Yapmak istediginiz olay kanunen yasak. Öyle bir durumda karşı tarafta hasar oluşursa her durumda siz suçlu sayılırsınız. Alternatif olarak kaliteli bir güvenlik kamerası taktırabilirsiniz ya da kapı kilidinizi parmak izi okuyucu sistemle degistirebilirsiniz sizin için önem ve maddiyat dogrultusun da.

böyle bir şeyin asla olamayacagını teknık olarak da pek mumkun olmayacagını sız de bılıyorsunuz da işte maksat muhabbet.

hadi evin içinde olsa bubi tuzagı kurun eve kaplan alın tamam da apartmandaki bir kapı. çocuk değer hayvan deger ohoo..

boş iş.

@truvaiti apartman karşılıklı çift daire şeklinde değil tek daire, açıktan elektirik vericem kapı üzerinede yazarım elektirik vardır diye.
ayrıca hırsız çarpıldıktan sonra kendisi zaten suçlu benim yaptığımın kanun açısından neyi yasak.

alt kata gelen komsu çalar şu olur bu olur olur da olur cocuk olur hayvan olur ya iş mi allah aşkına postacı olur kargo olur yazı düşer dikkatsiz olur kör olur kör ölür bademgözlü olur.

eskı apartman 7 katlıydı biz de 5te idik 3-4kez alt katın kapısını acmaya calısmıstım kı ev arkadaslarım da yapmıs aynısını.

elektrik işi olmaz, saçma ve düşüncesizce olur başınıza iş alırsınız, oradan geçen çocuk elektrik var yazısına aldırmaz, dokunabilir, ayrıca her yazıyı herkes görmez, insanların dalgın anları olur. bence suçtur, komşum olsanız ortak kullanılaN merdivenlerde beni tehdit eden bir şey yerleştirdiğinizden burnunuzdan fitil fitil getiririm, var sayın ki tökezleyip kapınıza yapıştım...

görece sert üslupta yazmamın sebebi fikrin saçmalığındandır.

elektrik yetmez bence, sen radyasyon ver direk kapıya. elektriği ver kardeşim, ver de bundan sonraki hayatını hapishanede geçirirsin, orda güven içinde yaşarsın.

Öncelikle geçmiş olsun. Diyorsunki "ayrıca hırsız çarpıldıktan sonra kendisi zaten suçlu benim yaptığımın kanun açısından neyi yasak." Hırsızların alnına doğuştan allah tarafından hırsız yazılmıyor yani biz ancak bişiler çaldığında o kişinin hırsız olduğunu anlıyoruz. Bu durumda adam gese daha içeri giremeden çarpılsa sonra sana dava açsa "bu adam kapıya elektrik vermiş bende (bir sebeple) kapıya değdim ve çarpıldım diye" bu durumda düşün bakalım senmi suçlu olursun yoksa hırsızlık için gelip hırsızlık yapamadan çarpılan kişi mi?

füze taktır, ucuna da taramalı bağlarız taraya taraya gider.

türkiyede hırsızlık kadar korunan başka bir meslek de yok.
hırsızların nedense hiç suçu yok.

bence kaplan iyi fikir. Aslan da olur ama kukrer.

Kaplan ses cikarmiyorsa iyi fikir. Kucukten yetistirin ki sizi de yemesin.

It de olur diyecektim ama o da havlar simdi...

bu arada hirsiz kapidan mi girdi? Kapi kilitli miydi?

Ayni sistemi pencerelere de yaptirmak gerekeceginden her turlu kaplan daha mantikli olur.

Adam hirsizlik yapiyor bu suç tabi ama sizin evinizi henüz soymadan belki girişimde bile bulunmadan sadece kapıya dokunarak çarpılırsa onun hırsız olduğunu nasil ispatlarsınız? ayrıca hırsızlık suçu sabit olsa bile siz ceza sisteminizi uygulayamazsınız.
benim önerim de sigorta yaptırmanızdır. evime 1 yılda 4 kere hırsız girdi çok iyi bilirim bu duyguyu S:

Arkadaslar apartmanı tam bilmediğinizden bazılarınızın cevaplarına hitaben biraz daha bilgi vereyim;apartman dediğim dört katlı dört daireden olusan icinde cocuk olmayan 2bekar 2cekirdek aile yaşıyor,ben 3katta oturuyorum Ust komsumla da hırsızlık oldugundan ev sahibimiz ortak ondan telimi almış ve beni oyle aradı bu sekilde dün tanıştık.bu aciklmayida yaptimki apartmanda nasıl bir komşuluk iliskisi var görün.benim kapımı benden başka kimse gelip ellemez çalmaz o derece.eve camdan değil normal giriş kapısını kilitlerini kırarak girdiler .Camdan girmek zira imkansız

kapına elektrik filan veremezsin. yasak. git bir alarm taktır, bir sıkıntı olursa direk polisi arıyor alarm zaten. hırsız da durduk yere başına iş almak istemez, kapıda görürse alarmın ışıklarını gider başka yere.

yahu "daha hırsızlık yapmadan çarpılırsa suçlu olursun" falan demişsiniz de, isterse o hırsız eve girsin, yatak odasındaki çekmeceye yönelsin. sen o çekmecenin kulpuna elektrik versen ve adam ölse yine suçlusun.

elektrik verme işi saçma. hele kapıya yazı asma işi daha da saçma. bak millet yanlışlıkla çarpılır falan demiyorum. kapıda yazıyı gören hırsız ne yapar? ya plastik eldiven giyer, ya da kısa devre yaptırır kapıya.

alarm taktırın, kamera taktırın apartman kapısına olsun bitsin.

eğer hırsız kapıdan giriyorsa, öncelikle kapınızın sağlam olması gerekiyor, öyle kolayca kırılacak bir şey değil, kaliteli bir çelik kapı.

ayrıca kilidinizin de yuvası yuvarlak olanlardan değil, kare şeklinde olanlardan olması lazım. teknik ismini bilmiyorum ama babam böyle bir şey başımıza gelmeden yaptırdığında komşular dalga geçmişti bir kilide o kadar para verilir mi diye, ancak hırsızlar belli ki zorlamışlar ama açamamışlar kapıyı, apartmandaki diğer daireleri denemişler. isterseniz ismini öğrenip size bilgi verebilirim.

@jangara:

güldüm, e tabi o kısmı da var.

hırsız da bu sefer işini halledip çıkarken kapıya "sağol abi" yazısı asar.

arkadaşım şaka mısınız, yoksa Hitler'in enkarnesi misiniz? isterseniz koridorlara gaz odaları yaptırın da temiz iş olsun. böyle insanlık dışı ergen aksiyonları değil uygulamak düşünmeyin bile bir zahmet.

madem böyle "radikal" çözümler peşindesiniz en başından işe yaramaz bir çözüm bu. çünkü artık günümüz hırsızı parmak izi alındığını bildiği için elinde plastik eldivenle hırsızlığa çıkıyor. plastik eldiven de zaten elektrik geçirmez.

evine iki kere hırsız girmiş, hırsız 2 seferinde de eldiven taktığı için parmak izi alınamamış mağdur vatandaş.

geçmiş olsun.

öncelikle geçmiş olsun. insanın evine hırsız girmesi, anısı, değeri olan şeyleri şerefsizin birinin alıp gitmesi çok sinir bozucu bir durum. siz de haliyle öfkelisiniz. bikaç gün sonra sakinlersiniz. elektrik fikri de aklınızdan uçar gider. burdaki cevaplarda anlayışın terazisi kaçmış, katil muamelesi görmüşsünüz ancak kimseyi öldürmek istediğinizi sanmıyorum :)

şu arada bir pısst yapan oda parfümlerinden tak kapıya. içine de siyaür koyarsın, 2 dakikada bir pısst yapar.

komşu momşu artık allah ne verdiyse ;)

güvenliği olan bi siteye taşının. bizim eve hırsız girdiğinde polisler o mahallede oturulur mu be, benim dükkanım vardı ben bile sattım dedi. hırsız girer, polis falan kimse buna engel olamaz, sen kendi yöntemlerinle engel olmaya çalışırsan da suçlu olursun. sigorta konusu da gerekli ama benim şahsi dosyalarım, bilgilerim, fotoğraflarım bilmemnelerim vardı giden laptopun içinde. bana parasını geri verseler de çalınanların, maddiyatla hallolmayan şeyler de var.. alarm konusunu bilemiyorum. polise haber verilse bile polis hırsız işini bitirmeden eve ulaşabilir mi? şüphelerim var. bizim hırsız 130 suçtan aranıyormuş, 2 kere yine hırsızlıktan hapse girmiş çıkmış 25 yaşında bi gençti.. adamların meslek bu.

big bang- 3. sezon 13. bölüm izleyin.

ya sigorta falan yaptırmayı düşünüyorum alarm sistemi falan da araştırıyorum ama insan huzursuz oluyor. ayrıca evi değiştir başka yere taşın falan demesi kolay bende düşündüm ama bu hayat şartlarında taşınmak zor bi durum benim için.

dostum lens zaten rahatsız bir şey. yabancı bir maddeyi alıyorsun ve gözünün üstüne yerleştiriyorsun. insanlığın saçma icatlarının başında geliyor. güzel güzel git bir göz doktoruna, göz numaran kaç olmuş bir baktır, ona göre de şık bir gözlük al kullan.

1. lensin ölçüleri yanlış olabilir, bu yüzden sıkıntı yaşıyor olabilirsin. ya da kullandığın lens markası rahatsızdır.

2. gözlük ve lens arasındaki en önemli fark, lensin tam görüş açısı sağlamasıdır. öyle aşağı bakarken yana bakarken kafayı döndürmek zorunda kalmaz insan. sadece gözlük kullanırken bunun farkında olmuyor insan ama lensten sonra gözlük takınca biraz zorlayabiliyor.

Lensler gözlere baskı yaptığı için numaralar bir iki günlüğüne geçici olarak değişebiliyormuş. Doktorum, muayeneye gelmeden iki gün önce lensleri çıkarıp gözlük takmamı söylemişti.

doktora görünmeden lens aldıysan olabilir. yani numarası uygunsa bozukluk olmaması lazım bilmiyorum. gözlerinin bozulacağını sanmam. istersen bir doktora görün.

ters takıyor olabilirsin lensleri. bak onların üzerinde küçük sayılar vardır 123 diye dışardan baktığında lense onların düzgün olması lazım doğru takman için.

taktıktan bir süre sonra görüntünün bozulması lensin kalitesinden dolayı da olabiliyor. bundan 2 ay öncesine kadar lens kullanıyordum ama baktım hergün parmağını gözüne sok çıkar sok çıkar olmuyor gözlüğe geri döndüm. hem lesnler gözünü bozmaz ama ağrıtır.

En kaliteli lensi bile kullansan, insanın doğasına aykırı bir şey bu lens denen şey. Lens kullanmayı bıraktığımda çok büyük rahatlama hissettim gözlerimde. Gittiğim çoğu doktor lensi hiç önermiyor. Ben de kullandığıma pişman oldum, gözlüklere döndüğüm için çok memnunum. Benim gözlerime hiç uymadı ne yaptıysam lensler. Sürekli kuruluk, batma, gözlerimde durduk yere aşırı derecede sulanma yapıyordu. Doktora görünmeni tavsiye ederim. Tam emin olmamakla birlikte retinada (ya da öyle bir şey) zarara neden oluyormuş lensler. Öyle bir şey olabilir.

paran varsa ameliyat ol kurtul. çekilecek dert değil.

genç yaşta operasyon tavsiye edilmez.

ms office word

(bkz: evernote)

hem istersen web ile senkronize de olur verilerin. hani bilgisayarına bir şey olursa falan yok olmaz yazdıkların. ayrıca birçok platform için uygulaması da var. verilerine cep telefonundan, tabletten vs. her yerden ulaşıp düzenleyip yeni şeyler ekleyebilirsin.

@neira: word arama ihtiyacımı karşılamıyor.

masaüstü olması gereklilik değilse, ben kendime blog açtım kimsenin okuyamayacağı şekilde de ayarladım. yani davetli okuyucuya açık ama kimse davetli değil :)

(bkz: keynote)
(bkz: keynote nf)

iddia ediyorum hocam
daha iyisini bulamazsın

çok güzel bir oyun vardı, ismini hatırlamıyorum maalesef. zamanında kardeşimle deli gibi oynardık. ben tarif edeyim belki bilen bulunur ismini.

sanırım 4 karakter vardı. bu karakterler ayı, aslan gibi hayvanlara dönüşebiliyordu. 4 karakterden birini seçebiliyorduk. ilk bölümde lavlar falan vardı. zombi-dinazor karışımı yaratıklarla savaşıyorduk. ikinci bölüme geçerken yeşil bir sıvının üzerinden geçmek gerekiyordu. konu genetik değişimlerdi muhtemelen ama o zamanlar ingilizce'den bihaber olduğum için tam bilmiyorum konuyu :)

edit: ismini buldum "Animorphs: Shattered Reality" :)

resident evil 1-2-3 efsanedir.

metal gear solid, twisted metal

tekken, test drive, fifa 2003, winning eleven

çin 3

(bkz: jackie chan stuntmaster)
(bkz: vigilante 8 second offense)
(bkz: crash team racing)
(bkz: tomb raider the last revelation)

PS1'de abimle deli gibi oynadığımız bir oyun vardı olaya bakma wow1'in sardığı gibi sarıyor adamı KURUSHI

gran turismo var.

Kıtlık moduna girersin, metabolizman düşer. Egzersiz kastırırsan, kas kaybı da yaşarsın. Bu da ileride daha fazla yağlanmana sebep olur.

Denedim ve aç kalmadım diyorum. Neyin kaç kalori olduğunu ben de biliyorum. öğün atlamadım, aç kalmadım. tekrar belirtiyorum.

Sonuçlarını, "bilen" birisine sormak istedim sadece.

sporla desteklersen deli bir hızla kilo verirsin.
800-1000 kalori arası al derim ama kilona ve bazal metabolizma hızına bağlı.
obezite cerrahisi sonucunda 800 kalorilik bir diyetle 6-7 ayda 60-70 kg veriyor insanlar.
acıkmıyorsan bir şey olmaz ama spor yapmazsan ciddi kas kaybın da olur bu da sana zarar verir aslında.

kaç gündür yapıyorsunuz bunu ?

yani zaten kas ve karaciğerde hazır glikoz var. o size 3-5 gün yetecek.

pek itibar etmediniz ama kaç gündür bunu yaptığınız çok önemli.

ac kalmak degil olay,ac kalmak zaten cok önemli bir sey degil aslinda.

olay dengeli beslenmek.

yani sen her yarim saatte bir ufak bisey atarsin midene ac kalirsin sürekli ama midende bir sey deolur,ama noolur,1 ay sonunda bünyen zayiflar,algin yavaslar,insanlarin dedigini anlamaz olur,hastalanirsin.

dengeli beslen ama 1200 kalori al hatta bana sorarsan spor yap 2000 kalori al derim.

ben hayvan gibi yiyorum su aralar ama fazlaca sporun sayesinde kilo veriyorum.

spor yapmadan kisaca ne yaparsan yap vucuduna zarar.

hee istersen ac kalip hayat standartlarini düsür ama bi seye yaramaz.

günde 1500 kalori değil en az 2000 kalori harcar insan. sen aç olmadığını hissetsen de vücudun saf değil, giren ve harcanan enerji miktarını hesap edecek kadar akıllı. he sen dayandın, 500 kaloriyle idare ettin diyelim, o zaman ücut sana en büyük kazığını atar ve yağlar dururken proteinleri yakar.

zamanında sadece 1000-1200 kalorilik diyet yaptım, 20 kilo verdim ama verdiğim kilo doğru düzgün belli olmadı. geri de çok kolay aldım. bilgin olsun.

zaten hem günde 500 kalori alıp hem de spor yapamazsın. o yüzden spor yapacağını hiç düşünmedim bile.

kendini paketle.

elbet vardır çok sevdiği bir şeyler. bir müzik grubu olur, bir film/kitap serisi olur, bir kurgu olur. ne bileyim özel ilgi alanına göre bir şey bul.

harry potter hayranı kıza dumbledore asası+deathly hallows kolyesi+3d kitap almıstım. sevmişti. öyle şeylere aban.

edit: kendin gitsen en büyük hediye olur tabi. önceliğin o olsun bak. yanağını öp, öptür. canımlar sizi.

eğer yakın arkadaşlarını tanıyorsan, onlara danışıp çok istediği ama alamadığı ufak bir şey gönderebilirsin. ya da arafa'nın dediği gibi kendini paketle.

mektup. kesinlikle, kendi çektiğiniz bir fotoğraf vs. de olur yanında. hayatında faturalar dışında hiç mektup almamış bir nesil yetişiyor. O kadar güzel bir haldir ki o mektubu açmak, okumak, saklamak...

star wars'un setini al internetten ona göndert.

ya da idefixten kitap al yolla.

ya da git kahve dünyasına kahveydi sahlepdi sıcak çikolataydı çikolaalı kahveli drajeydi topla koca bi kutuya doldur

bi tane de şık fincan/kupa al paşabahçeden.

her keyif kahvesinde beni hatırla diye not düş ya da bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı varmış, ben bir ömür seninle olabilmek için garantiye alayım dedim de (oha evlenme teklifi gibi oldu:))

para yolla, en azından bir işe yarar.

o farkında olmadan bir resmini çek. süsle çerçeve ıvır zıvır hallet işte sonra ona gönder. bence başarılı olurdu.

ruj sür, boş bi kağıdı öperek doldur, yolla. özledikçe kağıdı öper.

erkek olmadığını varsayarak yazdım ama tercih senin yine de:S

her iki cins içinde geçerli bu yazdığım -senin cinsiyetini bilmediğimden diyorum:)-
eğer yapabiliyorsan, yani imkanın varsa, kendin muffin yapabilirsin (her yer muffin tarifi dolu, istersen ben de yollarım). eğer şeker hamuru bulma imkanın varsa, üstünü şeker hamuruyla kaplayıp süsleyebilirsin. yoksa, artık her markette satılan dr. oetker'in süsleme zımbırtılarından alıp süsleyebilirsin. www.kibaroglumarket.com

şöyle 9-10 tanesini güzelce kutula, en üstüne içinden öylesine ne geliyorsa yazdığın mektubu iliştir. ve yolla.

test edildi onaylandı. çok güzel bir hediye oluyor. internetten seçip sipariş vermekten daha değerli ve özel bence.

edit: yeni bulduğum jar cake denen bir konsept de var. bence cupcake'den daha orjinal olur. yapması da çok daha kolay :) s-ak.buzzfed.com

çok sıkıcı. hiç ışık açmak gerekmeden gecenin köründe bile sağa sola çarpmadan gezip, aradığım her şeyi karanlıkta bulabiliyorum =)

kötü

evet ben de bir gün kör olsam hiç sıkıntı çekmem evde hehe bi zaman göbek bağımı bulmuştum bi zarfın içinde, ondan çıkamadım evden diye düşünüyorum.

on sekiz yaşıma kadar aynı evde yaşadım, sonra lisans ve yüksek lisans için başka şehire (sonra da ülkeye) gittim ama ailem hala aynı evde. nerede okuyor olursam olayım tatil için eve geldiğimde yaşadığım o "evde olma" hissini ben çok seviyorum.

hala evim diyebilecek bir yer bulmak güzel bir duygu:)ailem hala ayni evde.

ben 4 senedir ayriyim evden,ilk gittigim zamanlarda hos oluyordu icim,ama 2 sene sonrasinda o duygu kaybolmus,sanki yabanci bi evde yasiyomus gibi olmaya baslamisti,son 20 aydir zaten gidemiyorum ailemin yanina,ama ayni duygu duruyor sanirim.

ev hissiyatin kayboluyo bi süre sonra:)

25 yaşındayım, annemler evi bana bütün olan eşyalarla birlikte bırakarak başka bir eve gitti. evde bir şeyleri kurcalarken, 20 sene öncesine ait bir anım çıkabiliyor bazen. yalnızken onları bulunca insan duygulanıyor, keşke olsalardı da anlatsaydım diye hisleniyor.

realist olmam gerekirse; 25 senenin ıvırını zıvırını tozunu pisliğini ne sen sor ne ben söyliyim. taşın deseler şu dakikadan sonra o kadar eşyayı taşıyacam diye götüm yemez. mahkumum bu eve.

18 yaşına kadar evde yaşayıp bende dışarı kaçan ama aile ziyareti için döndüğünde aynı eve girenlerdenim. 28 yıldır aynı köşede uyumak gibi bir raconu var. (tamam yatak gitmiş ama kanepe duruyor) neyin nerde olduğu değişsede evin sana ait olması hissi, daha doğrusu "evin" sana ait olması hissi var bir kere. düşünsene 8 yaşında sünnetinden sonra yattığın kanepenin aynı yerinde (başka kanepede olsa) yatıyorsun. evin tüm sorunlarını, tüm girinti ve çıkıntılarını, çocukluk ritüellerini (mesela koridorda koşup koşup tavana zıplama, misafir odasının çocukluğundan kalan ama halen inceden inceden hissettirdiği boşluk ve girilmeme mevzusu...) gibi bir ton alışkanlığı/anıyı/olayları içinde taze tutuyorsun.

bana en çok koyanda çocukkende çok ön balkonu kullanmazdık, halen o ön balkon yatar durur, annemler kullanmaz. bu bile aynı mı olur!

18'ime kadar aynı evde yaşadım. balkon dolabında yıllaaar önce kaybedilmiş bir oyuncak bulmak, duvarın yatak hizasında yıllaaar öncesinde yapılmış bir çizime rastlamak tarifsiz duygulardı. bir de bizim komşular da değişmedi hiç. bi düşününce hayatımın en önemli zamanlarındaki değişimime birebir şahit oldu adamlar. acayip bişi.

evin her önünden geçişimde duygulanırım.

20 yasindayim bu evde dogdum hala ayni evde yasiyorum. Su an icin baska bir sehiri birak baska bir evde dahi asla yasayabilecegimi dusunmuyorum. Bence muthis bir duygu. Apartman on daire. 6 komsumuz da 22 yildir ayni yerde yasiyor. Butun site beraber buyuduk. Gordugun kisinin 10 yasindaki halini de 25 yasindaki halini de gormek cok ilginc oluyor. valla acikcasi kotu diyeni de anlayamam.

Bir de acayip rahat oluyor insan yahu. Baska bi yerde yasasan aman gurultu aman bilmem ne biz evde iki top sektirsek komsunun oglanlar damliyor biz de oynayak diye. Ehehehe

23 yaşıma kadar aynı evde geldim. Herkes evin içine dair bir şeyler söylemiş. Onun dışında mahalle senin mahallen, sokaklar senin sokakların oluyor. Komşuluk ilişkileri, esnaf muhabbetleri, mahalle ruhu (trt dizileri gibi) halen korunuyorsa, komple o mahalle insanın evi oluyor.

Evden çıktın, anahtarını unuttun. Annen de evden çıkacak. Gelince kapıda kalacaksın diye, evinin anahtarı, mahallenin bakkalına bırakılır.

200-300 lira sayıp aldığın ayakkabının 2. haftasında köşesi açılır, kapitalizmin merhametine sığınmaktansa, küçüklüğünde dükkanının karşısında top oynadığın ayakkabıcıya verir, 5 tl karşılığında, 1 saat sonra mis gibi alırsın geri.

Esnaf, pazardan yanında iki kadınla dönen, üst katında oturan yaşlı, dul kadını kontrol için tekrar tekrar kapısına çalar. Kadının oğlunu eve çağırır. (Oğlu öküz olduğundan kadıncağızı soyup soğana çevirdiler o ayrı)

Esnafla çok yakın ilişkilerin olur. Küçüklüğünü bilirler. Gözlerinin önünde büyümüş olursun. Başına bir iş gelse (kavgaya girsen vs), arkanda bir sürü sokakta hazır bekleyen adam vardır. (Ramiz Dayı'nın Samatya sahnesini hatırlayalım - www.youtube.com

Vesair vesair vesair..

En önemlisi, köklü komşuluk ilişkilerin olur mahalleliyle. Bugün yeni komşuluklar kurulması kolay değil fakat 2-3 nesli birlikte yaşayan ailelerin HİÇ OLMAZSA birbirlerine kaldırımda, dükkanda falan hal hatır sormaları güzel bir şey..

Bir de mesela şu var, 18 mart istanbul nevruzu muhabbetlerinde mahalle pkklıların saldırısına maruz kalmıştı. Mahallenin gençleri ve orta yaşlı abileri çok kısa bir sürede toplanarak, kendilerine nerede olduklarını fark ettirdi. Televizyonlarda aslan kesilen o maymunları buralarda görmeniz gerek.. Kalabalıkları dağılıp 20şer kişilik gruplar halinde kaldıklarında, korkularından tir tir titreyip, çil yavrusu gibi dağılıyorlardı. Yakalananlar da "abi biz arkadaşla gezmekten geliyoruz" diye kıvırmaya çalışıyordu..

Özetle, mahalle güzel şey. İnsana mahallede yaşadığını hissettiren de yıllardır. Tabii insanların insanlıktan nasibini almış olmaları çok önemli..

24 yaşındayım, ailem 40 seneden fazladır aynı evde yaşıyor. yaşadığımız apartmana yapıldığı zaman taşınmışlar, geriye sadece 2 aile kaldı eskilerden. ama yeni gelenler de hemen uyum sağladı, sağlayamayan bir kişi oldu, o da satıp gitti zaten.

ben ise, annemler başka yere taşındıklarında bile babanem ve dedemle kalmaya devam ettim. doğduğum evden hiç ayrılmadım. bu kadar zamandır da hiç sıkılmadım. çünkü artık ev dendiği zaman aklımda sadece orası canlanıyor. hiçbirimiz - babam hariç - bu evden taşınmak istemiyoruz. babam ise, mantıklı düşündüğünden evin bize küçük geldiğini ve daha büyük bir yerde oturmamız gerektiğini söylüyor. yine de böyle bir planımız yok :)

evde yaşananlarla da alakalı aynı evde yaşamak hakkında hissedilenler. iyi şeyler yaşadığım için bu evden ayrılmayı düşünmüyorum bile. her noktasında emeğim/emeğimiz var. yeni, büyük ve güzel bir evde bu huzuru bulmam için bir 40 sene daha geçmesi gerekir.

5 yaşında taşındık, 18-22 ve 26-30 arası hariç hep buradaydım. bir gün taşınırsak çok üzülürüm.

www.sporas.com.tr

nasıl oldukları hakkında pek fikrim yok, ancak giden birkaç arkadaşım memnundu. fiyatlarının uygun olduğu kesin :)

ikisi birbiriyle ilişkili. tamamen 1963'te başlayan doctor'un devamı 2005'te başlayan. Fakat 2005'ten itibaren izleyince sorun olmuyor, çünkü izleyen neslin büyük oranda değiştiğini göz önüne alarak her şeyi açıklamışlar.

kısaca aslında bütün doktorlar aynı. bu yüzden 2005'te ilk başlayan doctor'a 9. doktor diyoruz :) (bilindiği gibi, doctor aslında aynı kişi ama 12 kere rejenerasyon geçirebiliyor)

benim akılma da bu geldi 2. görsel mal yeşil olan www.google.com.tr

@zenc, ben yukarı yazmayı unutmuşum mutfağı biraz küçük annemin, acaba bu renk kapatır mı biraz diye korkuttu beni:(

eğer mutfak çok küçük değilse ve aydınlıksa çok sorun olacağını sanmıyorum. çok açık renk kullanışlı değil dediğiniz gibi. gümüş-kırmızı karışımı kırmızıyı yumuşatır. belki tam kırmızı değil, daha turuncuya bakan biraz yumuşak halini bulabilirseniz daha güzel olabilir. ya da biraz koyu kırmızı da olabilir çok koyu olmamak şartıyla.

+açık ve düz renklere oranla daha modern ve sevimli gösteriyor mutfağı bence :)

bence kırmızı yaptırmayın, madem mutfak küçük şöyle açık renk, insanın içini açacak bişeyler düşünün.
sokawera.com

dekorasyonmuhendisi.gen.tr

şu rengin adını bilmiyorum ama bu renk kırmızıyla güzel olurmuş gibi sanki, ama işte kırmızıyla direkt bu rengin olduğu bir model bulamadım:(

ikinci kartla uğraşmaktansa birinci kartınızın limitini arttırsanız ? hem şöyle dertsiz tasasız olurdunuz. finans banktan bu konuda çok fazla şikayet var. ayrıca ben birden fazla kredi kartını saçma buluyorum. bankaların amacına hizmet ediyorsunuz.
sonuç : bence kapatın

Kart limiti yükseltmek için bordro istiyorlar. Şimdi muhasebeye gidip tekrardan bordro isteyip, sonra şubeye gidip limit arttırma talebinde bulunmaya üşeniyorum.

İşyerinde muhasebeyle aram da iyi değil zaten, o yüzden, başka bankadan kart almak bana daha basit gibi geldi. Ama bir yandan da banka bulamıyorum, çünkü neredeyse tüm bankalar bolca çakallık yapıyor

hiç uğraşma finansbank'la. babamın kartını kullanıyorum, zırt pırt limit yükseltiyorlar zaten. taksit sevmeyen bir insan olarak, olursa maksimum 4 taksit yaptırıyorum, bu meret yapıyor 12 taksit. kasiyerlerde bir şey yapamıyor çünkü 4 diye girdiği taksite "4+8 taksit" yazıyor. ya kasa görevlileri anlamıyor, ya da bankanın hilesi. gerçi internetten kullandığımda da aynısı oluyor çoğunlukla.

atm'leri ise sinir bozucu. tam son ödeme tarihlerinde atm'nin para alamama sorunu tutuyor. şube bulamadığından zaten ödeyemiyorsun, tam gününde ödeme yapabildiğim aylar sayılıdır.

kısaca iptal et kurtul.

iptal ettir bence. her atmsi süper çalışıyomuş gibi bir de banka gişesinden ekstre yatırımından para almaya başlıcaklarmış.

elbette iptal ettirin. nolur nolmaz ilerde taksitli bir şey alırım diye bir kart bulunduracaksanız milyon tane banka var, onlardan birinden alın daha iyi.

hocam uzak dur su finansbanktan. ögrencı ıken ısbankasıda verıyordu yapıkredıde onlardan alsaydın.ınsanlar neden atmsı az, her seferınde sorun cıkaran bankalardan kart alıyorlar anlamıyorum. kır hatta su an kartı cok sınır oldum aq

cam steril olabilen bir materyal.

plastik ya da metallerde artik maddeler icerisinde materyal özelliginden dolayi yapisabiliyorlar.

metal nispeten kaplamalarla daha ay mikrop tutar ya da duruma göre steril hale getirilebilir bir pozisyonda.ama plastik cok saglikli degil.

tabii cok düsük ihtimal ya da durumlar bunlar ama insanin icini korkutan seyler.kanserojen olayida var elbette ama cok cok abarti olmasina ragmen dikkat edilmesi gereken bir nokta,yoksa cep telefonu,tv,sac kurutma makinesi filan da kullanmayin.kanserojenliginden ziyade plastigin bakteri ve mikrop tutma olayi cocuklar icin daha tehlikeli.

camdan vazgecmeyiniz bu konuda,sadece cocuk icin degil kendiniz icinde.

metalin sebze ve meyvelerin besin değerlerini öldürdüğü söylenir. işte salata yaparken marulları doğramayın, elinizle bölün denmesinin ya da son zamanlarda çıkan bambu sebze bıçaklarının nedeni de budur aslında. cam rende güzeldir ama kullanması biraz zordu sanırım.
paşabahçede, carrefourda, ikeada bile bulabilirsiniz. pahalı değildir.

metal genelde çok pürüzlü yüzey oldugundan bakteri üremesi kolaydır daha bir sürü de sebebi var cam iyidir.

bilimsel meselesini bilmiyorum ama eskiler de söyler "cam yağ tutmaz" diye, yağdan kasıtları yemek kalıntılarının kalması ve bakteri üretmesi tabi.

Herkese cevapları için teşekkürler ama söylenir / deniyor şeklindeki cevaplar beni çok tatmin etmedi. yani bilimsel temeli olmayan şeyler bana hurafe gibi gelir hep.

Metalin mikropların tutunmasına daha uygun olması bir derece kabul edilebilir geliyor ama onu da araştıracağım.

Vitaminleri öldürür tezi bana saçma geliyor ve bununla ilgili bilimsel bir referans bulamadım.
Durum böyleyse metal kaşık da kullanmamak lazım vs.

Şu aşamada katı meyve sıkacağı almayı düşünüyorum, işim bitince parçaları bulaşık makinesinde yıkayıp sterilize etmeyi düşünüyorum.

Eğer o sürekli bir şeyler tavsiye edenleri dinleseydik sağlam kimse kalmazdı dünyada. Şimdiye kadar nasıl büyümüş bebekler düşündünüz mü hiç?

O metalin hiçbir zararı olmamakla birlikte çocuğunun basit hastalıklara yakalanması, mikropları azar da olsa alması bağışıklık sistemini yaratır. Aksi hâlde zengin çocukları gibi steril ortamda büyüyüp hastalıktan ölür. O yüzden kendiniz nasıl büyüdüyseniz doktor kontrolünde öyle büyütün. Bebek bu, dünya dışı bir varlık değil. Metalin, camın, kirin, tozun olduğu bir ortama dna'sı uyum sağlamış bir canlı.

dileme.

"sonra birkac sey daha ekleyecekken kagitlara bakarak anladim" şurayı anlamadım . nedir bu agresiflik ne gerek var böyle şeylere haklı sebeplerim diye bişey yok, bağırıp çağırmaya sebep aramayın işinizi halletmeye bakın.

boşver. mahvolsun günü. insanlara artık öyle davranmaması gerektiğini öğrenir. doğrusunu yapmışsın.

git dile ama bir insana boyle davrandigin icin uzgun oldugunu soyle. yaptigi seyi tekrarlamamasini ve insanlari bu duruma dusurmemesini rica et.

devlet dairesindekiler vatandaşa köpek çekiyor malum hiyerarşi ... bırak ne diliycen

onlar kaç insanın gününü mahvediyor,bir de olaya bu açıdan bakmak lazım bence
sanırım çok kinciyim...

iyi yapmışsın, o senden ve tüm herkesten özür dilesin.

acisi cikacak diye degil de, birisinin kalbini kırdım dusuncesiyle özür dileyeceksen bence dile...

yerinde olsam ben de bağırır çağırır, sonra pişman olurdum :/ ama gidip özür dilemen ne kadar doğru olur bilmiyorum. şimdi özür dilesen, gününü mahvettiğin için değil, kadının haklı olduğunu düşündüğünden özür diledin olacak. maalesef ki bu tip insanlar özür dilenmesinden de anlamıyorlar. özür dileyince kendini daha kötü hissetmen de mümkün aynı nedenden ötürü, çünkü bu sefer sana o çemkirmeye başlayabilir, havalı davrnaıp sinirini daha da bozabilir.

hocam sakın katiyyen asla özür mözür dileme. çok iyi yapmışsın.

o ptt babasının dükkanı değil. devletin. o kadında orada maaşla çalışan ve görevi sana hizmet etmek olan birisi. saygısızlık yapmamışsın. o kim oluyor da azarlar tavırlarla konuşuyor.

gayet iyi yapmışsın. ağlattığında çok iyi olmuş. işe bak sen ya diş geçiremeyince hemen ağla mazlum edebiyatı...

Iyi yaptin fazla takma.
gurlemesen neden gurlemedim derdin.
hayat 0-1 arasi .

ben özür dilerdim sanırım yine de. bu arada kadın nasıl andropoz mağduru anlamadım? andropoz? kadın?

dileme. haketmiştir.

bir daha git aynı yere "sonra birkac sey daha ekleyecekken kagitlara bakarak anla" bu ne demek anlamadım ama belli ki çok sinirleniyor buna.

bir daha yapma o zaman .

sen kadını zeka ile değil kaba kuvvet ile yenmişsin ve bu yüzden ağlamış. sesini yükselterek ve fiziksel gücünü belli ederek bastırmışsın.

bunun yerine daha zeki cevaplar ve yönlendirmeler ile senin haklı onun haksız olduğunu ispat etseydin. hem bu olay kafana takılmazdı hem de istediğin sonucu almış olurdun.

Şu açıdan da bakılabilir, bebek ağlamasından rahatsız olanlar neden toplu taşıma araçlarına biniyor, neden araba almıyorlar?

her bebek sahibi olan araba almayı beklerse ohoooo
memlekette herkes çok para kazanmıyor,
sonra neden trafik var neden bu kadar çok araba var trafikte....

söylediğin şey çok saçma, ne yapılsa tatmin olmazsın.
arabası var ve bindi diyelim tamam bu sefer de diyeceksin ki neden sokağa bebeğiyle çıkıyor bakıcı tutacak parası yok mu diyeceksin gider böyle yani :)

@2 haklı beyler.
üremek her canlının hakkıdır wessago kardiş. mülkiyetten bağımsız bir hürriyet, hatta ihtiyaçtır.
hani devlet ücretsiz eğitim-öğretim sağlasın, öğrenim hakkımızı istiyoruz diye ağlanıyor ya insanlar, ilköğretimden sonrası hak değildir mesela, imtiyazdır. bir sincapın öğrenim hakkı yoktur örneğin çünkü aklının limitleri bellidir. üremek haktır ama.

esasında adamın haklı olduğu konular var. mesele araba meselesi değil de bi çocuk sahibi olmadan önce o veledin büyüyüp eşşek kadar olup orada burada tatsız trollük peşinde koşma ihtimalini de göz önüne almak lazım. böyle çocuğum olmasını istemezdim şahsen :)

adamın demek istediği insanlar çocukları olmadan önce neden biraz geleceği düşünmüyor. haklı bence ama bazı insanlar var böyle bir imkanı olması mümkün değil. yapacak bir şey yok. üremeye karşıyız, bebeklere karşı değiliz.

10 çocuk yapıp mendildi, ayakkabıydı sokağa salsa, çok kısa zamanda altına sıfır arabayı çeker zaten.

tabii canım zaten fakirler ölsün, çocuk yapmayı bırak... parasız yaşanır mı yahu!!!

işte üremek hakmışya onuyapıyorlar zaten başka şeye basmıyo kafa @up

Bu arada lüks otobus firmalarında dikkat ediliyor örneğin varan da kk de metro suit (ankara seferlerinde) Genellikle yolcu yalan söylemezse belirli yaşın altındaki çocuklar yol huzurunu bozmakta bu bir gerçek o yüzden sen parasını bastırıcan bunlara binicen. yeni başımıza geldi ankaraya gezi düzenlemiş arkadaşlar (beim bir arkadaşımda katılıyor) gidiş dönüş 40 tl ye 20 kişilk bilet alınmış dedim ben asdece 45 tl veriyorum otobuse gitmek için inci diye bir firma he bu kötü demek değil seyehat etmedim yorumda yapmıycam ama durum bu firmaların up hizmetlerine devam.
edit : >>

ya da hiç gördünüzmü uçakların bussines'ında çocuk ve çocuk ağlaması ses gürültü. şimdi biri çıkıpta benim başıma geldi derser bilmiyorum ben yaşamadım.

sadece ilk cümle olsa hak verecektim sana, çocuğun geleceği ile ilgili diye. sonra ikinci cümlen işin içine etti açıkçası.

adı üstünde bir defa toplu taşıma. ister yaşlı biner, ister genç ister bebek.

bir insanın arabası olabilir, ama sırf o gün gıcıklığına otobüse binebilir. buna da kimse karışamaz. hem bebek o ağlayacak tabi, hepimiz ağladık zamanında, hiçbirimiz etrafa gülücükler saçarak büyümedik.

@mmt, bir gün olur da çocuğum olursa sana inat tüm business'larda çocuğumla seyahat etmeyi düşünebilirim.

Asıl soru, araba kullanabilmek için ehil olduğunu ispat etmeni isteyen devletler, neden çocuk sahibi olmak isteyenlere bunu sormuyor? Üremek her canlının hakkı, sonuçlarından başkaları da etkileniyosa durum değişebilmeli. Her isteyen araba süremiyorsa, ehliyet lazımsa, çocuk sahibi olmaya da ehliyet gerekmeli. farkındayım bu bambaşka bi konu ama az da olsa benzer şeyler söyledim sanıyorum

vaktin varsa spor yapabilirsin. ozellikle pilates ise yariyor diyorlar.

anatomik bir problemin yoksa,sorun kaslarla ilgilidir.bel kaslarını güçlendirecek egzersizler yaparsan faydası olur

tesekkurler pilates de yapıyorum..

Gerek yok. Lüzumsüz onlar.

adam gibi bir korse seçmen lazım o zaman çok işe yarıyor
yani mutlaka alırken giy ve öyle al

anatomik mi bilmem 2-3 senedr boyle

@neira önerebilecegin bir marka var mı?

valla ben aldım kullandıgım zaman dik durmamı sagliyor açıkcası, oturdugum zaman camış gibi yayılmıyorum koltuğa, ama uzun vadede duruşu düzeltir mi bilmiyorum, izleyip görcez

:)) hangi marka?

eskiden sırta değnek oklava filan bağlarlarmış kamburluğun sınırına gelen vatandaşlar için. ne derece efektif olur bilemem.

sorunun omuzlardaysa şu tekniği deneyebilirsin
emilyinprogress.com
bir de kalçanın duruşuna dikkat et, kalçayı çok öne deviriyosan omuzlar da hemen çöküyor, hafif geri çıkarırsan omuzların da dikleşir.

bu bir alışkanlıktır. korse tarzı dik durmanı sağlayan şeyler işe yarayabilir ama alırken ve kullanırken dikkat etmelisin. vücudu çok sıkan şeyler giymek sağlık açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir. pilates filan değil de çeşitli ağırlıklarla sırt bölgeni güçlendirebilirsin. bunun için bir spor salonuna gidip, oradaki uzmanlardan yardım almalısın. spor salonuna gitmek bence en iyisi, hem spor yapar hem de sağlıklı kalırsın.

dansa gidebilirsin. latin danslarında, tango'da falan dik duruş gerekiyor. odun gibi dik durmaktan çok, normal hayatta dik durabilmeyi öğreniyorsun. tavsiye ederim.

japonya

rusya'nın nineleri kazanırsa çok sevinicem şahsen :D

ben Danimarka diyorum.

rusya

italya.

@faaip de oiad italya ne yaa? dur dinliim.

kremler tek başına bir işe yaramaz. dietini değiştirmen ve spor yapman gerekiyor. bunun yanında krem sürersen de iyi olur.

dusunki piyasada yuzlerce cesit ucuz pahali sellulit kremi var; birisinden de duymadim su iyiydi diye. sanirim pek bir ise yaradiklari yok gercekten. sorunun cevabi olmadi ama baska alternatif cozumler bakmak istersin diye yorum yapayim dedim.

bence de krem spora ve bol suya ek olarak önerildi. tek başına maalesef işe yaramazlar :(

yapman gereken tek şey kıymetlini kaldırıp spor salonuna gitmen ve deliler gibi tepinmen sonrasında masajla falan destekleyebilirsin ama kremmiş, çaymış yalan bunlar. evin bahçeliyse trambolin de işe yarıyor.

1 haftadır sıvı olarak sadece su tuketıyorum. ama 4-5 lıtre gunde. resmen yok oldular, oyle soyleyeyım.

çok su tüketmek, çok yürümek, her duş aldığında keseyle ve mümkünse Meninasplash'ın dediği gibi deniz tuzu ile masaj yapmak kremlerden çok daha fazla işe yarıyor. spor yaparsan çok daha iyi tabi.

bi de kahveyle masaj yapın diyolaa

ben denedim, giriyorum.

evet benden başka herkes girebiliyor, ben de onu soruyorum zaten.

yok proxy de kar etmiyor
peki acaba diyebilir misiniz resmi bi site mi yoksa kolpa mıdır?

ben de giremiyorum.

ama buradan giriliyor,

goo.gl

ben de girebiliyorum. resmi bir şeye benzemiyor. maviler kırmızılarla bezenmiş dandik bir site görünümü var.

ok ocanal sayesinde ben de baktım, site dandik ama güneş fırtınası gerçek.

resim eklenmemiş sanırım :)

googleladım ve böyle çiçekli böcekli gelinlik eteği çıktı üstündeki tshirt ama :)

teşekkürler şimdi resmi ekledim
yaa evet sadece etek kısmını düşünün siz :)
üstü nasıl olur bilmiyorum

cık iyi değil.

çocuk şeyi gibi

yani o çiçekler falan duracak mı?

bence güzel, farklı..

cicekler filan duracak evet ama üstü nasıl olur hiç hayal edemedim ben de simdi, bi gelinlikci ile filan görüşmek lazım sanırım. var mı gelinlikçi tavsiyeniz :) ya buna benzer modeller giyen tanıdıklarınız filan? her türlü tavisyeye açığım
nilüferin'kini tuvanna büyükçınar yapmış da o kadın simdi buna düğün parası kadar para ister

canim git merter e yada eminönüne dünya kadar güzel el isi böyle ciceklerden bulursun.. sonra gelinligi kime diktireceksen verirsin istedigin gibi diker sana..
hatta bu islere eli yatkin bi tanidigin varsa ver kumas alti diksin. bazi noktalara da alttan yani kumasin tersinden japon amlatsin ki cikmasin saglam olsun

;)

ben öyle istemezdim. illaki çiçek olacaksa tülden falan olsa daha iyi tabi. bu basit geldi bana. bilemiyorum. tercih meselesi tabi.

bence yapmayın, hazırını bulursanız bi deneyin ama diktirmek riskli, dikimden sonra hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.
gidin vera wang'e pronovias'a güzel bir gelinlik alın, o çiçekleri de gelin buketinizde yaşatırsınız.

Gelinlik diktirmeyi kimse tavsiye etmiyor hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz:/

İsterseniz Oleg Cassini'ye bir bakın hem çok ucuz hem de güzel gelinlikleri var arzuya göre beğendiğiniz gelinliğe de o tarz çiçekler eklenebilir gibime geliyor;)

e üstü de kalp straplez yap bitsin gitsin. aşağısı süslü olacağı için üst sade olmalı bence.

hepinize cok teşekkür ederim

istemiyor.

hayır. bu dünyaya bir kez daha gelme ihtimalim düşük. buradan sonra gideceğim yer iyi mi, kötü mü, veya öyle bir yer var mı onu dahi bilmiyorum. madem emin olduğum tek şey bu dünya, o halde sonuna kadar yaşayıp görelim hayatı diyorum.

evet. biraz sıkıntıdan biraz meraktan.

İstiyor ama yemiyor.

insanın ailesi varken zor o iş.

sırf babam ve annem üzülür diye intihar etmiyorum. yoksa bi kontağı çevirip çevreyolunda ters yöne girmeye bakar. çözüm de değil; öteki tarafta bile yediğim bu kazığı sindirebileceğimi sanmıyorum. saçmasapan işler. kafam kaldırmıyor. böyle üzülmeyi haketmedim ya...

şu anda istemiyor ama olur da isterse de gitmem. b planı, c planı... ne varsa kullanmadan gitmem yani. önce ölüme çok yaklaştıran adrenalin dolu aktivitelere katılırım. bi bungee jumping yaparsam bir yerden atlamak bir daha aklıma gelmez bence. ama arkamda kim varsa bırakıp yeni bir hayat kurmaya çalışabilirim, dünyada mekan çok. olmadı mı, gider dünyanın en berbat yerinde insanlara yardım etmek için çalışırım, ölüp gideceğime iyi bir şey yapayım ölürsem kendiliğinden burada öleyim diye.

konunun ne olduğuna,arkadaşının ne kadar uykusu olduğuna falan da bağlı bence.

olmaz..dostluk mertebesi tamamiyle fedakarlıkla alakalıdır bence.ama günümüzde kimse kimse için belli bir miktar dışında fedakarlık yapmıyor.

konuşmaya ihtiyacım var sana ihtiyacım var diyen birine yok gardaş ben yatıyorum diyen adamdan dost değil tost bile olmaz.

Eğer yule'nin dediği kadar net bir şekilde kendini ifade ettiysen ve uyuduysa gerçekten o dostluğu gözden geçirmen en azından "iyi arkadaşım" mertebesine indiğini fark etmeye başlaman gerekiyor.
Fakat genellikle taleplerimizi bu kadar net söylemiyoruz. Dostun anlamamış olabilir.

Mesela o sabah uyanıp işe gidecek sen ise horul horul uyuyabilecek durumdaysan ve ihtiyacını net söylemediysen bence karşıdaki pek de kabahatli değil.

Ayrıca o kadar formüllere, kalıplara uydurmaya da çalışma bence ilişkilerini. Kimi arkadaşın güvenilirdir, kimi eğlenceli, kimi yardımsever vs.
Hepsini birden tek kişide bulmak için çırpınma.

ondan bi cacık olmaz.

olur, adam 24 saattir uykusuzdur kafası kalkmıyordur artık olur,ertesi gün çok önemli bir işi,bir sınavı vs. si vardır olur.

inanın bana konuşmanın ortasında horlamalarını duymaktansa açık açık uykusu olduğunu belirtmesi daha dürüstçe olmuş.

Seni sevdiğini söyleyen adamsa karşıdaki olayın boyutu değişiyor gibi. Açıkça belirtmiştim. Çok fedakarsın bile dedim. Ben bencilim diyip kapattı. Ben herşeyden problem çıkarıyomuşum, konuşmak için yanlı zamanmış vs..

tamamen meclis dışı;
a) çok önemli bir durum vardır ne kadar uykusu olursa olsun dost dediğin uyumaz
b) çok istisnai uykuya aşırı düşkündür(ablam var böyle ordan biliyorum) uykusu geldi mi dünya yansa umursamayan biriyse bir ihtimal hafifletici sebep olabilir
c) meclis dışı kısmı burası sürekli her şeyi çok önemli diye kafaya takıp zırvalayan bir adamın geçici buhranlarından bunalıp artık bunlar yerine uykuyu tercih etmişse dost olabilir(aha böyle de bir arkadaşım vardı adamın ayrıldığı kızlar için adam bir hafta ben bir ay depresyona giriyordum)

öyle bir şey yok. yok uykusu varmış, bilmemne. iki gün aralarda yarım saat-bir saat kestirerek çalıştığımı bilirim, ama arkadaşım konuşmam lazım derse de oturur konuşurum. madem bencil bu insanlar, o zaman tek başlarına bencil bencil takılabilirler. benim çevremde işleri yok.

olur. dost fedakarlık ediyorsa anlatıcı de anlatma isteğini erteleyerek fedakarlık edebilmeli sanki?

@ sulugöz.Açlığını bile ertelemeyen insanoğlundan hissettiği şeyleri karşıdakinin rahatı için ertelemesini beklemek nasıl bir mantıktır. "Kendini kötü hissediyorsan kötü hissediyorsun k. bakma benim uykum var ne hisssedersen hisset, o kadar umrumdasın ki, ben uykumun derdindeyim, sonra konuşalım, sen de bu arada ne halin varsa gör benim için sorun değil nasıl olsa uyuyor olacağım." Bu bu demek.Sen kendini kötü hissettiğini söylediğin halde, karşıdaki telefonu kapatabiliyorsa, telefon kapatıldığında senin nasıl hissedeceğini çok salladığı için bunu yapıyor olamaz heralde.
Yalnız hissettiğimi söylediğim halde kapatan insanın kafasını ütülenmeyerek uyusunda büyüsün sen rahat ol benim ne hissettiğimin beş paraa değeri yok zaten senin uykun daha önemli diyerek fedakarlık yapmalıyım sonra onu da dostum mu bilmeliyim. Bunun adı başka bişey sanki..
Sonra sorun ben de mi acaba diye düşünüp tanımdağım insanlara onun sebep olduğu sorular sorarken o da yanımda olabilecekken olmadığı halde dost mu bilinmeli?
Dost yakın demekti sanki

e, burada varsayım o kişinin ne durumda olursa olsun sizi dinlemek zorunda olduğu.
ben bilirim ki, dostum dediğim insan uykusundan feragat etmiyorsa hakikaten öyle olması gerektiği içindir. çok uykusuzdur. hastadır vs'dir...
samimiyetine güvendiğim bir şeyi erteleyebilmem ve anlaşılabilmem gerekir.
evet, insan dilediği an anlatabilmek ve paylaşabilmek ister ama aynı şekilde dilediği an uzak durabilmek de dostlukla ilgili.
belki o dostunuz dediğiniz kişi de konuşmak durumunda kendini çok kötü hissedecek? dostlukta birinin daha kötü hissetmesi konusunda bir tercih mi yapılır?
ya da dostsa ve illa bir şey anlatılması gerekiyorsa "uyumayacan, dinleyecen arkadaşım" da denilir gerekince.
ben bunun bir öncelikler sıralaması olduğunu düşünmüyorum. derdini anlatmak > uykudan feragat etmek diye bir eşitsizlik yok ki.

@sulugöz,öyle bir varsayımım yok, zorunluluk da yok. Dostunsa zoruna olmadığı halde yapar, zorunda olmadığı halde yaptığı şey zaten fedakarlık oluyor. Diğeri mecburiyet.
@Öyle olması için. Belki de ben de konuşalım dediysem öyle olması içindir??
@Uzak durmak- üstüne gitmemek ya da rahatını tercih etmek kavramları arasında dağlar kadar fark var. Dost yakın hissettiğin kişidir, sen ona derdini anlatıığın ve yalnız hissettiğini söylediğin halde gidip, ne kadar yakın olduğunu ispatlamıyor kanımca.
@Kendini kötü hissetmekle uyukuyu tercih etmek arasında da dağlar kadar fark var.Ben biri benimle derdini konuşursa kendimi kötü hissederim diye hiç kimsenin derdine ortak olmayayım o zaman. Zaten dertle dertlenmiyorsan derdi dinlediğini iddia edemezsin. Dediğim şeyi yapmayan da zaten dost olamaz.
@Gerekti ben de dedim. Bişey değişmedi daha fazla yalnız hissetmem dışında.
@Derdidini anlatamamak + Azar yemek+ uyuyamamak > yorgun olmak

Neyse benkonuşmasam da aldım cevabımı öyle düşünüyorum en azından.
Beni tanımadığın halde gösterdiğin ilgi ve alaka için teşekkür ederim, dünden sonra lütuf geliyor bunlar bana

gider aslında ama yeşil ve kırmızının tonu da önemli bence.

iki rengin de tonuna bağlı

somethinginthewayshemoves'un dediği gibi tonuna bağlı. bunda gayet şirin durmuş.

images0.chictopia.com

Ayrıca bugün ne giysem'den tüm halkımızın öğrendiği gibi, artık çok uyumlu renkler giymek moda değil :D zıt ama uyumlu renkler moda :D

gitmez.

ekran parlaklığını kıssan?

yukarıdaki sayfa düzeni kısmından sayfa rengini ayarlayabilirsin. orda direk sayfa rengi diye buton var

buyrun, hlt85'in bahsettiği yerin görüntüsü:

imageshack.us

ip atla

www.decathlon.com.tr

aşşağıdaki amcada sonra benim üstüme atlamasın? mumkunse ses çıkartmicak bişeyde olmalı milletin tepesinde bam bam ip atlayamam

bisiklet + roller is gorur, delta bisikletten antreman aletleri roller bakmakta fayda var. bisikleti koyacak yer bulursan tamamdir. onu da tek tekerden tavana asarim dersen sikinti olmayacaktir.
www.deltabisiklet.com

sekerduvar o bisikleti nereye ıkoyucam yerim yok malesef :( hani katlandıktan sonra az yer kaplayıp duvara dayanan bişey olsa hemen alıcam ama koşu bantları katlandığında yine hayvansı yer tutuyor

www.voitfitness.com
www.voitfitness.com

bu zımbırtılar gayet küçük. genelde çeşitli hastalıklardan ötürü seleye oturamayan kişilere yönelik bir ürün. ama ben de kullanıyorum gayet güzel :D tam kondisyon bisikleti etkisi yapmasa da çapına göre güzel bir ürün :D her yere sığıyor tabi.
not: ikinci linkteki tam hasta tipi, motorlu.

koşu bantlarında da ufak tipler var katlanınca baya ince olan. onları gidip yerinde incelemen lazım ama :/

nereye oturuluyor bunda poker? anlamadım nasıl yatarak mı kullanılıyor güzelmiş küçük hemde..

ince olan koşu bandı warsa gidip bi bakayım o zaman tesekkurler

www.gym-trainer.com

koltuğa sandalyeye falan oturup yapıyorsun:)

duvara tavana asabilirsin bisikleti cok fazla aparat var asslinda yine de sen bilirsin. kapi arkasina asilan ipli bi zimbirti var d shopping de o da olabilir :p

kuru tarhana da var baktım da

tarhana daha küçük olduğu için pirinçten daha iyi bir seçenek olabilir. pirinç taneleri daha iri kuşlar için daha cezbedicidir. güvercin, kumru vs gibi. serçe gibi küçük kuşlar rağbet etmez pek sanırım ama açsa yer heralde. ama pişmiş olması daha iyi olur yeme ve sindirim açısından. bunlar tabii yabani ve dışarda gezen kuşlar için geçerli. ev kuşuna vermemek lazım.

tarhana yemiyorlar geçen bir arkadaş sordu burda. şöyle böyle dedik sonunda anladık kı tarhana yemiyorlarmış. pirin. yerler ama en iyisi ekmek.

pilav olarak versen daha iyi herhalde. şu içlerinde şişme hadisesi beni hep korkutuyor.

pirinci bırak neler yiyorlar. patates kızartması ve schnitzel yiyen karga ve tavuk kanat yiyen martı favorim. bunları gerçekten gördüm üstelik.

haşlayıp verin en iyisi.

pirincin içinde şişme olayı şehir efsanesi bu arada. onlar zaten öğütüyorlar.

aylıktır lensler büyük ihtimalle. aynı lensi -yıllık değilse- 4 ay kullanmayın, yazık gözünüze. maksimum 1,5 ay gider bir lens. rahatsız etmeyebilir ama artık ilk yapısı korunamadığı için gözünüze zarar verir.

15 günlük bir lens çeşidi duymadım ben hiç. muhtemelen aylıktır onlar. ve hakikaten en fazla 1,5 ay kullanmanı öneririm. lens'in yapısı ufak ufak bozulmaya başladığı için oksijen geçirgenliği fln değişebilir, o da göze yazık eder.

aha gecende de demistim; acuvue 2 haftalik galiba aslinda diye. Ben 1,5-2 ay arasi gidiyorum genelde.

"ACUVUE® OASYS® nasıl takılır?

ACUVUE® OASYS® with HYDRACLEAR® PLUS lensleri günlük olarak takıp çıkartın. İki haftalık değişim süresi önerilmektedir, detaylı bilgi için doktorunuza danışınız.

Alternatif olarak lenslerinizi isterseniz göz doktorunuzun önerileri doğrultusunda yedi gün/altı gece boyunca çıkarmadan takabilirsiniz."
www.acuvue.com.tr

o zaman için bir önlem imiş ama şu anki devir için bile düşünsek şık bir hareket değil yani misafirlere saygı açısından. sanki sinema oynayacak da gel izle der gibi.

kiz isteme asamasina gelip de, ustelik kizi istemeye geldigi evde baska kiz begenen insanlara ne demeli bilmem.. ben sahsen iki yakin arkadasimin kiz isteme torenlerinde bulundum yakin arkadas kontejyanindan, ikisi de gayet mutlu evli, damatlar bana meyletmedi cok sukur, dunya ahiret kardesim.

kardeşim kadar yakın bi dostum bana yardım/destek için yanımda bulunuyor gayet meşru ve normal bi durum. istemeye geldiği evde gördüğü başka kıza saran psikopat müşahade altına alınmalı.

hangi devirdeyiz? olmaz öyle şey. 15 sene önce normal olabilir hatta bazı yerlerde hala olabilir ancak medeniyet dışı davranışlar bunlar.

Moden devirler hangi çağdayız falan filan demeye gerek yok. Babanen haklı, gün görmüş bir kadın. Ablanın arkadaşının ne işi var aileden değilse.

Üstelik istemeye geliyorlarmış ne yardımı desteği?

Daha yakın zamanda en iyi arkadaşının kocasından şikayetini büyülten büyülten sonuçta arkadaşının boşanmasından sonra gidip adamla kendi evlenen kız biliyorum. Burdakilerin dediği gibi en iyi dost arkadaş kardeş modundaydılar hatta.

15 yıl içinde insanlar çok mu değişti, iç. güdülerimizi mi değiştirdik.

Babanen haklı

Benim babanem de böyle derdi rahmetli ama "eski zaman işte, her şey değişti" artık diye de eklerdi! Böyle şeyler yaşanmış olabilir de, ben neden çok yakın arkadaşımın istemesine gitmeyim ki? Aileler zaten birbirini tanıyor, e çift zaten senelerdir beraber belki, ben her ikisinin de ailesini tanıyorum, sadece isteme değil pasta börek çörek işi de var (yani yapılacak iş çok!) bir de üzerine söz kesilecekse, kalkıp orada beni beğenen bir manyak çıkarsa önceden manyak olduklarını öğrenmiş olurlar en azından.

benim bildiğim tüm kız istemelerde heyecanı paylaşmak, kahve olayına yardım için falan bi yakın kız arkadaş olur yani.

millet kız isteme fotolarını koyuyor facebook'a bırak yabancı kız/ yabancı insanı tüm tanıdıklar, arkadaşlar falan doldurmuş gibi duruyor evi. adım atacak yer yok insan kalabalığından ki kahveyi bile başkaları yapmış da bilmem ne. ama babaanne şahit olduysa hakkı vardır da eskisi gibi görücü usülü değil işler. artık gençlerin geçmişleri oluyor, sırf kahve getirirken ki endama bakıp almıyorlar kızı. bence revize edilmesi gereken bi adet :)

bizimde akrabalardan biri bi kızı istedi bir kaç yıl önce. sonra bu kız nikahtan caydı. bizim akrabada kız kardeşiyle evlendi. kız nasıl gururuna yedirdi, evliliğe ortaklık gözüylemi baktılar anlamadım.

acuvue ben de kullanmıştım ve devamlı bir an önce çıkarıp rahatlama isteği oluyordu. purevision kullanıyorum şu anda rahatım oldukça. ( lensle uyuduğum da oluyor.) ama buna da kalın diyenler var. solüsyonda renu kullanıyorum.

şu an acuvue advance kullanıyorum, idare eder diye düşünüyorum kendisi için.

bunu almadan önce ciba vision air optix aqua'yı denemiştim. muhteşem bir şeydi. gözümde lens olduğunu bile unutmuştum. (bir saflık yapıp acuvue aldım sonra, evet)

solüsyon olarak bio true kullanıyorum. biraz daha pahalı ama kesinlikle çok iyi.

Daha önce bauch&lomb kullandım ama çok kalın lensleri ve çok rahatsız edici.
solo care'i kullandım solüsyon olarak, eh işte pek bir özelliği yok bana göre.
arkadaşım senelerdir all in one light kullanıyor solüsyon olarak, pek memnun.

bence en iyi lense acuvue oasis ve en iyi solüsyon renu.

belki gözünüz lense toleranssızdır. her göz kabul etmiyor sonuçta lensi.
15 yıl boyunca ciba veya bosh & lomb kullandım. solüsyon olarak da eczanede satılan en ucuz yada kamoanyalı olanlardan aldım. bi kere bile sorun yaşamadım.

en sonunda laser yaptırdım. oh be dünya varmış. lens, gözlük çekilir şey değilmiş arkadaş. herkese tavsiye ederim..

airoptix kullanıyorum üç dört senedir. bu süre zarfında 20 kişiye önermişimdir, bazılarının ilk lensiydi bazıları eski markaları ile uyuşamıyordu, hepsi çok memnun kaldı.

yazipdurrum.blogspot.com

valla karatay'ı bilmem ama ben sabah işyerinde kahvaltı yapacaksam kepekli sandviç alıyorum pastane/cafe gibi bir yerden ya da evde yapıp götürüyorum. içinde beyaz peynir ve domates-salatalık oluyor. Bazen kendime iyilik yapıp portakal suyu da alıyorum. öyle yani.

süt ve peynire ağırlık verebilirsin

Müsli yulaf+meyve şeklinde 10 numara gider. İster sütle ister yoğurtla karıştırıp yersiniz.

bir avuc badem ve ceviz. yaninda cay.

Bu diyette 3. haftam, 3,5 kilo verdim. Sabahları bir kaba domates, peynir, salatalık turşusu ve salatalık doğruyorum. Peyniri bolca koyuyorum, turşu da var böylece tuz, limon ve yağa gerek olmuyor. Bunların yanında bazen lop bazen de çırpılmış iki yumurtadan omlet. Misss. Ekmek yok ve aramıyorum.

tipik erkek modeli. kızlar şöyle kızlar böyle dersiniz. bulduğunuz on numara olsa bile gözünüz başkasınd a olur. size hiçbişey lazım değil. sizi aldatmak lazım. yalan söylemek lazım. az sevmek yada hiç sevmemek lazım. insanoğlu böyle doyumsuzdur işte. sen bu kızdan ayrıl bence. çünki sen ona layık biri değilsin. onun sevgisini haketmıyosun. sana yukarda yazdığım gibi bi kız modeli lazım. hiç uzatma ayrıl. ayrıca uzun ilşkilerde sorunlarda çok olur. belliki sevgide bitmiş. salla gitsin

biriyle aldat duygularından daha emin olursun ciddiyim.

@muhafazakar_rockci

iznin olursa yazdığın mesajın değişik bir versiyonunu ilgili duyurular altında kullanmak isterim;

"tipik hatun modeli. erkekler şöyle erkekler böyle dersiniz. bulduğunuz on numara olsa bile gözünüz başkasında olur. size hiçbişey lazım değil. sizi aldatmak lazım. yalan söylemek lazım. az sevmek yada hiç sevmemek lazım. insanoğlu böyle doyumsuzdur işte. sen bu oğlandan ayrıl bence. çünki sen ona layık biri değilsin. onun sevgisini haketmıyosun. sana yukarda yazdığım gibi bi erkek modeli lazım. hiç uzatma ayrıl. ayrıca uzun ilşkilerde sorunlarda çok olur. belliki sevgide bitmiş. salla gitsin"

@olric;

tam da bu çelişkiler içerisindeyim dostum.Hata yapmak istemiyorum.

@muhafazakar_rockci;

sana tek katıldığım nokta şu an ona layık olmamam.Ancak dikkat ettiysen "şu an"

@neysene;

Şeytan da öyle diyor :) Şaka bir yana bunu ona yapmak kendimi daha kötü hissettirir sanki.

evet. bu aldatma sonucunda gerçekten onu sevdiğin ve istediğin fikrini çıkarırsan pişmanlık duyarsın. peki ya bu fikri çıkarmazsan?

biz buna rahat batması diyoruz, sevdiğim anlaşabildiğim biri var ama canım sıkıldı durumu. bir de eğer sen de sevseydin çok zor durumda dahi olsan, işlerin başını aşsa da böyle davranmazdın. ya şımarıklığı bırak, ya da kızı bırak uzun vadede rahat etsin. çünkü böyle yapmaya devam edip ilişkiye devam edersen er geç ya aldatırsın ya dünyayı ona zehir edersin. şimdi aldatmak konusunda ise; saçmalamayın allah aşkına! aldatacağına insan gibi git de ki, ben böyle hissediyorum (tabi benim gözüm bu ara çok fena döndü, sen yanımdayken bile başkalarına bakıyorum deme, hatta bunu ima bile etme) ayrılmak istiyorum de. 5 yıllık ilişki hemen bitmez zaten. o sırada normal bir şekilde başkalarıyla takıl, naparsan yap. ama yine kızın haberi olmasın. ayrılmış dahi olsa canını acıtır! sonra baktın olmuyor, bir şekilde gönlünü alırsın seni bu kadar seven bir insanın.

dealextreme ürünleri genellikle kalitesiz oluyor herneyse 3 hafta içinde gelir
ebayden alışveriş yapmadım ama koskoca firma yani tabi ki gelir
öbürünü bilmiyorum hiç duymadım.

benim sıkıntım aslında sitelerden değil. 3'ü de daha önce alışveriş yaptığım siteler. sıkıntım ürünün fiyatı ve gümrükte takılma olasılığı.

hacı sınır 75 euro, google 75 euro gümrük yaz mevzuatı oku

75 euroyu gecmedikce sorun yok hacı
dealextreme gayet güzel paketliyor, gönderiyor, şimdiye kadar hiç sorun çıkarmadı bana, hatta 75 euro yu gecersen de şu canlı destek olayına tıkla, faturayı düşük gösterin la de, gösteriyorlar
ebay a falan kargo parası verme boşuna
bence tabi

abi 75i geçerse gidersin 100 de 20 vergi ödersin alırsın. bişey değil zaten bu ürün için.

o da kesin değil tabi takılacağı takılırsa demek istedim. ki takılmaz gibi.

DX belli bir tutari astiginda faturanin yarisini felan yazip, gift olarak isaretliyebiliyordu diye hatirliyorum. musteri hizmetlerine bir soyleseydiniz keske.

bana şu koskoca kutu geldi. www.gadgetreview.com boyutları: 24,13 x 19,81 x 7,6 cm

hatta benim yaptığım alışveriş 75'ten biraz fazlaydı bile (80 falan olabilir). ona rağmen sorun olmadı.

@kobretti

daha satın almadım. araştırma safhasındayım :)

@pokerface
siz dealextreme'den mi satın almıştınız yoksa başka bir site mi?

ben sendit'ten almıştım. yanında başka ürünler de vardı.

dealextreme'de 1 cent karşılığında hediye faturası gibi bi şey düzenliyolar, ben çok alışveriş yaptım hepsi direk geldi bugüne dek. problem yaşayacağını sanmam.

Vallahi ben o lensi 30-35 gün çıkarmıyorum. Sonra yenisini takıyorum.

Air optics aqua bu arada lens

değiştirmek iyidir. çünkü hava ile temas etmiş oluyor az kullanılsa da. şahsen ben değiştiriyorum.

ben genelde 2 ay kullanırdım.

ay başında başla mesela. her ay başı yapacağın ilk iş lens değiştirmek olsun. at eskiyi, yenileri ambalajından çıkar, kullan. bu şekilde kafana yerleştirirsen unutmazsın zaten.

poşet dediğim de pastorize bu arada, sadece kutu yerine poşetlerin içinde satıyorlar. ekonomik paketler halinde yani ve süt sürahisinin içine koyuluyor işte. şundan:
en.wikipedia.org

yağ olduğunu düşünüyorum. cam şişelerde de oluyor bazen. kutuda olsa zaten göremeyiz sanki :)

onlar yağ tabakası, sarı olması hatta iyi diyebilirim, yağın sarı olması ineğin doğal besin ağırlıklı beslendiğini gösterir. hatta çayıra salınmış olma ihtimalleri de yüksek. takdir ettim

ilk aklıma gelen yulaf.

elma epey tok tutuyor. ayva da öyle. ayrıyetten un tuz ve şekerden uzak durursan ve yediklerine biraz dikkat edersen(kola çikolata abur cubur) ayda 1-3 kilo verebilirsin rahatlıkla

ben bi arkadaşıma çaya şeker atmayı ve kolayı bırakmasını telkin ettim (evet ısrar ettim iyi de ettim)
günde 1 su bardağı şeker almamış oldu 10 kilo filan verdi. yemekte hiç bir değişiklik yoktu.
sabahları yumurta, kahve olarak da türk kahvesi tok tutucuymuş

gereksiz abur cuburu çıkarmak (gereklisi var mı bilemedim bak) ve yulaf mantıklı. Bir aydır çok acıktığım zaman olan akşamüstleri müsliyi yoğurtla yiyorum, feci tok tutuyor. yulafın şekeri düşürücü etkisi varmış, bir de meret bilmemkaç kat şişiyormuş suda. kısaca yulaf iyidir. (müsli'yi şekersiz, sadece kuru meyveli aldım meyve de zaten eser miktarda, diğerlerinin içinde doğrudan şeker olduğundan faydalı olmayabilir)

kenwood düşünebilirsin. gri rengi filan vardı sanırım.

türkiye'de yaşıyorsanız neden arçelik tercih etmeyesiniz anlamadım. 1 yerli sermaye 2 servis ağı. ürünler de gayet kaliteli samsung alınca da aynı işi yapıyor.

Fridgedaire almıştık bir zamanlar, yaklaşık 15 senedir sorunsuz kullanıyoruz. Ben hiç rastlamadım ama satan yerler olabilir hala.

Bu niye pahalı, o zencimi .d

Kenwood metalik kullanıyorum, memnunum. İlk samsung'u sadece siyah cam olduğu için elerdim. Parmak izleri hep üzerinde görünüyor. İlla ki ikisinden birini seç diyorsan ikincisi.

Bir noel şarkısı :)

hepsini istiyorsan imdb'de keyword'le aratınca çıkan bütün filmleri izle o zaman, sonra gelip bize de öner :)

www.imdb.com

wikipedia daha oturaklı olanları sıralayabiliyor:
en.wikipedia.org:Time_travel_films

onun dışında best time travel movies listeleri falan var.

primer önerecektim izlemişsin.

(bkz: the time machine)

2001 Odyssey.

army of darkness

kesinlikle şu filmi de izlemen lazım www.imdb.com
Dikkat ettiysen orada Carl Sagan yazıyor. Zamanda yolculuk ile ilgili onun kitaplarını da oku derim.

film olmasa da doctor who izlemeden zaman yolculuğu teması bitmez bence :)

(bkz: frequency) geçmişteki baba ile gelecekteki çocuk bir telsiz vasıtasıyla konuşurlar, olaylar gelişir.

direkt zaman yolculuğu değil ama aradığınız şeyler var içinde:

- butterfly effect
- the lake house
- sliding doors

ohoo sen daha yolun basındasın hafız

biraz bekle bakalım.

biraz façayı vahşileştirsen, iki cızık attırsan maalledeki jiletçilere, kirli sakal, kirli kot, kirli dişler (yok, bu olmaz herhal)

çocuk yapmayın nesilleri tükensin

Ya şimdi sorun şu, sen muhetemelen bu olayı sineye çektin. Buraya yazdıklarını söyle yüzüne, bir ağzına sıç ki kolay kolay başkasına yapmasın en azından bundan sonra. bence tüm erkekler böyle yaparsak soyları tükenir.

naz yapıyor bence pes etme.

davete gelmek istememiş bes belli ama senin bunu öğrenmen lazım. ya senin yaptığın bir şey için gelmemiş ya da durum farklı. farklıysa yol ver gitsin o zaten kezbandır.

@badiparmagi
yok ben bişey yapmadım. kendi kezbanlığı o :)

Daha uzun süre tükenmez. Sinir yapma. İyisi de denk gelir.

sik geç hafız

bu olayın erkek versiyonları da mevcut, her seyi kadınlara mal etmeyin.

Sikmek için bile uğraşma, değmez, harcadığın zamana yazık.

Çok uzun açıklama yazacaktım da, arkadaşım gidip siz buluyorsunuz bunları ben ne diyim ki? Siz böyle devam ettikçe kimsenin nesli tükenmez. Yeni yetişen kızlar da bakıyor, ulan böyle yapan kızlar beğeniliyorsa ben de yapayım diye aynı davranışları sergiliyorlar. Böyle mıymıntı, nazlı olup da tek gezen ya da peşinde koşan olmayan kız gördünüz mü? Pepe le pew gibi gidiyorsunuz peşlerinden sonra gelip konuşuyorsunuz.

huzur gavur kızlarında

kafana takma bu kadar be kardesim deli misin onun aptalligina kafayi takiyorsun, onune bak sen

1) Ali, yeni özellikleri de (yeni özellikleri dahi) beğendi.
2) Yeni özellikleri sadece Ali beğendi.
3) Ali sadece yeni özellikleri beğendi.
4) Ali yeni özellikleri sadece beğendi.

edit: uyku sersemi geçmiş zaman yapmışım hepsini. beğenir diye değişecek tabi tüm fiiller :)

1)Ali de yeni özellikleri sever.
2)Sadece Ali yeni özellikleri sever
3)Ali sadece yeni özellikleri sever.
4)Ali sadece sever yeni özellikleri.

edit : sever ne la :)

@matsiyah 1'deki de ayrı yazılacak. tam olarak doğru olsun hiç şüphe kalmasın diye dedim.

bence bir migrosa git bak zor bulunan şeyler orada kolaycca bunlunabiliyor bazen :)

bu adresten sipariş verebilirsiniz. siteden bir kere sipariş verdim, sorun çıkmadı.
www.gurmeonline.com

uyum diye marketler zinciri var, orada satılıyor. büyük marketlerin çoğunda gördüm ben. migrosta olur diye tahmin ediyorum ama belli de olmuyor.

carrefourda da var. nanelısı de var onun. en cok onu sevıyorum ben.

çaykurun kendi mağazaları var, (ankara) onlarda var. (Ha bu mağazalar istanbulda var mı bilmiyorum)

kadıköy'de rıhtımda simitçiler arasında bi yerde çay store mu ne öyle saçma bi isimle görmüştüm çaykur mağazası.

owl city - fireflies?

ögünlerine kırmızı et ekle derim tatlı istediğini bastırıyor. bi de canın aburcubur istediğinde sakız çigne çay iç falan

bitter çikolata dışında bi şey yememeye çalış.

ekranınıza aburcubur yemekte olan obezite sınırları dahilinde kişilerin olduğu bir fotoğrafı duvarkağıdı yapın.

yanınızda her an yiyebileceğiniz abur cubur olmasın. başlarda acı çekersiniz ama zamanla alışırsınız yokluğuna.

işte gidip satın alıyorum canım çekince durduramıyorum :((

sigaraya başla :)

bir ara kalori tablosuna göz gezdirmiştim. daha sonra bisküvilerin falan arkasındaki kalorilere baktığımda yuuuh demiştim. yani bir öğün yemek iki büskiviye eşit olduğunu görünce isteğim kaçmıştı. ama tabi kısa süreli oluyor bu önerim.

açlık şekerini ölçtür.

ben özellikle çalışırken çok abur cubur yerdim, hala olsa yine yerim. seviyorum meretleri. ama şimdi onun yerine normalde aklıma gelmeyecek meyveler alıyorum. küçük küçük doğrayıp bir kaseye falan koyuyorum ki, yavaş yavaş yiyebileyim.
tuzlu abur cubur yerine geçecek şeyleri ben de hala arıyorum aslında.

sen meyve pek işe yaramıyor demişsin, ben son zamanlarda müsliye sardım. bu paket bitince hatta evde yapmayı düşünüyorum müsli karışımını. activianın yoğurtlarıyla gayet iyi gidiyor. düz yoğurta da meyve +müsli katılıp güzel şeyler bulunabilir. müslinin içindeki yulaf şekeri düşürüp şeker ihtiyacını azaltıyormuş.

not: eklemem gerekir ki şimdiye kadar müsliden nefret ederdim çünkü sütle yemeye çalıştım hep. kuru veya yoğurtla yenince harika bir şeymiş meğersem :D activia yoğurtlarını dedim çünkü bizim yoğurtlar gibi tam ekşi-tuzlu bir tadı yok sadesinin. daha yumuşak tadı, o yüzden de tatlı yerine geçebiliyor. bugün ananaslıyı da denedim çok hoşmuş.

insanların ilgisini çekecek bir sayfa yaparak.

sayfayı beğenip paylaşanlara ödül vaad ederek.

her üye olana bir ipad-2 hediye edin.

Facebook reklamı vererek.

öyle bir yöntem var ama hedef kitleden o kadar uzak insanlar toplanıyor ki inanamazsın. ne olursa olsun, hiçbir insan sayfana girip de o 50 bin kişinin "mAsmm chocuqq347"lardan oluştuğunu görmek istemez. gerçekten ilgilenenleri kaçırırsın yani.

onun yerine kaliteli içerik + facebook reklamı + kendi tanıtımınla birlikte daha az ama daha doğru bir kitleye ulaşırsın.

advance önerirdim. oasys çok çabuk dağılıyor.

daimi bilgisayar kullanıcısıysan oasysi tavsie ederim.
ben sabah takıp aksam eve gidince çıkarmak suretiyle 1,5 ay kullanıorm bir çifti

ben de advanceciyim ama genel kani oasys'in daha iyi oldugu yönunde. Deneyin, memnunsaniz kullanin. Baslarda cok rahat olmayacak tabi ama hemen yilmayin. Eger kutu bittiginde hala rahat degilse diger lensleri de deneyin.

Acuvue kutularinin ne kadar kullanildigi biraz muamma. Cogu yerde 2 haftalik lens olduklari yazar bu Acuvue'lerin. Bazi sitelerde ise aylik denir. ben 1.5-2 aya kadar kullaniyorum sdfkg

oasys iyidir. birkaç yıldır kullanıyorum, herhangi bir rahatsızlık duydurmadı.

ben estetik açıdan kullanıyordum gayette kolaydı.

ilk gün çok zorlanmıştım, söküp takmakta, ama zamanla aşıyorsunuz bunu, saniyede takıp çıkartacak hale geliyorsunuz.

en geç haftada 1 çıkartılıp solüsyonda bekletilmesi nasihat ediliyorsa da acuvue oasys'i 2 hafta hiç çıkarmadan ve rahatsızlık duymadan 1 yıldır kullanıyorum. her çifti 1 ay kullanıyorum. memnunum. acuvue oasys'in para iade garantisi vardı ben alırken, hala var mı bilmiyorum.

göz yapınıza göre farklı markalar farklı sonuç verebiliyor, aynı numarada bile. özellikle torikler çok fark ediyor. bence bir ay birini, diğer ay diğerini kendiniz deneyip karar verin. kullanıma göre yıpranması değişiyo tabi. ben de bausch and laumb ları 1.5 aya kadar kullanıyodum.

ben advance kullanıyorum, birçok arkadaşım da oasys kullanıyorlar, hep beraber bilgisayara bağımlı yaşıyoruz (iş sebebiyle) hiçbir sorunumuz yok :)

lensi her gün çıkarmanı tavsiye ederim aslında. boşa saydam tabakaya zarar vermeye gerek yok. evde olduğun sürelerde gözlüğe dönersen gözlerin dinlenir hem.

eğer bu lensten memnun kalmazsan (kuruluk yapıyor, gözümde hissediyorum dersen) sonra başka lensler denersin.

avrupa yakasi

beyazit ta centilmen handa hallederler bunu.

üsküdar çarşıdaki pasajların alt katlarında oluyor bunu yapan yerler. kadıköy'de falan da vardır mutlaka.

please dial the extension number of the person you are calling. if you do not know the extension, please dial
11 for accounting and purchasing
12 for project management
13 for export (ihracat mı demeye çalıştın?) hepsine tek tek department demeye gerek yok bence.
please hold for the operator.

bir de sayıları sonra söylemek lazım
mesela for purchasing and accounting dial eleven gibi. yani yukarıda yazdıklarım değişecek aslında.

bekleme için de: thank you for waiting, your call will be directed in a moment.
olabilir gibi sanki.

yerinde olsam bir müşteri hizmetlerini ya da bir şirketi arayıp ingilizce olarak ne söylüyorlar diye bakardım.

ingilizce call center hizmeti olan bi firmayı arayıp dinleyebilirsin neler diyor. kalıplar bellidir zaten uyarlaman kolay olur. hem de standartlara uygun bişey yapmış olursun.

edit: benden çok yaşa emi pokerface.

gerizekalıysan ben de gerizekalıyım.

tamamen zeka türüyle alakalı bir durum. (bkz: çoklu zeka kuramı)

belki düz adamsın biraz ama öyle gerizekalı filan sert eleştirilere gerek yok bence.

alıksın. safsın.

Belki de gerizekalısın? Ama sadece laf oyununu anlamadığın için o sonuca varılamaz.

tamamen atıyorum.
1-3 kg'a kadar taze tutar ya da 1-3 aya/yıla kadar taze tutar diyor olabilir.

olabilir aslında, sonuçta sebzelein uzun, balığın kısa gitmesi mantıklı.

buzlukta o kadar ay tutabilirsin demek, yalnız ikinci simgeyi çözemedim. tavuğa da benzetemedim.

balık

et
meyve

ya ikinci simgeyi ben de çözemedim.

ekmek bile diyesim geldi ama :S
bilemedim ben onu

ikinci simge sıvı gıda olabilir belki?

ikinci simge ekmek gibi hamurişlerini de belirtiyor olabilir. pizza hamurudur, ekmektir, kurabiye hamuru falan. sallıyorum şu an ama buzluk kullanımını göz önüne alınca o geliyor aklıma:)

1 balık ve 1-3 derecede
2 yok
3 et ve 6-9 derecede
7 meyve ve 9-12 derecede

edit: ikinci pasta falan mı

ikinci hamur işi

sonuna kadar okudum madem kafanızda bitirdiniz direk gidin bitirin.

Acıdan ilk kurtulma adımı bu bence bitirin ne olacaksa olsun sonrasında tek çözüm zaman malesef.

haydi sık dişini. ne yapman gerektiğini biliyorsun zaten.. 1 haftan kalmış. şimdi kalkıp attığın adımlar için ilerde kendine teşekkür edeceksin. bundan 1.5 yıl sonra o kişi hakkında ne düşüneceğini bile bilmiyorsun. hepten unutmuş bile olabilirsin. yani şimdi atalete düşmenin kimseye bir faydası yok. yapman gereken işleri hallet şimdi :)

kimse aşk acısından ölmüyor merak etme (yada ben ölen hiç görmedim) kararı alabilmen bile zaten birşeyleri aştığını gösterir.ne kadar seversen sev öncelik kendi hayatın olmalı.acını çek tabiki zaten kimse buna engel olamaz ama zaten acılarını gittiğin yere de götürüyorsun ister istemez o yuzden en azından elindeki fırsatları değerlendir ileride pişman olmamak adına.1,5 yıldan bahsediyorsun benm de ilişkim tam 6 sene sürmüştü ve çok kötü bir şekilde bitmişti.bundan sora nefes alamam ölürüm zart zurt yapiodum ama insan o acıyla o kadar olgunlaşıyor ki bunu zamanla hissedeceksin bünyende.ölmedim e baya ni süründüm ama şimdi başkasıyla evliyim.neymiş yani herşey değişirmiş acılar zamanla gidiverirmiş.sakın fırsatlarını geri tepme

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim.

@basond, kafamda bitirdiğim bir şey yok aslında. Hala çok seviyorum kendisini ama bitirmeye mecbur hissederek ona göre adımlar atmaya çalışıyorum sanırım.

@miii, yıllar sonra da hakkında kötü bir şey düşünmeyeceğime eminim ama çok haklısın bir an önce geleceğime yönelik adımları atmam gerek. Bunu bilmeme rağmen harekete geçememem beni daha da bitiriyor zaten.

Ulan ne menem bir şeymiş aşk acısı anasını satayım!

Aşk acısı geçmez. Unutmak diye bir şey yok. Tek ilacı zaman derler ama zaman sadece o acıyla beraber de yaşanabileceğini öğretir insana. Boş ver unutmaya falan çalışma. İlla ki ilk zamanlar acıycak kalbin. Ama bir süre sonra gülümseyerek hatırladığın bir geçmişin parçası yapabilirsen O'nu işte o zaman tamamsın.

çok uzak değil bu yaşadıkların benim için. kararsızlık dönemi aslında bu. olmazsa ne yaparımın içini yemesi. ayrılsan bunlardan tamamen kurtulursun diyemiyorum. ama ayrılınca bu anki halin hafifliyor, en azından endişe açısından. hala kurtulmuş değilim ama yaşıyorum. şahsen ne yaptığımı söyleyim sana;

ilk olarak ne olursa olsun, istersen çok kötü ol, yine de git o başvurularını yap. belki de seni o durumdan çıkaracak olan başka bir yere gitmektir. ben yurtdışı gezimin iki hafta öncesinde ayrıldım, çoğu şey hazır olmasına rağmen son anda vazgeçiyordum ki, bir anda bir sene sonra bundan çok pişman olacağım geldi. gerçekten de gidip döndüğümde sanki aylar önce yaşanmış gibiydi her şey ama sadece 2 hafta yurtdışındaydım. çünkü başka bir yerde zaman kavramı kayboluyor neredeyse.

üzülmene, acı çekmene sebep, ona olan sevginse, karşılıksız sevmeye, hiç ama hiçbir şey beklememe konumuna geçmeye çalış. kolay değil. olanları inkar edebilirsin, olamaz, olmamalı diye türk filmi moduna girebilirsin. dünyanın en mantıklı insanı da olsan bu dönemlerden geçiyor her insan. etrafındakilerin (arkadaşın olmasa da gözlemlediklerinin diyim ben) sevgililik ya da sevgiyi küçülten tanım ve davranışlarını boşver - çoğu kişi böyle çünkü-. ne gerek var bu kadar üzülmeye demekle olmuyor, üzülüyor insan, hem de çok.

burada biraz bencil olmak lazım ama. evet üzülüyorsun, hala seviyorsun, ama kendini de sevdiğini unutma bence. Ben yapmayı sevdiğim şeyleri abartmıştım, doctor who izlemeyi seviyorum diye bokunu çıkardım izlemenin mesela.

sorsan üstesinden geldin mi diye, hala kimseye karşı bişe hissedemiyorum, hala bir sürpriz yapsa da gelse diyorum ama gelse benim (pis bişe ama gurur nedeniyle) dönüp bakmayacağımı bildiğimden gelmese daha iyi olur diyorum. böyle kendi kendime gelin güvey oluyorum. farkettim de ben baya yemişim kafayı, bilemedim şimdi beni dinlesen mi :/

not: benim de hobi mobi, doktorla uğraşacak halim yoktu. anca bu kadar oldu :/

@pokerface, aşkla ilgili hiçbir sorunumuz yok aslında. Duygular tamamen karşılıklı. Öyle olmasaydı zaten belki gurur yapıp ben de aşkımı kalbime gömüp acımı çekmek için bir kenara çekilirdim. Yalnız, bu süre zarfında aşkta guru olmadığını çok iyi anladım ben. O kadar dengesiz davranmaya başladım ki, şu yaptıklarımı en yakın arkadaşım yapsa omuzlarından sarsıp "kendine gel, manyak mısın?" falan derdim herhalde.

Yurt dışı konusunda sana katılıyorum, o yüzden bu başvuruları bir an önce yetiştirmem gerek. Zaten ya yetiştiremezsem diye de korkuyorum bir yandan. Dizi fikri çok güzel ama keşke benim de izlediğim şahane komik bir dizi falan olsaydı, belki işe yarardı. Benim en sevdiğim dizi Çemberimde Gül Oya mesela ve en mutlu günümde bile izleyince ağlayabiliyorum. Bu yöntem bana pek gelmez gibi sanki.

Biterse, çok uzun bir süre kimseye karşı bir şey hissedemeyeceğimi de çok iyi biliyorum. O yüzden seni çok iyi anlıyorum. Zaten asla "çivi çiviyi söker" mantığında bir insan olmadım hayatım boyunca.

@olkol, bu yorumuna da çok katılıyorum. Aşk acısı geçer, zaman bunun ilacıdır falan diye bir şeye inanmıyorum ben. Gerçekten sevip değer veren biri için bu mümkün değil bence. Sadece gülümseyerek hatırlayabileceğim zaman da kim bilir ne kadar uzakta...

benim yedi yıllık ilişkim bitmiş sen bunumu atlatamayacaksın.

bir saatini bile kaybetmeden yurt dışındaki okullara başvurunu yap. önünden çekildiği için teşekkür bile edeceksin ona.

sizin ilişkinizi bilmıyorum ama benm ilişkim büyük yalanlar üzerine kurulmuştu. benim saf ve iyi niyetliliğim her şeye pozitif açıdan bakma çabalarım sonucu profosyonel bir yalancının oyuncağı olmuştu bu ilişki.
öylesine seviyordumki yolda yürürken kafamı yukarı bile kaldırıp bakmıyordum gözüm başka bir erkeğin gözlerine değecek diye..
nihayetinde aldatıldım.beynimden kurşun yemiş misali bezgin yılgın, bitkin.. haykırmak istiyorum haykıramıyorum, içimden öylesine bağırıp çağırmak geliyorki yapamıyorum..haykıramayışlarım iki göğsümün arasında sıkışıp kalıp, müthiş iç sıkıntısına dönüşüyordu adeta.. elimi bağrıma götürmeme neden oluyordu nedensiz.. su bile içemiyorsunuz.. bütün yemek kokuları miğdenizi bulandırıyor..
derken psikiyatrıye gittim lustral verdi tok karına?? kibrit kutusunun yarısı kadar olmayan ufak bir ekmek parçası attım ağzıma.zor bela çiğnedim.. yutmaya çalştım.. ihanet oturmuştu miğdeme izin vermiyordu benim için faydalı olan hiçbir şeye.. yemek borusunun yarısına varmadı yutamadığım lokma.. kustum.. aç karına içtim bırkaç gun sadece..çünki biliyordumki insanın en iyi doktoru kendisidir..hiçbir ilaç beynimiz düşüncelerimiz kadar iyişleştiremez bizleri..
akşam sekizde yatağa giriyordum şişkin gözlerimi sımsıkı kapıyordum. ne kadar uyursam o kadar uzak kalırım bu sıkıntıdan.. elim kolum kalkmıyor. Allah'ım ne iğrenç bir durum.. Zavallı annem derdimin ne olduğunu bilmeden üzülüyordu halime.. gözlerinden okuyabiliyordum hüznünü.. elin oğlu için zaman zaman kırdığım annem.. bir tek o ortak oluyordu matemime.. hani o canımdan çok sevdiğim uğruna herşeyi göze aldığım, beni cnından çok seven insan nerde şimdi??
bir iki güne bana yalvardığını içeren mesajlar telefonlar yağmaya başladı.bu beni kendime getirmeye yetti..ilk kez oracıkta gördüm ne kadar zavallı bir insan olduğunu.. benm saf ve kyımsız yüreğim onu affetti..ama yalanların ardı arkası kesilmedi.. herşey çorap söküğü gibi geldi..iğrenç bir insanmış meğer..uzatmalarla bir yıl daha sürdü ilişkimiz çoğunlukla benim çabalarımla.. hergün yeni bir iğrençliğine şahid oluyordum.. sevgi dibe vurmuştu artık..güven desen zaten yoktu.. saygı ağaçlarımızın bir bir dalları kopuyordu..
şimdi yıllar süren o büyük saplantıdan, o büyük kara sevdadan kurtuldum.. en büyük sevmelerinde bitebileceğine bizzat tanık oldum..
hayatımdaki olumsuzlukların temelini dayandırdığım olgudan kurtuldum.bir kanser virüsüydü. tüm hücrelerimde o vardı.. şimdi kanseri yendim .. yeniden doğdum dünyaya.. her bitiş yeni ve daha güzel başlagıçlara gebedirya hani..şimdi daha temkinliyim.. kendimi kimsenin üzmesine izin vermiyorum..daha diri daha canlı ve daha güçlüyüm.. çünki aşk yok hayatımda..
yinede ona kızmıyorum. aksine teşekkür edıyorum.hayatımdan çıktığı için.. ondan çok şey öğrendim. bir musibet bin nasihatten iyidirya hani.. birde küfretmenin ne kadar mükemmel hissettirdiğinin duygulanımını onun sayesinde anladım.
hürriyetimi bana geri verdi..bundan daha güzel ne olabilir.biliyorum dünyada başka insanlarda var ve beni gerçekten sevebilecek insanlar.. ben sabırla o günü bekleyeceğim..


sözün özü;ihanet, sadakatsizlik yok ise bırakma sevdiğini. ama beyinde bitti ise zorlamanın manası yok. kendi yolunu çiz..hiç korkmadan. güzel günler gelicek inan..hayat devam edıyor bi şekilde gençliğinin en güzel günlerine yazık etme lütfen..hayat herşeye rağmen o kadar güzel ki.. onla olduğundan daha mutlu olacağın zamanların olucak..omuzlarından koca bir yük kalkmış olucak..

en önce şu 1 haftada bitireceğin işleri bitir, sonrasında pişman olma o işler bitince üzülürsün, rahat rahat hem de. gerisi zamana ve sana destek olacak panpalarına kalmış.

D&R 'a girip bir adet " En son yürekler ölür " kitabını al ve gittiğin yerde oku . sana en güzel tavsiyem bu olur ve unutma hayat malesef devam ediyor....

ilişkinin bitme ihtimalini düşünmek her zaman daha fazla acı vermiştir. ama kesin olarak bittiğinde 1-2 hafta içerisinde alışıyorsun ne olursa olsun.

satardim.

tabii ki kullanırım

Kullanamam..Kullanma dışında alternatifler bekliyorum lütfen..

sat eline 500 TL fln geçsin.