boya kalitesinden olabilir mi?
300tl lik dövme var 500tl lik dövme var şimdi.

olamaz; golden arrow.

bismillahirrahmanirrahim'in meali genelde "rahman ve rahim olan allah'ın adıyla" olarak tefsir edilir.

elhamdulillah ise özetle "allah'a hamdolsun" olarak. bunların çevirilerinde "de ki" kullanılmıyor.

şöyle örnek vermek gerekirse. ihlas suresinin ilk ayeti

gul hüvallahü ehad

bunu,

De ki: Allah tekdir.

ve

Sen söyle ki ey habibim : Allah tekdir.

olarak tesvir edilir. yani oradaki muhattap hz.Muhammed.

o değil de benim anlamadığım, "de ki" konusundan "kur'an bir sahtekarlık ürünü mü?" meselesine nerden ulaştığın? "aklama" amaçlı sormuyorum, objektif bakış açısından anlamadım.

oradaki "de ki"ler peygambere hitaben. yani "sen bir elçi olarak ümmetine de ki..." anlamında. bunun her ayetin başında telaffuz edilmesi garip olurdu zaten. "al dedi, git dedi, nerde kalırsan kal dedi"ye dönerdi o zaman iş.

@dento,
"de ki" konusundan "kur'an bir sahtekarlık ürünü mü?" meselesine "sen bir elçi olarak ümmetine de ki..." anlamı gerçekte kur'an'da var mı diye düşünerek ulaştım tabii olarak. eğer kur'an'dan böyle bir anlamı (arapça kalıpları, kurallarıyla) çıkaramıyorsak, burada bir kur'an'ı aklama çabası var anlamı çıkar...

yani yoksa bu "de ki"ler, kimse ekleyemez çeviri yaparken. ekleyebilmek için gerçekten (arapçaya göre) orada o anlam olmalı. düşününce "kur'an yanlış olamayacağına göre bu; böyledir" gibi bir yere çıkıyor konu; ama işler bu yobazlık seviyesinde olmamalı sanırım. insan araştırmalı öğrenmeli kanaatimce.

abi, "de ki"leri çeviri yaparken eklemekten bahsetmiyor ki verdiğin paragrafta. bir nevi konsept bütünlüğü gibi bişey diyor işte.
şöyle düşün; bir arkadaşınla konuşuyorsun ve obaşka bir arkadaşına bir şeyler söylemesini istiyorsun. mesela dersin ki "ayşeciğim, git ali'ye de ki yarın erken gelsin. çok iş var. ne kadar erken başlarsak o kadar iyi olur". şimdi burda ali'ye iletilmesi gerekenleri söyledin ama her cümlenin başına "de ki" eklemedin. aslında tüm cümlelerinde gizli bir "de ki" var fakat sen bir kere kullanmayı tercih ettin çünkü fazlası gereksiz olurdu. neyini anlamıyorsun, bilemedim ki.

abi, demez tabi; diyanet o.

dediğin gibi bir kere geçiyor "de ki" ifadesi ve diğer yerlerde tekrarlamak gerekmiyor gibiyse durum, zaten tamamen haklısın. yalnız gördüğüm araştırdığım kadarıyla böyle bir şey yok. bir bilen çıkar diye buraya da sorayım dedim. emin olmalıyım.

konu; hz. muhammed kur'an'ı yazarken/yazdırırken (vahiy geldiği anda katibe yazdırıyor bilindiği üzere) hata mı yaptı. yani işin ucu açıkça "kur'an sahte mi" sorusuna gidiyor. emin olmalıyız bundan, nasıl inanacağız yoksa?

nasıl emin olmayı düşünüyorsun peki? 2011 itibariyle kanıtlara mı ulaşacaksın? cold case vakası falan mı bu, nedir? ha, bir de atesitlerin yorumu önemli demişsin. abicim, ateist biri zaten inanmıyor ki kuran'ın allah tarafından indirildiğine. uydurma olduğunu düşünüyor zaten. neyi kanıtlayacak sana bir ateist? bu bir ateiste hakaret olur kanımca.
ayrıca "demez tabi. diyanet o." dediğine göre benim açıklamaya çalıştığım şeyi de anlamamışsın. ben niye hala açıklamaya(aklamaya değil) çalışıyorum, bilmiyorum.

şey, aslında o kanıtlara çoktan ulaşıldı. onu belirteyim. soruyu sorma sebebim "arapçada da durm bu mu" diye emin olmayı istemem. kanıtları ne kadar arttırırsam içim o kadar rahat olacak; çünkü hepimiz müslümanlar tarafıdan müslümanca korkularla birlikte yetiştirildik, psikolojimiz berbat durumda.

ateistlere sorma sebebim de; gerçek ateistlerin (yani; bir inat, kızgınlık, bedavacılık vs. sebeplerle ateizmi seçmemiş olanlardan bahsediyorum) muhammediliği mühammedilerden (araştırmalarının öğrenmelerinin sonucu olarak) çok daha iyi biliyor olmaları. resmi araştırma sonuçları bunlar, internetten bulabilirsin.

neyse konu dağıldı zaten, duyuruda 2. sayfaya da düştü. bi sonuç çıkmaz buradan başka bi gün tekrar sorarım artık.

istersen duyurunu yan tarafa tekrar da taşırız anacım(samimiyet artıyor) sorun değil. o "belirtmek" için yanıp tutuştuğun kanıtlar hangi yönde, bir de onu bileydik daha iyi anlaşabilirdik, sevgili bilmişliksever duyuru kardeşim. bu arada sorunu pek kimse ciddiye almadığı için üzgünüm. gusül ve bilim konulu sorun daha çok reyting almıştı.
neyse, şefkatle öperim yanaklarından.

ciddiye alınmayacak tabii olarak. kimsenin islamla ilgili herhangi bir şüphesi yok, hatta şüphe etmeyi olumsuz olarak nitelendiriyorlar.

mesajlarıma girip bakarsan (bugün biriyle bu konu üzerine uzunca konuştuk) bu kanıtları belirtmek isteme hakkındaki düşüncelerimi görebilirsin.

mesajlarıma girme yetkin yoksa ben söyleyeyim; ortalama 60 yıllık ömrümün herhangi bir bölümünü bazı kimseleri ikna etmek, yok efendim doğru yolu göstermek için harcayamam. çok isteyen olursa gogear birinci cevapta bir link vermiş, o siteden istediğiniz kadar bu konuda aydınlatıcı başka sitelere ulaşabilirler. öğrenmek isteyen zaten bir yerlerden bulup öğrenir, ben kimseye "öğrenin, bakın doğrusu bu" gibi bi' mantıkla vakit harcayamam, harcayıp sinirlerimi birazcık olsun bile bozamam sevgili kendi düşünce ve tavrının "bilmişliksever"lik olmadığını düşünen kardeşim.

sevgilerimle, huşu ile öperim yanacıklarından.

ahahah, mesajlarıma bak diyorsun, nasıl göreyim senin mesajlarını yahu? ayrıca "mesajlarıma bakamıyorsan ben söyleyeyim" demişsin, lafın arkasından söylediğin bişey gelmiyor. kanıt var dediğin bişey varsa zaten inanırsın ona. kanıt kesinliği de getirir zaten. gelip de burda enteresan bi soru sormazsın. bundan yüzlerce yıl önce yazıya geçirilmiş bir kitap için nasıl kanıt bulunabiliyorsa artık. noter onaylı belge mi var elinde, "işbu vahiyler hz. muhammed'in ağzından olduğu gibi yazıya geçirilmiştir" ya da "işbu kitabın hz. muhammed'e hira mağarasında inenlerle ilgisi yoktur, uydurmadır" diye.
ha, bir de bu sitedeki herkesin "sorgulamayan müslüman" olduğunu düşünmen daha da ilginç. neyse, daha fazla konuşmak gereksizleşti artık.
dento bu sefer öpmedi..

"ahahah" diye giriş yapmak, evet.

limon kokusundan nefret ederler, limon suyu falan dökebilirsin bahçeye pencere önüne vs... ama çimlere falan (varsa) zarar verir mi bilemem.

pencerelere kapılara tel takın. bahçeye de bir köpek alın.

2 gün yüz vermeyin 3. gün gider abi.

Köpek sahiplenin ya da sokakta gördüğünüz bir köpeği alıştırın çevrenize?

Kediler geldiğinde bahçe dışına çekin. Mama, et ya da daha ucuz yiyebileceği şeyleri onlara göstererek koyun bahçe dışına. 2-3 gün bunu yapsanız dışarıya alışırlar aynı bahçeye alıştıkları gibi.

insan kulağının duyamayacağı frekansta (kedi ve köpekler için rahatsız edici olan) sesler ve sinyaller çıkaran aletler var. onlardan alın

misal
www.solarmarketi.com

google a "kedi köpek kovucu" yazınca çıkıyor

Delfina

Lan bu evden acaip bi ses geliyo ne bu acaba deseler ne olucak

bambaşkaymışsınız. bahçeli evde oturuyorsunuz ve pencerelerinize tel bile takmıyorsunuz. devam edin böyle. yakında faresinden, böceğine, köpeğinden hırsızına herkes evinize dolacak.

sizin ordaki kediler de çok garipmiş canım. hiç et kokusuna, mangala kedi gelir mi? hayret valla. :)

@wessago, yok öyle olmuyor... motosikletler de kendilerine saldıran köpeklerden korunmak için buna benzer cihazler kullanabiliyorlar. insan kulağı duymuyor zaten. ama hayvanlara rahatsız edici geliyor

hukuk sistemimizde adli yardım kurumu var. bu kurum sayesinde avukatlık ücreti ve yargılama giderlerini(harç,posta vs.) karşılama imkanı olmayanlar dava açarken bu külfete katlanmaktan kurtulur. ancak bu kurumdan yaralanabilmek için fakirlik belgesinin ibrazı şarttır. bütün barolar bu konuda yardımcı olur.

bkz: adli yardım
bkz: adli müzaheret
bkz: cmk

daha nasıl bir uygulama bekliyorsunuz? bahsettiğiniz masraflar için "adli müzaheret" var.atanan avukatlar sikko değil bildiğiniz baroya kayıtlı avukatlar.

@cagrika: dava açmak için danışman olarak işaret edilen kodaman avukat benden önceki "müşterilerine" bir saat inanılmaz güzel bir üslupla dava hakkında konuşup -dışarıdan çok net bir şekilde duyuyordum- hepsine çay ısmarlarken beni 1 saat beklettikten sonra benimle konuşurken bir an, evet bir an bile yüzüme bakmadan -1 saniyeliğine bile yüzüme bakmadı adam. dışarı çıktıktan sonra dakikalarca aynaya baktım yüzümde bir iğrençlik mi var benim göremediğim diye- masasına baka baka konuştu, üstelik beni azarlaya azarlaya.. kendisi bir orospu çocuğuydu ve benzer durumdaki tüm avukatlar orospu çocuğunun önde gidenidir. bana neden tıpkı bir sokak köpeği gibi davrandı biliyor musun? çünkü ben üniversite öğrencisiydim. ailemden para almıyordum. onla konuşmaya gittiğimde üzerimde 5 senelik yırtık montum vardı ve en önemlisi "parasızdım". o sikko olmayan ama baroya kayıtlı paragöz avukatların da alayının götüne rocco siffredi göz koysun.

baroya kayıtlı her avukat ne yazık ki kaliteli olmuyor, ve özellikle karşılığında doğru düzgün ücret alamayacaklarını bildiklerinde birçoğu sikko avukatlık sıfatını çok güzel hak ediyorlar.

"o avukatlar sikko değil" mi? hahah götümle gülerim buna.

hatta şöyle söyleyeyim...zeka ve akıl düzeyi normalin altında olmayan birisi nasıl olur da avukatlık mesleğini seçer ki ey romalılar. bunun göt karakterli olmaktan başka bir açıklaması yok sanırım.

yanlış tabii ki. estetik olarak daha iyi görünmekten başka bir şey değildir. deli gibi göğüs kası yaparsan ve göğüs kıllarından dolayı bu kasların gözükmüyorsa ne yaparsın? kıllarını kesersin değil mi?

Yok oyle bir sey... Kılsız ve esmer ten üzerinde kaslar her zaman daha güzel durur.

var öyle bir şey. protein ihiyacıyla ilişkili bi durum. ince ayar bi nevi. ha şart mı, değil.

yok öyle birşey. protein ihtiyacıyla ne alakası var? traş edince kılların kökleri ölüyor mu?

Ben de kılların yağ tutumunu artırdığını duymuştum. Neden olmasın?

uzun saçın daha fazla enerji tüketmesi gibi düşünebiliriz bu konuyu, yani köklerin yok olmamasını düşünmek mantıksız aslında. hatta insanlar dini sebeplerle (de) vücutlarındaki bazı bölgeleri traş ederler, bunun bilimsel açıklaması da "o bölgelerin traş edildiğinde vücüdun enerji dengesini tam olarak sağlaması vs."dır.

...ama "bir erkeğin bacağını traş etmesi dinen uygun mudur" öğrenmek ona göre yapmak lazım tabi. benim (zamanında)sorduklarımın tahminen yarısı değil yarısı da ne alaka uygundur dediler. araştırmak, öğrenmek lazım.

(uzatmayayım)
yani evet, vücutta daha fazla enerji kalmış olur; ama ne kadar fazla düşünmek lazım. yalnızca profesyonellik düzeyini geçmiş, dünya yıldızı falan olma amacındaki ya da en iyi olarak kalma amacındaki (bkz: michael jordan) sporcuların kıllarını alması mantıklı olabilir aslında (onun da kazancı çoğunlukla psikolojik ya neyse).

o iş olur ama oluruna bırak. sen boncuğu dağıt, bırak o toplasın sana geri getirsin :) bu sırada da endişeye, sıkıntıya, üzüntüye kapılma. uzaktan sevmenin mümkün olduğunca keyfini çıkar. :) ne demiş sanatçımız
seni uzaktan seeevvmeek aşkların een güüüzeli
nasılsa vakti gelince, hayırlısıysa vuslata erersin kardeşim dert etme :)

he bu arada hoşuna giden şeyleri keşfedip, onu rahat ettirecek, mutlu edecek bişiler yaparsan tabi çok hoşuna gider iyi olur. bu da sana taktik olsun ;) mesela dertli görürsen derdini dinle, başı sıkışık görürsen, işini hafifletecek çözümler bul, aç görürsen krakerini paylaş ne bileyim :)
ekstra duygusallıklara, romantik tuhaflıklara kapılma. normal insan gibi ol yeter. :)

he bi de zaten kimse bunu anlamıyor ama isteğini illa "seninle çıkmak, sevgili olmak isterim" diyerek dile getirmezsin normal hayatta :) bunlar çocuklukta kalan şeyler. karşılıklı ilgi duyarsın, bu ilginin gereklerini yerine getirirsin, sonra bir bakarsın ki sevgili olmuşsun. o yüzden ne yapsam da fark etse diye çok kasma. ilgini fark ediyordur zaten, ya da sen gösterdikçe fark edecektir, ama tabi ki temkinli yaklaşacaktır. güven kazanmak sana kalmış. bu güveni de politikacı gibi lafla vaatle değil, var oluşunla, yaptıklarınla, duruşunla, hayatınla kazanırsın. of hindi gibi baba laflar ediyorum, paçamı indirmeleri yakındır hehehe. neyse daha gevezelik etmiim.

"o iş olur" modunda fazla ümit bağlama sonra hayalkırıklığın büyük olur. muhabbet etmeyi sürdür biraz ilerlet sonra zaten anlarsın olur mu olmaz mı

kızlar biraz daha duygusal olur.şartlar ne olursa olsun romantizmin keyfini çıkarmak ister.bkz; kediebesi:) oysa biz öylemiyiz.

olursa olur diyerekten arayı da fazla açma..her fırsatta kızla beraber olmaya çalış.tabii sıkmadan.bunaltmadan.

uzak dur, sakın aşık filan olma. o seninle ilgilensin sen tınlama bile. şimdi ondan hoşlandığın için her hareketini kendince yorumlarsın aman diyim boşver.

cevaplar kararsız ben kararsız nereye gidecek bu işin sonu.

niye kararsızsın? beklentin nedir?
reddedilme korkusundan mı?
peki bu reddedişin ne kadarı seninle ilgili olacak? ya da ne kaybedeceksin reddedilsen? ki bugüne kadar bir reddetme davranışı da göstermemiş.
olur bu iş dememin nedeni seni merak edip sorması. hayalimden uydurmadım. romantiklik işine gelince de romantik ol, romantikliği taklit etme. gidip ona bi boka yaramıycak peluş bi ayı almak yerine, güzel kokulu, minik saksılı bi çiçek ver, görüp kokladıkça içi açılsın. (peluş ayıcıklara bayılıyosa tabi peluş ayı ver) laflarımı dümdüz algılama :P ya da mesela kaktüs hediye et, manyetik alanı emiyomuş, bilgisayarının yanına koy de. al bu da romantik. ama dikenli kaktüs. :) umarım anlatabilmişimdir.
sevgili olamasanız bile dost kazanmış olursun bunu unutma.

bir de; başkalarının senin için karar vermesine izin verme. kendin düşün. yoksa sen olmaktan çıkarsın.

arayı açma yeter...

onunla ilgilenirken kız bunun farkında olmazsa (ki farkındadır şu an zaten ama soğuduğunu, vazgeçtiğini falan düşünebilir bi yanlış yaparsan) bi gün bakarsın başka bir erkek var yanında ona yazan aman diyeyim hiç çekemezsin.

...ha, azcık da duygusala bağlayalım: senin için doğru kişi O ise, evlenir falan ederseniz geçmişte böyle bi haltın olması seni delirtebilir düşündükçe. arayı açma, cool görünme adına yüz vermeme, "kendi egonu tatmin edeyim peşimden koşsun o da" durumlarına falan kalkma derim.

şöyle olması en güzeli galiba,
senin ondan çok hoşlandığını hatta aşık olduğunu biliyor, hissediyor; ama sağlam karakterinden ya da abaza olmamandan (ne halt sebepse işte) dolayı işi doğal akışına bırakmışsın, acele etmiyorsun...(gibi gibi).

hem sen de hak verirsin şu an yaşadığın heyecanlanmalar, ufak sıkıntılar, endişeler vs. çoğu ilişkinin (maalesef) en tatlı, en hatıra dolu anları zaten...keyfine bakmaya, tadını çıkarmaya çalış derim.

öncelikle hayırlı olsun ama lütfen şu hayatımın kadını olayını abartmayın, ne kadar yüksekten uçarsanız, o kadar sert çakılırsınız haberiniz olsun.

aradaki konum farkı yüzünden hareketlerinize çok dikkat etmeniz lazım. neticede eğer siz üst bir pozisyonda bulunuyorsanız bu bile bazı kadınlar için çekici gelebilir ve karşınızdaki kişinin gerçekten size mi yoksa mevkinize mi paranıza mı değer verdiğini anlamanız zorlaşır.

bence ufak ufak maillerle başlayın, yemek konusunu açın. bilmemneye bayılırım filan deyin (mütevazı şeyler olsun) o da ben de şunu severim dediğinde, "aaa bildiğim bir yer var bir gün gidelim" filan dersiniz.

böyle ufaktan takılın yahu daha 2 hafta olmuş. sevgilisi var mı yok mu ona bi emin olun. eğer yoksa öğle yemekleri, sonra kediebesi'nin de dediği hoşuna gidecek iki üç şey(nefis bence kaktüs fikri de dahil:), ardından ne bileyim sinema akşam yemeğine geçiş daha çok zaman geçirme hali de beraberinde gelir. ama şunu söyliyim, ilk işe girdiğimde çok yalnız hissediyordum kendimi, benim de yemeğe çıktığım arkadaşlarım vardı sinema muhabbetleri müzik muhabbetleri yapardık ama bir şey hissetmiyordum ki, arkadaşçaydı, şimdi direk duyguları açıklayıp çakılmak da var, belki arkadaş olarak görüyordur, onun yerine zaman vermek lazım. hem gerçekten bunlar güzel zamanlar, heyecanlanmalar vs. sonra o heyecan ne zaman olacak ki? zaman verin.

christine'e kulak ver. daha çok erken. :) yavaş tut işleri. devlet su işleri.

ya bir şekilde bağlarsın madem kız boş değil sana karşı ama birde şunu düşün onunla çıkıyorsun ve hergün aynı iş yerindesin. sabahtan akşama kadar beraber iş çıkışı beraber. hiç iyi sonuçlar getirmez bence ama yine de sen bilen hacı.

Hamfendi oltayı atmış, ucuna da "dün seni göremedim" yemini takmış :)

Kendinizi kaptırmadan siz de kendi oyununuzu oynayın.

kesinlikle birşey söyleme. şimdi bir kadın yeni işe başladığında mutlaka o iş yerinde hemen yazan tipler çıkar karşısına. dolayısıyla kendini korumaya alan kadın hepsinin niyetinin kötü olduğunu düşünür ve olumlu cevap verme ihtimali azalır. birşey söylersen risk alırsın. ama sen mesafeyi koruyarak sohbet etmeye, yukarıda söylendiği gibi boncuk dağıtmaya devam edersen kız kendisi sana gelir. en azından 4-5 hafta süreyi bekle derim ben sana. ufak tefek şirinlikler yapmayı, çok nadiren iltifat etmeyi de unutma :)

dışarıda da buluşun.

www.turktelekom.com.tr

yurtta filan kalmiyosan ve kaldigin evde sabit telefon varsa, uyandirma servisinden faydalanabilirsin.

Calar saat diger bir yontem tabii.

Kalkinca dogru dusa gir ve sonra kahve ic filan.

Genel bilinen seyler yani.

Bunlar seni kesmezse bilelim.

uykuyu bölerek bunu başarabilirsiniz.

süre olarak daha az uyumanın en başarılı yolu uykuyu parçalara ayırmaktır. ne bileyim 8 saat yerine günde 2 tane 3,5 saatlik uyku çekebilirsiniz.

çok önemli bilim adamlarının dediklerine göre ne kadar çok parçaya bölerseniz o kadar kısalırmış uyku süreniz. tabi bu bölümlemerli rem uykusunu dahil edicek şekilde yapılmalı (ne bileyim 90" katları şeklinde vs.)

ne kadar az uyumaktan bahsediyorsun?

ayı gibi bağıran bir çalar saat ve soğuğa yakın bir duş derim @compadrito'ya katılarak.

çok sağlıksız bir şey istiyorsunuz diyim. ben yaklaşık 4 yıldır günde 4 saat ya uyuyorum ya uyumuyorum. zindeyim ve uykuya çok ihtiyaç duymuyor bünyem, ama enerji ihtiyacınız buna göre artacak. bol bol meyve tüketmek, soğuk duşlar ve çikolata çok işime yaradı bu dönemlerde. yalnız spor yapmıyorsanız hiç bulaşmayın aşırı sağlıksız bir durum.

sınav zamanı modiodal kullanmıştım, işe yaramıştı. bir doktora danıştıktan sonra sen de kullanabilirsin

ben aşırı yorgunluk dolayısıyla supradyn energy kullanıyim dedim, dün ilk seferdi. şöyle söyliyim, normalde yatakta bir iki bölüm dizi izlerim gözlerim uykudan kapanana kadar. dün akşam tam 5 bölüm sons of anarchy ve 50 küsur dakikalık nollywood film devamı izledim sabah 5te hala uykum yoktu. düzenimi bozmamak için ve kendime bir bilgisayar kuşu olmadığımı kanıtlamak için kendimi uyumaya zorladım. uyumam epey vakit aldı ve şu an sorunsuz olarak dinç bir şekilde uyanığım..

gözünü açar açmaz yataktan kalk. yoksa 5 dakikalar bitmezzz.

burdayiz burda :)

o diilde yabancı forumlara takılmak lazım bu saatte saat farkı filan ya hani, bu kadar sıkıcı olmaz.

uyumadık beaa. sende kendimi gordugum için yazmıstım zaten öyle. ben de uyuyamıyor ama hasta olcaz bence, öyle geliyor bana:)

güneş görmeden uyuyamıyorum.

hacı bi meslek yahu bi meslek :)
ilk sorumda da düzgün konuşacağım diye şeyim şeyoldu zaten...yalvaracam artık neslek deyi!

cagri merkezlerinde calisabilirsin.

amma wa laqin,

sana sunlari soylemezsem, vicdanen rahatsiz olurum:

sen okulu bitirdikten sonra, bir sabah yatma vaktin ya da uykun geldiginde, yataga girmek yerine hazirlan ve sokaga cik. soylemesi kolay, yapmasi cok zor biliyorum. aksama kadar da eve geri gelme. o gun eminim leyla gibi dolasacaksin ortalikta. aman dikkat et tramvayin altinda neyim kalma.

sonra eve gelince de saat 22'ye kadar neyin gene SIK disini. Girme yataga.

sonra da yat anasini satiyim.

Bu dedigimi, normal insanlar gibi gece 23'de veya gece yarisi uykun gelecek hale gelinceye kadar yapmak icin azami cabayi goster. Hemen teslim olma sabah uykusuna. Diren yani.

Bi onceki duyurunda domuz gibi saglikli oldugunu yazmissin ama su anda sen oyle oldugunu zannediyosun. On sene sonra kalb krizi gecirip olebilirsin bile.

Bu dedigimi yapmadan hayata atilma. Uyku duzenini tekrar eski haline dondur.

Gece otoparklarda çalış.

@compadrito sağol. dışarıya çıkmama gerek kalmadan dediğini yapıyorum zaten, vizelere finallere uyumadan girmiyorum.

....ama en fazla 3 hafta (normalde 1 hafta) sonra falan eski halime dönüyorum yıllardır. dediğim gibi 3 hafta bunu bozmadan uyusam,, 3. haftanın sonunda bir geceliğine bozsam, ertesi gece uykum falan gelmiyor yine ve direkt eski halime dönüyorum.

benim gibi bir kaç kişiyle de tanıştım aynısı onlara da oluyormuş, zaten mantıklı da aslında böyle olması.


ha, ben uykumu düzeltmeye çalışmayacak mıyım, zaten çalışıyorum elbet bir gün düzelecek (kendi irademle ya da mecburen). şu sıralar mümkün görünmüyor; bari maddi sıkıntı azaltmak için bir iş bulsam diyorum.

bilgisayardan, web tasarımdan falan anlıyorsan online haber siteleri gece editörleri çalıştırıyorlar..işin bütün gece pc başında haber güncellemek, yorum onaylamak falan oluyor..arada manşet hazırlıyorsun photoshopla falan..700 tl civarlarında da bir para verirler sanırım..bir araştır..

çalışmıyorsun bünye yorulmuyor yada gerektiği kadar beden veya kafa yorulması olmuyor. bende senin gibiydim. güneşi görme mi dersin yurtta sabahlamak mı dersin ne bileyim gece oturup gündüz yatardım yani. ama ne oldu okul bitti işe başladım sabah 6:30 da kalk eve 19:30 da giriş ve akşam 23:00 yatağa dalış. öyle bir düzene girdiki kendiliğinden. kız arkadaşım beni 23:00 den sonra arasa deli olurdum sinir olurdum kaç defa kavga etmiştim. şimdi biraz kandimi toparladım 24:00 da yatıyorum. iş konusuna gelince git silahlı sertifika al gece güvenliği olarak çalış. olmadı sabaha kadar açık olan marketler var örneğin seven git o tarz yerlere başvur. veya petrol istasyonlarına, barlara, olmadı netten nasıl para kazanırımı düşün.

o balkonu sadece kedinin tuvaleti için ayıracaksanız sorun yok ama kediyi genelde orada tutmak gibi bir düşünceniz varsa şimdiden vazgeçin. sokaktan bir kedi bulmak da güzel bir düşünce ancak yetişkin sokak kedilerini evde tutmak hem sizin için hem kedi için çok zor, yavru bir kedi bulabilirseniz ne ala. benim tavsiyem terk edilmiş ev kedilerini sahiplenmeniz. bu tarz siteler oldukça yaygın, mesela bi kedigen vardı hatırladığım, minikpati vesaire..

bu sıralar bolca yavru olabilir, sokaktan alsanız da yavru kedi bulabilirsiniz. yavru kediye sulandırılmış süt verebilirsiniz, kuru mama da vardır onlara uygun. ileride tavuk ciğeri haşlanıp verilebilir. alıştırırsanız sizin yediklerinizi de yiyebilir.

yemeğini ve suyunu kontrol edersiniz, evde günlerce yalnız kalmadıkları sürece sorun olmaz. 2-3 günü geçecekse kontrol edecek birini bulur veya siz yokken bakacak birilerine verebilirsiniz.

bol bol oynarsınız yavru olursa, oraya çıkmasın-buraya atlamasın-şurayı tırmalamasın demememniz lazım. serbestlik tanımayacaksanız bu işi bir kez daha düşünün. yavruları olursa ne yapacağınıza, kısırlaştırıp kısırlaştırmayacağınıza karar verin. bizdekilerin biri doğum yapmadan, diğeri bir kez doğurduktan sonra kısırlaştırıldı mesela.

kesinlikle sürekli balkonda tutmayın, onlara ev bile dar gelir, gün boyu bir o odada, bir bu odada takılabilirler.

aldıktan sonra da soracaklarınız olursa duyuruya yazın, hızlı ve tecrübeye dayalı cevaplar alırsınız her zaman. geç vakit yazdığınız için bu kadar olmuş şimdilik.

aman diyim kediyi o balkona hapsetme. sonradan ne sen uzul ne de o uzulsun.

boyle bi niyetin varsa, hic bulasma bu ise. onlar zaten sokakta yasayabildigi kadar yasiyor. hapis hayati yasatma kediye.

bi de balkona koyarsan kedinin kumunu, kuma pislediği zaman odada duramazsın söyleyeyim(bazen koku çok fazla ağır da olabiliyor). kumu banyoya koyarsan pislediğinde kapıyı kapatana kadar koku en fazla koridora kadar falan gelmiş olur.

kediyi besleyeceksen öyle balkona falan hapsetme. dışarıda kalsın daha iyi. ayrıca kedi tuvalet alışkanlığı kazandımı kumunu nereye koysan gider oraya yapar. kum koku yapar derseniz kediler için böyle taş gibi olan minik minik taşlardan kumlar var koku ve nemi çekiyor gerçekten çok kullanışlı. koku falan olmuyor hiç. ama birde şu var kedi tüyü. ne kadar aşısını falan yaptırsanda o kedi o tüyü dökecektir. lafın kısası kedi evde baslenecek ve elle tutulabilecek en ideal havyandır. ben sinir olurum o ayrı. halamın kedisi vardı ordan biliyom bu kadar şeyi. detay: halamın kedisi hiç hazır mama yemedi ya. artık yemek yedi ama bi hazır mama yediremedik.

şu an kedi bakacak durumda değilsin. hayvana eziyet etme. kuş, kaplumbağa, hamster gibi canlılarla başla, kendini bi test et. kediye bakmak kolay değildir. tatilde bilmemnede ayarlamak gerekir. tüm gün evde değilsin, ilgi bekler. sokaktakilerle dost ol, besle, sev, ama özgürlüklerini elinden alma, birazcık daha bekle olur mu.

@kediebesi ben kedi bakacak durumda olmadigimi zannetmiyorum, balkon olayini zaten emin degildim o yuzden sordum. hem hangimiz işe/okula gitmiyoruz ki? kedi bakanlar butun gun evde mi oturuyor?

valla herkes gittikten sonra evde sıkılarak oturan çok kediler tanıdım. o kadar yüksek apartmanlar ki camdan dışarı bakıp eğlenmesi bile zor. zaten pencere önünde oturabileceği bir yer de yok.
hayvanların da canı var ve sıkılıp, yalnızlık çekebiliyolar. herkes yapıyo diye senin de aynı hataya düşmen gerekmez di mi? arkadaşlık etmek için istiyosun kediyi, arkadaşına yapar mısın bunu? peluş oyuncak sanma. :)
internette öyle güzel evler görüyorum ki. tavana yakın yürüyüş yolları, oturma, eğlence yerleri bile yapıyolar kedilerine. böylece hiç bi zaman koltuğuna vs de bulaşmıyor.
ama bizimkiler kediyi eve alır sonra ayyyy tüy döküyoooağğğ ayyy koltuğu didiyoooaaaağğğ ayyyyyayayay saksıları eşeliyooaaağğ hop at sokağa, ver birine kurtul.

en.allexperts.com

nerden çıkarmışlar ya? evdeki herkese iyi gelecek o kedi bence ve kardeşinize de. bende kedi tüyüne alerji var, ama yıllardır iki kediyle yaşıyorum; onlar yokken ne kadar sıkıntım varsa şimdi de o kadar (burnum akıyor sürekli, başka sorunum yok).

hadi hayırlı olsun :)

kedi eve huzur katar... alın kediyi bak ne kadar olumlu şeyler olacak...

ben hiç de merak etmiyorum doğurganlık hikayelerini. acaba o kadar yaşayacak mıyım? ve hatta çocuk yapmak isteyecek miyim? ya da fırsatım olacak mı? belki de zaten doğurganlığım falan yok.
ama kedim şimdi yanımda. moralim bozuk olduğunda hissediyor sanki ben yatarken, o da sırtıma yerleşip uyuyor hırlayarak. bundan daha güzel bir paylaşım var mı?
evde "hayvan" dan hiç hoşlanmayan aile bireyleri kıl-tüy meselelerini dert ederken nasıl da alıştılar. annem deyince falan çığlık atıyordu. şimdi bu kedi neden benimle uyumuyor diyor :) gelen misafirlere burası onun evi diyor!
yani bana kalırsa ikna etme konusunda ısrarcı ol.

evet sokaklarda da çok güzel kediler var ve ben de öyle yaptım hem de 2 kere, iyi ki yapmışım hatta.

kedi evde dosttur bir nevi. kedinin getirileri yanında (ki çoğu manevi kazançtır) "doğurganlığı etkiler mi" diye yakınmak anlamsız kalır. siz yatınca gelir koynunuza girer sizinle uyur, doğuştan eğitimli gibidir-eğitmekle uğraşmanıza gerek yoktur, çok kısa bile ayrı kalsa sizden; sizi özler, kedi kumundan başka da derdi yoktur...

alernatif olarak cennet papağanı önerebilirim (öğrenci işi hem). eğitebilirseniz kafesinden-tüneğinden atlar kucağınıza uyumak için, avucunuzun içinde bile uyur. kısa boyludur; ama tam bir papağandır. iyi eğitebilirseniz kediden de iyi bir ev hayvanıdır. net'ten bakabilirsiniz özelliklerine.

@ben eksiktim böyle bir şey olsa yine belki kendim için riske girabilirim ancak konu kardeş olunca onun adına karar veremem tabi, neyseki böyle birşey yokmuş ve en kısa zamanda bir kedi sahibi olmayı planlıyorum.

olduda ailen almayı kabul etti.. sakın petshop a gidip bir sürü para bayılma.. aşşağadaki linkte birbirinden şeker yuva arayan hayvan var.. hem sevapta işlemiş olursun.. belki senin sorunun cevabı değil ama aklıma gelmişken yazıyım dedim.

www.facebook.com

haklısın belki bencilce düşünüyorum. ama benim hayalim çocuğum olursa da hayvanlarla birlikte büyümesi.

hayır ne yapıp edip değiştirmelisiniz, yoksa saglıgınızdan olursunuz. eminim şimdiden bagısıklık sistemi cok dusmustur ama boyle giderse fena. kendinizi sabah uyanmaya mahkum edicek birşeyler yapın.
gece ayakta durmak sizin için bir zevk, tercih mi yoksa altında baska sebepler var mı

benim 1-2 senedir filan başarıyla uyguladığım bir uyku düzenim var. mesela işi bitirip akşam 6'da eve geldiniz, hemen yatın ve gece 12'de uyanın. ilk gün o uyku haplarından kullanırsınız gece gerisi gelir zaten. uykusuzluğunuzun nedenini sadece geceleri olan o sessizliği ve huzuru sevmenize bağladım bilmiyorum.

beş yaşından beri böyle olan bir arkadaşım var, düzeltmeye çalışmış mı bilmiyorum.

aklıma ilk anda otel resepsiyonistliği geldi, akşam 8 - sabah 8 falan mesela.

İş önerisi yapmıcam ama şu doğa seslerinden oluşan albümler var, 6 yıldır böyleyim diyince içim acıdı üşenmedim baktım isimlerine tekrar.
nature recordings serisi: ocean moods, the sea, tropical rainforest, dawn&dusk by a mountain..
echoes of nature serisi: rainforest, ocean waves for relaxation..
healing sounds of nature: ocean waves..
Ben şu okyanuslu olanları denemiştim, şimdi tekrar isimlerini okuyunca bile gevşedim.
Güzelinden bi uyku hapı alıp şu albümlerden 1-2 tanesinden edinip verin kulağa ışıkları da kapatıp olur bu iş.

çok çok sağolun; ama bende de uyumak için bir çok yöntem mevcuttu zaten. kanaatimce bu uyku bozukluğuna uygun bir meslek lazım artık :)
...ya da her sabah aynı saatte birinin beni döverek uyandırması lazım.

En azından memeliler gece uyur. Gece uyumak bir karar meselesi değil, biyolojik bir zorunluluktur. Çünkü gece uykusu ile vücut ihtiyaç duyduğu dinlenmeyi ve değişimi sağlar. Uyku sadece dinlenmek değildir. Bu nedenlede vücudun gün ışığına ihtiyacı vardır. Bu nedenledir ki gece vardiyası sabit bir iş değil, değişndir. Yani şu an gece vardiyası olan, örneğin 2 hafta sonra, gündüz vardiyasına geçer. Yani sabit bir gece vardiyası işi yoktur.

Ayrıca vücut gün ışığını görmediğinden aslında tam olarak uyandığından da ne kadar söz edebiliriz?

Bence en kısa sürede
a) Hastanelerin uyku bozuklukları ile ilgili servisine başvurun. Bu servislerde genelde 1 gün ya da 1 gece kalıp uyku düzeniniz inceleniyor. En azından fiziksel bir sorun olup olmadığını anlarsınız.
b) a şıkkını eledikten sonra, yani fiziksel bozukluk yoksa, acilen bir psikiyatri ya da psikoloğa gidin.

Alışmış olmanız, durumunuzun NORMAL olduğunu göstermez. Bir arkadaşın dediği gibi öncelikle bağışıklık sisteminizi bozmak değil, mahfedersiniz. Ki bağışıklık sistemi gribi önlemek için değil, aynı zamanda kanseri önlemek için de birebir sistemdir. Gözünüzü korkutmak için söylemiyorum ama, bağışıklık sisteminizdeki her zayıflama, telafisi mümkün olmayan rahatsızlıklara açık çek verir.

Durumunuza uygun iş aramaktan ziyade enerjinizi yakın zaman için sorunu çözmeye harcamanız sizin için cidden en faydalı şey olacaktır.
BF.

@balikci filozof sağol ilgilendiğin için. aynen katılıyorum, çok doğru söylemişsin. ben de araştırdım zamanında bu uyku bozukluğunun zararı var mıdır, nedir, ne değildir diye...

...ama durum bahsedildiği gibi kötü değil, dedim ya domuz gibiyim; daha nasıl anlatayım. psikolojimi bozamayacak kadar düzgün kafa yapısındayım (tabii olarak emin olamam bundan biliyorum; ama sanırım yanlış düşünmüyorum).

cevap rica ettiğim soru da sadece meslek bulmayla alakalı aslında...ve bir cevap bulabilirim inşallah.

kamyon şöförlüğü yapabilirsin bence :) daha doğrusu uzun yol şöförlüğü diyeyim.

hmm ben de meslek önereyim madem.. 7-24 çalışan çağrı merkezleri var orda müşteri temsilciliği olabilir. büyük firmaların gece shiftleri oluyor bir de veri giriş operatörlüğü için oralar olabilir.. evden çalışırım bir yabancı dili de çok iyi biliyorum dersen çevirmenlik olabilir..

aklıma şimdi gelenler bunlar

ne kadar fotosentez yapmasak da güneş ışığına ihtiyacımız var, o yüzden bi doktora git hatta uyku ilacı al bi şekilde düzelt o olayı

aynen öyle @zımparakağıdıylaotuzbirella

..."neden olabilirim" konmalıydı oraya. "kötü hissemeyi sağlamak" diye bir şey yok, "iyi hissetmeyi sağlamak" var, kötü hissetmeye neden olunur.

Eger bu bir sınav sorusuysa ve sadece dilbilgisi olarak değerlendireceksek,evet, yanlışlık var. Dediğin gibi neden olabilirim, ya da yol açabilirim doğrusu.Ama bir film ya da hikaye repliğiyse tartışılır. çünkü, söyleyen kötü bir insansa ve karşısındaki insanın kötü hissetmesi kendine bir yarar sağlayacaksa sağlayabilirim de olur. Ama tekrar etmekte yarar var, taştışmaya açık bir konu. Ben Türkçe öğretmeni olarak bu tartışmadaki tarafımı belli ettim heralde.

aynı şekilde bende tartışmaya açık bi konu olarak görmekteyim.. zor bi durum. aklım karıştı dolayısıyla.

peki bi soru daha; neden olmaz " kötü hissetmeyi sağlamak " ?

cunku saglamak'ta pozitif bir anlam var.

neden olmak ise nispeten notr (neutral). iyi seye de neden olabilirsin, kotu seye de.

kotu hissetmene yol acabilirim denemiyo mu?

lule'ye katılıyorum.

mesela adam mazoşisttir, o zaman "sağlayabilirim" dersin :) kapiş?
ama sanıyorum ki sizin bahsettiğiniz çeviri, sakat dublaj çevirileri türevinden. o yüzden türkçe kullanımı açısından, tek bir cümle olarak değerlendirdiğimizde yanlıştır.
yani neymiş?
önemli olan sözcükler değil, senin anlatmak istediğini karşılayıp karşılamadıklarıdır.
verdiğin cevaptan hala biraz yanlışlık olduğunu seziyorum.
"sağlayabilirim" demen için yapacağın kötülüklerin onu "iyi" hissettirmesi gerek. :) böyle bir durum varsa karşılamış olursun anlatacağını ancak.

sağlamak skalanın iyi tarafında yer alan bir sözcük.
çok derin bir edebi oyun yapmıyorsan da bu cümle yanlış yani.

çeviri falan değildi. anlatmak istediklerimi karşıladı, evet. ama zaten ben onun için sormamıştım. yanlış mı değil mi diye sordum. neyse sağolun.

adam mazoşistse yapılan kötülüğü kötü hissetmeyecektir yine.

Doğrusu bence "Bir kez daha kendini kötü hissetmeni sağlayabilirim."

anlatım bozukluğu cümlenin "bir kez daha" kısmının net olmayışı. yani onun bir kez daha kötü hissetmesini mi sağlıyorsun yoksa sen birkaç kere kötü hissetmesini sağladın, bir daha mı sağlıyorsun. kötü hissetmeni bir kez daha sağlayabilirim şeklinde apayrı bir cümle de olabilir.

bence rahatlıkla yapamaz, her dövmeci de yapamaz. iyi para isterler gibi.

yatay olarak döndürün bunu. saçılan notalar kolun kanat kısmına gelir, çok tatlı olur.

yatayda cok ters olmazmi ki :)

senin çizimin falan değilse ya da ne bileyim manevi bir değeri yoksa çizimin...bence anatomi bilgisi olan bir çizere yaptırın bir daha resmi. farkındasındır notaları çıkarınca (ki bilgisayar işi onlar) görsellik ya da kalite (çizgi) adına hiç bir şey kalmıyor bu resimde.

...ve normal bir dövmeci kıçıyla bile yapar bunu aslında; ama normal sevide bir dövmeci pek (hatta "hiç"e yakın) yok bu ülkede biliyorsun.

doru demissinde ben nerden bulucam anatomi bilgisi olan kisi :)

önce geçici yaptır, bunu da pro bir dövmeciye anlat. nasıl görüneceğini merka ediyorum diye anlat. hiçbir dövme kağıt üstünde durduğu gibi durmaz çünkü.

yapılır bal gibi de yapılır :)
(bkz: kraft tattoo)
selin yanar - burak erdal çiftine güvenebilirsin. ayrıca selin yanar resim öğretmenliği mezunudur, anatomi demişsin :)
facebooktan da aratabilirsin kraft tattoo diye sayfaları var.
kolay gelsin.

o kadar detayı deriye işlemek çok zor. Yaparım diyen kişiden kesinlikle güvence isteyin, bence dövme için uygun bir desen değil bu.

aynen öyle. para verme o yüzden kazıtmaya. onun yerine ucuzundan bi makine ile güzel bir permatik al. arkadaşın kazısın. ha bu arada o arkadaşın erkek olmasına dikkat et. kadınların permatik, ustura kullanma becerisine pek güvenme.

sürekli yapanlar jileti ters vurdurmaz, saçlar gürleşsin diye yapanlar ters vururlar, diye bir şey var sanırım.

peki saç kazıtınca daha çok çıkıyor mottosu doğru mu?

ben son sorunu berbere sormuştum "hayır, hormonlarıyla alakalı kişinin" falan demişti; ama deneyimleriyle alakalı bir bilgi tabi bu, bilimsel bir bilgi değil.

daha fazla çıkmaz ama ilk kesildiğinde saçın kesiti kalın gösterdiği için görsel olarak gürleştiğine dair bir yanımsama olur. Saç köklerini güçlendirmeden ya da yeni saç kökü ekmeden gürleşme gibi birşey bekleme.

ayrıca saç kazıtılınca daha gür çıkar mı çıkmaz mı bi açıklama yapamayacağım ama en azından dökülme süreci ket vurursun, örneğin benim babam amcalarım dayılarım ben yaştayken havaalanı kurmuşlar resmen, benim diğer iki kardeşim de öyle ama ben çok dikkatli davrandım, saçlarımı ustura olmasa bile hep kısa tuttum, şimdi de gönül rahatlığıyla uzatıyom

yazin yapma arkadasim. gunes kremi vs. surmen gerek surekli ya da sapka filan. yoksa kafa derin soyulmaya basliyo bi sure sonra ve cok cirkin oluyo(ama inanilmaz zevkli bi his soymasi, sirt soyulmasi gibi ama saclarin delikleri oluyo :)) bunun disinda 3-4 gunde bir tahminen tekrar tekrar tekrar kazimak gerek, tabi hep oyle kalsin istiyosan. ilk basta inanilmaz hizli uzuyo. 1-2 gune zimpara hissi veriyo. bir de tek basina yapacaksan 2 aynaya ihtiyacin var ilk basta, sonra alisiyosun zaten. hadi bakalim.

@antihero müdür yaldır yaldır saçlarımı kestirmeye niyetim hiç yok :)

ben hep kazıyan olduğum için şeyettim :)

www.saclarimiz.com

adresinde saç kazıtmanın faydasını gördüğünü yazan bir sürü yorumcu var.

garsonluk?

bir çok var (petshopta çalıştım ben mesela).

organizasyon

palyaçoluk yap..ajansa başvur.kafan varsa özel ders ver

özel ders vermek istiorum ama muhtarlığa bıraktığım yazıdan hala bi geri dönüşüm olmadı. :(

guitar pro bana tamamen yetiyor açıkçası, onda olmayan hangi özelliği aradığını söylersen daha rahat yardım edebiliriz.

sağol @poset...

Fretboard Warrior gibi şeyler lazım.
www.francoisbrisson.com

işi kolaylaştırabilecek, bilgisayar üzerinden çalışma imkanı verecek vb. her türlü program uyar bana aslında.

(bkz: ht guitar)

genelde spor yönetimi gibi spor ve beden eğitimiyle alakalı bölümlerde okuyorlar. en azından ben öyle biliyorum.

ne okuduklarını bilmiyorum da bildiğin öğrenciler. burslu olarak okuyorlar. basketboldan para kazanamazlar, yassah. okul takımlarının ligi gibi bir şey zaten. belli bir not ortalamasını tutturamayan oyuncular oynayamıyor hatta. ama okumak da zorunda değiller, ncaa nba için şart değil.

hangi bölümü isterse okuyabiliyor. sonuç olarak amerika'da üniversiteler paralı. bu adamlar sadece burslu okuyorlar. benim hatırladığım engin atsür işletme okumuştu sanırım. hem de ncaa tarihinin en yüksek not ortalamasına sahip oyuncularından birisi olmuştu.

İstatistik okuyanı da var.

güzel sanatlarda resim okuyanı bile var...

(bkz: allen iverson)

(git: 144496)

@ ley ley
yok, fazladan bilet olsa bile kimse istemez heralde bunu.

ben sadece duyuruyu okumuştum da, belki işinize yarar dedim :)

öyleyse malesef yardımcı olamayacağım..

yine de sağol hocam ilgilendiğin için:)

maçka civarlarında kamp alanı oluşturulacak diye duymustum çadır da kalmak size cok zor gelmeyecekse festival alanına yakın ve en ucuz secenek o olacaktır diye düşünmekteyim

Aynı tarihlerde Küçükçiftlik Park'ta arkadaşın dediği Park'n Rock etkinliği var. Dışarıdan gelenlere yönelik. Oraya bakabilirsin.

Not: Yeri festivalin yapılacağı stadın yolunun karşısı.

fiyat aralığını söylersen ona göre daha uygun tavsiyeler gelebilir. bir de peşinen söylemiş olayım çin mallarından uzak dur. anladığım kadarıyla motosiklet deneyiminiz yok. sıfır yerine 2. eli öneririm.

sağol @ justathought

5.000 tl ye kadar alınabibilir; ama 3.000-4.000 arası çok daha uygun.

o fiyatlara ancak çinli bulabilirsin. ilk deneyim ise zaten düşük hacimli bir motor alırsın 125 150 250 gibi. 1 sene kullanıp yükseltmeye gidersin gibi gibi.

düşük fiyata ikinci el çinli bile alabilirsin. kanuni tiger var junlin var.

ama belki araştırırsan yüksek kilometre yapmış eski model yamaha da bulabilirsin.

sahibinden.com da bak bakalım.

nası bişey istediğini az çok biliyorum. hem hacimli hem gösterişli olsun hem de chopper gibi görünsün... ben de ilk motorumu alırken böyle düşünüyordum. ama gel dön bu yanlıştan. yolların halini, dağlık bölgelerin, yükseltilerin çok olduüunu düşününce türkiye'de kullanılabilecek en uygun motorlar cross/enduro lar.
senin bütçene en uygun motorlar xl 200, nx 400 falcon vs. 2. el seçenekleri. hatta biraz zorlayıp sezon dışı olmak şartıyla f600, kle 500 bile bulabilirsin(bunların hiçbiri cruiser değil)illa 0 olsun diyorsan o fiyatlara ancak çin motorlar alırsın ve inan bana kısa bir süre sonra pişman olursun. ayrıca 0 motorun bakımı dikkat, tecrübe ve bütçe ister.
(3000-4000 civarlarında cbf 150 'ler var bi de. onu da tavsiye ederim. hiç kullanmadım ama eğer bi motoru kuryeler kullanıyorsa o motor sağlamdır)
son bir tevsiye motosiklet almak için kötü bi zaman. sezon açılmış durumda ve fiyatlar min. 1000 lira artmıştır. kışa doğru almak daha mantıklı.

spalding tf-150 tavsiye ederim. çok da ucuzdur.

dişleri kolay yenir; ama dişler yenmeye başladığında oynamanın tadı çıkar aslında (anlatınca garip gelebilir ama öyle)

dişleri tamamen yendiğinde bile elden kaymaz.

o titreşimler kas yapsaydı bütün otobüs şoförleri terminatör olurdu.

not: istediğimiz sorudan başlayabiliyo muyuz hocam?

CEVAPLAR
2) o kemerler kas geliştirmek için değil yağları eritmek için kullanılıyor yamulmuyorsam.
1) seninle aynı yüz tipinde bir fotoğraf koysan daha kolay cevap alırsın sanırım.

o kemerler ne kaslari calistirmak, ne de yaglari eritmek icin kullaniliyor yamulmuyorsam.

keriz soguslemek icin kullaniliyor. yani aklindan bile gecirme.


gozluk icin de bi gozlukcuye gidip denemek en iyisi.

alkışlarla yaşıyorum'da olabiler...olmaya da bilir.
:))

malt - askin gozu'nu onerebilirim.

Sanırım sadece Türkçe olacak. Gaz diyince şu parça hep hoşuma gitmiştir.

Dilemma - Var mı ki
www.youtube.com

TNK ,söyle ruhum

en çok beni severmiş o diye bir parça vardı.Beğenir misiniz acaba?

erkin koray - sen yoksun diye
mfö-ele güne karşı

erkin baba'dan "yalnızlar rıhtımı"nı da söyleyin bea...biraz istek gibi oldu ama, çok güzel bi şarkıdır...

kaçak - koymaz

bu tarz müzikle çok alakam olmasa da gayet gaz ve güzel.

bir de, üzerinde iyi çalışılmış bir barış manço cover'ı dinlemek beni mest ederdi. kurban'ın lambaya püf de cover'ı gibi mesela...

mavi sakal - yat geliyorum

Parça değil de sanatçı/ grup önerirsem Yasemin Mori,Anima,Malt derim..Artık kendinize uygun buludğunuz parçalar geçilebilir..

çok sağolun...

duman dan söyleyin derim ben

Sakız cıgne.

çene altındaki yağlar için falan aleter var google abi'ye bi sor istersen.

devamlı yapmacık gülersen yüz kasları iyi yoruluyo.faydası olur.

(git: 142108)

Komiklik göreceli olduğundan, birinin çok güldüğüne başkası gülmeyebiliyor. O yüzden hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz, beklentilerinizi yüksek tutmayın.

Buna dayanarak: Ice Age III, Bruce Almighty filmlerini önermiyorum, kendin karar ver :)

the hangover diyecem ama izlemişindir.

baseketball
www.imdb.com

eurotrip ve gemide filmlerini açıp açıp gülerim.

borat

(bkz: lammbock)
(bkz: the party)
(bkz: death at a funeral)
(bkz: jay and silent bob strike back)
(bkz: shaun of the dead)

bir de dizi olarak
(bkz: curb your enthusiasm)

olur da es geçmişsen diye söylemeden edemedim.
THE BIG LEBOWSKI

Crna macka, beli macor(black cat,white cat)

keske bastan THE BIG LEBOWSKI hastasi oldugumu soyleseydim. eurotrip de cok komiktir. kiss kiss bang bang ya da. bunlara benzer bisi var mi aklinizda?

ayağı, kafayı soğuktan korumak gerekiyor.
her şartta.
tedavisi mümkün değil sanırım
bana öyle dedi doktor

bi antibiyotik verdi doktor. önce film çekti, sinüsler çok fena dedi. dolmuş falan. hapı verdi sonuçta.
kullandım ve geçti. sen de dört, ben diyeyim beş sene sonra tekrar başladı. o derece. gidin doktora. kullanın hapı. çok çok özel bir durumunuz yoksa, uzun süre rahat edersiniz siz de. ağrıyı çektiğine değmez.

bende tekrar olması da sanırım dikkat etmememdendir.

tuzlu deniz suyunu da ek olarak tavsiye ederim.

tuzlu deniz suyu +1

hap yuttun mu? yutmadiysan yut.

sacini yikayip zinhar disari cikma. ne yaz ne de kis.
sinusleri havalandir, yani burnun tikali dolasma. ama bunun icin sadece denis suyu falan kullanacan, otrivine degil
ameliyat olma, bi ise yaramaz :/
deniz mesvime de.. cekecen burnuna :)

ruzgar yemesin kafan yaz kis. istanbul'un havasi da benim sinuzitimi azdiriyor mesela niyeyse. artik sapkasiz cikmiyorum.

tuzlu deniz suyu bulmak zor ama kaliteli deniz tuzu bulabilirseniz, suyle karistirip harika bir ilac elde edebilirsiniz. su ilik-sicak arasi olmali, deneme yanilma ile en iyi dereceyi bulacaksiniz. ilk baslarda tuzu az koyun (bir bardaga bir silme cay kasigi)ve burna cekme alistirmasi yapin. cok derine cekerseniz bogazinizdan agaziniza gelir, cok hizli cekmedikce (kopurterek) cigerlerinize kacmaz.
sonra yavas yavas tuz miktari arttiriabilir.

birde suyu cekince bir sure (5-10sn) icerde tutmaya calisin.

sakin sofra tuzu kullanmayin, acayip yakar.

bende sinüzit var ama bu illetin çeşitleri var.sizin şikayetleriniz neler?

imkanın varsa 2000 metreye çık bi kaç gün kal ve sonra in :) öyle bir açılıyo ki heheh
immuneks kullan arada bir
sora bi de mesela başını sarkıt yataktan biraz, o da rahatlatıyor, biraz masaj yap sinüslere...
canını sıkma, gönlünü ferah tut, sıkıntı etme kendine, sen unutunca o da seni unutacak. hohoyt.

ben unutmamak istediğim notları avcumun içine değil de elimin üzerine yazardım, silinmesin diye. o yüzden unutmamak istediğim dövmemi de tam o noktaya nakşettirdim. her gün gözümün önünde olsun diye.
ne olacağına ise karar verilmiyor, sadece istiyorsun. benim tek takıldığım konu katalogdan asla seçim yapmamak oldu. genelde kendim çizerim, bu sayede sadece sende olduğundan emin olursun. ama çok genel bir amblem mesela yahudi yıldızı diyelim yaptırıcaksın o zaman da kendine has bir tasarım düşünebilirsin. konuya mantıklı yaklaşmak istersen de az acıyan yerleri düşünebilirsin, çok görünsün az görünsün diye değerlendirebilirsin. ben göremediğim bi yere asla dövme yaptırmam mesela sanmıyorum, bana saçma geliyor.

çok açıklayıcı bir cévap tşkür édérim.


başka başka fikirlér düşüncélér, çékinméyin yazın pls..

annemi hatırlatan sembolik bişeyin kalbimin üstünde olmasını istediğim ama göğüs hafiften seksi kaçıcağı için sol köprücük kemiğimin altına yaptırdığım bi dövmem var.
yazarken, çizerken sık sık görüp hatırlayım diye sağ bilek içimde de babam için sembolik bişey var.
kediebesi gibi, göremediğim bi yere dövme yaptırmayı ben de düşünmedim hiç. çok görürsen sıkılırsın gibi yaklaşanlar var olaya ama öylesine yaptırmadığın bişeyse, gözünden, burnundan sıkılma ihtimalin neyse, ondan sıkılma ihtimalin de o kadar oluyo.

böyle mi düşünürsün bilmiyorum tabi; ama dövmem olsun diye dövme yaptırmak kişinin karakterinin eksikliğinden kaynaklanır maalesef ve -özür dileyerek söylüyorum- hiç akıllıca değildir.

soruna gelirsek
...evet dövme özel şeylerle alakalı olarak yaptırılır, dövme yaptırmanın mantığı budur. sadece estetik için bile dövme yaptırmak o kişi için estetiğin ne kadar özel bir şey olduğunu gösterir. (ha, estetik vs. ayağına yatan salak da çok etrafta tabi o ayrı. )

yani tabi araba kullanmak için dövmé yaptırmam daha mantıklı olurdu : ))yani dövmé niyé yaptırılır insanların kolunda dövmé olsun, güzél gözüksün diyé ha bir dé filmlérdé doğuştan dövméli adamlar oluyor kötülér yaklşınca dövmé parlıyor falan... çok karizma onlar da...

bahsettiğim şeylerde ısrar ediyorum.

yahu doğrudur zaté bén dé hérkés fikirlérini açıklasın diyé açtım bu duyuruyu, ısrar ét ya da étmé, ama işté bén dé dédiklérinin anlamsızlığnda ısrarcıyım.

hayatımda cidden önemli bir yer tutan bir şeyin dövmesi var. bunu yaptırmadan önce de zaman testine tabi oldu bilinçiszce. 25 ya da 26 yaşımda, bir de dönüp baktım ki 15 yaşımdan beri hep alakadarmışım dövmemin temsil ettiği şeyle. böyle oldu. sıradakiler de benzer.

ya da tamam vazgeçtim...hepimiz bütün dövmelerimizi mallıktan yaptıralım. hepimizin her yerinde çok sexy dövmeleri olsun, böylece istediğimiz kadar kız tavlayabiliriz değil mi...nasıl olsa hepimizin hayat amacı bu.

çok çok özür diliyorum, yani tamamen katılıyorum sana... insan hiç hayatındaki özel şeyler için dövme yaptırır mı. bari karı kaldırmaya yarasın bir amacı olsun. hak veriyorum.

açıkçası amaçsızca dövmé yaptırmak şu düşüncédén daha fazla malca déğil.

olabilir...o düşünce malca mı değil mi tartışılır tabi; ama diğerini kabul etmen güzel bir gelişme.

kıyaslama var kabul yok gördüğün gibi.

firma bilmiyorum ama safranbolu ve amasraya git derim... safranbolu için diyecek söz yok zaten gidince görürsün, amasradan da amasra salatası (sanırım adı buydu) yemeden ayrılma. :)

Anlaşıldı, tamam! :)

valla ben izmirden gençaystarla gittim geçen yıl. süperdi. hele rehberleri yıldızlı süperdi.
tavsiye ederim ama istanbul'da şubeleri yok. isterseiz acentayla bi organizasyon yapıp, batı karadenizde bi yerden yada boludan sizi alabilirler. benim gittiğim turda da 2-3 kişiyi aldık istanbuldan bu şekilde. hem bildiğim kadarıyla istanbul acentalarıyla karşılaştırıldığında izmirdekilerin fiyatları da daha uygun.
hangi acentayla giderseniz gidin sonuçta lakin muhakkak gidin. çok güzel yerler, herkes görmeli.

arkadaşımın annesi gitmişti geçen sene ayder turizm'le. o çok beğenmişti. ama ist'da şubesi varmıdır bilmem. aklınızda bulunsun diye söylüyorum hani.

yazın halkevinin turu oluyor katılım payı falan yok sanırım yol ücreti ödüyorsunuz sadece ve masraflar size ait. aklınızda bulunsun. genelde 6 temmuz ve sonrasında başlıyor.

akşam 6-7'den sonra yorgunluk olabilir; ama bunu düşünme bile. yorgunlukla ilgili gerekeni ( türk kahvesi, redbull, soğuk suyla yüzü-kulakları-enseyi yıkamak vb. ) yap ve gerisini umursama.

binlerce sayfayı nasıl okuyacağını düşünüp endişelenmek gibi bir hata da yapma sakın...bir günde ne kadar çalışman gerektiğini hesaplamışsındır, bundan şaşmaman yeterli biliyorsun, gereksiz endişelerle (birazı da gerekli tabi) vaktini ve psikolojini zorlama.

yine de boş boş okuduğunu fark edersen git bir aynanın karşısına (ama ayakta durabileceğin bir ayna olsun, yani yatak odasına gitme) kendine hesap sor, başkasına söylüyormuş gibi "bana bunu yapamazsın, bu (argo bi kaç şey koyabilirsin buraya tembellikle, dikkat etmemekle ilgili olarak) izin vermiyorum..." gibi cümlelerle kız.

...ve bu anlattığım (anlatılacak) şeyleri düşünerek de vakit kaybetme, gerekeni yap ve okuman gereken şeylere odaklan.

Gelince duş alıp biraz dinlen, akşam yemeğini fazla kaçırma, bol meyve-sebze tüket, fazla kahve içme. Yapmaktan zevk alacağın bir şeyler bul, misal dizi izlemek, oyun oynamak gibi. Yorucu olmayan herhangi bir aktivite işte. Bir süre çalış, kafan dağılınca bir süre ara verip bunlarla rahatla, tekrar ders başına dön. Bir de ortamda seni rahatsız eden şeyleri bulmaya çalış. Örneğin benim temizlik ve simetri gibi takıntılarım var, ortalık dağınık ya da kirli ise asla ders falan çalışamam. Bu tip stres yaratan unsurları ortadan kaldır. Ayrıca gün içinde boş vakitlerinde sıkıldığın anlarda açıp bir kaç sayfa okumayı dene.

tekrara düşmemek adına yukarıda yazılan bazı şeyleri yinelemiyorum. çok makale var dediğiniz için şunu öneririm:
derse başlamadan önce beynin hazırlanmasını sağlamak üzere, çalışılacak tüm makale ya da kitap gözden geçirilir. bu metodu uygulayın.
vaktiniz yetmez hepsini çalışamam kaygısı olursa, detaylı çalışmaya başlamadan önce elinizdeki tüm materyale bunu uygulayın. son anda, "bakmadığım dökümanlar kaldı çok stresliyim" dememek için.
ve en önemlisi kendinize güvenin!
kolay gelsin. başarılar!
* bizi de haberdar edin :)

Farzet sinavi sen yapacaksin ve sorulari sen hazirlayacaksin. Ne sorardin? Okudugun tonla bilgi arasindan neler soru olabilirdi? Boyle noktalari buldukca buldukca, kagida, bilgisayara her neyse, hizli hizli notlar al. Kucuk kisa notlar yani. ta ta ta ne demektir? tu ta ta'nin siniflari nelerdir? kac cesit ta tu ta vardir? tu ka ka'nin onemi nedir? gibi sorular. boylece, okuyacagin heyhula hacmin hizli bir ozetini cikarmis olacaksin. Zaten sonuna dogru, hizin iyice artacak ve kendine guvenin gelecektir. sinavdan onceki son iki gun bu sorulara ve cevaplara yogunlas. Altlarini, ustlerini renkli kalemle cize cize calis. ve bi de, hep cocuk olarak kal.

olmaz

olur anam, mis gibi olur...kulaklıgın kalitesi de iyiyse daha da şukella olur.
sonuçta bu seslerle sahneye falan çıkılmayacak, evde kendi kendine vakit geçirilecek ya da çalışılacak.
ve bu işlerde yeniysen kesinlikle tatmin eder seni procesorden çıkacak sesler.

ama procesor sesi zaten elektronikleştirecek... yani amfi gerekli mi, (sen bilirsin tabi ama) kesinlikle.

@kob

ya ama soyle bi durum var, bu aralar acayip mesgulum ve gitari anca gece 2-4 arasi gibi abuk saatlerde calabiliyorum. yani amfinin sesine hic ihtiyacim olmuyo oyle yatiyo amfi.

cok yeni de degilim hatta orta seviye sayilirim aslinda, ama prosesoru epey kaliteli almayi dusunuyorum.

eger amfi olmus olmamis o kadar da fazla etkilemez diyosan bosuna yatmasin o amfi satarim 400 tl ye falan.

olur.artı + prosesörün pille çalışıyorsa elektrik kablosuna bile gerek olmaz.

hacı amfiyi 400'e satabileceksen amfi büyük bir şey olmalı...işine yarar bir gün derim. markası nedir ki?

ha procesore bağlanmış haldeyken amfiye de takabilirsin kulaklığı tabi.

Amfi Roland Cube 30x. Ustunde bayagi bi efekt falan var ama cok yapay ve kalitesiz geliyo bana. Overdrive camur gibi. Almak istedigim procesoru bilgisayar hoparlorune bagliyken denedim, iste budur dedim. Acaba kulaklik+procesor ikilisiyle de guzel olur mu diye dusunuyorum.

processor'un kalitesi de önemli, fakat olur. amfi kullanmadan, pc'ye gitar+processor bağlayarak temiz kayıt bile yaparsın iyice öğrendikten sonra kayıt işini.

processorlerde kabin simülatörleri vardır, amfi haricinde başka bir şeye takıldığında amfi kabinini simüle eder. e zaten preamp'ı da var.

cuve30x 400' gider mi emin değilim ama 300'ün üstüne gideceği kesin. almak istediğin processor nedir?

600 liraya boss gt-10 buldum. Onu almayi dusunuyorum.

gt-10 dediğin alet iyi bi alet. performansı da düşürmez. ben rp80'le çalıyorum kulaklığı takıp. normal olarak güzel olmuyor fakat dediğim gibi gt-10 farklı noktada bence.

çok kişinin giymediğini arıyorsan nike vaya adidas ı eledik haliyle. reebok diycem ama sanmıyorum bembeyaz modeli var mı?

senin ilacın puma sanki.

Slazenger çok rahat ve çok güzel modelleri var. Aşırı ucuz bir de. Ama ayağında eskitme huyun varsa 1 sene maksimum dayanıyorlar.

puma ve slazengera bakacağım. daha bilinmedik ama kaliteli markalar var mı bildiğiniz?

Fiyat sinirini soylemedigin icin birsey soyleyemeyecegim, fakat New Balance var ne bileyim, Puma'ya gore daha az populer. Camper var, H&M var, Armani, Gucci var, Dolce Gabbana ayakkabılar da sıktır.

@cemo çok teşekkür ederim. bu arada fiyat sınırı yok kaliteli olsun yeter. bir de sokağa çıktığımda üzerimde olan şeyi başkasında görünce deliriyorum. kısacası pişti olmaktan nefret ediyorum o yüzden çok tercih edilmeyen şeyler arıyorum :)

Superga al.Türkiye'de pek tutulmadı,çok insanda olcağını sanmıyorum.En fazla benle pişti olursun sokağa çıktığında.(git:upload.wikimedia.org )

and1 derim baska da bii şey demem hocam. kimsede de göremezsin pek and1.
yalnız and1 streetball üzerine ürünler üretir çoğunlukla (şekli-yüksekliği falan da converse'ye yakın ürünlerini de görmedim değil)

adidas, nike, and1'den de şaşmamanı tavsiye ederim diğerleri pek uzun ömürlü olmuyor maalesef, hadi yıpratmadın diyelim ayakkabıyı en azından tabandaki rahatlık gidiyor.

Ne demek, ben tesekkur ederim boyle bir soru sordugun icin ben de ayakkabı alacaktım zaten.Dedigim gibi yasadıgın sehirle alakalı, ne bileyim boyle, İstanbul'daysan, ya onu bunu bırak da, FHM'in Mayıs sayısında bir ton ayakkabı ele alınmıs, Superga'dan tut Camper'a kadar. Bir goz at derim. Lacoste ayakkabılar da cok rahattır, cok da şıktır. Pek yaygn olmadıgı icin herkeste goremezsin, ama BULUNMAZ da degildir.

dream theater in the name of god solosunu atmaya yavaştan başla. legato ağırlıklı olduğu için eğlenceli. hızlanabilirsen gitarın perdeleri tüter.

www.youtube.com

gamların olduğu guitar pro tabları vardı, hdd'min derinliklerinde bulabilirsem atarım. yoksa da aratırsan bulursun sanırsam.

martingoulding.com

öncelikle parmağının hızlanması gam, armoni ve klavyeyi tanımayla alakalı bi olaydır.

eğer bu bilgilerin yeterli değilse zaten parmakların hızlanmaz, hızlansa da bi işe yaramaz. bu yüzden bu temel bilgilerini iyi yerleştir, bu gamlarla ilgili çok fazla egzersiz çalış, parça çalış, parça çalış çalıştığının hangi gama ait olduğunu bil. akorları bulmaya çalış.

akorlara ve ritimlere hakim değilsen eğer yine bi işe yaramaz. öncelikle akor ve ritimlere iyi hakim ol, mantıklarını kavra.

bunlardan sonra. iyice ustalaştığını hissetmen gerekiyor, ellerin klavyeye iyice oturacak adeta kayacak. şu pozisyona nasıl geçerim, şu akoru nasıl basarımı düşünmeyeceksin. tak elin gidecek. bu noktadan sonra parmak hızlandırma çalışmalarına başlayabilirsin.

2 sene gitar çalıp, zakk wylde soloları atmayı bekleme.

çok sağolun arkadaşlar; ama gitar konusunda iyi bir seviyedeyim zaten.
(gitar çalmaya yeni başlamış kişiler de faydalanabilsin diye "yazmayayım" demiştim. )

derdim aslen şu:
hızlıyım ve daha da hızlanmak hatta cozurtmak niyetindeyim, bu zamanla gelişecek bir şey farkındayım; ama yine de "belki bildikleri çok iyi egzersizler vardır" diye bir sorayım dedim.

troy stetina'da güzel egzersizler var onlara metronomlu bir şekilde 1 yıl süreyle çalış derim. bıkmadan usanmadan çalışman lazım.

zamanla cozurtamazsın kob kardeş.

gitarda belli bir seviyeye geldikten sonra o seviyeyi aşmak oraya gelmenin 1000 katı falan zorluğunda birşey.

yoksa her gitar çalan zamanla ve çalışmayla malmsteen olurdu. böyle birşey sözkonusu değil.

bunlar biraz doğal yetenek ve müzik kulağı ile ilgili şeyler.

sonuçta iyi bir noktaya gelirsen, o seni tatmin edecektir.

evet işte bu benim sorunum zaten hocam... belirli bir seviyeden sonra ilerlemek çok yavaşlıyor. hatta çalışıyosun çalışıyosun aylar geçiyo "e" diyosun "hala aynı kardeşim bu, boşuna mı çalışıyoz biz..."

bunu aşmak için bilgi ve çalışma sürekliliği gerekiyor farkındayım ve bu da zamanla cozurtmak anlamına geliyo aslında. katılıyorum, doğal yetenek ve kulak gerekli bunu aşmak için; ama bu konuda bir sorum yok ve yardım da beklemiyorum zaten (varsa vardır, yoksa yoktur yardım beklemek saçma olurdu. )

derdim en iyi egzersizleri bilmek...sadece bu.


not: önce şüphe ettim; ama sanırım çakma bir selim ışık'la konuşmuyorum...

saglik ocaklari beles diye hatirliyorum. devlet hastanesiyse parali. eger ehliyet icinse ben alali 1 yil filan oldu, 15TL diye hatirliyorum.

sağlık ocaklarında bedavaydı; ama sen yine de parasız gitme tabi kalimicim...
lisans için soruyosun heralde (?)

@kob, yok yaa spor Salonu'ndan istiorlar..:)

lisans yenileme için bu hafta gittim sağlık ocağına, beleş :)

aynı problem bende de vardı. ekran kartının veya anakartın fanı bozulmuştur. alet onlar yanmasın diye kendini kapatıyordur.

peki içindeki bilgiler gider mi düzelmesi için?

gitmez.
tekrar düşündüm de: servis biraz gerizekalı ise - ki olasıdır - gidebilir.

büyük ihtimalle işlemcin ısındığı zaman kapanıyodur makina.kapandıktan sonra hemen açamıyorsan büyük ihtimalle işlemci üzerindeki fan sorunludur.o fanı sök bi temizle derim eğer yapmayı biliyosan.pc'lerde kolay çünkü bu.PC yazmışın ama senin elindeki notebook sanırım o zaman açmasın tavsiye etmem çünkü sen müdahele ettiğin zaman garanti dışı kalır ürün.eğer teknik servise verdiğin zaman özellikler belirtirsen bilgilerim silinmesin diye büyük ihtimalle dokunmazlar.çok ekstra bir durum olursada arayıp söylerler bilgilerinizin silinmesi gerekiyor diye(doğru düzgün bir teknik servisin yapması gereken bunlar).

ram kaynaklı bi sorun da olabilir.düzgün bi servise verin mümkünse.ben eski pc yi buna benzer bi sebepten servise verdim.anakartta sorun olduğunu söylediler anakart değişince de ram işlemci değişicek falan filan dediler aldım pc yi geri geldim.ram leri yer değişerek tek tek denedim ve çalıştı sorun ram deymiş.sözün özü servistekiler böyle puşt olmasın.

aynı durum bir arkadaşta da vardı.sorun anakartın(usb girişlerinin) fazla ısınmasından dolayı kendini korumak için attığı bir nevi kısadevre idi.

aynı sorun bende de vardı 50 kere gönderdim servise(acer) format atıp, fan temizliği yapıldı yazıp gönderiyodu geri g.tler.

sonunda ana kartı değiştirdiler; sorunum çözüldü mü? hayır.