diş etleriyle ilgili sorunun direkt sebebi midir bilmiyorum ama sensodyne i her zaman kullanmak doğru değilmiş. bizzat bir doktordan duymuştum. sadece dişlerde bir sorun olduğunda kullanılmalıymış. aklınızda bulunsun. isterseniz normal bir diş macununa geçip bir süre öyle deneyebilirsiniz.

Bu tür durmlrda diş etinden dişe dogru fırçalamak gerektiğini duymuştum. Dişten diş etine dogru fırçalamamak gerekiyormuş. Bu konuda uzman değilim onuda belirtiyim

Sert bir fırçayla günün stresini atar gibi fırçalamak fena hırpalıyor diş etlerini, bende oldu. Mümkün mertebe yımşak olcak, hem fırça hem eliniz. Oral b cross bilmemnenin en yımşağını tavsiye ediyom. Diş eti çekilmesi felaket bişeydir, tedavisi feci yoruyor, geçenlerde tedavisi gören biriyle tanıştım, oradan biliyorum. Konuşmanız falan deişiyo. Bizimkiler'deki cemil abi gibi oldum ama oyle hakkaten.. Dilerseniz o kişiye ulaşmayı deneyip çok memnun olduğu doktorunun telini ele geçirebilirim. Ha bi de sigara ve asitli içecekler çok seviyolar diş etlerini çekmeyi.. Sıcak soğuk geçişleri de çok fena. Sıcak bişeyi buz gibi kolayla götürmek gibi. Yemekleri de kesin deiştirin. Zeytinyağlılardan gibin bi süre. Yedikleriniz ve içtikleriniz çok sıcak ya da soğuk olmayınca daha iyi oluyo.

diş eti çekilmesinin en etkili yöntemi diş ipi kullanmaktır. kendimde aynı dertten muzdaribim ve diş hekimimin bana emrettiği şey bu. günde 1 kere mutlaka yapacaksın diye. eğer yine geçmezse -ki sadece diş ipi değil tabi, yediğin içtiğin, diş fırçalama şeklin, kullandığın fırça ve macun, hayatı yaşayış halin de etkiliyor tabi, hemen bir diş hekimini görmen lazım...

diş eti hastalığına yakalanmış olabilirsiniz. bunu genelde yiyip içtiklerinize bağlıyorlar ama tamamen aileden de gelebiliyor. annemde de var bende de var misal. önlemek için tedaviye başladım ama kullandığım diş macunu sensodyn değil diş eti için özel bir macun. eczanelerde bulunabiliyor. iyi de geldi açıkçası. ama diş eti çekilmesinin bir nedeni de diş taşları oluyor. taş tedavisinden sonra diş eti tedavisine geçmek gerekiyor. o taşlar temizlenirken akan kanın haddi hesabı yok. aman aman. benim de yakında dökülmek üzere dişlerim ne yapacağım bilemiyorum.

bu tip durumlarin bulasici olmasi soz konusu degil. muhtemelen dis eti hastaligi ya da fircalama aliskanliklarinizla ilgili bir problem soz konusu olabilir. dislerinizi fircalarken hassas davranin ve mumkunse dis ipi kullanmaya baslayin.

Konserve tondan mi bahsediyorsun?

Yoksa cig ton baligi alip tavada falan cok guzel pisirilebilir.

konservesi değil tazesi bulunursa her türlü pişirilir bence. buğlama, ızgara, tavada vs gibi. ama genelde konserveleri görüyoruz vardır bir nedeni mutlaka. somon tavsiye ederim illa pişirmek için balık isteniyorsa.

pizzayı bilmiyorum da makarnada iğrenç oluyo, en iyisi salatayla yemek.(eğer bahsettiğiniz konserve ton balığı ise)

evet konserveden bahsediyorum. tavada cevirsek onu da? soslu moslu bisey yapilmaz mi. boyle hic guzel degil ya.
somon da guzel evet tesekkurler.

tuna recipes diye google'da aratsanız çıkacak bişeyler. ha gayret.

turkce arattim ama ilgimi dogru duzgun bi tarife rastlamadim, belki burdan bi fikir cikar diye seyapiyodum, tesekkur ederim bi de ingilizcelerine bakayim

ton balıklı börek, lazanya gayet güzel gider.
konserveyi tavada pişirmek? ziyan olur bence.
tazesine rastlamadım (istanbul), bilen/gören varsa lokasyon gösterirse çok makbule geçer.

konserve ton balığı zaten pişmiş bir şey olduğundan tekrar tekrar pişmesine gerek kalmaz. hali hazırda pişmiş olduğu için de yapılabilecek şeyler çok azalır.

makarna (ve türevleri), salata, pizza, sandviç

ha bir de konserve mısırla konserve ton balığını karıştırıp yemek de mümkün. özellikle mutfak olmayan ofislerde süper olur.

üsküdar daki balıkçılardan almıştım bir kere, dilimleyerek satıyorlar. yanlış hatırlamıyorsam eylül-ekim di. balıkçı teflon tavada yağsız pişirin demişti. tadi tuzu yok bir şeye benzememişti.

portekizde haşlanmış patates, haşlanmış yumurta, ton balığı, haşlanmış (taze fasülyeye benzer) bişiyle hepsini doğrayıp harmanlayıp yemek diye veriyorlar. üstüne de süs olsun diye siyah zeytin konması farzmış

ekmek arasına mısır salatalık turşusu ton balığı marul ve hardal hiç bi sıcak yemek vermez o tadı.

benim şöyle bir tarifim var ama beğenirmisiniz bilemem. ton balığına basıyorum ketçap, mayonezi, bir güzel karıştırıyorum bulamaç gibi oluyor. içine de basıyorum karabiberi. koy ekmek arasına. mis gibi oluyor. bence tabi.

ton baliginin üstüne yumurta kiranlari biliyorum. kendim hic denemedim ama, nasil olur bilmiyorum.

elinizde rondo gibi doğrayıcı bir gereç varsa ton balığını garnitür ve çekirdekleri alınmış/kabuğu soyulmuş domates ile karıştırarak nutella gibi kaşıkla yenebilen bir karışım elde etmeniz mümkün.

güveci yapılır.

ton baligina biraz mesafeyle yaklasiyorum zaten, soguk tuketmek iyice zor geliyor, tavsiye edilen sicak seyleri bi denicem. cok sagolun tum oneriler icin.

1. eskiden ikea ve türevi firmalar yokken izmir için mobilyanın kalbi karabağlar'dı. konum olarak gaziemir buca arasında bulunmakta.

ayrıca bu tarz olaylarda nakliyeyi aldığınız adama yaptırın. kapınıza gelince vuruk vs olursa hadi lan ordan der geri yollarsınız. zaten onlar da ona göre dikkat ederler mecburen.

bursa/(bkz: inegöl) mobilya konusunda etkin diye biliyorum...

izmir'de imalatçıların bolluğu ve kalite ortalaması iyi(en azından eskiden öyle idi) biz de izmir'den imalatçıdan almıştık 10 yıl olcak neredeyse, hala ilk günkü durumunda mobilyalar.semti tam hatırlamıyorum ama karabağlar'da olabilir.tam hatırlayamadım şimdi.denizli'ye yakın olmasından dolayı pek taşıma masrafı da olmaz diye düşünüyorum.bence değerlendirmede izmir'i üst sıralara alabilirsiniz.

sozluk.sourtimes.org

ankara siteler istanbul'a göre harbi ucuzdur ve kaliteli mal üretirler. aklınızda bulunsun.

ankara, izmir ve istanbul'daki mobilya çarşılarındaki çoğu mobilyacı ürünleri ücretsiz gönderiyorlar.

izmir de havaalanının yakininda sarnıc mobilyacilar sitesi var. karabaglardaki mobilyaci da, aydin denizli ve hatta uşak taki mobilyaci da gelip oradan aliyor mobilyayi. eger yüklü bir alisveris yaparsaniz ücretsiz nakliyesi de var bildigim kadari ile.

ikea var ya izmirde? 5 milyardan daha aşağı olur tahminimce çok güzel şeyler de var. ankarada da sitelerde bi araştırılabilir ama güzel bişey olacaksa yine 5 milyardan aşağı olmaz canım benim.

5 m koltuk takımına verecekseniz ikea almayın. üç gün sonra elinize alacaksanız mobilyayı. yıllrca kullanılacak bir şey olsun.

üst kademe çalışansalar zaten böyle şeyleri dert edecek tipler değillerdir unutulup gitmiştir bile o

kolay olan 2. sorudan başlayacak olursak boşver takma o miktarda borcu, hakikaten aynı şekilde yemeğe bir daha gidersen telafi edersin, ya da başka ortamlar çıkar orada hesaplaşırsın.
1. sorunsa genelde işe yeni başlayan gençlerin içini kemiren, çağımızın vebası:)
ben de işe nispeten yeni başlayanlardanım, iş arkadaşlarımla samimi olduktan sonra biz de hesabı ortak ödemeye başladık. ama tabi çok ekstrem bir duurrum olmuyor, kişi başı en fazla 5 kağıt falan kaçıyor bazı durumlarda(ki bu durumlarda kişisel hesabı fazla olanlar, "ayrı ödeyeyim, vesaire gibi anlayışta bulunuyorlar). yani şanslıyım anlayacağın.

şimdi senin anlatışından iş arkadaşı grubunda hödük ve yüzsüz sayısının oldukça fazla olduğunu görüyoruz.
durumun dahilinde tabi senin "fazla" ödediğin onlara az görülebilir. ama bu sana sorun olacak bir miktarsa ki öyle görünüyor, bence bu "bireysel" ödeme talebine devam et, nihayetinde kızılay değilsin, amacın onları doyurmak değil, sonuçta herkes hödük değildir heralde anlarlar durumunu. ayrıca sen fazla ödüyorsan ortamda başka fazla ödeyenler de vardır. "ayy sinir olurum ayrı ödeyenlere" diyenlerin de ağzına iki tane çak, demiyorum, boşver koyver gitsin.
bu grupla yemekleri azaltabilirsin ama öyle ya da böyle iş arkadaşlarınla yemeğe çıkmayı çok aksatma, şirket içi dedikodulardan, politikalardan uzak kalma.

... böyle bedavacılar vardır ya diye laf arasında sen de yerleştir.

diğer taraftan...
kendini mobing mağduru haline getirecek bir hadisye de girişme.
ya da dümdüz üste çık yeri geldiğinde bu da bedavacı dostlarıma armağanım olsun. de.

-ay bazı tipler vardır toplu gidersin ayrı ödemeye kalkar ayy sinir olurum
-napabilirim.

gibi bir anlayisi benimsemeni tavsiye ediyorum.
bi dahaki sefere hesap uce bolundugunde 20 lira odemen gerekiyorsa ve sen 15 liralik yemek yediysen, onlar boledursunlar, sen "benimki tam" diyerek cikar 15'i masanin ortasina koy. polemige de girme. bolunce 20 cikiyo abi? diyen olursa da ben 15lik yedim ya benimkini katmayin de. gayet anlasilir bisey yani bu..

Biz genelde herkes ne yedi hesaplattırıp ayrı ayrı ödettiriyoruz. ucuz kahramanlıklara gerek yok yani. tamamen senin şirketinde çalışan ucuz kahramanların cinliği. onlar düşünüyorlardır onu merak etme gidip öğle yemeğinden ben çorba salata yerken adam suşi yiyor ve her gün 30 tl ödemek ona batıyorsa ortalamadan aldırıp 20 tl vermek hoşuna gidiyordur. iyi bilirim o tipleri. 1-2 kere başıma geldi ve bir daha kendileriyle yemeğe falan çıkmadım.
üstüne borcun kaldıysa ödemen saçma olur ama bir sonraki yemeğinde ya da bir fırsatta kahve bilmemne ısmarlarsın. olmadı sabah starbucks a gidip bir latte alırsın onu gider masasına bırakırsın falan. kesinlikle altta kalma ama ısrar da etme. ben genel müdür bana ısmarlarsa gidip ona ısmarlama dangalaklığında bulunmuyorum mesela. genel müdürdür o elemanlarına yemek ısmarlayabilir. onla o hesaplara girilmez asla :)
ama dedikodudan uzak kalman gerekse bile yemeğe çıktığın grubu değiştir derim. çok sinir tiplermiş.
kesin finans sektöründedir bu tipler diye bir tahminde bulunsam tutar mı?

Ben önce ayrı ödemeye çalışırdım yok mok derlerse kıllığına yemeyeceğim porsyonlar söylerdim 2 porsyon filan. Belli bi süre adamlara sokunca onlar da senin durumunu anlayacaklardır...

Cumartesi günleri genellikle açık oluyor o saatte.

saatlerden emin olamazsanız telefonu da yazıyor burada, sorabilirsiniz.

www.attaa.com.tr

nisandan sonra hergun acik. saat 10 30 gibi aciliyor.

maltepede de bir yer açtılar baya yeni falan. alternatif olabilir. baya kalabalık da oluyormuş. minibüs caddesi üzerinde pendik tarafına doğru maltepe camisini falan 1-2 durak geçince sağda kalıyor.

Yakında kaldı mı banyo yapan yer diye aranacağız. dijitalden geçilmiyor ortalık sen de geç.

besiktas'ta var bi tane, starbucks'in filan karsisinda lakin adini hatirlamiyorum. (caddenin diger tarafinda, yokusu cikarken sagda) canon'un seyi var dukkanin girisinde, kocaman. muhakkak gorulur. "yuksek cozunurluklu tarama istiyorum" dersen ya da belirttigin cozunurluk ya da dpi'da tarama yapabilirler. onerim deneme surusu icin onemsiz bir makarayi goturmen. belki begenirsin.

ek: banyo yapiyorlar mi bilmiyorum lakin gayet de guzel tarama yapiyolar

olmaz o iş.

bu yazdığını şekilde kimse bonus vermez ki!
üstelik verrseler bile 50 dolarla girdikten sonra 100 oyun oynayınca değil, 100 dolarlık oyun oynayınca olur genelde.
yani dediğiniz şekilde şartı olan bir promosyon görmedim daha önce.

50 dolar için mi bu plan? komik. zamanında bu bahsettiğin eforun 100 de birine 100 dolar kazanmışlığım var. hem de web üzerinden ;)

yamulmuyorsam verdikleri bonusları sadece oynamak için kullanabiliyorsunuz yani o parayı alıp eyvallah diyip gidilemiyor.

öyle bir ibare görmedim ben pek. yani 50 doları burada kaybedin diye veriyoruz diye bir şey çok saçma. ayrıca sınırlamalar da para üzerine olursa sırayla iki taraf kaybedebilir.

@ozdek: o kaynaktan ben de faydalanmak istiyorum

genelde bu tip programlarde keyword girebileceğin alanlar oluyor. belki photoshop lightroom işini görür. hem edit kısmı oldukça kapsamlı.

picasa.google.com

kesinlikle picasa

fast stone (fsviewer) da işe yarayabilir. hem de beleştir.

picasa iyi ama fotoğraf tag'leme olayını yapmıyor ki :S

sony bravia serisinden alabilecegin en pahalı olanı seciyorsun.

artık kim ne derse desin, lcd bu işin kazananı oldu (paynır da kabul etti denebilir), o nedenle lcd alın derim, ve burda önemli bir seçim var ne izleyeceksiniz?, eğer normal bir d-smart-digiturk ya da standart turksat üzerinden izleyecek ve blueray filmler izlemeyecekseniz fullhd (1920x1080) lcd almayın derim, onun yerine hdready alabilirsiniz, bu durumda daha kaliteli model ve markaları alabilirsiniz.

www.istanbulbilisim.com.tr

Sony Bravia en pahalısı alınabilir gerçekten. Bütçeniz iyi bir tv için yeterli. Muhtemelen 3-3.5 civarına 50 inç bir bravia bulunabilir. Ya da daha kaliteli bir panel ile 40-46 inçlere bakılabilir. Ben olsam 50 alırım gerçi.
Ayrıca lcd tv/plazma tv kablo ile falan zevkli olmaz. Paranın bir kısmını dijital yayına hatta HD yayına ayırın derim. HDReady almayı da sakın düşünmeyin bu fiyatlar ile fullhd almamak aptallık bence. Kontrast oranı yüksek olsun mümkün olduğunca Bravia'da onun dışında bir sorun olmaz. It's a SONY sonuçta ;)
Hatta bir de PS3 alıp Bluray film olayına girin. Sakın ayrıca bluray oynatıcıya para falan vermeyin. PS3 yeterli.

samsung TV ler de Sony ler kadar iyi deniyor, ama rentts'in önerinisini dikkate alacaksanız uyarayım:
(bkz: istanbul bilişim merkezi)

plazma mı kaldı ?

e peki nereden alınır ki abi bu tv ler.

lg scarlet'lere de bakabilirsiniz. ben kullanıyorum, gayet memnunum.

mediamarkt, electroworld, vatan bilgisayar, istanbul bilişim ilk aklıma gelenler. daha pek çok yer var tabi. metro gross markette de gördüğümü hatırlıyorum. ayrıca hepsiburada.com gibi alışveriş sitelerinde de var. yakından inceleyip beğendiğiniz bir modelin fiyatını alışveriş siteleriyle karşılaştırıp daha ucuza alma ihtimaliniz de olabilir.

hemen her alsıveris merkezinde bir sony bayisi vardır, gir birisine sec begen bızıkla diledigin gibi.

Sorunsuz PC bağlantısı için Samsung tercih edilmeli. 1:1 pixel mapping diyerek konuyu araştırabilirsiniz.
www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com

ava find is gorur heralde. ama onun da disk(ler)i indekslemesi icin bir sure beklemek gerek haliyle.

google desktop fena değil gibi...

evet hepsini inceledim hatta everything adlı bir program daha varmış. google desktop daha mantıklı gibi geldi 9- 10 kat daha hızlı sonuç alabiliyorum şu anda.teşekkürler cevap veren herkese...

windows search ve google desktop iyidir bu konuda.

eşin saç modelini değiştirdiğinde farketmeyince çok bozulacak.

bazılarımız böyle, farketmiyoruz önem vermediğimiz detayları. mesela ben bi cinayete ayan beyan şahit olsam, benim ifadelerimle hayatta katilin robot resmini çizemezler. katili bırak, babamı bile çizdiremem herhalde. görsel hafızayla alakalı bir şey sanırım. ama isim hatırlama olayı farklı, bende o yok bak.

dediğine katılıyorum birinin yüzünü bir kere gördümmü hatırlamam çok zor. ve hani değer verdiğin dediğin noktada öle mesela aşık olduğum kişinin herşeyini hatırlıyorum bütün kelimelerini bile. ama bi başkasının zor. bide şu var ilkokul da yaşadığım birçok şeyi halen daha hatırlarken üniverisitedeki gittiğim maçları bile hatırlıyamıyorum.

ben daha çok beynimin bazı bölgelerinin çok az çalıştığını düşünüyorum. bundan dolayı yanlız unutkanlık değil yapamadığım ama normal bir insananın rahatca anladıktan sonra gerçekleştirdikleri şeyleri yapamıyorum. bunu daha sonra soru olarak duyuruya açık bir şekilde sorucağım.

Bende de vardı aynısı sonra o detaylarıyla ilgilenmediğim insanların da insan olduğunu, sınıfımdaki adamların adlarını bilmem gerektiğini, altımda çalışan adamların doğum günlerine kadar kayıt tutmam gerektiğini bir şekilde yıllar içinde anladım ya da bana anlatıldı. profesyonel hayatımda artık hangi elemanımın evli, hangisinin bekar olduğunu, bekarsa bir ilişki içinde olup olmadığını, doğumgünlerini, çocuklarının okul vs durumlarını en az gözlük takıp takmadıkları kadar sıkı takip ediyorum. adlarını unutmak ne kelime göbek adlarına kadar biliyorum. Bunun neticesinde ortada verilmesi gereken bir iş olduğunda bu işi kim yapar diye düşünmem ve doğru adamı bulmam 1 dakikanın altında oluyor. yani anlatmak istediğim benim gibi ilgisiz bir adam bile bu hale gelebiliyorsa sizin de ihtiyaçlarınız bu yönde geliştiğinde insanlarla ilgilemeye, detayları sorgulamaya başlayacaksınız. buna er ya da geç başlayacaksınız (özellikle yönetici olacaksanız) o yüzden şimdiden detaylarla ilgilenmeye başlayın derim. yoksa hafızam yetmiyor bilmemne hikaye.

valla ben bir önceki gün izlediğim filmin sonunu hatırlayamayabiliyorum, sevgilimin kıyafeti bilmemnesi gibi şeylerde unuttuklarım olabiliyor ya da bir kere gördüğüm insanı asla ikincisinde hatırlamıyorum eğer çok özel bir yer edinmemişse bende.
oluyor. algıda seçicilik, farkındalık, ayrıntıları akılda tutma vs.

friends dizisinde sanırım 5-6 sezon sonra chandler gözlük takmaya başlamıştı. arkadaşlarına göstermek için gitti, ama kimse değişikliği farkedemedi çünkü onu hep gözlüklü sanıyorlardı. ben de seyrederken "la bu adam hep gözlük takmıyo muydu?" demiştim hatta.

bide misal kadınlar değişiklik yaptıkları zaman(saç, lens falan) farkedemiyorum. bir değişiklik olduğunu anlıyorum ama ne olduğunu anlayamıyorum.

yani normal bence bunlar hep. her şeyi de aklımızda tutamayız ya canım :)

üniversitenin 4. yılında ders çıkışı sigara yakınca bana mel mel bakıp şaşıran sınıf arkadaşlarım aklıma geldi. o dönemlerde günde ortalama bir paket kısa camel tüketen hemde bunu okulun her yerinde yapan bendim. ama insanlar sigara içsem dahi beni sigara içmeyen (kişi) kategoride bellemişlerdi bir kere. işin tuhaf tarafı birinin çıkıp 4. yılda bunun farkına varması. neticede insanlar gördüklerini değil nasıl algıladıklarını hatırlıyorlar.

bağlı bulunduğu ilçe seçim kurulunu arayıp sorun. bazı yerlerde belediyeden görevlendirilmiş kişiler gelip alıyor diye biliyorum ama tam emin değilim. sadece bir iki yerde oluyor olabilir bu durum. ama bunun hakkında bir kolaylık yapmış olmaları lazımdı.

sandigi asagiya indirmiyorlar, eger kolaylik olarak bunu diyorsaniz.

bir sekilde yukari cikmasi gerekiyor. okulda asansor yoktur herhalde? olsa keske :|

işte güzel ülkemin bir güzelliği daha. engellileri, yaşlıları, hastaları hiç düşünmezler. o değil de ben şansa yurtdışındayım bütün hafta beni de düşünmemişler sandık görmedim havaalanında falan.

@kibritsuyu; ysk kararlarını araştırdım ama sorduğunuz konu hakkında hiçbir bilgiye ulaşamadım. ilçe seçim kurulu'na danışmakta fayda var.

@ozdek; havalimanına konulan sandıklar sadece genel seçimlerde [b]yurtdışında yaşayan türkler[/b] içindir, yerel seçimlerde zaten konulmazlar. eğer genel seçim olsaydı ve siz seçim zamanı yurtdışında/yurtdışına çıkıyor olsaydınız ve seçmen kaydınız türkiye'nin herhangi bir yerinde olsaydı havalimanında gene kullanamazdınız.

maalesef şu ana kadar hiçbir hükümet buna çözüm getirmedi.

115 yaşından büyükleri ölü kabul eden bir devletten eve yaşlı ve engelliler için hizmet getirmesini beklemek saflık olur. :)
www.radikal.com.tr

Yasadıgınız sehri bilmiyorum ama istanbulda engelli taksi diye bişe var.Belediye ye baglı bi kurumdu galiba.Arıyosun onlar tekerlekli sandalyeyle seni alıyolar ozel taksilerine bindirip istedigin yere goturuyolar.Oraya gittigini,zde ordaki himzetliden daha insalcıl bir şekilde yardımcı olan biri çıkacaktır.Ama tekerlekli sandalye size sart.Ve akp ve chp oy kullanılması konusunda cok ciddiler.Baglı oldugunuz belediye ye bildirirseniz.Kesinlikle size bi çözüm yolu uretirler.
(bkz: )oyuna gelme oyunu kullan

duact'ı deneyebilirsin.

forza, katarin gibi ilaçlar bende burun akıntısını kurutuyor aynı zamanda. denenebilir. forza özellikle.

(bkz: otrivine)

buhar solumak ne de güzel olur.şok çözüm

kablonette (müşterileri kandırmak için uydu internet denilen)
TV ve internet aynı kablo üzerinden alınıyor.

acaba TV kablosunu 2-3 odada 2-3 TV'ye dağıtılırsa internet hızı yavaşlar mı?
eğer öyleyse tercih edilmeyebilir belki.

ben 2006 yılında bağlattım. 2008'in ortalarına kadar, müşteri sayısı çok fazla değilken, gayet memnundum. sonra hızlandırmalarına rağmen, kesintiler ve yavaşlamalar başladı. özellikle geçen kasım ayından ocak sonuna kadar çok fazla kesinti oldu. muhtemelen altyapıyı tam güçlendirmeden kampanya vs. yaptıkları için zorlandılar.
son bir-iki aydır filan ise çok kesinti olmadı ama bu anlamda artık 2006-2007 gibi değil, zaman zaman yavaşlama ve kesintiler oluyor gene.
bağlantı normal olduğu zaman ise memnunum diyebilirim.

son zamanlarda kablonetten şikayetler gittikçe artmaya başladı, ekşi duyuru'da da örnekleri var.. türksat'a geçişten ve kullanıcı sayısının artmasından sonra kullanıcı sayısını kaldıramıyorlar sanırım.. yavaş yavaş bağlantı kalitesi düşmeye başladı, müşteri hizmetleri ne olduğundan emin olduğunuz sorunları bile ciddiye almayıp modem kapalıyken bile "bağlısınız ben buradan görüyorum" diyor, apartmanda her şeyin normal olduğunu söylüyor, gerektiği halde bir allahın kulu servis göndermiyor.. sonra n'oluyor? müşteri kaçıyor..

şahsen 6 yıldan fazla kablo kullandıktan sonra sürekli artan kesintiler ve müşteri hizmetlerinin ilgisizliği sonucu bir ay önce lanet olsun deyip ttnet'ten kazık yemeyi tercih ettim..

@can see: kabloları kes-biç yaparak kendi başınıza dağıtırsanız sinyal seviyesini etkileyebilir.. ayrımların splitter'la yapılması ve apartmandaki kablo kutusundan sinyal seviyenizin ayarlanması gerekir..

türk telekom fiyatlarına yansıtıyor bu ay?
genel müdür mü ne, adam öyle bi açıklama yaptı.

indiri benim faturaya yansıdı yahu yanlışınız var. daha düşük ödemekteyim resmen.

ankara kızılay'daki teleses de vardı bedavaya 0532 321xxxx li hat

kullanılmamış hatlar mı bunlar, yoksa 2.el mi?
bi sakatlık çıkmaz di mi?

hatti alirken zaten zarfin uzerinde yaziyo "bu hat en az 1 senedir kullanilmamakta ya da 1 sene once iptal edilmistir" diye. sorun olmaz o yuzden.

gittigidiyor'da vip numaralar adında 32'li hat satıyorlar.

her bayide satılıyor. ara musteri hizmetlerini onlar yardımcı oluyorlar... ben 2 ayda bir degistiriyorum hepsinin ilk 2 veya 3 numarası aynı oluyor. ayarlattırabiliyorsun yani secme sansın var.

evet her bayiden alabilirsin bedavaya, bunun dışında şunu da eklemek isterim, 2 ile başlayanlar ilk numaralar değil, numaralar piyasaya karışık olarak sürülüyor, mesela ben ilk alanlardanım ama 532 den sonra 701 geiyor. ilk çıkan numaraların 2,3 veya 4ile başlıyor olması durumu tamamen uydurma. bu arada ilk çıkan numaralardan olması kime ne kazandırır anlamış değilim, bence akılda kalıcı olması(mesela sonunun 00 olması gibi) daha önemli, aslında o da pek önemli değil ya, neyse.

@zubundy
ciddi tcell de ilk alanlardan bir tanıdığımın 200 lü (erikson 337 ile başladı 1000 dolar mıydı neydi)
ben biraz sonra almama rağmen 300 lü (panasonic g300 ve g400 vardı düşün)
babam telsim faciasından sonra geçti 600 lü.
daha devam edeyim mi uydurma diyorsun ama burada o tarihi yaşayanlar var.

bendeki de 700lü ve ilk cıkanlardan, ne olacak şimdi. sence ne oldu yani 200lüler bitince 300ler, 300ler bitince de 400ler bi başladı, o zaman şimdi sadece 900ler olması gerekmez miydi?
bence sizinki tesadüf.

harry potter'ın 3. filminde küçük bir kısımda var
harry potter and the prisoner of azkaban

lost ta değişik bir biçimde geçiyor.

donnie darko. ayrıca 2001 a space odyssey var ama o bambaşka :) ikisi de tamamen zamanda yolculukla ilgili değil ama içlerinde barındırırlar. aslında donnie darko daha bi alakalı.

(bkz: happy accidents)

the jacket

the illusionist filminde de güzelce anlatılıyordu..(bkz: tesla) aracılığıyla..

dizi olaraktan kesinlikle lost.
belki bu durumu 5. inci sezonda anliyorsun ama dizinin senaryosunun can damarinin zaman yolculugu oldugu acik.

en yusek puandan en dusuk puana gore siralamis:
www.imdb.com

çok eskiden tv de bir dizi vardı zaman savaşçısı diye aratırsan bulursun belki orjinal adını bilmiyorum.

deja vu
paycheck
event horizon
terminator

(bkz: Los Cronocrímenes)

star trek the voyage home
star trek first contact

tabi voyage home'u anlamak icin 2. ve 3. filmleri izlemek lazim.

güneşin oğlu diye bir türk filmi de var. ama önermiyorum. :)

Wednesday 9/8c ??
It means that the show airs on Wednesday night, at 9 p.m. Eastern time or at 9 p.m. Central time (both U.S.)
bil bakalım nasıl arattım bunu :) valla duyuru yazmandan kısa sürmüştür.

amerika ve kanadada ülkenin bir ucundan diğer ucuna kadar 3 saatlik zaman farkı olduğu için yanlış hatırlamıyorsam üç tane farklı saat dilimi vardı, Pacific, Central, Eastern. yani diziler 9/8c dediklerinde 9/8 central, 9:00pm de eastern time, 8:00pm de central time'da başlayacak dizi demek oluyor, aynı anda gösterime giriyor farklı zaman dilimlerinde yani, bi yerde saat 9ken diğerinde 8. Çok kötü anlattım yahu :(
toplayıp geliyorum: dizi ülkede aynı anda gösteriliyor, ama doğuda saat 9ken ortada saat henüz 8 oluyor. o yüzden 9/8central diyorlar. Herkes kendi zaman dilimine göre takılıyor işte.

Baya bi zaman dilimi var aslinda ABD'de. www.time.gov

Ama ana 4 tane var. opucuk baligi'na ilavaten birde mountain time var.

İki gün önce boğaz köprüsünden geçtiğimde köprüde şerit ayırmadıklarını farkettim. Yani köprüde metrobüs sıkışıklıkta gidecek. Köprüden hemen öncesine kadar ayrılmış şeritten gelecek ve hemen sonrasında ayrılmış şeride girecek gibi izlenim bıraktı şahsımda. Bir yakınımın ifadesine göre metrobüs 3 bilet olacakmış köprü geçişlerinde.Bugün çıkar kokusu! Takip edeceğiz.
(bkz: zincirlikuyu sogutlucesme metrobus hatti)

@girisimci ruh
köprüde çekeceği yol 1-2 km maks. gideceği hız da 60 km/sa olsa 2 dakika sürüyor. 15 km/sa olsa ki bu genelde köprü üstündeki hızdan düşük 5 dakika civarı vakit kaybeder. nedir yani o kadar kazancın yanında ki genelde 60 ı tutturabilmeli diye düşünüyorum. köprü çıkışı zaten trafik açık.

3 bilet olduğunu hiç sanmıyorum. 1 mi 2 mi merak ediyorum keşke binen biri yazsa.

hat çalışıyormuş, şu an için ücretsiz diyor binenler. aşağıdaki linkte de değişik bilgiler mevcut. işten erken çıkarsam denemeyi düşünüyorum ben bugün.

wowturkey.com

hocam istanbulun trafiğide toplu taşım araçlarıda çekilmez. paranız varsa bir araba alın .yoksa motosiklet fiyatları makul. motosiklet alın .kullanmayı bilmiyorsanız 2 haftada öğrenirsiniz. koruma önlemlerini alın birde dikkatli gidin birşeycik olmaz. bunları 10 ay öncesine kadar toplu taşım araçlarında her gün sürten, milletle akraba halinde giden biri söylüyor. şimdi bir motorsikletim var ve kıçım 10 aydır otobüs yüzü görmedi bir depo benzinle bütün istanbul'u turlayabiliyorum. vitesli motosiklet kullanmayı bilmiyorsanız scooter alın fazlada hız yapmayın.bunlar benim nacizane tavsiyelerim.

tek baza değil de iki tane tek kişilik baza alırsın. bazaların genelde yanlarında hem yataklar kaymasın, hem de bazanın altı buralardan tutup açılabilsin diye çıkıntılar vardır. yatakların açılmasını engeller. anlattığım gibi kullanan bir çift de tanıyorum. gayet de memnunlar.

e otellerde sürekli başımıza gelen şey? bişi olmuyo korkmayın. en fazla arası açılıyor dıştan bir diz atınca düzeliyor.

@ozdek:
evet geçen yaz tatilinde bilumum bel-sırt rahatsızlıklarını yaşadım şahsen iki tek kişilik bazalı yatağı birleştirince, aradaki rahatsız edici boşluktan dolayı.

@teritori&ozdek:
bendeki bazada yok öyle yanlarda bir şey? koca çift kişilik yatak bile bazadan sağa sola kayıyor, diz de kurtarmıyor, haydaaa diye kaldırıp ittirmek gerekiyor.

bunu yapmasını önerdiğim kişi sonradan bana rahatsızlığından yakınsın istemem :)

üstlerine çift kişilik alez (diğer adıyla yatak koruyucu) koyarsanız ayrılma ihtimali olmaz, sıkıntıyı azaltır diye düşünüyorum

3-4 ay aynen tarif edilen şekilde yattım hiç bir şeycik olmuyor. tek sorun ek yerleri rahatsızlık verici onu da çarşafın altına koyacağın bir yorganla gideriyorsun hem de yumuşacık mis gibin oluyor. ohhh

eski erkek arkadasimin odasi boyleydi. cok rahat oldugunu soyluyordu. arkadasi falan gelincede ayiriyorlardi. ama yer kaygansa yatak kayabiliyormus. ama yinede resimdeki gibi olmaz bence :)

evet hakkı var. ödemelisiniz, hele de binada görevli varsa onun maaşı da ordan ödendiği için bu konuda aslında hassas olmanız gerekiyor. ayrıca o işin de bir kanunu yönetmeliği falan var, yönetici kafasından uydurmuyordur yani.

geciktirdiğiniz takdirde borcunuza aylık %10 faiz uygulanabilir, kanuni hakları vardır.

www.cevikyonetim.com
Madde 20, c bendi.

tesekkur ederim arkadaslar. ben zamaninda bir kere geciktirmistim bankadan para cekmeyi unuttugum icin. yani aliskanlik haline getirenlerden degilim. zoruma gitti yani sonucta oyle demesi.

kasım 2007'den beri gecikme faizi yüzde 5'e indirildi. söylendiği gibi ödemek zorundasınız. sizden icra yoluyla alır onu. faizler, avukat ücreti vs. sıkıntınız daha da artar.

benim ilk link'lediğim kanunda son değişiklikler yok, aklimdan zorum var'ın da belirttiği hususun yer aldığı son değişiklikleri içeren metni burada bulabilirsiniz. faiz %10 değil, %5.

www.hukuki.net

@want2die: yok abi sozlesme falan imzalamadim ben. burasi da oyle site falan degil yani. aidat da 20 lira bi sey. onemli olan paranin kucuklugu degil sonucta. benim adama gicik gitmem. o kim ki bana oyle saygisizca abuk subuk hareketler yapiyor.

sitelerde zaten sözleşme ile vurgulanıyor, ancak apartmanlar için de aynı şey geçerli. hatta yöneticiye belirli bir miktar ücret ödenmesi de gerekiyor yasal olarak. bu durumdan şikayetle mahkemeye başvurulduğunda, dışarıdan biri bu apartmana yönetici olarak atanabiliyor hatta.
(bkz: oha)

20 tl için değer mi? adam haklı ama madem sinir yaptın al 2 lira benden çay içersin ahah hatta içemezsin bile diyip adama lafı koyabilirdin ;) biraz large olmak lazım bu durumlarda. bankaya talimat vermiştim yatmamış mı güzel bir geçiştirme lafıdır misal (banka ile kabul ediyorlarsa ödemeyi). yaratıcı olun yöneticilerinizi baştan yaratın.

heralde vereceksin aidati odeyenler gerizekalida bir senmi akillisin?. topluluk olan her yerde yonetmelikte vardir. adam heralde faizi cebe atmayacaktir.

1) istanbul'da nasıl oluyor bilmiyorum ama benim girdiğim yerde birebir ve gruplu kurslar vardı, çoğu birebir oluyordu.
2) yasal olarak 20 saat olması lazım, çoğu 10 saat civarı yaptırıyordu.
3) geri gitme çok kastırmıyorlar genelde sınavda lazım değil diye ama en azından içeri girince sırayla neler yapılması gerektiği göstermeli.
4) yetkililer öyle der mi bilmiyorum ama 20 saat eğitim gördüğüne dair imza atıyordun sanırım bir yerlere. eğer yasal olarak da kurs sana 20 saat göstermek zorundaysa (bir yerlerde yönetmelik vardır) adamların başına üşüş istersen daha fazla gelmek istiyorum diye.

Merhaba,

1- Genel olarak, tüm sürücü kursları aynı prosedürü uygular. Dört kişi alınmışsanız yine iyi. Sığsaydınız daha fazla kişiyle de binebilirdiniz arabaya. Burada amaç aslında "Biri sürerken diğerleri de izlesin ve hataları görsün; yapmasın; öğrensin." değil de, "Kimse soğukta beklemesin. Sırası gelen arkadan öne gelip kullansın."dır. Normal.
2- Direksiyon sınavı öncesinde bir ders bile yeter ki; sınav çok dandik oluyormuş. El freni çekikken arabayı sürüp sınavdan 90 alan adamlar var yani. Sözlükte ilgili başlıklarda yazıyor her şey: (bkz: direksiyon sınavı)
3- Sınavlarda geri gitme, part etme vs. şeyleri zâten yaptırmıyorlar. Onları yaptırsalar kimseye sıra gelmez. Düz gidebiliyorsan ehliyeti genelde alıyorsun. Öyle diyorlar yani. Sınavda ilk kontrol edeceğin şeylerden biri ayna olacak. O da formalite icabı zâten. Hiç bakmayacaksın bile muhtemelen. Elini götüreceksin ayarlama yerlerine, bir aşağı bir yukarı yapıp eski hâline getireceksin. O kadar.
4- MEB şikâyet mercii oluyor sürücü kurslarında. Çünkü, onları denetleyen MEB. Bulunduğunuz ildeki MEB'e başvurabilirsiniz. Söylediğiniz şey de imkânsız. Kimse adamlara kurs sayısını arttırın demez bence. Bilemedim şimdi.

Ben de şu an bir sürücü kursuna gidiyorum ve sürücü kursları zâten böyle. Yani sonuçta -Türkiye için böyle ne yazık ki- ÖSS gibi bir sınava ya da zor bir şeye girmiyorsunuz. Normalde sürücü kursları her şeyi öğretmeli ama, bir kere bile park ettirmezler benim bildiğim. Onları hep kendin öğrenirsin. Size kalmış her şey.

edit: Unutmuşum: Bence kursu şikâyet edersen başın belâya bile girebilir. Burası Türkiye! Şöyle bir şey de olabilir ama: Gözleri korkar, sizi bırakmak yerine "Şunu geçirelim de gitsin!" diyebilirler ama, sizi sınavda puanlayacak olanlar zâten onlar olmayacak. MEB müfettişleri diye gönderilen ilkokul öğretmenleri olacak yanlış bilmiyorsam.

ilk defa araba kullanıyorsanız 3*20 dakka sınavı geçmenizi sağlayabilir fakat araba kullanmayı öğrenmiş olmazsınız. yani sınav için endişeleniyorsanız gerek yok. rahat rahat geçersiniz.

şimdi değişmiş midir bilmiyorum ama ben 5 sene önce 45'er dakikadan 10 ders almıştım ve hocayla birebir çalışmıştık. şimdi arkadaşlardan veya çevremde ehliyet alanlardan duyduğuma göre çoğu 4 kişi olarak ve çok daha az sayıda ders almışlar. benim gibi ilk defa sürücü kursunda araç kullanan biri 2-3 ders ve 4 kişiyle ne öğrenebilirdi ki? ben bile birebir 10 ders almama rağmen pek bir şey öğrenememiştim. ama direksiyon sınavında geçer misin? geçersin! gerisini bilemem.

ya aslında tek derdım sınavı gecmek degıl. bana da gecerım gıbı gelıyor ama etrafımda "oyle sey olur mu? ben bılmemkac saat bırebır hocayla calıstım" dıyenler olunca, acaba bızım surucu kursu bızı kazıklıyor mu dıye dusundum, aklım karıstı. gercı bunu soyleyenler de gecmıs yıllarda ders alanlar. bız de pek arastıramadan yazıldık buraya, kullandıgımız araba bıle nuh nebı'den kalma bır sahın:)
adam da halınden bezmıs, ogrencılerı gruplara ayırmıslar, bız 4 arkadası da halıyle aynı gurba vermısler ama hepımız ılk defa kullanıyoruz ve bu kadar saat/dk yetmez gıbı geldı. adama sorıyım dedım "o sızın algılamanıza kalmıs" dedı. cevabımızı alıp arkada sustuk.
bu işin bu kadar ezbere olması garıp geldı.

valla para verdiysen hakkını arayabilirsin. ama dibine kadar pazarlık yaptıysan nereye arıyorsun. şahin verdiler demişsin zaten sürücü kursunun kalitesi ortaya çıkmış. paraya kıysaydın peugeot 207 ile bile çalışman mümkün olurdu. bu işi düzgün yapan yerler mevcut. adamlar benzin parasından tasarruf amaçlı baştan savıyorlar işte. benim de başıma geldi ama idare eder bir yerden min. 10 saat ders aldığımı hatırlıyorum. tabi bu sınavdan geçmeme yetti de ben yine de annemle babamla pratik yaptım arka sokaklarda. öyle ehliyeti aldım diyip yola çıkarsan çok fena. önce iyice pişmek lazım ki başa birşey gelmesin.

@netizen; evet, ilk dersi bugun aldık. adam bıze sınav oncesı ders gunlerını ve saatlerını yazmıstı. yanı gıtmedık de bılmıoduk dıye bır sey soz konusu degıl.
bu arada "10 saat ders aldım" dıyenler 10 saat araba mı kullandınız? e bızım toplam araba kullanma suremız adambası max. 30dk.*3=90 dk. oluyor. nasıl ıs bu sımdı? kurstan kursa bu kadar fark olur mu?
@ozdek; uc kurus daha az verıyorsan mesela, daha az surus dersı almayı kabul mu etmıs oluyorsun? nasıl bır sacmalık bu?

ayazağa'ya iki kere gittim, toplasan 20 dakika bile sürmedim araba, sıavda bir kukayı lastiklerin altında ezmeme rağmen sınavı 90 la geçtim, ve yan koltukta oturan güya kurs hocamı daha önce görmemiştim bile. yani , saatlerce kursa gitsen bile, sınavda yapacağın arabayı çalıştırıyprsun, 2. vitese geçiyorsun ve 15 metre ilerden dönüp 10 metre sonra duruyorsun.
Trafikte kullancak kadar öyle 20 saatlerin filan kurslarda gösterildiğini bile bilmiyordum. Ama sen şikayet edebilirsin, illa adını kullanmak zorunda değilsin ki şikayette bulunurken.

oncelikle istanbul'da yasamiyorum ama herhalde aynidir diyerek cevap yaziyorum.

1) hocanin basi kalabaliksa evet kisa kisa gostermesi normal. bilmiyorum gerci ehliyet kursunun sistemi nasil ama hoca gun icinde orada bekliyorsa bos bir zamanini yakalayip biraz daha uzun calismak istedigini soyleyebilirsin.
2) ben 1 (bir) defa direksiyon egitimine gittim o da arabanin debriyajina alisayim diye. kullanmayi zaten bildigim icin sorun olmadi. ama -yanlis bilmiyorsam- direksiyon egitimi 2 (iki) hafta surer, surmelidir. (ehliyet kursu eski ev sahibime aitti, ordan biliyorum biraz isleri)
3) sunu aklindan cikarma. araci duzgunce kaldirdiktan sonra istersen besinci viteste git ama 50-60'i gecmemeye ve vites gecislerini duzgun yapmaya gayret et. sinavda da arabaya ilk bindiginde koltuk ve tavan aynasini ayarlarsin soyle kabaca, olur biter. yan aynalara da bir goz atarsin anormal durum var mi diye, yeter.
direksiyon sinavi eger trafik olan bir yolda yapiliyorsa (dedim ya istanbul'da degilim, bilmiyorum o yuzden) geri geri arac kullandirtamazlar sana. bir kere o trafik kurallara aykiridir. ama isterlerse de yandaki hoca ses cikarmazsa sen de bir sey deme. bir daha derse gittiginde bir kez geri geri gitme calismasi yap istersen.
4) ehliyet alma surecinle ilgili bir sey diyemeyecegim de bir sorun varsa milli egitim'e sikayet edebilirsin. surucu kurslari milli egitim'e bagli cunku.

umarim yardimci olabilmisimdir biraz.

bende tıpkı birçok kişi gibi o mantıkta tek direksiyon dersiyle sınava girdim.
araç kullanmayı öğretmiyor, sadece sınavdaki performans için yapılan bir dwers bu.
bence itiraz edin, tüm belgelerde kurs saatleri çok daha fazla görünüyor zira.
eğer kabul görmezse veya uğraşmak istemiyorsanız asla o derslerle ehliyeti alsanız bile arabanın başına oturmayın.
zira kazalar bu yüzden oluyor.
özel hoca tutun, trafikte deneyim kazanın, başkalarının hata yapma ihtimalini, aynı anda hem önünüzü, sağınızı, solunuzu, dikiz aynalarının tamamını belirli aralıklarla kontrol ederek, fren yapmadan önce (acil durum değilse) dikiz aynasından arkadaki araca bakaran, kısacası 360 derece çevrenizdeki herşeyi kontrolünüz altındaymışcasına hükmederek araç kullanın...
hem maddi zarar görmez, kaza yapmazsınız.
hemde hiç tanımadığını kişiler ailenize küfür etmezler...

countif fonksiyonu spesifik girdinin kaç kere tekrarlandığını sayan bi fonksiyon, benim aradığım o değil maalesef...
kümedeki benzersiz girdinin kendisini istiyorum.

teşekkürler yine de...

şöyle yapacaksın.
filter ı aç. auto olarak sonra advanced özelliklerine gir orada unique değerler gibi bir ayar göreceksin. onu seç. otomatik bir filter yapacak sadece unique leri içeren. onu copy yap sonra paste special values yapıp herhangi bir yere kopyala. bu kadar.

@özdek; teşekkür ederim, ama bu da değil. liste sabit olacak olsa filtreleme bilmesem bile tarar bulurum.

biraz daha net anlatmaya çalışayım istediğim şeyi:

ilk sütunda 1'den x'e kadar sayılar var, sabit. ikinci sütunda her sayıya karşılık gelen farklı birer metin var. 3. satırın ilk hücresine rastgele bir sayı yazıyorum. ve bana 4. satırın ilk hücresinde o sayıya karşılık gelen metni yazmasını istiyorum. asıl konu bu...

sayıyı ayıklamanın yolunu bulduğum için sadece metin süzen bi fonksiyon sormuştum ilk seferinde, ama daha basit bi yolu varsa ne ala...

dogru anladıysam soyle bi sey olmalı: A kolonunda sayılar, B kolonunda metinler kabul ediyorum. C1 hucresine istedigin satırı gireceksin, hangi hucreye sonucun girmesini istiyorsan asagidaki formulu yazacaksin:
turkce: =DÜŞEYARA(C1;A:B;2;0)
ingilizce: =VLOOKUP(C1;A:B;2;0)

@r12: budur evet, manitu razı olsun
lakin şu 2 ve 0 parametrelerinin anlamını açıklar mısın bana, belki revize etmem gerekebilir...

eh gerçekten soruyu yanlış sormuşun :) düşeyara ile yapılır güzelcene. excel'in helpine bak 2 nedir 0 nedir diyorsan.
ahanda yapıştırdım aşağıya.

Searches for a value in the leftmost column of a table, and then returns a value in the same row from a column you specify in the table. Use VLOOKUP instead of HLOOKUP when your comparison values are located in a column to the left of the data you want to find.

The V in VLOOKUP stands for "Vertical."

Syntax

VLOOKUP(lookup_value,table_array,col_index_num,range_lookup)

Lookup_value is the value to be found in the first column of the array. Lookup_value can be a value, a reference, or a text string.

Table_array is the table of information in which data is looked up. Use a reference to a range or a range name, such as Database or List.

If range_lookup is TRUE, the values in the first column of table_array must be placed in ascending order: ..., -2, -1, 0, 1, 2, ..., A-Z, FALSE, TRUE; otherwise VLOOKUP may not give the correct value. If range_lookup is FALSE, table_array does not need to be sorted.

You can put the values in ascending order by choosing the Sort command from the Data menu and selecting Ascending.

The values in the first column of table_array can be text, numbers, or logical values.

Uppercase and lowercase text are equivalent.

Col_index_num is the column number in table_array from which the matching value must be returned. A col_index_num of 1 returns the value in the first column in table_array; a col_index_num of 2 returns the value in the second column in table_array, and so on. If col_index_num is less than 1, VLOOKUP returns the #VALUE! error value; if col_index_num is greater than the number of columns in table_array, VLOOKUP returns the #REF! error value.

Range_lookup is a logical value that specifies whether you want VLOOKUP to find an exact match or an approximate match. If TRUE or omitted, an approximate match is returned. In other words, if an exact match is not found, the next largest value that is less than lookup_value is returned. If FALSE, VLOOKUP will find an exact match. If one is not found, the error value #N/A is returned.

Remarks

If VLOOKUP can't find lookup_value, and range_lookup is TRUE, it uses the largest value that is less than or equal to lookup_value.
If lookup_value is smaller than the smallest value in the first column of table_array, VLOOKUP returns the #N/A error value.
If VLOOKUP can't find lookup_value, and range_lookup is FALSE, VLOOKUP returns the #N/A value.
Example

The example may be easier to understand if you copy it to a blank worksheet.

How?

Create a blank workbook or worksheet.
Select the example in the Help topic. Do not select the row or column headers.


Selecting an example from Help

Press CTRL+C.
In the worksheet, select cell A1, and press CTRL+V.
To switch between viewing the results and viewing the formulas that return the results, press CTRL+` (grave accent), or on the Tools menu, point to Formula Auditing, and then click Formula Auditing Mode.
The example uses values for air at 1 atm pressure.


1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
A B C
Density Viscosity Temperature
0.457 3.55 500
0.525 3.25 400
0.616 2.93 300
0.675 2.75 250
0.746 2.57 200
0.835 2.38 150
0.946 2.17 100
1.09 1.95 50
1.29 1.71 0
Formula Description (Result)
=VLOOKUP(1,A2:C10,2) Looks up 1 in column A, and returns the value from column B in the same row (2.17)
=VLOOKUP(1,A2:C10,3,TRUE) Looks up 1 in column A, and returns the value from column C in the same row (100)
=VLOOKUP(.7,A2:C10,3,FALSE) Looks up 0.746 in column A. Because there is no exact match in column A, an error is returned (#N/A)
=VLOOKUP(0.1,A2:C10,2,TRUE) Looks up 0.1 in column A. Because 0.1 is less than the smallest value in column A, an error is returned (#N/A)
=VLOOKUP(2,A2:C10,2,TRUE) Looks up 2 in column A, and returns the value from column B in the same row (1.71)

Bu sorunun cevabı nasıl düşeyara oldu anlamadım ama 2 ve 0'ın anlamını söyleyebilirim:

2 ifadesi sonucun kaçıncı sütunda olduğunu gösterir. Sorduğunuz örnekte veri ilk sütunda yani A sütununda aranmış ve hizasında 2. sütunda yani B sütunundaki değer gösterilmiştir. A-C arası bir tablodaki C sütunun için 3, B-H arasındaki E sütunu için 4 yazılması gerekirdi.

0 ifadesi ise tablonun ilk sütununun küçükten büyüğe sıralanmadığı durumlarda yanlış sonuç getirmemesi için kullanılmaktadır. Bir de aradığınız değerin aynısının o sütunda bulunması gerekiyorsa 0'ı mutlaka kullanmalısınız. (Ayrıntısı aşağıda) Eğer ilk sütun küçükten büyüğe sıralanmışsa 0 yazmanıza gerek yoktur ama ben her zaman kullanırım, garanti oluyor. Sadece belirli aralıktyaki değerlerde 0 kullanmıyorum. Örneğin 90-100 arası için AA yazılması gerekiyorsa, bu aralıktaki her sayıyı ayrı ayrı yazmak akıllıca olmayacağından, ilk sütunu küçükten büyüğe doğru sıralar ve 90'ın karşısına AA yazarsanız 90 ve yukarısı için hep AA sonucunu verir. Yani tabloda tam aranan değer bulunmuyorsa o değerden küçük olan değeri bulur ve karşısındakini yazar.


0-----F
60----DD
65----CD
70----CC
75----BC
80----BB
85----BA
90----AA

Eğer tablomuz bu şekildeyse örneğin 86,5'in karşılığını arasaydık ve formülümüzü de sonuna 0'ı ekleyerek yazsaydık "#YOK" sonucunu verirdi. Çünkü 0 ifadesi tam değeri bulmamız gerektiğini söylüyor. Ama formülde 0 kullanmasaydık 86,5'ten küçük değer olan 85 bulup, karşısındaki BA sonucunu gösterirdi.

Umarım anlatabilmişimdir.

değil tabii ki.

peki nasıl oluyor? görüntü kesintisiz devam ediyor gördüğüm kadarıyla.

yani ona bakarsanız filmlerde de kesintisiz görünen sahneler kaç parçada, kaç defada çekiliyor. yapılamayacak bişey değil yani.

gerçek olma ihtimali var diyordum ki yere çarpmanın tek yan etkisi olarak mal bir sırıtma görünce adamda vazgeçtim...

her seyi gectim sese dikkat et, adamin ayak sesi cok net duyuluyor, mikrofon net aliyor her sesi, ama herif betona dustugunde 1 desibel ses bile yok. guzel yapmislar ama emege saygi.

Yere tahta gibi düşer mi hiç bir insan? Adam aynen tahta gibi düşüyor. Direkt yalan.

15-16. snler montaj gibi..

gerçek tabi ki.
var böyle 25 metreden kendini kafaüstü çakıp yürüyüp giden adamlar.
benim halaoğlu var mesela. ama o 10 metre yapabiliyo en çok.
başağrısı yapıyomuş çok.

bence de gerçek. patricia teyzem 20 katlı binadan atladı ve ölmedi. üstüne de bir çek aldı. şimdi cayman adalarında yaşıyor.

Bunun daha yaratıcısı vardı sanki

(bkz: muk kemmel bir atlayis)

heroes'daki claire ve bu videodaki abi. bu ikisi disinda yapabilen yok dunyada.

sanıyorum, bu olay türkiyede gerceklesmemis. eger öyle olsaydı, yaslı teyzelerimizin ''aman evladım yapma'' kendini bilmez genclerimizin ''anlatsana nan mınakodumunun cocugu'' gibi kelimeleri duyma ihtimalimiz bir hayli yüksek olurdu sanırım,
binanın üzerinden atlaması ve yere cakılması arasındaki gecen sürede, cansız manken gibin duruyor, ayrıca etrafında videoyu ceken kisiden baska kimseyide göremedim. tamammen, cesitli hilelerle sanal ortama yansıtılan bir gosteri.

ehheh. elemanlar iyi uğraşmışlar bunun için. greenbox/bluebox ile yapmışlar. çok canları sıkılıyodu heralde.

her şeyden geçtim, direk beyninin dağılması lazımdı.

filmin creditsini izlersen çalınan parçalar yazar. onlardan biridir.

carl douglas - kung fu fighting

www.youtube.com

prospero,

Çok teşekkür ediyorum. Aynen dediğin şarkı.

polonez kangal

serisini bilmem ama ben ikbal i tek geçerim

ince kesmek şart sanki. mantıklı geldi bana.

Dia'nın dilimlenmiş sucuğu var. Çakmakla bile hemencecik pişiyor, tadı da güzel.

@want2die:
istiyorum ki eksiduyuru kullanıcıları kiralasın evi. çok seviyorum. hepsi tombik, pembe yanaklı, şeker mi şeker insanlar. korku filmlerinde ilk öldürülen küçük fıçılar onlar. öyle seviyorum sizleri:)
sahibinden.com' a ve hürriyet emak.com' a verdim zaten ilanı. emlakci neti de denerim. maltepe'de emlakçı var da emlakçıları sevmiyorum - arkadaşım da sevmiyor -.istiyoruz ki emlakçılar taş yesin, yırtık ayakkabıyla dolaşsın:)

helal olsun size emlakçılar hakkındaki görüşünüzden dolayı. umarım bulursunuz kafaya göre bir kiracı ne diyeyim.

@ozdek ; :) emlakçılardan nefret ettiğim fln yok. tasvip etmiyorum sadece. artı şöyle de bi' durum var ki ben ev arıyor olsam - ki çok çok çok aradım buldum - öncelikle daima sahibinden olanlara bakarım. Niye bir de extradan emlakçı masrafı çıkarıyım kendime?

inşallah buluruz sağol:)

@myloverwillgo:
800 tl dedik. açıkçası biraz acil bi' durum o yüzden düşmek zorunda kaldık. kira yüksek olarak mı sordun anlamadım?

basınç yükseklere çıkıldıkça artmaz,azalır.

teoride öyle ıvır zıvırlar vardır belki ama gerçekte apartman yüksekliği için en azından böyle lineer bi bağlantı kuramayabiliriz;kursak da çok komplike olur derim ben.

apartman değil de dağ yüksekliği bulmakta kullansan daha mantıklı olur. apartman dediğin 30+ kat değilse tabi. Yine de soru apartman içinse onun yüksekliğini hesaplamak çocuk oyuncağıdır. tepesine çıkmaya da gerek yok hem.

amacım apartman yüksekliği hesaplamak değil, sadece örnek olsun diye verdim. Yalnız 1 metre toleransla yüksekliği ölçebilmem lazım bir şekilde.

Veriyi bilgisayarda işleyecek olsam dert değil de 8 bitlik mikrokontroller ile barometrik formülü işlemek baya kastıracak gibi duruyor

tabi

(bkz: altimetre)

(bkz: bes saniye kurali)
evet yedim.

benim icin gecerli degil o zaman 5 saniye kurali. cunku bircok kisinin gectigi bir yere dustu. bir de pizza genis alanli, her tarafi yere degdi :(

pizzanın yerde yuvarlanmadığını düşünerek söylüyorum.
olsa olsa altı ya da üstü yere değmiştir. orada midenin kaldırdığı oranda bir kalınlığı cerrahi bir operasyon ile alır atarsın.
mangalda pişerken kömürün üstüne düşen etlere öyle yaparım mesela.

@s man chen

keske komure duseydi, komure dusse sukrederdim yahu. ama sorum gecerli hala, yediginiz ne oldu boyle, belki rahatlarim...

ya düşününce kendi adıma bir örnek gelmedi ama ortaokuldayken sınıfınızda bir çocuk vardı, unutamam; yere ne düşse yerdi, millet evden yemek getirirdi, yerken sosis yere düştümü alır yerdi, biskrem mi düştü hooop ağzına atardı. bir süre sonra millet eğlencesine yere yiyecekler atmaya başladı bu habire götürüyordu. garipti ama gerçekti, vardı böyle biri, ölmedi. hatta istiklal marşını çok iyi okuduğu için hoca tebrik etmişti -bunun konuyla hiç bir ilgisi yok evet-

kalabalık bir ortamda yere ters olarak düşen pizzayı alıp yiyemezdim ben de, utanırdım. ama evde olsa yerim tabi.
kalabalaık ortamda yere düz düşse yani, kaşarı zemine dokunmasa alıp yerdim hiç gocunmazdım.

2-3 gün aç kalsan, elinde o pizzadan başka yiyecek bir şey olmasa yer misin yemez misin? ben olsam yerim.

Baya bir mikrop olacaktır ama öldürmez merak etmeyin. mideniz kaldırıyorsa yersiniz yoksa yemezsiniz. ben ne risk alacağım diyip yemeyenlerdenim.

az önce odada turşu yere düştü gittim yıkadım yedim. pizzayı yıkarım diyorsan ye afiyet olsun. dışarıda olsa yer miyim, yemem. ha bu arada sen pizzayı götürmüşsündür herhalde.

halının üstüne düşerse yenmez..

normal zemine düşerse muhtemelen yenir, hele öğrenci evi vs ise kesin yenir, hatta kalabalık bir ortamda "sen yemezsin onu temiz çocuksun bana ver bana veeerr" gözlerle bakan arkadaşlara rastlayabilirsiniz..

düştüğü zeminde ne kadar mikrop varsa, ister orada 1 saat dursun, istersen 0.1 saniye dursun, mikropları homojen olarak paylaşır. bilgi olsun.

kmplayerda ses ayarlarına girip 5.1 i seçtiniz mi? o seçiliyse sorun çıkmaması lazım ama bende 5.1 mkv ler var genelde siyaloglar ortadan geliyor. ortam sesleri patlama efektleri falan diğer hoparlörlerden geliyor genelde. center ayarı çok baskınsa surroundu bastırabilir center...

gom da preferences -> audio içindeki tabları karıştır.

şimdi tekrar denedim oldu. ilginç.
bu arada seçiliydi 5.1, ac3 codec'le alakalı bir şeyler galiba.

bir tane yapmıştım ben filemaker ile. bulabilirsem exe olarak derleyip göndereyim diyorum. ama bulamıyorum yahu. du bakalım.

Tek kullanıcı ise Excel ?? Basit ve etkili. Düzgün tutarsanız verileri sonra bir veritabanına ya da programa aktarma şansınız olabilir.

www.spacejock.com

10.44 izmir: msnde de hotmailde de firefox ile asayiş berkemal...

moda'da da hotmail ile alakalı hiçbir boka erişilemiyor. msn filan da dahil.

O kadar yazdılar dinlemediniz tonlarca mail forward etmediğiniz için hotmail paralı oldu işte.






Şaka tabi ciddiye alıp her türlü maili forward etmeye başlamayın.

11:34 izmit normal.

burası da anadolu yakası sayılır bir yerde.

dudullu erısım yok

12.04 Üsküdar erişim yok.

istanbul gaziosmanpaşa' dayım bu saat oldu hala hotmail 2-3 kere refresh edince aciliyor.

sana özel bir durum değil. adamlar oturmuş kasmış kopyalanmasın diye.

daha önceden de sorulmuştu ayrıca buralarda bi yerlerde.

tahmin ettim sorulmustur dedim;
aradim mamafih bulamadim, yoksa kimsenin vaktini almak istemem.

mantigi cok basit. simdi cozdum.
cok zor bir sey degil. adamlar kelime aralarina random seyler atiyorlar.

ahi35ije3met gibi. aradaki o random pisliklerin de belli birer class'lari var ve aslinda normalde gorunmuyorlar.
ornegin .i6op adinda bir class ve sadece display: none; tanimlamasi yapilmis.

ama yazinin o kismina tamamen display:block; eklendigi icin kopyalama yapildiginda o yazilar gorunur hale geliyor. kod kisminda (gizli de olsa) bulunduklari icin. yontemin asilmasi cok zor degil. firebug ya da web developer gibi eklentiler ile sayfada biraz oynayip kopyalamak mumkun.

ama fikir zekiceymis. (daha once bir seyler kopyalama ihtiyaci hissetmedigim icin farketmemisim)

edit: daha once sorulmus olani surdaymis (git: 49844)
edit 2: internet kullanicilarina acik degil, ondandir. bu cevap da kalsin madem internet kullanicilari icin de.

firefox 2.0.0.20 kullaniyorum ve bana islemiyor bu olay..

@assert h: gidiyorum ama gidemiyorum :)

linke basinca bir duyuru cikmiyor.
edit: internet kullaniclari uvey evlat :)

firefox 3.0.6 güzel bir şekilde kopyala yapıştır yaptı?

google chrorme da yapti kopyala yapistiri
google chrome candir.

yalnız, opera'ya da işlemiyor bu nane, yazmayı unutmuşum...

sızıntı dergisi okumak istiyorum, ancak ücretini verip abone olamıyorum. okumam için bu dergiyi adresime yollamak isteyenlere karşı minnettar olacağım.

gibi bi ifadeyle yazsan biraz daha samimi olur fikrimce. haybeye abone yapıyorsunuz, kotanızı dorlurmak zorunda kalıyorsunuz bari beni yazın falan biraz itici geldi, yani bu işi yapacak kendi istediği için yapmalı mutlu olmalı, senin ifaden zaten böyle yapıyorsunuz beni de yapın der gibi

bizim apartmana zaman gazetesi geldiğini görmedim. nasıl kotaysa bu?

bence bulaşma peşini bırakmazlar, torrent sitelerinde bitturk yada turktorrentin birinde vardı tüm sayılar yüklenmişti ordan indir. olmadı sitelerin posta kutularına bak, mutlaka oluyor ortalıkta :)) ama sakın bulaşma adamlara

oturduğun şehirde hangi dershane ismi ile faaliyet gösteriyorlarsa onlarla iletişime geç. ama bence de dikkatli ol, peşini bırakmazlar hem bu sefer adresini veriyorsun, büyük risk alıyorsun.
ya onlar fişler, ya başkası fişler. onu okuyana kadar bilim ve teknik oku(pdf'leri dolu nette), para versen bile paran boşa gitmemiş olur. öbür türlü zamanın boşa gider, zaman daha değerli.

açık açık söyleyeyim. boş dergi. hiç boşuna okuma. git daha faydalı şeyler oku. ufkun açılsın. islam dünyasından ali şeriati'yi ele al mesela...

bir cemaat mensubu akrabamda mevcuttu bunlardan. anlaşılmaz dille yazılmış fg yazılarından ve ilgi çekici, diğer yandan sonu sürekli "işte allahın mucizesi" şeklinde biten bilimsel makalelerden oluşurdu.

dükkan olmayınca işletme masrafları çok düşüyor. bir de sürümden kazanmak var tabii.

internetten az sayıda kitap aldım, ama hepsinde kargo ücretini ben verdim diye hatırlıyorum.

stoksuz çalıştıklarını nereden biliyorsunuz? e-ticarette stoklu ve stoksuz olmak üzere iki ana yöntem bulunuyor. ayrıca tedarikçi ile kitapçı aradaki masrafları bölüşüyor olabilir. bunu kitabın fiyatına ekliyor olabilir. ticaretten ne kadar anlıyorsunuz diye sorgulama ihtiyacı hissettim afedersiniz.

ben şimdiye kadar hep idefixten aldım, onlar da kargo parasını kitabın üzerine eklediler.
150tl üzeri alışverişlerde kargo ödemedim sadece...
3-5 liralık kitaba bile kargo parası almayan sanal kitapçı varsa adını yaz da bilelim, biz de ordan alalım

yanlış anlamışsınız, ben alıcıya gönderilen kargodan bahsetmiyorum.

"siparişiniz tedarik sürecinde" diye bir bekleme süresi oluyor ya. internet sitesi kitabı yayıncıdan tedarik ediyor. bu süreçte harcanan bedelden bahsediyorum.

bu arada ticaretten hiç anlamıyorum. ne kötü... acıyın bana. merahamet edin. ühühühü...

sonuçta internet sitesinin o yayınevinden 1 günde sadece 1 kitap değil çok daha fazlasını alacağını varsayarak yayınevinin kitapları toplu halde kendisinin götürdüğünü zannediyorum. öyle olmasa dahi yayınevleri kitaplarını büyük e ticaret sitelerinde satabilmek için bu maliyetleri karşılamayı taahhüt etmiş olabilir, hatta bence kesin eder. millet malını satacak yer arıyor yahu. :)

oyle desene adamım:
alırsın bi tane reno kango, gider yayınevine, doldurur, getirir depoya atarsın, 20 lira benzin yakar.
hem ankara hem de istanbulda depon varsa, türkiyedeki bütün yayınevleri 15-20 liralık benzin harcama mesafesinde olur.
bi reno kangoya 500 tane kitap atsan; 20tl/500= 25 kuruş masraf düşer kitap başına.. o da karı silip süpürmez

i$in mutfağını bilen birisi olarak anlatAYım efendim:

stoklu çalı$mıyorlar haliyle. sizin sipari$leriniz ekranlrına dü$tüğünde bu adamların araçlı araçsız elemanları var. günlük piyasadan ( yayınevinden veya toptan kitap dağıtımcısından) kitapları toplarlar ve depoys götürüp siz değerli okurlarına kargolamak üzere hazırlarlar.

kitapları tedarikçisinden kargoyla falan almazlar. Ben sorunuzu okur okumaz anlamı$tım zaten. ;-))

kitaptan kâr etme hususuna gelince: kitapları etiket fiyatı üzwerinden deği$en iskontolarla aldıklarından neredeyse bir kitabevinin yaptığı kârdan fazla kâr edebiliyorlar. öyle yayınevileri varki site üzerinden kampanya yaptırıp dolayısıyla siteye de özel iskontoyla kitaplarını veriyorlar.

etiketleme derken?

last.fm'deki gibi, kullanıcılar soruları tag'leyebilse böylece keyword'lerle soru arayabilelim demek istiyor loststone. valla compumaster'a sormak lazım en nihayetinde. belki sadece yazarlara tagging (etiketleme) serbest olabilirse abuse edilmeden kullanılabilir.

güzel olur tabi.

arama olayını çok daha faydalı yerlere taşır, güzel olur.


mesaj çok olsun ki, çok istediğimiz anlaşılsın diye yazdım işte.

10 numara olur.

böyle en üstte de en çok girilen konularla ilgili girilme sayısına göre büyüklü küçüklü yazan linkler olsa "word sayfa numaralama", "yemekteyiz", "pegii pegii huuu diyen şarkı" falan şeklinde. siteye giren ilk onu görse, soruyu yazmadan oradan tıklayıp benzer sorulara ulaşsa.

yapilabilir. bunu da not edeyim.
ama abuse edilebilitesi cok yuksek.

dediğim gibi, sadece yazarlar tag'leyebilse abuse edilmez bence, ya da en azından bition'daki gibi (ama daha kalabalık) bir ekip kurulabilir vs.

benzer bir istek gelmisti sanirim. ama bu serbestligi pek anlayamadim. bitionda tagger'lar var mesela moderatorlerin yaninda onlar da mi olsun istiyorsunuz anlamadim? yoksa herkes taglesin mi istiyorsunuz? eger ikincisini soyluyorsaniz, assert h'in dedigi gibi abuse olabilir fazlasiyla.

abuse etmeyecek kisiler tarafindan olsa olur iste, ama arama kismi gelistirilirse daha da sukela olur bence..

i love it that way.

tag: backstreet boys, şarkı, şarkı sözü

modunda ise, i love it that way. aman tanrım kısır döngü.

bence de güzel olur aslında yapılabilirse. bition'daki gibi ekip de kurulabilir.

ne kadar sade o kadar iyi gibi ama bilemedim.

hayır bunu yapma imkanı yok.
herkes kendi hatırlatma ayarlarıyla alıyor takvim alarmlarını.

Outlook yapıyor hatırlatmayı ama blackberry ya da pc de kullanmak lazım. google bunu şu anki bilgimizle yapmıyor. Gerçi ben gmail de exchange özelliği de yok diyordum ama açmışlar meğer. google işte yapıyor böyle şirinlikler fazlasıyla.

bu hesaplara gelen tüm maillerin bir kopyasını ayarlardan mail forwarding opsiyonu ile kendisine de yollatabilir. bunu için 37 hesabın tamamına bir kere girip manuel olarak ayarlaması lazım

veya

settings'den account tab'ı açılır
add account dendikten sonra 37 hesabın kullanıcı isimleri ve şifreleri pop3 ayarlarıyla birlikte tanımlanır, böylece gelen bütün mailler ağır abiye de gelmiş olur.
Ancak yine her hesapta, o hesaba POP ile erişilince ne yapılmasını soran bir ayar var (ayarlar altında) o ayarda "do nothing" işarlemek gerek.

ancak gönderilen her maili ağır abi ye gönderme seçeneği yok

allah ağır abi gibi patronlardan korusun
micro managment...

google buna karşı olduğu için default olarak yapılamıyor. doruk.net yapıyor mesela bu hizmeti ;) green'in önerdiği ise bence 2 adet şirin alternatif ve başarılı buldum önerileni. şifrenin değiştirilememesi opsiyonu olsa güzel de adam kendi şifresini değiştirince pop3 kontrol olayı gümleyebilir. en güzeli forwarding meğer işin doğasında var.

gönderileni kontrol edemezsin bu arada. bcc olarak eklemesi lazım herkesin patronu.

indivx de yoksa yoktur diyecektim ki , bir hafta sonra yayınlanacakmış.

3d olan bölümü nasıl izlediniz? ben hala izleyemedim ufak bir gözlğk eksiği yüzünden :)

@ozdek, 2d versiyonu da çıktı..
netload.in

taksim atatürk kütüphanesi
akm nin arka çaprazında kalıyo

taksimdeki atatürk kitaplığına gittim; tadilattaymış. mart sonuna kadar acılmaz dedi kapıdaki görevli. illa beyoğlunda olması şart değil(ama olsa iyi olurdu) beşiktaş, eminönü vs... olur

beyazıt devlet kütüphanesi. beyazıt meydanında.

beyazıt halk kütüphanesi var.
yine ist. üniv. kütüphanesi var.

atatürk kütüphanesi hala tadilatta mı ya? 2007 de de tadilattaydı. açılıp tekrar kapanmıştır herhalde?

Vize başvurusunda bulunduğumda, ssk belgelerine ek olarak çalıştığım şirketin imza sirkulerini istemişlerdi.

firma ile ilintili bir şey yapmıyorsa ya da imza sirkülerinde kendi adı geçmiyorsa ne işine yarayacak çözemedim ben.

mantıklıdır.

@coffee and cigarettes

Evet tam olarak sormak istediğim o aslında. yani banka bu adamdan maaş bordrosunu istemiş zaten. orada firma ile ilgili bilgiler mevcut. e bu adamın firmanın yönetimi ile de herhangi bir bağlantısı yok. ne iştir anlamadım.

imza sirkulerinin orijinali verilmez, fotokopisi verilir. buyuk sirketlerde bu boyle.

sirkuler muhım bi evrak degil ki ? nıye bu kadar kastınız anlamadım.

Maaş yazısı ve çalışıyor yazısı veriyorsunuz ya personelinize, işte onun üzerindeki imza gerçekten şirketin yetkilileri tarafından mı atılmış, yoksa herif wordden basıp üstüne sallama bir imza çakmış mı diye istiyorlar. Standard bir uygulamadır, kredi çekiminde bankalar ister. Vaktiyle bankacıydım, oradan biliyorum. Endişe etmenizi gerektirecek bir şey yok, fotokopisini verin.

Bir de coffe and cigarettes ile birlikte aklınıza takılan soruya şöyle bir cevap vereyim, bordroda imza olmalı benim bildiğim kadarıyla, ama o olmasa bile, yani personele verdiğiniz hiç bir şey imzalı olmasa bile, bankaların bu departmanlarında genelde androidler çalışır. Onların elinde bir liste vardır, o listeyi isterler yani. İşlerine yarasın yaramasın. Zaten bir de check listleri oluyor, doküman gelmiş mi gelmemiş mi onu kontrol ederler. Kredi miktarını çoğunlukla da belirleyen bu androidler değillerdir, onlar sadece sisteme giriş yaparlar, genel müdürlükten gelir onay. Genel Müdürlük de bu evraklar tam mı ona falan bakar.

sizin verdiğiniz maaş bordrosu yazısının imzasını kontrol etmek için kullanılır. ticaret sicil gazetesiyle beraber de istenebilir. sicil gazetesinden de adamın imza hakkı olup olmadığına bakabilirler çünkü. önemli mevzular bunlar. kopyasını vermeniz bir sorun teşkil etmez. elemanın maaşına haciz gelir en fazla ödeyemezse falan ama o da sizi pek ilgilendirmez.

Hücreleri seçip, sağ tuşla tıkla, Hücreleri Biçimlerdir'e gir. Sayı sekmesinden, Metin'i seç.

special'ın içinde post code var bir de. o da olur.

bunları excelde yapmıştım ama olmamıştı. galiba bug.
şimdi openofficele açtım onda da aynı hikaye.

yazarken başına ' koyabilirsin.

sayıyı yazdıktan sonra sonuna boşluk koy bir tane. o orayı metin olarak algılar, dünya daha güzel bir yer olur.

' (shift+2 q klavyede) koyarsanız içeriği metne çevirmiş olursunuz. faydalıdır.

yapılsa bile tekrar edebilir ki yapılabilir bir şey olduğunu da zannetmiyorum.temizinden yeni al derim..

önce bi baktır derim....laptop adaptörleri çok ucuz değil sanırım.belki daha karlı kurtulabilirsin.benim adaptör de yanmıştı ordan biliyorum..

hiç uğraşma yenisini al derim, zira bunların içinde trafo var ve o ömrünü tamamlamıştır. Tamirci de elindeki eski başka bi trafoyu takar ve orijinal gibi olmaz. laptopın zarar görebilir.

istanbul'daysan karaköy'e in. oradaki 420 milyon elektrikçi dükkanından birine adaptörcüleri sor, sana muadil adaptör versinler ucuzcacık. tamirinden ucuza gelir.

tamir ettirmeyi denedim ama sonunda gidip yan sanayisini aldim. o da arizali cikti. alacaksan eger güvenilir bir yerden almani öneririm.

benim de başıma geldi hp nin orjinal adaptörleri ucuz olduğu için hemen gittim aldım bir tane. 65 ytl miydi neydi. risk almamak lazım böyle şeylerde sonra bir sorun çıkar bilgisayardan da olursun. aynı fikrim güç kaynakları için de geçerlidir.

daha once hediyelik oltu tasindan tespih almam icab ettiginde misir carsisi ve kapalicarsi'da cesitlerine ratlamis, misir carsisi'ndan almistim.

internetteki aramalarimin pek de olumlu sonuc vermedigini hatirliyorum.

oltu zaten o kadar pahalı bir taş olmadığı için sahtesine kastırmazlar herhalde. ayrıca aşağıdaki site doğru dürüst göründü gözüme ama bilemem tabii.

www.tesbihcibaba.com.tr

@hevipeyra

oltu taşının merkezi erzurum'da askerlik yaptım. Malesef rus taşı isminde sahteleri de mevcut ve bunu ancak oltu taşı tespih imalatçısı biri anlayabiliyor. ya da bu işin içinde olan, tespihten anlayan biri. O sebepten şöyle en fazla 100 liraya kadar hediyelik şık görünümlü ve en önemlisi hakiki oltu bir tesbih arıyorum

@hapsuruk

mısır çarşısı yukarda saydığım hususlar doğrultusunda acaba güvenilir ve kazık yemeyeceğim bir alışveriş alternatifi olabilir mi ?

@joehigashi
oltu taşı tespih imalatçısı birine hediye etmeyeceksen ne gereği var kasmanın? şık görünümlü olsun yeter kanımca. bir de plastik olmasın sobaya değdirerek anlayabilirsiniz. (yakmaya çalışmak da çözüm)

Geçen böyle bir soru daha cevaplamıştım. iki çeşit oltu taşı var birincisi rus oltusu diğeri hakiki erzurum oltusu. Aralarında gerçekten kalite farkı var bence internetten sadece tesbih satan firmalardan birinden al www.inantesbih.com.tr ye bak

Çarşılarda kazık yeme imkanın yüksek dediğim gibi rus oltusunu erzurumda bile satıyorlar açıkça sor bu rus oltusumu diye herhalde bile bile yalan söyleyemez. Çünkü oltu deyince yalan söylemediklerini düşünüyorlar

35 gb ise, alın 8-9 dvd, seçerek kendiniz yazdırın, bazı dvd'lerde 4.7 gb'ın hepsi dolmayacaktır ancak çok daha verimli olacaktır.

Dosyaları dvd boyutlarında ayırmak zor geliyorsa, rar'layın. Winrar'da "depola" modunu seçin. Çok sürmez zaten rar'lamak.

Ben kendiniz seçerek yapın derim, ama eğer bu zor geliyorsa, tüm arşivinizi rarlayın, bunu yaparken de 4.0GBlık parçalar halinde yapacak şekilde ayarlayın.

tüm arşivi rarlarsa bütün diskler olmadan içinden film izlemek falan mümkün olmaz. bu işi 6 cd film= 1 dvd olacak şekilde bölünerek yapılır en iyi. 350 mb lık dizilerde ise 12 bölüm alır bir dvd. kalan boşlukları dert etmeyin böylesi daha zahmetsiz ve acısız olur. bir dvd kaç para zaten değil mi?

@ozdek
Rar'dan çıkartırken "keep broken files" seçeneğini işaretleyince, olduğu kadarını çıkartıyor. Ama ben olsam ben de sizin dediğiniz gibi yaparım. Önce filmleri, dizileri yazarım. Geri kalan ufakları bölmek zor gelirse, onları rar'larım.

1) genelde apple storelardan kontrat karşılığı alınır. kredi kartı falan zorunludur. 300 dolara aleti alıp sonra kontratı iptal ettirir cezasını ödersiniz. ne olur böylece 500-600 dolara falan gelir telefon. ya da hattı kullanacak biri bulunur ayda 70 dolardan takılır öyle aylarca (zor biraz)
2) telefon hemen kapanacaktır zaten tr hattınla kullanman yeterli. tüm türkcell ekstralarda 5 ytl civarı kaydettirilebiliyordu geçen sene. hala değişmemiştir herhalde.
3) 2.2.1 basebanda sahipse (yeni alınanlar öyle) şu anda kırılamıyor. 2.2 ve aşağısıysa sorunsuz. Ayrıca sim lock olmadan da ebay'den falan almak mümkün.
4) bu da benden olsun yolcu beraberi getirtip burada satanlar var onlardan almak daha ucuza gelebilir. aklınızda bulunsun. dolar kuru artmışken daha pahalıya gelebilir ama 850 ytl ye 3g 16 gb satan bulmuştum ben. kayıtlısını 900 e aldım misal.

1) amerikada credit history in yoksa 600$ civari deposit alirlar, bi de ssn yoksa zaten kontratli da alamazsin en iyisi e-bay den almak ya da bir suredir orda yasayan bi tanidigina aldirip sonra cezasinin odemek.
2)turk hatti taktiktan sonra 1 ay suren var.
3)e bayden falan aldiysan adamalar kirilmis satiyorlar ya da en azindan oyle diyorlar. onun disinda turkiyede 35 tl civari cip satiyorlar sim kartini onla beraber takinca tikir tikir calisio iphone

ebayden kırılmıs kontratsız bir tane al, hava alanında birsey soyleme, tr' de 1 ay icerisinde bir turkcell abone merkezine gidip pasaportuna kayıt ettir, gulegule kullan.

Kendi kendine halledebileceğin bir durum değil network usage'ın 85 altına düşmesini ya da sana exclusion tanımlanmasını istemen lazım. Öğrencilerden "others" gibi bahsettiğin için öğretmen falan olduğunu düşündüm. Bu durumda istediğini yaptırman sorun olmamalı. Eğer öğrenciysen işin var tabi adminle görüşmen şart.

hmm, peki tesekkur ederim. (ogrenciyim ve "isim var" secenegini seciyorum)
network usage'in 85 in altina dusmesi derken kast edilen ne?

anladığım kadarıyla internet üstünden video izlenebilen sitelerin (streaming media) çok kullanılıp internet bğlantısını kağnıya çevirmemesi için böyle bir filtreleme ayarlanmış. hatada dediği şey, o kablosuz internetin %85 kapasitede veya altında bir yoğunluğa sahipken böyle sitelerin açılmasına izin verdiği. yani insanların bağlantılarını kapatıp ağı boşaltmalarını beklemekten (veya uzak bir ihtimal gibi gelse de bana sistem yöneticisiye görüşüp kendiniz için özel durum istemekten) başka bir seçeneğiniz gözükmüyor.

analadim ve cok tesekkur ederim..
(bkz: unut onu gonlum)

kaplumbağa besleyebilirsin. şu kırmızı yanaklı olanlardan 5-6 senedir besliyorum ne elektrikli zımbırtı ne bişi istemeden yaşayıp gidiyorlar. akıllı da hayvanlar balıktan daha çok tepki veriyorlar açıkçası. hem 1 hafta beslemeyi unuttuğunda çat diye ölmüyor dayanıklılar baya ;)

kaplumbağalar ölmez. küçük bi tasta beslersin ölmez. öyle elektrikli zımbırtılara hiç gerek yoktur çünkü hava soğursa ısınana kadar uyur.(öldü sanabilirsin ama ölmez) üç gün yem vermediğimi bilirim ölmedi:)(lakin sonrasında kendimi biraz kötü hissettim merak etme) bu açıdan bakınca çekici geliyor kaplumbağa. ama küçük kaplarda besleyince çok pis kokuyor.

en iyisi balık:)

ben de kız arkadaşımın kaplumbağasına bakıyorum şu sıralar. 0 hareket var kendisinde. öldü sandım korktum, baya araştırdım falan; sanırım kış uykusu gibi bir durumları varmış ama yarı uyanık böyle kafasına falan dokununca tepki veriyo yine. adı "hüzün", kaç yaşında bilmiyorum... (bkz: çok dertliyim be sözlük) :( :(

kaplumbağa tavsiye etmem. kaplumbağa "gerektiği gibi bakıldığında" çok fazla büyüyor! tasta bakarsan büyümez tabii ama, o tas onlar için işkenceden başka bir şey değil. yalnızca hayatta kalabiliyor hayvanlar. yaşamak denmez ona. hem bakmış da sayılmazsın. gerektiği gibi bakınca da elini ısıracak, canını yakacak, durduğu yerden kaçabilecek kadar büyüyor.

balık için ise, filtrasyonsuz ısıtıcısız "hayatta kalabilecek" bir balık olarak betta splendens var. ama o da, yalnızca hayatta kalmayı başarıyor o ortamda. öyle olduğu için de son derece hareketsiz,renksiz durur.

ortamından mutlu olmayan balıklar genelde stresse girer ve bulunduğu ortamdan kaçmaya kalkar, yani atlar. (adeta vahşet.)

sonuç: küçük de olsa onlar da canlı, gerektiği gibi bakalım, eziyet etmeyelim.

not: fanusta beta besleyeyim dedim, sonra hayvan mutsuz saklanamıyor diye bitki aldım, artık yaklaşık 60 litrelik bir akvaryumum, 7 tane balığım var... masrafı düşün.

Durumun çok klasik. Tek yol ise, fanus ve japon.
Elektrikli işlee falan girmeyeceğin için böyle kısıtlı, hatta tek yola kalıyorsun.

Biraz dikkat ve tecrübe ile balık ölmez. Her akvaryum meraklısı başlarda balık öldürür. Ama bir noktadan sonra neredeyse maliyetsiz bir şekilde hobiye devam edersin.

yaw tamam o zaman minimum yatırım ve hic tecrubesi olmayan birinin kurabilecegi soyle guzel baliklar besleyebilecegim bir tesisatı (oto teyp tesisatı gibi oldu) nasıl kurabilirim? japon'a garezim oldugundan degil farkli birseyler olsun diye..

sanırım sizin için beta güzel bir balık olacaktır, hem dayanıklı hemde çok bi masrafı olan balık değildir balığın kendisine aşağıdaki linkten bakabilirsiniz. genel olarak balık besleme ile ilgili bilgi istersenizde yine aynı sitenin forum kısmına biraz göz atarak bilgi sahibi olabilirsiniz.

www.akvaryum.com

www.akvaryum.com

başlangıç için beta iyi bir tercih.

yahu ne yaptınız? eğer ısıtıcısını filtresini almayacaksan kesinlikle kaplumbağa alma. hayvancığa eziyetten başka bir şey değildir. insanlar yurt dışında özel teraryumlar yapıyorlar, uvb lambası efendim kuru güneşlenme alanını falan filan yapıyorlar. ama petshoplarda plastik bir kabın içinde kakalıyorlar. zaten çok azı hariç öyle bir ortamda yaşayan kaplumbağalar ya akciğer enfeksiyonundan ya mantardan ya da başka hastalıklardan ölür. kısaca onun sorumluluğunu almayacaksan kaplumbağa alma. gözünü seviyim:) bu arada bi üstte verilen akvaryum.com adresine girip bi araştırma yapmanı tavsiye ederim.

toshiba a300-15b baktınız mı?

www.hepsiburada.com

www.hepsiburada.com

www.hepsiburada.com

monster ve dell e bakın derim.

acer kullanıyorum ben, gayet iyi fiyat-verim oranına sahip. bu markadan seçebilirsin fiyat aralığındaki modelleri. hem bir problem yaşamazsınız alette hem de olası bir sorun için teknik servisi çok iyi.

bu arada işlemci ve ekran kartına çok dikkat et..

@sanal uyku

toshiba'nın servisiyle ilgili söylenenler yüzünden korkuyoruz açıkçası :)

@atrin

özellikle samsung olan çok hoşuma gitti. Yardımın için teşekkürler :)

@bryan fury, orion ares

dediklerinize bakıyorum şuan :)

Arkadaşlar bu işlemcinin ön belleği ne oluyor biri açıklarsa çok güzel olur :) Bir de atrin'in verdiği linklerden 3. sünün herangi bir dezavantajı var mı gözünüze çarpan?

(bkz: #5013486)

özellikler çok iyi gözüküyor ama samsung nasıldır, bir bilene sormak gerek..

www.hepsiburada.com
piyasada ekran kartı bundan iyi bi alet bulamazsın. eğer 3 boyutlu çizimler yapacaksan hele nvidia quadro ekran kartı var. ama fiyat uçuk evet.

ya da şunu tavsiye ediyorum gayet başarılı, özellikle pes 09 da.
www.alienware.com

Mimara laptop olmaz. 22 inç falan ekranlı bir desktop alsın bence.
Şirkette 30+ mimar çalışıyor birine bile almadık mesela. Sürekli de bir yerlere giden insanlar ama böyleyken böyle. İyi düşünsün.

samsung'un aynı modelini arkadaşım kullanıyor ve çok memnun ben de kısa zaman sonra alacağım bir adet yalnız 2 ay falan vaktim var.

en güzel özelliği bluray ve samsung kalitesindeki lcdsi ekran kartının gücüne hele diyecek yok zaten. fiyat ve performans olarak üst segmentte göze çarpan ürünlerden. samsung'un zaten türkiye genelinde servisleri vardır. notebook konusunda sanıyorum merkeze gönderirler her bayi içinde bir notebook elemanı olacağını sanmıyorum ama arkadaştakinde bir sorunla karşılaşmadık.

çizim konusunda ise arkadaşların söylediği doğru büyük ekran şart onu da bağlayacağınız harici bir lcd ile çözersiniz. ekranın olmadığı yerde ise işinizi görecek bir makineye sahip olursunuz. afiyet olsun.

not: size yardımcı olmuş cevapları lütfen işaretleyin. kolay gelsin.

sanırım 10 lira civarı masraf, 5-10 lira arası da faiz ödersiniz.

nakit avans olarak çekicem direkt bankamatikten ona da masraf alıyorlar mı?

tam fiyat verebilecek kimse yok mu yahu? Bankacı suserler helelooooy

Çektiğiniz günden itibaren hem çektiğiniz miktara hem de o güne kadar alışveriş tarafındaki harcamaya faiz yemeye başlarsınız.

Yani 1000 tl alışveriş harcamanız olsun, 30 ocakta 200 tl de nakit çekin, 1200 lira için faiz işlemeye başlar. Nakit çekimde bankaların karı buradan gelir zaten.

Tam rakam bankanızın nakit ve alışveriş faizine, ve bu esnada kartta ne kadar alışveriş harcaması olduğuna bağlıdır. HSBC nin sitesine bakın rakamlar için.

şundan eminim faizi aylık değil günlük olarak alıyorlar.

okul harcını yatırmamanın cezası daha az olur diye düşünüyorum.

%4.39 aylık faizi var, hem nakit çekim hem de alışveriş faizi.

Şimdi eğer 27 ocakta ekstre kesiliyorsa onun son ödemesi 6 şubat falandır. Kartta alışveriş borcunuz 300 TL olsun, 30'unda nakit çekim yaptığınızda 30 ocak-7 şubat arası bu 300 YTL'ye de faiz işleyecek, yaklaşık 1 hafta ayın dörtte biridir desek, (300*.0439)/4 = 3.29

Nakit çekim faizi de aynı mantıkla (200*.0439)/4 = 2.19

Nakit çekim ücreti campus cardda %2.5muş. O da 200*.025=5

Hepsini toplarsak 3.29+2.19+5=10.48 TL

Bu hesap karttaki alışveriş borcunuzun 300 YTL olduğu varsayımı (bu rakam farklıysa verdiğim hesapta 300 yerine ne kadar alışveriş borcunuz varsa onu koyarak hesaplayın), alışveriş borcunuzun tamamını son ödeme tarihinde kapatacağınız (yani 6 şubat falan gibi), ayrıca nakit çektğiniz miktarı da 7 şubatta kapatacağınız varsayımları üzerinden yapılmıştır. Bu şartlar altında, bu borç bir sonraki ekstrenize yansıyacak. Ha eğer minimum ödeme falan yapıyorsanız, ya da borcunuzu geç yatırıyorsanız, ya da bankanın faiz oranları değişirse, ya da nakit çekim limitinizi aşıyorsanız falan bu hesaplar komple değişir, baştan söyleyeyim.

@ozdek
okul harcını bu hafta içinde yatırabiliyorum n.ş.a'da ders seçimlerini yapabilmek için. bu hafta geçerse şubatın 13'üne kadar ek bir süre var o arada dilekçe ile kayıt yaptırılıyor. dilekçe ile uğraşmak istemiyorum, ondan krediye başvuruyorum.

@sui

çok sağol vakit ayırıp hesapladığın için, çok makbule geçti çekiyorum krediyi.

benim bildigim campus cardla nakit avansa faiz alınmıyor.

Ödetiyorlar sonuçta nakil aldırırken.