sonbahar

tabutta rövaşata

masumiyet. ardından da hemen kaderi çak. tribin kralına girersin.

sevmek zamanı yazan arkadaşı tebrik etmek için geldim. ağzını seveyim. (izlersen fon da duran galata kulesine dikkat et). kim ki duk tan da öte.

atlı karınca

bu konudaki ya tek ya da çok nadir bulunan bir film.ödüllü falan ama asıl önemlisi anlatılmayan gerçekliği yansıtması.

ders falan vermiyor bu arada öyle bir yazmışım ki

yeraltı

yazı tura

mühendislik için değil o bildiğim kadarıyla -1aylık olan-

öğretmenler, veterinerler, doktorlar bir aylık eğitime giriyor. bir ay bile değil hatta birkaç gün daha kısa. aradaki fark kadar da erken teğmen oluyorlar.

gönderme.

bence çiçekçi'ye buraya yazdığın gibi anlat. o ayarlar. ama not yazacaksan kendi el yazınla kendi kelimelerini yazarak kendine ait bir cümle oluştur. yoksa çiçek solar not kalır.

ben böyle durumlarda casablanca gönderirim genelde, anlamı "asalet"dir. böyle durumlara gider zira içinde "aşk" barındırmaz (ama duruma göre aşık olunan kadına da gönderilebilir). anlamı pek önemli değil benim için gerçi, çiçeği seviyorum. daha iyi öneriler gelecektir muhtemelen. göndermende çok büyük bir sakınca yok da bir beklentiye girme tabi ki, herhangi bir anlama gelmeyen, karşındakini mutlu etmek amaçlı küçük bir jest bu, başka bir şey değil.

10 yil kadar once bu sekilde ben de kararsiz kalmistim ve bir cicekciye girip guzel gozukenleri almistim. Uzerine not bile yazmistim. Sonra o aksam sevgili olmustuk direk. Uzun surmedi ama onu kiskanmiyorum diye olay cikarmisti, ayrilmistim. Gonder yani kisaca :)

yüz yüze görüşmediyseniz gönderme

kasma arkadasim, icinden gelmis gonder. not da yazma. ters tepse bile dunyanin sonu degil ya.

anlar sorarsa da, burada bize anlattigin gibi, temiz, seffaf, durust bir sekilde anlat. "hicbir amac gutmeden, icimden geldi gonderdim." dersin. hatta, "keske herkes icinden geldigi gibi davransa" diye de eklersin.

ha sunu da ekleyeyim: insanlara cicek hediye edilmesine prensiben karsi bir insanim. bana gore, sacma ve yapay bir hareket. bir insana, bildigin "insan" hediye edilmesinden bir farki yok benim gozumde. fakat icinden gelmis, kendi penceremden bakmayarak yorumladim.

tamamını okumadım bı yerı okudum sadece bı bastan bı ortadan
madem bı yerını kaldırmak ıstemıyosun o zaman gondermeyeceksın.

bu kadar net.

durup dururken çiçek gönderip yea ben tavlamaya çalışmıyorum demek çelişiktir öyle içten gelme mi olur ki hadi olur belki ama sevgililerinden onlarca laf sokmaya rağmen bir tek gül alamamış yurdum kızlarında bu çiçek gönderme işi çok farklı anlaşılabilir. hani doğum günüdür, işe yeni başlamıştır, aranızda öyle bir espri geçmiştir filan olur da açıkçası ben kız olsam ve böyle muhabbetim olan biri bana çiçek gönderse a-ha yazıyor derim, ilgim varsa heveslenirim vs eğer gerçekten tavlamak istemiyorum o istese bile ilişki olmaz kısaca friend-zone durumu varsa hiç kurcalamayın göndermeyin, çok çiçek gönderesiniz geldiyse annenize gönderin, tema vakfına bağış yapın vs.

gördüğünüz üzere bunun abuk olup olmayacağı direkt kızın kezbanlık seviyesiyle orantılı. çok sevimli de bulabilir, yok yere tribe de girebilir. siz daha iyi tanıyorsunuzdur, kendinizce bir karar verin.

bu çiçek senin içinden gelmiş bence biraz bekle ne göndereceğin de gelsin ..

galatasaray lisesinin fransızca dil eğitimi veren bir kurum olmasından kaynaklanıyor olmalı. başkanlar falan galatasaray lisesi mezunu oluyorlar sanırım bu.

galatasaray lisesi fransızca dili eğitimi verdiği için demek çok basit olmuş.gs lisesinin fransız hükümetiyle direk olarak bağı vardır. www.gsl.gsu.edu.tr

ha gslilere fransız denmiş denmemiş çok umurumda değil o yüzden yazmadım.

p.twimg.com

Tarih 27 Aralık 1919. Mustafa Kemal Paşa, Ankara'ya varmış. Halka konuşma yapıyor. Ve diyor ki:

“Tekrar ediyorum, aleyhimizde serdedilen mütalaat yanlıştır. Bu hakikat tarihen ve mantıkan sabittir. Bu hususu yalnız garba değil, hatta vatandaşlarımıza da ehemmiyetli bir surette ihtar etmek lüzumunu hissediyorum. Çünkü nadirattan olmakla beraber teessüfle işitiyoruz ki, milletin tarihini okumamış veya hiss-i milliden mahrum kalmış olması lazım gelen bazı şahıslar, ecnebilerin aleyhimizde serdettikleri ithamatı reddetmedikten başka vatanlarını, milletlerini kabahatli göstermekten çekinmiyorlar. Hâlâ bugün, sultani mektebinin salonlarını aleyhimizde konferans verdirmek için ecnebilere küşade bulunduranlar var, bu gibilere lanet…” (*)

Aşağıdaki metinlerin tarihi ise 25 Kasım 1918. Konuşmaların kimlere ait olduğu yazılı:

Salih Arif Bey (Galatasaray Lisesi Müdürü)
“Askeri meziyetleri bütün dünyaca tasdik edilmiş olan büyük bir komutanı selamlamak bizim için büyük bir bahtiyarlıktır. Vaktiyle Fransa’nın yardımlarıyla yapılan bu mektep memleketimize birçok önemli şahsiyetler yetiştirmiştir. Bu mektebin eski bir talebesi olmam hasebiyle müessesedeki uygulamaların izini takip etmeye çalıştık. Şu dakikada yanınızda bulunan sekiz Fransız öğretmen, bu müessesenin içinde kendilerini o güzel memleketinizde imiş gibi farzetmekte olduklarını müttefik olarak zat-ı âlilerine beyan edeceklerdir…” (**)

General Franchet d'Esperey (Müttefik İşgal Orduları Kumandanı)
“Mektebinizin müdürü Salih Arif Bey, Fransız öğretmenlere gösterdiği kolaylık ile minnettarlığımızı kazanmıştır. Fransızlar tarafından kurulan Mekteb-i Sultani, mevcudiyetini merhum Sultan Abdülaziz’e borçludur. Sultan Avrupa’daki dengeleri kollamak suretiyle nasıl tavır alacağını pek güzel takdir edebilmiş ve Almanya ve Avusturya yerine, Fransa ve İngiltere’nin yardımını kabul etmişti. Maalesef halefleri kendisi gibi olamadılar… Siz gençler, yeni padişahınızı takip ediniz… Binaen-aleyh mektebin ve bilhassa müdür Salih Arif Bey’in minnettar kaldığımız bu muamelesini ilelebet unutmayacağım gibi bunu memleketimde anlatmayı bir görev addedeceğim.” (**)

"Bu arada Mekteb-i Sultani’de hedef haline gelmişti. Okulun önce İngilizler tarafından sonra da İtalyanlar tarafından işgal edileceğini öğrenen dönemin müdürü Salih Arif Bey soluğu Fransız Sefaretinde almış ve zaten var olan iyi ilişkilerine dayanarak işgallerin önlenmesini istemiştir. Fransız sefareti, Paris’ten aldığı talimatla tüm işgal komutanlıklarına okulun Fransa tarafından işgal edildiğini, orasının artık Fransa toprağı olduğunu hatırlatmış ve okul böylelikle koruma altına alınmıştır!" (**)

(*) Gazi Mustafa Kemal, Büyük Nutuk, Vesika No. 220

(**) Prof.Dr.Vahdettin Engin, 1868’den 1923’e Mekteb-i Sultani

özellikle fransa üzerinden mi cevaplar arıyorsun?

burjuvazinin fransız devrimindeki rolü ; yanına aldığı köylü sınıfla beraber devrimin itici , öncü gücü olmasıdır. burjuvaziden dolayı meydana gelen olayların neden ilerici olduğu da şöyle ; feodal üretim ilişkilerine son verme amacı taşır. bu yüzden ilericidir.

issuu.com

sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi'nin 8.cilt 276.sayfasından itibaren fransız devrimi ile ilgili.
sayfa 285'te burjuvazinin burjuva devriminde rolü ile ilgili bir yazı var.
baştan sona fransız devrimi bölümünü okursanız sorularınıza cevap bulabilirsiniz.

burjuvajinin gelişme kaynakları arasında manifaktür üretimi, ticaret, vergi iltizamcılığı ve faizcilik önemli bir yere sahipti. bundan ötürü burjuvaların, 18.yy'da mali yönden devlete hakim duruma geldikleri bilinmektedir. fransa'da 15 ve 16. yy'da gelişmeye başlayan burjuvazi, dönemin krallarının - xiv. ve xv. louis'lerin - ingiltere, prusya gibi avrupa ülkelerine karşı yürüttükleri savaşları, devlete temin ettikleri kredilerle müzaheret etmişlerdir. böylelikle devlet, burjuvaziye karşı borçlu bir duruma düşmüştür. bu durum da, burjuvazinin siyasi alanda rol almasını sağlamıştır. yani siyasetin kapıları burjuvalara açılmış oldu ve burjuvalar, feodal yapı içinde iktisaden muktedir bir konuma geldi. bunlarla birlikte burjuvazinin ''tiers etat'' adı verilen bir grubun içinde yer aldığını biliyoruz, değil mi? burjuvalar, baktı ki, ''yavaş yavaş siyasi gücü elimiz geçiriyoruz; o halde neden mutlak monarşiye karşı bir başkaldırış gerçekleştirmiyoruz'' diye düşünmeye başladılar. bu cüreti kendilerinde bulmalarının en önemi nedeni, yukarıda da bahsedilen ''tiers etat'' isimli grubun ve diğer imtiyazlıların kendilerine olan desteğidir. bundan ötürü fransız devrimi - sosyal yönden - ayrıcalığı olan toplumsal sınıflara karşı bir halk hareketi olarak değerlendirilir.

burjuvalar, söz konusu dönemde her şeyi halk adına yapmıştır ve aynı zamanda halkın arkasına saklanmıştır. sanayi ve ticaret neşvünema bularak halka yeni bir zenginlik kaynağı sağladı. bu da yeni bir servet dağılımı demektir. yeni bir servet dağılımı, iktidarın el değştirmesini zorunlu kılar.

2008 Nisan'ında, "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanması kabul edilmiştir. 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs devamlı resmi tatil ilan edilmiştir.

merhaba. okullara, bankalara, diğer resmi kurumlara tatilmiş. google çok güzel sende gelsene.

libertine, tdk da güzeldir oraya da uğrayın :)

tdk'da biten cümlenin sonunda smiley ifadesi oluşturunuz gibi bir kural var ise uğramayayım.

Tatil tabi ki
Ama bazi ozel kuruluslar zorla calistiriyor

yok insanlara google dersi verirken "sende" yazmanız göze batmış bu sebeple söyledim :)

tökezliyo ya samimi.
ne eşkıya kaldı dağlarda, ne avcının ortağı asiye'yi seven idris. cidden terzimi kaldı artık, torik bile yok denizde.

güzel işer güzel dert anlatırlar, samimidir kendinden bişey bulursun.

www.youtube.com

alkislarlayasiyorum.com

www.dailymotion.com

böyle durursun durursun sonunda Sabihaya kayar aklın.
www.youtube.com

"tezgahi kapatip bizim dukkana gelirdi dertlesirdi" "lakin ikisi de mazi oldu"
biraz uzdu gece gece.
bence izleyen, kendi hayatiyla iliskilendiriyor. sener sen'in de, ailemin de mazi olacagini dusundum. dukkanlarinin yerinde baska bir dukkan acilacak, evlerinde baskalari, en iyi ihtimalle hic tanismayacaklari torunlari oturacak. bunlari dusundum.
bi de sener sen de yasli artik, kendini oynuyor gibi aslinda

sabah sabah duygulandırdın

hafifletici önerim yok aslında 2 ay kısa bir süre ama ya aldatırsın ya aldatılırsın, sonuç olarak ayrılırsınız ya da birbirinizden sakladıklarınız olur.

ne okumayı bekliyosun burdan android'e yada iphone'a skype kurun kameradan birbirinizi izleyin.

@libertine, ayrilmak,aldatmak gibi durumlar soz konusu bile degil.Surekli iletisim halindeyiz diyoruz kaldi ki bunlari yapamayacak kadar da birbirimize bagliyiz.

Bizim merak ettigimiz sosyal yasantilarinda insanlar neler yapiyorlar,uzak mesafe iliskisi yuruturken.Boyle iliskileri olan milyonlarca cift var sonucta.

Ayrica 2 ay ayri kaldilar diye iliskilerini noktalayan insanlar varsa hic baslamasinlar daha iyi sanirim.

@fraise başlamışlar zaten ben sadece gerçekçi yaklaştım. farklı ülkeler ne yaşarlarsa yaşasınlar karşı tarafın bilemeyecek olması dürter insanı, yine yenilirler güzel yenilirler. yoksa gönlüm az muhabbet çok özlem de mavij..... inde dediği gibi.

geçenlerde biri duyuru açmıştı, aynı anda aynı filmi izliyorlarmış filan. belki yardımcı olabilir. ayrıca o özlemenin rahatsız edici olması devam edecek ama bir iki hafta sonra onun bedeni yanınızda olmadan da yaşayıp rutine dönmeye başlarsınız, sadece zorunluluktan alışırsınız. özlemek sürekli devam eder.

iki ay ayrı kalınca illa aldatılacak ya da bir şekilde ayrılınacak diye bir şey yok. askerlikte ne yapıyorsunuz/yapmayı düşünüyorsunuz o zaman en basitinden? ya da eğitim için filan bir süre ayrı kalındığında (belki 1 ay belki 1 yıl) düzgün giden, problemsiz, güven sounu olmayan bir ilişki çöpe atılır mı? illa bir şey de saklamak gerekmiyor. sağlıklı bir iletişim varsa ilişkide zaten problem çıkmaz.

saçma gelebilir ama aynı anda güneşe veya aya bakıyordum ben, güzel oluyordu. farklı ülkelerdeyken çok daha büyüleyici.

bunun dışında skype çok iyi olur. görüntülü ve sesli olunca ciddi anlamda yardımcı oluyor. yanında olması gibi değil tabii ama işte, en iyisi yine skype. 2 ay su gibi akıp geçer, birbirinizi düşünüp sıkmayın. zaten güven sorunu olmayan, çok iyi anlaşan bir çiftseniz sıkıntı yaşamazsınız. bırakın. yurtdışına çıkan kafasına göre takılsın, çıkmayan da ne bileyim dizi/film izlesin, gezip tozsun. şe yapmayın. 2 gün boyunca mesajlaşmadığında aşkını sorgulayan çiftlerden değilsiniz ki.

süresi belli olan ayrılık her türlü geçer gider. ki 2 ay gerçekten çok da uzun değil.
özlem devam eder ama alışılır +1
oyalanın işte, normal zamanda ne yapıyorsanız onu yapın tek başınıza. ne bileyim işten sonra internet, televizyon, sinema neyse..
belki yürüyüşlere çıkmak güzel olabilir, kafa dağıtmak açısından.
bir de bence ihmal edilen arkadaşlar, aile, işler varsa fırsat olabilir zaman ayırmak için. ne bileyim evin dekorunu değiştirmek, kitaplığı düzenlemek...

Birbirinize gidecek yer önerin, sonra gezdiğiniz yer hakkında uzun uzun konuşun.

mevsim güzel isimdir.

beyrut koyacağım inşallah kızım olursa.

bana sanki hulya veya melisa gibi geldi

efsun.

türkçe değil ama aynı coğrafyanın dili en nihayetinde. (bkz: rozerin)

nehir.

yasemin diyor.

örnek verdiğin isimler oldukça klasik, yeni yetme gubidik isimler yerine söylenişi hoş ve klasik bir isim koyun sizde, mesela mehpare.

Berrin

baktay (afgan ismi sanırsam)
yok yav istediğin bu değil galiba

leyla
feriha

Elif
Duygu
balçiçek
Zehra

bahar, melek, leyli

amelya, örneklere benzer güzel bi isim.

Rânâ - küçük kızımın ismi

torrentnaz şurdaki önerilerin çoğundan daha düzgün isim bence

JİSM OLSUN
bence böle aracların ekzantrik mili gibi isim koymaya çalışana kadar
2-3-4 isim tercih edilebilir

Ayşe Gül İrem > Kardeşim olur

masal

duru

aysima, meleksima.

orada sana soruyorlar orada işaretliyorsun olmak istemiyorum diye. eğer doktor falansan büyük ihtimal işaretlesen de uzun dönem yapabilirsin. mesleğe göre değişir.

diyelim ki yedek subay olmak istemedin, komando olmak istemedin, yabancı bir diliyor musunuz'u boş bıraktın ehliyetim bile yok u tıklayıp herhangi bir brove vermedin.
sınava girdikten sonra size toplu bir alanda sorular soracaklar. konservatuar mezunu olanlar elini kaldırsın, gemi adamı, çarkçı, yağcı... olanlar elini kaldırsın...
ailesin de birinci dereceden yakını şehit olanlar elini kaldırsın, ailesinde birinci dereceden yakını terör bölgesinde askerliğini yapmakta olanlar elini kaldırsın...

herhangi bir şeye elini kaldırmadıysan istesen de istemesen de %50 yedek subay olma ihtimalin var.

öğretmen ve doktorların dönemleri mevzuatları farklı.

diyelim ki ne öğretmensin ne doktorsun saydıklarımdan hiçbirine elini kaldırmadın yine de %50 ihtimalin var.

sadece abin kardeşin şehit olduysa yada abin yada kardeşin terör bölgesinde ise ona göre farklılıklar oluşur. (kardeşin/abin şehitse batıya gidersin, kardeşin abin terör bölgesindeyse o dönünceye kadar aynı bölgelere verilmezsin.)

veteriner, doktor, mimar, inşaat mühendisi, makine mühendisi, elektrik elektronik mühendisi değilsen ve yedek subay istemiyorum işaretlersen %80 ihtimal kısa dönem çıkar.

veteriner doktordan sayılır dönemi farklıdır, öğretmenler gibi eğitimleri 28 gündür son 3 ay teğmen olurlar. diğer mimar mühendis, beden eğitimci, güzel sanatlar mezunu cart curt hepsi aynıdır son değişen mevzuatla beraber 3 ay değil 2.5 ay eğitim alırlar, son 1.5 ay teğmen olurlar.

sınava son gün gir kısa dönem işaretle sonra otur dua et kısa çıkar.

bölüm makina müh bile olsa benim gibi :)

Aralik celbinde git kalabalik oldugu icin cikma ihtimali azalir.

ASKERLİĞİMİ ASKERLİK ŞUBESİNDE YAPTIM.
YEDEK SUBAY OLMAK İSTEMİYORUM DİYEN BİR KİŞİNİN BİLE YEDEK SUBAY OLARAK ASKERE ALINDIĞINI GÖRMEDİM. BÜTÜN PERSONEL DOSYALARINI GÖREBİLDİĞİMİ HATIRLATIRIM. YEDEK SUBAYLIĞA O KADAR ÇOK TALEP VAR Kİ İSTEMEYENLERE SIRA GELMEZ ZATEN. SADECE DOKTORLAR İSTİSNADIR.
böyle kocaman yazmamın sebebi milletin hala bunu anlamamış olmasıdır.
sınava gireceğin günün, ve eğer doktor değilsen bölümünün hiç bir önemi yok.
belli bir yedek subay açığı vardır bunu kapatmak için istekli olanları seçerler.
zaten artık yedek subay olayını bitiriyorlar. kademe kademe azaltacaklarını açıkladılar. içiniz rahat olsun vesselam.

valla istediğin kadar büyük yaz, yanlış veya hatalı bilgi. ben istemediğim halde uzun yaptım. bölümüm de amerikan kültürü ve edeb. çok alakasız yani. birliğimde de bilumum işaretlememiş insan vardı. (tuzla piyade) (aralık celbi gitmiştim)

ya çok az bi baktım romeo ve juliet'ten romeo'nun cümleleri.

He jests at scars that never felt a wound.
JULIET appears above at a window

But, soft! what light through yonder window breaks?
It is the east, and Juliet is the sun.
Arise, fair sun, and kill the envious moon,
Who is already sick and pale with grief,
That thou her maid art far more fair than she:
Be not her maid, since she is envious;
Her vestal livery is but sick and green
And none but fools do wear it; cast it off.
It is my lady, O, it is my love!
O, that she knew she were!
She speaks yet she says nothing: what of that?
Her eye discourses; I will answer it.
I am too bold, 'tis not to me she speaks:
Two of the fairest stars in all the heaven,
Having some business, do entreat her eyes
To twinkle in their spheres till they return.
What if her eyes were there, they in her head?
The brightness of her cheek would shame those stars,
As daylight doth a lamp; her eyes in heaven
Would through the airy region stream so bright
That birds would sing and think it were not night.
See, how she leans her cheek upon her hand!
O, that I were a glove upon that hand,
That I might touch that cheek!

bu. ama seninkinin aralarinda bisuru laf geciyo.

şakir eczacıbaşı 3 sene önce öldü.

ya hazır cevap yapıştırıp kaçmış gibi hissettim kendimi. fikrimce ülkemizde en saygın aile koç-sabancı ikilisidir. bu aileler ülkemizin (gayrimüslümleri saymazsak) işçilikten geldiklerini yadırgamamış ayakkabı tamirciliğinden, hammallıktan bugünlere geldiklerini belirtmiş insanlardır, geçmişlerini reddetmemişlerdir. piyasada bulunan her ürüne erişiminiz varsa kendinizi sanatsal olarak ne kadar özel zevklerinizin olduğunu kanıtlama çabasına gidersiniz. şakir sabancının bireysel hobisi fotoğraftı. ara güler ile tahminimce iyi arkadaşlardı. iki aile'de gerekse herkesin gezip göreceği müze yapımında gerekse bireysel olarak yaşadıkları mekanları müzeleştirmeye çaba sarfettiler ( bir başka örnek pera müzesi) ailelerin yaşayan üyelerinde sanata karşı samimi yada samimiyetsiz bir tavır olabilir. ali sabancıyı hepimiz sadece pegasus havayollarından biliyoruz ama atlı köşkte dali sergisine gittiğim de oldu. izin yok diye korktuklarını sanmıyorum çıkarlarının örtüşmediğini düşünüyorum.

yani birinin çıkarı yoksa diğerinin vardır, eczacıbaşı örneğini o sebeple verdim. alsın gerekirse sırf iksv'nin hizmetine versin.
ya da başkaları alsın sanat-sinema çevresinden.. nedir yani? param olsa ben alacam hayret bir şey.. hayır vermiyorlar mı? parasıyla değil mi?

@jimjim "param olsa ben alacam hayret bir şey.. " demişsin ya. Ben de aynısını düşünüyorum. Sanırım biz böyle düşündüğümüz için bizde para yok :D

yarına ironi hayalüstü şeyler çekmek hayal üstü bi fikir bence. tek kişilik güzel kısa filmler vardı izlediğim ama herhangi birinin fikrini birebir kameraya kaydedip işte "bu da benim kısa filmim" demek içine sinecek mi? ben olsam vermezdim kalırdım. (sinema - tv öğrencisiydim) 1 hafta süre iste kendin bir hikaye yaratmaya çalış, çöpadamlar la bile olsa storyboard'a dök. öyle çek. iyisiyle kötüsüyle senin filmin olsun.

@libertine söylediklerin dogru fakat birebir cektgıme kendı fılmım demıycem tabıı kı de benım bolumum turizm komedıyle ılgılı bı odev napsam kabul artık cok sıkıstıgım ıcın. tek kısılık kısa fılmlerın lınkını atabilirmsn acaba

en basitinden www.google.com.tr

ama bu işe girme derim. süre iste içine sinen bir şey olsun. eminim hoca'da yarına çekin gelin dememiştir yattın değil mi?

merak edip neredeyse -bende ilgili olduğumdan- bir saat bakındım. fakat güzel bir yazı, fikir ancak; www.sagliktanabiz.com tarihsel olarak, kapsam olarak güzel bir yazı bunu bulabildim. (genelde yazılanlar kopyala-yapıştır-alıntı yapma şeklinde)

www.youtube.com Aşık Veysel
www.youtube.com Tamburi Cemil Bey
www.youtube.com Abdullah Meragi

fakat ıtri ile ilgili ne yazık ki bir belgesel bulamadım.

ek: osmanlı döneminde biliyorsunuz ki musikiye önem veriliyor. bir fuzuli'nin bir nedim'in şiiri bestelenip söylenilebiliyor. yani şiir, şarkıya/müziğe/musikiye dönüşüyor. bu nedenle osmanlı döneminde bulunan şairlerimizin/ozanlarımızın hepsi tarih içine 'müzik tarihi' içine giriyor.

osmanlı döneminden öncesi de elbet var diye düşünüyorum. bir karacaoğlan da bu tarihin içine girer. kopuzu ile nice yerler gezmiş nice koşmalar -biyografisini okudum- yazmış. karacaoğlan 17. yy da yaşamış birisi. daha eskiye gidersek; yunus emre 12-13 yy. arasında yaşamış bir başka şair. başka bir dalda -ilahi- müzikler yapmış. tamamen osmanlı boy iken, yunus emre'nin ilahileri ağızdan ağza geziyormuş...ve daha birbiriyle bağlantılı birçok karmaşık tarihsel gelişim ve bilinmeyen bilgiler var türk müziği ile ilgili. kabaca attığım yazıda baştan sona kadar kısaca verilmeye çalışılmış.

server tanilli - uygarlık tarihi. kitabın 1000'de biri ama güzel özetlemiş.

adamlar baya baya edebiyat parçalamış dil dökmüş bu sebepten dolayı dayak yemezsin lafta kalır diye düşünüyorum ama senin de bunu şikayet etmen gereken ortam internet'te herhangi bir yer değil maliye olmalıydı. buraya düz yazı şeklinde adamları deşifre edeceğine hiç değilse "avukat bir arkadaş varsa fikir verebilir mi" diye sor, ne yapabileceğini söylesin. dayaktan korkan ispiyoncu çocuk gibi olmuşsun. kim girerde okur sözlükte, millet okur okumaz bilemezsin ki.

ya şöyle bir okudum;

libertine'e katılmıyorum.
neden internette yazılmasın ki?
zaten başkaları da "sormuş" neden böyle diye.
kendilerince bir açıklama da yapmışlar, ama herkes yemiyor tabii böyle açıklamaları.
sorgulanınca ayaklanmışlar saçma sapan.

herkesin yiyecek ve kişisel ihtiyaç masrafları kendisine aitken neden 20 lira alınıyor ki?
fotoğraf bastırılıyormuş.
e fotoğrafı bastırmak isteyen de fotoğraf başına gereken parayı bastırınca versin?

o gezinin özelliği ulaşımın ücretsiz olması.
yemek vs masrafı da kişinin kendisine aitken, ee yani?
sonrasında kim ne bastıracaksa bastırsın, karışılmasın.
sanki mecburiyetmiş gibi 20 lira toplamak nedir yani?

bu kadar saçma ve abuk subuk bir şey görmedim.
ayrıca senin de neden korktuğunu anlamadım, saçma sapan abuk subuk tipler.
ben olsam uğraşır uğraşır eğlenirdim.

amacı ne olursa olsun, belediyenin bedava olarak sunduğu hizmetin üzerine hem fatura veremediği parayı topluyor, hem de facebook'ta tehditler savuruyor falan.
git savcılığa, belki bir şey çıkar.
sonuçta belediye işinden bir şey çıkmasa, "bana göre" bu bir tür taciz.
belki ordan tutturursun.

adamların yazdıkları hiç korkutucu değil :)
eğer uğraşırım diyorsan savcılığa ver, facebook profilime böyle şeyler yazdılar de, gitsin ifade versin lavuk, biraz korksun derim ben.

-Libertine,
şimdi öyle diyorsun da, maliye falan ömrü hayatımda resmi dairede iş yapmışlığım yok ki benim. mail olmasa belediye'ye kime yazılır falan onu bile 10 yılda bulurdum.
Hal böyle olunca başlık açayım birileri yardım eder, bir yere varır diye düşündüm çünkü okuduysan belediyeden de iş çıkmadı maillerde. arakdaş yazmış, ilk önce tanıyan belediye sonra tanımamış grubu.

ciddiye alınabileceğim tek yer burasıydı.

Tehditlik bir şey göremedim zeytinyağ misali üste çıkma çabası sadece.

Adamlar düpe düz ceplerine para indiriyormuş, haklısın ve korkmanı gerektiren bir şey görmüyorum, onlar korksun senin arkanda ekşisözlük var.

arkadaşlar savcılığa vermenin sizin için ne anlam ifade ettiğini bilmiyorum ama bireysel olarak savcılığa bişey veremiyosunuz arada kurumlar var.

heh, duyuru cevap verilebilir değildi, o yüzden sözlükten yazmıştım. aklıma iki soru geliyor, bu arkadaş iftira diye zırlayacağına paranın nereye gittiğini niye doğru dürüst açıklamıyor? ikincisi iki binden fazla üyesi olan bi grup, niye başka insanlar çıkıp bunu sorgulamıyor, bir şey demiyor? onu geçtim, 50 kişi oturduk seninl nankörlüğünü konuştuk demiş, biri niye çıkıp sizi savunmamış, hepsi mi kötü niyetli bu insanların? çok garip.

ayrıca elini sallasan sözlük yazarına çarpıyor. başlık altında kendilerini savunma, bi şekilde cevap verme imkanları var. ben olsam facebook'tan engeli basar kurtulurdum, kendinizi üzmenize de, kaybettiğiniz zamana da değmez.

Toplantıda yöneticiler @ekoin i öylesine lanse etmiştir ki katılımcılara vay ipne dedirtmişlerdir, onlar çoktan bir kılıf bulmuştur zaten bu işler belediyede tanıdıkla yürütülür, güzel ülkemizde bunların niceleri yaşanıyor kimsede çıkıp aga bu nedir demiyor.

brugez, işte onu bende anlamış değilim.
millet tutturmuş "sen 100 liraya gidip gelemezsin, adamlar 20 lira istiyor hala laf ediyosun, 3-5 kuruşun lafını yapıyosunuz" falan diye.
yahu bu olay zaten bedava diyorum, olmuyor, parasında değilim diyorum inanılmıyor. ne lan 20 lira verilir yani uğraşa değmez.
işte en son yeter ya lanet olsun deyip çıktım gruptan bende.

toplanan para baskıya gidiyormuş. öyle denildi.
yani sen 20 lira vercen, senin gibi 45 kişi daha vercek, sonra ben o parayla size normalde 10 lira verip bastırabileceğiniz fotorğafı hediye olarak vercem.
nası mantık anlamadım.

bende dediğin gibi, istanbul'a dönünce engelleyeceğim onu ve diğer üyeleri de, rahat rahat kafamı dinleyeceğim, ne yapıyorlarsa yapsınlar.

sana yazılmış tehdit mesajlarıyla beraber bu caps'ler falan, polise gidip hakkında şikayette bulunulabilir diye düşünüyorum. en azından belki takibe alırlar. ne bileyim yaparlar belki bir şey. denemek gerek.

ne yazık ki klasik Türk insanı. rant yoksa neden yapsın öyle bir şey?

alo maliye'ye ihbar et, kadir topbaş'ın twitter hesabına yaz, abdullah gül'ün hesabına da yazabilirsin. hürriyet.com.tr'ye mail at. birisinden bir şey çıkar.

aga resmen adamların dümenine çomak sokmuşsun , lan yazıları filan okudum böyle bişey yok , adamlar bu mallıkla bu kadar kişiyi dolandırabiliyosa hll olsun. biz zekiler yemin ediyorum dünyayı sikermişiz istesek..

galiba cahil cesareti bu aga , tehdit ediyo diye bi suç duyurusunda bulun ne bileyim bişey yap. olayın mahkemeye gitmesini hiç istemezler diğer türlü iyice işler açığa çıkacaktır.

sonuna kadar haklısın , korkma bi bok yapamazlar.

verilecek en iyi tepki başlığa entry yazmak olacaktır.

tabi önce konuyu anlayıp dinledikten sonra. (gidip de ekoin'i körü körüne savunun demiyorum. ha ben savundum o ayrı :D

adam haklı beyler

valla olayın koru korune savunulması gıbı bır durum yok , yazılanlar ve cevaplar net .. cok haklı olarak paranın ne ıcın nasıl kullanıldığı sorgulanıyor. senın benım verdıgımız vergılerle beledıyenın harcadıgı kaynak bır gruba hızmet edıyorsa ve bunun yanında bu grup makbuz kesmeden para topluyorsa sokaktan gecen adam dahi olsa bu soruyu sorma hakkına sahiptir. neyin parası bu ? haklı bir gerekçe varsa belgeler cevaplarsın.

bunun yerine bir de atarlar adamı tehdit etmeler filan zaten olayın yönünü açıkça gösteriyor.

yoksa kimseyi savundugumuz yok , olayı gorup değerlendiriyoruz ve ekoin haklı. almasın devlet benden vergi o zaman sorgulamayım istediğini yapsın kendi kaynağıyla..

Maliyeye ve belediyenin bağlı olduğu zabıta karakolu'na yaz bu parasal durumu. İnternetten de başvurulabiliyor maliyeye.. zabıta karakoluna dilekçe ile başvurman lazım.

Ben 4 türk kahvesinden 40 tl aldı ve fiş vermedi diye bir mekana 1000 liradan fazla ceza kestirttim.

Tehdit açısından pek şiddet içerikli alenen bir yazı göremedim ben.

nickin çok güzel. rober hatemo neden bu kadar sessizleşti acaba. arto'yu bile sabah programında gördüm geçenlerde.

kireçlenmiş olabilir. sebiller için bir temizleyici var, hem dezenfektan, hem de kireç çözücü özelliğinde. ondan kullanabilirsiniz.
www.pinarsu.com.tr

"yokluğunda" üzerine cevaplıyorum; diziyi izlemeseydim büyük ihtimalle beğenmezdim şarkıyı, ama dizi oyuncularını ilgiyle takip ettiğim için yaptıkları her işi de takip ediyorum, hatta grup kurduklarında "arkadaşlarım kursa bu kadar sevinmem" demiştim. genele hitap etmesi bana da mantıklı gelmiyor.

je veux'u da çoğu kişinin anlamadığını düşünüyorum, amatör görüntülü klipten yürüdü bence.

catchy denen olay önemli bu konularda. catchy şarkı yaptığın an hit oluyor her türlü.

catchy terimini bilmiyodum çok teşekkür ederim. aslında demek istediğim bazı ritimlerin ardarda gelmesi insanın şarkıyı kolay sevmesini sağlayabilir mi gibi bir şeydi. bahsettiğim şarkıların üçü de farklı dilde olmasına rağmen hemen hemen ilk dinleyişte sevilebiliyor. sanırım benim çiğliğimden.

söylediğin parçaların armonik yapılarını bilemiyorum ancak genel anlamda bu tip popüler müziklerde genel yapılar vardır. çok fazla klişe olacak ama ilk bu geldi aklıma ne yapayım; mesela i will survive diyelim, hani şu dünyadaki heralde en fazla bilinen parçalardan biri. genel olarak standart, jazz'da kullanılan bir kadans vardır ortada (ii-v-i) ve özellikle 60'lar ile 70'lerde dilden dile dolaşmış birçok müzikte sıklıkla bu yapıya rastlanılır. ve tabi bunun haricinde o "catchy" denilen olayın gerçekleşmesine ön ayak olan "good melody" kavramı dikkate alınarak, parça içerisinde kullanılacak olan motif ya da cümlelerin işleniş tarzı gibi bir takım teorik numaralar giriyor işin içerisine. yani çoğu popüler müziğin kendi içerisinde, kendine has bazı ufak numaraları var, dinleyici de bu numaraları bir nevi yiyor. bunu gören de, elindeki formülle yeni parçalar yapmaya devam ediyor. mesela şu adele denen kızımızın sözde herkesi ağlatan parçası vardı ismini bilemiyorum şimdi, o parçada, yanlış hatırlamıyorsam, bir ton değişikliği varmış ki, o anda dinleyici salya sümük olurmuş.

ama dediğim gibi elindeki malzemeyi ne kadar amacına uygun ve kendine göre doğru kullanabiliyorsun, işin sonucunu belirleyen de bu. bunu becerebilenler, genel dinleyiciyi uzun seneler boyunca kendisine bağlayabiliyor. ancak mesela "yokluğunda" gibi parçalar, 5-10 sene sonra hatırlanmayacak bile ya da tekrar yapacakları bir parça bu kadar sevilmeyecektir, ya da dizi bittiğinde müzik yapmaya devam ederlerse, dinleyicide aynı etkiyi bırakmayacaktır. müzik biraz da matematik hani. bu arada bu yazdıklarım sadece, dinleyicisinin beklediğini, ona verme üzerine dayalı olan, popüler müzikte geçerli.

çok teşekkürler aslında aradığım cevap bunun gibiydi. amerikan sinemasında senaryo yazımlarında seyircinin dikkatini çekecek ritimler olduğunu öğrenmiştim müzikte de işin bu derece kalıplaşmış bir hali olduğunu bana birisi açıklayacak mı diye bekliyordum çünkü gerçekten odunum.

ama yine aynı odunluğumla popüler müzik kavramının tanımı olarak sana katılmıyorum. kavramın herhangi bir dizide/filmde kullanılan zaten var olan bir eserin örneğin türk sanat müziği parçasının tekrar izleyici kitlesi tarafından sevilmesiyle değiştiğini düşünüyorum.

süleyman seba tesislerinin yanından bahsediyorsun sanırım. 9'a 9.

bi büyük saha var bi de küçük. küçük 7-7, büyük 9-9 ya da 10-10; kondüsyon durumunuza bağlı.

eheh zaten ayrı ayrı sormuşsun, ben sorunun alt tarafına bakmamıştım.

üstteki arkadaşı okuduğumda ben de yanlış cevap verdiğimi anladım. büyük saha 9'a 9. küçük saha da ise kale ne minyatür ne normal bi garip yinede 5'e 5 kaleci el kullanmazsa zevk alırsınız diye düşünüyorum. 6'ya 6 bize bi kalabalık gelmişti.

(bkz: paul auster)

merhaba.
bence paul auster.

ayrın men, betmen

www.youtube.com

çizgi romanlar üzerinden ilerleyişlerine hakim değilim ama thor u amerikan süper kahramanından sayma ihtimalimiz varsa (amerikalıların çizgi karakter olarak tekrar yarattıklarından ötürü) thordur zayıf noktasını bilmiyoruz baltasız kalmadığı sürece yok gibi. hulk ta sadece tutsak edilebiliyor. kafası az bazsa plan kurabilse tutsak ta edilemezde bu soruya en iyi cevap verebilecek marvel zombies çizgi roman serisi olabilir. bi kaç kahraman zombi bile olmuyor.

marvel dünyasında spider-man'in pek bir meziyeti olmamasına rağmen çoğu zaman diğerlerinden üstün tutulduğu belli. kaptan amerika da mesela kaslı bir adamdan fazlası değilken nasıl bir süper kahraman olmuş hayret. iron-man ve batman de teknoloji el verdiği kadar varlar.

bana sorarsan Hulk alır. Adam ölümsüz gibi bir şey. Ayrıca 2 tanrı gördü, ikisini de patakladı :)
pbs.twimg.com

www.eksiduyuru.com

böyle dendi ama 2 ay da gidiyor.

ben bir ay boyunca oda sıcaklığında tuttum, yani odanın bi' köşesinde durdu. tadında da hiç değişiklik yoktu, aldığım günkü gibiydi. bir aydan sonrası nasıldır ama bilemem.

Krema içerdiği için şişe açıldıktan sonra 6 ay içinde tüketilmesi öneriliyor. Dolapta daha uzun süre duranını da içtim, ölmedim. :)

aylarca.

ne zaman bitireceksen o zamana kadar gider.

baileys'te kapalı şişesinde bozulmasından ziyade ağzı açık şişede bozulma sorunu var. ağzını açık unutursan bikaç saate tadı değişiyor. yoksa kapalı şişede aylarca gider.

1 ay acemiliğiniz var. Acemilik süresince zaten müzik dinlemeye vaktiniz olmayacak. Gerek de yok zaten, çok kafa muhabbet olacak bu sürede.

Sonraki kısımda yani kalan 4,5 aylık süre içerisinde, ustalık için atanacağınız taburda mp3 çalar işine bakarsınız. Zaten oraya gittiğinizde aradan geçen 1 ay ile birlikte konuyu çözmüş olacaksınız ama merak ettiğiniz için ben şimdiden yazayım:

1- Evet, mp3 çalar cep telefonu ile yasal olarak aynı işleme tabidir. İkisi de emre itaatsizlikten yargılanabilir. Fakat, cep telefonu için sizi mahkemeye verebilecek birçok komutan varken genelde mp3 çalarlara sadece el koyulur. Mp3 çaların sıkıntılı tarafı veri taşıyabilir olması. Veri taşıyabileb her türlü cihaz yasak, ancak radyo serbest.

2- Orada uzun dönem askerler bir paket sigara karşılığında sizin için içeriye mp3 çalar sokabilirler.

öncelikle hayırlı olsun ama yazdığın entry'de zaman geçirmek için kitap filan gibi şeyler sormuşsun. ben de 329 olarak gittim. aynı senin gibi düşünüyordum. :) şimdi bu düşüncelerime gülüyorum. sen sadece, bence, tependeki komutanların adam gibi adam olmasını, sıkılmaya vakit bulmayı iste. gerisi mühim değil.

hiko s... baştan sona söylemiş. acemide her fırsatta uyumaya bak. usta birliğinde zaten 1 haftada ustalaşmış olacaksın.

Acemilige bisi goturme ama acikcasi ben bir roman goturdum iyi ki de goturmusum dedim. Insan biraz uzaklasmak istiyor o ortamdan ara sira.

Usta birliginde de ilk 2-3 hafta yol yordam ogren, sonra sokarsin ortam musaitse

bana tekila getirebilir misin hocam? bir de tr'de nerdesin?

hocam şimdiden bı sürü sipariş verdiler 4 5 sise icki 4 5 kartin sigara. eğer kalırsa ozel mesaj yoluyla ulaşırım ben size, Ankara'dayım.

icki ile sigara arasinda trade-off yok. 3 karton sigara ordan, 3 karton sigara da burdan alabilirsin. hatta bunu giderken de yaparsan 12 kartonun olur (bir kismi valizde tabi). ha normalde bu turkiye'ye sokulabilen limitin ustunde ancak turkiye zaten pek kontrol etmiyor.

vee icki. icki isi biraz karisik. normali 2 litre hard (viski, votka falan) veya 6 litre soft. fakat 2 litre hard alinca "hala sampanya alabilirsiniz" falan diyorlar.

free shop'tan değil kıbrıstan al alacaklarını. hem daha ucuz hem istediğin kadar doldurursun bavula getirirsin

sakın ama sakın dönüşte sabiha gökçen'e inme ahl'yi tercih et. onun dışında sınır yok ha sınır yok dediysek de elinde konteynır buyuklugunda bavulla da inme yani... her işin bir insaf noktası var ama di mi?

işin geyiğine kaçıyorum damla sakız var kıbrıs a has. sakızlı muhallebi yapmak isteyen annelere güzel bir hediye olur. göbek rakısı denen kıbrıs a has rakı var. bide geyikten geyiğe koşmak istersen kutu jack-cola lar var onlardan al. över över durursunuz. ben olsam adada bulunduğum süre içinde su yerine bacardi breezer/smirnoff ice içerdim (cam şişelerde 3 lira falan) dönerken de rakı alırdım viski alırdım. (ki öyle yaptım)

bu ekşiduyuru çok güzel lan. Hepiniz sağolun varolun

ben gecen gun enginar getirdim.

www.imdb.com

filmin sadece iki üç sahnesinde italyanca söz geçiyor ama catch 22'yi mutlaka izle (dayanamadım affedin)

www.imdb.com

Çok aşırı süper bir film değil, ama komik ve keyifli bir film. Dili de basit sayılır.

www.imdb.com

şöyle bir şey var.

merhaba.
inan çok güzel www.imdb.com

www.youtube.com

www.youtube.com ?

başka bir şarkının klibi izlediğimi çok iyi hatırlıyorum.

derdimi tam anlatamadım mı acaba,aradıgım videonun orjinal hali.şarkının değil.

merhaba.

www.youtube.com

www.imdb.com Emin olmamakla birlikte bundan sanırım.

piyanist olacağını hiç sanmam olsa hatırlardım. ama children of men'in sonunda böyle sisli bir sahne vardı sanırım.

children of men olmadığından eminim

www.imdb.com

büyük ihtimal.

doğruymuş

www.youtube.com

www.youtube.com

vimeo.com

aynen türk bayragı da burası neresi bilmiyorum

bi ege havası var ama :D

avşa'ya benziyor

Bodrum - Ortakent - "Yahşi Koyu" bence.

Yahşi'de kumsal şeridi çok dardır.
O kırmızı beyaz, adını hatırlayamadığım, derinliği belirtenlerden de böyle Yahşi'de.
Ayrıca arkadaki tepeler de, Yahşi'den görünen tepeler.


Yahşi değilse de, Bodrum'un Ortakent yakınlarındaki başka bir yeridir.

cidden avşaya çok benziyor.

avşanın suyu o kadar berrak değil

bence de bodruma benziyor.

yahşinin suyu da o kadar yosunlu değildi.

beyaz boyalı yapılar. yüzde 90 bir bodrum koyu.

Bodrum, net.

bodrum gümbet veya yakınındaki koylardan biri de olabilir

maps.google.com

merkezin az ilerisi de olabilir sanki. arkadan kale gözüküyo çünkü. linkteki yer olması olası.

hatta putovanja.aladin.info

tam olarak "diamond of bodrum" otelin önü

biraz konuşup sevsen dokunurak ve yarın görüşürüz desen. yalnızlıktan korkmuş olabilir ilk geldiği yerde. konuşursan anlar gibi geliyor.

ve herhangi bir yarası-ağrısı olabilir, barınaktan alırken sağlığını öğrendin mi? bir ağrısı yoktur umarım.

psikolojik bir yarası da olabilir tabii :(

ilk gece mutlaka ağlar, yalnızlık çeker. yanında takıl, başını okşa, zaten uyuyakalır bir süre sonra.

teşekkürler cevaplarınız için. bi 15 dakika yürüdük 1 dakika koştuk. tekrar eve döndüğümüzde fırlamaya çalıştı yaklaşık bi 10 defa falan kapıdan dışarı ama acıdı herhalde en son ağlamaklı "hayır" deyişlerime de sustu şimdi. gecelerce karşılıklı ağlaşacakmışız gibi hissediyorum.

:) senin olmadığın zamanlarda, enerjisini atması, rahatlaması için, oyuncak ve kemirmesi için bir şeyler de verirsen daha iyi olur. ama hangi tip bilemiyorum. arama motorundan bakarsın artık, ben bir çoğuna baktım hepsi farklı cinsler için oyuncaklar ve kemikler. evde de olabilir senin böyle şeyler. yoksa da petshopa gerek yok uydurursun bir şey belki...
barınaktan almana sevindim ayrıca. sevgiler saygılar.

sözlük 99 da açıldı biliyorum ben

@soljenitsin adam derdini adnlatmaya çalışmış sen sayılara takılmışın. nerede kaldı empati, nerede kaldı anlayış :)

haklısın libertine bazen kimse kimseyi anlayamaz olabiliyor.
kendini nerde mutlu hissettiysen orda ol.
dönersen bizimsindir dönmezsen de güle güle..

siz - biz olduğuna pek inanmıyorum. mesela ben de sen gibi hem ekşi hem inci okurum bol bol. çoğu yazarlar ortak bence.

baştan yanlış bi tarih girmişim soljenitsinin dediği gibi.
ama ben ilk mırc ı, itiraf.com u, shockhaber e girdiğim yılları feyz alarak yanılmışım (orta 2'nin verdiği salaklık olsa gerek)

siz-biz olduğuna bende inanmıyorum sonuçta bi insan her iki sözlüktede üyelik alabiliyo. ama sanki ben ekşiduyuruda kendimi incisözlükte ifade edebildiğimden daha güç ifade ediyorum.

burda hislerimi daha bi betimlemem gerikiyo yoksa yanlış anlaşılıyorum. ya hala tam olarak ifade edemiyorum ama hani almanyadan falan büyük bi abi gelir ya bi ona anlatırsın bide mahalledeki arkadaşına onun gibi.

arkadaş bende 30 a merdiven dayadım kendimi edebi olarak eksik ifade ettiğimi düşünmüyorum sadece ekşisözlük-duyuruda samimiyetin daha az olduğunu ifade etmeye çalıştım.

belkide o kadar sığıyımdır ki yaş ortalaması 12-14 olan liseliler beni daha iyi anlıyodur böyle kestirip atayım mı?

teşekkür ederim beni kale alıp cevap yazdığından dolayı.

öncelikle ben herhangi bir insana pampa, aq kısaltalarını güncel kısaltmaları yazarak bilen cevap vermiyorum. arkadaş diyorum en kibarından onlarda sağolsunlar arkadaşım diye geri dönüyolar.

ayrıyetten ikinci değindiğin konuda da sana katılıyorum hakkını yiyemem bir sinema-tv öğrencisi olduğum dönemde çok faydalandım ekşi sözlükten. wikipedinin de türkçesi yeni yeniydi.

benim demek istediğim (gerçekten ben kendimi yanlış ifade ediyorum okumayın boşverin) ekşiduyuruda herhangi bir probleme karşı yaklaşımın incisözlükte herhangi bir probleme karşı yaklaşımıyla alakalı. sanki bi taraf daha sofistike yaklaşmaya çalıştığından ötürü

-eeh bunlarımı kafaya takıyosun biz neler gördük dermişçesine küstah

diğer taraf ise

-anlat kardeş belki yardımcı olurum.

diye geri dönüş yapıyor.

tüm sözlükler aynı bokun lacivertidir. sadece ortama göre biraz daha kibar davranılır. yada değil ya da olursa da iyi olacak.

1000 tl, mazeret yazınca 250'ye düşüyor diye biliyorum. bana öyle oldu en azından. haa yakalandığın yerde de işlemini yaparlar o ayrı.

yok, demek istedigim eger hic gitmezsen ne oluyor?

3-4 kere üst üste idari para cezası alırsan mahkemeye gönderiyorlar, hapis alıyorsun.

hiç gitmeme gibi bir seçenek sunmuyor devlet-i aliyemiz.
eğer merak ettiğin seni yakaladıkları yerde götürecekler mi sorusunun cevabıysa ; merak etme öyle bir şey yok artık. polisin gbt kontrollerinde gözükmüyor bile. jandarma nın kontrollerinde gözüküyor ama. orda da uyarıyorlar o kadar. gözaltına alma yok. ancak @skatheist in söylediği gibi 3-4 kere idari para cezası almışsan daha önce mahkeme gıyabında tutuklama kararı vermiştir zaten. o zaman mecuren önce akeri hapishaneye ordan da mahkemeye direk de askerliğe yollarlar.

en son bu sene marmaris e giderken arka koltuğumda oturan iki genç asker kaçağı oldukları için jandarma otobüsten indirmişti. şimdi ne oldu bilmiyorum. muhtemelen sabah 6 da içtimaya hazırlanıyorlardır.

yani hocam bundan kaçış yok. maddi ve manevi olarak çok yıpranırsın.
mümkün olan en yakın ve uygun zamanda yapman en iyisi.

2010 aralık ayında bakaya ya düşmüştüm. umursamadım. 2011 nisanında askere gitmek için gerekli işlemleri yaptırdım. gittim, döndüm 1 yıl sürdü. ne mahkemeye öıktım ne para cezası yedim.

ifade tutanağına hastaydım ailemden şu şöyle hastaydı bu böyle hastaydı bakmakla yükümlüydüm falan yaz (ben öyle yaptım) herhangi bir geri dönüş olmuyor. ha çağırsalar yine giderim boşuna kaçmışım.

Sanki hapis cezasi yok artik diye aklimda yer edinmis ama emin olamadim. Gidicem ben zaten askere sorun yok. Aklima geldi oyle :)