İş bulmak olayın fazla takılma. İş bulunur önemli olan senin istediğin işi yapman(çok klişe oldu)

Ama bu doğru. Mimarlar genelde 4 sınıfta hafif hafif bir ofiste çalışmaya başlarlar. Yarışmalara girerler ve mezun olduklarında ellerinde bir protfolyoları olur bununla firmalara başvururlar. Eğer işlerinde iyilerse inanılmaz bir hızla da yükselebilirler. Yok eğer işlerinden nefret ediyorlarsa 20 sene aynı pozisyonda kalabilirler.

Hiç tanıdığın olmasa da ilerleyebileceğin bir meslektir merak etme. Önemli olan kendini geliştirmen. Emin ol yazılım sektöründe de tanıdık vs işleri aynıdır. Ama şu var ki genelde ailesinde de mimar olanların genel mimari kültürleri daha geniş oldukları için bir adım önde oluyorlar. Ama bu da yine bireysel çabayla kapatılabilecek bir şey gibi geliyor.

Mimarların çoğu çok çalışırlar, sabahlamak rutindir. Detaycı bir tip olman gerekir. Şu da şöyle kalıversin diyebileceğin bir meslek değildir bir yerden gelir patlar. O yüzden streslidir de bayağı. En önemli kısmı bu sanki. Geometrik zekanın yüksek olması faydalıdır ayrıca.

mimarlar ne yapar-eder anlamak için bir mimarlık fakültesine gidip stüdyoları filan dolaşman, biraz insanlarla konuşman lazım. istanbuldaysan sana bu konuda yardımcı da olabilirim belki. öncelikle mimarlık okumak için gereken puan çok da düşük değil öyle. mesela mimar sinan'a girmek için yaklaşık ilk 12binde filan olman lazım. ayrıca bırakan-uzatan çok olur. ömrünü yer mimarlık okumak. gerçekten zordur, işletme okumaya benzemez. mezun olunca napıcaz konusuna gelince doğrudan büro açmak tabii ki çok mantıksız zira zaten okulu bitirdiğinde her şeye rağmen çok az şey biliyor oluyosun piyasaya dair. bir de öyle çevre de yoksa kim gelip sana iş verecek? ya bir büroya girersin ya da öğrenimine devam edersin. ulusal ve uluslararası yarışmalara katılarak kendini ispatlama şansın var (hem öğrenciyken hem de mezun olduktan sonra) bunlar güzel şeyler tabii de piyasa çok boktan aslında, öyle böyle değil. iyi diye bilinen ofisler köpek gibi çalıştırıyor yeni mezunları filan. aldığın maaş da bir halta benzemiyor açıkçası. ha, ama türkiye'de çalışma koşulları böyle, hiçbir meslekte garanti ya da yaşam güvencesi yok zaten.

hangisi daha mantıklı olur sen karar vereceksin. hangisinde daha başarılı olabileeğini ancak sen bilebilirsin. hangisini daha çok istiyorsan onu seç. birbirinden çok alakasız iki seçenek bunlar.

mimarlık okuma..

sevdiğin ve istediğin neyse onda başarılı olursun.

güven bana. n'olur önce ne istediğini düşün,sonra kararını ver.

ayrıca yıldız'da bilgisayar mühendisliği bölümü seneye davutpaşa'ya taşınacak haberin olsun

özet:hedefin bilgisayar mıydı? o halde bilgisayar.

ya ikisinide severek yaparım pek farketmez o ama işte iş bulma olayı beni biraz sıkıyor. şimdi diyeceksiniz daha erken üniye bile başlamamışsın. ama ilk yıl gitmeyince birden bire dahada seçici oluyor insan

kafasını kullanan ve çalışmaktan kaçmayan herkes her sektörde iş bulur. belediye evrakları arasında kaybolanı da var, ağa han ödülü alanı da. dolayısıyla diğer meslekler gibi, mimarlığın da standardı mevcut değil. mimarlık sevilmeden yapılabilecek bir meslek değil, bence siz mimarlık yazmayın hiç.

mimarlik yetenek isi diye dusunurum hep.cizim yetenegin ve sabrin olmali.bilgisayar muh. de yan dal oldu artik elektronik muhendislerinin bi cogu hatta muhendis olmayanlar bile yazilim isi ile ugrasiyolar.yok mu bi c sikki

sadece yaşayabilmek için bir ömür sikiliyorsun. işin tanımı budur. bence hemen istifa etme kesinlikle başka bir iş bul sağlama al kendini öyle istifa et. ne kadar canını sıksa da kulaklarını tıka ve işe devam et. inşallah başka bir iş bulursun.

Hazıra dağ dayanmaz.. iş bulamasan kenardaki parada bitecek.. İşini garantiye almadan çıkma bence..Sonra daha büyük sıkıntılar çekme ihtimalin var... parasızlık en kötü işten bile kötü bana göre..sağlam bi dayanağın yoksa... Çaktırmadan iş ara sıkıldıysan..Bulunca çıkarsın... İşsizlik berbat bişey bilirim...

iş bulmadan çıkma, işsizken yaşayacağın sosyal bunalım çok daha fazla olacaktır. kendini baskı altında hissedersin. az daha dayan. hem ne demişler, "iş, işteyken bulunur".

ben ettim sen etme! hazir isin varken is aramaya devam et, issizken buldugun ilk ise atlayacagina, tam istedigin gibi bir is bulup cikarsin. ne yazik ki huzurlu is ortami diye bisi yok!

aynı sorunların tekrarlama olasılığı yüksek.
sende yazdıklarında haklısın hacı ama
yeni bir iş ayarlamadan ayrılma işinden,
çok sıkıntı oluyor.
paran yine kalsın kenarda, araştır iş bul hemen ayrıl.

İşten ayrıldığın ilk bir kaç ay balayı gibi, canım cicim ayları gibi geçer. ama ne zaman ki hazırdaki para suyunu çeker, sen işsizliğin çilesiyle tanışırsın. ve inan bana o zaman şu an çalıştığın şirkette sana sıkıntı veren kişilerle ilgili; "ellerini ayaklarını öpseymişim de ayrılmasaymışım" şeklinde düşüneceksin.

Yine de, ve yine de sen bilirsin....

Başka yer bulsan iyi edersin. Çünkü başka yer bulduklarında sana verilecek ücret şu an çalışıp çalışmamana göre değişiyor.

bende aynı sorunu yaşıyorum. şu an ki işyerimde 3 yılı doldurdum. ben de çok bunaldım. soruna cevap şu olabilir; maddi durumun yerindeyse kafanı rahatlatması bakımından çıkman sorun oluşturmaz, ama yok ne olur ne olmaz dersen iş bulmadan çıkma derim bende. çünkü ne kadar boşta gezeceğin hiç belli olmaz. 1 ayda boş kalabilirsin 1 senede. burası türkiye:)

bende işimden biran önce kurtulmak istiyorum ama milletin dediği gibi iş bulmadan çıkmak anlamsız. Ayrıca istifa etme bence. al tazminatını kenardaki paran çoğalsın.

"gönülsüz yenen aş ya karın ağrıtır ya baş" atasözünün anlatmak istediği fikri anlayabilecek yapıdaysan eğer en kısa sürede ayrıl derim. yok ben mazoşistim acı çekmek beni onurlandırır ve kamçılar diyorsan çalışmaya devam et. hayat senin hayatın. arkadaşlar yeni bir iş bulmadan sakın ayrılma demişler ama yağmurdan kaçarken de doluya tutlma sakın. sakin bir kafayla karar ver. şu an aşırı stres altındasın ve karar verme gücün zayıflamış durumda. kenarda paran da varmış negzel bak.

Orada inşaat mühendisi olarak çalışan arkadaşlarım hayatlarından memnunlar. Dünya kupasının alınması da büyük bir gaz yarattı orada.

kullanıcı bir logoff logon olsun, olmadı server'ı bir restart ediverin.

onlar da olmazsa gpupdate /force yapın bir de.

bakalım düzelecek mi.

klasör paylaşım ve güvenlik kısmındaki güvenlik bölümünde de kullanıcıya tam hak verin.

Tamam kendim buldum teşekkür ederim.

Sorun hp'nin kendi vista kopyasını yüklemesinden kaynaklanıyormuş. (x64 versiyonda)

Çözüm control panelde network/ offline files özelliğini disable etmek.

Kasislerin en sağından geçilemeyecekse bile, üstünden geçerken de sağa kırıp hafif çapraz geçenler de var, önce sol teker sonra sağ teker diye. Rot balansı olumsuz etkilediğini sanmıyorum.

hızlı girmedıgın surece rot balansa bişi olmaz.

kasise hafif sağlı veya sollu girmek, altı yere yakın araçlarda kasise vurma riskini azaltır.

sağ sol değil o , sadece tek lastiği kasise vermek için sasğa veya sola verilir. aksi takdirde aracın göbeği kaplumbağa gibi tümseğe sürtebilir.

kasise çapraz girmek aracın altı vurmasın diye.
sağdan geçerek bir tekeri düzden götürme mantığı ise bana da garip gelir.
türkiyede kaldırım taşından kasis yapılan bir ülkede
rot balans ayarını dert etmek sadece boş yere bir sıkıntı yaratmaktır.
bir çok aracın ön düzen berbat oluyor kaçarı yok. sadece zamanı biraz uzatmış olursun.

Altı yere yakın bir arabada sürtme riskini arttıradabilir. Sırf sol tekeri kurtarabildiğim durumlarda %90 arabanın altı bende yere sürüyor (egzos yere çok yakın bir noktada) Ne kadar dıştan geçtiğine bağlı.

büyük ihtimalle doğrudur.

bu verilerin bir kısmı aslında bir benchmark'ın olmadan hiçbir anlam ifade etmez. farkettiysen sadece kötü gözükecek şeyler var. en basiti ekmek fiyatı. ekmek fiyatının artmış ama belki kişi başına düşen milli gelir, alım gücü ondan 10 kat fazla arttı. bazıları da iki anlamlı da yorumlanabilir. 2002de mahkum sayısı o kadarken bu kadar arttı. hükümet çok iyi çalışıyor tüm suçluları yakalıyor, önceden görmezden gelinen büyük suçluları atıyor falan filan. tek başına bunlar bir anlam ifade etmez. ayrıca veriler de özellikle anlam ifade etmemesi için verilmiş. basit düşünen birinin vay aq ülke ne halde yeğenim demesi için. kesinlikle aşırı yanlı sırf bu sebepten bile güvenilir olmaması için iyi bir neden.

ayiadam bazı konularda haklı da, şu hükümlü sayısına açıklama getireyim dedim. 8 sene sonra hükümlü sayısının artması "hükümet çok iyi çalışıyor tüm suçluları yakalıyor" olarak yorumlanamaz. o verinin (eğer doğruysa tabii) tek anlamı var: ülkede suç oranı arttı.

ama diğer konularda ayiadam haklı. tek başına yorulanabilecek veriler değil bunlar.

akp'nin hazırladığı benzer bir tabloya tepki olarak yapılmış. o tabloda nasıl yanıltıcı değerler varsa da burada da çekinmeden yazılmış. Nasıl o tabloda iyi diye gösterilen bir durumun aslında olumsuz bir durum olduğunu söylüyorsak bu tablodaki bazı verilerin de aslında olumlu olduğunu biliyoruz, örneğin borcun artması olumsuz birşeymiş gibi gözükse de aslında kazın ayağı öyle değil.

sac kavurma yanına pilav. pratik bol ve lezzetli.


-bekar evi anladığım kadarıyla.

Tavuk sote,pilav,cacik..

@manfool
öğrenci evi

ıspanakları guzelce yıkayıp haşlıyoruz. sonra kemıksız agza atılabılecek sekılde parcaladıgımız tavukları da atıyoruz aynı tencereye. sonra bıraz da krema atıyoruz uzerıne. fena olmuyor. kolay guzel yemek.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret, tarif ilgimi çekti, tüm paketi mi koyuyorsunuz çorbanın, su filan ekliyor musunuz?

sulu patates yemeği. makarna makarna derken farklılık olur hem.
yapımı karışık gibi gözükebilir ama gayette basit.

sırayla;

0010 soğanı doğra
0020 2-3 yemek kaşığı kadar yağ koy
0030 2 tane büyük ve ya 3 tane küçük yeşil biber doğra, 0020 den 5 dk sonra at tencereye
0040 2 domates doğra ve 0030 dan 5 dk sonra doğru tencereye
0050 (sayısı göz kararı olsun)patatesleri küp şeklinde kes, gönder
0060 biraz fazlaca tuz + salça
0070 3-5 dakika bunları iyice harmanla
0080 üzerini kapatacak derecede sıcak su koy ve altını kıs. yemeğin piştiğini patateslerin lezzetinden kontrol edebilirsin

olası bir renk beğenmeme durumunda yağ ve salçayı arttırabilirsin :)
bir de, şartlara göre tavuğun göğüs etini 0025. işlem olarak seçerek, yemeğe ilave edebilirsin.

öğrenci evinde sulu yemek.. daha ne, afiyet olsun :)

brokoli karnıbahar havuç sivri biber fırında ısıt üzerine sarmısaklı yoğurt veya kefir dök.

firin varsa hayat cok kolay. donmus balik alirsiniz veya tavuk, firin torbasina atip icine zeytinyagi, sicak suda eritilmis salca, tuz, kara biber, konserve kup ku dogranmis domatesler var ondan (veya usenmezseniz taze domates), arzuya gore dogranmis sogan, cesitli sebzeler (brokoli, biber,vs) koyup agzini baglayip, bir kac delik actiktan sonra 180-200 derecede 25 - 30 dk pisirin, yanina da makarna ve salata.

firinda ispanakli makarna yapabilirsiniz, donmus ispanagi alin 5 dk kaynar suda pisirin. sonra tavada sogan ve arzu ederseniz kiyilmis cevizle soteleyin 10 dk.. o sirada makarnaniz pissin. makarnayi ve ispanagi karistirin uzerine besamel sos dokun (besamel sos icin 4kasik yag 2 kasik un 1 bardak sut kivami koyu olursa sutu arttirin topak topak olmamasi lazim ama olursa da sorun degil.) hepsini borcama dokun, uzerini kasarla kaplayin uzeri kizarincaya kdr firinlayin.

akerfeldt'in tarzı sözlerin daha anlaşılır biçimde anlaşılmasını sağlıyor.
şarkılarda sürekli brutalden clean'e geçiş olduğunu biliyosundur. hele kimi şarkılarda bu 5 saniyede bir olur. ses seviyesinin değiştiğini zannetmiyorum.

brutal vokal için processor kullanmıyor diye biliyorum. sitedeki equipmentta da belirtmemiş. konser kayıtlarında efekt var ama tabii ki o ayrı.

öpüşmek istiyordur belki. dudakları yemek istiyordur falan. ya da hoşlandığını belli etmeye çalışıyor işte.

hakikaten ne demek yaa! dusunuyorum niye nasil ne sekilde bir erkege bu denir, isin icinden cikamadim. aklima tek gelen: kiz guzelse (en azindan erkege gore), kafasinda bu adam yanima yakisiyor mu hesabi yapiyorsa, cok da ikna olmadiysa, boyle soyleyerek vicdan rahatlatiyor, bi nevi kendini ikna ediyor. kusura bakmayin size cikin demek istemiyorum tabiki de ama :) , yuz incelenip ustune bir de komik, tuhaf vb. bir yorum yapiliyorsa gorsel olarak bir inceleme, kaygi durumu var derim. tamamen uydurmus da olabilirim. evet.

beğendiysen bandıra bandıra ye beni, beğenmediysen boğazında kalırım desen iyiymiş. Niyeti biraz bozuk gibi.

Açılmana gerek yok, sığ sularda gezsen bile fırsatını bulunca yer seni.

"ye o zaman" diye olaya girmeliydin. neyse sen biraz takil yer o seni zaten.

yi beni recep, öp beni recep!

sevişmek istiyor daha ne olsun

düzden yazmış daha ne yapsın daha ne sinyali yahu:)

bence sinyal vermemiş direk şeridine girmiş, sen kornaya bile basmamışsın.

kız sana yazmış ya la

güzel gülüyorsun - tık yok
iştah açıcı yüzün var - tık yok
senin ağzını yirim demesini mi bekliyorsun hacı. sinyal olabilir mi ne demek. kız daha ne desin?

panpa şu saniyede hatuna doğru depara başla.

ooov abla çok ateşli.

Kızın numarası var mı sende ya? Bi rica edicem...*

Sevişesi gelmiş belli ki, rahat ol..

kiz seni citir citir yiyecek babam, sen naz edersen başkasini yiyecek. bahar gelmis, kurt kuşa kardes olmus sen daha sinyal ariyorsun.

(bkz: yeni reklam yasası)

ediyor.

"reklam, yayınlanan programın %20sini aşamaz" seklinde bi hukumleri var.

toplam reklam süresi azalmış olmasına rağmen izleyiciden tepki geliyor olması sahiden çok garip.

eskiden atıyorum 10 dakikada bir 8 dakikalık 4 reklam reklam giriyordu, 32 dakika. şimdi 5 dakikada bir 4 dakikalık 6 reklam giriyor, 24 dakika evet daha az ama daha sık. iki dakika arayla birer dakikalık 20 tane reklam girsin o zaman? 20 dakika. çok daha az. ama dakikada bir reklam, dakikada bir reklam. ne de güzel olur he mi?

program reytinglerini optimize etmek için böyle yapıyorlar.
Mesela atıyorum bir kanalda reklam süresi yasal uygulamalar yüzünden 30% düştü. Ama mesela 8 dk.lık reklam kuşaklarında programı 100 kişi izliyorsa, kuşak başlayınca 50 kişi zaplıyordu, 50 kişi iiliyordu ya da gidip çay koyuyordu.

Kuşak sürelerini kısaltarak insanların "kısacık zaten değiştirmeden bekleyeyim" demesini, zaplamayan kişilerin sayısını 50'den 80'e çıkarmayı umuyorlar. Ki hesaplamalara göre kuşak reytinglerinde ortalama 20% artış görülüyor. Böylece TV kanlları 100 birim sürelik reklam alanı satarken, 70 birimlik reklam alanı satabiliyor yani gelir düşüyor, ancak kuşak reytinginin de arttığını reklamverenlere(medya ajanslarına) ispatlayacaklar ki saniye birim fiyatını artırabilsinler.

Normal enflasyon değerleri, reklam süresi düşüşü ve kuşak reytingi artışı düşünülünce 40-50% gibi bir birim fiyatı enflasyonu bekleniyor Nisan 2011'den itibaren. Ürün yerleştirme ve senaryo entegrasyonu da artık yasal olduğu için, Tv kanalları özellikle Prime Time'da yüksek gelirler elde edecek dizilerin içinde gözükecek markalardan, o yüzden atıyorum coca cola bir diziye ürün soktu, onun reklam kuşağındaki spotunun fiyatı 50% değil de 20% artacak falan filan.

İyi ediyolar hoş ediyolar demiyorum ama arkasındaki rasyonalizasyon budur.

e5 ten atla küçükyalı sapağından dön sonra tabelaları takip et, sora sora bul. sabah gitme, öğlen git, deli kuyruğa kalırsın, aceleye lüzüm yok, orası kocaman yer.

rütbeli askerle konuşurken bol bol amca, hacı, abi, moruk de, zira askerliğin boyunca diyemeyeceksin.

Saç sakal kıvamında olsun, bir de olabildiğince erken git zira orası oldukça kalabalık oluyor diyorlarmış. yanına kalem al bence bir de.

erken gitme, tekrarlıyorum, ben sabahın 9 unda gitim, öğlen 14 de çıktım, 12 de giren adam benden önce çıktı nerdeyse

ilk gün hele kesinlikle gitme, 2 ya da 3. gün öğleden sonra

Ben ilk gün gittim, 8 gibi oradaydım ve 14 gibi işlemlerim bitmişti. Geceden bekleyenler de vardı. Eğer kalırsan öğle arasında yiyecek dağıtıyorlar. Yanına kalem al ve bir şeyler atıştır zira kapıda fahiş fiyattan geçiriyorlar. Telefonunu nizamiyede emanete bırakıyorsun. Öğretmen, dalgıç, müzisyen, avukat, savcı vs. olanları ayırıp mülakata alıyorlardı, tam hatırlayamıyorum. Sorular kolay, biraz dikkatle tamamına doğru cevap verebilirsin. Kısa dönem olmasını istiyordum ve sınavın sonunda 13-15 kadarını silip yanlış işaretledim. Önce Kastamonu sonra Van'a gönderdiler :)

kaç gibi gitmek mantıklı olur?
bir de ben haftasonu çalışan insanlar gider o yüzden cuma daha boş olur diye düşünmüştüm ama yanlış bir tespit mi?

2.gün 2-3 gibi gidiniz. 1 saat sonra çıkarsınız. garantisi var benden.

@zaphod çalışanların çoğu işten çıktı yahu:)

@manfool ben de bu cümleyi söyletmeye çalışıyordum :)

böyle bir istek hatırlamıyorum 2006da üye oldum. zaten google accountla da giriliyor?

işte banada öyle bi istek geldi , youtube sürekli google a üye ol ,tel yaz diyordu bende geçiştiriyodum.sonra en son üyeliğime girince açmak için bende mecburen google a üye olup zorunlu tel nosunu yazdım ,kod geldi aktifleştirdim.
edit :2008 den beri üyeyim.

telefon numarasını, şifreni kurtarma bahanesiyle istiyorlar

bence bu bahsettiğin şeyler uçuk komplo teorileri değil. internetin sayesinde edindikleri bu tür nimetleri kaçıracaklarını zannetmem. şaşırmam.

bence uçuk.

bir iki güne olur. her gün login olunuz.

manfool, sağ ol üstat. ne diyeyim o kadar bekledik biraz daha bekleyeceğiz artık.

valla ben 350. sıradaydım 1.5 ayda çaylaklıktan çıkabildim. ama bana sorarsan o değişiyor. mesela ilk defa çaylak olanları fazla bekletmiyorlar ama birinciden sonra süre uzuyor.

üçyüz, desene bizim ki kurban bayramını bulacak.
rondo alla turca, inşallah ilerde ben de kendimden bileceğim bir tecrübeye sahip olmam, sonuç olarak biraz daha dikkat etmem lazım.

anlaşılan yine kontrol merkezi butonunu aşındırmaya devam edeceğiz.

Yamaha'yi oneririm ama bence git bi org al, hatta bende var satayim sana :) Hevesin gecsin

Hem fiyat/performans olarak hemde sonra sararsa satmasi kolay olacagindan M-Audio urunlerini tavsiye ederim. Mesela baslangic icin Keystudio 49i ideal bir secim bence. Hem bilgisayara takmadan da calisabiliyor.

www.m-audio.com

arkadaşım 1bucuga casio nun celviano 220 modelini aldı ve çok memnun.

word of mouth yapabilirsiniz sosyal medya'da.

biletixten yok, hammer müzik ve mephistoda da sınırlı sayıda varmış.

biletix ten satış yok sadece eventbrite dan. benim de doğum günüme geliyor, hayat garip vapurlar filan...

ogrenci akbili mi? eger oyle ise dedigi gibi karakoy'e gondermislerdir. daha once orneklerini duydum. yetkisi var mi sorusunu sorana kadar, benim paylasma hakkim var miydi sorusunu sormaniz daha yerinde olacaktir.

öğrenci akbiliyse evet olan bir uygulama. kart kime aitse o kullanır kartı yoksa mesela öğrenci çıkartsın kartı, babası kullansın öğrenci tarifesinden. haksızlık durumu oluyor yani. oradaki güvenlik görevlilerinin görevlerinden biri de bu. cezası da vardı bunun yani karaköyde sadece nasihat dinleyeceğinizi sanmıyorum bir de para cezası ödeyeceksiniz.

öğrenci kartı ise o kart iett'ye ait başkasına devredilemez. senin adına el koymuşlar ve hak sahibinin alması için karaköye göndermişler.

kız arkadaşınızın da halihazırda bir öğrenci akbili var da, o bitti diye veya başka bir nedenle sizinkini kullandıysa sorun olmaz. gider alırsınız. ama kız arkadaşınız öğrenci olmamasına rğamen sizin öğrenci akbilinizi kullandıysa adamlar baya mırın kırın yaparlar, akbilinizi öyle verirler. ama yaptırım uygulama hakları var diye biliyorum. çağrı merkezini arayın iett'nin.

tamam öyle bi uygulama var da metrobüste yakalanıldığını hiç görmedim.otobüste olsa neyse dicem şöför yakındır görmüştür de metrobüsteki görevli milletin resimlerine didik didik bakcak kadar yakın olmuyor aslında.yıllardır yapıyoruz daha yakalanmamıştık demekki daha dikkatli olcaz.

yetkisi var!

hem illegal is yapiyorsun hem de isini dogru yapan adama kufur ediyorsun.

(bkz: hem fakir hem siki büyük)

senın yaptıgın yasal degil bi kere. hıc atarlanma oyle. sahtecilik fln diye geciyor o işler.

akbilini almaya benim akbilimle gitmişti. bunları söylerim. zaten incelerlerse görürler ki sanmıyorum.

adam gelince, cebine 100tl koysam alır. kimse bana inandıramaz dürüst ayaklarını. orasını bi geçelim. bu olayı milyon kişi yapıyordur, herkesi karaköye mi gönderiyorlar? yine diyorum yine, sikerler aga.

niye, bu adam benim karşıma çıkıp orada benden para isterse taksiyle geldim buraya deyip taksi paramı düşürtürüm. gerekirse taksi fişi alır yine sokarım götlerine. hukuksa hukuk, haksa hak. akbilimi almış adam, karaköye çağırıyor. benim nerede oturduğumu nerden biliyor.

yahu sahtecilikte, elle tutulur bişey yok. lütfen ben hukuk okuyan adamım. atarlandım derdimi anlatamıyorum. yani para cezasıymış, yok başka bişeymiş, bi yaptırım uygulanamaz. ismini bile almamışlar kız arkadaşımın. hadi ispatlasınlar?


o kızın benim akbilimi yerde bulmadığı ne malum lan? nasıl salıyosun o kızı, o kadar yaptırımın cartın curtun varsa, işini doğru yapıyorsan, insan bi isim alır, kimlik alır.


en kısacası, adamın yaptığı iş iş değil. benim götüme soksun o akbili 100tl ile, bassın cezayı, helal derim. keşke öyle bi sistemimiz olsa. ama yok. beni mi buldu bunlar şimdi.

Orada duran o güvenlikçi bana kimlik sormaya kalksa yeğenim bi bakayım hele senin akbile dese çok net küfür eder dönüp giderim bi de 50TL ceza demiş arkadaşlar.yurdum insanın geliştirdiği çok güzide bir el hareketimiz var halk arasında adına kısaca 'NAH' diyorlar.Böyle o 50 TL isteyen adama da karta bakmak isteyen güvenlikçiye de yaparım.Bu kadarda düz adamım evet.

gelmiş bazı orospu çocukları kafalarından kural yapmışlar, uydurmuşlar, yazıp çizmişler. yazılı bi tutanak olmadan, makbuz olmadan benden 50 tl veya 70 tl ceza kesicekler.

sikerler aga.

sigarayla bile yakalanınca kesiyorlar makbuzunu, ceza öderken mutlu mesut ödüyorsun.

ben biraz zaman sonra gidip, çaldırdım diyeceğim. o salak güvenlik de işini yapıyorsa düzgün yapsın, kullanan kişinin adını soyadını alsın. gerçekten bir hırsızı bile sahibine söyle gelsin alsın diyerek gönderebilir.

muhakkak sikerler bence de.. makbuzlu sikerler, belki idrakine bir yararı dokunur böylece..

git damardan gir bence şöyleydi böyleydi falan. kurtarabilirsin.

ya tek ben olsam, olayı yırtarım. ama bi sürü koyun gidip ödemiştir onu. herkese böyle deyip kestirip atabilirler. ondan sonra dava filan uğraş dur. zaten alayı cemaatçi bunların. yakalayan adamlar da akbil basına para alıyormuş 2 3 lira gibi. kralcı olmaya devam edin bazılarınız. sanki her yasaya, kanuna, kurala uyuyosunuz mk. gelip burda ahkam kesmek kolay. sanki hiç baskasının akbiliyle binmediniz. hiç öğrenci olmadınız sanki.

iettnin yaptığı bir uygulama bu, yasal bir dayanağı var mı bilemiyorum. benzer durumlarda iett çalışanları aynı şeyi yapıyor. kaptırdığınız akbili 50tl ceza karşılığında alıyorsunuz. yenisini çıkartmak isterseniz yine 50tl verip alıyorsunuz. diyelim ki akbilinizi çaldırdınız ve karakoldan bir belge aldınız, ancak bu belge ile böyle bir durumda 50tlden yırtabilirsiniz.

düşürdüm, çaldırdım diye karakola git. sonra yeni kart çıkarıcam çalındı de tutanağı göster. ama yakaladı diye de adama küfretme yani. kopya çekip hocaya "sana ne lan" demek gibi bişey yani.

"hiç bi yasal olayı olamaz." yasal "olayı" olabilir. siz ne hakla öğrenci olmayan arkadaşınıza kendi öğrenci kartınızı veriyorsunuz? o öğrenci olsa bile eğer o indirimli bileti/kartı almaya hak kazanmamış veya almamış ise paşa paşa tam bilet ücretini ödeyecek tabii ki. ödeyenler enayi mi?

hukuk okuyor ve şimdiden sahtecilik yapıyorsunuz. vay türkiye türkiye'nin geleceği... vay yargı sistemi.. tam abd gibi olduk. en büyük hırsızlar ve yalancılar .. avukatlar.

yazdıklarını okuyunca hak verdim panpa. kız arkadaşın güvenlikçinin adını alaydı iyiydi.

ben de eminönü tramvay durağında akbilimi düşürdüm, daha doğrusu koltukların üzerinde unuttum. kabataşa gelince aklıma geldi. söyledim güvenliğe, hemen anons yapayım arkadaşlar alsın getirsin dedi. anons yaptı, adamlar burada yok dedi. ama ben eminim. dedim o zaman biri aldı yolculardan, kamera görüntüleerine bakalım. ne dese beğenirsin? kameralar kayıt yapmıyor ki, çoğu istasyonda görtüntü olsun diye var.

hepiniz kanun adamları oldunuz.. kızın binecek mercedesi vardı da sevgilisinin akbilini mi kullandı da metrobüste kaptırdı?

te allam ya.. yok demek ki parası pulu veya yola ekstra harcayacak parası? ulaşım bedava desek üst üste çıkarsınız, doğrucusunuz hepiniz..

Sen nasıl verirsin lan akbilini elin kızına! Sahtekar! Pis riyakar! Adi düzenbaz seniii! Senin gibileri pipisinden tavana asmak lazım! O kızın da kafası kesmeli! Sinirden kuduruyorum mnskym! Nasıl yaparsınız lan böyle bişeyi?! Nasıl nasıl nasıl!

O güvenlik gelse mesela, benim görevim bu deyip anamı sikse, buyur abi derim. Hatta işini bitirince abi babam da içerde, içeri buyurmaz mıydın derim! Yaparım bunu! Güvenlik sonuçta! İETT yazdıysa bir yerlere güvenlik adamın anasını sikebilir diye, sikebilir abi.

Yüzsün utanmaz pezevenk, bir de gelmiş soru moru açıyo! Siktir git lann!! Zaten bi de otobüse bilmemneye biniyomuşsunuz! Pis fakirler!

Akbil ne bu arada?

eskiden kart kırıyolardı. dua et kırmamışlar gelsin alsın demişler.

Sizin yapacağınız akbilimi kaybettim diyip 10 liraya bu işi bitirmek. Gidip öyle nasihat dinleyip falan alamassınız. Umarım içinde çok para yoktur.

bugün gidemedim, yarın ilk iş karakola giderim. ama çalıntı deyince olay dallanıp budaklanmaz mı? kayıp için gitsem tutanak tutarlar mı? eğer dediğiniz gibiyse böyle bişey yapayım.

artık olay paradan çıktı, çok saçma bi uygulama. karın/kocan bile olsa adamlar ceza uyguluyorlar. böyle saçma bişey olabilir mi? sanki bedavaya biniyoruz.

iett'nin neredeyse tüm şoförleri vergisiz ayda 1000tl kazanırken biletten, gelip benim kartımı alıyor. daha kendi vatandasından otoüse biletsiz biniyor diye normalin 200kurus üstünde para alıyorsa, nerede bu adillik, adalet?

lütfen gelip şurda sistemi, kuralları, kanunları övmeyin, arkasında olmayın.

hepimiz canlı varlıklarız, cansız kurallara her daim uyamayız. herşeyi kontrol edemeyiz hayatta. insanız ulan.

4 yıldır istanbuldayım, ilk defa basıma geliyor.

Git.

bence de git. şimdi sana zor gibi görünebilir ama zamanla yeni hayatına da alışırsın. fırsatın varsa değerlendir.

hiç durma git.

git. ben gittim mutluyum.

Git.

git git git! o rahatlık seni senden çalacak tek şey. ben gittim sende git.

kendine çok zor bir hedef koy. yapabileceğinden daha zor olsun. ama yapabilecekmişsin gibi uğraş didin. sonunda başarısız ol. başarısızlık bazen iyi gelir.

uzak gelecegi dusunmnekten vazgec. o ana ve gunluk keyifli anlarina odaklan. tabi ki gelecegini ciddi sekilde etkileyecek sacmaliklar yapmadan, isinden istifa etmek gibi..

Sanki ilkbahara değil de sonbahara girdik birader, depresif duyurular pıtrak gibi her gün maşallah. Zamanla geçer bu düşünce merak etmeyin.

üj aşağı bej yukarı bu duyguları yakın bir zamanda yaşamış bir kişi olarak "kesinlikle geçiyor" önce bunu belirteyim..
geçmesi ise büyük oranda size bağlı oluyor ama %10-20 gibi bir oranla diğer insanlar da size bu konuda yardımcı olabilirler..
mesela ben dertleşmek için bi arkadaşımla buluşmuştum ve bazı aksilikler olunca o bana bi türlü zaman ayıramadı ve beraber onun işlerinin peşinden koşmuştuk. bi kaç saat sonunda farkettim ki kendiliğinden iyi hissediyorum kendimi. yani aradığım aslında dert yanmak değilmiş. bi süre hayata dalmak, spontane yaşamak iyi gelmişti, geçmişe çok takılmadan anı mutlu yaşamakmış.
ama bu durumdayken bence de bir karar alırken iki kere düşünün. sağlıklı karar veremeyebilirsiniz. yanlış bir karar vermeyin ilerde pişmanlık duymayın.. bu çok önemli.

geçiyor yani, sabredin, bir bakmışsınız..

sabir, azim, kararlılık

www.youtube.com

www.instructables.com!/

@kim milton nielsen adam videoda resmen taşak geçmiş :)

www.stewmac.com şiparişler falan gayet sorunsuz.

Şerit testere, taşlama makinesi, zımpara, dremel, ıskarpela ilk aklıma gelenler.
Yalnız ömür törpüsü bir iş gitar yapmak, tecrübeyle sabittir. İlk başta çalışma ortamınızı çok iyi ayarlamanızı tavsiye ederim, çıkan talaşın, tozun, püsürün haddi hesabı yok. Bir de cila ve boya işleri çok sakat. Tüm bunlar sağlığa çok zararlı. Bu nedenle çalışırken gözlük ve maske takın.

las vegas tam söylediğin gibi bir yer. çölü bile pazarlamış amerikalılar. bunun arap versiyonu dubaidir.

salt lake city olabilir.

bilbao :) frank gehry'nin tasarladığı guggenheim museum ile bir çekim merkezi haline gelmiştir. hatta bu bahsettiğin olay bilbao effect diye geçer.

hollywood bir ormanken sinema şirketleri yerleşip platolar kurmuş. şimdiki durumuysa zaten belli.

3 trilyona orta halli bir avm'den başka bişey pek olmaz gibi geldi bana... cazibe merkezi olabilmesi için büyük yatırımlar gereklidir bence.

bilbao effect! tam aradıgım şeydi

3 trilyon az dogru, 6 trilyona da cıkartabılırız sanırım limiti ama yine de 6 trilyon az kalır sanırım ama burası turkıye asılmaz engellerı asarız bı sekılde az durun bakalım.

(bkz: doha)

kutahya da hilton açıldı tavşanlı amatör kümeden süper lige çıkacak

Biraz inceledim. Taş duvarlar ve Taş duvarlar arasında beton hatıllar kullanılmış, buna göre radye kullanilmasi için bir sebep yok. havuz varmış onun zemini ayrı tabi.

arkadaşım yeni biriyle anlaştı. haznedar - ümraniye arası. taşımayla beraber 250 lira. istersen telefon numarasını isteyip mesaj atarım sana.

@el magico

sagol panpa, fiyatlar ne civarda ogrenmek istedim. yarin biriyle konusucaz, fiyati ogrenirim, cok derse sana mesaj atip arkadasinin tasittigi nakliyecinin numarasini isterim. sagol tekrardan.

ben kağıthane'den mecidiyeköy'e iki adamın taşıması dahil 160 lira verdim. feci pazarlık sonucu. siz yaka geçeceksiniz ve eşyanız da çok değilse 200-250 iyi bir fiyat.

bu arada taşınma maceranın her adımına şahit oluyoruz duyuru ailesi olarak panpa:))

panpa bundan sonraki adimlardan da mahrum birakmayacagim sizi :)

tasinma isi bitsin bi ara caya, icmeye falan gelin bize duyuru ahalisi olarak.

1) pulsarı tercih ederim görünüşü sade olduğu kadar çok şık ve madeni kayış kullanması avantaj. seiko, kumaş kayış kullanmış. bu durumda yıpranmaya çok müsait(!) alırken uzun ömürlü olmasına dikkat etmekte fayda var..

ikisi de kötü.

ikisi de kötü. illa birisi olacaksa seiko.

2, 10 numara saatmiş yalnız. kobuzchu kızın son cümlesi +1

bence de 2

ikincisi

nesilsiz+1
ikisi de kötü . biri olcaksa 2.

günlük kullanım için 2.
takım elbiseli işiniz varsa 1 hafif kaçar zaten.

sonuç olarak 2.

İkiside sizin zevkiniz ama. Bence ikiside güzel değil. Daha iyilerini bulabilirsiniz. Mat metal renk kordon ve kasa ile beyaz kadran güzel olur mesela. Klasik ama hoş. Kişinin giyim tarzını bilseydik daha iyi olurdu.

Mesela:
www.konyalisaat.com.tr

İllaki ikisinden birisi olacaksa 1.si daha iyi, ama 2. nin kordonu değişirse 2. tercihim olurdu.

bu ikisinden ikincisi

öncelikle (bkz: hangi lastik). ikiside kötü alacaksan hiç birini alma paran cebinde kalsın.

iki numeroyu alip kayisi degistirin... :P

2 döver. 1 cyborg gibi duruyor da o büyük ihtimal bilekte eski casio saatler gibi durur.
Ayrıca 2 nin yeşili çok güzel.

+ 1

nası bi tarzın olduğuna bağlı. sporcu bi yapın varsa, dağ bayır tırmanırım fln diyosan mesela kesinlikle 2. yok takım elbise ile kullanıcağın bir iş düzenin varsa 1.

Bence , dediğin türdeki saçma sapan konulu dizilerin izleyicileri ev hanımları , öyle entrikası bol aynı şeyi evirip çevirip işleyen dizileri seviyolar , çok kafa yormayı da gerektirmiyo o tür diziler , yani bi death note falan değil neticede :)
Eskiden Brezilya dizileri vardı ya onlar çok izlendiği için bizm dizi senaristlerimiz de çok uğraşmadan basit konularla bu şekilde para kazanabileceklerini anladılar ve senaryolar bu hale geldi , ki kazandılar da :)

senin izlediğin dizileri de sevmediğin dizileri izlemeyenler sevmiyor. dizilerin de gösterildiği kanalla da paralel hedef kitlesi olur. hikayede aşk, entrika, iyi kalpliler, köti kalpliler, kafası karışıklar, orta halliler, zenginler, fakirler olur. gençler esas kız ya da oğlanla özdeşleştirir kendini. bir yandan da gerçekte ait olduğu grubu da orada görmelidir. bu kapalı ilişkiler giriftinde atraksiyonel şeyler olacak ki hikaye dönsün. hepsinin alıcısı ayrı yani.

yurtdışı yapımların çoğu pahalı, ağır yapımlar. ya aksiyon var, ya da sit com'sa da temel olarak, kelimelerle oynanan, durum komedileri var. çoğu yaratıcı zeka ürünü.

siz de biliyorsunuzdur ki arz - talep meselesi büyük rol oynuyor türk dizi yapımlarında.

senaristler dizilerin sürelerinden muzdaripler. biz de amerikada'ki gibi bir yazar kadrosu yazmıyor diziyi daha ufak bir ekip. ayrıca oradaki gibi 40 dklik değil 80 90 hatta 100 dakikalık bölümler yazdıkları için böyle garabetler çıkıyor ortaya.

bir dizinin 90 dakika olduğu bundan önce 45 dakika özetinin gösterildiği bir ülkede akşam saat 8 den 11'e kadar ekran başında oturan/oturabilen bir insan yığını kitlen olsun.yazdığın senaryo inanılmaz olsa da bu riski alabilecek bir prodüksiyon, iyi bir casta ihtiyacın var ayrıca.fazla birşey beklememek lazım. behzat ç. nin raytinglerine bak..hiç de öyle inanılmaz değil...halbuki çok iyi bir iş..özellikle türkiyede 90 dakika komedi dizisi yapılamayacağının artık anlaşılması lazım.güzelim dizilerin b.ku çıkıyor bir süre sonra geniş aile gibi mesela..

her ikisi de paket üzerindeki tarifte yazıyor. hadi margarin bilgisi benden olsun 1 kibrit kutusu kadar. ama margarin önermem. en azından çiçek yağı kullanın bari.

valla garnitürün üzerinde hiç bişey yazmıyor. ne biliyim margarin artı biraz da sıvı yağ konuluyomuş diye duydum ben.

istediğin zaman ekleyebilirsin farketmez. margarin+sıvıyağ iyidir, göz kararı koy işte, fazla veya az koysan da kötü olmaz korkma.

garnitürü, pilav suyunu çekmek üzere iken ekle,

hani hala hafif su vardır ama pirinçler de suyun üstünde görünmeye başlamıştır,hah işte o zaman,ekle ve karıştır.

15 senedir garnitürlü pilavı böyle yaparım, gayet güzel olur.

direk en başta koyarım, mümkün olduğunca sonradan açmamak lazım tencerenin kapağını.

tereyağ varsa çok şükela olur. bak canım istedi pampiş ya.

yüksek lisans sonrası 1 sene hakkın var ayrı olarak diye biliyorum. bir kişiden daha dyu yine de.

35 yaşın altındakiler için yüksek lisanstan mezun olur veya kaydını sildirisen 1 sene tecil hakkı var.

Bildiğim kadarıyla yüksek lisansa girince zaten 2 senelik değil 3 senelik tecil yapılıyor. O ayrıca bir sene o diye biliyorum ben.
@orpheus kaydını silersen tecilin iptal ediliyor, 1 sene hakkin yok.

benim bildiğim de yüksek lisanstan sonra 1 yıl tecil hakkı. zaten 3 yıllık yapılıyor diye bir şey duymadım hiç.

hangi tarihte neyin nasıl olduğunu bilmeden, hangi tarihte rapor alman gerektiğini nasıl cevaplayabiliriz ?

ayrıca rapor almak öyle geçmişe dönük aylarca olabiliyor mu ?

son olarak bakaya kalmak için birliğinin çıkmış olması askere gidiyor olup teslim olmaman gerekli. diğer durumda yoklama kaçağı olursun.

@orpheus

sırf bunun ıcın randevu defterlerını bos bırakan doktorlar var alınabılınıyor.

saglıklı raporu dedıgın nedır anlamadım. sen askerlık subesınde muayene olup bırlıgıne sevk edıldın ve buna mı gıtmedın, yoksa hala yoklama kacagı mısın? yoklama kacagıysan sorun cıkmaz en cok gıder yoklamanı olur devre kaybı gıdersın.

Sanırım nisan celbinden bahsediyorsun.
1 Nisan ile 25 Nisan arasında 25 günlük rapor almanız gerekiyor.

teşekkür ederim cevaplar için. eksik bilgi girmişim evet nisan celbi için bahsediyorum.

bakaya kalmak için birliğin çıkmış olması gerekmiyor. yaşadım ordan biliyorum

Uygulanan bir yöntem ama nahoş bir durum bence. Bir yıldan önce çıkmayın ve geciktirmeyin diye yapıyor ama ben olsam çok zor durumda kalmadıysam kabul etmezdim.

kira sözleşmesinde her ayın kira bedelinin senede bağlandığını belirtin ve bu senetlerinde kaçar kaçar ödeneceğine dair bilgi düşün altına. sorun çıkmaz.

kira sözleşmesi kanunen gerekli olabilir ancak senet sakat iş.Adamdan davranışlarından huylandıysanız başka bir ev bakın bence.

baska bir ev bakma imkanimiz yok, haftaya tasinmamiz lazim, yarin da gidip kontrati imzalayacagiz. ayni zamanda senetleri.

cek senet mafyasi falan filan, senet hakkinda pek iyi hikaye duymadim simdiye kadar. o yuzden seneti duyunca bi killandim.

kira sozlesmesine yazdiririz bunu.

kira sözleşmesine yazdırmazsan bu adamın elinde olan senetlerin kiraya ait olduğunu ispat etmen uğraştırır seni. sorun yaşarsın ama kira sözleşmesine yazdırırsan eğer kontrat bitiminde senetlerin de geçerliliği kalmıyor. ama önemli olan kira sözleşmesine senetlerin ne kadar ne kadar olduğunu da belirtmen. sen sağlam kazığa bağla.

bedeli......aldım bölümüne malen veya "kira bedeli" karşılığında aldım yaz. ki bu senedi başkalarına devretse bile olası bir durumda itiraz edebilesin. ancak şu da var ki, kira sözleşmesi ile birlikte 1 yıllık kira bedeli ödeme yükümlülüğü altına giriyorsun. yani kira sözleşmesi de esasen bir senettir ama bono (bildiğimiz senet) gibi etkisi yoktur. o yüzden eğer senet olmasa bile, 1 yıldan önce evden çıkarsanız ev sahibi , sizden kalan ayların kirasını isteyebilir, siz de vermek zorunda kalabilirsiniz. yani senetlerin o bölümünü boş bırakmayın ve en azından "malen" ibaresini yazın. ki itiraz ettiğinizde ispat külfeti karşıya geçsin.

ben evde senedi sadece depozitoyu ikinci ayda verdiğim için yaptım.

bu adam götlük yapıyor resmen. tutmayın. yapmayın. etmeyin. böyle dallamaların türemesine sebep olmayın.

3. kişilerle uğraşmamak için senetlerin her birinin üzerine 3. kişiye devredilemez diye yazın.

illa imzalamanız gerekiyorsa tapudan evin adama ait olduğunu görün, evin üzerinde haciz/ipotek olmadığına emin olun. senedin altına "... tarihli ilgili kira sözleşmesinin teminat senedidir" diye not düşürün. ev sahibi orjinal senette yazı istemezse fotokopisine kendi yazılı ve imzalı "... tarihli kira sözleşmesine istinaden teminat senedi olarak alınmıştır" diye yazdırıp imzalatın.

Ben Beş Vakit'i izlemedim ama Hayat Var bence, daha herkese hitap edebilecek bir film olduğunu düşünüyorum. Kosmos öyle değil misal.

hayat var +1

hayat var

bence 5 vakit daha iyiydi.

seçip sola daya diyiniz.

"iki yana yasla" seçeneği işaretlidir, o yüzden. o satırı seçip "metni sola hizala" kutusuna tıklarsan ya da ctrl+L yaparsan düzelir.

İki yana yaslı olması gerekiyor.İki yana yaslı olunca zaten aralarında boşluk kalıyor.Sorun bu yani.Sola yaslayınca düzeliyor ancak iki yana yasladığında aralarında acaip bi boşluk kalıyor.

son satırın bitişine gelip enter'a basın.

tez asamasinda gidebilirsiniz tabi ki... sadece buradaki tez verme donemini otelemis olursunuz o kadar. yani bahar donemi degil de guz doneminde mezun olursunuz eger bir donem kalmayi dusunuyorsaniz.

ders alma zorunlulugunu net bilmiyorum ama soyle dusunursek, burada tez asamasina gectiginize gore ders kredilerini tamamladiniz. erasmus'la gideceginiz yerden eksra ders almaniz sizin buradaki aldiniz dersleri (kalsaniz dahi) etkilemeyeceginden ders almanin herhangi bir elverissiz durum yaratacagini sanmiyorum. bunu ogrenci islerine sorun yine de ama sanmiyorum. erasmus'la gittiginiz okul sen tez asamasindaymissin o yuzden sana ders veremeyiz demesi gerekir ki bunu da sanmiyorum. ayrica erasmus'un temel hedefi kulturel diyalog ve kulturel alis-veris, kulturel etkilesim vs vs. oldugundan ders almaniz gerekir.

tum bunlarin otesinde eger boyle bir durum olsaydi, erasmusla disari gidecek ogrencilerimizin yalniz ders asamasinda olanlari ve tez asamalarinda olanlari diye ikiye ayrilmis bir grup olur olurdu, boyle bir sey yok ve gormedim.

ama tez danismaniniz sizin erasmus yapmanizi istemiyorsa o zaman danismaninizi ikna edin. aksi durumda buyuk zarar gorebilirsiniz dondugunuzde. bu da aklinizda olsun.

odtü'den iki arkadaşım gitti. sonra döndüklerinde birer dönem uzattılar o kadar.

bildiğim kadarıyla gittiğiniz yerde tez yazabiliyorsunuz. Ama çetrefilli prosedürü var sanırım. Konuyu falan baştan ayarlamanız mı ne gerekiyordu bizim okulda.

parasını verdikten sonra pek çok küçük özel üniversitede program varsa master yapabilirsin. benim bir arkadaşım uluslararası ilişkiler okuduydu ve şu an r-tv-sinema yüksek lisansı yapıyo özel bi üniversitede ki alesi kaçtı hatırlamıyorum, ama ortalaması 2,6 idi onu hatırlıyorum.

Tezsiz düşünüyorsan: Cüzi miktardan kastın nedil bilmiyorum ama benim gördüğüm en düşük 5500-6000 TL idi. Seçeceğin programa ve okula göre fiyat değişir tabi. Değişir ama o rakamlarında altına inmez sanırım. Mesela 2011 için 1 kredi 220 TL.

Yok tezli düşünürsen yıllık harç 500-600 civarı bişi.

ales'in iyi olursa ortalamana hiç bakmadan itü'ye dahi başvurmaktan çekinme derim. o olmadı marmaradır istanbuldur başvur gitsin, 90 üstü ales alırsan kabul alırsın.

"ne gidicen" güzel demiş abiniz ama,
eninde sonunda gidecekseniz ne gerek ki? diyorsanız 2 yıl sonunda yurtdışına çıkar çalışırım falan tamam.

vlookup kullanmalisin ama nasil yaparsin bilmiyorum.

c2ye =if((vlookup(b2;a2:a109;1;TRUE)=b2;TRUE;FALSE) yazin. alta kadar cekin. olmasi lazim. fakat müşteri noları küçükten büyüğe sort edilmiş olacak.

vlookup çok uygun değil bu duruma zira hücrelerde numerik bilgi olduğu zaman, bulamadığında en büyük değeri döndürmek gibi bir huyu var; hem de verilerin sıralı olmasını istiyor.
tam istediğiniz şekilde olması için işte formül:

=IF(ISNA(MATCH(B2;$A$2:$A$109;0));"NO";"OK")

bunu C2'ye yazıp aşağı doğru çoğaltabilirsiniz.

@manfool ve @sanforized: A2:A109 aralığını sabitlemeniz gerekir ki aşağı doğru çoğaltıldığında A3:A110 şeklinde giderek kaymasın. $A$2:$A$109 şeklinde yazılmalı.

Selam tekrardan. Tesekkurler.

Her iki formulde de lookup value kisminda (b2'yi highlight ediyor) hata veriyor formul. Numaralari siralayip falan da denedim. Anlamadim ben de.

ben formülü test ettikten sonra yazdım, çalışması lazım yani. hatanın ne olduğunu bilmediğim için yardımcı olabilmem pek mümkün değil. dosyayı ya da başka bir örnek dosya yapıp onu gönderebilirseniz yardımcı olmaya çalışırım.

b2'yi highlight ediyorsa muhtemelen noktalı virgül - virgül sorunu vardır. bölgesel ayarlara göre onların kullanımı değişiyor. bir de noktalı virgüllerin hepsini virgül yapıp deneyin.

@sahteyazar
haklisin. ayrica ISNA ve MATCH'i bilmiyordum bu vesile ile ogrenmis oldum cok makbule geçti.

@ sahteyazar dediğin doğru sabitleme + işaretlerini unutmuşum aceleden.Ama vlookup fonksiyonunda en son adıma 1 değil de 0 yazarsan en yakın değere gitmez sadece okuduğu değeri arar.

@sahteyazar - ben de sifirdan ornek yapip tekrar denedim ama yine olmadı.

@galadnikov - Evet bolgesel ayarlardan olabilir belki. Pazartesi tekrar deneyecegim. Calisiyor olmasi lazim cunku.

Herkese tekrardan cok tesekkurler.

soru yok :(

yine de yazalım. bence sen bu durumdan faydalanmaya da çalış. ödüllü satranç turnuvalarına katılabilirsin mesela. ama hayatını da adama tabi. biliyorsun bunları zaten, hepsi çıkmıştı sınavda.

ben bir ara texas hold'em e sarmıştım, rüyamda bile ihtimal hesaplayıp olası kötü durum senaryoları görüyordum. Korkuma facebook poker bile açamıyorum artık. Bir süre uzak kalmak gerekiyor.

arada yapılan sözlük poker turnuvaları için mesaj gelince bile içim hopluyor.

kotov'un play like a grandmaster kitabını bitiren biri olarak şunu söylemek isterim, eğer hayatını satrançtan kazanmıyorsan günlük işlerini ve hedeflerini aksatma. yalnız şöyle önemli bi husus var. misal günde satranca 5-6 saatini ayıran biri eğer satrancı pat diye bırakırsa zihni berbat olur. nasıl bi vücut geliştirmeyle uğraşan kişi bu sporu bırakınca vücut sarkmaya başlıyorsa, satrançta zihne aynı şeyi yapar. benim tavsiyem, eğer ist de oturuyorsan hafta sonları satranç merkezine antreman yapmaya gidebilirsin. kadıköy ve taksim de var. hem kendine daha çok zaman ayırırsın, hem de yeni insanlarla tanışıp düzenli pratik yapmaya devam edersin.

dvoretsky'nin 4 tane kitabı var, onları oku, satranc'ın ne kadar derya olduğunu gör.
a) bu kitaplar sana hafif geliyor sen bunları aşmışsan (% 0.00001 olasılık veriyorum) sonuna kadar git.
b) oha bunlar ne yaw, bunlar da hesaplanır mı biz mahalle satrancına dönelim dersen zaten eski keyfi almaz zamanla azaltırsın.

güzel bir bağımlılık, kendinize fiziksel olarak zarar vermiyorsanız pek bir sakınca olduğunu zannetmiyorum bu bağımlılıkta

enerjini başkalarına öğretmeye çalışarak harca. bir süre sonra soğursun zaten.... öğretmenim belli oluyor mu...

beyaz kale

beyaz kale kesinlikle

yeni hayat

bence Kar. Benim Adım Kırmızı'yı pek tavsiye etmem. o en son seçenek olsun. edebiyat dünyası bu kitaba başlamış ama bitirememiş insan hikayeleriyle dolu :)

beyaz kale

beyaz kale o zaman

beyaz kaleye artı 1 diyeyim de kendine göre bir çıkarım yap. millet şunu daha çok seviyormuş diye. hakikaten çok hoş kitap. çok da ilginç bir konusu var. spoiler verdirtme bana. :)

diğer kitapları da böyle kitap kurdu şişe dibi gözlüklü abilerin ağzına göre sanki. hani biraz okuma manyağı, hafif aşmışlara yazılmış gibi. o yüzden tiryaki okuyuculardan değilseniz sıkabilir. kahve tiryakilerini mırra bile kesmez ya o hesap onlarınki.

neyse uzattım. beyaz kale vesselam.

beyaz kale

iki yer biliyorum. birincisi levent semt polikliniği, garanti bankasının ilersinde. metrobüsten inip bir dolmuşa atliyip 3 dk'da önünde inebilirsiniz.
Diğeri ise profilo alışveriş merkezinin yanındaki sağlık ocağı.

sait çiftçi. barbaros bulvarında.

profilo avm sağ tarafından yokuştan inince oralarda var doktoruda çok hoş.

Oralar biraz ilginç yerler. Yani hemen yanı başında derme çatma gecekondu olan binanın yanında yepyeni sıfır apartmanlar olabiliyor. Sıkıntı şu ki, oradan mecidiyeköy merkeze çıkmanız bile 20 dk alır emin olun(yaya olarak). Oralar geceleri de nispeten karanlık ve tekinsiz olabiliyor belirteyim. Bildiğim kadarıyla otobüs değil dolmuşlar geçer sadece. Dediğim gibi, o bölgede kısa bir kısım (ama benim hatırladğım kadarıyla mezarlığın başladığı yerden itibaren) daha oturulabilir bir yer. ama devamı, daha gecekondu tipi yerleşimin devam ettiği yerler.

edit: otobüs geçmez demiştim ama tekrar bakınca yanıldığımı farkettim geçiyor sanırım.

hangi otobus geciyor burdan?

cirak towers diye bir yer var, evler baya iyi, orda tutmayi dusunuyoruz. tutmasak mi?

Kriterlerinizi tam bilmediğim için bir şey diyemem.

ya iste mahalleliyle asgari seviyede muhatap olup evimize gec saatte bile gitsek guvenle gidebilecegimiz, arasira kiz arkadaslarimizin gelebilecegi kadar guvenli bir yer midir?

biri maslak'ta, biri de zincirlikuyu'da calisan iki kisi kalacak, sabah/aksam trafigi cok fazla olur mu ve bu istikametlere nasil gidilebilir(dolmus, otobus)?

bunlara kisaca cevap verebilirsen sevinirim panpa.

Bir şey diyemem. Bir apartman başkayken diğeri başka olabilir. Benim gördüğüm genel geçer manada kimse kimseye karışmıyor. Ama arkadaşın oturduğu apartmanda ful aileler oturduğu için benzer bir durum var. Trafik olarak da dere genellikle açık olurken, sabah trafiğinde haliyle tıkanabiliyor. Güvenli olup olmadığını bir akşam gidip görmenizi tavsiye ederim. Öyle ki bir sokak gece 12de bile kalabalık ve aydınlıkken diğeri olmayabilir. Karışık yer mecidiyeköy vesselam.

hiç 20 liraya çıkmana gerek yok. en son 100 liraya steelseries aldım. arkadaş yüzüne bile bakmıyor benim mouseun :) eline daha rahat oturduğu için piranha dragon yazan var ya onu kullanıyor. yani demem o ki ciddi anlamda ilgilenmiyorsan oyunlarla bu kadar, o bile yeterli frame falan da atlamıyor mis gibi. biraz küçük sadece. ama biraz daha iyi olsun diyorsan microsoft ms 1.1 al.

bunu al. sade basit ve mükemmel bir mouse. bir tane aldım beğendim gittim bir tane daha aldım. bi tek bimekste var ama.
www.bimeks.com.tr

www.gold.com.tr

oyun performansımı şaka gibi ama resmen arttırdı bu mouse. ucuzluğundan dolayı da evde stokladım :)

hala şaşırıyorum bu mouse'un 9 tl olmasına.

logitech m215 = 20tl

satış stratejisi? hepsi böyle değil mi zaten? ben bi litreyi alıp içerek yürüyemem ki. kutu kolayı da bir buçuğa satıyorlar, iki buçuk litrelik kola 2 buçuk civarıyken.

cro magnon +1, ayrıca yamulmuyorsam 450ml dediğiniz cam şişe, şişe maliyetini de düşünmek gerek kanımca.

evet şişede var ama benim dediğim 1 litrenin kücültülmüş versiyonu olan 450 mil.

şişe de olsa, pet de olsa mantık aynı. 200-250 mililitrelik şişeleri de 1 buçuğa yakın fiyata satıyorlar. aslında daha ucuza geliyor diye 1 litrelik almak da mantıksız, boyutundan bağımsız olarak. daha çok kola içip daha çok kilo alayım sağlıksız şeker tüketeyim diye kasmak mallığın tasdiki olur herhalde.

sonuçta şişeleme mi dersin paketleme mi dersin ne dersen o bir maliyet doğuruyor
+ bunun marketlere falan sevkiyatı var
:yani ister küçük olsun ister büyük bunu bir sabit maliyet gibi düşünürsek.
içine koyduğu kolanın ederini hesaba ekliyor.

segmentasyon ve pazarlama. aynı ürünü n farklı şekilde sunuyor. geçen burada ya da sözlükte biri daha açıklamıştı. 330ml de 1.60. sen bakıyosun e bu daha hesaplı diye düşünüyosun 500 alıyosun ya da yok bu daha iyi diye 1 lt alıyosun hatta diyosun 25 kuruş daha vereyim 2.5lt alayım. ya da kutu olarak alıyıpm 50 kuruştan nolacak, keyifli içeyim öyle ufak taktikler.

çevremde bb araştıran herkes vodafone'un çok daha avantajlı olduğunu söylüyor.

sitenin ya arada oluyo öyle.

edit: gerçi şimdi aklıma geldi, turkcell fatura ödemesi 23.45-00.15 arası yapılamıyordu. belki bunda da öyle bir şey vardır ben onlara denk gelmişimdir. neyse işte tek bildiğim seninle alakalı sorun olmadığu.

bazı zamanlar banada oluyor.Bu durumda Rezervasyon yapıp daha sonra rezerve ettigin bileti tekrar kredi kartı bilgilerini girerek almak en iyisi..

dediğim gibi daha önce hiç bir sorun olmadan alabiliyordum. ama sorun muhtemelen siteden. rezervasyon yaptırmak en iyisi gibi.

limitin dolu ise de o hatayı veriyor

limitle ilgisi yok, bazen hakikaten saçmalıyor o site. kredi kartını kaptırırsam oradan kaptıracağım.

Oluşabilir. Fakat ekonomik olmaz. Aynı paraya 10 tane (atıyorum) normal gökdelen dikersiniz.

İstanbul'da iki örnek var. Birincisi Astoria. Ama oradakiler sadece dış cepheyi ve kendilerini taşıyorlar ve çelikler.
Trump towers'da ise dediğin şey yapıldı betonarme perdelerle. Türkiye gibi katı bir deprem yönetmelilğine sahip bir ülkede ise nasıl geçirdiler bunu, ne sen sor ne ben söyliyim.
Sorunun cevabı olarak da baştan sona eğik kolonlardan oluşabilir mi? E oluşur tabi ama tasarıma bakar. Sen tüm katları sadece eğik kolonlara taşıtırsan o kolonlarda acayip etkiler çıkar. Teoride yapılırdı pratikte zor.

iyi hesaplarsan olur

para olduktan sonra yuvarlanan bina bile yapılır. kolon eğik olmuş yan yatmış dibe batmış fark etmez.

mıgros satamasa da enteresan yerlerde bakkallar satıyor.

tavsiye edilen ın kagıt ustunde karsılıgı da bu zaten.

bazı alıcılar fiyatsız ürün isteyebiliyor. mesela bir otelde çalışıyordum. üzerinde patates cipsi 750.000 tl yazıyordu (eski zamanlar) ama tam üzerine otel logosunu yapıştırıyorduk doğal olarak. çünkü minibarda o fiyata satmak mümkün değil tahmin edersiniz ki. herneyse, daha sonra bizim isteiğimiz üzerine fiyatsız ürün gelmeye başladı.

tamam işte, coca-cola "tavsiye"dir diyor. satış fiyatı değil. istersen al 50tl'ye sat. yasak değil ki.

ancak yine coca-cola bu tavsiye fiyatı yazımı ile tüketiciye mesaj vererek pahalıya satılmaması için bi tür önlem alıyor. 2tl'ye satandan almayabiliyorsun. ürününün fiyatının istikrarı için yapıyor. 1,25'e ister satar, ister 5'e, isterse hiç satmaz. sen-ben ister 5e alırız ya da almayız. bu kararlarda serbest'iz.

cocacola'nın ne yapmaya çalıştığını anlıyorum. anlamadığım tedarikçinin perakendeciye fiyat dikte ettirmesini engellemeye yönelik bir yasa var mı yok mu? varsa cocacola gibi firmalar nasıl aşıyor? (sadece "tavsiye" yazarak mı?)

yasa yok derseniz rahatlicam. ama rekabet kanunu vs konularına hakim olmak lazım.

Evet dikte etmiyor tavsiye ediyor dolayısıyla engelleyen bir şey yok.

nc2000i alirdim. %70.
evet düz bir yorum. bir soğutucuya hayatta o kadar para vermem.

24" al çünkü ikisi de aynı çözünürlüğü veriyor. daha geniş bir alanda sabit çözünürlük görüntü kalitesini değiştirecektir. 4 kareye 4cm^2 lik bi ekranda bakmak var 2.5cm^2 lik bir ekranda bakmak var. baksak anlamayız tabi aradaki farkı ama aynı fiyat işte büyüğü al.

23 dvi, 24 analog. ama senin illa dvi desteklesin diye bir şartın yoksa ki yok, ki günümüzde analog olmasının çokçok büyük bir problemi yok(muş) ben de 24 al diyorum.

modemi geri veremezsiniz. eğer modem fiyati taksitlendirildiyse bunu ve iki aylık indirim yapılan ücret toplamını talep ederler.

bizde bu kampanyaya geçmek için üyeliğimizi iptal etmiştik. tam imza atarken kadın taahütün iptali durumunda bedava 3 ayın, modemin ve hizmetin parası olarak yaklaşık 350 liraya yakın bir fatura çıkarmıştı. biz sırf bu yüzden geçmemeiştik. ancak internet hızı konusunda dava açma isteğinizin olduğunu söyler yada memnun olmadığınızı dile getirirseniz bu masrafları minumuma indirirsiniz.

teknoloji ve bilgi sistemleri bakımından iyiye gidiyor.. ama bu insanları hem yakınlaştırıyor hem de uzaklaştırıyor...

doğal dünya da kötüye gidiyor diyebiliriz... kaynakların kullanımı ve atıklar yüzünden..

geçmişe göre insan hakları ve demokrasi daha iyi çoğu yerde.. ama kötüye giden yerler de var.. devletlerin birbirine göre dengesizliğinden kaynaklanıyor...

insan doğurganlık oranı da düşüyor.. aslında geçmişe göre dünya nüfusu daha fazla ama artık düşüşe geçiyor..

insan yaşamı geşmişe göre daha uzun, ama manevi yönden daha kötü hale geliyor insanlar..

bir de medya olayı var, medya artık daha fazla insana ulaştığı için, kötü haber daha fazla yayılıyor ve insanlar daha çabuk etkileniyor..

kısaca bu dengeleri sağlayan iki ana kelime, kapitalizm ve para oluyor.. zengin ve fakir.. adalet ve dengesizlik...

yani dünya hem iyiye hem kötüye gidiyor... kimilerine göre daha iyi, kimilerine göre daha kötü...

Küresel ısınma.

cinsel ilişki outdoora taşıyor. iyi değil.

kötüye gidiyora örnek petrol bitmek üzere (bkz: peak oil)

bence eski bayramların tadı yok.

artan tuketim hizi ile bas edilemeyen cop ve geri donusum sorunu.

Klasik olacak ama, ABDde nüfusun 5te 3ünün ciddi manada obez olması(şişman değil, obez), Afrikada nüfusun %90nının açlıktan vücutlarındaki kemiklerin görülebilecek şekilde sayılması.

500 yıl kadar öncede savaşlar, katliamlar vardı, ama bu düzeyde bir fark yoktu herhangi bir uygarlık arasında

Eskiden buralar hep dutluktu. Çocuklar yeşil çimlerde çift kale maç yapardı. Şimdi görebiliyo musun öyle bişe?

tüm çiftçi kredi batağına düştü, herkes korku içinde faiz ya patlarsa, ya beni de içeri alırlarsa diye.önceden çoğu insan dürüsttü, şimdi insanlar dürüst yaşamaya çalışırken bile binbir çile çekiyor.
daha ne olsun adım atmaya bile korkar oldu insanlar.

esogü'de askerlik tecil belgesi istiyorlar başvuru yapmak için, onu da işlerin bitince askerlik şubesi sana verecek zaten.

noter tasdikine gerek yok, asıllarını da yanında götür yeter.

kitap?

kitap: sofi'nin dünyası.. hala bitiremedim.. sanırım sıradayken biter..

mayıs celbi için başvurular bitti sanırım. o kuyruk da genelde uzun dönem celp dönemlerinde oluyor.
üşenmem ararım derseniz www.asal.msb.gov.tr den askelik şubeleri telefonları var, tutturabilirseniz sıra var mı diye sorabilirsiniz :p
gerçi geçen önünden geçtim boştu kadiköy-üsküdar.
kaleminiz tükenmez kalem olsun. 8 fotograf, 10 diploma aslı + fot. 10 kimlik fot ve aslı yeterli ve fazla bile olur. ama neye ne zaman ne isteyecekleri belli olmadığı için fazla fazla bulunduruyor olmanız işinize yarayacak. (normalde 4er yeterli olur). benden ne için istediklerini hatırlamıyorum ama 4(yamulmuyorsam) tane foto haricinde 9 tane daha fotograf istemişleri hepsine mühür falan vurulmuştu ne için olduğunu inanın hatırlamıyorum.
sakalsız kimlik olayı da, çok sakallı degilse fotograf problem olacagını zannetmiyorum. kuzenimle gitmiştik, kimlik fotosu hafif kirli sakaldı, problem olmadı. tırt birisi olursa nizamiyede hacı yiyeceh sohmah yassah falan deyip almayabilir ama suya karışacaklarını sanmıyorum.
diğer yanıtlamadığım sorular hakkında bir bilgim yok :/

3. yüksek lisans'a başvururken askerlik durum belgesi veriyorsunuz. askerlik şubesinde işleminizi yaptırdıktan sonra size bir askerlik durum belgesi verirler. vermezlerse de siz alın. bu belgeyi başvuruda veriyorsunuz.

fiat money mi ne vardı ondan

yoktan para yaratmıyorsun sadece varolan paranın, bir ürünü üzerine eklediğin emek ve fikri değerleri ile birlikte satmak suretiyle, yerinin değişmesine sebep oluyorsun. başkasıda kaybetmiyor çünkü o da o para karşılığında kendi ihtiyacını tatmin edecek bir ürün/hizmet satın alıyor.

Öbür türlü fikir satanları hiç düşünme bile :) sonuçta sattıkları şey maddi bir şey değil ama bir ihtiyacı karşılıyor ve maddi sonuçlara dönüşüyor.

Aynen. Hatta borsada bile para kazanırken birileri kaybediyor o an. Bir yerden sonra para bitince devlet para basmaya başlıyor, devalüasyon filan oluyor vs... Kapitalizm bu yüzden sonu olmayan bir düzen diyoruz. Daha doğrusu sonu var ama boktan.

@ataturkiye

Dostum doğru söylüyorsun ama comptrol ün örneği ile borsa uyuşmaz. borsada biri kazanır biri kaybeder dolayısı ile toplam kar yoktur. Ama örnekten yola çıkarsan biri kar elde ederken satın alan kişide maddi yada manevi olarak kar elde eder (bir ihtiyacını karşılar) bu anlamda iki tarafta kar etmiştir.

Bu arada devlet para basınca enflasyon olmaz asıl enflasyon karşılıksız para basarsa (yani skutsk un dediği gibi fiat para) olur. Kasana basacağın para kadar altın koyamıyorsan al sana enflasyonun kralı :) tabi bunu seninde bildiğine eminim ben sadece tamamlamak istedim. Tabi bu iş bir iki parametreyle anlaşılamaz güven enflasyonu dizginler mesela karşılıksız para bassanda. Velhasıl konuş konuş bitiremyiz bu hikayeyi burda.

hocam sen bi malı 100 liraya üretip 20 lira da kar koydum dediğin anda aslında ben o malı üretirken emek,sermaye v.s (yani üretim faktörlerini kullanarak) hammaddeyi mal haline getirirken bir "değer" kattım diyosun aslında.ama olay şudur ki bu faktörleri kullanarak yarattığın değerden fazlasına satıyosun yani bir kapitalist olarak emeğin yarattığı değerin tamamını emekçiye vermeyerek işçinin yarattığı artı değere el koyuyosun.pek açıklayıcı anlatmış olamayabilirim ama bu konuda "değer nedir? değerin kayanğı nedir?" gibi soruların cevaplarını bulmaya çalışabilirsin.ilk önerilerim de Ricardo,Marx,Smith'dir.

#freenode'daki panpalar bunu tavsiye etti, buyrunuz:

www.scribd.com

daha basit düzeyde ele alayım ben; iktisatın klasik tanımı, kısıtlı kaynakların verimli kullanma birimi olması şeklinde geçer, enerjinin korunumu yasasıyla birleştirirsek şöyle bir şey çıkar ortaya.

öncelikle 100 liraya sana mâl olup senin 20 lira dediğin kâr kısmı, girişimciliğe girer kitap tanımıyla; iktisadi üç dört kaynaktan biridir o da, ki konuyla alakası yoktu lakin uykusuzum, mazur gör bunu. büyük ölçekte senin bu 20 liranın etkisini gözlemlemek için istatistiksel rakamları incelemen gerek, gayrisafi milli hasılayı ele alabilirsin misal; milyarda bir bile etmez ki doğru kavramın gsmh olup olmadığını bilmesem de yaklaşık etkisi o olur. bir ülkenin ekonomisi içerisinde değerlendirirsek, ceteris paribus prensibiyle birlikte, eğer ekonomik kapasitemiz sabitse senin elde edeceğin kâr, diğerlerinin zararınadır ancak çok ufak olur etkisi. şöyle bir örnekle anlatayım: bir ülkede iki kişisiniz ve toplam ekonomik kapasiteniz 100 TL, yani para ikiniz aranızda 50'er TL şeklinde paylaştırılıyor, siz de bunu A ülkesinden ekmek alırken kullanıyorsunuz. Sen 30 liranı değerlendirip bir yatırım yapar, başarılı olur ve bundan ürettiğin ürünü ülke içerisinde 40 TL'ye satarsan; senin 50 liran 50-30+40'tan 60 TL olurken diğer kişininki 50-40+30'dan 40 TL olur. Ülkeler arası düzeyde de olay aşağı yukarı aynı şekilde işler, biri kazanıyorsa diğeri veya diğerleri kaybediyordur.

İhracatçı mevzusuna gelirsen, o harbiden de oldukça karmaşık bir mevzu; uluslararası ticaret düzeyinde ele almak lazım ve buradan anlatılacak gibi değil. Ancak kesin bir zarar ya da kâr durumu yok, Richardo'yu oku, eğer okumak isterim dersen biraz araştırıp başka bir iki şey daha öneririm.

"Hep alıp satalım, para basalım" olayını sanıyorum üç yerel seçim öncesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'na aday olan Haydar Baş(ismini tam hatırlayamıyorum) önermişti garip bir şekilde. Alışveriş olaylarında önemli olan sizin elinizdeki para değil, diğerlerinin elindeki paradır; fiyat seviyesi denen olaydan ötürü. Eğer kapasitesi, sınırları belli bir ekonomi 1000 ekmek üretiyorken piyasada toplam 1000 TL varsa ve başka bir ürün alıp satılmıyorsa, ekmeğin değeri 1 TL olur; piyasada 10000 TL varsa 0,1 TL olur. Teorik tabii bu örneğim, ancak gerçek hayata uygulanabilir.

Paranın kaynağı nedir dersen onu ne yazık ki ben de bilmiyorum tam olarak, Merkez Bankası'nın altın rezervleri, ülkenin kendi para cinsinin diğer ülkelerin bankalarındaki toplum miktarı vs gibi fikirlerim var, ancak net değil, kıçtan uydurma yani bunlar.

Ayrıca bunları 24 saate yakın bir süredir uyumamış, notları ortalamanın az altında olan bir İktisat öğrencisi olarak yazdım; bilgine.

(bkz: artı değer)