bodrum-turgutreis e bağlı akyarlar daki akçabük tatil köyü..

denize sıfır. nefis bi yer. kos adasının karşısı.

ama 3 oda olayı bodrum devremülklerinde zor, ben hiç görmedim. genelde 1+1 şeklinde.. 4 kişilik en fazla. 15 günlüğüne 1000 iken sanırım 1 haftasını 500 e hele ramazan da rahat tutarsınız.

bir akçabük mağduru olarak uzak durmanızı öneririm. çok kalabalık ve çok boğuk...

plajda takılırsanız öle olur tabii. eskilerin tabiriyle "lordlar kamarası" nda takılsaydınız (eski ionia nın olduğu yer) en fazla 20- 30 kişi ile denize giriyorsunuz..

boğukluk ise anlaşılamaz bi tabir.. bodrumda ve neredeyse tüm egede havası en nefis olan yerlerden biridir akyarlar.

akçabük +1.

hiç de boğucu ve kalabalık değildir. devremülkünde kalmadım denizi de plajı da harikadır. düşün yani turgutreis'ten araba varsa arabayla, yoksa dolmuşla hususi kalkıp gittiğimiz bir plajdır. plajdan gözlemlediğim kadarıyla sakinleri de nezih insanlardır. sitenin içine araba park ederken gördüğüm kadarıyla da gayet hoş bir sitedir kendileri.

pentax!
özellikle nikon'dan daha hafif olması, çantaya atılıp çıkılabilmesi, ancak lensleri ve çekim kalitesi ile nikon ile de canon ile de yarışabilecek bir makine. üstelik daha uygun fiyatlara bulabilirsiniz.

pentax!
kendiyle ayni fiyattaki diger markalarin makinalarindan cok daha iyidir emin olabilirsiniz.

canon 450D

fotoğrafçılıkla alakam yok, fakat çevremde aynen sizin gibi yeni başlayan kişiler var. onlardan gördüğüm kadarıyla şunu söyleyebilirim, sırf makro çekim yapmak arının gözünde polenin yansımasını yakalamak için gidip bin lira para döküp makina almayın hemen.

fotoğrafçılık dediğimiz şey bir tek çiçeği böceği makroyla çekmek mi? öncelikle elinizdeki makinanın size sunduğu birtakım olanaklar var mesela, makrodur, diyafram ayarıdır vs. bunları keşfedin kurcalayın, ve çicek böcek haricinde de yaratıcı fotoğraflar çekmeye uğraşın. national geographic'in yeni başlayanlar için temel bilgi cd'leri vardı onları eminim bir şekilde edinebilirsiniz.

zaten şu ilk aşamada çektiğiniz her fotoğraftan keyif alacak durumda olmamanız gerekir, onlarca yüzlerce fotoğraf çekeceksiniz, içinden "işte bu!" dediğiniz sadece birkaç tane çıkacak. elinizde kompakt makina varsa önce onun bütün manuel ayarlarını öğrenmeye çalışın, o makinanın çekebileceği en iyi fotoğrafları yakalamaya uğraşın derim.

hemen çok pahalı bir şey alıp sonra hayal kırıklığına uğramaktan veya ekstra masraf yapmak zorunda kalmaktansa, önce elinizdekini değerlendirin böylece tarzınız ve ihtiyaçlarınız kafanızda şekillendikçe daha doğru bir makina seçimi yapabilirsiniz.

Herhangi bir DSLR makine işinizi görür ama Pentax dendiği gibi uzun süre kafanızın rahat olmasını sağlar. Nikon gibi Canon gibi her gün yeni lens standardı çıkarmadıkları için çok eski lensleri bile en yeni makineye takabilirsiniz - çok nadir uyumsuzluk yaşandığı söyleniyor. Fiyat açısından da meşhur markalara nazaran çok daha ucuzdur. Ayrıca Sony'yi komple akıldan çıkarın.

Alacağınız makine ne olursa olsun yapabileceği şeyler hep aynıdır. Elle netleme yapabilen, objektifi değişebilen herhangi bir makine işinizi görecektir. Önemli olan sizin fotoğrafçılık bilginizi nasıl kullanacağınız. Sirkeci'den makineyi alan her allahın kulu Eminönü, Galata gezip, Balat'ta siyah beyaz çocuk fotoğrafları çekmekten ileri gidemiyor. Oturup fotoğrafçılık üzerine bir şeyler okumalı, beğendiğiniz fotoğrafların exif bilgilerine bakıp "demek adam böyle çekmiş" deyip kendinizi geliştirmeniz daha önemli. Fotoğraf makinesi bunların hepsinden sonra gelen teknik bir unsur kanımca.

yazdığım gibi kompakt makinem ev taşıma esnasında kayboldu. madem makine alacağım, bende SLR piyasasına gireyim dedim. Tabi ki gidip sırf makro çekimle uğraşmam, Ara Güler tarzı da sevmiyorum :) Tarz konusunda sıkıntı yaşayacağımı sanmıyorum. Ama şu an makinem yok ve dediğim gibi almışken kötü bir makine de almak istemiyorum. Ayrıca nette aldığım çoğu resimde de exif datasına ulaşamıyorum.

peki pentax tavsiye edenler, duyum üzerine mi tavsiye ediyor. yoksa kendileri de kullanıyor veya kullanmışlar mı? tavsiye edenler hangi modelleri tavsiye ediyor?

Bence,
otomobillerle özdeşleştirirsek
canon; mercedes
nikon; bmw
pentax, sony vs; diğerleri şeklindedir.

Şahsi tavsiyem Canon Eos 20d satın almanızdır.
Size Eos 20d'nin yetmediği gün zaten fotoğrafçı olduğunuz gün olacaktır.

eşim ve ben makine almaya karar verdiğimizde pentax ve nikon d 200 arasında kararsız kalmıştık. pentax'a karar verdik ve almak üzere yola çıktık. ancak eve nikon d 200 ile döndük.makine çok güzel, lens uyumu fazla v.b ancak çok ağır, hantal bir makina. sürekli yanımızda taşıyamıyoruz. özellikle uzun süreli çekim yaptığımda bileklerim ağrıyor. gece çekimleri esnasında ağır olduğu için için titreme daha fazla oluyor ve kendimi tripod taşımak zorunda hissediyorum. bu yüzden makinayı tamamen eşime devrettim.
şimdi pentax k100d super alıyorum. (ikinci el)
şuradan inceleyebilirsiniz.

www.photographyblog.com

evrakı imzalamazsın ?

telefon et az onceki talebmi iptal ediorum de. yine de police gelirse imzalamazsın olur biter

esasen prim ödemesi yapmazsanız sigorta sözleşmesi kendiliğinden fesholunur zaten ancak banka olduguna gore direk hesaptan cekecektir. o yuzden musteri hizmetleri ile gorusup bir subeden iptal ettirmeniz en temizi olur. iptal ettirme imkanınız tabi ki var, merak etmeyin.

iş kurmak mı düşünceniz yatırım yapmak mı? iş kurmak için bi şey diyemem ama yatırım yapacaksanız faizler bu seviyelerdeyken faize vereceğinize eğer imkanınız var ise biraz daha borçlarının gayrimenkul'e yatırım yapın. düşük faiz alacağınıza düşük faiz ödeyip borç alın. borçlanamıyorsanız arsa alın 40.000 lira kadar ama iyi araştırmak lazım...

hiç olmadı yatırın devlet tahviline gitsin...

@gkhncnzdgn; o paraya dükkan nerde var?

şu alışveriş merkezlerinde mısırdır kumpirdir dondurmadır çikolatadır satan adamlardan biri olabilirsiniz.franchising veren şirketleri araştırırsanız baya var böyle.40 bin yeter gibi duruyor başlamak için.iyi idare edilirse gayet karlı bunlar.

Aslında isteğimiz, ya bize aylık 500-1000 lira gibi bir getirisi olsun ya da bikaç yıl sonra sattığımızda güzel bir kar bıraksın şeklinde.

@gkhncnzdgn; Ankara'da yaşıyoruz. Ancak ben Zonguldak'ta okuyorum. Dükkan alınca başında duracak birisi olmadığı için pek sıcak bakmıyoruz. Ama güzel kira getirisi olacak bir dükkan da fena fikir değil hani.

duyuruya cevap veren ilk 10 sözlük yazarıyla paylaşın. mesela

bilardo salonu açın. salona artı olarak 1 adet masa tenisi, 2 adet langırt, 1 adet dart koyun.

masa konfigrasyonları : ikinci el platin masa, ahşabı temiz ise 2 bin tl. deli gibi masa satıyor insanlar, ama iyi bir yer açacağız biz. artemis 75 bant, ivan simonis çuha koyacağız. 1500 tl. masanın tanesini 3500 bilemedim 4 bin tl ye aldık. 4 adet üçbant, 2 adet amerikan koyarsanız, peşin para yüzü suyu hürmetine 20 bin tl yapar. bunu pazarlıkla indirmeniz olası. inmesinler ama.

scoreboard- salon ıstakaları- ıstakalıklar- kiralık ıstaka dolabı- toplar : 4 bin tl.

masa tenisi- dart- langırt : 4 bin tl toplam.

çay ocağı, tost ocağı, büro tipi buzdolabı : 2.000 tl.

televizyon/ dvd : (bilardo maçları izletmek için) 1000 tl.

sandalyeler/ sehpalar/ dekorasyon : 8 bin tl.

açılış kokteyli/davetiyeler : 1000 tl , maksat para bitsin.
--------------------------------------------------------------------------
getirisi : bir salon saat 10:00 da açılır, 00:00 a kadar işler. bir masa günde 8 saat işlesin. saati 5 tl olsun. bir masa 40 tl/ 6 masa 240 tl.

dart/langırt/masa tenisi : 30 tl.

tost, çay, içecek satışı : 130 tl. orta ölçekli bir bilardo salonu günde en az 150 bardak çay satıyor, açıkçası parayı da buradan kazanıyor.

total getiri : 400 diyelim, aylık 12 bin tl.
-------------------------------------------------------------------------------------

giderler : kira : 5 bin tl olsun, içecekler vs gibi mutfak masrafları 1000 tl, elektrik faturası 750 tl.

masaların 4 ayda bir çuhası değişir, bir masa 500 tl, yıllık 1500 tl. 6 masa 9000 tl. aylığa vurursak 750 tl.

toplam gider : 7500 tl.
---------------------------------------------------------------------------------------
kalan : 4500 tl düşsün,işler kötü gitsin 3000 tl olsun. 4 masalı salonda türkiye şampiyonası düzenleniyor, arada turnuva yaparsınız yerel olarak her turnuvadan 1000 tl kalır en az.

buraya bir tek ruhsat giderlerini yazmadım, onu da bilmediğimden.

geçenlerde tuzla'da bir halısaha ihalesi vardı, 4500 liraya aylık. sadece haftasonları 10ar saat maç yapılsa 80 saat yapar, 80 liraya kiralasanız 6400lira yapar. elektrik- su- vergi cart cut hepsini bu giderlere sayarsanız hafta içi de 10 maç yapılsa ayda 3600lira net gelir olur.
ya da şu sıralar benim de aklımda olan, balıkesir-küçükkuyu taraflarından bir arsa kapatıp 3-5 sene ölü yatırım olarak elinizde tutmanız. sonrasında 2 katından çok daha yüksek fiyata satabileceğinizden eminim. ya da en son, abimin arabasını satalım size. ben de 1000 lira komisyon isterim:D

hizmet sektöründe tecrübeniz yoksa, gözünüzü kırpmadan güvenebileceğiniz genç ve sabırlı akrabalarınız yoksa hiiiç bu işlere bulaşmayın. babanız belli ki emekli oluyor, bu yaştan sonra böyle stresler yaşatmayın adamcağıza.

hazır fiyatları dibe vurmuşken yapılacak en akıllıca iş gayrimenkul almak. bu paraya ev veya iyi bir dükkan gelmeyeceğine göre tek seçenek arsa almak.

ankara'da gölbaşı ve bala yolu çevresi şu sıralar revaçta. 30-40 bin ytl civarına sürüyle arsa gidiyor. kriz bittikten sonra birkaç katı fiyata okutulabilir. evdekilere haber verin bir araştırsınlar.

3. kopru yolu uzerinden arsa almaya bakın

ısparta'da okumayın, okuyacaksanız iyice arastırın.ısparta'nın diş hekimliğinden yatay gecişle gelen bir arkadasım vardı, teorik derslerin abartı ve gereksiz sekilde cok zor oldugunu, sehrin iyi olmadığını,hasta potansiyelinin düşük oldugunu falan söylemişti, cok dert yanmıstı:) samsun'dan geciş yapan kişiler de pek memnun değildi samsun'dan ama ısparta'ya nazaran daha iyi bir alternatif olarak duruyor bence.kırıkkale hakkında bir fikrim yok.
eğer ilk sene notlarınızı yüksek tutarsanız yatay gecişle girin capa'ya gecin bence, en temizi:)

aralarından en çok ısparta'yı sevdim. inanılmaz güzel ve düzenli bi yer ama çok küçük. yani büyük bi şehirden gidiyosan sıkılırsın. gerçi bi de diş hekimliği okurken gezmeye çok vaktin olmaz heralde :) ısparta'yı seçersen kabapçı kadir'de köfte ve irmik helvası ye mutlaka :)

not: anlaşıldığı gibi tamamen eğlenceye ve yaşanabilirliğe göre değerlendirdim. okullar hakkında hiç bi fikrim yok :)

kırıkkale'de yaşamak çok zor. "küçük anadolu şehri" olmanın tüm sosyal dezavantajlarını yaşattırır size. Kırıkkale üniversitesinde okuyan tüm tanıdıklarım ankara'da yaşıyorlardı. ev tutmak veya yurda geçmek yerine her gün 2 kez şehirlerarası yol tepmeyi tercih ettiler.

kırıkkaleli'yi kaldırımla tanıştırıyoruz diye belediye afişi gördüm ben.

kırıkkale'yi boşver. hem zaten şehrin altı cephanelik, patlar matlar.

ben şehir olarak samsun derim. ama büyük şehirlere yakınlık dersen ankara ve antalya ; diğerleri daha iyi tabi.

kokoreç için "profesör kokoreç" üzerine tanımam , anıttepe ve kızılay'da şubeleri var. kimse tarafından rahatsız edilmeden bira içebileceğiniz nezih bir mekan olarak tunalı hilmi caddesi "papsi bar" veya alternatif olarak tunus caddesi "sekans pub" (tekil bira fiyatını bilmiyorum hiç sormadım)

açık konuşayım..

2- 100.yılda raşit abimiz vardı bir. onun kokoreç süperdi ama kendisi amerika'ya gitmiş. yerine farklı birisi geçmiş ama gene de güzel. hatta okula filan getirecektim ben bir gün. süper adamdı.
4- kızılay'da ykm nin hemen karşısında geceleri duran bir genç vardı. bir kere aldık onda da resmen naz yapmıştık. adamın midyesi döt etti bizi.
5- cepa'da bir yer vardı. neydi yahu adı. orasının güzeldi ama gene de muhteşem ötesi değildi.
6- ankara'da iyi nargileye denk gelemedim daha..
7- öyle bir yer yok. sdkljfdsklf sakarya var işte 3.5-4 lira bira ama salaş, gerçi keşiflerimiz devam ediyor. salaş olmayan ama sert çalan bir yer bulmuştuk en son. oraya rağbet azalırsa şarkılar da yavaşlar bizce=)

ben ekliyorum. en iyi balık ekmek, en iyi köfte ekmek yenilecek yer->güvenparkta dolmuş duraklarına giderken halk ekmek ve garanti bankamatiğinin arasına her gece tezgah açan abiler var. muhteşemler. fiyat mantıkları da inanılmaz. en son şey yapmıştım mesela. tabi kafamın güzel olmasının da etkisi var. abi tam ekmeğe yarım ekmek malzemesi koysan da yarım ekmek fiyatı mı oluyor dedim. adam durdu bi' slkjfdslkfj düşündü filan sonra bir anda evet dedi. ahah süperdi..

baştaki açık konuşma lafı bira ve nargile içindi. girişte sadece o yazınca garip olmuş=)

ucuz bira için konur'da orta bahçe diye bir mekan var. öyle "ortam" bir yer değil. ama herşey ucuzdur. 50lik bira 2,5 lira, 70lik 3lira. birası da gayet güzel. sahibi da adam gibi adamdır. özel bir odası da var armut koltuklarla dolu. isterseniz projeksiyon ile film izleyebiliyorsunuz da odada.

tam öğrenci mekanıdır orası. nedjima ve don kişot'un olduğu binanın en üst katında.

kocatepeye karşı kadeh kaldırıp, ucuz ve lezzetli yemek yiyebileceğin gizli cenneti tarif ediyorum iyi dinle;
bulvardan meşrutiyete girer girmez, yükselden çıkanları karşıya geçiren üst geçidin ayağındaki binanın en üst katında ziraat mühendisleri lokali... yazın teras açık... en köşede, meşrutiyete bakan masayı boş bulursan dadından yinmez...

Doğru yerdesin :)

aoç içindekiler arasından istiyorsan şençam açık ara önde. Özellikle kokoreç tezgahının yanına sac ocak koyduktan sonra inanılmaz orgazmik lezzette kokoreç yapıyorlar. Günün her saati baya bi sıra beklersiniz ama. Bunun haricinde, Gazi Hastanesi kavşağından koşu yolu'na doğru giderken sol tarafa bakın. Koşu yolu'na gelmeden hemen önce köşede Şeker Abi'nin yerini göreceksiniz. Çok uzun hikayesi var ama uzatmaya gerek yok. Buraya gittiğinizde "iyi pişmiş" ve "biraz büyük parçalı olsun" demeyi unutmayın. Üçüncü olarak da her akşam çıkmıyor ama Bahçelievler 7. caddenin girişindeki kavşakta milli kütüphane'nin önünde tezgahtan deneyin. Yıllardır orada tezgah açan amcamız gırtlakkanseri olmuş, yatıyormuş, şimdi oğlu işletiyor, halen güzel.

En iyi işkembeci (itiraz istemiyorum) beykoz. Hoşdere caddesi'nin sonunda sağ tarafta kalır. Yanında yer alan çorbacım da iyidir, üçüncüsü de elbette ki bestekar'daki Rumeli işkembecisi. Beykoz'a gidip işkembe- şırdan- tuzlama karışık deneyin, sonra gelip bana teşekkür edin.

Midye yenebilecek yer günlük olarak değişiyor. Kızılay'da ssk işhanı'na geçen üst geçidin diğer ayağında myway isimli bi yer var. oranın önünde uzun boylu, esmer, çıkık adem elmalı (tasvire gel) bi abi oluyo. Ordan yediğim zaman o abiye veresim geliyo ama yakalayamıyorum son zamanlarda. Bir de bahçeli 7. caddenin sonundan sağa dönünce 1. caddeyi geçtikten sonra ilk sola dönüp o köşedeki kokoreççinin midyelerini tavsiye ederim.

Ekmek arası döner için kumrular'a girdikten 30 metre sonra sağda cici piknik. "Ankara'da yaşayıp burayı bilmiyorum" diyeni rencide ederim, o derece. Tüm ekmeğe iki buçuk sade döner isteyin, ağlayacaksınız mutluluktan :) Zaten kasada direkt 2,5 porsiyon düğmesinin olmasıyla bile kendini gösteriyor :)
Servis dönerin en iyisini yeşil nalın yapar. Sıhhiye u köprü'nün hemen altında, etibank'ın yanındaki yeşil nalın'a gidip döneri, iskenderi ve kapalı kaşarlı dönerli pidesini deneyiniz. İskender için bir diğer adres de emek 8. caddenin sonundaki eski edessa iskender, şimdiki adını unuttum, inegöl mi bursa mı ne...

Nargile'nin keyfini de Nezih'de çıkarmanızı salık veririm. Balgat'ta... nasıl tarif edeceğimi bilemedim ama şöyle diyim, Milli Kütüphane tarafından Balgat'a girince, Balgat caddesi'nin asıl girişine, karakolun oraya gelmeden bi 100 metre kadar geride ışıklar var. O ışıklardan sola dönün, sol tarafı takip ederek gidin, bir kahvehane göreceksiniz, üst katta kelli felli amcaların oyun oynuyor olmasına kanmayın, hemen alt kata inin, kışın gittiğinizde ballı limon, yazın gittiğinizde gazoz istemeyi unutmayın, kızlı erkekli gidebilirsiniz, hani kahvelere kızlı erkekli gidilmez diye belirtme ihtiyacı duydum, burası öyle değil, rahat olun. Aklıma bir yer daha geldi, orası da loca usülü çalışıyor, nargilesi iyidir. Balgat Migros'un arkasındaki sokakta, adını unuttum ama...

Bira sorusuna hiç cevap veresim gelmedi, yüzlerce yer sayılabilir ama salaş olmasın dendiği için kınıyorum, biradan en çok zevk aldığım an, arkadaşlarla biraları kapıp mithatpaşa'nın üstünden geçen tüp geçidin içinde yere oturarak türkü söylediğimiz zamandır, "nihayet" diycem cevap olarak, evet, salaş ama limon ve gölgede büyümüş bir adam olarak evimde hissettirir sanırım şimdi gitsem. Yok nezih bir yer diyorsanız Tunalı'da falan yüzlerce var.

5 - esat yıldız aspava, 1.5 sos soğan kaşar.

5) cici piknik veya selanikteki düveroğlu
7) 4 liradan az diyince işler değişir. direkt olarak sakaryayı öneriyorum.

1) AOÇ'nin resmi yeri olan doğata'yı tek geçerim. Köşebaşında ve hemen tren yolunun yanında olmak üzere 2 dükkanı vardır. Diğerlerinden pahalıdır ama kesinlikle daha temizdir, nezihtir. birazdan gidicem hatta :)

3) Bestekar sokak'taki rumeli işkembecisi
5) Kesinlikle ve kesinlikle hacıbayram kebapçısı nazım usta. hacıbayram'ın avlusuyla zafer sokak'ın kesiştiği yerdedir. yazmışlar zaten: (bkz: #9272809)

1.en iyi kokoreç gençlik caddesindeki kokoreçci hacı
3.en iyi işkembeci beykoz çankayada
4.midye selanikteki şampiyon kokoreçin midyesi
5.en iyi döner cebecide kebap49
6.tunalıdaki mısır türevi bahçelide monopoly
7.bilgim yok

pratik yol yok bildiğim ama hesaplısı var isterseniz; aştiden ankaraya bin,kızılayda in ordan taksiyle devam et.vakit olarak da daha hesaplı gibi.

taksiye aşti'den binme. ankaray'ın alt geçidinden geç karşıda taksi durağı var.

(bkz: aşti taksicileri)

aştiden taksiye binip boşuna sinirini bozma & cüzdanını delme

otbisten in, ankarayı bulursun zaten, gişeden 2 binişlik kart al ve kızılay'da in. gmk veya güvenpark çıkışlarını kullan. taksiye bin. taş çatlasa 5 ytl tutar.

en iyi dövüş dalı diye bir şey yoktur. iyi dövüşçü vardır. en iyisi hangisidir dersen, hepsini bilendir derim.

boks kaçarak hızlı dövüşmeyi öğretir, jiu jitsu yerde çok etkilidir, güreş güçlendirir, wing tzun yakın mesafede etkilidir, reflekslerini hızlandırır. kıyaslamak anlamsız.

son zamanlarda mma diye bir olay hasıl oldu, belki ilgini çekebilir.

En iyisi diye birsey yok dendigi gibi ki kilicli/silahli dovus sporlari bile var. Ama populerligine gore siralarsak soyle bir liste var:
listverse.com

UFC diye bişeyler var.

K1 de aynı mantık. Örnek olarak Bob Sapp amerikan futbolu kökenli, dövüşçü bile değil.

msconfig'de yerli yersiz birsürü servis çalışıyor olabilir. ihtiyaç duymadıklarını kapat diycem ama...

başlat-çalıştır-regedit. regedit'te ctrl-f yap ve menushowdelay 'ı arat. bulduğun girişlerin karşısındaki değerleri 0 yap.

kurulu gereksiz programlara ek olarak, bazen parmak hafıza benzeri usb bağlantılı bir aygıt takılıysa, o tür aygıtlar kendilerine "send to: / gönder: " menüsü altında kısayol oluşturuyorlar ki sen kolayca onların içine bir belgeyi kopyalayabilesin.
büyük ihtimal "send to: / gönder:" menüsünü güncellerken seni bekletiyordur. bu tür bağlantıları çıkarıp bir dene en azından problemi teşhis etmiş olursun.

kirli olması sebeplerden biridir.

tamam kirli olması olabilir de mesela, eve içme suyu falan aldığımızda şişeyi çalkalarsak köpürmüyor ben böyle sahile dalgalar vurduğunda beyaz köpüklerin oluşmasına sebep olan maddeyi reaksiyonu neyse onu öğrenmek istiyorum.

Cunku deniz ve okyanus suyunun yuzey gerilimi tatli suya (gol, nehir vs.) gore daha azdir. Bunun sebebi de deniz suyu icerigindeki maddelerdir. Bu maddeler (sodyum basta olmak uzere mineraller) yuzey gerilimini azaltir boylece daha fazla ve kalici kopuk olusumunu saglar. Kopugun olusumunu tetikleyense ruzgarlar.

Denizin´in köpürmesi temizliligi ya da kirliligi ile yakindan ve uzaktan bir alakasi yoktur. Mikroorganizmanin yogunlugu ile alakalidir.

sürahiye koyduğum su neden köpürür? asıl bunun cevabı önemli, çünkü deniz suyunu içmiyoruz. fakat sanırım benim sorumun cevabı belli, iyi durulanmamış bir sürahi.

(bkz: deniz ustu kopurur)

dünyanın her yerinde denize giren ve çaktırmadan işeyen insanlar var. Şimbi böyle düşününce denizin köpürmesi ve tuzlu olmasının nedeni açık. E bi de kanalizasyonlarımız da denize dökülüyor ama onu saymıyorum bile, sadece denizde çaktırmadan işeyenler yeter ;)

@exordinary:

dostum usenmedim, yazdigin seyin ne kadar sacma oldugunu kendi gozlerinle gormen icin hesap yaptim.

dunyadaki okyanuslarin toplam kutlesi 7.61x10^23 kg imis. ortalama bi insanin mesanesinin hacmini 500 ml olarak dusunup, dunya nufusunu da 6,706,993,152 olarak alirsak, dunyadaki tum insanlarin, dunyanin toplam su kutlesi kadar iseyebilmesi icin her bir insanin hayati boyunca 226927322796825 defa denize salmasi lazimmis. anlamissindir saniyorum.

(7.61x10^23kg)*(1000 ml/kg)/[(500ml/iseme)*(6,706,993,152iseme)= 226927322796825

www.google.com

wiki.answers.com

wiki.answers.com

iletişim diyorsan anadolu üniversitesi.

bazı özel üniversitelerin yurtdışı bağlantıları devlet üniversitelerininkinden daha sağlam. muhtemelen bu bilgi için de geçerli. yerinde olsam giderim bilgi'ye bizzat araştırırım imkanları.

eskişehir anadolunun

eskişehir koyar.

eğitim sistemini bilemiycem ama yurt dışı bağlantısı konusunda bilgi affetmez

bilgi üniversitesinin anlaşmalı olduğu ve aynı kendi kampüsü gibi kullandığı onlarca yurt dışı üniversite var

(bkz: laureate education)

anadolu iletişim'i yeni bitirmiş biri olarak son noktayı koyuyorum. iyi kötü diye bir olay yok, üniversiteden beklentine bağlı tamamen. elma ile armuttur olay yani. iletişim okuyup eğer istanbul'da çalışmaksa amacın eskişehir'e giderek 5-0 maça yenik başlıyorsun zaten. yurt dışı bağlantısından kasıt erasmus ise zaten 1 dönem gidiyorsun üniversite tercihi için etkisiz eleman yani. ha eskişehir'de okumak her öğrenciye nasip olmaz, özel üniversite gibi kasıcı değildir insanları, hayatının en güzel 5 senesi garantidir, kampüsüdür ortamıdır falan. fakülte de kolaydır hani. velhasılkelam bitirince istanbul'da olayım sektöre gireyim dersen tercih bilgi.

(bkz: özel üniversitenin eğitim dilinin ingilizce olması)
bu bir artıdır. eskişehir anadolu öyle midir bilmiyorum. ha bi de özel üniversite adamı kolay harcayabiliyor. saçlarını ağartıyor falan.

Eskisehir Anadolu uni yeni bir iletisim binasi yapiyordu sanirim en son ve bitmis olmali. yani yeni doneme yetisiyor. duyduguma gore en modern iletisim fakultesi olacak. kendi televizyonu falan da var okulun hani kosturmak istersen, tecrube olur. Eskisehir sehir olarak kesinlikle tecrube edilmeli. istanbul'da calisacaksan 5-0 yeniksin olayina cok fazla katilmiyorum, tamamen senin donanimina bagli is bulma konusu. okulun en fazla erasmus alip, gonderen okullardan biri oldugunu biliyorum baglantidan kastin buysa. exchange falansa son yilda mumkun olmali.

Ben Anadolu İletişim'den mezunum, reklamcılık bitirdim ve girdim piyasaya. Anadolu İletişim, eğitim kalitesi olarak eski şaşalı günlerinden çok uzak olsa da popülerite ve algı bakımından hala Türkiye'nin en iyi iletişim fakültesi. Yurt dışı bağlantıları da azımsanamayacak kadar çok. İspanya, Almanya, Hollanda, Norveç, Belçika vs. ülkelerde hep bağlantıları var birçok arkadaşımda erasmus programıyla bu ülkelere gidip gayet memnun döndüler. Ancak Anadolu'nun tek ve en önemli eksisi, okulun İstanbul'da olmaması. Sektör, abartısız % 100 İstanbul'da ve sektörün tamamının İstanbul'da olduğu bir bölümü İstanbul dışında okumak ciddi kayıplara neden oluyo. Ben de çok sıkıntısını çektim bu durumun. Böyle bir sektore İstanbul'da okuyarak girmek çok daha mantıklı. Bilgi İletişim, özel okullar arasında eğitim kalitesi ve popülarite olarak oldukça iyi yerlerde. Senin yerinde olsaydım, ben Bilgi'yi seçerdim.

glosoli, nereden mezunsun hangi işi sektörde çalışıyorsun; eskişehir'de iletişim okuyup istanbul'da alana girmeye çalıştın mı, bilgi üniv. ile kıyaslama şansın oldu mu, hiç birini bilmiyorum ama emin ol iletişim sektöründe nereden (üniversite/bölüm) mezun olduğunun bir önemi yoktur, bu işe ne kadar erken başladığının önemi vardır. donanımla alakası yok yeteneğinin yanında işe ilgili ve istekliysen ekstra sabırlıysan ve okurken staja/çalışmaya başladıysan ötesi yalandır.

ortucu ile diyafram arasındaki ilişki

ben bilgiden medya iletişimi seçmeyi düşünüyorum. ama korkuyorum işsiz kalırım diye . sence reklamcılıkmı okumalıyım?

benm sahsi fikrim:
en kotu uni olsa bile eger sosyal bi insansan istanbul derim.
5 sene once ne kadar dandik bi bolum olsada, hic tanidigim insan olmasada istanbulda, burayi tercih ettim zira cok daha fazla is imkani cok daha fazla ihtimal.

gelecegini dusunuyorsan defalarca istanbul derim.

bölüme tamamen fransız birisi olarak istanbul-ingilizce eğitim diyorum. özel üniversitelerin yurtdışı bağlantısı daha iyidir diyorum.

burda anadolu üniversitesini kesinlikle kötülemek gibi bir düşüncem yok. çok iyi bir okul olduğunu biliyoruz zaten.

Alokozay;

İletişim sektörüne gireceksen ne okuduğunun çok fazla bir önemi yok esasen. ama medya iletişimi de okunur ama çalışma sahası reklamcılığa göre daha dardır. ben reklamcılık okumanı tavsiye ederim.

mavi taraf kazanır, kazansın, kazanmalı.

dikmen kriterlere tamamiyle uyuyor

hatta 15dakika kızılaya

Kızılay-Dikimevi hattı üzerinde bulunan daireler de gayet uygun.

ogrenci semti olmasini dert etmezseniz yuzuncuyil derim.

ailece yaşanabilecek en rahat yerlerden biri çayyolu'dur.. hatta konutkent'tir..

Emek te 600tl ye 130 metrekare ev bulamazsiniz. Dikmen sizin icin uygun gorunuyor.
Batikent gibi bir tercih var ki sehirin biraz uzaginda gibi dursa da metro ile 30 dk de Kizilay a varirsiniz. Ustelik aile icin yasamaya daha uygun, parki bahcesi bol olan bir semttir. Ayranci da da sansinizi deneyebilirsiniz ama 600 un bir miktar uzerine cikmaniz gerekebilir.
Bunun disinda Maltepe, Anittepe, Kurtulus, Esat semtleri de olabilir.
Umitkoy, Cayyolu. Konutkent en guzel ve en yasanilacak semtler ama 600 ama 130 metrekare bir ev icin en az 800 tl kirayi gozden cikarmaniz lazim.

aşağı ve yukarı ayrancı

bi 100-150 kaat daha çıkarabilirseniz anıttepe-maltepe civarında da ev bulabilirsiniz. kızılaya yürüyerek 5 dakka...

öveçler de bakılası yerler arasında. fiyatlar 600-700 arası. evlerin neredeyse tamamı yeni. dolmuş ve otobüsle en fazla 30 dakikada kızılay arabayla da 10-15 dakika. ulus ve sıhhıyeye de dolmuş hattı var. evler kombili merkezi sistem yok. kendiniz ısıtıp kendiniz ödüyosunuz.

ohooo napcan d40'ı.

1- d40 alacağına git bi compact makina al. öyle iri durduğuna bakma, hiçbir işe yaramaz.

2- buna alternatif compact makina bakarken de kriterin şu olsun:
-6 mp üstü makinalara bak
-makinanın sensör boyutunu (alan cinsinden olur) piksel sayısına(n megapiksel..) böl. en büyük değeri hangisi veriyorsa onu al (bu değerleri dpreview.com'dan bulabilirsin)

3- ankarada hayyam gibi bi yer yok maalesef. internetten al en iyisi

vardır. en kötü ihtimalle ezineden aktarma yaparsınız.

assos'tan ezine'ye. Ezine otogar'dan da direkt yük yeri'ne.

ne mekanı aradığınızı da belirtirseniz...

misal gece kokoreç yemek istiyorum, girişim çarşısındaki hasan abinin dükkanı yerine AOÇ'deki doğatayı tercih ediyorum. son derece nezih bir mekan, havuzlu falan. sabaha kadar da açık.

ilgi göz hastanesi. çok güzel hemşireler var.

ayrıca yetenekli, deneyimli ve canayakın doktorları, neredeyse bedava denilebilecek uygun ücretleri, güzel ankara manzarası ve prensiplerinden ödün vermeyen hizmet anlayışı ile, göz hastası olsun olmasın her insanın hayatında bir kez uğraması gereken ticarethaneden ziyade sıcak bir yuvadır.

tavsiye değil uyarı olacak: dünyagöze gitmeyin sakın diyorlar

sorun mu yaşıyorsun yoksa periyodik kontrol mü?

Yok, sorun gibi bir şey değil. Lensimin zamanı geçeli çok oldu. Ben de yenisini almadan, göz numaram ilerlemiş mi diye kontrol ettirmek istiyorum.

ben kudret göz hastanesine gidiyorum devamıl. muayene farkı 5tl aldılar en son. tavsiye ederim. dünyagöz 70 civarı bir şey istemişti.

Özel hastanelere daha önce gitmediğim için pek bilmiyorum da, bu muayene farkı ne oluyor tam olarak? Muayene ücreti mi yani? Fark da devlet hastanelerine göre fark?

eğer sigortalıysan, yani devlet hastanelerinden ücretsiz faydalanabiliyorsan, özel hastanelerden de faydalanabilirsin, küçük bir ücret ödemek şartıyla. işte fark o oluyor bildiğim kadarıyla.
ilgi göz hastanesi'nde de fark 5 ytl, normal muayene ücreti de 10 ytl zaten. yani en son gittiğimde öyleydi yanlış hatırlamıyorsam.

kudret göz'de ssk'lı hastalar için ücret 18 lira. güven hastanesinde de fiyat aynıydı.kudret göz'de olacaksan lens için gittiğini randevu alırken belirt mutlaka. lens muayenesine başka doktor bakar çünkü.

tanıdık bir abimize renault megane 2 sinin yerine honda civic (yeni kasa) verildiğini biliyorum

Axa sigorta Peugeot 407 yerine Albea vermişti şahsen bana...

Sanırım biraz da sigorta şirketinle olan ilişkine / çalışma sürene falan bağlı...

Yillarin sigortacisi olarak cevaplayabilirim :)
kaza aninda maksimum 7 gün olmak üzere kiralık araç (ikame araç) teminati asistans firma tarafindan saglanir. kasko poliçesinde yer alan asistans, hıdır bıdır sigorta yardım, gibi isimlerle aldıgınız teminat bu işe yarar. aracı esasen veren sigorta şirketi değildir. biz sigorta şirketi olarak yıl başında anlaşma yapıyor ve düzenlediğimiz her poliçe için bir miktar parayi asistans firmasına ödüyoruz. kullanılsın ya da kullanılmasın. hasar oldugunda da hadi koçum git müşterime araba ver diyoruz.
araç en fazla C sınıfı olabiliyor. genellikle baz donanıma sahip araçlar veriliyor. sizin aracınız otomatik vites ise ve ben başka araç kullanmam derseniz otomatik vites araç da sağlanır.

herkese teşekkürler

@mat couthon: verdiğiniz bilgiler, sigorta şirketiyle yapacağım konuşma için çok faydalı oldu, sağolun.

hasarlı aracı yanlış bayiye çektirerek bir fark ödememize neden olmuşlardı. otomatik araç için de fark ödememiz gerekiyormuş. tamirat 1 ay sürecekmiş. bütün bu bilgileri, sorularımızı "onu hüsamettin abi bilir" diye cevaplayan sigortacı ablamızı fırçaladıktan sonra öğrendik. sanırım bir grup çapulcuyla karşı karşıyayım

tarihe not: ankara sigortayla çalışmayın

sözüm meclisten dışarı
(bkz: rtfm)

ben bildiklerimi yazayım.

sol üst fotoğraf:

en üstteki dioptri ayarı. vizör ile kendi gözünüzün derecesini eşitlemeye yarar. vizörden bakınca bulanık görüyorsanız aşağı yukarı çevirip doğru ayara getirirsiniz.

ortadaki AE-L (Auto Exposure Lock) AF-Lock (Auto Focus Lock) yani poz kilidi ve fokus kilidi. bir yerden ışık ölçümü aldınız ve sonraki tüm fotoğrafları o ölçüm bozulmadan çekmek istiyorsunuz. makineyi karanlığa çevirseniz bile ayar aynı kalsın istiyorsunuz. buna basıp kilitliyorsunuz. aynı şey fokus için de geçerli. uzağa çevirince oraya ayrıca fokuslamasın, önceki fokus ayarı bozulmasın diyorsanız da aynı şeyi yapıyorsunuz.

alttaki de netleme noktasını seçebilme şeysi. yani yukarı getirince ok tuşlarıyla fokus noktasını seçiyorsunuz. seçtikten sonra L yapıp kilitleyince hep o noktayı netliyor.

sağ üstteki fotoğraf.

BKT: bracketing tuşu. nikon'da nasıl kullanılıyor bilmyiorum ama özellikle HDR için üç ayrı çekim falan yaparken siz deklanşöre bir kere basıp bırakıyorsunuz, o tanımlı olan kadar fotoğrafı kendiliğinden arka arkaya çekiyor.

sol en alttaki fotoğraf:

deklanşörün sol tarafındaki ışık ölçüm modu. yani merkez ağırlıklı mı, spot mu falan ona basıp tekerlek çevirerek ayarlıyorsunuz.

deklanşörün sağ yanındaki pozlama telafisi tuşu. yne basıp tekerlek çevirerek pozlama telafisini kısıp açıyorsunuz.

üç tane arka arkaya kare gibi olan seri çekim tuşu. deklanşöre basılı tuttukça takır takır seri çekmenizi sağlıyor. (edit: zamanlama ve uzaktan kumanda seçimi de aynı tuştan yapılıyor)

onun altındaki AF'yi bilmiyorum ama canon'da da var böyle bir tuş, yarım deklanşör yapmak gibi. ona bastığınızda objektifin baktığı noktaya af yapıyor. (edit: hayır değilmiş. yarım deklanşördeyken sürekli AF yapıp durayım mı, yani konu hareket ediyorsa ben de sürekli ona netleyeyim mi, yoksa bastığım anda nereyi netlediysem orada kalayım mı şeklindeki AF motorunun davranışını seçeceğiniz düğme imiş)

sağ alttaki fotoğraf.

A-M tuşu. bu tuş zaten makinenin değil lensin üstünde. lensin otofokus manuel fokus seçim düğmesi. peki arkasında bir tane daha AF-M tuşu var makinenin üstünde, o ne derseniz bilemeyeceğim ama sanırım aynı ayarın makineden yapılanı.

sol ortadaki fotoğraf: üsttekini bilmiyorum. alttaki alan derinliği önizleme tuşu.

bu arada: www.k-state.edu

muğla büyük bir yer ve neredeyse tamamı orman. bu durumda muğlanın neresinde kamp atacağınız önemli.

marmaris civarı diyelim, çadırla kalacak yer önerisine de açığız ayrıca.

dostum "Çubucak Orman Kampı". Tek geçerim, memnun kalırsın.zaten eli ayağı düzgün pek fazla alternatifin yok. google da arat istersen, incelemeni tavsiye ederim.

listeyi buraya yazarsanız daha kolay olur.

o uzun listeyi yazmaya gerek yok. çünkü benim sorduğum unutulabilecek kritik eşyalar veya yanımıza alıp da hiç kullanmayacağımız şeyler.

sakın slr/dslr makine götürmeyin. taşıması bi dert, saklaması ayrı bi dert.

bir kitap var likya yolu ile ilgili.trekkin yapacaksanız acayip yardımcı oluyor.onu bulun.
hesapladıgınızın iki katı su tasıyın dereler kurumus olabiliyor eger trekking yaparak katedecekseniz.

datça, akyaka, kelebek vadisi, kabak koyu. oradakilerle takılır, yeni muhabbetler kurarsın. güzel olur.

git mordoğana tüm gün rakı balık kavun falan yap

avşa da olabilir sanki

avşa değil de ege veya akdenizde olsa daha hoş olur sankim =)

olympos da da sıkılmazsın emin ol (:

BÜYÜK ada

olympos'ta ağaç evlerde kal, backpackerlarla takıl.

Bodrum baboli ucuza fazla abartılı olmayan pansiyon çok..

çanakkale bozcaada gökçeada

bodrum/yahşi de güzel bir alternatif.ayrıca bodrum'un merkezine inmek istersen minibüsler var.pansiyon seçenekleri de geniş ve ucuz.denenebilir yani.

dizel arabanın bakımı, benzinli arabanın bakım masrafından fazla olur. bu yüzden kapıda yatırmak için dizel araba alınmaz. ayrıca dizeller her zaman daha pahalı olur demeye gerek yok zaten.

maliyet olarak, eger aracla cok yol yapilmayacaksa, benzinli arac tavsiye edilir zaten. hatta dizel araca vereceginiz farki bankaya yatirin, faiziyle benzin farkini odersiniz para da size kalir gibi geyikler bile yapiyor saticilar.

söylenenlere ilaveten:
akaryakıta ödediğiniz miktar cebinizi yakacak mertebeye ulaşırsa:
benzinli arabada lpg taktırma şansınız vardır, dizelde yoktur. (gerçi dizellere de lpg takıyorlar ama, zaten yüksek olan bakım masrafı iyice artıyor)

dizel 65 bg araç, 105 bg benzinli gibi tork sağlıyor. aynı bg de benzinli dım tıs gidiyor.
dizel 3 sene önce dhaa ucuzdu o zaman daha avantajlıydı ma şimdi pahalandı açıkçası.
dizel bakımları daha sıktır. örnek reno için dizel her 10k km de, benzinli ise 15k km dedir. düşününce de iyi girmektedir bu bakımlar tabi. yılda 15-20 bin km den fazla kullanıyorsanız dizel alınabilir. eğer tork seviyorsanız dizel alınabilir. vw caddy ve fiat doblonun dizellerinin keyfi ayrıdır mesela. paranız varsa caddy, yoksa doblo ile coşabilirsiniz.

dizel bakım masrafı benzinli bakım masrafından çok pahalı değil, en son 60 lira fark vardı, ki sadece triger dizellerde genelde zincir diyerek bu bakım masraflarını unutturabilirim:) amaaa bakım değilde, arıza çıktığı zaman dizel üzebilir. evet pahalı benzinliye göre ama satarken gene ona göre satıyorsun. hepsinde turbo olduğu için chiple güzel güçler elde edebiliyorsun. gene de yılda yaptığın kilometre belirleyici olsun.

acente vizesiz bir turu kendi başına düzenleyemiyorsa, yıkılsın karşımdan. gözüm görmesin...

teknik olarak çok fazla anlamıyorum ama vw varken fiat almazdım ben olsam.

aynı fiyat aralığında ben de araç bakıyordum.

1) aile kullanacak diyorsun 3 kapıyı direkt geçiyorsun hiç duymamış olayım.
2) fiat 500 diyorsun güzel diyorsun ama bu arabalar kupon. hiç düşünmedin mi 30 liralık arabanın niye bu fiyata satıldığını? sen aldığında yine bu kadar fiyatı düşecek bunun.
3) vw polo diyorsun çok güzel diyorsun. ben de polo alacağım inşallah ancak abs'li olmasına dikkat et. trendline'da standart donanımda değil abs.

artı olarak 2010 kasası canavar gibi evet ancak tr'ye geliş fiyatı 30.000lira civarı olacak açıklama bu yönde. alacağın bir polo çok güzel prim yapabilir ve fiyatını koruyacaktır bu durumda.

aklıma gelenler sıfır polo, grande punto 1.3 multijet emotion(başka bir donanım paketi de olabilir ama 5 kapı olsun) honda jazz, suzuki swift (4x4'ü şahane yol tutuyor) son olarak da mişubuşi colt (triger kayışı yok zincirli bunlar ve çok sorunsuz kullananların söylediğine göre)

fiat 500'ü 3-4 sene sonra satmaya kalksam az çok 20-22 milyar civarına satabilirim gibi geliyor bana. sizin de dediğiniz gibi kupon araç bu sonuçta 6 milyara yakın bir fiyat avantajı gözardı edilemeyecek gibi değil.

arabada marka değil model önemlidir biraz ama ben olsam asla fiat almazdım, 2 aracını kullandım ne konfor var ne sürüş keyfi...

mecbur değilsen, o fiyata bulabiliyorsan kesinlikle uzak dur fiattan derim nacizane.

kesinlikle volkswagen derim. 2. el piyasası süperdir. polo'dan çok golf'ü tavsiye ederim ama. az yakıt tüketir, konforu şahanedir, motoru süperdir. 2.el almanız gerekebilir ama bu bütçenin üstüne çıkma şansınız yoksa. ama kesinlikle değer ve satmaya kalktığınızda da çok zarar etmezsiniz. golf'ün 1.4 tsi modeli biraz daha tuzludur ama en güzeli budur kesinlikle. olmadı 1.6 fsi'a yönelirsiniz. ama dizelini tavsiye etmem, çok hantal kalıyor. volkswagen'den pişman olmazsınız, yıllardır her türlü volkswagen'i kullanmış bir ailenin evladı olarak söylüyorum, daha bir kere olsun ulan senin gibi arabaya diye küfür etmedik, canımız bildik, ailemizin ferdi saydık.

4) jazz'ı kovala kesinlikle
japon arabası iyidir.

polo ya da jazz. berisini kurcalama.

kitaba bak başka bir şeyle uğraşmana gerek yok.
sorular ve konular tamamen kitapla aynı.

www.meb.gov.tr de sınavlar kısmında çıkmış sorular var. Son 3 sınava çalışırsan sınavda aynılarının geldiğini goreceksin

rahat rahat geçersin

kursa sadece direksiyon için giden ve aldığı kitabın nerdeyse yüzüne bile bakmayan biri olarak söyleyebilirim ki; sınavda çıkacak sorular kitaptakilerle birebir aynı, o nedenle ek kaynağa gerek yok bence.

iki tane çıkmış sınav çözsen dereceyle geçersin.

edit: çıkmış sınav ne demek ben bile anlamadım ama derdimi anlatabilmişimdir umarım

kitabın içindeki çözümlü örnekleri oku geçersin kasma.

kursa kimse gitmiyor ki zaten..

valla ben de kursa kimse gitmez sanıyordum.bir tek ikinci günü gittim. sınıfı çok hevesli görünen bir sürü teyze ve daha bir sürü tip doldurmuştu.benim şansıma ne kadar ders meraklısı tip varsa hep benim sınıfımda olur zaten

o teyzelerden benim gittiğim kursta da vardı. yeni defter kalemle takip ediyolardı dersleri özenle. ilk hafta gittim, son gece de kitaba baktım, geçtim.

ama bu sıcakta hırs yapmak istersen 3 bölümden 100 alana başarı belgesi veriliyormuş.

yıllık 30 dolar verirsen devianart da reklamsız oluyor zaten.

flickr daha sempatik geldi ama bilebilsem..

flickr en güzeli belki de,
limiti aşmanın yolu vardır mutlaka yahu türkleri kim durdurabilir ki

photobucket var da ne amaçla istediğinizi anlamadım. depolamak için mi yayınlamak için mi?

@aithra her ikisi için de düşünüyorum aslında.

picasa niye değil?

arayüzü pek hitap etmedi açıkçası.

yıllık 25$ flickr en iyi seçenek. muadilleri arasında en kullanışlı arayüz flickr'ın.
geçen sene mayısta aldığımda +3 ay daha vermişlerdi, kampanya devam ediyodur belki.

delikanlı 3 aylık flickr bi dene bence 10 lira çok büyük rakam değil demedi deme ;)

güzelim beyazladıysa onun vitamini bilmemnesi gitmiştir. olayı zaten karotende.

bembeyaz degil ama. turuncusu gozukuyor hala. havuc, buzdolabinda ne kadar surede bozulur?

Merhaba,
Havuç öyle kolay kolay bozulan bir sebze değil diye biliyorum. Çok uzun süre durmuş olmalı orada? Üzerini tıraşlayıp kullanın mâdem?
Kolay gelsin.

pişirildiği zaman hızla bozulan bir sebzedir. bu saatten sonra pişirilirse daha da çabuk bozulacaktır herhalde.

pisirdim ve yiyorum simdi. birsey olmaz heralde.

O sigortanın süper ustaları az daha banyomu kırdırıyordu. Sonra işe uyandım da nereden su geldiğini düşünüp çözdüm. Size sormaları boşa değil yani. ORayı ilk yapan adamı bulup sormak en mantıklısı. Benimki öyle çözüldü.
Şirket olarak ise önermiyorum ben de bu işleri yaptırdım zamanında yani şirket için çalışan mühendistim. Gidip sağdan soldan ustaları toplayıp başında durup üstüne benim de ücretim bir de de %35 kar yazıyorduk. Şirket olayı da farklı değil anlayacağın. Eksperin üstüne çullan adam gibi usta bulup mağdur etmesinler seni.

az önce bi yer buldum adam bilgisayarla bilmem neyle arızayı nokta tespiti buluyomuş ama sadece arıza tespitine 300 lira istiyo.

bu tip sorunların en kesim çözümü su tesisatınızı saatten itibaren yenilemektir. çok fazla arıza veriyorsa muhtemelen sıva altı tesisatınız eski tip çelik borudandır ve borular çürümeye başladığı için sürekli başka yerlerden patlak vermektdir.

biraz masraflı da olsa tesisatı komple pvc borularla yenilemenizi tavsiye ederim. eski ustalarım vardı ama telefonu değiştirirken numaraları kaybettiğim için hiç birine ulaşamıyorum. türkiye'de çok kurumsal firma aramayın ama bu işi yapan. internetten biraz araştırmayla ya da buradan tavsiye ile bulacağınız bir ustaya komple tesisatı yeniletin kafidir.

www.hunerliadam.com diye bir adres var. kurumsal değil gayet de yalnız çalışan biri ve fakat fena değilmiş gibi görünüyor.

@heyiperva
zaten pvc ile yeniledik yazmıştım ilk soruda o yönden sorun yok. sorun giderlerde. pvc borulardan kaçması imkansız çnkü sıva altı değil direk duvarın dışında borular aksa görürüz.

boru akıntıları dışarı çıkmadan önce duvar içinde uzun bir yol katedebiliyorlar. misal 2 kat üstteki evin atıksu borusunda kaçak vardır, senin evine kadar sızıp alt katta ortaya çıkıyordur belki.

banyonuzdan geçen atıksu borusunun etrafını boylu boyunca kırdırıp bikaç gün izleyin.

zaten sorun şu ki bizim 2 kat altımızdan şikayete geldiler. alt komşumuz evin sahibi olmadığı için ve arası bizle limoni olduundan bize gelip söylememiş bile. nasıl olsa benim evim değil mantığı, nası bi mantıksa artık. yani en üstte biz varız bizden alt katlara akıyor.

sigma 105 mm macro objektif yamulmuyorsam nikon 105mm f2.8 in muadili ve 1-1 makro çekiyor, sigma 70-300 apo ise daha bir allround, hem tele hem 70mm hem de macro çeker 1-2 oranına kadar, elinizde kit lens varsa onu tamamlar. hayyam da 2. el ucuza eneyerek alabilirsiniz, yada taksitle ama garantili tripodfoto dan alabilirsiniz bu arada onların bir kampanyası vardı geçen hafta 70*300 tamron 265 tl idi vasat bir lens ama fiyatı gerçekten ucuzdu tripod iyi bir firmadır onlarla konuşabilirsiniz.

ya açıkçası 70-300 'ün 4-5.6 gibi bir f değerine sahip olması beni rahatsız ediyor. o nedenle alacaksam sabit odaklı almayı düşünüyorum. ya 105 mm sigma ya da 85 mm nikon almayı dşünüyorum, bu ikisi arasında hangisinin daha tavsiye edileybıl ya da alıneybıl olduğunu merak ediyorum...

85mm 1.8 D candır, kıymet akar. baldan tatlıdır.

sigma ile nikon arasındaki kalite farkını geçtim;

kızının 1.5 crop faktörü olduğunu düşünürsen 105'in görüş açısı 85'e kıyasla çok çok dar kalacaktır. 85 al

fotokritik.com/forum a da bir bak ikinci el için

d80 fullframe değil dx sensörlü bir makine dolayısıyla sensör boyu normal 35mm filmden küçük yani 1.5 x crop faktörü o yüzden. bu durumda 105 mm x 1.5 ile 157.5mm ye takabül eder 35 mm bazında.

105mm macro için özellikle ürkek konularda süper bir objektiftir. ayrıca biraz falza keskin olmasına rağmen iyi bir portre lensidir. 85mm f1.8 de iyi bir lens ama f1.8 yüzünden oldukça pahalı olacaktır.

anladım aydınaltıcı bilgiler için teşekkür ederim.

bir şey soracam o halde full frame bir makine de dx lens kullanırsam ne olur?

ahanda böyle bişey olur:
farm4.static.flickr.com

nikon d300

mrb. var. fiyat belirtmemişsiniz, dalıyorum

pro makineler full frame olursa hakkını verir.
tavsiye 1: (bkz: canon eos 5d mark ii) [alternatifi (bkz: canon eos 5d) ]
tavsiye 2: (bkz: nikon d3) [alternatifi (bkz: nikon d700) ]
tavsiye 3: (bkz: sony alpha dslr a900)

bunlar film boyutunda (36x24mm) sensöre sahip dslr makineler. (bkz: full frame)
fiyatları uçuktur yalnız.

eğer fazla gelecekse, prosumer modellere bakalım;
(bkz: canon eos 50d) [fiyat alternatifi (bkz: canon eos 40d) ]
(bkz: nikon d300) [fiyat alternatifi (bkz: nikon d90) ]
(bkz: pentax k20d) [fiyat alternatifi (bkz: pentax k10d) ]
(bkz: sony alpha dslr a700) [fiyat alternatifi (bkz: sony alpha dslr a350) ]
(bkz: olympus e-30)

yok "daha da profosyonel takılacağım ben, para bol" diyorsanız, şu başlıklara göz atınız:
(bkz: hasselblad)
(bkz: sinar)
(bkz: mamiya)
(bkz: rollei)

haddim olmayarak paradoxical'ın ufak bir hatasını düzelteyim. ikinci paragrafta saydığı makineler (canon eos 50d, canon eos 40d, nikon d300 falan) film boyutunda (36x24) sensöre sahip değildir. daha küçüktür. ilk paragrafta saydığı full frame makineler film boyutunda (36x24) sensöre sahiptir. (full frame = sensörü 36x24 boyutunda)

düzeltir, arz ederim.

cevabıma gelince, böyle bodos sorduğunuza göre yeni başlayacaksınız. canon eos 450d alabilirsiniz.

Nikon Coolpix 4300 ve 8800 den sonra dogrudan D300 aldim cunku fotograf cekmeyi seviyorum ve elimden hic dusurmuyorum. Eger surekli birseyler cekmek ve kendini gelistirmek istiyorsan biraz para ayir ve hic Nikonun D60-80-90 larina bulasmadan D300 al derim.

birde nikon d700 var fullframe olarak, düşünülebilir.

yani kısaca bütçe belirtirseniz daha güzel yardımcı olabiliriz diyor arkadaşlar. hassy bile önerilmiş ki kendileri otuzbin avro kadar. almışken iyisi olsun derseniz tavsiye ederim. ama onu alacağınıza 450D alıp farkıyla da honda civic falan alabilirsiniz.

canon 450 D + sigma 17-80 lens

veya

d300 + 18-200 VR DX lens

fiiyatı 1500 tl. diye düşünüyorm tabi çok iyi bir seri bulunursa 2000 e kadr çıkma imkanım olabilir

nikon D90 bence en güzel seçim olur üzerindeki obfektifde yeterli ama sen canonda karar kılmış gibisin

yerinde olsam birinci seçeneği seçerdim. bunda ilk dslr olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. ayrıca body değil lens önemli diyenlerdenim. kit lens kısa süre sonra yetmeyecek emin olun. 55-250 tatmin edici bir tele ben de kullanıyorum. son olarak evladiyelik gövde diye bir seçenek asla yok. tecrübe kazandıkça ekipman arayışı herzaman olacaktır. 1. seçenekte ısrarlıyım ben. yanına bir 50mm çekerseniz uzun zaman yetecektir.

450D kit + 55-250 daha mantıklı
tele lensinden mahrum kalıyorsunuz sırf IS için değmez bence
yine de nikon ve pentaxa bi daha bakın derim :)

mesele IS değil ki "450D kit + fazladan bir lens mi, yoksa fazladan lens olmadan 50D ve üstündeki vasat kit lens mi" sorusu.

soruyu düzelttim. bahsettiğim 55-250'lerin hepsi IS olacak.

ben de uzun uzun düşünmüştüm hatırlarsanız daha yeni..

kararımı canon 50d ile biraz daha fazla para verip tamron 17-50mm f:2.8 ikilisini almaya karar verdim.

alacağınız lenste açının yanında diyafram değerine de dikkat edin derim. kit 18-55 lens f3.5-5.6'dır. yeni başlayanlar için idare eder bir lenstir ama bir yere kadar. ve çok ilgileniyorsanız fotoğrafla o yere de çabuk gelirsiniz.

canon 450d body ise canonu sevmeme sebebimdir. velhasıl 40d 50d ve üzeri sevilmeyecek gibi değildir.

eğer bir 500-600 lira daha verebiliyorsanız dediğim konfigrasyonu bir düşünün. yok çıkamıyorum ama ilerde param olur derseniz ben yine de 50d alın bu sefer de kit 18-55 lensiyle derim. 450d alma niyetiniz varsa ve ağır basıyorsa nikon d90'a bakın derim. canonun kit lensinden kat be kat iyi 18-105mm f:3.5-5.6 vr kit lensiyle 1300 dolar civarına spot olarak hayyamda satılıyor.

neden bu kadar kasıyorsun anlamıyorum. gidip 450 d alacağına 300d al mesela, profosyonel fotoğrafçılık yapmayacaksın bir şey yapmayacaksın, her türlü ihtiyacını 300d karşılar şu an.


2. el fiyatları da 400-500 milyon civarında. bence çok daha mantıklı.

55-250 iyi bir objektif değildir, sigma 17 50 de o şekilde.
450D ile 50D çok farklıdır, 450D amatör giriş seiyesidir, 50D ise semi produr, farkını çok fazla anlatamam yazarak, eline alıp kullanınca farkedersin. ben afallamayı zamanında 350D den 20D ye geçişte yaşadım, kaybettiğim vakte lanet ettim. ayrıca kullanabilene 18-55 güzel bir objektiftir, zaten olay fotoğrafçıdadır, onun yerine 50mm f1.8 almayı dene, tele objektif için biraz bekle acele etme. çünkü daha makineni almadan ne tarz objektif alacağın belli olmaz. bi kullan bi süre, tarzın sevdiğin şeyler ve ona göre alacağın obj değişir. dslr olayının pişmanlığı normal pişmanlığa benzemez. sonra fotokritikten falan 2. el objektif bakarsın. ve hayyama gitmişken metro fotodan başka alma.

ama amerikadan getirenler de var, biraz daha ucuz olabilir. mesela [email protected] ben macbook pro mu bu adamdan aldım, gayet iyi bir insan, msn e ekleyip en azından fiyat al. 50d mi de yine bu adamdan alcam sonra. canon tercihinden dolayı tebrikler.

gönlüm el vermiyor, söyleyeceğim: canona fazla bağlanıp nikon opsyonunu unutma. d80 + AF 18-70 1.seçenekten daha iyi bence. kalitesini geçtim, ergonomisi bile basar, neyse :)

ilk dslr'ın olacaksa lens mevzuuna o kadar takılma, 2. seçeneği al. adam gibi bir gövden olsun. daha sonra alırsın diğerlerini. 55-250 ucuz bir lens zaten.

(bkz: kafein hapı)

meşgul olman lazım.içki içmemen(uyku getirir hele ki bira) kahveye falan dayanman lazım.

arkadaşlarınla sokakta takılmaya çalış. uyumayacağını bildiğin birinin evine git oturun oyun falan oynayın. tek kaldığın zaman müzik aç
ne bilim böyle şeyler işte

uyanık olduğun süre boyunca sindirimi zor yağlı etli yemeklerden kaçın. kan şekerinin düşmesine izin verme. bol miktarda nevale bulundur. baktın şaft kayıyor, hemen bi snickers, bi kahve, bi cezerye patlat.

he bir miktar alkol de olacak.
sokakta takılma, oyun oynama imkanım falan yok, zorunluluktan duruyor olacağım.

Ginseng kullanin, vitamin alin, kafein iceren seyler tuketin. Bir de arada "Hehehe hic uykum yok kii hic uykum yok kiii" deyin.

mümkünse sabahları yürüyüş yapın ve sonrasında duş alın, beslenmenize dikkat edin sakın öğün atlamayın ve ulaşımınızı mümkün olduğu kadar kendi arabanızla halledin

lustral diye bi anti-depresan ilacı var yani etkisi uykusuzluk çok yardımcı olur. denenmiştir garantili. kutusu 17 tl gibi bişey.

-16-17 saat çalışma (eğer ağır işte çalışmıyorsan pek koymuyor adama)
-sonra 5-6 saat deliksiz ve rahat bir yatakta uyku
-geri kalan 17-18 saat içinse ara ara içmek üzere 2-3 redbull (belki daha fazla ama hepsini aynı anda değil)

p.s. bu öneri tek seferliktir, evde denemeyin :) ayrıca tarafımdan denenmiştir

lustral bazı insanlarda tam tersine uyku haline sebep olur, denemeyin.

hareket halinde olmak işe yarar, uzun süre bir yerde oturur halde kalmamak, temiz hava almak, yumurta, peynir gibi sindirimi çok zor olmayan proteinli gıdalar tüketmek gibi şeyler öneririm. Kahve içecekseniz de bunu üç dört kere çok sert hazırlanmış kahve yerine, daha sık aralıklarla daha az kahveyle hazırlanmış şekilde içseniz daha etkili olur.

eczanalerde bulunur efedrin kapsulleri -sagligim cok da onemli degil diyorsan -anapolon- iki bardak kahve iki bebe aspirini bir kac tane muz ya da haslanmis patates... uyu da goreyim...

sözlükte bunu buldum.. ben kullanmadım o yüzden yorum yapamıyorum

(bkz: modiodal)

redbull-türk kahvesi-sade(sütsüz kremasız)nescafé

(bkz: modiodal) alkolle alındığında feci yapar, hiç tavsiye etmem. "acil"e kadar yolu var, diyim anla. aslında uyanık tutan hiçbir ilaç alkolle alınmaz! ayrıca doktor kontrolünde olmadan bu tür ilaçları kullanmak feci göte girebilir.

ama yine de şunu diyebilirim, bir kereye filan mahsus olacaksa modiodal aldıktan sonra uzun süre ayakta kalırsın. sakın 1 günde 1den fazla alma!

bir şefin koroda önemi neyse, teknik direktörün sportif başarıdaki önemi de odur. elinde farklı özellikleri olan 30 tane adam var. bunları inceleyip bir sistem oluşturmaya çalışıyorsun. kendilerini geliştirebilecekleri alanları inceleyip bulman gerekiyor.

-"ayağa oynuyoruz beyler",
-"hüseyin sen ileri kaçıyorsun, siz de topu hüseyine şişiriyorsunuz"
gibi taktikler vermek teknik direktörlük değildir tabi.

öğretmen öğrenci meselesi gibi bakabilirsiniz olaya.

peki ben size şunu sorayım, halter antrenörü ne işe yarıyor?

@selim pusat: once ben sordum :)

ne amaçla kullanacaksınız lensi önemli olan bu? kit lens 18-50 veya 18-70 aralığındadır muhtemelen. dolayısıyla size geniş açı çekecekseniz yeter ancak teleobjektif olarak işe yaramaz, bu durumda 70-300 aralığında bir zoom lens ile tüm odak uzaklıklarını (hemen hemen) kapatmış olursunuz. lensler prime (sabit odak uzaklıklı) ve zoom lens (değişken odak uzaklıklı) olarak ayrılır bunların da en açık diyafram değeri düştükçe fiyatları artar. örneğin 50mm f1.8 180 TL iken 50mm f1.4 300TL+ 50mm f1.2 ise herhalde 1000tl ve üzeridir. Burada diyafram ne kadar açılabiliyorsa düşük ışık performansı da o kadar yidir.

Ne çekmek istediğinize karar verdikten sonra istediğiniz odak uzaklığında ve amaca yönelik bir prime lens veya iyi bir zoom almanızı tavsiye ederim. lensin yorumlarını netten okuyup mümkünse bir kaç kare çekmeden de almayın derim.

mümkün mertebe canon harici almamaya çalış. ve spot al, bozulacak şeyler değildir bunlar. fotokritiğin satılık forumuna bi göz at.

lens alışverişlerimi mümkün mertebe fotokritik forum üzerinden yapıyorum. sıfır lense tonla para vermeye gerek yok. sıfır sigma parasına ikinci el bir canon lens bulabilirsin (lensine bağlı tabii..)

optik konularda garanti gibi bir kavram olmadığından sıfır almak anlamsız. birileri tarafından kullanılarak çalıştığı teyit edilen, mekanik optik ve kozmetik kusuru olmayan, tıkırdamayan, satıcının önünde denenerek alınan bir lensten daha iyi ne olabilir ki?

dikkat: piyasada diyaframı bozuk lensi itelemeye çalışanlar var. lensi denerken gövdenin sol alt yanında bulunan diyafram tuşuyla yaprakların çalışıp çalışmadığını kontrol et. yapraklar geç tepki veriyorsa lensin içi nemlenmiş olabilir. aman deyim.

kenrockwell.com daki lens yorumları, her türlü kullanıcıya hitab edecek şekilde hazırlanmış. bu siteye güvenebilirsin.

yan sanayi lensler arasında performans sıralaması genellikle şöyledir: tokina > sigma > tamron
fiyat sıralaması da tam tersi tabii. tamron aldığı güne lanet eden insanlar da var, beklentine bağlı.

verdiğin bilgilere göre (makinanın full frame olmadığını varsayarak) 25 ila 35 mm arasında sabit odak uzaklıklı, diyaframı da 2 den küçük olan bir lensin sana uyacağını düşünüyorum. seçenekleri belirleyip kenrockwell'e bir göz at

olduğunu nereden çıkardın?

Boya ve tekstil firmaları var diye biliyorum

valla şahsi bi bilgim yok ama altınyıldız her yere reklam vermiş nano teknolojili kumaş diye... o geldi aklıma

bu olabilir mi ?

www.nnt.com.tr

dyo nano boyada bilkent nano teknolojide yapılmış idi

askeriye bi 10 sene içinde ciddi uğraşacak kendi işlemcilerini çiplerini üretmek için. çünkü askeri şeyler üretmek için şerrefsiz amarika çip entegre falan vermiyor satmıyor.

yakupoğlu tekstil kullanıyor bildiğim kadarıyla.
edit: kullanmıyormuş

bildiğim kadarıyla odtü kendi ccd sini üretmeye çalışıyor. bu işi bir şirket bünyesine yapıyor olabilirler. incelemek lazım

ankara yataklıdır, fatih ise pusetlidir (sağda 2 solda 1 sıra geniş koltuklu)
boğaziçi ekspresi dolmuştan hallicedir, uzak dur.
anadoluyu bilmiyorum.

o cuma bu cumaysa fatih ve ankara ekspresinden yer bulman zor sanki

fatih eksperesi candır.

saat 23.30da biniyorsun ankaradan, gece arkadaşınızı alırsınız eskişehirden, sabah 7.30da istanbulda. rötar falan dinlemez fatih.

uyuyamak istiyorsanız ankara'ya binin ama bence gereksiz.

Anadolu expresindense Fatih experisini tercih etmek daha mantıklı. Zira hem daha kısa sürede varıyor hem de priz ve internet erişimi var.

Bu lens ile ilgili yorumlar
www.fotokritik.com

ve fotolar
www.fotokritik.com

karar senin. yorumun birine gore dusuk isikta iyiymis.

edit:foto linki yanlisti, duzelttim

ne kadar açık diyafram, düşük ışıkta o kadar performans. 1.8 yeterince açık bir diyafram. düşük ışık için kullanabileceklerinizin en iyilerinden.

dpreview linki;
www.dpreview.com

İstanbul da isen Hayyam da istediğin mağazadan bakıp deneyip alabilirsin.
Odak Foto Mustafa abi iyi bir esnaftır.

kit lensinizden çok daha iyi bir lenstir bence 50mm.

herzaman için prime lenslerde daha iyi keskinlik ve renkler yakalayabilirsiniz. içindeki optik sayısı azalır böylece ışığa ihtiyaçları az olur.

genelde portre lensi olarak bilinir.

makina ne olursa olsun 50mm bir vazgeçilmezdir.

güzel bir lenstir hayırlı olsun, bu lens ve çok ucuza alacağınız extension tube ler ile çok güzel makrolar çekebilirsiniz. her eve lazım bir lenstir.

bu arada dünkü duyurudan eksik kalmış: extension tube objektif ile gövde arasına konularak mevcut objektifin odak mesafesini büyüten ve büyütme oranını arttıran basit bir düzenektir. auto extension tube ler auto fokus destekler ve daha pahalıdır, normal extension tube ise içi boş bir tüptür bi,r tarafı nikon bayonet öbür tarafı ise dişi.

google da extension tube macro olarak aratırsan örneklerini bulabilirsin. makineye toz girer falan diye de korkma girdiği gibi çıkar o tozlar evde yada teknik serviste. :D

Kolay gelsin.

kendisini aldıktan hemen sonra loş bir ortamda denemişliğim, memnun kalmışlığım vardır.

fiyatı ne kadardır bilmiyorum ama fx makinalarda 50 mm eşdeğeri görüş alanı sunan 35 mm'lik f/1.8 lensler çıktı. bunu da bi araştır istersen

hostelworld ve hostelbookers da mekanların güvenlik puanları var. yorumları da okursan ne kadar güvenli olduğu hakkında bilgi edinebilirsin

lockerları oluyor birçok hostelin. pek güvenilir değil ama odalarında kilitli dolap sunan yerler de var

evet düşer allah muhafaza

interrailin sitesinden alınabiliyor bilet online olarak.

yani kız-erkek oranı biraz şans işi diyorsunuz?

iyi ratignli hostellerin dormları gayet güvenli.

kilitleyebileceğiniz dolaplar oluyor çoğu yerde. olmadı çanta başına bir zincir bir asma kilit taşıyın yanınızda, kendiniz kilitleyin bir yere.

mixed dorm işi şans, 10 kişilik odada tek başınıza da kalabilirsiniz örneğin. ama öyle 10 kişinin arasına kız başınıza düşseniz bile büyük ihtimal kimse dönüp bakmayacaktır. çoğu kişi odaya yalnızca uyumak için geliyor zaten. genç insanlar rahat oluyor. siz de çok sallamayın.

10 erkeğin arasına düşse bile bir şey olmaz, tecavüzcü olmuyorlar genelde (en azından ben hiç öyle bir şey duymadım, en fazla "ahan da avrupa'dayım kız kaldırmalıyım" diye ağzından salyalar akan türk arkadaşlardan biri denk gelebilir bkz:bir süre önceki birkaç duyuru)

güvenlik için, pasaport, kamera gibi şeylerini dışarı çıkacağın zaman yanına al, hatta pasaportunu gizli çanta tarzı bir yerde sakla cüzdanının, çantanın turistik yerlerde dolaşırken çalınması ihtimaline karşı. bütün paranı tek bir yerde tutma. hostellerdeki dolaplara kilitle mümkün olduğunca, her şeyini orta yerde bırakma tabi ama "eyvah her şeyim çalınacak" korkusuyla da dolaşmana gerek yok.

bir de anladığım kadarıyla aranızda kızın da olduğu grup olarak gidiyorsunuz, odalara rastgele dağıtmazlar sizi hostelde yer oldukça, birlikte aynı odaya koymaya çalışırlar.

hiç kasma, evdeki malzemelerle yapamazsın. bin tane ürettirmekten daha pahalıya gelir.
güzel bi teknik resim hazırla, toleransları standartlara uyan cinsinden. elbet üretecek bir yer bulursun.

firma aramaya inan, freze yapmaya değil.

hadi mekaniği kurdun, kontrolü nasıl yapacaksın?
elektronikçi misin?

mesela adamlar soyle bişe yapmıs;
urun.gittigidiyor.com

biz neden yapamayalım adam akıllı plan olduktan sonra???

elektrik muhendisiyim. hallederiz;)

amacının ahşap bir parça üretmek olduğunu varsayarak yukardaki cevabı verdim. yoksa tabii ki hobi olarak uğraşıldığında yapılabilir. mühendissen ve zaman kısıtın yoksa zaten bi şekilde halledersin.

ama şöyle düşün, bu cnc nin parçalarını ürettirmek için de sanayiye gideceksin, yine 1000 tane ürettirmeni isteyecekler :)

ayrıca lineer rulman, kaplamalı paslanmaz çelik mil, eğik bilyalı rulman falan, pahalı ürünler. bütünlemesi için de baya teknik bilgi gerekiyor.

planı dışardan bulduğun sürece tezgahın gerekli sağlamlığı yakalayamayacaktır. küçük ahşap kesim işleri dışında kullanamayacaksın.

elinle oy daha hızlı ve kolay olur

birincide olmazsa (ki olmaz ) ikincide, olmadı üçüncü denemede bu iş hallolacak bi şekilde. linkteki satıcı mdf kullanmıs mesela kasa için, dekupajla hallederiz onu:) mekanik aksamda adı gecen parcaların çogu standart değilmidir? onları bulmak sorun olmasa gerek gibime gelıyor, ozel yaptırmaya gerek varmı? mekanik aksam engel teskil etmedikçe yeterli hassasiyeti yakalabilirsem surucusuyle kontroluyle ve uygun motorlarıyla daha zibilyon işte kullanıcam ben bu aleti. eger adam bunu yuvarlak hesap 600e satıyorsa 300 e halledilebilir kanımca. tabi plan bulunursa

ilkdefa
hata toleransım çok dusuk elle yada dremelle falan ugrasacak kadar sabıra sahip değilim:)

divit
3 eksende hareket edebilen bişeyin uygun adım motor, kontrol ve yazılımla daha fazlasına haiz olması gerek sanki. iş mili motoru yerine kalem koysak bile fazlasını yapması gerekmezmi? o planları nette bulmak mumkun olurmu? hatırladıgın anahtar bi kelime varmı:) google manyagı olacağım yakında

hep bir ağızdan seni vazgeçirmeye çalışıyoruz :)

hocam hata payın düşükse zaten hiç girme bu işe. gövde parçalarını mdf den yaparsan iş miline kesici takımı bağlayıp parçaya daldığında zaten zangır zangır titreyecektir sistem. mdf nin üstüne çelik boru bağlarsan alet durduğu yerde bile sallanır.

o parçalar standarttır ama pahalıdır. lineer rulmanın tanesini 80-100 ytl ye bulursun.

titreme olayına sunacak hiç bi antitezim yok ama lineer rulman dedigin sey eger şu ise adam satıyor 7 liraya:)
şu: urun.gittigidiyor.com
eger piyasa fiyatının çok altında bi fiyata satıyorsa bu adam alayım ben bundan bi kaç tane bulunsun kenarda kosede, yada doviz yerine lineer rulmana yatırım yapayım:)

ha bide dersenki çelik mil var işin içinde o da var:)
urun.gittigidiyor.com
buda 32 lira ikisi etti yuvarlak 40 lira 3 set lazım olsa (henuz hiç bir fikrim yok kaç tane lazım olacak) 120 lira yuvarlak hesap:) geriye bana proje lazım su divitin dediği projeyi kim hazırlamıs adı neymiş falan bi bilseydim:)

1) ağustos celbi var sana en yakın. ona gitmek için de hemen işlemlere başlaman gerekiyor
2) herkes kısa dönemin son celbi olacağını düşündüğü için ağustosa başvurdu. muhtemelen artık almıyorlardır. aralık ayındaki celbe atabilirler.
3) formalite icabı komando olmak ister misin diye soruyorlar. fiziki durumun müsaitse vereceğin cevabı dikkate alacaklarını sanmıyorum. genellikle uzun dönemler (lise mezunları) komando olur, ama kısa dönem de var bissürü. asteğmenler(üniversite mezunları için uzun dönem opsyonu yani) de komando olabilmekteler. (genelkurmay en son üniversite mezunlarının komando yapılmayacağını söylemişti ama şu anda hakkaride dağlarda gezen kısa dönem er tanıdıklarım var)
4) bolu-->hakkari burdur-->izmir edirne-->edirne bunların hepsi olası dağıtımlar. sana hangisinin vuracağı belli olmaz
5)git tabii

bende ufak bi soru ekliyeyim benim agustosta tecilim bitiyor yani agzımlan kus tutsam askere gidecem.(gitmeyide istiyorum) acele etmem gerekli mi?

ingilizceni geliştirmen değil, toefl dan 79 alman gerekiyor. bu ikisini ayıralım öncelikle :)

kpds bambaşka bir olay, bürokrasi çarklarının bir sonucu. herhangi bir ölçücülüğü yok. hele ki toefl ile hiçbir alakası yok.

para bulabilirsen vakit kaybetmeden toefl kurslarından birine yazıl. internette toefl denemeleri de var ayrıca.

kurs önerisi için hangi şehirde olduğunun bilinmesi gerekiyor ayrıca

istanbuldayım :)

bu arada okuayacağım program ingilizce olacak muhtemelen, bu nedenle ingilizceyi de geliştirmem gerekmez mi?

üzülerek söylüyorum ki toefl'dan 79 almanız için tense'leri yalayıp yutmuş, gramerin her türlüsünü halletmiş, kelime öğrenmeye odaklanmış olmanız gerekiyor. sınav anında sorulan soruya konuşarak cevap vermeniz, az buçuk kaliteli essay yazıyor olabilmeniz gerekiyor. dinlediğiniz konuşmaları anlayıp sorulan sorulara cevap verebilmeniz gerekiyor.

kpds'den 54 (ilk deneme de olsa) almış olmanız, çok ciddi bir azim yapmadığınız müddetçe toefl'dan 2 aylık çalışmayla 79 alamayacağınızı gösterebilir belki.

ama tabii benimkisi verdiğiniz bilgiler üzerinden bir tahmin. yine de "azimle sıçan taşı deler" diyorum, başarılar diliyorum.

"illaki önümüzdeki dönem yüksek lisans" diyorsanız türkçe bir bölümü tercih edin, ya da önümüzdeki 6 ayınızı ingilizce eğitimine ayırıp önümüzdeki sene toefl'a girmeyi düşünün.

kpds toefl ın yanında devede kulak kalır...
kursa gitmeniz lazım bence, ama onun dışında da essey konusu zaten ömür yiyen bir durum...
2 ayda ne yapabilirsiniz, kurs bulabilir misiniz onu da bilmiyorm

Alta kalan cevabımı okur musun bilmem. Umarım okursun.

ÜDS KPDS okuduğunu anlamadır, yani ben tensleri gerçekten doğru dürüst bilmeden bile üds den 80 kpds den 72 aldım. Çünkü okuduğumu anlıyorum. Senin 54 almanın nedeni ingilizceyi unutman vs... değil metin anlama problemin var.

Nasıl giderilir: Okuman gerek. Ne okuyacaksın. Level kitapları mı? Bence salla. Sen git KPDS ve ÜDS de çıkan paragrafları içeren kitaplar var.Onlardan birini al mesela Mastering Paragraphs Alfa yayınlarının. Buradaki paragrafları oku. Neden dersen?KPDS ÜDS için seçilen metinler süper. Orada öğrendiğin kelimler gerçek bir okuma yaparken mutlaka çıkıyor. Aynı zamanda oradaki metinler kısa ve vurucu. Bir sürü kalıp vs... içeriyor. Dizilerde bile çıkıyor kimi kelimeler

Şimdi sen diyeceksin bana toefl lazım KPDS değil diye olsun.Metin metindir. Bu kitabı bitirdikten sonra toefl reading için özel kitaplar var ona geçersin.Hem o zaman rahat edersin. Sonra sana bunun yanında listening writing speaking lazım . Listening için toefle özel kayıtlar var toefle seviyesi ve konular aynı diye direk başlayabilirsin. Ağır gelirse ne yaparsın bilmiyorum.Sonuçta tecrüben varmış.Bence başlarda zorlansan bile sonra açılırsın yılma. Writing i tek başına yapman zor bunu nasıl halledersin bilemiyorum. Speaking için efortless english diye bişi var adam seni konuşturmak için baya güzel bir sistem yapmış iki ayda yardımı olur.

Bunların dışında ben bir kursun sana bu saatten sonra bişi katacağını sanmıyorum.Motive eder dersen ok. Ama yinede kendin halledersin.

Birde yani bence 79 diye şartlama sen 70 alsan 65 alsan bile sonuçta iki ayda kendini bir seviyeye getirmiş olacaksın o yüzden sen kim ne derse desin iki ay ingilizceni çalış.Sonra mesela gittin 70 aldın 65 aldın KPDS sonucunuda al yüksek lisans başvurunda bakın gelişme gösteriyorum kpds den 54 aldım bakın sonra bu notum buraya çıktı .... süre içinde 79 kesin alırım de. Yine kabul edilme şansın var. Olmadı bahar dönemi başvurursun o zmana kadar kesin 79 alırsın.(Bu dediğimi yapan kişilerle tanıştım)

Öbür türlü nasıl olsa yapamam dersen oturursun ve ingilizcen yerinde sayar.Hareket berekettir vesselam

hele ki böyle kısa bir zamanın kalmışsa, kesinlikle kursa gitmelisin.. tabi denir hep çalışırım kendim evde ne olacak diye, ama itici bir güç lazım, yoksa olmuyor. sabah 10da kurs başlıyor mesela, 9da kalkman gerekiyor, normalde kurs olmasa ing. çalışmak için asla 9da kalkmazsın ama o sayede kalkıp çalışıyorsun.. bir de belli bir miktar para bayılınca insanın vicdanı rahat etmiyor zaten çalışmayınca..

ben 1 ay boyunca çalıştım sadece, yarıyıl tatilimde, çünkü başka zamanım yoktu.. kendim çalışamayacağımı bildiğim için kursa gittim, 5 haftalık hızlandırılmış programa, haftada 4 gün, hatta onun da 4 haftasına gidebildim.. kesinlikle çok yararı oldu, 80 geldi.. daha fazla vaktim olsaydı daha yüksek alabilirdim belki, sizin 2 ayınız var.. yazın yükseltmek için uğraşıcam ben de..

alacağınız lens, ne tip fotoğraf çekiminde kullanacağınıza bağlı. 18-200mm gibi yüksek zoom aralıklı lenslerin optik kalitesi, keskinliği çok iyi olmaz. ve zaten elinizde 18-70mm bir lens olduğuna göre geniş açı için bu lensi kullanabilirsiniz. yani alacağınız lensin ya daha yüksek ya da daha yakın odak uzaklığında olması daha mantıklı olur.

mesela daha geniş açılı fotoğraflar çekecekseniz (mesela mimari fotoğraflar) 10mm den başlayan geniş açı lensleri almalısınız. ya da portre fotoğraf çekecekseniz 50mm'lik sabit odaklı lensler işinizi görür. makro fotoğraflar için 85mm, 100mm, 105mm lik lensler mevcut. spor fotoğrafları veya doğal yaşam ve hayvan fotoğrafları içinse teleobjektifler uygundur. onlar da 55-200mm, 70-200mm, 70-300mm gibi odak aralığındadırlar.

amacınıza göre lens seçimi daha mantıklıdır. yoksa "18-200 mm lik lens alayım da her tip fotoğraf çekeyim" derseniz hem çekeceğiniz fotoğraf kalitesinden feragat etmiş olursunuz hem de slr veya dslr makinelerin mantığına aykırı davranmış olursunuz.

Sadece sorduğunuz lens için 18mm de en açık diyaframı 3.5 olan bu "aslan parçası" en uzun odak mesafesinde 200mm de yani 6.3 diyafram değerine sahiptir ki bu da onu oldukça kötü bir lens yapar.

Düşük ışıkta kullanılmaz dandik bir lensiniz olur. Eğer fazla para harcamak istemiyorsanız ve henüz ne çekeceğinize ve tarzınıza karar vermediyseniz macro için 60mm f2.8 yada 105mm f2.8 (VR siz) 2. el temiz bulun alın jilet gibi keskin lenslerdir bunlar.

50mm f1.8 de alın yaklaşık 180-200 liraya taş gibi bir lenstir. uzatma tüpü veya ters bağlayarak dudak uçuklatan makrolar çektirir size. İleride bu işi çok daha iyi yapacağım profesyonel olacağım diyorsanız DX formatlı lens almayın, çünkü er yada geç full frame D-slr ye geçeceksiniz DX lensler elinizde patlamasın.

Elimde 1 adet Tamron 28-200 var, dalgın bir anımda aldığım, kesinlikle 5 para etmediğini (sahte parayla bile) söyleyebilirim.

Kolay gelsin.

@henry gale tesekkürler bilgiler icin. Yanimda cok fazla objektif tasimak istemedigim zamanlarda genel amacli bir objektif olsun diye almak istemistim.
@justaddwater bahsettigin lens bu mu?
geizhals.at

Ben aslinda apertürü yüksek bir lens de istiyorum. Bu cok iyiymis.Ters nasil baglaniyor? What is a uzatma tüpü? Makro isine cok yabanciyim. Hemen arastiriyorum.

tamron yan sanayi nikon lensler arasında en kötü olanıdır. sigma ve özellikle tokinanın 18-200 lensleri daha geniş bir diyaframa ve üstün optik performansa sahipler. en iyisi tabii ki nikonun 18-200'ü

lens sık değiştirilebilen bişey değil. bütçeni nikon 18-200 alacak şekilde ayarlayana kadar 18-70 ile idare et derim

makinanın selametini düşünüyorsan hiç ters bağlamaydı, uzatma tüpüydü falan uğraşma. yarım milimlik alan derinliği için makinanın içini tozla doldurmaya gerek yok.

taze taze (git: 74822)

evvel zamanda etkilemişliği vardı.

uzaması degil kısalması etkiler evvel zamandada uzamasının degil kısalmasının etkilemisligi vardi.

kazanılmış haklar kaybedilemez diye bir olay yok mu yaf..
askerliği kısa dönem olarak başlamak da "kazanılmış bir hak" değil mi sonuçta..
askerlik devam ederken "hopp birader, askerlik uzadı.. 5-6 ay daha burdasın" demek bir "haksızlık" gibi çünkü..

teskeresine 1 gün kala askerliği uzayanlar var memlekette çiller döneminde. o yüzden evet askerlik uzarsa askerdekilerin de uzar. fmgb hak derken

çillet döneminde, terörle mücadelede ihtiyaç olduğu gerekçesiyle askerlik uzadığı için, haliyle askerdekiler de etkilendi.

şu anda söz konusu olansa idari bir düzenleme, askerdekileri de etkilemesi çok çok küçük bir ihtimal.

yasayı bekleyelim bütün düzenlemeler orada açıkça anlatılır. kimse rütbe felan sökmez. askerlik kısaldığında da X. dönemden itibaren yazıyordu. bu X. dönem yedek subay arkadaşlar kendilerinden 4 ay önce gelenlerle beraber bitirdiler askerliklerini.

Ben askerliğe başladığımda 15 ay olan askerlik 18 ay'a uzamıştı. Biz acemi birliğine yeni girmiş ve 3-4 günlük asker olduğumuz için hiç birşey anlamamıştık. Ancak, bazı usta askerleri gözlerimle gördüm. Adamın 4-5 günü kalmışken terhisine, bir anda oluyor 94-95 gün. Adamlar çıldırmıştı, ağlayanlar, zırlayanlar, kavga edenler.... aklına ne gelirse artık. Yani bunu bizzat yaşadım arkadaşım. Sen askerdeyken askerlik ile ilgili bir değişiklik söz konusu olursa (uzaması veya kısalması farketmez) seni de etkiliyor haberin olsun.

şöyle düşün, gitmezsen kesin etkileyecek. gidersen belki sıyırma ihtimalin var...

www.eksiduyuru.com seklinde ancak.

link şeklinde olur en fazla. nick'inizin yanındaki duyuru id no'ya sağ tıklayıp "copy link location" deyin, url clipboard'a gelir.

www.eksiduyuru.com

gibi.

internet kullanıcısına kapalı demek, duyurunuzu/sorunuzu internetten üye olan (sözlük yazarı olmayanlar) göremez demek oluyor.

hmm
yani özel bir bkz formatı yok... (bkz: ekşiduyuru #123123) gibi işe yaramayan kullanımlar görmüştüm, teknik hata değilmiş, yazarın hayalgücüymüş demek ki..

teşekkür

@ykyt: peki ya ben o esnada uzun dönem yedek subay olarak yapıyor olursam ne olacak? askerde mantık olmadığını çok iyi biliyorum ama bunun bir şekilde mantığa oturtulması lazım.

kısalınca etkiliyorsa, uzayıncada etkiler, istisna olmazsa. ama merak etme uzamaz, öyle hissediyorum, küçük çıkacak.

zeke nin dediği de mantıklı geldi ama bu kadar çok habelerin çıkması da acaba dedirtiyor..
@teritori; o esnada uzun dönem yedeksubay olursan da,mantıksız bi durum olur tabi,"gel sen artık rütbesizsin" diyecek halleri yok ya..
doğru düzgün bi açıklama yapılsa da,herkes de rahatlasa.

elimde resmi kaynak yok ama zamanında bilgi aldığım resmi kişilerden aldığım bilgilerin bende uyandırdığı intibaya göre cevap vereyim.

askerlik herkes için 12 ay olacak, üniversite mezunları erbaş, diğerleri er olarak yapacak. sözleşmeli subaylarla ihtiyacın karşılanamadığı durumlarda, tıp doktoru çavuşların, çavuş olduğu halde reçete yazabilmesi için ilgili yönergede değişiklik yapılacak.

bu dediklerim muhtemelen 2010 sonu 2011 başı gibi gerçekleşecek.

ayrıca askerdeyken sürenin uzaması, savaş hali vs. gibi asker sayısının artmasını gerektiren özel bir durum olmazsa, askerdeki kişileri etkilemez. neticede kısa dönem askerlik öyle bir durumda kazanılmış haktır, 7 ay geçirdik sana denmez.

yazdıklarımın geneli için "hadi ordan düdük" deme hakkınız saklı olup, dediklerim çıkarsa cevap verme hakkım da aynen saklıdır (:

Kanunlar etkileyen kişiye yarıyorsa uygulanır. Yani ben kapkaç yaptım diyelim. Cezası da 6 ay (kıçımdan uydurdum). Ben yargılanırken cezası 4 aya düşürülse mecliste bu beni de kapsar. Ama diyelim ki meclis cezayı 1 sene yaptı. Ben 6 ayla yargılanmaya devam ederim.

ben 325 kd olarak askerlik görevimi yaparken çıktı bu söylentiler. teyzem kkk da çalışıyor, genelkurmay'da tanıdıklarına sormuş v.s arayıp sorduğumda kazanılan haklar devredilemez gibi şeyler söyleyip halihazırda 325 ve 327 leri etkilemeyeceğini söylemişti, bence yasa tasarısı ağustosa kadar çıkmazsa 329. kd lerde 6 ay yaparlar. kaldıkı türkiye'de bu yasanın çıkması biraz zaman alır. yedek subay statüsünde muayene olan kişilere ne olacak, 325 ve 327. yedek subaylara ne olacak v.s
bunlar hep kafalarda soru işareti. ama en mantıklısı söyle olur;
yasa çıkar ve denilir ki bu yasa tasarısı 2010 dan itibaren geçerlidir. o zaman kafalardaki sorular cevap bulmuş olur.

@pichoscosama haklı, yasalar sizin menfaatiniz ne yönde ise o şekilde işler.

zamanında şafak 10 sayarken askerliğin 3 ay uzamasıyla 100 saymaya başlayanları duydum.

zamanında safak 10 sayarken askerde olenleri duydum.neyse yarın pasanın golf sopalarını tasıycam gachayım ben...

saat olabilir.

takım elbise ?

bir kaç tane saati var malesef:(

tam vücudunu uygun bişey bulmam zor olabilir hani kolları oldu omuzları oldu falan diye bide güzel takım elbiseler damatta falan 600-700 gibi:(

damatın gömlekleri çok güzel , onlardan bir tane alabilirsiniz ya da siparişle pasta yapan yerler var reklam gibi olmasın da www.sevillapasta.com

kol düğmesi

istanbuldaysanız pucci'de güzel bir akşam yemeğine götürmenizi öneririm.
Hatıra olarak
resmi giyinmeyi seven biriyse güzel bir çift kol düğmesi alabilirsiniz.
kalem olarak evladiyelik birşey düşünürseniz cross marka bir kalem olabilir.

kalem alacaksanız o fiyata bulur musunuz bilmiyorum ama, montblanc iyidir.
o da yoksa parker...

yanıt atan herkese tesekkürler
*daha çok kalıcı bir hediye olsun istiyorum tatil o yüzden çok uygun olmaz bir de mezun olur olmaz işe başlayacak tatil yapmaya çok fırsatımız olmayacak.
**damattan gömlek falan sanki özel bir hediye olmazmış gibi çünkü arada zaten bişey begenince öyle yerlerden alıyorum o güne özel bişey olsun istiyorum
***yemege götürmeyi düşündüm ama öyle bir yere gidersek asla hesap ödetmez hem hediye olmaz birde o gün verebilecegim bişey olsun istiyorum(çok şey istiyorum kalıcı olsun ucuz olsun özel olsun o gün vereyim)o gün çıkışta ailesiyle olacagımız için onu biryerlere götürmem zor olur gidersek ailesiyle gideriz ordada kalkıp hesap ödiyim demek absurd olur hem sadece yemekte olmaz hani yine yanında bir hediye gerekir sanki
****kol düğmesi aslında güzel fikir belli bir süre onun işi geregi ayrı kalıcaz hem ona bir gönderme hemde eger özel yapım gömleklerden yaptırırsam güzel bir kol düğmesiyle hoş olur ama peki nerden bulunur yani hayatımda hiç kol düğmesi almadım ortalama ne kadardır fiyatları?
*****cross marka kalemlere baktım ama nerdeyse en ucuzu 200 milyon kalkıp en ucuzunuda almak olmaz onlarda zaten çok güzel modeller degil nerden daha uygun fiyatla bulabilirim yada o markanın önerebileceginiz modeli var mı?
anlayacagınız çok detay düşünüyorum güzel ve özel olsun istiyorum çok şey istiyorum ve bunların hepsi 250-300lük bir bütceyle olsun istiyorum

bu duyuruya pek katkısı olmayacak ama, ileride benzer durumlarla karşılaşacak olanlar için bir öneri getireyim:

mezuniyetten (ya da beklenen başka bir önemli günden) epey önce kaliteli bir şarap hediye edip, mezun olunca beraber içme planı yapılabilir. hem arada bir şarabın muhabbeti döner. gerçi aynı niyetle bana gelen şarap bariz yıllanmıştı...

mezun olduysa bence en iyi hediye takım elbise olur iş görüşmelerine gittiğinde kullanmak için. ben kardeşimin nişanı için ayakkabı dahil güzel bir takımı parça parça alıp toplamını 280 TL'ye getirmiştim. çoğunu da boyner'den aldım. hepsi de kaliteliydi aldıklarımın. Böyle bir şey düşünebilirsiniz fakat biraz fazla dolaşmanız lazım. Benim bir günümü almıştı.

böyle sevgiliyi öpsün başına koysun, hediyeden bin kat iyi işte.

ha ille de hediye almak istiyorsanız; saatti, gömlekti almaktan vazgeçin. onlar evlendikten 3-4 sene sonra almaya başlanacak hediyeler. şuan ona maddi değil manevi değeri yüksek olacak bir hediye vermeniz gerekir. özellikle sizi hatırlatacak birşey olsun. KLASİK ŞEYLERDEN UZAK DURUN!

kişiye özel gömlek ve kol düğmesi için bahçelievler ömür plaza'nın alt katında bir yer var. adını hatırlayamadım şimdi maalesef. kuzenim yaptırmıştı ve memnun kaldığını söylemişti. ücretleri de bütçenize uygun.

ekleme: mağazanın adı filafil miş. ömür plazanın internet sayfasında buldum. tel nosu da 212 507 23 41 imiş.

umarım işinize yarar.

www.koldugmem.com

www.db-dizayn.com

burada kişiye özel kol düğmeleri var.

ayrıca çok şık bir organizer alınıp adı yazdırılabilir. hem içi değiştirilebilir bir organizer ya da ajanda bulunabilirse şöyle hakiki deri filan

tekrar çok teşekkür ediyorum gerçekten inanılmaz yardımcı oldunuz ben kol düğmesine karar verdim açıkçası duyuruya yazana kadar aklımda yoktu umarım begenir tekrar teşekkür ederim:)

oley İşallah çok beğenir. kutuya da hoş bir not yazabilirsin :)

(git: www.ekoldugmesi.com) dan bir kol düğmesi alınabilir

www.ekoldugmesi.com dan bir kol düğmesi alınabilir

bildiğim kadarıyla fiyattaki artışlara ham petrolün maliyeti sebep oluyor. ancak ham petrolün fiyatı azaldığında fiyat sabit kalıyor :) arttığında yeniden artıyor :)

@makineci, dostum farkındayım da ondan, devletin fiyatlara etkisi ilk nerede başlıyor ya da direk minimum satış fiyatı mı belirliyor ya da TÜPRAŞ'a sattığı ham petrole mi zam koyuyor, nasıl oluyoree?

finallere iyi çalış, devrimde çok içme.

www.fotokritik.com
her ne kadar eski halini mumla aratsa da bahsettiğiniz hemen her sorunun cevabını bulabileceğiniz 1 site.

onun dışında bencede kursa gitmeyin.

İngilizceniz varsa dyxum.com özellikle sony slr'ler ve fotoğrafçılık için iyi bir kaynak.

türkçe forum olarakda bunlar iyidir.
www.dijitalfokus.com
www.netfotograf.com

(git: 44688)
paradoxical'ın muhteşem bir cevabı var burada. yardımcı olabilir.

bu kaynakları kullanırken, okunan şeyi anında pratiğe dökmek gerekir. gündüz saatlerinde ışığın yeterli olduğu bir ortamda resmi çekilebilecek bir kadraj seçin (pencere önü olabilir, masa üstündeki elma olabilir, vs.) makinayı bir şekilde sabitleyin.

iso mu okuyorsunuz, aynı kareyi farklı değerlerde çekin farkı anında görün.
exposure mi okuyorsunuz, aynı kareyi farklı değerlerde çekin farkı anında görün.
diyaframla ve pozlamayla aynı anda oynayın. falan filan...

konu hakkında genel fikir sahibi olmanız en fazla 1 saatinizi alacak

(bkz: anında görüntü)

iso nedir, diafram nedir nasıl bir fark yaratır öğrenmek için national geographic'in 4 cd'lik eğitim setini bulmalısınız. fotoğraf hakkında hiç bilgisi olmayan için birebirdir. bileni sıkar ama.
bir de internette gördüğünüz fotoğrafların exif'lerini okuyun. inceleyin sizde uygulayın.

www.gutenberg.org

pek inceleme şansım olmadı, grup maille gönderdiler. Ama güzel bir yere benziyor.

gigapedia.org

rapidshare'li ama dünya kadar ebook var

www.truly-free.org

gutenberg'deki kitaplar 1929'a kadar. bu sitede daha çok yeni kitaplar var. 2 haftada bir 5 kitap indirebiliyorsun.

sanırım bu evoporative cooling denen hadiseyle çalışıyor. suyun buharlaşmasını sağlayarak ortamdan ısı çekiyor ve aynı anda nemlendiriyor.

nem arttıkça hissedilen sıcaklığın da artması lazım. bana sıkış gibi geldi...

(bkz: #9797602)

şunun cihaza çevrilmiş halidir kendisi.