madem denizciniz silent hunter 5 tavsiye ederim:)

gta gibi uzun süreli oyunları tercih etmeniz lazım o zaman. godfather serisi buna iyi bir örnek olabilir. max payne de öyle. call of serisini zaten biliyorsunuz. en kötü ihtimalle bitmeyen bir oyun olarak ea sport oyunlarını tercih edebilirsiniz. bir maç yaparsınız en azından arada.

red alert 2 tavsiye ederim.

fps;stalker ve half life serisi,rainbow six vegas-2
strateji;red alert&generals ve age of empires serileri.
pro evolution soccer 2010

strateji seviyorsanız civilization4+expansionları (warlords ve beyond the sword.)

evet doktora gitmelisiniz mutlaka. bir tür enfeksiyon bile olabilir. su içiyo musunuz?
bir de şunu deneyebilirsiniz acil çözüm olarak. ydışında olduğunuza göre buradaki merhemin adını veremiyorum ama ateş düşürücü-ödem giderici merhem almalısınız. ibuprofenli merhem arayın. çok rahatlatacaktır. yan etkisi zararı yoktur, semptomları hafifletir sadece, tedavi edici değildir.

yani hangi ülkedesiniz bilmiyorum ama ydışında çok bulunabilen şeyler bunlar artık marketlerde satılıyor ingilterede efendim amerikanyada vs.
ben de aynı duruma gelmiştim, kafam kadar oldu dizim, yürüyemiyordum vs. doktora gitmeme gerek kalmadı merhemle epey iyileşti. ama siz yine de gidin benim gibi yapmayın :) şimdi çıtırdıyo biraz çünkü.

sıcak ya da soğuk kompres yapmayın.

kas yırtılmasından, menisküse birçok nedeni olabilir. tez zamanda doktora gitmeniz gerek, doğrusu için.

gunde yaklasik 1 lt su iciyorum ancak 1 litreden fazla degil. genelde de hep bu sekilde icerdim zaten. merhem olayi bu saatte biraz zor oldugu icin sabaha kalacak. doktor sart bu aksam itibariyla baya ciddi bir durum oldugunu fark ettim..

sıcaklık varsa buz kompresi biraz rahatlatabilir. kremlere ve merhemlere ise fazla güvenmeyin. eklem büyük olduğu için içeriye kadar etki edemez. hap vs alabilirsen faydası olabilir. eğer hiçbir şey yapmadığın halde(aşırı spor, darbe almak, yere düşmek gibi..) bu ağrılar birden çıktıysa menisküs, kas yırtılması, ön bağlar bunların dışında daha da ciddi olabilir.

daha önce de dediğim gibi, ne olduğunu anlamadan kompres yapmanı önermiyorum, ne sıcak, ne soğuk.
ve işe yaramayacağı sanılan ağrı kesici, ödem giderici, ateş düşürücü merhem yerine HAP kullanmanı da önermiyorum. ne hapıysa artık.

silivri'den bildiğim kadarıyla yenibosna'ya kadar otobüsler var. koçtaş'ın oraya kadar. oradan sonra da yolun karşı tarafına geçip, biraz yürüyüp taksim otobüsü bulabilirsiniz. muhtemelen avcılar tarafından taksim'e gelen otobüsler olacaktır, oradan geçenler de. tabi emin olmadan yola çıkmamak lazım.

silivride iett hatları var mı bilmiyorum; ama mavi otobüslerle yenibosnaya kadar gelip oradan geçen onlarca taksim otobüsünden birine binebilirsiniz.

yada avcılar'a kadar o mavi otobüslerle gelip.sonra metrobüsle m.köy'e oradanda metroylan taksim'e en rahat seyahatinizi yaparsınız.

bence avcılar a kadar otobüsle gel, sonra metrobüse bin. en rahat bu şekilde gidersin.. yanına bir kitap falan al, yolda okursun. en az yarım saatin metrobüste geçecek çünkü.

hocam, hayırdır belediye darbesi için zemin mi hazırlıyon:)

(: yok. arka arkaya seçim kazanan adaylar bunu nasıl becermişler merak ediyorum.

Yılmaz Büyükerşen Anadolu Üniversitesi'nin eski rektörü. Üniversite kampüsünü oluştururken ki projelerinin benzerlerini şehre uyguluyor. Estetik anlayışının potansiyel rakiplerine "görece" yüksek olduğu söylenebilir.(Parklar, bahçeler, çevre düzenlemeleri..kimileri heykeller ve Odunpazarı evleri diyebilir...Ben demem... ama burada demeyeceğim projenin yanlışlığı değil. Uygulama şekli)

Şehir için verdiği "zamanın ötesinde" kararların (Otobüslerin şehir içesine girişinin mümkün olduğunca engellenmesi, doğalgaz kullanımının zorlanması gibi) doğruluğu da zaman geçtikçe anlaşılınca rakipsiz bir şekilde seçime girdiği söylenebilir.

Sonuç olarak şekilci kararlar aldığı söylenebilir ancak Eskişehir halkı hizmetlerin hükümet tarafından engellendiğini ve istediklerini tam olarak yapamadığının da farkında. Hükümetin bakanının açık tehditlerine rağmen "Hocasına" güveniyor.

www.eskisehir-bld.gov.tr

(bkz: yılmaz büyükerşen/@sanal uyku)
203, 204, 205

bunu gerçekten soruyor musun?
cevabını mesaj ile iletiyorum hemen.

kaç kere söyleyince inandırıcı olacak bilmiyorum ama hiçbir kinayeye başvurmadan gerçekten soruyor ve merak ediyorum.

bu ülke, çevrede yada sanal alemde gördüğünüz sayıdaki insanlardan mevcut değil.bilhassa nette(forum,sözlük,blog vs..) hükümet karşıtlarının sayısı inanılmaz yüksek. fakat çevredeki yada internetteki akp karşıtlarının nüfus'u yüzde 47'nin 10'una dahi tekabül etmez.

Arkadaşım meraba.

Öncelikle Melih Gökçek'in siyasi altyapı/geçmişine bakmak lazım. Gökçek MHP tabanlı, muhafazakar (görünümlü) bir AKP üyesidir. Daha da özeti, varoş'un ne oldugunu bilen, ordakileri tanıyan bi insandır. Ülkü ocaklarında da bulunmustur. O yüzden; hem varoşa yakındır, hem ülkücü camia'da belli bir kitlesi vardır hem de AKP'nin Ankara'da işaret ettigi isimdir.
Uzun yıllardır Ankara'da etkin hakimiyetini korudugu icin, Ankara'nın iyi ya da kötü oluşumunun 1 numaralı aktörüdür.
Çankaya'da ki seçmenle, Akyurt - Çubuk - Mamak'da ki seçmenin oyunun eşit degere sahip oldugunu (normal olarak) bildigi icin, sürümden kazanma gibi bir politikaya sahip.
Yani adam tribünlere oynar. Gider Göksu Park'ı yapar. Ankara'nın kuzeyi diye tarif ettigimiz, (kaba, kötü manada söylemiyorum) varoş kesimin tribünlerine oynar. Oyu oralardan çuvalla kotarır. Ülkücü camiadan alır. AKP zaten ona çalışır.

Bi de üstüne üstlük önemli bir faktör olarak; (son seçimler için konusursak) Karayalçın ve Mansur bey önemli yüzdelerde oy alıp, Anti-Gökçek cephesinin oylarını çok saglam bi şekilde böldügü için, aradan sıyrılır.

Zaten Gökçek'in belediye ye gelişi de aynı senaryodur. Rakiplerin arasında çıkan çekişme sonucu oylar bölündügü için, adeta piyangodan çıkar. Seçimlerden önce planını iyi yapar, Çankaya'dan, Ümitköy'den gelmesi muhtemel oylar yerine, Polatlı'ya, Şereflikoçhisar'a (aslında hakimiyeti kuzey'de daha fazla olmasına karşın, güneydeki oy potansiyeli de yadsınamaz derecede kuvvetli) Bala'ya oynar. Garip olabilir ama sürümden kazanır.

CHP belli ilçelerden, MHP belli ilçelerden oylarını alıp, birbirleriyle rekabet içinde kalırken, Gökçek -basit gelebilir ama- bi ordan bi burdan alır.

Kısacası; Gökçek insanlara önce kanseri gösterip, ardından sıtma ile sevindiren tipte bi başkandır. Kanaatimce iyi oldugu söylenemez ama tribünlere oynamak konusunda gayet başarılıdır. Ankara lobisine çok hakimdir. Hakim savcı'sından oda başkanına, çaycısından taksicisine kadar etkin oldugu bi kesim mevcuttur. Karşılıklı kazanç sistemi ise Ankara'da gayet iyi işler.

gökçek'in seçilmesini sağlayan en önemli faktör varoşlar. kömür dağıtılması, periyodik olarak yapılan gıda yardımları.. ki bilinen şeyler bunlar. senin benim oyumu etkileyecek unsurlar değil görünüşte fakat eğitimine devam edememiş, bir şekilde yardıma muhtaç, çoğu işsiz insanlar için mevzubahis yardımlar hayati nitelik taşıyor ve bu nedenle gökçek'i kaybetmek istemiyorlar.

aslında bunlar sağ cenahın en bilindik yerel yönetim tarzının ürünleri. keçiören'de de turgut altınok bu şekilde tekraren gelmişti göreve. ha o elbette gökçek'ten iyi çalıştı, keçiören'i bambaşka bir yer yaptı ama icraatlar ve icraatların mantığı temelde aynıydı.

ha çizdiği dini bütün insan imajı, sol kesimle sürekli kavga halinde olması, çankaya belediyesi ile yaşadığı sürtüşme de etkili tekrar seçilmesinde. ankara'nın yarısından fazlası çeşitli iç anadolu şehirlerinden göçme, yani muhafazakarlar. ve bu saydıklarım onları cezbediyor.

ha saydıklarım kişisel fikirlerim. başkaları başka açılardan görür cevaplar, bilemem orasını.

geçen birileri soruyordu buralarda...

alan razıı veren razı...

2 nedeni var,

1- millet sol zihniyetin belediyeciliğinden bıktı, hizmetsizlik, kayrılan bölgeler, ayrımcılık vesaire. bunu inkar eden olur ama adam gibi arguman getirmezler. ne yenilik vardır ne yatırım hoppadana cukka.

2- melih gibi tayyip gibi insanların imajı halkın nezdinde çok fazladır, bir gürtuna, bir bilmem ne bu imajı veremiyor. bildiğin pr olayı. tabi bu imajı sağlayan şey geldiklerinde yaptıkları icraatları. yahu susuzluktan kıvrılan, köşe başı çöp birikintisi olan sokaklardan, iyi bir hizmet gördüğü belediy yönetimine insan hayran oluyor.

e süper mi bu adamlar, hayır ama şu an elde bu var..

gokcek hizmetsizligin, bolge kayirmanin kralini yapiyor, bu konuda benim diyen belediyeyi katlar. gokcek'in tabani olan cahil, manipulasyona ac kitlenin oyunu bu tur kayirma eylemleriyle almak daha kolay sadece. zaten bu adamlar hayatta sola oy vermez, ve ankara'ya anadolu'nun dort yanindan gelmis bu insanlar cogunluktalar.

chp'nin israrla yanlis aday gostermesinin de gokcek'in surekli secilmesinde payi var. karayalcin'i sevemeyen insan sayisi da gokcek'i sevmeyen insan sayisina yakindir ankara'da; ama dogru ama yanlis.

son secimde gokcek %38 civari oy aldi, aldigi oyun hatiri sayilir kisminin kaynagi "sol gelecek" korkutmasiydi. karayalcin ve mansur yavas'in oylari %30 civariydi. karayalcin cekilseydi ya da secim iki turlu olsaydi iddia ediyorum ki mansur yavas %60'in uzerinde oy alirdi.

pek sevgili melih bey sadece tek bir nedenden seçiliyor:

AKP.

yakın çevremden biliyorum sadece akp'den aday olduğu için oy verdiler. kılıçdaroğlu sayesinde 100 tl fazla alınan paralarımız geri verildi. buna rağmen dedem, babam ve tüm tanıdıklarım melihe oy verdiler. tek nedeni partiden dolayı. melih gökçeğin toplam oyu %20 gerisi tamamen parti. tayyip melih gökçekle baş edemedi. eğer onunla inatlaşsaydı melih karşısına geçer ve oyları bölerdi aradan da chp sıyrılırdı. tayyip bunu göze alamadı.
hatta oğlu da -kendisi 30 yaşında- çankaya ya aday olcaktı ama tayyip küfür mü ediyosun dercesine kestirip attı. arkadaşlar yukarda varoşlar, kömür felan demişte. ankara da bildiğim kadarıyla 1.5 milyon doğalgaz abonesi var, o varoş dediğiniz kesim %25. tabiki oradan da oy aldı ama melih tayyip, mhp ve saadetin arkasında 20 yıldır kazanıyor.
ilk olarak çocuk esirgemeyle başladı, sonra keçiören en son olarak da ankara. eğer çok detayına kadar araştırmak istiyorsanız keçiörenden sonra karayalçınla yarıştıkla yılki seçime bakın. melih çok az farkla kazandı. sonra akp kurulduktan sonra tayyibe sarılınca %15, %20 fark attı.

tabiki bir de şu var. bizim insanlarımız alt yapıyı köprülü kavşak olarak algılarsa: 'yesin adam, hem yapıyor hem de yiyor. bak ankaraya! her yer 10 dakika ne güzel trafik rahatladı.' bir de böyle düşüncelere sahip olursa. bıkak melihi, melihin torunu bile başımıza gelir bizim. onun da adı melih :D

İlk defa Büyükşehir'e seçildiği 1994 yılından bahsedeyim, o yıl SHP ODTÜ Profesörlerinden Koral GÖYMEN'i aday gösterdi, DYP ve ANAP adayları güçsüzdü, Koral GÖYMEN de seçimi kazanacağından emin bir halde Kızılay'da, Sakarya'da barları ziyaret ederek, anıtlara çelenk koyarak seçimi kazanacağını düşünürken, Gökçek her gün farklı yerlerde ve mecralarda seçim çalışması yaptı. Hatta, seçimden iki gün önce o dönem (pıtırak gibi çoğalan özel televizyonlardan) Ankara'ya bölgesel yayın yapan ve çok izlenen Flash Tv'ye Göymen'le Gökçek'in karşılıklı çıkacakları duyurulduktan sonra Koral GÖYMEN'in GÖKÇEK'i ciddiye almayarak katılmaması üzerine o dönem Flash TV Ankara Temsilcisi Fatih KARACA'nın programında tam 2,5 saat boyunca GÖKÇEK bildiğiniz propogandasını yaptı. Daha sonraki seçimlerde dozunu daha da artırarak sürdürdüğü "sağın ortak adayı" fikrini muhafazakar seçmene kabul ettirdi ve hayal dahi edilemeyecek bir şeyi başararak Refah Partisi'nden seçimi kazandı.

O döneme dair başka bir anekdot paylaşayım, 1994'te Keçiören belediye başkanı olan Turgut ALTINOK da, daha ortada yerel seçim falan yokken 1 yıl öncesinden Keçiören'in her tarafına fotoğraflı ve isminin altında "bu fırsatı değerlendirin" yazılı afişlerini astırarak halka ismini ezberletti ve o dönem Keçiören halkına çok çektiren SHP'li başkan Hamza KIRMIZI'dan bıkan seçmene bir alternatif gibi kendini sunarak "sağın adayı" olarak seçime girdi ve tanınırlık sorununu da yukarıda bahsettiğim şekilde hallettiği için MHP adayı olarak seçimi kazandı.

sözlükte bir entryde okumuştum melih gökçek'in dağıttığı yardım kalemlerini.
kavun, karpuz dahi dağıtmış, binlerce. belki bir ipucu olabilir, tekrar seçilmesine.
saygılar...

sözlü kira sözleşmesi var aranızda. ayrıca aradan epey bir vakit geçmiş.ispat hukuku açısından siz sıkıntıçekersiniz. Yani adam 2 yıldır kirayı elden ödüyorum diyebilir.ve bu iidiasını çürütmek size düşebilir. Bu halde tanıkla ispat yoluna gidebilme ihtimaliniz epey zayıf. ayrıca 500 tl ve üzeri ev kiraları ile bedeli ne olursa olsun işyeri kiralarının bankaya yatırılma zorunluluğu var.
yapmanız gereken kiracınıza geçmiş dönem borcunuzun tamamını belirten bir belgeye imza attırmanız sizin açınızdan önem arzediyor.yeni bir kira sözleşmesi yapıp içeriğine geçmiş dönem borçlarını da gösteren bir ibare ekleyin en azından. yoksa icraya verin diyeceğim ama itiraz ederse siz zor durumda kalırsınız.

çok teşekkür ederim
"kiracınıza geçmiş dönem borcunuzun tamamını belirten bir belgeye imza attırmanız"
bu belge ne olabilir?noterden ihtar falan mı?

geçmiş dönem borcu için senet alın, bundan sonrası için de sözleşme hazırlayın. bankayı da ödeme yeri olarak işaretleyin ki zaten zorunlu artık.

kabul etmezse, ödemezsen ödeme yine de bulunsun bu evraklar, diye huyuna gidin. yoksa şimdi kaçıp gitse bir şey ispatlayamazsınız. zor yani ispatı, imkansız olmasa da.

peki senet imzalatmaktan daha öte bir method var mı?çek mesela?yada daha iyisi?

bütün problem ispat yükünü karşı tarafa geçirmekte ki bunu da yapabilmenin bir yolu yok gibi görünüyor burada. Arkadaşlar yazmış zaten yapılabilecekleri.
eğer bu belgeyi imzalatmaz iseniz tek yok olarak icra takibi kalıyor ki orada da itiraz etmemesini umacaksınız. Eğer itiraz ederse o yol da tıkanır.

senet veya belge derken alelade bir belge.
örneğin. 01.12 2008 ile 01 12 2009 tarihleri arasında birikmiş olan kira borcum x tl dir. veya bu borcu şu tarihte ödeyeceğim altına isim imza olabilir. mümkünse tamamı el yazısı olsun yoksa adı soyadı tarih ve imza el yazısı olsun.
veya yeni bir kira kontratı yapın ek madde olarak böyle bir ibare ekleyin. ancak eklenen ibarenin de altına ayrıca imza attırın ki "sonradan eklendiği" iddiasını bertaraf edebilesiniz.

sultanahmet adliyesi'ndedir. sultanahmet'e nasıl ulaşırsınız bilemem ama bir şekilde ulaştıktan sonra maksimum 1 kişiye (türk olmak koşuluyla) sorma sonucunda yolu öğrenirsiniz.

basitçe, tramvay durağından parka doğru giren ince bir yol vardır. oradadır. zaten etrafınızdaki kalabalığın büyük bir bölümü de adliyeye gidiyordur.

www.wikimapia.org&lon=28.9743268&z=17&l=36&m=b

yukarıdaki linki tarayıcınıza kopyalayıp yapıştırırsanız nerede olduğunu daha rahat görürsünüz.

tramvay'dan sultanahmet durağında inip sola doğru devam edin. büyükçe bir bina var, görmemek mümkün değil. zaten takım elbiseli abilerle, ablaları görünce anlarsınız.

çorbayla başlamak elzem.

ha bi de içerken sallanıcan :)

içerken rakı ile adettendir yemek yemek ama siz çok fazla yağlı şeyler yiyip, midenizi çorba etmeyin derim ben.

yanınızda mide ilacı olsa iyi olur, lanson veya rennie, gaviscon tarzı. belkide alka seltzer.

püreyle başla geceye bildiğin patates püresi.

bol su. mümkünse aspirin.
bir de aslında zeytinyağı içerseniz accık mide cidarını sıvayacağından çok zarar almazsınız.

aydın boysan değiliz ki lafımızı dinleyesin :P he ben ne diyirung burda sayın pomolilik?

aydın usta der ki zeytin yağı tüketeceksin. o midenin çeperini saracak. alkol kana daha geç karışacak. mide daha sessiz çalışacak. dinlemekte fayda var. adam yıllardır içiyor ne de olsa.

zeytinyağı iç..

zeytinyağı..

zeytin ye. *

ister yüksek lisans öğrencisi olsun ister doktora öğrencisi olsun ister doktorasını bitirmiş olsun maaş değişmiyor diye biliyorum ben, bir çok arkadaşım var kulağıma gelirdi yoksa. tabi kıdem olayı var, senden eski olan daha çok alıyor. malum her sene bir derecemiydi neydi yükseliyorlar. devlette 1500-1600tl civarı bir maaş alınıyor genelde. özeller hakkında bir fikrim yok ama kendi ünisinde doktora yüksek yapanlardan burslu değillerse harcın bir miktarını maaşından çekiyorlarmış diye kulağıma gelmişti.

geçen sözlükte bir entry vardı, maaşları gösteren. zaman gazetesi yayınlamış. 1700 alıyordu hatırladığım kadarıyla, araştırma görevlileri.

devlette lisansüstü ile doktora arasında 40-50 tl arasında fark var (belki de kıdemden kaynaklanıyodur tam bilemem, kendi maaşımla kıyaslama yaparak böyle yorumladım)
maaş çalıştığın yere göre değişiyor. doğu illerindeki üniversitelerde araştırma görevlisi maaşları batı illerine göre daha fazla.

ama ortalama 1600 tl diyebilirim sana, üniversitede mesai falan olursa ay sonuna doğruda ekstra 200-300 tl ye yakın para alır 1900 e doğru yaklaşır maaşları.

satisfiyati.com

1.739 liraymış, burda var.

Devlette 1.600 civarı. İyice kıdemliyse ve bir dil tazminatı alıyorsa 1670 gibi bir şeyler. Fazla mesai için ayrıca para vermiyorlar.

Özeller ilk başladığında devletin iki katı maaş veriyorlardı yaklaşık olarak. Bugünlerde fark epey kapandı. Tam maaşı bilmiyorum ama o maaşı hakettirene kadar çalıştırıyorlar özeller.

arkadaşlar gazete ve haberlerde gördüğünüz maaş rakamlarına aldanmayın. aile yardımı, çocuk yardımı, kira yardımı, cart yarıdmı, curt yardımı, ve özellikle üniversiteler için yeni açılan üniversitelerde çalışanlara ödenen iyiliştirme yardımı adındaki bütün ek ödemelerle birlikte hesaplanıyor. ben 5/2'sinde 9 yıllık ar gör.üm. ocak bordrom 1.674 tl. gazetelere göre ise 7/1'indeki yeni ar gör bile 1700 den fazla alıyor.

maltiner'in dediği gibi doğu-batı farkı var ama aslında yeni-eski üniversite ye göre belirleniyor. izmir-ankara-istanbul üniversileri ek ödeme almazlar mesela. bunlar dışındaki taşra üniversitelerindeki maaşlar 200 tl ye kadar fark edebiliyor. birçok üniversite fazla mesai ödemez, çünkü birçok üniversitede 8-5 mesai gibi bi kavram olmadığından gizli bi anlaşma vardır çalışanla idre arasında. asistan işe esnek gelir gider, bunun karşılığında fazla mesai talep etmez. eğer mesai saatlerine sıkı sıkıya uyuluyorsa o zaman fazla mesai ödenir ancak. bunun dışında ikinci öğretim olan üniversiteler, -o da hepsi değil, yönetimin inisiyatifine bağlı olarak- ikinci öğretim danışmanlık yada nöbet adı altında bir ek ücret ödeyebilir. bu da ar.gör sayısına ve idarenin tutumuna göre 300 tl bile olabilir.
dil tazminatı kpds den aldığın puana bağlı, b düzeyi 35 tl, a düzeyi 45 civarı.

yüksek lisans - doktora arasında ar gör maaşları değişmez, en fazla 10-20 tl. asıl parayı doktorayı bitirip yar.doç olduğun zaman kazanmaya başlarsın. lisansüstü öğrenciler, eğer çalıştıkları üniversitenin öğrencileri ise harç parası ödemezler devlette, özeli bilmiyorum.

devletten kastın başka bir kamu kurumunda çalışan yüksek-doktora farkıysa evet farkeder, her bir eğitim düzeyi için dikine bir kademe ilerler, o da maaşa artı olarak yansır tabi ki.

özelde mantık az eleman-çok iş-az maaş anlayışıdır. eşşek gibi çalıştırır, üstelik adam yerine de koymazlar, devlet kadar imkanı da yoktur ve hemen hemen aynı parayı alırlar.

çok teşekkür ederim arkadaşlar cevaplar için.

hacı, vermek bambaşka almak bambaşka.. almak çok zordur.

üstelik aldın da sağlıklı mı aldın, kas yaparak sporla mı aldın, yoksa düz havyan yiyerek mi aldın o da çok önemli. sonra geri verirken ağlama.

şakası yok bu işin marş marş diyetisyen ve spor salonu.

bi de galiba karluk vardı alım işleriyle ilgilenen.

ya vermek problem değil, zaten o kilo normal kilom olacak! vermesem de olur, biraz dikkat eder fazlasını almayıveririm. spor salonuna gidecek zerre vaktim yok malesef. diyetisyene de verecek zırnık param yok, servis olmasa sabah işe gidemiycem moruk!

ben alma konusunda çok yetenekliyimdir. bütün gün yatarım hareketsiz olurum. her zaman zaman günlerce pizza yerim, burger yerim. bol alkol içerim. dönem dönem çikolata, pasta, tatlıya abanırım. böyle yap almazsan ben insan değilim!

spor salonlarında kilo almak için genelde kilo vermeye çalışanlarla aynı spor programı uygulanır. ama sporun sonunda zayıflamak isteyene sen bir şey yeme bu saatten sonra, kilo almak isteyene de eve git ve yemek ye, denirdi.

yani yoğun aktivitelerden sonra, uykudan önce, gece geç saatlerde yani yemek yiyeceksiniz. yolu bu. hamur, kızartma, yağlı yiyeceklere yöneleceksiniz. tadı güzel olan her şey kilo yapıyordur genelde, tadı güzel olanlara yönelin.

evet ama alabilmek için ciddi yeme içme yatırımı yapmanız gerek, diyetisyene 50 lira veremeyen siz o ete süte yoğurda bala muza nasıl para vereceksiniz? kilo almak zengin işidir, sıkı iştir, basit bir konu değil. vücut geliştirme ile ilgilenenlerin forumlarını inceleyin.

bi de Karluk kişisine özelden yazın. kolay gele..

bir arkadasim standartin cok atinda oldugu icin kilo almaya calisiyor ve onun durumunda, yemek ayirt etmeden, yiyebildigi kadar yemesei gerektigini biliyorum

ama iki ay fast food tuketmek seni rahatca 70 yapar, buda tecubeyle sabittir.

kilonu 26.5 ile carp, cikan sayiya da en az 700-800 kalori ekleyip hareketsiz bir yasam surersen alirsin o kadar kiloyu.

57 kilo diyelim, 57*26.5=1510 kcal. sen gunde 2300-2400 kcal alsan olur bu is.

yazılanları okumadım umarım aynı şeyleri yazmıyorumdur.makarna,ekmek,hamur işi,tatlı gibi şeylere aban,yemek yedikten sonra bide abur cubur ye,uyumadan önce de yemek ye,ama 3 ana öğününün saati belli olsun.bu şekilde kilo alabilirsin kanımca ama bide metabolizma olayı var.ben fil kadar yesemde alamıyorum mesela

Yatmadan önce bir şeyler yiyin. Jambonlu sandviç, pekmezli süt, çerez, cips, vs...

dayı, kaloriyi proteini doktoru saglıgı falanı filani s. et. olay şu* ;

-ana öğünlerde ekmekle doydugunu hissettigini siklemezcesine, gırtlagından fışkırana kadar yemeye devam.
-ara öğünlerde, cips, çikolata, süt, obur cubur bisküvi kilonun anasını aglatıyo.
- Bisküviyle cipsle işim olmaz diyosan: Ateş seni çağırıyor. Burger King'e gidiyosun, elemana derdini anlatıyosun, kredi kartını veriyosun, kilonu alıyosun kardeşim.

- Son çare olarak, gece uyumadan önce patates kızart, ekmegin arasına bas, süt'le birlikte tüket. Sonra dooogru yataga. Garanti çözüm.

- GNC ürünlerini de öneririm (daha saglıklı en azından :).

MAKARNA :) 7/24

sakın abur cubura abanma
cevizli pestil ye, tahin-pekmeze ekmek ban ye ama sanayi tipi abur cuburdan kaçın!

hacı günde üç öğün ve üç çeşit yemek ye, artı öğünler içinde son öğünü cok gec saatte ve ekmeğe abanarak ye, 1 ay da benim gibi 12 kg alırsın:(
bu atraksiyona başlamadan önce 176 cm boyunda 73.5 kg ağırlığında bir adamdım ( yani boy kg orantısı gayet yerinde fiziksel olarak mükemmel durumda idim )
sigarayı bırakmaktan mütevellit yemeğe saldırdım ve şimdi bu haldeyim. karın bölgemde tipik pilates topu yutmuş insan edası var. sonra da kaliteli bir spor salonu olsun hatunu bol olsun ki gaza gelip karnımda ki yağ birikintisini atar eski halime dönerim dedim 1300 $ domaldım. ama veremiyorum bu kilo yu üühühühü....

abicim sakin ola kilonu yag olarak alma. insan gibi git spor salonuna sporunu yapip duzgun duzgun al kilonu.

bence pekmez ve balık yağı (kapsülde olanları tavsiye ederim) içseniz, makarnaya, hamburgere abanarak aldığınızdan biraz daha saplıklı kilo alırsınız. Hem vücut hamallık edeceğine bi fayda görür.

güzel soruymuş. izninizle maydanoz olayım. eğer mümkünse 3g uyumlu nokia 3210 classic ile de mümkün müdür bu hadise?

toshiba'nın böyle bir telefon modeli vardı. hem cep telefonu hem de 3g modemdi. ama o telefonun özellikle bu şekilde bir özelliğe sahip olduğu belirtildiğine göre diğer büyün 3g'li telefonlarda böyle bir şeyin yapılabileceği şüphe uyarıyor. yine de incelemek lazım.

nokia pc suite programını yüklemeniz lazım.

3g olayını bilmiyorum ama direkt nokia pc suite üzerinden edge'le bile bağlanabilirsiniz...

Hangi il için?

endless il yada ilçe farketmiyor. sadece telefon vs. ile arayip sorumlu kişiden bazı bilgiler ve yardım almak isteyeceğim o kadar. herhangi bir yer olabilir.

bahçelievler'de varmış sanırım.

bahcelievlerkulturmerkezi.blogcu.com

bakırköy belediye tiyatrosunda çocuk oyunları sahneleniyor. ama çocuk tiyatrosu dedğiniz başka bir şeyse onu bilemem: bbt.bakirkoy.bel.tr

bahsettiğim hem büyükler tarafından çocuklar için hazırlanan oyunlar yapan bir tiyatro hem de çocuklar tarafından sunulan oyunlar yapan bir tiyatro. ve belediye bünyesinde olacak.

biz kukla tıyatrosu yapıyoruz ornegın, ısteyen beledıyelere. cocuklar ıcın.

Aşağı yukarı bütün şehir tiyatrolarının çocuk tiyatrosu departmanı var ve şehir tiyatroları belediyelere bağlı. Örneğin:

www.ibb.gov.tr

garantiden sanal kart oluşturup "hemen al" yapma imkanınız yok mu?

bilmiyorum ama ödeme seçeneklerinde öyle bir şey yoktu sanki.

hemen al seçeneği için kredi kartı kullanmanız gerek. sanal kartla da yapabilirsiniz bu işlemi. banka havalesiyle alışveriş içinse açık arttırma süresinin dolumunu bekleyeceksiniz.

garantiden bir sanal kart oluşturun,
daha sonra ürünü hemen al ile alın. Kredi kart bilgileri istendiğinde sanal kartınızın bilgilerini verin.

Sanırım bu şekilde yapabilirsiniz.

o zaman ya kadıköy-üsküdar-kanlıca civarında sakin bir haftasonu geçireceksiniz. veya ada turu yapabilirsiniz.

hiç olmadı avrupa yakasına geçip, taksim civarını mesken tutabilirsiniz.

sabahın erken saatleri için ada turu belki bir miktar daha makul olabilir. yoksa avrupa yakasında turistik, tarihi yerleri gezebilirsiniz.

boğaz turu ya da adalara gidin. vapur'u kızlar çok romantik bulmakla beraber, test edildi onaylandı vapurda hayır da demiyorlar. belki açılırsınız kızcağıza.

tecrubeyle sabit vapur derim ben.adalar boğazturu farketmez.eminonunde balık ekmek yi.ha bide eğer dikkate alırsan kalmış iskelesine git.orda iskele basında sağdan 4. masada otur çay iç.kızdan ayrıldığım yer orası.ühühühü.

kadıköye gidin,biraz gezin tozun,. vapurla bşiktaş yapın. yukarı taksime cıkın, istiklal'den galata civarından yürüyün, eminönü karaköye doğru devam.akşamüstü yaklasırken tekrar kadköye gidin. ordan tranvaya bin , mpodaya gidin.modada oturup sahlep için. o sırada cok büyük odunluk yapmazsan olur:)

sorada maltepe devam:D

teşekkur edrım hrkese =)...

solitaire diye kalmış aklımda.

solo zeka testi?

solo diyesim geliyor ama emin değilim.

solo test

zeka testiydi o. en azından öyle yazardı üstünde. solo test olabilir tam adı da.

tamam tamam solo test eyvallah dostlar sağolun :)

www.itusozluk.com

3000 tl maaş, 3 ay tatil, devlet garantisi vb.. bundan daha iyisi milletvekilliği ki o da 5000 tl maaş, 4 yıl çalışıp emekli olma, 4000 tl emekli maaşı. millet neden yırtınıyor vekil olayım diye, yapılacak iş mi vekillik :)

yaa hocalara sorcam ben de, yemiyo gözüm uzattık zaten daha beter uzamasın diye:))

doçentlikten sonra bildiğin kadarıyla yine profesörlük için bir takım çalışmalar yapıp, sınavdan geçiyor. ondan sonra da profesör olarak ömür boyu devam ediyor, tabi ünvanı geri alınmazsa.

müthiş bir yoğun tempo olmayabilir baktığımız. mesela bizim bazı hocalar haftada 2 saat ders anlatıyorlar sadece bize. diğer sınıfa da girdiğini biliyoruz, 2 saat de onlara anlatsa haftada, ayda 16 saat geliyor fakülteye. geri kalan saatlerde de başka okullara gidiyor, avukatlık yapıyor, danışmanlık yapıyor, vs. ama en nihayetinde adamın zevk aldığı ve karşılığında sağlam paralar kazandığı iş bunlar.

günde 16-17 saat çalışan işçiler var, asıl o adamlar nasıl motive oluyorlar bu hayata, onu sormak lazım.

edit: prof. olmak için sınav yokmuş.

okul bitti -> bs.
master / doktora -> ms. / dr
sonra akademik kadro beklerler hangisi boşsa ve hangi kriterleri sağlıyosa (makale, çalışma, boş olan kadronun kriterleri, doktora yeterlilik sınavı, dil vs.... ) ona göre yar.doc ya da doc kadrosuna atama.
sonra mis gibi çalışmalar olursa (türkiye hariç) prof kadrosu varsa bi üni.de başvurur alırlar özelliklerine bakarak ...

lisans => master + doktora normal geliyor. (doktora da en az bir yayin yapmis olmasi gerekir.) buradan sonra yrd.doc.luk alabilmek adina bazi kriterler var ingilizce bilgisi (kpds veya uds), yayin sayisi, yrd.doc.luk jurisi. juri kismi en kazigi, gecersen ve kadro varsa yrd.doc olursun. sonra yayin + ingilizce dil belgesi (kpds veya uds) {su an icin uds bir kez istenen puan alininca yetiyor.} + yine docentlik jurisi (yine en kazigi bu.) gecersen ve kadro varsa (docentlik kadrosu yani) atanirsin docent. ondan sonra da beklemeye baslarsin yine kadro gelince bu sefer yine bir juriye seminer tarzi bir sunum da bulunursun o ne yrd.doc luk ya da doc.luk jurisine benzer (tabi kimi yerlere gore degiskenlik gosterebilir, her yerde istisna olabilir yani gecirtmezlerse gecirtmezler, ugrastirirlar, surunursun vesaire vesaire falan fistik...) oradan da prof.luk icin yeterli kriterleri saglamis olursun. genelde boyledir.

gordugun hangi calisma temposunu kiyasliyorsun bilmiyorum belli bir seviyeden sonra (dr.<yrd.doc.<doc.) zaten kendi yuksek lisans ogrenci(ler)i ya da asistan(lar)i oluyor bu kisilerin. onlarla ilgilenerek yayin yapmalarini arastirma yapmalarina katki sagliyorsun yoksa atiyorum bir docent olmus birisinin lab.a girip temel deneyleri yapma ve/veya deney gerecleri/duzenekleri kurma-calistirma gibi tempo yasamasi beklenmez, ugrasmazlar. ancak deney sonuclari dahilinde yorumlariyla katki saglarlar ki zaten bu adamlar kariyerinin buyuk bolumunu o islerle gecirmis oldugundan ongorusu ve bilgisi asmis seviyede olur. neyse buradan hareketle makale cikar, bu durum ise akademek kriterlerin en onemlilerinden biridir.


akademik atama ve yükseltme kriterleri uzerinden her universiteye gore degisebilen maddeleri var ama cok cok farkli seyler yok genel butunluk icinde. istersen bu kelime anahtariyla arama yapabilirsin hangi universite ne istemis neyi gereksiz gormus neyi sart kosmus gibi...

tabi bir de soyle bir sey var es gecmeyelim ayip olur, buyursunlar,
(bkz: pijamalı profesör).

Nasıl diye sormuşsunuz ama anladığım kadarıyla asıl öğrenmek istediğiniz "niçin profesör olunur?" sorusunun cevabı (nasılını öğrenmek isterseniz bana yazabilirsiniz). İki gruba ayırmak mümkün:

1. Özel sektörden korktukları için profesör olanlar: Bunlar özel şirkette tutunamayacak türde insanlar. Çoğunu bir iş mülakatına soksanız iki kelimeyi biraraya getiremez, zaten işe alınmayacaklarını bildikleri bu ortamdan kaçmak için üniversiteye sığın(dırıl)mışlardır. Bunlar üniversitede de bir işe yaramaz, senelerce aynı dersi anlatır, profesörlüğü aldıktan sonra bilimsel çalışma yapmazlar (öncekileri de birine yapışmak suretiyle yapmışlardır zaten). Adamını tutma yoluyla yükselirler.
2. Bilim insanları: Bilim aşığı bu insanlar bilimsel çalışma ortamında olmak için üniversitelerde çalışırlar, bilim yaparlar. Bir şeyler keşfederek mutlu olurlar. Yeni bir şeyler bulmanın keyfi hiçbir şeyde yoktur ama bunun için "eşşek gibi" çalışmak gereklidir. Bu tür tiplerin kafasında o sonuca ulaşmak olduğu için çalışmak ağır gelmez, aksine zevkli olur. Bunlarla evlenen de bunu bilerek evlenir, işine gelmezse boşanır :)

Ben asıl özel sektörde şirket sahibinin servetini yükseltmek ve sırf para kazanmak için hiçbir haz almadan nasıl çalışılır onu merak ediyorum. Üniversitede çalışırken sevdiğiniz işi yaparak üstüne para alırsınız :)

Aslında sevdiğiniz bölümde, dersleri ders olarak değil de merak ettiğiniz için okuyor olsaydınız akademisyenleri daha iyi anlardınız.

@areels: Tatil üç ay değil, bir ay.
@pomolilik: prof.luk için sınav yok ve sanırım beş sene prof. olarak geçirmeden işten ayrılırsanız ünvanınızı kullanamıyorsunuz.
@yoa: doktora yeterlilik sınavı sadece doktora tezine başlamak için gerekli.

bir de akademik calismak isteyip de kadro acilamamasindan dolayi ozel sektore gecmek zorunda kalip geri donemeyenler var ki ne sen sor ne de ben anlatayim. para tatli geliyor, donemiyorsun. icinde kaliyor.

ama bir gun sira bana da gelecek.

"çalışma temposu" dediğin asıl özel sektörde olur.

12 eylülden sonra yökün adamıysan 3 5 çeviriyle bal gibi olur.

1) emin değilim ama sınav yerini değiştirmek gibi bir şansın var sanırım. hiç olmadı kocaeli'nde bir sınav yeri denk gelirse, ösym ile iletişim kurup bu yeri değiştirebileceğinizi düşünüyorum.

2) sınav kaydı sırasında lise mezunu, üniversite mezunu gibi seçeneklerden uygun olanı işaretleyecek. üniversite mezunu olduğu için kendisinden lise diploması istenmez ama muhtemelen daha sonra üniversite kaydında mesela, lise çıkış belgesi istenebilir. yani sınav formunu ve kılavuzunu tekrar incelemesinde fayda var.

kafir, ben oraya giriyorum ama işlem yapamıyorum, "başvuru merkezinden yapılabilir" falan gibi bi şeyler çıkıuyor, oradan hiç bi şey yapılmıyor sanırım :S

muhtemelen izmir'da kazak göçmenlere ait bir dernek vardır. bu dernekle iletişime geçmeniz kazakça öğrenmek için faydalı olacaktır. bunun dışında izmir'de kazakça kursu olduğunu sanmıyorum.

bir de ege üniversitesinde eğer kazak dili üzerine bir bölüm mevcutsa o bölümün öğrencilerinin ya facebook'ta ya da bir forum sitesinde grupları vardır. bu şekilde ulaşmayı denerseniz, bir ihtimal sonuç alabilirsiniz. doğrudan bir kurs olması pek mümkün değil.

akasya durağı'ndaki şoför abla. ama isim şu an yok aklımda.

Zannediyorum Ayça Inci.

evet ayça inci

alacakaranlık diye bi dizide kenan imirzalıoğlu ile oynardı.

tam olarak beklentilerinizi belirtirseniz, belki size yardımcı olabilirim. ne reçeli istiyorsunuz, mesela? ne kadar sürede teslim istiyorsunuz? kavanozları kendiniz mi getireceksiniz, yoksa fiyata dahil mi olacak, gibi bir-iki detayı belirtirseniz hamarat komşularımızdan bir yardım bulabilirim.

bir hafta icinde teslim alinacak sekilde, kavanozlari biz getirirsek (ayni tipte olmak zorunda cunku kavanozlar) portakal receli.

aslinda olay su, bizimkiler 30 senedir kaldiklari bir yerden emekli oluyolar, giderken de 100 kisilik bir grup olucak, onlara jest yapma niyetleri var. onun icin 100 kavanoz 250 gramlik portakal receli dusunuyolar. kavanozunu ne kadara getiririz bir tanesinin?

(baska bir oneri varsa onu da alabilirim)

tamam, birazdan görüşürüm. 3-4 saat içinde de tekrar buradan veya sözlükten mesaj atarım size.

şimdi görüştüm. maalesef portakal reçeli yapmayı iyi bilmiyorlarmış. yapmaya yapılır; ama miktar da fazla olduğu için sizi de mahcup etmek istemem. kusura bakmayın, yardımcı olamadığım için.

saglik olsun. yine de cok tesekkur ederim ilgilendiginiz icin.

portakal kabuğu mu portakal reçeli mi? İşte tüm mesele bu

erenköy'den sadece kadıköy'e otobüs var sanırım. kadıköy'e gelip, metrobüsle şirinevler'e kadar gelebilirsiniz. şirinevler'den de güneşli otobüsüne binebilirsiniz. ya da minibüs veya taksi yapabilirsiniz bu noktadan sonra.

hızlı versiyon

bostancı - bakırköy (deniz otobüsü)
bakırköy'den taksi (20 lira civarı yazar)


veya

kadıköy- yenibosna (metrobüs)
yenibosna'dan taksi (20'den az yazar)

veya mecidiyeköy'den otobüs güneşliye

metrobüsle yenibosnaya geldikten sonra minibüs de kullanabilirsiniz çok yazmasın derseniz.

yorktrade'in şubesi olmalı orada da.

www.hrm.com.tr

ekosem.ieu.edu.tr

ykm'de vardır. bir de boyner'de vardır, incirli'dekinde. metronun hemen yanındaki eski çarşı mağazasında.

capacityde var

İstanbul'da Akmerkez, Beyoğlu, Erenköy, Galleria, Kadıköy'de var.

Ama Boyner'de de bulabileceğiniz için, İstanbul Bakırköy'deki Boyner'de bulabilirsiniz t-box ürünlerini sanırım.

evet, uzun süredir devam eden bir kampanya bu. akşam 7'den sonra tüm türkiye ile konuşmak totalde belirli bir süre ile sınırlı olarak ki ya 5 ya da 3 bin dakikaydı bu süre, bedava. iki gündür haberlerden önce reklamı yapılıyor. yine de içimden bir ses, ulan burası türkiye, diyor. türk telekom da bizi yiyor mudur, acaba dediği de oluyor. yine de bedava. bu kadar.

doğru doğru :)
daha önce de bazı tatil günlerinde olurdu.
denedik gördük biz, bedava.
www.gunceldurum.com

yengeç ayağına benziyor. www.netresim.net

mantı ya da tavuk ayağı :S
bir deniz ürünü de olabilir.

Tavuk ayagi bence de. Cinliler seviyor onu.

vatandas.uyap.gov.tr şuradan devam edin. adalet bakanlığın sitesinden de ulaşabilirsiniz buraya. şimdi baktım da, sadece davanın görüldüğü mahkemeye ilişkin bilgiler, yer ve numarası gibi, ve kimlik numaranızla dosyayı takip edebiliyorsunuz. kolay gelsin.

ama yine de bu yukarıdaki siteden duruşmalarda neler olmuş neler denmiş öğrenemezsiniz. açılan davaları numaralarını duruşma tarihlerini falan görebilirsiniz sanırım sadece. bence gidip adliyeden ilgili kalemden dosyayı isteyip içine baksanız en kolayı olur. dosyanın içinden dilekçelere göz atarsınız avukatınız neler yazmış görürsünüz. bu arada davalar uzun süreçler ve avukatlar da her daim konu üzerinde olmuyolar bu yüzden. 5 ay sonraya atılmış bir duruşma üzerine her daim çalışmadıkları ve düşünmedikleri için de çoğu zaman gereğini yapmadıkları düşünülüyor. aksi de olabilir tabi, yine de çok üzerine eğilmemiş bir avukat bile olsa kötü niyetli olacağını sanmıyorum avukatınızın.

benim de bildiği 14 dönem hakkın var. yani 7 sene. doğrusunu öğrenci işlerine sormak lazım; ama sanmıyorum değiştiğini.
yök'ün de öyle bir projesi var; ama o da belli olmaz. en yakın tarihse ancak 1 yıl içinde olacağıdır. birkaç ay sonrası için sanmıyorum, bunu yapabileceklerini. yine de bu da belli olmaz.

7 yıl sonunda bütün derslerin devam zorunluluğunu verirsen sınırsız sınav hakkın var.

Hazırlık okuyanlarda 8 yıl olabilir o...

7, hazırlık okuyanlara 8.

o yasa çıkacak. ama ziya bey ne zaman çıkarır belli olmaz. farazi şeylere bel bağlamamak lazım.

7 yıl sonunda kalan ders sayınız 5'e düşmüş olursa 2 dönem daha devam edebiliyorsunuz, askerlik de tecil ediliyor. bu iki dönem sonunda ders sayınız üç ve altına düşerse sınırsız sınav hakkı denilen bir naneye giriyorsunuz, askerlik tecil edilmiyor, diğer öğrenci haklarınız elinizden alınıyor fakat öğrencilerle aynı şartları haiz oluyorsunuz; devam, ödev vb.
4111 sayılı af galiba bu nanenin temeli...

neyin sınırsızı?

internet :) kotasız :) ttnet.

24 saat içinde işlem tamamlanmış oluyor. Ben kotasıza geçtiğim zaman arayıp sorduğumda söylemişlerdi.

ben de yaptırdığım zaman, kadın bana, şu andan itibaren geçerlidir, demişti. başka da sorun yaşamamıştım.

genelde modemi resetlemenizi söylerler size ve evet johan sebastian'ın dediği gibi 24 saat içinde başlar.

koca semtte fellik fellik pikapçı aramamam açısından daha açık adres tarif edilse memnun olurum

galata kulesinin dibinde netses radio var. ama fiyatları pahalıcadır. en iyisi internetten araştırıp, bulmak, gidip- almaktır. ben öyle yaptım. sahibinden.com'dan bendeki bozuk pikabın aynı modelden bulup, aldım. çok da memnunum. tavsiye ederim. ayrıca robinbook nickli kullanıcı ekşi duyuru'ya da ilanlar vermişti, pikabını satıyordu. bir bakın derim.

cihangirde firuz kafe çevresinde var. Biraz dolaşman gerekecek ama gramofon görmüştüm birkaç tane.

Taksim ya da Kadikoy'deki bazi sahaflarda da olurdu eskiden. Oralara bi bakin derim ama onlar bile artik gittigidiyor'dan satis yapiyor.

fransız sokağında fazlasıyla alternatif bulabilirsiniz.

teşekkürler... direk önerebileceğiniz bi yer var mı orada?

mekanın ismini hatırlamıyorum ama birkaç hafta önce gitmiştik. sokağın aşağı tarafında en sonda, sağ tarafta bir mekandı. düz giriş. canlı müzik yapıyorlardı. ancak sokağın öteki tarafından duyulacak kadar ses açtıkları için, biz çıkma ihtiyacı duyduk. tavsiyem fransız sokağına gidin, müzik sizi nereye çekiyorsa oraya girin.

iyi eğlenceler.

çok teşekkürler hocam...

şüphesiz bedelsiz kargo olunca insan sevinir. yoksa zaten ucuza alınan üründeki kar kargoya gidiyor.

kargoyu açtığımızda kırık, yırtık ürünlerle karşılaşmamak. ürünün düzgünce paketlenmiş olması.

kısa sürede gönderim.

sorun yok gibi gözüküyor. ucuz olmasının sebebi dilinin rusça olmasıdır muhtemelen. terso durum olursa iade eder, paranızı alırsınız. hesabınıza zarar gelmez.

şimdi fark ettim lisans anahtarı verilecekmiş sadece. iadede bu yüzden sorun olabilir. ama adamın profil yorumları iyi. sorun olmaz herhalde.

cgi.ebay.com

muhtemelen böyle bir yerden toptan alıyor arkadaş da.

Migration Period- göç dönemi olarak adlandırılıyor.
kaynak: tr.wikipedia.org

The migrations of the Germanic Tribes oluyor tam olarak çevirisi
migration period göç dönemi anlamına geliyor.

kavimler göçü aslında almanca tabirin çevilmiş hali: völkerwanderung.

egzozuna takma penis sıkıştırmak olabilir(mesaj kaygısı taşır)

bomba düzeneği yerle$tirirdim; gaza basınca havaya uçardı.

boya dökerdim üzerine bi kova.

@ateistanbul walla o kadar ciddi bir intikam değil :)

çiçek abbas'taki şakir abi gibi sökerdim arabayı.

valla arabasına göre değişir. uygunsa siz model söyleyin, aklıma bişey gelirse yazayım.

en basitinden her tarafını çizmek, 4 tekerini de patlatmak olabilir.

Mümkün mü emin değilim ama elmasla ön camı sürücünün yüzüne hava gelecek şekilde daire şeklinde kesmek olabilir. Hidroflorik asitle falan da eritilebilir. Kolay olmasa gerek ama bunları yapmak...

bişey yapılacaksa kendisine yapılmalı derim arabasının ne suçu var

en iyisi her hafta farkli bir lastigini patlatmak...

içine ölü kedi at

arka koltuğa at kafası koy

tekerlere benzin dök ve yak...
ama önemli olan, bu eylemi her hafta yapacağını hissettirmek.
yani adam tonla masraf yaıpı arabasını tamir ettirdiğinde, 3-5 gün sonra git bir daha yak arabayı.

@fenrir greyback
kendine yapacaklarım var ama araba konusunda fikir alayım dedim

camlarına pembe boyayla hamamoğlanı yazardım.

Kaportanın üzerine anahtarla "Beni boya" yaz.

@msb süper bi öneride bulunmuş.

tuz ruhu dök geceden tekerlerine kaportasına sabaha tekerler delinmiş, kaportası da kabarmış olur. 1 liraya intikam.

adama ne kadar kızarsanız kızın, arabasına ciddi kalıcı hasar vermeyin. milli servet, yazık. Amacınız adama ders vermek, yaptığını bir daha yapmamasını sağlamak ise boya çizmeyle olmaz o iş. Hem arabanın değeri düşer, bir sürü boya masrafı, belki adam sizin çizdiğinizi bile fark etmez, siz içinizi soğutursunuz belki ama adam ders almış olmaz.

ben önerimi yapayım. mesela yağmurlu bir günde ileceklerinin lastiklerini çıkarıp atın. sileceksiz kalsın. maddi zararı 15 lira sadece ama çamurlu bir günde silecek kullanamamak paha biçilemez. ya arabasını kullanamayacak, ya gibip silecek alacak, ya da 10 metrede bir inip camını silecek. mis gibi ceza işte.

ya da mesela sticker'lı kağıt ile yan camına "öküz yazın". kaportaya değil, cama. onu çıkarmaki veya çıkarmadan öyle gezmek adama en güzel ceza. çıkarmanın maliyeti de yok.

tekerleklerini bıçakla yarmak değil de tükenmez kalem götüyle sibobuna dürterek indirmek. iki tanesini indirseniz yeter. tekini indirirseniz stepneyi takar kurtarır. maksimum 50-60 liraya (çekici parası) patlar ama şahane ceza olur. arabayı oynatamadığı için niye bu eylemin yapıldığını (mesela garaj girişindeki arabalar için şahanedir) anlar. pompası yoksa çekici çağırmak zorunda kalacak, ya da gidip pompa bulup fost fost diye şişirmek zorunda kalacak.

yani illa maddi zarar verip vandallık yapmanın alemi yok. arabalı öküze maddi zarar vermeden de ceza verilebilir.

her şey bir kale kilit anahtarına bakar...

önce jazmine sullivan'dan şu şarkıyı dinle (bkz: bust your windows)

sonra artik pencerelerini mi indirirsin, kaportayi derin derin cizer misin, egzozuna yumurta mi tikarsin orasi senin bilecegin is.. ha klima filtresine birkac yumurta atarsan da misler gibi koka koka kullanir arabasinin isiticisini ya da donar!!!

kaportasına anahtarla "ben intikamımı arabandan alacak kadar korkak bir orospu çocuğuyum" yazabilirsin. resmen şok olur. iyi bi intikam.

@care en çok senin cevabına güldüm :)

annemle abim 2 hafta önce gittiler girdiler rezervasyonsuz

gerekmiyor rezervasyon. yarım saatte bir başlayan, ve rehber eşliğinde grup olarak geziliyor.

3'e kadar bilet veriyorlar gişede. Sırada olanlar olsa bile... Aklınızda bulundurun. Rezervasyon daha çok turla gezen gruplar için acente tarafından yapılıyor. Bireysel geziler için değil.

(bkz: laiklik)

sorumun laiklik ile ilgisi yok. sanırım anlatamadım.

imam nikahı yaptıranlar boşandıklarında "ya inan nikahını da bozsak iyi olur" diye düşünüyor mu?" hiç denk gelmedim de, arkadaşlarla da geyiğini çevirdik. net bir fikir birliğine varamadık.

imam nikahını bozmak iş değil ki, 3 kere "boş ol boş ol boş ol" diyorsun bozuluyor.

ahahah evet boş ol boş ol boş ol diyorsun. erkek diyor tabiî sadece ahah. kadının ne boşanmak istemek ne bilmem ne gibi bir hakkı yok. boşanması bu şekilde olan bir nikahı yaptırmak... ben olsam şahsen muhabbeti falan keserim =))

götümüzden sallamayalım arkadaşlar.
öncelikle imam nikahı diye bir şey yk, islama göre nikahın şartı bu evliliği insanların bilmesi, yani zina için uydruk bir bahane değildir ya da boşanma işi sadece erkeğe ait hak değildir, çünkü belediye nikahı da islama göre geçerlidir, çünkü eş-dost evliliği biliyor, gizli saklı bir şey değil.
imam nikahına değer verilmesinin nedeni ise, dindar ailelerde resmi nikahtan kısa bir süre önce gençlerin buluşmasında sakınca görülmemesi için yapılır. bir anlamda, ailelerin onaylamadısır,normal nikah şartlarını bir süre önce yerine getirmek.

belediye nikahı islama göre geçerliyse insanlar neden sadece imam nikahlı oluyor gibi sorular da gelmiyor değil insanın aklına.

ilahiyat mezunu teyzeme sormusutm benzer bi soru, resmi nikahın da dinen tamamen geçerli olduğunu hatta resmi nikah yaptırmayıp sadece 4 şahit bulup yalandan imam nikahı yaptırmanın yanlıs olduğunu söylemisti. nedeni de nikahın olayının evliliği ilan etmek, çevreye duyurmak olmasıymıs

ben yine ifade edemedim sorumu.

aranızda imam nikahı yaptıran var mı? farkettim ki farklı kesimlerden bir çok kişi imam nikahına da büyük önem veriyor. ama mesela bu insanlar boşanırken dinen boşanmaya gerek görmüyor. ikinci kere evlenirken de mesela yine imam nikahı yaptırıyorlar. bu da bana komik geliyor. evlenirken allah katında da evlenelim, günah olmasın diyip boşanırken bu meseleyi önemsememek.

yani ben daha çok boşanma aşamasında takıldım kaldım.

dini nikah, allah katında da evliliği gerçekleştirmek ve eşlerin birbirlerine helal olmaları yani yapılan işin zina olmaması için yapılır. inanç budur.

resmi nikah olmadan da dini nikah yapılamaz. yasaktır. bu da laiklik ilkesinin sonucudur.

boşanırken mahkeme kararıyla boşanırlar. birbirlerine de boş ol, boş ol diyerek yaparlar.

Evet, resmi nikah biterse mahkemede, dini nikahın da geçerliliği kalmaz. Sanırım sorduğunuz bu:)

nikah tektir, şartları 3 tür :)
kabul, şahit, ve ilan

imam kıydırdığı için imam nikahı belediye kıydırdığı için belediye nikahı.

resmi nikah biterse nikah biter haliyle imam nikahı da biter.

bazı ilkel birlikteliklerde özellikle kadının isteğiyle mahkemenin bitirdiği evliliklerde erkek kadını cezalandırmak için dini nikahı boşamıyorum. kimseyle evlenemeyesin diye kadını korkutsa da ve ilkel kadınlar buna itibar etse de aslı yok.

nikah bitmişse bitmiştir resmi dini farketmez

kimse cevaplamamıs arkadasın sorusunu, yuhh ya.

sevgili arkadasım; nikahın bir hukuku, kuralı, kaidesi oldugu gibi, bosanmaın da aynı sekilde kuralları ve kaideleri var, ancak senin de dediğin gibi, evlenirken dini nikah kıyılıyor ama bosanırken dini boşanma kısmı es geçiliyor.

halbuki, boşanırken mehir verme, iddet bekleme gibi bir takım kuralların da gözetilmesi gerekir. yani "ben Allah'ın huzurunda da evlenicem" diyen adam boşanırken de Allah'ın kurallarına riayet etmeli tabi ki.

www.suleymaniyevakfi.org
www.suleymaniyevakfi.org
www.suleymaniyevakfi.org

şu linkler olayı daha iyi anlatır.

Soru üzerine kaç aydır arayıp sormadığım halamı aradım ve de sordum. Kendisi zamanında epeyce dindar bi beyle evliydi. Yamulmuyorsam 15 sene önce falan boşandılar. Evlenirken imam nikahı kıydırmışlar bittabi. Ancak boşanırken bunu bozma gibi bir eyleme girişmemişler. Zaten halam hafiften dinsiz, aklına bile gelmemiş böyle bir şey. Ex-enişte de gitti başka biriyle evlendi, halam da kenarda dursun diye mi şeyaptı, bilemiyorum. Bi de görüşüyorlar arada bir, cık cık cık cık.

internet sitesi olarak değil de kaynak olarak belgin erdoğmuş'un 3 ayrı kitabı var, pax romana, borçlar ve eşya hukuku olarak. gayet güzeldir, anlaşılırdır. yardımcıdır. sayesinde dersi geçtiğim içindir bu kadar övgü.

ziya umur ise dili ağırdır, tehlikelidir.

13.00'da başlayacakmış çekiliş. büyük çekiliş gece olacak. böyle biliyorum ben. bu nedenle 13'ten itibaren bilet almayın dediler. ben de alamadım. bu sene kesin bendeydi, yoksa.
güncelleme tahminen yarına hazır olur. gece geç saatlerde yoklamak lazım.

arkadaşımda vardı. 2-3 dklık inceleme fırsatı bulmuştum. gayet güzeldi. bence alınır.

incelediğiniz kadarıyla klavyesi, falan rahat mı?

tamam konuyla alakasız ama çok tipsiz be.

yok yae alakalı o da : ))

şimdi o zaman görünüşü geçersek.samsung'da güvenilmeyecek bi durum yok.ama elektronik her zaman şanstır :) onun dışında ben hiç sorun yaşamadım sürgülü kapaklarla eğer sende oyuncak haline getirip her saniye aç kapa yapacak biri değilsen sorun olmaz benim görüşüm.ha dersenki ben alırım elime ha babam oynarım evet bozulur.ama düzgün kullandıktan sonra diğeriyle bi farkı yok.

ben de e63 ile e71 arasında gidip gelirken, sizin ilan sayesinde corby pro ile tanıştım. biraz internetten araştırınca da fena bir telefon olmadığını gördüm. sayenizde kararsızlık sayımız üçe çıktı.

acaba siz karar verebildiniz mi? samsung corby pro hakkında geniş bilgi edinebildiniz mi?

@ pomolilik; vallahi benim için de kötü oldu bu corby pro. benim de seçeneklerimi arttırdı : ((

neyse corby pro gerçekten bir çok özellik var, wi-fi, 3g, dokunmatik ekran, qwerty kalvye falan.

en kötü özelliği wi-fi sinin 802.11 b destekliyor olması. bunun için de haricen bir duyuru açmıştım (git: 116539). çok aydınlanamadım ama diğerlerine göre wi-fi'si daha kötü (ya da ben böyle bir çıkarım yaptım). ha bir de diğer telefonlar gibi bir işletim sistemi yok java lı telefon. bunun dışında touchwiz os diye samsungun geliştirdiği bir şey (ara yüz mü desem) kullanıyor. yani görüntüsü ve kullanımı çok hoşuma gitti bunun da..

en büyük sorun çok yeni çıktığı için kullanan kimse yok, o nedenle olumsuz özellikleri (yavaş mı hızlı mı, takılma yapıyor mu, vs..) hakkıdna bir bilgi bulunamıyor.

ama bütün özelliklerine baktığımızda çok iyi bir telefon gibi duruyor.

sırf bu kararsızlıktan ben telefon alma işini birazcık daha ileri bir tarihe erteledim.

bir de açıkçası e72 çıktığı için e71 in fiyatını düşebileceine inanıyorum. onu da bekliyorum, o zaman işte tam bir seçim yapacağım. o zamana kadar da devamlı bilgi toplamaya çalışacağım bu telefonlar hakkında...

şimdi de java lı bir telefon vs işletim sistemli (symbian) bir telefonun avantajları dezavantajlarıyla ilgili bir duyuru açmayı düşünüyorum. belki bilgisi olup da yazan birisi çıakrsa daha çok bilgi edinebilmiş olurum.

valla benim de yeni bir telefon almaya ihtiyacım var. hatta birkaç duyuru da ben açtım buradan. ama bir türlü ben de toparlayamadım, kararımı. e63 ve e71 arasında gelip gidiyordum. yalnız e71'e o kadar para verinceye kadar, acaba gözden kaçırdığımız daha güzel telefonlar var mıdır, diye düşünüyordum.

sizin diğer ilanlara da göz gezdirdim de, hemen hemen aynı durumda sayılırız, telefon konusunda. bari haberleşelim de en sonunda aynı makul kararla aynı telefonda karar kılalım.

evet e71 çok pahalı gerçekten. bir de üstüne bgn e72 yi inceledim. tamam çok pahalı ama gerçekten inanılamz bir telefon. böyle ortadaki navigasyon tuşu dokunmatik olmuş, pıt pıt laptop touchpad'i gibi mouse gibi kullanabiliyorsunuz. bu özellik blackberry curve 8520 de de var.

ama işte e72 çok pahalı.

bakalım ocak sonuna kadar beklemeye karar verdim, belki fiyat düşenler olur, almayı düşündüğüm ürünler hakkında yeni yeni yorumlar olur falan filan.

mesela bir ara nokia 5800 navigation edition da gelecek. onu da bir bekleyeyim diyorum...

bu arada ben e71 i sildim kafamdan. ya alırsam e63 alırım ya da gider bambaşka bir şey alırım.

farklar gps olması, dış kapağın metal olması bir de görüntülü konuşma. bunların hiç biri de benim için çok önemli değil. en azından 300 tl fazla vermem için yeterli değil.

yani internette dolaştım her iki telefonda da , ikisi de öyle çok pratik değil, normal yani... e72 ile aralarında bariz bir fark ar. vereceksem 450 tl fazla verir e72 alırım, ya da veremezsem e63 ideal yani... ayrıca e 71 e 63 ten daha yavaşmış.

telefon işindeki en sakat nokta fiyat olsa gerek. e63 500 lira civarı. ee 250 fazla veririm e71 alırım, diyor insan. sonra bir bakıyorsun 250 daha versen e72 almışsın. ee bu kadar verince 250 daha vereyim iphone alayım da, diyebilirsin. bu yüzden belirli bir bütçe üstüne zıplamamak lazım.

bir de bir telefona benim bütçede 1000 lira vermek mümkün değil. bütçe derken, alım gücünden bahsetmiyorum. yoksa şu an da peşin ya da taksitle e72 alabilirim. bu para bana görünüşte koymayabilir de. ancak bir telefona 1000 lira vermek bana koyar. en nihayetinde o da bir telefon. götürüp masaya atıcam ya da yağmurda konuşurken ıslanacak, elimden kayıp düştü mü içim gidecek. bu nedenle biraz daha ekonomik ve temiz telefonda benim niyetim. elbette olmuşken de iyi bir şey olsun da birkaç yıl kullanayım, demekteyim. bu nedenle de en fazla e72 bütçesine kadar çıkabilirim. yoksa dediğim gibi üç kuruş daha beş kuruş daha derken o fiyat tavan yapar.

e63 ile e71 karşılaştırmalarında kullanıcılar genelde e63 diyor. ancak e63 de 2mp kamera, ön tarafta kamera olmaması, gps olmaması, kasanın plastik olması gibi bazı dezavantajlar barındırıyor. e63'e 500 küsur lira verinceye kadar 5800 almak veya işte şu samsung corby pro gibi telefonlara bakmak daha mantıklı gözüküyor bana.

ben de ocak sonuna kadar bekletebilirim. ancak er ya da geç bir telefon almam gerekecek.


10 yıla yakın süredir cep telefonu kullanıcısıyım. ve 20 senedir hayattayım. bugüne kadar hiç gps'le yolumu bulmadım. ama olduktan sonra da kullanırım. o kadar para verdikten sonra içinde bu özellikler de olsun istiyor insan. çünkü 3-5 gün sonra ona da ihtiyaç duyacağız. nasıl ki benim de ilk telefonlarım kamerası, mp3 çalarsın, radiosuz, vb. basit özelliklerden yoksundu; ve bu özelliklerin varlığı aklımıza gelmezdi. ama olunca da ihtiyaç görüyor insan.

neyse, dediğim gibi samsung corby pro ve benzeri ayarda telefonları da değerlendirmek lazım. samsung'ların şarj süreleri nasıl acaba, hızları nasıl bunları değerlendirip karar vermek gerek. bugüne kadar hiç bir telefon için bu kadar değerlendirme yapmamış olmama rağmen bu sefer, ince eleyip sık dokumayı ve üç gün sonra pişman olmamayı istiyorum.

acaba şu aralar en ucuz nerede bulabilirim? annem izin vermiyor 300 en fazla dedi zorlasam 340 350 belki yaparım bu fiyatta nerde bulabilirm?(Kıbrıs-İstanbul Veya İnternetten)

youtube'da 13. parta kadar vardı, sabah. devamını koymuşlar mı bilmiyorum.

canlidizi.com

arena-tr'ye de koyuyorlar genelde.

arkadasın telefonu kapatmıs, ilk aradıgında da no ya basmıs.

ot mu cekiyorsun nedir arkadasım, bi sakin ol.

www.timsah.com

www.dailymotion.com

al kafan dagılsın :)

gül yabani film müziği değil mi yahu bu:o

rüyayla ilgili yorumum, kız arkadaşını kaybetmekten korkuyorsundur, o yüzdendir rüyayı düşünmen, görmen, yaşaman.

arkadaşının telefon işini de büyütme. başka bir arkadaşını ara, aynı şey olursa, başkasını ara. yine olursa ekşi duyuruya yaz, biz seni arayalım.

hoca yok. telefonlar çalışmıyor yahu. hay böyle işin ben arıyorum "bu numarayı tuşlamaya yetkili değilsiniz diyor." mal telefonla 1 saat önce aradım bi yeri yemek siparişi falan verdim gayet çalışır durumdaydı. kendimi bile arayamıyorum :s

hah. düzeldi sorun artık arayabiliyorum, ak. mal telefonu gece gece stres'e soktu beni. daha kurcalamadım bile tekrar denedim aradı:o

evet gulyabanı fılm muzıgıydı o :D

1 lira gibi bir fiyata eminönü'nde tezgahtan almıştım ilk linkteki ürünü, bundan yıllar önce.

kablosu çok kısa olduğu için müthiş bir faydasını görmedim. ancak ortamdaki sesleri cihaz üzerindeki mikrofon alıyor ve oldukça yüksek bir sesle kulaklığa veriyor. kablosunu uzatıp bir yerden dinlemeyi planlıyorsan gayet işe yarayabilir.

benim o zamanlar bir işime yaramamıştı, zaten kayboldu gitti.

şimdi fark ettim piyasa fiyatı 59 lira yazıyor. öhhh bee... mümkün değil o fiyat o cihaz için. 10 lira ise makul yine, 59'a göre.

öyle de, piyasa fiyatı olayı fake'tir bence. sonuçta çin malı dandik bi şey gibi duruyo?

dealextremeden bakip kullanici yorumlarini okuduktan sonra seçip almayi tercih ederdim.

ilkel telefon

malzemeler
iki tane plastik bardak bir tane uzun ip(15-20 metre,daha da uzun olabilir).

yapılışı; bardakların tabanları ip geçecek kadar delinir ve ipler ordan sokulup düğümlenir. İp gergin şekilde tutularak karşıdaki ile iletişime geçilir.

belki orta okul için biraz kolay ama önemli bir icat olduğu şüphesiz.

www.kendinyapsitesi.com belki işinize yarar.

çok zararlı olsa da, sınav zamanı nescafe classic - burn ikilisi beni bayağı canlı tutuyor.

kahve-kola ile kafein bombası yapabilirsiniz. önce çok köpürse de kolaya nescafe dökünce, içerken bir süre sonra alışıyor insan.

(bkz: concierto de aranjuez)

rodrigo'nun gitar konçertosu olarak söylemiş, bir röportajında, idama giderken dinlemek istediği beste olarak.

rodrigo'nun gitar konçertosu diye araştırıldığında concierto de aranjuez'e ulaşılıyor. ben de concierto de aranjuez diye biliyorum ve dinliyorum. kaydı da eskidir. türkiye baskısı bir plağı bulunmakta hatta bunun, bende.

Concierto de Aranques. Joaquin Rodrigo tarafından bestelenmiştir. Rodrigo'nun Gitar Konçertosu olarak da, bilinir. Memyself ve Pomolilik de söylemiş zaten. Sorunuzun cevabı da budur.

arkadaşlar konçertonun ismini biliyorum. sorduğum adı değil.

mesela pink floyd'un wish you were here' ini 1975te dinleyen kişi pink floyd'un aynı albümdeki wish you were here'i dinlemiştir. ama şimdi milyon tane wish you were here var. 2009da birçok kişiden dinleyebiliriz.

benim sorduğum 1972de idam edilen deniz gezmiş hangi konçerto kaydını dinlemiş olabilir?
o zamanlar bu kadar çok versiyonu -özellikle türkiye'de- yoktur herhalde?

(bkz: leylek kafe)

(bkz: cafe boheme)

bildiğim kadarıyla yok böyle bir birey b geometri cevapları tadında sunum.
ancak belli soruların çözümlerini bulabilirsiniz. veya belirlediğiniz soruları ekşi duyuru aracılığıyla buradan çözdürebilirsiniz.

yine de aramaya inanmak lazım, çıkabilir.

yayınlasanıza soruları. biz de çözeriz negzel olur.

şimdi şöyle ki,
bana değil, kız arkadaşıma lazım. "öğrencilerim oradan soru sorabilir. hepsi ok ama her bölüm için çok kazık üç dört tane soru oluyor. şimdi oturup onları çözmekle vakit kaybetmeyeyim. internette varmış bu kitap. bana onu bulabilir misin?" dedi. ben google araştırması yapıyorum ama henüz tam olarak istediği şeye rastlayamadım.

sozluk.sourtimes.org
tabu diyaloğu olduğu söyleniyor.

ahah doğru ya. çok sağol vallahi. yalnız bende de ne müthiş hafıza var, ya dizi ya karikatür diyorum..sağol tekrardan.

toplu iğne ile bıçak yanyana konur. toplu iğne parmağa saplanır. çekilen acıdan sonra bıçak karna girse neler olur düşünülür. iğne saplanan parmak öpülür.

bir kez başıma geldi. bir kez de bir arkadaşımın başına geldi.

şu kelebek denilen türden bıçak 1-2 cm kadar göbek deliğimin altından girmişti. öncelikle şöyle söyleyeyim; girince garipsiyorsun. çok garipsiyorsun hem de. "oha.... girdi lann..." diyorsun.

ondan sonra, iyiyim, yok bir şey gibi bir hal oluyor. ama kızarmaya, terlemeye başlıyorsun. yani başlamıştım. bir süre bilerek durmuş, beklemiştim. ondan sonra tuvalete gidip aynaya baktığımda hayatım boyunca bir daha görmediğim şekilde yüzümü bembeyaz görmüştüm. normalde buğday tenliyim ama bembeyaz görmüştüm kendimi. ondan sonrası da hastane faslıydı. dikiş atılacak kadar geniş alan değildi. birkaç cm girmekle de bir şey olmazmış, bunu öğrendim. tabi iç organlara gelmemesi, ete gelmesi söz konusu burada.

ha bu arada asıl soru olan acı soruna cevap vereyim. acımıyor kardeşim, acımıyor. ya da acıyor da o telaş içerisinde acıyı düşünmüyorsun. aklına gelmiyor. belki de vücut sana o acıyı unutturuyor. bilmiyorum. ama acıya dair hiçbir şey hatırlamıyorum. acıdığını hiç hatırlamıyorum yani. tabi ben kaba ete almıştım yarayı.

arkadaşımın da acıyla ilgili bir şey dediğini hatırlamıyorum. belki ondan sonra acıyabilir, belki...

bu arada böbrek sancısı çok ağır, diyorlar. tabi nerenizden bıçaklandığınızla ilgili bu mesele.

bıçaklanmayı bilmem ama böbrek sancısı başka bir şeye benzemez. ana fikir: bol bol su için.

nereden bicaklandiginla alakasi var.
kaba ete gelirse hissetmezsin bile...

bicak buyuk ihtimal oradaki sinirleri de keseceginden o anda acimaz. bi de $ok var tabe. sonra, dikildikten sonra falan seri binlerce igne batiyor gibi acir.

hayir, bicaklanmadim. iett otobusunun motor pervanesine dustum bir kaza sonrasi. bacagimin ust kismini bicti pervane, uc dort santim derinliginde 15-20 santim boyunda iki yara... doktor dikmeden once yarim saat kadar etimi kesip bicmisti, temizlemisti :))

Nasıl ve nereden bıçaklandığına bağlı.
Bir tinerci beni dersaneye giderken böğrümden bıçakladı ve bıçağı içimde çevirdi 90 derece falan. giriş anı şok, ama çevriliş ve sonrasını kelimelerle anlatamam.

Böbrek ağrısını üzerinden 4 sene geçtikten sonra çektim, bana mısın demediydi.

@ya ben lan neyse: Yok ben sizin de anladığınız gibi gülüyorum. Çünkü hala hayattayım ve yaşamaya devam ediyorum. Bu ne o çocuğun suçuydu ne de bizlerden birinin. Günahı boynuna olanlar utansın.

bence böbreğinden bıçaklanırsan ikisi de eşit olur.

bende 1-2 sene evvel gaspa uğradım, bıçaklandımda bu arada tabii ama bıçaklandığımı önce hissetmedim bacağımda sıcaklık ve pantolonumda bi ıslaklık hisstmiştim. ulan donumamı ettim naaptım derken bi baktım pantolon kırmızıya boyanmış.Acı kısmına gelirsek öyle çok feryad edecek kadar bir acı olmuyor.ben o halimle 200-300 metre yol yrüdüm seke seke(bir allahın kulu da ne oldu diye sormamıştı orası ayrı)tabii nerenden bıçaklandığın ve bıçağın ne kadar girdiği önemli.Mesela bacağın iç kısmı dışa göre hem daha fazla acıyor hemde sinirler oludğu için riskli biraz.

@endless dream: dostum ben öyle tinercinin götüne koyayım. böyle orospu çocukları yüzünden memleketimizde huzurlu rahat gezemiyoruz. samimi olarka üzüldüm düşüncelerim de bunlar. ama benim bir huyum var böyle başına kötü birşey gelmiş insanlara gülünce kendimi kötü hissediyorum. sen böğür falan diyince alaya alıyorsun diye düşündüm ben de güldüm. baya güldüm hem de. hakkını helal et rica ederim :).

başlığı açan arkadaştan da özür dilerim meşgul ettiğim için.

ben uyuz oluorum bazen =)
işe yarayan cevaplar tiklense iyi olur.diğer türlü yazdık lan o kadar sallamadı gibi bi durum oluşuo.gibi gibi.

ekşi duyuru'ya hayli mesai harcadığımı söyleyebilirim; ancak tik almanın da atmanın da sonuçlarını tam bilmediğim için pek de önemsemiyorum. ama tik alınca, cevabımın bir işe yaradığını düşünüyorum, psikolojik yani, bendeki durumu.

evet sinir bozucu biraz tabi.sonucta bi tik atılcak fazla uğraş gerektirmiyo ama yapcak bişi yok.herkes bi ayrı işte..pek emreder gibi bi soruyla vs. karşılaşmıyorum ama olursa da bi bilgim varsa o konuda paylaşırım yine de..

ben alıştım şahsen, atarsa atsın atmazsa atmasın hesabı. yardımcı olmak için yine yazarım cevap elbette :)

verdiğim cevabın doğdu olduğundan emin olduğum duyurularda, duyuru sahibini yani tick koymayan kişiyi not alıyorum. daha sonra aynı yazarın başka bir sorusuna cevabı bilsem bile cevap vermeyi düşünmüyorum. gerçi şimdiye kadar hiç yapmadım ama her seferinde "belki bu sefer" diye yine cevap veriyorum.

ben internet kullanıcısına pek olmasamda -bilmiyorddur herhalde der geçerim- sözlükçülerin tik atmamasına acayip sinir oluyorum.

adam gitmiş maça başlamadan önce çalan bir şarkıyı sormuş, belki sorunun altında 10 tane cevap var. hiç birinde tik yok. belki ilk cevap aradığı cevap ama insanlar bunları gördükçe farklı bişey olabilir mi dşüncesiyle zorladıkça zorluyor. şahsen tik atma huyu olmayan kişilere verdiğim cevapları siliyorum.

uyuz oluyorum lan

öyle böyle bir uyuzluk değil hem de

duyuru geri sayfalara düştüyse cevabımı kontrol ederim, tik yoksa duyuru sahibinin cevap gelmemesi hakkında umutsuzluğa kapılıp duyuruyu kontrol etmeyerek cevabımı okumadığına üzülürüm. yoksa bi tik almadım diye egomdan bişey kaybetmem. zira genelde subjektif değil objektif cevaplar arayan duyurularla ilgilenirim. cevabı yazdıysam zaten yanıtı ya biliyorumdur, ya da araştırmışımdır.

bunların yanında, duyuru sahibi tik atmasa bile ilerde belki başkası "ara"dan bulur da okur, işine yarar. cevaplarımız kazan dairesine gitmiyor ya.

karma dharma bunlar boş şeyler. ben tiklenmeye o kadar meraklı deyilim :p

okunup cevap geldiyse problem yok ama cevap da gelmediyse tik olmayinca okunmadigi hissine kapiliyorum ve evet, rahatsiz edici.

sikimde değil.

cevap kel alaka değilse koymak lazım, bir nevi teşekkür mahiyetinde çünkü.