlet Üniversiteleri

ANKARA ÜNİVERSİTESİ
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ
CELÂL BAYAR ÜNİVERSİTESİ
CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ
ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ
DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ
EGE ÜNİVERSİTESİ
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
KAFKAS ÜNİVERSİTESİ
KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ
PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ
YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ




Vakıf Üniversiteleri

ATILIM ÜNİVERSİTESİ
BEYKENT ÜNİVERSİTESİ
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ
ÇANKAYA ÜNİVERSİTESİ
DOĞUŞ ÜNİVERSİTESİ
FATİH ÜNİVERSİTESİ
İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ
İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ
YAŞAR ÜNİVERSİTESİ
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ

çok teşekkürler ben çok denememe rağmen dün çıkmamıştı.

@boilteau'nun söylemiş olduğu yurt sahiden güzeldir. bir yığın arkadaşım vardır, yurtlarda. yarısı cemaatçilerle sorun yaşıyor, yarısı ülkücülerle sorun yaşıyor. ama bu yurttaki gibi sorunsuz ortam hiçbirinde yok. erkek öğrenci için birebir. tabi karar sizin.

sormak istedigim, (bu bahsettiğiniz yurttan haberdarız) bu devlet yurdu çıkmayacak gibiymiş, eğer çıkmazsa, ya da çıkana kadar kalabileceği özel bir yurt. evet tam olarak bu... teşekkürler...

Kampüsteki Can Afacan yurdundan da haberdar olmanızı isterim eğer değilseniz, girişteki yeşil yurtlardan bambaşkadır. Birçok özel yurttan iyi olmasının yanında, başka okulların aynı özelliklerdeki yurtlarına göre çok çok ucuzdur. Dört yıl kaldım.

Kayıt olurken filan söylemeyebiliyorlardı, birçok kişi okul başladıktan aylar sonra öğrendi orada bir yurt olduğunu. O yüzden hatırlatayım dedim.

Hiç gerek yok, ev arkadaşı alabilirim ben..

bir milyoncularda, kapı ve pencereler için alarmlar var. iki saat piliyle veya bir kalem pille çalışır. fiyatı da 1-2 lira bir şeydir. mantığı iki ucu karşılıklı olan manyetik zımbırtıların biri kapıya biri de kapının kafesine takılır, karşılıklı olarak. üzerinde klipsi vardır, oradan açılır alarm. bu iki manyetik uç birbirinden uzaklaşınca evi ayağa kaldıracak kadar yüksek seste alarm çalar. bu sesle irkilip, hırsız kaçar. komşumuza aynen böyle olmuştu.

tabi, daha yüksek güvenlikli alarm sistemlerine de geçebilirsiniz, ama onlar da, aşağı yukarı bu işi görecektir.
geçmiş olsun. iyi günler.

bizim evde olanı anlatayım: evde kocaman bir koridor ve bu koridora bağlanan oda mutfak vs vs var. biz bu koridora iki hareket sensörlü bir alarm sistemi taktırdık. şu bankaların dışında yanan sönen şeyler var ya onlardan. alarmı kurup çıkıyorsunuz eve gelince belirli bir süreniz var alarmın iptal etme şifresini girmek için yoksa apartmanı yıkıyor. sonra sıradan ev sahiplerini arıyor (bizimki sıradan babamı annemi kardeşimi ve beni arıyor) arada polisi de arıyor baya yaygaracı yani. gidip baktım da üstünde inter yazıyor devamını okuyamadım. işinize yarayacak olanlar bunlardır. pencereye monte edilen hareket sensörleri de var onları da deneyebilirsiniz. siz bir güvenlik şirketini arayın adamlarla görüşün muhtemelen bedavaya keşif yapıyorlardır size önerilerini sunarlar.

biz "komsek" adlı şirketle görüştük (adı biraz tuhaf, evet kabul ediyorum:)) gelip evin belirli yerlerine alarm taktılar. kapının ve bir pencerenin dışında da alarm kutusu görünüyor. bu bile bence hırsızlar için yeterince caydırıcı. bugüne kadar da kendileriyle ilgili bir sorun yaşamadım. alarm çaldığında hemen sizi arıyorlar, bilgi veriyorlar ya da şifrenizi soruyorlar. fiyatı da yıllık 120 dolar civarındaydı. bilginiz olsun. ancak tüm bu işlemler sırasında ev bayağı kirlendiği için önceden önlem alıp yerlere bir şeyler sererseniz rahat edersiniz.

Benim de evimde pronet alarm sistemi var. Evden çıkmadan alarmı kuruyorsunuz 10sn içinde kapıyı kapatmış olmanız lazım. Eve girerken de aynı şekilde alarmın şifresini girerek kurduğunuz alarmı devre dışı bırakıyorsunuz. Üst katta oturduğum için bir tek kapı önüne sensör taktılar, pencerelere takmadılar. Eviniz giriş kattaysa sanırım alarmın pencerelerle de bir ilgisi oluyor. O zaman maliyeti de artıyor. Ben şu anda her ay yaklaşık 55TL ödüyorum. (dolar üzerinden) Benimki alarm kuruluyken birisi kapıyı açtığında 10sn bekleyip ötmeye başlıyor (bir kere yanlışıkla öttürdüm kendisini, aklım çıktı, inanılmaz bir ses) Sonra sırayla verdiğiniz numaraları ve polisi arıyor. Ayrıca alarmın üstünde ambulansı, itfaiyeyi, polisi çağırmanızı sağlayan düğmeler var. Kapının önünde pronetin mavi ışıklı bir kutusu var, sanırım caydırıcı olan da o. Ben alarmı taktırdıktan sonra apartmanda bir çok daireye hırsız girdi. Maliyeti yüksek ama ben tavsiye ederim. Benzer sistemle çalışan başka alarm sistemleri de olduğunu duydum ama isimlerini bilemiyorum. Geçmiş olsun.

Vestel'in Angel diye bir ürünü vardı sanırım..
Çok pahalı olmasa gerek..geçmiş olsun

israil malı crow var. kaliteli.

armed güvenlik bence çokta iyi bir firma google da aratırsan bulursun

normalde kuluplerin bir anlaşma imzalaması yasak diye biliyorum. En azından bizde ve bir kaç üni de öyle.

okulun kulüplerle ilgili yönetmeliğine ve kulübün tüzüğüne bakmak gerek. ama sanmıyorum böyle bir açık olacağını; çünkü kulüplerin temelinde yat cümle, sadece bu okul içerisinde bu öğrenciler arasında geçerlidir, demektedir. kulüp tüzel kişiliğinin dışardan bir şirket ile anlaşma yapıp, yapamayacağını en sağlam kaynaktan, yani okulun yönetmeliklerinden ve kulüp tüzüğünden öğrenebilirsiniz.

iyi günler.

Üniversite toplulukları şirketlerle sponsorluk anlaşmaları çerçevesinde maddi kyardım alabiliyorlar, ama tabi hesaplı kitaplı işler bunlar. Birde tabi toplulukla klüp farklı şeyler, klüpler bildiğim kadarıyla daha özgür bu tür konularda.

cevaplar için teşekkürler, yeterince açıklayıcı oldu benim için.

yönetmelikte aksi yoksa tabiki imzalayabilirler. sözleşme özgürlüğü zira.

rodrigo- concierto de aranjuez

fizy.com

(bkz: farid farjad)

(git: 92843)

husnu şenlendiricinin laco tayfasını dınleyebılırsın bazıları huzunlendıren bazılarıda eglendıren parcalar.

(bkz: al di meola)

www.youtube.com

Schiller mit Lang Lang - Time for Dreams

Erkan Oğur&Yavuz Çetin-Dünya..

klever - trip#1
hatta last.fm sponsorluğunda free download linki:

freedownloads.last.fm

edit: gerçi biraz celtic değil de russian olmuş ama idare eder sanırım.

kirk whalum - my all

baba belli derken?
evli degiller mi?

evliyseler ve soy isim olarak annenin soy ismi kullaniliyorsa, cocuga verilebilir tabii ki. ama kast ettiginiz bu degil galiba?

Evli olabilirler ayrıca boşanmış ya da baba ölmüş olabilir. Çocuk 18 yaşından küçükse babanın soyadını almak onun için zorunlu mu?
Tabi aile annenin soyadını kullanmıyor ise.

medeni kanun
MADDE 321.- Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin; evli değilse ananın soyadını taşır. Ancak, ana önceki evliliğinden dolayı çifte soyadı taşıyorsa çocuk onun bekarlık soyadını taşır.

evlilik dışı doğan çocuğa anne kendi soyadını verebiliyor olması gerek.

evlilik dışı doğan çocuğa annenin soyadı verilir. baba, çocuğu tanımışsa, yani çocuğun hüviyetinde baba kısmı dolu da olsa, annenin soyadı verilir. ancak bu son söylediğimle ilgili madde kısmen iptal edildi, anayasa mahkemesince. ancak yürürlüğe 1 yıl sonra girecek. sanırım 10-11 ay var, yürürlüğe girmesi için, kararın.

eğer böyle bir işleminiz varsa, zamanında yaptırınız.

saolun. Sadece aklıma takılmıstı.

ekim 20 gibi bir şey söylemişlerdi, yanlış hatırlamıyorsam. 1 aylık bir eğitim var. teorik konular kolay, direksiyon konusunda da kursla konuşursun. yönetmelik 20 saat diyor ama çoğu 10 ya da 4 saat ders veriyor. hiçbir iş yapamayan adam şoförlüğüm var diye iş arıyor, sen niye kullanamayasın. rahat ol, yola devam.

kolay gelsin.

bir dahaki sınav 24 ekimdeymiş. 2 ekime kadar başvuru ücreti yatırılıyormuş.

o zamana kadar kursa gitsen yeter tabii ki, bol bol zaman var. çok da zor sormuyorlar zaten.

çıkmış soruları çalışırsan geçersin. almak istiyorsan çok uzun zaman vaktin var.24 ekime kadar.

babam da aynı şey için anneme ısrarla, sülük alalım dedi. ancak hem sülükten hem de sonuçlarından korkan annem kabul etmedi.

doktor olan akrabamızı aradı, sordu. doktor akraba bunu kesinlikle tavsiye etmediğini söyledi.

yapıldığı söyleniyor; ancak o kanı durduramaya da bilirsiniz, tehlikeli bir iş.

iyi araştırmadan, karar vermeyin.

sülükle varis tedavisi yapılmaz.
sülük halen tıpta ciddi ciddi kullanılmaktadır. kullanım alanı venöz konjesyon olan bölgelerdedir. yani toplar damar yetmezliği olan bölgelerde ( özellikle plastik cerrahi ameliyatlarından sonra fleplerin venöz yetmezliğe girdiği durumlar) kullanılır. biriken kirli kanı emer, salgıları ile de emdikten sonra bile pıhtılaşma olmamasını sağlayarak kanamanın devamını sağlar.
varis tedavisi için halkımız eskiden beri kullanmaktadır. ancak tedavi ettiğine dair hiçbir çalışma olmadığı gibi tedavi edebileceği gerçekten öte mantıksız bir durumdur.
bazı hastalar bunu uyguladıklarını ve rahatlama olduğunu belirtmelerine rağmen, bu gerçek olsa bile, geçici bir iyilik hali olduğu kesindir.

öneri: fiyatlar pahalı olmasın, 3-5 kuruş daha fazla kar için kimseyi üzmeye gerek yok. mesela en basitinden su 50 kuruş olsun, bakkal fiyatı. kullanacağınız malzeme kaliteli olsun, titizliğe özen gösterin. öğrenci dostu olduğunuzu belli edin. böyle böyle yayılır ününüz..

gerekenler: birkaç yerde ufak ufak şeyler var, zamanınızı yiyecek biraz:

www.koniks.com
www.hisse.net
www.konak.bel.tr (büfe yazıp aratın)

Projeniz hayırlı olsun der, gelirsem 2 veya 3 kişi olacağımızdan bu ekibi doyurmanızı rica ederim :)

A) Ticarete yeni başlayanlara genelde şahıs firması kurmaları önerilir. Çünkü kurulması da, kapatılması da diğer firma türlerine göre hem formalitesi daha az ve bu yüzden çabuk olur, hem de maliyeti düşük olur. Aşağıdaki işlemlerden son zamanlarda değişenler oldu mu bilmiyorum ama büyük bir fark muhtemelen yoktur. Ayrıca, işe başlayınca zaten gerekli (muhasebe defterleri, faturalar, vb.) evrakın tasdiki, hazırlanması ve defterlerin tutularak vergisel işlemlerin sürdürülmesi için SMMM (serbest muhasebeci mali müşavir) gerekeceğinden, işe başlamadan bir tanesi ile anlaşırsanız bu işlemi ücreti mukabilinde (korkulacak bir rakam değildir) yapar.

B)
1) Vergi dairesine (Bildirim Formu, Kira Kontratı veya Tapu Fotokopisi, İşe ilk başlayan kişinin noter tasdikli imza sirküleri, İkametgah İlmühaberi, İşe Başlama Formu, Nüfus Cüzdanı Örneği) başvurduktan sonra yoklama memuru denetlemeye gelir ve bilgileri teyit eder, vergi levhası alınır.

2) Esnaf ve sanatkarlar sicil memurluğuna (İşyeri İkametgah İlmühaberi, Vergi Levhası fotokopisi, Kimlik fotokopisi, 2 resim, Sicil harcının yatırıldığına dair dekont) başvurulur.

3) Belediyeye (Nüfus Cüzdanı Örneği, Vergi Levhası, Esnaf Sicil Kaydı, Oda Kayıt Belgesi, Tapu veya Kira Kontrat Fotokopisi, İki Adet Resim, Pul), MEB onaylı ustalık belgesi (110 daldan biri) ile ve form doldurularak incelemeye verilir. Büyükşehir sınırlarında ise, belediye yerin uygunluğuna muvafakat vermelidir, ayrıca noter tasdikli olarak kat maliklerinin de muvafakati olmalıdır.

4) İlgili meslek odasına (Vergi dairesine kayıt belgesi, İşyeri İkametgah ilmühaberi, 3 fotoğraf, Nüfus cüzdanı örneği, Sicile kayıt belgesi, Alanında ustalık belgesi) başvurulur.

5)Bağ-Kur İl Müdürlüğü'ne başvurulup Bağ-Kur giriş bildirgesi alınır ve söyledikleri kuruluşlara onaylatıldıktan sonra kendilerine geri verilir.

6) Personel çalıştırılması halinde de Bölge Çalışma Md.'nde, SGK'da falan yapılacak işyeri ve işçi bildirimleri sözkonusudur.

mevzuattan korkmayın. eğer ciddiyseniz, yapacağınız işte, bir miktar para ve birkaç gününüzü ayırarak, mevzuatı yerine getirebilirsiniz.

ha herkes mi yapıyor bunları, hayır! ama siz yine de yapın. tabi karar sizin.

kolay gelsin.

bir öneri vermek gerekirse kısa dönem kar elde etmeye çalışmaktansa uzun dönemde kar elde etmeye çalışmak işletmenizin ömrünü uzatır.minimum fiyatı maksimum kaliteyi sever öğrenci ahalisi.belki kaliteden ödün vermezseniz küçük işletmeniz öğrencilerin uğrak yeri olan bi restoran zincirine bile dönüşür.

aynı şey daha önce başıma gelmişti. usb'den virüs bulaşmış diye bir cevap bulmuştum, forumlarda. aramaya inanın, forumlarda cevabı var. yüklenen bir programla, bu sorun aşılıyordu ancak hatırladığım kadarıyla bu sefer de gösterilen gizli dosyalar gizlenemiyordu, en temizi format tabi, gizli dosyaları bulduktan sonra.

iyi günler.

kur combofix i.5 dakkada halleder.

vekaletname'nin türüne göre değişir. süreli vekaletnameyse geçerli olacağı kararlaştırılan süre için geçerlidir ve bu süre bittiğinde kendiliğinden geçersiz hale gelir. süresiz ise bazı istisnalar dışında her daim geçerlidir.

sonuç olarak söz konusu vekaletname incelenip süreli mi süresiz mi olduğuna bakılmalıdır. ama gündelik ve pratik hayatta genellikle bahsettiğiniz tür vekaletnameler süreli ve hatta 1-2 aylık süreli olurlar.

vekaletname süreli olarak verildiyse, sürenin bitimiyle ölür.

belirli bir iş için verilmişse, örneğin; a aracın satılması içinse ve bu araç satılmışsa, artık o vekalet de ölüdür. tabi a aracının tekrar vekalet verenin eline geçmesi halinde, kullanılabilir.

veya ucu açık olarak verilmiş bir vekaletname ise, bildiğim kadarıyla noter aracılığıyla azilname tarzında bir belge düzenleniyor ve vekil, vekaletten azlediliyor.

iyi günler.

Ceylan - Sivaslıymış
Havanur - Kocamışsın Nazlı Yarim
Ali Kiziltug - Sana Sevmeyi Ögretemedim
Ali Kızıltuğ - Benim O Köyümden Alacağım Var
Havvanur- Sarı Gelin
Sevcan Orhan – Nazlı Yar Oturmuş Umurunda Mı
Celal Yarıcı - Yaram içerde


bulabildiklerim bunlar. bunları aratınca sonuç bulabilirsin google'dan.

hepsine ulaşamadım google dan anlayan dinleyen biri olursa daha iyi olur dedim,sonra yanlış cd yapmayalım da.Saol nerdeyse tamamını yazmışsın.

google'a istek müzik diye yazın. çıkan siteden albüm şeklinde pek çoğunu indirebilirsiniz.

ayrıca erkan oğur, volkan konak, şevval sam, cansu koç albümlerini de inceleyin.

valla kursu bilmem ama benim osmanlıca hocalığı yapan arkadaşım var. özel ders veriyor. farklı bir anlayışla öğretiyor, memnun kalırsın. düşünürsen telefonunu verebilirim.

aynı heves içerisindeyim, ben de. yıldız teknik edebiyatta bir arkadaşımla paylaştım bunu.
hayati develi'nin osmanlıca türkçe kılavuzu kitabını tavsiye etti. bir gidip bakmamı, beğenirsem kitabını vereceğini söyledi tabi o. henüz okula gidemediğim için kütüphaneden kitaba bakamadım.

ancak wikipedia'dan ve internetten yararlanarak birkaç harfi öğrenmeye başladım.

artık gerisi size kalmış, ben bilgimi paylaştım. iyi geceler.

www.basinbulteni.com

Türk Tarih Vakfının kursu var. Annem gitmişti. İyi güzel hoş :)

Yanlız kelime bilgisi galiba önemli bu yüzden bol bol okuma yapmanız gerekiyor.

sırf meraktansa boşver, ama sen boşvermeyeceksin galiba. büyük ihtimalle başlarsın, nefret edersin bırakırsın. veya başlarsın, çok gayret edersin ama sıkılınca bırakırsın ve sonra unutursun..

hayati develinin kitabını 3 yıldır kullanıyorum. piyasadaki en iyi kitap o benim bildiğim. ama o da al oku öğren değil. çok çalışmak, çok tekrar etmek ve de gayret göstermek lazım o kitapta ilerlerken.. bunun yanında bi okuma kitabı da lazım, yavrumun elifbası ve havuç çorbası ank üni ve hacettepede okutulanlardır. öneririm. en kolaydan zora doğru gider.

"ee sadece alfabe farklı hemen öğrenirsin ne var ki" diyenler olacaktır, benim yerime bi yumruk patlat onlara. bi kelime gösteririm dünyaları şaşar.

nefret ediyorum osmanlıcadan:(

özel ders değil de kurs daha faydalı olur sanıyorum, hem motive olmak açısından. Küçükken biraz arapça öğrenmiştim ama çok az yani anca harfleri falan ama fazla hatırlamıyorum, bana pek yararı olmaz sanıyorum bu yüzden.Zor olduğunun ben de farkındayım, çok zorlanırsam hevesim kaçar diye de korkuyorum ama.

tek başınıza Osmanlıca öğrenmek için çok kasmanız gerekir. gene de sıkıştığınızda size yardımcı olacak birisi varsa etrafta, öğrenebilirsiniz gibi geliyor bana. ben bir arkadaşımdan öğrenmiştim, harfleri ve nasıl bağlandıklarını gösterdi bana daha sonra ben onun verdiği kolaydan zora doğru metinlerden transkript yapardım , o da kontrol ederdi. Bugün hala kullandığımız kelimelerde sorun olmuyor hatta zevkli bile, ama çok eski kelimeler çıkınca apışıp kalıyorsunuz.
Hayati Develi dışında, Kamus-i Lügat-it Türk de(yada böyle bi adı vardı unuttum gitti) işinize çok yarayacaktır.
Tabi bunların hepsi matbu denen matbaa harfleri için geçerli. sıra rika denen el yazısı öğrenmeye gelince, benim gözüm yemedi bıraktım.

ders veren bi yazar vardı, buraya da ilan vermişti. bi arat bulursun.

valla çok düz bi mantık yapacağım ama bana doğru gibi geliyor. senin de bildiğin gibi bu sene açık öğretim fakültesine türk dili ve edebiyatı bölümü açıldı. osmanlıca bu bölümün en önemli dersi. demek ki kendi kendine öğrenilir bu meret diye düşünüyorum. onların ders kitaplarını bi şekilde edinmen faydalı olabilir. belki trt'de dersi falan da olur. ya da internette falan da olabilir.

belki olur; ama yanı sıra, göğüslerinin büyümesini, vücudunun başka yerlerindeki kılların seyrelip, dökülmesini, sesindeki incelmeyi de göze alman gerekmez mi?

doğrudan saç için bu östrojen diye bir enjeksiyon mümkün mü?

pipi düşmesini de eklemek lazım belirtilere..

hormonlarla oynamamak lazım...

saçlarınızla oynamayın, şampuan kullanmayın vesaire vesaire..

engellersiniz, zira yan etkisi olarak makyaj malzemesi masrafı olacaktır. koca memeli uzun saçlı sakallı bir birey olmak istemiyorsanız tabiki.

değerler piyasada giderine göre hesaplanır. gittigidiyor veya sahibinden.com üzerinden plak fiyatlarını takip edebilirsiniz. elinizdeki plak da satışta ise, ne kadara satıldığını inceleyebilirsiniz.

sıfır plaklar çok fazla bulunmadığı için kondüsyon ne kadar yüksek olursa, fiyat da o kadar yüksek olur.

Plağı sattınız mı? Satmadıysanız: [email protected]