kesinlikle profesyonel çekim yapılır bu aletle.

www.fotokritik.com

body cok ust duzey degildir, nikon'un dslr listesindeki alt siralardaki modellerinden biridir. su an bu body ile, asil degerli olan objektifler oluyor. d40x'i satip ne biliim bi d200 alinirsa soz konusu objektiflerle super isler cikarmak mumkun olabilir..

makineyi aldığımda, en azından bir süre kullanmam gerekecek, sonuçta hediye. dayım alınabilir yani aldığım gibi satarsam. satma durumu şimdilik söz konusu olamaz. portre ve kurgu konuları üzerine çalışmalar yapmak istiyorum ayrıca. önereceğiniz objektifler nelerdir?

elinizdeki mevcut lensleri bilmiyorum fakat portre calismalari icin 50mm'lik bir objektif ya da odak araliginda 50mm olan bir lens isinizi gorur..
bunun disinda dis mekan cekimleri icin 10mm'lik bir genis aci objektif super isinizi gorur lakin pahali olabilir biraz.
50mm prime lens de portre cekimi icin idealdir. ornegin nikkor serisi 50mm 1:1.4 objektifle -bu lenste manuel focus mecburidir- super portre fotograflari cekilir gercekten.
ek: sigma ve tamron'da nikon icin objektif uretmekteler. biraz daha ucuz cozumler olabilir nikon'un objektiflerine gore.. (orn. sigma 10-20mm 1:4- 5.6 wide angle lens)
www.gittigidiyor.com

bence başlamak için ideal satmaya hiç gerek yok su an için.ileride yetersiz gelmeye başlarsa o zaman düşünürsünüz dah üst bir model almayı.

evet tum bunlar sonrasinda giris seviyesi ve kendini guzel bi makineye kadar gelistirmek icin cok iyi bir secim olacaktir d40x. hayirli olsun, gule gule kullanin =)

efendim ben kullanıyorum d40x. son derece de memnunum. bir arkadaşımın d80'ini bir süre kullanmıştım. d40x'ten sonra kütük gibi gelmişti (ağırlığını kastediyorum).

ağırlık olarak böyle... (ancak tabi ki d80 mükemmel bir alet)

piyasadaki diğer makinalarla performans/fiyat oranı baz alınarak karşılaştırılacak olursa mükemmel bir makina olduğunu düşünüyorum. sizin bu makina için fiyat ödemeyeceğinizi düşünecek olursak perforformans/fiyat oranı tanımsız çıkıyor. :)

kesinlikle memnun kalırsınız.

aletle birlikte gelen 18-55mm f3.5 objektiften pek hayır gelmez ancak. onu da söylemeden geçmeyeyim.

fotoğrafçılıkla hayatınızı kazanmayı düşünmüyorsanız (yani kısa vadede) ve fotoğraf hobinize deli gibi para saçma imkanınız yoksa gayet yeterli bir makine.

sevgili paradoxical kendi gözüyle bakarak d200 al falan demiş de d40x nasıldır acaba diye soran biri için çok çok iyidir emin olun. :)

Hiç bir etki yoktur. Ama en basitinden insanlar burçlara inanırlar ve birileri tarafından kendilerine biçilen kılıflara uymaya çalışırlar. Mesela ikizler burcu zekidir derler; bunu ikizlere değil kime dersen de kabul edecektir. Kendisine aptal diyen bir insan gördünüz mü hiç?

Aynı fal bakarken söylenenler gibi. Senin bir derdin var. Valla mı? Dertsiz insan mı var sanki? Kabataslak bir şeyler söylenir ve insanlara yedirilir hepsi bu.

Ve bu pasta yıllık kaç milyar dolardır :) İşte bütün mesele bu.

diger canlilara bilemem de insanlara bal gibi etkisi vardir; gorece salak ve akli basinda insanlari ayirmayi saglar. (bkz: burclara inanmamak/2)

arkadaşlar özellikle "astroloji" terimini kullanmadım iş fallara falan varmasın diye. "burç" bazlı değil aslında tam olarak sorduğum şey. yani ne bileyim mesela ay ın haraketleri su yüzeyinde gelgit harakaketi oluşturuyor ve bu döngü halinde devam ediyorsa belki benzer etkileri insanlar üzerinde de vardır belki diye düşünüyorum. kabaca evrendeki herşeyin başka şeylerin manyetik olarak bir çekim alanı içinde olduğunu düşünürsek. neden olmasın gibi...

çok uzar gider aslında bu konu tabii de. böyle ciddi falan bilimsel araştırmalar vardır kesin bu konuyla ilgili elbette.

yoksa yesemin boran ın yazdıkları değil elbette sorduklarım.

lunar effect deniliyor o seye:
en.wikipedia.org

hepsi ve daha fazlasi google'da:
www.google.com
answers.yahoo.com

yettim gayri. astrolojiye hiç girmeden diyebilirim ki somut olarak böyle bir delil yok. bilimsel çalışmalar, deneyler var elbet fakat kimse herhangi bir sonuca ulaşılabilmiş değil. gök cisimlerinin gravitasyonel çekim kuvvetleri tek tek insanlara etki etmiyor fakat çeşitli psikanalizler sonucu insanlar üzerinde bazı etkiler görülebiliyor. her insan unique olduğundan dolayı kesin bir sonuca varılamıyor çünkü a kişisindeki semptom b kişisinde görülmüyor (belki tamamen farklı özelliklerdeki c kişisinde görülüyor). burçlar falan hikaye, bilimsel olarak herhangi somut bir kanıt yok henüz.

Gökcismi hareketleri gök cisimlerini etkiler, insanları etkilemez. etkilediğine dair somut delil kanıt yoktur. saçmalıktır zaten. etkilediğine inanan kişilerden uzak durunuz.

gök cisimlerinin konumlarına göre insan hayatının gidişatının değişeceği yönünde bir batıl inanış olduğu için bir etki vardır.

şöyle ki, gazetenin astroloji köşesinden venüsün iş yaşamımı olumlu yönde etkileceğini okuyorum. moralim düzeliyor. o gün gireceğim iş görüşmesi moralim iyi olduğu için güzel geçiyor. ya da tam tersi. marsın yaşantımı olumsuz yönde etkileyeceğini okuyorum. moralim bozuluyor. iş görüşmesinde sıçıyorum. ..: gibi.

gök cisimlerinin hareket etmesiyle insanın hayatı boyunca karşılaştığı kötü olaylar, iyi olaylar tamamen bağımsız olaylardır.

günümüzde gökcisimlerinin konumlarını hatasız şekilde hesaplayabiliyoruz. 12.08.2008(yani yarın) tarihinde nerede bulunacağını bilimsel yöntemlerle öğrendik diyelim. marsın yarın hesapladığımız konumda bulunma ihtimali, mars yörüngesinden çıkmadığı sürece %100'dür.

astrolojiye göre marsın konumu benim son derece şanslı olduğumu gösterdiği anlamına gelsin.

yarın oynayacağım rus ruletinde ölmeme ihtimalim nedir peki? %50.

bağımsız olayların birlikte gerçekleşme olasılıkları hesaplanırken her iki olayın gerçekleşme olasılı çarpılır. astrolojiye göre marsın şanslı konumda bulunma ihtimali(%100) * ölmeme ihtimalim(%50) = % 50. (bir hatırlatma, 1 ya da %100 çarpma işlemine göre etkisiz elemandır)

görüldüğü üzere marsın konumunun benim ölmem ya da yaşamam üzerine hiç bir etkisi yoktur. eğer ki ben yarın oynayacağım rus ruletinden sağ çıkarsam ve bana "nasıl oldu lan?" diye soru yönelten arkadaşıma ben "mars bana yardım etti olum. o yüzden yaşıyorum." cevabını veriyorsam ben dombilinin allahıyımdır.

konuyla ilgili olarak daha geniş bir okuma için tübitak yayınlarından çıkmış david ruelle'nin rastlantı ve kaos isimli kitabına başvurabilirsiniz. (satış fiyatı 5 ytl (kdv içinde hem de))

Olmadığına dair kanıt da yoktur(yıhyıh). Olduğuna dair kanıt 0 +-/* olmadığına dair kanıt 0 = 0

yani her şeyi matematikle anlatmaya çalışmayalım, çalışanları uyaralım. Ha inanan kişilerden kaçmak da bu bilinmezliği değiştirmeyecektir. Valla bak.

Go go go akrep \m/

(bkz: #5416766) bu şimdi ismini hatırlayamadığım bir kitapta yazıyordu. kitabın yalancısıyım.

tek bir sabit disk kullanmıyor bahsettiğiniz siteler. bir server tarlası düşününüz ve bu server'ların içerisindeki pek çok sabit diski tahayyül ediniz.

bildiğimiz sabit disklerdir yani bunlar.

boyle buyuk capli sistemler icin Storage Server kullanilir genelde.

ornek resim: www.b2net.co.uk

google'ın bir çok server farm'ından birisi:
blog.ted.com

burası alakasız bir yer ama içeride böyle dizi dizi aletler düşün:
ui03.gamespot.com

bu da 1999 senesinde google'ın ilk hali:
www.favvas.com

yani düşündüğün gibi te bir cihaz değil, dünyanın farklı yerlerindeki mekanlarda bulunan birbirine bağlı binlerce ayrı cihaz, ve bu dev yapıların kendi aralarındaki iletişim söz konusu.

çok önemli verileri de sadece harddisk'te değil böyle dijital kaset bandı gibi kartuşlarda saklıyorlar.

Bir yerde okuduğuma göre Google bizim evlerde kullandığımız HDD'leri kullanıyor. Tabi binlercesini birden...

bazı yerlerde de taşınabilir bilgisayar kullanıyorlar.

(bkz: project blackbox)

1+1, her an ulaşılabilen, max 450 çok zor. hele ki bilkent servislerine yakın olsun da dersen zor bi ihtimal ama bahçeli yi araştır derim. esat a bak bir de tunus a servise yürürsün.

Araba olmadığına göre Bilkent'e gitmek için ya ücretsiz servisleri kullanacaksınız ya da dolmuş kullanacaksınız. Ancak dolmuş biraz kısıtlı ama Sıhhiye civarında bir ev tutarsanız dolmuş kullanabilirsiniz. Onun dışında Emek/Bahçelievler'de ev tutarsanız durağa yakın olursunuz ancak dediğiniz fiyatlarda zor. Ancak bir ev arkadaşı edinirseniz daha uygun olur. Tunus durağı için de Tunalı, Esat, Ayrncı civarında ev bakabilirsiniz ama işte fiyat konusu sizi sıkıntıya sokacaktır sanırım...

esat en uygunu. 450 olmasa bile 500e bulabilirsin bi ev sanırım. bahçeli emek tandoganda bulamazsın. sıhhıyeye metroyla ulaşırım dersen kolej falan da olabilr.

uzak olması sorun olmayacaksa batıkent veya eryaman da dusunebilirsin. bilkentin semt servisleri var her sabah ve aksam.

o fiyata hem de zemin kat olmayan yerde dogru duzgun bir ev bulman imkansız gibi bir sey.

max 450 ytl, 1+1 koşullarını sağlayan yer Eryaman.
şehir ortamına bucağına ulaşılabilsin koşulunu sağlayan yerler esat, gaziosmanpaşa, bahçelievler, emek.

ancak ne yazık ki bütün koşulları sağlayan yer yok ankara'da. bilkent'in yurtlarını ve hatta lojmanlarını deneyebilirsiniz mesela. bilkent yurtlarında kalan arkadaşlarım hallerinden gayet memnundu. aynı şekilde bilkent'te yüksek lisans yapan bir arkadaşımın da evi gayet iyiydi ancak bir süre sonra "hadi arkadaşım, çıkacaksın." dediler.

çayyolu da alternatifler arasında olabilir. şehrin ortamına bucağına biraz uzaktır ama çayyolu da kendi ortamını bucağını yarattı gibi. gençler eğleniyorlar oralarda.

bence ilk olarak yurt deneyin. sonra içindeyken keşfedersiniz. ya da merkezi bir yer ve servislere yakınlık olarak esatın dehlizlerine bakın. ya da ev arkadaşı ile düşünün. bahçeli tarafı da iyidir ama bulma ihtimaliniz çok düşük. katta zaten düşünmeyin hiç. o fiyat ve isteklere uygun 2 kişi tutmanız gerek.

kolej ve kurtuluş civarı da uygundur. 500'e falan giriş kat 2+1 falan hatta mobilyalı bile bulabilirsin. Kızılaya yürüyebilirsin, taksiyle beş milyona tunalı tarafına gidebilirsin. Eryaman ise Ankara sayılmaz pek, Bolu'ya daha yakın. İklim ve bitki örtüsü ise oldukça farklıdır.

ben cebecide 6. katta 1+1 mis gibi bir evde 400ytl gibi bir fiyata oturuyorum mesela. cebeci dikimevi taraflarında bu şekilde ev bulmak zor değil bence, bir kaç gün emlakçıları dolaşırsanız hallolur. ayrıca sıhhiye üzerinden kalkan minübüslere de yürüyerek 15 dakika.

kiz arkadasim (bkz: jean christophe grange) hastasi. cok iyi oldugunu soyler. biraz sert der bir de.

okumadığın tüm dan brown kitaplarını oku bence. kaptırıp gidiyosun.
okuduysan bilirsin, kitap okuyo gibi değilde film izliyormuşsun gibi oluyo.

michael collins ve karin slaughter romanları cinayet/polisiye. greg iles, ingilizce okurum diyorsan stephen booth, turkçe'ye çevrilmedi galiba. bi de yıldız cinayetleri diye bi roman okudum bi kaç ay önce, armağan ??? bir yazar, çok güldüm okurken, sonra da birine ödünç verdim. bir kaç kitabı daha varmış.

eger arastirma yazilarini seversen fikret topalli'nin seri katiller'ini ve seri katiller 2'sini okumani tavsiye ederim. gercek insanlar, gercek olaylar.

ahmet ümit'in sis ve gece'sini okuyabilirsiniz.

The Dark Tower serisi enfestir. Bir an önce okumalısın. Ayrıca Dean Koontz da tavsiye ederim ben.

Hatta ve hatta, (bkz: dean r koontz ve stephen king arasindaki farklar)

kesinlikle grangé ve maxime chattam'ın ilk kitabı. sonrakileri okuma değmez.

grange in tüm kitapları

clive cussler'ın içinde dirk pitt bulunan bütün kitapları iyidir.

lawrence block kitaplarını öneririm, dönüp dönüp her yaz okuyorum, özellikle de matthew scudder polisiyeleri çok başarılı, 10-12 kitaplık bir dizi olduğu için baştan başlamakta fayda var.

emule'de aradım, çoğu bölüm çıktı ama hepsinin sadece 1 kaynağı olduğu yazıyor, altyazısı da yoktur tabii. gidip dublajlı versiyonlarını atv'den isteyeceksiniz, başka yapacak bir şey yok gibi.

star'da sabah kuşağında tekrar gösterime girmiş. ben sabah sabah şok oldum. siz de olunuz. (dün sabah saat 10:00 gibi karşılaştım kendisiyle)

not: bence mari mar daha iyiydi.

starda hergun çıkıyor ama başını kaçırdın bir iki ay önce başlamıştı.

www.bilgininadresi.netı-Üretimi---I

(bkz: bilgisayarda random sorunsali)

bildiğim kadarıyla random diye bir olay yok. bir program random komutunu çalıştırdığı anda işlemcinin o andaki saatinden bir rakam alıyordu (son rakamı mı ne öyle bir şey). her defasında random sayı elde etmek için de bu komutu yeniden çalıştırtıyordun, bu sefer farklı bir anda komut çalıştığı için farklı bir rakam geliyordu.

bilgisayar random sayı üretemez. pseudorandom sayı üretebilir. arada fark var yani. burada random sayılar belirli matematiksel formüllerle, deterministik olarak sentezlenir. yani aslında random değillerdir ama bizim rastgelelik eşiğimizin üstünde değerler üretirler. yoksa eninde sonunda kendilerini tekrarlarlar mesela... ama çoğu uygulama için dağılımı uniform ve kendini tekrar frekansı çooooooooook düşük olan standart algoritmalar yeterlidir. tabii ki öz hakiki random veriye ihtiyacı olan uygulamalar da bulunur, bu durumda dışarıdan destek almak elzem olur.
(bkz: quantum random bit generator service)

(bkz: rassal sayı)

pseudorandom da deniyor buna. yalancı rastgele yani.

siz bile bir randomization algoritması yazabilirsiniz. mesela o anki saatin saat, dakika ve saniye bilgilerini birbirleriyle çarpıp, sonucun basamaklarının toplamını alırsınız, şahane bir rastgele sayınız olur. hatta çıkan sonucun da basamaklarını çarparsınız, çıkan sonuca aynı işlemi bir daha uygularsınız filan... mesela dört basamaklı bir rastgele sayı istiyorsanız, birinci basamağa çıkan sonucun üçüncü basamağını, ikinci basamağa birinci basamağını filan atarsınız.

ben c++'ta yapmıştım birkaç sene evvel, rastgele notalar çalan bir programcık yazmıştım.

actionary, bahsettiğin yöntem pek şahane bir şekilde random sayı üretmez, yani o kadar iyi bir algoritma değil. bir kere saniyede bir sayı üretebilme gibi bir limitasyonu var heheh :) ve sonuçlar pek de random ve uniform dağıtılmış olmayacaktır.

sahte para bile çıkıyor, gittiğinizde bir şey kabul ettirme şansınız pek yok bence.

yırtığı boşver bir kere bana bir kere dayımın çektiği paralarda sahte çıktı, utanmadan bizi suçladılar neredeyse (farklı 2 banka).

bir bardak su için kullanılmaz durumdaysa:)

bankalar yırtık banknotları kabul ediyor.

merkez bankası ve ziraat bankası yeni ve gıcır banklotla değişimini yapar.

olmadı aynen zarfla bankaya yatırın, bir şey yapın. banka o banknotu başkasından kabul etmişse sizden de eder :)

eger para %50'den fazla yirtik degilse tam karsiligini, %50den fazla yirtiksa yari karsigilini veriyorlar diye okumustum duyuruda. ya da merkez bankasinin sayfasinda mi okumustum acaba.

guitar hero şarkıları çalış stres atıyorum ben akşamları

mesela world of warcraft oynayabilirsiniz. motosiklet kullanmayı öğrenebilirsiniz. bir dürbün ya da belki bir teleskop alıp astronomiyle ilgilebilirsiniz.

puzzle
model araba, ucak

eğer uzaksan kesinlikle bilgisayar oyunlarını tavsiye ederim. hafif oyunlarla başlarsın sonra zevk alırsan derinleşir ve daha komplike oyunlara geçersin..

başlangıç olarak gta serisini önerebilirim..

sudoku ve/veya kare karalamaca çözmeni tavsiye edebilirim..

Model uçak olabilir. Evde, küçük çaplı helikopter veya uçakla başlarsınız. Vaktiniz olduğunda hava da güzelse soluğu doğada bayırda alırsınız. Müthiş keyiftir, kendimden biliyorum. Gözün görebildiği mesafeye kadar giden bir uçağı yönetmek, havada saltolar attırmak harika bir duygu. Kuşlarla atışırsınız. Hatta ucuna kamera monte eder gökyüzünden çekim yaparsınız. Öyle çok da pahalı değiller artık.

anime izleyebilirsin...
Multiplayer bilgisayar oyunları deneyebilirsin, her türde bulmak mümkün.
Worms oyna derdim ama oynamıştırsın.
İmkânın varsa arkadaşların bahsettiği model araba/uçak/gemi en zevklisi gibi geliyor bana...
Arada yine dizi izleyebilirim dersen bir kaç tavsiyem olur, sorman yeter.

elektronige ilgin varsa eger, hazir kitler var. kara simsek devresi, ne bileyim, birbiri ardina yanip sonen ledler falan. bunlardan edinip zaman gecirebilirsin. benim evimin bi odasi sirf el aletleriyle dolu mesela. canim sikildi mi daliyorum, kesip biciyorum, lehim yapiyorum, ohh kendi kendime gazimi aliyorum.

illa evde oturayim demiyorsan fotograf cekmeye de baslayabilirsin. iy igelir.

Çizgi roman oku hocam...mis

ahşap oyma yap.
internette bir sürü ingilizce döküman var, oralardan okuyarak öğrenebilirsin. ya da 3-4 saatlik bir kursta bile az çok kendini geliştirebilirsin.
sonra geçersin masanın başına, minik minik yontmaya başlarsın.
ve işin bittiğinde istersen renk renk boyarsın, istersen bir kat cila çekersin ve elinde, ben yaptım diyebileceğin birşey olur.

kessinlikle (bkz: rock band)

cartel mevcuttur. aynı isme sahip gruplara ayrı ayrı sayfa verilmediği için hepsi aynı sayfa altında tutuluyor. durum böyle olunca en populer olan grubun tanımı oluyor. zaten tanıma başlamadan diyor "bu isme sahip birden fazla grup var".

Evet bizim Cartel için bir tanıtım yazısı var. Ancak ben Yetmedi Mi ya da Hani Bana Para dinlediğim zaman çakma Cartel'i dinlemişim gibi oluyor.

Iki Cartel'i birbirinden ayırt edemiyor Last.fm.

last.fm'de artist descriptionlarını değiştirebilirsiniz, ancak müzik uploadlarını müzik şirketleri ya da gruplar yapabiliyor, bu pop punk yapan cartel de oldukça dinleniyormuş last.fm'de (150 bin kişi dinlemiş), yani description'da cartel'i en üst sıraya koymak pek doğru olmaz. gerçi sizin sorduğunuz şey bu değil galiba ama yazmış oldum.

scrobbing çakışması konusunda da bir çözümü yok last.fm'in, aynı isimli gruplar konusunda bir şey yapamıyor yani, ayırt edemiyor onları birbirinden. en bilindik grupların isimleriyle bile birden çok grup var olabiliyor. sözlükte cin başlığının binbir türlü şey anlatması gibi bir şey. ben de cage diye bir heavy metal grubu dinliyordum, sonrasında asıl popüler olanın cage isimli bir rapçi olduğunu gördüm, onu dinlemiş gibi gözükmüştüm bir bakıma. iron maiden isminde bile iki tane grup varmış örneğin.

özel okuldan başka şansınız yok gibi görünüyor eskiden süper liseler bu işe çare oluyordu ama özel okul olabilir diyorsanız
Österr. St. Georgs-Kolleg var istanbulda yaralarınıza merhem olur.

OKS'den ne kadar puan istediklerini bilmemekle birlikte, Ankara'daysa Çankaya Anadolu Lisesi, Hacı Ömer Tarman Anadolu Lisesi olabilir.

Lise Dil bölümleri var. Alman öğretmenler derse giriyor.

soleki bu arkadasin italyan vatandasligi yada alman vatandasligi varsa bu yabanci finansli okullara ucretsiz girebiliyor (italyan lisesi, alman lisesi gibi) lakin turkiye vatandasliida varsa yani cifte vatandaslik varsa ozaman tr vatandasligi primal kabul edilip para odemek zorunda kaliyor o yuzden tr vatandasliinida iptal etmesi gerekiyor. benim bildiim olay bole. ama tahminimce oks de nekadar dusuk puan alirsa alsin fransiz liselerine girebilir gibime geliyor yada italyan lisesine.

üsküdar ahmet keleşoğlu anadolu lisesi daha önce almanyadan gelen öğrencileri almanca sınavına sokup direkt kaydediyordu anadolu lisesi sınavına girmeye gerek kalmadan. şimdi durum ne şekilde bilmiyorum, çok çok düşük almadıysa oksde de orayı yazarak şansını deneyebilir, almancadan ydsye hazırlanmak için eskiden idialdı. bir görüşün isterseniz idaresiyle.

amerikan okullarına istanbuldaki puanı yetmez düşükse oks ama fransızlar çok olduğu için yeter bir tanesine. ama anadolu yakasında sadece saint joseph var diye biliyorum ben. diğerleri karşı da.

burak bora filan 'da var ama oralar da puanı yüksek yerler.

kazanırsa avusturya lisesini kaçırmasın derim şu koşullar da.

arkadaşlar hepinize ilginizden dolayı teşekkür ederim. bu arkadaş çifte vatandaş ve son okudugu okul düz ilköğretim okulu. oks de çok çok düşük yani oks ile girebileceği br yer yok. anladığım kadarıyla düz bir lisede yds almanca sınıfı yok türkiyede.

dediğim gibi üsküdar ahmet keleşoğlu anadoli lisesiyle bir görüşün, sadece almanca sınavına sokarak öğrenci alıyordu önceden. değişmediyse girmesi çok kolay.

hayır hayır kesinlikle şimdi kopucak da düşecem, önümdeki emniyet açılıcak da fırliycam korkusu değil. tamamen o g kuvvetinin yaşattığı heyecanın (adrenalin mi salgılatıyo ne halt ediyosa) herkeste eğlenceye dönüşürken bende kötü bi şeylere dönüşmesi.

ben de oyle seylere soguk yaklasirdim ama iki binince aliskanlik yapiyo keratalar. serbest dusme aletine gunde iki defa binmezsem rahat edemiyodum.

herkes neden ayni yiyeceklerden hoslanmiyosa sizinki de normal bi durum hocam bence. hoslanmiyosaniz hoslanmiyosunuzdur. icinize fenaliklar giriyordur, vucut sicakliginiz artiyordur, iyi bilirim o duyguyu. normal yani.

yaşadıgım sehırde vakti zamanında o buyuk salıncalaklardan bı tanesı kırılmıstı.uzerınde olan kısıler bılmem kac metre uzaga savrulmustu.lunaparkda eglenılecek tek alet kibrit kutusuna kasnak atmaktır.cok eglencelı sureklı marlboro kazanıyorum :)

kusmayacak kadar alkol tüketip bin, kendini kasmadan tadını çıkarırsın.

Efenim uçaktayken oluşan o hoop hissi negatif g'li durumlarda oluşur. Pozitif g'ye maruz kalınan durumlarda hoop hissinden ziyade kişi hınk mınk moduna girer. Kişinin fiziksel özelliklerine ve kapasitesine bağlı olarak belirli bir g'den sonra görüş grileşmeye başlar ve en nihayetinde black-out olur. Black out sonrasında kişi geçici olarak bilincini kaybeder.

Sizin fenalaşma sebebiniz, fiziksel bir özrünüz olmadığını düşünerek, tamamen PSİKOLOJİK. Gondol, balerin, crazy dance gibi aletler en fazla 2 g'lik bir ivme yaratabilir, ki bunda da fırıl fırıl dönüyor olmanız lazım. 2 g'de kimseye bi şey olmaz.

Tamamen, tamamen Psikolojik. Bu aletlere daha fazla binip korkularınızla yüzleşerek sorunun üstesinden gelebilirsiniz.

Şunlara bir göz atabilirsiniz:

(bkz: g-loc)
(bkz: g fet 2)
(bkz: g-lab)

Kesinlikle yok. Kavşaktan sola dönmek istiyorsa daha önceden sol şeride geçmiş olması gerekirdi. Sadece sinyal vermek sürücüye istediği şeride istediği gibi geçme hakkını da vermez ayrıca. Nitekim, kurallara göre öncelikle geçilmek istenen şeridin müsait olup olmadığına bakmak, eğer şerit müsaitse sinyal verip şerit değiştirmek(veya dönmek) gerekir. Eğer şerit müsait değilse sinyal verilmez, dönülmez, insanların hayatına, malına kastedilmez.

Taksiciler dolmuşçular bu kuralı çok sık ihlal ederler. Orta şeritte giderken birden yolcu indirmek/bindirmek için birden bire sağa sinyal verip önünüze kırıverirler. Tartışma falan olursa da "sinyal verdim. görmedin mi?" derler pişkin pişkin.

Bu sebepledir ki Türkiye'de araç kullanırken kavşaklara yaklaşırken sağınızdaki, solunuzdaki arabalar her an önünüze kıracakmış gibi gard almak gerekir. Toplu taşıma araçlarını mümkün mertebe sağında olmamak gerekir.

Sonuç: Srücünün sizin geçmenizi beklemesi gerekirdi. Hadi beklemedi, özür dilemesi gerekirdi.

Yapılabilecek en güzel hareketi yapıp kazadan kurtulabilmişsin büyük geçmiş olsun. sende zerre suç yok. ayrıca ben olsam öyle okkalı küfür ederdim ki ağlardı karşı taraf.

"

ŞERİT DEĞİŞTİRME KURALLARI

Peki şerit değiştirirken uyacağımız kurallar nelerdir?
*Yol çizgileri şerit değiştirmeye izin veriyorsa,
*Gireceğimiz şerit boşsa, görüş durumunuz iyi ise ve sizi geçmeye başlamış bir araç yoksa şerit değiştirme kararını verebilirsiniz.
Şerit değiştirme kararını verdikten sonra da yapılacak şeyler vardır:
*Dönüş lambalarınızla şerit değiştireceğinize dair işaret verin.
*Aynalardan arkayı tekrar kontrol edin. Omuz üstünden bakarak kör alanda herhangi bir araç olmadığından emin olun ve gireceğiniz şeride geçmek üzere direksiyonu çevirin.
*Manevra süresince dönüş lambalarınız yanar durumda olsun.
*İşaret verir vermez manevraya başlamak ya da manevraya başladıktan sonra işaret vermek yasaktır. Lütfen unutmayın."

ben olsam oyle birisine carpardim. 8'de 8 hatali oldugunu anlayinca, bir daha oyle birsey yapmazdi.

simdi burda senin hata payin yok demek yanlis olur. polis tutanagi tutmayacakti o yuzden kadin 8'de 8 suclu oldugunu asla kabul etmeyecekti. Aslinda sorun su sen duz gideceksen senin orta seritte kadinin da sola donecekse sol seritte olmasi gerekirdi. Simdi sen donus seridindeyken duz gitmeye calisiyorsun o da orta seritteyken donmeye calisiyor tamam ayni hata degil ama sonucta sendeki kusur orani 0 degil. Belki en sol serit sadece donus seridi degil haklisin ama orta seritteki de sol seritteki nasilsa donecek varsiyimiyla hareket ediyor, sen de orta seritteki nasil olsa duz devam edecek varsayimiyla. boyleyken boyle fikrim budur sonucta. zaten onune kirip sen ona yandna degil arkadan carpmis olsaydin yine kabak senin basina patlayacakti emin ol, fransa'da adan seridi degistirmeye basladigi anda sinyali veriyor bizim dolmusculardan beter nasil olsa arkadan carpan suclu diye. yine de gecmis olsun kazayi onlemek her zaman iyidir kadinin hatasini anlamamasi tabiki kotu ama..

Evet kanıtlayamamak var sonuçta...

bayanın suc oranı 8 de 8 degıldır..senınde sucun vardır ama onunkinden daha azdır.sanırım polis 8 de 6 bayana 8 de 2 sana keser.cunku sende duz gıdecegın halde sol serite girmişin..diye dusunuyorum ben

tarkan ın vardı bi de.

tarkan - bounce

tarkan - dön bebeğim (taş gibi bi hatun var. üstü açık arabada eşarpını rüzgarla dans ettiriyor falan)
burak kut - yaşandı bitti saygısızca (hoplayan zıplayan tipler var)

cemali- duymak istiyorum.

tarkan - ölürüm sana da var..

Özlem tekin - laubali - San francisco ya da ben mi sallıyorum

(git: 28884)

türkiye'de teleskop diye satılan av dürbünlerinden uzak durmanızı tavsiye edebilirim.

150 ytl civarında satılan oyuncaklara satın aldanma. ucuza alcağın teleskobun hiçbir anlamı yok. ucuz teleskop almak yerine kaliteli dürbün alsan çok daha mantıklı bir hareket olur. yanında da bir gök atlası alırsın mesela (ege üniversitesinde var), bir de gökyüzünü tanıyalım kitabı (tübitak yayınlarından), çok güzel bir set olur bir amatör için.

super, iyi ki sormusum. cok sagolun.

o fiyata teleskop almaktansa kaliteli bir dürbün almak çok daha mantıklı olur. dürbünle de gökyüzü gözlemi yapılabilir.

Şuraya bir bakmanızı tavsiye ederim:

www.gokbilim.com

kesinlikle 8800gt... sıfırları 270-280 e kadar düştü. şu arkadaş da ikinci el satıyor: forum.donanimhaber.com bence kaçmaz...

bu arada almak zorunda olduğunuz 400-450 watt lık psu ile birlikte size 350 civarına mal olacak , 500 ytl lik xbox 360 seçeneğini de gözden geçirin...

geforce 9600 serisi ekran kartları işinizi görecektir diye düşünmekteyim. Fiyat/performans oranı olarak 8800'ün ilerisinde.

20-30 daha verip 8800gt almak varken 9600gt falan uğraşmaya değmez... kaldı ki adam verdiğim linkte 220 ytl ye ikinci el 8800gt oc satıyor, var mı fiyat/performansta daha ötesi..

ikinci el 8800gt alın siz...

Flight Smilator de istediğin uçağı programa yükleyebiliyorsun.İnternetten ufak bir araştırma yaparsan eklentilerini bulur yüklersin.Ben f16 yükleyip oynamıştım.Zordu fakat gayet de keyifliydi.

MS Flight Simulator serisinde o uçakları sadece uçurabilirsiniz. Savaş yok yani.

Falcon 4.0 var (F-16), Flanker 2.0 var (SU-27), Wings Over Vietnam var, Jane's USAF var (eski biraz)... var oğlu var. Gerçi en yeni oyunları takip edemedim ama, Falcon 4.0 gayet işinizi görür herhalde.

(git: 27831) burada da tavsiyeler var.

Jane's Usaf'ı öneriyorum. 1999 yapımı bir simülasyon olmasına rağmen şukela.

falcon 4.0 indirdim. işimi baya bir gördü.

ben de capon balığı beslediydim zamanında. böyle garip huyları oluyor fakat ya ölür ya da bir kaç gün sonra dolanır durur.

biraz zaman alacaktir.
birkac gun gectikten sonra kendine gelir.

benim japon balıgına annem yarım ekmek içi atmıştı.hepsini yemişti balık.2 gün hiç hareket edemedi öyle şişti kaldi ama ondan sonra 1 yıl falan yaşadı.
ama böyle bir durum yoksa muhtemelen birkaç gün sonra belli aralıklarla ters dönüp yatmaya başlar,kısa süre sonra da ölür.

Soğuktandır, akvaryumcudaki suyun şartları(minarelleri, ısısı, tadı) farklı olduğpundan adaptasyon süreci yaşuıyordur, yeri değiştiğinden dolayı adaptasyon süreci yaşıyortdur. Eğer kafasında gözünde kuyruğunda beyaz benekler yoksa, genel anlamda adaptasyon süreci içinde olanm bir balık psikolojisindeymiş gibi geldi bana.

japon balıklarının doğal ortamı soğuk sulardır. sakın ha suyunu ısıtmaya çalışmayınız.

kesinlikle beklemis su koymalisin. haa balik aldim geldim dur su cesmeden suyu doldurayim icine de baligimi atayim dersen yakin zamanda ya felc gecirir ya da olur.

en az 1 gun beklemis suyun icine koyman lazim baligi. sicak degil, normal oda sicakliginda beklemis olabilir. cesme suyu olabilir ama dinlenmis olmasi sart.

ortam değişikliğinden olabilir. hem yazıktır yau, fanusta beslemeyin.
www.bilyap.com.tr

1) Hiçbir balık fanusta beslenmemeli.
2) İlla beslenecekse japon tercih edilmeli. :)
3) Yerine alışınca biraz daha hareketlenecektir. Bir sorun görünmüyor ortalıkta.

NOT: Su değişim sıklığı ve oranı ile yemleme esasları ile ilgili çarçabuk bilgilen. balığın bu konulara dikkat etmezsen esas o zaman ölür.

NOT 2: Fanus ortamında istediğin gibi öyle hareketli balık falan olmaz. Bunun için normal, hava motorlu, filtreli ve ısıtıcılı bir akvaryuma geçmelisin. Fanusta her ne kadar işkence de olsa sadece japon ve betta splendes beslenir(aslında bu ölmeden idare edebilir demek). Onlar da hareket falan etmez doğru dürüst.

Defensive stance'a sahip olabilimek için orc warriorların path of defence isimli questi tamamlamaları gerekiyor.

bence zamana bırak.
o çocuk da zaten bu zaman zarfında ya bırakacak ya da bırakılacak.
şu anda bir hamle yapmak karışıklığa ve istenmeyen durumlara yol açabilir.(şahsen bende açardı ve ikisinden de uzaklaşmak isterdim)

ama az çok anlıyorsam zaten pek umutlu görünmüyor vaka.
sabırla ve zamanla derim.

kısa ve öz söylüyorum, ya da ben söylemiim, jeff baba söylesin.

(bkz: #896783)

aynı evde falan kalıyorsanız, 24 saat beraberseniz ve sevgilisi varsa, zaten "arkadaş olarak görülme" ihtimalin 1. yani %100.

sen kıza açıldıktan sonra sevgilisi olduğu halde "tamam" derse hissedeceklerini (ya da uçup gidecek şeyleri) düşün. üzülme boşuna.

Valla bana kalırsa sizin durumunuz bir su yolunu bulur durumu. Bir şey olacaksa engel olmak çok zor olur, ama engel olmak istiyorsanız kızdan uzak durmanız gerekir -ki bu zor görünüyor.

O değil de kızın sevgilisi işkillenmiyor mu sizden kuzum?

oeh ne biçim sevgilisi var be, sevgilim başka bir erkeğin evinde kalacak, üstelik bu adam samimi arkadaşım olmayacak yol veriririm gider. şekil 1-a minimum taraflardan birisi niyeti bozuyor.

ondan sonra "ama samimi arkadaşım, top 10 da ilk beşe girer, asla öyle bir şey düşünmem" diye savunmaya geçiyorlar. al işte canlı kanıt...

hatta lütfen bu sorunu silme okutayım ben ilgili kişilere.

Bundan böyle artık kendi yolunu kendin çizeceksin evlat. Sözlük de bir yere kadar. Bunun yanıtını sadece sen bulabilirsin. Doğrular kafanın içinde.
Şaka bir yana nasıl soru lan bu?!:)

oh be millet hayat yerine romantik komedi - sitcom yaşıyor. bizimkide hayat mı ühühü :) sorunuza yanıt olarak tavsiyem açık açık konuşun ya en güzeli dürüstlük

şimdi bir defa hem sevgisini kazanayım hem dostluğunu kaybetmiyim, ne yardan ne serden mantığı bu işlerde yürümez. kendinize sorun bi benim istediğim nedir, aşkı mı arkadaşlığı mı diye.. öyle hareket edin.. biraz zaman verip arkadaşınızın duygularını anlamaya çalışın, kanka olarak görüyorsa sizi çok umutlanmayın bence... ha eminseniz o da birşeyler hissetmeye başlamışsa açık konuşmakta fayda olabilir..

tonic'ten if you could only see'yi dinlemeye başlamanı tavsiye ederim.

(bkz: if you could only see)

ekzozdan çıkartılıyor o ses bildiğim kadarıyla. egzoz patlatmak olarak geçiyor. ama motora ve çevreye zarar veren bir şey. hani yapmasan daha iyi. sistemi nedir bilmiyorum. ama tahmin ediyorum ki, vitese geçmeden önce gaza basarsan böyle bir ses alabilirsin.

bosa alıyoyorsun ya da debriyaja basıyorsun sonra gaza abanıyorsun. arabada da aynısı. kimisi sever sesini, kimisi sevmez. güzel bir böğürtüdür genelde. kimi araçlarda akustiğe önem verilir.

motosikletlerin devir sayısı daha yüksek ondan oluyor. rölanti devri 7000 falan.

(bkz: yoshimura)

patlama sesi dediğiniz şey gaza çok yüklendiğiniz zaman motorda yanmayan benzinin egsozda patlamasıdır.

Efenim, sıralı dört silindire sahip motosikletler ister istemez tok, bas ses çıkartıyorlar. Bahsi geçen yeni nesil motosikletlerin ortalama 13000-14000 devir çevirebiliyorlar. Takdir edersiniz ki daha rölantide böbür böbür çalışan bu aletler o devirlerde bir hayli hırçınlaşıyorlar.

Bu demek değildir ki bütün yarış motosikletleri böyle ses çıkarırlar. V2 silindir dizilimine sahip Ducatti'lerde ya da Hyosung'larda tok bir ses değil de, ince ses duyulur.

Motosikletlerini modifiye etmek isteyen kullanıcılar yoshimura, akrapovic...vs gibi performans egsozları üreten firmaların ürünlerini kullanıyorlar. Böylece hem performans artışı, hem de sesin daha da toklaşması sağlanıyor.

Bu işe para harcamak istemeyenler de egsozlarını toplu iğneyle delerek saçma sapan bir iş yapıyorlar.

Sizin söylediğiniz patlama olayı(egsozda gözle görülür bir alevle de belli eder kendini) benzinin yanmadan dışarı atılması sebebiyle gerçekleşiyor. Bunun akla gelen ilk sebebi kullanılan benzinin oktanının düşük olması. Motora zararlıdır.

Avrupa ülkelerinde motosikletlerden çıkabilecek maksimum ses şiddeti sınırlandırılmış durumda. Yamulmuyorsam Avrupa'ya girecek motosikletlerin çıkartabileceği ses şiddeti 97dB'le sınırlandırılmış durumda.

Türkiye'de böyle bir şey yok tabi. Kökleyen kökleyene, gazlayan gazlayana, bağırtan bağırtana...

şuradaki altyazı editörlerinden birini indir.

www.divxplanet.com

hiç denemedim. bilmiyorum yer mi? film için uyumlu bir ingilizce alt yazı bulup onu notepad ile açın, deği$tirin??
not: atı$ serbest.

durum serserisinin dediği gibi ingilizce alt yazıyı değiştirmek olabilir. filmle senkron bir alt yazı bul notpad ile çevir. ben türkçe çevirilerde beğenmediğim yerleri öyle düzeltiyorum. sonra filmin içine aktarıyorum.

Jubler'i deneyebilirsin.

www.download.com

sifirdan yaratmanin en kolay yolu soyle oluyor;

subtitle workshop ile altyazi hazirlamaya basilir. film secilir, bir el space tusunda film izlenmeye baslanir. filmde bir konusma basladigi anda space'e basilir konusma bitince tekrar basilir.

bu sekilde sifirdan altyazi hazirlayabilirsiniz ama zor bir istir. once sureleri sonra altyazilari ekle vs, oldurur sizi.

Bu konuda pek bilgili olmamakla beraber kedisi olan arkadaşlarda gözlemlediğim kadarıyla ona ne kadar değer verirsen o kadar şımarıyorlar. Bu demek değildir ki onu sevme, ama üzerine işediğinde de hafiften çak ki bunun yanlış olduğunu kavrasın. İnsan haklarının insanlar için geçerli olduğunu hatırlatırım...

kediler çoğunlukla stres altında olduklarında işerler. ve evet işerken melül melül bakarlar.

konuyla ilgili olarak şurayı kontrol edebilirsiniz, erğhmm..., üstadım: www.kedigen.com

;)

kedi muhtemelen tutuyor çişini kendini rahat hissettiği anda da bırakıveriyor. bana öyle geldi. :)

bir de hangi sehirde oldugunu soyleyebilirsin.
Bende Yamaha VStar 650 Classic var, ama Seattle'dayim :)

limon'da 'iki tekerle pufur pufur geziyoruz' zirvemiz var, mayista agva'ya gidiyoruz. istanbul'daysaniz oraya bekleriz. tarihi 25 mayisti ama ruzgar kesilsin, erkene de alinabilir.

konu canlansın.. bende de bir gs500 var

bende yamaha xt660R var.

çok eski bir başlıkmış ama canlanabilir belki. bende hyosung gt 250 r var. turlara hayır demem

orda 3 gb yazması normal. işletim sistemiyle alakalı bi sorun. 32 bit olmayan işletim sistemleri 3 gb dan fazlasını görmiyor.(yamuluyorsam düzeltin) ama alet bence çok iyi alınabilir. ama vatan bilgisayardaki asus modellerine de bi göz at derim ben.
www.vatanbilgisayar.com

acer marka ?!!??! sakın sakın sakın, tavsiye etmem, acer ile lgili duyuralara bak, şikayetvar.com a bak, ama bu bilgsayarı 1000 ytl deseler alma asla güvenme, hatta almıcam dersen sana 100 ytl veririm :)
marka çok önemli laptop larda, asus lg falan bak, vatan'a göz at ama lütfen şu adi markayı almayalımda defolsunlar türkiyeden.

amd en asil duyguların şirkeyi ama turion pek iyi değil yazıyor sözlükte.

Acer'ların touchpad'leri insanı yaşamdan soğutuyor. Dokunmazsın dokunmuşsun gibi muamele yapar, dokunursun kafasına göre imleci hareket ettirir. Allah cezasını vermesin.

Aslında 1buçuk milyarın üzerine çıkmayacağım diye söz vermiştim kendime. Çünkü oyun falan oynamayacağım ben, yani ekran kartının çok iyi olması gerekmiyor(muş?). Ancak böyle gidip araştırınca dediğiniz gibi ağzımın suyu akıyor sanırım, almışken iyi bir şey alayım diyorum, senelerce götürsün beni diyorum.
of ne zor işmiş bu yahu.

Dell'in bu ozelliklerde Laptoplari var onları araştırmanızı tavsiye ederim. Diğer markaları 2 kere düşünün alırken. En fazla 1 sene içerisinde buyuk sıkıntılar yaşatabiliyor.

32 bit işletim sisteminde maksimum 4 gb ram kullanabilirsin bunun 1 gb adres bellekleme için kullanılır. o yüzden 3 gb gösterir windows. eğer ayarlarını yaparsan 4 gb'ın tamamını kullanabilirsin ama hala 3 ya da 3.25 gibi bi rakam gösterir.

şurada karayolları haritası var:
eticket.ipektr.com

Ank-Konya-Alanya-... üzerinden yukardan aşağı gidebilirisin herhalde!

Mersin üzerinden gitmekten daha mantıklı mı yani?

Direkt Ankara-Anamur seferi yapan firma var mı çok dandik olmayan? Onlar kaç saatte gider acaba?

alanya yolundan gitmektense
konya silifke ve anamur mut yolu bence daha mantıklı..


silifke yolu efsanevi virajlı olsa da, anamur antala yolu çok daha tehlikeli (uçurumlu)

demlik poset doğru söylüyor hatta mut oradan gülnar aydincik bozyazi anamur. Anamuz zafer ve uludağ gidiyordu onlara bak bi.

Edit: silifkeyi çıkart aradan görmemişim.

Ankara, gölbaşı, konya makas denilen yerden dönerek karaman, mut, gülnar diye gitmek lazım

Yani sonuç şu:

Ankara -> Konya -> Anamur

Metro da gidiyormuş. Günahım kadar sevmem ama bakıcaz artik.

Eğer otobüsle gitmeye karar verdiyseniz Özkaymak veya Anamur Zafer'i tavsiye ederim. Çok yakın bir arkadaşımın orada yazlığı var ve arabayla gitmeyecekse bu iki şirketten birini kullanır. Aradım sordum az önce, hiç bir terslik de yaşamamış...

Bir mersinli olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki ben olsam önce mersin'e gider, ordan anamur'a geçerim. mersin'e mersin vif veya mersin seyahat ten birini tercih edebilirsin gayet kaliteli firmalardır. (istisnalar olabilir tabii ama otobüsler hariç çoğu zaman bir varan kalitesine yaklaşıyor hizmet)

çok sağolun arkadaşlar, o zaman önce şu özkaymak'a falan bi soriyim, olmadi mersin-anamur yapariz.

tekrar teşekkürler.

mersin-anamur yolu otobüsle yaklaşık 4,5-5 saat sürüyor. ankara-anamur yolu yine otobüsle yaklaşık olarak 8,5-9 saat sürüyor.

ilgili otobüs firmaları: metro turizm, özkaymak, güney akdeniz seyahat.

Ankara'dan Anamur'a seferi olan 3 firma var.Metro ,Özkaymak ve Anamur Zafer.Ankaradan Mersine gitmeye gerek yok. Ankara'dan Anamura Karaman ,Mut ,Gülnar ,Aydıncık üzerinden Anamura ulaşılır.

Otobüs firması 4 oldu Kamil Koç Anamur seferlerine başladı.

Gazipaşa Havaalanı'ndan Anadolujet ile çok hızlı bir şekilde Anamur'a ulaşabilirsiniz.

ben olsam, seçeceğim proje konusunu hoca'nın ilgi/uzmanlık alanını düşünerek yapardım.
Misal;
- konuyu havaalanı seçersen layout(yerleşim), handling(elleşleme-taşıma)
- altyapı, yol gibi bir konu seçersen pm(proje yönetimi)
- üretim-hizmet tesisi kurulumu düşünürsen hepsinden biraz

gibi konuları öne çıkartabilirsin.

Ödevi vereceğin hoca'nın uzmanlık alanı, hobileri falan ilgiyi projeniz üzerine çekip artı puan almanızı sağlayabilir.
AMA
3 günüm var demişsin, baştan savma bir proje yapacaksan hocanın hiç bilmediği, hesaplarınızı teyit edemeyeceği bir konu seçmen daha akıllıca olabilir :)

başarılar...

vakti zamanında buna benzer bir ödev yapmıştım: bir alabalık üretim tesisinin kurulması. amele gibi elle pert-cpm tekniğini uygulamam hocanın pek hoşuna gitmişti. ms project'i zaman planlaması ve atama işleri için kullanmıştım.

sistem yaklaşımıyla incelenebilecek bir başka orijinal konu da küba füze krizi (1962).

Angular momentum ve torque konularına bakınca anlaşılır sanırım, şu an ayrıntılı bakamıyorum...

el yazısı leonardo gibi valla tebrikler.

çok teknik bir açıklama olmayacak ama fikir yürütmek istedim: sanıyorum büyük yarıçap sebebiyle büyük tekerleğin açısal momentumu, ve dolayısıyla jiroskopik etkisi daha kuvvetli oluyor.
ayrıca aynı sebepten ötürü dünyanın en yüzeysel insanı olabilirim şu an.

yazı hem çirkin hem güzel.
çirkin güzel.
enteresan.

Bu konuyla ilgili olarak aşağıdaki soruları yanıtlamak bu problemin çözümüne ulaşmayı sağlayabilir:

Küçük tekerlek daha çok devir sayısıyla büyük tekerlekle aynı jiroskop etkisine neden ulaşamasın ? , devir sayısının artması tekerlek çapının küçüklüğünü neden telafi edemesin ?

Tabi bu soruları cevaplaması da o kadar kolay değil zannedersem.

botanist değilim ama beyaz kavağa benzettim ben. akkavak da deniyor.

www.agaclar.net

Ağacın adı soyadı şu: populus alba.

bildiğim kadarıyla; hava aşırı nemli olursa akciğer su ile dolacağı için boğulabiliriz... ayrıca nem hissedilen sıcaklığı arttırıyormuş.

Havadaki nem, hava sıcaklığını artırmaz. Artan şey hissedilen hava sıcaklığıdır.

tamam ben de öyle dedim...

grafigi vardı bunun bi ordan nem oranına gore hissedilen sıcaklıgı buluyorsun fln.

www.rsm.gov.tr

Şimdiye kadar nemden dolayı karşılaşılmış en uç durumları merak ediyorum aslında.

çok zahmetli ama bunun cevabı için temmuz-ağustos ayında bi gün antalyaya gidip 24 saat geçirin. nemden buhardan hayattan tiksiniyosunuz. ne yatmaktan uyumaktan, ne çalışmaktan ne dinlenmekten bişey anlayamıyorsunuz. hiç koşuşturmasanız, terlemeseniz, direkt güneş ışınına maruz kalmasanız bile vücudunuz yapış yapış vıcık vıcık oluyor sürekli.günde 4 kere banyo yapsanız faydasız.

yaşlılar bu durumda rutubetten romatizma tansiyon vs. olabiliyor. hatta bir deyiş vardır: antalya'nın sıcağından neminden dolayı antalya'da bastonlu yaşlı göremezsin deyü.

Adana'da da aynısı oluyor merak etme :)

havanın belirli bir nem tutma kapasitesi var. uç durum diye bir şey olamaz çünkü bağıl nem sınır değeri geçerse yağmur yağar.

chumbawamba - tubthumping

i get knocked down but i get up again
you're never gonna keep me down falan

loutima - ievan polkka
muppet show - manah manah ( tek geçerim )
3 doors down - kryptonite
can atila - cariyeler ve geceler
bloodhoud gang - roof is on fire
daniellas daze - hundred percent jesus
duman - bu akşam
gogol bordello - start wearing purple
green day - basket case
helldorado - a drinking song
jimmy eat world - in the middle
metric - combat baby
nil karaibrahimgil - XL
Pigeon John - Higher
Republica - Ready To Go
Romeo - Just Wait
Sarah Connor - You're My Desire
Savage Garden - Affirmation
Shades Apart - Stranger By The Day
Shify - Slide Along Side
Shocking Blue - Send Me A Postcard
Simple Plan - Happy Together
Spin Doctors - Two Princess
Spice Girls - Wannabe
Superchick - Fall Down
Superchick - Not Done Yet
Talking Heads - Psychokiller
The Clash - Should I Stay or Should I Go
The Dandy Warhols - Bohemian Like You
The Dandy Warhols - We Used To Be A Friend
The Fray - How To Save A Life
The Rasmus - In The Shadow
Violent Femmes - Blister In The Sun
Weezer - Island In The Sun
Whetaus - Teenage Dirtbag
Zardanadam - Sarışınlar Boktur
Rashit - Dinazor
Vega - Desem de İnanma
Blur - Song 2
Chumbawamba - Thubthumping
Jim Carrey - Somebody To Love
Mutemath - Transformers Main Theme
n.o.h.a. - Balkan Hot Step
They Might Be Giants- Your not The Boss of Me Now

bide bu var;
evlerinin önü boyali direk (tangos)
www.youtube.com

youtube böyle şeyler için güzel kaynak vesselam.
cover, tangos, duet yazip bi ton güzel şey bulabiliyosun.

*the sound of music soundtrackinden My favorite things (youtube ile daha güzel):
www.youtube.com
*sonracııma fiddler on the roof'tan to life da var:
www.youtube.com

"punk covers" diye aratırsan tetris den simpsonsa, super mario dan barbie girl e kadar bir sürü cover bulabilirsin. hepsi çok eğlenceli.

dsfjhsfklhsalhslfh dahaaaa dahaaaa züüüppppppperrrrrr!

Well be singing
When were winning
Well be singing

I get knocked down
But I get up again
Youre never going to
Keep me down
----------------
ek: eheh cıvımışım. biraz daha ciddiyimdir normalde.

Tavsiye ederim:

Myslovitz - Sound Of Solitude

(bkz: 311)'den (bkz: amber)

pinhani - haftanın sonu :) ilk dinlemenizde ıslık müptelası yapabilir.

neşeli şarkı diyince başkasını tanımam mfö "ali desidero"

green day - misery derim tek geçerim, youtube'da bulabilirsin.

chicks on speed-wordy rappinghood
dile fena dolanıyor,bütün gün huri kuri ram sam sam diye...
isteyene gönderilir :)

afroman - i got high

ankarali namik senin aradigin. ciddiyim. www.youtube.com

elektro saz diyorum ya, , otesi var mi?(:

Bob Sinclar feat. Fireball - What I Want

Myslovitz - Sound Of Solitude
daha önce yazılmış ama bende tavsiye ederim

:)
teşekkür ederim...

imei sini kaydettiriyorsunuz da, gumrukte de oluyor galiba bu islem.

cep telefonun üzerinde imei numarası da olan bir faturası lazım. bu faturayla telekominikasyon kurumuna başvuruyorsunuz, oluyor, bitiyor.

eğer bu yapılmazsa, yani telekominikasyon kurumu telefonunuzu kara listeye alıyor. gelecek bir sms'le telefonunuzun 3 gün içerisinde kapatılacağı bildiriliyor. sonrası karanlık.

Uzerinde imei olan fatura nereden bulacam yahu? delirmis adamlar. fatura var elimde ama buradaki insanlar paranoyak/manyak olmadiklari icin uzerine imei yazmiyorlar.

Baska yolu yok mu bu isin?

yurtdışından satın almış olduğum telefonumu yurtdışından satın aldığımı kanıtlayamadığım için kara listeye eklemişti bu adamlar. fatura da yoktu bende(o faturayı mı tutacağım bi de?). o zaman telekominikasyon kurumunda görevli bir kişi demişti faturanın üstünde imei numarasının da yazması gerekir diye.

ama belki o memur bir tarafından sallamıştır. bir bakalım. hmmm:

Telekominikasyon Kurumunun sitesinde şöyle diyor:

hediyelik eşya muafiyeti kapsamında 1 adet cep telefonunun ithal edilmesi uygulamasına son verildiği,
bir takvim yılı içinde zati eşya kapsamında yurtdışında edinilmiş sadece 1 adet cep telefonunun yurda getirilebileceği, bu telefon için gümrük idaresince herhangi bir vergi tahakkuku ve belge tanziminin söz konusu olmayacağı,
hususlarında düzenleme yapılmıştır.

Bu çerçevede, 01.01.2007 tarihinden sonra yurda giriş yapanlar, pasaportlarının asılları ile birlikte Abone Kayıt Merkezlerine başvuracaklar, pasaportun fotoğraf bulunan sayfası, yurda giriş/çıkış yaptıklarını gösteren sayfası ve kimlik bilgilerinin bulunduğu sayfasının bir fotokopisi ile üzerinde cihaz IMEI numarasının bulunduğu dilekçeyi sunmaları halinde kayıt işlemi gerçekleştirilecektir.

Abone Kayıt Merkezleri yetkilileri tarafından pasaportun aslı görüldükten sonra dilekçe, üzerine “Aslı Görülmüştür” damgası ve başvuru mercii kaşesi basılan pasaport nüshaları Telekomünikasyon Kurumuna gönderilecektir.

Not: Cihaz kayıt işlemi GSM operatörlerinin abone kayıt merkezlerinde yaptırılıyormuş.

Evet, galiba faturaya da gerek yok. O memur beni feci keklemiş.

Umarım bu yardımcı olur.

Tesekkurler gercekten. Cevabin olayi cozdu sanirim. Faturami bulmaya calisayim simdi ben.

içine giren sinekleri öldüren şey olmasın?

nem alıcı diye bi şey var da, nasıl bi şey bilemiyorum.
~
şöyleymiş;
www.hepsiburada.com

pispinti, eskimo; ikiside degil yav. dedigine gore sogutuyormus ortami. ama klima degilmis ve pervaneside yokmus. ben ne kadar olmaz oyle sey dediysemde dinletemedim...

ben görmüştüm sanki öyle bişi, yeni buluş filan diye geçiyordu, ama koku mu önlüyordu, nem mi alıyordu, soğutuyor muydu emin değilim.

hava perdesi olmasin ?

buzdolabıdır, o kapağını sökmüşlerdir :)
olmaz öyle bir alet yani ondan şeyettim.

dışarı bir ünite takmadan soğutma görevini yapan cihazlar var ama iklimlendirme cihazı bu değil.

iklimlendirme cihazını araştırdım. önceden verdiğiniz parametrelere göre kendisine bağlı olan ekipmanları kontrol ederek istenilen ortam şartlarının sağlanmasına çalışan kontrol cihazı gibi görünüyor.

bu cihazın üstünde röle ler var. buna klima, nem alıcı, nemlendirici vs gibi cihazları bağlıyorsunuz. iklimlendirme cihazı da ortam şartlarını kontrol ediyor ve istediğiniz hale getirip o noktada tutmak için gerekli aygıtları çalıştırıyor veya durduruyor.

diyelim sıcaklık yükseldi, klimayı sıcaklık istenilen değer düşene kadar çalıştırıyor. diyelim ortamın nemi düştü, hemen nemlendirme cihazını çalıştırıyor vs.

Bahsedilen cihazın ismi fan coil.

www.reform.com.tr

(bkz: fan coil)

"havayı koklayan adam" diye de bilinir.

(bkz: power fm)

rob zombie - dragula (matrix soundtrack'te olanından)
belkıs akkale - ilvanlım
dr. dre - still d.r.e.
jaydee - plastic dreams
etnik sentetik - popüler doktor
haggard - final victory

(bkz: ievan polkka)
türlerin içinde saymadığınızdan oyun havası veya türkü tavsiye etmekte kararsız kaldım...

scorpions - they need a million
the doors - take it as it comes

nena - 99 luftballons
indochine - l'aventurier
bi de motörhead - ace of spades var ki hepsinden ötedir sanırsam ki

manu chao - rumba de barcelona

korpiklaaninin bütün parçaları.

cumbawamba-tubthumping

ayrıca fat boy slim hepsi birbirinden

david vendetta- unidos para la musica
camille jones - the creeps

kessinlikle ilk olarak:

chromeo - needy girl

(bkz: Muzaffer Şerif Başoğlu). Adamcağızın Sherif soyadıyla makalelerini oku oku sonra öğren ki Türkmüş.

Ugur Mumcu ve Aziz Nesin'i unutmamak lazim.

bilim ve tekniğin eski sayılarında bol bol önü kesilen bilim adamı bulabilirsin.

Valla, kaç binlerle ifade edilir ki...

İlla teknoloji alanında düşünmüyorsak, bir iki patlatayım hemen...

Bülent Tanör
Nazım Hikmet Ran

çook çoook...

(bkz: sakallı celal)

Cem Uzan

(bkz: hasan ali yücel)

necaseddin tokmak

www.muzikegitimcileri.net

şeklinde bir site var. zengin bir içerik yok ama 1-2 marş bulabilirsiniz.

tesekkurler ama bunlar arasinda aradiklarim yok.

www.jandarma.tsk.mil.tr
www.bandokulubu.org

ayrıca müzik marketlerde ordu marşları satılmakta.

E-mail verirseniz Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın İzmir Marşı yorumunu yollayabilirim...Çok gerilimli!

izmir marsi var bende(dediginiz versiyon dahil) cok tesekkur ederim yine de.

dgt ajans'ı önerebilirim.

www.dgt.com.tr

d4d - designs4designs.com

superdirler.

Casaba Creative Studio

www.ajanscasaba.com

virtualdub yapiyor sanirsam.

şeyetmek derken, bsplayer videoların ekran görüntülerini jpg biçeminde kaydedebiliyor.

after effects'te make movie seçeneğiyle açılan render penceresinde jpeg sequence olarak çıkış seçeneği mevcut. veya export 'u da bi dene. olabilir o da.

Image Grabber II imiş araddığım program.

sistemi geri yüklemeden önce veri kurtarma yazılımlarını denemek o önemli, bi tanecik dosyayı geri getirebilir. kullanımı beleş olan şu dosyayı kullanabilirsin:

www.softwarepatch.com

umarım sabit diskinde son zamanlarda çok fazla veri giriş çıkışı olmamıştır.

bildiğim kadarıyla sistem yükleme ile kaybedilmiş hiç bir veriyi geri alamassınız. ha bazen sistem geri yükleme yaptığımızda dosya kaybı yaşayabiliyoruz ama maykrosoft amca ne der bu duruma ; "this is not a bug this is a feature"

kaybettiğiniz dosyayı bulmak için ise undelete işlevi gören yazılımları bir gözden geçirin derim. zira bazı yazılımlarla üc dörformat öncesi sistemde bulunan dosyalar bile kurtarılabiliyor tabi o dosyanın eskiden varolduğu sektörün üzerine başka bir veri işlenmemişse.

kac tane geri yukleme noktası oldugunu ayarlayabiliyordun sanırım ya da bunların olusturulma sıklıgını fln.

geri donusum olmuyor o nedenle ne ise yarar kullanan anlatsın.

Bir programı yüklemeden önceki windows dizini ve registry haline dönebiliyorsun ama my documents dan sildiğin ya da herhangi bir yerden sildiğin veriyi geri getirmek için bunu kullanamıyorsun.
undelete tarzı programları kullanabilirsin ama 4 ay geçmiş büyük ihtimal tam olarak kurtaramazsın. böyle sunumları falan bitirdikten sonra gmail e yahoo maile falan atıp yedeklemekte yarar var.

(git: 3873)