imzayi illa oraya gelip mi atacakmis? belgeyi alip ertesi gun imzali olarak goturseniz? veya vekalet falan verebilir herhalde ama o da is sonucta.

yani vekalet için de notere gitmek lazım ki notere gelebilse nüfus müdürlüğüne gelir sıkıntı olmaz. açıkçası hiç fikrim yok imza olayında. onu öğrenebilsem yeter aslında. belgeyi ertesi gün imzalatabiliyorsam harika zaten.

imzayi illa nufus mudurlugunde atmasi gerekmez. doldurulacak kagidi hane halki olarak doldurup imzalayip, apartman yoneticisi ve muhtara onaylatip falan filan goturuyorsunuz nufus mudurlugune. o hane iki kisiye cikiyor, bu kadar.

evden birisi olmadan yapamamıştık biz bu işi. hiçbir şekilde kabul etmediler.

bir iyi bir kötü haber aldım resmen. bu işin bir standardı yok mu acaba ya? her müdürlük kafasına göre mi uygulama yapıyor!

kafasına gore degıl evde bulunn birisinin gelip beyan vermesı gerek olay bu.

kira sozlesmesını degistirip senı de ekletirsen sozlesmeyle alsırabilirsin naklini.

ben samsung'dan hiç memnun değilim. daha önce iki adet LG aldım. ikisi de canavar gibi. üçüncüde teknosa'daki mal satıcının lafına güvenip samsung aldım. almaz olaydım. LG'leri izledikçe samsung'a küfrediyorum.

hiç tavsiye etmem. bir de alırken mutlaka iade veya değişim şartlarını görüş. ben değiştiremedim aldıktan bir gün sonra.

panasonic lere bir bak derim

Playstation ile kullanacaksanız; ben de samsung önermiyorum.

panasonic'in bu sektördeki üstünlüğü bellidir zaten.

forum.donanimhaber.com

sony alin, baska da birsey demem.

ilandaki çakma led'i (edge) alacağınıza aynı fiyata güzel bi lcd alsanız daha iyi olur. piyasada üç iyi üretici var zaten samsung, lg ve sony. bu tv'lerde önemli olan panale kalitesi, engine'i refresh rate'i... bunlardan birin alın derim. bende samsung 40C650 var gayet memnunum.

eğer usb'ye film atıp, alt yazılı film izlemeyi düşünüyorsan sony alma. çalıştırmıyor çoğu modeli.

benim monitör lcd samsung, tv'de lcd samsung'un. memnunum şahsen. çok teknik olayını yorumlayamayacağım ama.

beyler yeri gelmişken sorayım; geçenlerde bir akrabanın evinde pioneer lcd gördüm. zamanında iyi paraya almışlar, kalite süper. ama maliyetleri yüksek olduğundan bu işi bırakmak zorunda kalmış diyolar. kullanan var mı?

Marka marka değerlendirme, model model değerlendir. Samsung un çok iyi modelleri var ama PS3 le sorun yaşayanların çoğu samsung kullanıcısı.

Ben Samsung lcd ve ps3 kullanıcısıyım, memnunum.

teşekkürler herkese.
şöyle cevap vermeye çalışayım:
1 oynattığı formatlar önemli. avi olsun, mkv olsuun oynatsın istiyorum. bu sebeple sony biraz sıkıntı oluyor.
ps3üm şuan için yok ama yakında ne olur bilemiyorum.
model olarak bunu düşündüm o sebeple bunu soruyorum. lg demek, panasonic demek de biraz genel oldu. model önerisi alsam?

www.hepsiburada.com

www.hepsiburada.com

bende bu ikisi var. ikisinden de çok memnunum. aviydi altayazıydı dertleri yok maşallah. pc'deki gibi sorunsuz izliyorum. oyun için 32'' olanı denedim sadece. gayet iyidi.

samsung'da da avi+altyazı sorunsuz ama görüntü tatmin etmiyor hiç. üstelik hd kutu ile teledünya bağlı kendisine.

şimdi şöyle kafam karıştı, bu linkini gönderdiğiniz lg'de sadece DivX HD, Mp3, Jpeg formatları görünüyor. avi ve mkv yazmıyor. bu internet sitelerinde yazan özelliklere güvenemedim şimdi. lg nin ya da samsung un sitelerinde de bu modeller yok. himm ...

daha dün samsung 40d6500 led tv aldım. panel vs olarak 40d5000 ile aynı. farkı 3d olması. o yüzden görüntü kalitesi vs açısından bir günlük yorumumu yazayım.

conax modül ile teledünya kullanıyorum. hd kanalların kalitesi tabiri caizse cam gibi. yani daha iyi nasıl olabilir bilemiyorum. sd kanallar ise dijital kablo tv yayını. yine hd olmayan bir yayın için mükemmel diyebilirim. bunun da daha iyisi ancak hd olabilir. hd olmayıp da bundan iyi olamaz bence.

çok araştırdım. sony'ler mkv'leri oynatmıyor. 1080p filmlerin tamamının da mkv olduğunu göz önünde bulundurursak usb'den full hd film izleyeyim diyecekseniaz sony'i baştan eleyin. onun dışına görüntü kalitesi falan sony de iyidir tabii. lg'yi niyeyse hiç düşünmedim. zaten pek fiyat farkı da yoktu, annemler iki ayrı samsung lcd kullanıyor (biri 2009 model 40a553, diğeri 2011 model 32d551), sürekli birlikte film izlediğimiz arkadaş da samsung lcd kullanıyor (40c650). bugüne kadar hiçbirinde en ufak bir kalite problemine rastlamadım. hep cam gibi izledik. ki üstelik annemlerin 40a553 olan televizyonu teledünya bile değil, standart analog kablo tv ile çalışıyor, ona rağmen görüntüler gayet tatmin edici.

ps3 oyunlarında ne gibi bir memnuniyetsizlik yapıyor bilmiyorum. memnun olmayanlar bunu açıklarsa sevinirim.

şunu da belirteyim aldığım ilk lg lf 2500 idi. ne kendi sitesinde ne türkçe kılavuzunda dvb-c ve cvb-t tuner i olduğu yazmıyordu ama yabancı forumlard a yazıyordu...lg türkiyeye attığım mailere cevap bile verilmedi, lakin tv de dvb-c v db-t tuner var ve modül takıp başkaca bir alete ihtiyaç duymadan tek kumanda ile hd teledünya izliyorum... benzer şekilde yazılımı hack ederek sadece servis için yazan usb ye harddisk bağladım ve yine tv nin kendi kumandasından tv den resim foto ve film medyalarını kafama göre oynatabiliyorum.

böyle de ilginç bir marka bu lg:D

tl ile alırsın paranı.
ayrıca dolar öyle hop diye 3 dolar olmaz:)
yani hadi oldu diye birşey yok.doların en fazla arttığı 1.62-1.65 olması gerekirken 1.75 şu an.

*bu arada marketten dolar ve euro ile mi alıyorsun gıda ihtiyaçlarını?

ya abi dolar karşısında tl değer kaybetmeyecek mi? bunu fırsat bilen market manav hammadde dışarıdan fırsatçılığına yatıp zam koymazlar mı?

maaşı tl olarak alacağımı biliyorum, esas sorun 2000 lira, alım gücü olarak 1000 liraya düşer mi?

bluw sen doların bir günde 600.000 liradan 1.100.000 lira seviyelerine çıktığı zamanı bilmiyorsun sanırım :)
(bkz: 21 şubat krizi)
olmaz diye bir şey yok.

ithal mallar dogal olarak pahalanır. benzin, elektronik ve araba başta.
ekonomi yavaşlayacagı için zam alamazsın. hatta iş kaybetme riski olur.
kredi verme-vermeme ekonominin iç durumuna baglı, illa vermezler diye bir şey yok.

TL ile maaş alanlardan çok genel ekonomi sıçarki (zaten sıçmış durumda bence) topluca rezil oluruz.

Dolar bir günde hatta bir kaç saatte bile öyle hop diye 3 lirada olur 5 lirada olur. Devalüasyon diyolla buna.
Üretim için yoğun ithal girdilere göbekten bağlı olan ülkemde herşeyin fiyatı yükselir 2000 TL ye 100 birim ürün alıyorken artık 70 birim alabilir duruma gelirsin (bu da enflasyon) yani paranın alım gücü düşer. çok parayla az ürün alabildiğin için üretim azalır bunun sonucu olarak işsizlik artar... uzadıkça uzar bu domino etkisi gibi hacı.

devlet her halukarda para basar maaşları öder. ama her şeyin fiyatı iki katına çıkar.

döviz fiyatı artınca en başta petyrol fiyatı artar, petrol fiyatı artınca her şeyin fiyatı artar, maaş hariç.

bankalar fazileri artırır, sen zaten kredi almak istemezsin (bkz: credit crunch)

sen yenisin bu kriz işlerinde galiba :) benim üçüncü olacak allahın izniyle... 7 yıl bereket 7 yıl kıtlık hesabı ehehe

döviz ile borcu yoksa fazla birşey olmaz. benzeri şekilde yaşamaya devam eder. döviz bi anda çok yükselse bile yerli üretimdeki mallar ve gıda türevi temel ihtiyaç maddelerine bu zamların yansıması uzun süreleri bulur. hatta bu durumlarda döziv ile satış yapan birçok yerli üretici-satıcı stok eritmek amacı ile kuru sabitler. örnegin eğer yanlış hatıramıyorsam exper şu anda 1.39 dolar kuru üzerinden satış yapıyor. benzeri şekilde etrafımda tanıdığım bazı elektronik firmaları da kuru düşük sabitleyip satıyorlar. özetle çark dönmeye devam eder.

2 ay sonra kredi çekmeyi düşünen bu bünye için, şimdiden bekleme çek mi dersiniz, yoksa aceleye gerek yok kredi faizleri iki ay sonra da bu civarlarda olur mu diyorsunuz?

ev fiyatları düşebilir ama birikiminizi koruyamazsanız o da düşecektir.

ben olsam şu dönem ev almazdım onun yerine kiralık bi eve çık paranı faize yatır her ay gelen faizle kiranı öde. ekonomi daha stabil hale gelince elinde hazır sıcak paran olur evini alırsın.

kredi fazileri halihazırda yeni arttı. yakın zamanda artacağını düşünmüyorum ama direkt ev almak yerine piyasanın düşmesini beklemende fayda var, unutmaki ekonomi kötüye giderse ev fiyatları düşecek, vadeli mevduat fazileri artacak. fazie ve ya altına yatır paranı. nah şuraya yazıyorum küçük altın 300tl yi görecek

onexey'in söylediği ilk bakışta mantıklı gibi gelsede alacağın aylık faizi kiraya gideceğinden paranı koruma yeteneği kalmayacak dolayısıyla, örneğin 1 yıl sonra, bankadan çektiğin paran ile bugün 100.000 TL değerinde bir ev alabiliyorken 1 yıl sonra bugün aynı evi satın almak için paranın üzerine ekleme yapman gerekecek çünkü paran enflasyon karşısında bir miktar erimiş olacak (nominal olarak değil tabi reel olarak.)

Kredi faizlerininde artması yüksek bir olasılık ayrıca.
Kelepir ev düşürmeye bak. Takip et sürekli.

elinde birikmiş paran varsa faize koyma, erir.

krizle ev fiyatları düşer ama kredi faizleri artar. faiz artışı ev fiyat düşüşünden fazla olursa kötü olur. elindeki toplu paranın miktarına göre (yani alacağın kredinin büyüklüğüne göre) sabit faizli bir anlaşma iyi olur sanki....

şöyle söyleyim o zaman..elimdeki nakit almak istedigin %30 una falan denk geliyo kalanı kredi dusunuyodum..ana para az o yuzden parayı faize yatırıp kazanç beklemenin fazla bi getirisi olmayacagını dusunuyorum..

aerius beni kurutmuyor ve de uyutmuyor :)) sadece akıntımı kesiyor

aerius +1

xyzal ya da aerius (ben xyzal bulamadığımda aerius alıyorum)

clarinase

clarinase +1

notta

aerius u gece al yatmadan evvel. işe yaramazsa duact kullanailirsin.

altın kaplama filan mıymış?

Lira demiş olmasın. bir çok almanyada yaşayan türk euro ve mark'a türkçe konuşurken lira der. Yani yine de pahalı ama bilemedim.

lira olması lazım onun. şu anda samsung galaxy s2 500 euro civarında bildiğim kadarıyla. not: yurtdışı fiyatından bahsediyorum tabii.

Bir de gonderecem derken ne demek istemis, kargoya falan vermesin sakin...

şu an galaxy'nın en pahalı modelı s2 mi?

yok kargoyla degıl bi tanıdık getırecek.

şu anda en pahalı galaxy telefon samsung galaxy s 2. o da türkiye'de 1650 - 1700 lira civarında.

1200 euro'ya iphone bile yok, tl'dir o karıştırmıştır.

max 600 eurodur o telefon yav. dah austune avrupada telefon yok zaten. olsa olsa s2 dir.

eger tablet almamıssa tabi.

macbook pro

17' ler eşşek ölüsü ağırlığındadır genelde dikkat. sonra ulan şunun 1 boy küçüğünü alsaydım diyebilirsin.

Oncelikli amaciniz mobilite (kucukluk, hafiflik, uzun pil omru) degilse Air almayin.

17" macbook air yok zaten. bir de 17" laptop birkac ay sonra bunyede pismanlik yaratiyor tavsiye etmem. ben olsam macbook pro alirdim.

feci bir öneriyle geldim, ben de air almayı düşünüyorum bu arada.
bence bir tane 1000$ a 17" notebook pc al (misal dell in xps serileri) yanına bi tane de 13" lik macbook air al.
totalde bi macbook pro parası bile ödememiş olursun.

iki bilgisayar konusuna sıcak bakmıyorum. pro 17' düşünüyodum ama çok hantal olur dediniz. bataryadan ziyade kalite önemli. çünkü gerçekten bilgisayarı kullanma eylemini tam anlamıyla yapan birisiyim. mesela hp pavilion dv6000 vardı bundan önce. fiziksel olarak ağırlık/boyut oranı ney ? pavilion v air ve pavilion v pro 17'

bilgisayari oyun icin kullanacaksan neden mac aliyosun anlam veremedim.. tek tuk bir kac oyun disinda cogu mac os x'te calismiyor.. windows kurman gerekecek bilgisayara ki o zaman bi anlami kalmiyor mac almis olmanin.. ayni fiyata mis gibi alienware al derim ben..


ama yok ille mac alacam diyosan da:

tasinabilir olsun istiyosan 13" mbp al, cok da onemli degil diyosan 15" mbp al.. kesinlikle hareket ettirmeyecegim diyosan 17" mbp al..

air'ler fazla hafif ve tasinabilir olduklari icin teknik ozellikleri mbp kadar iyi degil..

ihtiyaçtan ziyade değişiklik için istiyorum zaten. şimdiki bilgisayarımla ilgili bir sıkıntım yok. ama gidip de dandik bişey de almak istemiyorum. yeri gelir taşımam da lazım olabilir. yazdıklarınızı okuyunca 15' olsun o zaman dedim. performans olarak pro daha iyiymiş. peki bunların klavyesi, kucaktaki rahatlığı falan hepsi aynı mı ? sadece içi mi değişik ?

17 desktop replacement dediklerinden, tasinirligi sinirli. bende 15 var, 13'e gecicem sirf kucagimda tasimasi rahat olsun diye. agirlik da degil sorun, minik ellerime... yani tavsiyem git bi apple store, biraz kurcala. eline hangisi eldiven gibi oturuyorsa odur.

dis dizayn degismez genelde, ama 17 inc'in fazladan usb girisi falan olabilir...

haklısın boyutlara kurcalamadan karar veremeyiz. teşekkür ederim.

hareketsiz kaldiginiz sure boyunce eklemlerinizde biriken kalsiyum hedeleri, calisir pozisyona geldiginizda catir cutur sesler cikmasina neden olur. evet neden kireclenme.

kemikten ses gelmez. muhtemelen tendon ve kıkırdaklarından ses geliyordur.

1 ayda sesleri duymaya başladığına göre muhtemelen ağırlık çalışıyorsun ve bu ses dirseklerinde hayli fazla.

öneri 1: dirseklik, bileklik ve dizlik kullan.
öneri 2: (kesinlikle ve kesinlikle doktor kontrolünde) anabolizan kullan. eklemlerini çok rahatlatır.

acı var mı acı? acı yoksa boşver, kıkırdaklar, kireçlenme gibi zararsız sebeplerden olur. takırdarken ağrı varsa o zaman en yakın ortopediste naş naş...

edit: @diskbudur naptın anabolizan flan? kullanma öyle şeyleri, ağrımıyorsa takırdasın bişi olmaz...

1 ayda sesleri duymaya baslamadim yalniz ben kendimi bildim bileli var bu, sadece gecer saniyodum spor yapinca ama gecmedi..

dogal olarak ne yiyip icebilirim buna iyi gelecek ?

agri yok ama cok rahatsiz ediyor, normalde parmagimi bile citlatamam ben icim geciyor

valla benim sol kalça ekleminde vardı, o kadar ki kulakiçi kulaklıkla yürüken içerden içerden "takırt tak taka da tukada" şeklinde işitiyordum. doktora gittim, sallamadı bile. kıkırdaklar tokuşuyormuş. napiyim dedim, spor iyi gelir dedi... bi derece iyi geldi ama takırdıyor işte. bunu bir karakteristiğin olarak kabul et bence :))

hayatimin sonuna kadar boyle yasamak mi? asla!
mutlaka bir cozumu olmali, senin sol kalca benim butun vucut boyle!
her dirsegimi acip kapatisimda catada cut katirda kutur seslerini isitiyorum ben de

kafana sık

ısınmadan başlıyor olabilir misin?

yok isiniyorum..yillardir var bu olay

Öncelikle kesin teşhis için bir MR çektirmek gerek. Fıtığın seviyesi ve ciddiyetine göre fizyoterapistiniz size bir tedavi programı çıkartacaktır. Kalp seviyesinden yukarıdaki kaslarınız için çalışmada sorun olmayabilir ancak sıkıntı yaşama ihtimalinizi göz önünde bulundurmayı unutmayın. Geçmiş olsun.

bırakmana gerek yok, ancak spor hocana durumu açıkla... alt bel güçlendirici çalışmalara ağırlık ver bir süre ve bu sürede çalıştığın ağrılık miktarını azalt, geliştirme değil de koruma gibi olsun. unutma ki altına girebileceğin maksimum ağırlık vücudundaki en zayıf noktanın kaldırabileceği ağırlıktır. ne zamanki bel kasların disklerini destekleyecek seviyeye gelir, ondan sonra ağırlıkları artırabilirsin.
geçmiş olsun bu arada:)

7 yıllık bel fıtığı mağduru olarak birkaç tavsiyede bulunayım. öncelikle en garantili teşhis MR ile yapılandır, MR çektirip bir beyin cerrahına göstermekte fayda var. ağırlık kaldırmak baya riskli tabi bel için, ama iyi bir doktorla uygun egzersizleri belirleyebilrisiniz. karın, sırt ve bel bölgesindeki kasları güçlendirmek çok önemli bel fıtığı tedavisinde, onlar omurgayı koruyor gereksiz yük binmesini zarar görmesini engelliyor.

fizyoterapistin verdiği hareketleri yapın, en azından bir deneyin zaten onlar sırtı ve bel kaslarını güçlendirme amaçlı, bana iyi gelmemişti mesela, büyük ihtimalle hareketleri yanlış yaparak kendimi daha da kötü bir hale getirmiştim.

bel fıtığıyla yaşamanın tek yolu yüzme, eğer düzenli yüzme imkanınız varsa mutlaka yüzün, önemli olan haftada 4-5 defa gitmek, ben 5 defa gidiyordum ama çok abartmadan her girişte 500m serbest stil yüzüyordum.

çok geçmiş olsun, bu aşamada çok dikkatli olun ilerletmeyin fıtığı, ben felcin eşiğinden döndüm bu illet yüzünden, son dakika acil ameliyatla kurtuldu sol ayağım.

babasını kaybetmiş olan arkadaşlarım var hep. o yüzden olabilir belki.

sana kız tarafı olm, abi, hocam, hacı, moruk vb dese hoşuna gider mi ?

Ama aynı şeyi senin eleman arkadaşın söylese gayet normal karşılarsın

En azından bende öyle

gereksiz bi takıntı bence. aynen bayan muhabbeti gibi. ama tabi samimi olmadığın kişiye de kızım diye hitap etmemek lazım :)

Ya yok. Anne babası sağ olup gayet mutlu mesut hayat süren insanlardan da duyuyorum bunu. O olasılığı da düşündüm ama değil.

kızım, ablacım gibi hitaplardan hiç hoşlanmıyorum.

oğlum da demem.

"kızım"da bir aşağılama, bir küçümseme var, arkasından da genelde bu tarz bir cümle gelir. karşısındaki kadına saygı duyan adam kızım demez zaten.

bak şindi kızım, sen ne sanıyorsun...

gibi. daha gider.

"üff salak mısın nesin kızım, bilmiyor musun ki..."

hep aşağılama, küçük görme, hep.

sen kimsin ki arkadaşım?? diye de girişir tabii hatun kişi.

içinde kızım geçen ve düzgün, karşıdakini adam yerine koyan cümle kurulmuyor pek. örnek verebileceğinizi sanmıyorum.

Kız tarafının bana nasıl hitap ettiği önemli değil. Onlar kendi aralarında da fazlalıkla kullanıyorlar bunları. Dikkatimi çektiği için soruyorum. Kendi aralarında bile kızım değil oğlum diyorlar. Kızım deyince aşağılama oluyor da oğlum deyince niye olmuyor?(böyle sorunca da sürekli bu şekilde hitap ediyormuşum gibi algılandı ama meraktan sordum)

Ayrıca aşağılama maksadı ile kullanıldığını hiç görmedim desem yeridir.

(kız) oğlum git konuş işte hocayla. yemez ya seni
(diğer kız) tamam.

(ne sikko bir diyalog oldu)

oğlanı çıkar kızı koy işte. ne fark ediyor?

kızımdan değil ama mesela birinin bana kız diye hitap etmesinden acayip rahatszı oluyorum. resmen sinirleniyorum. çok basit ve rahatsız edici geliyor. gel kız buraya kalıbı bile tüylerimi diken diken ediyo. tam olarak sebebini açıklayamıyorum.

ensest cagrısımlardan olabili. ya da cok fena dirty talk anıları canlanıyordur kafalarında.

tamamen türk kızı tripleri işte. yine gereksiz bir tutum içerisine girmişler. benim de çevremde var böyle birkaç kişi. biri de çok yakın arkadaşım. o yüzden iplemiyorum. kızım demeye devam nihoha.

bu da biraz genellemeye giriyor aslında.senin çevrendekiler birbirine kızım oğlum diyor benim çevremdekiler demiyor onun çevresindekiler arada sırada diyor.olur yani bu illa bir mantığa dayandırmak gerekmiyor.ve şahsen ben de bana kızım denmesinden hoşlanmam anam babam boşuna mı isim vermiş bana?

kızaaım, berkecan benden hoşlanıyoğ muuş biliyooo mussuan?

aklıma bu geldi muhabbet açılınca. hiç sallamam valla, kızım demiş, lan demiş, oğlum demiş.. önemli olan söylediği şeyin içeriği, hitabı diil.

"kızım" kızların arasındaki bi hitap, birbirlerine "kızım" derler ama sen onlara diyemezsin, böyle siyahların birbirine "nigga" demesi ama beyaz adam söyleyince bi tarafından kan alması gibi..

bu arada birbirine "oğlum" diye hitap eden kadın da görmedim, yeni nesil şeysi herhal ya da espri falan

eylül ayına kadar en az 2 kez yazılı ihtar ile borçlarını (kira) ödemeleri konusunda ihtar çekin. (tabi yine geç öderse) eğer kiracı bulundukları süreç içinde hiç ihtar göndermediyseniz "düzenli ödemiyorlar" diyerek ihtarname gönderemezsiniz. 1 yıl içinde en az 2 ihtarname gitmiş olmalı. 6570 Sayili Kira Kanunu'nun 7. madde e bendi sizin için gerekli olan madde.

"kontratın süresi dolacak ve artık uzatmak istemiyorum" diyerek tahliye amaçlı ihtar gönderemiyor muyuz? evde yoksa ve ihtarname eline ulaşmamışsa yine geçerlidir değil mi?

bir de geç ile kasıt nedir? kontratta yazan günden 1 gün sonra bile ödese geç olur mu?

hayır, o sadece kiracıya fesih hakkı tanıyan bir tarih size değil.

6570 sayılı kanunda kiracıyı çıkarma halleri sayılıdır. kafanıza göre hadi kardeşim istemiyorum çık diyemiyorsunuz. sizin durumunuz kanunda sayılı bu hallerden birine uyuyorsa sizin konut ihtiyacınız, esaslı tadilat gibi bunları kullanarak çıkarabilirsiniz.

6570'deki şu madde nedir peki:

d) Gayrimenkulü Medeni Kanun hükümlerine göre iktisabeden kimse kendisi veya eşi veya çocukları için tamamen veya kısmen mesken olarak ve yine kendisi veya eşi veya çocukları için bir meslek veya sanatın bizzat icrası maksadiyle iş yeri olarak kullanma ihtiyacında ise iktisap tarihinden itibaren bir ay zarfında kiracıyı keyfiyetten ihtarname ile haberdar etmek şartiyle altı ay sonra,

1 gün sonra bile ödese geç olur ama 1 gün bile geç ödese hemen ihtarnameyi gönderin hiç oyalanmadan. umarım bankadan alıyorsunuzdur. bi de yanlış bilmiyorsam, kontrat yenilense bile nedensiz olarak, siz aynı sorunlar devam edersen mesela 2012 ocak ayında bile (dönem ortası) tahliye davası açabilirsiniz. tabi kesinlikle ihtarnamelerden sonra. eğer kirayı elden alıyorsanız almayın. artık bankadan istiyorum deyin (bu zaten mecbur oldu ama yine de elden alan çok var nasıl oluyorsa) bu şekilde gecikmeleri resmi olarak kayıt altına da almış olursunuz dava durumunda kullanmak üzere. elden alıyorsanız da para makbuzu kullanın tarih ve imzalı.

evde yoksa ve ihtarname eline ulaşmamışsa yine geçerli mi?
bu tür yasal ihbarnamelerde bu tür şeyler aranmaz. yani tam ayrıntısın bilmemekle birlikte kayıtlı adrese yapılan bildirim şahsına yapılır gibi bir bilgim var.

@ben smyrna'nın dediği... öncelikle ihtarname göndereceksin, sonra tahliye davası açacaksın. kayıtlı adrese yapılan bildirimler şahsa yapılmış sayılır. şahıs adreste bulunumazsa kapısına not bırakılır ve bildirim bağlı olduğu muhtarlığa teslim edilir. eğer çok kıllanıyorsanı artı bi para ödeyerek noterden teslim edildiğine dair bilgiyi size postalamasını isteyebilirsiniz ama gerek yok. ihtarnamenin sizde kalan örnekleri yeterlidir.

bahsettiğiniz d bendi yeni ev aldığınızda içinde kiracı varsa onu çıkarmanın yollarını söylüyor, ancak kendisi ve ailesi için gerekli ise çıkarabilir. bu şekilde tahliye edilen konutlar üç sene (galiba üçtü) boyunca kiralanamaz, satılamaz.

ha bir de kontrat süresi evsahabi için değil kiracı için :) yani sırf süresi doldu diye çıkaramazsın. ancak kira geciktirme sözleşme şartlarına uymama demektir. kontratınıza bakın, ne yazıyor. genelde kira ödeme gününden itibaren beş gün içinde ödenmezse sözleşmeye aykırı olur..

sadece 5 günlük kullanımla sınırlı kalmak üzere: otrivine mentol.

burazin kullanabilirsin, ucuzdur da.

ameliyat olsan? bende de aynı sorun vardı. yarım saatlik çok basit operasyonla hallediyorlar. çok rahatladım.

İliadin

çabucak alışırsın ve sonra bırakmak zor olur çünkü anlık bir şey değil tedavii ol bence

burnuna sıkacağın spreyler burun etlerini daha da büyüteceğindne tavsiye etmem. lazerle küçültüyorlar, eğer mümkünse bu yola başvursan?

nasonex+ clarinase kullan anında sonuç alırsın.

@dtirasoglu: lazerle mi ameliyat oldun, ameliyat sonrası ağrısı falan nasıl biraz anlatabilirmisin?

@no avalon: eninde sonunda olucam zaten çok sıkıntılı, da o zamana kadar geçici bir çözüm peşindeyim

herkese teşekkürler

eğer doktorun anlattığını yanlış anlamadıysam lazerle oldum. yani şöyle birşey anlatmıştı doktor: yüksek frekansta dalga gönderiyoruz. eti yakarsan nasıl büzülür onun gibi küçülüyor. ameliyat sonrası hiçbir ağrı sızı olmadı. görünen bir tampon bile yoktu normal hayatıma döndüm, rhatça nefes alarak. dışarıdan görünmeyen çok ufak tamponlar yerleştirmişler içine, onları da birkaç gün sonra aldılar:)

lazer değil de radyofrekans diyorlar sanırım ona, ben de olmayı düşünüyorum. ne kadar oldu operasyon yapılalı? bu konka hipertrofisi tekrarlıyor. ben normal ameliyat oldum, bir senede tekrar büyüdü etler.

1 ay gecikmeden birşey olmaz. aşını olabilirsin.

bünyeye göre değişiyor tutup tutmaması. kimilerinde 1. dozda tutuyor, kimilerinde 3. dozdan sonra tekrar gerekebiliyor.

o yuzden once kan tahlilini yaptırmak (guvenilir bir yerde) sonra gerekiyorsa aşıyı olmak iyi bir çözüm olabilir.

ilk yapılan aşının türünden devam etmesine dikkat et gerisi çok öenmli değil diye biliyorum,

aşını ol, 3 ay sonra tutup tutmadığına baktır. normalde ilk dozdan itibaren belli bir oranda koruyuculuk başlar ama yüzde yüz için 1-1-6 ay şeklinde yaptırmak gerekir. hastalığın kuluçka süresiyle ilgili olsa gerek....

acil durumda 1-1-6 gün şeklinde olanlar bile var (acilen afrikaya gidenler falan)

valla sokaktakileri de sevdim, eve de getirdim sevdim defalarca. sokaktan alıp evde bakacaklarımı da veterinere götürene kadar uzak tutmaya çalışmadım. şimdiye dek başıma hiç bişiy gelmedi. ama rahat edemiyorsanız sevmeyin, dokunmayın.

evet

teorik olarak hastalık kapman mümkün. banyo yapınca gitmeyen hastalıklarda var. :)

pirelenebilirsiniz. ve bu berbat birşey olur.

kedi piresi insanda takılmaz, üç zıplar beş zıplar düşer kendi kendine.

teoride kaparsın hastalık, ben çöpten fırlayan kedilere sarılan bi tipim hiç kapmadım daha bi hastalık sokaktaki hayvandan.

biz de öyle aldık, hemen bir veterine götürün, paraziti iç-dış yapılsın. eğer yaşı tutuyorsa kuduzunu da yaparlar. aşılar tamamlanana dek tırmalanıp-ısırılmamaya dikkat edin.

kediyi banyo yaptırıp veterinere götürdüğün takdirde bir kaç parazit aşısı yapıldıktan sonra hiçbirşey olacağnı sanmıyorum. insanların hepsi 600 lira verip kedi sahibi olmuyor sonucta :) daha şimdiye kadar sokaktan kedi alıp ondan hastalık kapan birini gormedim duymadım.

aman kediler yıkanmaz. dikkat.

zaten paraziti varsa yıkanmayla geçmez :))

kediler yıkanır. sadece kediyi yıkarken kafasına kesinlikle su değdirmemelisin. kafasını ve kulaklarının arkasını bezle sil. sonra kediyi sadece tek bir odada tut veterinere götürene kadar. sonra aşılarını yaptırdıktan sonra zaten nothing else matters...

kediler yıkanmaz. en fazla kuru şampuanla temizlersiniz hayvanı ya da ulaşamayacağı yerleri siz temizlersiniz uygun bir şekilde.

iki hafta sokaktan aldığım kediyi odamda besledim hiç bi halt olmadı. bugun git banyoda hortum tut kafasından aşağıya sonra götür veterinere.o kadar

aids bile olursun!

bişey olmaz. parazit öyle hop hadi diye geçmez. sen sevdikten sonra kendini elini güzelce yıkarsan hiç bir şey olmaz. benim evime gelip giden kediler daha ilk günden yatağıma bile girmiştir. ne parazit ne başka hastalıkla sorunum oldu. yavru ise tırnakları çok ortada olur. (ayarlayamaz) tırnaklardan pek sorun yaşamazsınız sadece yara olur eliniz falan.

şu kedi yıkama sözlerine ben de katılacağım. kediler yıkanır yıkanmaz. kediler yıkanABİLİR. ama yıkamamalısınız. ne zaman yıkanır? çok ciddi çamur (mesela kışın sokaklarda olan çamur su çukurları) gibi bir şeye düşmüş kedi, kireç boya vs gibi şeylere düşmüş bir kedi yıkanabilir ki zaten yıkanmalıdır. ama sokakta çöp tenekesinde geziyor diye kedi yıkanmaz. bu tür bir kir sağlıklı bir kedi üzerinden en fazla 24 saatte yalanarak yok edilecektir. illa temizlemek su değirmek istiyorasanız bir kişi kediyi tutsun bir kişi de KENDİ ELLERİNİ ıslatıp ıslatıp kediyi sıvazlasın. bunu kedi rahatsız olana kadar (muhtemelen 2-3 kez !) yapın. bu ıslak tüyleri hemen yalamaya girişecektir. bu da temizllği hızlandıracaktır. ancak ne sabun ne de şampuan vs kullanın bu süreçte. eğer hemen kızmaz ve kaçmazsa bu durumda su ile üzerindeki sizi rahatsız eden kaba kiri, tozu da almış olursunuz. o da siz de rahat.
ıslak mendil kediler değirmeyin. alkollüsü alkolsüzü var. içinde ne olduunu bilmediğiniz bi sürü kimyasal.. ayrıca parfüm. bu yıkmakatan daha kötü. yıkadığınıda değen şey en azından su. bu ... gereksiz.
yavru kediler normal normal geziyorsa evde hasta değildir. en ciddi hastalık zaten kuduz olabilir size geçebilecek. bu da belli olur (davranışları salgıları vs vs)
ancak sevdim şimdi öleceğim demeyin. dediğim gibi ben ilk geceden yanımda yatırmışımdır kedilerimi hep. bi de patilerine bakın arasında çamur parçaları vs olmasın. elinizle temizlemesine yardım edin (eve ilk geldiğinde-yoksa 3-5 saatte onların hepsini temizlemiş olur zaten)

(bkz: kedi yıkarken dikkat edilecek hususlar/@no avalon)

sevip okşayabilirsin, oradaki parazitlerden bişi olmaz. ancak aşısını yaptırana kadar kakasıyla elleşme. hede hödö kisti yapma riski taşıyan parazit kakada olur. kuduz muduz şehirlerde artık görülmüyor zati.

kedi piresi insana gayet de geliyor bu arada :/ allahın cezası pireler, kodumun pireleri...

şimdiye kadar %100 steril bir ortamda yetişmediyseniz hiçbir şey olmaz. kedinin üstündeki bakteri ve mikroplar her gün sokakta gezerken aldığımız canlılar zaten. bu kadar evhamlı olmayın. mıncıklayın gitsin.

ps: kedi saldırgan tavırlar sergiliyor ve özellikle ısırmaya çalışıyorsa kuduz olabilir, sadece buna dikkat edin. aşıları yapılana kadar ısırılmayın.

ayni adam once bomba patlatiyor, sonra polis kiliginda genclik kampina gidip 80 kisiyi olduruyor. bombali saldirida yanilmiyorsam 7 kisi oluyor, adada 84 kisi.

bomba da adamın işi. bütün polis, medya falan patlamayla ilgilenirken, adam adada rahat rahat işine bakıyor.

adama güvenmiyorsan internetten kendin ver siparişini. adamın adresine yollat. ben 2 kez macbook pro aldırdım gittigidiyor'dan birisine. sorun çıkmadı. getirecek kişi öğrenci ise 150 dolar civarında öğrenci indiriminden de yararlanabilirsin. ama bu durumda adamın satın alması gerekiyor. adamın internetten almasını istiyorsan da bilgisayarın fiyatı kadar limit koyup sanal kart oluşturarak numarasını adama verebilirsin.

tasinabilir urunlerde 1 yil uluslararasi garanti var.

refurbished olup olmadigini seri numarasindan kontrol edebilirsin.

Ben o şekilde aldım. Evet bir sene uluslararası garantisi var, hatta bu süre dolmadan burada Bilkom'a hatırladığım karayıla 150 dolar ödeyerek garantiyi 2 sene daha uzatabiliyorsunuz.

burdan bi arkadaş satıyodu amerikadan getirtmiş çok ucuza satıyodu. duyuruda arama yaparsan bulabilirsin.

Teşekkürler. Adam elindeki hazır getirilmiş ürünleri satıyor, dükkanimiz yok dedi ama sahibinden.com'da 12 taksit olur gibi bir şey de yazıyordu.

Bu arada kontrol edebileceğim linki de paylaşabilir misiniz?

bence bi otlattır. çünkü onlar kendilerini rahatsız hissettiği zaman ot yeme ihtiyacı duyuyorlar. kontrolunuzde bi otlatmayı deneyin.

Stress kaynaklidir. Gecmezse veterinere

dışarı çıkmak istemesi eve dönmek istediği için de olabilir. sıcaktan tabi etkilenmiştir. bir süre normal mama deneyebilirsiniz bence. sık sık tararsanız ve çok yalandığında da oynarsanız hairball işi azalır.
kusmuğu açık renkte demişsiniz, bana yediklerini sindirmiş gibi geldi o yüzden, yani safra vs mi kusuyo yoksa mama çıkıyo mu dışarı? bir de tuvalet hadisesi ne alemde? su içmesi, yemesi azaldı mı? hareketliliği? derisini çekip bırakınca eski haline hızlıca dönüyo mu?

sıcaklar aniden bastırdığında bizimki de bir haftada üç kere kustu. sonra alıştı, artık iyi. o ara çok da tüy dökmüş ve yutmuştu. belki öyle bir şeydir. ya da stres yapmıştır. bi de ağzını koklayın bakalım, kokuyor mu?

kulak burun boğaz (kbb) gidecen.

kulak kiri. temizletince geçer.

orta kulak sıvı kaybı yaşamadığını dilerim.

vertigom var benim ve özellikle mevsim geçişlerinde bir kaç gün kıpırdayamadan yataa bağlı kalıyorum. ihmal etme hemen git

yolda düşüp bi taraflarını yaralamaman için birisi refakatında kbb doktoruna git ve aynen bu öyküyü ver. fazla bekleme bence.

kulak zarında normalde kapalı durabilen ancak nefes tuttuğundaki iç basıncın artışı ile açılabilen bir delik olabilir. bu da kulak içinde hızlı basınç değişimine sebep olabilir. geçer kendisi.

valla ben at&t aldim cihazi ama bende de ayni sorun var. ucretli uygulama indirmeyi dusunmedigim icin problem degil ama nedir problem ben de merak ediyorum acikcasi.

google master account ile android market accountları arasında bir çakışmadan falan söz ediyor internette. bir sürü mağduru varmış, herkes bir şeyler öneriyor hepsini deneyin bence.

eger turkiye'den aldiysan cihazi, turkiye'de malum sebeplerden android market hizmet vermiyor. ya cihaza root olarak avrupa rom'u atacan (yani kiracan) ya da black market yani applanet vesaire...

edit: market enabler var ama yine root olmam lazim

Aynı sorunu ben de yaşıyorum (Samsung Galaxy S). apk dosyalarını atabilmek için bilgisayara ve telefona Dropbox kurdum. Bir de şu siteleri bookmark'ladım:

www.mydroid.info
slideme.org

İstediğim her şeyi sitelerden indirip Dropbox üzerinden telefona kuruyorum. Mis gibi oluyor, tavsiye ederim...

mac'ler kalitesiz donanim konusunda, ozellikle de ram, cok nazli olur. kingston'in da ozellikle bir modeliyle (adini hatirlayamadim) uyumsuzluk yasadigini cok gordum. eger elindeki alet 2 gb ram destekliyor ve fekat yine de gormuyorsa ram'leri degistir.

sadece 3gb'a kadar çalıştırıyor. sanırım 32bit işletim sitemi ile alakalı.

(bkz: fruktoz) & mısır nişastası.. bu meretin olmadığı mamul yok. yok yok >:-@

ketçap, mayonez, marketlerin çukulata ve şekerleme raflarındaki "gıdalar"

yakında hepimiz bir sabah uyanınca kendimizi mutasyona uğramış bir şekilde bulursak hiç şaşırmam....

yazmayı unutmuşum

asıl başı çeken namussuz ----> (bkz: monosodyum glutamat)

ne yap et bundan uzak dur hazır gıda (çorba, 3ü/2si 1 arada kahve, çikolata, gofret, hazır hamburger köftesi ve benzeri et ürünleri ve marketlerin hazır gıda reyonlarını dolduran ne varsa) aç kaldım deme sakın :) inan evde annenin, eşinin yaptığı çörek börek kek daha yararlı en azından onların içindeki tuzu şekeri de ayarlayabiliyorsun ve aldığın kiloları bir şekilde verirsin. ancak bu lanet maddler vücuttan uzun süre atılmıyormuş ve ciddi anlamda buraya yazmak istemediğim bazı hastalıklara yol açıyormuş. ne olduğun tahmin etmişsindir :(

arkadas demis, monosodyum glumat her seyde var... misir ve nisasta surubu da cesitli isimler altinda hazir satilan her seyde var. hazir ve/veya paketlenmis gida (corba, gofret, cerezza, pogoca, puskevit...) alma... hazir kofte de alma, onda da soya proteini var, bi kere aldim hemen circir marifetiyle attim vucudumdan. ha bir de bircok cin lokantasinda da kullanilma ihtimali var bunlarin.

ayrica bunlarin pek cogunu evde kendin yapabilirsin :)

1- Tercih edilicekse Led olması önemli (ışıklandırma biçimidir parlak ve daha net görüntü sağlar)

2- Yüksek çözünürlüklü film veya hd kanallar izlenicekse full hd olmalı (1980*1080 çözünürlüğünde)

3- Tv nin özelliklerinde en düşük 100 hz. olmasına kesinlikle dikkat edin. (bu görüntüyü çok etkiler. düşük hz.lerin fiyatları düşük olur genelde)

4- göz zevki için ben lcd'nin ince olmasından yanayım tabi biraz lüxe girmekte

Demem o ki 2 ve 3'ü kesin sağlamalı lcd. 1 ve 4 opsiyonel. isterseniz uygun modelde gösterebilirim. kaç inç almayı düşünüyosunuz.
Ayırdığınız bütçe sınırlaması var mı ?

40-42 inch arasi uygun

- led alacaksan cakma led alma (edge olanlar) bunlari fiyatindan anlarsin, +4000. digerleri 2 bin civari.
- refresh rate'i 100hz ve uzeri olsun. simdiki engine'ler saolsun, goruntuden cok goz yormasi yapabilir.
-iki onemli nokta: biri panel kalitesi... lg veya samsung olsun. bu iki marka en iyisi. sony de panellerini samsung'dan alirken niye 2 bin lira daha fazla veresin?
- ikinci nokta goruntu islemcisi, ki samsung burada da iyidir.
simdi eskiden (iki-uc sene evvel) kontrast falan da vardi ama artik bunlar yeni modellerde hep guzel... bi de yenilerin hepsi zaten full hd
- ci kart yuvasi ve dvb-c tuner'i olmasi teledunya'yi box olmadan izlemen acisindan onemli, buyuk rahatlik... keza usb'den hd okumasi, .mkv okumasi da benim acimdan artilar olacaktir, indirdiklerimi dogrudan izliyorum :)
- 40 inc'in cok ustune cikmayin (boyle 46 falan)

3 boyutlu thor izle panpa.

thor +1

şöyle bir baktım da thor çok klişe göründü gözüme panpalar tabii fragmanın anlattığı kadarıyla. gerçi hiç 3-d deneyimim yok sinemada ama yaş da 30 bu arada avatar falan çok çocukça geldi bana thordan o yüzden biraz çekiniyorum.

kaybedenler kulübü
unknown
source code
zefir
gişe memuru

bunlardan biri mi thor mu?

thor iyidir panpa.

Thor'u beğenmedim diyorsanız, Fast Five derim.

thor güzeldi ama 3d sevmedim ben yarısında çıkardım gözlüğü

vazgeçtim izlemediysen kaybedenler kulübü

Geçen Kimliksiz'e gittim fena değildi.Filmin sonuna kadar olaylar sürekli değişiyor.Bu yüzden iyi diyebilirim ama daha önce de benzer filmler çekilmişti.Sonuç olarak güzel ama biraz klişe.

zefir ve kaybedenler klubü'nü önermem. zefir kısa filmi uzun metraja uzatmışlar, kaybedenler klubü ise, zaten radyo programını da sevmezdim...

source code ve unknown sürükleyici macera filmleri..

gişe memuru'nu ben pek beğenmiştim, ama herkesin zevki kendine.

thor da görmek istediğim bi film, neden olmasın?

Devrimden Sonra

kaybedenler klübü +1

bu saatten sonra düzeltemezsin, hazirandaki seçim için. ama seçimler geçtikten sonra ya da yeni bir seçim zamanı belirli zamanlar oluyor, o zaman düzeltebilirsiniz.

kaydını şimdi yaptırsan da seçmen listeleri askıdan indiği için düzletme bu seçime yetişmez. sen yine de hemen git, kayıt yaptırmamnın cezası var, bir de şimdi o kadar kalabalık olmaz.

doğru.
alternatif tuborg gold - tuborg malt- bomonti ve yabancı biralar.

gunaydın,

dogru evet. ustunde de gormusun zaten yazıyı.

efes cidden güzel bi tad ama son zamanlarda çok asitli gelmeye başladı, koladan farksız oldu. tabi glikoz şurubu da pul biber oldu ve ben tuborg gold içmeye başladım. içimi daha yumuşak ve daha az aromatik gibi. ben sevdim...

ben becks'i tavsiye ediyorum. biraz daha pahalı da yani ne kadar fark edecek sonuçta 3 kasa bira içmiyoruz. 3,60 heralde kutu becks. tadı biraz daha acı gelir efese göre ilk yudumlarda. o acılığı seviyorsan daha fazla istiyorsan da foster's. o da gene 3,50 üstü bir bira.

tuborg gold güzel baya.

fosters tırt bira, mısır tadı geliyor ağzıma fosters içince, miller gibi hafif baya.

becks i bir deneyeyim, önce bomonti

bomonti

doğru. tuborgun yüzde yüz maltı birası var onda yok ve tadı da bariz daha güzel.

tuborg gold. efes içilmez yav. yazık ediyorlar.

bulursan, budweiser budvar.

tuborg gold <3, onun dışında sahil şeridinde üretilen bir bira markası vardı perva mı ne o da fena değildi bulabilirsen. bomonti efesten de beter içine bal atmışlar gibi acayip bir tadı var

@yutı perge olmasın o dediğin bira

@boran79 muhtemelen odur ismini tam hatırlamıyorum zira, fakat tadı tuborg ayarındaydı fiyatı da 50 kuruş aşağıdaydı

osmanlı padişahı: (bkz: genç osman)

oyle bir gecer zaman ki'deki osman.

yenicerilerin tecavuz ve katlettikleri, bildigimiz padisah genc osman degil mi?

edit: soyle bir entry var bir de, gormussundur;

www.eksisozluk.com

osman baydemir

padişah değil, yeniçeri osman o... 4. murat zamanı

www.vehbitulek.com

Valla google'da Osman kim diye aratınca hep öyle bir geçer ki osman çıkıyor: www.google.com

googledan daha iyi bilemeyiz hiçbirimiz.

4. murat'ın bağdat kuşatmasına katılan herhangi bir asker olan osman. genç osman bilgisi yanlış. yazan kişi de kayıkçı kul mustafa bu arada.

Benim duyduğum kadarıyla Vaillant iyi bir marka...

demirdöküm vardı çok masraf açtı komşularda memnun değil.
vaillant kullananlar gayet memnun ama onada parçası falan pahalı diyorlar.
en iyisi bosch.

dogsan

Vaillant'tan şaşma. on sene başın ağrımaz.

jetlag için ilaçlar olduğunu duymutum.

Bunun dışında dehydration durumu da olabilir, bolca su içmesini sağlayın.

Bir de şu powarede etc. gibi elektirikli içecekler fayda gösterebilir.


(ben doktor değilim, bunlar da doğru öneriler olmayabilir)

Düzelir, işi yoksa bırakın uyusun çocuk, yol yorgunluğu da var şimdi onda.

abd'den gelirken akıl edip bi melatonin hapı alaydı yanında bir günde resetlerdi..... batıdan doğuya gelmek daha çok koyuyor, bırakın uyusun bugün ama yarın sabah normal saatte kaldırın.

ben uyandırmanızı önerebilirim. doğu-batı arası gidiş gelişte varınca uyku durumuma bakmadan gittiğim yerin yerel zamanına göre yatıp kalktım, aynı zamanda da melatonin aldım, 2-3 günde dengeyi kurdum. tabi bu kişiye göre değişiklik gösterebilir.

bırakın kendiliğinden geçer
benim jetlagim 3-4 gün sürmüştü tabi o ayrı..
bünye uzun bir müddet hala kendini orada zannedebiliyor.
kendiliğinden geçmesini beklemek en mantıklısı ama
ilac milac almasın
ota püsüre ilaç içmeyin arkadasım

(bkz: melatonin)

Samsungun herhangi bir modeli.

Samsung mpeg4(divx)+mkv+mp4 biçiminde bütün video formatlarını sorunsuzca oynatıyor.

Ben 32C530 modelini kullanıyorum ve çok memnunum. Kaldıki 1500 lira civarında çok daha iyi bir Samsung alabilirsizin...

edit: dts 2.0 ses dekoderi var ;)

ccc lg ccc
120 ekranı var bizdede full hd. oynatmadığı video yok. sadece dts sesleri oynatmıyor, onu oynatan sınırlı sayıda tv var zaten bunu dts to ac3 yaparak hallediyosun. bende 1 tb hdd yi bağladım oradan sıkılınca açıyorum dizi film. alt yazı olayı esnek. büyütüp küçültebiliyosun, senkron yapabiliyorsun.

bende kesinlikle samsung almanızı öneririm. samsung aldıktan sonra bilgisayarınızda bir daha film izleyeceğinizi sanmıyorum.

samsung'un 40c650 modeli.... usb bellek, conax modul, kaliteli goruntu... hem .mkv (yuksek cozunurluklu indiridklerimiz) oynatiyor

www.istanbulbilisim.com.tr

forumlardan (ikaynak.com veya ingilizanahtarı.com gibi) 4.3.1'in rapid linkini arasan...

rapid link var. shift ile update tuşuna bastıktan sonra dosyayı seçip update etmeye çalışıyorum hata veriyor. yeni sürüm çıktığı için mi hata veriyo acaba?

arkada tinyumbrella çalışmadığı içindir büyük ihtimalle. önce onu indirip, itunes kapatıp, kayıtları ne olur ne olmaz alıp, start server tuşuna basın. ondan sonra itunes açın ve shift+ios 4.3.1

alet henüz jailbreaksiz. o sebeple tinyumbrella kullanamıyorum.

panpacım bikaç bin dolarla çevrilebilecek bir iş değil. aman diyorum.

başlangıç olarak birkaç dolarla girişmeyi düşünüyordum aslında :) risksiz olduğu için ilgimi çekti ama biraz daha araştırıp bilgi sahibi olduktan sonra mı denemeliyim?

bahsettigin piyasanin milyar dolarlik oyuncusunun george soros oldugunu soyliyim... illa gireceksen bir kac ay sadece izle, olay iddaa'dan farkkli acikcasi.

risksiz diyen iyi yemiş seni bu arada.

İngilizce İktisat okuyan bir birey olarak ders kitabımdan alıntılıyorum özetini; farklı ekonomi merkezleri arasındaki döviz kurları farkıyla elde edilen kazanca deniyor arbitrage, ancak yüzlerce, binlerce, artık ne kadar çok kişi gözlemliyorsa elektronik olarak; senin tutturma olasılığın çok düşük, hatta zarar etme olasılığın inanılmaz derecede fazla.

112 üzerinden hardware ile kırıyorlar. Kırılma sorunu kalmadı sanırım artık.

kirilma sorunu tabiiki var, 112'yi kullanan telefonlar kapatilabilir.

güvenilir simlock kırılması henüz yok. 112'yi çok tavsiye etmem.

gewey yöntemi için(112'yi aramalı sistem) hürriyette haber bile çıktı kapatılacak diye. simlocklu iphone almayın.

parti var... hatta en son tea party garabeti çıktı. son seçimlere 6 parti katıldı mesela. bizim ve amerikan kamuoyunun bunları duymama sebebimiz, seçim münazaralarına katılabilmek için yoklamada en az %15 alma zorunluluğu olması. alamayınca tv'de falan göremeyos. ama varlar :)

sağcı-solcu var ama demokrat-cumhuriyetçi ayrımı buna denk düşmüyor. yine de cumhuriyetçiler daha muhafazakar iken demokratlar daha liberal oluyor (sosyalist falan değil haa). ne de olsa komünizmin büyük öçü olduğu bir ülke, vergileri yükseltmek veya kamu hizmet alanını genişletmek çok büyük tepkiyle karşılanıyor. siyasi iklimi çok farklı vesselam, ondan böyle..

nasıl değişik olduğuna şöyle örnek veriyim: seçmen kütüğüne kayıt olurken hangi partinin taraftarı olduğunuzu belirtiyorsunuz. böylece o partinin kayıtlı üyesi oluyorsunuz ve önseçimlerde de (hani partilerin başkan adaylarını belirlediği seçimler) sadece parti içinde oy kullanabiliyorsunuz.

Partilerin içinde de çeşitli gruplaşmalar ve ayrımlar var. Bizdeki gibi en ufak farklı görüşü ezip bastırmıyorlar.

belki bir etken de onlardaki sistemin baskanlik bizdekinin ise parlamanter sistem olmasi da olabilir. *
tr.wikipedia.org
tr.wikipedia.org
biraz okuyunca belki de olamaz!:)

Ayrıyeten: www.eksisozluk.com

amerika'daki dinci kesim hangisi dersen republicanlarin tea party'si var. ayni bizimkiler gibi cogu gerizekali sarlatan bunlarin. haber kanallari da Fox tv.

Su basıncının düşme hızına göre arıza tesbiti:

1- Çok hızlı düşüyor: Kesin kaçak var
2- Zaman içinde düşüyor kombi eski
Genleşme tankına hava basılmalı
Eşanjör gözden geçirilmeli bazen eşanjörde oluşacak kılcal çatlaklardan ısındıkça sızma ve buharlaşma soğuyunca büzülme olur ki
feriştahı gelse kombinin altında bir damla suya rastlayamaz ve olay kronik bir şekilde devam eder.

3- Zaman içinde düşüyor kombi yeni
Bu kez bir başka nokta gene can alıcı
Radyatör vanalarının kafalarından çok uzun periyotlarda damlayan su
bu suyuda kolay kolay farkedemeyiz ve zamanla su basıncı düşer.

4- Zemin katta olan ve kaçak olan tesisatlar
bunlarda da su sürekli toprağa akar ve kaçağı farkedemeyiz.

forum.donanimhaber.com

peteklerdeki havayı da almayı denediniz mi ?

kapalıyken düşmesi normal, kazan soğuyor. sıcakta açıkken günde kaç birim azalıyor? kazanlar eskidikçe olur öyle. yenisini taktırınca geçiyor, tabii pahalı.

bir diğer ihtimal de petekler de kaçak olması. benim bi petek damlatıyormuş, yaptırdık, suyun azalması yavaşladı. çok hızlı düşüyorsa bu ihtimal daha yüksek. yoksa yine benimki gibi eşanjörü kireçlenmiştir, ev sahibim değştirmedi pahalı diye iki üç günde bir su basıyoruz, biraz yüksek tutuyoruz, idare ediyoruz artık.

hatta kacak var, nem yapar kuf yapar duvarlarda. su faturası kabarık gelir olur olmadık kapanır gece fln haberınız olmaz. baktırın mutlaka.

ordaki 2. vanayı kısık ayarda açık bırak. sonra bütün peteklerin havasını al. ama hepsinin. basit, adam cagırma.

emniyet vanası su kaçırıyor olabilir. başıma geldi. alarko'da 80 lira masrafı var.

bu kadar tereddutun varsa olmaz panpa. salya, koku falan diyosun ama o kedinin gerektiginde bokunu temizlemen gerekecek.

kediler mutfakları sever. titizsen çok zor iş. çok tüy dökerler bir de. salyasından tiksiniyorsan hele hiç olmaz çünkü evdeki her şeyle oynayacak yani dişleriyle ısıracak ve salyasını doğal olarak geçirmiş olacak. bence onları sokakta sevmeye devam etmen de fayda var.

birincisi kedi beslemek sokaktakilere mama vermek demektir. evine bir kedi alırsan bir kedi sahibi olursun. o artık aileden birisi olur. 10-15 sene sizinle beraber yaşayacak bir aile bireyi.

sokakta yaşayan bir kediyi bile eve alsan eve alıştıktan bir süre sonra tekrar sokağa götürsen o orda yaşayamaz. yani vicdan sahibi bir insansan sokağa geri atmayacaksın, çünkü onu öldürürsün.

kediler eğitilemez, biblo değildir. minimum da olsa halılara, koltuklara zarar verebilirler. tüy dökebilirler. kediler ev hayvanıdır. alıştıkları şeyleri yapmak, yemek isterler.

bu gerçekler çerçevesinde iyice emin olmadan evine kedi alma. kedisi olan arkadaşlarında bol zaman geçir. onlarla konuş. uzaktan sevmesi ile onlarla 24 saat beraber olmak çok farklıdır.

ancak işin şu tarafı var ki sana verecekleri karşılıksız sevgiyi hiç bir yerde bulamazsın. kedi hayatına girdikten sonra artık hayatın asla eskisi gibi olmayacak.

gelelim sorularına. aslında kediler yavruyken çok da baldan tatlı değillerdir. 1-1,5 yaşına kadar hiperaktif olurlar. seni çileden çıkartırlar. bu süre sonunda miskinleşirler.

salyaları akmaz. köpeklerin salyaları akar.

kedinin bir sağlık karnesi olacak. aşılarını yaptırıp oraya kaydettireceksin. ev kedileri sağlıklı olur. hastalıkları olmaz. sana da hastalık geçirmezler. parazitleri insanlara geçmez.

kediler kokmaz. sadece erkek kediler kızgınlığa girdiklerinde içgüdüsel olarak evin değişik yerlerine çişlerini yaparlar. bu da normal çiş değildir, keskin kokulu bir şeydir. kokan budur. eğer erkek kedinizi kısırlaştırırsanız evinizde koku olmaz.

kedi tek başına evde kalabilir.birkaç günlük mamasını, suyunu, tuvaletine bolca kumunu koyarsınız 3-4 gün tek başına kalabilir. 3-4 günde bir arkadaşını uğrayıp mamasını suyunu yenilerse daha fazla kalabilir. bu arada kedinin gidip dağıtmasını istemediğiniz yerlerin kapısını kapatırsınız.

kediler küçüklükten alıştıkları düzeni isterler evlerinde. bu yüzden eğer onunla beraber yatmak istemiyorsanız küçüklükten odanızın dışında uyumaya alıştırın. kedilerin huyları çok değişiktir. kimisi yatağa gelip bir köşede kıvrılır, kimisi sırtınıza çıkar, kimisi gelir yastığınıza kafasını koyar. ancak dışarda uyumaya alışmışsa gece yanınızda uyumasını isteseniz bile o dışarı çıkmak ister. (benimkiler genelde öyle yapıyor.)

mea maxima culpa, bir hayvansever olduğunuz herhalinizden belli. lütfen beni yanlış anlamayın, ben asla bir kediyi alıp sonra sıkılıp sokağa atamam. sizin deneyimlerinizi okumak benim için çok iyi olur. cevabınız için teşekkür ederim.

ama kedilerin koktuğuna bizzat şahidim ama tabi yeterince banyo yaptırılmadığı için olabilir. bir kediyle 24 saati aynı evde geçirmedim ama kedi sevmek için saatlerce arkadaşlarıma gittim.
peki, mesela benim açımdan eğitilene, onun açısından alışana kadar deyim, yeni aldığım bir koltuğu tırmalar mı? üzerine işer mi? uyandığında sabah gelip benim yatağa girer mi? ilk zamanlar tırsabilirm o yüzden soruyorum.

ama eminim alışınca aileden biri gibi olacak..

ayrıca kedilerin seyehati için ayrıcalıklar falan var mı?

kediler yıkanmaz. köpekler yıkanır.

kediler kendileri yalanırlar. ne kadar yalandıklarını görseniz şaşarsınız. normalde dinlenme anında yalanırlar. aha şimdi solumda bir tanesi elinin tersini yalayıp orayı suratına sürüp suratını temizliyor.

benim bildiğim bir tek iran kedisi gibi kediler uzun tüylerini yalayıp temizleyemedikleri için yıkanırlar ve ara ara da tüyleri traş edilir. onun dışındaki kedilerin bu kadar yalanma ile kokmasına imkan yok. tükürüklerinde de dezenfektan bir madde vardır. temiz olurlar yani. pis değillerdir.

kedi eğitilemez. köpekler eğitilebilir. bu kedilerin aptal olduğundan değil. epey bir karekter sahibi, kendi başına buyruk olduklarındandır.

ancak kedi eğitilemez diye tepenize çıkartmanıza gerek yok. yanlış bir şey yaptığında ona sertçe hayır gibi bağırmak, burnunun ucuna bir fiske atmak gibi ufak uyarılar, kötü durumlarda kapalı balkon ve tuvalet gibi yerde bir süre kapatılarak, yanınıza geri geldiğinde yaltaklanmalarına aldırmayarak kötü bir şey yaptığını anlatabilirsiniz.

kediler köpekler gibi tuvalet eğitimine ihtiyaç duymazlar. içgüdüsel olarak tuvaletlerini bulup yaparlar. eğer kedinin kötü huyu yoksa evin hiç bir yerine tuvalet yapmaz. tuvalet kabı kapalı kalsa bile uzun süre tuvaletini tutabilir. yani bu konuda terbiyelidirler.

ancak insanlar nasıl çeşitli karakter ve kişiliklere sahipse kediler de öyledir. gıcık ve kötü huylu kediler olabilir. kimisi kucağa gelir, kimisi gelmez. kimisi size veya başkasına sinir olup çişini bir yere yapabilir.

sonuçta bunlar hayvan.

koltukların olduğu yerlere fazla sokmayın kedileri. misal benim salonumun kapısı her zaman kapalı. tırnaklarını onlara özel tırnak makası ile kesersiniz. vereceği zarar minimuma iner. ona alacağınız tırmalama tahtasını beğenip beğenmeyeceği onun paşa gönlüne kalmıştır. :) paralarınız boşa da gidebilir yani.

son olarak kedi küçükken yavaş yavaş birbirinize alışacaksınız. o da ilk geldiğinde sizden çekinecek. yatağa yanınıza çıkarsa ensesinden tutup indirin rahatsız olduğunuzda.

korkmayın bunlar kaplan değil. insan yemiyor.

yavru iken tırnaklarını geri çekmeyi bilmediklerinden tırnakları ile elbiselerinizi ve cildinizi çizebilirler. ancak büyünüce kesinlikle size tırnak çıkartmazlar. ancak oyun oynarken biraz çıkarırlar. o da şakadan, oyun için.

ah keşke burda da olsa bi tane şimdi. siz böyle anlatınca özendim :)
"burnunun ucuna bir fiske atmak gibi ufak uyarılar" demişsiniz inanın ben bunu bile yapamam.. yazdıklarınızın baya faydası oldu. teşekkür ederim :))

inşallah sizin de tez zamanda olur. benim iki kedim var. birisi şu an bacaklarımın üstüne yattı. bacaklarım ağrıyordu iyi geldi valla. ikincisi hemen sağımda uyuyor.

valla ceza neyim vermezseniz tepenize çıkarlar. kimin yüzünü yumuşak bulurlarsa ona yalakalık yapıp istediklerini yaptırır bunlar. çok politiktirler :)

:))ah ne tatlıdırlar eminim.. bir tane de burda olsaydı şimdi keşke ama yakın bir zamanda alıcam artık..

valla kedi eve girene kadar (ben almadim o geldi) ben de "gece yataga sicrarsa korkarim", "ogk tiskinirim" diyordum ama sevince bunlarin hicbiri olmuyor.
obsesif kompulsif bi kuzenim var, temizlik hastasi olanlardan. bi kedi aldi eve, hayvan gunes acinca yemek masasinin ustune yatip gunesleniyor, benim kuzen "yatsin tosunum" diyor.

seven nelere katlanmaz? :))

ayrica kedi temizse (evde olunca temiz olacak haliyle) kokmaz. salyasi da akmaz, ama seni yalayabilir. uzun tuyluyse her gun taraman gerekir ki tuyleri dugum olmasin.

kediler de tıpkı insanlar gibi farklı farklı karakterlere sahip oluyor. yani evinize alacağınız bebeğin karakteri biraz kısmete kalmış. örneğin arkadaşımın kedileri tezgahtan bir güzel yemek çalarken, benimki yemek burnunun dibinde bile olsa ikram edilene kadar bekler (saftirik). eve aldıktan sonra yavaş yavaş hangi oyuncakları seviyor, hangi mamadan hoşlanıyor, nerede uyumak istiyor belli etmeye başlayacak. karşılıklı birbirinizi tanıyacaksınız yani.

kediler kesinlikle kokmaz. kedimin tüyleri orta uzunlukta, 1.5 senedir tek bir kere bile yıkamadım. kucağıma alıp kokluyorum ve koku 0, tamamen nötr. salyası falan da akmaz. her fırsatta zımpara diliyle yanaklarımı yalıyor. henüz ölmedim.

ankara kedileri çekilmez. sağır olurlar genelde. sağır oldukları için hırçın da olabilirler.

bence alacaksan petshoptan al scotish fold veya chincilla al. yıkama falan derdi olmaz. kediler terlemezler ve yalanırlar. bir yeri kirlendiyse bezle silersiniz sadece.

bebeklikten alıp besleyince insan herşeyine alışıyor. uzaktan çirkin gözüken şeyler bile umrunuzda olmuyor. tüy problemi için kaliteli taraklar var dökülecek olan tüyleri topluyor. bir de ilerde mutlaka kısırlaştırın. sağa sola işer kudurur.

:)) yahu okudukça gaza geliyorum, teşekkür ederim arkadaşlar..

chincilla'nın sanırım tüy problemi olur. tüy problemi çok fazla olmayak bir kedi benim için daha iyi olacak nitekim sürekli hapşurabilirm :)

hangi kedi cinslerini önerirsiniz başka??

kahverengi beyaz scotish fold'lara bayıldımmm :) acaba onların çok tüy problemleri olur mu?

cins kedi önerin diyenlere sopa ile girişmek istiyorum :( aile üyesi için para verilir mi? rengine tüyüne bakılır mı :(

önerim sokak kedisi. binlerce yuva arayan yavru var. siteler var bunlar için. hatta burda cinsler bile bulunabiliyor. örnek: minikpati

@japonbalıkçısının benimle ilgili fikirleri denişmiştir sanırım.

www.minikpati.com bunun gibi kaç tane site, kaç tane facebook grubu var.

ben de bu "kediye para verilmez ve cinsi tercih edilmez" düşüncesine karşıyım biraz. ayrıca bu size de özel bir hayvan. yani sokak kedileriyle bir chincilla nın karakteri veya siyam kedisinin karakteri bir olmuyor. sokak kedileriyle aynı evde çok bulundum ama ısınamadım ben mesela. ha bir hayvansever olarak elbette sokaktaki hayvanalrı çok seviyorum. elimde bir yiyecek varsa bazen kendim yemeden onlara yediriyorum. fakat sonuçta sadece "hayvan olsun çamurdan olsun" mantığıyla almam ben besleyeceğim hayvanı. sizin içinizin kaynayacağı bir canlı olmalı. nasıl ki kedi mi alayım köpek mi alayım diye düşünülüyorsa hangi cins kedi alayım diye de düşünülebilmeli.

tüy problemi oluyor ama dediğim gibi bebeklikten itibaren yanınızda büyüyünce kendi çocuğunuz gibi oluyor tüyü müyü çok umursamıyorsunuz en azından benim açımdan böyleydi. ama alerjiniz falan varsa kısa tüylüleri tercih etmekte fayda var. evet scotish fold mantıklı bir seçim olur bu açıdan. veya biraz asil kediler olan siyamları da tercih edebilirsiniz. ama scotish favorimdir. :) uzun tüylü düşünürseniz himalayanlara da bakabilirsiniz.

sokak kedileriyle yaşayan düşük zekada ve düşük kalitede bir insan olarak cehaletimden soruyorum: acaba sokak kedisi ile cins kedinin karakteri-kişiliği-zekası arasında ne farklar var.

lütfen basit yazın. zira kedilerim gibi düşük zekalı bir insanım. zor anlıyorum.

mea maxima culpa; size karşı fikrim değişmez tam bir hayvansever olduğunuz belli. ama bana sokak kedileri daha yırtıcı geldi o yüzden cins kedi beslemek istedim ama tabi onları da alıp bebeklikten yetiştirince ya da büyükse bile size alışınca sorun olmayacağına da eminim.
durdenis; size de katılıyorum. isteyen istediği hayvanı seçip beslemekte özgürdür. ne de olsa onu sevip besleyecek biziz. bir bahçem olsaydı dışarda sokak kedilerini de beslemek isterdim çünkü onlar sokakta daha rahat yaşayabilir herhalde diye düşnyrm. ayrıca scotish fold fikrini bana önerdiğinz için teşekkürler ;) pek tatlı şeyler onlar da.

mea maxima culpa; kesinlikle sokak kedilerine karşı bir cephe almış değiliz herkes sever onları. ama bakacak olan kişi sonradan pişman olursa o kötü. isteyen istediğini beslesin dimi. ama sizi yürekten takdir ediyorum. ben de belki ilerde ikinciyi düşündüğümde böyle bir fırsat çıkarsa karşıma alırım bi tane neden olmasın :)

bir de unutmadan evde beslemek için cinsiyet farkeder mi?? ben sakin bir kedi istyrm mesela :) hangisi daha azgın olur erkekler mi dişiler mi?
yoksa sormam mı hata ;)

bir de, emin olmak için soruyrm, dşi kediler regl oluyor mu? erkek olacak değil ya benimki de soru :)

sanki biz evde kaplan neyim besliyoruz gibi bakıyorsunuz olaya. hiç anlamadım. kedilerim gayet munis, sokulgan, hiç bir kötü huyu olmayan kediler. siz neyi neyle karşılaştırıyorsunuz onu anlamadım? daha zekiler derken? bunlar eşyaları bir araya toplayıp makine mi yapıyor? matematik problemi mi çözüyor?

bunu ciddi olarak araştırıcam ben :(

@japonbalıkçısı piyasada satılan 1-2 tane kitap var kedilerle ilgili. onları alın isterseniz, çünkü kedilerle ilgili çok yanlış bilgileriniz var. tekrar düzeltiyorum. kediler adet görmez. onu yapan köpeklerdir.

genel olarak dişi kediler daha sakindir diye bilinir ama bu yine kediden kediye değişebilir. benim erkek kedim çok yumoş mesela kucağımdan inmez, yapışık kardeş gibiyiz.

cins kediler daha zeki falan diye bi şey demedik. sizin alınganlığınız sanırım o. size düşük zekalı düşük kaliteli falan da demedik neden bu kadar kompleks yaptınız anlamadım ama neyse.

yani cinsler arasındaki huy farklarını anlamak için bilge bir kişilik olmaya da gerek yok. hayvanlarla ilgili bir siteye girin siyam kedisinin karakter özelliklerini, iran kedisinin klarakter özelliklerini görürsünüz. bütün cinslerin bulursunuz. atıyorum köpeklerde bir pittbulla bir goldenı bir tutamazsınız. kedilerde de bu böylerdir. köpekler kadar çok uçurum olmasa bile karakter özellikleri cinslere göre bariz dğeişiklik gösterir. siz sokak kedileriyle mutluysanız hiçbir problem yok ne güzel hatta.

@japonbalikcisi scotish foldlar çok tatlıdır, arada sırada petshoplara biraz bakın orada kucağına alınca, yakından görünce daha net karar verirsin.

@durdenist zekaları ile ilgili olmadığı olayını anladım.

aynı anne babadan bile doğan kedilerin huyları inanılmaz derecede farklı iken kedi cinslerinin kendilerine özel karakter ve huyları olayına fazla inanamıyorum. belki fiziksel farklılıklar olabilir.

araştırdım biraz bu olayı ama bulamadım. ciddi referansınız varsa okumak isterim.

ancak hayatında sadece 1 kedi görmüş, onun huylarını da çok asil huylu hayvan diye anlatan insanların fikirlerini değil de dönem dönem değişik cinslerden kedilerle birarada olmuş insanların fikirlerini merak ediyorum. çünkü benim dediğim gibi çok farklı olabiliyor karakterleri.

(örnek vereyim: birkaç sene önce apartmanımın önünde evden atılmış bir van kedisi buldum. eve aldım. kedimle feci şekilde anlaşamadıkları için evde 1 ay kadar tuttuktan sonra yuvalandırmak zorunda kaldım. internette ilanım üzerinde bir sürü arayan oldu. cins kedilerle ilgili herkesin çok komik düşünceleri vardı. neymiş efendim asil kedi kendisine mama verince size teşekkür etmeden mamaya elini sürmezmiş filan. :)

parayla yavru almak seçimi yapılıyorsa ben tercihimi bengal kedilerinden yana koyarım. ki kendim de bir gün çılgın bir proje geliştirip alabilirim.

bence almışken biraz paranıza kıyın. özel bir kedi alın.

@ mea maxima culpa

mesela www.evcilkediler.com bu sitede her ırkın hem fiziksel hem ruhsal yapısını karakterini huylarını falan ayrı ayrı yazmışlar. dediğim gibi köpeklerinki kadar farklı fiziksel ve ruhsal yapı farklılıkları oluşmuyor cinsler arasında ama kısmen fark ediyor.

zaman ayırıp ayrıntılı bir şekilde incelemek lazım sanırım ama genel olarak baktım.

tekir kedi bölümünde yazanları kopyalıyorum:
"Tekir Kedi, melez bir ırktır. Diğer kedi ırkları gibi saf bir ırk değildir, yine de ortak özellikleri bir başlık altında toplanabilecek kadar benzer görünüş ve kişilik özellikleri sergileyebilir. Bu yüzden ve evimizdeki birçok kedinin bu ırk başlığı altında toplanabileceği mantığına dayanarak Tekir Kedi'yi kedi ırkları listemize aldık.

Adını postunun deseninden alan bu çok yaygın melez kedi cinsinin, Van Kedisi veya Siyam Kedisi'nde olduğu gibi, karakter özelliklerini açık seçik bir şekilde ortaya koyup tarif etmek olanağı yoktur. Hemen hepsi tüm evcil kedilerin genel karekterini ve yapısını taşıyabilirler."

Yani bütün kedilerin özelliklerini gösterebilirler diyor. O yüzden sokak kedisi şöyledir, böyledir diye kestirip atmayın diyorum ben. Bunlar melez bir ırk.

Bengal kedisi başlığından da şunu kopyalıyorum:

"Yürüyüşü, atılan objeleri sahibine geri getirmesi ve suyla oynaması tamamen Bengal'e özgüdür"

Benim dişi kedim böyle yapıyor. Attığım objeleri geri getiriyor. Keyfi yerindeyse tabii. Ayrıca eve geldiğimde beni kapıda karşılayıp arka ayakları üzerinde yükselip bana öpücük veriyor. Bunların hiç birini öğretmedim ben ona. Kendisi yapıyor.

Bence çok durmayın cins kedilerin özellikleri üzerinde. Mutlaka kucağınıza alın, cana yakın mı, kucağınıza geliyor mu bakın, bulunduğu yerde gözleyin. Oyuncu mu yoksa tembel mi?

Benim tek bildiğim İran kedilerinin miskin, biraz düşük zekalı ve kaprisli oldukları. Ayrıca kulak ve burunlarında olmak üzere bazı sağlık problemleri de oluyor.

mea maxima culpa; zaten bu duyuruyu açma sebebim kedilerle ilgili yanlış bilgilerim olduğunu düşünmem ve bizzat kedi sahiplerinden doğrusu öğrenmeye çalışmamdır. nitekim türkiye'de şehir hayatında kaç kişi kedilerle o kadar içli dışlı olsun ve bu konuda bilgi sahibi olsun ki, ben de değilim. ama bu konuya heves ettim ve hatta hevesten ziyade cidden çok istiyorum.



"Benim tek bildiğim İran kedilerinin miskin, biraz düşük zekalı ve kaprisli oldukları. Ayrıca kulak ve burunlarında olmak üzere bazı sağlık problemleri de oluyor. " demişsizin. işte tam da bizim söylediğimz bu. durdenist de bunu demek istiyor sanırım.kesin bu böyle dedediğim özellik yok ama nitekim cinsler birbirinden farklı.. bazı genel özellikleri taşıyorlar işte. bu yüzden ben de bana en uygun olan arkadaşı arıyorum. insanoğlu her önüne gelenle sıkı fıkı arkadaşlık yapamaz, evine de alamaz herhalde.

bengay kedisi öneriniz için teşekkür ederim. neden olmasın. bir petshpa gittiğimde onlara da bakarım.

durdenist; scotish foldlar gerçekten çok tatlı. baykuşa mı benziyorlar sanki ne :)


kedi aldığım zaman buradan çeşitli sorularla sizi rahatsız etmeye devam edicem..

buz koy bi de

sıcağı hisseden sinir uçlarıyla soğuğu hissedenler aynı değilmiş. bu açıdan soğuk tutmak değil ılık tutmak acınızı biraz dindirebilir belki. bir de anestol gibi lokal anestezik kremler

silverdin kullan acısını hemen alır

hafif yanıklarda silverdin kullanmak pek iyi değil diye biliyorum, iz kalmasına sebep oluyormuş. bol bol bepanthen sür, hatta bepanthen plus da olabilir. hem acısını alır hem de çabucak iyileştirir.

eğer yumurta haşlayıcısı gibi bir şeyin buharı ile yaktıysanız ne yaparsanız yapın, acısı geçmiyor. yanığın geçmesi de 10 günü buluyor, 1 ay sonra bile o bölgede bir kızarıklık görmek mümkün oluyor. elinizi bir şeyin altına tutmayın, bir şey de sürmeyin, bir şeye sarmayın (sakın). yokmuş gibi davranın, çabuk geçsin. geçmiş olsun.

silverdin yanığa ilk etapta en iyi gelen kremlerden biri. ama bikaç gün sür sora bırakıp bepanthen, fitokrem vb şeylere geçersin. anestol sadece uyuşturur acıya tahammülün iyiyse gerek yok anestole bence

applanet

marketenabler da iş görür.

daha dun sordum aynini rabbim applanet dedi... bugun doldurdum telefonu uygulamalarla

forum.donanimhaber.com

panpa, google androıd marketı actı tr ye, sansumg firm yayınlayıp acması gerekiyor. telpa ya bir sorun.

www.samfirmware.com sitesinde mini için 2.2.1 var en son.
applanet 'a da bakın bir isterseniz, google market'e karşı avantajları da mevcut.

@bryan, nehöööö! açtı mı? yav bi ay önce aldım aleti ne ara açtı?

hmmm, applanet iyimiş, sağolasın lykos... formattan daha kolay dahi olabilir sanki. baktım şimdi, benimki de 2.2.1 zaten. ikisine de bi bakıyım, telpa'yı arayıp ağız arayayım..

distribütöre sorarsanız normalde tartışmalı olsa da "başka rom atınca garanti bozulur" der, bi durum olura uğraşmak gerekir dava filan... bende yurtdışından gelme sgs var, 2.3.3 attım hiç düşünmeden, çok memnununm. ama "üç tuş sorunu" diye bir olay var mesela sgs'lerde, mini'de var mı onu da araştırmak lazım bu işlere girmeden. türkiye'de google market'in durumu da nedir bilmiyorum dolayısıyla, ama paralı uygulamalara hala ulaşılamıyor olabilir. onun için de market enabler var ama root istiyor.

romla falan uğraşmadan şu şekilde market yüklenebiliyor.

1- samsung'un sitesinden kies isimli program bilgisayara indirilir ve kurulur.
2- program açılır ve telefon usb kablo ile bilgisayara bağlanır.
3- yardım menüsünden güncelleştirmeleri denetle açılır.
4- android işletim sisteminin güncelleştirmesi kies ile yapılır.
5- iş bittikten sonra telefon açılıp kapatılır ve menüler içinde android market logosu gözükür.

gel gelelim sadece ücretsiz yazılımları indirebiliyorsunuz. ücretliler için henüz yapacak birşey yok.

elle anlaması oek mümkün değil.

niye mumkun diil? bizim veteriner de elle bakip bazi seyleri anliyordu.

yetmezlik ne kadar vahim, tedaviye nasil cevap veriyor bunlara gore yasama sansi bilinir ancak. tabii yasi gencmis, atlatabilir. bizim veteriner %80 civari cevap veriyorlar demisti. sonra farkli bir beslenmesi olacak, boyle yasam suresi ve kalitesi artirilabiliyor.

elle muayene ile ancak yaklaşık bir şey söylerler ama böbrek büyümesi varsa, hakikaten ele gelir.

bir de, üzmek istemem ama... oldukça zor olabilir hayata tutunması. birden böbrek yetmezliği karaciğere sıçrayıveriyor, ben bu sebeple 2 kedi 1 köpek dostumu kaybettim...

şöyle sahiplenen insanları okuyorum ya, ayrı bi mutlu oluyorum kusura bakmayın da bu üzücü duyuruya rağmen.

gördüğüm kadarıyla profosyonel bi yardım vericeksiniz yavruya, ne kadar kötü olabilir ki? siz başını okşamayı bırakmayın, gözünün içine bakın, o anlar. tutunur hayata.

artwork ve lirik için gimmesometune da kullanabilirsin.

ben uzun süredir tag&rename kullanıyorum. çok da memnunum.

tag&rename mac icin var mi?

geçen yıl yaklaşık 100 küsür gb ve 96 yılından beri gelen mp3 arşivi düzenledim. kullandığın program öncelikli doğru seçim ancak, klasörler çok karışık ise başta tag&rename olmak üzere 1-2 dünzeleyiciye daha ihtiyacın olacak. bazı tekil dosyalar için winamp de çok kullanışlı. ama ne kadar düzenlersen düzenle mutlaka hatalı bazı dosyalar kalıyor. tecrübeyle sabit. onlar da zamanla.

yorsan almam hayatta. bahcıvan ya da acık kuplerden deneyıp alırım.

bim' de çok çeşit yok. ondan ya muratbey ya kaanbey.

(bkz: #22128206)
hissetmek önemli.

peynirciden alırım.
tam yağlı sert inek peyniri tercihimdir.
tadmak önemlidir.

kendi çapında peynir experi sayılabilirim :)
zaten haftada neredeyse bir kalıp kadar peynir tüketiyorum, eğer yeni bir marka gördü isem denerim.
evet çeşitten çeşite marka değişiyor.
markaya dikkat etmiyorum.
ekici iyidir.

sütaşın süzme peyniri var hep onu alırım.
kaşarda da muratbey favorim.

inek sütü. tam yağlı ve yumuşak olması şart. lezzeti, rakıyla iyi gidecek şekilde olması lazım pek tabii.

küçük şarküterilerde ucuz oluyo ordan alıyorum

keyword: ucuz

perşembe pazarından alırdık peyniri biz, onun yağı tuzu lezzeti markalı ürünlerde hiç olmuyordu. şimdi şarküteri kurdular da daha temiz ve güvenli. başka beyaz peynir de ancak çok zorda kalırsam yerim. canım çekti gece gece

tam yağlı alırım mutlaka. peynire fazlasıyla önem veririm bizim marketten sürekli aldığım bir peynir var ama markasını bilmiyorum görünce hemen tanıyorum şundan 1 kalıp alıcam diyorum sadece. koyun peyniri, ezine, urfa peyniri türü peynirler damak tadıma uygun

ps: çok güzel soru benim niye aklıma gelmedi şimdiye kadar peynir takıntım var ciddi anlamda

ekmeğin üstüne yağ gibi sürüleybıl olması. tam yağlılar öyle oluyor sanırım.

peynir dediğin şeyin markası olmamalı bence. yörsandır bahçıvandır çok fason bunlar. amcam bahçıvana veriyor sütleri peynir falan veriyorlar ucuza afedersin bok gibi. ben edirneliyim bizim orda peynir peynirdir. şu ankarada tonlarca peynir denemişimdir hiç biri güzel değil. trakya peyniri diye satılan şeyleri trakyada ekşimik yerine kullanır yeminle millet. memleketten getiriyorum ben gelirken 3-4 kalıp. hayatımı harcadım yani mükemmel peyniri bulmak için. şimdi gelelim özelliklere.

inek peyniri. kesinlikle yumuşak olanı tercih ediyorum. tam yağlı olacak ağzına atınca katman kaplayacak ağzını. diğer tatları bastıracak. hafif ekşimtrak olacak. içinde hava boşlukları olacak. tuzlu olacak sonra ama ağzını da yakmayacak.

koyun peyniri. benim için hepsi kabul tüm koyun peynirlerini yerim. bizim evde yemek yasak kokuyormuş çok. o yüzden hiç ayırt etmem. hap hup yerim. eski ev arkadaşım getirirdi. taş gibiydi kalıbı. ama yiyince harbiden eelmaa'nın verdiği yazıdaki gibi koyunu hissederdin.

ismine göre.mesela ezine olmalı

para durumum iyiyse migrostaki butun ezine koyunlari tadip yumusakligi tuzu ve yagi en damak zevkime gore olani aliyorum.
para durumum iyi degilse diasa'daki 500 gr'lik lordan aliyorum.

mesela @ayiadam'la tam trsi zevklere sahipmişiz :) koyun peyniri yemem, inek peynirinin tarif ettiğigibi olanını da zinhar sevmem... herkesin zevkine göre yani.

(bkz: izmir tulumu)

daha çok alışkanlığa göre. koyun peyniri yiyemiyorum, koyun eti yiyemediğim gibi, kokusu ağır geliyor. inek peynirini, yağlı ve sert olanını seviyorum. isli çerkes peyniri de yerim. kaşarın ise eskimişini, tabii yumuşamış olmayacak, kiminin tadı-kokusu ağır oluyor, yemekte zorlanıyorum. bunun dışında mihalıç peyniri, en tazesinden en yağlısından (kahvaltılık derler) lor severim. örgü peyniri ve zaman zaman otlu peynir yerim.

özet: alışkanlık ve damak tadı mühim (ikincisi aslında az çok birincisiyle ilgili). marka önemli, ama mesela mihalıç peyniri ve çerkes peyniri markalar tarafından iyi yapılamıyor. lor zaten ambalajlı ise genelde kum gibi kuru, tatsız oluyor.

tuz hayatta en çok nefret ettiğim şeylerden biri, o yüzden ya lor peyniri ya dil peyniri alıyorum. o an markette en kaliteli hangi marka varsa onu alıyorum.

gönenli peynircim - tam yağlı ezine peyniri ... missss... :)

Kırklareli'nde Süzülmüş kardeşler diye bir marka var. oralarda bilinir. son dönemlerde Trakya geneline de dağıtım yapmaya başladılar. onların koyun, inek ve keçi karışımı bir beyaz peyniri var. 3 kiloluk teneke 30 lira civarında. Ezine peyniri, meyhane peynirinden bile enfes. hatta adamların eski kaşarında rokfor tadı var :s
eşimin memleketi münasebetiyle yolu Trakya'ya düşenlerden getirtiyoruz ya da kendimiz alıyoruz.
ulaşamazsak da o an markette fiyatına, adına ya da kampanya mevzusuna göre idareten bir peynir alıyoruz.

ereader'in ne? belki sorun ondadir. eger turkce karakter desteklemiyorsa, karakter setini manuel aktarman gerekebilir.

iphone 4 stanza. turkce epublari duzgun goruntuleyebiliyorum, pdfleri de goruntuleyebiliyorum ancak pdfleri epuba cevirince sikinti oluyor.

türkçe epublar karakter setiyle gelir, pdf ise jpeg gibi görünür. bence iphone desteklememesi düşük de olsa bir ihtimal.

calibreyle cevirdikten sonra bilgisayarda acinca da turkce karakterler goruntulenemiyor. yani iphone a atmadan da bozuk.

o hayvanlar elde üretilsin, parayla satılsın, eve hapsedilsin sorun olmasın, kısırlaştırılması sorun olsun.

biraz tutarlı olmak lazım bence.

soğukta çırpınırken dışarıdan alıp eve getirdiysek de mi?

"evcil hayvan edinme" konusu bambaşka bir konu, yanlış gelmişsin.

evcil hayvanların kaçı sokaktan alınıp da bakılıyor? tamam sen öyle yapıyor olabilirsin, takdirle karşılıyorum, ama ben sana bir gerçekliği söylüyorum.

görüşümü soruyorsan cevabıma saygı duy. kısırlaştırılmamış erkek kedi evin sağına soluna işesin. bu mu çözüm?

(cevabına saygılıyım, başka bir konuya cevap veriyorsun ama sanki, neyse)

Sağa sola işeme mevzusu mühim değil bana. Sadece bir hayvandan(insanoğlunun getirdiği boktan düzen olmasa dışarıda yaşamaya adapte olabilen bir canlıdan) alınan bir özgürlüğün etik olup olmamasını düşünüyorum ben. Hormonlarıyla yönlendirildikleri için ondan hormonlarını aldıkları taktirde cinsel arzu duymayacakları bir gerçek.

Canım arkadaşım,mesele oraya buraya attırması değil erkek kedinin. Sorun acı çekiyor azgınken, çevrede dişi kedi eğer ameliyatlıysa çifleşmek istemeyecek,muhtelemen kediniz sıkı dayak yiyecek. Eğer çevrede kısırlaştırılmamış dişi kedi varsa hamile kalacak ve doğan hayvancıkların yarısı ölüp gidecek boş yerine ezilecek,hastalanılacak.
Sen seç.

bulmuyorum, kedimi kısırlaştırmadım, herhangi bir zorluk yaşamamaktayız.

ist ankara ve izmir de 500 000 civarı sokak hayvanı olduğu bilinmekte. bakırköy havyan barınağına sürekli gidiyorum. hayvan sever teyzeler sürekli kedi getiriyorlar kısırlaştırmaya. yakalama ekibi de sürekli köpek topluyor şikayet üzerine. bunlar sadece bakırköy ilçesinde ulaşılınabilenlerin %10 unu belki oluşturuyor.

bir anne kedinin doğurduğu 6 yavrudan sadece 3 tanesine süt vermeyi tercih ettiğini ve diğer 3ünü yanına yaklaştırmayıp ölüme terk ettiğini gözlerinizle görseydiniz kısırlaştırmanın ne kadar mantıklı olduğunu anlardınız. bakılamayacak yavruların doğması ve onları gömmek zorunda kalmak çok daha trajik.

uzaktan bakınca etik dışı gelebilir ama hayvanları sürekli takip edip akibetlerini görünce anlıyor insan.

hayvan "sahibi" olmak diye bir kavram en başta etik dışı (evet farkındayım soru bu değil) ama hayvan "sahibi" olduktan sonra ne yaptığınız çok da önemli değil. daha fazla hayvanın esir olarak yaşamasına gerekçe olmaktansa belki de daha iyi.

bu öyle boktan bir konu ki neresinden tutsan elinde kalıyor. hayvan sahibi olmayayım desen, sokaklarda hayvanlara yaşam alanı bırakmadık ki. sürünüyorlar resmen. kör/topal olan var, aç kalan var, soğukta kalan var, var oğlu var.

neresinden tutsan elinde. kısırlaştırmayayım desen yavruları ne yapacaksın, nasıl bakacaksın? kısırlaştırayım desen evet hayvana yazık değil mi.

sorun hayvanların kısırlaştırılması değil, sorun insanların varlığı.

herkes ne kadar sevişmeye meraklı, kendisi sevişemeyince de bari kediler köpekler sevişsin diyor!!! anlayamadığım bir zihniyet bu! sevişmek çok zevkli, onlar da sevişsin. oldu gözlerim doldu.

yazabileceğim en hafif cevap bu. dostum sen insansın, onlar hayvan. arada çok büyük bir fark var. burası senin dünyan, onlara cehennem haline getirmişsin. hala daha da sevişmekten bahsediyorsun.

ben de sana bir soru sorayım. sokakta aç bilaç, kör, sakat, hasta kedi köpekleri işkence çekmesini ve rezil olmalarını etik buluyor musun???

sıcak evinde, asosyal asosyal otururken bastırılmış cinsel duyguların yansıması bu. kediler de sevişemesin mi? tek derdimiz kedilerin sevişmesiydi. sakat ve kör kedilere sen bak, ben onların çılgınlar gibi sevişmesini sağlarım. sen de ohhhşşş kediler sevişti, ne mutlu dersin.

ayrıca @ jassinpera +1 kızgınlığa giren kediler tahmin ettiğiniz gibi zevk duymaz, acı çeker, huzursuzluk yaşar. tövbe estağfurullah ya, insana neler yazdırıyorlar.

hayvani eve alirken zaten kendine tabi yapiyorsun. mesela kopekse gunde iki kere disari cikariyorsun, velev ki evin bahceli olsun. her azdiginda ciftlestiremeyecegine gore kisirlastirmak en guzeli. ama mumkunse bir kere ciftlestirin, uresin oyle.. eyyorlamam bu kadar.

1) sevişmek farklı, üremek farklı.

2) Biri erkek biri dişi 2 köpeğim var, 2'si de kısırlaştırıldı. veterinerimiz, ki kendisi kadındır, östrojen kadar tehlikeli birşeyin olmadığını, kadınların dahi, doğurmak istediği kadar doğurduktan sonra kısırlaştırılırsa, rahim kanseri ve meme kanseri olasılığını büyük seviyede azaltacağını söylemişti, ki kendisine katılıyorum. o nedenle dişi köpeğimi, daha altı aylıkken, yani adet görmeden, yani vücudu östrojenle tanışmadan kısırlaştırdım, mexa maxima culpa'ya katılıyorum, sokaklardaki acı çeken hayvan güruhu ancak böyle böyle azalacaktır.

canlı canlı fırında yakılmalarından (pek çok gelişmiş! ülkede uygulanıyor) veya tüfekle vurulmalarından daha etiktir bence.

olay beden bütünlüğünün bozulması, kimse kedinin sikinin keyfinin derdinde değil, hayvanlarınıza yaptıklarınızın sorumluluğundan kaçmak için tartışmayı alakasız yerlere çekmeyin.

commander64'ün mantığına göre de insanların elektrikli sandalye ile idam edilmesi recmedilmelerinden daha etik sanırım, ölümü gösterip sıtmaya mı razı etmeye çalışıyorsunuz, ne alaka?

doğada ve şehir yaşantısında hayvanların doğurduğu yavruların -kedi ve köpek gibi çok sayıda doğurdukları takdirde- bir kısmının ölmesi normaldir; anne kedinin yavruların bir kısmını beslememesi klişesini bırakın.
ezilen ve öldürülen hayvanların varlığı bir gerçek. bunun çözümü bu sorunları ortadan kaldırmaktan geçer. hayvanları kısırlaştırıp sayılarını azaltınca ezilmeyecekler mi? şehirlerden bütün hayvanları mı yoketmeyi planlıyorsunuz? -ah keşke kendinizi yoketseniz ilk önce..-

size kalsak aynı bahanelerle etiyopya'daki insanları da kısırlaştıracaksınız amk!

@:/ iyi diyorsun, hoş diyorsun. belki aklına gelmeyebilir ama biz de bunlsrı biliyoruz, bunları düşünebilecek kadar akıllıyız. ama ben onların acı çekmesini istemiyorum.

bir de şu var ki kediler ve köpekler çiftlik hayvanıdır. köpekler bekçidir, kediler fare kovalar. koca şehirler onların doğal yaşam ortamı değil.

sen diyorsun ki sokaklarda ölsünler :( beden bütünlükleri bozulmasın. valla bize saydıracağına kedi-köpekler ve etiyopyadakiler için bir şeyler yap o zaman.

sennheiser mx serilerine bakın. cx200 var kulakiçi, normalde 70 civarıdır ama kampanya falan olabiliyor ben 50ye almıştım mesela d&r'dan.

cx 200 ü tavsiye eder misiniz. eğer o kadar iyi değilse yükseltebilirim de bütçeyi.

creative ep630.cx-200'den eksiği yok fazlası var.45 lira civarına bulunabiliyor üstelik.

cx200'ü tavsiye ederim. verdiğim paraya kuruşu kuruşuna değdi.

creative ep630 da iyi diyorlar ama dayanıklılık açısından(kablo, jak kalitesi) olarak sennheiser'ı tercih ederim. bozuğum çoğu kulaklık ya kablo yüzünden ya da jak'tan gidiyor. cx200'ün kabloları, jak girişi oldukça dayanıklı. bir de mx760 kullandıydım zamanında, onun kablosu da çok kaliteliydi.

kulakiçi kulaklık sevmiyorsan hiç deneme bence. cx200 aldım ben 1 ay önce filan ses kalitesi çok güzel ama sürekli müzik dinleyen birisi olarak eskiden kulaklılar kulağımdan çıkmıyordu birisiyle konuşurken bile alttan alttan müzik dinliyordum şimdi kendi sesim bile garip geliyor. belki alışırım ama bilemiyorum.

cx200 alalı 6 ay falan oluyor. creative'den, philips'e denemediğim marka model kalmadı. ancak cx'den aldığım hazzı hiçbirinde bulamadım. kesinlikle tavsiye ediyorum.

kulak kanali sevmiyorsan sennheiser mx 370 tavsiye ederim.

sennheisser mx 260-360-370... eğer kulakiçi sevmiyorsan kesinlikle bunlardan şaşma bence. şu anda mx360 kullanıyorum, bundan önce yine mx360 ve ondan önce de mx260 kullandım. hafif de iyi ses veren bir aletle fazlasıyla mutlu edecektir seni, hem fiyat hem performans açısından.

bir kedi bir yere kadar fakat iki kediyi hiç tavsiye etmem. hele dişi erkek ve kısırlaştırılmamış olurlarsa her an aksiyon anlamına geliyor. kırılan dökülen, kedi tüyü ve kokuyu ve de kedi bokunu da hesaba katarsanız hayvan sevmeyen biri olarak nasıl katlanırsınız bilmiyorum. benim deneyimim böyle oldu

iki adet kedisi olan biri olarak şunu diyorum:
ha iki kedi, ha tek kedi... sonuçta iş yükü olarak pek farkı yok.
üstelik iki kedi her zaman daha iyidir çünkü içlerinde takılıp insanı pek yormazlar.
amaaa...
sizinkinin anlaşabileceği bir kedi bulmak zorundasınız.
yani ben getirdim bunu, illa ki arkadaş olacaksınız diye bir zorlamaya gelemez kedi.
anlaşamazlarsa ev savaş alanına döner.
bu yüzden en mantıklı seçenekler:
1- kedinin kardeşini almaktır kedi alırken. (geçmiş olsun, bunun için geç kaldınız.)
2- kendi çocuğunu almaktır 2. kedi olarak.
3- başka kediler getirip hangisiyle arkadaş olabileceğine bakmaktır.
bence doğurtup 2. seçeneği uygulayabilirsiniz.
ankara kedisiyse yavruları vermek de çok büyük sorun olmaz.
bence böyle.

iki kedili birisi olarak söylüyorum, iki kedi daha iyi. bir tane yavru alın. anlaşır.

bir ankaralı iyidir iki ankaralı gördün mü kaçaçaksın diye düşünüyorum her zaman. zaten manyak bir karaktere sahip hayvan deli dolu salak birşey ikisi yanyana gelse kavga gürültüden geçilmez gibi. durduk yere sabah saatlerinde farklı kedi ırklarına bakarken böyle bir istek oldu ve halada devam ediyor. katlanma konusunda bir sorun olmaz.sonucta sagır bir hayvan dısarıya cıkartamıyorum başka hayvanlarla sosyalleştiremiyorum insan hayvanı dısında(sinekleri gözden cıkartırsak) canlı görmedi yakında benimle çiftleşecek diye tırsıyorum. şu haliyle işkence ediyormusum gibi geliyor hayvana. dövebilecegi, şamar oglanı yapabileceği,eğlenebileyeceği sessiz sakin mazbut bir yavru arayısına girecem ama önemli olan şu anki canlı varlıgın uyum saglasa dahi yeni bir yavru kediye karşı gösterecegi tepkilerden çekiniyorum. sonra çıkıpta isyan etmeye başlarsa artık beni sevmiyorlar diye ergen triplerine başlayıpta sokaklara atıp kendini kaşarın önde gideni olursa sonu tantuni olur. üzülerekde yerim ben sonunda

iki kedi iyidir, bizim vardı. hatta ikinci sonradan gelmişti. iki ay çok kavga ettiler, başlarında durduk, ayrı odalara koyduk falan filan. ama sonra kanka oldular.

erkek - kısırlaştırılmamış - siyam kedimize arkadaş olsun, biz evde yokken yalnız kalmasın, bunalıma girmesin diye aynı yaşta bir erkek siyam arkadaş getirdik. üç ay evde birbirlerini öldürmek için mücadele verdiler, akşam geldiğimizde ortalıkta yumak yumak tüyler topluyorduk ki gözümüzün önünde de ölümüne kavga ediyorlardı. sonra işemeye, ortalığı işaretlemeye başladılar. mama ve su kapları ayrı, neyi paylaşamıyorlar, iki insan ve koca ev neden bu iki azgına yetemiyor çözemedik. iyilik yapalım derken nasıl bir belaya bulaştığımızı anlamıştık. veterinerimiz kısırlaştırmayı önerdi, zaten yaptıracaktık, şimdi misss. aynı yatakta uyuyor ve birbirlerini gırtlaklamaya çalışmıyorlar fakat birbirlerine herhangi bir sevgi gösterisi, oyun, sempati falan da göstermiyorlar.
daha önceki dişi siyam kedim ise bırakın arkadaşı, çiçekleri suladığımızda kıskançlıktan saksıları devirirdi, bebeklerine bile bakmak istemedi.
yani kısacası kediler pek arkadaş canlısı değil, daha çok evi sahipleniyor ve pek paylaşmak istemiyor yine de denemek lazım. sahipler için extra neşe ve hareket iki kedi demek. masraf ve bakımlarında da ha bir ha iki kedi, birşey farketmiyor. benim önerim her ikisini de kısırlaştırın ve mama + su kaplarını ortak kullanmasınlar. bol şans

ince bulgur ile mi yapıyorsunuz?

evet köftelik bulgur kullanıyoruz ama biraz kalın oluyor. pilav diyerek yanlış bi ifade kullandım galiba daha çok kısır gibi oluyor, lastik gibi olmuyor yani. acaba çok mu yoğurmak lazım?

suyunu çekip şişmesi için de bekletiyorsunuz 1 saat?

hımm pek bekletmiyoruz heyecanlanıp hemen yemek istiyoruz :P

msj attım sözlükten link verdim

bize niye vermiyorsunuz, nedir bu gizli saklı işler? bize de verseniz de biz de belki yaparız olmaz mı? pipimiz mi şişsin?

haha pardon ya kendi aramızda konuşuyo gibil olunca belki sıkılmışsınızdır diye şeyettim. yani ben denemedim ama güzel anlatıyo sanki


www.nepisirsem.com

@mentirosa tarif açık ama haşlama pek güzel olmaz sanki. aynı tarifi yağda kızartsak da olur mu ki?

püf noktası çiğköftelik kıyma kullanacan ve un ekleyecen... tarifte var :) ondan sonra ister kızart ister haşla

aslında hamuruna da kıyma konulup öyle yoğurulur ama maliyeti düşürmek için et yerine haşlanmış patates kullanabilirsin. patates görünümün pilav gibi olmasını kızartırken dağılmamasını ve çıtır olmasını sağlar.

annem içi dışı et olup tadı çok ağırlaşmasın diye dışını ince bulgur+irmik+patates karışımı yapıyor. kızartılınca şahane oluyor cidden.

ilk üçünü çiğneyin geri kalan üçünü de iki hafta sonra kullanacaksınız.

aç karnına çiğne üç tableti.

once çiğneyip sonra anuse enjekte etmek gerek. tersi pek faydalı olmuyomus ama

tek basina antidepresanlar kolesterol regulasyonunu etkileyecek bir degisiklik yapmiyor vucutta (burada SSRI'lerden bahsettigimizi varsayiyorum). antidepresanlarin degil de beta blockerlarin hiperkolesterolemi sebebi olmasi daha yuksek ihtimal. ridvan ile ilgili yaptiginiz karsilastirma da mantiksiz. spor kalp krizini kesinlikle engelleyecek diye bir sey yok. genetik faktorler de kalp krizi olusumunda onemli bir faktor. ve de kolesterol yuksekligi kalp krizinin tek sebebi degil.

yıllardır kafanızı kurcalıyor da önlem alıyor musunuz siz buna? kolesterol dediğiniz düşürülebilen bir şey sonuçta?

bir süre aldım önlem..
etken maddesi "atorvastatin" olan bir ilaç kullandım..
ancak halihazırda bir çok ilaç kullandığım için ekstra bir ilaca tahammulum kalmadı..

bıraktım kolesterol ilacını..
geri başlayabilirim..

ancak merak ediyorum, bir ilişki var mı antidepresanlar ile kolesterol arasında..

bir de şu soruyu ekleyeyim;

eğer antidepresan (veya beta reseptor blocker'ları) sebebiyleyese kolesterol,
ilaçları bırakırsam, zamanla geçer mi acaba?

hiç böyle bir korelasyon duymadım. ama ailende varsa sende de olması normal. sayrıca senin babanların gençliğinde kolestrol üst değeri 300 civarıydı, benim gençliğimde 250 oldu, atorseverler yüzünden 200'e geldi. kolestrol diyeti yapıp ölçtürmeyi denedin mi?

genç yaşta kolesterol günümüzde oldukça sık görülüyor. dengesiz beslenmeden, fastfoodlardan, poğaça vb. gibi besinleri sürekli yemekten dolayı 25 yaş altında yüksek kolesterole sahip bir sürü tanıdıklarım var. iyi bir diyetle ve doktor yönlendirmesiyle değerler düşüyor. antidepresanlarla ilişkilendirmeden önce bir dahiliye uzmanına görünüp, kolesterolünü düşürmeyi denemeni tavsiye ederim.

bahsettiğiniz ilaç gruplarını inceledim. kolesterol ile ilgili yan etkisi veya etkileşmesi yok hiçbirinin. endişelenmenize gerek yok. kolesterolün de kalp krizi üzerine etkisi biraz tartışmalı zaten. diyetinize biraz daha özen gösterip aktivitenizi artırmayı deneyin ilk önce. bunların üzerine düşerseniz mutlaka faydası olur.

lawrence durral in iskenderiye dortlusu. 4 cilt su gibi okuyo. her kitabin adi ayni zamanda bi karekter adi ve ayni olayi farkli kisilerden dinliyorsun, harbiden edebiyat harikasi. olsa da okusam yine:)

tarih diyorsan, "şah ve sultan".

bilim-kurgu dersen:

the left hand of darkness
the dispossessed
foundation
bildiğimiz roman dersen:
american psycho
suç ve ceza aka prestupleniye i nakazaniye

orhan pamuk'tan "sessiz ev".

sarsılmanı garanti ediyorum.sarsılmazsan gel beni bul,ip adresim belli.

aman allahım birisi angelanın küllerini tavsiye etmiş. evet dram okumak istersen, geçrek bir yaşam öyküsü. angelanın küllerini önerebilirim ben de.

(bkz: fight club)

shibumi - trevanian