istanbul bebek de böyle. muhtemelen normal bi mekan işte. londraymış orası evet. ben londradayken o kadar lüks arabalar görmüyodum. nadir yani. şehrin her yerinden böyle arabalar fırlıyor sanılmasın, istanbul da keza öyle değil zaten. belli bölgeler öyle sadece.

cevapta gayet net hayır

evet.

bence hayır.
Kesinlikle hayır hemde.

çok abartılıyor. hayır.

dipnot: son zamanlarda moda oldu. ulen ben ünive yeni başlamışken ilk sezonu vardı yeni başlamıştı ozamanlar ben izliyordum bikaç arkadaşıma bahsettim umurlarında olmamıştı. kimse dönüp bakmıyordu bile. son sezonlar iyi olunca millet fazla abarttı bence.

benım gozlerımın gordugu en guzel şey

degil.

iyi ama en iyi diyemem.

en iyi değil ama çok iyi.

kime göre ? neye göre ?

breaking bad şu an 20-30 yıllık ömründe hadi abartalım 50 dizi izlemiş bir insan için en iyi dizi olabilir.

en iyiyi belirleyen ne ? simpsons, friends ? ne bileyim bizimkiler, dallas, yalan rüzgarı ?

neticede herhangi bir şeyin "en iyisi" olmaz. ille de olacaksa bu en iyiyi belirleyen kriterler belirlenmeli önce.

izledim, çok beğendim. benim izlediğim en iyi dizi. ama gelmiş geçmiş en iyi dizi değil, olmamalı en azından. en iyi dizi buysa bir sorun var demektir.

Prison Break gelmiş geçmiş en iyi dizidir.

abartı bir dizi. oz ve six feet under çok daha iyi

Kişiye göre değişir bu.. Kimine göre gelmiş geçmiş en iyi dizidir, kimine göre izlediği en iyi dizilerden biridir.. Benim için şimdiye kadar izlediğim en iyi dizilerden biridir..

hayır. six feet under gibi çok gerçek ve mükemmel bi dizi varken o sıfatı alması benim için imkansız. başkası için öyle olmayabilir.

1- Hayat Ağacı
2- Marimar
3- Breaking Bad

Hangi diziyi izlemesem, izleyip de yarıda bıraksam bi süre sonra o dizi yardırıyor ve milletin dilinden düşmüyor. Öyle olunca da ben onu izleyemiyorum tekrar. Bir şeyleri kaçırdığımı hatırlayıp duruyorum.

Bence "hayır". Gelmiş geçmiş en iyi dizi olamaz. Ayrıca ağzına sıçayım Breaking Bad'in. :/

gelmiş geçmiş en iyi dizilerden biri.

hayır. six feet under'ın yanına yaklaşabilen olmadı şu güne kadar. hatta ikinciliği de oz ve wire paylaşır. belki üçüncülüğe ortak olur

dizi mi?*

1.prison break
2.diğerleri

diğerleri kısmında başı çeker.

Benim izlediğim diziler arasında (ki az buz değildir 60a yakın) en iyisi diyemem ama en üst sıralarda kesinlikle, aynı zamanda, finalini en iyi bağlayan dizidir kesinlikle.

bu tik atma saçmalığı nedir la?

hbo yapımı bir sürü dizi var. bak six feet under denmiş, oz denmiş, the wire denmiş. daha söylenmemiş olan GoT var, Boardwalk Empire ve The Sopranos var. değil maalesef en iyi dizi.

Benim için sadece gelmiş geçmiş bir dizi olmuştur. Six Feet Under varken lafı bile olmaz

kesinlikle evet

zaten hayır diyecektim ama hayırları tiklemediğini gördüğüm için hayır kere hayır.

kafan çok güzelmiş güle güle kullan.

beyler kişisel zevk diye bir şey varmış.

değil. oz izlemedin sanırım. en iyi dizi oz'dur demeyen herkes oz izlememiş demektir. en iyi dizi oz'dur çünkü. izleyip sağlamasını yapabilirsin.

prison break diyenler var, oz prison break'i tokat manyağı yapar. pb'den sadece t-bag oz'da rahatça yaşayabilir, o da 1 haftaya oğlan olur.

tabii ki hayır. yani breaking bad'in güzel yanı boka sarmadan bitirebilmesi oldu ve bu yüzden farklı anılacak. yoksa house mesela çok daha güzeldi bence. sadece aç gözlülerdi ve gereksiz uzattılar. dexter'ın ilk 4-5 sezonu yine öyle. friends tümden daha iyi bence. modern family yine daha iyi. downton abbey daha iyi, Louie daha iyi, doctor who ve sherlock ezer geçer. karakter derinliği olarak bile düşünsen don draper walter white'tan çok daha derin bir karakter en basitinden. the simpsons iç savaş durumunda olan bir ülkede 20 dakikalığına hayatı durdurabilen bir dizi örnek vermek gerekirse. breaking bad'in bu tarz özellikleri de yok.

gerçekten merak ediyosan bence sevan nişanyan'a sor. biliyosa o biliyodur :)

yakamoz olduğuna dair bir haber çıkmıştı eskilerde. ey gidi günler. yaşlandık tabii. bir de volongoto diye bir afrika dili miydi neydi o dillerden birinden kelime vardı.

arsiv.ntvmsnbc.com

ben neden bunu en güzel kelime diye okudum bilmiyorum ama silmek istermedim bu salak cevabımı. ibreti alem olarak tutuyorum.

not: başlığı türkçedeki en güzel kelime olarak okuduydum. kafa güzel tabii.

su
ekmek
anne
baba


bunlardan biriydi galiba

orhun kitabeleri en eski yazılı kaynak. bildiklerim; kim, türk, kişi, su, olmak, vesaire. (bozulmadan günümüze ulaşanlar) kün > gün, kündüz > gündüz onları gözardı ettim.

am ve sik de oldukca eski sozcuklerdir. ciddiyim bu konuda.

www.youtube.com

videoyu koyan dallama yuzunden herkesten ozur diliyorum. herifin buradan aldigi tek sey canli yayinda kufredildi olmus.

ek olarak en eski atasozlerinden biri olarak dag daga kavusmaz insan insana kavusur (Tag tagka kavuşmas, kişi kişike kavuşur) ornek gosterilebilir. orhun kitabelerinden alintidir bu atasozu de.

bence en güzeli 2 gb. 1 gb az gelebiliyor, tatillerde 2-3 video falan izleyecekseniz.

benim hattım faturalı avea, 1 yıl taahütle 40 tl ödedim 1 yıl. 2 gb internet, 1000 dakika konuşma. 1 yıldan sonra 50 tl oldu. ama tam 50 vermiyorum, 48 falan. bu kampanya halen var mı bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla en avantajlısı.

akıllı telefon olayına yeni giriyorsan eğer 1 gb al rahat et. çünkü bir süre sonra canın verilen linkteki youtube videosuna da bakmak isteyecek, bir şeyler görüp indirmek isteyecek. 1 gb temiz yeter.

ben avea kullanıyorum, şu faturalı s.e.ç tarifesinden. bağlantı olarak bir problem yaşamadım şimdiye kadar. yer ankara. başka şehirlerde durum nasıl bilemem tabii.

video izlemediğin sürece 250 mb yeter ama sadece 3'ü için. operatör olarak şehir merkezinde olduğun sürece operatör hızlarında büyük bir değişme olmaz.

avea 250dk heryone +1gb 19 tl

25 yaş altındaysan vodafone 1 gb internet paketi 15 lira kampanyası güzel

bugün reklamını gördüm ve biraz araştırdım, bu da iyi bence: avea, 4 gb internet, 600 dk her yöne, 12 fatura dönemi taahütüyle birlikte 39 tl. vergisiyle 40 işte.

viber da yükle.

bildiğim kadarıyla her 30 dakikası 19 lira olan bi paket var. arayıp sorun müşteri hizmetlerine. fakat iyi bilgi alın, sonra eksik bilgilendirme yüzünden faturayı değiştirmelerini istediğinizde bi ton muhabbet dönüyor. ha eninde sonunda indiriyo mu faturayı, tabi ki :)

lacoste red
ya da tommy hilfiger dene
olmadı bi gio'ya bak

zara'nın silver parfümü de güzel. gri olan. hem de fiyatı uygun. aslında baya güzel kokuyor.

Pek kimsenin bilmediği bir koku : (bkz: higher energy) Ancak şekerli bir koku değil. Baharat karışımı.

Şekerlilerden hoşlanıyorsan yeni sayılabilecek ck one shock var. Eğer kışlık olsun hem de iyi olsun diyorsan rochas'ı deneyebilirsin.

Bir de şurada parfümler hakkında güzel bir blog var : saklinotalar.blogspot.com Adam biliyor :)

Ben jean-paul gaultier kullanıyorum, çokta memnunum ancak herkezin parfümü farklıdır. Bir renk gibi, saç şekli gibi düşün. Herkeze aynı parfüm yakışmaz.

gio +1 kesinlikle. çok şekerli bir koku değil ama çok hafif de değil. ben bi kadın olarak o kokuyu ajdardan koklasam etkilenirim o derece güzel bir erkek parfümü bence.

1- haz veriyor.
2- haz alıyorum. bu sektördeyim kendimi geliştirmeme sebep oluyor.
3- genelde vakit geçirmek için izlenir.
4- kesinlikle değildir.
5- dizi izlemiyorsam film izliyorum zaten.
6- teknik açıdan farklı bakış açıları. sosyal anlamda bol muhabbet.

Dexter, Prison Break, HIMYM, Breaking Bad, Six Feet Under, Skins, Misfits, Under The Dome, Oz, The Walking Dead, Game of Thrones, Vikings. Bunlar da izlediğim diziler.

böyle saçma sorular sormamak için de izliyorum.

1. keyifli vakit geçirmek, yabancı dile katkı
2. üstteki nedenlerle
3. bağımlılık faktörü olabiliyor. ben breaking bad'e başladım, acaba bu bitince ne izlesem diye düşünüyorum ki çok da dizi izleyen bir insan değilim.
4. genellikle, evet.
5. kitap okumak?
6. yabancı dile katkı

sonuç: bisikletle gez.

diziden diziye değişir vakit kaybı olup olmaması
örneğin six feet under, tam anlamıyla televizyondaki edebi eser timsali. ''televizyon romanı'' diye bir tür çıksa o türe uyar. çok şey katmıştır bana, her şeye dair.

o yüzden her dizi izlenmez tabii. ama öyle de diziler var ki çok şey katar kişiliğe.

ve tabii dizi dışında daha faydalı olan şey kesinlikle kitap okumak, insanın kendi gelişimine yapacağı en büyük iyiliktir kanımca. sınırı olmayan bir eylem.

1- güzel olduğu için
2- güzel olduğu için
3- güzel olduğu için
4- hayır
5- hayır
6- hayır

sıkıntı
sıkıntı
sıkıntı
sıkıntı
sıkıntı
sıkıntı

1. güzel vakit geçirmek için. arkadaş ortamında da muhabbet konusu oluyor.
2. bu iki sebepten dolayı. canım sıkılmıyor, zamanımı keyifli geçiriyorum. ayrıca herkes dexter'ı konuşurken "acaba ayakkabı markası mı?" diye düşünmek rahatsız edici oluyor.
3. sanırım bu sebeplerden.
4. olabilir. çok da umursamıyorum. kaybettiğim vakitte yapacak daha zekice bi şeyim var mı? pek değil.
5. iş arıyorum mesela. tek bi ilana başvursam kâr olabilir :) okul zamanı ders çalışmak olabilirdi faydalı.
6. net bi şekilde şu var, bu var diyemem. ama kesinlikle olumlu olarak etkilediği oluyor. her şeyden önce dili ingilizce olan diziler ingilizce anlamında çok şey katıyor.

4. Kesinlikle evet.
5. Okuyorum, kod yazıyorum.

lbc radyo dinle, her konudan konuşuyorlar.

@theunforguven şu an dinlemekten çok okumaya odaklanmak istiyorum, ama dinliyorum şu an teşekkür ederim.

istanbul'daysanız, kadıköy alkım'ın 2. katında yabancı dil bölümü var. orada, en dipte ucuza kitaplar var. bikaç gün önce türk yazarların bazı kitaplarını da gördüm ve biraz göz attım. bence türkiye'de geçen olayları ingilizce okumak hem ilgi çekici, hem de dili ağır olmadığı için anlaşılır. tabi isterseniz ingiliz kitapları falan da var. 10 liradan fazla değil. o kitaplara bakabilirsiniz.

tez, ödev falan hazırlanabilir. çeviri yapılabilir bi dile hakimiyet varsa.

çalışmak dışında nasıl para kazanılır ki zaten? iddaa oynayın çalışmak istemiyorsanız.

kumar, hırsızlık, gasp, kaçakçılık, kapkaç, şantaj-fidye, uyuşturucu tedarikçiliği/kuryeliği (bunlarda bilhassa iyi para var), ticari sır satmak vs. vs.

işin ilginci bunların büyük kısmı için de bildiğin çalışmak gerekiyor.

bildiğin şeyleri kullan hacu. elektrikle baya haşır neşir olan bir arkadaşım (şimdi elek. mühendisliği okuyor zaten) devreleri çizip ya da gerekirse hazırlayıp satıyor millete. freelance çalış git iş bul hobilerinde. bi ara profesyonel stüdyo kayıt imkanım vardı, gitaristlere gruplara parçanın davulunu kaydediyordum para karşılığı. hobilerini kullan.

özel ders (gitar, matematik, ingilizce..)
çeviri
milletin ödevini yapmaca

rock n roll

senialanaglasınsikiniçalıyabağlasın.

ay kendi yorumlarımı beğeniyorum valla.

uzun uzun, entel dantel yazmayanların.

ermanen +1
soruda arkadasım dendiyse ve cevapta ısrarla 'sen şöyle yap' diye dediyse okumuyorum bile.
bir de jim'li bir nik var tam hatırlamadım şimdi, onun yorumlarını da genel olarak beğeniyorum.

devilred

ben de @zlatanibrahimovic demek isterdim ama okudum mu onu bile hatırlamıyorum.. teşekkürler..

@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin sana mesaj atamıyor muyuz?

@nıç atabiliyor olman gerekirdi.. bir sorun varsa da benden kaynaklı değildir..

pandispanya

gibsonrules beni yazmış, canım benim, çok özledim ya. farketmemişim herhalde bu duyuruyu:(
gibson'ın yorumları iyiydi ama fazla maçolukları vardı :) gibson dışında pandispanya, ayçovski iyidir. mantıklı, uzlaştırmaya yönelik yazarlar.

pandispanya, ruh, yeşilimtrak, siyam kedisi, aycaovski, seksen9, yalnux vb..

facebook kullanmıyorum ama kullandğım zamanlarda gün sonunda hepinize teşekkür ederim diye genel bir cevap postluyordum.

doğumgünüm yazmıyor. kimse kutlamıyor :)

son doğumgünümde sadece beğenmiştim hepsinin yazdığını. teker teker teşekkür etmek de, gün sonunda basın açıklaması yapar gibi teşekkür etmek de istemedim.

telefonla arayan herkese çok teşekkürler harikasınız diye yazdım son dogum günümde, statü olarak sırf cinslik olsun diye :)
geneli bozuldu :)

sie

suits

sevdiğin tarzları söyleseydin iyiydi. ya da izlediğin dizileri.

six feet under her zaman önereceğim ilk dizi. sherlock da ikincisi.

biraz detaya inmen fena olmaz.

ben bunlara başlayacağım:
american horror story
suits
hannibal

izlemediysen supernatural öncelikle...

önceden izlediğin diziler ne? ona göre tavsiyede bulunabilirim.

it's always sunny in philadephia

louis
wilfred
sons of anarchy
californication

normal bakıyor işte. boyu kısa diye hayran hayran bakıyor zannetmiş gerizekalı türk medyası.

kesinlikle hayran hayran bakıyor.

kadının ifadesi öyle. normal bakıyor.

ben hayranlık görmedim bakışlarında.

evet çok rahat bir şekilde

evet

ilki çok rahat ikincisi biraz zor

yapamıyorum

ikisi de oluyor. simdi ben orada yazan hastalik sahibi miyim? ne kadar yasarim?

ilkini bence herkes yapabilir. ikincisinde kastedilen hareketten öte, parmakların şekli bence.

a evet
b hayır

@exlibris ben de ikisini de çok rahat bi şekilde yapıyorum. öleceksek yalnız olmadığımızı öğrendik bu vesileyle :p

ilkini yapıyorum da ikinciyi yapamadım bi türlü :)

ikisini de yapıyorum. hatta başka hareketlerimde var. mesela baş parmağı ters bi şekilde koluma değdiriyorum.

şimdi.

dün

mutluluk an'ın öncesinde değil, sonrasında sağlıklı olarak tanımlanabileceği için cevabı tarafımdan verilemeyen soru. formata uygun cevap vereyim dedim.

bireysel özgürlüğümü elde ettiğim zaman.

Mutluluk bir süreç değil, karşılanmamış isteklerin tatminiyle yaşanan bir andır diyor Freud.

Uygarlığın Huzursuzluğu' nu bitirince daha kolay mutlu olacağım evet.

herkese karşı dürüst olabilme özgürlüğümü elde ettiğimde,
istediğim işi yaptığımda,
istediğim evi alabildiğimde.

okulu bitirdigim zaman.

Ayda 10bin lira kazansam mutlu olurdum. 10 bin tele. Aylık o kadar harçlık alan var lan.

mutluluğu nadiren yakalanan kısa süreli tatminler yerine genel bir huzur hali olarak algılayabilmeyi, kendimi tanımayı başarabildiğim zaman mutlu olurum sanırım. can sıkıcı şeyler her zaman hayatın içinde. mutluluk, bunları doğal karşılama olgunluğunu gösterip çizgiyi bozmamak ve hatta "çizgiyi bozmama" gibi bir telaşa dahi kapılmamak benim için. insanın buna erişebilmesi için de her şeyden önce kendini çok iyi tahlil etmesi, tanıması, okuması gerekiyor.

velhasıl, arayışın kendisinden keyif almaktan vazgeçip bulmanın hazzını tattığım gün ve devamında "olmuş bu!" deyip mutlu olurum diye düşünüyorum.

yakın arkadaşlarım arkamdan iş çevirmediklerinde belki.

emekli olunca. okul yok, iş yok. her şey bitmiş kafa rahat.

Beklentilerim minimum'a indiğinde. Belki de sıfıra indiğinde.

ben az once bugunun pazartesi degil de pazar oldugunu fark ettigimden beri dunyanin en mutlu insaniyim.

yavaş yavaş emin oluyorum bu vereceğim cevaptan, aslında ne kadar aksini istediğimi anlatacak kelime de bulamıyorum ama;

hiç.

elbet bir gün

i'm happy.

soruyu okur okumaz bu cevap geldi aklıma. doğru-yanlış, türkçe-ingilizce ayrımı olmadan hemde. artık düşüncelerim bile başkalaşmış.

bi farkı yok. güncellemede sorun olmaz. sim kilidi olmayan telefonlarda bi sorun olmuyor. fakat telefoncudan alıyosan ve telefon tanımadığınız birinin (telefonun sahibinin) üzerine kayıtlıysa, ve o kayıtla ilgili bi problem olursa ya o kişiyi bulmanız gerekecek ya da son 1 ayda türkiye'ye giriş yapmış yeni pasaport bulmanız gerekecek. ben 1 buçuk yıldır kullanıyorum, öyle bi şey olmadı ama öyle şeyler duymuştum. bi anda kayıtdışı demesi falan..

dubaiden falan alinanlarda facetime olmuyor.

telefoncularda dün sordum. 4s'i 1.100 liraya satıyolar ikinci el. tabi ki kârı var onun. muhtemelen en fazla 500'e alırlar.

ön kamerasını internetten bulun ve sipariş verin. sonra da kendiniz takın. sonra iyi fiyata satarsınız.

ölümlü kaza olmadıkça savcılık.

Eğer arabanın içinde olmasaydınız o zaman hiç bir bok olmazdı. Ancak içinde olduğunuz için can güvenliğinize kastedilmiş sayılıyor ve mahkeme açılabilir. Mahkeme açılırsa elemanlar korkar anlaşma yoluna gitmek ister, sizde onları yolarsınız.

kadın sürücü olsaydı buralar nasıl hakaretle, küfürle dolardı :)

iyi de biz iletişim bilgisi vermedik ki. Arbanımızın cinsini cibiliyetini de vermedik. Polis de biz dönüş yapmıyoruz dedi.

Geçen sene arabam park halindeyken biri çok sağlam vurup kaçmış. Araba servise çekiciyle gitti. Plakasını öğrenip suç duyurusunda bulundum. Ama sonuç alamadım. Zaten kasko tamir ettiği için çok üstelemedim. Türkiye'de yaşıyorsun. Adalete çok güvenme.

beyaz tenle kafkasyali olarak araya karisabilecek olanlarimiz da var ama daha cok orta dogulu. italyan/ispanyol havasi varsa akdenizli de denir de, mesela misirlilar da akdenizli oldugu icin cok bilgi veren bir sey degil. ha kafkas deyince ne kadar bilgi veriyor? iste telsizde esgal veren polise beyaz yerine kafkas demis oluyorsun, esmer yerine orta dogulu falan.

pek bilinmez ama aslında kafkaslarda esmer tenlilerde olur. ayrıca ben suriyeli kadınlardan daha beyaz tenlisini görmedim.

ben ortadoğulu veya akdenizli diye yazarım öyle şeylerde. ama kendimi asla bunlarla tanımlamıyorum.

Etnik köken tabi ki Asya, ne kafkası ne Akdeniz'i arkadaşlar :)?

@nocturne: o tanımlamadaki asyalı çekik gözlüleri belirtir.

biz beyaz, ortadoğulu, caucasian (ki ne olduğunu hala tam çözebilmiş değilim) arasında bir yerde kalıyoruz.
kültürel ortaya karışıklığımız burada da kendini gösteriyor.
ne biri olabilmişiz ne diğeri:)

white/caucasian

www.siena.edu
www.eeoc.gov


4. RACE AND ETHNIC IDENTIFICATION

Self-identification is the preferred method of identifying the race and ethnic information necessary for the EEO-1 report. Employers are required to attempt to allow employees to use self-identification to complete the EEO-1 report. If an employee declines to self-identify, employment records or observer identification may be used.

Where records are maintained, it is recommended that they be kept separately from the employees basic personnel file or other records available to those responsible for personnel decisions.

Race and ethnic designations as used by the Equal Employment Opportunity Commission do not denote scientific definitions of anthropological origins. Definitions of the race and ethnicity categories are as follows:

Hispanic or Latino - A person of Cuban, Mexican, Puerto Rican, South or Central American, or other Spanish culture or origin regardless of race.

White (Not Hispanic or Latino) - A person having origins in any of the original peoples of Europe, the Middle East, or North Africa.

Black or African American (Not Hispanic or Latino) - A person having origins in any of the black racial groups of Africa.

Native Hawaiian or Other Pacific Islander (Not Hispanic or Latino) - A person having origins in any of the peoples of Hawaii, Guam, Samoa, or other Pacific Islands.

Asian (Not Hispanic or Latino) - A person having origins in any of the original peoples of the Far East, Southeast Asia, or the Indian Subcontinent, including, for example, Cambodia, China, India, Japan, Korea, Malaysia, Pakistan, the Philippine Islands, Thailand, and Vietnam.

American Indian or Alaska Native (Not Hispanic or Latino) - A person having origins in any of the original peoples of North and South America (including Central America), and who maintain tribal affiliation or community attachment.

Two or More Races (Not Hispanic or Latino) - All persons who identify with more than one of the above five races.

Instructions for assigning employees into the race/ethnic categories:

Hispanic or Latino - Include all employees who answer YES to the question, Are you Hispanic or Latino. Report all Hispanic males in Column A and Hispanic females in Column B.

White (Not Hispanic or Latino) - Include all employees who identify as White males in Column C and as White females in Column I.

Black or African American (Not Hispanic or Latino)- Include all employees who identify as Black males in Column D and as Black females in Column J.

Native Hawaiian or Other Pacific Islander (Not Hispanic or Latino) - Include all employees who identify as Native Hawaiian or Other Pacific Islander males in Column E and as Native Hawaiian or Other Pacific Islander females in Column K.

Asian (Not Hispanic or Latino) - Include all employees who identify as Asian males in Column F and as Asian females in Column L.

American Indian or Alaska Native (Not Hispanic or Latino) - Include all employees who identify as American Indian or Alaska Native males in Column G and as American Indian or Alaska Native females in Column M.

Two or More Races (Not Hispanic or Latino) - Report all male employees who identify with more than one of the above five races in Column H and all female employees who identify with more than one of the above five races in Column N.

As to the method of collecting data, the basic principles for ethnic and racial self-identification for purposes of the EEO-1 report are:

(1) Offer employees the opportunity to self- identify

(2) Provide a statement about the voluntary nature of this inquiry for employees. For example, language such as the following may be used (employers may adapt this language):

"The employer is subject to certain governmental recordkeeping and reporting requirements for the administration of civil rights laws and regulations. In order to comply with these laws, the employer invites employees to voluntarily self-identify their race or ethnicity. Submission of this information is voluntary and refusal to provide it will not subject you to any adverse treatment. The information obtained will be kept confidential and may only be used in accordance with the provisions of applicable laws, executive orders, and regulations, including those that require the information to be summarized and reported to the federal government for civil rights enforcement. When reported, data will not identify any specific individual."

Özet: Türkler, Orta Doğulular ve Kuzey Afrikalılar, beyaz=caucasian=white olarak kabul ediliyor, iş müracaatlarında...

Yani Libyalı, Filistinli ve Katarlılar da beyaz olmuş oluyor.

Ben öyle işaretliyorum diye değil, resmi sınıflama böyle...

beyaz = caucasian.

caucasian, kafkasyalı demek değil burada. beyaz demek. biz de beyaz ırkız.

çıkan ön izlemeyi yukarı doğru kaydır hızlıca. o kadar.

yukarı sürükleyerek.

3 parmagini kullanarak 3unu ayni anda da kapayabilirsin.

belki olursun, belki olmazsın. kim bilebilir?

kısmet denen şeyi bir elime geçirsem zaten ağzını burnunu...

kedi al. sevgi gösteriyorlar insana.

gerçi onların da maması varsa pek takmıyorlar ya. hiç yoktan iyidir :)

gerçekten bu şans işi. her sevgilisi olana bakma çoğu gerçekten mutlu ya da seviyor değil. belki çok geç bulursun, belki yarın bulursun, belki hiç bulamazsın. ama umut etmek iyidir.

yoo gelmiyor.

boşuna ümit vermeyin adama, çare söyleyin.

bu halinle şimdiye kadar bulamadıysan şimdiden sonrada bulamazsın. dost acı söyler. kendin üzerinde değişiklikler yapmadığın sürece zor, git kendini baştan yarat.

aynen dediğin gibi kısmetsizsin. nedenini biz bilemeyiz tabi, o kısma başka merci bakıyor. hiç sevgilin olmamış da değil, yani sen sevmiyormuşsun ama onlar seninle ilgilenmiş demek ki. o yüzden, çok dert edilesi bi durumun yok bence. tabii ki can sıkıcı da, ömür boyu yalnız olmak falan lafları için çok erken. beklemeye devam et bakalım. belki biri gelir, belki de gelmez tabi; bu kısma da bahsettiğm merciler bakıyor. velhasıl, evet zor ama elden bi şey gelmeyeceği için durumu kabullenmeye çalış ve bekle.

son sevgilimden kazığı yediğimden beri hiç kıskanmıyorum ben. açıkçası epey sorguluyorum insanların ilişkilerini. ne bileyim, çok da gerçek gelmemeye başladı bazı şeyler.

işine gücüne ver kendini, çok para kazan dünyayı gez, hatta kuzey avrupa ülkelerine git, orda kızlar teklif ediyormuş hem de ağzından öpüyorlarmış.

edit. düşündümde oralara gitmen için çok para kazanmana gerek yok, ortalama kazansanda olur.

Nevada çölünde bir yer sanırım
edit: Monument vadisiymiş
tr.wikipedia.org

Las Vegas'a gelmeden önceki yollar.

Photographer: David Lehl
Athlete: Casey Capper, Andy Orley
Location: Monument Valley, UT, USA

www.redbullillume.com

He was placed 2nd in the class overall (last year) and he's got a full scholarship(100%)

resmi bi yere yolluyosan "he's got" deme. "he has" demen daha resmi bi ingilizce olur.

"he is studying at x on a full scholarship" de diyebilirsiniz ikinci kisim icin

x okulun ismi tabi

reklamını görünce tutmaz demiştim. ama fena olmamış. diğer dizilere nazaran oyunculukları, renkleri, vs. kaliteli duruyor.

Cekimleri guzel olmus fakat tutar mi tutmaz mi bilemedim

ben beğendim.

tutmaz. bu ulkede padişah olmayan dönem filmi tutmaz except çemberimde gül oya.

öylesine bakayım dedim iki dakika. 15-20 dakika falan izledim. hoşuma gitti. dizinin geçtiği çevre falan güzel. takoz irfan ayrı güzel.

o diziyi geçmek falan kolay işler değil. çok emek gerektiriyor bence. kıyafet mıyafet tamam da o eski havayı yakalamak falan önemli.

bu arada... 30-40 yıllık (sanırım) Çalıkuşu dizisi de çok güzeldi, lisede izletmişti hoca. 7 bölüm falandı. Onun kadar güzel olamaz bence.

ben sevdim umarım tutar.

kendi adıma konuşayım, türkçe müziğin ingilizce veya fransızca müzikten bir farkı yok. enstrümantallleri napıcaz o zaman ? güzelse dinlerim işte amk. sırf türkçe diye ekstra tolerans göstremem.

edit: ve genel olarak hiçbir şey çalmayıp sadece şarkı söyleyenlere (özellikle kadınlara) gıcık olurum. günde ortalama 2-3 saat çalışan bir davulcuyum. bırak da gıcık olma hakkım olsun. :)

bana da garip geliyor. sözleri geri plana atan yabancı müzik dinliyor. ben şahsen son 5 yıldır yabancı müzik dinlemiyorum.

80'lerde genç olanlar, rock'ın ve kısmen metalin en güzel müziklerini dinlediler. bu dönemde ülkemizde arabeskin ve popun yükselişte olduğu yıllardı.

elbette sezen aksu da dinledik ama genelde..

guns'n roses mi ferdi tayfur mu
led zepplin mi orhan gencebay mı gibi geliyor bana..

Eğer yalnızca dil açısından bakıyorsak şahsi gerekçem, İngilizce'nin Türkçe'den daha şiirsel olmasıdır. Fakat tabii ki bu tek etken değil. Enstrümanın kullanımı, bestelenen melodiler ve bunu sunuş da yabancı müzikte daha başarılı bana göre.

Bizim ülkemizde de Buddy Guy gibi blues yapan bir blues sanatçısı, Children of Bodom gibi melodic death metal yapan bir metal grubu, Avicii gibi hoplatıp zıplatmakla kalmayıp, insanın içine işleten şarkılar yapan DJ olunca onları da dinleriz.

türkçe müzik deyince aklıma demet akalın, serdar ortaç falan geliyor. geçen gün evde tv açıkken gördüm mabel matiz diye biri saçma sapan hareketler falan. kim dinliyor bunu? milliyetçiler mi dinliyor bunları ya türkçe müziği desteklemek için? sanmıyorum bro B)

ha müzeyyen senar severim. zeki müren, pilli bebek, teoman, çelik (evet), ferdi tayfur, ahmet kaya falan. orhan yandaş ama nabarsın işte dinliyoruz yine.

Turkce sozlu pop muzik giderek bozuluyor. Dinlememekte hakli olabilir insanlar. Yabanci denen muzik genelde amerikan muzigi. Onun da iyisi kotusu var. Tabi ki Sezen Aksu'nun muzik bilgisi, yorumculugu, yazdigi sarkilar baskadir, oyle sanatcilara da her zaman saygi duyulur zaten. Ama gunumuzun basit popcularini, rapcilerini, arabeskcilerini kimse sevmek zorunda degil

zeki müren, müzeyyen senar, zekai tunca, neşet ertaş, ahmet kaya, sezen aksu.
benim söyleyeceklerim bu kadar hakim bey.

içgüdüsel.

alışkanlık

öğretilen bi şey bence. adem ile havva tasvir edilirken edep yerleri kapalı. bize oranı değil buranı kapat denseydi küçükken biz başka yerimizi kapatrdık.

bence içgüdüsel değil, çünkü 1-2 yaşından sonra çocuklar banyodan sonra falan gayet rahat açıp gezebiliyolar. O yaşlardan sonra tembihlemeyle sonradan ortaya çıkan bir güdü.

"içgüdüsel" deyince neyi kastediyorsunuz acaba? bunlar öğrenilmiş şeyler. vodianova haklı. zamanında "niye götünü kapatıyorsun?" deseydiler bugün giyinen insanları ayıplayabilirdik.

Öğretilen bir şey kesinlikle.

öğretilen bi şey tabi. topluluklara göre bu tür ahlaki şeyler farklılık gösteriyor. ortadoğu toplumları için genellikle türkiye'deki kadın görüntüsü "ahlaksız". türkiyedeki insanlara göre de genellikle avrupalılar "ahlaksız".

öğrenilen bir şey.

bildiğim kadarıyla içgüdüsel değil. adem ve havva ile ilgili bir makalede okumuştm. ruhlarına edep, haya duygusu üfürüldü ve kapadılar gibi bir cümle geçiyordu. yani içgüdüsel olsa baştan öyle yaratılırlardı. cennetten kovulmayı araştırısanız içinde geçiyor bu durum.

pantolu indir deninceki huzursuzluk öğrenilmiş, ama kasığa doğru cücük hareketine verilen tepki gayet içgüdüsel bence malüm darbe alınca çok acıyan yer.

öğrenilen bişey afrikalı yerli kabileleri düşün çıplaklıkla ilgili sıkıntıları yok.

ancak içgüdüsel temeli de mevcut. örneğin yan yana duran farklı cinsteki iki kişinin bel hizasındaki yakınlıkları aralarındaki cinsel samimiyetin derecesi ile çok ilgilidir.

japon askeri

size binaen demedim aslında ama kötü oldu özür dilerim.

öğretilme sonucu ortaya çıkan alışkanlıklar bence.

sakınma -> içgüdüsel,
saklama (senin sorduğun) -> öğrenilen

net.

benim de öyle ama olmuyor işte.

kabin memuru ol.

thy olsun.

istiyor insan tabi.

Yer hizmetleri?

efenim ucaklari epey seven biriyim diyorsunuz pilotluga cesaret edemezdim diyorsunuz bu nasil celiski?! .. ayrica "aile istemiyor" bunu one surmeyin hayallerinizden bahsediyorsunuz. hayat sizin hayatiniz.

bolumunuzle alakasi yok ama 2. uni okuyup teknisyenlik ya da ucak muhendisligini dusunebilirsiniz belki.. sayisaldan hazirlanmaniz gerekir tabi sinava

merhaba ben de uluslararası ilişkiler mezunu biri olarak :) iki yıl havaalanında çalıştım. başvurabileceğin firmalar turkish do & co (müşteri temsilcisi olarak apronda çalışabilirsin), havaş veya çelebi (yer hizmetlerinde operasyon sorumlusu olursun) gözen havacılık , genel havacılık(özel uçaklarla ilgilenebilrsin) veya TAV - TAİ'yi zorlayabilirsin. cv vs göndrirken proaktif ol bence, ik departmanlarına ulaşmaya çalış.
havaalanında çalışmak gerçekten zor (vardiya vs) ve yüksek dikkat isteyen fakat bir o kadar da zevkli bir iştir. eğer sabırlı davranırsan uzun vadede iyi bir gelirin de olur. (giriş maaşları genelde çok düşüktür, azim gerektirir)

@babam.. çelişki değil. kendime pilot olacak kadar güvenmiyorum sadece. herkesin yapabileceği ve yapamayacağı iş vardır. pilotluk da biraz beni aşar gibime geliyor.

@nathanieltroy gozunuzde buyutmeyin efenim. kimse annesinin karnindan pilot dogmuyor. tamamen egitim. egitim egitim egitim. baska bir sey degil.

tabi maddi kismi var ..muhendislik diplomasi olmadan almiyor heralde thy ucus okuluna.. o yuzden ucus okuluna gitmek lazim o da cok pahali. turk hava kurumu universitesi ne bir bakin belki uygun bir program vardir burs vs. olabilir bilmiyorum

havaalanı tuvaletlerini temizleyebilirsin. uluslararası ilişkiler mezunu olmak işe alırken seni tercih etmelerinde önemli rol oynayacaktır.

@babam özel kurumlara verecek param da bulunmuyor ne yazık ki. zannediyorum gözleri bozuk olan biri pilot da olamıyor. bi değişiklik yoksa. tabi eğitim var ama şöyle söyleyeyim, pilot olmak istemekle değil, tutkun olmakla olacak bi şey gibi geliyor bana. pilotluk havacılığın bi tarafı yalnızca. uçak mühendisi olmayı on kere tercih ederdim örneğin. fakat şartlar farklı gelişti.

@cek havaalanında tuvalet temizleyen insanların kendileri de yaptıkları iş de çok güzel ama bana göre değil. önerin için teşekkürler.

direkt uçaklarla içli dışlı olmaz ama, hava trafik kontrolörlerine özenirim ben mesela. kpss'ye bakıyor. sonra da uzunca bir süre eğitim aşaması vs varmış. deneyebilirsin.

goz artik problem degil belli kriterler dahilinde, cok esnek artik.. ama tutku konusunda haklisiniz.

ya arkadaşlar sanki uçakla ilgili sadece ya pilotluk, ya kontrolürlük ya da kabin memurluğu var. pek de vasıflı olmayı gerektirmeyen, ama çıkışın yasak olduğu apronda fink atabileceğiniz bir sürü iş var. mesela uçak tekerine takoz koyup, o takozu alıp, uçağa gel gel topla gel yapan elemanlar var. ne bileyim, merdiveni getirip götüren arabayı süren var, uçağı geri geri itekleyen aracı süren var, bavulları getir götür aracını süren var. yani şoför olmaktan gayrı bir yetenek aramazlar herhalde bunlar için. türlü türlü yer görevlisi var.

@kibritsuyu evet ama o işlerden kazanacağım maaş çok düşük olur. yine en azından harekat memurluğu falan olabilir. gerçi onun da parasını bilmiyorum ama.

açık konuşmak gerekirse yorumları çok okumadım ama pilotluk kabin memurluğu dışında uçaklarla iç içe olabileceğin en güzel işlerden biri harekat memurluğu
çelebi hava servisi, havaş ve tgs yer hizmetleri a.ş türkiyedeki yer hizmetleri kuruluşları. hatta çelebi şu aralar istanbul havalimanında harekatçı arıyor kariyerden bakabilirsin harekatçı ne yapar dersen eğer (bkz: red cap )

Uçaklarda çalışmak sanıldığı gibi kolay ve sanıldığı kadar zor değildir,

Tek ihtiyacın olan şey iyi bir ingilizce, iyi bir eğitim, ve havacılık tutkusu,

Uluslararası ilişkiler okuyan kişi direk uçakta çalışması zor pilot yada hostes olmamak dışında, ha yer ekibi olurum diyorsanda o işinde kendince zorlukları var ama emin ol asla o havacılık tutkusunu bastıramayacaktır.

Bu anlattıklarım biraz yavan saçma kalabilir ama gerçek anlamda uçaktan tatmin olmak için, içine binmen o havasını çekmen, o kokpit seslerini duyman, kokpit koltuğuna oturman ve operasyona dahil olman gerekli o heyecanı yaşaman gerekli. Ötesi hep yavan kalacaktır.

Ha bunlarıda Uçaklarda çalışan, hergün uçakların içinde kokpitten tut kargosuna iniş takımlarına gezen... Uçak kullanmak, çalıştırmak, sökmek, takmak dahil herşeyini, tüm sistemlerini çok iyi bilen birisi olarak yazıyorum...

nüfus cüzdanı, lise diploması veya okuduğun okula ait belge... şimdilik aklıma bunlar geliyor

eksisozluk.com

askerlik şubesini ara, net bi bilgi verirler. eksik bi şey olur sonra, uğraşma hiç. değiştirip duruyolar istedikleri şeyleri. bakma sen sözlüğe falan.

Belirli bir ml üzerini genel olarak sokamıyor olabilirsin ama tabii ki net cevap verecekler olur benim ki milleti ısındırma turu. İyi uçuşlar

kargoya bavuluna koyabilirsin ama kabine insanların yanına çıkaramazsın.

100 ml geçmeyen sıvıları, toplamda 1000 ml olmayacak şekilde, tek bir kilitli poşet içinde el bagajına alabilirsin. diş macunu, parfüm, krem, makyaj malzemesi gibi.

bu miktardan fazla olanlar bavula.
www.sabihagokcen.aero

yanına pet şişede su da alamazsın. attırırlar.

Bagaj kısmına verilmek üzere teslim ettiğin bavullarda bir sınırlama yok.

Kabine beraberinde alacağın sıvılar için sınırlama var. Kremler, makyaj malzemeleri vs. de sıvı sayılabiliyor dikkat.

aşağıya vereceğin bavulun sınırı yok bu arada. kesin bilgi.

Yanina alamiyorsun bavula koyabilirsin. Bal, macun, recel, tursu gibi sivilari da ne yanina alabiliyorsun ne de bagaja verebiliyorsun.

Yanına alabiliyorsun Halanne'in dediği gibi. Fakat, sıvının miktarı değil bulunduğu kabın büyüklüğü önemli ve 100 ml'yi geçmemesi gerekiyor. Örneğin, 300 ml'lik kabın yalnızca dibinde az miktar bi' sıvı olsa bile kabul etmezler. Ayrıca, kapları koyduğun poşetin şeffaf olması ve üstten düğümlü/kilitli olması gerekiyor.

6 saat wifi açıksa normal bence. wifi'yı da kapayıp denersen kesin yorum yapabiriz.

Ok bugün öyle dener tekrar yazarım o hakde

normal değil, ben wifi'yi hiç kapatmazdım eskiden, hiç hatırlamıyorum geceden sabaha %15 eksildiğini.

benim de çok fazla gidiyor şarjı, konum servisleri kapalı dururdu bu sefer açtım onun da etkisi vardır gerçi.

edit: pardon ya benim wifi hep açık ama telefon kilitliyken wifi devre dışı kalıyordu o sorunu çözemiyordum. ondansa demek ki.

benim 4s wifi açıkken % 9 falan düştü geçen gün. bi daha dikkat etmedim.

pederin bir hobisi var mesela taş oyuyor ve onlara şekil veriyor. ben de yay yapıyorum, ok atan yaydan.

maket falan. bence seksi.

felt needling jenny-barnett.blogspot.com

değişik hobby'ler:

i.imgur.com
i.imgur.com
i.imgur.com
i.imgur.com
i.imgur.com
i.imgur.com

vsvs daha çok var yani B)

farm4.staticflickr.com
bu çok aşırı sevimli olur ama adamlar kale falan yapmış, avize yapmış.

ya valla arkadaşlarımda gördüklerim var, mesela tango demiş birisi -çok var- fotoğrafçılık demiş bir diğeri -çok var gene-

ben abartıp anime izlemek -evet, bence bu bir hobi :D - , lomography -hobi işte, photography'den bir farkı yok, ismi ciks duruyor böyle :)))))) ama güzel mi, güzel! ama öyle ciddi bir şey de değil, makineyi alıp çıkıyorsun normalde cüzdanını alır gibi, o kadar. tabi buna laf eden bir kısım arkadaş da olacaktır, herkes her şeyin en iyisini bilip eleştirmeye bayılıyor ya, neyse. analog fotoğrafçılık dersen daha iyi olabilir aslında, tabi yapıyorsan. benim başka analog makinelerim de var, zenit falan, onlarla da uğraştığım için çok da hipster durmuyorum, zaten tipim de yok :D amma da açıklama yaptım! ha banyosu manyosu dersen, o aşamaya daha gelemedim ama okulda denemeyi düşünüyorum, neyse.

bunun yanısıra, değişik/zor bir müzik aleti çalmak olabilir. mesela keman çalıyorum, ukulele çalmayı düşünüyorum (aslında düşündüm de galiba hispter'ım?????) ayrıca kara kalem resim yapıyorum ve yüzüyorum. bunlar gibi bir şeyler işini görüyorsa güzel.

fimo hamurundan figür yapmak falan da güzel olabilir ya da kukla yapıyor olabilirsin -kukla yapım atölyesine giden bir arkadaşım var ve cidden çok tatlı şeyler yapıyor- bir başka arkadaşım da lego'dan modeller yapıyor falan, maket gibi işte. ama bence tr'de o iş biraz yaş, ulusararası bir firmada işe girmeyeceksen, tr'da millet cv'ye şöyle bir göz atıyor genelde, çok da sallamıyor. ben bir kere falan böyle işini iyi yapan dikkatli bir kızcağıza denk geldim, muhabbet ettik bayağı, güzeldi. onun dışında görmedim sanırım. yani oraya varana kadar ohoooo..

ha bir de ev ortamında mis gibi taze taze müzik yapan arkadaşlarım var, educatedear tadında falan. öyle bir şey de yazabilirsin.. gibi gibi..

ha, rhollor'un dediği gibi, taşlarla uğraşan da bir arkadaşım var, ama o taş üzerine resim yapmayı seçiyor genelde, olabildiğince düz taşlar bulup onları bir şeylere benzetmeye çalışarak boyuyor, bazen de aklına eseni boyuyor, çok çok güzel oluyor! ha bir de, çok şirin falan sayılmaz belki ama, ben gidiyor olsam yazardım: annem tsm korosunda, koroda gencecik kızlar, erkekler falan da var, öyle bir şey de olabilir tabi.

+1 @rhollor.

taş oymak güzel.
antika koleksiyonu yapıyorum diyebilirsin.
mesela "bilmem ne dönemine ait eşyalara ilgim var, çünkü o dönemin insanları vs vs vs..." falan.bu seni karizmatik gösteririr ama seksiliğini bilemem.

balik ye, tavuk ye, vejetaryen menulere yonel.

sen kaçtığın kadar seni takip eder..

yağından yapılan ürünlerden kaçamayabilirsin, et olarak tavuk yersen daha garanti olur

Peki tavuk, balık vs etleri kızartırlarken domuz etini kızarttığı yeri kullanırlarsa? Onun yağı yada kalıntısı bulaşırsa ne yapacağım? Garantisi var mı bunun...

bol bol deniz mahsülü yiyebilirsiniz. paella filan yiyebilirsiniz domuz koymuyorlar.
bi de avrupalı şeffaftır yemeğin içinde ne olduğu yazar, menülerde hep yazar zaten. korkmayın.

vejeteryan beslen.

garsonlarada söyle.

etlere hiç bulaşma

korunamazsınız çok lezzetli filan diyenide s.ttir et.

11 tane avrupa ülkesini gezdim, hepsinde de kaçınabildim, kaçındım.

ha birde lezzetsiz olduğu için değil dini bakımdan yasak olduğu için yemiyoruz "çok lezzetli yhaa" tarzı saçma yorumlara gerek yok.

yahudilerin gittiği marketleri/restoranları araştır. koşer varsa kaçırma.

Teşekkürler, müslüman düşmanı olup insanların hassasiyetleriyle eğlenmek de ilginç bir kafa yapısıymış doğrusu... Bence sizin aklınız başınıza gelsin. lol.

Bu arada menüde ne koyduklarını yazıyorlar da ben daha türkçe içindekiler bölümünü anlayamıyorum ispanyolca yada ingilziceyi anlayacağımı sanmam :D

direkt eti dayayacaklarını ben de sanmıyorum ama işte aynı yerde kızartırlar sonuçta onların bunu anlaması mümkün değil pek :(

Duyuru sahibi insan gibi soru soruyor, siz ayar vermeye çalışıyorsunuz.
Benim bildiğim Hıristiyanlar Müslümanlardan daha duyarlı onların inanç ve ilkelerine, yani yardımcı olacak bir dükkan bulunur diye düşünüyorum.

bikaç yahudi bul onlarla takıl

patatesi domuz yaginda kizartacaklarini zannetmiyorum. zira domuz etinin yagi cok agirdir hic olmaz oyle bir sey. ama en garantisi vejetaryen yemekler yemek. belki sushi falan-

islam ülkesi olmayan yerlerde yediğin bütün etlerin haram olduğunu söylüyolar(islami koşullara göre kesilmediği için)
bu pencereden bakarsak, biraz vejetaryen takılman gerekebilir.

eczanelerde asi yaptiriyorsun sana bulasmiyor. bu sekilde korunabilirsin 8)

ne kadar ugrasirsan ugras korundum zannedersin anca. o bicaklari micaklari gunde bir milyon defa yikiyorlar mi zannediyorsunuz ya? ne yersen ye, domuz da olacak icinde. bu arada benim de dinim var. herhangi bir hayvana karsi ayrimcilik yapmiyoruz asla. inanmak istersen...

sen koşer de, o zaman başüstü yapılırsın

Koşer denmiş oda doğru.

bence sen vejeteryanden ayrılma, market alışverişi yap orada, meyvedir peynirdir ekmektir filan diye.

koluna ispanyolca "ben müslümanım lütfen bana domuz eti içeren yemek vermeyin" yazılı bi bant tak, yemek aldığın her yerde onu göster.

şöyle bir şey var.
Cenâb-ı Allah, "Eğer Allah'ın ayetlerine inanıyorsanız; üzerine Allah'ın ismi anılanlardan yeyin."(el-En'âm, 6/118); aynı sûrenin 121. ayetinde de, "Allah adına kesilmeyen hayvanın etini yemeyin! Bu, Allah yolundan çıkmaktır, isyandır."buyurmaktadır.

yani domuz yemeyip inek falan da yesen o da olmuyor. balık falan yiyebilirsin, onda böyle bir şey söz konusu değil. veya koşer restoranlara gidebilirsin en azından kesinlikle yemeyeceksiniz denen domuz etini yemeyip, kurala göre kesilmemiş dana eti yemiş olursunuz.

edit: bazı yerlerde besmele çekilerek kesilmeli diyor, bazı yerlerde ehli kitaptan olanların (hıristiyan, yahudi) kestiği de yenir diyor. bunu bilemiyorum ama ben yerdim.

Domuz fakir yemeğidir, çok sevilmez, nerden çıkartıyorsunuz her yemekte domuz olduğu hikayesini, yok böyle bişi

sen de gitmeden önce az araştırma yap bir zahmet, yemek isimlerini, yemekleri öğren,

onu domuz eti yiyecek kadar fakir olanlar düşünsün

yahudilerde Allahın adıyla kesiyorlar o yüzden koşerde helaldir.

konu nasıl şakirtliğe geldi bilmiyorum, bu ülkede hatta bu dünyada sadece belli bir kesim müslüman değil arkadaşlar soruma verecek bir cevabınız yoksa yazmamak daha akıllıca bir terchi olacaktır...

mesela burda gelip bir hindu "ben nasıl inek etinden sakınırım" dese benim inancıma göre inek eti yemek caiz olduğu halde onunkine saygı duyar ve güzelce nasıl kaçınabileceğini anlatırım bildiğim kadarıyla. kimseye müslümanlığı övmek için yazmadım soruyu.

menüleri iyice anlayıp öyle sipariş vermek lazım. bir de bazı yerlerde türk restoranları oluyor. sahibi türk, yemekleri de oranın yemekleri.

garsona sormak iyi bir tercih olabilir. kötü niyetli garsona da her yerde rast gelmezsin.

ben de italya'ya gittiğimde aynı şüpheyi duydum hep ya. domuz yağı korkusu sarıyor insanı. aynı tavada pişirilmeleri falan da yüksek ihtimal. ayrıca alkole karşı da tedbirli olmak lazım. siparişi verdiğin her şey için bu alkol içeriyor mu diye sorabilirsin.

helal kesim olmayan et yemeyerek yıllarca avrupada yaşadım, ölmedim bişey olunmuyor (eskiden hassastım)
domuz yememe hassasiyeti olan insana illa domuz yediren bi kişi tanıyorum kendisi diyarbakırlı. avrupalı örneği vardır belki bana 10 yılda hiç denk gelmedi.
avrupada çoğu müslüman olduğunu anlarsa kendisi soruyor-- ki ben de tesettürlü filan değilim. ekmeğin üzerine parlak olsun diye domuzlu bir sos sürüp öyle fırınlıyor ve her ekmek o fırında pişiyor diye müslümanları uyarıp ekmek satmayan fırıncı biliyorum. aa evet pastalara tatlılıara dikkat, jelatinler domuzdan (sanki türkiyede değil)
domuz ürünü için patatesten korkmayın, sanayi yağı kullanıyorlar onlarda bir tür sıvıyağ ve domuz değil. gastronomide çalıştım fritözlere biz koyuyorduk yağı. bugün patates kızarttığı fritözle yarın domuz kızartırsa gibi kaygınız varsa (gerçi zor bişey ama) sizin için en iyi çözüm bence sırf deniz mahsülü satan yerler. bunların ms donalds gibi zincir olanları var. adamların menüsünde domuz hiç yok. balığı fileto filan yapıp satıyorlar--değişik balıklar yiyemiyorsanız tavuk gibi bunlardan yiyebilirsiniz.
başka bir sıkıntı var: almancada "speck" denilen kıyılmış domuz pastırması. ona dikkat.

"helal kesim" et dedikleri gerçekten helal mi oluyor peki :) tamam dini usullere uygun kesilmiş olabilir belki ama kızartma aşaması yine sıkıntı. insan ister istemez paranoyak oluyor. bir bavulda da makarna, kraker vs götüreyim bari :D

kosher gıdalar alkol içermez???

alkolü de kosher olarak alır yahudiler. bilmiyorsanız öğrenin.
misal: www.kosherliquorlist.com

kosher alkol ve kosher et tüketebilen yahudi neden ikisini karıştırıp yemek yapmasın? benim dediğim şey bu arada olan yahudilere yamanan müslümana olur. domuzdan kaçayım derken alkol almış olursun, ki sizin için ikisi de haram.

edit: et olmasın sebze olsun amk. ne farkı var.

ben eti alıp kendim evde pişiriyordum hacı :) damgalı ürün satılıyor oralarda. restoranlarda hiç görmedim "bizim etlerimiz helaldir" yazanı :) koşerler hariç onlara güvenebilirsin fakat ben hiç özel gidip yemedim. araplara filan asla güvenme her düzen onlarda.
kaç gün kalacağına bağlı olarak değişir. ama şöyle söyleyim cidden tam hassasiyet göstereceksen dışarda yemek yemek çok zor -ben evim orda olduğu için dışarda yemiyordum zaten- fakat alternatifler: deniz ürünü, salatalar (salatayı et bıçağıyla doğramıyorlar), bir de ispanyada tapas kültürü var minik minik tapas yapan yerler var, açık pazarlar filan var. adam zaten birkaç çeşit bişey satıyor domuzlu hiç bişey yoksa oralardan yardırabilirsin.

tavuğu, balığı kızartırken domuz etini kızarttığı yerde kullanabilir. bunu nasıl bileceksin? türkiye'de nasıl biliyosun? hiçbi zaman bilmiyosun. bu kadar hassas olacak bi şey yok. allah heralde sizin elinizde olmayan bir şeyden dolayı size günah yazacak değildir.

inanmadığımızın dinin insanları kendi dindaşlarına doğru düzgün bilgi veremiyorsa bizim suçumuz değil. herşeyi tam anlatın da bize anlatacak bir şey kalmasın o zaman.

bak şimdi bro, markete girdiğinde üzerinde şu: www.joyofkosher.com işaretlerden biri olan gıdada domuz yoktur. yine de içeriğini bi kontrol eder alır yersin. bunu her türlü gıdada yapmak gerek ama, misal domuz derisinden yapılan bir cips var, bildiğin cips pakette. lan cipste domuz mu olur amk diyip alıp yersen olmaz sonra.

Barselona'da bir suru musluman yasiyodur, gittiginde tanisir sorarsin, sana alis veris yapabilecegin yerleri gosterirler muhtemelen. Kosher falan bulmak daha zordur emin ol, uzun sure avrupa'da yasamis biri olarak soyluyorum.

Dilde sikinti varsa zor. Makarna yedim domuz etli cikti tortellini. Helal gida diye amblemli turkisi yerler var. Onlari deneyebilirsiniz. Direkt etten kacinabilirsiniz.

Bireysel dusuncrm dinsel yasagin guncel olmadigi yonunde. Yenmemesi icin gerekli nedenler pek bulunmuyor artik. Ha inanctir, saygi duyarim. Cozum onerilerim bu kadar.

genel olarak memnunum, gözüm daha tam olarak alışamadı ama zamanla alışırım diye tahmin ediyorum. iphone 5 için pil ömründe çok bariz bir fark yok. bi miktar daha fazla gidiyor bile olabilir.

beta 1 den beri kullanıyorum, sanırım en iyi beta 6 daydı. gm'yi yüklemedim fakat şimdi herkese yayınlanan sürüme geçtim sanki şarjı daha hızlı gibi gidiyor geldi ama bilemedim. 1,5 gün gördüm ios 7de.

edit: iphone 5

iphone 4s kullanıyorum.

pil olarak bi fark görmedim. ne eskisinden iyi, ne de kötü.
temaya alıştım, hatta yenilik olmasını destekledim. bence güzel olmuş. muhafazakarlığın her türlüsüne karşıyım :)
4s'teki performası ise çok iyi değil bence. bi önceki sürüm 4s'te biraz daha iyi çalışıyodu sanki. çok kasılmıyor ama kesinlikle akıp gitmiyo da telefon.

Kimse bahsetmiyor ama tepkime suresi rezalet. Ben ios 6dan daha hizli bir tepkime suresi umarken daha kotusuyle karsilastim. Onun disinda cok beyaz, asiri beyaz.

Pil suresinde gozle gorulur bir arti ya da eksi gormedim.

Telefon iphone 5 bu arada.

öneri veremicem ama bi uyarım olsun. halamın arkadaşı kadıköy'de bi kursa yazıldı çok ucuz diye. 6 ay için 300 tl mi ne istediler. tam hatırlamıyorum ama ucuzdu. kursun başlayacağı hafta bi şeyi bahane ederek açmadılar, ikinci hafta 10 kasım deyip tatildeyiz dediler, sonraki hafta hocalarımız yurtdışında dediler. artık sonraki hafta şişli'deki sözde merkezlerine gidildi ancak kapı duvar. aslında öyle bi şirket de yok zaten. bildiğin alabildikleri kadar para alıp yok oldular. o yüzden, özellikle şu kampanya sitelerinde falan böyle saçmaca ucuz olan kurs olursa iyice araştır. mağdur olma kadıncağız gibi :)

bir de internette online olarak native speaker ingilizce hocalarıyla webcam üzerinden görüşme yapabileceğin siteler var. saatine göre fiyatı değişiyor ama çok pahalı değil. kendin seçebiliyosun hocaları, fotoğrafları, bilgileri falan var. hiç deneyeni görmedim çevremde ama epey insan kullanıyomuş, bence öyle bi şeyin de faydası olabilir.

telefon 4 veya üzeri değil mi?

evet 5.

3-4 kere geri ileri yaptım çıktı..teşekkürler.

yukledikten sonra pisman olcaksiniz ama hadi bakalim

Lens de estetik de yapaylık hissi veriyor. Açıkça anlamasam bile bir tuhaflık olduğunu hissedebiliyorum. Ama o kişiyle ilgili fikrim sadece bu nedenle değişmez.

hiç anlamıyorum. ama ben fotoşop görünce de anlamıyorum biri uyandırana kadar. bu da benim iyi niyetim olsa gerek.

daha dün arkadaş grubumda çok gördüğüm kızın yazın yaptırdığı burun estetiğini farketmedğim için etrafımdakiler çok inanılmaz şaşırdı. hiç bir şekilde anlamıyorum amaa çünkü hiç dikkat etmem kimsenin kaşına gözüne giydiğine.;bazı lensleri anlıyorum arada.

Anında anlarım. Yapaylığı hemen fark ederim.

bazı erkekler de kaşını alsan anlıyor arkadaş..

neyse, bir kadın olarak cevap veriyorum: evet valla, özellikle lens mevzusu hiç kaçmaz. burun estetiğinden bazen emin olamıyorum ama bazıları bas bas uzaktan bağırıyor zaten estetiğim diye. ve işin doğrusu hiç hoş bulamıyorum, ama saygı duyuyorum =)

burnu fazla anlamyorum da.
lensi anlamayan insan açık gerizekalıdır.

edit: lan bi de her burna estetik demeyin ha. millet burnuma estetikli diyip duruyor, feci gıcık oluyorum. hele bi de deviasyon ameliyatı olduk, iyice estetikliye çıktı adımız. amk sanki senelerdir tanımıyorlarmış gibi, burnuma operasyon yaptırdım sanıyorlar.

ben gözde lensi hemen anlarım ölü balık bakışı oluyo gözlerde. renkliler zaten çok yapay. burun bazen iyiyse zor anlayabiliyorum ama şu kaldırılmış tek tip estetik burunlar var ya onlar kaçmaz. çok çirkin duruyor. dudaktaki şişmeyi de kaçırmam o da yapay. ebru polata bakınca mesala anlamamak elde değil kör olmam lazım. erkekler seviyor ya galiba o kadına olan ilgiyi göz önünde bulundurunca. doğalı daha çok seviyolardır belki ama ona da hayır demiyolar.

erkeklere gelirsek, erkeklerin böyle takıntıları yok gibi sanki lens takmaz takarsa da şeffaf takar gözü bozuktur. burnunu da yaptırdıysa çok lazımdır diye düşünüyorum. bu tür takıntılar ve gereksiz müdaheleler bi bizde var.

lensi anında anlarım. burnu anlamam ama.

kadınım, çat diye anlarım. ama çat diye anlayan erkek arkadaşlarım da var. ama genellikle piçler. yani kadınları iyi tanıyolar ve kesiyorlar.

emin değilim ama kadınların lensli gözü daha iyi ayırabildiğine katılıyorum.

estetik ise kişiye göre göze çarpan bi şey. çok doğal olanı var ama az. genelde anlaşılıyor rahatlıkla. erkeğim.

renkli lens 50 metreden anlaşılıyor ama şeffaf lens ise 40-50 cm e kadar yakınlaşmak gerekiyor anlamak için. burun olayını ise anlamıyamıyorum.

hiç kaçmaz, hele ki lens.. çok yapay durmayan burun estetiği beğenmemi etkilemez de, onun dışındakilerden hoşlanmıyorum. şişirmeler iğrenç oluyor zaten, renkli lens takanlarsa boş boş bakıyorlar falan. insan bakışlarına kıyar mı ya..

verilen cevapları okuyunca kendimi çok salak hissettim ve bu konuyla uzaktan da olsa ilgili bir anımı anlatmak istiyorum:

lise 1'de olmalıyım. yan sınıfta bir hatun var, hatunun saçları sarı. ama geçen sene öyle değildi sanki. içimden "demek ben onca zaman yanlış görmüşüm, sarıymış bunun saçlar işte" diye geçiriyorum.

aylar sonra biriyle o hatun hakkında konuşurken "yan sınıftaki saçını sarıya boyatan kız mı?" diyor, bende jeton işte tam o anda düşüyor.

gördüğüm her şeyi kendime gerçek kabul ettirebilirim sanırım.

Estetik yapilip yapilmadigini karsidaki soyleyene kadar kesinlikle farketmiyorum;lensi bazen anlayip bazen anlamiyorum,sanirim bu da lensin kalitesiyle ilgili bir durum.

Ne kadar mükemmel yapılmış olursa olsun estetikli memeyi, burnu, ağzı, suratı 50 metre öteden anlarım. Lens, fotoşop vs ne varsa onlar da yine aynı şekilde kaçmaz.

Erkekler bu konuda çok dangoz ama. Anlayamadıkları gibi bi de beğenmiyolar mı dövesim geliyo :)

lensli gözü anlıyorum. 2 metre öteden belli oluyorlar. ama burun estetiğini anlamam sanırım.

not: erkeğim.

araba kullanmak kolay da trafiğe çıkmak zor yeni başlayan için. ayrıca eskisi kadar kolay değil değişti sistem.

daha önce hiç tecrüben yoksa başta zor gelecektir ama 12 saat yeterli olur bence alışman için, benim daha önce sürücü koltuğuna oturmuşluğum bile yoktu zaten öyle çok hevesim de yoktu sadece aradan çıksın diye kursa yazılmıştım başta baya bocaladım ama total 12 saatin sonunda trafiğe rahatlıkla çıkabilecek duruma geldim(ki daha ilk günden trafiğe çıkarıyorlar zaten eskisi gibi boş alanda eğitim diye birşey kalmadı)

sınav sistemi zorlaştı ama yine de çok ciddi hatalar yapmadığın sürece komisyon üyeleri tölerans gösteriyorlar. ehliyeti alman için 40 yıllık şoför gibi kullanmanı beklemiyorlar yani zaten aldıktan sonra pratik yaparak deneyim kazanacaksın.

çok kolay veriyolar evet. direksiyon sınavım 30 saniye falan sürdü. ikinci vitese almadan tamam sağa çek dediler. arabayı kaldırabiliyo musun, sağa sola aynalara bakıyo musun ona dikkat ediyolar sadece.

ehliyet sınavına da herkes çıkmış sorulara bakarak çalışıyor zaten. yıllardır aynı sorular yerleri değiştirilerek soruluyor. haliyle kimsenin doğru düzgün bilgisi yok. yaya geçidinin ne olduğunu bilmeyen sürücülerin oranı % 70-80 vardır.

@nathanieltroy sınav sistemi değişti zorunlu 45 dk sürüyor artık sınav 30 sn diye birşey yok, puanlama sistemi de kalktı artık bir tane bile hata yapman yetiyor kalman için

@feykalade öyle mi? iyiymiş o zaman. ben 2008'de almıştım.

kardeşim fırça ile fön çekiyordu geriye doğru, saçları böyle oluyordu. bantla yatarsa da olabilir belki, ama garanti vermem.

keşke bu stili yapmamayı düşünsen.

www.youtube.com

bak bu çocuğun kanalında bi sürü saç modeli var. gösterdiğin kişinin (zayn malik) videosu da var, tam o fotodaki gibi olmasa da.

önce fön sonra wax ile bu saç olur da saç bi ske benzemiyor.

blueprint +1

@nathanieltroy evet benimki de bu adamın videolarındaki gibi oluyo ama bununki de pek düzenli olmuyo önden görünüşü

Çok dark Hannibal, ilk sezonu izledim gögsümde bir ağırlıkla uyudum ve izlemiycem dedim yine izledim.
Bir de adamın tripleri, böyle kızsal oyunlar vs koskoca katil adam, yok yok olmayan birşey var.
Bir de eşcinsel temalı bir dizi Sherlock gibi, kadın koymuşlar bi tane de sümsük, kimse de istemio zaten onu:) öyle arada bi görünüyordu. Bu sezon ne oldu bilemiyorum.

@sadegazoz: sherlock eşcinsel temalı mı?

Evet sherlock holmes eşcinsel zaten o yüzden algısını zekası ile birleştirip detayları görebiliyor;)

ama tema kelimesi tamamen o konunun üzerine kurgulanması demektir. sherlock'ta en fazla ondan şüphe ettirecek şeyler var ama hiç öyle bi şey dendiğini görmedim :) not olarak, hiçbi' kitabını okumadım, bbc dizisi dışındaki hiçbi' yapımı da izlemedim.

peki sherlock'un adler'a hayır diyememesi niye o zaman?

pardon nax kardeş soru sormuştun ama:) Gore seviyorsan Hannibal izlenebilir.
@papillon www.pinknews.co.uk

ben en çok ulusalcılar ve tayyipçiler için kullanıyorum.

kimse kusura bakmasın da kemalist ve müslümanlar. ekseriyetle sorunlu insanlar.

sosyal medyayı kullananlar
siyasetle -ufak dahi olsa- ilgilenenler
toplumsal normlar
geri kafalı(her açıdan) insanlar

uzun lafın kısası;
dünyada sadece spor ve sanat olsa keşke...

diğer şeyler hep saçma geliyor bana, dünya bitsin de sadece ikisi kalsın, kabulümdür.

-Tayyipciler
-gerikafalilar
-bencil ve kıskanç insanlar
-apaciler

nathanieltroy+1

feysciler
hesap soranlar

tayyipciler
fethullahcılar
kezbanlar

kontürün var mı'cılar

ön yargılılar

mangalcılar
kadıköy-pendik sahil şeridindekilerden bahsediyorum, inek gibi yayılıyorlar çimen görünce.

Burak Yılmaz haters'ları

- beşiktaş'ta dolmabahçe sarayı daha uygun olabilir.
- yok dersen beşiktaş, kabataş'tan üsküdar'a geç kız kulesi falan üsküdar'da.
- ona da yok dersen, otobüsle eminönü'ne geç kapalıçarşı,mısır çarşısı vb bir sürü çarşıyı gezebilirsin, ya da eminönü'nden tramvayla sultanahmet'e git, sultanahmet,topkapı, yerebatan sarnıcı, ayasofya gezebilirsin.
- yada vapurla boğaz turu yap.
-ona da yok dersen beşiktaş'tan taksime doğru yürü taksim meydanını falan dolaşırsın.

Beşiktaş'tan otobüse binip Emirgan tarafına da gidebilirsin.

beşiktaştan yürüye yürüye ortaköye git, biraz takıl oralarda.
sonra taksi/otobüsle bebek , emirgan falan yap.

ya da taksime git, istiklalde dolaş.sonra tünelle karaköye geç, galata köprüsünü yürüyerek eminönüne geç balık ekmek falan ye, oralarda takıl. tramvayla sultanahmet' git.

sabahtan Reçel Türevleri'nde şahane bi kahvaltı, sahilden yürüyerek Ortaköy, oradan tekneyle bi boğaz turu, dönüşte Emirgan olabilir, Sabancı Müzesi, Arnavutköy'de balık, en sona tatlılık olarak da Ortaköy'de waffle ile kapanış:)

sahile in. yuzunu denize don sonra soluna don ve dumduz yuru. cok hos yerler goreceksin.

istiklal caddesine gidersen kalabalığa değil, kafanı kaldırıp binalara bak. ermeni ve rum ustaların muhteşem zekasına, işçiliğine saygı duy.

breaking bad e 1 şans daha ver

rome (2005-2007)

çok sürükleyici aksiyon da çok az var hatta yok sayılır.

@qazwsx olabilir, puanı da yüksekmiş

aynen rome müthiş dizi ayrıca ilk 5 bölümü atlatabilirsen the wire.

fringe'e de şans tanı. ilk sezonun sonuna doğru hoşuna gidecektir. keza 2,3 ve 4. sezon da güzel.

666 Park Avenue (Supernatural ve American Horror Story'i sevdiysen seversin).

the sopranos

Uzun uzun bolumlu sezonlar istiyosan bu uygun degil ama 3 bolumluk sezonlarinda film tadinda gercek bi saheser izlemek istersen: sherlock.

sopranos.

bored to death ve sherlock
edit: hee bir de oz vardı bulursan o da süper

black mirror
sherlock

Breaking bad ilk sezonda yavas isliyor konulari, o yuzden sarmamis olabilir ben de bir sans daha ver diyorum.

oz.

hesabım silindi kırgınım modlar'a katılıyorum. oz izle. prison break'i çok beğendiğini söylemiştin ya ben de öyleydim bir zamanlar.

Soundhound uygulamasini kullanarak mirildanma yontemiyle de bulabilirsiniz. O yonuyle shazam'dan iyi.

çevremde oldu, bayramın ilk günü hatta.

kendi adıma genel olarak hayır ama her bayram aklıma geliyor küs olduklarım. o konuda başarılı olduğunu düşünüyorum.

babamla barışırım her bayram bayramdan bir ay önce küser bayramda barışırız.
pek istemiyorum barışmak ama ne yapayım çok yufka yürekliyim.

Dun annem 1 yildir kus oldugu arkadasiyla baristi. Mesaj atmis, o geri aramis vs.

Kusleri bilmem ama bi tane ya$li beyamca var ya hani ye$illikler icindeki evinden seher vakti cikip ailesinin gelmesini bekleyen, i$te o reklam dokunakli geliyor bana. Ke$ke cikip gidebilecegim dedem olaymi$ diyorum.

@nax, huzurevlerini ziyaret edebilirsiniz, çok mutlu oluyorlar :)

lost çok meşhur bir bak istersen ama her yerde spoiler olmadan hikaye açık seçik anlatılıyor.

walking dead var bir de...

house m.d. diyorum ben de.

Dexter

six feet under.

shelock'un 3.sezonunu merakla bekleyen ve breaking bad'a yeni başlamış ve severek izleyen biri olarak, şuan bayılarak takip ettiğim ve son sezonunda olan Dexter'ı şiddetle öneriyorum...

elemantary(sherlock'un amerikan versiyonu, sherlock kadar iyi değil ama oyuncu sherlock'taki başrolün yakın arkadaşı, daha agresif, değişik bir bakış açısı)
spartacus
mentalist

Shameless ?

Six feet under izlenebilecek en iyi dizi, adeta bi basyapit fakat bu iki diziyi seven mutlaka onu da sever diye onerilecek bi dizi degil. Herkes de sevemez zaten o tur dizileri. Ama essiz bi seydir.

Ben de Dexter diyorum.

Luther.
Sherlock gibi İngiliz dizisi zaten.
Sezon bası 6-4-4 bölüm var.
Begenecegini düşünüyorum.

Dexter, Elementary, House

the wire

black mirror.

baaran bir adam var onu mu diyorsun? gülümse'yi söylüyorlar işte ???? orijinalinde de var biraz.

Bagiran adam cihan okan, sarki gulumse. Sarkinin orijinalinde o kismi arto tuncboyaciyan yapiyodu sanirim.

davranışları değişik oluyor biraz.

helal sana.

genellikle pis oldukları için.

meme açıkta geziyorlarmış yazın gültepede öyle duydum.

şahsen ben öyle durumlarda iğrenenlerden iğreniyorum

edit: evet davranışları değişik. mesela zamanında bi iş için çingene mahallesine gitmiştik. neyse işimizi bitirdik çay verdiler polisi savcısı hep beraber oturup içiyoruz. karşımızda da bebekli bi kadın var. çocuk ağlamaya başlayınca kadın açtı memesini emzirmeye başladı hepimizin ortasında. biz tabi utandık ettik kafamızı kaldırmıyoruz ama onun için gayet normal bi durum galiba. ama kimseyi yaşantısından dolayı küçümsememek lazım, öyle görmüş yani yapacak bi şey yok.

nasıl bir olay o ya? minibüse bineceğim, paramı ödeyeceğim. sonra boşyerlerin yanında oturan insanlar benim sırf etnik kimliğim/görünüşüm ya da kıyafetimden ötürü(üzerimden bok akmadığını ve ortalama bir insan kadar temiz olduğumu varsayıyorum) bana yanıma oturamazsın diyecekler ve ben de yerde oturmak durumunda kalacağım boş arabada?

Afedersin ama o minimüsteki oturma diyen herkesi götlerinden siker sonra bir keyif sigarası eşliğinde devam ederim yolculuğuma.

ya bırakın şimdi. alayı hırsız da ondan. kurunun yanında yaş da yanar. yapacak bi'şey yok. cüzdanı kaptıracağına, yanına oturmam, riski hiç almam diyorlardır.

düzeltme: "yanıma oturma" kısmını görmedim. onu diyen zaten insanlıktan nasibini almamıştır.

sorun pislik de değil aslında, zaten biz türkler genel itibariyle pis bir milletiz. sorun, onların içten davranışları. yani kendilerini frenleme gibi bir olayları yok, tabi bazen dengesiz sonuçlar da oluyor bu yüzden. ondan çekiniyordur insanlar.

bu arada, şu kurunun yanında yaş da yanar cümlesinden artık vazgeçin arkadaş ya. bir gün o kurunun yanındaki yaş olduğunuz dönemler de geldiğinde bu rahatlıkla, "kurunun yanında yaşız abi doğaldır" diyecek misiniz acaba?

iyi de kadın yerde oturmayı kabullenmiş yani ne kadar temiz olduğu belli, kusura bakma da insanlarımız o kadar kötü kalpli değil.

sevmemek değil de,gerçekten davranışları ilginç olabiliyor.mesela bigün bikaç tane çingene kadın,sokağın ortasında bağıra çağıra saçlarını boyadılar,sonra fıskiyelerde yıkadılar.bu bir örnek mesela.etnik kimlikle alakalı bi durum değil.böyle garip davranışları olan herkesten insan çekinir.

her çingeneyi şopar olduğunu sandığımızdan kaynaklanıyor bu durum. ha büyük çoğunluğu normal olmayan davranışlar sergiliyor fakat, bu genellemeye girmeyenleri kendi işinde gücünde, insanları rahatsız etmeyen senin benim gibileri de var ama azlar işte yok sayıyoruz onları direk.

Bu baslikta yazilanlar cok guzel bir "irkci oldugumuzun farkinda olmama" haline ornek :) turkler kendilerini batili hissetmelerini saglayacak her halki asagilarken buyuk keyif alir cunku ayni muameleyi batililardan gorurler. Araplar, kurtler, romanlar, hintliler bu sebepten hedeftedir hep. Yurtdisina cikinca turkler hakkinda soylenenleri, zannedilenleri duyunca da gram empati yapmazlar asagiladiklari bu insanlarla.

Kucuk bi not: evet ota boka fasist diyoruz, cunku hem ot hem bok hem de fasistsiniz.

niye sevmiyoruz, çünkü kaosu ve anarşiyi sevmiyoruz temelde. adamlar tam bir anarşi içinde yaşıyorlar bizim gözümüzde. işte saç boyama ve fıskiye meselesi örneğin. biz kendimizi sosyal normlara adamış durumdayız aslında. en marjinalimiz bile öyle ya da böyle kendini "medeniyet"in normları içinde bulur.

ama çingeneler geçmişten gelen kültürleri gereği hayatı daha anda yaşarlar. ay ne derler, ayıplarlar mı demezler. elbet asimile olmuş çingelene kardeşlerimiz de var ama bizi asıl korkutan kesimde bu anarşist tavır mevcut.

ben seviyorum ki. gönüllerine göre yaşıyorlar, kasmadan. iki yüzlü değiller.

buyur burdan yak, faşist mi olundu şimdi?

kim yanında bilmem kaç gündür banyo yapmadığı kesin olan birinin oturmasını ister? bunun ırkı var mıdır? bunu yapan türk de olsa kürt de olsa çingene de olsa tavır nettir. biz biliyoruz ki çingenelerde bu oldukça yaygın. nasıl ki almanlara soğuk, italyanlara sıcak diyorsak bu da böyle bir genelleme işte, ırkçılıkla ne ilgisi var?

biz kendimizi sosyal normlara adamış durumdayız aslında diyen zihniyeti de anlayamıyorum. Yahu adam fıskiyede saç boyasını temizliyor böyle bir iğrençlik var mı ya? kim balkonundan böyle bir manzara görmek ister, kim arabasının camından bunu izlemek ister ki? yahu kamu malı diye bir şey var.. sosyal normlar banklara sıçmamayı, çiçekleri koparmamayı vs. emreder, çok mu kötü yani bu şimdi?

@rock n roll: bu yaptıkları garip değil aslında. çoğu insan sokak ortasında saç boyamadığı için bize garip geliyor. belki de bizim hayatımız da onlara garip geliyor.

@ayn-i cemin bülbülü: belki ben de parfüm kokusuna katlanamıyorum, sen de benim yanıma oturamayacak mısın o zaman?

hanfendi parfümünüz beni rahatsız ediyor izin verirseniz geçeceğim dersiniz.
fakat arada fark var .

insanın kötü kokmak için çaba sarf etmesi ile parfümü beğendirememesi ile arasında.

the kene,bu durumu nasıl garip bulmadığını anlayamadım.isterse bütün dünya saçlarını sokakta boyasın ,sonra fıskiyede saçlarını yıkasın bana yine normal gelmez.

işte hepiniz kendi sosyal normunuza göre konuşuyorsunuz. fıskiyede saç yıkamak sizin çevrenize göre normal değil, ama o çingenelere ve çevrelerine göre normal. beşeriyet görecelidir, bu kadar kısıtlı görüşlü olmayın.

onların da bu ülkede yaşamaya en en temiz kokan sizler kadar hakları var. benim de bir şeylerim çalındı çingeneler tarafından mesela, ama çingene olmayanlar tarafından da çalındı. büyütmek mantıksız.

beşeriyet görecelidir diyecek kadar optimist olabiliyorsanız
medeniyet ürünü olan dolmuşa binecek kadar yeterli mi o beşeriyet, diye soracak kadar gerçekçi olmalısınız.

yani beşeriyetinin el verdiği ölçüde davranacak o kişi.
toplu taşıma kurallarına uyamıyorsa, yürüyecek.

olay kesinlikle etnik kimlik değil,çingene olmayıp da rahatsızlık veren de oluyor.ama insanların birbirini rahatsız etmemesi gerekiyor.otobüste,dolmuşta kimse yanına kötü kokan birinin oturmasını istemez.tekrar söylüyorum çingeneliği kastederek söylemiyorum.herkes için geçerli.en önemli şey saygı.

sırf kötü kokmaya bağlayacaksak saçmalarız zira benim yanıma otobüste ter kokan amcalar filan oturuyor ya da zaten otobüsteki insanların çoğu ter kokuyor şu günlerde, kimse de çıkıp yanıma oturma demiyor. herkes bu öküzleri çekiyor. çingeneler zaten hep aşağılandığı için onları hor görmek, ay kötü kokuyo bu gitsin yerde otursunculuk yapmak daha kolay.

@ayn-i cemin bülbülü çok ciddi ırkçılık belirtisi bunlar. Tamam savunmada olan tarafsın şu anda anlıyorum ama şu tartışmadan arınıp bir kendini tart. Irkçılığın insanları stereotipleştirmeyle başladığını fark et, sarsıl ve kendine gel.

Bana da o kibirli cevaplarından verme, zira okumayacağım.

ben hiçbir cümlemde herhangi bir ırktan bahsetmedim, ki ırkçı olabileyim.

iyi geceler.

Genelde sisman oluyorlar, minibus koltugunun genisligi de belli nihayetinde. Istanbul sicaginda sisman biriyle dipdibe oturmayi ben de istemezdim. Arti bir de koku sorunu var tabii.. Tum bunlar olsa bile 'yanima oturma' demek nedir ya...

sadece çingeneler değil, şehirde belli bir süre yaşamış ve/veya şehirde büyümüş kişilerin bir kısmı şalvar giyen, esmer, başına yazmasını bağlamış... -işte çingene kadınları da böyle giyinir genelde- tepeden bakar genelde, hor görür. "köylü" ya da "şalvarlı" da kimisinin lügatında aşağılayıcı anlamlıdır.
İkincisi, bu bakış açısına kısmen ya da tamamen sahip insanlar çoğunlukta olduğundan kentte büyüyen çoğu insan çocukluğunda "çingeneler kaçırır seni", "çocukların ellerini kesip dilendiriyorlarmış" gibikorkutmalarla muhatap olur, bunlar bilinçaltına ister istemez işler. Yukarıda çizdiğimiz kıyaft/görüntü genellemesine dönelim. Bazı yeşilçam filmlerinde, sezerciklerden birinde iyi hatırlıyorum vardı, bu imaj ile çocuklarıkaçıran dilendiren kişi eşleştirilir.
Sonra vay efendim çingeneler şöyle böyle.
Son olarak gettolaşmayı da es geçmemek gerek. Yukarıda bahsettiklerimin hem sebebi hem sonucu olarak ciddi bir gettolaşma sözkonusu. Bu da kısır döngü yaratıyor.

Bağdat caddesinde 2 defa saldirilarina uğradım, nazar boncuğu takmak ıcın kolumu koparıyorlardı grup halinde saldırıyorlar. Zor kurtulmustum