Giriş
(6)

Ultrabook nedir?

malayani
Yine câhilce bir soruyla karşınızdayım. Ben bu ultrabook nedir pek anlayamadım. Macbook air gibi ince hepsi... Ekran dokunmatik... Başka? Notebooktan ne gibi farkları var yani? Tane tane anlatın da anlayayım. Bu aletlerde fan sesi falan ne durumda merak ediyorum bir de...http://www.youtube.com/watch
Yine câhilce bir soruyla karşınızdayım. Ben bu ultrabook nedir pek anlayamadım. Macbook air gibi ince hepsi... Ekran dokunmatik... Başka? Notebooktan ne gibi farkları var yani? Tane tane anlatın da anlayayım. Bu aletlerde fan sesi falan ne durumda merak ediyorum bir de...

www.youtube.com

Hepsi böyle iki ekranlı olabiliyor mu? Yoksa sadece Asus'un bu modeline mi özgü bu? Ayrıca 1500 tl bütçe ile alınabilecek bir ultrabook tavsiyesi bekliyorum. Biraz zorlarsam 2000 tl olabilir.
0
malayani
(22.10.13)
ultrabook kabaca laptop kadar hantal ve agir olmayan ama laptop in yapabildigi her isi yapabilen cihazlara deniyor.
ultrabook lar her zaman oldugu gibi apple macbook air leri piyasaya surdukten sonra diger pc ureticilerinin 'vay amk boole biz de yapsak ya la' demesi sonucu ortaya cikmistir.
ekranlari hepsinin dokunmatik degildir bu arada.
hepsi aslinda macbook air cakmasi diyebiliriz.
fan sesi falan da bir laptop tan cok daha azdir.
harddisk olarak ssd kullananlari vardir. (bkz: ssd)
0
rentts
(22.10.13)
Ekranın dokunmatik olması tam olarak neye yarıyor anlayamadım. Asus taichideki gibi tabletsi bir hale gelse tamam da... Ekranın dokunmatik olmasına dikkat etmeli miyim alırken? Düşünüyorum da yani mouse kullanacağım sonuçta...
0
🌸malayani
(22.10.13)
ekranin dokunmatik olmasinin hic bir artisi yok salla onu
0
rentts
(22.10.13)
Ultrabook laptobun cd okuyucusu olmayan versiyonudur. Disk okuyan donanim olmadigi icinde boyutlari ve agirligi ufaltilabiliyor. Apple ilk ciakrdiginda optik okuyucusu olmayan aletleri baya bir elestirilmisti fakat su an standart haline geliyor neredeyse.
0
latios
(22.10.13)
Dell Inspiron 5423'da var cd okuyucu...

www.hepsiburada.com

Bu ürünü tavsiye eder misiniz bu arada?
0
🌸malayani
(22.10.13)
Özetle diğer üreticilerin Macbook air'e benzeyen cihazlarına ultrabook deniyor. Ultrabook'un piri de Asus.
0
zombi
(22.10.13)
(3)

davutpasa yerleskesinin arkasindaki yer

malayani
Kimya metalurjinin saginda bir cikis var orada evler falan var. Adi ne oranin. Ev tutacagim oradan da
Kimya metalurjinin saginda bir cikis var orada evler falan var. Adi ne oranin. Ev tutacagim oradan da
0
malayani
(23.09.13)
harita.yandex.com.tr

burası mı ?
0
facebook
(23.09.13)
Telefondan goremiyorum ama biraz asagi inince metro duragi var. Davutpasa degil
0
🌸malayani
(23.09.13)
elektrik binasının arka tarafındaki cikisi soruyorsan esenler merkez sexy herkes.
0
giderbey
(23.09.13)
(6)

asus eee gibi dizüstü önerisi

malayani
Arkadaş asus eee aldı. Çok almak istiyordum bilgisayarı da bilgisayar bir süre sonra hantallaştı iyice arkadaş bir şey yüklememesine rağmen... Bu boyutta bir dizüstü istiyorum. Altı üstü internete girip, dizi izleyeceğim. Ama böyle bir süre sonra kasmasın.
Arkadaş asus eee aldı. Çok almak istiyordum bilgisayarı da bilgisayar bir süre sonra hantallaştı iyice arkadaş bir şey yüklememesine rağmen... Bu boyutta bir dizüstü istiyorum. Altı üstü internete girip, dizi izleyeceğim. Ama böyle bir süre sonra kasmasın.
0
malayani
(16.09.13)
o boyutta tablet var artık. dizüstü üretilmiyor.
0
sutlu nescafe
(16.09.13)
ben netbook önermem. arkadaştan çarptığım exper style var bende. birden fazla sekme, tarayıcı açınca kasıyor yahu. youtube falan saymıyorum. genelleme olabilir ama bitrate yüksek olursa kasıyor bu cihaz.
0
patr
(16.09.13)
bence bu ara netbook-notebook arası bakıyorum da en son Asus X201E KX59D-740 diye bir model buldum fakat ne kadar iyisir bilmiyorum. sizin istediğiniz boyuta uygun.
0
superjax
(16.09.13)
netbookların devri bitti, 2015 den itibaren üretilmeyecekler bile. tablet iyidir. asus un transformer serisi 10 numara mesela klavyeli falan hem.
0
yakuza123
(16.09.13)
Tablet işime yaramaz çünkü devamlı yazı yazacağım ben... Dokunmatikte yazamam.
0
🌸malayani
(16.09.13)
asus transformer tabletin klavyesi de var.
0
irbat
(16.09.13)
(4)

Sony xperiada ekranı elle döndürmek

malayani
Beni gıcık ettiği sony xperiada ekranı otomatik döndürme özelliğini kapadım. Bir düğmeyle falan ekranı istediğim döndürme olanağım yok mu? Bulamadım.
Beni gıcık ettiği sony xperiada ekranı otomatik döndürme özelliğini kapadım. Bir düğmeyle falan ekranı istediğim döndürme olanağım yok mu? Bulamadım.
0
malayani
(09.09.13)
sanırım Z'de de aynıdır. yaptıklarını yap. www.youtube.com

ingilizce yoksa aynı yerlere tıkla admala birlikte.
0
sen git ben geliyorum
(09.09.13)
La bunu zaten yaptım otomatik moda geçmeden elle sağa döndür sola döndür yapabilir miyim diye sormuştum.
0
🌸malayani
(09.09.13)
play.google.com yükleyip denemedim de bu işini görür sanırım.
0
inugard
(09.09.13)
switch gibi bir şey arıyorsun sanırım. maalesef sony bu konuda oldukça dangalak. durum çubuğunda birçok modelde switch yok.
0
reproach
(09.09.13)
(4)

Hard diske psudan takılan kablo

malayani
http://www.eksiduyuru.com/duyuru/655760/harddiske-takilan-kabloBöyle bir soru sormuştum da herkes ide sata kablosudur demişti ama baktım o kabloyu demiyorum. PSUya bağlı bir kablo hard diske takılan. Onda sorun var. İki tane başı var birini değiştirince düzeliyor ama o da sorun çıkarmaya başladı...
www.eksiduyuru.com

Böyle bir soru sormuştum da herkes ide sata kablosudur demişti ama baktım o kabloyu demiyorum. PSUya bağlı bir kablo hard diske takılan. Onda sorun var. İki tane başı var birini değiştirince düzeliyor ama o da sorun çıkarmaya başladı... Bu kabloyu değiştirmem için psuyu mu değiştirmem gerekiyor. PSU'nun içine doğru gidiyor kablo...
0
malayani
(09.09.13)
power kablosuysa sorun kabloda, harddiskte yada psunun içinde olabilir. eğer bilgisayarın başka bir yerinde sorun yoksa harddiskinde sata değilse, cd/dvd sürücünün elektrik kablosu harddiskine de uyar. onu da bir dene. şu an harddiskine takılı olan kabloyu da optik sürücüne tak, eğer harddisk düzelir optik sürücü giderse sorun kablodadır. yoksa sorun harddisktedir.

bir de şu resimlerden kablonu bulup kesin olarak söyler misin:
Sata kablosu: pc-level.com
Ide kablosu: sinifogretmeniyiz.biz
Güç kabloları: www.computer-hardware-explained.com

Ben baştaki yazıyı senin kablonun "4-pin peripheral Power Cable" olduğunu varsayarak yazdım.
0
yakuza123
(09.09.13)
Kablom SATA Power cable... Üçüncü resimdeki...

Sorun şu...Bilgisayarın açılışındaki ilk ekran çıkıyor öyle kalıyor. Ben işte o kablonun farklı başını kullanarak çözüyordum bunu şimdi çözülmüyor. Farklı bir harddisk de denedim sorun harddiskte değil... CD sürücüsüne gelen kabloyu da denedim netice aynı... Yeni PSU mu alacağım şimdi?
0
🌸malayani
(09.09.13)
bios ekranı kalıyorsa sorun harddiskde değildir zaten, ayrıca bir hata alıyor musunuz? hata çok farklı yerlerden olabilir, ram, cpu(bence), psu(bence değil) vs. bir bilgisayarcıya götürün, boşu boşuna yenisini alırsınız sonra arıza başka yerde çıkar. meselenin psu ile ilgili olup olmadığını denemek için şu yapılabilir. içinde bootable içerik olan bir cd/dvd bulun(mesela windows cd si) biosa girip cd den boot olacak şekilde ayarlayın. harddiski de hiç bağlamayın. arıza devam etmezse sorun psudan harddiske giden kablonun içindedir. devam ederse dediğim gibi psu sağlamdır diye düşünüyorum.
0
yakuza123
(09.09.13)
Sata güç kablosunun başını değiştirdim şimdilik düzeldi. Tabi bu arada ben ram in yerini de değiştirdim bios pilini de çıkardım. Hep böyle ayda bir falan oluyor bu sata güç kablosunun başlarını değiştiriyorum bazen hemen düzeliyor bazen bir süre sonra anlamıyorum
0
🌸malayani
(09.09.13)
(2)

prince caspian

malayani
Narnianin prince caspian filmi kitabina ne kadar sadik kalinarak cekilmis? Kitabina yeni basladim da filmden hic hatirlamadigim seyler var. Filmi iyiden iyiye unutmuş olabilirim
Narnianin prince caspian filmi kitabina ne kadar sadik kalinarak cekilmis? Kitabina yeni basladim da filmden hic hatirlamadigim seyler var. Filmi iyiden iyiye unutmuş olabilirim
0
malayani
(04.09.13)
izlemedim ve okumadım ancak şunu söyleyebilirim; uyarlama filmler eğer gişe filmiyse asla 100% sadık kalmıyorlar, kalamazlar. çünkü koca kitabı 2 saate sığdıramazlar, ki bazen sahneyi değiştirdikleri bile oluyor. Bu senin filmin içinde büyük oranda geçerlidir.
0
iorveth
(04.09.13)
Valla bu kitap cok kisa
0
🌸malayani
(04.09.13)
(2)

range extender in işlevi

malayani
Tplink in modeminin yaninda range extender siparisini verdim de... Bu menzil artirici modemin cekis gucunu mu artiriyor yoksa laptopun alis gucunu mu? Bu aleti laptopa baglama diye bir sey gordum de ondan soruyorum
Tplink in modeminin yaninda range extender siparisini verdim de... Bu menzil artirici modemin cekis gucunu mu artiriyor yoksa laptopun alis gucunu mu? Bu aleti laptopa baglama diye bir sey gordum de ondan soruyorum
0
malayani
(03.09.13)
valla mantıklı bakarsan menzil artırıcı dediğine göre wireless yayınını artırıyor. bilgisayara takılanlar şunlar çünkü:

img-teknosa.cubecdn.net

yani amaç laptopın çekişini artırmaksa bunu alacaktın sanırım.
0
patr
(03.09.13)
Amacim o degil tersiydi. Sağ ol...
0
🌸malayani
(03.09.13)
(7)

Üniversitede 9.sene

malayani
4 yıllık bölümünde en az 9.seneye gelmiş, bitirmiş ya da okumakta olan kimse var mı? Varsa kendisinden tavsiye bekliyorum hatta müsâitse dertleşebilirim kendisiyle... 8 kurtarmaz 9 olacak...Mâlûmunuz bu kadar uzayınca insana "Bu sene de derslere asılayım desem gene aynı sonucu alacağım" düşüncesi mu
4 yıllık bölümünde en az 9.seneye gelmiş, bitirmiş ya da okumakta olan kimse var mı? Varsa kendisinden tavsiye bekliyorum hatta müsâitse dertleşebilirim kendisiyle... 8 kurtarmaz 9 olacak...Mâlûmunuz bu kadar uzayınca insana "Bu sene de derslere asılayım desem gene aynı sonucu alacağım" düşüncesi musallat oluyor, hafakanlar basıyor, panik atak oluyor. Olmuşsun 25 yaşında bir de eşek kadar herifsin veletlerin yanında sınava gireceksin gerizekâlı bir sınav gözetmeni 2005 girişli olduğunu görüp "Ne zaman bitecek okulun?" diye sırıtacak sınav başlamadan ona laf sokmak isteyeceksin sokamayacaksın. Of of of...
0
malayani
(29.08.13)
olmuyorsa zorlamayın diyeceğim ama.. bilemedim
0
female demon
(29.08.13)
Başka bir seçeneğim olsa bırakacağım ama...
0
🌸malayani
(29.08.13)
bölüm ne ki? çok mu zor?
0
electra kompleksi
(29.08.13)
2003 giriş kurtarır mı ?
0
romayi kurtaran itfaiyeci
(29.08.13)
Teyzemin oğlu 30'unda bitirdi. Ben de onun yolundan gidiyorum biraz.
0
otonom
(29.08.13)
yetmez ama 8 sene?

Bölüm: ekonometri
Şehir: Başlangıç izmir, sonlara doğru İstnabul...

Sor panpa.. Ne istersen sor...
0
otopsicocugu
(29.08.13)
artiriyorum ve on diyorum.
keyfimden uzattim. bi sikayetim de yok. asistanlar ogrenciler vs ilgilendirmiyor beni. sizi de ilgilendirmesin. yav he he diyon gecin.

deneyip de yapamiyorsaniz ayri konu.
0
nax
(30.08.13)
(4)

Roman, öykü

malayani
Zihnimde zilyon tane imge var. Tam bir konu üzerine roman yazmam gerektiğine karar veriyorum. Fakat öteki imgelerde bir kıyıda bekliyorlar. Onları da romanın içine sokuşturmam lâzım gibime geliyor. Acâbâ diyorum roman yazmayı seçerek yanlış yola mı sapıyorum. Bütün imgeler ayrı ayrı kısa öykülerde d
Zihnimde zilyon tane imge var. Tam bir konu üzerine roman yazmam gerektiğine karar veriyorum. Fakat öteki imgelerde bir kıyıda bekliyorlar. Onları da romanın içine sokuşturmam lâzım gibime geliyor. Acâbâ diyorum roman yazmayı seçerek yanlış yola mı sapıyorum. Bütün imgeler ayrı ayrı kısa öykülerde daha güzel kullanılabilir. Dolayısıyla romanda 18 sayfa ilerlemiş biri olarak, öyküye mi dönsem diye ikircimdeyim. Öğüt bekliyorum.
0
malayani
(05.02.13)
Çizgi roman olmaz mı?
0
alicia_dominica
(05.02.13)
Sen çizersen olur.
0
🌸malayani
(05.02.13)
Olmadı o zaman.
0
alicia_dominica
(05.02.13)
bence roman, edebiyatın üzerinde en yoğun emek harcanması gereken dalı (yazılı-dizili binlerce textim var ve asla romana cesaret edememişimdir o örneği vereyim)
roman yazmayla ilgili özel bir yeteneğinin olduğunu gözün kesmiyorsa öykü yazmak daha iyi. tüm öyküleri birbirine bağlayacaksın, aynı tadı mahafaza etmen gerekecek, başını sonunu iyi kurgulayacaksın, şu olacak bu olacak filan... zor iştir roman.

kısa öykülerini kafanda tasarladığın ana bir kurgu varsa, belli bir şemsiye altında seri olarak yazabilirsin.
0
agy3
(05.02.13)
(7)

Havva'nın yediği elmanın rengi?

army14
Belli mi? Var mı bu konuda kuran'da yazan bir şey vs? Adamın aklına takıla takıla bu mu takılır demeyin. Oluyor işte.
Belli mi? Var mı bu konuda kuran'da yazan bir şey vs? Adamın aklına takıla takıla bu mu takılır demeyin. Oluyor işte.
0
army14
(10.01.13)
kırmızı
0
sifirin altinda
(10.01.13)
angina pektoris
(10.01.13)
pamuk prensesin yediği elmayla aynı.
0
goldentitan
(10.01.13)
@angina, verdiğin kaynakta dediğim şey geçmiyor.

ancak şöyle bir sonuca vardım; eskiden granny smith mi vardı? :)
0
🌸army14
(10.01.13)
Kuran'da Adem ile Havva'nın önce yerleştirildikleri, sonra da günahları yüzünden kovuldukları bir Cennetten söz edilmekle birlikte, Cennete bulundukları sırada yaklaşmamaları buyurulan ağacın adına, cinsine ya da rengine ilişkin Kuran'da ve güvenilir hadislerde hiçbir bilgi yoktur. İblis'in kılık değiştirerek, Cennete gizlice girdiği, Havva'yı kandırdığı, yılanla anlaştığı, yasak meyvenin elma olduğu yolundaki söylentilerin çoğu Tevrat'tan aktarılmıştır.

tr.wikipedia.org
0
irbat
(10.01.13)
elma olduğu kesin değil ki, rengi belli olsun. bilinmezleri bilme ağacının meyvesini yediler.
0
halanne
(10.01.13)
Şurada geçer belki...

www.youtube.com
0
malayani
(24.04.13)
(8)

hz. adem ilk insan mı?

lrdrylgh
merhabalar kuran'a göre hz. adem ilk insan mı yoksa sadece ilk peygamber mi? ben biraz araştırdım da hz. adem'e ait surelerde yaratılış ve sonraki olaylardan bahsediyor ilk insana vurgu yapılmamış. eğer ilk insan olduğu belirtilmişse de hangi ayetlerde belirtilmiş?
merhabalar kuran'a göre hz. adem ilk insan mı yoksa sadece ilk peygamber mi? ben biraz araştırdım da hz. adem'e ait surelerde yaratılış ve sonraki olaylardan bahsediyor ilk insana vurgu yapılmamış. eğer ilk insan olduğu belirtilmişse de hangi ayetlerde belirtilmiş?
0
lrdrylgh
(10.12.12)
fakir nightboy
(10.12.12)
Hepsi
0
boray eris
(10.12.12)
enkolaykullaniciadi
(10.12.12)
7:19 - (Sonra Allah, Âdem'e hitab etti): "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

Bunun dışında bir çok ayette de insanlara "ademoğulları" diye hitap edilmesi ilk insanın da Hz. Adem olduğuna işaret ediyor.
0
winstoncash
(10.12.12)
bu ayetlerde insanı ve ademi çamurdan yaratıldığı vurgulanıyor sadece. hani hep bahsedilirya adem ve havva dünyaya yollandı sürekli ikizleri oldu işte çapraz evlendiler felan. bunlar kuranda yok o zaman. biraz hurafemi oluyor?
0
🌸lrdrylgh
(10.12.12)
hepsi hurafe, sadece insanlığın bir kaç yüzyıla ihtiyacı var.
0
mobilemob
(10.12.12)
ilk insan degil gibi zaten. cunku onunda dollenmis yumurtadan yaratildigi soyleniyor (kuran'a gore dollenmis yumurta toprakta olusup buyuyormusmus ya da oyle bir seymis). Su uzun ama izlemeni tavsiye ederim, hep bu konulari konusuyorlar...
www.youtube.com
din adamlari da evrimi kabul ediyorlar artik - tabi hala etmeyenler de vardir (cogu insanlari daha fazla kandiramayacigini anladi buyuk ihtimal).
0
icince bokunu cikaran arap
(11.12.12)
malayani
(24.04.13)
(2)

Depresyon temalı güzel film önerisi

malayani
The Sunset Limited gibi...
The Sunset Limited gibi...
0
malayani
(08.11.12)
Ya da Mary and Max...
0
🌸malayani
(08.11.12)
mary and max +1

ayrıca aklıma gelenler:
prozac nation
a single man
basketball diaries
0
sir gawain
(08.11.12)
(3)

Masters of horror gibi dizi önerisi?

malayani
Böyle fantazi-bilimkurgu öğeleri barındıran korku dizisi önerisi? Nightmare and Dreamscapes, Walking Dead... Tales from the Crypt var ama onun ne kadarında doğaüstü şeyler var ne kadarında seri katil muhabbeti bilemedim.
Böyle fantazi-bilimkurgu öğeleri barındıran korku dizisi önerisi? Nightmare and Dreamscapes, Walking Dead... Tales from the Crypt var ama onun ne kadarında doğaüstü şeyler var ne kadarında seri katil muhabbeti bilemedim.
0
malayani
(08.08.12)
supernatural ve sanctuary'yi önereyim o zamansa.
0
astaroth
(08.08.12)
nightmares and dreamscapes ve supernatural'i izledim. Sanctuaryde pek korku dozu yok bildiğim kadarıyla...
0
🌸malayani
(08.08.12)
american horror story diye bisey var bi bakın
0
vartuhi
(08.08.12)
(4)

islam hukuku, kuran

c non
kuran ve/veya islam hukuku inanmayanlara ve musluman olmayanlara uygulanacak kanunlar hakkinda bi sey diyor mu?
kuran ve/veya islam hukuku inanmayanlara ve musluman olmayanlara uygulanacak kanunlar hakkinda bi sey diyor mu?
0
c non
(07.06.12)
İslâm Hukuku'nda Gayrimüslimlerin Vatandaşlık Statüleri

Giriş

İslâm hukukunda dini inanç özgürlüğü açısından gayrimüslimlerin vatandaşlık hakları başlangıçtan günümüze kadar hiçbir zaman tartışma konusu olmamıştır. Bunun yegâne istisnasını bazı İslâm hukukçularının Arap müşrikleri, mürtedler ve Ehl-i Kitap kapsamıyla ilgili bazı farklı yorumları oluşturmaktadır. Kur’ân, Ehli Kitab’ı cizye ile yükümlü tutmakla, onların vatandaşlık statüsüne sahip bulunduklarını zaten beyan etmiş olmaktadır (Tevbe Sûresi, 9/29). Mecusilerin vatandaşlık hakkına sahip olacakları ise Peygamberimizin tatbikatına dayanır (Buhari, Cizye, 1; Tirmizi, Siyer, 31). İslâm hukukunda Mecusilerin vatandaşlık hakkına sahip oldukları konusunda ihtilaf olmamakla birlikte, onların Ehl-i Kitap kapsamına dahil olup olmadıkları konusu tartışmalıdır. İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye göre Peygamberimiz Ehl-i Kitap olmadıkları halde Mecusileri vatandaşlık statüsüne dahil etmiştir. Yine, Hanefîlere ve Malikîlere göre, İslâm’da Ehl-i Kitap, Mecusi, müşrik, hattâ ateist bile vatandaşlık hakkına sahip olabilmektedir. Kısacası, vatandaş olabilmek için insan olmak yeterlidir. Gayrimüslimlerin vatandaşlık statüleriyle ilgili tartışmalar, daha ziyade eşitlik düsturunu ilgilendirmektedir. Biz, bu makalede gayrimüslimlerin vatandaşlık sözleşmesinin hukuki niteliğini özgürlük prensibi, kapsamını ise eşitlik prensibi açısından inceleyeceğiz.

Vatandaşlık Sözleşmesinin Hukukî Niteliği

İslâm hukukunda gayrimüslimlerin vatandaşlık sözleşmeleri, eman (himaye hakkı) müessesesine dayanır. Eman müessesesi kendi içinde geçici ve daimî niteliğiyle iki gruba ayrılır. Geçici eman, uluslararası nitelikte devlet başkanının yetkisine bağlı olan ve başlangıcı itibariyle bağlayıcı olmayan bir akit olarak kabul edilir (Kasani, VII, 109). İslâm hukukunda vatandaşlık sözleşmesi ise, Müslümanlar açısından tek taraflı bağlayıcı bir sözleşme olarak değerlendirilir (Kasani, VII, 107). Farklı bir ülke vatandaşı olan herhangi gayrimüslim bir kişinin gönül rızasıyla vatandaşlığı kabul etmesi, vize süresinin bir yılı geçmesi, gayrimenkul satın alması veya evlilik gibi sebeplerle vatandaşlık statüsünü kazandığı bilinmektedir. Ayrıca savaşın hangi merhalesinde olursa olsun, vergisini verme taahhüdünde bulunan gayrimüslim düşman bir kişinin vatandaşlık sözleşmesini kabul ettiğini beyan etmesi kâfi görülmektedir. Savaşta ısrar edenlere de, yenik düştüklerinde vatandaşlık hakkı tanınmaktadır (Zeydan, 25 vd.).

İslâm hukukunda vatandaşlık sözleşmesi “müebbet eman” diye isimlendirilir ve daimi bir statüyü ifade eder (Kasani, VII, 110). Bilindiği gibi, ticari sözleşmeler bozulabilir, ebediyet şart olmakla birlikte evlilik sözleşmesi de bozulabilir; fakat gayrimüslimlerin vatandaşlık statüleri, gerektirici bir sebep olmadıkça Müslümanlar açısından hiçbir zaman bozulamaz. Hanefi Mezhebi’nde ceza vakaları vatandaşlık anlaşmasının feshini gerektirmez. Vatandaşlık anlaşması sadece gayrimüslim vatandaşların ya düşman bir ülkeye sığınmaları ya da isyan etmeleriyle hükümsüz kalır (Kasani, VII, 106-107, 112). Bu konuda temel yaklaşımı Hanefilerinkinden farklı olmamakla birlikte, İmam Şafii başlangıçta şart koşulması durumunda, ilgili şartların ihlalinin de anlaşmayı hükümsüz kılacağı kanaatindedir (Şafii, IV, 208-211).

Fıkıh literatürümüz, Müslüman veya gayrimüslim bir vatandaşı vatandaşlıktan çıkarma kavramına yabancıdır. Çünkü İslâm hukukunda vatandaşlık sözleşmesi yönetim yetkisinin dışında kabul edilmektedir. Bu sebeple devlet başkanının bile gayrimüslimlerin vatandaşlık sözleşmelerini feshetme yetkisi yoktur (Kasani, VII, 109; Hamidullah, 210). Bu durum, insana değer vermenin ve hukukun üstünlüğü ilkesinin tabii bir sonucudur. İslâm dünyasında katliam ve soykırım türü bir hâdisenin meydana gelmemiş olması bu düsturla yakından alâkalıdır. İslâm tarihinde en radikal çözümler bile iskan politikasıyla sınırlı kalmıştır. Konunun ayrıca, modern vatandaşlık kavramının 20’nci asırda ortaya çıkan ulus devlet kavram ve niteliğiyle de alâkası bulunduğunu, yani modern dönemde vatan ve vatandaşlık kavramlarının farklı ve özel boyutlar kazandığını kaydetmek gerekir.

Vatandaşlık Sözleşmesinin Kapsamı

Gayrimüslimlerin, can, namus, çocuk ve mallarının dış ve iç tehditlere karşı korunması, dini hakları, İslâmî ibadetlerden muafiyetleri, cizye ile yükümlü olmaları, asayiş ve emniyet faktörü vatandaşlık hakları kapsamında değerlendirilebilir. Biz burada ilgili konular hakkında genel bilgiler vermekle yetineceğiz.

a. Dış Güvenlikleri

Vatandaşlık sözleşmesinin gereği olarak gayrimüslimlerin haricî ve dahilî tehditlere karşı can, namus ve mal güvenliklerini sağlamak Müslümanların garantörlüğündedir (Kasani, VII, 111). Peygamberimiz (s.a.s.) bu garantörlüğü, “Onlar Allah’ın ve Resûlü’nün zimmetindedir.” (Tirmizi, Siyer, 48) ifadesiyle tanımlar. Hz. Ömer (r.a.), vatandaşlık sözleşmesinin, onlar uğruna savaşmayı bile gerekli kıldığını belirtir (Buhari, Cihad ve Siyer, 174). Halid b. Velid’in Hire halkıyla yaptığı vatandaşlık anlaşmasında ise şu ifadeleri görüyoruz; “Eğer verdikleri sözleri tutar, ahitlerini muhafaza ve şartlara riâyet eder, Müslümanlara karşı vergi borçlarını öderlerse, o vakit onlar için bir gayrimüslim vatandaşa tanınan haklar eşit olarak tanınır. İç ve dış düşmanlara karşı onların müdafaasını yapmak, can ve mal emniyetini sağlamak bizim vazifemizdir” (Ebu Yusuf, 143-144).

Gayrimüslimlerin dış tehlikelere karşı korunduğunu ilk dönemlerden itibaren görmekteyiz. Suriye’nin fethi esnasında ordu kumandanı Ebu Ubeyde b. Cerrah (r.a.), Şam bölgesi Hıristiyanlarıyla sulh anlaşması yaparak onları zimmete kabul eder. Gayrimüslimler İslâm devletinin adil ve insani davranışı, Müslümanların dürüstlüğü ve iyi ahlâkı karşısında duydukları hayranlık ve memnuniyet sebebiyle, Müslümanlar lehine, savaş hazırlığı içinde olan Rumlardan bilgi getirmeye, İslâm devleti için casusluk yapmaya başlarlar. Rumların savaş hazırlıklarının ciddi sayılabilecek bir noktaya ulaşması karşısında Ebu Ubeyde (r.a.), bölgedeki Müslümanlarla sulh anlaşması yapmış bulunan memleketlerin valilerine birer mektup yazarak, gayrimüslimlerden toplamış oldukları cizye ve haraçları iade etmelerini emreder. Gayrimüslimlere hitaben de şöyle yazar: “Biz, sizden almış olduğumuz mallarınızı size geri iade ediyoruz. Çünkü, bize gelen haberlere göre Rumlar büyük bir savaş hazırlığı içindeler. Halbuki biz, bu malları sizin canınızı, malınızı ve memleketinizi korumak için almıştık. Şu anda biz buna muktedir değiliz. Sizden aldıklarımızı geri veriyoruz. Allah bizi, düşmana karşı muzaffer kılarsa, önceki şartlara yine bağlıyız.” Bu talimat üzerine alınanlar iade edilir (Ebu Yusuf, 139).

O esnada gayrimüslimler ise şöyle derler: “Sizlerin idaresi ve adaleti, daha önce içinde bulunduğumuz zulüm ve zorbalıktan bizim için daha iyidir. Bizler, sizin valinizle birlikte Herakl’ın ordusunu şehirden kovacağız.” Oradaki Yahudiler de harekete geçtiler ve “Tevrat üzerine yemin ederiz ki, Herakl’ın kumandanı, bizi mağlup ve yok etmeden Hıms şehrine giremeyecektir” dediler ve şehrin kapılarını kapatıp müdafaa ettiler. Müslümanlarla anlaşma yapmış olan diğer şehirlerin Hıristiyanları ve Yahudileri de aynı şekilde hareket ettiler ve şunları söylediler: “Eğer Bizanslılar ve onlara bağlı olanlar, Müslümanlara galip gelirlerse, bizler daha önceki (kötü) halimize döneriz; biz, Müslümanlardan bir kişi de kalsa, onlara verdiğimiz söze bağlı kalacağız.” Allah, Müslümanlara zafer nasip ettiğinde bu insanlar, şehirlerinin kapılarını açtılar, davul ve zurnalarını çıkarıp oynadılar (Belazuri, 195-196).

b. İç Güvenlikleri

Gayrimüslimlerin can, namus ve mal güvenlikleri dış tehlikelere karşı korunduğu gibi iç güvenlikleri de sağlanmaktadır. İslâm muhakeme hukukuna göre kul hakkı ile ilgili davalarda davacı veya davalının dinî kimliğinin verilecek hükme hiçbir olumsuz etkisi yoktur. Hattâ İslâm hukuk tarihinde değil Müslüman bir kişinin, devlet başkanının bile gayrimüslim bir vatandaşla beraber muhakeme edildikleri bilinmektedir. Böyle muhakemelerde Müslüman hakimlerin halifelerin aleyhine karar verdikleri vakalar vardır.

İslâm ceza hukukuna göre, Müslüman ve gayrimüslim vatandaşlar eşit hükümlere tabidir. Bir Müslüman’ın bir gayrimüslim vatandaşı öldürmesi durumunda Ebu Hanife’ye göre kısas hükümleri uygulanmaktadır. Çünkü Kur’ân’da “nefs/insan” kelimesi kullanılmıştır (Mâide Sûresi, 5/32). Nefs kelimesi de inanan inanmayan herkese şamildir. İbn Abbas, diyet yönüyle Müslüman ile gayrimüslim vatandaşın eşit olduğunu belirtir. (Kâsânî, VII, 252)

Müslüman ölülere saygı gösterildiği gibi gayrimüslimlerin ölülerine de saygı gösterilmelidir. Hayattayken gayrimüslimlere hakaret edilemediği gibi mezarlıktaki kemiklerine de hakaret edilemez. Müslümanlara iftira etmek yasak olduğu gibi gayrimüslimlere de iftira etmek yasaklanmıştır. Şâyet bir Müslüman bir gayrimüslim kadına tecavüz ederse bir Müslüman kadına tecavüz ettiğinde kendisine verilecek cezanın aynısıyla cezalandırılır (Hamidullah, 174).

Gayrimüslimlerin mal varlıklarına riâyet edilmektedir. Müslüman bir kişinin gayrimüslim bir vatandaşın malını çalması durumunda hırsızlık cezası tatbik edilir. Hattâ dini açıdan Müslümanlara haram olan içki ve domuz gibi mallar gayrimüslimlerin mal güvenlikleri kapsamına dahildir. Her ne kadar bu mallar Müslümanlar açısından kıymeti haiz bir mal (mal-ı mütekavvim) olarak değerlendirilmeseler bile, gayrimüslim sahiplerince mali bir değer ifade ettiği için bu mallara dokunulamaz. Hakim kanaate göre, Müslüman birisinin bu mallara zarar vermesi durumunda tazmin etmesi gerekir (Serahsî, Mebsut, XI, 102).

c. Dinî Hakları

Peygamberimiz (s.a.s.), hicretle Medine’yi şereflendirdiklerinde, değişik inanç, değişik düşünce ve farklı etnik gruplarla yaptığı sözleşmeye (Medine Sözleşmesi) milimi milimine riâyet edilmiş; dini, ırkı, sosyal seviyesi ne olursa olsun, fevkalâde bir hassasiyetle herkesin hukuku gözetilmiş ve uzak-yakın çevreye göre “Medine-i Münevvere” bir “dâru’l-emân” hâlini almıştı. O çağ bir altın çağdı ve Peygamber Şehri de Cennet bahçelerinden bir bağdı. Bununla beraber özellikle son zamanlarda Medine vesikasının bir anayasa olarak takdim edildiği ve çok hukukluluğun bir referansı olarak kullanıldığı görülmektedir. Oysa tarih kitaplarında ilgili vesikanın bir anlaşma metni olduğuna dikkat çekilir. Bu yüzden, müteakip dönemde ilgili kabileler ile yapılan muhasara ve muharebelere sebep olarak, onların mezkûr anlaşmayı bozmaları gerekçe gösterilmektedir. Dolayısıyla Medine vesikasının, daha ziyade uluslararası ilişkileri, daha doğrusu, bir konfederasyon içi ilişkileri ilgilendirdiği söylenebilir. Belki de bu sebeple zimmet hukukunun anlatıldığı siyer bölümlerinde ve ahkâmu’z-zimmiyyin türü eserlerde Medine vesikasına pek atıf yapılmaz. Burada Hz. Ömer döneminde Tağlib kabilesiyle yapılan anlaşmanın bazı dini-hukuki sonuçları bulunması sebebiyle, bu anlaşmanın ilgili bölümlerde ve ilgili eserlerde anlatıldığına işaret etmek yerinde olacaktır (Ebu Yusuf, 66-67, 120 vd.). Tabii ki bu yorum, Medine vesikasının orijinalitesini inkârı ima etmez. Medine vesikası, barış düsturunun yanı sıra, konfederasyon içi ilişkilerde dayanışma ve yardımlaşma düsturunu hayatiyete geçirmesi yönüyle ebette çok büyük önem arz eder. Medine vesikası iç hukuku ilgilendirmez. Bununla birlikte şu söylenebilir ki, sözleşmenin yapıldığında Medine’deki Müslüman ve gayrimüslim toplumlardan her birinin iç hukukları açısından serbest oldukları a priori bir gerçek olarak kabûl edilmiş ve bundan dolayı anlaşmada bu konuya yer verilme gereği duyulmamış da olabilir.

İç hukuk yönüyle İslâm hukukunda genel düstur mülkilik prensibidir. Diğer bir ifade ile, İslâm ülkesinde yaşayan herkese, dini kurallarıyla ilgili olmayan hususlarda dinleri ne olursa olsun İslâm hukuku eşit olarak uygulanır. Bu bakımdan Müslüman bir devletin hakimiyeti altında yaşayan gayrimüslimler, vatandaşlıkla ilgili hükümlerde İslâm hukukuna tabidir. Muamelat ve ceza konuları da bu kapsama dahil olmakla birlikte (İbn Abidin, IV, 128-129; Şafii, IV, 180), evlenme, boşanma ve miras gibi hususlarda gayrimüslimler kendi kitaplarına göre davranırlar, davranabilirler. Peygamberimizin “Müslümanların hakları onların da hakları, Müslümanların sorumlulukları onların da sorumluluklarıdır.” hadisi (Tirmizi, Siyer, 48) hukukî prensibi beyan eder.

Fıkıhta gayrimüslimlerin dini hükümleriyle ilgili konulardaki genel prensip, “dini hükümlerinde gayrimüslimleri inançlarıyla baş başa bırakınız!” (Kasani, VII, 147) ifadesiyle özetlenir. Esasen Müslümanlarla gayrimüslimler arasındaki eşitlik ilkesinin yegâne istisnasını dinî hükümler oluşturur. Dini hükümler de, gayrimüslimlerin dinî hükümleri ve Müslümanların ibadet kategorisinde değerlendirilen dinî hükümleri olmak üzere iki kategoride değerlendirilebilir.

İslâm’da gayrimüslimlerin dinî değerlerine ve dinî hükümlerine dokunulmaz. Peygamberimiz, Necran Hıristiyanlarını Mescidü’n-Nebî’de kabul etmiştir. Tartışmalar ortasında Necranlılar konuşmalarını yarıda keserek dışarı çıkmak isterler. Peygamberimiz sebebini sorduğunda onlar, “Bizim için ibadet vakti geldi ve biz onu tam vaktinde yapmak istiyoruz.” diye cevap verirler. Peygamberimiz, “İbadetlerinizi burada Mescid’de de yapabilirsiniz” buyururlar. Bu, onlar tarafından kabul edilir. Hıristiyanların kıblesi doğu olduğundan, onlar Mescid’de doğuya doğru yöneldiler (İbn Hişam, II, 574). Ayrıca Necranlılar ile yapılan sulh anlaşmasında mabetlerine dokunulmayacağı, patrik ve rahip atanmalarına karışılmayacağı Peygamberimiz tarafından belirtilmiştir (Ebu Yusuf, 72, 73).

Gayrimüslimler, dini inanç esaslarını kendi çocuklarına öğretme ve onları kendi inançları istikametinde eğitme hürriyete de sahiptir. Peygamberimiz zamanında Medine Yahudilerine ait, sinagog ve eğitim müessesesinin her ikisini ihtiva eden Beytü’l-midras bulunmaktaydı (Hamidullah, 217; İbn Hişam, II, 552, 558). İslâm tarihinde rahip yetiştiren okullar hiçbir zorlukla karşılaşmamıştır. Ayrıca mevcudiyetlerini devam ettirme adına değişik vakıf ve cemiyetler etrafında bir araya gelmeleri engellenmemiştir. Hattâ İslâm hukukunda Müslüman bir koca, Ehl-i Kitap olan karısını kendi dinine göre ibadet etmekten, oruç tutmaktan, kiliseye gitmekten menetme hakkına sahip değildir (Bilmen, II, 105). Dahası, yukarıda ifade edildiği gibi, dinî kurallarla yakın ilgisi bulunan şahıs, aile ve miras hukuku alanlarında gayrimüslimlere dinî hükümlerini uygulamalarına müdahale edilmemiştir. 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi’nde Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanlara göre ayrı ayrı hükümler belirlenmesi (Çeker, 32 vd.), dine saygılı yönetim anlayışını yansıtmaktadır.

d. İslâmî İbadetlerden Muafiyetleri

Genelde Müslümanlarla gayrimüslimler arasında eşitlik düsturunun ihlali olarak yorumlanmasına sebep olsa bile, esasen gayrimüslim vatandaşların cizye ile yükümlü olmaları zekâtın ve askeri hizmetlerin (cihad) dinî niteliğinden kaynaklanmaktadır. Temel düstur olarak gayrimüslim vatandaşlar Müslümanların dini yükümlülükleriyle muhatap değillerdir (Zencani, 99). Çünkü fıkıh literatürümüzde namaz, oruç ve hac ibadet kategorisinde değerlendirildiği gibi, zekât ve cihad da (askeri hizmetler) ibadet kategorisinde değerlendirilmektedir. Bu sebeple gayrimüslimler zekâttan ve cihaddan muaf tutulmuşlardır (bkz. Bilmen, III, 360). Tabii ki askeri hizmetlerle yükümlü tutulmamayı, gayrimüslimler askerlik yapamazlar şeklinde yorumlamamak gerekir. Çünkü gerek Peygamberimiz gerekse de daha sonraki dönemlerde gayrimüslimlerin askeri hizmetlere iştirak ettiklerini biliyoruz. Tarih kitapları, Peygamberimizle birlikte Hayber seferine katılan Yahudilerden ve Huneyn seferine katılan müşriklerden bahsetmektedir. Gayrimüslim vatandaşların askeri hizmetlere iştirak etmeleri durumunda, o yıl cizyeden muaf olacakları ve ganimetten devlet başkanının takdir edeceği bir miktar alacakları İslâm hukuk kitaplarında kayıtlıdır (Meydani, IV, 132). Bununla beraber, askeri hizmetlerin stratejik önemi hiçbir zaman göz ardı edilemez.

e. Malî Yükümlülükleri

Tarihte vergisiz bir devletin olmadığı bilinmektedir. Çünkü devletin iç ve dış güvenliğini sağlayacak, çeşitli kamu hizmetlerini devam ettirecek başlıca kaynak, vergilerdir (Tuğ, 1 vd.). Bilindiği gibi Müslümanlardan arazi vergisi olarak öşür, gayrimüslimlerden haraç alınmaktadır. Yalnız haraç vergisi, toprak statüsüne bağlıdır. Yani, sahibinin Müslüman olması veya olmaması sonucu değiştirmez. Ticari vb. diğer gelirlerinden ise Müslümanlar zekât ile, gayrimüslimler ise cizye ile yükümlüdürler (Ebu Yusuf, s. 123). Zekât miktarı Müslümanların malî gelirleriyle orantılı olduğu gibi, cizye miktarı da gayrimüslim vatandaşların malî gelirleriyle orantılı olmuştur (Ebu Yusuf, 40, 122). Tarihte farklı kategorilerde (12, 24, 48 dirhem gibi) cizye alınması bu kanaati teyit eder (Ebu Yusuf, 36, 38). Oran itibariyle cizyenin, zekâtın iki katı olduğu söylenebilir. Bu da, büyük ölçüde %5’lik vergilendirme oranına tekabül eder. Bu oran günümüz devletlerindeki vergilendirme oranlarıyla ayrıca karşılaştırılabilir. Zaten çocuklardan, kadınlardan, kazancı olmayan fakirlerden ve din adamlarından cizye alınmamıştır (Ebu Yusuf, 122).

Hattâ daha sonra fakirleşen gayrimüslimlerden cizyenin kaldırıldığını, dahası hazineden yardım yapıldığını Hz. Ömer (r.a.) örneğinde görüyoruz. Hz. Ömer (r.a.) bir gün bir adamın kapısından geçerken, önünde yaşlı ve gözleri görmeyen birisinin dilendiğini görür. Arkasından yaklaşarak omzuna dokunur ve hangi dine mensup olduğunu sorar. Adam, Yahudi olduğunu söyleyince, Hz. Ömer (r.a.) ona: “Seni bu hale düşüren nedir?” diye sorar. Adam: “Ödemekle mükellef olduğum cizye, ihtiyaç ve yaşlılık!” cevabını verir. Bunun üzerine, Hz. Ömer (r.a.) adamı elinden tutup kendi evine götürür, bir miktar sadaka verir, Beytü’l-Mal’in hazinedarına yollar ve şöyle söyler: “Bu adamı ve benzerlerini gözetiniz. Vallahi, biz bunlara insaflı davranmalıyız. Gençliğinde cizyesini aldığımız bu adamı, ihtiyarlığında böyle perişan halde bırakamayız.” Hz. Ömer, daha sonra bu adam ve benzerlerinden cizye alınmasını kaldırır (Ebu Yusuf, 126).

Tanzimat döneminde vergide eşitlik ilkesinden hareketle, cizye vergisinin kaldırılması karşılığında askerlikle mükellef olmalarına gayrimüslim vatandaşların razı olmadıkları burada hatırlanabilir (İnalcık, VIII, 48). Sözün özü, cizye alma, idari bir tasarruftur ve sulh ile fethedilen yerlerde cizye miktarı anlaşma ve rızaya dayanmaktadır (Kasani, VII, 111).

f. Emniyet ve Asayiş Faktörü

Müslümanların îlây-ı Kelimetullah adına yaptığı faaliyetlerinin dinin yayılmasında oynadığı rol inkar edilmemekle birlikte, bunun İslâm dininin zorla kabul ettirilmesi için bir vasıta olarak kullanılmadığı, asimilasyon uygulanmadığı, hattâ isim değiştirmeye bile gidilmediği tarihi bir gerçektir. Müslümanlar, fethettikleri şehirlerin adlarını bile değiştirmemişlerdir. Son dönem Osmanlı paraları üzerinde bile halâ Konstantiniyye yazması, kâfi bir göstergedir. Gayrimüslimler kendi inançlarını koruma konusunda her zaman tam bir serbesti içinde olmuşlardır. İslâm tarihinde salt dinî inanç farklılığı hiçbir zaman takip ve kovuşturma sebebi olmamıştır. Yalnız burada salt dini inanç farklılığı ile dini inancı ve mezhebi farklı kişilerin düşmanca davranışlarını birbirinden ayırmak elzemdir. Elbette düşmanca davranışların faili Müslüman da gözükse, düşmanca faaliyet yapılan yer mescit olarak da adlandırılsa, buna müsaade edilemez (Mescid-i Dırar örneği için bkz. Tevbe Sûresi, 9/107). Bu tür konularda Müslümanların duyarlı, yöneticilerin basiretli olmaları gerekmektedir.

Bununla beraber İslâm tarihinde gayrimüslimlere yönelik bazı kısıtlamalardan hep bahsedilmektedir (bkz. Şafii, IV, 218). Bu kısıtlamaların önemli bir kısmını emniyet ve asayiş gerekçesine hamletmek mümkün gözükmektedir. Örneğin, Hz. Ebu Bekir döneminde stratejik öneminden dolayı bazı gayrimüslim kabilelere askeri üniforma giymemeleri şart koşulmuştur (Ebu Yusuf, 144). “Onlar daha önceden Ensar’dan birine saldırdıkları gibi, şimdi de Abdullah b. Ömer’e saldırdılar. Orada bizim onlardan başka düşmanımız olduğunu bilmiyorum” (Ebu Yusuf, 51) ifadesi, sürgün gerekçesi olarak zikredilir. Hıristiyanların Necran’dan tehcir edilmelerinde ise, orada at ve silah edinmeleri sebebiyle Hz. Ömer’in (r.a.) onların Müslümanlara karşı düşmanca bir tavır içerisinde olmalarından endişe ettiği belirtilir (Ebu Yusuf, 73, 74).

Özellikle Hz. Ömer döneminde Arap yarımadasından Yahudi ve Hıristiyanların tehcir edilmesini, bazı İslâm hukukçuları gayrimüslimlerin Hicaz bölgesine giremeyeceği şeklinde yorumlamışlardır (Şafii, IV, 216 vd.). Halbuki Peygamberimiz zamanında gayrimüslim heyetlerin, elçilerin, hattâ tüccarların Medine’ye gelip gittikleri bilinmektedir. Hulafa-i Raşidin ve sonrası dönemlerde bu geliş gidişler devam etmiştir. Zaten Ebu Hanife’ye göre, hac ve umre maksadı olmayan gayrimüslimlerin Harem bölgesine girmeleri hususunda dinen bir mahzur bulunmamaktadır. Diğer mescitler de aynı kategoride değerlendirilir (İbn Abidin, IV, 108-109; Elmalılı, IV, 2501 vd. ).

Genel düstur olarak kiliselerinde çan çalmaları, ayin ve bayramlarında haç gezdirmeleri dinî ayin ve ibadet serbestisi kapsamında düşünülmüştür. Yalnız namaz vakitlerinde çan çalmalarına izin verilmeyeceği bazı anlaşma metinlerinde kayıtlıdır (Ebu Yusuf, 146). İslâm hukukunda fethedilen yerlerde eski mabetlere dokunulmayacağı, tahrip olmuşsa restorasyon imkânı sağlanacağı beyan edilir (Ebu Yusuf, 143, 146-149). Müslümanların inşa ettiği şehirler ile Müslümanlarla iç içe yaşadıkları şehirlerde yeni mabet inşasına ise genelde sıcak bakılmamıştır. Bu sıcak bakılmayışının sebebi, Müslümanların kurdukları şehirlerde İslâm şeairinin gözetilmesi anlayışına dayanır. Yine de ihtiyaca binaen devlet başkanının iznine bağlı olarak yeni mabet inşa edilebileceği ifade edilir (bkz. Bilmen, III, 427). Ayrıca alkollü içkilerin kullanılması Müslümanlara yasak olduğu halde, gayrimüslimler yalnız kullanmada değil, imal ve ithal etmekte ve kendi aralarında alım-satımını yapmakta serbesttirler. İslâm tarihinde sadece Müslümanların çoğunlukta olduğu yerlerde sedd-i zerai ilkesi açısından içkinin aleni satımına izin verilmemiştir (Kasani, VII, 113).

İslâm tarihinde Osmanlı hoşgörüsü halen de tartışmasız kabul görmekte ve dünyaya örnek gösterilmektedir. Konumuz açısından özellikle Fatih’in gayrimüslimlere verdiği ferman ayrı bir önem arz etmektedir. Endülüs’teki Müslümanlara yapılan zulme mukabele olması için Yavuz Sultan Selim kiliseleri camiye döndürmek isteyince Zenbilli Ali Efendi bunun Kur’ân’a ve Fatih Sultan Mehmed’in patrikhaneye verdiği ahitnameye göre şer’an caiz olamayacağını bildirmiş ve Yavuz Selim’in teşebbüsünü önlemiştir. Aynı konu Kanuni zamanında da ele alınmış, fakat bu kere de Ebussuud Efendi tarafından reddedilmiştir (Niyazi, 227).

Sonuç

İslâm hukukunda devletlerarası anlaşmalar eman (himaye hakkı) müessesesine, eman müessesesi zimmet müessesesine dayanırken, zimmet müessesesi de Müslüman’a eşdeğer hukuki bir güvenceyi gerekli kılar (Kasani, VII, 111). Bu sebeple İslâm tarihinde azınlıklar kavramı nüfus durumunu nitelese bile hukuki statüyü asla ifade etmez ve fıkıh literatürümüzde azınlık kavramı kullanılmaz.

İslâm hukukunda gayrimüslimlerin vatandaşlık sözleşmeleri tek taraflı bağlayıcı akit olarak kabul edilir, daimi bir statüyü ifade eder ve yönetim yetkisinin dışında değerlendirilir. Vatandaşlık anlaşması gereği, gayrimüslimlerin haricî ve dahilî tehlikelere karşı can, namus, çocuk ve mal güvenliklerinin sağlanması ve korunması, Müslümanların garantörlüğündedir. Kul hakları kapsamındaki bütün konularda din, dil, ırk, milliyet, cinsiyet ve makam ayrımı yapılmaz ve eşit hukuki hükümler uygulanır.

Gayrimüslimlerin dinî değerlerine dokunulmaz ve dinî hükümleriyle ilgili bütün hususlarda kendi inançlarıyla baş başa bırakılmaları temel ilke olarak kabul edilir. Ayrıca gayrimüslimler, İslâmî ibadetlerle muhatap değildir. Bu anlayış, “Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize!” (Kafirun Sûresi, 109/6) ve Ehl-i Kitap kastedilerek “Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size!” (Bakara, 2/139; Kasas, 28/55; Şura, 42/15) şeklinde ifade edilen âyetlere dayanır ve dinî hükümlere saygılı yönetim anlayışını yansıtır.

Bazı dönemlerdeki şahıslara bağlı istisnaî tutumlar hariç, İslâm toplumunda inançların ve dini hükümlerinin farklılığından kaynaklanan içtimaî tezahürler, genelde hoşgörüyle karşılanmıştır ve asla eşitlik ilkesinin ihlali ve ayrımcılık olarak yorumlanmamıştır. Doğrusu, onu yaşamaya bir kısım manilerin bulunduğu veya “şu alan-bu alan” mülâhazasıyla diyanete sınırlar konmaya çalışıldığı bir yerde din ve vicdan hürriyetinden söz etmek mümkün değildir. Elbette baskı ve dayatmalar, hem insana hem de insanın iradesine karşı apaçık bir saygısızlıktır.

Esasen, dinî hükümler, üzerimizde bütün haklardan daha önemli Allah hakkı olmakla birlikte, kul ile Allah arasındadır, ibadet kategorisindedir ve imanî-vicdanî bir meseledir. Karşılığı daha ziyade Âhiret’e aittir. Bu sebeple, dinî hükümlerde zorlamalar çoğu zaman ya nifak ya da zulüm doğurur. Fert açısından dinî hükümleri yapmak istemeyenleri zorlamak, en azından ihlâsı zedeler ve sonuçta münafık tipler üretir. Münafığın imanı da ameli de Allah katında makbul değildir. Elbette konunun eğitim ve ahlâkî boyutunu istisna etmek elzemdir.

Üçüncü şahıslar açısından ise –velâyeti ne ölçüde olursa olsun– hiçbir insanın dinî hükümleri kısıtlama ve engelleme yetkisi hukuken yoktur. Çünkü, dinî hükümlerin kaynağını “Allah’ın bizim Rabbimiz, bizim de O’nun kulları olmamız” oluşturur (Debusi, 81; Serahsi, Usul, I, 117). Bu yüzden İslâm hukuk metodolojisinde dinî hükümler Allah hakları kategorisinde değerlendirilir, bütün hakların önünde gelir ve hiçbir hak onlara tercih edilemez, katiyen müdahale edilemez; cereyan şekli değiştirilemez. Ayrıca bu haklarda af sistemi işletilemez; sulh yoluna gidilemez; hiçbir suretle ıskatları söz konusu olamaz ve böyle bir şeye teşebbüs bile edilemez.

Bu temel düsturlar çerçevesinde, dinî hükümlerini yaşamak isteyen insanların dinî haklarını kısıtlamak veya engel olmak, en azından kişinin vicdanıyla çelişki meydana getirir ve çoğu zaman mağdurlar üretir. Kalıcı çözüm, insana, düşüncesine, inancına, inancının gereği olan dinî değerlerine ve dini hükümlerine ve dinini yaşamasına saygı anlayışında saklıdır.

* Atatürk Ünv. İlahiyat Fak. Öğretim Görevlisi
0
efruz
(07.06.12)
cihad anlayışı içerisinde kafirlerin kafalarının kesilmesini emrediyo diye biliyorum, ama yanılıyor da olabilirim. umarım yanılıyorumdur.
0
tuvalet kaşığı
(07.06.12)
demiyor, herkes ayni kurallara uymak zorunda, ne var ki; icki, kumar vb. hafif sayilacak gunahlar hakkinda veya namaz kilmamak, oruc tutmamak, tesetture girmemek vs konularinda kur'anda hirsizliklik, eskiyaliktaki gibi kolunu bacagini kesin, kirbaclayin, oldurun gibi hukumler yok. bunlarin cezasi diger tarafta kesilecek, bunu anlatamiyoruz sakirtlere, onu buraya tasiyip sirke giriyorlar, hadisleri gosterip peygambercilik, halifecilik oynuyorlar. islam'da tek gercek vardir o da kur'an.
0
tasa oturma soguk ceker
(07.06.12)
malayani
(24.04.13)
(10)

Roman yazmak

malayani
Böyle kekin nasıl yapıldığını internetten öğrenmek gibi değil biliyorum. Diyelim aklıma şunun romanını yazayım diye bir tasarı geliyor. Günlerce, haftalarca buduyorum bu tasarıyı... Şu karakter olur, şu olay olur falan... Bir süre sonra tatmin olmuyorum bu tasarıdan aklıma başka tasarı geliyor. Ona
Böyle kekin nasıl yapıldığını internetten öğrenmek gibi değil biliyorum. Diyelim aklıma şunun romanını yazayım diye bir tasarı geliyor. Günlerce, haftalarca buduyorum bu tasarıyı... Şu karakter olur, şu olay olur falan... Bir süre sonra tatmin olmuyorum bu tasarıdan aklıma başka tasarı geliyor. Ona da aynı şeyi yapıyorum. Sonuç olarak kafamda onlarca yarımcacık, buçukçacık roman tasarıları var ama hiç tümünü görebildiğim, bana "Yazmalıyım!" hissini veren bir tasarı yok. Yani 6,7 senedir böyle arkadaş ufak öyküler, denemeler dışında bir şey yazamıyorum. Aziz Nesin'in güncesini okuyorum örneğin orda da Aziz Nesin'in tasarısını yaptığı ama yazmadığı birçok oyun, roman var. Yazdığı kimi romanlar için yaptığı tasarlamalar ise sonradan bambaşka olmuş. Ama arkadaş harcıalem de olsa bir konuda karar kılıp artık romanı yazmalıyım diye düşünüyorum çok dolu hissediyorum kendimi... Bu hususta tavsiyeleriniz var mı? Aziz Nesin'in güncesi gibi bir yazarın yazarlık hakkındaki düşüncelerini içeren başka bir yapıt önerirseniz de sevinirim.
0
malayani
(12.05.12)
stephen king'in de var öyle bir kitabı, on writing di ismi yanılmıyorsam.
0
hoporlor
(12.05.12)
oğuz atay günlük'ünde romanlarından birinin yazılma aşamasını anlatıyormuş aynı zamanda, okumadım ama...
0
Demet
(12.05.12)
paul auster'ın yazı odasında yolculuklar adlı kitabı var. gerçi kendi yazdığı romanlardan hep spoilerlarla doluymuşmuş.
0
raikkonen
(12.05.12)
On Writing'i okudum. Oğuz Atay'ınkine bakayım.
0
🌸malayani
(12.05.12)
yazı odasında yolculukların roman yazmak veya bi şey yazmakla pek ilgisi yok farklı bi hikaye anlatıyo.
0
rurouni
(12.05.12)
bir de tahsin yücel'e bak derim ben, illa ki birşeyler karalamıştır bu konuda.
0
Demet
(12.05.12)
bir seylerin nasil yazilacagini baskalarinin neler cektigini vs gormek yerine kendiniz girisin. zira hicbirisi sizin kafanizdakilerle direkt iliskili olmayacak. sizin sureciniz sizin surecinizdir.

her sey gibi bu da biraz zamani gelince oluyor. ben bir entry'den sonra gaza gelmistim. soyle bir seydi entry: "surekli "istedigim an baslar ve yazarim" diyordum. birgun simdiye kadar yazdigim tum hikaye ve diger materyalleri cikardim ustuste dizdim 100 sayfa bile yapmadiklarini gordum. 6-7 senede bu kadar yazdiysam roman benim neyime dedim ve bu sevdadan vazgectim" minvalinde bir seydi. kimin yazdigini da hatirlamiyorum ama oldukca etkilemisti beni.

ben simdiye kadar yazdiklarimi ortaya cikarmak yerine uzun zamandir fikir olarak aklimda bulunanlardan birisine basladim. onu 40-50 sayfa kadar yazdim ama sonra bir gun baska bir fikir daha cazip geldi. ona basladim ve bitirene kadar digerlerine bakmadim.

cok fazla kisi yeterince hazir olmadigini veya iyi hikaye bulamadigini dusundugu icin vazgeciyor. bazisi baslayip vazgeciyor ve neticede cok azi bitiriyor.
bitirmekle de bitmiyor ustelik =) kendimden biliyorum.

demem o ki yazacaksaniz hikayenize bakmadan yazin. varsa bir sey zaten yazarken ortaya cikar. ha, ilk yazdiginizdan pek bir sey beklemeyin =)
0
entrapmen
(12.05.12)
iyi bir yazar olmak istiyorsan oku, ama nasıl yazılır türü kitaplar değil. otur deli gibi kanonik eserleri oku uzun bir süre. iyi bir okuyucu değilsen iyi bir yazar asla olamazsın.
0
fapple
(12.05.12)
fapple+1

sabahattin ali edebiyat hocasına sormuş nasıl yazar olunur diye, hocası "okumakla, çok fazla okumakla" demiş.
0
Demet
(13.05.12)
(11)

İlk siyah insan

Bysb
Adem ve Havva'nın beyaz olduğunu var sayarsak ilk siyah insan nasıl dünyaya geldi.Konu tamamen adaptasyonla mı alakalı diyeceksiniz
Adem ve Havva'nın beyaz olduğunu var sayarsak ilk siyah insan nasıl dünyaya geldi.
Konu tamamen adaptasyonla mı alakalı diyeceksiniz
0
Bysb
(31.03.12)
evrim konusunu güzelce bilmen gerekiyor önce. O yüzden bu soruyu sorarken Adem ve Havva olayının tamamen farklı ve dinsel birşey olduğunu göreceksin.

Siyah tenin olması evrim ve adaptosyonla ilgili. Afrika'nın sıcak ve güneşli iklimine karşı oluşan bir koruyucu mekanizma. Bu da evrimin insan türünde kılları azaltmasıyla ortaya çıkan birşey. sonra iklim ve coğrafyalara göre farklı ten renkleri oluşmuş işte.
0
ermanen
(31.03.12)
adem ve havva diye birileri olsaydı (ya da şöyle diyelim adem ve havva olarak adlandırabileceğimiz ilk insanlar) zaten siyahi olurdu.
beyaz adam sonradan.
0
yalnux
(31.03.12)
insanlığın afrikada evrimleşip, oradaki iklim değişikliği sebebiyle (bir ara homo sapienslerin sayısı 2 bine kadar düşüyor) oradan kuzeye yani ortadoğuya geçtiği biliniyor.

Yani ilk insan siyahtı.

Adem-Havva'yı sembolik olarak al diyeyim.
0
madonnanin yagli zencisi 2
(31.03.12)
İlk insanın siyah oldgunu düşünüp ilk beyazın nasıl olduğunu sormakta olabilir.
Edit:evrimciler bastı burayı,ilahiyatçılar nerdesiniz:)
0
🌸Bysb
(31.03.12)
Adem ve Havva tarafından -yani dini eksende- bakıyorsanız siyah insanlar Nuh tufanından sonra Hz. Nuh'un oğlu Ham'ım soyundan gelen insanlar. Sanırım dini metinlerde buraya kadar biliniyor.
0
johan sebastian
(31.03.12)
'ilk siyah insan' diye bir şey yok. 'ilk insan' diye bir şey de yok. ilk hücre dersen renk pigmenti var mıydı bilemem pek tabii.
0
bohr atom modeli
(31.03.12)
Olaya Adem ve Havva'dan girersen siyaha-beyaza gelene kadar bir suru genetik problem var. Ensesti var, bu kadar cesitli gen nereden geldi sorusu var, ohoo...
0
fortisvita
(31.03.12)
adem ve havvayı "var"sayarsak insan ırkının birkaç jenerasyondan öte devam etmiş olma ihtimali yok zaten.
0
cereal killer
(31.03.12)
adem havva olayında ismini hatırlayamadığım(hızır tezkeresiyle ilgili ilginç bir kitabı vardı neyse) bir yazarın/araştımacının şöyle bir görüşü var;
yeryüzünüe onları indirdik/gönderdik/sürdük her neyse işte bu temalı ayette onları eki arapçaya göre ikiden fazla kişiyi ifade etmekte(arapçada tekil ikil ve çoğul durumu var) ve buna göre adem ve havva yaratılan ilk insanlar ama tek değiller adem ve havva'dan sonra da insanlar yaratıldı cennet safhasında ve bu sürgün sırasında onlarda dünyaya gönderildi. şimdi bu bakış açısına göre her ırk mümkün ki zaten cennet safhasında beden bildiğimiz anlamda beden değilse rastgele dünyaya serpilmiş yüzlerce insan+evrim teorisi(adaptasyon) ile de açıklanabilir bir durum.
kısaca adem havva ile açıklamaya çalışılırsa benim bugüne kadar rastladığım hem ırklar hem de ensest ile ilgili en mantıklı açıklama budur.
0
lunedor
(31.03.12)
malayani
(24.04.13)
ilk insanların siyah olduğunu düşünüyorum.

adem ve havva varsa onlar da siyahtı bence.
0
historien
(24.04.13)
(1)

kulaklık meselesi

malayani
Ipod classic için kulaklık lazım. Onsuz dışarı çıkamam. Ancak bu mendebur kulaklıklar bozuluveriyor. Ben de gittim bugün nasılsa bozulacak diye 10 liralık creative bilmem ne aldım. Peki ne almalı? Hangi kulaklık bozulmazlık ve fiyat yönünden iyi?
Ipod classic için kulaklık lazım. Onsuz dışarı çıkamam. Ancak bu mendebur kulaklıklar bozuluveriyor. Ben de gittim bugün nasılsa bozulacak diye 10 liralık creative bilmem ne aldım. Peki ne almalı? Hangi kulaklık bozulmazlık ve fiyat yönünden iyi?
0
malayani
(13.12.11)
www.rtxmall.com

Böyle bir şey işte... Kulağımın içine doğru girmesin en dıştaki yerde dursun.
0
🌸malayani
(13.12.11)
(7)

yüzme

malayani
Normal sağ kulaç, sol kulaç yüzüyorum da efendim hemen tıkanıyorum. Yani zamanla açılırsın diyorlar ama yani epeydir yüzüyorum netice hep aynı... Nefes denetimi konusuna mı yoğunlaşmak lazım... Böyle öküzlük olmaz kardeşim yanımda kart kart karılar durmaksızın turlar atıyor ben 1,5 turda pes ediyoru
Normal sağ kulaç, sol kulaç yüzüyorum da efendim hemen tıkanıyorum. Yani zamanla açılırsın diyorlar ama yani epeydir yüzüyorum netice hep aynı... Nefes denetimi konusuna mı yoğunlaşmak lazım... Böyle öküzlük olmaz kardeşim yanımda kart kart karılar durmaksızın turlar atıyor ben 1,5 turda pes ediyorum.
0
malayani
(11.12.11)
normal sağ kulaç sol kulaç derken kafan içerde mi dışarda mı yüzüyorsun? daha doğrusu doğru nefes almayı biliyor musun? hani şu nargile denilen olay?
0
pelinn.
(11.12.11)
kafam dışarıda yüzüyorum. bilmiyorum galiba.
0
🌸malayani
(11.12.11)
o zaman yüzme biliyor sayılmazsın (: ağzından aldığın havayı suyun içinde burnundan vereceksin. böylelikle yüzerken başını çıkarmak yerine omzunun kenarından ağzınla nefes alıp suyun içinde burnundan vereceksin. tabi böyle anlatmakla pek olmuyor göstermek gerek. en kısa zamanda yüzme bilen birinden bunu öğren.
0
pelinn.
(11.12.11)
kafan ıcerde yuz. dort bes kulac attıktan sonra sag taraftan nefes al. faydasını gorursun. cok sık nefes aldıgın ıcın kafan dısarda, cabuk kesılıyorsun.
0
yellowred
(11.12.11)
kendi başına öğrenenlerde oluyor bu sorun genelde. :) -istisnalar olabilir tabii.-

pelinn.'in de dediği gibi aşağı yukarı. ama hayvan gibi bütün havayı sömürme yoksa ayakların yere değer (ya da dik pozisyon alırsın.) kafanı hemen yana çevirip hızlıca bir nefes alarak, tekrar devam edeceksin. alışana kadar zor olabilir. ben mesela bunu öğrenmeye çalışana kadar, 5 metreyi 7-8 kez nefes alarak yüzdüğüm bile olmuştu. (:
0
zaraeta
(11.12.11)
görecelidir kulaç arası nefes ama 4 te bir atılır ve su içinde nefes verilir dışarı çıkınca alınır sistem bu e tabi zamanla pratik yaptıkça su içindeki dinamiğinde değişecek bacaklarını cok ayırmadan ve dizden kırmadan seri seri çırp sert değil ama seri ;)
0
gündüz m
(11.12.11)
netice hep aynı ise serbest yüzüşte nefes alma tekniğini beceremiyorsunuz demektir. doğru nefes almayı öğrenmeniz kendi başınıza veya internetten tarifle çok zor. bir bilenin, özellikle bir yüzme hocasının hatanızı görüp düzeltmesi gerekiyor ki düzeltin.

ama bunlar çok uzun işler. ne yapıyoruz peki? böyle zor işlerle uğraşmayı bırakıp sırtüstü yüzüyoruz :) nefes alma probleminiz kalmıyor.

nerden mi biliyorum? bende de aynı sorun var. sırtüstü yüzüyorum. tombul teyzelere fark atıyorum sonra :)
0
mea maxima culpa
(12.12.11)
(6)

sosyologlarr, darwin, comte,max, weber,durheim, spenser, pozitivizm,yapısal

ground
bunları sabaha kadar ezberlemem lazım sınavım var. nedirler görüşleri okulları kuramları vs vs bir sürü ıvır zıvır. kafam da basmıyor. bir çizelge falan gibi bir şey yok mu yahu. hepinizi öpüyorum teşekkürler.
bunları sabaha kadar ezberlemem lazım sınavım var. nedirler görüşleri okulları kuramları vs vs bir sürü ıvır zıvır. kafam da basmıyor. bir çizelge falan gibi bir şey yok mu yahu. hepinizi öpüyorum teşekkürler.
0
ground
(10.12.11)
allah kolaylik versin diyorum. en iyisi hic kasma. vur kafayi yat.
0
jackofalltrades
(10.12.11)
hepsinin felsefesini anlamaya calis, oku ikiser cumleyle bir ozet cikar , sonra ustune yorumlar yap, hangi akimlari savunuyor ne tezi var diye en azindan sifir olarak girmezsin bir iki paragraf yazabilirsin..
0
dogumgunundecevrimdisiolanadam
(10.12.11)
wikipedia akar hafız. oradan bak, önemli yerleri, ne bulmuşlar, ne öne sürmüşler, kimle hangi konuda tartışmışlar, kime karşı çıkmışlar, yazarak özetle, sonra özeti oku işte defalarca.
0
baldur
(10.12.11)
hocalarin sol gorusluyse weber garanti :)
0
dogumgunundecevrimdisiolanadam
(10.12.11)
Benim de derslerim böyle olaydı ah ah... Sokayım fenne...
0
malayani
(10.12.11)
test yahu. Ama ezberlemeden olmuyor işte.
0
🌸ground
(10.12.11)
(4)

kendi kendine psikanaliz

malayani
Psikanaliz in esas amacı da bunu yaptırmak zaten... Bir ara heveslenip kendi kendine psikanaliz diye bir şey okumaya başlamıştım ama ağır mı gelmişti neydi bıraktım. Bu konuda hangi kitaplar okunabilir, başka neler yapılabilir? Kitap olarak bir arkadaş Tahir Özakkaş - Bütüncül Psikoterapi yi önerdi.
Psikanaliz in esas amacı da bunu yaptırmak zaten... Bir ara heveslenip kendi kendine psikanaliz diye bir şey okumaya başlamıştım ama ağır mı gelmişti neydi bıraktım. Bu konuda hangi kitaplar okunabilir, başka neler yapılabilir? Kitap olarak bir arkadaş Tahir Özakkaş - Bütüncül Psikoterapi yi önerdi.
0
malayani
(10.12.11)
Tahir Akkaş'ın kitabı güzeldir. Yeni bitirdim. Ama psikanalizi ne için yapmak istiyorsunuz? (Aslında bu kısım meraktan :)
0
ben smyrna
(10.12.11)
Kendi dertlerimi, derin karamsarlığımı, obsesif kompulsif bozuklarımı çözmek için...
0
🌸malayani
(10.12.11)
freud~amatör psikanalizi
0
tatarcik
(10.12.11)
o-k nevrozdan gerçekten tek başınıza kurtulamazsınız. diğer sorunuza da yazmıştım. doktor değiştirmek kötü bir şey değil. ama 10 seans sonrasını beklemeyin. fakat tabi daha 2. seansta da "olmadı beğenmedim" demeyin. hangi şehirdesiniz?
0
ben smyrna
(11.12.11)
(3)

karamsarlığın kökünü kurutucu ilaç

malayani
Kendimi bildim bileli kapkaramsarım. En ufak bir şey kötü gitsin hayatımdaki bütün aksilikleri sayıp dökerim ve ne kadar boktan bir hayatım olduğunu terennüm ederim. Yıllarca bunu yapa yapa hayatımın boktanlığı üstel olarak arttı tabi... Bu karamsarlığın kalıtımsal bir nedeni olduğunu anlayabiliyoru
Kendimi bildim bileli kapkaramsarım. En ufak bir şey kötü gitsin hayatımdaki bütün aksilikleri sayıp dökerim ve ne kadar boktan bir hayatım olduğunu terennüm ederim. Yıllarca bunu yapa yapa hayatımın boktanlığı üstel olarak arttı tabi... Bu karamsarlığın kalıtımsal bir nedeni olduğunu anlayabiliyorum bir takım akrabalarımı gözlemleyerek... İçe kapanık büyüdüm hala da genel anlamda öyleyim. İnsanlarla paylaşacağım şeylerimin hep güzel şeyler olması gerekti kusurlarımı paylaşmaktan kaçındım hep vb... Neyse sonuçta toplumsal açıdan sorunlu sikindirik bir şahıs oldum. De arkadaş... Bu karamsarlık necasetini kökten kurutacak bir şey yok mudur? Ne yapmalı ne etmeli? Bari hemen öldürse beni... Öyle hemen de öldürmüyor aheste aheste... Öyle dalgasını geçtik hep ama şimdi pollyanna olmayı çok isterdim yani...
0
malayani
(10.12.11)
anksiyete bozuklugu veya depresif kişilik bozuklugu olabilir... başka seyler de olabilir.. hiçbir sey de olmayabilir
(bkz: serotonin)
(bkz: antidepresan) verirler genelde..
psikiyatriste gidebilirsin..
0
partizan
(10.12.11)
Psikiyatri? Yani beyin kimyandaki veya sinir iletimlerindeki bir bozukluk nedeniyle karamsar olduğunu öne sürmek vs Psikoloji? Yani akla gelen durumsal otomatik düşüncelerinden kaynaklı olarak hayata bakış açındaki bir aksaklık olduğunu öne sürmek?

İki savdan birini seç ve ya bir psikoloğa yada bir psikiyatriste git.
0
jesterdvine
(10.12.11)
bir dönem gittim de o ilaçlar uyutuyor beni... yani kalıcı bir etkisi var mı ki geçici geldi bana...
0
🌸malayani
(10.12.11)
(11)

amerikan komedi dizisi tavsiyesi

malayani
http://i1124.photobucket.com/albums/l564/ulesken/dizi.jpg+seinfeld + joey + futurama + that 70's showBunlar genel olarak izlediğim diziler... Amerikan komedi dizisi tavsiyesi istiyorum.
i1124.photobucket.com

+seinfeld + joey + futurama + that 70's show

Bunlar genel olarak izlediğim diziler... Amerikan komedi dizisi tavsiyesi istiyorum.
0
malayani
(21.11.11)
scrubs yok listede, yazık :)
0
arnatuile
(21.11.11)
shameless
0
nedendir bilinmez
(21.11.11)
hastane ortamında geçtiği için soğudum scrubstan... birkaç bölüm izledim de.
0
🌸malayani
(21.11.11)
e sen daha dizi izlememissin ki: seinfeld.
0
hubble
(21.11.11)
seinfeld i izledim. ama niyeyse eklememişim listeye
0
🌸malayani
(21.11.11)
zevklerimiz aynı gibi,

that 70's show u tavsiye ederim. çok iyidir. mila kunis ve ashton kutcher 7 sezon bu dizide yer aldılar mesela. happy days e benziyor az.
0
liriamer
(21.11.11)
that 70's show u da izledim arkadaş. myepisodes.com un mallığına kurban gittim kusura bakmayın onu da koyayım.
0
🌸malayani
(21.11.11)
two and a half men,
how i met your mother,
big bang theory,
simpsons ve south parkda komiktir ama çizgi dizidir,
eskilerden my name is earl vardı
bunlar en bilineni, hali hazırda hala gösterilen diziler
ingiliz dizisi var coupling 4 sezon buda güzeldir komiktir.
0
basond
(21.11.11)
cheers.
0
anarsi yureklerde
(21.11.11)
cheers +1 ve married with children hoşuna gidecektir.
0
jangbogo
(21.11.11)
curb your enthusiasm
arrested development
it's always sunny in philadelphia
the king of queens
0
toshiro
(21.11.11)
(16)

ademle havadan geldiysek bi de karanlık çağ varsa ilk insanlar kimler?

alss
sanırım sıkıntıdan beynin sulanması bu. ama şuan için beynimde büyük bi çıkmaz oldu bu.şimdi adem le havvadan geldik ya biz şimdi bide buzul çağ var karanlık çağ var. şimdi ademle havva ilk geldiğinde konuşuyodu gibi anlatılıyo hani ama sonra ilk insanlar konuşmayı bilmiyolardı resim falan yapıyolar
sanırım sıkıntıdan beynin sulanması bu. ama şuan için beynimde büyük bi çıkmaz oldu bu.
şimdi adem le havvadan geldik ya biz şimdi bide buzul çağ var karanlık çağ var. şimdi ademle havva ilk geldiğinde konuşuyodu gibi anlatılıyo hani ama sonra ilk insanlar konuşmayı bilmiyolardı resim falan yapıyolardı. şimdi bu resmileri yapanlar falan ademle havva mı? maymundan gelmeyi gelmemeyi geçtim zaten ama her türlü hikayede bi kopukluk oluyo. biri hikayemin eksik kısımlarını tamamlayabilir mi? kocaman insan oldum biri bu soruyu bana sorsa bu yaşımda error verecem. aydınlanmaya ihtiyacım var...
0
alss
(12.02.11)
şimdi sana 2 tür cevap gelicek.
o ademle havva yok onlar doğru değil dicekler bi kısım,
bi kısım da sana ademle havvadan sonra bu tür çağların yaşandığından, o toplulukların aslında ademle havvadan sonra olduğundan bahsedicek.

bana kalırsa kendin oku ve beyninde sentezle.

edit: ben ikincisine inanıyorum, ama senn inanç konusunda tutumunu bilmediğim için böyle dedim, yani kitaplardan oku dedim, birilerinden öğrendiğin sadece yorum olabilir çünkü. ha diceksin ki kitap da yazarın yorumu değil mi? öyle ama en azında 1 paragrafla özetlemiyo. öyle işte:)
0
sweeney
(12.02.11)
Telaşa gerek yok. İyi yoldasınız. Sorgulamaya devam.
0
eelmaa
(12.02.11)
herkes kendince öle bi inat ki biri diyo adem havva biri diyo ilk insan. herkes karşıt görüşe bok atıyo. herkes kendince bi sürü mantıklı sebep sunuyo. ve ben toy liseli gibi hangsine inanacağımı bulduramadım. bi orta yol bulamadan beynim patlicak sanırım.
dinle bilmin savaşı arasında bi kör kurşuna avlanacam sanırım.
0
🌸alss
(12.02.11)
Adem ile Havva ne medeniyetlerin oluşumunu, ne türleşmeyi ne de başka bir konuyu açıklayabilir. Zeus'un öfkesi hava olaylarını ne kadar açıklıyorsa Adem ve Havva'da bize anca o kadar açıklık getirebilir.
0
gyroscope
(12.02.11)
düşün ki kırkayak soyu dünyada en gelişmiş olan bir nesil bunlarda ayak kadar akıl var aya gitmişler 3g teknolojisi geliştirip msn trafiğinde yepyeni şekiller filan derken epey olay gelişmiş ve soylarını araştırıyorlar.
ilk ayağa kalkanın kaç milyon yıl önce fosili.
ilk hangi ayak ayağa kalktı.
gövdenin ne kadar bölümü ayakta yürüyebiliyordu.
son iki ayak o kuvveti kazandığında diğer 38 mağaradaki resimlerin hangi rötuşlarını yapıyordu.
bak çok acayip biçimde 40 ayaklar için zor bir hususdur bu dikkatini çekerim.
...
dünyanın bir başlama bir bitiş çizgisi var biz bunun tam olarak bir yerindeyiz neresinde olduğumuzu şu an bilmek şöyle
imkansız.
evreni oturduğumuz yerden yönetemeyeceğimize göre varoluşla ilgili sadece lakırtılar etme şansımız var bunun en uzmanları kimler ben sana söyleyeyim aklıma gelenlerden socrates kant sartre bunlara dahildir bazı peygamberler onlar da kişileridir uygarlığın ve geçmişi bilmek 10 yıl önce çok mutlu bir gece yaşamıştık arkadaşlarla giydiğim gömleği seviyordum ama yakası ütüyle yatmıyardu bir türlü racinin kazağı ne renkti hatırlamıyorum demekten öteye gitmez.
...
bence en başta şu var.
allah büyüktür.
niye biliyor musun.
daha zilyon yıl dahi yaşasa uygarlıkların zibilliyeti bunun hakkında fikri olmayacak.
oyuncaklarımızı kırıyorduk çocukken.
soruyor muyduk kıracağımızı niye diye.
oyuncağın cevaba hakkı yoktur.
bu sebeple de en başta allah aklının idrağının felsefenin dininin marjinal kaportanın 3 çeyrek köftenin alamayacağı kadar büyüktür.
0
agy
(12.02.11)
Hz. Adem ile Hz. Havva cennetten kovulunca geldikleri dünya aynı senin gibi tarif ettiğin mağra adamlarının olduğu bir dünya. Hz. Adem o kavme peygamber olarak geliyor. Yoksa dağa taşa peygamberlik mi olur? İşte Adem onlara resim müzik beden eğitimi veriyor. Kıyafet dikmeyi yazmayı konuşmayı öğretiyor. 2001: a space odyssey filmindeki o kara blok yok mu işte onu düşün. Onun gibi.
0
ilkdefa
(12.02.11)
ikisi de farklı kulvarların konusu. ayrı birer alan. dolayısıyla her biri kendi normallerine göre durumu açıklamaya calısıyor. adem ile havvaya göre hiç bir şeyi yorumlayamazsın. adem'in anlatıldıgına gore bi sürü sanatı varmıs vs. ama tarıhe bakıyorsun insanoglu zamanla el becerısını gelısıtırıyor, dogayla yasamayı oğrenıyor. felsefeye gore ınsanlar arasındakı ılk kavgalar mulkıyet kavramının gelısmesıyle baslıyor. gordugun gıbı her alan kendı gerceklerıne gore durumu ızah edıyor.
0
evegirmekistemiyorum
(13.02.11)
Doğrulukları birbiriyle çelişki oluşturan iki durumu bağlamaya çalışıyorsun, haliyle bir yere varamaman doğal. Ben yine de kendimce yazayım bir şeyler.

"İlk insanlar konuşmayı bilmiyorlardı." diye bir şey yok. Senin "konuşmak"la kastettiğin olay zaten doğadaki seslerin iletişim amaçlı taklidi; daha karmaşık olaylar ve durumlar anlatılma ihtiyacı duyulunca haliyle kullanılan kelimeler ve saire de karmaşıklaşıyor. Yani senin o filmlerde gördüğün "unga bunga"ya yakın düzeyde basit bir düzeyde konuşma var. Konuşmak dediğin olay zaten iletişime geçmek olayı; kedi dediğin de, kuş dediğin de kendi arasında anlaşıyor. Yazıydı senin kastetmek istediğin sanıyorum.

Antropolojik açıdan pek bilgim olmadığından bahsettiğin dönemki karşılığını bilmiyorum ama muhtemelen halk arasındaki tabirle maymun ila insan arası, mağara adamı diye tabir edilebilecek canlıların o resimleri yaptığını söylesek yanlış olmaz herhalde; olursa da düzeltir biri elbet.

Maymundan gelmek değil evrim, küçümsemeyin bu kadar ayrıca.
0
uyku inadim inat
(13.02.11)
bikere bilmek gerekirki ilk insanlar hz adem "babamız" ve hz havva "annemiz"dir. burada onlara anne ve baba dememizin mantığı soyumuzun kökenin onlardan gelmesi.
yani onlar dünyaya gönderildiğinde dünyada hiçbir insan yoktu ve haliyle havva annemiz adem babamız diyoruz..yoksa neden anne baba diyelim onlara. diğer insanlardanda gelebilirdik böyle bir mantıkla..zaten insan yokluğundan kabil kızkardeşiyle evleniyor(o günki şartlar için) yoksa şimdi yasak olan ozamanda yasak olurdu
aslında çelişkili durumlar değil. farklı şekilde gelişen olaylar mevcut kanımca. örneğin ilk insanlar diğer arkadaşın dediği gibi unga bunga diyerek anlaşırken (buda bir konuşmadır)aynı zamanda hz adem kalıcılığın resimle olduğunun farkına vararak (yada Allah'ın emriyle) duvarlara resim çizerken diğerlerinede öğretmiştir. hz ademin elbise yapmayı bilmesi anormal şeyler değil bunlar basit şeyler ki sadece avret yerini örtecek bi bi yaprak parçalarından yapılmış uyduruk kıyafetlerdir tahminimce ve ilerleyen zamanlarda hayvan derisinden (bunu öğrenmek için gelişmek gerekmez. ayrıca ilk çağ insanlarına baktığınızda onların kıyafetleride hayvan derisinden).
ikinci bir hususta ilk zamanlardan itibaren insanlar dünyanın çeşitli yerlerine dağılarak (buna en güzel örnek amerika, avrupalılar tarafından keşvedilmeyen bi kıta olduğu halde orada kızılderililerin yan insanların oluşudur) kendi kültürlerini unutmuş.(örneğin insanların bikaç kuşak sonra yaşatmadığı kültürlerini unutması gibi onlarda bildiklerini unutmuşlar ki ortada zaten kayda değer bi gelişmişlik yok)
0
neysene
(13.02.11)
Yavrucuğum, Ademle Havva Dünya'ya gelmiş, konuşabiliyorlar, anlaşabiliyorlar, üreyebiliyorlar. Bu ikisinin soyundan gelen çoluk, çocuk, torun, torba, mağaraya resim de çiziyor, buzul çağını da görüyor yakın çağı da. Eksik olan bişey yok. Öyle yok taşı donuna sürttü parlattı cilalı taş oldu falan fistan onlar hikaye zaten.
0
lazor
(13.02.11)
adem ve havva öyküsü doğruysa ensest muhabbeti ortaya çıkıyor bir de. kardeşlerin birbirleri ile cinsel ilişki kurarak çoğalması.
ha bir de kayıp kaburga olması gerekiyor erkeklerde ama o da eşit her iki cinsiyette.
0
homeless
(13.02.11)
@homeless insan yoktu diyorum ve üremeleri gerekiyordu. öyle olmasaydı nası olucaktın şimdi merak ettim. ensestlikle ne alakası var. zaruret halleri başkadır keyfiyet halleri başkadır. örneğin hastalalndığı zaman, birinin doktora en mahrem yerini işte cinsel organını muayene ettirmesinde bi sakınca yoktur. ama hasta değilde donunu indiriyorsa anormal bakılır. olay bu yani zaruret
0
neysene
(13.02.11)
demek istediğim şuydu birazda biz bi karanlık çağdan bahsediyoruz ve orayla ilgili hiç birşey bilmiyoruz ama sonrasını biliyoruz işte mağra insanları yaşıyor kalıntıları var falan.
şimdi o zaman ademle havva karanlık çağda var oldular. ve biz karanlık çağ ile ilgili hiç bişey bilmiyorken bunu biliyoruz aslında. ve adem ile havva için dini bir görüşle açıklanabilecek karakterler dersek, ki bunu ilk insanlara da bilim insanlarının mağra adamı demesi gibi yani iki farklı görüş elbette. açıklamaya çalışırsam karışacak. demek istediğim şu din için bakıldığında resim yasak olarak örülen bir olgu. ama şimdi adem resimler yaptı kalıcılığı garantilemek için dersek sonraki zamanlarda resim yapmak neden günah sayıldı? adem ile havva bi şekilde ürediler ve çoğaldılar çoğalma şekline pek takılmak istemiorum. normalde gen uyuşmazlığından sakat falan olmalıydı yeni gelecek olan nesil ama ona taktiri ilahi denip inançla açıklanabilir. sen bir arada yaşayan sürekli çoğulan bir topluluk olmaya başlıyorsun ki kişinin doğması büyümesi çoğalabilmesi falan bunlar da epey büyük zmanlar demek. bu kadar zaman içerisinde bulabildiği tek şey bez parçasından kıyaet yapmak olamaz bence. çeşitli insani ihtiyaçlar var sonuçta. herşeyden önce yemek yemesi lazım. pişirmeyi geçtim hadi buna ihtiyaç duymuyorlardı. ama avlanmak için av gereçleri kullanmaları gerek, kesici ağletler yapmaları gerek...vs o zaman bizim bulduğumuz bu kalıntılarda adem ile havvaya ait oluyo aslında. ayrıca adem ile havva gibi bir isimle dünyaya gelmiş insanlar peşinden çocuklarına unka punka gibi isimler koymaz bence. bi şekilde onlar dil bilerek dünyaya gönderildiler ve o dil bi şekilde bence devam etmeliydi sanki. yani sen dil biliyosun ama unka punka ile anlaşıyosun. dil bilmiyorlar diyelim o zaman isimleri neden adem ile havva?
0
🌸alss
(13.02.11)
@neysene kardeşler arası cinsel ilişki nedir?
0
homeless
(13.02.11)
@alss "ama şimdi adem resimler yaptı kalıcılığı garantilemek için dersek sonraki zamanlarda resim yapmak neden günah sayıldı?" demişsin. dinde birşey yasaklanırken onun zararlılığı veya kullanım amacından sapmasından dolayıdır. örneğin resim figür biblo vs. bunların putsal amaçla kullanımından kaynaklanan caiz olmama durumları ortaya çıkmış. yani insanlar saptırmaya başladıktan sonra yasaklanmış.
0
neysene
(13.02.11)
Âdem ile Havva hiç yaşamadı. (Bilim böyle söylüyor.)

www.youtube.com
0
malayani
(24.04.13)
(13)

Din

Riot
Arkadaşlar bu soru hep kafamı karıştırmaktadır ve hep çelişkiye düşerim kendime sorduğum bu zaman soruyu.Dünyaya insan ırkları nasıl geldi?Hz. Adem'in ırkı neydi ? Eğer beyaz bi insansa zenciler nerden çıktı ?Hadi varsayalım bi yerden çıktılar,peki Nuh tufanında Nuh peygamberin gemisinde kaç tane in
Arkadaşlar bu soru hep kafamı karıştırmaktadır ve hep çelişkiye düşerim kendime sorduğum bu zaman soruyu.
Dünyaya insan ırkları nasıl geldi?Hz. Adem'in ırkı neydi ? Eğer beyaz bi insansa zenciler nerden çıktı ?
Hadi varsayalım bi yerden çıktılar,peki Nuh tufanında Nuh peygamberin gemisinde kaç tane insan kalmıştı ki insan ırkı tekrar böyle çeşitli oldu..

Düşüncelerinizi bekliyorum.
0
Riot
(08.06.09)
>Eğer beyaz bi insansa zenciler nerden çıktı ?

(bkz: adaptasyon)
0
rednoff
(08.06.09)
İlla dini bir açıklama getirmek istiyorsak, Hz Adem'de demek ki resesif zencilik genleri varmış, Hz. Havva'da da. Sonra gelen jenerasyonlarda bu zenci genler birleşmiş falan işte sonra zenciler de olmuş. Yani ilk insanda resesif olarak zencilik geni bulunuyormuş.

Kaynak sorma.

edit: bu arada Hz. Adem'in beyaz olduğunu varsaydım, böyle de ırkçı bir adamım.
0
arigold
(08.06.09)
Bütün canlılar yaşadığı ortama uyum sağlamak için değişikliğe uğrarlar. Zenciler, çekik gözlüler, beyaz tenliler. Bunların hepsi, hayatta kalabilmek için değişikliğe uğramıştır.
0
clementine
(08.06.09)
dinsel cevap vermek gerekirse zenciler nuh sonrası olma. nuha 2. adem denir tufandan sonra sadece kendi nesli kaldığı için.
şimdi nuh tufandan sonra bir gün mağarada uyurken entarisi sıyrılıyor kıçı başı görünüyor. nuhun oğulları oradan geçerken ikisi bakmıyor, biri bakıyor o bakanı da allah zenci yapıyor. (bu hikaye tevratta geçiyo diyolar, bilemem)
0
zbam
(08.06.09)
cavalluccio, çekik gözlülerin kumluk ve karlık ortamda yaşamasından dolayı bu değişiklik meydana gelmiştir diye biliyorum. bu bir hayatta kalma mücadelesidir. dünya milyonlarca yıldır değişikliğe uğruyor keza canlılar da. bu yüzden milyon yıl önce afrikadan çıkan insan ırkının zenci olduğunu söyleyemeyiz. o zamanın iklim şartlarını bile bilmiyoruz.
0
clementine
(08.06.09)
al sana başka bir bakış açısı; insan fosilleri buluyoruz ve bunlar bize hiç benzemiyor. vücut büyüklüğü, kıllılığı, kafa yapısı ve dolayısıyla beyin şekli (işleyişi değiştirir), omurga şekli vs vs. ki onların bizim atalarımız olduğundan eminiz çünkü bulundukları yerde kullandıkları aletleri, yerleşik hayat kalıntılarını buluyoruz, alınan örneklerden sınıflandırmayı belirleyen genler tutuyor. buna göre şöyle bir sonucu çıkarabiliriz, eğer adem bir simge değil de gerçekten var olmuş biriyse 1.9 milyon yıl öncesine ait bir kalıntı mesela homo erectuslar maymuna benziyorsa adaptasyon önermesine göre ademin homo erectuslardan daha çok maymuna benzeyen, beyni çok çok çok daha az gelişmiş, muhtemelen besin zincirinin ortalarında bile olmayan acizin de acizi bir yaratık olduğunu mu varsayalım. bırakın abi bu din olaylarındaki fantazileri, şimdiki kanıtlayabildiğimiz bilgilere göre bile bunlar saçma sapan işler. bilim din olayını sosyolojik olarak da kanıtlanabilir bilimler ananında da açıklayabiliyor ve kanıt gösterebiliyor, ama din bunun tam tersine insan aklına hakaret eder gibi yok buna insan aklı ermez diyerek dogmacılığın doruklarındaki aptal sözlerle reddediyor. din tamamen insan aklının ürünü ve simgesel olaylardır. insanın sığınma ihtiyacından doğmuş ve insanoğlunun uydurduğu en büyük icat ve trenddir, tabi bu da başka bir tartışma mevzusu.
0
röagh
(08.06.09)
adaptasyon biraz yanlış anlaşılıyor, onu düzeltmek istiyorum. adaptasyona göre insanlar kara karşı dayanıklı olsunlar diye gözleri çekikleşmez. (aynen zürafanın boyunun dallara uzanmak için uzamadığı gibi) karlı ortamda gözleri çekik olanlar hayatta kalmayı başarırlar, gözlerinin çekikleşmesi ise bir mutasyonla açıklanır ki bu tür mutasyonlar evrimin dinamiğini oluşturur. (zürafaya yoracaksak, zürafalar uzun boyunları sayesinde hayatta kalmayı başarmışlardır)
0
gochebe
(08.06.09)
Şu sorularım senin cevapların olabilir;
Adem Havva "ilk insanlardır", Nuh gemi yapmış, geri kalanı ölmüş, sonra geri üremişler, bugüne gelmişiz, gibi savların doğru olduğundan nasıl/hangi pozitif kaynaklara istinaden emin oluyorum ki üzerine bir de hakkında detaylar soruyorum?
0
lhun
(08.06.09)
şimdi şöyle, nuh'un oğullarının birçok çocuğu olur. O çocuklar büyürler, onların da birçok çocuğu olur. Böylece yeryüzünde insanlar tekrar çoğalırlar. Tanrı'nın amacı da semereli insanlar çoğalsın ve yeryüzünü doldursunlar'dır zaten, herneyse..
Bu insanlardan biri, Nuh'un torununun oğlu olan Nimrod'tur. O kötü biridir ve insan-hayvan demeden katleder, ayrıca insanları yönetmek için diktatörce başa gelmiştir ve tanrı onu sevmemektedir.
o zamanlar tüm insanlar tek bir dil konuşurlardı. Nimrod insanların hepsini yönetebilmek için, onları toplu olarak bir arada tutmak ister. Bu amaçla insanlara bir şehir inşa etmelerini ve içine de bir kule yapmalarını emreder.
Başta da yazdığım gibi tanrı'nın amacı, insanların yeryüzüne dağılıp çoğalması ve yeryüzünü doldurmasıydı ve Nimrod'un şehri bu amaca ters düşüyordu. Ayrıca insanlar bu şehri yaparak herkes tarafından bilinen ünlü ve zengin kişiler olmak istiyorlardı. Bu yüzden Tanrı,tanrıyı değil de kendini onurlandırmak isteyen tüm bu insanların, bir anda, o zamana kadar konuştukları tek dil yerine birçok değişik dilde konuşmalarını sağladı. Kuleyi yapanlar artık birbirlerini anlamıyorlardı ve bu nedenle o şehre "karışıklık" anlamına gelen Babil adını taktılar. ondan sonra da babil'den çıktılar ve yer yüzüne dağıldılar. Aynı dili konuşanlar gruplaşmıştı ama ayrı dili konuşanlar ayrı yerlere göç etmişlerdi. (tekvin 10:1, 8:10; 11:1-9)
Babil kuleleri, şimdi bile biliniyor :) iç içe yedi kat birşehir ve ortasında bir kule olarak inşa edilmiş dünya harikası.
Ayrıca yine Nuh'un çocuklarından birinin adı "kuş" tur. kuş, kara demek. belki de o çocuk zenciydi, bilemiyoruz :)
yine kral Nimrod, zamanımıza yakın dönemlerde bulunmuş yazıtlarda da adı geçen biridir.
yine Esav ve Yakub, biri turuncu saçlı ve diğeri de esmer olan ikizlerdir, Yakub u herkes tanıyor hala.
ayrıca adaptasyon çok olağan bir şeydir. bir çiçeğin iki tohumundan biri dağın eteğinde pembe açarken, diğeri tepesinde mavi açabilir.
ayrıca tanrı mucizeleri kendi amacına ulaşmak için, istediği zaman kullanabilir. doğa kanunlarını zaten kendisi koymuş, istediği zaman istediği şekilde yönlendirebilir. imanla alakalı bazı durumları da pozitif bilimlerle kanıtlamaya çalışmak biraz gereksiz bir durum :)
0
aithra
(08.06.09)
arkadaş ben senin gibileri gerçekten anlamıyorum. tanrı her şeyi yönetebilir, o her şeye karar verir, olan şeyler aslında birbiri içinde anlamlı değildir tanrı yaptığı için anlamlıdır..(bu böyle uzar gider) nerden biliyorsun? ben sana o adaptasyonların mutasyonların, evrimin kanıtlı tespitli belgelerini sunabilirken sen ooo bu iş tanrımızın mucizesidir o her şeyi bilendir o yaptığı için oluyor diyorsun. yani tanrı her şeyi kontrol ediyorsa bizim bulduğumuz bu fosillerden atalarımızın bizden çok maymuna benzediğini bu gibi bilgilerin evrime işaret ettiğini, dünya üzerindeki olayların ihtimaller zinciri olduğunu göstermesi gibi şeyleri de tanrı mı istiyor da bize yaptırıyor? yani tanrı isterse bütün deneylerimizi saptırabilir. pastafaryan mısın anlamadım.
ben sana basit bir soru sorucam elindeki kitapla beni aydınlat. 2 milyon yıl önceki fosili buluyoruz ve bu fosil fiziksel özellikler olarak bizden çok hominoidea(insansılar) lara benziyor. bunu düşünerek kitapta fiziksel yeterlilik olarak bizimle aynı gibi tasfir edilen adem özünde vücudu kılla kaplı, muhtemelen beyni yeterince gelişmemiş, 2 eli 2 ayağı üzerinde giden bir varlık mıydı(ki dünyanın yaşı 4 milyar 600 milyondur ben sana sadece 1.9 milyon yıl öncesinden bahsediyorum)? senin şimdi söyleyeceklerin bizim elle tuttuğumuz veriler olmayacak, o dönemden(kitapların çıktığı dönem) yüzyıllar öncesindeki felsefi ve matematiksel verilerini hala kullanıyoruz yani yaratıcılık olarak belli seviyeye ulaşmış o insanların yazabileceği kitaplardır kutsal(!) dediğiniz kitaplar ve sen de ordaki tamamen soyut tarihte kaydı olmayan bilgilerle bizi aydınlatmaya çalışacaksın yanılıyor muyum? açıkçası sana şöyle söyliym ben tevratı incili ve kuranı okumuş biri olarak veri yetersizlikleri mantık hataları ve nesnellikten çok öznelliğe tek taraflılığa kayan anlatımıyla bunlara inanacağıma, bir gök taşının üzerinde küçük bir mikroorganizmayken dünyaya çarpıp evrimleştiğimiz düşüncesine bile inanırım daha mantıklı olur.
0
röagh
(08.06.09)
zenciler diyorsunuz, esas göbek deliği nereden çıktı--ya da ilk insan bostan gibi, kavun karpuz gibi, yüzü koyun toprağa mı?
0
cedilla
(09.06.09)
@röagh, bana zaten hiçbir şey dememelisin, inanç meselesi bu, sanane benim inancımdan.
evrim bir uydurmaca, kılıfına uyduruyorsunuz. evrime inanmak için, tanrıya inanmak için gerekli olandan daha fazla bir iman gerekiyor. aradaki eksik formatları kafanızdan dolduruyorsunuz. yok homo bilmem ne, yok kuş kalçalı dinazor kafalı maymun insan.
ayrıca tanrı hakkında söylediklerin senin görüşlerin onlar da tanrıyı tanımadğın için bilgisizlikten kaynaklanan şeyler :)
ayrıca evrime inanıyorsan tanrı'ya saldırman mı gerekiyor, bu da nasıl bir acizlik? herkes kendi inandığına inansın, kimseye de saldırmasın. bilgi ve inanç eksiklerinizi başkasına saldırarak mı kapatıyorsunuz? yok eline al kitabını cevapla vs. sen bir kere okudun mu tanrı ne demiş, nasıl biriymiş. allah bilir okudum saldırın, öldürün diyor vs. diye gelirsin bir sonraki postunda.
nancy(bilmem kaç milyon yıl öncesine ait o kemiğin özel adıdır)'nin de ne olduğu hala belirsiz, kimse kanıtlayamadı daha ne olduğunu. sen evde mi kanıtladın? nedir?
herneyse. evrimciler ve zeitgeistçiler kendilerini çok bilgili sanıp bir de inançlı insanlara cahil muamelesi yapıyorlar, zır cahillik.
bir kere hiçbir şey yoktan var olamaz doğa kanununda (tanrının kanununda) ayrıca bir yerde bir bilgi varsa da bir zekanın ürünüdür, bir zeka da yoktan var olamaz. siz nasıl oluyor da bir balığın yavaş yavaş insana dönüştüğünü ve bir zekaya sahip olduğunu öne sürebiliyorsunuz ki?
herneyse, evrimciler her yerde bir şeyleri kanıtlamaya çalışıyor, her inanana saldırıyor. onlar için üzülüyorum.
edit: ayrıca adam din açısından sormuş, sen gelmiş bildiklerini yazanlara cevap veriyorsun. hee aferin.
@cedilla, adem yaratılan insanların ilkidir, sonra havva gelir. onlardan sonrakiler insandan doğar. isa dahi bir rahme nakledilmiştir ve insan olarak doğar. göbek deliği ve göbek kordonu ile araştırmalarının devamını google'dan sürdürebilirsin.
@riot, daha önceki insanların çok uzun süre yaşadığı ve birden fazla kadını kendine eş olarak aldığı da var kayıtlarda (100 küsur sene yaşıyorlar ortalama). mesela iki karısı var ve her karısından 10ar çocuğu var. tevrat'ta israil oğulları'nın tarihini okursan nasıl çoğaldıklarını görebilirsin. daha sonra çok eşlilik yasaklanmış tabi. bunların hepsinin bir nedeni, amacı var.
0
aithra
(09.06.09)
malayani
(24.04.13)
(6)

adem, havva, ensest? nası lan?

pascha d
"yaratılış mantığına göre ortada ensest bir durum var" dendiğinde çapraz mapraz birşeyler söyleniyor bunu soruyorum. nasıl açıklıyor bunu inananlar?misal Dücane Cündioğlu isimli bir yazarın http://www.timeturk.com/ducane-cundioglu-ya-maymundan,-ya-ensest-iliskiden-mi-9398-yazisi.html gibi bir yazısı
"yaratılış mantığına göre ortada ensest bir durum var" dendiğinde çapraz mapraz birşeyler söyleniyor bunu soruyorum. nasıl açıklıyor bunu inananlar?

misal Dücane Cündioğlu isimli bir yazarın www.timeturk.com gibi bir yazısında şöyle bir soru var bir de:

*********************************************************************************
Cenab-ı Hak, ensest aracılığıyla, yani erkek kardeşle kız kardeşi aynı yatağa sokmak suretiyle insan soyunu türetmekten münezzehtir.

İnanan zekâların, maymundan türetmek ile erkek ve kız kardeşlerin izdivacından türetmek arasında ne denli soylu bir fark olduğunu göstermeleri gerekir. Değilse, susmalıdırlar.

Sonra soru:

"İnsan soyunun türemesi için ensest ilişki zorunluydu. Zaruret hâlinde haramlar mübah olur" diyecek olan ilâhiyât ulemasına soruyorum:

Zaruretler kullar içindir. Haramlar da, mübahlar da. Cenab-ı Hak için zaruret mi vardı, ki insanın soyunu sonradan haram edeceği bir yolla türetmeyi dileyip Adem ile Havva'nın çocuklarının, yani erkek-kız kardeşlerin izdivacına izin verdi?!?
*********************************************************************************
0
pascha d
(14.03.09)
inananlar şöyle açıklıyor,
biri kız biri erkek çocuklar oluyor. ikizler.
bunların normal gelişim süreci çok hızlı. havva'nın da gebelik süresi kısa fln.
doğan çocuklar birbirleriyle evlenmiyorlar. diğer ikizlerle evleniyorlar.
ee, sakat çocuk doğma ihtimali?, aynen sorulduğu gibi, ihtimal o.
ortada ensestlik fln da yok.
tut ki dünyada soyu tükenecek aynı cinsten biri dişi biri erkek canlılarsınız. bilim adamları sizi ne yapar?
inanmayanlar, inanmıyor zaten.
0
radikalherif
(14.03.09)
adem'le havva'nın evlatları birlikte olup çocuk sahibi oluyor mu, olmuyor mu?
0
surtunme kuvveti
(14.03.09)
Bu bahsettiğiniz kabulden rahatsızlık duyan ilahiyatçılar var. Onlar pek yüksek sesle bahsetmeseler de Adem ile Havva'nın ilk yaratılanlar değil ilk "kültür"lü insanlar olduklarını savunuyor. Yani allah dünyada gelişimine devam eden insan şeklindeki varlığa Adem ile Havva'yı yollamış ve bu şekilde çoğalmışlar. Bana bu şkli de pek mantıklı gelmiyor gerçi.
0
gulden kale
(14.03.09)
hiçbir şey yoktan var olamaz.
ama görüşe bakılırsa biz var'ız. (en azından öyle sanıyoruz.)
zaten bu noktadan bakıldığında var oluşumuz imkansız. dolayısıyla iki kardeş yatağa girmiş, çok mu...
0
hamamdakaybolansabununesrari
(14.03.09)
hamamdakaybolana bu yaklaşımda katılamıcam eğer bu dediğin seçeneği pozitif kılarsak başka günah sayılan durumlarında artısı olur zina da yapalım, hırsızlık da o zaman yani ne şekilde hangi durumları kabul edelim doğrusu muamma.

ayrıcana din başlı başına tırt bilgilerle dolu inanmaktan öte bence doğru yaşayalım ayrıca adem ile havva cidden kardeş kardeşleri birleştirmisse biz genetik olarak sakat tipler olabiliriz yani kanıtı yok sonuçta tabi benim dediğiminde yok
0
trumanshow
(14.03.09)
Âdem ile Havva hiç yaşamadı. (Bilim böyle söylüyor.)

www.youtube.com
0
malayani
(24.04.13)
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler basond, compumaster, fraise, kibritsuyu, rakicandir
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.