Resmi anlamda boyle bir yarisma (en azindan bu dunya uzerinde) olamayacagi cok asikar. Hicbir devlet bu sekilde resmi bir yarismaya izin vermez diye dusunuyorum. Bu olsa olsa bir grup arkadasin kendi aralarinda duzenledigi aktivitedir. Kendi kendilerine de bi isim koymuslardir. Genelgecer bir yarisma olmadigi icin, genelgecer bir adi oldugunu sanmiyorum. Turkiye'de olsa buna cok yaratici isimler bulunabilirdi ama, ah.. ah.. :)

70'lerden kalma bir fotografa benziyor bu yanılmıyorsam. o yıllarda avrupa'da olmuşsa şaşırmam doğrusu.

eski süsü verilmiş yeni bir fotoğraf sadece bu. atmasyon yani :)

olimpiyatlarda vardı bu görmedin mi? ;)

amatör ruhu desteklemek lazim :)

sexothon

bu durum zannedersem osmanlı ve osmanlı mutfağı ile birlikte ortaya çıkmıştır. zira osmanlı'da ramazan diğer islam ülkelerine göre bambaşkaydı, karagöz hacivatlar, işte akşam eğlenceleri gece geç saate kadar toplanıp oturmalar vb. kentin bir çok merkezindeydi. zevküsefasına düşkün türk milleti varlığı ölçüsünde ramazanda sofrasını çeşitli nimetlerle süslemiştir ve bu şekilde de sıradan olmaktan çıkarmıştır iftar yemeklerini diye düşünüyorum. bu konuda araştırma yapmış birisi varsa ayrıca buyursun.

şu an adını hatırlıyamadığım bir gazetenin internet sitesinde konuyla ilgili bi makale okumuştum. özetle sabah tıka basa yemek yemek, akşamda yine donanımlı bi sofrada iftar açmanın orucun amacına ters olduğu yönünde görüş bildiren bi yazı. islamiyetin ilk dönemleri halkı oruç tutmaya teşvik etmek, bu kültürü yaymak amacı ile devletin ileri gelenleri iftar sofları veriyor ve yine tanınmış kişiler davet ediliyor. e hal böyle olunca o sofralarda takdir edersiniz ki standart günlerde yenilen yemeklerden daha zengin oluyor. hah bunuda halk böyle yorumluyor. özellikle ramazan ayında bütçeler zorlanarak normalde yenilmiyen şeylerin sofrada olmasına imkanlar el verdiği ölçüde önem veriliyor buda teee o zamanlardan kalma bi olaymış. tabii ben yazarın yalancısıyım.

ramazan zaten yemek $olenine donustu iyice, amacindan iyice sapitilmaya baslandi. Zaten fakir fukara alamiyorken, nedense ramazanda iyice yemek ve market reklamlari, kadin bok pusur programlarinda yemek tarifleri, iftara su olsun bu olsunlar.

amac, gercekten ac olanin halini anlamak, nimete sukur etmek. ekstradan karin doyurmak icin caba sarfetmek olmasa gerek.

ha bi de bazilari utanmadan ramazanda kilo aliyorum demiyor mu..

sence nasıl olmalı? yani adam ezandan sonra gidip karnını doyuracak elbette 15 saat aç kalmasının sonucu değil mi bu? yani ezan okunsun 1 saat sonra mı yesin yemeğini? 15 saat tek lokma yemeyip bir anda acıkıp gaza gelirsen elbette deli gibi yersin. ama bunu önlemek de açıkçası zor.psikolojis değişiyor çünkü insanın ne bulursa yiyebiliyor.

bence hemen yesin yemegini 1 saat beklemesin. yine bence amac oruc tutmak ve bundan kaynaklı açın halinden anlamak ise sahurda havyar, iftarda portakallı pekin ördeği yiyerek bu amaca pek yaklaşamaz heralde yine bence tutmasın o orucu ne kendini gersin nede başkalarını. versin 3 5 kuruş gücü yettiğince bi kaç aç doyursun madem açın halinden anlama olayında değiliz ee en azından bi iki aç kişiye yardımcı olunsun bence tabi.

herhangi bir kimse derken kendi küçük dünyanıza göre bütün ülkeyi genellediniz yine. ülkenizde herhangi bir sülale bizimkisi, 17 saat ac kaldıktan sonra anca bır corba ve bıraz yemek yıyebılıyoruz, cunku mıdemız agrıyor, tıka basa bır ınsan nasıl yıyebılıyor bu durumda ve mıde agrısından ölmez formulunu bulamadık. aksama da biraz daha atıstır zaten sahur oluyor.

restoranlardan bahsedıyorsan hangi kulturde olursak olalım 17 saat sonunda yemek yıyen bırılerı ıcın bır suru sey konulurdu.

kabe de oruc acanlar araplarda soyle oluyor; mesela ezan okunuyor 3 tane hurma yıyıp zemzem ıcıyorlar sonra ayaga kalkıp namaza duruyorlar.

Hiç tavsiye etmem. Bir süre sonra şikayet etmeye başlar arkadaşlarınız ve işler sarpa sarar. Çaya kahveye gitmek yerine de yemeği 5 dakkada yiyip masaya dönmek modaları başlar ve bu istenir akabinde. Yaşanmıştır ve hiç hoş değildir.
Yemek paranız güzelse hiç bulaşmayın derim böyle fantazilere.

yemek şirketleri şu sebepten var,

en ucuzunu bulup, çalışanlara ekstra para vermemek. yani atıyorum 8 ytl yemek parası vereceğine 3 ytl'ye o işi halledersin, yemek var mı ? var.

Kimse yemez o yemekleri, herkes şikayet eder lakin karlılık esastır. Eğer şirket sizinse düşünmeden en ucuz hangisi ise anlaşabilirsin yoksa burger king'e can feda.

arkadaşlar teşekkürler tavsiyeler için ama biz sadece sağlıklı ve güzel yemek yemek istiyoruz burger i ben de seviyorum arada sırada para sorun değil güzel yemek yapan pahalı da olur tavsiye edebileceğiz yer soruyorum baktık dediğiniz gibi oluyo döneriz zaten aynı sisteme öyle bir ortam yok kurumda.

Sardunya ile konuşun o zaman. Ben çalıştım zamanında kendileriyle temizdir ve işlerini iyi yaparlar. Ev yemeği gibi de yaparlar ama genelde paraya bakar. Kesenin ağzını açarsanız süper yemekler yiyebilirsiniz.
Bazı fabrikalara falan bedeli mukabili süper menüler hazırlıyorlar mesela. ama en ucuzu olsun dersen gider endüstriyel yemeği dayarlar. belki bir de salata barı atarlar ortaya. yalnız o bile güzeldir az yemedik yemeklerini.. ben anlaştığım için ciddi bir şikayet bile almamıştık işçilerden ya da idari kadrodan. en ufak bile bir şikayet geldiğinde gidip araştırıyordum zaten genelde kaprisli biri annesinin yemeğine benzemediği için sevmiyordu ve bok atmaya çalışıyordu vs. ama başka firmalarla açıkçası çok sorunlar yaşanabiliyor.

hmm guzele benziyor bu hakkaten kaç para civarıydı ki acaba ben bunu sunayım

Darphanenin arkasında "altıntepsi" diye bir yer var.
Size bir parça ters olabilir ulaşım açısından, ancak çok güzel ev yemekleri var ve değişik de bir sistem uyguluyorlar. Yemeği değil tabağı fiyatlandırıyorlar, yani salata, zeytinyağlı veya yemek, her birinden, isterseniz aynı tabak içerisinde tadabiliyorsunuz, büyük tabak 7, küçük tabak 4, garsonlar efendi, gelişinizde kapılarda karşılıyorlar, gidişinizde, ayağınıza sağlık diye uğurluyorlar.

Kesinlikle tavsiye ederim.

bilemedim ama belki client hatası olabilir. bir de utorrent ile denemeni tavsiye ederim.

O problem bende de vardi. Cloudscape - Crimson Skies albumunu indiriyordum. Bir turlu bitmiyordu ama surekli download vardi.. Yahu ne oluyor, baslarim boyle ise dedim ve 1 hafta sonra kaldirdim programi..

Kaldirir kaldirmaz gordum ki o bitcomet'in "bunlar hala indiriliyor" dedigi butun dosyalar Mp3 formatina donusmus. Mis gibi dinledim. Programi uninstall edip sonuca bir bakin. Ama sizde boyle bir etki yaratmayabilir, bilmiyorum.

utorrent gibi adam gibi bir torrent istemcisiyle denersen sorun olmadığını göreceksin. Trackerda da problem olabilir tabi göz ardı etmemek lazım.

aynı torrent'i utorrent ile sorunsuz indirdim.. cevaplar için teşekkürler..

engelleme falan yok hocam.

ee, her yere giriyor da sözlüğü neden açmıyor bu? aynı bağlantıyı paylaşan 3 farklı bilgisayarda denedim hep aynı sonuç.

www.ztunnel.com adresi üzerinden falan girmeyi deneyip sonucu yazsan?

84.44.114.44 yap bakalim. bir de google chorme indir ordan dene tum adresleri. olmasi lazim.

ztunnel, ktunnel vs. dan kullanıcı girişi yapamıyorum, istatistiklere vs bakamıyorum. üstelik çok yavaş. 84.44.114.44 ten açılmıyor. google chrome ve treewalk (nasıl çalıştığını pek anlamadım gerçi) da işe yaramadı. başka fikri olan varsa lütfen...

ultrasurf ün son sürümü işimi gördü arkadaşlar. teşekkürler.

Windows'un faksını kullanın işte? Yazıcılar ve fakslar'ı açın, orada soldan kurun.

ama bu bahsettiğim program detaylı baya. word'de yazdığın yazıyı direkt faxlama özelliği falan.

Herhangi bir programda yazdığınız bir şeyi fakslayabilirsiniz Windows'un faksıyla. Print diyorsunuz orada listede çıkıyor.

Windows faks gerçekten süper çalışmaktadır. Print edebileceğin herşeyi fakslayabilir..

garanti'den kalktığına emin misin?

Bu amex mesela
www.garanti.com.tr

bu da bonus

www.garanti.com.tr

15 lira çok mu? Bence az bile. Açmaya kapamaya 20 lira alıyorlar.

Artık bu tür telefonlar için bile virüs türedi. FExplorer gibi bir programla telefonun sistem dosyalarına göz atmakta fayda var derim. Bununla içerideki dosyaları araştırın sonrasında yüklü olan programlarla bağlantılı olmayanları silin.

öncelikle symbian için kullanılan backup programlar ile rehberinizi ve mesajlarınızı yedekleyin.

sonra telefona hard reset atmayı deneyin. symbian'ların çoğuna *#7370# şeklinde kodla yapılan bu reset işlemi çoğu sorunu gidermek için en uygun yöntemlerden biridir. sadece kodu ekrana yazıyorsunuz, sistem size "reset atçam emin misin?" diyor.

mesela bluetooth'u bozulan n-gage'lerde sadece reset atarak telefonu düzeltmek mümkün oldu. bir deneyin derim.

ancak bu reseti yaparken pilinizin dolu olduğuna emin olun, işlemi yarıda kesmeyin. az biraz risk taşır bunu da bilin (reset atarken olur da bir sebepten güç kesilirse telefon açılmayabilir, aynen firmware update gibidir).

usb 2.0 geriye doğru uyumlu bir teknolojidir. ipod nano da çalışır usb 1.0 da ama yavaş olur veri aktarımı uyuz eder adamı. gullanılır yani.

www.apple.com.tr

Windows sistem gereksinimleri: USB kapısı olan bir PC

yani tam olarak usb 2 olmasi gerektigini belirtmiyor. ama isletim sistemi vista ya da sp2 yüklü xp home ya da pro olmasi gerekiyor.

herhangi bir sorun mu yasiyorsunuz?

yok alıcam da 3. nesil nano, gereksinim olarak usb 2 diyordu sanki hatırladıgım kadarılya . ama bu turkce sitede usb diyor 2 demiyor evet.

usb 2.0 olmazsa çileden çıkarsınız. şarj etmediği gibi olan şarjını da sömürür. çok uzun süre takılı kalamaz bu yüzden. her seferinde de "bu aygıt daha hızlı çalışabilir" diye yüzünüze vurur.
en olmadı usb adaptörlerinden alırsınız?

iyi de usb adaptoru bıseye yaramaz ki bilg in cıkısı usb 2.0 degil bi kere.

neyse, aktarım hızının dusuklugu dısınra bisey olmaz tak calısır.

bu işe yarayan hublar yok mu? yanlış mı biliyorum? pci kart? yapanlar nasıl yapıyor peki?
şüphe ettim açıkcası şimdi.

tak çalışır evet ama çok uzun süre tutmamak lazım. *
ha bir de şarj için ac adaptörü...

pci'dan takılan usb kartlarından alın. ucuz da bişiyler. dert tasa kalmasın.

trimpot o kısmı doğru anladım ve ona göre cevap verdim :) usb 1.0 da çalışır ama veri aktarımı saatler sürebilir. tam olarak saniyede 900 kb falan olması lazım usb 1.0 ile.. şarj konusunu nereden çıkardınız anlamadım usb 1.0 da usb 2.0 da 5v elektrik verir? çok ya da az durması da farketmez yeni nesil aletlerde.. 3-4 tane usb cihaz kullanıyorum yeri gelir 4-5 saat şarjda dururlar. usb 1.0 zamanında da kullandım (palm nedir bilir misin şeklinde-işte onlardan 3-4 tane oldu hala da durur bir tanesi o zaman usb 1.0 dı hep)

icki filan olursa is yapar gibime geliyor.

Tercih edilir. Zirve bile düzenleriz :)

Hemen arayıp emlakçıyı tuttum dükkanı. D-smart ta koyacağım ben. İçki ruhsatı yok dedi yalnız emlakçı bilemedim şimdi.

biraz vakit alır ama o cevrede veriyolarsa icki ruhsatı onuda alırsınız kral mekan olur sanki:D hiç bilmem izmir falan ama oslun sozlukcu işini bilir.

ya lüks kafe düşünüyorsanız allaşkına bana msn'den ulaşın bi. [email protected]
kendi kendime proje geliştiriyorum kimse yatırım yapmıyor. :)
çok güzel fikirlerim var bak. demedi deme sonra.

@trimpot , @rurouni: içki olsun istemiyorum
@ataturkiye: bilmıyorum düşünmem lazım çaylak olduğum için bilemicem yani..:)
@özdek: izmir de içki ruhsatı almanın zor olucağını sanmıyorum ,150-200 milyarın varsa yolun açık olsun :)
@sucuklarlapisirmekseniyumurtayapamazki: tuvalet olayını bilmıyorum sadece konsolos u biliyordum
@bodom: bodomcum paradan haber ver fikir herkezde vardır ortak 100.000 ytl en varsa ulaşıyım sana ortak yapalım kasa ya ben bakarım ona göre :)

valla ben hep oranın öyle bir mekan olmasını istemişimdir,alman konsolosluk kapandıktan beri. O bina sağlam mı peki,çürük ondan boşaltıldı diye söylentiler vardı.
yani nargilesi güzel bir mekan olursa müdavimi olurum

walla olursa kafadan sana 5-10 tane müşteri ayarlarım müdavim niteliğinde :)

eh fikir varsa kolay gelsin zaten. :) herkeste olan fikirden olduğunu düşünsem yazmam herhalde buraya hehe.

para yok ama dediğim gibi, ben zaten ortak olmak da istemiyorum. derdim para değil pek. neyse madem kolay gelsin.

Parasını verirsen herşey mümkün diye biliyorum.

resim de süper bu arada, megan fox filmlerini mi indirecektin?

yok yaw oyle soruma tıklamış erkek üyelere bi hediyem gibi koydum resmide (gerçi erkek adam tıklamaz, basar) forumlarda falan goruyorum vps alınmış rapidshareden download/upload amacıyla kullanılıyor en azından 3tb aylık bandwith harcaması ve ee bu cok pahalı olsa o kadar fazla kisi kullanamaz diye dusundum kimsede soylemiyo teyy allam :)
fransa-almanya lokasyonlu firmalara bakmak lazımmış hani başka merak eden olursa hedef bu

www.pofidik.com

evet kuduz bulasma olasiligi var

@want2die
Bak sana güvenip tohtura gitmiyorum o zaman; ama kuduz olursam adresini bulurum ısırırım seni ona göre. eheh..

kediyi gözetim altında tutmak lazım. bir de kuduz aşısı var mıymış sorarsan daha basit olur. fakat arkadaşına kedi beni ısırdı de ki başından savmak için evet yaptırdıydım demesin. büyük ihtimal ee yaptırmamıştık da diyebilir. kuduzun şakası yoktur ihtimali bile bana 9 iğne yedirtti zamanında.

kedi kaç gündür senin yanında duruyor dışarı falan çıkmadan? 10 gündür zaten gözetimin altındaysa ve hala kuduz belirtisi yoksa bir şey olmaz. 10 günden az ise 10 güne tamamla. kudurmadıysa sağlamdır.

daha önce ben de severeken ısırılan biriyim, gene de başıma bir olay gelmedi.

kediler genelde temiz hayvanlar, ha viral olsun mikrobik olsun çeşitli hastalıkları var ama sizdeki ev kedisi olduğu için bu tip bir olasılık azdır. en azından aşılıdır diye düşünüyorum.

kibritsuyunun dediği gibi 10 gündür yanınızdaysa, veya arkadaşınızdayken dışarıyla teması yoksa tamamdır, aşıya gerek yok, öteki türlü ne yazık ki hayvana yapılan kuduz aşısı da tam güvenilir değil.

bu tür durumlarda kuduz kapma olasılığının ne kadar az olduğu önemli değil, çünkü aşıdan zarar görme olasılığın neredeyse hiç yok.

mıncırdın di mi kediyi:))))

kedileri kızdırmayı seven birisi olarak sayısız defa ve sayısız kedi tarafından ısırıldım, tırmalandım ama hala yaşıyorum. belki de şanslıyım?

Batida standart davranis sekli 1 numarali ornekte anlattigin. Temizlik konusunda da cevap "yeteri kadar" diyeyim. Kuru sildikten sonra islak silmek icin satilan urunler var ama cok yaygin kullanilmiyorlar.

Bu durumda senin kitaplarda gordugun de 1 numara oluyor.

2 numara pek mantikli degil cunku tuvalet kagidi buna uygun sekilde uretilmiyor. cogunlukla islaninca parcalanacak sekilde uretiliyor lagim sistemlerinde sorun cikarmamasi icin. aninda parcalanmayip islakliga bir sure dayanan urunler var, ama bunlar tuvalet kagidinin icadindan cok sonra ciktigi icin asil kullanim seklinin 2 numara olmadigina karar verebiliriz.

3 numara da gayet mantikli bir yol. Imkanlar el veriyorsa ve tercih ediyorsan neden olmasin.

ben yıllardır 3. seçeneği uygularım.
kuru kuru temiz olmuyo. tuvalet kağıdı ıslatarak ta olmaz. dediğin gibi bir rulo 1 seferde biter.
o ayşenin çiziminde de ayşe taharet musluğuyla yıkamıştır poposunu sonrasında tuvalet kağıdı istiyordur. tabi çizimde gösterememişlerdir haliyle.

en temizi ve zahmetsizi 3. yol

ilginc tabi.. sahsen once kabasini aliyorum kuru kuru rulonun ic tarafiyla.. dis tarafiyla almiyorum malum toz moz olmustur saglama aliyim kendimi.. sonra yikiyorum.. sonra yine tuvalet kagidiyla kuruluyorum..
bikac kere bu evy babynin yada baska bebek markasinin falan bebekler icin islak tuvalet kagitlarindan var onlardan kullanmak zorunda kaldim onlarda cok guzel cok cici arada aliyorum aninda tak tak bitiyo cisimi yapiyom kakami yapiyom popom kuru kaliyo

Orjinali 1. yol ama temizlik manyağı olduğumuz için 3. yolu kullanıyoruz genellikle :)

Taharet musluğunun bize has olduğunu biliyorsun değil mi? Rusya örneğini vereyim mesela orada tuvaletlerde el yıkama yeri bile odanın dışında olabiliyor. hayal gücüne kalmış artık. genelde kuru silersin ama asla istediğin kadar temiz olmaz. benim bulduğum çözüm tuvalet + duştu.

ben mesela burnumu silmek, peçete olmadığı zaman peçete yerine kullanmak veya ıvır zıvır temizliğinde de kullanmak gibi şeyler yapıyorum.. adı tuvalet kağıdı diye aşağılamamak lazım aleti..

Benim yaşadığım ülkede taharet musluğu yok, dolayısıyla mecburen 1. yöntemi tercih ediyorum.
Yalnız 3. yöntemde resmen çıplak elle pisliğin ortasına dokunuluyor yahu. Kendi bokunuzu avuçluyorsunuz afedersiniz. Ellerinizi yıkadığınız yerde sabun yoksa napıyorsunuz peki? Ya tırnağınızın arasında kalanlar?
Bu kadar kişinin böyle yapıyor olduğunu duymak iğrenç gerçekten.

Düzenli olarak duş alıyorsanız yalnızca tuvalet kağıdı kullanmak yeterli temizliği sağlar. Sağlamasa dahi pis popoyla gezmek pis elle gezmekten daha mantıklı olsa gerek.

Sanırım en iyisi önce tuvalet kağıdıyla silip sonra yıkayıp sonra da tekrar kurulamanız olacaktır. En fazla 20 saniye daha fazla alır.

islak tuvalet kagitlari var onlardan kullan? hem her yerde de satiliyo...

@386 dx, benim üçüncü yöntemden anladığım poponun taharet musluğu ile yıkanması. e ondan sonra tuvalet kağıdı ile kurulamakta ne var? 1 numaralı yöntemden farkı taharet musluğu ile yıkıyosun işte.

386 dx'in düşündüğü sanırım taharet musluğundan akan suyla birlikte bahsedilen bölgeyi elimizle ovaladığımız.

taharet muslukları direk nokta atışı yaptığı için ovalama işini tuvalet kağıdına bırakıyoruz.

arkadaşlar, 2. yöntem düşündüğünüz kadar zor değil.
ama tabi bim marka kullanmayacaksınz, solo vs. kullanacaksınız...

arkadaslar cok boktan bir muhabbet olacak ama aranizda taharet muslugu ile taharet borusunu karistiranlar var. alaturka tuvalet kullaniyorsaniz, poponuzu bokunuzu avuclamadan nasil yikayacaksiniz ki herkes 3. $ikki tercih ettigini soyluyor? bu konuda 386dx e katilip uzerine de +rep veriyorum.

3. yöntemi uyguladıktan sonra bi de üstüne ıslak mendille son rötüşü atıyorum ben şahsen, en temiz yolun da bu olduğu kanısındayım..

@egotm : herneyse işte,ha boru ha musluk :)
alaturkada da mümkünse biraz pis kalalım 1i işleyelim.
gavurlar patır patır ölmediğine göre bir sorun olmayacaktır.

3. yöntem tabii ki. ki bazı süper arkadaşlarımız pokunuzu mu elliyorsunuz diyor ama onu da yapmazsan nasıl temiz gezeceksin. sonra afedersin poponda kurumuş boklarla dolaş. iç çamaşırı koleksiyonun ortası kahverenkli donlardan oluşsun. düzenli olarak haftada bir tırnağını kesiyorsan, tuvalet sonrası da elini yıkıyorsan sorun yok. ki şimdi söyleyeceklerim mide bulandırıcı olarak nitelendirilebilir lakin içinden çıkan bir şey ne kadar pis olablir hahahaha

benim yöntemim: 2 + 1 + 2 + 1... Ta ki tuvalet kağıdı daha az boyanana dek. (3 tekrar yetiyor)

Marka olarak Papia'yı öneriyorum bu yöntemde. Hayat Temizlik diye bir firma çıkartıyor.

sevgili kibritsuyu; uyguladigin yontem akil ve mantik cercevesinde en uygunu. yaparsin kakani yikarsin kicini silersin guzelce kardesim budur bunun guzeli. yok bokumu ellemem mikrop vs. dien arkadaslar yumusagindan bir firca kullansinlar. tobe ya. sen tirnagini kisa tutarsan elini dezenfektan ozelligi olan duzgun bi sabunla yikarsan bokunu da elle cükünü de. zaten vucudunda en pis yer elin. bokundan daha pis seyleri elliyosun onunla gun icinde merak etme. oeeh ne boktan bi muhabbetmis arkadas. :)

Ben tuvalet kagıdından biraz çokca alıyorum sora onu avucumun içinde sıkıyorum böylelikle daha sert oluyor ve suda hemen parçalanmıyor.Daha sora teharet borusundan gelen suyla birlikte tuvalet kagıdıyla popomu siliyorum.

Ilginctir bir yerde okumustum kimse bu olayin nasil kullanildigini "ogretmedigi" icin halk kafadan uydurmayla yasiyor diye...

1. + 3.
tuvalet kagidi ile iyice kuru temizleyip (abartiyorum ve detay veriyorum: 2 silme), sonra popo yikanir, sonra 1 silme ile kurulanir. Harcanan yaprak adedi 2x3 (veya 2x2 yaprak) + 2 veya 3 yaprak = 9 veya 6.

Turkiye disinda 3. olamadigi icin olacak olay 1.'den 18x3 seklinde :).

Bir de bu var:
www.treehugger.com

o değil de 10 katlı bile olsa tuvalet kağıdını katlayarak kullanma takıntısı nedir ya? yeter ulan kağıt dayanmıyo kıçıma...

eğer 3. yöntemi kullanıyorsanız;

kibarca, herhangi bir enfeksiyona mahal vermemek için tuvaletten sonra ellerinizin hijyenine dikkat ettiğiniz kadar tuvaletten önce de buna dikkat etmelisiniz.

kabaca, eliniz o kadar çok mikrop-bakteri barındırma potansiyeline sahiptir ki, kıçınızdaki boku yıkarken bile kıçınıza mikrop kaptırabilirsiniz. o yüzden sıçmadan önce de ellerinizi yıkayınız.

yikarim temizlenir yanlis bir mantik, el sabunlari bakterileri vs oldurmez. hele sivi degil kati sabun kullaniyorsaniz bakterilerin yasamasi icin sahane bir ortam saglarsiniz. bazi ulkelerde taharet aliskanliklarindan dolayi turk cerrahlara ameliyat yaptirmadiklarini soylemisti doktor bir arkadasim. popom temiz olacagina elim temiz olsun mantigina yurekten katiliyorum.

çocukluğumdan beri 1'i kullanıyorsam da kıçımın yeterince temizlenmediğine de hayıflanmıyor değilim. keşke şu japonya'daki el değmeden temizleyen otomatik zamazingolar dünyaya yayılsa.

ben de 3. seçeneği uyguluyorum ama duyduğum kadarıyla; 4. seçenek gibi, bide çıplak eliyle taharet musluğu açıkken ovalayıp, sonra silenler var. bu da böyle. şimdiye kadar 2 kişiden duydum bu yöntemi.

geri yinekel'in dediği gibi yapıyorum ben de. 2 + 1 + 2 + 1 şeklinde giderek kağıda bok bulaşmayana kadar siliyorum. göt yıkamak, çıplak elle boka dokunmak nedir arkadaş ya :S

anüs bölgesindeki cilt dokusu incedir ve doğru olmayan tuvalet kağıdı kullanımı tahriş kanama ve ilerde basur gibi problemlere neden olur.
1. adım: Dışkıdan sonra tuvalet kağıdını nemlendirerek dışkıyı gidermek.
2.adım: suyla temizlenmek.
3.adım: Bastırarak kurulanmadan kaçınarak (tamponlama hareketiyle)kurulanmaktır.
Elleri ne olursa olsun yıkamak en önemli adımdır!

m.çtıktan sonra yavaşça taharet musluğunu ( ya da borusu neyse anladınız ) açıyoruz. tabi bu arada musluğun balistik ayarlarının tam olması gerekiyor. bu şekilde dübürün kabası alınır ve dübür yumuşatılır. dübüre su nazikçe tazyik ederken oturduğunuz yerde hafifçe öne doğru eyilme hareketleriyle suyu dübür ve çevresinde gezdirebilirsiniz. suyu kapadıktan sonra rulodan 3-4 yapraklık bir parça koparıp yemek yediğimiz elin tersi ( yani diğer elimiz ) ile ıslak bölgelerin nemi yavaşça alınır. sonra, m.çmanın derecesine göre ilgili bölgeye gerekli miktarda kağıt ile temizlik tatbik edilir. dübür ve çevresinin temizlendiğinden emin olduktan sonra üstümüzü başımızı düzeltip sifonu çekeriz. elimizi iyice yıkayıp duruluyoruz. tebrikler, başarılı bir şekilde m.çtınız.

bu işlemler sırasında tırnakların uzun olmamasına, dübür ve çevresinin avuçlanırcasına silinmemesine dikkat etmeliyiz. ayrıca temizlik işleminde aceleci olmayınız, tuvalet kağıdı kullanma konusunda ürkek davranmayınız.

bence var.. içine bomba koyarsın, uyuşturucu koyarsın.. nereden bilecek ki adamlar.. hani en kötü elektronik cihaz var hediye fln dersin..

Hemen kendini onlarin yerine koy. Tanimadigin birisi sana bir paket veriyor. Baskasina gotureceksin. Kabul eder misin? Bir kisiden belki, ya milyonlarca kisiden? Sormadan zor.

e iyide içine bomba veya uyuşturucu koyan birisi bunu açık açık söylemezki zaten.

Yalan söyleyebilirsin. Ben bir kere piyasadan alınma korsan DVD gönderirken boş cd gönderiyorum değiştim mesela. birşey de olmamıştı..

o soruyu genelde kargoyla taşınması müsait olmayan bir şey gönderiyor musun diye soruyorlar. taşınmaya engel bir şey değil demen yeterli.

eğer paketinden şüpheleniyorsa paketi açma yetkisi yok. polise haber verir ve polisin de açma yetkisi yok. önce savcıdan izin kağıdı alırlar öyle açarlar paketini.

@etna: adamlar açın köşesinden bakalım diyorlar bazen..

belli olur ama ne koyulduğu belki tarayıcıdan fln geçiriyorlardır (hiç sanmıyorum ama)... yinede bu kadar rahat olsaydı uyuşturucu kuryesi fln gerek kalmazdı hiç, yolla kargoyla tamam.. veya öldüreceğin adama yolla bombayı kutuyu açınca patlasın yani... vardır birşeyler kesin...

Tabii ki var.
Hatta DHL gibi uluslararası kargo şirketleri içindekilere teker teker bakmadan zarf bile kabul etmiyor.
Kargo şirketlerinin taşıyabileceği ve taşıyamayacağı şeyler yasalarla ve kendi kurallarıyla belirlenmiş. Herhangi bir denetimde yasak bir gönderi taşıdıkları ortaya çıkarsa başları belaya girer.

misalen söylüyorum yiyecek taşımaları da yasak, amma velakin siz bunu çaktırmassanız çoğu açıp bakmıyor bile.

sorma hakları tabi ki var.

fakat siz de söylemek istemiyorsanız büyütmeyin. sallayın bişe gitsin. çünkü açıp bakmıyorlar. sadece soruyorlar. "size ne canım, söylemek zorunda mıyım?" şeklinde triplere girerseniz kesinlikle bakarlar ya da gönderim yapmazlar.

Genelde sorarlar çünkü kırılabilecek bişeyse ona göre koşullarda kargolanır garantisi vs. yapılır. Onun dışında sen kapalı bir kutu verdiğinde adamlar yine soracaktır içinde ne olduğunu ancak, hediyelik eşya vs diye geçiştirebilirsin.

exophase.com u tavsiye ederim. bütün oyun haberlerinden haberin olur feedini takip edersen. oyun incelemesini ise kendin yapacaksın ne yazık ki. wii de 100 ün üstünde oyun inceledim oynamaya değer oyun sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

Şaşırtmalı film arıyorsan Training Day'i önerebilirim. Ya da Fight Club'ı. Tabii hâlâ benden başka bu ikisini seyretmeyen kaldıysa :)

usual suspects iyidir,saw 1-2 falan da olabilir belki.dizi olarak da tabi ki csi serileri

fazlasıyla komplike diziler için Criminal Minds ve "Law and Order: Criminal Intent" i önerebilirim.

1.si fbi ın davranış analiz birimini konu alıyor. katilleri vs. profil çıkararak ve bi sonraki hareketlerini tahmin ederek buluyolar.

2.sinde zaten büronun adı major case detectives/squad falan gibi bişey. her bölüm karma karışık. bazen beyniniz yorulabiliyor. çok fazla olay oluyor. ama çok güzel.
dizi 8 sezon, yani bol bol yeter heralde.

bi de dexter var konusu sizin yukarıda yazdığınıza benziyor. daha fazla yazarsam spoiler olur heralde.

3 üne de kefilim :)

CSI serisini tavsiye ederim. Toplam 3 tane var. 10 sezonu geçer toplamları ki her bölüm ayrı bir mind blowing aksiyona sahiptir. İpucu vs gırla gitmektedir. Güzeldir kısaca. Bir de Bones vardı sanki onda da benzer konu daha zayıf işlenir. CSI fanı olduğumu belirtmeme gerek yok herhalde.

The Closer ve nispeten daha bilimsel bir versiyonu için ben de Bones diyorum:)

ilginizi çeker mi bimiyorum ama bence identity.şaşırtmalı,sürprizli falan.

l.a. confidentials hoştur

Medium adlı diziyi öneririm.

nueve reinas

traveler kesinlikle. 8 bolumluk mini dizi gibi.

prison break

ama benim gibi 3 > 2 > 4 > 1 diye gitmelisin sezon olarak.
inan, daha gizemli ve sürükleyici oluyor böyle izlersen...

not: 4. sezon yeni başladı, 1 ve 2. bölümler yayınlandı henüz.

Monk! Monk! Dedektif Monk adlı dizi tarifinize çok uygun. İzleyip de sevmeyene rastlamadım ayrıca. Klasik dedektiflik dizileri gibi kasvetli değil, oldukça eğlencelidir ayrıca.

(bkz: 11:14)

....
yukarıda yazdıklarıma devam olarak:

csi serileri, monk ve bones u da, şiddetle önermiyorum.
csi lar başlarda güzelken, bi yerden sonra acayip sıkıcı oluyor. hep aynı şeyler.
monk, takıntılı otistik bir dedektif. benim de takıntılarım var ama bunu izlemek çok rahatsız edici.
bones da da her olayı kemiklere bilmemnelere bağlamaya çalışıyolar...
.......
(bu mesajı önemsemeyebilirsiniz.)

bildiğim kadarıyla yok.

ama usb kablosu ile hdddeki oyunları oynatma mümkün. readme lerini okumak lazım ama ben açıkçası kopyalayıp siliyorum çünkü usb kablosu ile psp de takılmak istsem ps2 falan alırdım. taşınabilirlik bunun olayı.

İkinizde de Sabit telefon varsa çok çok ucuza konuşmak mümkün de sms i bilemedim.

miranda nın bi eklentisi var sms için ama hangi ulkelerde calısıyor bilmiyorum.

1elektronik aletler için hiç sorun çıkarmaz demek ne derece doğru olur bilmiyorum risk hep var
ama son dönem çıkan xboxlar 3ışık için revize edildi diye biliyorum
3bekleme bence elektronikte beklemek iyi bi taktik deil bence
4-istanbuldaki xbox 360 tayfacısı yanlış hatırlamıyorsam tüm alışverişini özkan elektronikten yapıyordu
google ladım Hamidiye Cad. Şah-As iş hanı 36/10 Sirkeci İstanbul 0212 511 38 69 bu adresi buldum
irtibata geçip sorarsın

iyi oyunlar

özkan elektronik kral adamdır. en son wii'ye çip taktırmak için gitmiştim. mekanın her tarafı xbox 360 ve aksesuarlarıyla doluydu. tavsiye ederim kendisini.

Ramazan Bayramından önce Türkiye'ye resmi olarak gelecek. Oyungezer öyle demişti. Bekle bence.

geçen sene de gelecek diyorlardı gelemdi bir türlü. resmi açıklama olmadan inanman geleceğine. gelirse seviniriz tabi iyi olur.

Türkiye'ye gelmesini beklemenizin sebebi sigortaysa kopya oyun oynayabilmeniz icin sigortayı feda etmeniz gerekmiyor mu?
Benim tavsiyem her zaman oldugu gibi Ps3'e yanasmanız yonunde,evet oyunları pahalı ama cıkar cıkmaz almazsanız,fiyatları ikinci elde cok dusuyor,takas sansınız her zaman var zaten.
Alın,asla pisman olmayacaksınız.Xbox kesinlikle almayın,mutlaka pisman olursunuz.

oooyy oyy... bende xbox 360 var, hiç pişman diilim. bence kesinlikle alın. ha ama alırken pal alın ona dikkat edin. sonra pes 3-4 ay geç çıkar ntsc versiyonu, beklerken sıkılırsınız.

xbox kullanmak biraz sinirleri yıpratıyor tamamen şans meselesi 3 kırmızı geyiğine karşı üretilmiş yeni işlemcili arcade modellerin bile bazıları aldıktan bir hafta sonra 3 kırmızı veriyormuş bir de içindeki dvd romlardan bazıları sorunlu oluyor vs yani aletin düzgününü bulunca ötesi yok ama kötüsü geldi mi sürekli sorunlarla karşılaşıyorsunuz ve de 3 kırmızının tamiri geçiciymiş diye duydum..

bir söylentiye göre, microsoft 3kırmız ışık yüzünden iade aldığı xbox'ları tamir edip piyasaya geri sürüyormuş, sonra bunlar yine arızalanıyorlarmış...

ki buna kanıt olarak sürülen bazı seri numaraları ve belgeler bile var amerika'da. türkiye'den alacağınız tamamen sürpriz yumurtadır. ahmetinki bozulmaz, mehmetini bozulmaz, sizinki bozulur elinizde kalır.

bu arada, sorup soruşturursanız 15ytl'ye 2 el ps3 oyunları kaynıyor etraf. millet oynuyor oyunu sonra bitirip satıyor. bir düşünün derim. (Hayır ben konsol sahibi değilim, ama 3 arkadaşım xbox 360 alıp ağladılar, biri ps3 aldı kral gibi yaşıyor, her hafta evine gidip oynuyoruz.)

sana kim verdi o bilgiyi ya? çiple online oyun oynayabiliyorsun. xbox360 ile karıştırmış bilgiyi veren.

online oyunda wireless ile oynayabildiğin için performans gayet kötü oluyor (olabiliyor-wifi ne bağlı benimki 20 cm mesafede mesela ama bazen takılmalar vs olabiliyor). ama mario karts da 12 milletle oynarken yaşadığın duygu tarif edilemez. bildiğim kadarıyla ethernet kablosu da yok bu aletin ya da ben çok üşengecim bakmadım arkasına ama kablo ile bağlamak şart. lan adaptör diye bişi satıyolardı galiba bunun için onu takıp kablo ile bağlarsan ps3 de de olduğu gibi performans coşar da coşar. pes 08 de wifi ve kablo bağlantısını ps3 de test edip gözlerimle gördüm farkı. kesinlikle kablo derim :)

öeh ne bilgi kirliliği olmuş yahu.

1- çip takınca online oyun oynanıyor. hatta bazı çiplerin kendilerini kapatma özelliği bile var.
2- wireless sisteminiz bozuk sanıyorum sayın ozdek zira 2 oda ötedeki gateway'den çatır çatır bağlanıp pes 2008 oynayabiliyorum (2 mbit kullanıyorum) ayrıca usb-to lan adaptörü'de var aletin piyasada.
3- türkiyede nedense bir sürü insan wii sports'dan başka bişiy oynamıyorlar, o yüzden wii hakkında yetersiz fikire sahipler. kesinlikle türkiye koşullarında çip taktırın wii'ye ve öyle oynayın zira oyunlar harika ama türkiyeye sıfır destek veren nintendo'ya oyun başıan 100-150 ytl vermeye değmez.

16. zannedersem day of the dead olabilir.
14 freddy bence de
ahahaha 12 çok komikmiş
10 ichi the killer - eheheh 31 çeken manyak katil
oha 2 çok korkunçmuş
ahaha 1 de iyiymiş

18 evil dead galiba.
15 de evil dead 2 ya da 3 olabilir.
14 freddy kesin gibi ama hangisi bilemedim.

25- Chopping Mall
24- Friday the 13th Part 3
23- The Beyond
22- House of Wax
21- Nightmare on Elm Street
20- Opera
19- Species 2
18- Evil Dead
17- Friday the 13 Part 5
16- Day of the Dead
15- Army of Darkess
14- Nightmare on Elm Street
13- Final Destination 2
12- The Thing
11- Suspiria
10- Ichi the Killer
9- Zombie
8- Opera
7- Evil Dead
6- Scanners
5- Jason x
4- Gremlins
3- Return of the Living Dead
2- City of the Living Dead
1- Killer Clowns from Outer Space

digg'den copy&paste..

ebay'e koyup öğrenebilirsin derim.

Su anda $19.95 istenmis Ebay'de:

cgi.ebay.com

siz 100lira veren arkadaşa verin hemen.

ağzını suyla çalkalarsın kokuyu biraz bastırır.

sahurda sucuk sosis gibi ürünlerden kaçın hele ki pastırma sakın yeme acayip susatır onlar.fazla yağlı da yeme börek falan gibi şeyler midene oturur.

ben şahsen kahvaltı tarzında yapıyordum pideyi kızartıyordum içine tereyağ falan çay yanında oh mis.çorba falan da olur.

içli kete 10 numara olur.tok tutar.susatmaz.

gozleme yapip yiyebilirsin. hem kolay hem cok agir degil.

beyaz peynir ve domatesli tost. biber de eklenebilir.

bi karadeniz yemeği var kuymak diye, biliyorsunuzdur. hatırlıyorum ben bunu bi sahurda yemiştim ertesi gun iftarı zor yaptıgımı bilirim. tamam biraz abarttım ama tok tutuyor işte :)

gun boyu gercekten tok durmak istiyosan, haslanmis yumurta tavsiye ediyorum. 2-3 tane yersen kesinlikle acikmazsin. tabi iftara 1-2 saat kala biraz aclik hissedeceksin haliyle, kolay diil 14 saat..:)

tavuklu pilav diyorum ben.

şu kapsüllerin adı nedir nerde satılır

freshies.
marketlerde kasa civarında duruyor sakızların falan yanında.

bizim ofiste biri son 3 yildir sahurlarda mutlaka muz da yiyormus, cok tok tutuyormus falanmis filanmis..

sınırlı bilgimle söylüyorum.
limited şirkette ortakların sorumlulukları koydukları sermaye payı kadardır o yüzden güven probleminiz varsa çok da sıkıntılı bir durum değil. en az iki ortakla kurulan bir şirket olduğundan tahmin ettiğim kadarıyla siz de bu yüzden ortak oluyorsunuz. eğer böyle ise fazla sıkıntı yaşayacağınız sanmıyorum.

bağkur a gecmeniz gerekir..iş yeri sahıbı statusune gecersın.

%1 hissedar şirket kararları vs üzerinde pek fazla bi söz sahibi olmaz.

sakat iş. ilerde batar matar büyük batar direk sorumlu olursun. donuna kadar gider valla. neme lazım %10 falan değilse girmemek lazım zira %1 in sana net bir getirisi olmayacaktır.

bunu bir makro ile kolayca yapabilirsin.. normalde hidden durur sheet, bir tus kombinasyonuna ya da bir butona da o sheet'i gosterecek kodu atarsin. workbook_close'a sheet(ler)i tekrar hidden yapacak kodu yazmayi unutma.

protection koymak neden işinizi görmüyor ki?

istediğiniz sheet'leri hide ettikten sonra protection koyarsanız diğer kullanıcılar o sheetleri unhide edemez. geri kalan sheetleri görüp değiştirebilmelerini istiyorsanız da ilgili sheetleri/aralıkları seçip format cells'den locked'u kaldırabilirsiniz.

@ 386 dx: Bir sheet'i hide ettikten sonra, tekrar unhide etmeden üzerine protection koyamıyorum ki? Nasıl yapacağım bunu?

@ noonetall: Aradığım öyle bir kod. Onu yazabilecek yetkinliğim yok. Bir sheet'i, sadece şifresini bilenlerin görebilmesini ve değiştirebilmesini sağlayabilecek bir kod.

protection olayının işine yaraması lazım (386 dx e katılıyorum yani). makro işi daha sakat gibime geldi zeki bir adam geçer onu.

bu tip seylerin en guvenli ve guzel yolu, dosyalari acacak bir xla add-in yazmak. cift kademeli bir sifreleme sistemine izin verir bu yontem (yazdigin sifreden farkli bir sifre ile sifreleyebilirsin dosyalari bu sekilde), ve vba protection'i gecmek, excel sheet protection'i gecmekle esdeger derecede zor. Ustelik, her sayfa icin ayri password kullanabilirsin, ustelik vba yardimi ile sheet protection'i on-the-fly da koyabilirsin. Bos vaktim yok ne yazik ki pek, ama vba bilen arkadaslardan yardim isteyebilirsin (kapanisa sayfalari gizleyecek kod koymak hala onemli ;))

Sizin sorununuz için macroymuş add-inmiş hiç gerek yok. Yapacağınız şey gayet basit:

- Görünmesini istemediğiniz sheetleri hide edeceksiniz.
- Sonra da tools-protect workbook yapacaksınız.

Bu kadar.
Bu durumda kullanıcılar hücreler üzerinde istedikleri gibi oynayabilir ama yeni sheet ekleyemezler, silemezler, gizleyemezler, gizlemiş olduklarınızı da açamazlar.
İşinizi gayet güzel görecektir.

Onun dışında, yalnızca belirli sheetler üzerindeki belirli alanları serbest bırakmak istiyorsanız da ilgili hücreler için format cells'den locked'u kaldırdıktan sonra "protect sheet" yapabilirsiniz.

Soruyu tekrar okudum da, 386 dx e katiliyorum, protection sanki sizin sorununuz icin yeterli.. Benim onerim daha kompleks durumlar icindi, ornegin herkesin sadece kendine ait bir sheet'inin oldugu birlesik bir workbook gibi. Tek bir gizli sheet olacaksa, workbook protection yeterli gelmeli.

tek heceli olmalarından dolayı ya o.

açım, tokum, topu, gibi olabilir. bazi istisnai çift heceli sözcüklerde de var, hukuk gibi mesela.
ama şimdi bi dert kelimesini düşündüm, onda derdi olabiliyor eheh. ama tek heceli olmasından dolayıdır o yine de

kulpu yazılır kulbu okunur.

neresine gidecek? hangi firmayla gidecek? türkmenistan hakkında yeterli bilgim vardır yardımcı olmaya çalışayım.

1. türkçe anlıyorlar genelde ama rusçan yoksa ingilizce geçmez orda.
2. internet dialup olarak bir türkmen vatandaşının hesabını kullanarak olabiliyor. arkadaşım dialup a 50 dolar veriyordu bu yöntemle.. ders bir: türkmenler uyanıktır. ev kiraları 300-500 arasıdır. oturulabilecek evler 400 den başlar 450 de biter. üste de çıkabilir çok lüks evler mevcut ve sürekli zam geliyor herşeye.
3. ortamı bilimiyorsan çok fena sakata gelebilirsin. kadınla yakalanırsan cezası 15 gün katıksız hapis + deport edilmek mesela. yani sakat. mümkünse otellerde paralı seksi tercih etmek lazım.
4. yani değişik tiplere verdikleri tepkiyi ben de bilmiyorum. arkadaşın bir gitsin sen bana anlatırsın sonra olur mu? genelde türkmenler bizi subay tıraşına benzeyen tıraşlı ve sakalsız falan gezen kendi halinde tipler oluyorlar.
5. nissa otelin italyan restoranı vardır girişinde. barı da vardır diskosu da. genelde millet ordadır zaten. yemekleri iyidir. bir de british pub mıydı english pub mıydı bir yer var canlı performans falan çok değişik bir ortama giriyorsun. orda ingilizce de biliyorlar haliyle ama işletenler sanırım türktü.
ev kirası hariç 600 dolara krallar gibi yaşarsın. abartmıyorum.

tek bir şey :

türkmenistan'da 600 dolar parası olan birisi kendi beyliğini bile kurabilir orada isterse.
70 litre benzinin 1 dolar olduğunu söylemiş miydim ?

Benzine zam geldi bu arada yakın zamanda. 6 litresi 1 dolar civarı artık. yakında daha da artabilir tabi. türkmen vatandaşına aylık 120 lt bedava gerçi.

bende benzer bir sony vardı. sanıyorum 48 kg civarı olması lazım. belki yardımı dokunur.

merak ettim, ağırlığını neden merak ediyorsunuz, ve cidden niçin tartıda ölçmüyorsunuz?
fabrika çıkış ağırlığını mı merak ediyorsunuz, monitörlerde zamana bağlı ağırlık değişimi falan mı oluyor? cidden bilmediğim için soruyorum.

33 ila 40 kilo arasinda bi yerdedir tahminen.

@flyalone bazen lazım olduğu için taşımak zorunda kalıyoruz iki kişi olmamıza rağmen yarım saat yerimizden kalkamıyoruz iki dakka taşıdıktan sonra servis bile küfrediyordu ağırlığına tartıda ölçmüyoruz çünkü kantar gerek ve tvmizi kantara taşımak istemiyoruz fabrika çıkış ağırlığı diyede bişey yok içindeki alet edevat buharlaşmıyorki

Hmm, anladım. Ben de televizyonlarla ilgili bilmediğim bir şey mi var diye merak etmiştim.

Bu arada, parlak fikir istememişsiniz ama dayanamıyor deli gönül;
evlerde kullanılan basküller genelde 150 kg'ya kadar tartıyor. basküle çıkıp kilonuzu ölçün, sonra da tv ile birlikte tekrar tartılın?

format tamamen farkli. ondandir.

format derken, bir cesit bir zip gibi bi container icinde tutuyor yeni versiyon. bi nebze sikistirma olasi.

excel'de 12 mb boyut çok zor olduğu için tahminim fotoğraf falan vardır içinde. save as yaparken options menüsünden fotoları sıkıştır derseniz çözünürlüklerini 72 ya da 200 dpi civarına düşürecektir. 35 mb çok büyük oldu bu dediğiniz dosya 2-3 mb lara inecektir.

2007 xml tabalı çalıştığı için, yeni dosyalar daha küçük olarak kaydedilebiliyor ama yaşamış biri olarak; o sıkıştırma sırasında ufak bir sorun olursa, tüm dosya bozuluyor....bitirme tezinizin yarısı gidebiliyor, siz de 3 gün ruh moduna girebiliyorsunuz...

bir ihtimal, havalimanına gittiğiniz zaman kimliğinizi ve ref nonuzu vererek biletinizi alabilirsiniz. (check in esnasında) ama saglama almak için pegasus ofislerine telefon edin derim.

bilet al yok. ref no nuzu bile vermenize gerek olmuyor bazen. kimlik götürmek yeterli. (yolcunun kimliğini tercihen tc kimlik nosunu istiyorlar kontrol ona göre oluyor)

almış olduunuz biletin bilgilerini de seyahatlerim kısmından görebilirsiniz.
pegasus eyrlayns iyi uçuşlar diler.

üye değilsen internetten satın alamazsın. pegasus müşteri hizmetlerinden 6 ytl karşılığı alabilirsin.

rezervasyonun opsiyon tarihi geçmişse silinmiş olabilme ihtimali var.

Pegasus u bilmiyorum ama atlas ta şöyle belki yardımı olur. Netten bilet aldığınız an, telefonunuza ref no. gelir. O numarayla havaalanındaki atlasjet şeysinden kimlikle çat diye alır gidersiniz. Belki böyledir.

şimdi önemli soru: elinizdeki referans numarası rezervasyon numarası mı yoksa online bilet ref.i mi?

eger sadece rezervasyon yaptırdıysanız, yani herhangi bir kredi kartı bilgisi girmediyseniz,rezervasyonunuz sayfada açıldığı zaman sayfanın en altına inin uçuş puan ile ödeme, kredi kart ile ödeme, garanti cep bank ile ödeme gibi seçenekler var. oraya miktarı girip devam dediğiniz anda ödeme sayfasına geçip biletinizi satın alabiliyorsunuz. Eğer bu işlemi yapamıyorsanız, bileti satın almak için opsiyon terihiniz sona ermiştir. Yeniden rez. yaptırmanız gerekecek.

İkinci bir ihtimal kredi kartı numarası girdiyseniz zaten bileti satın aldığınızdan satın alma ekranı çıkmıyordur, havalanında kimliğinizi göstermeniz yeterli

2. Ingiltere'ye yonelik bir web sayfasinda satilan Ingilizce bir dizide Turkce altyazi olma ihtimali bayagi dusuk herhalde.

ihtimallere mi kaldık yani? amazon gibi bir sitenin dvd açıklamasında arka kartonette yer alan bir bilgiyi yazmaması, inat yapar gibi resmini de koymaması saçma değil mi?

bence en iyisini yapmışsın. o d&r da satılan dvdler, özel olarak kolesksiyon halinde saklamak istersen anca yararlı olabilir. çünkü olması gerektiğinden çok pahalılar.

şu gözünü para bürümüş korsancılara gelince; yine haklısın. hatta bak benim bir arkadaşım saflık yaptı, gitti 4 sezonu 80-90 liraya aldı korsan olarak çeken bir yerden. adam bildiğin internetten indirmiş dvdye çekmiş. arakadaşımla çok dalga geçmiştim. 90 ytl az değil ki.. sonra aynı adam grey's anatomy'i aynı saf arkadaşa 180 ytl ye satmaya çalıştı ama ben onları durdurdum artık.

her neyse böyle işte. o orjial dvdnin içindeki arka sehnleri falan da nette bulabilirsin.
en iyisi netten indirmek yani.oh mis.

Studio: Buena Vista Home Entertainement

Release Date: 2005-11-23

DVD Format: Box Set, Pan & Scan 16:9, 1.78:1, Color

DVD Features: Subtitles: English, French, Audio Track 1: French, Dolby Digital 5.1, Audio Track 2: English, Dolby Digital 5.1

asin kodu denen bişey var. onu alıp google'da aratın, imdb linki çıkar bitane. orada ayrıntılı bilgi bulursunuz genelde. veya başka sayfalarda.

Amazon.co.uk'in Türkiye'ye dvd yolladıgına emin misiniz?Eger sorunsuzca yolluyorlarsa,Lost dvd'lerinde altyazı olup olmadıgını sordurtabilirim (İngiltere'de satılanlar icin)

yurtdışından dvd almak korsanlık mı? yapmayın etmeyin ya. türkçe altyazı istemiyorsanız yıllardır var böyle bir özgürlüğünüz. yurtdışından kitap ya da dergi almak korsanlıksa bu da korsanlıktır. :)

nasıl okuyorsunuz efendim yazdığımı? yurtdışından almak korsanlık değil elbet. yurtdışında 45 liraya satılan şeyi türkiye'de 98 liraya satanlardan almayıp da internetten indirmek korsanlık.

demek istediğim de bu. bence internetten indirmek korsanlık değil. 45 liralık şeyi 98 liraya satıp beni zorla internetten indirtenler düşünsün. asıl korsanlığı onlar yapıyor. 3 kuruş az kar edelim demiyorlar da internetten indirenlere "korsan" diyiveriyorlar.

kadıköy akmar'da atlantis diye bir dükkan var orada yanlış hatırlamıyorsam lost dvd'si 40 50 civarındaydı umarım yardımım dokunmuştur

olympos'un sahili artik izmarit kokuyor. berbat bir kalabalik, sıkıcı bir ortam halini almis orasi. en azindan 1 ay once oyleydi. 1 gun kalip kendimizi disari zor attik. insanlar beyaz sahin'leriyle denize giden yolda son ses sacma sapan muzik dinleyip turluyorlar. kumburgaz sahilinden tek farki artik denizinin biraz daha guzel olmasi. evet -biraz daha- guzel olmasi. tabi plastik poset, sigara kutusu ya da kullanilmis olmasi kuvvetle muhtemel prezervatif ile yuzmekten hoslanmiyorsan.

olympos'a ilk kez 99 senesinde gitmistim. su an ile o zaman ki farki anlatabilmem mumkun degil.

huzuru orada bulabilecegini hic sanmiyorum.

(bkz: sundance nature village)
olimpos yerine tercih edebilirsiniz en az onun kadar guzeldır , olimposa gezmeye gidersiniz , bir aksamda yanartasa cıkarsınız daha fazlada takılmazsınız olimposta ben olsam oyle yapardım .
bu zamanda inanılmaz sıcak olur , klimasız oda kesınlıkle kiralamayın...
cıralının hemen yan taraflarında ulupınar diye bir yer var , dere kenarına konumlanmıs restoranlarda kavurma ve erzincan tulum peyniri ile rakı ıcebılırsınız hemde acık havada derenın suyundan olusan dogal klima esliginde :))
olimpos bahar aylarında gercekten cok rahat bir yer ıken ,yazın gıttıgımde bu rahatlıgı bulamadıgımıda belirtmek isterim.
gittiginiz bolgede bar/diskotek aramak yapacagınız en sacma sey olur ; gerci bir cok yer mevcut ama son derece gereksızdırler benım kafamda .bırakın dogaya ,tarıhe ve denıze kendınızı derim ben .!
3) yanınızda bulundurmanız gereken sey bir hippi ruhudur; ve içecegi?

iyi ve mutlu tatiller

1. 1 ay önce oradaydım. bence hala huzurlu bir yer. fakat iki erkek rahat bir şekilde dolaşılır mı ondan emin değilim. olimpos hafta içi bile olsa ciddi bir yerli turist akınına uğramaktadır. sahili ise kemer ya da belek civarından kat kat daha güzel. denizi ise buz gibidir. o sıcakta oh la la tabi.
bir tesis olmadığı için sigara içen öküzlerimiz canım çakıllara sigaralarını gömmekte ve adamı sinir etmektedirler. denizde ise çok daldım gözlükle zaten cam gibi deniz ama rastladıklarımı sayayım: bira şişesi, kola tenekesi, gazete. prezarvatif benim şansıma çıkmadı. bu saydıklarımı da dipten çıkardık. açıkçası belekte kimbilir neler vardı ama deniz pisliğinden göremiyorduk.
2.aktivite olarak kaya tırmanışı, dağ yürüyüşü ve yat turları pek mümkün. yat turunu da tavsiye ederim zevkli oluyor baya.
3.Oralarda tatlı su ve tuzlu su kesişiyor yani deremsi ortamlar oluşuyor. Yani sinek olabilir. Zaten akıllı insanlar bu zamanda yanlarına sinek koruması almadan çıkmamalılar.
4.ya emin değilim ama oha diyorum kusura bakma. iki erkek aynı hamakta. nesiniz ya minyon mu yoksa tek vücut olma hastası mı? en iyisi yatakta yapın o hareketlerinizi ama ortama bakıp duruma göre davranmayı tavsiye ederim.
5. antalya'da bir halt yok ve nerdeyse 3 saat yol çekersin. bence migros alışveriş merkezinde fast food yemeden dönmemelisin :) böyle soruya böyle cevap hesabı. şaka bir yana belek'e gidersen merkezinde bir kebapçılar var süper kebap yapıyorlar onları yiyebilirsin. köfteci falan derlerse uzak dur derim ben yedim en süper köftecide ama boktandı. bar olarak titanik mi vardı birşey vardı onu sorun gidin.

@aksak kurbaa: artık çok geç :) herşeyi ayarladım

@dodocan: kalıcak yeri ayarladım çoktan (önce sorsaymışım keşke). eylül gibi gidicez zaten ama yine de klimalı oda seçtim. diğer önerilerini dikkate alıcam. hippi ruhu kaldıysa içimizde çıkar sanırım ortamına göre :)

@ozdek: huzur ok, sinek ok, aktivite ok. antalya'yı hiç görmediğimden kısa da olsa uğrarım sanırım o da ok. gelelim iki erkek ve hamağın maceralarına :) ya dev gibi hamaklar var iki kişi uzanılabilen benim kastım oydu zaten. tek vücut olma hastasıyım evet. hamakta yiyişmek!/sevişmek değil zaten istediğim. "o hareketler" dediğin, önce de açıkladığım gibi bir kız-erkek çiftin sınırları dahilinde. tam da sormak istediğim buydu aslında. bana göre "normal" olan "o hareketleri" kaldıramayan tatilcilerle dolu mu olimpos onu merak etmiştim. çok mu "hassas" bir şey sordum lan acaba. çok hassas bulan sözlükçüler dördüncü soruyu atlasın madem.

- kalacak yeri ayarlamissiniz gerci ama umarim varuna'dir burasi. olimpos'un cogu pansiyonunda yemek sirasi + kotu yemekler ve kalabaliktan baska sey bulamassiniz. biz gecen ay ilk kez burada kaldik. pek gosterisli bir yer degil, arkadaslarimiz orada diye gitmistik ama cok memnun kaldik. sabah kahvaltilarini ve aksam yemeklerini masaniza servis ediyorlar, yemekler bence mukemmel ve doyurucuydu. karisan gorusen pek olmaz. iki erkek arkadasimiz ayni odada cift kisilik yatakta kaliyorlardi gerci heteroseksüellerdi ama sevgili olsalardi da kime ne, orda tuhaf karsilanmazlardi gibime geldi.

- aksamlari tekne turlari icin musteri toplayan bir abi var, kaldiginiz pansiyona gelir gelmek isteyip istemediginizi sorar. gelmezse siz gidin bilgi alin orange pansiyonun karsisinda bir masasi var orada duruyor. gezi teknesi icin uzun turu tavsiye etmem. gununuz yollarda gecer. sabah 9 gibi pansiyonunuzdan alacaklar ve iki saati bulan zorlu bir yolculukla baska bir yerden bineceksiniz -tekirova'ydi galiba- teknenize, uzun tur diyince biz tekneyle daha uzun gezecegiz sanmistik ki tam tersi daha az vakit geciriliyor teknede. kisa turu tercih edin, 10 gibi olimpos sahilinden binin teknenize. goturdukleri koylar cok guzel, denize girmek ve yeni koylar gormek icin en ideali. teknede yuksek sesli arabesk muzikten ve kargasadan hoslanmiyorsaniz ozellikle belirtin. sizi sessiz sakin, guzel bir tekneye versinler. biz ne yazik ki uzun turda boyle bir tekneyle berbat bir gun gecirdik bu yil.

- olimpos'da iki erkek sevgiliye bakis acisi gundelik hayatinizda karsilasacaklarinizdan cok da farkli olmayacaktir herhalde. iki insanin sigabilecegi hamak bulamazsiniz zaten ama bulup birlikte uzansaniz bile merakli bakislar illa ki olacaktir ama olayin tacize varacagini sanmiyorum yine de.

- yanartas'a hicbir olimpos tatilimizde gitmedik ama cogu kisi de gitmeyin dedi. yol uzun suruyor, bir numarasi yok vs. dediler kisisel tercihinize kalmis.

- iki sevgili gidince izole oluyor insan ama orada kafa dengi birilerini bulabilirseniz birlikte icip dagitmak da o kadar kotu degil. biraz renklendiriyor aksamlari. aksam bunun disinda yapacak pek bir sey yok. ha gece sahile gidip etrafta surekli bagiran tiplerden sinir olup pansiyona donmek de var ama iste sinir oluyor insan. takmayacaksaniz oraya da gidin, yildizlar, deniz guzel yani:)

keşke çıralı kısmını tercih etseydin. eğer rezervasyon değiştirme/iptal durumun varsa çıralı daha iyi. en azından denize yürüme mesafen 1 dakikadan az. olimposta ormanımsı bi yeri aşman gerekiyor...

her bir telefon icin bir pasaport idi en son.
baska birisinin pasaportu ile kaydettireceksiniz otekisini.

her reprogramming işinin bir riski vardır, elektrik kesilebilir, başka sorunlar olabilir. ama brick olan aletleri düzeltmenin de metodları var. siz bu simlock kırma işini daha önceden o telefonlarda simlock kırmış kişilere verin, daha iyi olur.

2 yılda 1 telefon kaydedebiliyoruz artık. diğer konu için de telefonculara başvurman lazım. muhtemelen imei değiştirtmen gerekecektir ki bunun yasal olmadığını belirteyim.

Ben de iki telefon getirmiş, amma velakin bunlardan sadece birini kaydettirebilmiştim. Yurt dışına çıkış başına bir telefon ne yazık ki.

Simlock konusunda da sorduğun soruya cevap veremeyeceğim ama bir uyarıda bulunmak istiyorum. Ben ABD'den T-Mobile'ın verdiği Nokia getirmiştim. Normalde herkes kilit çabuk kırılır dedi, ama pratikte kime götürdüysem yapamadılar. Nedeni, telefonun Meksika çıkışlı olmasıymış ve o nedenle kırma şifrelerinin burdakilerde bulunmuyor olmasıymış. Yani nacizane tavsiyem gelmeden önce sen garantiye alıp orda şifreleri kırdırt da gel.

Yurt dışına çıkış başına 1 telefon bilgisi hatalı olmuş, isterseniz ayda bir yurt dışına çıkın 2 senede bir telefon kaydettirebilirsiniz pasaportunuza. Gelirken de yanlış hatırlamıyorsam gümrük için her seferde iki telefon getirebilirsiniz.

bavulda laptop tasinmaz, yanina al. illa tasiyacaksan ben orjinal kutusuna koyardim, sungeriyle falan, olmadi saglam bir laptop cantasina koyardim. ama yanima alirdim.

bavula konur mu ya? çalarlar mazallah.

al yanında paşalar gibi götür. dosyalarının taranacağını filan da hiç sanmam. ha bir de fişin ucu orada uymaz. ona göre bir çeviricin vardır sanırım.

2 ay kadar oldu laptop'la giris yapali. yanimiza almistik. guvenlik kontrolunde (ams.) laptop'u actirdilar sadece. acilinca da hemen kapattirdilar. amsterdam aktarmaliydi, orada bazi bagajlari secip ariyorlar, sonra da icine mektup birakiyorlar, valizini actik, aradik diye. o sekilde sans eseri sizinkini acarlarsa killanabilirler. avrupa aktarmasinda bu tip random arama yapiliyor, thy ile giden bir arkadasin valizi de aranmisti.

şüphelenirlerse arayabilirler. onun dışında hepsine teker teker bakmıyorlar tabii ki.

ikisi de güzel marka bence..

40d derim
ben kullanıyorum ve çok memnunum.
+ ları:
gren problemi yok. ele çok güzel oturuyor ve ağırlığı da tatmin edecek ölçüde. lensler nikondaki kadar pahalı değil. lcd abartıldığı kdar da kötü değil ayrıca :)

tamron 17-50 ile kullanıyorum ve makinamı d3 e bile değişmem.

(git: 29169)

bs player'in alt yazinin ustune bant cekme ozelligi gibi bir sey vardi sanirsam o kullanilabilir.
ama gomulu yaziyi cikartmak mantiken de olmaz gibi?

filmin üzerine gelmeden en altta siyah bir şeridin üzerindeyse kaldırılabilir. ancak değmez.

mkv de altyazılar default gömülü gelmez(elimde bi 150 tane falan vardı bi ara). ama gerçekten gömülü ise kalkmaz. gömülü değil ise subtitle select olayını dene sağ klik yapıp.

film mkv formatındaysa büyük ihtimalle gömülü değildir. daha doğrusu altyazıfilmin içinde ayrıdır, resim olarak (videonun üzerinde) değildir. mkvmerge gui isimli programla altyazıyı çıkarabilirsiniz istediğiniz başka bir altyazı ekleyebilirsiniz vs.

Oldu canım gönder kargoyla da o kargo gümrükten geçiyor bilmem farkettin mi? yolcu beraberi getirebilirsen harbi muaf olur ve yakalanmazsın muhtemelen ama parayı kırma falan zor. masrafın çıkar ancak.

hiç mi olmaz : ((

Yanında bile getirse belirli bir sınırı var ürünlerin. Yoksa koy bavula 1 bavul zippo getir :)

hadi bir şekilde getirdin diyelim, bu markaların türkiye'de bir distribütörü varsa yurt dışından getirip burda yasal olarak satamazsın.

"ben firmayla anlaşmalar imzalıycam, gümrükler ödiycem, nakliyelere kasıcam, burda reklamını yapıcam; sen getirip benden ucuza satacaksın, yok öyle yağma." demezler mi adama? derler. dava açıp sürüm sürüm süründürürler.

100 doların üstünde fatura edilen her şey gümrüğe takılıyor. altında olanlar ise şüphe durumuna göre takılıyor ama yüklü miktarda gönderileceğine göre gümrüğe takılmaması imkansız gibi bir şey...

@crown zannedersem 100 euro olacak tavan, dolar değil. gecen abd'den 120 dolarlık program aldım, güzel güzel geçti geldi. parasal değer harici, parça sayısı kısıtı da var. mesela 100 çift çorap ederi 100 euro (veya dolar)altında kalsa da, gümrüğe tabidir.
tabe gümrükte bütün kargolar itinayla açılıp aranır.

bi akilli sizdiniz zannedersem. eheh.

güzel hayeller bunlar :)

Kitap okuma koltugu al, bir de guzel los isik yayan bir lamba bul. Yaydira yaydira kitap oku. Bir de ahsap masa ile ahsap sandalye koy, cok fantastik bir okuma odan olur. Ben sahsen bizim evdeki bos odayi boyle degerlendirmeyi planliyorum.

sauna yaptırabilirsin istersen. bu hizmeti verenler var.

çok karanlık ve havalandırması olmayan bir oda. banyo odası gibi.

kiler hmm.
ben olsam bir baba koltuğu atar bir de tv sistemi ile kendime özel sinema odası yapardım. seviyorum ne yapayım.

havalandırma ve jakuzi koy, duvarlara da tropikal bir yerin görünümünü ver

goddar: saç kurutma odası nasıl oluyor? evde sürekli duş alan uzun saçlılar mı mevcut? :)

atolye yaptım ben evdeki odayı. kesilcek bicilcek delincek biseyler varsa burada yapiyorum iste.

Adobe photoshop'da automation var. Bir kere yaptığın komut ve komut dizilerini kayıt ediyor (save, saveas, close falan da dahil olmak üzere), daha sonra play tuşuna bastığında seçili resimde tekrarlıyor.

www.youtube.com

www.tutorialized.com

www.irfanview.com

Evet Irfan halleder o isi. Hem de bedava.

picasa

irfan nasıl hallediyor bir söyleseniz, iki saat uğraşıyorum ctrl+r ile :D

download.microsoft.com

yukle sonra istedigin resimlere sag tikla

o gif dosyası editlenmiş olabilir. filmi izlersem hikayenin kiril alfabesi kullanan bir ülke ile alakası olup olmayacağını söyleyebilirim :)

durun durun imdb'de yazıyormuş, o filmin rusya düzenlemesiymiş o:

In the Russian edit of the movie, most of the texts visible on screen are translated via CGI: the texts on the ATM machine, the shop register, the flying keyboard letters (which spell the Russian curse "PSHEL NAH" instead of "FUCK YOU").

www.imdb.com

filmin yönetmeni rus. başka da bir bağı yok.

edit: ahanda tam onikiden vurdun :)

o kopya aslında rusça dublajlıydı fakat başka bir kaynaktan ing audio ile birleştirdiler falan. r5 gördüğün her film aynıdır fakat wanted da harbi kasmışlar rusçaya çevirmişler herşeyi. rus manyaklığı işte adamlar altyazıyla bile izleyemiyorlar ne diyeyim.

o değilde efektler hiç gerçekçi dğeilmiş ya hele diş çok plastik gibi.
daha dvdrip çıkmamıştır ama çıkınca mutlaka izlicem.
değişik bi sahneymiş.

"пошел на" yazıyor "fuck you" yerine yönetmen rus olduğundan olayı böyle 2 versiyonu var filmin.klavye,bankamatik,kurşun üzerindeki yazılar hepsi hem ingilizce hem rusça tasarlanmış.bu arada dvd ripinin çıkmış olması lazım.

tecrübe mezun olduğu okuldan da, öğrenim süresinden de önemlidir. iş görüşmesinde okulla ilgili herhangi bir diyalog bile geçmeyebilir.

okulu ne kadar uzattığın bence de önemli değil.

net 3500 ün altını kabul etme derim ben.

açıkçası ben mezuniyete bakarım. kendi şirketim olsa 5 hakeder derim ama piyasada 3.5 alırsa öpsün başına koysun.

o kadar tecrübeniz varsa okulu ne kadar uzattığınıza, kaç senede bitirdiğinize kimse bakmaz bence.

bakmamalı en azından, mantıksız.

okulun konusu bile acilmaz... 5 in altina da yazik eder kendine...

muhendis olmasa bile erp sap biliyorsa iyi bir maaş alır.

bence 12-13 senelik iş deneyimi varsa en az 5bin ytl maas alması lazım
okulun falan önemi olmuyor

bozulması için 4-5 saat geçmesi gerekir bu sıcaklarda bildiğim kadarıyla.

bir şey olmaz 45 dakikada

nebliim hayatımda bi kez özendim yemek taşıyım dedim kumanya gibi böle. her şeyin mükemmel olmasını istiyorum anlıyo musun dostum. ha anlıyo musun.

peki metal ama kapağı plastik olan kapta ne olur? (discovery e yazcak çok şeyim varmış aslında)

Kapla kapak arasına bir şey (gazete, naylon, mukavva, pimapen) koyabilirsiniz onçün.

tavuk taşımıyorsan birşey olmaz. tavukta da yemek pişti sonra soğudu diyelim. o sıcakta 45 dakka taşırsan o tavuğu ye ve öl modeli olma ihtimali vardır. aman diyeyim.

böyle teorili falan bişey değil ama nil gün ün çekim yasası kitabını tavsiye ederim. the secret ın yüzeysel anlatımının aksine kadın resmen yaşayarak anlatmış çekim yasasını.

merhaba :)
olasiliksiz veya empati diyorum kesinlikle,
olmadi grange romanlari daha serttir ama onlar da cok surukleyicidirler.. kolay gelsin :)

Maxime Chattam ve Jean Christophe Grange'ın bütün kitaplarını tavsiye ederim. Gayet gerilimli ve sürükleyicidir yazdıkları polisiye romanlar. Şifre/bulmaca çözme, kafa çalıştırma üzerine kuruludur çoğu. Gerçi Grange'ın "Taş Meclisi" biraz fantastik gelebilir, onu sonra da okuyabilir.

Adam fawer ın olasılıksızını deneyin

ayse kulin - adi aylin

erkek-kadin cogu insan begenir. uydurmasyon degil, tamamen gercek olaylar, sürekliyici hikaye, gizemli bir kadin vs. vs. tavsiye ederim.

semerkant - amin maalouf
puslu kıtalar atlası - ihsan oktay anar
araf - elif şafak
kürk mantolu madonna - sabahattin ali

dördü de süper kitaplardır. hem sürükleyicidir hem de hakkaten süperdir :)

emrah serbes'in iki polisiyesi. her temas iz bırakır ve son hafriyat, yazdığım sırayla okumalı hele ankarayı biliyorsa çok zevk alacaktır. son yıllarda okuduğum en sürükleyici eserler bunlar.

orhan kemal'in neredeyse tüm kitapları bu talebi karşılamaya yetebilir. öyle ki bi orhan kemal kitabı eline alan biri bırakamaz, bitirir. ayrıca hem edebi değeri yüksektir, hem de sürükleyicidir, yormaz okuyucuyu.
yine benze şekilde marquez'in romanları, özellikle yüz yıllık yalnızlık; eline alsın yeter ki, bırakamaz.
türk edebiyatından sabahattin ali, kemal tahir, tahsin yücel (yaşar kemal diyecem, ilk etapta yorabilir diye demiyorum) aziz nesin vs. olabilir.
dünya edebiyatından george orwell ilgisini çekebilir. özellikle ve özellikle jules verne(bizde çocuk romancısı gibi algılansa da katiyen öyle değil).

bahsettiğiniz kitaplar zaten page-turner thriller diye tabir edilen kitaplar. Dan Brown ve J.C. Grangé bu işin hocası. Üstüne Harry Potter, Diskdünya serisi ve Yüzüklerin Efendisi tavsiye ederim, deli sarar. Ha bi de bulursanız Celil Oker'in kitapları harikadır.

Şu kitap beni sürüm sürüm sürüklüyor:

www.netkitap.com

Kabalcı Kitabevi'ndeki indirim reyonlarından 1 YTL vererek satın alabilirsiniz. Bu sitede 9 YTL demiş ama aman diyeyim. Kabalcı'da 1 YTL.

Bir de Henri Charrieré adlı Fransız bir yazarın "Kelebek" (Papillion) adlı bir kitabı vardır. Gerçi Kelebek yer yer sıkıcı olabiliyor ama onu da öneririm. En azından hikayenin sonunu merak eder.

Yalnız ilk başta söylediğim "Direnme Savaşı" kesinlikle okunması gereken bir kitap. Nutkum tutuluyor okurken. Yaşanmış şeyler, o yüzden sürüklenmemek elde değil. İnsan kendini o zindanlarda hissediyor..

jurassic park veya harry potter(serinin sonuna doğru çocuk kitabı olmaktan çıkıyor)

harry potter serisini eşime bir gösterdim bütün seriyi okudu :) sizin derdiniz de bestseller lar gibi. bence trevanian kitaplarını deneyin. şibumi'yi okuyacak ve mutlaka sevecektir (söylediğiniz kitapları okudum ve şibumiyi severim o halde herkes sever gibi bir genelleme yaptım). sonra diğerlerine geçer.

Arkadaşlar çok çok teşekkür ederim önerileriniz için..

Ben şimdi önerdiklerinizden birkaçını alayım koyayım önüne , umarım beğenip okur da bir süre sonra "benimki çıtır çerez kitaplardan sıkıldı , başka ne tavsiye edersiniz" diye bir soru da açarım :)

Tekrar teşekkür ederim..:)

ben daha iyi bir tavsiye olarak $unu söyleyebilirim:

bu durumdaki e$inize kitap okuma ALI$KANLIĞI KAZANDIRMAK İÇİN YORMAYIN KENDİNİZİ. ÇABALARINIZIN NAFİLE KALACAĞINA BİR KASA BİRASINA İDDİAYA BİLE GİREBİLİRİM.

ahmet umit - patasana

sürükleyici deyince benim aklıma bu kitap geliyor. nası bi iz bıraktıysa artık?

trevanian'ın shibumi de olabilir.

ne kadar iş görür bilmem ama kılıf derim.

surekli kullanmiorsaniz kendi benzininizi kendiniz bosaltip eve goturun.

(bkz: gachayim)

motoru güvenli bir yere koymak mümkün değil mi?

teknik olarak bilemesem de naçizane fikirlerim:
1. iyi bi tamirciye mahfaza türü bişey yaptırtabilirsin. kaynakla sabitlenecek, boruyu kapatacak şekilde filan..
2. motorsiklet kılıfları oluyor. bağlanablir bi kılıfı olsa motorun ve ben de hırsız olsam, üşenirim kılıfı kesicem de, boruyu bulacam da diye..

depoy fulleme :) kaç lt ki bu benin deposu denen şey? benimki 20 ytl lik anca alıyor çalsa ne olur çalmasa ne olur bence. iyi motorunu çalmamış şerefsizler.

@insanimsi: hocam, galiba bi branda, bi alarm alicam motora. sagolasin.
@redlinetheturk: yok hocam maalesef.
@theli: onu sabah gordugumde dusunmustum, sonucta gunluk tuketimim belli, olabilir yani. tesekkurler
@ozdek: abi 50 liralik falan aliyo rahat. ama allahtan 20 liralik benzin vardi icinde. sagolasin
@smy: hocam, o kisim kaynaklanacak falan bi yer degil maalesef. yine de fikrin icin tesekkurler.

herkese zaman ayirdigi icin cok tesekkur ederim.

üç kademesi olan elle çevrilen vanayı "kapalı" olacak konumda bırakıp, vanayı da motoru bıraktığın zamanlar yerinden sökebilirsin. böylece karbüratöre giden o ince benzin borusunu sökseler bile ucundan benzin akmaz.

aklıma gelen tek şey. motoru sanayiye götürüp benzin vanasının elle tutulan kısmını sıfıra kadar kestirip oraya acaip şekilli piyasada bulunmayan bir anahtar tipi ağız açtırmak ve sonra o ağızında anahtarını yaptırıp almak

ama abi adam kafaya koyduysa yapar bu sefer çekiçle keskiyle uğraşır yine yapar motora zarar gelir.sen benzinini abi bidona al en iyisi.
ama ne bileyim bu adam profesyonel benzin hırsızıda olmayabilir.esmiştir kafasına alayım atayım şunu arabaya oh ne güzel kurşunsuz diye.
hatta belki çoluk çocuk bile olabilir.

ayrıca yine sanayiye gidip bi demirci ustasına motoru gösterip portatif bir kilit kutusu yaptırabilirsin.adam 5 dakkada yapar abi bi kutu baba bişey üstünede asma kilit yeri falan koyar işin çözülür yani.

@osuruklu bi tur versene be nooğlur nooğlur:)
alarm alıcaksan forumun tekinde gördüm süper bişey abi ondan al da akün bitmesin biraz tuzlu ama değer bence

cbf150.net
üye olman gerekli sanırım.ama bi göz atarsan iyi olur

bu söylediğimin haricinde birde dandik 30 40 ytlye satılan ama diyaframı çok hassas olan alarmlar var.akünü bitirebilir ama kimse elini bile dokunduramaz.ayrıca benzin hortumunu sökmek bence bi çok alarmı devreye sokmaz.

birisi uyuzluk içinde yapıyo olabilir. o yüzden bir tane yağ tapası 1 tanede yağ alıp atsan iyi olur.sabah kalktığında motorun yağ tapası ve içindeki yağ komple boşalmış olarakta görebilirsin.daha önce olmamış şeyler değil yani

vidali hortum kelepceleri ile hortumu daha siki baglayabilirsin ama bu sefer hortumu sokemedikleri icin kesme yoluna gidebilirler o daha can sikici olur.

aynen öyle.

tam olarak şu şekilde oluyor,
her uçaşta promosyon biletler için sınırlı sayıda kontenjan oluyor %1-2 gibi. yer garantisiz bilet almaya çalışırken sadece bu kısıtlı kontenjana talip oluyorsunuz ve onlar da çoğu zaman aylar öncesinden alınmış oluyor. Haliyle uygun zamanda uygun bilet almak çok zorlaşıyor.
Halbuki yer garantili olunca, normal paralı yolcu gibi uçakta satılmamış yer olduğu sürece bilet alabiliyorsunuz. E bunun da bedelini daha fazla mille ödemiş oluyorsunuz.
Yoksa yer garantisiz olunca, uçak kapısında üzgünüm yer kalmadı denmiyor. ikisiyle de her türlü uçuyorsunuz ama bilet alma süreci birisinde daha zorlu geçiyor. o kadar.
Bileti aldıktan sonra hiç bir farkı yok.

elinde belgelerin varsa tüketici hakem heyetinin telefonunu bulup başvur. galiba yenisini vermek zorunda kalıyorlardı bu durumda? firmada yöneticilerini arayıp bunu iletirsen 2 gün sonra yapılmış olur laptopun.

benzer bir durumda bir telefonla kalmıştık, diyorlarki 30 gün tamir için verilen süreymiş, parça beklerken gün saymak gibi bir adetleri yokmuş. biraz araştırdık 6 hafta imiş galiba maksimum süre, telefon ve faks yoluyla -adını da vereyim- genpayı taciz ve tehditlerimiz sonucunda paramızı geri aldık. kolay gelsin.

eger bedeli 2.000 ytl'ye kadarsa, ilce hakem heyeti, fazlaysa il hakem heyetine gitmelisin. elinde cihazin garanti belgesi, faturasi ve servis fisi olmali. 30 is gununu de cumartesi dahil olmak uzere sayiliyor.

parca beklemek vs gibi birsey olamaz, 30 is gunu icerisinde hallolmak zorunda. hic firmayi arama, dogru hakem heyetine git. onlar nasil dilekce yazilacagi konusunda yardimci oluyorlar.

firmaya ihtarname cekiliyor, hakem heyeti, sen ve firma yetkilileri (eger gelirlerse) toplanti yapiliyor, urunun yenisiyle degisimini ya da para iadesini talep edebiliyorsun.

çöz. kaç boyut kaç şu an? divx in kalite ayarları var bitrate i arttırıp halledebilirsin ama sanıyorum ki panasonic mod dosyaları divx kadar olmasa da belli bir sıkıştırma içermektedir. iyi bir sıkıştırmaysa hiç, kötü bir sıkıştırmaysa (mpeg1 ya da 2 avi gibi) en kötü boyutu yarısına düşürmen mümkün. o yüzden araştırmak şart.

total video converter deneyebilrsin.

nokia 1100 en cok satan telefonmus, ona bak istersen.

nokia 1200 59 ytl, sıfır 12,taksit

samsung un 80-100 ytl ye sıfırı satılan bir teli bulunmakta kapaklı. d260 mıydı bende var hatta şu an ama adı aklıma gelmiyor. :) menüsü nokia gibi kullanımı kolay şarjı konuşarak 3 gün falan gidiyor. kapaklı olduğu için çantana cebine atıp gezdirmesi kolay. titreşimi falan da mevcut. tam ikinci telefon yani. siyah kırmızı ve siyah kapaklı modelleri mevcut.

samsung x160 var, kapaklı telefon. 90 ytl sanırım.

temiz 8210 veya 8310 bulursan 2. el hic kacirma... kac yil gecti daha guzel telefon bulamadim.

aynen bende temiz bi 8310 hala bulamadım. çok güzel telefondu. bulursanız kaçırmayın.

1-bataryanın bitmeini beklemek aslında en doğrusu. batarya bitmeden şarj edip durmak bataryanın ömründen yer.
2-mümkün olduğunca değil dolu uyarısı gelince alabilirsiniz. uzun süre şarjda kalmasını tavsiye etmezler pek.
3-hayır düşünmek gerekir :)

1. genelde pilin bitmesini bekleyen derler ama lityum ion pilleri istediğin zaman şarj edebilirsin. eski nikel kadminyum(sanırım) piller ara şarjlar yüzünden ömürlerinden kaybediyordu. lityumlarda bu sorun yok ya da çok az.

2. bunun hakkında bi fikrim yok.

3. ben bu yöntemi kullanıyorum. pilin ömrü biterse başa gelecek en kötü şey pilin yenisini almak olur. tabi iphone kullanıcısıysan bilemem kaça patlar bu iş.

li-ion pillerde boyle bi kistasin bulunmadigini hatirlar gibiyim. ilk baslarda bitmesini bekliyordum, ama artik 2/7si kalmisken falan takiveriyorum sarja. pek farketmiyo bence omrunde.

uzun sure sarjda tutmamak gerekir tabi. sony fotograf makinesinin kullanma kilavuzunda bir haftadan fazla sarjda tutmayin yaziyordu mesela. ama oyle 12 saatten falan bir sey olmaz.

Çok teşekkürler.

yeni pillerde charge cycle diye bir kavram var. önemli olan o pilin 1000 şarjlık ömrünün olması. onu nasıl tükettiğin önemli değil. aratınız google da güzel resimli açıklamalar mevcut.

www.google.co.uk

en.wikipedia.org

Açıkçası fazla hayalperest olacak, biliyorum. Ancak uçak radara da yakalanmamak için fazla aşağıdan uçuyordu. Batman o meşhur kancasını uçağa saplayıp kendini çekebilirdi diye düşünüyorum. Ne de olsa o Batman!

amerikan ordusunda kullanılan bir yöntemdir o (black ops). tom clancy romanlarında falan vardır.

gokdelenden kacarken firlattigi $ey i$ikli mi$ikli bir balondu, ucak tam olarak gecmesi gereken yeri bilsin diye. pek ihtimal vermiyorum gercek olmasina, hayal urunu bi sahne diye du$unmu$tum. hadi diyelim halati beline doladi ve diger ucu ucaga bagli. ilk hareket aninda o halat adamin belini kirar gibi geliyor.

karadan, hareket halindeki helikopterin sallandırdığı merdivene tutunma sahneleri görmüşsünüzdür. helikopter gayet yavaş uçar hatta kahramanımız koşarak yetişir ipe. ben canlı olarak denizde yapılanını gördüm askerdeyken özel kuvvet gösterisinde. adam denizden normal bir insanın koşu hızından çok daha hızlı uçan helikopterin sallandırdığı merdivene tutundu gitti. bundan daha iyisi yani daha hızlısı yapılabilse onlar yapardı diye düşünüyorum çünkü şahane bir gösteriydi. yine de uçaklar helikopterin o anki hızı kadar yavaşlayabilir mi bilmiyorum. bu durumda dengesiz pamuk' un dediği gibi bel kırılması, ya da çekilen g'den dolayı iç organların yer değiştirmesi gibi sorunlar ortaya çıkabilir. adamlar da bunu şöyle aşmışlar sanırım. Dag'in verdiği linkten alıntı:

"Because of the geometry involved, the person being picked up experienced less of a shock than during a parachute opening."

yani adam direkt uçakla aynı istikamette gitmiyor. böylece şok kat kat azalıyor. mantıklı bir yöntem ama "batman"da böyle teknik bir uygulanmadı sanırım. belki de paraşütü fırlattığı tabancaya şok emici bir süspansiyon sistemi yerleştirilmiştir, bu da kendi üzerindeki etkiyi azaltmıştır, bu da mümkün bence.